Title
stringlengths
17
232
Abstract
stringlengths
327
3.62k
Text
stringlengths
590
6.6k
PaperTextLength
int64
303
818
PaperAbstractLength
int64
45
442
null
yolsuzluk gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede görülen çok boyutlu karmaşık bir olgudur . yolsuzluğu etkileyende pek çok faktör bulunmaktadır . özellikle kamuda yolsuzluğun artmasında hesap verilebilirliğin olmayışı saydamlık yokluğu ve takdir yetkisi gibi faktörler etkili olmaktadır . bu nedenle e devlet uygulamalarının yolsuzlukla mücadelede etkili bir araç olarak kullanılması düşünülmektedir . bu çalışmanın amacı ülkelerin yolsuzluk ile e devlet gelişmişlik endeksi arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmaktır . e devlet gelişmişlik endeksi diğer kontrol değişkenleriyle birlikte ana bağımsız değişkendir . çalışma kapsamına gelişmiş ve gelişmekte ülke dahildir ve verileri kullanılarak yatay kesit analiz yöntemi kullanılmıştır . çalışmanın ampirik sonuçlarına göre e devlet uygulaması ile yolsuzluğun kontrolü arasında istatistiki olarak anlamlı ve pozitif bir etki olduğu bulgusuna ulaşılmıştır .
bilgi ve iletişim alanındaki gelişmeler hem toplumların hem de devletlerin yaşayış biçimlerini kökten değişikliğe uğratmıştır . böylelikle e devlet gerek verilen hizmetin doğruluk derecesi gerekse sağladığı hız bakımından vatandaşları memnun eden ve güven duyduğu bir uygulama haline dönüşmektedir . yolsuzluk gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülen ekonomik ve sosyal yaşam üzerinde ciddi tahribat oluşturan bir temel problem olmanın yanında kamu hizmetlerinin kalitesinde ve miktarında da aşınmalara neden olmaktadır . bu bağlamda e devlet uygulamaları ile kamu gücünün kişisel menfaat için kullanılmasının önüne geçilebilir dolayısıyla hizmet kalitesindeki aşınma kontrol edilebilir . bu düşünce üzerinde şekillendirilen çalışmada öncelikle e devlet ve yolsuzluğa ilişkin teorik arka plan ve literatür ele alınmakta ardından çalışmanın ekonometrik analiz ve bulgularına yer verilmekte ve son olarak genel değerlendirme ve ampirik bulguların yorumlanması ile çalışma son bulmaktadır . tarihsel süreç içinde toplumsal ihtiyaçların karşılanması amacıyla bir araya gelen tüm toplumlarda siyasi bir otoritenin var olduğu yani devletsiz bir toplumun olmadığı göze çarpmaktadır . ancak ülkelerin kurumsal yapısı yönetim şekli gelişmişlik düzeyi beşeri ve teknik alt yapısı gibi faktörler ülkelere göre farklılık gösterdiğinden e devletin gelişimi de ülkeler arasında farklı etki ve sonuçlar doğurabilecektir . ancak literatürde çeşitli tanımları bulunan yolsuzluk olgusunun herkes tarafından benimsenen net bir tanımı yoktur . yolsuzluk sadece kamu kesiminde ortaya çıkan bir durum olmayıp özel kesimde de gözlenebilir . ancak kamu kesiminin işleyişi ile ilgili sorunlar nedeniyle yolsuzluğun kamu kesimde daha yaygın olduğu bilinmektedir . dolayısıyla temel görevi topluma hizmet götürmek olan devlete yolsuzlukla mücadele konusunda önemli görevler düşmektedir . e devlet ve yolsuzluk arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır . literatürde yer alan birkaç çalışmaya değinecek olursak örmeğin cho ve choi ve kim vd . ila arasında değer alır . e devlet gelişmişlik sıralamasında yılı için en yüksek ilk ve en düşük ilk ülke sıralaması tablo te sunulmuştur . tabloda görüldüğü üzere danimarka avustralya güney kore birleşik krallık ve isveç gibi gelişmiş ve demokratik yönetim ile yönetilen ülkelerin e devlet gelişme endeksinde ön sıralarda olduğu eritre çad güney sudan nijer ve somali gibi az gelişmiş ülkelerin ise son sıralarda yer aldığı görülmektedir . yatay kesit ekonometrik yönteminin kullanıldığı çalışmalarda genellikle değişen varyans problemi ile karşılaşılmaktadır . diğer açıklayıcı değişkenler olan kişi başı gsyih ve basın özgürlüğü ile yolsuzluğun kontrolü arasında ise gelişmiş ülkelerdekine benzer sonuçlar tespit edilmiştir . dolayısıyla tüm ülkelerde yolsuzluk üzerinde durulan ve çözüm arayışlarının arttığı bir konu haline gelmiştir . şüphesiz e devlet uygulamalarında hesap verilebilirlik saydamlık ve etkinlik gibi unsurlar etkili olduğundan söz konusu bu faktörler yolsuzluğu azaltıcı etkiye sahiptir . ampirik sonuçlar gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için e devlet uygulamalarının yolsuzluğun kontrolü üzerinde pozitif etkiye sahip olduğu ancak gelişmiş ülkelerde bu etkinin istatistiki olarak daha güçlü olduğunu göstermektedir .
491
108
Malatya Ekolojisinde ‘0900 Ziraat’ Kiraz Çeşidinin Meyve Tutumu ve Meyve Kalitesi Üzerine Bal Arısı ve Diğer Böceklerin Etkisi
kiraz üretiminde lider konumda olan ülkemizde en fazla üretimin ve ihracatın yapıldığı kiraz çeşidi ziraat tır . meyve kalitesi yönüyle üstün özellikte olan bu çeşitte önemli oranda meyve tutum sorunu bulunmaktadır . yeterli tozlanma kiraz bahçelerinde kaliteli ve bol ürün eldesi için şarttır . ancak kirazın tozlanmasında etkili faktörlerden olan böceklerin ve bilhassa arıların etkinliği üreticilerce yeterince bilinmemektedir . malatya kayısı araştırma enstitüsü nde yıllarında yürütülen bu çalışmada ziraat kiraz çeşidinin tozlanmasında bal arısı ve diğer böceklerin etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır . çalışmada üç farklı uygulama yapılmıştır . bunlar a x mm tül uygulaması b x mm tül uygulaması ve c serbest uygulamadır . deneme bahçesine çiçeklenme öncesinde adet arılı kovan bırakılmış ve uygulamaların yapılacağı dallarda çiçek sayımları yapılarak tül ile keselenmiştir . çiçeklenme süresince serbest uygulamada bal arısı ve böceklerin çiçeklere gerçekleştirdiği ziyaretler sayılmıştır . ayrıca uygulama yapılan bütün dallarda meyve tutum oranları belirlenmiş ve elde edilen meyvelerde pomolojik analizler yapılmıştır . çalışmada çiçeklere en yoğun ziyareti bal arılarının gerçekleştirdiği ortalama meyve tutum oranının rüzgarın etkili olduğu x mm tül uygulamasında . morfolojik olarak bal arılarından küçük böceklerin etkili olduğu x mm tül uygulamasında . ve arıların da etkili olduğu serbest uygulamada ise . oranında gerçekleştiği saptanmıştır . pomolojik analiz sonuçlarında uygulamaların meyve kalitesine etkisi önemsiz bulunmuştur . sonuç olarak kirazların tozlanmasında en etkili faktörün bal arıları olduğu ve meyve tutumunu büyük oranda artırdığı belirlenmiştir .
sert çekirdekli meyve türlerinden olan kiraz dünyada en fazla tüketilen meyveler arasında yer almaktadır . ülkemizde gerçekleştirilen kiraz üretim ve ihracatında en büyük paya sahip olan çeşit ziraat kiraz çeşididir . yabancı tozlanan bitkilerin hemen hemen tamamında kendine tozlanan bitkilerin ise birçoğunda arıların yapmış olduğu tozlama verimde ve kalitede artış sağlamaktadır . ancak bitkisel üretimle uğraşan yetiştiriciler tozlanmada bal arılarından yeterince yararlanma çabası içerisinde değillerdir . çalışma malatya kayısı araştırma enstitüsü müdürlüğüne ait iki dekar alanda ziraat kiraz çeşidi ile kurulu on yaşlı kiraz bahçesinde yürütülmüştür . b rüzgar ve morfolojik olarak bal arılarından küçük böceklerin etkilerini belirlemek amacıyla gözenek ebadı x mm olan tül ile dallar keselenmiştir . uygulamaların tekerrürleri belirlenen ağaçların farklı yönlerine dağıtılmıştır . çiçeklenme süresince her gün serbest uygulamada çiçeklere gerçekleşen arı ve böcek ziyaretlerinin sayımı yapılmıştır . çalışmada bal arısı morfolojik olarak bal arısından küçük böcekler ve bal arısından büyük böcekler ayrı ayrı sayılmıştır . . uygulamaların meyve kalitesine etkisini belirlemek amacıyla uygulama yapılan dallardan elde edilen meyvelerden rastgele seçilen şer adet meyvede pomolojik analizler gerçekleştirilmiştir . çalışmadan elde edilen verilere tarist paket programı ile varyans analizi uygulanmıştır . çiçeklenme döneminde günlük sıcaklık ve yağış değerlerinin tozlamada önemli bir faktör olan arı ve böcek faaliyetlerini engelleyecek düzeyde olmadığı görülmüştür . çalışmada ziraat ile tozlayıcı çeşitlerde çiçeklenmenin eş zamanlı olduğu görülmüştür . çiçeklenmenin başlangıcında ar dakikalık süre içerisinde ortalama adet bal arısının çiçekleri ziyaret ettiği görülürken çiçeklenmenin orta dönemi olan . morfolojik olarak bal arısından küçük olan böceklerin ziyareti bal arısı ziyaretlerinde olduğu gibi çiçeklenme başlangıcında daha az sayıda iken çiçeklenmenin orta döneminde en yoğun seviyede ile . g meyve sapı uzunluğu . ile . mm sçkm oranı ise . ile . arasında değişmiştir . çalışmada kiraz çiçeklerine en fazla ziyareti lik payla bal arılarının gerçekleştirdiği belirlenmiştir . kirazda yapılan başka bir çalışmada ise bal arısının etkin olduğu uygulamada meyve tutumunun . olarak gerçekleştiği ve bal arısının meyve tutumunu önemli oranda artırdığı bildirilmektedir topal ve ark . elmada yapılan çalışmalarda bal arılarının meyve tutumunu önemli ölçüde artırdığı bildirilmektedir canverdi shaheen ve ark . sonuç olarak malatya ekolojisinde ziraat kiraz çeşidinde çiçeklenmenin gün dolayında sürdüğü ve bu süreç içerisinde kiraz çiçeklerini en fazla bal arılarının ziyaret ettiği ve en fazla meyve tutumunun bal arılarının etkin olduğu uygulamadan elde edildiği belirlenmiştir .
492
215
Turizm Rehberliği Alanında Yapılan Akademik Çalışmaların İncelenmesi
çalışmada turizm rehberliği alanının gelişim seyrini ortaya koymak amacıyla yılları arasında yök tez merkezinde ve proquest veritabanında erişim sağlanan tezler ulakbim ve google akademik veri tabanlarındaki erişilebilen ulusal makaleler ve scimagojournal country rank de üst sıralarda yer alan turizm dergisinde yayınlanan uluslararası makaleler lisansüstü turizm öğrencileri araştırma kongreleri nde sunulan bildiriler taranmıştır . ayrıca nisan ayında düzenlenen balıkesir turizm rehberliği kongresi nde sunulan bildiriler ve ilk sayısını haziran de çıkaran turist rehberliği dergisi nde yayınlanan makaleler de incelenmiştir . literatüre bakıldığında daha önce rehberlik alanındaki çalışmaların incelenmesinin sadece ulusal alanla sınırlı kaldığı uluslararası alandaki akademik çalışmaların da incelendiği bir çalışmaya rastlanmamıştır . dolayısıyla bu çalışmanın yer alan boşluğu dolduracak nitelikte olması bakımından önem arz ettiği düşünülmektedir . araştırma kavramsal bir çalışma olarak tasarlanmıştır . ikincil verilerin değerlendirilmesinde bibliyometrik teknik kullanılmıştır . bibliyometri çeşitli disiplinlerde alanın gelişim seyrini ortaya koymak için kullanılan bir tekniktir . bulgular taramalar sonucunda erişim sağlanan ulusal tez uluslararası tez ulusal makale ve uluslararası makale ve bildiri sıklık analizi kelime bulutu analizi ve grafikler yardımıyla çeşitli değişkenler çerçevesinde incelenmiştir . yapılan incelemelerde turizm rehberliği alanında toplamda tezin yazıldığı bulgulanmıştır . yılları arasında yayınlanan dergiler arasında yapılan kıyaslamalar sonucunda ulusal makalelerin en fazla balıkesir üniversitesi sbe dergisinde yayımlandığı fakat bununla birlikte yılı haziran ayında ilk sayısını çıkaran turist rehberliği dergisi nde ise yayınlanan makalenin olduğu bulgulanmıştır . uluslararası makaleler en fazla yılında ve asia pacific journal of tourism dergisinde yayınlanmıştır . ayrıca incelenen bildiriler kapsamında en fazla sayıda bildirinin nisan ayında düzenlenen ulusal turizm atıf için çapar g . toksöz d . ve dönmez b . . turizm rehberliği alanında yapılan akademik çalışmaların incelenmesi turist rehberliği dergisi . kongresi nde sunulduğu tespit edilmiştir . tezler ulusal uluslararası makaleler ve bildirilerde en fazla çalışılan konuların rol eğitim hizmet meslek olduğu görülmektedir . çalışmanın özgünlüğü bilimsel katkısı elde edilen sonuçlar açısından bu çalışmanın alanla ilgili çalışmalarında araştırmacılara turizm rehberliği alanından en çok çalışılan ve çalışılabilecek konulara yönelik getirilen öneriler bakımından yararlanabilecekleri geniş bir kaynak sunmaktadır . ayrıca ulusal literatürde dahil edilmeyen uluslararası alanda yapılan çalışmaları da kapsaması bakımından özgün bir değer taşımaktadır . anahtar kelimeler turizm turizm rehberliği turist rehberi bibliyometri .
rehberliğin tarihte mazisi uzun mesleklerden biri olduğu söylenebilir . turizm alanında her geçen gün artış gösteren çalışmalara paralel olarak bu alanda yapılan çalışmalarda bibliyometri tekniğinin kullanımının da artmakta olduğu görülmektedir . alanyazın incelendiğinde turizm alanında yapılan çok sayıda bibliyometrik çalışmanın olduğu bulgulanmıştır . yapılan bibliyometrik araştırmalarda turizm turizm pazarlaması sürdürülebilir turizm başta olmak üzere birçok alanda bibliyometrik araştırmalar yapılmıştır . yine aynı yazarlar tarafından yılında yapılmış makale çalışmasında ise yılları arasında gerçekleştirilen ulusal turizm kongrelerinde turist rehberliği alanında yayınlanan bildirilerin bibliyometrik özellikleri ortaya konulmuştur . bu sebeple bu çalışmada alanın gelişim seyri hem ulusal hem de uluslararası alanda yapılan yayınlar bağlamında ortaya konmuştur . uluslararası tezlerin başlıklarında sık geçen kelimeler nelerdir kullanılan araştırma yaklaşımına göre ulusal makalelerin dağılımı nasıldır lisansüstü turizm öğrencileri araştırma kongrelerinde sunulan bildirilerin yıllara göre dağılımı nasıldır lisansüstü turizm öğrencileri araştırma kongrelerinde sunulan bildirilerin konu başlıklarında sık geçen kelimeler nelerdir proquest veritabanında yılları arasında turizm rehberliği alanında yayınlanmış yabancı teze erişim sağlanmıştır . toplam uluslararası makalenin ü kavramsal teorik i görgül araştırma yaklaşımını benimsemiştir . buna göre yabancı yayınlarda en fazla çalışılan konular rol performans turist memnuniyet yorumlama hizmet kalitesi duygusal zeka olarak öne çıkmaktadır . bu çalışmaların başlıklarına bakıldığında meslek şikayet davranışı eğitim mesleki sorunlar ve iş doyumu olduğu görülmüştür . bu durumun sebebi araştırmanın amacı doğrultusunda bu çalışmada yılları arasındaki çalışmaların dikkate alınmış olması ve söz konusu çalışmaların ise yalnızca yılında yayınlanmış olması bakımından sağlıklı bir karşılaştırma yapılamayacak olmasıdır . sonuç ve önerilerturizm rehberliği son yıllarda hem sektör açısından hem de akademik açıdan önemi gittikçe artan bir alan haline gelmiştir . bu noktadan hareketle araştırmacılara turizm rehberliği üzerine nelerin incelenip nelerin tartışıldığı başta olmak üzere birçok araştırma bilgisi kapsamında başvurabilecekleri bir rehber kaynak oluşturarak geçmişe yönelik bir derleme oluşturulmak amaçlanmıştır . bibliyometrik çalışmalar bilim dallarının zaman içinde gösterdiği gelişmenin ortaya çıkarılmasında araştırma eğilimlerinin araştırma konularının neler olduğunun belirlenmesinde ve alanın yapısına ilişkin araştırmacıların bilgi edinmelerinde önemli bir kaynak işlevi görmektedir . araştırma sonuçları incelendiğinde turizm rehberliği alanındaki ulusal tezlerin daha çok yüksek lisans düzeyinde yapıldığı doktora düzeyinde çok az sayıda çalışma yapıldığı bulgulanmıştır . doktora düzeyinde yapılan çalışmaların da turizm işletmeciliği ana bilim dallarında eğitim gören kişilerce yapılması bu sayının kısıtlı kalmasına fakat sayıların son yıllarda artış göstermesiyle alanın gelişiminin ve öneminin giderek artma eğiliminde olduğu ifade edilebilir . çalışmanın sonuçlarının yılında yürütülmüş olan bu çalışma ile paralellik gösterdiği belirtilebilir . buradan hareketle şahin ve acun un çalışma sonuçları ile paralel olarak ülkemizde rehberlik alanında çalışılan ana araştırma konularının rehberin rolü ve performansı etik algısı rehberin ülkenin imajı rehberlik eğitimi ve mesleği olduğu görülmektedir . dünya da ise bunlara ilave olarak deneyim memnuniyet yorumlama becerisi ve hizmet kalitesi konularının öne çıktığı söylenebilir . ayrıca çalışmanın amacı doğrultusunda yılından itibaren alanda yapılan çalışmalar karşılaştırmalı olarak incelendiğinden yayın yılına ilk olarak haziran ayında başlayan turist rehberliği dergisi nde yayınlanan makaleler ve ilki nisan ayında düzenlenen turizm rehberliği kongresi nde sunulan bildiler de ayrıca değerlendirmeye alınmıştır . bunların dışında araştırmacılara ülkemizin coğrafi doğal ve kültürel özelliklerin elverişliliği ve yabancı ülkelerde yapılan farklı rehberlik türleri de göz önünde bulundurularak yeni rehberlik türlerinin geliştirilmesine yönelik akademik çalışmalara yönelmeleri önerilebilir .
557
347
Topraksız Biber (Capsicum annuum L.) Yetiştiriciliğinde Farklı Yetiştirme Ortamlarının Verim ve Kalite Üzerine Etkileri
bu çalışma topraksız tarım uygulamalarında ortam olarak kullanılan torfun yanı sıra katı solucan gübresi ve yıkanmış atık mantar kompostunun biber yetiştiriciliğinde kullanım olanaklarının belirlemesi amacı ile saksı şartlarında oluşturulmuştur . bu amaçla kimyasal gübre uygulaması kimyasal gübre ile deniz yosunu karışımı uygulaması ve kontrol olmak üzere üç farkı uygulama tekerrür olarak gerçekleştirilmiştir . vejetasyon dönemi boyunca klorofil bitki boy ve gövde kalınlığı haftalık ölçülmüş hasatta meyve sayısı verim meyve et kalınlığı ve meyve et sertliği ölçümleri yapılmıştır . deniz yosunu inorganik gübre ve vermikompost kombinasyonunun biberde en yüksek bitki başına verim meyve sayısı meyve eni meyve et sertliği bitki boyu ve gövde kalınlığı değerlerini oluşturduğu belirlenmiştir . inorganik gübre ilave edilen atık mantar kompostu içerisinde yetiştirilen biber bitkileri hasat döneminde en yüksek klorofil miktarına sahip olmuşlardır . inorganik gübre ilave edilen atık mantar kompostuna deniz yosununun eklenmesi ile oluşturulan ortamda yetiştirilen biber bitkileri en yüksek meyve boyu ve ortalama meyve ağırlığı değerlerine ulaşmıştır . yetiştirme ortamı olarak birçok parametre açısından öne çıkan vermikompost ve gübre olarak deniz yosunu tavsiye edilebilir bulunmuştur .
birleşmiş milletler verilerine göre mevcut dünya nüfusu . milyar kişidir ve yılına kadar . milyar kişiye ulaşacağı öngörülmektedir . bu artışa paralel olarak kişi başına ekilebilir arazi miktarı her geçen yıl azalmaya devam etmektedir . topraksız tarım uygulamalarında kullanılan substratların ekonomik değerleri üretim sezonu boyunca oluşan diğer girdiler de dahil edilince oldukça önemli bir maliyet kalemi olarak karşımıza çıkmaktadır . ekilebilir tarım arazilerinin azalması hızla artan kentleşme yaşanan ve yaşanacak olan su kıtlığı ve iklim değişikliği tarım üreticileri üzerinde oldukça ciddi baskılar oluşturmaktadır . bu zorluğun üstesinden gelmek için en umut verici yaklaşımlardan biri topraksız kültür yerinde toprak olmayan sistemlerde bitkilerin yetiştirilmesi olarak tanımlanmaktadır . mikoriza ve vermikompost uygulamalarının biber bitkisinin yaş kuru ağırlığı ve besin elementi içerikleri üzerine olumlu etkisi olduğu tespit edilmiştir . yetiştirme ortamı geleneksel olarak çoğunlukla bitki yetiştirme ve saksı bitkisi üretimi için kullanılmıştır . örneğin bağımsız substratlar taş yünü ve perlit gibi materyaller sebzelerin ticari topraksız üretimi için genel olarak kullanılmaktadır . kompoze gübre ve deniz yosunu eklenmiş uyg lamalar hariç diğer uygulamalar haftalara göre yapılan ölçümlerde kontrole göre istatistiksel olarak olumlu sonuçlar vermiştir . farklı ortamlarda kaliforniya biberinde yapılan bir çalışmada bitki başına verim açısından en yüksek değer içerisinde altıda bir vermikompost bulanan ortamdan elde edilmiştir . çalışmada meyve boyu ve ortalama meyve ağırlığı açısından en yüksek değer mk uygulamasından tespit edilmiştir . klorofil miktarı açısından çalışmada sg uygulaması istatistiksel açıdan en iyi sonucu vermiştir .
440
184
Farklı bitkisel yağların Streptomyces clavuligerus’ta klavulanik asit üretimi üzerine etkisi
bu çalışmada karbon kaynağı olarak farklı bitkisel yağların streptomyces clavuligerus atcc suşunda klavulanik asit üretimi üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır . fermentasyon besiyerinde zeytinyağı mısırözü yağı ayçiçeği yağı ve fındık yağı varlığında saat süresince c ve rpm de inkübe edilen kültürlerin kontrole kıyasla daha iyi üreme profili gösterdiği bulunmuştur . agar plak difüzyon deney sonuçlarına göre ayçiçeği ve zeytinyağında s . clavuligerus atcc tarafından üretilen klavulanik asit miktarı kontroldekinden daha düşük tespit edilmiştir . en yüksek klavulanik asit üretimi inkübasyonun . saatinde ve ile fındık yağının kullanılması ile elde edilmiştir . sonuçlar fındık yağının test edilen diğer bitkisel yağlarla karşılaştırıldığında s . clavuligerus atcc taki klavulanik asit üretimi üzerinde belirgin bir üstünlük sağladığını göstermektedir .
streptomyces clavuligerus tarafından doğal olarak üretilen klavulanik asit endüstriyel açıdan oldukça önemli bir sekonder metabolittir . klavulanik asit β laktamazların katalitik bölgelerindeki serin hidroksil grubuna tersinmez olarak bağlanarak çok kararlı bir yapı oluşturur ve enzimi inaktif hale getirir . klavulanik asit doğal formunda oldukça kararsız özellikte olduğundan lityum potasyum ya da sodyum tuzu ile formule edilmektedir . yılında klavulanik asit pazarı milyar doları aşarken augmentin pazar payını milyar doların üzerine çıkarmıştır . s . clavuligerus atcc glukozu karbon kaynağı olarak kullanamadığından diğer organizmalarda sekonder metabolitlerin üretiminin artırılması için uygulanan aşırı glukoz kullanımı stratejisi bu bakteride işe yaramamaktadır . bunun yerine karbon kaynağı olarak lipitlerin kullanımı yoluna gidilmektedir literatürde farklı bitkisel yağların ilk olarak bakterilerin logaritmik faza kadar üremeleri ve fermentasyon besiyerine transferi için gerekli olan kültürün elde edilmesi amacıyla gliserol g bacto pepton g malt özütü g maya özütü g k hpo . g mgso . h o . g mncl . h o . g feso . h o . g znso . h o . g mops g ph . ve zeytinyağı mısırözü yağı ceviz yağı fındık yağı ve ayçiçeği yağı eklenmiş fermentasyon besiyerlerine ekim yapılmıştır . fermentasyon kültürlerinden alınan ml örnek . rpm de dk . santrifüj edilmiş ve elde edilen çökelek kısmı dna miktarının ölçülmesinde kullanılmıştır . hazırlanan tsb agar besiyeri c ye kadar soğutulmuştur . petri kapları önce c de saat ardından c de saat inkübe edilmiştir . potasyum klavulanat a ait standart eğriden elde edilen lineer regresyona göre örneklerdeki klavulanik asit konsantrasyonları hesaplanmıştır . mikrobiyal metabolitlerin üretimi fermentasyon süreci ile yakından ilişkilidir . besin tipi konsantrasyonu ve kültür parametreleri metabolit üretkenliğini etkileyen önemli değişkenler arasındadır . endüstriyel ölçekli klavulanik asit üretimi açısından alternatif karbon kaynaklarının değerlendirilmesi olumlu sonuçlar vermiştir bulunduğu besiyerinde bakteri üremesi gerçekleşmemiştir . nişasta soya unu fosfat ve iz elementler içeren besiyerine g l oranında farklı bitkisel yağlar ilave edilerek saat süresince c ve rpm de inkübe edilen s . clavuligerus atcc kültürlerinde üremenin genel olarak yağ içermeyen kontrol kültüründekine kıyasla daha fazla olduğu tespit edilmiştir . farklı besiyeri kompozisyonları farklı seviyelerde klavulanik asit üretimiyle sonuçlanmaktadır na ait çalışmada maksimum klavulanik asit üretimi karbon kaynağı olarak zeytinyağı palmiye yağı ve mısırözü yağı nitrojen kaynağı olarak ise soya unu içerikli besiyerinin kullanıldığı litrelik fermentasyon kültüründe zeytinyağı varlığında elde edilmiştir . s . clavuligerus atcc suşunda bitkisel yağ kullanarak kesikli fermentasyon ile klavulanik asit üretiminin arttırılmaya çalışıldığı literatür çalışmalarında maranesi ve ark . ayçiçeği yağında ise belirgin oranda tekli doymamış ve çok miktarda çoklu doymamış yağ asitleri ve linoleik asit belirlenmiştir . bu çalışmadan elde edilen yüksek klavulanik asit üretiminin sıcaklık dönüş hızı ph gibi parametrelerde yapılacak ileri optimizasyon çalışmaları ile daha da arttırılması hedeflenmektedir .
508
112
Şeftali çeşitlerinde çarpma parametreleri ile zedelenme arasındaki ilişkilerin belirlenmesi
hasat ve hasat sonrası işlemler sırasında bütün tarımsal materyallerde olduğu gibi meyveler de bir seri işlemden geçmekte ve bu işlemler sırasında meyveler statik ve dinamik dış kuvvetlerin etkisi altında kalmaktadır . zedelenmeye neden olan bu kuvvetlerin belirlenmesi ve ürün kayıplarının azaltılması için hasat ve hasat sonrasında oluşan çarpmaların incelenmesi gerekmektedir . bu çalışmada ülkemizde önemli bir üretim potansiyeli olan şeftalinin tüketici isteklerini karşılayacak ve ekonomik olarak değerlendirilme sürecine katkı sağlayacak şekilde hasat sonu işlemlerden geçebilmesi için bölgemizde yetiştirilen bazı çeşitler ele alınarak çarpma parametreleri ve zedelenme arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır . çalışmada deneme materyali olarak samsun bölgesinde yetişmekte olan glohaven j . h . hale ve loring şeftali çeşitleri kullanılmıştır . denemelerin yürütülmesi için ise sarkaç kol boyu cm olan bir çarpma test düzeneği oluşturulmuştur . sarkaç üzerinde çarpma yüzeyi olarak çelik ve sönümleyici olarak çelik malzeme üzerinde kullanılan poron ve vinlex yüzeyler seçilmiştir . düşme yükseklikleri olarak mm arasında altı farklı yükseklik belirlenerek denemeler yürütülmüştür . denemelerde şeftaliler iki farklı çarpma bölgesinden çarptırılmış ve zedelenme alanlarının oluşması sağlanmıştır . denemeler sonunda ürünlerde meydana gelen zedelenme alanları ölçülmüştür . şeftalilerle yapılan denemelerin ardından aynı çarpma yüzeyleri üzerine aynı düşme yüksekliklerinden elektronik meyve düşürülerek pik ivme ve hız değişimi değerleri kaydedilmiştir . kaydedilen bu pik ivme ve hız değişimi değerleriyle şeftalilerde meydana gelen zedelenme alanları arasındaki ilişkiler incelenmiştir .
şeftali yetiştiriciliği dünyada büyük bir hızla gelişmektedir . ayrıca yıl içerisinde devamlı olarak pazara taze şeftali sevk edilebilmesi şeftali yetiştiriciliğinin hızla gelişmesindeki bir diğer önemli etken faktördür . bunu sağlayan çok erkenci ve geççi olmak üzere in üzerinde olgunlaşma tarihi farklı şeftali çeşidinin bulunmasıdır . ayrıca reçel ve marmelat gibi mamûl hale getirilebilmekte bu yöndeki sanayiye hammadde teşkil etmektedir . büyük emek ve masraflarla yetiştirilen meyveler en az kayıpla hasat ve hasat sonrası koşullar sürekli kontrol edilerek pazara sunulmalıdır . bunun yanı sıra meyvenin yapısına bağlı olarak hasat depolama ve pazarlama olmak üzere farklı kademelerde kayıpların oranlarına ulaşabildiği de görülmektedir . mekanik hasar depolama sırasında ürünün daha hassas olmasını neden olmakta ve ürünün kalitesini etkilemektedir . tarımsal materyaller hasat ve taşıma sırasında ilk mekanik zedelenmelere maruz kalırlar genellikle hasar çarpma sırasında oluşan kuvvetlerin ve aşırı deformasyonun etkisiyle eğilme ve parçalanma biçiminde ortaya çıkmaktadır . meyvede hasat sırasında oluşan zedelenme hem hasat makine ve tesisleri kullanılırken hem de elle hasat yapılırken ağaçtan meyvenin koptuğu anda düşme süresince ağaç dallarına çarptığında meyvenin toplama ünitesine bırakılırken doldurma boşaltma sırasında ve meyvenin tutucu yüzey veya diğer meyvelerin üzerine düşmesi durumunda oluşmaktadır . zedelenme bölgelerindeki meyve suyunun oksidasyonu sonucu bu bölgelerde renk koyulaşması görülmektedir . yapılan araştırmalara göre çarpma sonucunda oluşan zedelenmenin şiddeti her bir bireysel çarpmadaki iki önemli parametreye bağlıdır . meyvelerin maruz kaldığı çarpmaları belirlemek için kullanılan sistemlerde bu iki parametreyi ortaya koyacak ölçümler yapılmaktadır . burada maksimum g parametresi her bir çarpma için ölçülen ivme değerlerinin en yüksek olduğu değerdir . hız değişimi ise ivme zaman grafiğinde eğri altında kalan alandan hesaplanan değerdir . incelenen örnekte her iki çarpma aynı maksimum g değerine sahip olmasına rağmen hız değişimleri farklıdır . bu parametre farklılığının nedeni iki çarpmanın farklı yüzeyler üzerinde gerçekleşmiş olmasıdır . denemelerde kullanılan şeftali çeşitleri samsun ili çarşamba ilçesi hacılıçay köyünde yer alan şeftali üretim alanlarından tek tek elle hasat edilip toplama kaplarına yerleştirilerek hasat sırasında oluşabilecek zedelenmeleri minimuma indirecek şekilde dikkatli bir şekilde hasat edilmiştir . hasat edilen ürünler yirmi sekizlik viyollü kasalarla taşıma sırasında oluşabilecek zedelenmeleri azaltacak şekilde ondokuz mayıs üniversitesi tarım makinaları ve teknolojileri mühendisliği bölümü biyolojik malzeme laboratuvarına getirilmiştir . her bir çarpma yüzeyi denemesi için sınıflandırma yapılan gruplardan şer adet şeftali alınarak oluşturulan lu şeftali gruplarından adet grup meydana getirilmiştir . denemelerde ve mm olmak üzere farklı düşme yüksekliği seçilmiştir . meyve eti sertliği ise işaretlenen bu çarpma noktalarının her birinin yakınında bir noktadan meyve kabuğu soyularak şeftali sertlik ölçümlerinde kullanılan mm lik batıcı uç kullanılarak ölçülmüştür . aynı şekilde oluşan zedelenme şeklinin geometrik olarak elipse benzerlik göstermesi nedeniyle zedelenme alanı hesaplamalarında aşağıdaki eşitlik kullanılmıştır şeftalilere uygulanan çarpma testlerinin ardından ıs ile yürütülen çarpma testlerinde de aynı sarkaç düzeneği kullanılmıştır . verilerin regresyon analizlerinde jump . . istatistik programı kullanılmıştır . denemeye alınan şeftali çeşidi çarpma yüzeyi ve deneme yapılan çarpma bölgeleri için zedeleneme alanı ile düşme yüksekliği arasındaki ilişkilerin belirlenmesi amacıyla yapılan regresyon analizi sonuçlarına göre bu ilişkiler istatistiksel olarak önemli bulunmuştur . her bir çeşit çarpma yüzeyi ve çarpma bölgesi için zedelenme alanı ile düşme yüksekliği arasındaki ilişkiler regresyon analizi ile ortaya konulmuştur .
504
208
BAHÇESARAY YÖRESİNDE ARMUT YETİŞTİRİCİLİĞİ VE SEÇİLEN BAZI ARMUT GENOTİPLERİNİN POMOLOJİK VE MORFOLOJİK İNCELENMESİ
bu çalışma ve yılları arasında bahçesaray ilçesi ve köylerinde yürütülmüş olup tohumdan yetişmiş armut genotipleri arasından üstün vasıflı olanlar saptanmış ve çalışmanın amaçlarına yönelik olarak iki yıl süre ile gözlemlenmiştir . seçilen genotiplerde morfolojik fenolojik gözlemler ve pomolojik analizler yapılmıştır . bunların dışında genotiplerin bazı yaprak özellikleri periyodisite durumları ve ateş yanıklığı belirtileri incelenmiştir . yörede armut yetiştiriciliğinin diğer meyve türleri ile birlikte karışık olarak hiçbir bakım ve kültürel uygulama yapılmaksızın sürdürüldüğü görülmüştür . üretimin dağınık haldeki arazilerde ve genellikle kanal boylarında kendiliğinden çıkmış ahlat üzerine aşılanmış olarak yapıldığı tespit edilmiştir . yöredeki armut genotiplerinin çoğunluğunun eylül ekim ve kasım aylarında olgunlaşan yerel çeşitlerden oluştuğu tespit edilmiştir . yapılan analizlerde genotiplerin fazlaca taş hücre içerdiği belirlenmiştir . buna göre seçilen armut genotiplerinde ortalama meyve ağırlığı gr ile gr arasında değişirken meyve boyu . cm ile . cm arasında meyve çapları . cm ile . cm arasında olduğu belirlenmiştir . önemli seleksiyon kriterlerinden olan meyve eti sertliği yönünden genotipler . lb ile . lb arasında tespit edilmiş genotip . lb üzerinde olduğu belirlenmiştir .
armut bitkisinin anavatanı olarak anadolu kafkasya ve orta asya gösterilmektedir ve bundan dolayı önemli gen kaynaklarından biri olarak kabul edilen ülkemizde yazlık kışlık standart ya da yerel olmak üzere her bölgeye uygun ve mahalli olarak yetiştirilen ün üzerinde armut çeşidi bulunmaktadır . bu armut çeşitleri çoğunlukla yazlık çeşitler olup özel veya kamu arazilerinde kendiliğinden yetişmiş ahlat veya diğer pyrus türlerine aşılanarak yetiştirilmektedir . son yıllarda bu olumsuzluklara erwinia amylovora winslow et al . ülkemize girdikten sonra hızla yayılan bu hastalık diğer komsu ülkelere de geçmiştir . a yakın cins ve yaklaşık türde etkili olan bu hastalık özellikle armut üretimini çok etkilemiştir . ateş yanıklığı hastalığının ülkemize girmesinden sonra kültürel bakımı yapılmayan mahalli armut ağaçlarında büyük çapta kurumalar meydana gelmiş ve yerli armutlardaki çeşitliliğin kaybolması tehlikesi doğmuştur . bu konuda dünyanın birçok ülkesinde de benzer çalışmalar yapılmıştır . yirmi üç armut çeşidinde fenolojik ve pomolojik özellikleri saptamışlardır . seçilen ağaçlarda morfolojik fenolojik ve pomolojik özellikler incelenmiştir . meyve örneklerinin alındığı yerleşim birimleri yıllar ve alınan numune sayıları itibariyle çizelge de verilmiştir . gerektiğinde ağacın yerinin kolayca bulunabilmesi için basit bir krokisi alınmıştır . tartılı derecelendirmede meyvelerde incelenen özellikler özelliklerin sınırları özelliklerin katsayıları ve önem dereceleri çizelge de sunulmuştur . bahçesaray yöresinde arazilerin çok parçalı ve dağınık olması nedeniyle örnekleme materyalleri daha çok yol veya tarla kenarlarında sınır ağacı seklinde ya da su kanalı boyunca sıralanmış armut genotiplerinden oluşmuştur . dikkati çeken önemli diğer bir husus ise örnek alınan veya alınmayan tüm armut ağaçlarının son derece kuvvetli gelişmeye sahip olduğu ateş yanıklığı hastalığının hiçbir belirtisinin görülmediği ve herhangi bir hastalık ya da zararlının etmeniyle kuruyan tek bir armut ağacına rastlanılmamıştır . iki yıl boyunca bahçesaray merkez ve köy mezrasında yürütülen kapsamlı sürvey çalışmaları ile elde edilen bu seleksiyonda ilk yıl . yerel çeşitler arasında en büyük grubu oluşturan karçin genotiplerinin ortalama meyve ağırlıkları . g sçkm ortalamaları . ph ları . asitlikleri . olarak belirlenmiştir . ayrıca bu çeşit ağaç basına düsen yüksek verimiyle de dikkat çekmektedir . iki yıl boyunca sürdürülen gözlemlerde bu çeşidin ağaç basına ortalama verimi kg arasında değiştiği tespit edilmiştir . bu tipin meyvelerinin az kumlu sulu yapıda ve iyi yeme kalitesinde oldukları tespit edilmiştir . bir diğer yerel tip olan avlasor armudu arazide orta büyüklükte taç oluşturan güzlük bir çeşittir . bu tipe ait genotiplerde ortalama meyve ağırlığı . g sçkm ortalaması . asitlik ortalaması . ph ortalaması . olup meyve etleri tereyağımsı kıvamda az kumlu sulu iyi derecede yeme kalitesine sahip genotiplerdir . depolamaya dayanıksız bir çeşit olup eylül baslarında sonbahar rüzgarları değmeden toplanır . bunun en önemli sebepleri arasında ilçenin kurulu bulunduğu vadinin etrafının genel etkenlerden uzak korunaklı olması dış kökenli hastalık etmeni olabilecek sınır bölgelere ve hayvan sevk güzergahlarına uzak olması sayılabilir . ayrıca bulunan dayanıklı bazı tiplerin anaç olarak değerlendirilmesi ve ateş yanıklığı hastalığının yayılımı ve şiddetinde anaç etkinliğinin de rolünün araştırılması önerilebilir . ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi araştırma alanı olarak seçtiğimiz bahçesaray ve çevresinde uzun yıllar boyunca mahalli olarak yetiştiriciliği yapılan yöre halkı tarafından sevilerek tüketilen fakat dış pazarlara açılamayan bu çeşitleri ekonomik anlamda ortaya çıkarmak ve ülkemizin armut çeşit sayısını arttırmak bu çeşitlerin korunması ve yetiştiriciliğinin teşvikiyle mümkün olacaktır .
515
178
Samsun ilinde sığır besiciliği faaliyetlerinden ortaya çıkan atık ve yan ürünlerin değerlendirilmesi ve yönetimi
sığır besiciliğinin bütün aşamalarında meydana gelen atıkların yönetilmesi ve değerlendirilmesi hem işletmeler hem de çevre ve insan sağlığını koruma görevi olan hükümet açısından önem taşımaktadır . bu sebeple bu araştırmada sığır besiciliğinde gerek yetiştirme dönemi gerekse de kesim sonrası dönemde ortaya çıkan hayvansal atıkların ve yan ürünlerinin miktarının belirlenmesi atıkların yönetiminde mevcut durumun ortaya konulması atıkların değerlendirme şekillerinin belirlenmesi ve sığır besiciliği yapan kişilerin atık yönetimi konusundaki bilgi düzeylerinin ortaya konulması amaçlanmıştır . araştırma verileri samsun ilinde sığır besiciliği yapan adet işletmeden anket yoluyla ve samsun ilinde faaliyet gösteren kırmızı et üreticileri birliği ile adet mezbahadan bireysel mülakatlar ve nitelikli gözlemler yoluyla elde edilmiştir . hayvansal atıkların miktarının ve değerlendirme biçimlerinin belirlenmesinde süreç değerlendirmesi yaklaşımı kullanılmıştır . sığır besiciliği yapan kişile in atık yönetimi konusundaki bilinç düzeylerinin ortaya konulmasında amaca uygun olarak geliştirilmiş ölçek kullanılmıştır . araştırma sonuçları samsun ilinde büyükbaş hayvanların kesim sonrası yılda ortalama bin ton hayvansal atık ve yan ürün ortaya çıktığını ve bu atıkların yönetiminde ve değerlendirilmesinde kurumsal bir sistemin olmadığını göstermiştir . araştırmada ayrıca samsun ili sığır besicilerinin atıkların değerlendirmesinin kendilerine sağlayacakları katkılardan haberdar olmadıklarını ve atık yönetimi konusunda bilinç düzeylerinin istenen düzeyde olmadığı tespit edilmiştir . incelenen üretici birlikleri karkas kısmı alındıktan sonra geriye kalan atıkların değerlendirmesi için yatırım yapmaya oldukça isteklidirler . hayvansal atıkların yönetilmesi ve değerlendirilmesi konularında üreticilere eğitim verilmesi üretici örgütlerine atık değerlendirme tesisi kurmak ve işletmek için ihtiyaç duydukları finansman ve teknik desteğinin sağlanması ve hayvansal atık yönetiminin etkinleştirilmesi için gerekli alt yapı ve mevzuat düzenlemelerinin yapılması işletme düzeyinde ve ulusal düzeyde elde edilecek ekonomik katkıları artırabilecek ve çevresel sürdürülebilirliğe olumlu katkılar sağlayabilecektir .
büyükbaş hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı türkiye de gerek hayvancılık faaliyetlerinin sürdürüldüğü işletmelerdeki canlı hayvanlardan ortaya çıkan atıklar gerekse bu hayvanların kesiminden sonra oluşan atıkların ve yan ürünlerin değerlendirilmesi ekonomik sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik açısından önemlidir . diğer taraftan danusa hayvancılık faaliyetleri sırasında ortaya çıkan gübrenin hijyen kurallarına uygun şekilde depolanması tarımsal alanlarda aşırı kullanımı ve çeşitli çevre kirliliklerine yol açmasının önlenmesi gerekliliğine dikkat çekmiştir . türkiye de yılında yürürlüğe giren atık yönetimi yönetmeliği nde hayvan kadavralarını tarımsal amaçlı kullanılan hayvansal dışkıyı biyogaz yada kompost gibi geri kazanım tesisleri ile beraber yakma veya düzenli depolama tesislerine gönderilen hayvansal atıklar hariç diğer hayvansal yan ürünlerin yönetilmesi gerektiği belirtilmiştir . türkiye deki büyükbaş hayvan varlığının yaklaşık sini oluşturmaktadır . hayvanlardan elde edilen yan ürünlerin değerlendirilme durumunun kayıt dışı olması üreticinin kazancını azaltmaktadır . çalışmada bu eksik yönler tespit edilerek çözüm önerileri geliştirilmesi ve daha önceki yapılan çalışmalarda atık ve yan ürünlerin değerlendirilmesi ve yönetilmesi konusundaki bilgi boşluğuna katkı sağlanması amaçlanmıştır . örnekleme sürecinde örnekleme kriteri olarak büyükbaş hayvan sayısı kullanılmış olup hata payı ve güven aralığında çalışılmıştır . inceleme alanında faaliyet gösteren sığır besicilerinin demografik özellikleri işletmelerin genel özellikleri ve sığır besiciliği faaliyetleri süresince işletmede meydana gelen hayvansal atıkların yönetilmesi ve değerlendirilmesi konusunda bilgi düzeyleri incelenmiştir . daha sonra besicilerin sahip olduğu skor ortalamadan daha fazla puana sahip olanlar bilgi düzeyi yüksek daha düşük puana sahip olanlar ise bilgi düzeyi düşük grubuna dahil edilmiştir . samsun ilinde büyük şehir belediyesine kayıtlı adeti özel olmak üzere adet mezbahada yılları arasında her ay kesilen toplam büyükbaş hayvan sayısı ve hayvanlardan kesim sonrası ortaya çıkan karkas et yan ürün ve atıklara ilişkin veriler elde edilmiştir . öngörülerin yapılması için değişkenlere ait yılları arasında zaman serileri verileri kullanılmıştır . daha sonra otoregresyon ve kısmi otoregresyon grafikleri ve ilgili istatistik testler yardımıyla durağanlıkları ortaya konulmuştur . birliğe kayıtlı üye sayısı giriş aidatı ve yıllık aidatı dir . birlikte bulunan bir veteriner ve bir teknisyen işletmelere hizmet vermektedir . bu ücretler her yıl sorumlu veteriner ve teknisyenlere işletmeciler tarafından verilmektedir . ancak mezbahada kesim sonrası meydana gelen hayvansal yan ürün ve atık miktarları değerlendirme şekilleri satıldıkları yer ve fiyatları konusunda üretici bilgisi ve kontrolünün olmaması birliğin çoğu zaman kayıt dışılıktan dolayı sorunlar yaşadığı gözlenmiştir . böylece birlik kendi kayıtları ile mezbahalardaki kesim kayıtlarının birbiriyle tutarlı olmasını sağlamayı ve arz edilen et miktarını ve fiyatlarını tahmin etmeyi hedeflemektedir . işletmelerin si yalnızca besicilik yaparken diğer işletmeler hem süt sığırcılığı hem de besicilik faaliyetlerini bir arada yürütmektedir . incelenen işletmelerde yılda ortalama ton gübre üretilmekte olup bilgi düzeyi yüksek çiftçilerin ı gübreyi ahırdan günde iki kez çıkarttıklarını belirtmişlerdir . bilgi düzeyi yüksek besiciler gübreyi ahırdan daha sık çıkarmaktadır . . yılında yıllarına ait ortalama değerlere göre aylara göre değişiklik göstermekle birlikte yaklaşık katlık artışlar meydana gelmiştir . bu nedenlerle günümüzde büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin önemi giderektürkten ve ark . kurumların ve besicilerin oluşturulacak yeni yasa ve yönetmeliklerle birlikte hareket etmeleri sağlanmalıdır . böylece hem besici daha fazla gelir elde edebilecek hem de ekonomik sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğe önemli katkılar sağlanabilecektir .
526
260
Tuz stresi altındaki biber (Capsicum annuum L.) bitkisinde bazı organik ve inorganik bileşiklerin antioksidatif sisteme etkileri
laboratuvar şartlarında saksı denemesi şeklinde yürütülmüş olan bu çalışmada biber bitkisine nacl yanı sıra organik bileşiklerden askorbik asit salisilik asit nitrik oksit prolin ve inorganik bileşiklerden silisyum kalsiyum ve potasyum yaprak yoluyla uygulanmıştır . tuz stresi altındaki biber bitkisinde genel vejetatif gelişme durumu ile bu organik ve inorganik bileşiklerin biber bitkisinin lipit peroksidasyon düzeyleri ve antioksidatif savunma sistemi üzerine etkinlikleri araştırılmıştır . denemede yapılan analizler sonucunda yapraklarda membran geçirgenliği prolin klorofil ve karotenoid kapsamları antioksidatif enzimlerden sod pox cat aktiviteleri tayini yapılmış ayrıca bazı bitki gelişim parametreleri saptanmıştır . aynı zamanda yapraklarda bazı makro elementlerin içeriği belirlenmiştir . araştırma sonunda elde edilen verilere göre artan tuz stresi altında bib r bitkisi yapraklarında elektriksel geçirgenlik lipid peroksidasyonu prolin içeriği ve antioksidatif enzim aktivitelerinde artış bazı organik ve inorganik bileşiklerin tuzlu ortama ilavesiyle bu parametrelerde düşüş gözlenmiştir . bunun yanı sıra tuzlulukla beraber azalma göstermiş olan yaprak makro element içeriği ve ayrıca bitki uzunluğu gövde çapı gövde ve kök yaş ve kuru ağırlığı ortama bazı organik ve inorganik bileşiklerin eklenmesiyle olumlu olarak değişim göstermiştir . bu bileşikler arasında lipit peroksidasyonun regülasyonunda en iyi etkiyi asa enzimatik antioksidatif sistemin regülasyonunda no ve yaprak kuru ağırlığında ise k göstermiştir . kontrollü şartlarda ve tuz stresi altında yetiştirilen biber bitkisinde etkinlikleri karşılaştırılmış olan organik ve inorganik bileşiklerden antioksidatif sistemi destekleyerek bitki metabolizmasını düzenleyici ve tuz stresini hafifletmede en fazla etkiye sahip olan bileşiklerin tuzlu şartlarda kullanılabileceği ön yargısına varılmıştır .
optimum çevre koşullarında meydana gelen her türlü artış ya da azalış bitkide büyüme ve gelişmeyi sınırlamaktadır . gelecek yıl içerisinde dünya genelinde bu oranın oranında artış gösterebileceği ön görülmektedir . bu koruma sistemi çalışmadığı ya da yetersiz olduğu durumlarda ise bitki hücrelerinde ölüm meydana gelmektedir ve sodyum arasında değişim ve rekabet söz konusudur . silisyum yüksek organizmalar için temel element olduğu görüşü öne sürülmektedir . uygulanan maddelerin konsantrasyonları belirlenirken geniş çaplı literatür taraması yapılmış olup bunun sonucunda çalışma için en uygun konsantrasyonlar belirlenmiştir . homojenliği sağlamak için yetiştirme ortamı harcıyla gübre çok iyi bir şekilde karıştırılmıştır . gün ara ile ortalama ml su verilmiş iki sulamada bir yapılan besin çözeltisi takviyesinde ise ppm konsantrasyonunda hazırlanan npk gübresi her saksıya şer ml verilerek bitkilerin tüm gelişme dönemleri süresince besin maddesi gereksinimleri sağlanmıştır . her sütunda farklı harflerle gösterilen değerler arasındaki farklılık p . düzeyinde istatistiksel olarak önemlidir . buna göre tuz stresi altındaki biber bitkisinde klorofil içeriğini iyileştirmede en fazla asa en az ise no etkili olmuştur . klorofil içeriğindeki azalma klorofil sentezinin azalmasından ya da klorofil pigmentlerinin parçalanmasının artmasından kaynaklanabilmektedir . ec değerinin artmasıyla birlikte hücre içi elektrolitlerinden başta ca ve k olmak üzere bazı iyonlar bitki dışına çıkmaktadır . bu durum hücrede na k ve na ca dengesizliklerine ve genel iyon dengesinde düzensizliklere yol açmaktadır . tuz stresi altındaki makarnalık buğday nitrik oksitin tuz etkisi altındaki buğdayda antioksidan enzim aktivitesi üzerine olumlu etki yaparak tuzun açtığı oksidatif hasara karşı koruyucu bir rol oynadığını bitki büyümesini ve verimi olumlu yönde etkilediğini bildirmişlerdir . araştırmada incelenen diğer bir parametre olan cat aktivitesine bakıldığında çizelge te görüldüğü üzere kontrol grubunda cat enzim aktivitesi . iken tuz uygulamasıyla beraber . e yükselmiş olup yaklaşık olarak oranında bir artış görülmüştür . uygulanan tuzlulukla beraber yaklaşık . kat artış gösteren sod aktivitesi nacl asa uygulamasıyla beraber nacl uygulamasına kıyasla . ten . e düşmüş ve düşüş oranı yaklaşık tür . sonuç olarak sod enzim aktivitesinin tuzluluk ortamına ilavesiyle en fazla asa en az no uygulamasının düşürdüğünü söylemek mümkündür .
465
256
Bazı Tritikale (xTriticosecale Wittmack) Genotiplerinin Kardeş Başaklardaki Tanelerin Fiziksel ve Kalite Özelliklerine Azot Oranlarının Etkileri
tahıllarda kardeşler tohum verimine önemli katkı sağlayan kısımdır . tahıllarda birden fazla sap kardeş oluşur ve her sap kardeşin ayrı kökü ve farklı tane özelliklerine sahip başağı bulunur . bu çalışmada altı farklı tritikale çeşidi ve beş tritikale hattı kullanılarak dört azot dozunun kardeşlerin başak tanelerinin fiziki özellikleri bin tane ağırlığı ve verimine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır . azot dozu tritikale genotiplerinin tane eni tane kalınlığı tane boyu ve tane verimi özelliklerinde önemli etkisi belirlenirken bin tane ağırlığı özelliğinde önemsiz bulunmuştur . tane eni tane boyu ve bin tane ağırlığı özelliklerinde azot x kardeş interaksiyonu önemsiz olurken tane kalınlığı önemli bulunmuştur . tritikale genotiplerinin birinci kardeşteki başakların tane fiziki özellikleri ve bin tane ağırlığının ikinci kardeşe göre daha yüksek değerlere sahip olduğu ve azot uygulamasının birinci kardeşte tane kalınlığını arttırdığı sonucuna varılmıştır .
tahıl ve tahıl ürünleri geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanlığın temel besin kaynaklarını oluşturmaktadır . zor koşullarda daha iyi sonuç veren bitki tür veya çeşitlerinin geliştirilmesi çabaları her zaman var olmuştur . tahılların ana gövdesinden meydana gelen kardeşler bağımsız olarak büyüyerek kendi köklerini oluşturduktan sonra hayatta kalmaya çalışırlar . azot stresinin yoğunluğu ve süresi ne kadar yüksekse bitki gelişimi üzerindeki etkisi o kadar güçlüdür gübresi uygulanmıştır . araştırmada tüm özelliklere ait değerlendirmeler bölünmüş parseller deneme desenine göre spss . for windows istatistik programı kullanılarak değerlendirilmiştir . tritikale genotiplerinin tane enine azotun etkisi kg n da dozu uygulamasında en yüksek değer en düşük . cm ile kontrol uygulamasında elde edilmiştir . tanenin önemli bir özelliği olan tane eni çevreden çok etkilenmektedir elde edilmiştir . birinci kardeş için en yüksek tane boyu melez çeşidinde kg n da dozlarında aynı değer elde edilirken en düşük tane boyu tvd hattında kg n da uygulamasında elde edilmiştir . genotipik yapı tarafından belirlenen tane boyu tanenin iriliğine etkisi olabilen bir özelliktir . tane kalınlığı tane uzunluk ve genişliğinin bir fonksiyonu olup sıcaklık olgunlaşma süresinde alınan ışık ve nispi nem tarafından etkilenir . birinci kardeşin bin tane ağırlığı ikinci kardeşe göre . yüksek ve kardeşler arasındaki fark istatistiki olarak önemlidir . tane verimini ticari olarak değerlendirmede en çok kullanılan fiziki kalite özellikleri arasında bin tane ağırlığı yer almaktadır . bin tane ağırlığının tritikalenin verimini artırmada önemli payı olduğu birçok araştırmacı tarafından bildirilmiştir behl ve ark . incelenen azot dozları denemede kullanılan genotiplerde bin tane ağırlığı bakımından farklılıklar meydana getirmiştir . tritikale genotiplerinin tane verimine ait ortalamaları incelendiğinde en yüksek tane verimi kg ile kg n da dozunda en düşük kg ile kontrol dozunda elde edilmiştir . genotip ortalamalarına göre elde edilen en yüksek tane verimi kg en düşük kg dır . küçükbayram demir ve kaya sencar ve ark .
484
149
Başarılı v e Başarısız Dördüncü Sınıf Okuyucularının Okuduğunu Anlama ve Özetleme Becerileri
bu çalışmada okumada başarılı olan ve olmayan öğrencilerin okuduğunu anlama ve özetleme becerilerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi amaçlanmıştır . çalışmada öğrencilerin yazılı özetlerindeki biçimbirimbilgisi sözdizimi ve sözcük dağarcıkları da karşılaştırılmıştır . ayrıca okuduğunu anlama puanları özetleme puanları osu ve fsözs arasındaki ilişkiler incelenmiştir . bu amaçla başarılı ve başarısız okuyucu olmak üzere toplam dördüncü sınıf öğrencisi araştırmaya katılmıştır . bulgular zayıf okuyucuların tüm soru türlerini yanıtlamada akranlarından daha başarısız olduklarını göstermiştir . bununla birlikte her iki gruptaki öğrencilerin de en çok ana düşünceyi bulma ile kişisel bilgi ve deneyimlerini kullanarak çıkarım yapma sorularında güçlük çektikleri belirlenmiştir . zayıf okuyucuların özetlemenin tüm alt becerilerinde ayrıca osu ve fsözs ölçümlerinde akranlarından daha fazla güçlüğe sahip oldukları görülmüştür . özetleme biçimbirimbilgisi sözdizimi ve sözcük dağarcığı değişkenlerinin okuduğunu anlama üzerindeki etkisi incelendiğinde biçimbirimbilgisi sözdiziminin okuduğunu anlamayı en iyi yordayan değişken olduğu bulunmuştur .
bireylerin öğrenmesi okul ve okul dışındaki başarısı için önemli ve temel becerilerden biri okumadır . metni özetleme . bu aşamada öğrencilerin okul hayatında özetleme yapma becerisini kazanmaları okuduğunu anlama ve yazma becerilerinin yeterli düzeyde gelişmesi için çok önemlidir . özetleme stratejisinin etkili bir şekilde kullanılabilmesi için öğrencilerin bazı alt becerilere sahip olması beklenmektedir . e öğrencinin özet yazarken metinde kullanılan ifadeleri kopyalamadan kendi sözcüklerini kullanmasıdır ve mekanik alanlarında yer alan boyutta ayrı ayrı incelenmesi amaçlanmıştır . araştırma verilerinin analizi spss . paket programı kullanılarak yapılmıştır . araştırmanın birinci sorusu olarak okumada başarılı olan ve olmayan öğrencilerin okuduğunu anlama puanlarının soru türlerine göre ve toplamda farklılılaşıp farklılaşmadığını belirlemek amacıyla ilişkisiz ölçümler için mann whitney u testi kullanılmıştır . tablo e bakıldığında okumada başarısız olan öğrencilerin özetlerindeki osu ve fsözs nin okumada başarılı olan akranlarına göre daha düşük olduğu görülmektedir . araştırmanın dokuzuncu sorusuna yönelik özetlemenin içerik alanına ilişkin toplam puanın anlama toplam puanını yordama gücünü belirlemek ve değişkenler arasındaki ilişkinin etkisini incelemek amacıyla basit regresyon analizi yapılmıştır . anlamaya ilişkin toplam varyansın ünün osu ile açıklandığı ifade edilebilir . ayrıca özetleme becerilerinin biçimbirimbilgisi sözdizimi ve sözcük dağarcığının okuduğunu anlama becerilerini yordama gücü de incelenmiştir . çalışmadaki öğrencilerin çoğunun özetlerinde ana düşünceye ana düşünceyi destekleyen ayrıntılara ve sonuç cümlesine yer vermedikleri bulunmuştur . özetlerde metnin içeriğine ilişkin bir ana düşünce ana düşünceyi destekleyen ayrıntılar ya da bir sonuç cümlesi olmamakla birlikte metni düzenleme yazım doğruluğu ve büyük harf kullanımında da hatalar yer almaktadır . aynı çalışmada başarılı okuyucular metindeki ipuçlarından ve ön bilgilerinden yola çıkarak yazarın iletmek istediği önemli bilgiyi belirlemiş ve bilgiyi özetlemede kullanmışlardır .
550
139
Samsun ekolojik koşullarında beyaz atdişi hibrit mısır çeşit adaylarının performanslarının belirlenmesi
bu çalışma samsun bafra ve çarşamba ovası koşullarına uygun beyaz at dişi mısır çeşitlerinin verim verim unsurları ve kalite kriterlerini belirlemek amacıyla ana ürün mısır yetiştirme sezonunda karadeniz tarımsal araştırma enstitüsünce geliştirilen beyaz melez mısır çeşit adayı ve adet standart kullanılarak tesadüf blokları deneme deseninde tekrarlamalı olarak yürütülmüştür . araştırma sonucu incelenen karakterlerde beyaz at dişi mısır genotipleri arasında farklılık istatistiki olarak önemli bulunmuştur . genotiplerin tane verimleri . . kg da çiçeklenme gün sayısı . . gün bitki boyu . . cm ilk koçan yüksekliği . . cm koçan görünümü . . koçan uzunluğu . . cm koçan çapı . . mm koçanda tane sayısı . . adet tane koçan oranı . . bin tane ağırlığı . . g hasatta tane nem . . tanede ham protein oranı . . ve tanede ham yağ oranı . . olarak belirlenmiştir . araştırma sonuçlarına göre tane verimi bakımından samsun bafra ve çarşamba lokasyonlarında ada ve p w çeşitlerinin daha üstün olduğu ve yetiştiricilikte önerilebileceği söylenebilir . ayrıca tanede ham yağ oranı bakımından ttbm genotipi tanede ham protein oranı bakımdan ise tk genotipi önerilebilir .
mısır bitkisi kullanım alanı çok geniş olan önemli bir kültür bitkisidir . ülkemizde lerde başlayan mısır ıslah çalışmaları önemli sonuçları ortaya koymuştur . samsun ili mısır kuşağı olarak tanımlanan bir bölgenin içerisindedir iklim verileri dikkate alındığında uzun yıllar ortalama sıcaklığı . oc yılında . oc olmuştur . bu durum ana ürün mısır yetiştirme sezonu dikkate alındığında özellikle mayıs eylül aylarının ortalama sıcaklık değerlerinde yaklaşık . . oc artış söz konusudur . gerekli olan sulamalar tamburlu sulama sistemi ile verilmiştir . sulama işlemi tohumdaki siyah tabaka oluşana kadar devam edilmiştir . gözlem ve ölçümler için parsel kenar tesir atıldıktan sonra ar bitki ürerinden bitki boyu ilk koçan yüksekliği koçan görünümü koçan uzunluğu koçan çapı koçanda tane sayısı bin tane ağırlığı tane koçan oranı hasat tane nemi tane verimi tane ham protein tane yağ oranı belirlenmiştir . beyaz atdişi hibrit mısır çeşit adaylarının yılı bafra ve çarşamba lokasyonlarında elde edilen çiçeklenme gün sayısı bitki boyu ilk koçan yüksekliği koçan görünümü koçan uzunluğu koçan çapı koçan tane sayısı tane koçan oranı bin tane ağırlığı hasat tane nemi tane ham protein oranı tane ham yağ oranı ve tane verimi varyans analizi sonuçları çizelge de verilmiştir . birleştirilmiş varyans analiz sonucunda p w genotipi . gün ile en uzun iken ttbm genotipi ise . gün ile en kısa çiçeklenme gün sayısına sahiptir . duncan çoklu karşılaştırma testi sonucunda kompoze beyaz p w ve ttbm genotipleri ilk grupta iken tk ve tk genotipleri son grupta yer almıştır . genotipler bakımından birleştirilmiş analiz sonucuna göre ilk koçan yüksekliği p w genotipi . cm ile en uzun iken ttbm genotipi . cm olarak en kısa ölçülmüştür . lokasyon genotip interaksiyonu bakımından incelendiğinde ise en yüksek ilk koçan yüksekliği . cm ile bafra lokasyonup w genotipte iken en kısa ise . cm ile bafra lokasyonu ttbm genotipte tespit edilmiştir . . . cm tezel ve aksoyak . . cm sayaslan ve ark . . . cm kuşvuran ve nazlı . cm öz ve cengil . . cm olduğu tespit edildikleri çalışmalar ile paralellik göstermektedir . yapılan duncan çoklu karşılaştırma testi sonucuna göre . . . . . . . . . mm ile sırasıyla ttbm ada ttbm ttbm p w ttbm komp . beyaz tbm ttbm p w genotipleri ilk grupta yer almaktadır . vartanlı ve emeklier . . olson ve frey . olduğu tespit edildikleri çalışmalar ile paralellik göstermektedir . lokasyon genotip interaksiyonu bakımından incelendiğinde ise en yüksek yağ oranı . ile bafra lokasyonu ttbm genotipte iken en düşük ise . ile bafra lokasyonu kompozit beyaz genotipte tespit edilmiştir . beyaz ada ve p w genotipleri sırasıyla . . . . . ve . kg da ile ilk sırada yer alırken son grupta ise . . ve . kg da ile sırasıyla tk tk ve tk genotipleri yer almıştır . ülkemizde hibrit mısır tohumluğunun yaklaşık ini yabancı çeşitler oluşturmakta yerli çeşitlerimizin payı i geçmemektedir . tane verimi bakımından incelendiğinde bafra lokasyonu için ada genotipi ön plana çıkarken çarşamba lokasyonunda ise p w genotipi diğer genotipleri geride bırakmıştır .
587
190
Melaslı kuru şeker pancarı posasının yonca bitkisinin silolanmasında kullanılması
bu araştırmanın amacı silaj katkı maddesi olarak melaslı kuru şeker pancarı posasının yonca silajının besin madde kompozisyona fermantasyon özelliklerine toplam gaz üretimi in vitro organikmadde sindirim derecesine ve metabolik enerjisine olan etkisini belirlemektir . çiçeklenme döneminde hasat edilen yonca . . . ve . oranlarında melaslı kuru şekerpancarı posası ile kg plastik silolarda üç tekerrürlü olarak silolanmıştır . melaslı kuru şekerpancarı posası yonca silajının besin madde kompozisyonunu fermantasyon özelliklerini ivomsd ve me değerlerini önemli derecede etkilemiştir . melaslı kuru şeker pancarı posası yonca silajının kurumadde içeriğini fleig skorunu tgü me ve ivomsd derecesini arttırırken ham kül hamprotein asit deterjan fiber amonyak içeriğini ve ph sını düşürmüştür . oluşan silajlarının kuru madde içerikleri . ile . arasında hp içerikleri ise . ile . arasındadeğişmiştir . oluşan silajların ph içerikleri . ile . arasında değişmiş olup fleig skoru ise . ile . arasında değişmiştir . ayrıca silajların amonyak n içeriği toplam azotun . ile . arasında değişmiştir . sonuç olarak iyi kalitede yonca silajı üretmek için taze yonca materyaline . oranında melaslı kuru şeker pancarı posası katılabilir .
son yıllarda ülkemizde yonca süt inekleri rasyonlarında önemli miktarda kullanım alanı bulmuş protein içeriği diğer bitkilere göre oldukça yüksek bir baklagil yem bitkisidir . rumen sıvısı sabah yemlemesi yapılmadan önce alınarak dört katlı tülbentten süzülerek oranında tampon çözeltiyle karıştırılmıştır . benzer şekilde daha önce yapılan çalışmalarda kuru maddece zengin bazı katkı maddelerinin kullanılmasıyla yonca silajının kuru madde içeriğini yükseltilebileceği bildirilmiştir . melaslı kuru şeker pancarı posası katkı oranı ile yonca silajının hk içeriği arasındaki ilişki şekil . de verilmiştir . yonca silajının hk içeriği mkşpp sı dozuna bağlı olarak azalmıştır . oluşan silajların hp içeriği . ile . arasında değişmiş olup en yüksek hp içeriğine kontrol grubunu oluşturan yonca silajında bulunmuştur . melaslı kuru şeker pancarı posası katkı oranı ile yonca silajının adf içeriği arasındaki ilişki şekil te verilmiştir . bu çalışmalarda bir birim katkı maddesi yaklaşık olarak yonca silajının adf içeriğinde . ile . birim arasında azalmalara neden olduğu bildirilmiştir kamalak ve ark . melaslı kuru şeker pancarı posası katkı oranı ile yonca silajının amonyak içeriği arasındaki ilişki şekil te verilmiştir . benzer şekilde daha önce yapılan çalışmalarda bazı katkı maddelerinin kullanılmasıyla yonca silajının amonyak içeriğinin azaltılabileceği gösterilmiştir . bu çalışmada amonyak içeriğinde azalma yaklaşık . birim olup daha önceki çalışmalarda bildirilen sınırlar içerisinde olmuştur . amonyak içeriğindeki azalma önemli olup katkı maddesinin silolama sırasında meydana gelen proteolizi engellediğini göstermektedir . ayrıca silajların kötü kokmasına neden olarak hayvanın yem tüketimini etkileyebilmektedir . yonca silajının ph değeri mkşpp dozuna bağlı olarak azalmıştır . bir birimlik mkşpp katkı maddesinin ilavesi yonca silajının ph sında . birimlik bir azalmaya neden olmuştur . bu çalışmada ph da ki azalma daha önce de bildirildiği gibi . birim olup daha önceki çalışmalarda bildirilen sınırlar içerisinde olmuştur . yonca silajının fleig skorları mkşpp dozuna bağlı olarak artmıştır . bu çalışmalarda bir birim katkı maddesi yaklaşık olarak yonca silajının fleig skorunda artışların . ile . birim arasında olduğu bildirilmiştir kamalak ve ark . silaj katkı maddesi ne kadar fazla km ve şeker içeriğine sahip olursa oluşan silajların km içeriği o kadar yüksek ph sı ise o kadar düşük olması beklenmektedir . çizelge göz önünü alınarak yapılan karşılaştırmada kontrol grubunu oluşturan yonca silajının kalitesi çok kötü iken oranında mkşpp sı katılmasıyla yonca silajının kalitesi iyi kaliteye yükselmiştir . görüldüğü gibi bütün silaj gruplarında ölçülen ph lar olması gereken ph lardan daha düşük bulunmuştur . melaslı kuru şeker pancarı posası katılmasıyla yonca silajı ph sı ve km içeriğindeki değişimler şekil ve daki gibi olursa oranında katılmasıyla olması gereken ph ya ulaşmanın mümkün olduğu gözükmektedir . melaslı kuru şeker pancarı posası yonca silajının tgü me ve ivomsd ne etkisi çizelge de verilmiştir . yonca silajının tgü me ve ivomsd si mkşpp sının . düzeyinde katılmasıyla hızlı bir şekilde artmış olup bu dozdan sonra ise herhangi bir artış olmayıp sabit kalmıştır . böylece söz konusu katkı maddenin etkisi tam ve detaylı bir şekilde anlaşılabilecektir .
441
175
E-devletleşme önündeki engel: Dijital eşitsizlik
dijital eşitsizlik sorunu toplumun farklı kesimlerinin bilgi ve iletişim teknolojilerine erişim oranlarındaki fark olarak tanımlanmaktadır . bu sorun bilgi toplumuna ve e devlet hizmetlerine geçiş sürecindeki en büyük engellerden biridir . bu çalışmada dijital eşitsizlik sorunu bu sorunun azaltılmasının önemi ve edevlete geçiş sürecine etkisi betimlenmekte türkiye de ki dijital eşitsizlik sorunu ve global dijital eşitsizlik konusunda uluslararası alanda yapılan çalışmalar üzerinde durulmaktadır .
günümüzde teknoloji temelli bir çok değişikliğe tanık olunmaktadır . küreselleşme ile birlikte ivme kazanan bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişmeler uluslararası ticaret ve kalkınmada da önemli rol oynamaktadır . bit lerin sundukları hizmetlere özellikle bilgisayar ve internet üzerinden sağlanan hizmetlere erişebilmek için yeterli donanıma sahip olabilecek ekonomik güce sahip olanlarile olmayanlar arasındaki eşitsizliktir . kullanma eşitsizliği dahi belli bir eşiği aştıktan sonra kapanmaya yüz tutsa da katılım eşitsizliği için bu durum geçerli değildir . toplumun bit e ulaşmada yaşadığı sorunlar iki boyutta incelenmektedir . keniston a göre genel olarak zengin ve güçlü bireyler ile fakir ve güçsüz bireyler arasında ayrım olarak düşünülen dijital bölünmenin üç boyutu bulunmaktadır . üçüncü bölünme ilk iki bölünmenin sonucu olarak ortaya çıkan zengin ve fakir ülkeler arasındaki genişleyen uçurumdur . bununla birlikte bir ülkede e devlete yönelik hizmetler ne kadar gelişmiş olursa olsun ülkedeki bilgi teknolojileri alt yapısının zayıflığı vatandaşın internete bağlanma oranının düşüklüğü ülkede bilgi teknolojileri ve internet kullanımının maliyetinin yüksek oluşu bu hizmetlerin genele yayılmasına engel olmaktadır . türkiye sayısal uçurumun yoğun olarak yaşandığı ülkelerden birisidir . bu durumda ülkemizdeki gelir dağılımı dengesizliği altyapı sorunları ve eğitim alanında yaşanan sorunlar önemli rol oynamaktadır . kullanılan demografik değişkenler ise eğitim durumu yaş aile tipi etnik köken cinsiyet gibi değişkenlerden oluşmaktadır . türkiye de internet kullanım düzeyi de avrupa birliği ülkelerine oranla çok düşüktür . türkiye de düşük gelirli ve yüksek gelirli aileler arasındaki farklara ilave olarak bölgeler ve eğitim düzeyleri arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır . bu duruma vatandaşların bu hizmetleri kamu kurumlarında yüz yüze gerçekleştirmek istemesi ve ilgili hizmetlere internet üzerinden erişimin zor olması gibi hususlar neden olmaktadır . dünya nüfusunun büyük bir bölümünün telefon görüşmesi yapmadığı ve hatta elektriği bile olmadığı hesaba katıldığında dijital eşitsizlik sorunun küresel eşitsizliğin küçük bir kısmı olduğu kolaylıkla söylenebilir . bilgi yoksulu olarak nitelendirilen ülkelerde yaşayan insanlar internette düşük hız yüksek maliyet ve yaygın internet dili olan ingilizcenin bilinmemesi gibi sebeplerle bilgi okuryazarı olamamakta bu nedenle bilgi teknolojilerini aktif bir şekilde kullanan ülkelerin kazanımlarından geri kalmaktadır . oecd nin enformasyon bilgisayar ve haberleşme politikaları komitesinin çalışmaları bilgi teknolojilerine ve altyapıya olan erişimdeki eşitsizliğe bu teknolojilerdeki orantısız büyüme ve dağılım ile kullanım üzerine odaklanmaktadır . bu temel nedenlerdeki farklılıklar ülkelerde uygulanacak dijital eşitsizlik sorunun çözümüne yönelik politikalarda da farklılaşmaya neden olmaktadır . örneğin belçika a . b . d ve israil gibi gelişmiş ülkelerde vatandaşların bilgi teknolojilerine ve sunulan elektronik hizmetlere olan ilgisini artırmaya yönelik politikalar uygulanırken türkiye yunanistan ve endonezya gibi gelişmekte olan ülkelerde vatandaşın bilgi teknolojilerine ve hizmetlere olan erişimini artırma amaçlı düzenlenen po itikalar öne çıkmaktadır . bit in nimetlerinden faydalanmada ülkeler arasında olduğu kadar ülke içinde de eşitsizlikler ortaya çıkmaktadır . bu nedenle dijital bölünme sadece gelişmekte ya da az gelişmiş olan ülkelerin sorunu değildir . başta küçük ve orta ölçekli işletmeler olmak üzere işyerlerine internet ve iletişim hizmetlerinin ucuz yollarla götürülmesi politikaları işyerinde teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması çalışmalarına girmektedir . bunların içinde en önemli olan eğitim konusuda yaşam boyu öğrenmedir . böylelikle teknolojinin ve e hizmetlerin yaygınlaşması bilgi toplumu olarak adlandırılan toplumlarda bile bilgisayar ve internet okur yazarı olanlar ve olmayanlar şeklinde iki katmanlı bir toplum oluşturma tehlikesini beraberinde getirmiştir . dijital uçurum bilgi teknolojilerinin ülkelerin ve toplumların üzerinde oluşturduğu etkiler dikkate alındığında oldukça önemli bir sorun oluşturduğu görülmektedir .
523
59
Buğdaya Çavdar Kromozom Parçacıklarının Aktarılması (Translokasyonları)
bütün ıslah çalışmalarında genetik kaynaklar istenilen özellikleri yeni nesillere aktarabilmek için büyük öneme sahiptir . buğday ıslahında hastalıklara ve zararlılara dayanıklılık soğuğa ve kuraklığa tolerans sağlayan bitkinin toprak üstü ve toprak altı biyokütlesini arttıran genler çavdarda bulunmaktadır . bu özelliklerin ıslah materyaline kazandırılabilmesi için çavdar ve tritikaleden gen almış buğday gen kaynakları kullanılmıştır . bu şekilde oluşturulan ve farklı iki kromozom parçasının karşılıklı olarak yer değiştirmesi anlamına gelen translokasyonlar sonucunda elde edilen genotiplerde tane verimi artışı gözlenmiştir . ayrıca farklı ülkelerde yapılan çalışmalarda bu yöntemlerle biyotik ve abiyotik stres şartlarına karşı tolerans gösteren buğday genotipleri geliştirilmiştir . ülkemiz buğday ve çavdarın gen merkezi içerisinde bulunmasına karşın çavdardan gelen genlerin aktarımına gereken önemin verilmediği anlaşılmaktadır . mevcut araştırmalar doğrultusunda ülkemizdeki buğday ıslah programlarında bu konuya gereken önemin verilmesi amacıyla bu güne dek dünya genelinde kromozom parçacıklarının aktarılması konusunda yapılan çalışmalar özetlenmiştir .
buğday dünyada insan beslenmesinin kalori olarak sini karşılamaktadır . a genomu kaynağının triticum urartu tumanian ex gandilyan d genomu kaynağı da aegilops tauschii coss un akrabalarıdır . ekmeklik buğday makarnalık buğday ve aegilops tauschii nin akrabalarının melezlenmesinden meydana gelmiştir . çavdar secale cereale n x kromozomludur ve gen merkezi yakın doğudur . translokasyon iki kromozom parçasının karşılıklı olarak yer değiştirmesidir . buğday ve çavdar translokasyonu olarak on altıdan fazla tanımlama yapılmıştır bl . rs buğday çavdar translokasyonunu bünyesinde taşıdığı belirlenmiştir bulgaristan da dna markörlerini depo protein analizleri ve n bantlama tekniklerini kullanarak yapmış oldukları araştırmada bulgar ekmeklik buğday çeşidinden buğday çeşidinin rs çavdar kromozomunu bünyesinde taşıdığını bulmuşlardır . schegel derlemesinde ticari çeşitlerin yaklaşık inin çavdar kromatini içerdiğini belirtmiştir . buğday ve yabancı ikame hatları buğday translokasyonlarının gerçekleşmesi için köprü olarak kullanılmıştır . bu yöntemde buğday ve çavdar melezlerinin embriyoları orta seviyeye çıkarılmış oksin içeren doku kültüründe kallus oluşturması için yetiştirilmiş sonra sağlam olan bitkilerin kromozom sayıları kolkisin ile ikiye katlanmıştır . çavdar kromatinin buğdaya aktarım yöntemlerinden biri de ph b buğday mutantlarının kullanılmasıdır rl kromozomundaki genlerin ise bakır alımını arttırdığı . çavdarda bulunan secalinden dolayı buğdayda gerçekleşen translokasyonlar kalite üzerine olumsuz bir biçimde yansıyabilmektedir . rs translokasyonu kromozomda bulunduğu yere göre buğdayın ekmeklik kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir . bu konuda al . rs translokasyonu bl . rs ve dl . rs ye göre daha çok tercih edilmelidir . rs nin geldiği genetik materyallerde sec lokusları bulunmaktadır . bu da ekmeklik kalitesi yönünden genetik bir varyasyona neden olmaktadır . yine çavdardan buğdaya geçen genlerin etkisiyle buğdayın çinko ve bakır alımının arttığı aliminyum toksisitesine topraktaki asiditeye karşı toleransının arttığı gözlemlenmiştir . belirtilen nedenlerden dolayı çavdar translokasyonları dünya genelinde buğday ıslahı programlarında yaygın olarak kullanılmış ve melezleme ıslahı yöntemiyle birçok ekmeklik ve makarnalık buğday çeşidine aktarılmıştır .
386
134
Elma Üretiminde Pazarlama Etkinliğinin Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma: Isparta Senirkent İlçesi Örneği
türkiye nin birçok bölgesinde ekonomik anlamda yetiştiriciliği yapılan elmanın eski bir kültür bitkisi olması nedeniyle elma üretiminde pazarlama etkinliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır . bu çalışmada hem dolaylı hem de doğrudan pazarlama kanallarında elma üreticilerinin pazarlama etkinlikleri karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir . bunun yanında çalışmada üreticilerin pazarlama etkinliğini geliştirmek için kullanılan pazarlama stratejilerine yönelik bazı öneriler getirilmiştir . bu çalışmanın ana materyalini ısparta ilinin senirkent ilçesindeki elma üreticisinden anket yoluyla elde edilen veriler oluşturmaktadır . pazarlama etkinliği en genel anlamıyla pazar çıktısının pazar girdisine oranı olarak tanımlanmakta olup bu orandaki artış etkinlikte iyileşme olduğunu göstermektedir . çalışmada elma üreticilerinin etkinliği belirlenirken acharya nın modifiye edilmiş pazarlama etkinliği indeksi formülünden yararlanılmıştır . pazarlama etkinliği indeksi katsayısının den büyük olması üreticilerin pazarlamada etkin olduğunu göstermektedir . bu çalışmada pazarlama etkinliği indeksi . olarak hesaplanmıştır . pazarlama etkinliği indeksinin den küçük çıkması elma üreticilerinin kullandığı pazarlama kanallarının etkin olmadığını ortaya koymaktadır . diğer yandan üreticilerin doğrudan pazarlama kanallarını kullanması durumunda pazarlama etkinliği indeksinin . ye yükseldiği görülmektedir . elma üreticilerinin pazarlama etkinliğini artırması için doğrudan pazarlama seçeneklerini de tercih etmelerini sağlamak önemli görülmektedir .
elma dünya üzerinde çok geniş yayılma alanı gösteren ve değişik ekolojilerde üretimi yapılabilen bir meyve türüdür . tarımında birim alandan sağlanan ürün miktarının büyük ölçüde doğa koşullarına bağlı olması ve ürünlerin fiyatlarındaki dalgalanmalar üreticinin gelirini belirsiz kılmaktadır . çalışmanın son bölümünde ise elma üreticilerinin pazarlama etkinliğine yönelik değerlendirme yapılarak önerilerde bulunulmuştur . çalışmada ayrıca konu ile ilgili yazılmış raporlar ve makalelerden yararlanılmış tüik gibi kurumların istatistik veri tabanları kullanılmıştır . çalışmada üretici etkinliği belirlenirken acharya nın modifiye edilmiş pazarlama etkinliği formülünden yararlanılmıştır işletme yöneticisinin yaş ve eğitim özellikleri saptanmaya çalışılmıştır . toprak tarım işletmeleri için sadece kuruluş yeri değil aynı zamanda tarımsal üretimin yapıldığı alandır . toplam işletme arazisi üreticinin çalıştığı ve tarımsal üretimi gerçekleştirdiği arazi parçası ya da parçalarının bütünüdür . araştırma kapsamındaki işletmelerde gelirin en çok elma üretiminden sağlandığı tespit edilmiştir . alınan desteklerin daha çok tarımsal girdi kullanımı üzerine olduğu görülmektedir . işletme başına işgücü tutarının ise çeki gücü tutarından fazla olduğu hesaplanmış toprak işleme masrafı işletme başına ortalama . tl da olarak belirlenmiştir . gübreleme işleminde ortalama çeki gücü ile işgücü kullanımının . saat da ile birbirine eşit olduğu belirlenmiştir . işletme başına yabancı ot temizleme masrafı . tl da olarak hesaplanmıştır . meyve seyreltmenin işgücüne dayalı olduğu birçok işletmenin ürünlerini daldan sattıkları için meyve seyreltme işlemini yapmamayı tercih ettikleri gözlemlenmiştir . incelenen işletmelerde hasatta genellikle işgücü kullanıldığı makine gücüyle hasat yapmanın günümüz koşullarında mümkün olmadığı belirlenmiştir . işletmelerde hasatta kullanılan ortalama işgücü tutarı . tl da ve çeki gücü tutarı . tl da olarak hesaplanmıştır . çizelge da incelenen işletmelerdeki elma üretimine ilişkin brüt kar hesaplamaları yer almaktadır . araştırma kapsamındaki işletmelerde dekara değişen masraflar dekara . tl olarak hesaplanmıştır . bunu sırasıyla meyve döneminde ağaç üzerinden götürü satış olarak da bilinen kabala satış çiçek döneminde kabala ve perakende satış takip etmiştir . bu üreticinin toplam satış içerisindeki payı . olarak hesaplanmıştır . hindistan da üzüm yetiştiriciliğinde acharya nın modifiye edilmiş pazarlama etkinliği farklı satış kanallarında . ile . arasında bulunmuştur dastagiri ve ark . hindistan ın andra pradesh ve karnataka şehirlerinde yapılan bir başka çalışmada ise pazarlama etkinliği indeksi mangoda . üzümde . muzda . ve narda . olarak hesaplanmıştır murthy ve ark . diğer bir ifadeyle elma üreticilerin kullandığı dolaylı pazarlama kanalları etkin değildir . çünkü doğrudan pazarlamada üretici ile tüketici arasındaki pazarlama marjını sıfıra indirerek hem tüketici hem de üretici için avantaj sağlamaktadır . bu nedenle doğrudan pazarlamadaki bu fiyat avantajını korumak için üreticilerin kooperatif kurmaları sağlanmalı ve ürettikleri ürünlerin bir kısmını okul hastane bakımevleri gibi toplu yerlere doğrudan pazarlamaları teşvik edilmelidir .
435
166
Psikolojik Danışman Adaylarının Kariyer Gelişim Öyküleri
bu araştırmanın amacı psikolojik danışman adaylarının kariyer öyküleri aracılığı ile psikolojik danışma alanını seçmelerini etkileyen etmenleri belirlemektir . bu amaca ulaşmak için iki ayrı üniversitede psikolojik danışman adaylarının kariyer gelişim öyküleri toplanmıştır . mesleki rehberlik uygulamaları dersini alan üçüncü sınıf psikolojik danışma öğrencileri dersin bir gereği olarak kariyer öykülerini yazmışlardır . niteliksel yöntemle yapılan bu çalışmada katılımcıların kariyer öykülerine yazdıkları kariyer seçimlerini etkileyen ana etmenleri ortaya koymak amacıyla içerik analizi kullanılmıştır . kariyer seçimine ilişkin en çok söz edilen etmen insanlarla olmayı ve onları anlamayı isteme biçiminde dile getirilen ilgi olmuştur . sık söz edilen diğer boyut katılımcıların aile ve öğretmenlerinden aldıkları kariyerle ilgili mesajlar olmuştur . katılımcıların çoğu üniversite sınavının kariyer seçimlerindeki rolünden sözetmiştir . en az söz edilen etmen olsa da katılımcıların üçte biri şansın rolünden bahse miştir . katılımcılar doğrudan kariyer gelişimleriyle ilgili olmayan bir dizi kariyer seçimi sürecine ilişkin bilgi de vermişlerdir .
bireylerin kariyer gelişimini ve seçimini etkileyen etmenlerle ilgili alanyazında farklı görüşler bulunmaktadır . alanyazında şans etmeninin kariyer gelişimindeki rolüne ilişkin kuramsal açıklamalara . kariyer öyküleri aracılığı ile bireylerin kariyer gelişimi ve seçimi ile ilgili örüntülerinin ortaya konabileceği görüşünden yola çıkarak bu araştırmada psikolojik danışman adaylarının kariyer gelişim öykülerindeki ortak temaların bulunması amaçlanmıştır . mesleki rehberlik uygulamaları dersinin gerekliliklerinden birisi olarak öğrencilerden dönemin başında kariyer gelişim öykülerini yazmaları istenmiştir . verilen tablodaki frekanslar gözden geçirilmiş metinlere gidilerek kontrolleri yapıldıktan sonra frekanslara son hali verilmiştir . toplam kişiye ait olan kariyer öykülerinin kodlanması birden fazla kişi tarafından yapılması sağlanamadığı için sadece araştırmacı tarafından yapılabilmiştir . kariyer gelişimleri boyunca hayal ettikleri istedikleri meslekler bazı ortaklıklarına göre gruplanarak sunulmuştur . her iki cinsiyetten öykülerde asker polis olma hayallerinden söz edilmiştir . gökdeniz ve meydan tarafından avukat öğretmen doktor muhasebeci ve sigortacı gibi meslek sahibi olan yetişkinlerle yapılan çalışma sonucunda kişilikle kariyer seçimi arasında anlamlı ilişkiler olduğu görülmüştür . değerlerinden sözeden bir katılımcının cümlesi şu şekildedir k meslek seçerken ya da herhangi bir alanda olsun hiç fark etmez benim için önemli olan değerler vardır . e okuldayken ailem öğretmenlerim akrabalarım ve arkadaşlarım psikolojik danışman gibi olduğumu söylerlerdi . kariyer gelişim öykülerinde katılımcılar anne ve babalarının bu sürece katkıları ile ilgili ifadeler de yazmışlardır . e babam eğitim camiasında olduğu için benim rehber öğretmen olmamı istiyordu . kariyer öykülerinde katılımcıların kariyer seçimlerinde okuldaki etki kaynaklarından öğretmenler ve psikolojik danışmanlardan söz ettikleri görümüştür . yasal düzenlemelerin ve sınav sisteminin etkisine ilişkin örnek cümleler şunlardır e . e fen lisesini kazanacaktım sonrasında tıp fakültesini kazanıp doktor olacaktım ve herkese yardım edecektim . örneğin watt ve richardson bir çalışmasında öğretmen olmak isteyenlerin mesleğin iş güvencesinin olmasını önemli bir kariyer seçme nedeni olarak ifade ettiklerini saptamışlardır . bu araştırmada katılımcıların üçte birinin şans etmeninden söz etmesi psikolojik danışman adaylarının kariyer gelişimlerinde şansın rolüne işaret etmektedir . k lise üçüncü sınıfta üniversiteye hazırlık sınavı nedeniyle liseye giriş sırasında yaşadığım stresli günler geri gelmişti . alanyazında da bu dönemin stresli olduğuna ilişkin araştırma sonuçları bulunmaktadır . her katılımcı kariyer öyküsünde tercih sırasında söz etmemişse de yazılan ifadelerden pdr nin istenerek seçildiği anlaşılmaktadır . yaptıklarıyla ve bilgisiyle konuşulan insanlara her konuda yardımcı olan bir mesleki rehber ve psikolojik danışman olmayı hedefliyorum . k üniversite bitince aslında en büyük hayalim askeriyede psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti vermek .
440
139
Edirne Rüstempaşa Kervansarayı’nın Yeni İşlevinin Değerlendirilmesi
değişimin sürekliliğine ayak uyduramayan tarihi yapılar zamanla işlevini yitirmektedir . işlevi sona eren yapılar önce terk edilmekte daha sonra hızlı bir yıkılma sürecine girmektedir . bu yapıları kullanılabilir hale getirmek günlük yaşamın içine dahil etmek ve yaşatarak korumak için yeniden işlevlendirme yöntemi kullanılmaktadır . bu çalışmada sürdürülebilir koruma anlayışının bir parçası olarak yeniden işlevlendirmenin önemini vurgulamak yeniden işlevlendirmeyi teşvik etmek ve tarihi yapılara verilecek verilmiş çağdaş işlevin yeterliliğini irdelemek amaçlanmaktadır . bu kapsamda örnek olarak edirne rüstempaşa kervansarayı nın yeni işlevini irdelemek ve değerlendirmek hedeflenmektedir . çalışmada öncelikle yapının tanımı mimari özellikleri geçmiş ve günümüz işlevi anlatılmıştır . edirne rüstempaşa kervansarayı na verilen yeni işlev konum mekansal elverişlilik mekansal gereklilik ve mekanlar arası ilişki kurgusu açısından dört farklı çözümlemeyle ele alınmıştır . belirtilen bu dört çözümleme güçlü ve zayıf yanları fırsat ve tehditleri olmak üzere incelenmiştir . swot analizi olarak isimlendirilen bu yöntemde üstünlükler ve fırsatlar yeniden işlevlendirmenin olumlu yönlerini oluştururken zayıflıklar ve tehditler olumsuz yönlerini meydana getirmektedir . boyutsal yeterlilik için kaynak araştırması yapılarak boyut ve kapasiteyle ilgili kriterler belirlenmiştir . belirlenen kriterlere göre mevcut mekanların boyutsal yeterliliği irdelenmiştir . değerlendirmenin sonucunda otelde lobi balo salonu satış ofisleri restoran vestiyer ve servis merdiveni gibi mekanların bulunmadığı bar ve toplantı salonu gibi mekanların yeni işleve elverişli olmadığı müşteri ve servis sirkülasyonun çakıştığı resepsiyon bankosunun olması gerekenden daha kısa olduğu yatak odalarının boyutlarının standartların alt sınırını sağladığı kahvaltı salonu ve odaların iyi ışık almadığı ortaya çıkmaktadır . yeni işlevin olumlu ve olumsuz yönleri göz önünde bulundurulduğunda işlevsel aksaklıklara rağmen yeni işlevin sürdürülebilir korumaya katkıları ile ekonomik çevresel sosyal tarihi ve kültürel katkıları bulunmaktadır .
mimari miras insan ömründen daha uzun bir yaşam süresine sahip kültürel bir öğe ve toplumsal bir üründür . artan arsa fiyatları restorasyon amacıyla yapılan strüktürel müdahalelerin getirdiği maliyetler bu mali kaynakların temin edilme güçlüğü yapıların zamanla işlevsiz kalması ve yapılardan ekonomik kazanç sağlama çabası göz önünde bulundurulduğunda yeniden kullanımın haklı gerekçeleri bulunmaktadır . yapıların sürekli bakımının yapılması da onları yıkılma sürecinden kurtarmaktadır . yeniden kullanımla yapı üretimi yüzünden doğal kaynakların tükenme ve atık üretme oranı azalmaktadır . bu çalışmada günümüz konfor koşullarını sağlayamayan kervansarayların kullanım dışı kalması sonucu harap olmasına engel olabilmek için yeni bir işlevin verilmesini teşvik etmek ve verilen yeni işlevin yapı için uygun olup olmadığını araştırmak amaçlanmaktadır . swot analizi eskiden işletmeler için kullanılan bir yöntemken günümüzde eğitim bilimleri turizm coğrafya mühendislik ve mimarlık gibi alanlarda da kullanılmaktadır . boyutsal yeterlilik için kaynak araştırması yapılarak boyut ve kapasiteyle ilgili kriterler belirlenmiştir . belirlenen kriterlere göre mevcut mekanların boyutsal yeterliliği irdelenmiştir . bunun sebebi konumu itibariyle kervansarayın birçok ihtiyacının kent merkezinden karşılanabiliyor olmasıdır . bir başka değişle yatma birimleriyle hizmet birimleri fonksiyonel olarak birbirinden ayrılmıştır . buna göre büyük kervansarayın zemin katı ve üst katı misafirlerin konaklaması için küçük kervansarayın zemin katı ahır mutfak ve depo amaçlı üst katı hizmetlilerin konaklaması için kullanılmıştır . üst katta pencerelerin etrafında kesme taştan dikdörtgen pencere sövesi ve söve üstünde sivri tuğla kemer ve alınlık yer almaktadır . bu cephede de dikdörtgen söveli pencereler ve mazgal pencere yer almaktadır . kervansarayın girişi otel işlevine dönüşümünden sonra değiştirilmiştir . giriş kısmından devam edildiğinde solda tuvaletler yere gömülü teknik mekan ve çeşme bulunmaktadır . servis birimlerine hizmet sağlayan ayrı bir servis girişi bulunmaktadır . küçük avludan büyük avlu tarafına geçildiğinde sağdaki ve soldaki mekanlar idari birimler olarak tasarlanmıştır . avluyu saran revakların arkasındaki diğer mekanlar yatak odaları ve depolar olmak üzere kurgulanmıştır . üst katta batı köşesinde her iki bloktan da kullanılabilen hamam ve duşlar tasarlanmıştır . küçük avluya bakan revaklı galeri cam ve metal çerçeveyle kapatılmış olup koridor haline getirilmiştir . bir işlevin yapıya uygunluğunu belirlemek için bu dört faktörün ele alınması gerekmektedir . otellerin mekan boyutları ve kapasitelerine ilişkin değişik kaynaklarda çok çeşitli standartlar bulunmaktadır . rüstempaşa kervansaray otel projesinin ağa han mimarlık ödülü ne layık görülmesinde konaklama fonksiyonuyla birlikte koruma eyleminin yoğrulması etkili olmuştur . tüm olumsuzluklara rağmen yeni işlevin olumlu yönleri de mevcuttur . geçmişte konaklama işlevine hizmet eden kervansarayın günümüzde de aynı amaçla kullanılması geçmiş ve günümüz arasındaki kavramsal bağlantıyı sağlamaktadır .
397
247
ORMAN ALANLARI İÇİNDEKİ SU KAYNAKLARINDA AQUAFORESTRY UYGULAMALARI
aquaforestry tarımsal ormancılık sistemi altında uygulanan orman ve su ürünlerini aynı arazi üzerinde ve ayni zamanda elde edilmesini sağlayan üretim biçimlerinden biridir . tarımsal ormancılık sistemi içinde agrosilvopastoral silvopastoral agrosilvikültür ve hortipastoral gibi birçok model uygulanmaktadır . bu modellerde gelir elde etme periyodu uzun iken aquaforestry modelinde oldukça kısadır . bu çalışmada ormanlık alanlardaki su kaynaklarını balık avlamak suretiyle kullananların sosyoekonomik ve demografik özellikleri avlanma deneyimleri olanakları su kaynaklarından elde ettikleri faydalar ve orman su ürünleri üretimi algısı ortaya konulmaya çalışılmıştır . araştırma materyali antalya burdur denizli ısparta muğla ilerinde ikamet eden avcıya deneğe sorudan oluşan anket formu yüz yüze görüşme tekniği uygulanarak elde edilmiştir . yöntem olarak betimleyici istatistikler güvenirlik analizi nonparametrik kruskal wallis h analizi kullanılmıştır . istatistiki analizler spss paket programı ile anlamlılık düzeyi kabul edilerek yapılmıştır . sonuç olarak deneklerin çoğunluğunun burdur ve muğla illerinde ikamet ettikleri nin eğitim düzeyinin lise üzeri olduğu sinin ortalama aylık gelir düzeyinin tl arasında olduğu belirlenmiştir . orman içi sulardaki avlanma etkinliğinde deneklerin nin şamandıralı olta kullandığı nın avcılık sertifikası olmadığı nde bu etkinliğin aile geçimine katkı sağladığı belirlenmiştir . ayrıca orman içindeki göl veya akarsularda tür çeşitliliğinin ve miktarının azalmasında göle veya akarsuya bırakılan atıkların önemli bir etkisi vardır önermesini deneklerin i kesinlikle katılmak suretiyle desteklemişlerdir . bu sonuç avcılık yapan kişilerin bilinçli olduğunu eğitim ve teknik bilgi verilerek bu bilinç düzeyinin daha yukarılara taşınabileceğini göstermektedir .
ormanlar odun ve odun dışı orman ürünlerinin üretildiği önemli bir hammadde kaynağı olmasının yanında önemli ekolojik ve sosyal fonksiyonlara sahiptir . su kaynaklarının öneminin artmasıyla birlikte de sudan elde edilen besin ve gelir kaynaklarının sürdürülebilir yönetilmesi ön plana çıkmıştır . bu suyun sı tuzlu su olarak okyanus ve denizlerde u kutuplarda ve buzullarda tatlı su olarak bulunur . çünkü kullanılabilir ve içilebilir suyun tamamı su toplama havzalarında üretilmektedir . çünkü yağışla birlikte oluşacak sediment sel ve taşıntı ile birlikte su kalitesi olumsuz yönde etkilenecek ve baraj havzaların hızlı bir şekilde dolmasına neden olmaktadır . ormanların su kalitesi ve miktarı üzerine etkisi sayılamayacak kadar fazladır . . bu değişimlere ayak uydurabilmek ve gelişebilmek için minimum girdi maksimum çıktı prensibini benimsemek gerekmektedir . bu sistemde esas olarak balık üretimi yapılması planlanan akarsu göl gölet havuz gibi su alanlarının kenarlarına orman ağaçları dikilmektedir . sonuç olarak ormanların ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine katkı artmış olacaktır . . orman içi sularda avlanan deneklerin sosyoekonomik ve demografik özellikleri tablo de verilmiştir . tablo den görüleceği üzere deneklerin orman içi sularda balık avlama deneyim süresine göre dağılımı sı yıl ü yıl ü yıl ü yıl i yıl ve üstü şeklindedir . kullanılan tekne türü bakımından deneklerin nun tekne kullanmadığı gözlenmiştir . uzmanoğlu ve soylu yapmış olduğu araştırma neticesinde karasu ilçesinde avcılık yapan adet balıkçı teknesi belirlenmiş olup bunlardan teknenin trol ve gırgır teknenin ise m den küçük diğerleri sınıfına ait ruhsata sahip olduklarını ifade etmişlerdir . çalışmada balıkçı teknelerinin boyunun genellikle m arasında olduğunu ifade etmişlerdir . bu sonucun ortaya çıkmasında önerme sayısının ve denek sayısının azlığının etkili olmuştur . bu grupların araştırma önermesine katılım düzeylerinin farklı olup olmadığını test etmek için yapılan kruskal wallis h testi sonuçları tablo da verilmiştir . önerme için üniversite mezunları oranla katılıyorum ve oranla kesinlikle katılıyorum diyerek toplamda en fazla oranla olumlu görüş bildirmek suretiyle diğer gruplardan ayrılmışlardır . en yüksek katılım oranına orman içi sularda meydana getirilen kirliliğin tür çeşitliliğini ve miktarını azaltacağını ifade eden önermede ulaşılmıştır . eğitim durumunun araştırma önermelerine katılımı etkilediği görülmektedir . işletme atıkları su kalitesine ve içinde yaşayan sucul türlere zarar vermektedir .
472
220
YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
yaşar kemal bir ada hikayesi başlıklı dörtlemede anadolu coğrafyasında farklı etnik ve dini kimliğe sahip insanların birinci dünya savaşı ndan sonra yaşadıkları dramı şiirsel bir anlatımla yansıtır . dörtlemenin ilk kitabı fırat suyu kan akıyor baksana savaş sonrasında yaşadıkları travmaların üstesinden gelerek öz kimliğini yeniden inşa etmeye çalışan insanların çabasını anlatmaktadır . hıristiyan rum vasili ile müslüman türk yüzbaşı poyraz musa nın sığındıkları adada kendi ben leri ötekiler ve doğa ile ilişkileri dile getirilmektedir . yaşar kemal mübadele sonrasında karınca adasında yaşananları dile getirirken insan gerçekliği ne odaklanmaktadır . yazar çokkültürlü yapının birlik ve beraberlik sayesinde korunabileceğinin altını çizmektedir . azınlığa mensup insanların yaşadıkları toprakların değerlerine sahip çıkarak adayı yurt edinme halleri roman karakterlerinin geçmiş zamanla ilişkisi üzerinden anlatılmaktadır . yazarın savaş karşıtı bir tutum sergilediği görülmektedir . bu makalenin amacı tarih kimlik ilişkisini bellek açısından irdeleyen romanda tarih kimlik ve bellek kavramlarının işlevini sorgulamaktır . jan asmann ve maurice halbwachs ın bellek üzerine geliştirdikleri kuramdan yola çıkarak romanda tarihi malzemenin ele alınma yöntemi araştırılmaktadır .
yaşar kemal bir ada hikayesi dörtlemesinde savaşlara ve göçlere tanıklık eden insanların dramını anlatmaktadır . toplumsal tarihin sürekliliğinde kopuşların yaşandığı önemli bir sürece odaklanan yazar olay ve olguların bireyin iç dünyasında bıraktığı izleri çözümlemektedir . değişimi insanın dünyanın evrenin bir gerçeği olarak tanımlayan yaşar kemal in bireysel ve toplumsal dönüşümü irdeleyen fırat suyu kan akıyor baksana romanı bir ada toprağının macerası ve trajedisidir . duyularımızın dolaysız ve mevcut verilerine geçmiş deneyimlerimizin binlerce ayrıntısını katarız . aldığı saat başta olmak üzere tüm nesneler geçmişin tanıklarına dönüşür ve onunla hesaplaşır . yazarın ulus devletçi söyleme eleştirel yaklaşımının romanda mustafa kemal atatürk imgesine yansıyıp yansımadığı hususunun tespiti önemlidir . yaşar kemal e göre . milyon rum bin türk yer değiştirirken mesele istatistik veriler değildir çünkü yazar sorumluluğu insanın toprağından ayrılmasının nasıl bir psikolojisinin olduğunu vermeyi gerektirmektedir . ulusal kimliği inşa eden hayal edilmesini sağlayan edebiyatın sözlü ve yazılı ürünleri toplumların bilinçaltını yansıtması bakımından önemli işleve sahiptir . toplumlar öz imgelerini ülkenin tarihinde çeşitli etnik ve dini kimliğe sahip insanların omuz omuza mücadele etmesi ve canını dahi feda etmiş olması kültürel kimlik ve belleğin çerçevesini şekillendiren önemli bir unsurdur . biz siz karşıtlığının yok olduğu iki kültürün ayrışmadığı bu tablo assman ın vurguladığı duygusal ve değerlerle yüklü yaşam bağlamı içindeki iletişim biçimleri ni akla getirmektedir . biz de bütün balıkçı arkadaşlar da kasabalılar da üzüldük onlar kadar . onların sığındığı köyün bir türkmen köyü olduğu belirtilir . teknenin rumca adının silinmemiş olduğu vurgusu önemli bir ayrıntıdır . bu endişenin kaynağı keti sotiri nin evinin tanıklık ettiği tarihi olaylardır . şimdideki geçmiş ya da bugündeki dün e göre elia efendi düşman ölümün üstünden geçmeden bu köprüden istanbul dan yana geçemez diyerek türk topraklarını kendi yurdu olarak benimsediğini ortaya koymuştur . savaş sonrasında asker kaçaklarının zengin olmasını içine sindiremeyen melek hanım yaşananları büyük haksızlık olarak görmektedir . hafızanın mit kuruculuğu yapıcılığı mitleştirme eğiliminin yaşamsal bir gereklilik olduğu fikri roman boyunca desteklenmektedir . mekanlar hem anlatılan hikayelere ev sahipliği yapar hem de anlatılan kurgulanan kolektif bilgi ile yeniden şekillenir . mustafa nın vefatından sonra başta duvardaki resimler olmak üzere evdeki eşyalar geçmişi çağırma nesneleri olarak karşımıza çıkmaktadır . adada kalan vasili gidenlerin ardından bakarken şunları düşünür bir insan doğup büyüdüğü bir parçası olduğu toprağını denizini evini bahçesini eliyle diktiği zeytin ağaçlarını şeftalileri kirazları nasıl bırakır da giderdi adadan zorunlu göç nedeni ile ayrılmak zorunda kalan insanların yaşadığı aidiyet sorunu kendi köklerinden koparılmanın yarattığı yurtsuzluk ile iç içe ele alınmaktadır . müslüman ve hıristiyan karakterlerin yaşantılarında kayıplara neden olan göçün fırsatçı çevrelerce kazanca dönüştürülmesinin de anlatıldığı roman insanoğlunun karmaşık ruhuna ayna tutmaktadır . ada topraklarında uzun yıllar boyunca çokkültürlü yapının korunmasını sağlayan birlik ve beraberlik duygusu romanda tahlil edilirken farklı toplulukların ortak kültürü nasıl geliştirebildikleri sorusuna hem rum hem de türk imgesi üzerinden yanıt aranmaktadır . yaşar kemal iki devlet tarafından imzalanan on dokuz maddelik bir mübadele sözleşmesinin ada topluluğu için basit bir yer değiştirme eylemi olmaktan çıkıp çağdaş bir tragedyaya dönüşmesini gündelik yaşamdan sunduğu doğal ve etkileyici karelerle anlatmaktadır .
477
152
KRONİK HEPATİT B VE C’Lİ HASTALARDA KARACİĞER HASTALIĞIN FARKLI EVRELERİNDE YAŞAM KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
kronik hastalıklarda hastaların büyük çoğunluğu hastalığın getirdiği ağrı yorgunluk ve depresif semptomlarla birlikte sosyal yaşamlarında kısıtlılıklar fiziksel aktivitelerini gerçekleştirmede güçlükler yaşamaktadır . buna bağlı yaşam kalitesi etkilenmektedir . kronik hepatitli hastalarda hastalığının erken evrelerinde hiçbir semptom bulunmazken ileri evrede siroza bağlı komplikasyonlar yaşam kalitesini belirgin şekilde bozabilir . çalışmamızda farklı evrelerdeki kronik hepatit b ve c li hastalarda yaşam kalitesinin karşılaştırılması planlanmıştır . hastalığın farklı evrelerindeki toplam kronik hepatit hastası ve sağlıklı gönüllü çalışmaya alındı . hastalara sf yaşam kalite indeksi anketi uygulandı . her iki hastalık için de sf nın internal uyumluluğu yüksekti . khb de evre arttıkça fiziksel ve sosyal fonksiyonlarda daha çok kısıtlanma canlılık ve enerjide daha fazla azalma ve sağlığının daha çok kötüleşeceğine inanma izlenmektedir . genel olarak fiziksel ve mental sağlık ile genel yaşam kalitesi evre arttıkça anlamlı derecede azalmaktadır . khc de ise evre arttıkça sadece fiziksel sağlığın bozulmasından dolayı işte ve günlük etkinliklerde daha fazla kısıtlama olmaktadır . univaryant regresyon analizinde tanı ve hastalık evresinin yanında yaşadığı çevre eğitim seviyesi sigara ve medeni durum yaşam kalitesine etki eden faktörler olarak tespit edildi . khc ve khb de hastalık süresinin uzun olması beraberinde komplikasyonların gelişmesi ve psikolojik morbidite ile özellikle khc de ve siroz hastalarında tedavilerin yan etkileri hastalarda yaşam kalitesini ciddi oranda düşürmektedir . yaşam kalitesinin arttırılması için tedavi opsiyonlarının hastaya göre oluşturulması ve yaşam kalitesini etkileyen diğer faktörlerin saptanıp en aza indirilmesi gerekmektedir .
thyroid kronik hepatitler kronik karaciğer hastalığının en temel etkenlerinden biridir . viral etkenler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kronik hepatitlerin en önemli nedenidir . bunlar içinde hbv dünyada ve ülkemizde en yaygın kronik viral hepatit etkeni olarak karşımıza çıkmaktadır . dünyada yaklaşık milyon kişinin bu etkenle kronik olarak enfekte olduğu bilinmektedir . bu etkenle kronik olarak enfekte olan kişilerin ından fazlasında siroz ve hepatoselüler karsinoma gelişmektedir . ülkemizdeki prevalansının den az olduğu düşünülmekte olup kronik karaciğer hastalıkları arasındaki yeri ise lar civarındadır . bu nedenle kronik karaciğer hastaları tarafından bildirilen semptomlar ve sağlıkta yaşam kalitesi sonuçları klinik çalışmalar için önemli son noktalardan birisi olmalıdır . hastalığın evresi ilerledikçe yaşam kalitesi kötüleşme gösterirken transplantasyon yapılan hastalarda ise yaşam kalitesinde iyileşme görülmüştür . çalışmamızda siroz da dahil hastalığın farklı evrelerindeki kronik hbv ve khc li hastalarda yaşam kalitesinin değerlendirilmesi ve karşılaştırılması planlanmaktadır . hastalığın farklı evrelerindeki hastalar için çalışma grupları khb ve khc için ayrı ayrı oluşturuldu . kategorik değişkenler için chi square testi gerekli durumlarda fisher exact test kullanıldı . kronik hepatit b de genel olarak evre arttıkça skorlarda tedrici azalma olduğu saptandı . siroz grubunun sosyal fonksiyon skoru taşıyıcı grubuna göre anlamlı derecede düşüktü . yaşam kalitesinin diğer komponentleri açısından evreler arasında anlamlı fark yoktu . genel olarak fiziksel ve mental komponent evre arttıkça anlamlı derecede azalmaktaydı . hastalık evresinden bağımsız genel olarak khb ve khc karşılaştırıldığında khc ye ait fiziksel fonksiyon fiziksel rol kısıtlaması emosyonel rol kısıtlaması enerji ağrı genel sağlık fiziksel ve mental komponent ile genel yaşam kalitesi skorları khb ye göre anlamlı derecede düşüktü . çalışmamızda genel olarak kronik hepatitlerde yaşam kalitesinin bütün komponentlerinde kontrol grubuna göre azalma izlenmektedir . sadece tedavi alanlarda sosyal fonksiyon psikososyal nedenlerden dolayı sağlıklı kontrollere göre düşük izlenmiştir . ağrı komponenti literatür ile uyumlu olarak bütün evrelerde kontrolden farklı bulunmamıştır . khc taşıyıcı hastaların büyük çoğunluğu asemptomatik olmasına rağmen yorgunluk anoreksi myalji artralji başağrısı gibi birçok ekstrahepatik bulgu yaşam kalitesini bozabilmektedir . yalnız çalışmamızda khc de hcc grubunda çok az hasta olması bu hastaların siroz evresinin child a olması ve hcc lerinin küçük boyutta ve asemptomatik olması nedeniyle kontrol grubuna yakın bir yaşam kalitesi seviyesi ortaya çıkmıştır . taşıyıcı ile tedavi grupları siroz ile hcc grupları birbirlerine yakın yaşam kalitesine sahiptir . sirozda hastalığın komplikasyonları tedavi grubunda tedavinin yanetkileri yaşam kalitesini azaltmaktadır . bunda etkili faktörleri ortaya koyacak çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır . ileri evre hastalığın getirmiş olduğu komplikasyonlar yaşam kalitesini hem fiziksel hem de psikososyal açıdan olumsuz etkilemektedir .
404
230
ÜÇ İZMİRLİ YAZARIN ÜÇ GÜNCEL ROMANINDAN İZMİR’E VE İZMİR YANGININA BAKIŞ
bir şehrin tarihini kültürünü mimari yapısını değerlendirirken bu öğelere bir de edebi eserler üzerinden bakmak o şehirle ilgili farklı bakış açılarının farklı dikkatlerin ortaya konulmasına bir ölçüde katkıda bulunabilir . şimdiye kadar yerli ve yabancı kaynaklı çeşitli araştırmalara konu olmuş izmir yangını olayı hem izmir şehir tarihi hem de türk milli mücadele tarihi açısından önemli bir yere sahiptir . izmir in kurtuluşundan dört gün sonra eylül de başlayan ve iki buçuk gün devam eden izmir yangını şehre maddi ve manevi boyutta birçok olumsuzluklar getirmiştir . tarihimiz açısından böylesine önemli bir olay bazı izmirli yazarlar aracılığıyla günümüz edebiyatında da akislerini bulmuştur . bu yansımaların izleri bu makale çerçevesinde ele alınan üç izmirli yazarın bakış açısı üzerinden ana hatlarıyla vurgulanmaya çalışılmıştır . bu bağlamda ele alınan romanlardan ilki efe moral ın yılında yayımladığı dido bir izmir romanı adlı eseri ikincisi mehmet coral ın de yayımlanan izmir eylül başlıklı romanı sonuncusu ise ferda bozoklar ardalı nın de yayımladığı eleni nin kızı halime adlı romanıdır . ayrıca olayların geçtiği tarihsel süreç içinde izmir in değişen görünüşleri romanlara yansıyan yönleriyle vurgulanmıştır . diğer yandan yangın öncesi ve yangın sonrası izmir in genel görünüşü sosyal kültürel ve mimari dokusu gibi unsurlar eserlerde dikkat çekilen yönleriyle değerlendirilmeye çalışılmıştır . dolayısıyla izmir e ve izmir yangınına bir de edebi eserlerin gözüyle bakmanın getirdiği yeni ve farklı bakış açılarıyla şehir tarihi üzerinde yapılan çalışmalara küçük de olsa bir katkı sağlaması amaçlanmaktadır .
bir şehir tarihi sosyolojik kültürel ve bunlar gibi pek çok farklı katmanın birbiriyle etkileşim içinde bulunduğu bir göstergeler bütünüdür . bu aşkın en önemli mekanı olan izmir ise den lere kadar uzanan zaman dilimi içinde hem kendi yaşadığı tarihsel sosyal ve kültürel değişimler hem de kahramanların hayatlarında oynadığı rol yarattığı dönüşümler ve kırılma noktalarıyla ikinci bir karakter olarak karşımıza çıkar . on beş yıldır kendilerini bağrına basan bu şehirde dışarıda kıyamet koparken türk mahallesinde eğreti bir güvence içinde yaşamanın yarattığı vicdan azabı onların aklına hakim olmaya başlar . bu gelenek görsel olarak güzel olduğu kadar sağlam yapılar üretmesiyle de ünlüydü . zihnindeki resimde var olan farklı milletlerin bayraklarının yarattığı renk cümbüşü yerini evlerin içini gizleyen ağır perdelerin monoton koyu renk pastellerine en çok da yeşillere bırakmıştı . . ışık ın alev le tanıştıktan sonra geceleri görmeye başladığı garip düşler hayatını gittikçe zor bir hale getirmiştir . bu alt öykülerde ışık hristos konstantin asomatos adında yunanlıların megali ideaları için yetiştirdiği üst düzey bir kişi olarak karşımıza çıkar . çocukluğundan itibaren bu ülkü için özenle yetiştirilen hristos bu idealin siyasi ve ekonomik kurgusunda önemli görevler üstlenir . ışık ın hipnoz seanslarından oluşan bu öykülerin tarihi arka planı lerde sakız adası ndan başlayıp mayıs yunanlıların izmir i işgali eylül izmir in kurtuluşu ve ardından gerçekleşen izmir yangınına kadar devam eder . yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan petrolün yeni dünya düzeninin kurulmasında oynadığı rol yirminci yüzyılın başlarından itibaren dış güçlerin osmanlı toprakları üzerindeki giderek artan baskıları ve anadolu coğrafyasındaki çıkar ve üstünlük kavgaları izmir üzerinden değerlendirilir . hristos burada yunan çıkarlarının temsilcisi olarak karşımıza çıkar . levanten ve frenkler genel nüfus yapısının çok küçük bir bölümünü oluşturmakla birlikte kentte üretilen zenginliğin aslan payına sahip . en büyük felaketin eşiğinde bile çıkarcılıklarından hiç vazgeçmeyen girişimci soydaşlarım küçük sandallara bile on kat yirmi kat fazla para talep ediyor biçare insanları ümitsizlikten kıvrandırıyorlardı . bachelard a göre ateş insanda değiştirme zamanı hızlandırma ve yaşamı sonucuna ulaştırma isteği uyandırır . romandaki bu reankarnatif öykülerdeki hristos karakteri bir üst katmanda ışık karakteriyle karşımıza çıkar . yeni türkiye nin günahıyla sevabıyla osmanlı dan kopup aydınlık bir geleceğe yoksul ama bağımsız olarak koşmasına izin verilsin diye . . ışık çocukluk günlerinin geçtiği izmir e büyük bir sevgiyle bağlıdır . onlara eşlik eden beyefendilerle dışarıda geziniyor eğlence yerlerinde oturuyorlardı . ahmet cemal rum çetecilere karşı birlikte mücadele ettiği yol arkadaşı ve ittihatçıların fedailiği görevini üstlenen ibrahim in kızıyla evliliğini ilk başta onaylamasa da sonra bu aşkın karşısında durmaz . fakat izmir yolunda gömleksiz tütünsüz hatta ekmeksiz kimsesiz ölenlerin hayatında biraz teselli olurum . sözde bir pompa yardımıyla geçtikleri sokaklardaki evlere yanıcı gaz benzin sıkıyorlarmış . kurban bayramında gelinlik kızın evine gönderilen kurbanı telleme adeti de romanda kahramanların yaşantıları aracılığıyla yer bulur . izmir de o dönemde ticareti elinde tutan önemli aileler ve bunların yaşadıkları mekanlar da eser de yer alır . ayrıca romanındaki tarihi olayları aktarırken geniş bir tarih okuması yaptığı eserinin sonunda verdiği kaynakçadan kolayca anlaşılmaktadır .
506
220
AMATÖR FUTBOLCULARIN MOBBİNGE MARUZ KALMA SIKLIKLARININ BELİRLENMESİ
bu çalışmanın amacını amatör futbolcuların bazı demografik özellikleri ile mobbing e maruz kalma sıklıkları arasındaki ilişkiyi saptamak oluşturmuştur . araştırmaya türkiye futbol federasyonu kulüplerinde mücadele eden amatör futbolculardan tesadüfi örneklem yöntemi ile belirlenen futbolcu gönüllü olarak katılmıştır . çalışmaya katılan futbolcuların gerekli bilgileriyle birlikte demografik özelliklerini belirlemeye yönelik bir bilgi formu hazırlanmıştır . ayrıca futbolcuların mobbing e maruz kalma sıklıklarını belirlemek için sporcular için mobbing envanteri kullanılmıştır . araştırma verilerinin değerlendirilmesinde spss istatistik paket programı kullanılmış olup anlamlılık düzeyi p . olarak alınmıştır . istatistiki yöntem olarak frekans yüzde dağılımları bağımsız gruplar için tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır . araştırmamızda elde edilen demografik özelliklerine göre yaş eğitim sporculuk yılı ve takım kategorisi bakımından incelendiğinde amatör futbolcuların mobbing e mar z kalmadıkları istatistiki analizlere baktığımızda anlamlı farklılaşmanın olmadığı bulunmuştur .
mobbing sözcük anlamı olarak latincede psikolojik şiddet psikolojik yıldırma baskı kuşatma taciz rahatsız etme veya sıkıntı vermek duygusal taciz özellikle hiyerarşik yapılanmanın olduğu gruplarda ve kontrolün güç olduğu kurum ve örgütlerde otoriteyi elinde bulunduran bir bireyin ya da grubun diğer bir bireye veya gruba psikolojik olarak uyguladığı uzun süreli ve sistematik bir şekilde baskı uygulamasıdır şeklinde tanımlanmaktadır . mobbing oluşumundan bahsedilerek mobbing oluşumundaki dereceler üzerinde durulmuştur . araştırmanın takip eden bölümünde amatör futbolcular üzerinde gerçekleştirilen çalışmanın yöntemine dair bilgiler verilmiş ardından elde edilen bulgular tablolar ve grafikler aracılığıyla sunulmuştur . mobbing çoğunlukla saldırganlar grubu tarafından tek bir kişiye yönelik olarak yapılan psikolojik bir saldırı olarak tanımlanmaktadır . işyerinde şiddet olarak tanımlanan bu davranışlar cinayet tecavüz soygun silahla yaralama dayak fiziksel saldırı tekmeleme ısırma yumruklama tükürme tırnaklama sıkma sıkıştırma sinsice yaklaşma din ve ırkla ilgili taciz zorbalık ve kabadayılık mobbing eziyet etmek zulmetmek ve mağdur etmek yıldırmak tehdit etmek dışlama rahatsız edici mesajlar bırakmak sinir gösterileri kaba davranışlar iş araç gereç ve gereklilikleriyle ilgili engellemeler düşmanca davranışlar küfür etmek bağırmak isim takmak kasıtlı sessizlik kabul edilmez dolaylı imalardır . bu şekilde uygulanan şiddet türünde mobbing uygulayan kişi veya grup işini daha verimli yapabilecek olan kişiye karşı çalışma yaşamını zorlaştırıcı bir takım davranışları yapması söz konusudur . araştırmamızda elde edilen demografik özelliklerine göre yaş eğitim sporculuk yılı ve takım kategorisi bakımından incelendiğinde amatör futbolcuların mobbing e maruz kalmadıkları istatistiki analizlere baktığımızda anlamlı farklılaşmanın olmadığı bulunmuştur . araştırma problemini tanımlamak ve mobbing kavramı ile ilgili yazılı bilgilere ulaşmak için bir literatür taraması yapılmıştır . ayrıca konuyla ilgili yazılmış türkçe ve yabancı dildeki kitap makale ve internet verilerinden yararlanılmıştır . araştırmanın gerçekleştirilmesinde veri toplama aracı olarak anket kullanılmıştır . çalışmaya katılacak futbolcuların gerekli bilgileriyle birlikte demografik özelliklerini belirlemeye yönelik bir bilgi formu hazırlanmıştır . istatistiksel analizlerde anlamlılık düzeyi p olarak değerlendirilmiştir . araştırmaya katılan amatör futbolcularda mobbing düzeyleri ölçeğinin alt boyutlarından görev mobbing i puan ortalamasına bakıldığında en yüksek ortalamanın . ile yaş arasındaki futbolculara ait olduğu onları sırayla . ile ve yaş arası amatör futbolcular örgüt içi iletişim mobbing puan ortalaması en yüksek . ile yaş sırayla . ile yaş arası . ile yaş arası sosyal ilişkiler mobbing puan ortalaması en yüksek ile yaş arası . ile yaş arası . ile yaş arası olduğu görülmektedir . araştırmaya katılan amatör futbolcuların mobbing düzeyleri ölçeğinin alt boyutlarından görev mobbing i puan ortalamasına bakıldığında en yüksek ortalamanın . ile lisans mezunu amatör futbolculara ait olduğu onları sırayla . ile ilköğretim mezunu amatör futbolcular . ilelise mezunu amatör futbolcular örgüt içi iletişim mobbing puan ortalaması en yüksek . ile ilköğretim mezunu sırayla . ile lise mezunu . ile lisans mezunu . yüksek lisans mezunu olduğu görülmektedir . amatör futbolcuların eğitim değişkenleri alt boyut mobbing ölçekleri incelendiğinde görevde mobbing eğitim değişkeni açısından anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı saptanmıştır . yıldırma alt boyutlarından örgüt içi iletişimde eğitim değişkeni açısından anlamlı bir farklılaşmanın olmadığı saptanmıştır . yıldırma alt boyutlarından sosyal ilişkilerde eğitim değişkeni açısından anlamlı bir farklılaşma saptanmamıştır . ile yıl arası futbolculara ait olduğu onları sırayla . ile yıl arası amatör futbolcular . ile yıl arası . ile yıldan az . ile yıl ve üstü sporculuk yılları görülmektedir . bunun sebebi sporcularda yaş ile performans ilişkisinin ters orantılı olmasındandır . bunu sebebi eğitim düzeyinin artması kişinin özgüven duygusunu artırmasından kaynaklandığı söylenebilir . amatör futbolcularda kulüpte oynadığı yıl arttıkça mobbing e maruz kalma sıkılığının azaldığı görülmektedir . ertürk ün çalışmasında görev değişkenine ilişkin kendini gösterme ve iletişim boyutunda yaşanmış yıldırma eylemlerinde okul müdürleri okul müdür yardımcılarına ve öğretmenlere göre belirtilen konularda daha çok yıldırma eylemlerine maruz kalmaktadır . araştırma verilerimize bakıldığında çalışmamızla örtüşmediği görülmektedir . çöğenli tarafından yapılan çalışmanın sonuçlarına göre duygusal tacize neden olan saldırgan davranışların örneklemin yaş dağılımına göre anlamlı farklılık oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır . yaşamın her alanında olduğu gibi spor ortamlarındaki mobbing olgusu son yıllarda sıkça araştırma konusu olmuştur .
631
121
KLİNİĞİMİZDE UYGULANAN FETOSİD VAKALARININ RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ
kliniğimizde canlı ektopik gebelik üçüzden ikize redüksiyon ikiz eşinde major anomali olan vakalarda uygulanan selektif fetosid işleminin perinatal sonuçlarını ve ektopik gebeliklerin sonuçları ile ilgili retrospektif verileri sunmayı amaçladık fetosid işlemi için ultrason eşliğinde ml potasyum klorid intrakardiak uygulanmıştır . üçüz olguda redüksiyon işlemi hafta arası uygulandı ve . haftada sağlıklı ikiz bebekler doğurtuldu . ikiz eşinde ensefalosel ve anensefali olan gebeliklerde sırasıyla . ve . haftalarda selektif fetosid uygulandı . ensefaloselli ikiz gebelikte gün sonra normal olan fetus ex oldu ve gün sonra gebelik düşükle sonuçlandı . anensefalili ikiz gebelikte ise selektif fetosid uygulanan fetusta aynı gün erken membran rüptürü oldu ve hafta sonraki kontrolde biri ex diğeri canlı haftalık amniyon mayi normal gebelik izlendi . patau sendromlu olan ikiz eşine . haftada selektif fetosid uygulandı ve bu olgu . gebelik haftasında doğurtuldu . ektopik gebelik tanısı alan olgu . gebelik haftalarında fetal kalp atımı pozitif olup human koryonik gonadotropin değerleri yüksek idi . bu olgularda ise beta hcg değerleri hafta içinde sıfırlandı ve operasyona gerek kalmadı . dikoryonik diamniotik ikiz eşi majör fetal anomalili gebeliklerde selektif fetosid trikoryonik triamniyotik üçüz eşine sağlıklı fetüsün yaşam şansını arttırmaya ve morbiditeyi azaltmaya yönelik reduksiyon işlemi ultrasonografi eşliğinde intrakardiak kcl uygulanabilen bir yöntemdir ve muhtemel komplikasyonları tartışılarak ailelere prenatal tedavi seçeneği olarak sunulmalıdır . rüptüre olmayan canlı ektopik gebeliğin birçok tipi lokal kcl ile cerrahi müdahale olmadan başarılı bir şekilde tedavi edilebilir .
gelişmiş ülkelerde çoğul gebeliklerin insidansı son yıllarda önemli oranda artmıştır . kliniğimizde üçüzden ikize redüksiyon canlı tubal ektopik gebelik ve ikiz eşinde major anomali olan vakalarda uygulanan selektif fetosid işleminin perinatal sonuçlarını ve ektopik gebeliklerin akibeti ile ilgili retrospektif verileri sunmayı amaçladık . mustafa kemal üniversitesi eğitim ve araştırma hastanesine yılları arasında ikiz eşinde major anomalisi olan olgu üçüz gebeliği olan olgu ve canlı tubal ektopik gebeliği olup opere olmak istemeyen olgu başvurdu . verilerine ulaşılan ve takip edilebilen olgu çalışmaya alındı . olguların geliş şikayetleri fetosidin yapıldığı hafta işlemle ilgili komplikasyonlar ve gebeliğin seyri doğum haftaları ve doğum ağırlıkları ve ektopik gebeliğin akıbeti ile ilgili parametreler değerlendirildi . bu prosedür povidon iodin ile gerekli saha temizliğini takiben transabdominal ultrason eşliğinde gauge spinal iğne ile perkütanöz olarak kcl solüsyonu enjekte edilerek uygulandı . gebelik haftasına kadar ml gebelik haftasından sonra ml potasyum klorid intrakardiak uygulandı ve dakika boyunca fetal asistoli gözlenene kadar spinal iğne yerinde bırakıldı . dakika sonra ise fetal ölümü teyid etmek için tekrar usg yapıldı . bu işlemler esnasında vakaların hiçbirinde maternal komplikasyon gözlenmedi . üçüz olguda redüksiyon işlemi sonrası komplikasyon gelişmedi ve haftada sağlıklı ikiz bebekler doğurtuldu . haftada fetosid yapıldı gün sonra diğer fetusda ex oldu ve gün sonra düşük gerçekleşti . selektif terminasyon ve fetal reduksiyon uygulanan olguların klinik parametreleri tablo de özetlenmiştir . gebelik haftalarında kardiyak aktivite pozitif olup hcg değerleri idi . selektif terminasyon çoğunlukla ikiz gebeliklerde fetuslardan birinin ciddi ve inkurable bir patolojisi olduğunda uygulanır fetal reduksiyon ise çoğul gebeliklerde fetus sayısını indirgeyerek fetal mortaliteyi ve maternal morbiditeyi azaltmak için bir veya iki normal fetusa uygulanır . ikinci olarak anöploidi için nt taraması yapılması gerekliliği ve eğer nt ölçümleri arasında diskordans varsa ona göre seleksiyon yapmak amacı iledir . son olarak ıvf ve ıcsı gebeliklerinde anöploidi insidansı yüksek olması sebebi ile bazı unitelerde reduksiyon öncesi koryon villus sampling ile karyotip analizi rutin olarak önerilmektedir . bir üçüz gebelikte perinatal mortalite oranı ve bir veya daha fazla fetusta serebral palsi gelişme oranı dir . papa georghiou ve arkadaşlarının serisinde trikoryonik üçüzler haftadan önce tekize indirgendiğinde düşük riski olup bu oran ikize indirgendiğinde daha düşüktür . selektif fetosid seçeneği düşünülüyorsa tekniği belirleyen en önemli faktör koryonisitedir . özetle etkilenmiş fetusun kalbine veya umblikal korduna kcl enjekte ederek yapılan selektif fetosid efektif ve güvenli bir prosedürdür fakat terminasyonun uygulanacağı optimum gestasyonel hafta halen net değildir . hafta arası gebelikte düşük oranı hafta arasında ve hafta üstünde ise olarak rapor edilmiştir . fetosid uyguladığımız vaka ise canlı tubal ektopik gebelik olguları idi . rüptüre olmamış ektopik gebeliğin konservatif tedavisinde mtx kabul edilmiş bir modalitedir . fakat büyük gestasyonel sac ölçümü kardiak aktivite varlığı ve yüksek b hcg değerleri düşük başarı oranlarından dolayı mtx tedavisinin rölatif kontrendikasyonlarıdır . dkda ikiz eşi majör fetal anomalili gebeliklerde selektif fetosid trikoryonik triamniyotik üçüz eşine sağlıklı fetüsün yaşam şansını artırmaya ve morbiditeyi azaltmaya yönelik reduksiyon işlemi ultrasonografi eşliğinde intrakardiak kcl enjeksiyonu uygulanabilen bir yöntemdir ve muhtemel komplikasyonları tartışılarak ailelere prenatal tedavi seçeneği olarak sunulmalıdır .
518
239
Zeynep Cemali’nin Romanlarındaki Atasözü ve Deyimlerin İncelenmesi1
bir ulusun değerleri yaşam biçimi dünya görüşü kısacası onun kültürüne yönelik önemli ipuçları sunan söz varlığı atasözü ve deyimleri de kapsayan geniş bir alandır . dilin söz varlığı ögeleri incelenerek o toplumun kültür yapısı geçmişi başka toplumlarla ilişkisi dilin kendine özgü özellikleri gibi durumlar saptanabilir . türkçenin söz varlığında atasözleriyle deyimler çok büyük ve önemli bir yer kapladığı için yazınsal yapıtlarda bu ögelere ne denli ve nasıl yer verildiğini belirlemek gerekmektedir . bu çalışmanın amacı da zeynep cemali nin romanlarındaki atasözü ve deyimleri belirlemek bu ögelerin yazınsal metne sağladığı anlamsal katkıları tartışmaktır . çalışma kurgusal yapı üzerinde tarama yönteminin kullanıldığı betimsel bir araştırmadır . var olan bir durumu var olduğu biçimiyle betimlemeyi amaçlayan bu yaklaşımda tarama yapılarak romanlarda yer alan atasözü ve deyimler incelenmiştir . çalışmada zeynep cemali nin dört romanında bulunan atasözü ve deyimler saptanmış ayrıca bu ögelerin romanlardaki kullanımları çizelgelere işlenmiştir . belirlenen ögeden u atasözü si deyimdir . bu ögeler yazınsal metne olan anlamsal katkıları yönünden de değerlendirilmiştir . sonuç olarak zeynep cemali nin romanlarının atasözü ve deyimler açısından türkçenin anlatım olanaklarını yansıttığı bu ögelerle anlatıma incelik etkileyicilik akıcılık gibi yönlerden katkı sağlandığı romanların çocuk okurun söz evrenini geliştirebilecek nitelikte olduğu söylenebilir .
insan düşünüp üretebildiği sürece insandır ve bu özelliği onu diğer canlılardan ayıran en önemli yanıdır . birey açısından dil insanın dünyadaki yerinin ve değerinin belirleyicisidir . toplum açısından bakıldığında ise dil olmadan insanların birlikte yaşamaları anlaşabilmeleri ve dolayısıyla bir toplum oluşturmaları düşünülemez . dil bir topluluğu topluma dönüştüren gerek insan gerekse toplumdan ayrı düşünülemeyen bilim sanat teknik gibi alanlarla ilgili aynı zamanda onları oluşturan bir kurumdur . evren kişinin belleğinde kendi diline göre biçimlenir burada sözü geçen dil de anadilidir . her toplumun insanı doğayı olayları kendine özgü anlayış ve anlatış biçimi vardır . kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelen atasözleri anonim ve tam bir tümce şeklindeki sözlerdir . öz olarak atasözleri toplumumuzun duygu düşünce evreni değer yargıları inanç yapısı gibi kendine özgü birçok özelliğini yansıtır . bir deyim tümce içinde örülü olarak kullanılmadığı sürece eksik ve anlamsız kalır . her dil ve kültürde atasözü ve deyim gibi özel dil kalıpları vardır . bu yüzden deyimleri güçlü bir anlatımın tanığı durumundadır aba altından değnek göstermek hem nalına hem mıhına etekleri zil çalmak kaşığıyla verip sapıyla göz çıkarmak saçını süpürge etmek dilimizdeki deyimlerin türkçenin somutlama ve benzetme özelliğinden yararlanarak çarpıcı bir anlatımı olduğu söylenebilir . bu durumu aksan saçını süpürge etmek deyimiyle örneklendirmiş bir kadının büyük bir özveriyle uzun süre her türlü zorluğa dayanarak uğraş verdiğini anlatan bu deyimle bir imge yaratıldığını belirtmiştir . bu çalışmada yardımcı eylemle kurulan yapılar dışında her üç derecenin örneklerine de yer verilmiştir . karşıladığı gibi ona anadilinin yapısı özellikleri ve söz varlığını da yansıtır . atasözü ve deyimlerim kullanımını değerlendirmeyi amaçlayan çalışmada söz varlığı ögelerin anlatıma ve anlama katkıları çocuk okura neler kazandırabileceği üzerinde durulmuştur . atasözü ve deyim kullanımının anlatıma ve dolayısıyla anlama kattıkları arasında hem dil estetiği boyutunda hem de yazarın biçemi noktasında dilsel imgeler söz sanatları mecazlı söylemler şiirsellik somutlayıcı anlatım gibi kavramlar yer almaktadır . bunlar metnin özgünlüğünü ve okunabilirliğini artıran önemli kavramlardır . bu noktada çocuk edebiyatı yapıtlarında yer alan söz varlığı ögelerin ve dilsel özelliklerin incelenip değerlendirilmesi önemlidir . zeynep cemali çocuk edebiyatımıza özgün öykü ve romanlar kazandırmıştır . yazarın anısını yaşatmak amacıyla günışığı kitaplığı tarafından den başlayarak her yıl zeynep cemali öykü yarışması ve edebiyat günü düzenlemektedir . yapıtlarının baskı sayılarının çokluğu da bu durumu destekleyebilir . bu araştırma kurgusal bir yapı üzerinde tarama yönteminin kullanıldığı betimsel bir araştırmadır . araştırmada zeynep cemali nin dört romanında bulunan atasözü ve deyimler saptanmış ayrıca bu ögelerin romanlardaki kullanımları çizelgelerde gösterilmiştir . bu romanda saptanan atasözü sayısı deyim sayısı ise dir . yazarın son ve ödüllü romanı ankaralı da ise atasözü deyim yer almaktadır .
420
184
Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinde Epileptik Nöbet ve Non Epileptik Psikojen Nöbet Ayırıcı Tanısı
epileptik nöbet ve non epileptik psikojen nöbet nöroloji pratiği içerisinde tanı karmaşasının en sık yaşandığı klinik durumlardan biridir . yanlış tanı uzun yıllar sürebilen yanlış tedavi rejimlerine ilaç yan etkilerine ek mali yüklere ve sosyal yaşamda olumsuz etkilere yol açmaktadır . en ve nepn ayırıcı tanısı nöroloji kliniklerinin yanı sıra aile sağlığı merkezlerinde de sıkça karşılaşılan problemlerin başında gelmektedir . hasta ve yakınlarından alınan dikkatli öykü ayrıntılı nörolojik muayene doğru tanı ve tedaviye ulaşmada oldukça önemlidir . bu derlemede aile sağlığı merkezlerinde en ve nepn ayırıcı tanısında kullanılabilecek semptom ve bulguların güncel literatür bilgisi ışığında gözden geçirilmesi amaçlanmıştır .
epileptik nöbetler beyinde gri maddeden köken alan anormal nöronal deşarjlar sonucu klinik bulgular ve semptomların ortaya çıkmasıdır . epilepsi ise epileptik nöbetlerin tekrarlayıcı olması durumudur . yapılan çalışmalarda epilepsi prevalansı olarak bildirilmektedir . etiyolojik nedenler açısından epilepsiler primer ve sekonder olarak iki temel gruba ayrılır . en ler beyinde köken aldığı bölgeye göre duygu davranış ve bilinç değişiklikleri ile kendini gösterir . nöbetler beynin belirli bir bölgesine lokalize ise parsiyel nöbetler ortaya çıkar ve sıklıkla bilinç bozukluğu eşlik etmez . epileptik deşarj belirli bir bölgeden başlayıp tüm beyin dokusuna yayılıyorsa jeneralize nöbetten bahsedilir ve tabloya bilinç kaybı da eşlik edebilir . literatürde histeroepilpesi psödonöbet histerik nöbet dissosiatif bozukluk adları ile de anılan nepn ler anormal nöronal deşarjların eşlik etmediği davranış olarak prezente olan epileptik nöbetlere benzeyen nöbetlerdir . yapılan çalışmalarda her iki nöbet türünün oranında bir arada olabileceğini bildirmektedir . nöbet geçirme yakınması ile başvuran öykü ve nörolojik muayene ile en nepn ayırıcı tanısının yapılamadığı hastalarda video elektroensefelografi monitarizasyon tanı da altın standarttır . bu yöntem yeterli süre uygun antiepileptik tedaviye rağmen sıklığında azalma olmayan hastalara önerilmektedir . en tanısı ile takip edilen nepn li hastalar ortalama yılda tanı almaktadırlar . nöbetin görüntüsüne ulaşılamadığı olgularda de görülen ipuçları yardımcı olacaktır . yaş ve cinsiyet en ler ve nepn ler her iki cins ve yaşta görülse de nepn ler sıklıkla genç erişkin kadınları etkiler . tütüncü ve arkadaşlarının acil servise nepn ile başvuran hastaların bir yıllık izlenimini yaptığı çalışmada hastaların nün kadın olduğu bildirilmiştir . psikiyatrik komorbidite nepn li hastalarda sıklıkla çevresel ve psikojen nedenler varken bu durum en de mutat bir durum değildir . genel olarak epileptik nöbetler bir kaç dakikayı geçmezken nepn ler çok daha uzun sürme eğilimindedir . nöbetlerin belirli yer zaman ve kalabalık ortamda olması nepn lehinedir . uyku uyanıklılık ayrımının yapılamadığı durumlarda vem yardımcı yöntem olarak kullanılabilir . nöbet tipi en de deşarjın beyinde aynı bölgede olması nedeni ile nöbet tipi genel olarak aynı hastada benzer karekterde iken nepn de aynı hastada farklı şekillerde prezente olan nepn ler görülebilir . bazen frontal lob kökenli nöbetler nepn i andıracak şekilde atipik olarak ortaya çıkabilir . en de genelde ekstremitelerde ortaya çıkan kasılmalar tonik klonik veya tonik klonik karekterde ve ritmik iken nepn de daha çok tonik kasılma şeklinde ve ritmik değildir . en de daha çok gözlerde kayma ve göz kapağında tek taraflı klonik kasılmalar görülebilir . idrar kaçırma nepn li hastalarda nadiren bildirilse de en de çok daha sık görülen bir bulgudur . ayrıntılı nöbet öyküsü ve dikkatli bir nörolojik muayene hastaların doğru tanı ve tedaviye ulaşmalarını sağladığı gibi yanlış tedavinin getireceği pek çok olumsuz sonuçları da engelleyecektir .
397
96
ŞEMSEDDİN SÂMÎ VE VITAL CUINET’İN ÇALIŞMALARINDA ERZİNCAN
arnavut asıllı şemseddin sami gazetecilik ve yazarlığının yanı sıra son dönem osmanlı tarihinin en önde gelen sözlükçüsü ve ansiklopedistidir . kamûsu l a lam başlıklı ansiklopedisinde birçok yer gibi erzincan dan da bahseder . bu bakımdan mezkûr çalışmasını kaleme aldığı tarihleri arasında erzurum vilayeti ne bağlı bir sancak olan erzincan ile ilgili coğrafik ekonomik idari mimari ve demografik olmak üzere çeşitli bilgiler sunmuştur . düyûn ı umûmiyye memuru hüviyetiyle gerçekleştirdiği çalışmalar sonucu kaleme aldığı la turquie d asie başlıklı eseriyle osmanlı topraklarındaki idari yapılanmanın ekonomik coğrafik sosyal etnik dini ve nüfus gibi alanlarına dair spesifik bilgi ve istatistiki veri sunan bir diğer kişi de fransız coğrafyacı ve oryantalist vital casimir cuinet tir . cuinet de söz konusu çalışmasında şemseddin sami ile benzer temalar etrafında erzurum vilayeti başlığı altında ele aldığı erzincan sancağı ile ilgili ö emli birtakım bilgiler verir . bu makalede her iki yazarın da çalışmalarında erzincan a dair sundukları bilgilerin analitik bir yöntemle ele alınıp karşılaştırılması amaçlanmaktadır .
yüzyıla değin şehir coğrafya kültür ve diğer türlü başlıklar altında kategorize edilebilecek yönleriyle birçok tarihçi seyyah diplomat araştırmacı ve coğrafyacının ilgisini çekti . mezkûr coğrafyaya yönelik bu ilgi . sözlükçü ansiklopedist yazar ve gazeteci gibi çeşitli unvanların sahibi olan şemseddin sami yılları arasında tamamladığı altı ciltlik kamûsu l a lam başlıklı çalışmasında tarih coğrafya ve önemli kişilerin hayatını derlerken bu çalışmanın farklı ciltlerinde erzincan sancağı ve kazalarına dair de birtakım bilgiler sunmuştur . bu makalede yukarıda dile getirilen bağlam uyarınca bahse konu her iki kişinin de çalışmalarında erzincan a nasıl yer verdikleri ve sundukları bilgilerin analizine girişilecektir . şemseddin sami nin eserinde erzincan ile ilgili olarak ilk yaptığı şehrin isminin kökeni üzerine gerçekleştirdiği değerlendirmesidir . kişilik nüfusuyla ticari olarak önemli bir şehir olmuştur . merkez kaza nüfusu bu şekildeyken sancağın genel nüfusunun . müslüman . ermeni ve . ü de diğer milletlerden müteşekkil olmak üzere . kişiden meydana geldiği anlaşılmaktadır . kazada aynı zamanda iki saat mesafede bulunan kükürtlü bir kaplıca da bulunmaktaydı . arazisi çardak dağı nın batı yamaçlarında bulunan refahiye kazasının merkez kasabası gercanis olarak adlandırılmaktadır . bu görevinin yanı sıra çok farklı görev ve unvanlarla anıldığı da olmuştur . bu eserdeki bilgiler de her şeyden evvel den başlayarak ların başına değin düyûn ı umûmiye görevlisi olarak gerçekleştirdiği gezi ve incelemelerinden oluşan geniş bir içeriğe sahiptir . cuinet söz konusu çalışmasında vilayet ve alt birimlerini ele alırken belirli bir şablon üzerinden hareket etmiştir . akabindeyse şemseddin sami gibi şehrin ismi üzerine birtakım açıklamalara girişmiştir . böylece erzincan ın adı geçen azizin gelişi ve anısına üzerine kurulan iki manastırdan ötürü önemli bir ziyaretgah merkezi olarak inşa edildiği öne sürülmüştür . bu şekliyle şehrin bayındır hale gelmesi de yılına kadar devam edecektir . bu da erzincan sancağı nda . müslüman . ermeni . yabancı ve ecnebiden oluşmak üzere toplamda . kişi yaşadığını göstermektedir . cuinet sancağın iklim olarak ilkbahar ve sonbaharda yumuşak kışın ise ılıman hava koşullarına sahip olduğunu belirtir . yazın ise sıcaklığın dereceye kadar ulaşmakta olup durumu yerinde olan şehir sakinlerin yılın bu sezonunda ya da en azından temmuz ve ağustos aylarında çevre ve kuzeydeki komşu dağların eteklerindeki köylerde vakit geçirdikleri görülür . bu nedenle cuinet e göre bu türden endüstriyel malzemeler ister rusya ermenistan ı ister türk ermenistan ından gelsin kesinlikle aynı olup bayburt tan kıyı kentlerine istanbul ve izmir e ihraç edilen ve evrensel sergilerde sergilenenlerle aynı özelliklere sahiptir . cuinet bu bilgilere ek olarak erzincan sancağı nın yıllık zirai üretimi ile beraber diğer bir takım hayvansal gıda ve ürünlerle birlikte büyük ve küçükbaş hayvan sayısına dair de malumat sunacaktır . bu bakımdan erzincan ile ilgili verilerin çok azda olsa tarihli erzurum vilayet salnamesi ile örtüştüğünü söyleyebiliriz . bu bakımdan cuinet bilhassa erzincan da yaşadıkları bilinen kızılbaş nüfusu farklı vilayetler için gerçekleştirdiği sınıflandırmalarda yer verse de sancağa dair sunduğu malumatta çalışmasına dahil etmemiştir . kızılbaşlar ile ilgili benzer bir durum şemseddin sami için de geçerli olup çalışması dahilinde yer yer nüfuslarına temas etmiştir . buna rağmen o da cuinet gibi erzincan bahsinde söz konusu topluluktan bahsetmemiştir . iki yazarın da çalışmalarındaki benzer hususların kısmi birtakım bilgiler dışında erzincan sancağı bağlamında söz konusu olmadığı söylenebilir . bu yönüyle şemseddin sami nin resmi bilgiler ile örtüşür şekilde sancağın kaza sayısını doğru bir şekilde sunarken cuinet bundan farklı olarak bayburd ve ispir i de sancağın kazalarına dahil etmiştir . aynı şekilde şemseddin sami nin de eserinde bugün erzincan ın doğu ve batı uçlarında yer alan tercan ve iliç gibi ilçeleri sancağa dahil etmediği görülür . şemseddin sami ile cuinet arasındaki ayrışma sancağın kaza ve nüfus bilgilerinde farklı veriler sunmalarıyla devam edecektir . bu bağlam uyarınca sami de sancağın toplam nüfusu . kişi olarak sunulup bunun . nın müslim . nün ermeni ve . nün de diğer din ve inançlardan meydana geldiği anlaşılırken aynı durumun cuinet te toplamda yaklaşık olarak sami nin verdiği sayının iki katından oluştuğu görülür . benzer bir tutum nüfus oranları hususunda sergiledikleri yaklaşımdan da anlaşılır . diğer yandan bilhassa cuinet in çalışmasının osmanlı ekonomisi üzerinde egemenlik sağlamak isteyen batılılar ve düyûn ı umûmiye açısından ele alındığında şemseddin sami ye oranla hem daha detaylı hem de resmi bir veri olduğu ileri sürülebilir .
671
152
null
bu çalışma koroner yoğun bakım ünitesinde yatan hastaların taburcu olmadan önce öğrenim gereksinimlerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır . tanımlayıcı tipteki bu araştırma bir devlet hastanesi koroner yoğun bakım ünitesinde aralık şubat tarihleri arasında yatan ve taburculuğu planlanan hasta ile gerçekleştirilmiştir . verilerin toplanmasında hasta bilgi formu ve hasta öğrenim gereksinimleri ölçeği kullanılmıştır . tanımlayıcı analiz yapılıp sürekli veriler mann whitney u ve kruskal wallis testleri ile karşılaştırılmıştır . araştırmaya katılan hastaların yaş ortalamasının . . yıl olduğu . inin erkek . inin evli . inin ilkokul mezunu . sinin emekli olduğu belirlenmiştir . hastaların . inin ek hastalığı olduğu ek hastalığı olanların da . sinin hipertansiyon olduğu bulunmuştur . . i evde kendilerine bakacak biri olduğunu . sı taburculuk eğitimi almadığını ve . si taburculuk eğitimini hemşireden almak istediğini ifade etmiştir . högö puan ortalaması . . bulunmuştur . ölçek alt boyutlarında en yüksek önemlilik düzeyi ilaçlar ve yaşam aktiviteleri en düşük önemlilik düzeyi ise duruma ilişkin duygular toplum ve izlem alt boyutlarında bulunmuştur . hastaların yaşları ile högö toplam puan ortalamalarına bakıldığında yaş altındaki hastaların tüm alt boyutlara ilişkin puan ortalamaları yaş ve üzerine göre yüksek çıkmıştır . evlilerde öğrenme gereksinimi ilaçlar yaşam aktiviteleri tedavi ve komplikasyonlar bakımından bekarlara göre daha yüksektir . ayrıca daha önceden taburculuk eğitimi almış olan hastaların duruma ilişkin duygular yaşam kalitesi cilt bakımı alt boyutlarına ait puan ortalamaları yüksek çıkmıştır . hastaların taburculuğa ilişkin bilgi gereksinimi yüksek düzeyde bulunmuştur . araştırma sonucunda lise ve üzeri eğitim düzeyine sahip evli yaşları ve altında olan hastaların öğrenim gereksinimlerinin yüksek olduğu bulunmuştur . hastaların sosyodemografik özelliklerine göre öğrenim gereksinimlerinin farklılık gösterdiği bulunmuştur hastalara taburculuk eğitimi planlanırken bu durumun göz önüne alınarak eğitim verilmesi yaşam kalitelerini artıracaktır .
dünya çapında yılında bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerin yüzde . sini kalp ve damar hastalıkları oluşturmaktadır . araştırma verilerin toplandığı tarihlerde araştırmaya katılmayı kabul eden yaş üzerinde olan herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan iletişim kurabilen ve taburcu olması planlanan hasta ile tamamlanmıştır . çalışmada veri toplama aracı olarak hasta bilgi formu ve hasta öğrenim gereksinimleri ölçeği kullanılmıştır . veri formunun ilk sorusu hastaların yaşı cinsiyeti medeni durumu eğitim durumu ve mesleği ek hastalığı olma durumu varsa hangi hastalık olduğu ve daha önce de aynı hastalıktan hastaneye yatma durumu ve taburcu olduktan sonra evde kendisine bakacak birinin olup olmadığını içermektedir . veri formunun son sorusu ise hastaların daha önceden taburculuk eğitimi alma durumlarını ve eğitimi kimden almak istedikleri gibi öğrenim gereksinimlerini belirleyen maddelerden oluşmuştur . buna göre hastalardan taburculuk öncesi eve gönderilmeden bilgi gereksinimlerini ve önceliklerini en iyi tanımlayan seçeneği seçmeleri istenmektedir . yüksek puanlar öğrenim gereksiniminin önemlilik düzeyini göstermektedir . toplam ölçek için cronbach alfa . iken yedi alt ölçek için sırasıyla ilaçlar . yaşam aktiviteleri . toplum ve izlem . duruma ilişkin duygular . tedavi ve komplikasyonlar . yaşam kalitesinin arttırılması . cilt bakımı . dur . temel betimleyici verilerin analizinde sayı yüzde ortalama kullanılmıştır . verilerin normal dağılıma uygunluğu kolmogorov smirnov testi ile test edilmiştir . araştırmada kullanılan ölçek için högö yü türkçe ye uyarlayan emine çatal dan yazılı izin alınmıştır . araştırma sonucuna göre hastaların yaş ortalamaları . . dir . hastaların . sinin emekli . inin ek hastalığı olduğu ek hastalığı olanların . sinde hipertansiyon olduğu bulunmuştur . tablo de görüldüğü gibi högö puan ortalaması . . olarak bulunmuştur . toplum ve izlem duruma ilişkin duygular alt boyutları en düşük önemlilik düzeyinde tespit edilmiştir . hastaların medeni durumu ile ilaçlar yaşam aktiviteleri tedavi ve komplikasyonlar alt boyutlarına ait puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur . daha önce aynı rahatsızlıktan dolayı hastaneye yatmayan hastaların yaşam aktiviteleri ve tedavi komplikasyonlarına ilişkin alt boyut puan ortalamaları yüksek bulunmuştur . bu çalışmada hastaların öğrenim gereksinimlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır . alınan toplam puanlar arttıkça hastaların öğrenim gereksinimleri de artmaktadır . daha önce yapılan çalışmalarda högö toplam puanı çatal ve dicle genel cerrahi hastalarında . . dursun başaran ve yılmaz batın cerrahisi yapılan hastalarda . . demirkıran ve uzun koroner arter by pass greft ameliyatı geçiren hastalarda . . olarak bulunmuştur . araştırmadan elde edilen sonuçlar diğer çalışma sonuçlarıyla benzer niteliktedir . araştırmada yaş ile högö toplam puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmakla birlikte yaş ve altındaki hastaların yaşam kalitesi alt boyutu hakkında bilgi gereksinimlerinin fazla olduğu bulunmuştur . çetinkaya ve aşiret in çalışmasında yaş altı olan bireylerin daha fazla öğrenim gereksinimi olduğu sonucu bulunmuş güçlü ve kurşun un yapmış olduğu çalışmada ise yaş grubu bireylerin högö toplam puan ortalamasının diğer yaş gruplarından daha yüksek olduğu bulunmuştur . benzer şekilde başka bir çalışmada genç yaş grubunun diğer hastalara göre eğitim gereksinimi fazla olduğu bulunmuştur . hastaların yaşlarının öğrenme ihtiyaçlarını etkilediği yaş ve altı hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek için daha fazla öğrenme gereksinimi duyduğu sonucuna varılmıştır . hastaların eğitim düzeyleri arttıkça daha bilinçli oldukları sağlığını korumak için daha çok okuyup araştırdıkları ve sağlığın korunması ve sürdülmesine daha duyarlı oldukları düşünülmektedir . dursun başaran ve yılmaz ın yapmış olduğu çalışmada toplum ve izlem duruma ilişkin duygular dışındaki boyutlarda hastane deneyimi olmayanların ortalaması yüksek bulunmuştur . özdelikara ve ark . araştırma sonucuna göre hastaların öğrenim gereksinimleri yüksek bulunmuştur .
537
272
Şehir ve Bölge Planlama Disiplininde Eğitim, İş Bulma ve Mesleki Öz Yeterliliğe İlişkin Kaygı ve Beklentiler
türkiye nin savaş sonrası kalkınma hamleleri yatırımların bölgeler arası farklılaşması kırdan kente göç hareketleri konut taleplerinin hızla artması vb . gelişmeler sonucunda kentlerin kontrolsüz büyümeye başlaması planlı bir kentleşmeyi zorunlu kılmakla birlikte ülkede şehir plancısı ihtiyacını da gündeme taşımıştır . bu ihtiyacın karşılanabilmesi için dünyada yirminci yüzyılda başlayan planlama eğitimi ülkemizde yarım asrı aşkın bir süre sonra orta doğu teknik üniversitesi nde şehir ve bölge planlama bölümü nün açılmasıyla başlamıştır . lisans düzeyinde eğitim veren bölümler izmir ve istanbul başta olmak üzere diğer kentlerde de yaygınlaşmış bölüm sayısı özellikle son on yılda ivmelenerek yılı itibariyle ye ulaşmıştır . günümüzde kentsel sorunların yaygınlaşması plancıların görev kapsamını genişleterek mesleki açıdan daha donanımlı olmalarını zorunlu kılmıştır . nitekim şehir plancıları geleneksel planlama tekniklerinin yanı sıra teknolojik gelişmelere de ayak uydurabilen parçacıl bakış açısı yerine ilişkisel bütünlüğü sentezleyebilen sürdürülebilir ve yaşanabilir bir kent için karmaşık kentsel sistemlerin işleyişini yorumlayabilecek teorik pratik ve teknik bilgi düzeyine sahip olmalıdır . ancak şehir planlama yaklaşımlarında yaşanan bu devinim bölüm sayısının hızla artmasıyla birlikte mezunlar arasında daha rekabetçi bir ortamı da beraberinde getirmiştir . mesleki yeterliliğin ve rekabetin önem kazanması ise hem lisans öğrencileri hem de mezunlarda mesleki bir baskıya kaygıya sebep olurken planlama eğitiminin çağın koşullarına adaptasyonunu bir kez daha sorgulatmaktadır . bu bağlamda türkiye de şehir ve bölge planlama eğitimi veren bölümlerin öğrenci ve profesyonel plancı bakış açısıyla değerlendirilmesi plancı adaylarını bekleyen iş bulmaya ve mesleki hayata yönelik problemlerin ortaya konulması çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır .
kentin planlanması ve düzenlenmesi fikri çok eski çağlara dayanmakla birlikte şehir planlama eğitimi ilk kez civic design adı altında liverpool üniversitesi nde başlamış daha sonra yılında lviv teknik üniversitesi yılında university college london yılında karlsruhe teknoloji enstitüsü kent planlamayı öğretim programlarına dahil etmiştir . bu durum yetenekleri küçümseme veya mükemmeli yakalama isteğinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir . nitekim okula ait algılar akademik motivasyonla hedef yönelimi ve akademik öz yeterlilik . katılımcıların ü öğretim üyeleri öğrencilere eşit mesafede yaklaşırlar önermesini reddetmektedir . planlama öğrencilerinin teorik derslere ilişkin tutumlarını belirlemeye yönelik hazırlanan ölçüt ile amaçlanan öğrencilerin verilen dersler ile mesleki bağıntıyı kurup kuramadıklarının tespit edilmesidir . katılımcıların si teorik dersler detaylı olarak işlenmektedir önermesini reddederken seçmeli derslerin sayısı yeterlidir önermesine ünün katılıyorum sının kesinlikle katılıyorum yanıtını verdiği görülmektedir . planlama mesleği çeşitli ölçeklerde bu görüş ı . dönem planlama okullarında biraz daha baskındır . görüldüğü üzere öğrenciler arasında sınav sistemine ve değerlendirme yöntemlerine ilişkin kaygı düzeyi yüksektir . bu başlıkta planlama öğrencilerinin sosyal ilişkilerine odaklanılmıştır . planlama öğrencileri çalışma hayatına katılmak için oldukça istekli olmakla birlikte bu konuda yüksek kaygı düzeyine sahiptirler . bunların ilki planlama alanında ilk profesyonel iş deneyiminizin mezun olduktan kaç yıl sonra olacağını düşünüyorsunuz diğer sorunlar ise plan onama yetkisinin birçok kurum arasında dağıtılması yetki kargaşası onama süreçlerinin çok uzun sürmesi hak edişlerin resmi kurumlar tarafından zamanında ve fatura bedeli kadar ödenmemesi sivil toplum kuruluşlarının planlara teknik olarak değil siyasi açıdan yaklaşmaları planların yerel yönetimler tarafından siyasi araç olarak kullanılması liyakatsiz yöneticiler düşük bedellerle yapılan işlerdeki kalite yoksunluğu olarak sıralanmaktadır . işleyiş ve kadro durumları nedeniyle kamu kurumlarından farklı bir statüye sahip yerel yönetimlerde ise yine farklı kaygılar ve sorunlar gözlenmiştir . toplumda saygın bir meslek grubu olarak görülmemeleri entelektüel kalitenin düşmesi cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle üst düzey yöneticilik görevlerinde yer alamamak mesleki rekabetin kişiselleştirilmesi üniversitelerin yayın ve proje desteklerini kısıtlaması şeklinde sıralamaktadır . bu yanlış algının ortadan kaldırılması için tüm planlama bölümlerinin bir araya gelerek planlama eğitiminin ihtiyaçlarını ve gerekliliklerini üst mercilere duyurması gerekmektedir . planlama okullarında uygulamalı derslerin değerlendirmesi daha önce de belirtildiği üzere dersi veren öğretim üyelerinden oluşan bir jüri tarafından yapılmaktadır . sınav ve değerlendirme hususunda bir diğer eleştiri teorik derslerde çok fazla ödev verilmesi ezbere dayalı bir sınav sisteminin uygulanması ve sınav soruları ile derste işlenen konuların benzerlik göstermemesidir . her geçen yıl bir yenisi açılan planlama bölümleri nedeniyle de işsiz mezun sayısında artış yaşanacağı açıktır . bu nedenle özellikle yeni mezunlar hak görev yetki ve sorumluluklarının bilincinde ol madığı için piyasalar tarafından emek sömürüsüne maruz kalmaktadır .
532
238
GİBBERELLİK ASİT (GA₃) UYGULAMASININ ‘WASHINGTON NAVEL’ PORTAKALINDA DERİM ÖNCESİ MEYVE DÖKÜMÜ VE MEYVE KALİTESİ ÜZERİNE ETKİLERİ
turunçgillerde derim öncesi meyve dökümü verim kaybına neden olan fizyolojik bir olaydır . bu dökümlerin önlenmesinde diklorofenoksiasetik asit yılına kadar en yaygın kullanılan bitki büyüme düzenleyicileri arasında yer almaktaydı . fakat d nin yasaklanmasından sonra hasat önü meyve dökümlerinin önlenmesinde buna alternatif büyüme düzenleyicilerinin belirlenmesi önem kazanmıştır . bu nedenlerle planlanan bu çalışmada d ye alternatif olabilecek gibberellik asit in farklı uygulama zamanlarının washington navel portakalında derim öncesi meyve dökümü ve meyve kalitesi üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır . araştırma finike yöresinde turunç üzerine aşılı yaşlı washington navel portakal çeşidine ait ağaçlarda yürütülmüştür . çalışmada ga₃ ün ppm lik dozu eylül ve ekim aylarında uygulanmıştır . uygulamaların hasat öncesi meyve dökümü renk kırılma döneminden rengin sabitleşmesine kadar geçen süredeki renk değişimine etkisi ile meyve rengi verim meyve pomolojik özellikleri üzerine etkileri incelenmiştir . araştırma bulguları sonucunda en düşük meyve döküm oranı . ile ekim ayında ppm ga₃ uygulamasında saptanmıştır . her iki ayda yapılan ga₃ uygulamaları kontrol uygulamasına göre meyve renginin sarıya dönmesini geciktirmiştir . uygulama zamanı geciktikçe meyve ağırlığı meyve genişliği ve meyve uzunluğunda artışlar tespit edilmiş diğer pomolojik kriterler açısından ise istatistiksel bir farklılık kaydedilmemiştir . araştırma bulguları sonucunda hasat önü meyve dökümlerinin azaltılması ve meyve kalitesinin arttırılmasında ekim ayı içerisinde ppm dozunda ga₃ uygulaması tavsiye edilmiştir .
dünyada kuzey ve güney enlemleri arasında kalan bölgelerde yetiştiriciliği yapılan turunçgiller yıllık yaklaşık . . ton üretim miktarı ile en yüksek üretim potansiyeline sahip meyve grubu arasında yer almaktadır . ülkemiz turunçgil üretiminin türler bazındaki dağılımı incelendiğinde ise nu portakal . ni mandarin . ni limon ve ni ise altıntop oluşturmaktadır . turunçgil türleri içerisinde en yüksek üretim payına sahip tür portakaldır . meyve dökümleri sadece portakalda değil diğer turunçgil türleri içinde sorun teşkil etmektedir . kurak iklim koşullarında ppm diklorofenoksiasetik asit in navel portakalında hasat önü meyve dökümlerini oranında azalttığını ve meyve kalitesini olumlu yönde etkilediğini bildirmişlerdir . dünyada olduğu gibi ülkemiz üreticileri de hasat önü meyve dökümünü d uygulaması ile bir nebze de olsa azaltmaya çalışmışlardır . son zamanlarda ise turunçgillerde hasat önü meyve dökümü ve meyve kalitesini arttırmak için bitki besin elementleri ile büyümeyi düzenleyiciler kullanılmaya başlanmıştır . her iki uygulamada da en iyi sonucun ppm lik ga₃ uygulamasından elde edildiği bildirilmiştir . araştırıcı ayrıca uygulamaların meyvelerin pomolojik özelliklerini istatistiksel olarak etkilemediğini saptamıştır . yukarda da bildirildiği gibi portakallarda farklı ülkelerde hasat önü dökümlerini önlemeye yönelik ga₃ ile ilgili değişik çalışmalar yapılmıştır . planlanan bu çalışmada washington navel portakal çeşidinde farklı zamanlarda ga₃ uygulamalarının hasat önü meyve dökümleri ile verim ve meyve kalitesi üzerine olan etkileri araştırılmıştır . arazi çalışmaları antalya nın finike ilçesinde laboratuvar çalışmaları ise akdeniz üniversitesi bahçe bitkileri bölümü hasat sonrası fizyolojisi laboratuvarında gerçekleştirilmiştir . araştırmada materyal olarak yaşlı turunç anacı üzerine aşılı washington navel çeşidine ait ağaçlar kullanılmıştır . denemede ga₃ etkili madde içeren bitki büyüme düzenleyicisinin ppm dozu kullanılmıştır . kontrol uygulamalarında ise ağaçlara sadece su püskürtülmüştür . ölçümler her ağacın dört yönünden toplam meyve işaretlenerek bu meyveler üzerinden yapılmış ve değerlerin ortalaması alınarak hesaplanmıştır . en yüksek meyve dökümü kontrol grubunda en düşük meyve dökümü ise ekim ayında yapılan uygulamada saptanmıştır . eylül ve ekim aylarında ppm ga₃ uygulamasının meyvelerde renklenme üzerine etkisi şekil de gösterilmiştir . meyve genişliği uygulamalara göre değişmekle beraber . mm ile . mm ve meyve uzunluğu ise . mm ile . mm arasında kaydedilmiştir . uygulamaların meyve c ve h değerleri üzerine etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur . meyve dökümlerinin aksine uygulamalar meyve fiziksel ve kimyasal özelliklerini etkilememiştir . elde ettiğimiz bu sonuçlar bazı araştırıcıların bulguları ile uyum içerisinde bulunmuştur . ve salman meyve dökümlerinin azaltılması üzerine yaptıkları çalışmalarda ga₃ ün bulgularımızda olduğu gibi meyve pomolojik özelliklerini etkilemediğini bildirmişlerdir . meyve kabuk rengini ifade eden h değeri açısından özellikle farklı zamanlarda ppm dozda ga₃ uygulaması kontrole göre meyve kabuk renginin daha açık sarı renkte kalmasını sağlayarak hasat zamanını geciktirmede etkili olduğu bulunmuştur . yaptıkları çalışmada bulgularımızda olduğu gibi hasat öncesi ga₃ uygulanan ağaçlarda meyvelerin daha geç renklendiğini ve uygulama zamanı geciktikçe renklenmenin de geciktiğini bildirmişlerdir .
440
202
Bupropion Hcl Tedavisinde Gelişen Alerjik Reaksiyon: Olgu Sunumu
sigara kullanımı kalp ve damar hastalıkları kanserler ve solunum yolu hastalıklarına yol açan önlenebilir ölüm ve sakatlık nedenlerinin başında yer almaktadır . bupropion hcl bir antidepresan olup sigara içme isteğini ve yoksunluk yakınmalarının şiddetini azaltmaktadır . en yaygın yan etkisi ağız kuruluğu uykusuzluk uyku bölünmeleri deride kızarıklık ve kaşıntı olup alerjik reaksiyon riski dir . sigara bırakmada bupropion hcl ile tedavi olan hastaların tedaviyi yarım bırakma nedenlerinden en sık olumsuz etki tremor ve döküntü olarak bildirilmiştir . bu makalemizde hastalarımıza verdiğimiz sağlık hizmetlerinde basit öykü alma ve fizik muayenenin hastalarımız açısından ne kadar önemli olduğu vurgulanmak istenmiştir .
en yaygın yan etkisi ağız kuruluğu uykusuzluk uyku bölünmeleri deride kızarıklık ve kaşıntı olup alerjik reaksiyon riski dir . yaşında erkek hasta ileride hastalanma korkusuyla ailesinin de desteğiyle sigarayı bırakma konusunda çok istekli olarak polikliniğimize başvurdu . daha önce yılında kendi çabasıyla bırakmayı denemiş ama kendi ifadesiyle aslında hiçbir neden yokken sigaraya tekrar başlamış . soy geçmişinde dedesinin adını bilmediği kan kanseri nedeniyle kaybedildiği öğrenildi . geliş vücut kitle indeksi kg m tansiyon arteriyel mmhg nabız dk olarak ölçüldü . yapılan tetkiklerinde tam kan ve biyokimya değerleri normaldi . elektrokardiyogramı normal değerlerdeyken çekilen ön arka akciğer filminde bronkovasküler dallanmada artış saptandı . göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilerek takibe alındı . fagerstrom nikotin bağımlılık puanı puan idi . hastamızın daha önce nikotin replasman tedavisinden cevap alamadığını ifade etmesi ve kendi isteği ile bupropion hcl ilk gün mg sonrasında mg olacak şekilde tedaviye başlandı . takip eden hekim tarafından kullandığı ilacının böyle bir yan etkisi olmayacağı belirtilmiş ve hastamız taburcu edilmiş . verilen oral ve topikal antihistaminik tedaviyle taburcu edilmiş . en son kendileri internetten okudukları bilgilerle ilacı kesmeye karar vermişler . lezyonlarıyla ilgili de sunabileceğimiz bir görsele ulaşamadık . günde polikliniğimize başvurduğunda sigara içmediğini ama bunun için çok çabaladığını ve zorlandığını ifade etti . hastamızın yaşadıklarından dolayı hissettiği güvensizliği ortadan kaldırmaya çalışarak tedavimizin devamı amaçlı nikotin sakızı başlandı . sigara hangi yaşta bırakılırsa bırakılsın yaşam süresinin artması beklenir . altı sorudan oluşan fnbt den alınabilecek en küçük puan en büyük puan olup puan yükseldikçe bağımlılık düzeyi artmaktadır . tedavinin seçiminde hasta ve doktor birlikte karar vermelidir . sigara bıraktırmanın farmakolojik tedavisinde nikotin replasman tedavisi bupropion ve vareniklin kullanılmaktadır . çalışmalarda sık görülen yan etkiler uykusuzluk baş ağrısı olarak saptanırken mg gün bupropion kullanan olguların tedaviyi yarım bırakma nedenlerinden en sık olumsuz etki tremor ve döküntü olarak bildirilmiştir . olgumuzda başlayan yaygın eritematöz lezyonlar göz kapaklarında şişlik şikayetleri ilk gören hekim tarafından bupropion kaynaklı olmayacağı belirtilerek tedavi edilmeye çalışılmıştır . literatürde terapötik dozda yavaş salınımlı bupropion kullanımı sonrasında alerjik reaksiyon gösteren olgular bildirilmiştir . bu durumda da hastalar artık eskiye nazaran hastane ve doktor değiştirmeye daha yatkın duruma gelmiştir . olgumuzun diğer olgulardan farklı tarafı yaşadıklarının sigara bırakma amaçlı verilen ilacın yan etkisi olduğunu düşünerek ilacı kullanmayı kendisinin kesmiş olmasıdır . özellikle uzun tatiller sırasında fazladan verilen poliklinik hizmetleri de eklenince acil servislerimizde çok sayıda hasta bakılabilmekte çalışanlarımızın iş yükü artmaktadır . hastamız uzun bayram tatili nedeniyle bize ulaşamamasından dolayı acile başvurmuş ve acilde verilen tedaviyle birlikte sigarayı da bırakmak istemesinden dolayı aksi belirtilmediği için ilacını kullanmaya devam etmiş . sigara bırakma amaçlı verilen tedavi sırasında oluşan yan etkiden yola çıkarak bilgiye ulaşmanın oldukça kolay olduğu günümüzde yaşanılan bu olayın yalnızca acil servislerimizde değil birçok yerde yaşanabileceğini belirterek bütün branşlarda verdiğimiz sağlık hizmetlerinde öykü alma ve fizik muayenenin hangi yolla olursa olsun bilgilerimizi güncellemenin hastalarımız açısından ne kadar önemli olduğu vurgulanmak istenmiştir .
456
93
ÇAĞATAYCA YAZILMIŞ BİR KERBELA MERSİYESİ
kerbela hadisesi islam tarihinin en önemli olaylarından biridir . müslümanların dini siyasi ve sosyal yaşamlarında geniş çaplı ve derin tesirleri olan bu vak a bu bağlamda islam dünyasında vuku bulan birtakım olayların da kaynağı olmuştur . kerbela olayının akisleri ve toplum üzerinde bıraktığı derin izler edebi eserlere de konu olmuştur . içinde yaşadıkları toplumun tarihi ve yaşamı en önemli esin kaynakları olan sanatçılar bu mühim hadiseyi eserlerinde işlemişlerdir . bu çerçevede müslüman coğrafyalarında yaşayan milletlerin edebiyatlarında kerbela vak ası ile ilgili manzum mensur manzum mensur karışık maktel i hüseyin adını taşıyan müstakil eserler mersiyeler manzumeler kaleme alınmış bu olay edebi eserlerin önemli bir esin kaynağı olmuştur . hz . hüseyin in kerbela da şehit edilişi çağatay sahasında vücuda getirilen eserlerde de işlenmiştir . bu eserlerden biri de makalenin konusunu teşkil eden ve maktel name adını taşıyan manzumedir . maktel namenin şairi belli değildir . manzume lund üniversite i gunnar jarring koleksiyonunda prov . numara ile kayıtlı bir risalede bulunmaktadır . maktel name bu risalenin a b varakları arasında yer almaktadır . şekil yönünden kusurlarla dolu olan maktel name dört manzumeden oluşmaktadır . birinci manzume vezni olmayan ve kimi mısraları eksik dörtlükten oluşan mütekerrir bir murabbadır . ikinci manzume kaside nazım şekline benzeyen ve aruzun failatün failatün failatün failün kalıbını andıran ancak pek çok kusurlarla dolu beyitten müteşekkil bir mersiyedir . üçüncü metin beyitten oluşup kaside nazım şekliyle ve genel itibariyle aruzun failatün failatün failatün failün kalıbıyla yazılmış bir manzumedir . dördüncü metin muhammes nazım şekliyle ve yine aruzun failatün failatün failatün failün kalıbıyla yazılmış bentten oluşan bir mersiyedir . muhammesten sonra ise beyitten oluşan başka bir manzume gelmektedir . beyitlerde tekrar eden redifler bu manzumenin murabbadan sonra gelen kasidenin devamı olduğunu düşündürmektedir . maktel namenin biçim bakımında kusurlarla dolu olması metnin edebi bilgisi ve donanımı olmayan birisi tarafından sonradan sözlü gelenekten yazıya geçirildiği hissini uyandırmaktadır .
islam tarihinin en önemli ve trajik olaylarından biri hiç şüphesiz ki kerbela hadisesidir . müslümanların zihinlerinde derin izler bırakan gönüllerinde onulmaz yaralar açan bu olay üzerinden asırlar geçmiş olmasına rağmen müslümanlar arasındaki tazeliğini ve güncelliğini hala korumaktadır . tarihi hadiseler edebi eserlerin konularına kaynaklık etmeleri bakımından önemli bir rol oynarlar . hüseyin de olağanüstü niteliklere sahip menkıbevi bir kimlik ve kişiliğe bürünmüştür . yılında şam ahalisini toplayarak onları oğlu yezit e biat ettirir . yezit velid e bir mektup yazarak muaviye nin öldüğünü bildirir ve ayrıca yazılı bir emir göndererek hüseyin bin ali abdullah bin zübeyr ve abdullah bin ömeril hattab tan mutlaka biat alınmasını kesin olarak emreder . hüseyin kendi yakınlarından elli silahlı adamla velid in yanına gider ve içeri girer . velid in adamları onun evinin etrafını sarınca kardeşi cafer i velid e gönderir ve ertesi güne kadar mühlet ist r . velid izni verir . hüseyin müslim bin ukeyl i durumu yerinde görmesi için kûfe ye gönderir . müslim bin ukeyl ile onu evinde saklayan hani bin urve yi tutsak eder . hüseyin in yezit e biat ettiği takdirde gereğini düşüneceğini ancak biat etmemesi durumunda ona su verilmemesini ister . hüseyin ömer e haber gönderip onunla görüşür ve üç isteğinden birinin kabul edilmesini ister . hüseyin in hükme razı olarak teslim olmasını aksi takdirde onunla savaşmasını emri uygulamadığı takdirde de komutayı şimr e devretmesini emreden bir mektup yazarak şimr e verir . hüseyin yorgunluktan ve susuzluktan bitkin bir haldedir ancak askerlerden hiçbiri hz . ömer şehitlerin başlarını havli bin yezid ve hamid bin müslim ezli ile gönderir . imam caferi sadık ın mezarı ile ilgili anlatılarda caferi sadık ın h . yılında kaşgar dan hotenli busdistlerle savaşmak için geldiği ve burada şehit düştüğü anlatılır . kerbela olayına bağlı anlatılar ve mersiyeler uygur türkleri arasında gerek sözlü gelenekte gerekse yazılı kültür ortamında varlığını yüzyıllardır devam ettirmektedir . yüzyıldan itibaren de çağatay türkçesiyle yazıya geçirilip yazılı ortamda da yayılmaya devam ettiğini göstermektedir . söz konusu yazma gunnar jarring tarafından ocak yılında kaşgar dan satın alınmış ve yılında lund üniversitesi kütüphanesine bağışlanmıştır . günümüzde lund üniversitesi gunnar jarring koleksiyonu içinde bulunan yazma prov . b a arası hazreti sultan satuk buğra han tezkiresini içermektedir . murabbanın belli bir vezninin olduğunu söylemek ise mümkün değildir . muhammes nazım şekliyle yazılmış bu mersiyeden sonra beyitten oluşan başka bir manzume daha gelmektedir . şiirlerde sıklıkla tekrar edilen raviler şöyle rivayet ederler ki el kıssa gibi ifadelerden eserin sözlü gelenekten yazıya geçirildiği anlaşılmaktadır . imām zeyne l ʿābidin bu muḫammisni ibtidā ḳılıp anaları birle ikülen ḳol tutuşup şam vilāyetide revān bolup bu merŝiyeni oḳudılar islam dünyasında dini tarihi ve siyasi birtakım olayların da kaynağı olan ve müslümanlar arasında kırılmalara iç çatışmalara ve buna bağlı olarak da ayrılıklara yol açmış kerbela olayı tarihi bir hadise olarak edebi eserlere konu olmuş ve bu eserlerde duygusal bir havada ve destani bir üslûpla ele alınmıştır .
439
271
KURUMSAL BİLGİ GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ YAZILIMLARI: ÖRNEK BİR YAZILIM GELİİTİRİLMESİ
kişisel ve kurumsal bilgi güvenliği artık günümüzde birbiri ile doğrudan ilişkili kavramlar haline gelmiştir . birçok organizasyon müşterileri veya çalışanlarının kişisel bilgilerini korumanın yanı sıra kurumsal açıdan önemli olan bilgi varlıklarını da korumak zorundadır . bu yüzden dünyaca kabul görmüş standartları uygulamak ve kurumsal bilgi güvenliğini sağlamak bir gereklilik halini almıştır . günümüzde ıso ıec bilgi güvenliği standardı gibi standartlara uygun bilgi güvenliği yönetim sistemleri uygulamalarının kurumlar ya da firmalar tarafından gerçekleştirilmeye çalışıldığı görülmektedir . bu noktada bir bgys sistemini dinamik bir yazılım sistemi ile oluşturmak daha hızlı ve etkili bir sonuç verecektir . bu çalışmada bir bgys sisteminin temel unsurları açıklanmış ve geliştirilen açık kaynak kodlu bgys yazılımı incelenmiştir .
internet ortamında son yıllarda artan saldırılarla açık hedef hale gelen kişi ve organizasyonlar için bilgi güvenliği önemli bir konu haline gelmiştir . ülkemizde ve dünyada gsm şebekelerinin internete daha hızlı bağlanabilmesi için . g ya da g gibi üst düzey veri iletim teknolojisi hizmetlerini abonelerine sunmaya başlaması ile birlikte daha çok veri üretilmeye ve paylaşılmaya başlanmıştır . kişilerin günlük hayatta e devlet uygulamaları internet bankacılığı veya e ticaret uygulamalarını daha fazla kullanması hem kişisel hem de kurumsal bilgi güvenliğini ön plana çıkarmaktadır . dünya genelindeki birçok kurum ıso ıec uygunluk denetim birimleri tarafından akredite edilmektedir . bgys nin farklı konuları ile ilgili literatürde çeşitli çalışmalar mevcuttur . bunun için katılımcıdan oluşan bir gruba bgys temel süreçlerini belirlemek için kriterlerin adını vermelerini istedikleri bir anket formu sunmuşlardır . bu problemi çözmek için çalışmasında bgys nin kurumlara olan ekonomik etkisi üzerine bir analiz gerçekleştirmiştir . ayrıca bgys ile yıllık . kişilik iş gücü yaratma etkisinin oluşturulduğu belirtilmiştir . kurumlar bir nevi bu yol haritasını kullanarak kendi içinde ihtiyaç duyacağı bgys sistemlerini oluşturmaktadır . bu çalışmada uluslararası bgys standartları dikkate alınarak örnek bir bgys yazılımı gerçekleştirilmiştir . bir bgys ıso gibi resmi bir standardı tamamen uygulamak yerine onu rehber edinerek organizasyona yapısına göre şekillendirilebilir organizasyon içinde idari yönetimin bgys ye inanması çok önemlidir . bu adımlar işlemleri yürüten çalışanların yanı sıra yönetiminde kapsamlı katılımını gerektirir . ıso ıec standardı güvenlik politikası bilgi güvenliğinin organizasyonu varlık yönetimi insan kaynakları güvenliği fiziksel ve çevresel güvenlik haberleşme ve operasyon yönetimi erişim kontrol bilgi sistemleri edinimi geliştirme ve bakım bilgi güvenliği olay yönetimi iş sürekliliği yönetimi ve uygunluk olmak üzere onbir kontrol alanına sahiptir o yüzden süreçler ekranına geçip bilgi varlığı bir sürece atanmalıdır . örneğin retina tarama sistemi adlı kontrol e posta sunucusuna yetkisiz erişim adlı risk ile ilişkilendirilmektedir . özellikle bgys sistemini kurumuna ya da firmasına kurmak isteyenlere bgys siteminin aşamaları ve bir bgys yazılımının içeriği hakkında fikir vereceği düşünülmektedir . günümüzde özellikle kobi ölçeğindeki firmaların kurumsallaşması yönünde atacağı adımlarda bgys uygulamalarının benimsenmesi firmaların geleceği açısından büyük önem taşımaktadır . çalışmanın bgys sistemi uygulamak isteyen tüm kurum ve firmalar için küçük bir rehber olacağı düşünülmektedir .
450
106
Toplum Bazlı Koruyucu Ağız Diş Sağlığı Programlarında Erken Dönem Koruyucu Uygulamaların Yeri ve Önemi
diş çürükleri birçok ülkede önemli bir halk sağlığı sorunudur . çürük ağızda klinik olarak görülebilir hale gelmeden uzun süre önce başlayan kronik bir hastalıktır . bu nedenle çürük çalışmalarının odak noktası diş çürüğünün önlenmesi ve başlangıç çürüklerinin remineralizasyonuna doğru yönelmiştir . çürüğe sebep olan etkenlerin bilinmesi bu sorunun önüne geçilmesini tam olarak önleyememektedir . bu derlemenin amacı toplum bazlı koruyucu ağız diş sağlığı programlarında erken dönem koruyucu uygulamaların yeri ve önemini anlatmaktır . bu makale tüm çocuklar ve özellikle de diş çürüğü riskinde olan çocuklar için sözlü sağlık sonuçlarını iyileştirmek için tasarlanmış pratik tabanlı koruyucu önleyici ağız sağlığı programlarını anlamak ve uygulamak için gereken güncel kavramları ve bilimsel kanıtların bir derlemesidir .
diş çürüğü diş yüzeyine yerleşen ağız florası kökenli mikroorganizmaların besinlerle alınan şekerleri metabolize ederek asit üretmeleri sonucu diş sert dokularında meydana gelen biyokimyasal değişimlerdir . diş çürüğü multifaktöriyel bir hastalık olup minenin demineralizasyonuyla karakterize bir hastalıktır . türkiye de ağız diş sağlığını gösteren ilk çalışma yılında dünya sağlık örgütü nün ölçütlerine göre yapılmıştır . ondan sonra yılında ülke genelini kapsayan türkiye ağız diş sağlığı profili araştırması yapılmıştır . çünkü sağlığın düzeltilmesi ve tedavi edilmesi için kişilerin sağlık kurumlarında ayırdığı her vakit işgücünün ve çocuklarda eğitimin aksamasına neden olmaktadır . gelişmekte olan ülkemizde çürük önleyici programların ciddi bir şekilde oturtulmamış olması ve restoratif işlemlerde tedavinin ömrüyle bağlantılı olan tekrarlayan uygulamalar diş tedavi harcamalarının yüksek olmasının en temel sebepleridir . koruyucu uygulamalar ile toplumun genel sağlığının sürdürülebilirliğinin devam ettirilmesi ve daha nitelikli hizmetler ile hem toplum sağlığının korunması hem de yetersiz ağız bakımı ile başlayıp tedavi sürecine giren ağız diş hastalıklarının azaltılması bu hastalıklar dolayısıyla ortaya çıkan gereksiz ödemelerin ve işgücünün azaltılması hedeflenmektedir . türkiye de sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi ve sunumuna bakıldığında ağız diş sağlığı hizmetlerine ait koruyucu bir sistem olmadığı görülmektedir . hastaların istekleri doğrultusunda yapılanmış bir hizmet oluşmuştur . diş plağı diş çürükleri ve periodontal hastalıkların patogenezinde en önemli etiyolojik faktör olduğundan koruyucu programlar plağın diş yüzeylerinden düzenli ve tam olarak uzaklaştırılmasını amaçlamalıdır . ayrıca dişin sert dokularına çürüklere karşı direnç kazandırma ile ilgili uygulamalar koruyucu diş hekimliğinin temel yapı taşlarıdır . diş hekimlerinin ülke dağılımı homojenize hale getirilmelidir . eğitim hedefleri ile sağlık politikaları uyumlu hale getirilerek koruyucu hekimlik anlayışına yatkın diş hekimleri yetiştirilmelidir . tersiyer koruma örnekleri kanal tedavisi periodontal cerrahi diş çekimi sabit protezler yer tutuculardır . ancak içme suyuna ilave edilecek flor miktarı yerleşim bölgelerindeki doğal içme ve kaynak sularının flor konsantrasyonlarına bölgede günlük tüketilen ortalama su miktarlarına ve uygulanmakta olan diğer flor proflaksi programlarına göre ayarlanmalıdır . ayrıca bu yaş grubunda ağız ve diş sağlığı açısından korunma tedbirleri en etkili düzeyde gerçekleştirilebilmektedir . çocuğun ailesinin sosyoekonomik düzeyinin yetersiz oluşu bireyi büyük oranda yüksek çürük risk grubuna sokmaktadır . ekonomik problemlerin yanında ağız diş sağlığına öncelik verilmemesi diş problemlerine olan bakış açısı diş hekimi korkusu genel tedavi sistemindeki aksaklıklar gibi sebepler ağız sağlığında başarıya ulaşmayı engelleyen diğer faktörlerdir . özellikle de ülkemiz gibi genç nüfusu fazla olan ülkelerde koruyucu diş hekimliği hizmetlerini erişimi kolay kaliteli ve en ekonomik yöntemle ve profesyonel sağlık personeline en az ihtiyaç duyulacak şekilde sağlamak gerekmektedir . okul tarama çalışmalarında temel olarak florlu diş macunu ile doğru fırçalama alışkanlığı kazandırılması profesyonel olarak hekim tarafından veya self fırça ile florlu jel flor vernik antibakteriyel ajan uygulaması atravmatik restoratif tedavi ve fissür örtücülerin yapılması gibi işlemler öne çıkmaktadır . dental plağın florlu diş macunları ile diş fırçalama ve diğer destekleyici yöntemler ile mekanik olarak uzaklaştırılması plak kontrolünde ve diş çürüklerinden korunmada tüm dünyada en yaygın olarak tavsiye edilen yöntemdir . ayrıca yüksek çürük aktiviteli çocuklarda florlu diş macunlarının artmış konsantrasyon artmış kullanım sıklığı ve etkin fırçalama ile daha etkili sonuçlar elde edildiği bildirilmektedir . florlu ağız gargaraları diş çürüğünden korunmada en güvenli ve etkili yöntemlerden bir tanesidir . bu etki farklı araştırmacılara göre ila arasında değişmektedir . flor jel uygulamasında uygulama yöntemleri arasında fark bulunmadığı yakın dönemde rapor edilmiştir diğer yandan uygulama sıklığının yıllık olması gerektiği ve sıklık arttıkça etkinlik düzeyinin yükseldiği düşünülmektedir . yapılan çalışmalarda flor verniklerin yıl düzenli uygulandıklarında çürük sıklığını oranında azalttığı belirtilmektedir . art nin başarısında önemli unsurlardan biri uygun restoratif ve koruyucu özelliğe sahip restorasyon materyalinin seçimidir . eçç enfeksiyöz bulaşabilen bir hastalıktır ve vertikal geçiş gösterir . çocukluk döneminde çürük riskinin belirlenmesinde anneye ait faktörler önemli yer tutmaktadır . fakat ülkemiz genelinde şikayet olmadan diş hekimine başvurma alışkanlığı olmadığından bu durumun gerçekleştirilmesi oldukça zordur . bireylerin çocuk yaştan itibaren düzenli olarak diş hekimi kontrolüne tabi tutulmasına yönelik uygulamaların gerçekleştirilmesi sağlık sisteminde yapılacak köklü değişiklikler ile diş hekimi kontrollerine gitmeyen hastaların veya çocuklarını götürmeyen bireylerin ağız ve dişlerinde oluşan problemlerin sigorta kapmasından çıkarılması gibi yenilikler düşünülebilir .
623
105
INSTAGRAM’DAKİ INFLUENCER’LARIN TAKİPÇİLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
web . teknolojilerinin gelişmesiyle sosyal medya araçları ortaya çıkmış ve bu araçlar günlük yaşantımızın önemli bir parçası haline gelmişlerdir . sosyal medyanın kullanıcılar üstündeki etkisi artmaya başladıkça görüşleri izleyicileri tarafından dikkate alınan ınfluencer olarak adlandırılan kişiler göze çarpmaya başlamışlardır . ınfluencer ların kitlelerle hızlı ve etkili iletişimi markaların da dikkatini çekmiş ve markalar ürünlerini veya hizmetlerini daha geniş kitlelere ulaştırmak için ınfluencer ların sosyal medyadaki gücünü kullanmaya yönelmişlerdir . bu iş birlikleri günümüzün en önemli pazarlama faaliyetlerinden biridir ve ınfluencer marketing olarak adlandırılmaktadırlar . bu çalışma ınstagram daki ınfluencer ların takipçileriyle aralarındaki ilişkileri ölçmek amacıyla yapılmıştır . araştırmada veri toplamak için anket yapılmıştır . anket formu öğrencilere elektronik ortamda gönderilmiş ve katılımcı ile gerçekleştirilmiştir . anket ile toplanan veriler spss programı ile analiz edilmiştir . çalışmanın bulgularına göre cinsiyet ve eğitim seviyesi faktörlerinin ınstagram da takip edilen alanlarla ilişkisi olduğu cinsiyetin satın alma kararları üzerinde etkili olduğu ve ınstagram da geçirilen zaman ile ürün satın alma arasında bir ilişki olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır . elde edilen sonuçların kurumlara ınstagram üzerinde hedef kitlelerine göre yapacakları ınfluencer seçiminde faydalı olacağı düşünülmektedir .
teknolojinin gelişmesiyle birlikte internet günümüzün en yaygın ve en etkili iletişim aracı haline gelmiştir . sosyal medyanın insanlara sunduğu bir başka önemli özellik ise kullanıcıların içerikleri kendi istekleri doğrultusunda hem üreten hem de tüketen bireyler olmalarına imkan vermesidir . bu sebeple işletmeler geleneksel pazarlama yöntemlerini bırakıp sanal dünya üzerinden pazarlama yapma faaliyetlerine ağırlık vermeye başlamışlardır . bu yeni yöntem daha geniş bir hedef kitlesine ulaşma imkanı sağlayıp maliyetleri düşürme fırsatı sunmuştur . dijital pazarlama işletmeler ile müşterilerin hızlı bir şekilde birebir iletişim kurmalarını sağlamıştır . bu sebeple günümüzde ağızdan ağıza iletişimin en yoğun ve etkili yaşandığı yer sosyal medyadır . ınstagram maliyeti düşük etkileşim gücü yüksek bir platform olduğu için küçük işletmeler için önemli bir satış ve tanıtım aracı olarak görülmektedir . mikro ınfluencer terimi daha az takipçi sayısına sahip olanlar için kullanılır . makro ınfluencer ların markalar tarafından tercih edilme sebepleri erişim gücü ve görünürlük yaratma imkanlarıdır . firmalar rakip firmalara karşı avantaj sağlamak için tüketiciye ulaşabilecekleri en etkili kanalları belirleme ihtiyacındadırlar . ınfluencer marketing kavramının türkçe literatürde oturmuş bir karşılığı olmadığı bu kavramın çeşitli kaynaklarda fenomen pazarlaması nüfuz pazarlaması hatırlı pazarlama ya da etkileyen pazarlaması olarak kullanıldığı belirtilmektedir . diğer bir deyişle ınfluencer marketing sosyal medya kanallarında yüksek takipçi sayılarına sahip ınfluencer ların paylaşımlarıyla bir ürün ya da hizmet hakkındaki deneyimlerini takipçilerine aktarmasıdır . ıab ınfluencer pazarlama raporu nda markaların ınfluencer larla çalışma şeklini ücretli ürün karşılığı ve etkinliğe davet olmak üzere kategoride incelenmektedir . dijital ortamlara göre değerlendirildiğinde ise markalar ürün yerleştirmeyi çeşitli web sitelerinde oyunlarda ve çeşitli sosyal ağlarda kullanmaktadır . bu çalışmada veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmıştır . verileri analiz etmek için tanımlayıcı istatistik yöntemleri güvenilirlik analizi ki kare testi ve t testi yapılmıştır . yapılan analiz sonuçlarına göre bu çalışmaya katılan katılımcının si kadın ü erkektir . katılımcıların si yıldan az i yıl ve üzeri süreler ile ınstagram hesabına sahiptir . yani cinsiyet ile son bir yılda ınstagram da ınfluencer lar tarafından tanıtılan bir ürünü satın alma arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir . ayrıca yaş grubunun ınstagram da daha fazla zaman geçirdiği görülmektedir . h eğitim seviyesi ile ınstagram da geçirilen zaman arasında ilişki vardır . tablo e bakıldığında sig . değeri olup ten küçük olduğu için h hipotezi kabul edilmiştir . iki grup arasında ortalamalara bakıldığında kadınların ortalaması tir . tam olarak ifade etmek gerekirse kadınlar son bir yılda ınstagram da ınfluencer lar tarafından tanıtılan ürünleri erkeklere göre daha fazla satın almıştır . diğer bulgulara bakıldığında kadınların erkeklere göre daha fazla alışveriş yapmış olduğu görülmektedir .
395
164
Ülkemiz Ana Ürün Koşulları İçin Geliştirilen Mısır Hat ve Melezlerinde Verim ve Verim Unsurları İçin Melez Gücünün ve Kombinasyon Yeteneklerinin Belirlenmesi
bu araştırma ve yetiştirme sezonlarında bursa ekolojik koşullarında yürütülmüştür . araştırmada materyal olarak ana hat test edici hat ve bu ebeveynlerin line x tester yöntemiyle oluşturulan melez mısır kombinasyonu kullanılmıştır . araştırmada yer alan her bir genotipin verim ve verim unsurları için melez gücünün ve kombinasyon kabiliyetleri incelenmiştir . deneme tesadüf blokları deneme desenine göre tekerrürlü olarak yürütülmüştür . denemede yer alan ebeveynler ve melezler üzerinde çiçeklenme gün süresi bitki boyu koçan yüksekliği bin dane ağırlığı tane koçan oranı ve tane verimi özellikleri incelenmiş ebeveynlerin gkk melezlerin ise ökk ile hs ve hb değerleri belirlenmiştir . kombinasyon yeteneği analizine göre en yüksek gkk değeri bzm ana hattı ve frmo test edici hattından elde edilmiştir . bzm x frb bzm x frb ve bzm x frb melezlerinde yüksek tane verimi elde edilmiştir . bzm x frb melezinde . ile pozitif önemli ökk değeri elde edilmiştir . hs değeri koçan yüksekliği karakterinde . ile en düşük tane verimi karakterinde . ile en yüksek değer tespit edilmiştir . hb değerinde ise koçan yüksekliği karakterinde . ile en düşük tane verimi karakterinde . ile en yüksek değer tespit edilmiştir .
çeşit geliştirme çalışmalarında başarı sahip olunan varyasyonun genişliği ve bu varyasyondan doğru seçim yapabilme ile doğru orantılıdır . mısır ıslah programlarında en önemli hedeflerden birini doğrudan ticari üretimde kullanılabilecek melez genotiplerin elde edilmesinde ebeveyn olarak kullanılabilecek kendilenmiş hatların geliştirilmesidir . bir hattın melez dölüne arzulanan performansı aktarabilme yeteneği o hattın kombinasyon kabiliyeti olarak tanımlamıştır . ikinci çapada kg da saf azot verilmiştir . araştırmada incelenen özellikler mısır teknik talimatına göre aşağıda belirtilen şekilde yapılmıştır . toprak yüzeyinden üst koçanın bulunduğu boğuma kadar olan kısım ölçülerek ortalaması bulunmuştur . hasat edilen parsellerdeki koçanlardan elde edilen taneler tane nemine göre düzeltilerek birim alan tane verimi bulunmuştur . çiçeklenme gün süresi bitki boyu koçan yüksekliği bin tane ağırlığı tane koçan oranı ve tane veriminde genotipler ve ebeveynler arası farklılıkları ile ebeveynlere karşı melezlerin önemli olduğu görülmektedir . melezler arasındaki farklılıklar tane koçan oranı hariç diğer tüm karakterlerde önemli bulunmuştur . ayrıca analar ile babalar arasındaki interaksiyon bitki boyu ve tane veriminde önemli çıkmıştır . en erkenci melez gün ile bzm x frmo bzm x fr frmo bzm x frb ve bzm x frb melezleridir . en geççi ise gün ile bzm x frb ve bzm x frb melezleridir . melezlerin tümü önemsiz ökk değerlerine sahip olmuştur . bulgularımız konu ile yapılan çalışmalarda araştırmacıların çalıştıkları genetik materyalin çeşitliliğine göre benzer ve farklı değerler elde etmişlerdir . . f kombinasyonlarının koçan yükseklikleri bakımında ökk değerleri incelendiğinde melezlerin tanesinin negatif önemsiz tanesinin ise pozitif önemsiz olduğu belirlenmiştir . melezlerin genotiplerde belirlenmiş bin tane ağırlığı . g ile . g arasında değişmiştir . melezlerin genotiplerde belirlenmiş tane koçan oranı ile arasında değişmiştir . en düşük tane koçan oranını bzm x frb melezi en yüksek tane koçan oranını ise bzm x frmo melezi ise sahip olmuştur . verim bakımından ana ebeveynlerin tane verimi . kg da ile . kg da arasında değiştiği testerlerden elde edilmiş tane veriminin ise . kg da ile . kg da olduğu tespit edilmiştir . bzm bzm ve bzm kendilenmiş mısır hattı pozitif önemli bzm ve bzm kendilenmiş mısır hattı negatif önemli gkk değere sahip olmuştur . bzm x frmo bzm x frmo bzm x frb melezleri ise negatif önemli ökk değerine sahip olduğu tespit edilmiştir . araştırmada incelenen özelliklerde melez kombinasyonları için belirlenmiş heterosis ve heterobeltiosis değerleri çizelge ve çizelge da verilmiştir . heterosis oranları çiçeklenme gün süresinde . ile . bitki boyunda . ile koçan yüksekliğinde . ile . bin tane ağırlığında . ile . tane koçan oranında . ile . tane veriminde . ile . arasında değişmiştir .
519
187
ORGANİK ÜRÜN TERCİHİNDE TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI ÜZERİNE ETKİLİ FAKTÖRLERİN LOGİT REGRESYON ANALİZİ İLE TAHMİNLENMESİ
bu çalışma samsun il merkezindeki tüketicilerin organik ürünlere yönelik davranışlarını ve organik ürünleri tercih etmelerinde etkili olan faktörleri belirlemeyi amaçlamaktadır . bu amaçla samsun il merkezinde ikamet eden tüketici ailesiyle görüşülmüştür . araştırma ile organik ürünlere ulaşabilme kolaylığı eşin eğitim düzeyi organik ürünlere fazladan ödeme yapmayı kabul etme gıda maddelerinin sağlığa olan etkilerini önemseme organik olmayan ürünlerin sağlığa zararlı olduğunu düşünme organik tarım konusunda tam bilgi sahibi olma ve aileye gelir getiren kişi sayısındaki bir birimlik artışın organik ürün tüketimini arttırdığı tespit edilmiştir . öte yandan organik tarımın en önemli unsuru olan kontrol ve sertifikasyonla ilgili olarak tüketici bilincinin oluşmadığı sonucuna varılmıştır . tüketicilerin organik ürünlere rahatlıkla ulaşabilecekleri süpermarketler pazarlamada etkin şekilde kullanılmalıdır .
organik gıda pazarı küresel ölçekte sürekli olarak büyüme eğiliminde olan bir sektördür . rekabet yalnızca sanayi ya da hizmet üreten işletmelerde yaşanmamaktadır . ancak belli sosyal sınıfta ve bilinçte olan tüketiciler için bu kriterler bir ürünün satın alınmasıyla ilgili karar vermede yeterli olmamaktadır . bu çalışmalarda genel olarak tüketicinin organik kavramını nasıl algıladığı tüketici tutumları talebi etkileyen konular ve organik ürünlerin yaygınlaşmasını kolaylaştıran ya da engelleyen faktörler üzerinde durulmuştur . üniversite mezunu olma oranı aile reislerinde eşlerde ise dir . organik ürünleri güvenli bulmuyorum diyenler oranında iken buna kesinlikle katılmıyorum organik ürünler güvenlidir diyenler düzeyinde bulunmuştur . tüketicilerin sinin ürünler üzerindeki bilgileri okuduğu saptanmıştır . tüketicilerin en yüksek oranla taze meyve sebze konserve gıdalar ve dondurulmuş ürünlerde kalıntı olduğunu düşündükleri görülmektedir . tüketicilerin i organik ürünlerin sertifika ile birlikte satılması gerektiği konusunda bilgi sahibi iken unun bu konuda bilgi sahibi olmadığı anlaşılmıştır . tüketici ailelere ne zamandır organik ürün tüketmektesiniz şeklinde soru yöneltilmiş ve inin yalnızca son üç aydır organik ürün tüketmekte olduğu anlaşılmıştır . tüketimi sağlayacak en başta gelen faktörün fiyatlar olduğu oranı ile anlaşılmıştır . ekonomik faktörlerdeki iyileşmenin organik ürün tüketim düzeyini olumlu yönde etkileyeceği açıkça görülmüştür . organik ürünlerin yalnızca lezzetli olmasını önemseyenlerin oranı gibi düşük bir düzeyde kalmaktadır . özellikle değişken sayısının artırılması birçok istatistiksel sorunu beraberinde getirir . modelin katsayılarının bireysel anlamlılık testi dışında genel anlamlılığı test edilmek istenirse modelin uyum iyiliği için regresyon analizinde belirli değişkenler varken ve yokken değerlendirme yapmak suretiyle bunların açıklayıcılık gücüne katkı yapıp yapmadıkları belirlenir . modelin uyum iyiliğini test etmek amacıyla hosmer lemeshow testi de uygulanmıştır . organik ürünlere fazladan ödeme yapmaya razı olanların organik ürünleri tüketme eğiliminde ne yönde ve ne kadar etki ettiği araştırılmak istenmiş ve modele dahil edilmiştir . buna göre organik ürünlere ulaşmada ve temin etmede zorluk yaşamayan bir tüketicinin organik ürünlere ulaşmada zorluk yaşayan bir tüketiciye göre organik ürünleri tüketme olasılığı kat daha fazladır . bu faktöre ait değişkenin düzeyinde istatistiki olarak anlamlı olduğu bulunmuştur . yani organik olmayan ürünlerde insan sağlığına zararlı maddeler olduğunu düşünme eğilimindeki bir birimlik artış organik ürünlerin tüketim olasılığını kat artıracaktır şeklinde yorumlanabilir . tatil harcamaları yüksek olan bireylerin lüks tüketim eğilimde oldukları ve organik ürün tüketme olasılıklarının daha yüksek olabileceği düşüncesiyle modelde yer almıştır . elektrik su yakıt giderleri ise zorunlu harcamalardır ve organik ürün tüketiminin harcamalardan etkilenip etkilenmediğinin araştırılması için modelde yer verilmiştir . logit regresyon modeli sonuçları değerlendirildiğinde organik ürün tüketiminin artırılmasında en etkili faktörün organik ürünlerin tanıtımı olduğu sonucuna varılmıştır . tüketiciler daha çok organik sebze meyve tüketmek istemektedir . araştırma bölgesinde tüketicilerin yaklaşık si organik ürünlere güvenmediği için bu ürünleri tüketmemektedir .
407
110
TOHUM AĞACI DOĞAL GENÇLEŞTİRME YÖNTEMİNİN KARAÇAM (Pinus nigra subsp. pallasiana)’DA UYGULANMASI, ESKİŞEHİR-TANDIR ÖRNEĞİ
karaçam türkiye nin önemli ağaç türlerinden biridir . ülkemizde karaçamın gençleştirilmesinde genellikle siper işletmesi tercih edilmektedir . doğal gençleştirmeyi sağlamak amacıyla alanda bırakılan belirli sayıdaki tohum ağaçlarından gelen tohumlarla yeni gençliği oluşturmada kullanılan yöntemlerden biri de tohum ağacı yöntemidir . bu çalışmada eskişehir tandır mevkiindeki . ha karaçam meşceresinin ve yıllarında başlayan gençleştirme çalışmaları araştırılmıştır . araştırma sahasında tohum ağacı doğal gençleştirme yöntemine benzer şekilde hektarda ortalama tohum ağacı bırakılmıştır . ayrıca sahada fidan dikimi yapılmıştır . araştırma kapsamında tandır mevkiindeki birer yıl arayla tensile alınan sahalar ve müdahale görmeyen aynı özelliklere sahip yan meşcere üzerinde incelemelerde bulunulmuştur . her sahadan adet rastgele seçilen tohum ve örnek ağaçlar üzerinde çap boy ve tepe tacı özellikleri belirlenmiştir . ayrıca tensile alınan sahalarda tohumdan gelen ve dikimle gelen fidanlar araştırılmıştır . tohumdan gelen fidanların tohum ağacına olan uzaklığı ve bakıya göre dağılımı incelenmiştir . ayrıca yaşında dikilen tüplü fidanların başarı oranı belirlenmiştir . sonbaharında veri toplama ve ölçüm işlemleri tamamlanmıştır . çalışma sonucunda ölçülen ve tespit edilen değerler müdahale gören ve görmeyen sahalar bakımından irdelenmiştir . . ha lık toplam çalışma alanında yaklaşık tohumdan gelen fidan sayısı . adet olarak hesaplanmıştır . böylece m de . adet tohumdan gelen fidan tespit edilmiştir . tohumdan gelen fidanların tohum ağacına göre en fazla yaşayan oranının kuzey yönünde olduğu tespit edilmiştir . tohumlama mesafesine göre ise en fazla . . ve . metreler arasında dağılış gösterdiği belirlenmiştir . tohum ağacı doğal gençleştirme yöntemi düşük bonitetli eskişehir tandır mevkiindeki karaçam meşceresinin doğal gençleştirilmesinde kısmen başarılı sonuç vermiştir . yöntemin uygulanmasında tohum takviyesi ile başarı oranı yükseltilebilir . ülkemizde farklı türlerin bazı yetişme ortamlarında yöntemin uygulanabilirliği araştırılmalıdır .
türkiye mevcut orman varlığının unu oluşturan anadolu karaçamı dünya üzerindeki yayılış alanları içinde en geniş yayılışını türkiye de yapmaktadır . tür genellikle metreler arasına görülmektedir . yarı ışık ağacı olan karaçam iyi bonitetlerde sipere karşı daha dirençliyken daha düşük bonitetlerde gölgeye dayanıklılığı azalır . metreye kadar tohumlama mesafesi içerisinde gençlik gelebilmektedir . ülkemizde karaçamın gençleştirilmesinde genellikle siper işletmesi tercih edilmektedir . doğal gençleştirme yöntemlerinden biri de tohum ağacı doğal gençleştirme yöntemidir . tohum ağacı doğal gençleştirme yöntemi üzerine birçok çalışma yapılmıştır . bu çalışmada eskişehir orman işletme şefliği orman sınırları içerisinde bulunan tandır mevkiindeki . ha karaçam ormanının ve yıllarında başlatılan gençleştirme çalışmaları tohum ağacı doğal gençleştirme yöntemine göre değerlendirilmiştir . numaralı gençleştirme sahası enlem ve boylamları arasında bulunmakta olup yükselti rakımları metreler arasında değişmekte ve çalışma alanı kuzey bakıda yer almaktadır . derinlik kademesine göre toprak özellikleri tablo de verilmiştir . sosyal baskıya karşı bölme ihatası yapılmış diri örtü ot alma ve kültür bakımı gerçekleştirilmiştir . ve tensil sahalarının her birinde tohum ağacı rastgele olarak seçilmiştir . ortalama tepe tacı çapı sırasıyla . m . m ve . m olarak belirlenmiştir . incelenen fidanların her bir saha içerisindeki tohum ağacına göre ortalama dağılış yönü şekil de ve ortalama uzaklık değerleri şekil te grafik olarak verilmiştir . uzaklık n ortalama sb sb sb sb . d . e . c . d . a . b . a . a . a . a . b . ab . cd . c e . f aynı sütundaki aynı küçük harfler arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark yoktur . sb alanında incelenen her adet sayım noktasındaki çukurdan adet sb alanında incelenen her adet sayım noktasındaki çukurda adet yaşayan fidan bulunmuştur . dikilen fidanların ortalama yaşama yüzdesi sb de . sb de . olarak tespit edilmiştir . tepe taçları yuvarlak kabul edilerek hesaplandığında tohumlama kesimi sonrasında kapalılığın ortalama . oranında olduğu belirlenmiştir . ülkemizde geniş alanlarda yayılış gösteren orman ağacı türleri çok farklı yetişme ortamlarında bulunmaktadır . diğer yandan tohum ağacı doğal gençleştirme yönteminde genel olarak hektarda bırakılması gereken tohum ağacı adet olarak belirtilmektedir . yöntem tohumdan gençleştirme ve fidan dikiminin birlikte uygulanmasına imkan veren bir yöntemdir tohumdan gelen fidan belirlenmiştir . bundan dolayı tohumdan gelen fidanların sağlıklı başarılı ve daha iyi gelişen bir gençlik oluşturması için gençleştirme alanındaki diri örtüyle mücadele edilmelidir . tohum ağacı doğal gençleştirme yöntemi üzerine yapılan yabancı kaynaklı çalışmalarda yöntemin sarıçam sahilçamı ve birçok tür için başarılı sonuçlar verdiği belirlenmiştir . ülkemizde de tohum ağacı doğal gençleştirme yöntemi meşe türleri kızılçam sarıçam karaçam sedir ve fıstıkçamı gibi ışık veya yarıışık ağaçların doğal gençleştirilmesinde küçük alanlarda denenmelidir .
472
259
ORTA ASYA SINIRLARINA UYGUR GÖÇÜ
günümüzde ili nehri vadisindeki doğu kazakistan bölgesinde iki farklı uygur topluluğu mevcuttur . çin ve kazakistan arasındaki sınır . yüzyılda ilk uygur ailelerinin rus imparatorluğuna göçünden beri birkaç göçe uygun ortam sağlayan vadinin kesişme noktasıdır . en eski göçmen uygur topluluğu lerdeki göçmenlerin torunlarıdır . uygur aileleri kendileri ile qing imparatorluğu askerleri arasına mesafe koymak için rus imparatorluğuna göç etmiştir . ikinci gurup ve larda sscb ye göç edenler ve onların çocuklarıdır . ten e kadar ili vadisi bölgesinde bulunan şincang dan sscb ye . den fazla uygur ve kazak göçü büyük tarihi bir olaydı . bu göç hareketi ili vadisindeki çin ile rusya sınırlarında göçe ilişkin hareketlerin son dizisidir . ili vadisi uluslararası sınırı kesiştirir . sovyet döneminde bu konu ile ilgili tarihi araştırmalar çok sınırlı kalmıştır ve hala bu konuya dair ingilizce materyallere erişim oldukça sınırlıdır . bu göç çin sovyet sınırının iki tarafında yaşayan uygurların hayatında oldukça önem taşır ancak hala o dönemin iki komünist dev arasındaki ilişkinin en az bilinen kısımlarından biri olmayı sürdürmektedir . şincang dan göç eden uygurlar sovyet uygurlarının sosyal ve kültürel hayatında kritik bir rol oynamıştır ve bu gerçek diasporik çalışmalar açısından ilgi çekicidir . bu makalenin amacı larda çin den sscb ye göç eden ve günümüzde orta asya ülkelerinde yaşayan olayın katılımcıları ve görgü tanıdıkları olan uygurlar ile röportaj yaparak tarihsel ve etnografik bağlamı aydınlatmaktır .
ili vadisi yerel uygurlar ve kazaklar tarafından yettisu olarak bilinen zengin bir tarım bölgesidir . bu dalganın erken göçmenleri sınırdaki eski evlerine dönmek için sovyet hükümetinden davet avantajına sahip olup sovyet pasaportunu taşıyorlardı . urumçi bölgesinde hem tarım hem de inşaat mühendisliği birimi kuruldu . hükümet her bir kişiye rubleye kadar hibe ve yeni göçmenlerin çiftçiliğe başlamasına yardımcı olmak için çiftlik hayvanları verdi . onların gurubu aile ile birlikte ili nehri üzerinden tekneyle kuzey kırgızistan a yola seyahat edecekti . o hayatı boyunca rusça öğrenmedi ve daha sonra köy okulunda tarih öğretmeni oldu . te kruşçev merkez komitesinin şubat plenumu nun sonunda kuzey kazakistan batı sibirya ve altay ın bozkırlarını tarım arazilerine değiştirmeye çalışan virgin lands programı nı ilan etti . den itibaren çin yetkililerinin mutabakat anlaşmasıyla sovyetler pasaportlarını sovyet vatandaşları topluluğu aracılığıyla yayıyorlardı . lerin başında ve ortalarında onlar göç etmeye istekli kişileri bulmada zorluk çekti . bu araçlardan biri belirgin bir şekilde çin tarzı bir siyasi kampanyası geliştirmekti . mayıs sonlarında birkaç yüksek rütbeli azınlık kadrosu yerel milliyetçiler olarak açıklandı ve görevden alındı . mcmillen yüz çiçek hareketi döneminde yerli milliyetçilere karşı düzeltme hareketi sürdürülüp özellikle azınlıkların gelenek ve örf adetlerine önceki gibi saygı göstermek ve şincang ın özel durumuna bakarak iş yapma konusunun tersine döndüğünü ifade eder . çin iç politikaları şincang da icra edildiğinde her zaman benzersiz bir gerginlik ortaya çıkmıştır . bu radikal politikalar yüzünden açığa çıkan sosyo ekonomik çalkantı uygur ve kazak ailelerinin birçoğunun sscb ye taşınmayı düşünmesini beraberinde getirdi . onüç yaşındaki çocuklar ve büyükler çalışmaya ve siyaset öğrenme kurslarına gönderildi . okullar fabrikalar ve devlet daireleri hareketin bir göstergesi olarak kapatıldı . bu siyasi hareketlerin yoğunluk derecesini kıyaslamak bile zordu . yılının sonbaharında sscb elinde pasaport olup olmamasına bakmaksızın göç etmek isteyen herkes için horgos ta sınırlarını açtı . tutuklananların bir kısmı çin komünist partisi üyesiydi partiden ihraç edildiler ve sırayla görevlerinden atıldılar . tutuklananlar arasında en çok bilinenlerden biri uygur yazar ve çin halk temsilciliği kongresi üyesi zunun kadiri idi . son on yılda sovyetler birliği çin ilişkileri düzelmeye başladığında sınırı geçmekte başarılı olan kızının onu ziyaretine izin verildi ve almatı da vefat etti . o çocuk hemen yanında ekmek olup olmadığını ve yanındaki sebzelerle ekmeği değiştirmek istediğini söyledi . ahmetcan onlara sscb ye gitmek isteyip istemediklerini sordu . kocası vefat etmiş ve üç kızı çoktan evlenmişti onlarda yakınlarda yaşıyordu . o çok utandı ama mukaddes teyze onun ellerini ve ayaklarını kendi yıkadı . deki göç sırasında sscb ye taşınan göçmenlerin büyük çoğunluğu çin sovyet ilişkilerinin ve şincang da hedeflenen sovyet politikalarının mantıksal sonucu idi . yerli olanlar daha çok ruslaşmış yeni gelenler ise rus dilini bilme konusunda daha zayıf idiler .
405
206
Kışlık Yulaf (Avena sativa spp.) Genotiplerinin Verim ve Teknolojik Özellikleri Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi
bu çalışmada yılları arasında orta anadolu şartlarında yetiştirilen toplamda adet yulaf materyali kullanılmıştır . tane verimi ile incelenen teknolojik özellikler arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır . yulaf genotiplerinin tane verimi bin tane ağırlığı hektolitre ağırlığı protein oranı yağ oranı beta glukan asit deterjanda çözünmeyen lif nötr deterjanda çözünmeyen lif ve selüloz oranları tespit edilmiştir . tane verimi ile özellikler arasında önemli bulunan korelasyonlar ve regresyonlar incelenmiştir . yulaf genotiplerinin ortalama tane veriminin . kg da olduğu tane verimi potansiyelinin kg da a kadar çıktığı tespit edilmiştir . tane verimindeki artışa paralel olarak bin tane ağırlığı ve beta glukan oranı etkilenmemiş protein oranı yağ oranı hektolitre ağırlığı adf miktarı azalmış ndf ve selüloz miktarı artmıştır . incelenen özelliklerin değişim aralıkları ve ortalaması protein oranı . . yağ oranı . . hektolitre ağırlığı . . kg bin tane ağırlığı . . g beta glukan . . adf . . ndf . . selüloz . . olarak tespit edilmiştir .
yulaf buğday ve arpaya göre oldukça yeni bir kültür bitkisidir . yulaf insan ve hayvan beslenmesinde kullanılabilecek faydalı bir üründür . yulafın insan beslenmesinde daha fazla yer alması daha verimli ve kaliteli yulaf çeşitlerinin endüstriye kazandırılması önem arz etmektedir . yulafın tane verimi ve kalitesi ürünün değerini belirlemektedir . hava ve tane doldurma döneminde aşırı yağışlı olmayan serin yaz döneminde yüksek kalitede ve en yüksek yulaf verimine ulaşmışlardır . yulaf hayvan yemi ve insan gıdası olarak değişik alanlarda kullanılmaktadır . buna rağmen yulafın üretimi ve tüketimi olması gereken seviyelerde değildir . e göre gerhardt fibreterm marka cihazla tespit edilmiştir . verim ile önemlilik gösteren özellikler arasındaki regresyonlar incelenmiştir . yıllar itibari ile ortalama yulaf tane verimlerinde yağışa bağlı olarak farklılıklar olmuştur . bitkinin sapa kalkma ve kardeşlenme döneminde yağış verime olumlu katkı yapmaktadır . yulaf genotiplerinin ortalama hektolitre ağırlığı . kg olarak tespit edilmiştir . tane verimi ile hektolitre ağırlığı arasında korelasyon katsayısı . olup istatistiki olarak düzeyinde önemli bulunmuştur . yulaf genotiplerinin ortalama protein oranının . olduğu tespit edilmiştir . yulaf bitkisi yüksek protein içeriği nedeniyle diğer hububatlardan öne geçmektedir . besin değeri yüksek protein kalitesine ve özel protein bileşimine sahiptir . a yulaf genotiplerinde verim ve kalite özelliklerini inceledikleri bir çalışmada protein ile tane verimi arasında negatif ve önemli korelasyon belirlemişlerdir . beta glukan oranı yulaf genotiplerinde çeşit çevre ve yetiştirme şartlarına göre değişmektedir . tane verimi ile adf arasındaki korelasyon katsayısı . olup istatistiki olarak düzeyinde önemli bulunmuştur . tane verimi ile adf arasındaki regresyon eşitliği adf . . verim kg da düzeyinde önemli olmuştur . a yulaf genotipinin tane verimi ve kalite özelliklerini inceledikleri bir çalışmada adf değerinin . ile . arasında değiştiğini adf ile verim arasında negatif ve önemsiz korelasyon olduğunu belirlemişlerdir . yulaf genotiplerinin ortalama ndf değeri . en düşük ndf değeri . en yüksek ndf değeri . olarak belirlenmiştir . tane verimi ile teknolojik özellikler arasındaki ilişkinin bin tane ağırlığı ve beta glukan hariç önemli olduğu belirlenmiştir . tane verimindeki artışa paralel olarak bin tane ağırlığı ve beta glukanın etkilenmediği protein oranı yağ oranı hektolitre ağırlığı ve adf miktarında azalma ndf ve selüloz miktarındaki artışın istatistiki olarak önemli olduğu belirlenmiştir .
385
160
Çocuklarda Nefes Tutma Atakları
nefes tutma atakları erken çocukluk çağında yaygın görülen epileptik olmayan tekrarlayıcı olaylardandır . bu ataklar bazı emosyonel uyaranlarla tetiklenen kısa apne epizotlarından oluşmaktadır . nefes tutma atakları genellikle altı ile aylar arasındaki çocuklarda başlar . nefes tutma atakları siyanotik ve pallid tip olmak üzere ikiye ayrılır . bu iki tipin ortaya çıkış mekanizmaları farklıdır . siyanotik tipte yoğun solunum inibisyonu ile beraber hafi f kardiyak etki var iken pallid tipte güçlü kardiyak inhibisyon ile beraber hafi f solunumsal etki vardır . nefes tutma ataklarının tanısı büyük ölçüde karakteristik anamnez ve klinik bulgulara dayanır . ayırıcı tanıda epilepsi ve kardiyolojik hastalıklar düşünülmelidir . ayırıcı tanı için ekg kaydı ve video eeg izlemi çok az hastada gerekebilir . nefes tutma atakları olan çocuklarda herhangi bir antiepileptik tedavi gerekmez ve prognoz mükemmeldir .
çocuklarda nefes tutma atakları çocukluk çağında sık rastlanan bazen konvulsiyon ile karıştırılabilen ve gereksiz antiepileptik tedavi verilen iyi huylu olmasına karşın olaya şahit olanları ve aileyi paniğe sokabilen epileptik olmayan tekrarlayıcı istemsiz ve refl eks bir klinik tablodur . ataklar arasındagünler olabileceği gibi bir yıl kadar bir süre de olabilir . siyanotik nefes tutma ataklarının gelişim basamakları şekil de özetlenmiştir . ayrıca uzamış ekspiryumun arteriyel oksijen satürasyonu sn içinde mmhg nın altına düşürdüğü ve sn içinde bilinç kaybına yol açtığı bununla beraber apne periyodu boyunca inspiratuar akımın olmadığı ve ekspiratuvar kas aktivitesinin parsiyel veya tam kapalı glottisle düşük akciğer hacimlerinde devam ettiği gösterilmiştir . nefes tutma ataklarının nöropatik ailelerin nöropatik çocuklarında görüldüğü düşünülmüştür . nefes tutma atakları olan çocukların unun öfke nöbetleri hiperaktivite inatçılık gibi davranış problemleri olduğu raporlanmıştır . plasebo grubundaki hiçbir çocukta tam remisyon görülmezken . unda den fazla azalma bildirilmiştir . bir çalışmada nefes tutma ataklarının insidansı . bulunmuşken soluk ataklar olarak hesaplanmıştır . çocuk generalize tonik klonik nöbet geçiriyormuş zannedilebilir . gelişen bilinç kaybının mekanizmasına bağlı olarak soluk veya siyanotik renk değişikliği görülebilir . bu ataklar esnasında da siyanoz görülebileceği fakat siyanotik tip nefes tutma ataklarından daha hafi f olduğu bildirilmiştir . soluk tipte kısa bir asistol periyodu vardır ve bu okülokardiyak uyarı ile daha belirgin hale gelir . kardiyak monitörizasyonda asistol görülen bu ataklar spontandır ve vagus aracılı olduğuna inanılır . soluk ataklarda oküler kompresyon uygulanırsa kardiyak monitörizasyonda asistol eeg de yavaşlama ve voltaj supresyonu görülebilir . uzun qt sendromu nadir görülür fakat nefes tutma atakları olan çocuklarda ayırıcı tanıda mutlaka düşünülmelidir . kardiyojenik senkop ile soluk ataklarının ayırıcı tanısı zor olabilir çünkü her ikisinde de senkop görülür . tipik olarak çocuk ağlar morarır nefesini tutar ve sonrasında bayılır . aileboyunca lere kısa bir kardiyak asistol periyodunun ve serebral perfüzyon azlığının uzun dönemde beyin ya da kardiyak hasara sebep olduğuna dair kanıtın olmadığını anlatmak güçtür . annelerdeki stres nedeniyle ebeveynlerde tutum bozukluğu gelişme riski vardır . aileler nefes tutma atağı geçiren çocuğu her ne kadar kucağa almak istese de serebral anoksi periyodunun uzamaması için çocuğun yana yaslanmış pozisyonda tutulması gerektiği öğretilmelidir . klinik iyileşme hepsinde görülürken iki tanesinde tam iyileşme gözlenmiştir . nefes tutma atağı olan çocuğu doz aralığı mg kg gün olacak şekilde pirasetam kullanarak ve hb gr dl den düşük olanlara demir desteği vererek tedavi etmişlerdir . sonuç olarak kardiyak pillerin kullanımı medikal tedaviye cevap vermeyen ataklar sırasında kardiyo inhibisyonun gösterildiği ciddi olgularda düşünülmelidir . elli bir siyanotik nefes tutma atağı olan hastadan sekiz hastanın beklenmedik şekilde ani ölümleri rapor edilmiştir . nefes tutma atakları epilepsi ile karıştırılarak gereksiz antiepileptik ilaçlar kullanılabilir .
416
120
Gelecek Vizyonları Ölçeği Türkçe Formu: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması
öz . bu çalışmada ginevra sgaramella ferrari nota santilli ve soresi tarafından geliştirilen gelecek vizyonları ölçeğinin türkçeye uyarlanması amaçlanmıştır . araştırma lise öğrencisi üzerinde yapılmıştır . doğrulayıcı faktör analizi sonucunda ölçeğin türkçe formunun orijinal ölçekteki gibi üç boyutlu yapıda olduğu ve bu yapının kabul edilebilir uyum değerlerine sahip olduğu görülmüştür . ölçeğin toplam puanına ilişkin cronbach alpha iç tutarlık katsayısı . olarak hesaplanmıştır . yapılan korelasyon analizi sonucunda ingilizce ve türkçe formlar arasında yüksek düzeyde ve pozitif anlamlı bir ilişki dört hafta arayla uygulanan test tekrar test sonucundaki korelasyonun yüksek düzeyde ve anlamlı olduğu görülmüştür . ölçeğin madde toplam korelasyonlarının . ile . arasında değiştiği bulunmuştur . gvö nün yaşam doyumu ölçeği ile pozitif ve orta düzeyde kariyer uyum yetenekleri ölçeği ile pozitif ve yüksek düzeyde ilişkilere sahip olduğu görülmüştür . araştı ma sonucuna göre gvö nün ergenlerin kariyer yapısındaki umut iyimserlik ve kötümserliği bir arada değerlendiren geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olarak kullanılabileceği söylenebilir .
son yıllarda sosyo ekonomik değişiklikler ile birlikte iş koşullarında istikrarsızlık ve iş güvensizliği oluşmaktadır . dolayısıyla yaşam tasarımı yaklaşımının geleceğe dair olumlu yaklaşımları dikkate aldığı söylenebilir . erdoğmuş zorver ve korkut owen kariyer uyumu ve iyimserlik eğiliminin bir durumun olumlu yönlerine odaklanmaları açısından birbiriyle ilişkili olabileceğini belirtmektedir . alan yazında iyimserlik bir ucunda iyimserlik diğerinde kötümserlik olan iki kutuplu bir yapı olarak ele alınmıştır . genel olarak kötümserliği savunabilir ancak özel hayatlarında iyimser olabilirler . türkiye örnekleminde büyükgöze kavas ın yaptığı çalışmada kariyer uyum yeteneği ile iyimserlik arasında pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur . umut iyimserlik ve kötümserlik her ne kadar ayrı bir kuram ve araştırma konusu olsalar da terim olarak sıklıkla birbirlerinin yerine kullanılmaktadır . bileşenlerden birinin gelecekteki bir olayın meydana gelme olasılığına ilişkin bilişsel bir yapıyı ve ikincisinin ise hoş olayların beklentileriyle ya da iyi sonuçlarla ilgili duygusal bir yapıyı içerdiği ifade edilmektedir . umut iyimserlik ve kötümserlik arasındaki örtüşme ve ayrılma derecesi bu kavramların geleceğe yönelik olumlu yönelimi yansıtan genel bir boyutun göstergeleri olarak düşünülebileceğini göstermektedir . ölçeği uyarlama sürecine ilk olarak ölçeğin türkçeye uyarlama izni alınarak başlanmıştır . ölçeğin dilsel eşdeğerliğini incelemek için ise çalışmaya ingilizce öğretmeni katılmıştır . ölçekten örnek bazı maddeler şu şekildedir olumlu düşünen bir insan olduğumu düşünüyorum gelecek için umutlu olmak işe yaramaz aklımdakileri yapamayacağım bugün yapamadığım şeyleri gelecekte yapabileceğim . ölçeğin iç tutarlık güvenirlik katsayısı ise . olarak hesaplanmıştır . ölçekte ilgi kontrol güven ve merak olmak üzere toplam dört alt boyut bulunmaktadır . lise ve üniversite örnekleminde uyarlama çalışması yapılan ölçeğin dört faktörlü orijinal yapısının yapılan doğrulayıcı faktör analizi sonucunda korunduğu belirlenmiştir . gfı ve cfı nın . ve üzerinde olması iyi uyum değerine sahip olduğunu göstermektedir . nnfı olarak da isimlendirilebilen tlı değerinin . ve üzerinde olması modelin iyi uyum gösterdiğine işaret etmektedir . maddenin faktör yük değerinin . altında kaldığı görülmüştür . ölçeklerin toplam puan ve alt boyut puanları arasındaki ilişkiler incelendiğinde ölçek ve alt ölçekler arasında pozitif anlamlı ilişkilerin olduğu görülmektedir . gvö nün türkçe ve ingilizce formlarından elde edilen toplam puanlar arasındaki ilişkinin belirlenmesi için yapılan korelasyon analizi sonucunda anlamlı pozitif ve yüksek düzeyde bir ilişki bulunmuştur . ölçeğin alt boyutlarına ilişkin hesaplanan cronbach alfa iç tutarlık katsayısı iyimserlik alt boyutu için . kötümserlik alt boyutu için . ve umut alt boyutu için . olarak bulunmuştur . ölçeğin belirlenen bir grup öğrenciye dört hafta arayla uygulanması sonucunda ölçeğin toplam puanları arasında elde edilen korelasyonun . düzeyinde ve anlamlı olduğu görülmüştür . uyum geçerliği kapsamında yapılan korelasyon analizinde gvö ile yaşam doyumu ölçeği ve kariyer uyum yetenekleri ölçeği arasında pozitif anlamlı ilişkiler bulunmuştur . dilsel eşdeğerliğin belirlenmesi için yapılan korelasyon analizinde ölçeğin türkçe ve ingilizce formlarından elde edilen toplam puanlar arasında pozitif yüksek düzeyde anlamlı ilişki bulunmuştur . bulunan korelasyon değerlerinin gvö nün geçerliğine ilişkin önemli bir bulgu olduğu şeklinde yorumlanabilir .
468
155
ZORDUN SABİR’İN ANAYURT ROMANINDA SOSYAL YAPI
çağdaş uygur edebiyatının önemli temsilcileri arasında yer alan zordun sabir kaleme aldığı eserleri ile gerek dil gerekse üslup açısından büyük başarılara imza atmıştır . birçok yazın türünde eser vermiş yurt içinde ve dışında çeşitli ödüllere layık görülmüştür . genellikle gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı roman ve hikayelerinde psikolojik tahlillere yer verirken uygur toplumunun sosyal yapısını da gözler önüne sermeyi ihmal etmemiştir . bu çalışmada zordun sabir in anayurt adlı romanında konu edilen ve lı yıllarda gerçekleşen milli mücadele döneminde rusya ile çin arasında kalan uygur toplumunun sosyal yapısının nasıl ortaya koyulduğu incelenecektir . böylece edebi düzlemde ortaya çıkmış olan sosyal yapıdaki çarpıklıkların nedenleri ve sonuçları daha iyi anlaşılabilecektir .
uzun yıllar boyunca bir tarafta çin baskısı diğer tarafta derebeyleri ile mücadele eden uygur türkleri on dokuzuncu yüzyıl sonları ve yirminci yüzyıl başlarında dünyada meydana gelen birtakım sosyal ve siyasal değişimlerden etkilenerek kurtuluşun çarelerini aramaya başlamış ve maruz kaldıkları zulümleri destan şiir roman hikaye gibi edebi yaratmalarda da dile getirerek seslerini duyurmaya çalışmışlardır . yazın hayatına yılında tarım dergisinde yayınlanan bir şiiri ile başlayan sabir kültür devrimi nedeniyle sürgün edilmiş ve li yıllara kadar eser verememiştir . muhtar bay ın zihninden geçen bu düşünceler bize kuma kadınlar arasında bir hiyerarşi olduğunu göstermektedir . öncekilerinden çocuk sahibi oldu ancak yeterince mutlu olamadı . bu eşinin tüm hareketleri gülüşü konuşması işvesi cilvesi bambaşkaydı . boynundaki kolyenin gül işlenmiş elmas gözü azıcık görünen iki göğsünün ortasındaydı . romanda okumuş bilgili memleketi için her türlü fedakarlığı göze alan ideal tip nuri dir . memleketi için fedakarlık ederken duygularından arınması gerektiğini düşünür . gerek bireyin gerekse toplumun özgür olabilmesi için gerekli şartlardan biri de ekonomik bağımsızlıktır . ancak romanın ilerleyen kısımlarında benzer bir durum tekrar yaşanır . kültürü oluşturan ve toplumu bir arada tutan en önemli unsurlardan biri de dindir . islam ın farzları olarak düşündükleri davranışları yerine getirmeyenleri kınarlar akşamleyin boz atına bir bağlam yoncayı yükleyip yoncanın üzerinde yana doğru oturarak orağı tef gibi çalıp yedi ses tonunun yüksekliğinde bağırarak köye girdi . ziyavdun büyüklerin sözlerine kızmadı attan sıçrayarak inip herkese selam verdi ve atın ipini bastırarak yerde diz çöküp oturdu farz olarak inandıkları ibadetlere önem vermelerine rağmen dini kaynaktan habersizdirler . kaderciliği reddeden halkı hurafelerle uyutmak yerine yaşadığı esaretten kurtulması için harekete geçiren bu kişiler aynı zamanda siyasi liderlik de yapmışlardır . alihan töre nin elinde iki silah var birisi iman birisi tüfektir . romandaki sosyal yapıyı aile kurumu eğitim din ve ekonomi olmak üzere dört başlık altında incelediğimiz bu çalışmamızda doğu türkistan da yaşanılan ve uzun yıllardan bu yana süregelen sıkıntılı durumun nedenlerini ve sonuçlarını tespit etmeye çalıştık . siyasi sebepler sonucunda bölge halkı rusya çin gibi dünyanın büyük güçlerinin baskısı altına girmiştir .
441
103
KURUMSAL YAKLAŞIMLAR ÇERÇEVESİNDE LİDERLİK TEORİSİNE BAKIŞ
liderlik yazınında kişilik özelliklerine davranışlarına ve durumsal koşulları dikkate alan üç temel teori olduğu söylenebilir . liderlik teorileri çerçevesinde liderlerin ne tür özellikler taşıdıkları neler yaptıkları nasıl davrandıkları ve karar verdikleri etkinliği nasıl yakaladıkları gibi konularda detaylı birçok araştırma yapılmıştır . ancak mikro bir kavram olarak incelediğimiz liderliğin makro kurumsal yapı ile ilişkisine çok fazla önem verilmemiştir . kurumsal yaklaşımın örgütlerin yaşamsallıklarında kurumsal çevre ile uyumu ön plana çıkaran bakış açısı meşruiyetin ve ussal yapının verimlilik kadar önemli olduğu varsayımları liderlik kavramının anlaşılmasında önemlidir . resmi kurumların devlet eğitim ve öğretim sistemleri finansal sistem tarihsel gibi değerlerin örgütsel form üzerindeki etkilerinin araştırılması ve bu bağlamda örgütlerin birbirine olan benzerliklerinin belirtilmesi mikro bir örgüt kuramı olan liderlik teorisinin kuramsal kuramlar çerçevesinde incelenmesinde karışıklıklara neden olmaktadır . bu araştırmanın amacı lider kurum bağlamında liderlik modelinin saptanmasına yönelik kavramsal bir çalışma oluşturmaktır . liderlik ve kurumsal teorileri yan yana getirmeyi planlayan bu çalışma lider ve kurumsal yapı arasındaki karşılıklı ilişkiyi ortaya çıkararak kurumsal liderlik modeli için bir mantık oluşturmuştur .
genel olarak liderlik tanımlarının amaçların gerçekleştirilmesi çok yönlü etkileşimlerin varlığı lidere atfedilen bir kısım özellikler gibi bazı ortak noktalar içerdiği söylenebilir . liderlik teorileri girişimcileri ve piyasalardaki imajları yeni hafızalardaki radikal değişim ve işlevsellik olarak yeniden tanımlamaktadır . lı yıllardan itibaren liderlik tanımlarında grup kavramının kullanılmaya başlaması ile yöneticinin organize etme planlama kontrol gibi fonksiyonları için gereken mantıksal becerilerinin yanında sosyal becerilerle de donatılması ve yönetimde grup etkinliği önem kazanmıştır . kurumsal kuramda aktörlerin etkisi ve stratejileri kişisel özelliklerinden çok kurumsal çevre tarafından şekillendirilmiştir . aktörler içinde bulundukları sosyal çevrenin bir parçası olarak bu çevrenin kurallarına uyarak örgütleri biçimlendirmektedir . belirli bir zaman diliminde liderin grup iş ilişkisi açısından kurduğu denge grubun yapısal özelliği ve liderin sahip olduğu örgütsel otoritenin derecesine onun liderlik özelliklerinin ortaya çıkmasına veya başarılı olmasına yol açabilmektedir . durumsal liderlik teorileri evrensel etkin liderlik anlayışının bir mitten ibaret olduğunu savunurken liderler ve onu takip edenler arasındaki ilişkiyi ön plana çıkarmaktadır . liderlik ve verimlilik çoğunlukla bağlamla alakalıdır ve bağlamla birbiri içine geçmiş durumdadır . sosyoloji kökenli kurumsal kuramlarda liderlik her ne kadar kurum tarafından sınırlansa da liderin kurumu biçimlendirdiği de bir gerçektir . kurumsal kuramlara getirilen eleştirilerde aktörlerin sınırları belirgin olan kurumsal çevrelerde bazı değişikliklere gittikleri söylenmektedir . kurumsal mantık bir ulustaki örgüt formlarının aynı kurumsal çevre ile etkileşimde bulunduğu için benzer özelliklerle biçimlendiğini belirtmektedir . bu da ancak yüksek derecede kurumsallaşma ile gerçekleşebilmektedir . örgütsel alanın kaynaklara olan bağımlılığına dikkat çeken powell ve dimaggio kaynaklara olan bağımlılığın artması ile eşbiçimliliğin artacağını savunmaktadır . lideri takip edenler liderin kurguladığı kuralları taklit etmektedir . liderlik kavramının sadece bağlamsal düzende incelenmesinin eksik olacağına dikkat çeken biggart ve hamilton liderliğin sosyal ve kültürel inanışlar ve değerler içine yerleşik olduğunu belirtmektedir . bu sosyal yerleşiklik liderlerin eşbiçimli örgüt yapıları oluşturmasına olanak vermektedir . örgütler sadece teknolojik verimliliği yakalamak için değil sosyal meşruiyet kazanmak için de yapılarını geliştirmekte ve tamamlamaktadırlar . bu sıkı bağlar kimin meşru bir şekilde kiminle hangi aktivitelerde hangi programlarla katılımda bulunduğunu anlamak açısından oldukça önemlidir . bu bağlamda liderler örgütlerin meşruiyetini sağlarken onu takip edenlerle ilişkilerini yasalaştırmakta ve böylece kendi meşruiyetini de oluşturmaktadır . varsayım liderler örgüt formlarını ussal ve yasal hükümler çerçevesinde değiştiren aktörlerdir . özellikle örgütsel değişimde ussallık ve kurumsal dinamikler lider etkilerini belirginleştirmektedir . liderlik özelliklerini sosyal yapı normlarındaki yerleşikliğine dayandırarak kurumsal çerçevede daha anlaşılabilir hale getirmiştir . lider ve onu takip edenleri sadece kültüre dayalı bir çerçevede ifade etmek kültürün tarihsel özelliklerinden doğan etkilerini soysa ekonomik bağları ve lider ve etrafındakilerin rollerini ve bu rollerin birbiri ile ilişkisini incelememize engel olur . liderlik için sadece kurumsal ve baskın ussal çerçeve oluşturmak doğru olmayacaktır .
477
159
Çarşamba Ovası’nda işlenen tarım alanlarının bazı fiziksel ve kimyasal toprak özelliklerinin incelenmesi
bu çalışmada çarşamba ovası nda geleneksel toprak işleme yöntemleriyle ana ürün olarak mısır bitkisi yetiştirilen tarım topraklarının bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri araştırılmıştır . bu amaçla samsun ilinde yer alan çarşamba ovası nın köyünde çiftçiler tarafından mısır tarımı yapılan arazilerden toprak örnekleri alınmıştır . araştırma yılları arasında aynı arazilerde yürütülmüştür . toprak örneklerinde bazı fiziksel ve kimyasal özellikler belirlenmiştir . araştırma sonucuna göre toprakların çoğunluğu killi ve killi tın bünyeye sahip hacim ağırlığı değerleri genellikle . . g cm ının tarla kapasitesi değerleri ise arasında saptanmıştır . toprakların büyük bir çoğunluğu hafif alkalin reaksiyonlu tuzsuz az kireç içermekte olup organik madde miktarları azdan fazlaya değişkenlik göstermiştir . toprakların azot miktarı düşük fosfor miktarı az orta çok yüksek potasyum düzeyi orta katyon değişim kapasitesi ise yüksek çok yüksek olarak saptanmıştır . toprakların demir miktarı yüksek bakır miktarı çok yüksek mangan miktarı çok düşük çinko miktarı ise çok düşük düzeyde bulunmuştur . araştırma topraklarının fiziksel özellikleri yüksek verim elde edilmesini sınırlandıran faktörler olmamakta toprakların büyük kısmı azot ve fosfor bakımından zengin olmadığından azotlu ve fosforlu gübreleme yapılması gerekmektedir .
üretimi dünyada olduğu gibi türkiye nüfusunun beslenmesinde de büyük önem taşımaktadır . ekberli ve kerimova tümsavaş ve aksoy turan ve ark . çoğunlukla orta bünyeli hafif alkali reaksiyonlu az ve orta düzeyde kireç içeren toprakların . unda organik madde . sında azot unda fosfor ve sinde kükürt . ünde çinko ve ında mangan bakımından yetersiz olduğu bildirilmiştir . ova bitki örtüsü yönünden çok zengin olup . hektar tarım arazisine sahiptir . yarayışlı p içeriği mavi renk yöntemine göre cu miktarıyla ise önemli pozitif ilişkiler elde edilmiştir . toprakların k miktarıyla fe miktarı arasında önemli negatif cu miktarı ile önemli pozitif zn miktarıyla ise çok önemli pozitif ilişkiler bulunmuştur . toprakların kdk kapsamı ile cu arasında önemli pozitif ilişki belirlenmiştir . topraklarda tuzluluğun önemli bir göstergesi olan ec değerlerinden görüldüğü gibi araştırma topraklarında tuzluluk problemi olmamaktadır . tarım yapılan toprakların bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerini incelemek ve bitki besleme ile ilgili sorunlarını belirlemek amacıyla yürütülmüş bir çalışmada toprakların toplam azot kapsamının . ile . arasında değiştiği toplam azot kapsamının incelenen toprak örneklerinin . inde az . inde yeterli . unda fazla ve . inde ise çok fazla düzeyde olduğu belirlenmiştir tarım topraklarının besin elementi durumları ve bunların bazı toprak özellikleri ile ilişkilerini belirledikleri bir çalışmada noktadan alınan toplam örnekte katyon değişim kapasitesinin cmol kg ile cmol kg arasında değiştiğini bildirmişlerdir . çarşamba ovası nın geleneksel toprak işleme ile mısır bitkisi yetiştirilen tarım topraklarının bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri belirlenmiş bu özelliklerin frekans dağılımları analiz edilmiştir . mısır yetiştirilen toprakların ında tarla kapasitesi ile arasında değişmektedir .
497
232
Konya Bölgesi Doğal Meraları İçerisindeki Bazı Bitkilerin Ham Protein ve Besin Elementi İçerikleri
araştırma konya il merkezinin yaklaşık km kuzeyinde konya afyon karayolu üzerinde selçuk üniversitesi kampüsünü de içine alan mera alanlarında yetişen farklı bitki türlerinin besin elementi içeriklerini belirlemek amacıyla yılında yürütülmüştür . tipik karasal iklim kuşağında yer alan araştırma alanı derinliği topoğrafyaya göre değişmekle birlikte oldukça sığ bir toprak yapısına sahiptir . killi tın bünyeye sahip olan toprakların ph ve kireç değerleri oldukça yüksek organik maddesi düşüktür . bitkilerin toprak üstü aksamları haziran ayında vejetatif gelişmenin son dönemlerinde toplanarak analiz edilmiştir . bitki analizleri neticesinde elde edilen makro ve mikro besin elementi kapsamları bitkilerin türüne göre farklılık göstermiştir . buna göre makro besin elementlerinden azot incelenen bitkiler içerisinde en yüksek euphobia macroclada boiss . bitkisinde bulunurken fosfor glaucium grandiflorum boiss . et huet in boiss . var . torguatum culllen . bitkisinde ve potasyum ise salvia sclarea l . bitkisinde tespit edilmiştir . kalsiyum magnezyum ve kükürt elementlerinin en yüksek değerleri fosforda olduğu gibi yine glaucium grandiflorum boiss . et huet in boiss . var . torguatum culllen . bitkisinden elde edilmiştir . achillea wilhelmsii c . koch . bitkisinde ise diğerlerine göre daha fazla oranda sodyum tespit edilmiştir . elde edilen azot değerlerine bağlı olarak en yüksek ham protein içeriği de yine aynı bitkide elde edilmiştir . mikro besin elementlerinden demir çinko ve manganın sırasıyla thymus sipyleus boiss . subsp . rosulans jalas . eryngium campestre l . var . virens link . ve achillea wilhelmsii c . koch . bitkilerinde diğerlerine oranla daha fazla bulunduğu belirlenmiştir . bromus tectorum l . bitkisinde ppm b tespit edilmiştir . araştırmaya alınan bitkilerin tamamında bakır elementi okuma sınırlarının altında kalmıştır .
dünya üzerinde çok çeşitli bitki türü doğal olarak mevcuttur . hayvanlar için en ucuz kaba yem kaynağı olan meraların botanik kompozisyonlarının yanında merada bulunan bitkilerin veya bu bitkilerden elde edilen yemlerinin kimyasal bileşenlerinin de bilinmesi önemlidir . hayvan yetiştiriciliğinde kaliteli kaba yemin önemi büyük olup yemin kalitesi de belirli ölçülerde besin maddeleri ile mineral elementler içeriğine ve yemdeki dengeli dağılımına göre değişmektedir . bitkilerde kuru ağırlığın büyük bir kısmı karbon oksijen ve hidrojenden oluşur . miktarca dördüncü sırayı azot alır ve bunu potasyum kalsiyum magnezyum fosfor kükürt vb . bu araştırma konya il merkezinin yaklaşık km kuzeyinde konya afyon karayolu üzerinde selçuk üniversitesi kampüsünü de içine alan mera alanlarında yetişen bazı bitkilerin içerdiği besin elementleri miktarlarını belirlemek belirlenen bu veriler ile tabii olarak yetişen bu bitkilerin besin maddesi hayvan besleme ve toprak ıslahı alanlarında değerlendirilmesine katkıda bulunmak amacıyla planlanmıştır . bitkilerde bulunan ham protein ve mineral elementlerin miktarı ve çeşitleri öncelikle bitkinin türü olmak üzere bitkinin yaşı kök gelişmesi toprağın fiziksel kimyasal ve biyolojik yapısı toprakta yarayışlı halde bulunan elementlerin miktar ve çeşitleri uygulanan tarımsal yöntemler hava koşulları gibi çok çeşitli faktörlerin etkisi altındadır . araştırma seçilen adet bitkinin analizi sonucu elde edilen azot ve azottan hesaplanan ham protein oranları çizege ve şekil de verilmiştir . bitki türleri arasındaki hp oranındaki farklılıklar meraların tür bileşiminin farklılığı sebebiyle genetik olarak ışıklanma su ve besin kullanım ve depolama etkinliklerinin farklı olmasından ileri gelmektedir . bu açıdan bakıldığında araştırmaya konu olan adet bitkinin her birinden elde edilen fosfor sonuçları ile ortalama p oranı yönünden genel sınırlar içinde yer aldığı sonucuna varılabilir . diyarbakır şanlıurfa illeri arasındaki karacadağ ın sekiz farklı yükseltisinde yer alan meraların kalite derecesi ve ot kalitesini belirlemek amacıyla yürütülen bir çalışmada da fosfor oranı . olarak tespit edilmiştir . bununla birlikte farklı meraların ot kompozisyonuna göre potasyum oranı daha yüksek bulunabilmektedir . bitkilerin kimyasal işlemler neticesinde elde edilen ortalama kalsiyum kapsamları . olup en yüksek kalsiyum içeren bitki . ca ile boynuzlu gelincik en düşüğü ise . ca ile koyun yumağı bitkisidir . elde edilen sonuçlar kacar ın bitkiler için genel olarak bildirdiği sınır değerler arasında yer almakta olup bazı bitkilerden elde edilen değerlerin bayraktar tarafından taban ve orman içi meralar için bulduğu değerler ile bazılarının ise aydın ve başbağ tarafından farklı meralar için bulduğu ortalama kalsiyum oranı ile uyumlu olduğu söylenebilir . bu verilere göre bulunan kalsiyum sonuçlarının en düşük değerinin bile üst sınr değerine yakın olduğu düşünülürse kalsiyum açısından elde edilen sonuçların da oldukça yeterli olduğu ve en düşük değerde dahil tüm değerlerin nrc tarafından besi sığırları için tavsiye edilen ca değerinden de fazla olduğu söylenebilir . elde edilen bulgulara göre çalışılan meranın ortalama magnezyum içeriği . olarak belirlenmiş olup söz konusu mera magnezyum yönünden nrc tarafından besi sığırları için tavsiye edilen mg değerinin üzerinde bir ot kalitesine sahiptir . kacar ın bitkiler için genel olarak bildirdiği sodyum yönünden sınır değerleri arasında yer almaktadır . meralarda yapılan bir çalışmada taban ve orman içi meraların kükürt içeriklerinin nisanda sırasıyla . ve . olarak tespit edildiği ilerleyen dönemde inişli çıkışlı bir seyir ile giderek azaldığı ve orman içi merada temmuzda . olarak tespit edilirken taban merada ekimde . olarak tespit edildiği rapor edilmiştir . çünkü magnezyum kalsiyum ve fosforun fonksiyonunda ve dağılımında görev yapmaktadır . çalışmaya esas teşkil eden adet bitkinin k oranları ile ilgili sonuçlara bakıldığında bu oranın ile . arasında değiştiği ve ortalama . olduğu belirlenmiştir . çünkü kekik bitkisinde yapılan bir çalışmada bu araştırmada kekik için bulunan değerden daha yüksek sonuçlar elde edilmiştir ın bitkiler için genel olarak bildirdiği sınır değerlerden hem de bayraktar tarafından taban ve orman içi meralar için bulunan değerlerden daha yüksektir . söz konusu durumun toprak özellikleri bitkilerin toplandığı mevsim şartları ve bitkilerin çeşitliliğinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir . örneğin farklı meraların karşılaştırması şeklinde yapılan bir çalışmada taban merada bakır oranı . . ppm arasında değişirken orman içi merada . . ppm arasında değişmiştir . bu verilere göre bulunan mangan sonuçlarının en düşük değerinin bile üst sınır değerinden yüksek olduğu düşünülürse mangan açısından elde edilen sonuçların oldukça yeterli olduğu söylenebilir .
697
254
SOSYAL AMACA YÖNELİK PAZARLAMADA TÜKETİCİ TERCİHLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
işletmeler satışlarını arttırmak imajlarını geliştirmek ve aynı zamanda bir sosyal amaca destekte bulunmak için sosyal amaca yönelik pazarlamadan her geçen gün artan bir şekilde yararlanmaktadırlar . ancak sosyal amaca yönelik pazarlamanın etkinliği ve başarısı birçok faktöre bağlıdır . bu sebeple bu araştırma sosyal amaca yönelik pazarlamada tüketici tepkilerinin amaç tipine fiyat bağış miktarına ve cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektedir . kolayda örneklem yardımıyla seçilen uşak üniversitesi nde görev yapan akademisyenden toplanan veriler tekrarlı ölçüm anova kullanılarak analiz edilmiştir . araştırma sonucunda cinsiyet ve fiyat bağış miktarının tüketicilerin satın alma niyetlerini etkilemediği görülmüştür . ancak tüketicilerin satın alma niyetlerinin sosyal amacın türüne ve cinsiyet fiyat bağış miktarının karşılıklı etkileşimine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır .
yüzyılda bilgi iletişim ve teknoloji alanlarındaki hızlı değişim ve gelişmeler dünya genelinde gelirlerin ve karların yanında sosyal sorunlara karşı duyulan hassasiyetin de arttırmasına yol açmıştır . birbirine benzer ürünler arasından tercihini yapan tüketiciler seçtikleri ürün ve hizmetlerde fonksiyonel ve duygusal tatminin yanında ruhsal yönden de tatmin edilmeyi beklemektedirler . kotler ve lee de kurumsal sosyal sorumluk kavramını kurumların yalnızca kar elde etmek veya karlarını arttırmak için değil kazançlarının belirli bölümünü eğitimdeki eşitsizlik kanserle mücadeledeki eksiklikler gibi toplumsal problemler veya oksijen kaynağı olan ağaçların yetersizliği gibi çevresel sorunların çözümü için katkıda bulunmak ve toplum yararına harcamak için harcamaları olarak değerlendirmektedirler . sosyal amaca yönelik pazarlamanın işletmelere sağladığı faydaların yanı sıra bu çalışmanın da temelini oluşturan ve sosyal amaca yönelik pazarlama uygulamasının paydaşları konumunda bulunan tüketicilere ve yardım kuruluşlarına da birçok faydası bulunmaktadır . markalar marka sadakatinde ve satın alma kararlarında kesin ve kalıcı etkisi olabileceğine inandıkları faktörlere yönelmektedir . bunun gerçekleştirebilmesi sosyal amaca yönelik pazarlama uygulamalarına sahip firmaların desteklenmesi ile mümkün olabilmektedir . farklı isimlendirmelerin yanı sıra sosyal amaca yönelik pazarlama hakkında birçok farklı tanımda bulunmaktadır . sponsorluk faaliyetlerinin aksine kampanyanın sosyal amaca yönelik pazarlama olarak sınıflandırılabilmesi için belirli faaliyetlerin üstlenilmesi ve belirli hedeflerin takip edilmesini yardımcı olan bağışçıya ihtiyaç vardır . aynı zamanda satış promosyonları da sosyal amaca yönelik pazarlama uygulamalarından farklıdır . diğer bir taraftan sosyal amaca yönelik pazarlama hayırseverlik bağışlarının diğer türlerinden de farklılık göstermektedir . tüm paydaşları açısından çok önemli getirileri olan sosyal amaca yönelik pazarlama uygulamalarının farklı türü mevcuttur . günümüzde sosyal amaca yönelik pazarlama uygulamalarının dünya genelinde birçok örneği mevcuttur . o zamandan bu yana başlıca olarak içerisinde avon amerikan havayolları polaroid wall mart ında bulunduğu birçok firma kanser araştırmalarına destek için sosyal amaca yönelik pazarlama uygulamalarından faydalanmıştır . işletmelerin sosyal amaca yönelik tutumu samimi ve gerçekçi olmadığı takdirde karşılaşabilecekleri problemler ise sosyal amaca yönelik pazarlama kapsamında yardımın yapılabilmesi ürünün satılmasına bağlı olduğu için tüketicinin şüphesini uyandırabilmekte ve bu durum marka imajını olumsuz etkileyebilmektedir . bu bakımdan sosyal amaca yönelik pazarlama uygulamalarının her bir paydaş açısından başarı ile sonlanabilmesi için sosyal amaca yönelik pazarlama hedeflerinin basit ölçülebilir başarılabilir gerçekçi ve belirli bir zaman aralığı için geçerli olması gerekmektedir . bu amaçla varsayımsal bir senaryo üzerinden normal fiyatı tl olan hayali bir ürün için farklı amaç ve farklı fiyat çaprazlanarak farklı satın alma koşulu oluşturulmuştur . araştırma verilerinin analizinde kullanılan tekrarlı ölçüm anova nın temel varsayımlardan biri küresellik varsayımıdır . dolayısıyla firmaların sosyal amaca yönelik pazarlama kapsamında sağlık ile ilgili bir hayır kurumu ile yapacakları işbirliği ilgili kampanyanın başarı şansını artıracaktır . bu nedenle tüketiciye yardım yapmak isteği amacı seçme şansı verilerek olası bu tür problemlerin önüne geçilebilir . normal rasyonel tüketici davranışı gereği artan fiyat ile birlikte tüketicilerin satın alma isteğinin düşmesi beklenebilir . ancak cinsiyet fiyat bağış etkileşiminin sonuçları anlamlı çıkmıştır . bu sonuç erkeklerin bağış miktarında artış olsa bile fiyat artışlarına olumlu yaklaşmadıklarını göstermektedir .
540
108
Sorumlu Üretim ve Tüketim Bağlamında Permakültür ve Kentsel Açık ve Yeşil Alan İlişkisi
kentlerde süregelen hızlı nüfus atışı göç ve şehirleşme doğal dengeyi tehdit eden ve bir o kadar da doğa ile ilişkileri zayıf yaşam biçimleri ve alanları ortaya çıkarmaktadır . bu süreçte kaynakların verimsiz kullanılması ve aşırı tüketilmesi kentlerin yer aldıkları ekosistemlerin düzenini bozmakta çevrenin tahrip edilmesinden tarım topraklarının yapılaşmaya açılması sonucu üretimin azalarak diğer bölgelere bağımlılığın artmasına karbon salınımından küresel ve yerel ölçekte iklim değişikliğine kadar birçok konuda sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır . bu gidişat doğal çevre ve kaynaklar açısından kentleri tüketci ve atık üretici yapılı çevrelere dönüştürmektedir . sorunlar karşısında çevreye olumsuz etkilerin azaltıldığı kaynakların bilinçli ve verimli değerlendirildiği daha sağlıklı yaşam alanlarının tasarlanması amacı ile son yıllarda doğanın döngüsünü dikkate alan ekolojik sistem temelli yaklaşımlar ve yöntemler geliştirilerek tartışılmakta ve denenmektedir . insanın doğa ile uyumlu bir çevrede yaşamını sürdürülebilir kılacak ilkeler geliştirmeyi hedefleyen ve kentsel tasarım açısından önemi giderek artan yaklaşımlardan biri de permakültürdür . çalışma kentlerde doğanın devamlılığını sağlayan ve toplumun farklı ölçeklerde ihtiyaçlarının karşılandığı açık ve yeşil alanların verimli üretken sürdürülebilir tasarımında permakültür bakış açısının gerek kent ekolojisine gerekse topluma ve yerel yönetimlere sağlayabileceği katkıları gündeme getirmeyi amaçlamaktadır . kentsel açık ve yeşil alanların sürdürülebilirlik açısından yetersiz olması bu alanlarda kullanılan bitki türlerinin işlev ve özelliklerinin göz ardı edilmesi sulama ve drenaj sistemlerinin enerji ve kaynak kullanımı açısından israfa yol açması ve tasarım elemanları arasında bağlantıların kurulmaması çalışmanın gerekçeleri olmuştur . buna göre makalede öncelikle kentsel açık ve yeşil alan düzenlemelerinde genellikle tüketim odaklı gerçekleşen tasarımlar ve ilişkili olduğu diğer sorunlar tanımlanmaktadır . ardından literatür özetini içeren permakültür kavramı ve tasarım ilkeleri örneklerle ortaya konulmakta kentsel alanlardan uygulamalara yer verilmektedir . elde edilen bilgiler doğrultusunda çalışmada kentsel açık ve yeşil alanların permakültür ilkeleri ile sorumlu üretim ve tüketim anlayışı çerçevesinde verimli ve etkin tasarımının yerin doğal özelliklerine uygun su enerji gibi kaynakları israf etmeden atıkları ise kendi sistem döngüsü içinde kullanan dolayısıyla olası afet ve iklim değişikliğine karşı kentlerin direncini destekleyecek toplumu bilinçlendirici eğitici birleştirici istihdam yaratma gibi pek çok kazanımları değerlendirilmektedir .
açık ve yeşil alanlar gerek birey ve toplumun doğa ile ilişkisi gerekse de doğanın yapılaşmış çevre içindeki sürekliliği bakımından kentlerin temel arazi kullanımlarından birisidir . bu sorun toplumun artan temel ihtiyaçları ve sağlığı için gereken doğal kaynakları ve ortamları barındıran kentsel açık ve yeşil alanların yetersiz kalması zarar görmesi ya da kaybedilmesi ile ilişkilidir . üçüncü sorun kümesi ise kaynaklarının üçte ikisinden fazlasının tüketilmekte olduğu kentlerde yukarıda bahsedilen iki temel sorun ve diğer kentsel arazi kullanımların neden olduğu olumsuz etkiler sonucunda enerji su gıda gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında yetersiz kalınarak dışa bağımlılığın artmasıdır . kentlerde temel ihtiyaçların uzak mesafelerden temin edilme süreci karbon salınımı hava kirliliği diğer bölgelerdeki doğal ve yerleşme ekosistemlerinin zarar görmesi sömürülmesi gibi problemlere yol açmaktadır . insan faaliyetlerinin çevreye ve insana verdiği zararlara karşı toplumda artmaya başlayan bilinçlenme sürecinde literatüre girmiş olan permakültür bilim alanının içerdiği yöntemler şekil de belirtilen kalıcı tarım toprak verimliliği doğal tarım felsefesi farklı ağaç ve bitki sistemlerinde yapılan deneyler gibi daha önceki yaklaşımlar temel alınarak geliştirilmiştir . bu doğru tasarım kararları doğal alanlarda dikkatli gözlem ve etkileşim kurma ile elde edilebilir . bu doğrultuda yenilebilir enerji üretimi depolanması ve en verimli şekilde kullanılması için çalışmalar yürütmektedir . örneğin tasarım alanında faydasız süs bitkileri yerine yenilebilir ve kullanışlı bitkilerin kullanılması yerin doğal koşullarına özgü daha verimli bir alan yaratabilmektedir . bu nedenle permakültür tasarımı insanın enerji ihtiyacını karşılaması için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik etmektedir . uygun teknoloji güneş veya rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yanısıra düşük enerji gereksinimine sahip veya atık ve kirlilik üretmeyen bir teknoloji kapsamaktadır . dolayısıyla çöp diyerek attığımız çoğu atık doğaya geri kazandırılabilir özelliklere sahip olabilir . buna göre atıkların doğaya tekrar geri dönüştürülmesi sürdürülebilir bir çevrenin oluşumunu mümkün kılmaktadır . böylece metan gazı çevre için bir tehditten ziyade değerlendirebilir bir kaynağa dönüşmektedir . elemanlar arasındaki ilişkiler doğadaki pozisyonlarına göre birbirleriyle bağlantılı olup doğal ekosistemin gelişimine ve idame ettirilmesine katkı sağlamaktadır . sistemin öncelikle en küçük ölçekteki işlevini yerine getirmek üzere tasarlanan alanlar daha verimli ve sürdürülebilir olmalıdır . bu harita farklı plan ve çizimler arasındaki ilişkiyi inceleme amaçlı kullanılmaktadır . mollison a göre bölge analizi elemanların kullanım yoğunluğuna ve yönetimine dayanan unsurlara göre organize edilmesidir . paradise lot bir dönümlük alan büyüklüğündeki amerika birleşik devletleri nin massachusetts kentinin holyoke bölgesinde kurulan bir çiftliktir . ayrıca su ürünleri yetiştiriciliği ve hayvancılık da yapılmaktadır . bu permakültür uygulamasında geri bildirime dayanarak kendi kendini yönetme çeşitliliği sağlama küçük ve yavaş çözümler kullanma gibi permakültür ilkeleri gerçekleştirilmektedir . bu çiftlikte permakültür ilkelerinden enerjiyi depolama biyolojik kaynakların kullanımı yenilenebilir kaynakları değerlendirme ve değişime yaratıcı şekilde yanıt verme uygulanmaktadır . bu permakültür uygulama alanı yerel toplumu canlandırma sürdürülebilirlik konusuna katkıda bulunma permakültür gibi ekoloji tasarımları destekleme ve sağlıklı ürün yetiştirme gibi hedefler doğrultusunda kullanılmaktadır . permakültür uygulamasındaki hedefler arasında doğal yaşam alanı yaratma çevre sağlığını koruma enerji konusunda tasarruf yapma ve sağlıklı doğal sistemler kurma bulunmaktadır . permakültür yöntemi benzersiz değildir ancak dikkat edilmesi gereken önemli konu permakültürün organik tarımdan farklı olmasıdır . bu bağlamda açık ve yeşil alanlarda permakültür tasarımı ile toprak ve doğal yaşam ilkesinin toplum hayatına tekrar kazandırılmasının yanısıra insan ilişkilerinin günümüzde zayıf olduğu kentlerde toplum içindeki bağların ve değerlerin zenginleşmesini de sağlayacaktır .
543
318
Extractive Text Summarization via Graph Entropy Çizge Entropi ile Çıkarıcı Metin Özetleme
otomatik özetleme sistemlerine olan ilgi her an artmaktadır . bu çalışmada çıkarıcı genel ve denetimsiz bir özetleme sistemine odaklanılmaktadır . özetlenmek istenen metinlerin çizgeler ile temsili sağlanmakta ve ardından metin dosyalarını temsil eden çizgeler üzerinde yapısal kararlılığı ve yapısal bilgi içeriğini yorumlamak için çizge entropi kullanılmaktadır . çalışma kapsamında metin özetleme amaçlı önerilen metin özetleme yaklaşımının açık erişimli metinler ve bu metinlere ait özetleri içeren document understanding conference veri seti üzerindeki performansı recall oriented understudy for gisting evaluation değerlendirme metrikleri kullanılarak hesaplanmıştır . deneysel süreçler ve kelimelik özetler için tekrarlanmıştır . deneysel sonuçlar önerilen metin özetleme sisteminin farklı rouge metrikleri için rekabetçi yöntemler ile rekabet edebilir performans gösterdiğini ortaya koymuştur .
içinde bulunduğumuz çağda verinin hızlı büyümesi ile insanlar çok çeşitli kaynaklardan anlık olarak bilgiyi elde edebilmekte ve paylaşabilmektedir . web ortamı milyarlarca belge içeriyor bu belge miktarı her an üstel bir hız ile artmaya devam ediyor . çıkarıcı özetleme özetlenen orijinal belgelerde oldukları gibi seçilen birkaç cümleyi bir araya getirerek özetler üretir . çıkarıcı özetleme sistemleri cümleleri puanlandırma esasına dayanmaktadır . çıkarıcı özetlemenin aksine yorumlayıcı özetleme orijinal belgelerin bir kısım içeriğini seçmek yerine yeniden ifade etmek üzere farklı kelimeler kullanır . yorumlayıcı özetleme sistemleri metinlerin farklı kelime öbekleri kullanılarak yeniden ifade edilmesi temeline dayanır . metin özetleme çalışmalarında çizge tabanlı cümle ağırlıklandırma yaklaşımları etkili bir şekilde kullanılmaktadır . denetimli özetleme sistemleri test belgesinin her bir cümlesini eğitim seti yardımı ile özet veya özette yer almayan sınıf olarak etiketlemektedir . çalışmamızda çıkarıcı metin özetleme çalışmaları kapsamında çizge ve entropi tabanlı bir yöntem kullanılmaktadır . çalışmada metin dosyalarını temsil eden çizgeler üzerinde yapısal kararlılığı ve yapısal bilgi içeriğini yorumlamak için shannon entropi kullanılmıştır . n adet düğüme sahip ağırlıklı kenarları olan bir çizgedeki kenarların olasılıkları 𝑝𝑖𝑗 dir . bu sayede cümleleri ve cümleler arasındaki ilişkileri temsil gücü yüksek bir çizge ile ifade edebilmekteyiz . şayet öbekler arasında kesişen kelime bulunmamakta ise ilgili düğümler arasına ayrıt eklenmemektedir . duc veri setinde farklı değerlendiriciler tarafından özeti oluşturulan adet dosya bulunmaktadır . ayrıca bu dosyalara ait ile kelime sayısı sınır alınarak oluşturulan ve her birinden iki farklı değerlendirici tarafından oluşturulan özetler bulunmaktadır . söz gelimi iki özet arasında paylaşılan uni grams sayısını ölçer . bütün deneysel süreçler ıntel xeon e ghz cpu ve gb belleğe sahip bir bilgisayar ile . net ve phyton kullanılarak gerçekleştirilmiştir . böylelikle metinlere ait yüksek temsil gücüne sahip çizgeler elde edildi . daha önce gerçekleştirilen özetleme yaklaşımları ile uyumlu olması bakımından tablo ve tablo de olduğu gibi kelimelik ve kelimelik özetler elde edilmiştir . deneysel çalışmamızın süreci gereği değerler küçükten büyüğe sıralandı ve metinsel çizgeleri oluşturan düğümlere dair taşıdığı bilgi miktarı nicel olarak elde edildi . tablo de kelimelik özetler için elde edilen değerler yer almaktadır . bu çalışmada çıkarıcı denetimsiz ve genel bir metin özetleme sistemi önerilmiştir . böylece metinlerin yönlendirilmemiş ve ağırlıklı çizgeler ile temsili sağlanmıştır . çizgeyi oluşturan bütün düğümler sırasıyla çıkarılarak çizge ait toplam entropi hesaplanmıştır . bir çok farklı çalışmada entropi türleri kullanılmasına rağmen giriş düzeyinde birkaç özetleme çalışması haricinde entropi tabanlı böylesine detaylı ve üstün sonuçların rapor edildiği çalışmalara rastlanmamıştır .
383
108
Yüklenici inşaat firmaları için çok kriterli performans ölçme modeli geliştirilmesi
son yirmi yılda global ölçekte artan rekabet müşteri talepleri ve yüksek kalite gereksinimleri inşaat endüstrisini performans ve performans ölçümü kavramları hakkında daha fazla dikkat harcamaya zorlamıştır . inşaat endüstrisinde performans ölçümü genellikle finansal yönelimli ve performans araştırmaları da büyük oranda proje seviyesine odaklıdır . ancak son zamanlarda firma seviyesinde performansın değerlendirmesi ve yönetimi için talep artmıştır . inşaat endüstrisinde firma seviyesin de performans ölçümü kavramsal çerçevesi geliştirmeye odaklı birkaç çalışma sözkonusudur . diğer endüstrilere kıyasla inşaat endüstrisi performans ölçümü uygulamalarında hiç bir zaman lider ol madığı gibi düşük performansı ile ilgili üne sahiptir . bugüne kadar pek çok araştırmacı türk inşaat endüstrisinde düşük performansa sebep olan sorunlara dikkat çekmiştir . ancak konu ile ilgili olarak türk yüklenici firmaları özelinde bir performans ölçme modeli veya sistemi çalışmasına litera türde rastlanmamıştır . böylelikle türk yüklenici inşaat firmaları için performansın kendi perspek tiflerinden ölçülmesi için bir model geliştirilmesi araştırma problemi olarak seçilmiştir . araştırma da üretim ve inşaat endüstrisinde geliştirilmiş performans ölçme model ve kavramsal çerçeveleri nin tüm performans boyut ve kriterlerini bir araya getiren kapsamlı bir model oluşturulması hedef lenmiştir . bu yaklaşım içeriksel geçerliliğin sağlanması açısından da önemlidir . ahs yöntemi ile model bileşenlerinin önem ağırlıkları belirlenmiştir . çok kriterli perfor mans ölçme modeli performans boyut ve performans kriterlerinden oluşan düzeyli hiyerarşik bir yapıda oluşturulmuştur . model yüklenici inşaat firması yöneticilerine performans ölçme sistemle rini oluştururken kullanabilecekleri kapsamlı ve pragmatik bir araç önermektedir .
günümüzde inşaat sektöründe giderek daha karmaşık büyük projelerin gündemde olduğu ve endüstrinin bilinen doğası üzere de süre maliyet ve kalite açısından amaçlara ulaşmanın güçleşe rek daha önemli hale geldiği bilinen bir gerçek tir . iş dünyasında artan rekabet inşaat endüstri sini de performansını finansal kantitatif perfor mans göstergelerinin ötesinde yaklaşımlarla ölçmeye zorlamıştır . günümüz de yüklenici inşaat firmalarının rekabet edebil melerinin en önemli koşullarından birisi per formanslarını ölçerek ilerlemeyi sağlamalarıdır . geliş tirilen modeller birkaçı hariç gelişmiş ülkeler deki yapım organizasyonlarının incelenmesine dayanmaktadır . farklı koşullarda performansın ne olduğu konusu da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur . ancak performans ölçümü alanında yapılan pek çok çalışma bilgi tabanını genişletme amacı ta şırken pragmatik problem çözümü önerileri sağlamamaktadır . bu modellerin perfor mans ölçümü konularına yaklaşımları farklı bağlamlardadır . bu yaklaşım literatürdeki sı nırlı kapsamlı olmayan performans kriterleri kritik başarı faktörleri ve perspektifleri eleştiri sine kapsamlılık yanıtı açısından benimsenmiş tir . çok kriterli performans ölçme modeli bileşen lerinin ağırlıklarının belirlenmesinde ahs yön temi kullanılmıştır . ahs karar vericilerin karmaşık problemle ri problemin ana hedefi kriterleri alt kriterler ve alternatifleri arasındaki ilişkiyi gösteren bir hiyerarşik yapıda modellemelerine olanak verir . bir diğer ifade ile ahs bilginin de neyimin bireyin düşüncelerinin ve önsezilerinin mantıksal bir şekilde problemin daha küçük parçalara ayrılarak kriterlerin ve seçeneklerin ikili karşılaştırmalarla çözümünün arandığı mantıksal bir süreçtir ahs gruplara ve bireylere karar verme süre ci ndeki nitel ve nicel faktörleri birleştirme ola nağı veren güçlü ve kolay anlaşılır bir yöntem bilimdir . karışık anlaşılması güç veya yapısallaşmamış sorunlar için genel bir yöntemdir ve üç temel prensip üzerine kurulmuştur . matristeki ai aj terimi amaca ulaşmak için i . kriterin j . kriterden ne ka dar daha önemli olduğunu ifade etmektedir . bu değerlendirmede tablo te gösterilen ölçek kullanılmaktadır . ayrıca a matrisinin tüm diyagonal elemanları kendi lerine bağlı kriteri derecelendirdikleri için ol malıdır . sonuçların sentezi ikili karşı laştırmalar matrisi oluşturulduktan sonraki adım her bir performans boyutunun veya krite rinin önem derecesini gösteren öncelik vektör lerinin bulunmasıdır . tutarlı olmak rasyonel düşünüşün bir önkoşulu olarak kabul edilir . e sütun vektörünün aritmetik ortalaması ise en büyük özdeğer olan yı vermektedir . son adım tutarlılık göstergesinin ve tutarlılık oranının bulunmasıdır . tutarlılık göstergesi w matrisinin tutarlılık endeksini ifade ediyor olup formül te belirtilen şekilde hesaplanır max en büyük özdeğer n matris boyutu ve cı tutarlılıkrassallık göstergeleri yapılan bir çalışma sonucu n e kadar matrisler için tablo teki gibi bulunmuştur araştırmada ahs birden fazla seçenek arasında seçim yapmak veya karar vermek amacıyla de ğil bir grup faktörün birbirlerine göre önem ağırlıklarının belirlenmesi amacıyla yalnızca ölçme modelini oluşturan . ahs uygulamasın da algoritmada açıklanan adımlar takip edilmiş tir . ahs temel olarak alternatiflerin değerlendi rilmesi ve kriterlere uygun en iyi alternatifin seçilmesi için bir araçtır . çok kriterli performans ölçme modeli şekil de görüldüğü gibi kriter ve alt kriterleri içere cek yapı esas alınarak düzenlenmiştir . araştırmada yüklenici inşaat firmasının per formansını belirleyen performans boyutları ve performans kriterleri tanımlanmış ve ahs me todu ile model bileşenlerinin önem ağırlıkları belirlenerek yüklenici inşaat firması performan sının ölçülmesi için bir model önerilmiştir . performans kriterlerinin önem ağırlıklarına ba kılacak olursa f karlılık ve f büyüme ile en önemli performans kri terleri olarak belirlenmiştir .
477
215
Gül ekstresinin kolinesteraz inhibisyon potansiyelinin belirlenmesi
yağ gülü veya ısparta gülü olarak bilinen rosa damascena mill . dünya genelinde kokulu güller arasında kültürü yapılan ve ekonomik açıdan önemli olan gül türlerinden bir tanesidir . ısparta gülünden elde edilen uçucu yağ özellikle kozmetik parfümeri ilaç ve gıda sanayisinde kullanılmaktadır . ısparta gülü geleneksel olarak göğüs ve karın ağrılarının tedavisinde kalbin güçlendirilmesi kabızlık sindirim sorunları ve sinirsel hastalıkların tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir . alzheimer hastalığının patogenezi henüz netleşmemesine rağmen kabul gören teorilerden biri kolinerjik hipotez olmuştur . alzheimer hastalarının beyinlerinde asetilkolin ve bütirilkolin olarak adlandırılan nöromediyatör düzeylerinde eksiklik görülmüştür . sırasıyla ach ve bch yi hidroliz eden temel enzimler olan asetilkolinesteraz ve bütirilkolinesterazın inhibisyonu ad ye karşı önemli bir tedavi seçeneği haline gelmiştir . bu nedenle ad patogenezinde yer alan anahtar enzimler olan ache ve bche aktivitelerini önleme faaliyetlerini taramak için bir araştırma başlattık . bu amaçla gül suyunun bu enzimler üzerindeki inhibisyon etkilerini inceledik . ıc değerleri ache için . μg ml bche için . μg ml olarak belirlendi .
aromatik ve tıbbi bitkiler arasında çok önemli bir konuma sahip olan güller aynı zamanda yüksek bir ekonomik öneme de sahiptir . türkiye de rosa damascena yılından günümüze kadar endüstriyel ölçekli üretilmektedir psikolojik rahatsızlıklardan kaynaklanan üzüntü ağrı ve stresin giderilmesinde kullanıldığı bilinmektedir . bu yağı dahilen ve haricen birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir . alzheimer hastalığı halk arasında bunama olarak da adlandırılan demansın bir türüdür . ilerleme ve kesin ad nedenleri halen bilinmemektedir ancak ortaya atılan en yaygın hipotezler etken faktörler kolinerjik amiloid tau ve metal hipotezleridir . küvet içeriği mm tris tamponu ph . mm dtnb . u ml enzim ve bir mm substrat . gül suyu ve neostigmin için ıc değerleri tablo de özetlenmiştir . neostigminle kıyaslandığı zaman gül suyunun ache ve bche enzimleri üzerinde etkili bir inhibisyon gösterdiği tespit edildi . bu enzimler için elde edilen ıc grafikleri şekil ve de gösterilmiştir . beyinde gözlenen en önemli değişim bir nörotransmitter olan asetilkolinin korteks seviyelerindeki azalmadır . alzheimer hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu enzim inhibitörü olarak tasarlanmıştır galantamin gibi olan anjiotensin ıı üretimini sağlayan anahtar enzimdir . kloroformlu ekstredeki etkin bileşiğin kısa adı vlfa olan çok uzun zincirli karbonlu çoklu doymamış yağ asidi olduğu anlaşılmıştır . grafikleri kullanarak hesaplanan bileşiklerin ıc değerleri şekil ve de verilen grafikler yardımı ile hesaplanmış ve tablo de gösterilmiştir . sonuç olarak bu çalışmada gül suyunun ache ve bche enzimlerinin etkilediği belirlenmiştir . bulgularımız örneğin olası geri dönüşümlü ache ve bche inhibitörlerin bir başka sınıfını göstermektedir galantamin rivastigmin takkim vs . aslında araştırılan bu bileşikler burada düşük mikromolar aralıkta etkin ache inhibitör aktivitesi bu türevlerin cesaret verici acheı ajanlar olabileceğini göstermektedir . bu maddeler alzheimer hastalığının tedavisinde faydalı olabilecek yeni ache ve bche inhibitörlerini belirlemek için kullanılabilir .
401
155
DIADOKHOI KAYNAKLARINDAN HEIDELBERG EPITOME’Sİ: METİN VE ÇEVİRİSİ
bu makalede ortaçağ da kaleme alınmış ve isken der den sonraki olayları konu edinen anonim bir eser olan heidelberg epitome üzerinde durulmaktadır . ça lışmada konunun ana özüne geçmeden önce iskender sonrası olaylar üzerine yazılmış başlıca antik kaynaklar hakkında genel bir bilgi verilmektedir . tarihyazıcıları bu dönemi genellikle diadokhoi tarihi adı altında ince lemeyi tercih etmektedirler . bununla birlikte hierony mos ve nymphis gibi çağdaş tarih yazarlar ise diado khoi ve epigonoi olmak üzere iki başlık altında ele al maktadırlar . bu makalede konuyla ilgili antik kaynak lar evrensel tarih tematik ve epitome şeklinde üç başlık altında değerlendirilmektedir . doğrudan diadokhoi tarihine odaklanan tematik ve epitome eserlerin ortak yönleri günümüze kadar ulaşmamasıdır . geç bir dö neme ait olan heidelberg epitome diadokhoi tarihiyle ilgili yapıtlarla kıyaslandığında temel ve özgün bir kay nak değildir . buna karşın arrianos un iskender den sonraki olaylar çalışmasından sonra büyük bir bö lümü iyi korunmuş olması bakımından önem arz et mektedir . yitik olan heidelberg in mö yılında is kender in ölümüyle başlayan olay örgüsünü nerede sonlandırdığı tam olarak bilinmemektedir . bu eserden kalan fragmanlar mö yılındaki olaylarla son bulmaktadır . heidelberg yazarının ya farklı kaynak kullanmasının ya da metni özetleyen kişinin neden ol duğu bazı hatalar dışında aktardığı veriler öncülü diğer yapıtlarla paralellik ve uyumluluk sergilemektedir . an cak metnin yazarının yararlandığı eserleri tespit etmek pek de mümkün değildir . belirlenebilmesinin önünde ki en büyük engel yazarın ve özetleyenin kim olduğuna ilişkin bilgi eksikliğidir . bununla birlikte temel başvuru kaynağının diadokhoi tarihçileri arasında en etkili ve yetkin biri olan hieronymos un eseri olduğu neredeyse kesindir .
antik dönem de iskender in halefleri hakkında geniş bir yazınsal anlatı bulunmaktadır . amyntas ın ölümü ile mö yılında lysimakhos un ölümüne kadar devam eden olayları kapsamaktadır . ünlü hatip ve devlet adamı de mosthenes in yeğeni leukonoeli demokhares a ve ikinci kuşak haleflerini ele alan bu çalışmasının adından başka herhangi bir fragman ele geçmediği için yitik yirmi dört kitabının ana motifi üzerine söylenebilecek pek veri yoktur . yılları arasında yaşayan ve polybios un çağda şı olan agatharkhides aleksandria da ikamet etmiş ve eserlerini ptolamaios ıv phi lometor un hükümdarlığı sırasında yazmaya başlamıştır . atinalıların önde gelen ailelerinden birine mensup olan deksippos iyi bir eğitim almıştı ve dönemin ünlü retorik hocalarından biriydi . zira suda nın leonnatos perdikkas krate ros ve eumenes in hayatlarını deksippos un iskender den sonraki olaylar eserini temel alarak yazdı ğı savlanmaktadır . buna karşın kardialı eumenes in yakın dostu ve memleketlisi olan mö yı lında gabiene savaşı nda ölünceye kadar onun hizmetinde çalışmış hieronymos un heidelberg özeti üzerinde görünmeden var olan etkisi yadsınamayacak bir gerçektir . ı . samoslu duris alıntısından duris in de eume nes i takdir edilip örnek alınması gereken bir karakter olarak sunduğu anlaşılır kardialı fakir bir ai lenin çocuğu olmasına rağmen aldığı iyi eğitimle zekası ve cesaretini kanıtlayarak önemli konuma geldi . bu nedenle muhafaza edildiği yere izafeten bu şekilde adlandırılmaktadır . ancak paleografların elyazması üzerinde yaptığı inceleme sonucunda . yüzyılla tarihlenmesinin daha uygun olduğu ileri sürülmektedir . prostates ismi yerine fiilini προστατεύσαντος τῶν βασιλέων curtius ise ὕστερον δὲ μετὰ καιρὸν ὀλίγον ἐφονεύθη καὶ αὐτὴ ἡ ὀλυμπιὰς σὺν τῆι νύμφηι ῥωξάνηι καὶ τῶι ἐγγόνωι ἀλεξάνδρωι ἀπηνῶς παρὰ τοῦ υἱοῦ τοῦ ἀντιπάτρου τοῦ κασάνδρου . olympias mö yılında pydna kuşatmasında ele geçirilince ıv . ancak arrhidaios aptal biri ve aynı zamanda epilepsi olduğu için perdikkas kraliyet işlerinin vasisi deneticisi ve koruyucu su olarak seçildi zira iskender diğer komutanlar arasında en fazla perdikkas a güvendi ğinden dolayı ona ölmek üzereyken kendi yüzüğünü vermişti . antipatros kralların vesayetini devral dıktan sonra kendisi iyice düşünüp taşınarak perdikkas tarafından paylaştırılan satraplıkları ptole maios ve lysimakhos haricinde zira bunları değiştiremedi her komutana başka birini vererek yeni den düzenledi değiştirdi . bu olaydan sonra antigonos gücünü aşırı derecede arttırdı ve herkes için tamamen yenilmezdi .
482
228
El Hijyeni Uygulamaları ve Eldiven Kullanımı Arasındaki İlişki
gıda ile ilgili işlemler sırasında el hijyeni kritik öneme sahiptir . hasta veya iyileşmiş kişilerin dışkılarında patojenler bulunduğunda kontaminasyon çoğunlukla fekal oral yolla gerçekleşmektedir . kontaminasyonun kökeni ne olursa olsun patojenlerin çeşitli yüzeylere temas eden ellerden bulaşma olasılığı yüksektir . gıda kontaminasyonunun risk faktörlerinden biri gıda hizmetlerinde çalışanların kişisel hijyeninin yetersiz olmasıdır . bu makale gıda işletmelerinde uygun el hijyeni ve eldiven kullanımı arasındaki ilişkinin halk sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla hazırlanmıştır .
gıda yaşam için çok önemlidir ve bundan dolayı gıda güvenliği bir insan hakkıdır . yeterli miktarda güvenli ve besleyici gıdaya erişim yaşamı sürdürmenin ve sağlığı korumanın anahtarıdır . zararlı bakteri virus parazit veya kimyasal maddeler içeren güvenli olmayan gıdalar ishalden kansere kadar den fazla hastalığa neden olmaktadır . gıda kaynaklı hastalıkların gıda işleyicileri yoluyla yayılması dünya çapında yaygın ve kalıcı bir sorundur tarafından yapılan çalışmada gıda işleyicilerinin el hijyeni prosedürlerine uymadığı belirlenmiştir . geçici floranın bulaşması mevcut türlere yüzeydeki mikroorganizmaların sayısına ve deri nemine bağlıdır . örneklerin ünde el yıkaması yapmayan kişilerde potansiyel fekal kaynaklı bakteriler etanol izopropanol ve n propanol dahil olmak üzere alkol bazlı preparatlar en etkili antimikrobiyal ajanlardır bunu klorheksidin glukonat ve povidoniyodin preparatları takip etmektedir . alkoller ellerin etkili bir şekilde yıkanması için yeterli zaman olmadığında kullanılabilir . enfeksiyonlar dışkıdan yeni konağa fekal organizmalarla kontamine suyun içilmesi ya da gıdaların pişirilmesiyle bulaştırılmaktadır . bu temas dışkılamadan sonra çocuğun altını temizleme sırasında kirli yüzeylere dokunmaktan veya hijyenik olmayan bir şekilde hazırlanan yiyecekleri tüketmek suretiyle olmaktadır . normal bir tırnağın mikroflorası genellikle deriye benzerdir . tarafından yapılan çalışmada gıda işleyicilerinin ellerinin mikrobiyolojik değerlendirilmesinin sonucunda inde toplam aerobik sayısı kob cm inde koliform sayısı kob cm ve inde salmonella sayısı ila mpn el arasında değiştiği tespit edilmiştir . eldivenler kimyasal maddelere enfeksiyonlara yanıklara kesilmelere ve derinin zarar görmesine karşı koruma sağlamaktadır . eldivenler kullanım amaçlarına ve fiziksel özelliklerine göre farklı malzemelerden üretilebilmektedir . vinil eldivenler ısı hasarına karşı daha dirençli olan lateks eldivenlerin alternatifi olarak kullanılabilir . ancak tırnak kenarlarında sıkışma ile yırtılmaya yatkındırlar . aynı zamanda kısa raf ömürleri nedeniyle gıda işletmelerinde sınırlı bir kullanımı vardır . bununla birlikte kullanılan eldivenlerin yanı sıra elle uygulamaların ve eldivenlerin değiştirilmesinin gıdalara mikroorganizmaların transferini etkileyen kritik adımlar olduğu unutulmamalıdır valero ve ark . eldiven değiştirme işlemi bile tehlikelerle doludur çünkü birçok eldiven materyali aşırı nem birikmesine ve tırnakların dezenfekte edilmesinde zorluklara sebep olmaktadır . eldiven kullanımı hakkındaki olumlu görüşler çalışanları asidik maddeler içeren deriye zarar verebilecek yiyeceklerden ve gıdayı doğrudan el temasından koruduğu deri hasarı veya enfeksiyonlarını örtmek için eldiven kullanılması gerektiği şeklindedir todd ve ark .
440
67
ORMANCILIKTAKİ SPROUT TERİMİNİN TÜRKÇE KARŞILIĞI İÇİN BİR ÖNERİ
sprout ingilizcede shoot terimi ile yakın ilişkili bir terimdir . sprout terimi esas itibariyle bir odunsu bitkinin dibi kütüğü kök boğazı veya kökünden çıkan sürgünler için kullanılmaktadır . bu sürgünler bitkilerde çoğu kez çeşitli sebeplerle oluşan zararları takiben ortaya çıkmakta ve ağaçlar içerisinde genellikle geniş yapraklı ağaçlarda görülmektedir . sprout kavramı içerisinde yer alan sürgünler sahip oldukları çeşitli nitelikler ile ağaçlardaki uç ya da yan sürgünlerden belirgin bir şekilde ayrılırlar . sprout teriminin türkçede henüz tam bir karşılığı bulunmamaktadır . türkçenin kelime hazinesinde var olan fışkın kelimesinin sprout teriminin gayet uygun bir karşılığı olduğu görülmektedir . ormancılıkta özellikle silvikültür şehir ormancılığı ve orman botaniği ile ilgili konularda kullanılan sprout terimi için fışkın karşılığının kabulü ve kullanılması tarafımızdan önerilmektedir .
sprout ingilizcede shoot terimi ile yakın ilişkili bir terimdir . mesela silvikültürle ilgili çeşitli eserlerde ve society of american foresters a göre sprout bir kütük veya kökten gelişmiş olan ağaçtır . ayrıca sprout kavramının bir ağaçtan ziyade bir sürgün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir . çeşitli sebeplerle meydana gelen zararlara karşı tabii bir tepki olarak ortaya çıkar . ağaçlarda gövde dal kütük kök boğazı kök köksap veya odunsu yumru gibi bir kısımdan çıkabilir . dikili ağaçlarda veya kesilmiş ağaçların kalan kısımlarında dikili ağaçların nispeten daha üst kısımlarından da çıkabilmekle birlikte genellikle dibinden veya dibinin etrafından çıkar . sprout kavramı içerisinde yer alan sürgünler söz konusu nitelikleri ile ağaçlardaki esas sürgünler olan uç ya da yan sürgünlerden belirgin bir şekilde ayrılırlar . çevirilerde bunlardan çoğu defa sürgün karşılığı tercih edilmektedir . sürgün türkçede shoot terimi için kullanılan bir karşılıktır . nitekim shoot terimi sprout terimini de kapsayan daha genel bir terimdir . bu bakımdan sprout terimi için daha uygun bir türkçe karşılığa ihtiyaç vardır . fışkın kavramı türkçe sözlüklerde ise çeşitli şekillerde tanımlanmıştır . söz gelimi fışkın ana sap geliştikten sonra bir bitkinin dibinden sapla kökün birleştiği yerden çıkan sürgünlerin tümü ya da bu sürgünlerin her biri bir ağacın dibinden süren ince dal sürgün filiz dal piç gövde fışkını dal fışkını kütük fışkını kök boğazı fışkını kök fışkını köksap fışkını ve odunsu yumru fışkını gibi karşılıkların türkçede kullanılması söz konusu olabilecektir . diğer taraftan sprout kavramı içerisinde yer alan sürgünler için sprout terimi yerine shoot terimi de kullanılabilmektedir . çünkü bunlar aynı zamanda birer shoot yani sürgün olmaktadırlar . bu sürgünler ağaçlar içerisinde genellikle geniş yapraklı ağaç türlerinde meydana gelmektedir . bu bakımdan sprout terimi ile ağaçlarda çeşitli sebeplerle ortaya çıkan bu tali sürgünlerin esas sürgünlerden ayrılması ve daha bariz bir şekilde ifade edilmesi sağlanmış olmaktadır . türkçenin kelime hazinesinde var olan bir kelime olan fışkının ingilizcedeki sprout teriminin gayet güzel bir karşılığı olduğu görülmektedir .
394
113
TÜRK-İSLAM İNANÇ ANLAYIŞI ÇERÇEVESİNDE KÖS ÇALGISI ÜZERİNE ONTOLOJİK BİR DEĞERLENDİRME
bu çalışmada türk islam inanç ve kültür dünyasında önemli bir yer tutan kös çalgısı üzerine ontolojik bir değerlendirme yapılmıştır . islamiyet öncesi türk tarihinde ilk olarak hunlar ve göktürkler döneminden itibaren izlerini görebildiğimiz sonrasında ise osmanlı devleti nde mehterle birlikte anılan kös çalgısı sadece savaşlarda ve devlet merasimlerinde kullanılmamış aynı zamanda inanç ve müzik ilişkisi bağlamında türk islam toplumunun medeniyet tasavvurunda önemli bir yer tutmuştur . bu çalışmada türklerin devlet olma bilincinin simgesel anlamda tezahür ettiği ve islam inancıyla birlikte şekillenen süreçte ilahi bir noktada önem kazanan kös çalgısı tarihi kaynaklar ve çeşitli müzik kuramları üzerinden incelenerek bu çalgının ne gibi anlamlara ve işlevlere sahip olduğu üzerinde durulmuştur . konu nitel araştırma yöntemi kapsamında yazılı kaynak tarama modeli kullanılarak betimsel bir şekilde tartışılmaya çalışılmıştır .
bu çalışmada tarihsel süreç içerisinde türk islam inancıyla birlikte şekillenen kös davul çalgısının ne gibi anlamlara ve işlevlere sahip olduğu üzerinde durulmuştur . yüzyılda karahanlı bir uygur türkü olan yusuf has hacip tarafından kaleme alınan ve türk kültür dünyasının en önemli eserleri arasında kabul edilen kutadgu bilig adlı türkçe yazılan ilk sözlükte davul kelimesi kövrüg olarak ifade edilmektedir . davulun kökleri selçuklu dönemi davul musıki takımlarına kadar uzanmaktadır . hunlarda bir boyun otağına tuğ ve davul dikilmesine izin verilmesi onların aynı zamanda siyasi bir birlik olarak tanınması anlamına da gelmekteydi . bu yönleri ile düşünüldüğünde bağımsızlığın ve örgütlü bir askeri yapının meşruluğunu simgeleyen tuğlar davul kös ile birlikte türk devletleşme sürecinin de önemli simgeleri arasında durmaktadır . türk devletleri ile osmanlı devletinde barışta veya savaşta mehterin nevbet vuruşu hep bu mana ve anlayış içinde anlaşılmıştır . yüzyılda kullanılmakla birlikte osmanlılarda bu sazın daima kös adı ile anılmakta olduğunu belirtmektedir . bu bahisle maragalı abdülkadir kökün varlığına işaret etmektedir . murat bardakçı maragalı abdülkadir in eserine atıfta bulunarak türk moğol ve hıtaylar tarafındançalınan musiki parçaları olan kök ler hakkında çeşitli kitaplarında yaptığı açıklamalar bir araya getirilince kök kavramının ana hatları ile ortaya çıkmakta olduğunu vurgulamakta ve köklerle ilgili şu ifadelere yer vermektedir türklerin mizacına en uygun makamlar üç adettir uşşak neva bûselik . dolayısıyla kös çalgısı yapısı ve işlevi bakımından davul çalgısıyla ortak noktaları bünyesinde taşıyabilmektedir . yatsıdan sonra sur kapılarının örtüldüğünü anlatmak için çalınan davullara ise derbent davulu deniyor . bektaşi nefeslerinin ve alevi kültüründe kullanılan deyişlerin ilahi bir temelde zuhur etmiş olan ilahi söz manasında kullanılarak dini musiki formunda kavramsallaştığını görmekteyiz . türk islam düşünce ve coğrafya sınırları dışına çıkıldığında ise pisagor gibi antik yunan filozoflarının da müziği kozmik bir düzenin parçası olarak uyum içerisinde değerlendirdikleri ve evrendeki düzenin karşılığını doğrudan müzik üzerinden açıkladıkları bilinmektedir . yukarıda ele alınan örnekler türk islam geleneğindeki tevhit müziğinin temel felsefesinin tanrı tarafından insanlara bahşedildiği ve varlığın insan ruhuna nakşedildiği yönündedir . nitekim mevlevi ayin i şeriflerinde kullanılan ve kös çalgısının bir nevi minyatür hali olarak değerlendirilebilecek olan kudüm ayin i şerifin naat bölümünün hemen ardından vurduğu darp ile başlar . genel bir perspektif kazanmak açısından sınıflandırma yapıldığında erken dönem türk askeri müzik kültürü kös davul üzerinden mevlevilik ney üzerinden alevilik bağlama üzerinden anlam bulmaktadır . bu anlamda düşünüldüğünde söz konusu şiir kös çalgısına yüklenen anlamın ontolojik köklerini anlamamıza da yardımcı olmaktadır . islamiyet öncesi türklerde ve islamiyet ile birlikte şekillenen türk devlet yapılanmalarında karşımıza çıkan kös tanrısal bir varlığın sesi olarak türk töresinin tebliği noktasında yaşamının içerisine sinmiş ve bayrakla birlikte temsil edilerek kendisine kutsiyet atfedilmiş bir çalgı olarak karşımıza çıkmaktadır . arasında islam inancı çerçevesinde gelişen tasavvuf anlayışında vahdet i vücut felsefesinin izleri rahatlıkla görülebilir . bu noktada başer şunları ifade etmektedir türkler e kimliklerini yani türklüklerini kazandıran değerler sisteminin eksenini kök tengri inanışı oluşturmaktadır . törütgen tengri nin düzeni olan töre tekraren söyleyelim ancak il yani devlet sayesinde yaşanır kılınabilmektedir . burada müziğe kök denilmesi onun açıkça göğe ve tanrı ya aidiyetine kutsiyetine işaret sayılabilmektedir . türk islam inancının ontolojik temelleri üzerine inşa edilen bu çalışmada kös çalgısının tarihsel olarak çeşitli kaynaklarda nasıl bir yer tuttuğu ve devlet yapılanması içerisinde ilahi noktada zamanla nasıl bir anlam kazandığına dair düşüncelere yer verilmiştir . türk kültürünün kadim zamanlarında devlet olma anlayışı yaratıcının dünya üzerindeki sembolik anlamları ile ilişkilendirilmiş ve bu sembol kös çalgısı üzerinden derinlik kazanarak zamanla islami motiflerle kendisini genişletmiştir . bir millet için müzik aletinden ve savaş narasından çok daha fazlasını barındıran kös çalgısı elbette ki ona yüklenen manevi anlam ile toplumsal ve kültürel hafızamızda geçmişin izlerini ve düşünme biçimlerini bizlere hatırlatmaktadır .
589
118
Cumhuriyet Döneminde Ev Bahçelerindeki Değişimler ve Güncel Eğilimlerin İrdelenmesi
ev bahçeleri geçmiş bugün ve yarın arasındaki ilişkileri kurmakta bir dönemin tarihi ve kültürel özelliklerini toplumun yaşam koşullarını yansıtmaktadır . bu çalışma ile cumhuriyet dönemi ev bahçelerinin değişimi ve gelişimi anlatılmış sonrasında da güncel eğilimlerin belirlenmesi için istanbul hadımköy deki alkent istanbul ile istanbul zekeriyaköy deki garanti koza yerleşimlerindeki villa sakinleri ile anket uygulaması yapılmıştır . anketlerin sonuçları değerlendirilerek konutlarda ikamet eden villa sakinlerinin sosyo ekonomik özellikleri ve bunların bahçelerine yansıtılması ile bahçe düzenlenmesindeki tercihleri ortaya konulmuştur . araştırma sonucunda cumhuriyet dönemi ev bahçelerine ait tüm verilerin ve anket sonuçlarının değerlendirilmesi yapılarak bu değerlendirmelere göre sonuçlar çıkarılmıştır ve gerekli öneriler getirilmiştir .
bahçeler her zaman insan hayatının bir parçası olup değişik şekillerde doğadaki yerini almıştır . sonrasında da güncel kullanımlarındaki yeni yaklaşımları belirlemek amacıyla seçilen belirli alanlarda yapılan anketlerden elde edilen veriler de bu çalışmanın materyalini oluşturmaktadır . bu çerçevede konu üzerinde yapılan çalışmalarda genellikle istanbul daki gelişmeler ve örnekler ele alınmıştır . bazen de bu geçiş üstü saçak veya çardakla örülmüş mekanlar vasıtasıyla gerçekleşmektedir . türk bahçesi gezinti bahçesinden çok oturma bahçesi olduğu için bahçenin çekici veya uygun yerlerine oturma dinlenme yerleri yapılmıştır . eğimli alanlarda teras bahçeleri oluşturulmakta teraslardan her biri farklı işlevlerle değerlendirilmektedir . bu bahçeler av spor faaliyetleri ve diğer eğlenceler için kullanırken bir yandan da buralarda sarayların ihtiyaçlarını karşılamak üzere çiçek sebze ve meyve yetiştirilmiştir . bazen ev veya yalı vardır ama bahçeye ait izler kalmamıştır bazen de bahçeye ait duvar veya bir havuz kalıntısı mevcuttur fakat ev yok olmuştur . günümüze kadar ulaşan minyatürlerden ise kameriyeler havuzlar serviler meyve ağaçları laleler kuş kafesleri ve bitki tarhlarının çok sık kullanıldığı anlaşılmaktadır . ancak ülkedeki ekonomik sorunların baskınlığı konut ve yerleşim sorunlarına eğilinmesini zorlaştırarak ihmal edilmesine neden olmuştur . böylece kent merkezinden uzakta yeni yerleşim bölgeleri oluşmaya başlamıştır . bu alanlar günlük ihtiyaçlar için kolay ulaşabilecekleri mekanlar olarak konuta en yakın açık yeşil alan olan bahçeyle bütünleşerek günümüz bahçelerini oluşturmaktadır . ev bahçesi kullanımı ile ilgili sorulan sorularda bahçe mekanının kullanım yoğunluğu ve aktivitelere ilişkin kullanıcıların eğilimlerinin ortaya konması hedeflenmiştir . konutunuzun bahçesinde olmasını istediğiniz fonksiyon alanları nelerdir . sorusuna katılımcıların ü evet i hayır cevabı vermiştir . bahçenizde en çok bulunmasını istediğiniz bitki türleri nelerdir . katılımcıların meslekleri incelendiğinde sinin emekli inin memur serbest meslek ve diğer i de ev hanımından oluştuğu belirlenmiştir . ancak günümüzdeki ev bahçesi örnekleri irdelendiğinde peyzaj düzenlemesine ilişkin anlayışta birçok değişiklikler saptanmıştır .
375
94
Ateş ve Solunum Sıkıntısı ile Başvuran Hastada Konjenital Diyafram Hernisi
konjenital diyafram hernisi diyaframda bir defektin bulunduğu doğumsal bir patolojidir . doğumdan bir ay sonra tanı alan olgular geç başlangıçlı kdh olarak adlandırılır . bu olgu sunumunda farklı klinik bulgularla kliniğimize başvuran ve geç başlangıçlı kdh tanısı alıp cerrahi müdahale için sevk edilen bir olgu sunulmuştur .
konjenital diyafram hernisi diyaframda bir defektin bulunduğu doğumsal bir patolojidir . kdh nin yaklaşık ini bochdalek hernisi geri kalanlarını morgagni hernisi ve diğer nadir tipler oluşturur . kdh nin patolojisinde diyafram hernisi akciğer hipoplazisi ve batın organlarının toraks içine girmesi gibi üç öğe bulunur . kdh lerinin çoğu doğumdan önce tanı alırlar ve doğumdan sonra ciddi solunum sıkıntısı oluştururlar . ancak vakaların i geç dönemde başvururlar . kdh insidansı ile canlı doğumdur . kdh lerinin çoğu bochdalek hernisidirler ve doğumda genellikle semptomatiktirler . öz ve soy geçmişinde özellik olmayan aylık kız hasta ateş ve taşipne ile şubat da adilcevaz onkoloji hastanesi aile hekimliği polikliniğine başvurdu . bronşiolit bronkopömoni ön tanısıyla yatırılan hastaya inhaler tedavi ve antibiyoterapi başlandı . kliniği düzelmeyen hastanın pa akciğer grafisi çekildi . grafide intestinal anslar sol akciğeri yukarı kaldırmış ve toraks içerisinde görülmekteydi . ayrıca grafide kalp sağa itilmiş ve vertebralarda malrotasyon görünmekteydi . bunun üzerine hastada diyaframa hernisi tanısı düşünüldü ve hasta fırat üniversitesi tıp fakültesi araştırma hastanesi ne yönlendirildi . orada hastaya yapılan ileri tetkikler ile tanısı kesinleştirildi . hasta kısa süre içerisinde opere edildi . hastanın opere edildikten sonra tekrar çekilen pa akciğer grafisinde diyaframın tamir edildiği görüldü . kdh pnömotasel pnömoni plevral efüzyon pnömotoraks piyopnömotoraks veya stafilokokkal pnömoniye benzeyen radyolojik görüntüler ile prezente olur . bizim vakamızın grafisinde pnömotasel görünümü mevcuttu . herninin içerisinde barsak ve omentum segmentlerinin bulunması geniş opasitelerin arasında translusen alanlarla birlikte lober pnömoni ile karışan görünüm oluşturur . bu da bu vakaların uzun süre araya giren ateşli hastalıklar nedeniyle pnömoni ile karışmasına yol açar . vakamızda barsak ansları toraksta olduğu için gaz seviyeleri oluşturmuştu . kdh ye sıklıkla bir sendroma ait olsun veya olmasın başka bir anomali eşlik eder . bizim vakamızda da vertabral malrotasyon mevcuttu . her ne kadar ultrasonografide barsak segmentlerinin saptanması ve floroskopide dinamik hareketli yapının görülmesi ayırıcı tanıyı sağlarsa da bu yöntemler pnömoni düşünülen hastalarda sık uygulanmamakta veya uygulama imkanı bulunamamaktadır . sonuç olarak kdh geç dönemde de ortaya çıkabilir . bu hastalar genelde akciğerlerin enfeksiyöz durumları ile karışabilir . ayrıca pediatristler ve birinci basamakta çalışan aile hekimleri antibiyoterapi ile düzelmeyen bizim vakamız gibi prezente olan hastalarda konjenital diyafram tanısını ayırıcı tanıda düşünmelidirler . dolayısıyla bu hastalarda diyafram hernilerinden de şüphelenilmesi ve özellikle tedaviye cevap vermeyen hastalarda herniye yönelik tanı testlerinin uygulanması uygun olacaktır .
358
45
ÖZ-DUYARLILIK, DÖNÜŞÜMCÜ- ETKİLEŞİMCİ LİDERLİK İLE PSİKOLOJİK SAHİPLİK ARASINDAKİ İLİŞKİ: ÖĞRETMENLER ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA
bu çalışmanın amacı öğretmenlerin öz duyarlılık düzeyleri ile liderlik ve psikolojik sahiplenme arasındaki ilişkileri sorgulamaktır . çalışmada neff tarafından geliştirilen öz duyarlık ölçeği bass tarafından geliştirilmiş olan etkileşimci ve dönüşümcü liderlik ölçeği son olarak van dyne ve pierce tarafından geliştirilen psikolojik sahiplenme ölçekleri kullanılmıştır . çalışma grubumuz milli eğitim bakanlığına bağlı kurumlarda çalışan öğretmenden oluşmaktadır . çalışma sonucunda öğretmenlerin mesleki tatmini ve mesleğine bağlılıklarında kıdemli olmalarının etkisi dikkat çekmektedir . pozitif liderlik tipi olan etkileşimcidönüşümcü liderlik ile öz duyarlılık arasında pozitif ilişki bulunmuştur . bir diğer ifade ile öz duyarlılık düzeyi yüksek öğretmenler daha olumlu ve yapıcı lider davranışları göstermektedir . bu sebeple öz duyarlılık arttırıcı çalışmalar öğretmenlerin bireysel motivasyonlarını ve verdikleri hizmetin kalitesini arttırmak açısından önemli gözükmektedir .
öğretmenler gelecek nesillerin şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır . bu sebeple öğretmenlerin olumlu lider davranışlarına sahip olması ne düzeyde verimli olacağının göstergesidir . liderlik konusu ise dönüşümcü ve etkileşimci liderlik olarak iki başlık altında tanımlanmaktadır . ayrıca mesleki deneyim ve sahip oldukları yaş arttıkça psikolojik sahiplik düzeyinin artması beklenmektedir . astüst ilişkisinde lidere saygı duyacak ve güvenebilecekleri ortam yaratmak esastır . etkileşimci liderlik anlayışını benimseyen lider çalışanın performansını ve yetilerini keşfetme ve çalışana fark ettirme anlayışına dayanmaktadır . istisnalarla yönetim lider astlara güvenir onları sürekli hata yapma potansiyeli olan kişiler olarak görmez . dursun öğretmenlerin tükenmişlik düzeyi ile ilgili çalışmasında etkileşimci lider özelliğine sahip yöneticilerin öğretmenlerin tükenmişlik düzeyini azalttığı bulgusunu elde etmiştir . gelecekle ilgili konuşmalarda olumlu değerlendirmeleri öne çıkarır gruba çalışma şevki vererek azim ve kararlılığı önde tutmaktadır . çalışmamız yukarıda ifade edilen çalışmalar doğrultusunda öğretmenlerin liderlik türleri ve öz duyarlık konusundaki tutumlarını incelemeye karar vermiştir . bunu yaparken de ön yargısız destek olma olarak açıklanmaktadır . bu farkındalığı edinen birey başarısızlık durumlarında kendini yargılayıp toplumdan izole etmektense bunu insani bir deneyim olarak tanımlar . kendisine karşı olumsuz bir benlik değeri geliştiren öğretmenin öğrencilerinin olumlu benlik değeri kazanması konusunda destek olabilmesi mümkün değildir . bu sebeple öğretmenlerin öz duyarlığı konusunda çalışma yapmaya karar verilmiştir . öz duyarlığın pozitif yönü ile liderlik türleri arasındaki ilişkiyi incelemek . maddeden oluşan ölçek li likert değerlendirmesine sahiptir . tablo de öz duyarlık olarak negatif alt boyut ve öz duyarlık olarak pozitif pozitif alt boyut tanımlanmıştır . bireysel anlamlılık testlerine bakıldığında ise öz duyarlık negatif değişkeninin dönüşümcü liderliğin istatistiksel açıdan anlamlı ve negatif bir yordayıcısı olduğu saptanırken öz duyarlık pozitif değişkeninin ise dönüşümcü liderliğin istatistiksel açıdan anlamlı ve pozitif bir yordayıcısı olduğu saptanmıştır . tablo de öz duyarlığın dönüşümcü liderlik üzerindeki yordayıcı etkisi olduğu bulgusuna ulaşılmıştır . bu model liderin çalışan gözünde beklentiyi karşıladığı ölçüde lider olarak algılanabileceğine vurgu yapmaktadır . araştırmamızın alt amaçları doğrultusunda öz duyarlığın pozitif ve negatif yönü ile liderlik türleri arasında nasıl bir ilişki olduğuna bakılmış ve bu yönde şu sonuçlara ulaşılmıştır . öğrencilerin korkuyla değil saygıyla değer verdikleri düşüncelerini korkmadan ifade edebildikleri öğretmenler olduklarını düşünülebilir . özaydınlık ve arkadaşları da yaptıkları araştırmada öğretmenlerin öz yeterlik algıları ile mesleki duyarlılık düzeyleri arasından pozitif yönde bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır . bu durum bize öğretmenlerin kendileri birey olarak hataları ile kabul eden hataları ile yüzleşebilen eleştiriye açık bireyler olmaları durumunda bireyi destekleyen ideal değerlere önem veren öğrencilerin entelektüel gelişimini ve bireysel gelişimini destekleyen bireyler olmaları konusunda etkili olduklarını göstermektedir . yapılan çalışmanın sonuçları doğrultusunda öğretmenlerin kişisel gelişimlerini arttırdıkları takdirde gelecek nesillere verecekleri eğitim öğretimin veriminin artacağını düşünülmektedir .
420
113
BATUR TANRIKUT’TAN (METE’DEN) ATATÜRK’E TÜRKLÜK ÜZERİNE
bu araştırmada türklerin yaratılış amacından hareketle türklerin uzun tarihi süreç içinde tanrı nın kendilerine yüklemiş olduğu zalimlere karşı güçsüzlerin ve haklıların yanında olmak yeryüzünde tanrı adına adaletin ve düzenin koruyucuları olmaktan ibaret kutsal görevi yerine getirmek için yaptığı mücadeleleri bu süreç içinde kurdukları hun göktürk uygur karahanlı selçuklu ve osmanlı gibi cihanşümul devletler ve bu devletlerin kuruluşu gelişmesi ve yükselmelerinde önemli rol oynayarak türk milletini ebedileştiren onların gücü ve şöhretini dünyaya tanıtan türk tarihinin büyük şahsiyetleri üzerine değerlendirme yapıldıktan sonra yukarıdaki cihanşümul türk devletlerinin varisi ve son temsilci olan türkiye cumhuriyetinin kuruluşu ve onun kuruluşuna öncelik eden mustafa kemal atatürk ün varlığını türk varlığına armağan edişi ele alınmaktadır .
her şeyin sahibi olan tanrı bir gün yukarıda mavi göğü aşağıda yağız yeri ikisinin arasına da insanları yaratmıştı . yüce tanrı bunların adını kendi koydu ve başka kavme bahşetmediği meziyetler ve hünerler bahşetti . bu kavim dünyadaki en savaşçı adaletli ahlaklı ve dürüst kavimdi . tanrı adaletini bozduğu için birilerine kızdığında tanrıkut u ordusuyla onların üzerine saldırtırdı . babası onu veliahdı göstermeyerek türk olmayan hatunundan doğan oğlunu göstermişti . milletini ve onun egemenliğinin güvencesi olan devletini sıkıntıya sokmamak düşmana dersini vermenin hazırlıkları tamamlanıncaya kadar kendine ait ne varsa hepsini düşmanına veriyordu . batur tanrıkut ona itaat etmeyenlerin üzerine sefer düzenledi . kaşgarlı mahmud un işaret ettiği gibi oğuz türkleri hakanlarının bu nişanlarına tuğra adını vermişlerdi . hunlar iç ve dış sebeplerden dolayı eski gücünü kaybetmeye başlamıştı . kut i uş tanrıkut şimdi düşmanlarımızla savaşıp ölürsek dünya durdukça kahramanlık şanımız yaşayacaktır oğullarımız ve torunlarımız bizden gurur duyacak ve güç alacaktır . zira büyük uygur hakanı moyunçor göktürk alfabesi ile yazılmış kendi adına dikilen kitabesinde kendini tengride bolmış il etmiş bilge hakan olarak tanıtmakta ve göktürk hakanı bilge kağan gibi konuşup onun cihanşümul hakimiyetinin sınırlarını çizmekte idi . bu sebeple de türk imparatorluklarında millet din ve sınıf ayrımı ve mücadelelerine rastlanmamış adalet ve huzur hüküm sürmüştü . türk cihan hakimiyeti ve nizamının uluslararası bir mahiyet alması islami ve insani esaslar dahilinde tekamülü bu sayede mümkün olmuştur . hazreti peygamberin bu sevincini gören ashabı da satuk buğra yı görmek istemiş . hazreti muhammed dua edince satuk buğra başlarına türk külahı giyen tam teçhizatlı kırk atlı askeri ile hazreti muhammed ve ashabını selamlamış . karahanlıların islamiyeti kabul etmesi ile bu dinin türkler arasında yayılması artık bir cihat mahiyetini almıştı . müslüman türkler islam dünyasının yaşamakta olduğu derin krizi ortadan kaldırmıştı . türk cihan hakimiyeti mefkûresinin tacı olan kanuni sultan süleyman ile türk milli tarihinin en muhteşem devri yaratılmıştı . türk cihan hakimiyeti adalete insan sevgisine ve insanların özgürlüğüne dayanmasaydı türk kudretinin tarih boyunca yaşaması da mümkün olamazdı . zira türk hakimiyeti avrupalılarınkinden farklı olarak yerli halklara ikinci sınıf vatandaş veya esir muamelesi yapmıyor istismar gayesi de gütmüyordu . nitekim resmi vesikalara göre hakanlar ve sultanlar nasıl tanrısal veyahut ilahi hakimiyetlerinin aslında milletin saadeti için olduğuna inanıyorlarsa türk halkının da kendileri gibi ilahi menşeden geldiğini devleti ve hükümdarları için çalışmayı kendilerine vazife saydığına inanıyorlardı . bundan başka yurdun dört bir tarafında hıristiyan azınlıklar devletin milletiyle beraber biran önce yok edilmesi için canla başla çalışıyordu . haziran da amasya da yayımladığı genelgeyle milletin istiklalini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını ilan edip kurtuluş savaşını başlatmıştı . mustafa kemal türkün gücüne ve yüksek karakterine güvenmekle yanılmamıştı . mustafa kemal atatürk türk gençliğine hitabında ey türk gençliği
418
106
Mutfak Müzelerinin Sergileme Şekilleri ve Turist Rehberlerinin Etkisi: Şanlıurfa Hacıbanlar Evi Mutfak Müzesi Örneği
bu çalışmanın amacı son yıllarda faaliyet ve ziyaretçi sayılarında artış gösteren gastronomi müzelerinde kullanılan sergileme yöntemlerini ve bu yöntemlerin belirlenmesinde turist rehberlerinin etkisini belirlemektir . gastronomi müzelerinin kurulmasına bilgi temin etmek ve gastronomi müzeleri üzerine yapılan çalışmaların literatürüne katkı sağlamaktır . bu çalışmada nitel araştırma tercih edilerek gözlem ve görüşme tekniğinden yararlanılmıştır . örneklem olarak seçilen şanlıurfa hacıbanlar evi mutfak müzesi nde mutfak kültürünün sergilenme şekilleri gözlem yapılarak belirlenmeye çalışılmıştır . gözlem formu doldurularak veriler kayıt altına alınmıştır . ayrıca müze sorumluları ile görüşmeler gerçekleştirilerek sergileme şeklinin tercihinde turist rehberlerinin etkisi belirlenmeye çalışılmıştır . şanlıurfa kültür ve gastronomi turizmi ile ön plana çıkan şehirlerden biri olup kültürel değerlerin sunulmasında müzelerden yararlanmaktadır . yaşayan mutfak kültürünün en güzel örneklerinden bir tanesini yansıtan şanlıurfa hacıbanlar mutfak müzesi ziyaretçilere şehrin mutfak kültürünü anlatmaktadır . müzede sadece durağan sergileme tekniği kullanıldığı belirlenmiştir . özellikle vitrin içi sergileme mankenler bilgi panoları ve görsellerin çoğunlukta olduğu belirlenmiştir . sergilenme şeklinin tercihinde turist rehberlerinin etkisi bulunmazken sergilenen eserlerde ve konumlarında etkilerinin olduğu sonucuna varılmıştır . mutfak kültürü kitle turizminden bireysel turizme geçiş aşamasında turistlerin ilgi odağı haline gelmiş ve gastronomi turları düzenlenmeye başlanmıştır . mutfak kültürünü gelecek nesillere aktarmada müzelerin kullanımı sergileme şekillerinin incelenmesi ve turist rehberlerinin etkisi çalışmanın özgünlüğünü sağlamaktadır . çalışmanın sadece şanlıurfa hacıbanlar evi mutfak müzesi örnekleminde yapılması sınırlılıklarını oluşturmaktadır .
müzeler toplumun bilimsel ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceği biçimlendirilen eğitim kurumları olarak tanımlanmaktadır . türkiye uluslararası müze konseyi ne göre müze uygarlık tarihine ait her türlü objenin bilimsel kurallar altında sergilenerek halkın beğeni ve kültürel birikimini zenginleştiren araştırmacıların çalışmalarını kolaylaştırıcı ve geliştirici tarihi verilerin gelecek kuşaklara aktarıldığı mekanlardır . şanlıurfa hacıbanlar evi müzesi bulunduğu şehrin mutfak kültürünü somut hale getirerek ziyaretçilere aktaran müzelerden biridir . dinamik sergileme teknikleri sesli yönlendiriciler film video ve slayt gösterileri hareketli modeller canlı yorumcular bilgisayar destekli sergiler simülatörler interaktif gösterimler video diskleri ve dramalar dinamik sergileme teknikleri olarak adlandırılmaktadır . gözlem kaydını gerçekleştirmek amacıyla gözlem formu hazırlanmıştır . ayrıca sergilenme şeklinin belirlenmesinde turist rehberlerinin etkisinin olup olmadığını tespit etmek amacıyla müze sorumluları ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir . müze oluşturulmasında rehberlerin katkısı olup olmadığı varsa hangi şekilde olduğuna ilişkin sorular müze sorumlularına yöneltilmiştir . müze girişinde danışma ofisi yer almakta olup turnike bulunmamaktadır . konağın beş odası olup geniş bir avluya sahip olmakla birlikte avluda iki adet su kuyusu bulunmaktadır . müzenin giriş bahçesinde tokmak dibek tel şehriye makinesi su küpleri gibi araç gereçler sergilenmektedir . odalar tamamen ahşap olup odalarda genelde ahşap gömme dolap ve nişler bulunmaktadır . yazlık eyvan bölümünde eski zamanlara ait televizyonlar radyolar plak çalar kasetçalar yöresel kadın kıyafetleri ve iki adet ahşap bilgi panosu yer almaktadır . yaşam odası diğer odalar gibi sedirle kaplı olup duvarları gömme dolap ve nişlerle kaplıdır . ayrıca salonun merkezinde içli köfte ve ağzı açık yapımı mankenler aracılığıyla tasvir edilmektedir . yaşam odasının hemen alt kısmı zerzembe odası olarak adlandırılmıştır . kilerde harman gemi bulunmakta olup ne işe yaradığı ile ilgili bilgi yer almamaktadır . ayrıca duvarda yer alan nişlerde mutfak araç gereçleri sergilenmektedir . şanlıurfa hacıbanlar evi müzesi nde yapılan gözlem esnasında durağan sergileme tekniklerinin yoğun olarak kullanıldığı görülmüştür . dinamik sergileme tekniklerinin ise müzede kullanılmadığı belirlenmiştir . kiler olarak adlandırılan odalarda ağrılıklı olarak mutfak araç gereçlerinin vitrinde sergilendiği dikkati çekmektedir . vitrinlerde sergilenen araç gereçlerin tanıtımını yapmak amacıyla isimlikler bulunmaktadır . kışlık hazırlıkların yapıldığı canlandırma da ev halkının dışında dışarıdan kadınların birlikte hazırlık yaptığı mankenler aracılığı ile canlandırılmıştır . müzede sadece mutfak kültürünü yansıtan unsurlara rastlanılmamakta geçmiş zamanda yaşam kültürü hakkında da bilgi sahibi olunmaktadır . bu amaca ulaşmak için müzelerin kurulum aşamasında sergileme teknikleri bilinçli seçilmeli koleksiyonun ve müzenin özelliğine göre dinamik sergileme teknikleri de yer almalıdır . her iki sergileme tekniğinin bir arada kullanılması ile ziyaretçilerin eğlenerek öğrenmeleri sağlanmış olacaktır .
382
202
Erzurum İli meralarında doğal olarak yetişen farklı baklagil yem bitkilerinin nispi yem değerlerinin belirlenmesi
erzurum ili meralarında doğal olarak yetişen bazı baklagil yem bitkilerinin kimyasal kompozisyonu kuru madde tüketimi kuru madde sindirilebilirliği ve nispi yem değerlerinin belirlenmesi amacıyla yürütülen çalışmada materyal olarak yonca dağ ispanyol korungası melez yonca kuş fiği dağ fiği tüylü fiğ dağ üçgülü üç başlı üçgül kafkas üçgülü doğu taç otu alaca taç otu ve sarı çiçekli gazal boynuzu kullanılmıştır . incelenen yem bitkileri arasında kuru madde ham kül ham yağ ham protein organik madde asit çözücüde çözünmeyen yapısal karbonhidratlar nötral çözücüde çözünmeyen karbonhidratlar asit çözücüde çözünmeyen lignin ve nispi yem değerleri bakımından önemli farklılıklar gözlenmiştir . baklagil yem bitkilerinin ortalama kms kmt ve nyd değerleri sırasıyla . . . . ve . . arasında değişmiştir . sonuç olarak hy hp ve hk bakımından zengin ndf adf ve adl bakımından fakir olan yem bitkilerinin kmt kms ve nyd özellikleri bakımından tatminkar sonuçlar verdiği kanaatine varılmıştır .
hayvanlardan elde edilen ürünlerin verim ve ürün kaliteleri ile hayvanların yeterli ve dengeli beslenmesi arasında doğru bir orantı mevcuttur . nispi yem değeri yemlerin kalitelerinin belirlenebilmesinde ve pazarlanabilmesinde oldukça büyük bir önem arz etmektedir . ancak bunların yanında bazı dezavantajları da bulunmaktadır . bu değerin altına inildikçe yem kalitesi düşmekte yükseldikçe artmaktadır . bu sınıflandırma kapsamında nyd indeksi değeri nin üzerinde ise en iyi kalite arasında ise . richardson moore ve undersander redfearn ve ark . çalışmanın yem materyali olarak kullanılan baklagil yem bitki örnekleri yılı haziran temmuz aylarında erzurum ili ilçelerindeki meralardan toplanmıştır . söz konusu adet farklı baklagil yem bitkisi bu alanlardaki bitki kompozisyonunu temsil edebilmesi için değişik yerden alınmış ve harmanlanmıştır . azot içeriğinin saptanmasında kjeldahl metodundan yararlanılmıştır . ham protein içeriği ise nx . formülü ile hesaplanmıştır . ham yağ analizi aoac da bildirilen yönteme göre yapılmıştır . yemlerin hücre duvarı bileşenlerini oluşturan ndf adf ve adl analizleri ise van soest ve ark . gerektiği bildirilmiştir ve dağ üçgülü yem bitkisinde tespit edilmiştir . bulgularından yüksek kimi araştırıcıların . baklagil yem bitkisi örneklerine ait hücre ndf adf ve adl oranları sırasıyla . . . . ve . . arasında belirlenmiştir . en yüksek ve en düşük ndf içerikleri sırasıyla melez yonca ve alaca taç otunda en yüksek ve en düşük adf içerikleri sarı çiçekli gazal boynuzu ve alaca taç otunda en yüksek ve en düşük adl içerikleri doğu taç otunda ve alaca taç otunda tespit edilmiştir . çalışmadaki baklagil yem bitkilerine ait kms kmt ve nyd leri bazı çalışmalarda adesogan ve ark . bu sayede bir yandan bölgedeki yetiştiriciler hayvanlarını daha kaliteli meralarda yetiştirme ve dolayısıyla daha yüksek gelir elde etme imkanına sahip olacak diğer yandan ise artan hayvansal üretim düzeyine bağlı olarak ülke ekonomisine katkı sağlanmış olacaktır .
449
179
Lise 2. Sınıf Öğrencilerinin Kuvvet Konusundaki Kavram Yanılgıları
bu çalışma lise öğrencilerinin mekanik konularının temelini oluşturan kuvvet konusu ile ilgili kavram yanılgılarını belirlemek amacıyla yapılmıştır . araştırmanın örneklemini ankara il merkezi ndeki ilçede bulunan genel lisede eğitim öğretim döneminde öğrenim gören lise . sınıf fen şubesi öğrencisi oluşturmaktadır . araştırmada kullanılan testin geliştirilmesi ve uygulama sonuçlarının alınmasında spss istatistik programı kullanıldı . öğrencilerde tespit edilen bazı kavram yanılgıları araştırma sonucunda maddeler halinde sunularak kavram yanılgılarının giderilmesine yönelik önerilerde bulunuldu .
mevcut bilgi birikiminin okullarda öğretilebilecek seviyenin kat kat üstünde olmasından dolayı bütün bilinenlerin eğitim öğretim sürecinde öğretilmesi imkansız hale gelmiştir . bunun için fizik veya herhangi bir alanda öğretim planlanırken ancak temel kavramlar ve bilgi edinme yollarını öğrencilere kavratabilecek şekilde bir uygulama yapılmalıdır . temel kavramların öğretilmesinin genelde başlangıç noktası kavram taraması ve temel kavramlar hakkında öğrencilerin fikir duygu ve düşüncelerinin ortaya çıkarılmasıdır . bu yolla öğrencilerin iç dünyasına girilebileceğine ve öğrenci gözüyle olaylara bakma imkanı elde edilebileceğine inanılmaktadır . bu kavramların anlaşılma düzeyleri ve kavram yanılgıları belirlenirse daha sonraki yıllardaki fizik müfredatları ve öğretim yöntemleri değiştirilip geliştirilebilir . öğrenciler derse daha önceki deneyimlerinden edindikleri bilgiler ile gelirler ve öğrencilerin bu bilgileri bilimsel olarak kabul edilen bilgilerden farklı ise ilgili kavram yanılgısına sahip oldukları söylenir . öğrencilerin fiziksel olaylar hakkında geliştirdikleri içgüdüsel inançlar kavram yanılgılarını oluşturan faktörlerden bir tanesidir . kavram yanılgıları çalışma alanındaki uzmanların belirlediği kavramlarla uyuşmazlar . bir basit kavram yanılgısı veya önemsiz miktardaki kavram yanılgıları yayılma eğilimindedirler . araştırmanın örneklemini ise ankara il merkezindeki ilçede bulunan genel lisede eğitim öğretim yılında öğrenim gören lise . testler aynı sınıfta yer alan yan yana oturan öğrencilere farklı test verilerek sonuçları dikkate alınarak incelendi . yeni test soruları denenmiş sorulardan bazıları hiç değiştirilmeden bazıları ise çok az değişiklik yapılarak düzenlendi . hazırlanan bu testin güvenirliği ölçülmeden önce madde analizi yapıldı . bu amaçla oluşturulan testin her sorusu için madde analiz tablosu hazırlandı ve irdelendi . testin geliştirilmesi ile ilgili ayrıntıları kuru nun çalışmasında bulabilirsiniz . kuvvet konusundaki kavram yanılgılarını ölçmek için geliştirilen testte yer alan soruların ölçtüğü kavramlar tablo ııı te verilmiştir . bu tabloda parantez içinde yer alan soru numaralarının anlamı ilgili soru ile karşısındaki kavram doğrudan ölçülmemektedir fakat kavram soru ile ilişkilidir . tablo ıv ten anlaşılacağı üzere öğrencilerin sahip oldukları kavram yanılgıları yoğunluğu ifade edilirse newton un hareket kanunları ile ilgili olarak sorulan soruda bir golf topunun havadaki hareketi esnasında etkisinde kaldığı kuvvetler sorulmuştur . kinematik kavramlarıyla ilgili dairesel hareket yapan cismin serbest kalması durumundaki hareketi sorulmuştur . öğrencilerin si bir eğri üstünde hareket eden bir cisim serbest kaldığında doğal olarak eğri üstündeki hareketini sürdürür . hise bir cisim sabit hızla hareket etmesine rağmen cisme hareketi yönünde etkiyen net kuvvet vardır kavram yanılgısını lise . kavram yanılgılarına yönelik bu çalışma kuvvet konusu derste işlendikten sonra yapılmış olmasına rağmen öğrencilerde hala çok sayıda kavram yanılgısının olduğu tespit edilmiştir . eğitim fakültelerinde yaygın kavram yanılgılarının özel öğretim metotları dersi kapsamında ele alınmasıyla yada ayrı bir ders halinde okutulmasıyla öğretmen adayının ne derece bilinçlendirilebileceği araştırılabilir . kız ile erkek öğrencilerin sahip oldukları kavram yanılgıları arasında farklılık olup olmadığı araştırılabilir .
427
71
SU İLE KARIŞMAYAN YAĞ (B, F, K SINIFI) YANGINLARDA YANGIN SÖNDÜRME CİHAZLARININ DOĞRU KULLANIMI
karşılaşılan tüm doğa olaylarının sonucunda görülmesi muhtemel en güçlü sonuç yangındır . yanma ısı madde ve oksijenin uygun şartlar altında bir araya gelmesiyle oluşur . meydana gelen bu reaksiyon aslında insanlığa fayda sağlayan bir birleşimdir ancak bu reaksiyonu kontrol edemememiz halinde bize zarar verir hale bürünür ve yangın olarak nitelediğimiz durum meydana gelir . günümüzde yangın genel olarak beş farklı sınıflandırma ile tanımlanır . bunlar a b c d ve k f sınıflandırmalarıdır . bu makalede temel seviye yangından korunma eğitimlerinde yangın söndürme cihazlarının doğru kullanımını konusu ele alınacaktır . birçok yangın söndürme cihazı eğitiminde farklı sınıflandırmalara ait özgü yangın söndürme cihazları kullanılırken yangın söndürme cihazını ateşin kaynağına tutulmasıyla minimum sürede etkili bir söndürme sağlanabileceğinden bahsedilmektedir . ancak söz konusu yangın eğitimlerinde b f k sınıfı yangınlar yani su ile karışmayan yağ yangınlarında bu tabir geçerliliğini yitirmektedir .
istanbul da yılları arasında meydana gelmiş yangınların çıkış yeri ve yıl ilişkisi tablo de gösterildiği şekildedir . istatistiklere göre insan yaşam alanlarında yangınların büyümeden söndürülmesi büyük önem arz ediyor . kapalı bir alanda yangın gelişim evreleri incelendiğinde yangın bölüme ayrılır yangının başlangıç evresi yangının gelişim evresi tam gelişmiş yangın evresi yangının başlangıç evresinde alevler göreli olarak parlak değil fazla duman çıkışı gözlenmez ve çok az ısı yayılımı görülür . bu evrede eğer ortamdaki oksijen miktarı artarsa parlama meydana gelir . bu safhadan sonra yapılmaya çalışılan müdahaleler ciddi yaralanma ve ölümle sonuçlanabilir . yapısal yangınlar genel olarak konut bina araç trafo gibi mülk eşya niteliği taşıyan can kaybı riski olan kurtarma işinin olabileceği yangınlardır . istatistiklerden yola çıkarak çarpık kentleşme yoğun araç trafiği uygunsuz park edilmiş araçlar gibi başlıca nedenlerden dolayı itfaiye ekipleri yangın olaylarına yukarıdaki belirtilen sürelerde ulaşmaktadır . ancak yangın gelişim evreleri başlığı altındaki süreleri düşünürsek yangının başlangıç anında bile itfaiye teşkilatına olay ihbar edilmiş olsa itfaiye ekiplerinin yangını yayılmadan söndürme ihtimali yok denecek kadar azdır . büyük miktarlarda ve kolayca temin edilebilmesi ucuzluğu soğutma ve boğma gibi birtakım özellikleri suyun en yaygın kullanılan söndürme maddesi olmasını sağlamıştır . . yangın söndürme cihazlarının üzerinde bulunan söndürme kapasiteleri referans alındığında örneğin kg kuru kimyevi toz yangın söndürme cihazı üzerinde bulunan a b ve c sembolleri yangın söndürme cihazının profesyonel olmayan bir kişi tarafından kullanıldığında birim alan ve litre cinsinden söndürme kapasitesini göstermektedir . c sembolü ise elektrik iletkenliği olmadığını ve elektrik kaynaklı yangınlarda da kullanılabileceğini göstermektedir . buradaki a sembolü litre su kullanımına tekamül etmektedir . yani a sınıfı yangınlarda x litre su kullanıma eşdeğer bir söndürme kapasitesine sahiptir . bu yüzden yangın söndürme cihazları ile b f k sınıfı yangınlara alevin üstünü örtecek şekilde müdahale etmeleri halinde müdahale edilen maddenin özgül ağırlığı havadan ağır olduğu için söndürme maddesi kendiliğinden alevin üstünü kapatarak etkin bir söndürme sağlayacaktır .
518
149
E-Devlet Adaptasyonunda Etkili Olan Faktörlerin Belirlenmesine İlişkin Ampirik Bir Araştırma: Yalova Örneği
bu araştırma ile vatandaşların e devlet adaptasyonunu etkileyen kritik faktörleri belirlemek amaçlanmaktadır . araştırma kapsamında e devlet hizmetleri kullanan kullanıcı ile yüz yüze anket yapılarak bulgular elde edilmiştir . analizler sonucunda e devlet kabulüne etki edebilecek çeşitli faktör grupları ile e devlet adaptasyonu arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak ortaya konmuştur . kaynakların kullanılabilirliği algılanan fonksiyonel fayda ve algılanan hizmet yanıtının e devlet adaptasyonunda pozitif bir etki oluşturdukları görülmüştür . ayrıca algılanan hizmet yanıtı ve kaynakların kullanılabilirliğinin de fonksiyonel faydayı olumlu yönde etkilediği görülmüştür .
bilgi ve iletişim teknolojileri ilk kullanılmaya başlandıkları lardan beri kamu sektöründe kullanılmaktadır . devlet hizmetlerinin elektronik ortama aktarılmasının verimliliği olumlu yönde etkilemesine bağlı olarak e devlet hizmetleri gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kalıcı gündem maddelerinden biri olmuştur . böylece devlet hizmetlerinin elektronik ortamlarda yürütülmesini içeren birçok politika geliştirilmiştir . kurumlar tarafından hizmetler bir taraftan elektronik ortama aktarılırken diğer taraftan bu hizmetlere erişim kullanım isteği kullanım becerisi farkındalık algılanan fonksiyonel fayda kaynakların kullanılabilirliği e devlet hizmetlerine duyulan güven e devlet kapsamında araştırılması gereken konular olarak araştırmacıların ilgisini çekmeye devam etmiştir . bu araştırmanın temel amacı yalova özelinde kamusal hizmet dönüşümünün önemli bir göstergesi olan e devlet uygulamalarına vatandaşların adaptasyonunda etkili olan en temel faktörlerin belirlenmesidir . bu araştırmada geniş bir literatür taraması yapılarak daha önce gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için oluşturulmuş model önerileri ve test edilmiş ölçekler incelenmiştir . bir diğer araştırmada dwivedi ve yıllarında transforming government people process and policy de yayınlanan makaleyi incelemiş e devlet konusunda yapılan araştırmaların çoğunun kavramsal boyutu örnek olayla incelediğini tespit etmiştir . e devlet çalışmalarını analiz etmeyi amaçlayan bu araştırmaya göre tgppp yazarlarının son iki yılda çoğunlukla analitik tanımlayıcı teorik ve kavramsal araştırma yöntemlerini kullanmıştır . yaşamın her alanında olduğu gibi etkileşim e devletin paydaşları açısından da üzerinde durulması gereken bir konudur . model teknoloji kabul modeli temelinde güven ve bilgisayar öz yeterlilik olmak üzere üç temel bileşenden oluşmaktadır . araştırmaya göre algılanan fayda görece avantaj ve güven kullanıcı adaptasyonunda önemli ölçüde bir etkiye sahiptir . algılanan fayda aynı zamanda öznel normlar imaj çıktı kalitesi ve algılanan kullanım kolaylığı tarafından doğrudan etkilenmektedir . konya ilinde e devlet uygulamalarını en az bir kez kullanmış olan vatandaşlarla yaptıkları araştırmada güven değişkenine vurgu yapmışlardır . kaynakların kullanılabilirliği bir e dev et sisteminin kullanılmasına yönelik bir inanç oluşturmakta bu inanç da bir e devlet kullanım tutumuna dönüşerek e devlet adaptasyonunu etkilemektedir . shareef ve diğerleri araştırmalarında tkm ve yyt deki bu bileşenlerden algılanan fayda ve görece yararı birleştirerek olu turdukları algılanan fonksiyonel fayda değişkeninin e devlet adaptasyonunda önemli bir belirleyici olduğunu öne sürmüşlerdir . hizmet kalitesi farklı organizasyonların hizmet performanslarını farklılaştıran önemli bir etkendir . davranışsal açıdan değerlendirildiğinde kullanıcılar müşteri hizmetlerinin daha iyi seviyede olduğunu algılarlarsa e devlet hizmetini tekrar kullanmalarını sağlamak mümkün olacaktır . bu bilgiler doğrultusunda aşağıdaki hipotezleri ileri sürmek mümkün görünmektedir h algılanan hizmet yanıtı ile e devlet adaptasyonu arasında pozitif bir ilişki vardır . h algılanan hizmet yanıtı ile algılanan fonksiyonel fayda arasında pozitif bir ilişki vardır . araştırma yalova ili ölçeğinde nisan temmuz döneminde yapılmıştır . maddelere ait faktör yükleri standart hata kovaryans katsayıları ve modifikasyon göstergeleri incelenerek sorunlu maddeler belirlenmiştir . ölçeklerin güvenilirliklerin testi için hesaplanan bileşik güvenilirlik değerlerinin tüm değişkenler için kritik seviye olan . ın cronbach alfa katsayılarının ise nunnaly tarafından belirtilen kritik nokta olan . in üzerinde olduğu görülmüş ve ölçeklerin güvenilir olduğu sonucuna varılmıştır berthon ve diğ . ayrıca araştırmanın türkiye nin farklı illerinde tekrarlanması sonuçların geçerliliğinin artırılması açısından önemli katkılar sağlayacaktır .
510
74
DİYARBAKIR İLİ MOBİLYA SANAYİSİNİN GZFT ANALİZİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ
ülkelerin bölgelerin ve illerin gelişmesine sanayi ve yatırım önemli katkılar sağlamaktadır . imalat sanayisi içerisinde önemli sektörlerden birisi de orman ürünleri ve mobilya sanayisidir . diyarbakır sanayi yapısı incelendiğinde yılında orman ürünleri ve mobilya yaklaşık oran ile beşinci sırada yer alır iken yılında yaklaşık pay ile yedinci sıraya gerilemiştir . mobilya sektörünün bu ilde daha iyi konuma gelebilmesi için içinde bulunduğu mevcut durumun iyi analiz edilmesi gerekmektedir . işletmelerin daha iyi yönetilebilmesi için ulusal ve uluslararası çevrenin işletmeye sunduğu fırsatları ve tehditleri dikkate alınarak güçlü yönlerini geliştirerek zayıf yönlerini güçlendirerek stratejik kararlar alınmalıdır . bu çalışmada diyarbakır mobilya sektörü gzft analizi ile incelenerek sektörün güçlü ve zayıf yönleri ile fırsatları ve tehditlerinin neler olduğu ortaya konulmuştur . güçlü yönler olarak jeopolitik konumundan dolayı orta doğu pazarına yakınlığı ucuz işgücü inşaat sektöründe artışların olması belirlenirken zayıf yönler olarak finansal kaynak ve kalifiye elaman yetersizliği ön plana çıkmıştır . fırsatlar olarak muhtemel ırak ve suriye pazarı varken tehditler olarak da bölgesel istikrarsızlık tasarım eksikliği ve çin mobilya sektörünün olumsuz etkisi önemli faktörler olarak belirlenmiştir .
günümüzde kaynak yönetimi ve planlamanın önemi giderek artmakta ve bütün kurum ve kuruluşlarda uygulanmaya çalışılmaktadır . bir sektörün ya da kuruluşun kısa orta ve uzun vadeli planlarını yapma ve sürdürülebilirliğini sağlamada o sektörde çalışanlar ve uzman kişilerin yer alması gerek sorunların doğru olarak tespitinde gerekse gerçekçi çözüm önerilerinin üretilmesi aşamasında önem arz etmektedir . diğer yandan sektörde sigortasız çalışan eleman sayısının fazlalığı düşünüldüğünde toplam istihdamın bu rakamın çok üzerinde olduğu söylenebilir . sektörde fabrikasyon üretim yapan firmaların sayısı her geçen gün artmaktadır . yılında olan kapasite kullanım oranı yılında olarak kaydedilmiştir . itibarıyla ise kapasite kullanım oranı seviyesinde gerçekleşmiştir . mobilya sektörü inşaat sektöründe yaşanan olumlu gelişmelere levha sektöründe yapılan yatırımların artmasına paralel olarak son yıllarda ülkemiz için önemli sektörlerden birisi haline gelmiştir . sektörde ara malı olarak kullanılan birçok girdi yurt içinde üretilmesine karşın söz konusu ara mallarının üretimi için hammadde gereksiniminin bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır . kalkınma bakanlığı tarafından yayımlanan onuncu kalkınma planı nda mobilya sektörüne ilişkin tahminlere yer verilmiştir . gaziantep ilini takip eden iller sırasıyla şanlıurfa diyarbakır adıyaman batman mardin kilis siirt şırnak olarak görülmektedir . diyarbakır ekonomisinin tarihi gelişimi dikkate alındığında geçim kaynağı ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılık üzerine dayanmaktadır . geçmişte ilde ekilen tarım ürünleri ağırlıklı olarak buğday arpa pamuk ve kırmızı mercimek iken son yıllarda sulu tarıma geçişin hızlanmasıyla tarıma dayalı sanayide hareketlilik yaşanmaktadır . diyarbakır ili kapasite raporunda kodlanan ilk ürün bölgedeki doğal kaynaklara bağlı olarak mermer imalatı ve doğal taşlardan kaldırım döşemeleri imalatının ön plana çıktığı görülmektedir ayrıca mutfak mobilyaları imalatı da listeye girmiştir . ilde bulunan sanayi işletmelerinin ü mikro ölçekli u küçük ölçekli i orta ölçekli işletmelerdir . bu oranlar işletme sayısı bakımından sanayinin sını istihdam bakımından ise toplam sanayi istihdamının ünü oluşturmaktadır . bu sektörde işletmelerin çoğunu mobilya üretimi yapan firmalar oluşturmakta olup palet kapı masa sandalye ve muhtelif ev mobilyaları üretimi de yapılmaktadır . iş yeri sayısı ve istihdam bakımından mobilya sektörü ilde . temelde mevcut yapılara ait bu dört parametrenin irdelenerek analiz edilmesi ilkesine sahip olan bu yöntemle hem niceliksel hem de niteliksel özelliklere ilişkin analizler yapılabilmekte ve yapılan analizler sonucunda oluşturulan gzft matrisinin irdelenmesi ile de mevcut programa ilişkin stratejik bir görüş oluşturulabilmektedir . gzft analizi çalışmasının yürütülmesinde beyin fırtınası yönteminden faydalanılmaktadır . bu çalışmada diyarbakır mobilya sektöründe çalışan orman endüstri mühendislerinin görüşleri ve yazılı yayınlar taranarak sektörün değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik kararların verilebilmesine katkı sağlayacağı öneriler verilmektedir . gibi bir takım sorulara cevap arayarak nasıl bir plan yapmamız gerektiğini ortaya koyacaktır . her biri diyarbakır mobilya sanayinde çalışan orman endüstri mühendislerinin swot analizinin değerlendirilmesi sonucu tespit edilmiştir . bu durum ise işletmelerin profesyonel yönetim eksikliğini olduğunun göstergesidir . diyarbakır mobilya endüstrisinin ticaret sanayi odası esnaf sanatkarlar odası veya bir dernek organizasyon başkanlığında bir araya gelerek ulusal ve uluslararası endüstrilerde yaşanan yeni gelişmeleri ve pazarları takip edebilecek ve sektöre adaptasyonunu sağlayacak birimler oluşturulmalıdır ülkemizde mobilya yan sanayinde yıllık ortalama endüstriyel odun ihtiyacı milyon m düzeyinde olup bunun yaklaşık ı ithal edilmektedir . diyarbakır ilimizde mobilya yan sanayisi ile ilgili yatırımlar teşvik edilerek rekabete ve istihdama katkı sağlanmalıdır .
511
169
TMS 11- İNŞAAT SÖZLEŞMELERİ
yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yapan inşaat taahhüt işletmeleri üstlendikleri işler nedeniyle elde ettikleri gelir gider kar veya zararı muhasebe kayıtlarına almak zorundadırlar . bu kayıtlar ise tms standartlarına göre oluşturulmaktadır . tms standardı inşaat sözleşmelerine ilişkin gelir ve maliyetlerle ilgili muhasebe uygulamasının açıklamaktadır . inşaat sözleşmelerinin muhasebeleştirilmesinde temelde iki metot bulunmaktadır . bunlar tamamlanmış taahhüt metodu ve tamamlanma yüzdesi metodudur . ancak tms e göre tamamlanma yüzdesi metodunu tercih edilmektedir . türkiye deki vergi kanunlarına göre ise tamamlanmış taahhüt yöntemi uygulanmaktadır . bu çalışmanın amacı tms inşaat sözleşmelerinin amaç ve kapsamını açıklamak ve tamamlama yüzdesi yöntemine göre inşaat sözleşmelerinin muhasebeleştirilmesi ile ilgili uygulamalara değinmektir .
inşaat işletmeleri genelde inşa faaliyeti ile ya kendi nam ve hesaplarına yada başkalarının nam ve hesaplarına mamul üretmektedirler . bu standardın üzerinde durduğu özellikli konu inşaat sözleşmeleri ile ilgili gelir ve maliyetleri işlemlerine yol göstermesidir . çünkü inşaat işlerinde gerçekleştirilen işin doğası gereği söz konusu işin başlangıcı ile bitişinin farklı dönemlerde gerçekleşmesi ve muhasebeleştirme periyotlarını farklı dönemlere dağıtılmasıdır . bu nedenle inşaat sözleşmelerinde ilişkin muhasebe uygulamasındaki esas konu sözleşme kapsamında elde edilen gelir ve maliyetlerin inşaat işlerinin gerçekleştirildiği hesap dönemlerine dağıtılmasıdır . bu standart sözleşme gelir ve maliyetlerinin gelir tablosunda ne zaman gelir ve gider olarak gösterilecekleri konusun da kavramsal bir çerçeve de belirtilen muhasebeleştirme ilkelerini esas alır . tahminlerdeki değişikliklerkamuya açıklama ya ilişkin bölümlerden oluşmaktadır . çünkü sözleşme konusu iş aynı dönem içinde başlayıp bitirilmiş olmaktadır . bir varlığın veya oluşturulacak bir tasarımın teknolojisi ve fonksiyonları yada nihai amaç veya kullanım açısından birbiriyle yakından ilişkili ya da birbirine bağımlı birbiriyle bağlantılı bir grup varlığın inşası için ona has olarak yapılmış bir sözleşmedir . yüklenicinin sabit bir sözleşme fiyatını veya üretim birimi başına belirgin bir fiyat kabul ettiği ancak belli koşullar altında işin maliyetinin güncelleştirilmesiyle ilgili olan inşaat sözleşmeleridir . yükleniciye kabul edilebilir yada tanımlanmış maliyetlerin üzerine belli bir oran veya sabit bir tutar ilave edilerek tespit edilmektedir . eğer inşaat taahhüt işletmesi müşterinin seçimine bağlı olarak ek bir varlığın inşaasını konu edinen bir sözleşme yapmış veya daha önce yaptığı sözleşme ilave bir varlığın inşaası için farklılaştırılmış ise ayrı bir inşaat sözleşmesi olarak kabul edilir . yüklenici firma ile müşteri arasında işin başlangıcında üzerinde anlaşmaya varılmış bedel eğer yapılan sözleşme sabit fiyatlı bir sözleşme ise a toplam elde edilecek sözleşme gelirinin güvenilir şekilde ölçülmesi b sözleşmeye ilgili ekonomik faydaların işletmeye akışının olası olması c sözleşme konusu işin tamamlanması için ihtiyaç duyulan inşaat maliyetleri ile işin tamamlanma aşamasının bilanço gününde güvenilir şekilde tespit edilmesi . gibi koşulların tamamı mevcutsa bu inşaat sözleşmesinin sonucu güvenilir biçimde tahmin edilebilir . ülkemizde de uygulanan ve bir manada gelir vergisi kanunun . bu yöntemle yapılan inşaat işine ilişkin maliyetler bilançonun aktifinde elde edilen hak edişler ise bilançonun pasifinde bulunmakta ve işin bitim tarihine kadar bekletilmektedir . ancak bu yöntem muhasebenin dönemsellik ve tahakkuk kavramları ile ters düşmektedir . finansal tablolara yansıtılacak gelir ve giderlerin belirlenmesinde sözleşmenin tamamlanma aşamasının baz alınması tamamlanma yüzdesi yöntemi olarak adlandırılır . bu yüzden işletmeler tamamlanma yüzdesi yönteminde sözleşme gelirlerinin muhasebeye yansıtılmasında önemli farklılıklar olmadığı için kısa vadeli sözleşmeler de tamamlanmış sözleşme yöntemini tercih etmektedir yapılan işe ilişkin incelemeler veya c sözleşmeye konu işin fiziki tamamlanma oranı . eğer o dönemdeki sözleşme maliyetleri ile o dönemdeki sözleşmeden elde edilen kar toplamı hakedişler toplamından fazla ise aradaki fark bir alacak şeklinde cari varlıklarda tamamlanmayan sözleşmelerde maliyetler ve tahmini karların hakedişleri aşan kısmı adı altında anlaşma yapılan müşteriden bir alacak olarak hesap kaydı yapılır . yıllara yaygın bir inşaat sözleşmesine bağlı olarak inşa faaliyetinde bulunan yüklenici işletme . bu yöntemde sözleşmeden elde edilen gelir gider ve nihayetinde kar ve zarar işin tamamlandığı yıl belirlenmekte ve ödecek vergi takip eden yılda ödenmektedir .
560
102
Yenibahar (Pimenta dioica L.) meyvesinin bazı fiziksel özelliklerinin belirlenmesi
bu çalışmada pimenta dioica l . bitkisinin kurutulmuş meyvesi olan yenibahar meyvesi ve tohumlarının bazı fiziksel özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır . çalışma kapsamında yenibahar meyvesi ve tohumlarının geometrik ortalama çapı yüzey alanı hacmi gerçek ve yığın hacim ağırlıkları renk özellikleri mekanik özellikler ile sürtünme katsayısına ait değerler belirlenmiştir . buna göre yenibahar meyvesi ve tohumları geometrik ortalama çap değerleri . mm ve . mm yüzey alanı değerleri ise . cm ve . cm olarak saptanmıştır . bununla birlikte yenibahar meyvesi ve tohumlarının ağırlıkları sırasıyla . g ve . g olarak bulunurken gerçek hacim ağırlıkları sırasıyla . kg m ve . kg m olarak belirlenmiştir . yenibahar meyvelerinin renk ölçümlerindeki karakteristik l a b değerleri sırasıyla . . . olarak bulunurken yenibahar tohumlarının değerleri sırasıyla . . . olarak bulunmuştur . yenibahar meyvelerinin statik sürtünme katsayısı değerleri en düşük ve en yüksek sırasıyla cam ve lastik yüzeyde bulunmuştur . yenibahar meyvesinin kırılma kuvveti x y ve z eksenleri için mm h hızında sırasıyla . . . n olarak bulunmuştur . yenibahar meyvesi ve tohumlarının geometrik volumetrik ve mekanik özellikleri hasat sonrası uygulamalarda kullanılan alet ve ekipmanların tasarımına katkı sunacak ve ekonomik değerini artıracaktır .
mersingiller familyasının yaprağını dökmeyen bir üyesi olan yenibahar veya diğer adıyla jamaika biberi genel olarak amerika nın tropikal bölgelerinde yetişen bir bitkinin meyvelerinin yeşilken koparılıp kurutulması sonucu elde edilir . oldukça kokulu bir baharat olan yenibahar hindistan cevizi tarçın karanfil kakule karabiber zencefil gibi birçok baharatın kokusunu içermesinden dolayı ingilizcede allspice yani tüm baharatlar olarak adlandırılmaktadır . ana bileşenler olarak ojenol ojenol metil eter ve terpenler bulunmaktadır . pimenta dioica l . bitkisinin kurutulmuş meyvesi olan yenibahar meyvesidir . hasat edilen meyvelerin kurutma işlemi gün sürmekte ve nem içeriği nem düzeyine kadar düşürülmektedir . kullanıldığı yemeklere güzel bir tat ve hoş bir koku vermektedir . baharat olarak kullanılmasının yanında birçok faydası da bulunmaktadır . tıbbi ve aromatik bitkiler ile ilgili hasatharman mekanizasyonu ve hasat sonrası ürün işleme teknolojisinin oluşturulmasına yönelik teknolojiler ülkemizde geliştirilememiş olup tıbbi ve aromatik bitkilerin hasadı elle ya da biçerbağlarla çiçeklenme döneminde yapılmakta harmanı ise belirli bir süre kurutulduktan sonra birbirine çarptırılarak gerçekleştirilmektedir . tıbbi ve aromatik bitkilerin hasadı harmanı taşınması ve paketlenmesi gibi üretim aşamalarında karşılaşılan bu olumsuzlukların en aza indirilebilmesi için bitkilerin fiziko mekanik özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir . yenibahar meyvesi ve tohumlarının rastgele seçilen adet materyaller üzerinde e yapılan ölçümlerde uzunluk genişlik ve kalınlık değerleri ölçülmüştür . volumetrik renk ve mekanik özelliklerle ilgili rastgele meyve ve tohum kullanılmıştır . yenibahar meyvesi ve tohumlarının renk karakteristikleri cr model bir renk ölçer yardımıyla tespit edilmiştir . hazırlanan skalaya göre l değeri parlaklık karanlık aydınlık a değeri değerler kırmızılığı değerler yeşilliği ve b değeri ise değerler sarılığı değerler maviliği ifade etmektedir . . volumetrik özellikler yenibahar meyvesi ve tohumları için incelendiğinde meyve ağırlığı sırasıyla . ve . g meyve hacmi değerleri . ve . cm yığın hacim ağırlıkları . ve . kg m meyve hacim ağırlıkları ise . ve . kg m olarak bulunmuştur . meyvenin statik sürtünme katsayısı değerlerinde en düşük değer cam yüzeyde en yüksek değer ise lastik yüzeyde tohumların statik sürtünme katsayısı değerlerinde en düşük değer cam yüzeyde en yüksek değer ise kontrplak yüzeyde bulunmuştur . kibar fındık çeşitlerinin statik sürtünme katsayılarını belirledikleri çalışmasında fındık çeşitlerinden badem fındıkların statik sürtünme katsayısı galvaniz sac ve kontrplak yüzeyler için sırasıyla . ve . olarak tespit etmiştir . bu çalışmada yenibahar meyvesinin ve tohumlarının sırasıyla . ve . nem içeriklerinde elde edilen bazı bulgular aşağıda özetlenmiştir . yenibahar meyvelerinin tohumlara göre daha küresel olduğu görülmüştür . yenibahar meyvesinin gerçek hacim ağırlığı değerleri tohumların gerçek hacim ağırlığına daha yüksek değerde bulunurken yığın hacim ağırlıkları daha düşük değerde bulunmuştur . yenibahar meyveleri ve tohumlarının statik sürtünme katsayısı cam yüzeyde diğer sürtünme yüzeylerine göre daha düşük değerde bulunmuştur . buna sebep olarak cam yüzeyin daha düzgün kaygan ve parlak yüzeye sahip olmasından kaynaklanmıştır . yenibahar meyvelerinin renk ölçüm karakteristiklerinden l b değerleri tohumlara ait değerlerden daha düşük değerde bulunmuştur .
538
189
Diş hekimliği öğrencilerinin biyoistatistik dersine yönelik tutumları ve başarı durumlarının incelenmesi
biyoistatistik diş hekimliğinde araştırma tasarlanması ve uygulanması için verilerin analiz edilmesi sonuçların yorumlanması ve yüksek kalitede yayın basılmasında büyük öneme sahiptir . bu çalışma diş hekimliği fakültesinde öğrenim görmekte olan lisans öğrencilerinin biyoistatistik dersine yönelik tutumlarını ve derse ilişkin başarılarını incelemeyi amaçlamaktadır . gereç ve yöntem çalışma eğitim öğretim yılında ege üniversitesi diş hekimliği fakültesi ndeki iki kredilik zorunlu biyoistatistik dersini alan lisans birinci sınıfta öğrenim gören öğrenciye uygulanmıştır . öğrencilerin tutumları dokuzlu likert tipinde hazırlanmış geçerliliği ve güvenilirliği daha önceden çalışılmış olan ölçek kullanılarak belirlenmiştir . ön test ve son test için güvenilirlik analizi yapılıp ölçek toplamı ve ölçek alt boyutları için cronbach alfa katsayıları elde edilmiştir . tutum puanlarının ve sınav notlarının normal dağılıp dağılmadığını görmek için shapiro wilk testi kullanılmıştır . ön test ve son test tutum ölçeği puanlarının karşılaştırılmasında iki bağımsız grup için t testi kullanılırken vize ve final sınavları notları ile örnek soru puanlarının karşılaştırılmasında iki bağımlı grupta wilcoxon işaretli sıra testi . anlamlılık düzeyinde kullanılmıştır . bulgular cronbach alfa katsayısı ön test için . son test için . bulunarak ölçeğin oldukça güvenilir olduğunu belirlenmiştir . öğrencilerin ders yılı sonundaki tutum puanlarında artışlar olduğu görülmüş ön test ve son test tutum ölçeği puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık elde edilmiştir . ara sınav ve final sınavı notları arasında ve her iki sınavda sorulan örnek soru puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır . sonuç biyoistatistik dersinin işlenişi öğrencilerin derse yönelik tutumlarını ve başarılarını olumlu yönde etkilemiştir . bu nedenle diş hekimliği fakültesinde okutulmakta olan biyoistatistik dersinin etkili işlendiği söylenebilir .
üniversitelerin farklı lisans programlarında öğrenciler için istatistik dersi oldukça önemlidir çünkü öğrencilerin istatistik üzerine bilgi ve tecrübeleri gelecekteki kariyerlerini etkileyebilmektedir . literatüre bakıldığında istatistiğe yönelik tutumun geliştirilebilir olduğu ortaya çıkmaktadır . özellikle sağlık alanındaki çalışmalara bakıldığında verilerin toplanması toplanan veya deneysel olarak elde edilen verilerin uygun istatistiksel yöntemlerle analiz edilmesi ve bu analiz sonuçlarının yorumlanması gibi aşamalarda hataların ve eksikliklerin olduğu görülmektedir . bu amaçla biyoistatistik dersine yönelik tutumların belirlenmesinde istatistiğe yönelik tutum ölçeği uygulanıp ders yılı öncesi ve sonrasında derse yönelik tutumun olumlu yönde artış gösterip göstermediği incelenmiştir . bu çalışmada diş hekimliği lisans öğrencilerinin eğitim öğretim yılında ege üniversitesi diş hekimliği fakültesi ndeki iki kredilik zorunlu biyoistatistik dersine ilişkin tutumları ve başarıları değerlendirilmiştir . çalışma durum saptamasına yönelik olduğu için betimsel analiz yapılmıştır . birinci sınıfta öğrenim gören si kadın ve i erkek olmak üzere toplam öğrenci çalışmaya katılmıştır . elde edilen verilerin istatistiksel analizinde ıbm spss versiyon . istatistiksel paket programı kullanılmıştır . çalışmada kullanılan ölçek için e posta yolu ile yazardan kullanım izni alınarak çalışmaya başlanmıştır . bu ölçekten alınabilecek en düşük tutum puanı en yüksek tutum puanı ise olarak belirtilmiştir . ara sınavda adet doğru yanlış sorusu ve adet açık uçlu soru sorulurken final sınavında adet çoktan seçmeli ve adet de açık uçlu soru sorulmuştur . biyoistatistik dersinde yapılan uygulamada öğrencilerin tutum ölçeği puanlarından ve sınav sonuçlarından elde edilen bulgular aşağıda sırasıyla verilmektedir . son testte tutum ölçeği toplam puan ortalamasında ve minimum maksimum puan değerlerinde artış olduğu görülmektedir . bu değer ölçeğin oldukça güvenilir olduğunu göstermektedir . istatistiğin meslek yaşantısı ile ilişkisinde istatistik kaygısı korkusunda istatistikten keyif alma ve algılanan istatistik güçlüğünde son test ortalama puanlarındaki artışlar istatistiğe yönelik tutumun olumlu yönde arttığını ortaya çıkartmaktadır . bu alt boyutların içerdikleri sorular hesaplanan cronbach alfa katsayıları puan ortalamaları ve standart sapmaları tablo ten görülebilmektedir . istatistiğe yönelik tutum ölçeğinin eğitim öğretim süreci sonunda son test ortalama puanlarındaki artışlara göre istatistiğin meslek yaşantısı ile ilişkisinde istatistik kaygısı korkusunda istatistikten keyif almada ve algılanan istatistik güçlüğünde istatistiğe yönelik tutumun olumlu olduğu fakat istatistiğin önemi konusunda öğrencilerin henüz bilinçlenemedikleri ortaya çıkmıştır . biyoistatistikçilerin istatistiksel danışmanlığa gelenlerden aldığı geri bildirimler doğrultusunda araştırmacıların öğrencilik döneminde istatistiğe yeterince önem vermediklerini belirtmektedir . bu nedenle istatistiğin öneminin meslek eğitimi tamamlandıktan sonra anlaşıldığı söylenebilmektedir . avrupa da ortodonti yüksek lisansı yapan öğrencilerin biyoistatistik bilgisinin sadece önceki eğitimlerinden etkilendiğini belirtmiştir . fakat diş hekimliğindeki araştırma süreçlerinde biyoistatistik danışmanlık alma oranı oldukça düşük olduğundan lisansta alınan biyoistatistik eğitiminin büyük önem taşıdığı söylenebilmektedir . ileride yapılması planlanan çalışmalarda tutum ölçeğinin diş hekimliği eğitiminin son yılına gelmiş aynı öğrenci grubuna uygulanarak sonuçların bu pozitif değişimi daha açık bir şekilde gösterip göstermediği incelenebilir . bir yıllık dersin sonunda ara sınav ve final sınavındaki soruların puan değerlendirmelerine bakıldığında öğrencinin dönem sonuna kadar biyoistatistik bilgilerini unutmadıkları ve yeni bilgiler kazandıkları ortaya çıkmaktadır . dolayısıyla verilen eğitimin kalıcılığı arttırdığı görülmektedir . bu nedenle diş hekimliği fakültesinde okutulmakta olan biyoistatistik dersinin etkili işlendiği söylenebilmektedir .
467
246
İşiten ve İşitme Yetersizliği Olan Öğrencilerin Özetleme Becerilerinin Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi
bu çalışmada sekizinci sınıfta öğrenim gören işiten ve işitme yetersizliği olan öğrencilerin öyküleyici metinleri özetleme becerileri ve oluşturulan metinlerin bağdaşıklık düzeyleri açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır . araştırmanın çalışma grubunu ankara da sekizinci sınıfta öğrenim gören işitme yetersizliği olan öğrenci ile işiten öğrenci oluşturmaktadır . yapılan analiz sonucunda özetlemenin içerik biçim dil ve anlatım metin yapısıalt boyutlarında ve özetleme toplam puanında işitme yetersizliği olan öğrenciler ve işiten öğrenciler arasında anlamlı bir fark bulunmuştur . işiten öğrencilerin özetleme becerisinin alt boyutlarına ilişkin puanları ve özetleme becerisi toplam puanlarının işitme yetersizliği olan öğrencilere göre daha yüksek olduğu görülmüştür . bağdaşıklık düzeyinde ise gönderim eksiltili anlatım bağlama ögeleri alt boyutlarında ve bağdaşıklık araçlarını toplam kullanım sıklıklarında işitme yetersizliği olan öğrenciler ve işiten öğrenciler arasında anlamlı bir fark bulunmuştur . b ğdaşıklık düzeyinin değiştirim alt boyutunda işiten ve işitme yetersizliği olan öğrenciler arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır .
okuma bireyin tüm hayatını özellikle de akademik yaşamını etkileyen önemli bir beceridir . özetleme okunan metnin akışını bozmadan önemli bilgileri içerecek şekilde okuyucunun metni kendi cümleleri ile kısaltmasıdır . akyol a göre hikaye edici metinler diğer metin türlerine göre ve kısa olan metinler uzun olanlara göre daha kolay özetlenmektedir . şahıs zamirleri metin içerisinde bir kişiye ilişkin gönderimde bulunmak amacıyla kullanılır . arda bir işe başladığı zaman mutlaka sonunu getirirdi fakat burak onun kadar azimli değildi . genellikle soru cevap tarzındaki diyaloglarda kullanılmaktadır . cümlesinde geçmiş zaman eki olan dı tı eylemlerin birinde kullanılırken diğerinde kullanılmamış ve eklerin düşürülmesiyle oluşan eksiltili bir anlatıma örnek olmuştur . cümlesinde öyle yaptı fiili evden çıkmamak fiilinin yerine kullanılmış ve değiştirim oluşturmuştur . zıtlık bildiren bağlama ögeleri olumlu ve olumsuz iki durumu birbirine bağlamak için kullanılmaktadır . yani gerçekten aslında başka bir deyişle kısacası herhalde sanki zaten açıkçası gibi ifadeler sık kullanılan açıklama bildiren ögelerdir . başlıca kullanılan örnekleme bağlama ögeleri ise örneğin mesela ve benzeri ve saire dir . sınıfa devam etmekte olan işitme engelli toplam kaynaştırma ğrencisi katılmıştır . öğrencilerin okuması için karasu girgin ve uzuner tarafından hazırlanan formel olmayan okuma envanteri kitabındaki sel isimli öykü kullanılmıştır . bu forma ilişkin hesaplanan kapsam geçerlik indeksi . tür . yapılan analiz sonucunda işitme yetersizliği olan öğrencilerin özetleme becerileri toplam puanları ve özetleme becerilerinin alt boyutlarına ilişkin alınan puanları işiten öğrencilere göre zayıf olduğu görülmektedir . özetlemenin içerik boyutuna bakıldığında işitme yetersizliği olan öğrencilerin işiten öğrencilere göre düşük performans gösterdikleri görülmektedir . üçüncü alt boyut olan dil ve anlatım boyutuna bakıldığında işitme yetersizliği olan öğrencilerin işiten öğrencilere göre düşük performans gösterdikleri görülmektedir . öğrencilerin yazdıkları özetlere bakıldığında işiten öğrencilerin işitme yetersizliği olan öğrencilere göre bağlama ögelerini daha sık kullandıkları ve buna bağlı olarak karmaşık cümleler kurmuş oldukları görülmektedir . varonis ve gass işitme yetersizliği olan öğrencilerin farklı bir dilde okuma yapan bireylerin yaptığı gibi önceki bilgi ve deneyimleri ile metinin ne demek istediğini tahmin etmeye çalışarak bir sonuca vardıklarını ifade etmektedir . bu öğrencilerin yazılı metinde yer alan cümlelerin içinde ve cümleler arasında bağdaşıklık araçlarını kullanım sıklıklarının yetersiz düzeyde olduğunu gösteren araştırmalar bulunmaktadır tarafından yapılan çalışmalarda işitme yetersizliği olan bireylerin yazdıkları metinde cümleleri birbirine bağlamak için az sayıda bağdaşıklık araçlarına yer verdikleri görülmüştür . özetleme becerisinde başarılı olmak için işitme yetersizliği olan öğrenciler okuma görevinde daha aktif ve bilinçli rol almalıdır . bu durum öğrencilerin sadece metindeki önemli bilgilerin farkındalığı ile ilgili değil aynı zamanda bu bilgileri yazıya nasıl dahil edebileceklerini de kapsamalıdır . ayrıca işitme yetersizliği olan öğrenciler ile bireysel olarak yapılan yazım becerisinin geliştirilmesine ilişkin etkinliklerin onların yazma becerilerinin gelişimine katkı sağladığı alanyazındaki çalışmalarla kanıtlanmıştır . buna rağmen öğrencilerin yazdıkları özetlerin özetleme becerileri ve bağdaşıklık düzeyi açısından çok zayıf olması bize bu konuda daha fazla eğitime ve araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir .
476
137
Sağlık Taraması İçin Başvuran Hastane Personelinde Serum HbsAg ve Anti-Hbs Düzeyleri İle Hepatit B Aşılanma Durumu
bu çalışma sağlık taraması için aile hekimliği polikliniğine başvuran hastane personelinde serum hbsag ve anti hbs düzeyleri ile hepatit b aşılanma durumlarını araştırmak için yapılmıştır . tanımlayıcı tipteki bu araştırma . . . . tarihleri arasında sağlık taraması için polikliniğimize başvuran hastane personelinde yapılmıştır . katılımcıların sosyodemografik özellikleri ve hepatit b aşılanma durumları araştırmacılar tarafından önceden hazırlanan formlara kaydedilmiştir . serum hbsag ve anti hbs düzeyleri ölçüldü . antikor titresi mıu ml ve altındaki değerler negatif olarak kabul edildi ve bu personeller doz hepatit b aşı programına alınmıştır . katılımcıların sı kadın ü erkek yaş ortalaması yıl idi . yüz altmış iki kişide anti hbs düzeyi mıu ml arasında inde mıu ml arasında ünde mıu ml idi . serum hbsag düzeyi hastane personelinin . sinde negatif . ünde pozitif bulundu . hbsag pozitifliğinin cinsiyetle değil yaşla anlamlı farklılık gösterdiği tespit edilmiştir . hepatit b virüsü hastane çalışanlarının risk altında olduğu bir patojendir ve tüm hastane personeli hepatit b virüsüne karşı bağışık olmalıdır . hepatit b enfeksiyonundan korunmada en etkili yöntem aşılamadır . bu çalışmada bulunan oranında antikor titresi pozitifliği ve oranında hepatit b taşıyıcılığı ülkemizde yapılan diğer çalışmalarla uyumludur .
dünyada yaklaşık iki milyar insan hepatit b virüsü ile enfektedir . ülkemizde hbsag pozitifliği oranı da arasındadır ve anti hbs pozitifliği kadardır . son yıllarda ülkemizin tümünü kapsayan bazı önemli epidemiyolojik çalışmalar gerçekleştirilmiştir . ülke genelini kapsayan toplum tabanlı bir viral hepatit prevalans çalışması olan ve türk karaciğer araştırmaları derneği tarafından yılları arasında gerçekleştirilen çalışmada hbsag pozitifliği anti hbc total pozitifliği anti hbs pozitifliği ise olarak saptanmıştır . hbsag pozitifliğinin batı bölgelerinde daha düşük olduğu iç anadolu doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinde belirgin olarak daha yüksek olduğu gösterilmiştir . bu durum kan yoluyla bulaşan hastalık etkenleriyle daha sık karşılaşmalarına yol açmaktadır . dünya sağlık örgütü verilerine göre dünya çapında milyondan fazla hastane personeli kontamine tıbbi aletlerle devamlı yaralanmaya maruz kalmaktadır . ülkemizde hbsag pozitifliği sağlık çalışanlarında yapılan taramalarda arasında bildirilmektedir . bu çalışmada necmettin erbakan üniversitesi meram tıp fakültesi hastanesi çalışanlarında yapılan sağlık taraması ile serum hbsag ve anti hbs düzeyleri ile hepatit b aşılanma durumunun araştırılması planlanmıştır . tanımlayıcı tipteki bu araştırma . . . . tarihleri arasında sağlık taraması için polikliniğimize başvuran hastane personelinde yapılmıştır . çalışmanın yapıldığı tarihlerde yukarıda görev tanımı yapılan tüm personelin çalışmaya alınması planlanmış ancak kişiye ulaşılabilmiştir . araştırmaya başlamadan önce neü meram tıp fakültesi etik kurul onayı alınmıştır . araştırmanın amacı hakkında katılımcılara kısaca bilgi verilerek çalışmaya katılmayı kabul edenlerden sözlü onamları alınmıştır . katılımcıların sosyodemografik özellikleri ve hepatit b aşılanma durumları araştırmacılar tarafından önceden hazırlanan formlara kaydedilmiştir . araştırmaya katılanlardan alınan kan örnekleri serumları ayrıldıktan sonra bekletilmeden çalışmaya alınmıştır . çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken istatistiksel analizler için spss for windows programı kullanılmıştır . frekanslar ortalama standart sapma ortanca minimum ve maksimum değerler hesaplanmıştır . niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise ki kare testi kullanılmıştırı . yüz altmış iki kişide anti hbs düzeyi mıu ml arasında inde mıu ml ünde mıu ml olduğu belirlenmiştir . aynı zamanda personelin anti hbs düzeyi ile cinsiyet medeni durum bki ve sigara içme durumları arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır . hbsag olanların ü hastanede teknisyen sı hasta bakıcı ve diğer ü de sekreter olarak çalışmaktadır . hbsag düzeyi pozitif olanlar yaş yönünden incelendiğinde yaş ve üstü olanlarda yaşın altındakilere göre pozitif olma sıklığı daha fazla olup bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur . serum hbsag pozitif olanların i evli si bekar ve ü dul idi . bizim çalışmamızda ise sağlık çalışanlarında hbsag seropozitifliği bulunmuş ve bu sonuç yapılan diğer çalışmalardan daha yüksek olmakla beraber ülkemiz verileri ile uyumludur . askarian ve arkadaşlarının çalışmasında diş hekimlerinde en fazla olmak üzere sağlık çalışanlarında hbv ve hcv seropozitifliğinin ile sıklıkta değiştiği bildirilmiştir . hastane personelinin bağışıklık durumunu belirlemek üzere yapılan çeşitli çalışmalar incelendiğinde anti hbs pozitifliğini geçmiş yıllarda sünbül ve arkadaşları şencan ve arkadaşları olarak rapor etmişlerdir . demir ve arkadaşları yılında bu oranı öksüz ve arkadaşları yılında de aşçı yaptığı çalışmada ise olarak bildirmiştir . kutlu ve arkadaşlarının tıp fakültesi öğrencilerinde yaptıkları çalışmada hbsag seropozitifliği olup sında anti hbs pozitif bulunmuştur . bizim çalışmamıza katılan hastane personelinin anti hbs pozitifliği bulunmuştur . hbv sağlık çalışanlarının risk altında olduğu bir patojendir .
510
187
POROKERATOZİS MİBELLİ: YÜZ YERLEŞİMLİ NADİR BİR OLGU
porokeratoz nadir görülen çoğunlukla otozomal dominant kalıtımlı bir keratinizasyon bozukluğudur . merkezi atrofik kenarı hiperkeratotik annuler papül ve plaklarla karakterizedir . porokeratozis mibelli porokeratozun klinik bir alt tipidir . bu hastalıkta yüz tutulumu nadirdir ve kornoid lamel denilen parakeratotik sütun görülmesi karakteristik bir histopatolojik bulgudur . burada yüz tutulumlu klinik ve histopatolojik bulgularla porokeratozis mibelli tanısı konulan yaşında erkek olgu sunulmaktadır .
porokeratoz epidermal keratinizasyon bozuk luğuyla karakterize otozomal dominant kalıtılan bir genodermatozdur . kenarları deriden kabarık ve hiperkeratotik ortası atrofik sentrifugal ola rak genişleyen annuler plaklarla karakterizedir . poroke ratozun porokeratozis mibelli dissemine süperfisyel aktinik porokeratoz punktat poro keratoz lineer porokeratoz ve palmoplantar porokeratoz olmak üzere beş klinik alt tipi bu lunmaktadır . burada yüz tutulumu olan klinik ve histopatolojik bul gularla pm tanısı konulan yaşındaki erkek hasta sunulmaktadır . ilk olarak pm yılında mibelli tarafından tanımlanmıştır . olgumuzun öyküsünde ailesinde benzer lezyonu olan kimse bulunmamaktadır . otozomal dominant geçiş dışında etyopatogenezi tam bilinmemekle bir likte immünsupresyon ultraviyole maruziyeti yanık radyoterapi renal transplantasyon etyo lojide rolü olabilecek faktörlerdir . pm genellikle ekstremitelerde tek veya birkaç adet annüler plaklarla seyreden ortası atrofik kenarları hiperkeratozik halka ile çevrili annüler plaklar şeklindedir . multipl lezyonlar görülebilir fakat çoğu zaman lezyonlar bölgesel yerleşimli ve tektir . litera türde bir olguda genital bölge bir olguda tüm vücut bir olguda yüz bir olguda ayak yerleşimi bildirilmiştir . bizim hastamızda olduğu gibi izole yüz tutulumu nadiren bildirilmiştir . yüz tutulumu olan vakalar genellikle pm ve dis semine süperfisyel aktinik porokeratoz tanısı alan olgulardır . bir çalışmada pm olgusu nun sadece sinde yüz tutulumu bildirilmiştir . ları on beş yıllık gözlemleri sonucunda yüzde porokeratozu olan olgu ta nımlamışlardır . bildirilen hastalardan biri erkek beşi kadındı ve hastaların yaşı yaş arasın da değişmekteydi . porokeratoz erkeklerde daha sık görülmesine rağmen gutierrez ve ark . histopato lojide kornoid lamel denilen parakeratotik sü tun karakteristik bir bulgudur . porokeratozda histopatolojik olarak kornoid lamel foliküler ya da akrosiringeal olabilmektedir . olgumuzun histopatolojik incelemesinde foliküler kornoid lamel ve diskeratotik keratinositler izlendi . kor noid lamel viral siğiller aktinik keratoz sebo reik keratoz ve skuamoz hücreli karsinomda da görüldüğünden histopatolojik olarak ayırıcı ta nıda bu hastalıklar düşünülmelidir . yüzdeki lezyonlar diskoid lupus eritematozus lupus vulgaris ile karışabilir . lezyon lardan bowen hastalığı skuamoz hücreli karsi nom bazal hücreli karsinom gelişebilir . lezyonların tekrar lamaması için anormal keratinosit sütunlarının yıkılması gerekmektedir . olgumuza lokal fu tedavisi başlanmış ve haftalık tedavi son rası kısmi yanıt alınmıştır . sonuç olarak pm de yüz tutulumu nadir olup burada yüzde yerleşen pm olgusunu sunmak istedik .
326
58
Türkiye’de Mesleki Rehberlik ve Kariyer Danışmanlığı Hizmetleri: Güncel Durum ve Öngörüler
küreselleşmenin yarattığı ekonomik ve toplumsal değişimler ve bu değişimlerin yarattığı yeni paradigmalar mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı hizmetlerini giderek dünya ölçeğinde sosyo politik bir araç haline getirmiştir . mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı alanındaki hizmetler abd de lü yılların başında başlamış toplumsal yapı ve gereksinimler doğrultusunda çeşitli aşamalardan geçerek değişim ve gelişimini sürdürmüştür . türkiye de ise bu ülkeyi model alarak lerde başlanılan süreç başlangıç dönemi arayış dönemi ve gelişme dönemi olmak üzere sırasıyla öncü kararsız ve sistematik adımların atıldığı aşamalar içinde incelenebilir . bu makalede ülkemizde mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı hizmetlerinin tarihsel perspektif içinde küreselleşmenin yarattığı değişimler ışığında incelenerek bugünkü durumun eleştirel bir değerlendirmesinin yapılması ve geleceğe yönelik olası yansımalar ile önerilerin ortaya konması amaçlanmıştır .
bireyin yaşam içindeki konumunu kendini ve yaşamını anlamlandırması büyük ölçüde yaptığı iş ve meslek ile biçimlenir . mesleki rehberlik ve kariyer psikolojik danışmanlığı hizmetleri alanında türkiye nin model aldığı ülke abd olmuştur . lı yıllarda toplanan milli eğitim şuralarında . bu amaçla test ve envanter geliştirme veya uyarlama çalışmalarına hız verilmişti . yılında toplanan x . milli eğitim şurasında pdr personeli yetiştirilmesi sorunu ele alınmış yılında toplanan xı . böylece iş dünyasına ilişkin gerekli veri tabanı oluşturmaya yönelik olarak iş ve mesleklerin tanımlanması yeterlik ve standartlarının oluşturulması konusunda önemli bir adım atılmış ve işkur bünyesinde ilk meslek danışma merkezi de yılında ankara da açılmıştır . kararda söz edilen düzenleme oldukça uzun zaman almış ancak yılında yapılandırmacı ve kapsamlı gelişimsel rehberlik yaklaşımı ile ilköğretim programları geliştirilmiş bir yıl pilot uygulamadan sonra yılında yaygın olarak uygulamaya geçilmiştir . sınıf programına haftada iki saat tanıtım ve yönlendirme dersi konularak mesleki eğitime geçiş yapacak öğrencilere yönelik modüler materyaller hazırlanmış ve meslek alanları tanıtılmıştır . özellikle deneysel tez çalışmalarında yer alan uygulamalı programlar kitap halinde yayınlanırken akademik çevrede alana özgü ders kitapları da bu dönemde yayınlanmaya başlanmıştır okullarda görevli rehber öğretmenlerin bu konuda yeterli bir anlayış ve gerekli becerilere sahip olmadığı için bu hizmetlerin etkin ve işlevsel olarak yapıldığı söylenemez . ancak özel okullarda görevli okul psikolojik danışman sayısının daha yeterli olduğu ve verilen hizmetin nitelik ve kalitesinin daha yeterli olduğu gözlenmektedir . pek çok ülkede olduğu gibi türkiye de de bireyi tanıma ve değerlendirmeye yönelik ölçme araçlarının kullanımına ilgi fazladır . üniversitelerde lisansüstü tezler veya projeler kapsamında mesleki rehberlik ve kariyer danışmanlığı alanında kullanılabilecek test envanter ölçek uyarlama ve geliştirme çalışmaları sayısının yüzlerce olduğu tahmin edilmektedir . bilgisayar destekli mesleki rehberlik ve kariyer psikolojik danışmanlığı programları henüz emekleme aşamasındadır . mesleki rehberlik ve kariyer psikolojik danışmanlığı hizmetlerine yönelik yanlış algılar ve gerçekçi olmayan beklentiler toplumun geniş bir kesimi veliler öğretmenler yöneticiler ve hatta rehber öğretmenlerin büyük bir kısmı tarafından sürdürülmektedir . böylece bu bürolara iş arayanlar ile işverenlerin buluşturulmasına aracılık etme yanı sıra mesleki eğitim kursları düzenleme yetkisi verilmiştir . mesleki rehberlik ve kariyer psikolojik danışmanlığı alanında da lerden itibaren bu hizmet alanının öneminin vurgulanmasına karşın değişimlerin doğasını ve yeni paradigmaları kavrayan bir yapılanmaya gidilememiştir . kuşkusuz meslek odasının bu konudaki çalışma lisans ve belgelendirme standartlarını sağlama ve akredite etmenin yanı sıra bu konudaki çalışmaları koordine etme ve ilgili tarafların işbirliğini sağlama ve uygulamalarda etik ilkeleri gözetme açısından da işlevsel olacağı düşünülebilir . bu alandaki mesleki örgütlenmenin adımları olarak türk pdr der in çatısı altında kariyer psikolojik danışmanları derneği nin kurulması öncelikli önerilerden biridir . bu alanda kullanılan ölçek çalışmalarının standardizasyonu ve ülke normlarının hazırlanması için akademik çalışmalar planlanabilir . kuşkusuz bu hizmet alanının profesyonel bir meslek alanı olarak gelişebilmesi toplumsal ve bireysel ihtiyaçları yeterli bir düzeyde karşılamada anahtar bir işlev rolündedir .
610
117
ABDULHALUK UYGUR HAKKINDAKİ ÇALIŞMALARDA SORUNLAR
xıx . yüzyılın sonları ve xx . yüzyılın başlarında rusya daki tatarlarda meydana gelen değişimler bütün orta asya tarihini ve edebiyatını etkilediği gibi uygur tarihini ve edebiyatını da etkilemiştir . çağdaş uygur edebiyatı gerek klasik uygur edebiyatının zenginliklerini miras edinerek gerekse ceditçilik hareketi etkisiyle oluşma sürecini tamamlamış ve önemli temsilciler yetiştirmiştir . bu temsilciler arasında çağdaş uygur edebiyatının sayfalarını ateşli kanı ile yazan eserleriyle zenginleştiren inkılap mücahidi ve şair abdulhaluk uygur un önemli yeri vardır . ama maalesef bugün çağdaş uygur edebiyatını incelediğimiz zaman birçok yazar ve şair politik nedenlerden yalnızca çin de meydana gelen siyasi ve sosyal hareketlerden etkilenmiş gibi gösterilmeye çalışılmıştır . bu makalede abdulhaluk uygur üzerinde yazılan kitap ve makaleler değerlendirilmiş şairin gerçek hayatını gizleme ve eserlerinin önemli detaylarını değiştirme gibi politik süslemeler hakkında bilgi verilmiştir .
abdulhaluk uygur vefat ettikten sonra eserleri ilk kez yılında urumçi de çıkmakta olan şincan gazetesi nde yayınlanmıştır . muhammed şahniyaz ın geleceğin şairi kitabında şairin çocukluk ve ergenlik dönemi konu alınmıştır . kitaptan abdulhaluk uygur un sekiz yaşında ku ran ı hıfzettiğini yılına kadar ünlü alim hemdullah damolla nın öğrencisi olarak uygur divan edebiyatını arapça ve farsçayı çok iyi öğrendiğini sonrasında davetle kazan dan gelen haydar sayrani ve ali ibarahimov dan fen eğitimi aldığı belirtilir . hevir tömür ün erken uyanmış adam adlı kitabında abdulhaluk uygur un aydınlatma ile geçen gençlik hayatı ve inancı için verdiği mücadele gözler önüne serilmiştir . çağdaş uygur edebiyatı çalışmalarında abdulhaluk uygur hakkında çokça çalışma yapılmıştır ve akademik kitap yayınlamıştır ancak bu çalışma ve kitaplarda yer alan kurgular yanlış veriler ve saptırılmış içerikler dikkat çekmektedir . mesela açıl ı yazarken abdulhaluk uygur un sovyetlerde eğitim görme sürecinde maksim gorki in etkisinde kaldığı iddia edilir abdulhaluk uygur ve onun edebiyattaki konumu adlı kitapta onu marksizmci olarak göstermeye çalışılmıştır . ancak araştırma sonucunda bunun kurgu olduğu ortaya çıkmıştır . çünkü marksizmci demokrasi ideolojisi kapital toplumun ürünü olmalıydı . abdulhaluk uygur yazılarının fikir kaynağı ile ilgili araştırmalar döneme uygun olsa da yazının asıl ana fikri ile çelişki içindedir . bunlar ne dönemindeki uygur toplumuna ne de delili olmamakla beraber şairin yazılarının fikirlerine de hiç uygun değildir . uygurların kendilerine komşu olarak yaşayan kardeş ve dindaş olan orta asya daki kazak kırgız özbek vb . üstelik o dönemlerde iç bölgelerde yaşanan olaylardan uygurları haberdar eden hiçbir uygurca yayın yoktur . ayrıca şairin şiirlerinde hiçbir xinhai devrimi ideolojisi veya sun yat sen düşüncelerini yansıtan satır bulamayız . aksine şairin bayrağı değişmiş olsa da mahiyetinde değişiklik olmayan zalimlere karşı nefretini görebiliriz . abdulhaluk uygur un ekim devriminden ilham aldığını genelde aşağıdaki şiir ile kanıtlamaya çalışmaktadırlar bu dörtlükte lenin kelimesinin geçtiği doğrudur ama bu kelimeyi şairin kendisi mi yazmıştır yoksa sonradan düzenleyenler tarafından mı eklenmiştir burası meçhul . ümidin qaldurma yerde ber medet bergil şura dizelerinde geçen şura ve fariğ kelimeleri sscb ye gönderme olarak algılanmıştır ve şairin fikirleri ekim devrimi ile bağdaştırılmıştır . şairin yazılarında kimlerden etkilendiği hakkındaki araştırmalarda da yanlış görüşler vardır . çin in başarılı yazarları rus sosyalizm edebiyatından etkilenmiş abdulhaluk uygur ise çince ve rusça bildiği için aynı kaynaklardan etkilenmiştir . heqniñ hokmi bir bolur esla uniñ tehiri yoq apirin şair fuzuli quddusullah apirin dizelerinde şair fuzuli den bahseder . abdulhaluk uygur ve abdullah tukay şiirlerini karşılaştıracak olursak bu tür benzerliklerle sık sık karşılaşabiliriz . bunun dışında abdulhaluk uygur un tatar dilinde şiir yazabilecek kadar tatarca bilmesi de onun tukay ın şiirlerinden ne kadar çok etkilendiğinin delilidir . namık kemal türk edebiyat tarihindeki ilk tiyatro ve romanların yazarıdır . bu sorun bize şair hakkında daha ciddi araştırmalar yapılması gerektiğini göstermektedir . abdulhaluk uygur günümüz uygur kimliğinin temelini yapılandıran önemli isimlerden biridir . abdulhaluk uygur günümüzde de uygurların kalkınma hareketinin önderi olarak tanınır . dolayısıyla bu konudaki araştırmaların yapılması ve derinleşmesi uygurların bugünkü ve yarınki varlığını koruması için etkin role sahiptir .
461
120
Çalışma İradesi Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması
bu çalışmanın amacı duffy diemer perry laurenzi ve torrey tarafından engellere rağmen mesleki tercihler yapma kapasitesi olarak tanımlanan çalışma iradesini ölçmek amacıyla geliştirilen çalışma iradesi ölçeği nin türkçe çeviri geçerlik ve güvenirlik çalışmalarını yapmaktır . katılımcılar yaşları ile arasında değişen çalışan yetişkinden oluşmaktadır . çalışma iradesi ölçeği nin üç faktörlü yapısının sınanması amacıyla doğrulayıcı faktör analizi yapılmış ve sonuçlar orijinal çalışma ile benzer olarak irade yapısal ve finansal engeller isimli alt ölçeklerin türk çalışanlar içinde doğrulandığını göstermiştir . ayrıca çalışma iradesinin temel benlik değerlendirmeleri ve iş doyumu ile beklenen yönde orta derecede ilişkili olduğu görülmüştür . ölçeğin cinsiyete göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini anlamak için ölçmenin değişmezliği testi yapılmıştır . ölçeğin tamamı için iç tutarlık katsayı . irade alt ölçeği için . yapısal engeller alt ölçeği için . ve finansal engeller alt ölçeği için . olarak hesaplanmıştır . bulgular genel olarak değerlendirildiğinde çalışma iradesi ölçeği nin ülkemizde çalışan yetişkinlerde kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu söylenebilir .
günümüz iş dünyasında düzenli gelir sağlayan tam zamanlı ve insan onuruna yakışır saygın bir iş bulmak her geçen gün zorlaşmakta buna karşın yarı zamanlı sigortasız geçici işler ve kayıt dışı istihdam oranları artmaktadır . çalışma iradesi bireyin karşılaştığı engellere rağmen kariyeri ile ilgili seçimler yapma kapasitesine yönelik algısını ifade ettiği için çalışma iradesi düzeyi geliştirilebilir görülmekte ve müdahale programları ile arttırılabileceği düşünülmekte ve bu nedenle oldukça önemli görülmektedir olan ölçek duffy diemer perry laurenzi ve torrey tarafından bireylerin engellere rağmen mesleki seçimler yapma kapasitesine yönelik algısı olarak tanımlanan çalışma iradesini ölçmek amacıyla geliştirilmiştir . ölçeğin orijinal geliştirilme sürecinde duffy ve diğerleri ilk olarak açımlayıcı faktör analizi yapmış ve bir faktörün en az üç maddeden oluşması madde yükü en az . ve üzeri olma ve sadece tek bir faktöre yüklenme kriterlerini dikkate alarak madde havuzunu den e düşürmüşlerdir . ayrıca güven de ölçeğe ilişkin geçerlik ve güvenirlik çalışmalarında bulunmuştur . kisbu afa yaptığı ölçek maddelerinin iki faktörde toplandığını ifade ederken güven ölçeği orijinalinde olduğu gibi tek faktörlü kullanmıştır . ölçeğin türkçe formunun faktör yapısı ile ilgili farklılıkların kaynağının yapı geçerliğinde sadece açımlayıcı faktör analizi kullanılması olduğu düşünülebilir . farklı çalışmalarda ölçeğin tamamı için hesaplanan iç tutarlık katsayılarının . . ve . olarak rapor edildiği görülmektedir . bu çalışmada ise ölçeğin güvenilirlik katsayısının . olduğu tespit edilmiştir . buçalışmada ölçeğin iç tutarlılık katsayısı . olarak hesaplanmıştır . çalışma iradesi ölçeği nin türkçe versiyonunun geçerlik ve güvenirlik çalışmaları için ilk olarak ölçeğin geliştirildiği makalenin sorumlu yazarından gerekli izinler alınmıştır . ayrıca çalışma iradesi ölçeği temel benlik değerlendirmeleri ölçeği ve iş doyumu ölçeği arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla korelasyon katsayıları hesaplanmıştır . dfa ile sınanan üç faktörlü yapının değerlendirilmesinde kullanılan diğer uyum iyiliği indeksleri incelendiğinde ölçeğe ait üç faktörlü yapının veri ile iyi düzeyde uyum sağladığı ve doğrulandığı anlaşılmaktadır . ile benzer olarak çalışma iradesi ölçeği ile temel benlik değerlendirmeleri ölçeği ve iş doyumu arasında negatif yönde ve anlamlı ilişkiler bulunmaktadır . doğrulayıcı faktör analizi sonucunda elde edilen veri ile modelin iyi düzeyde uyum sağladığı görülmüştür . biçimsel değişmezliğin sağlanmış olması başusta ve gelbal ında belirttiği gibi ölçek yapısının gruplar arasında aynı olduğunu dolayısıyla kadın ve erkek katılımcıların ölçek maddelerine yanıt vermede aynı kavramsal bakış açılarını kullandıklarını göstermektedir . gerekli izinler tamamlandıktan sonra ölçeğin çevirisi başlığı altında detaylı bir şekilde açıklandığı gibi uzman ve hedef kitle görüşleri alınarak son şekli verilen ölçeğe ilk olarak yapı geçerliği kapsamında doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır . çalışma iradesi temel benlik değerlendirmeleri ve iş doyumu arasındaki ilişkilere bakıldığında türkçe versiyona ait katsayıların orijinal çalışmada rapor edilen katsayılardan düşük olduğu görülmesine rağmen katsayıların orta düzeyde korelasyon katsayısına ve aynı anlamlılık düzeyine sahip olduğu söylenebilir . bu durumun en önemli nedeni ise çalışma kapsamında verilerin sadece internet üzerinden toplanmış olmasıdır . bunun en önemli nedeni alt gruplar arasında karşılaştırma yapılabilecek yeterlikte katılımcı dağılımının sağlanamamış olmasıdır . bu nedenle sonraki araştırmalarda çalışma iradesi farklı meslek grupları farklı eğitim ve gelir düzeylerine sahip çalışanlarda karşılaştırılarak incelenebilir .
624
159
Kariyer Geçişlerinde Umut Değişkeninin Rolü
bu makalede kariyer geçiş aşamasındaki bireylerin kariyer gelişimlerinde umut düzeylerini arttırabilmek amacıyla kariyer danışmanlarının kullanabilecekleri yaklaşımların tanıtılması amaçlanmıştır . üçüncü kariyer dalgasında post modern yaklaşımlardan umut değişkenini ele alan yaklaşımlar incelendiğinde heroıc düşünce anlayışı modeli ve umut odaklı kariyer danışması modellerinin göze çarptığı görülmektedir buradan hareketle bu makalede bu iki yaklaşım açıklanmıştır . heroıc düşünce anlayışı ve umut odaklı kariyer danışması modeli ile kariyer danışmanları kariyer geçiş aşamasında bulunan bireylerin yaşamlarında kendilerini yeni fırsatlara açabilmelerine ve onları bir sonraki yaşam bölümlerine taşımak için umut ve öz farkındalık düzeylerini arttırabilmelerine yardımcı olabilir ve bu konuda danışanlarını destekleyebilirler .
mobil süper bilgisayarlar akıllı robotlar kendi kendine sürüş arabaları nöro teknolojik beyin gelişmeleri genetik düzenlemeler gibi dramatik olarak nitelendirilebilecek değişimin kanıtının hepimizin çevresinde üstel bir hızla gerçekleştiğini belirten dünya ekonomik forumu nun kurucu ve yürütücü başkanı profesör klaus schwab . yüzyılın herkesin hayatında derin ve öngörülemez değişikliklere yol açacağını vurgulamıştır . yüzyılın bireylerin hayatına getirdiği bu yeniliklere paralel bir şekilde bireylerin çalışma koşullarının da değiştiği söylenebilir . bununla birlikte post modern yaklaşımların hemen hemen hepsinin . betz hammond multon çalışan bireylerin kariyer beklentilerini etkilediğini belirten çalışmalar olduğu görülmektedir . bu bulgulara paralel olarak yapılan bazı çalışmalarda kariyer uyumunu arttıran umut iyimserlik gibi pozitifliğe yatkınlığı çağrıştıran kavramların kariyer geçişlerinin neden olduğu psikolojik sıkıntı kaygı gibi problemleri çözmede önemli bir psikolojik hazırlık olduğu vurgulanmıştır . örneğin heppner kariyer geçişini görev pozisyon ya da meslek değişimi olarak ele almıştır . umut duygusu bireylerin sağlıklı geçişler yapmasında destekleyici ve sürdürücü bir faktördür . bu bilişsel filtreler düşünce anlayışı olarak ifade edilmiştir . bu düşünce anlayışı danışanların ileriye dönük adımlar atmalarında bir yol sunmaktadır . her biri ingilizce adlarının baş harfinden oluşarak adını alan heroıc model umut yetkinlik psikolojik sağlamlık iyimserlik kasıtlı keşif açıklık ve merak olmak üzere altı unsur içermektedir . iyimserlik çözüm arama yanlış giden şeylerin tersini görme ve şimdi ve gelecek arasındaki boşluğu azaltma yeteneğidir . bu da ancak iyi olayların kalıcı bir sebebi olduğuna ve kötü olayların sebeplerinin geçici olduğuna inanarak ve başarısızlık için evrensel açıklamaları reddederek olabilir bu yolla fırsatlar genişletilebilir . danışanlara bir strateji oluşturma ve kasıtlı keşif için planlama yapma olumlu ipuçları alma ve fırsatları belirleme ve takip etmeyi amaçladıkları amaçlı taahhütleri netleştirmelerine sonraki adımları belirlemeleri için harekete geçmelerine yardımcı olunmalıdır . özellikle diğer olasılıklar konusunda onları yönlendirerek meraklarının yeni olasılıklar üretmesine izin verilmiş olunur . bu model bandura nın insanların seçim yapma ve bu seçimleri yaşam içerisinde uygulama kapasitesine sahip olduğunu vurguladığı açıklamalardan etkilenmiştir . bu yönelimler umut odaklı kariyer danışması modeli nde de yer almaktadır . bu teoride bireylerin hem kendilerine hem de mesleklere ilişkin farkındalıklarını etkileyebilecek umut kendini ortaya koyma benlik netliği öngörü hedef belirleme planlama ve uygulama uyum sağlama olmak üzere toplam yedi tutum ve davranış belirlenmiştir . umut düzeyinin artması için bireyleri belirli ve ulaşılabilir hedefler belirlemesi bu hedeflere ve hayal ettiği geleceğe ulaşmada yollar ve stratejiler belirlemesi ve bu yolları takip etmek ve stratejileri kullanmaya devam etmek için gerekli zihinsel enerjiye ve motivasyona sahip olması gerekmektedir . bu aşamadan sonra seçilmiş bu hedefe ulaşmak için hangi adımların atılacağı belirlenir ve son aşama olarak çevresel koşullara uygun olarak bu planlar uygulamaya konulur . amerikalı üniversite öğrencileri üzerinde yapılan çalışmalar umut odaklı kariyer envanteri nin yedi boyutlu ve maddeli yapısının doğrulandığını göstermektedir . bununla birlikte danışanın geçmiş yaşantıları ve geçmiş başarıları üzerine odaklanarak bu unsurlar açısından hangi noktalarda danışanın desteklenmeye ihtiyacı olduğu belirlenmektedir . unutulmamalıdır ki bu modelleri kullanmak için öncelikle psikolojik danışma eğitimi almış olmak gerekmektedir . psikolojik danışma ve ilgili eğitim kurumlarının akreditasyonu kurulu nun hazırlamış olduğu standartlar incelendiğinde kariyer danışmasının hem bir psikolojik danışma uzmanlığı hem de genel psikolojik danışma uygulamasının temel unsurlarından biri olduğu görülmektedir .
531
93
DOĞAL DİL İŞLEMEDE DERİN ÖĞRENME UYGULAMALARI ÜZERİNE BİR LİTERATÜR ÇALIŞMASI
derin öğrenme yapay zeka ve makine öğrenmesi alanlarının önemli ve güncel bir konusu haline gelmiştir . özellikle son yıllarda farklı derin öğrenme yöntemleri öneren çalışmaların ve mevcut yöntemleri değişik problemler üzerinde uygulayan çalışmaların sayıları hızla artmaktadır . doğal dil işlemenin çeşitli alt alanlarında da bu yöntemler yaygın olarak kullanılmış ve halen kullanılmaktadır . bu derleme çalışmasında ilk olarak derin öğrenme yöntemlerinin bir sınıflandırması sunulmuş ardından da doğal dil işleme problemlerine derin öğrenme yaklaşımlarının sunulduğu önemli çalışmalar incelenmiştir . derin öğrenme ve doğal dil işleme problemlerinin çözümü amacıyla derin öğrenme konularıyla ilgili hem teorik çalışmaların hem de pratik uygulamalar içeren çalışmaların sayısının ve yaygınlığının daha da artacağı öngörülmektedir . bu nedenle çalışmamızın doğal dil işleme alanında derin öğrenme uygulamaları konusunda önemli bir türkçe kaynak olacağı düşünülmektedir .
derin öğrenme günümüzde oldukça popüler olan yapay zeka ve makine öğrenmesi alanlarının önemli güncel bir alt alanıdır . derin öğrenme yöntemleri ham verilerden etkin bir üst seviye soyutlaması yapmakla otomatik öznitelik kümeleri oluşturabilmekte böylelikle normalde çoğunlukla insanlar tarafından belirlenen özniteliklerin otomatik olarak çıkarılıp kullanılması sağlanmaktadır eklenmesiyle doğrusal olmayan karmaşık ilişkilerin de tespit edilebilmesi sağlanmıştır ve elde edilen bu sinir ağlarına derin sinir ağları adı verilmiştir . dsa lar hem denetimli hem de kümeleme gibi denetimsiz öğrenme problemleri için kullanılabilmektedir . literatürde derin oto kodlayıcıların birçok farklı türü önerilmiştir . ve bir sonraki bölümde tanıtılacak olan derin boltzmann makineleri sınırlandırılmış boltzmann makinesi adı verilen bir algoritmaya dayanmaktadır . derin inanç ağları hem denetimli hem de denetimsiz öğrenme amacıyla kullanılabilir . bu derin öğrenme yöntemi doğal dil işleme alanındaki çeşitli problemler üzerinde uygulanmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir . örneğin evrişimsel sinir ağlarının doğal dil işlemenin çok farklı problemlerini çözmede kullanılabileceği çok görevli öğrenme için birleşik bir mimarinin tanıtıldığı bir çalışmada gösterilmiştir . ayrıca tablo de bu alt bölümlerde açıklanan problemler ve çözümünde kullanılan derin öğrenme yöntemleri özet şeklinde sunulmuştur . otomatik metin ayrıştırma doğal dil işlemenin çok uzun yıllardır çalışılan ve çözülmesi amacıyla birçok farklı yöntemin literatüre kazandırıldığı bir alanıdır . metin ayrıştırmada verilen bir metnin gramatik yapısının ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır . bu konudaki bir çalışmada duygu analizi yaklaşımlarını alandan bağımsız hale getirebilmek ve böylelikle yeni metin türlerine de adapte edebilmek için oto kodlayıcı tabanlı bir derin öğrenme yöntemi kullanılmıştır . kullanılan oto kodlayıcı yaklaşımıyla denetimsiz şekilde farklı metin türleri için gerekli duygu analizi öznitelikleri otomatik olarak belirlenmektedir ve oldukça başarılı sonuçlar elde edilmiştir duygu analizi için yine evrişimsel sinir ağı yaklaşımı benimsenmiştir . zamansal ilişkilerin çıkarımı da bilgi çıkarımı konusunun bir alt konusudur ve dolayısıyla doğal dil işlemenin önemli bir araştırma alanıdır . olay çıkarımı için derin öğrenme yöntemi kullanan bu çalışmanın olay çıkarımı deneylerinde başarılı sonuçlar verdiği gösterilmiştir chen vd . sözcük türü sınıfları isim fiil edat zamir gibi türlerdir . sözcük türü etiketleme konusunda yapılmış dilden bağımsız bir çalışmada ise çift yönlü lstm ağları kullanılmıştır . bu yöndeki bir çalışmada evrişimsel derin öğrenme yöntemi kullanılarak kısa metinlerin sıralanması konusu incelenmiştir . otomatik soru cevaplama sistemleri doğal dilde ifade edilmiş bir sorunun cevabını doğal dildeki büyük veri kümeleri içerisinde bularak yine doğal dilde otomatik olarak cevaplamayı amaçlayan sistemlerdir . derin öğrenme son dönemde oldukça popüler olmuş önemli bir araştırma alanıdır . bu çalışmamızda doğal dil işleme için derin öğrenme yöntemleri konusunda yapılmış çalışmaların derlenmesi amaçlanmıştır .
451
120
Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemine Giriş Kararlarını Etkileyen Faktörler ve 2017 Sonrası Sistemde Yapılan Düzenlemeler
türkiye de tarihinde yürürlüğe giren bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemi kanunu nda bireysel emeklilik sistemine katılımı arttırmak amacıyla belirli aralıklarla yeni düzenlemeler yapılmaktadır . yılından itibaren devlet katkısı getirilmiş ve yılından itibaren de otomatik katılım devreye girmiştir . bununla birlikte katılım halen dünya standartlarının çok altında kalmaktadır . bu çalışmada sonrası sisteme katılımı arttırmak için yapılan düzenlemelerin incelenmesi ve bunun yanında bireylerin sisteme katılma ve katılmama sebeplerinin belirlenmesi amaçlanmıştır . araştırmada bireylerin sisteme giriş kararlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesinde birebir görüşme yönteminden yararlanılmıştır . tüm yığını temsil etmesi bakımından bu görüşmeler farklı illerden farklı demografik özelliklere sahip bireylerle gerçekleştirilmiştir . araştırma sonucunda bireysel emeklilik sistemine katılma sebebinin öncelikli olarak gelecek için uzun süreli birikim yapma isteği olduğu görülmüştür . bireysel emeklilik sistemine dahil olan bireylerden büyük çoğunluğu emekli oluncaya kadar sistemde kalmayı düşünmekte yaklaşık yarısı için ise sisteme girişte devlet katkı payının etkisi olduğu görülmektedir . bireylerin geliri arttıkça bireysel emeklilik sistemine daha çok dahil olmakta ayrıca bireysel emeklilik sistemine dahil olan bireylerden özellikle evlilerin sistemde uzun süre kalmak istediği görülmektedir . bes e dahil olmama sebepleri arasında ise en çok öne çıkan beklenildiği gibi gelir yetersizliği ve sisteme olan güvensizliktir .
tüm dünyada devletler sosyal devlet ilkesi ile her bireyi asgari bir hayat seviyesinde yaşatmayı amaçlarlar . bu kanun ile sayılı kanun da ve sayılı gelir vergisi kanunu nda çeşitli değişiklikler yapılmıştır . ülkeden ülkeye uygulama olarak farklılık gösteren bes sürekli olarak çağın gerekleri doğrultusunda kendisini yenilemiştir . emeklilik şirketleri emeklilik planlarında biri faizsiz yatırım araçlarına yönelik tercihte bulunan katılımcılara sunulmak üzere en fazla iki adet standart fon tanımlamaktadır . ikinci amacı da bu tasarrufların güvenli bir şekilde ömür boyu emeklilik maaşı veya toplu para şeklinde geri ödenmesine ilişkin düzenleme ve denetlemenin sağlanmasıdır . sunulan emeklilik planlarında şirketlerce işletim gider kesintisi dışında başka bir kesinti yapılamayacaktır . işverenin ihlallerinde her bir ihlal için tl idari para cezası uygulanacaktır . yeni düzenleme de taahhüt etmek yerine nakit hesabına yatırmaktadır . yılında tekrar sistemden çıkanlar için ise zorunlu geri dönüş uygulaması olmayacaktır . ayrıca bazı kişilik özelliklerinin de katılım kararına etkisini incelemişlerdir . araştırmada örneklemi seçerken kamu ve özel sektörün dengeli dağılımına ve hedef grubu temsil etmesi bakımından her tür meslek grubundan kişilerle görüşülmeye çalışılmıştır . bes e katılımda en önemli etkenlerden biri de hiç şüphesiz kişilerin aylık geliri olacaktır . bes e yatırımlarını devam ettirme vadesi bakımından bes e dahil olduğunu veya kesinlikle istediğini belirtenlerin u emekli oluncaya kadar devam ettirmek ve si de uzun vadede devam ettirmek seçeneğini tercih etmişlerdir . bu cevap aynı zamanda kişilerin bes e katılma amaçlarına verilen cevapların da bir teyididir . çalışmaya katılan kişilerin i geçmiş dönemdeki hayat sigortası deneyimlerinden dolayı dahil olmadıklarını belirtmişlerdir . bes e dahil olan veya dahil olmayıp isteyen kişilerden sisteme katılmalarında devlet teşvikinin etkisinin olup olmadığının araştırılmasında elde veriler tablo te gösterildiği gibidir . devlet teşvikinin bes e katılıma etkisi arasındaki bağımsızlık testi sonucunda önem seviyesinde bes e katılım ile devlet teşviki arasında ilişki olduğu görülmüştür . aynı zamanda istatistiksel olarak aralarında önem seviyesinde anlamlı bir ilişki çıkmıştır . evli olan kişilerin sorumlulukları daha yüksek olduğundan gelecek ile ilgili plan yapmaları emeklilik hakları geldiği zaman daha rahat bir hayat yaşamak istemeleri yaşamın bir gerçeğidir . çıkarımlar bu çalışmada yapılan ankete verilen cevaplar doğrultusunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır bes e katılanların büyük çoğunluğu gelecek için birikim yapmak ve sistemden emekli olmayı hedeflemektedir . bireylerin yaşlılıkta daha rahat yaşamaları için politikalar üretmek sosyal devlet anlayışının en belirgin özelliklerinden birisidir . bu yöntem sosyal güvenlik sisteminin yerine geçen bir sistem değil tamamlayıcısı olan bir sistemdir . bu durumda yaşına kadar bekleme genç nüfusa çok uzak gelmektedir . bu koşul bireyler için çok uzun gelebildiği için gerekli etkiyi yapamamaktadır . cayma ve sonlandırma oranlarını düşürmek için oks kamu spotları oluşturulmalıdır cayma hakkından ziyade ay prim ödememe gibi tanımlara yer verilebilir ayrıca oks de toplanan tutarların devlet tarafından değil özel sektör tarafından değerlendirildiğinin de belirtilmesi gerekmektedir .
440
183
Geçiş Dönemindeki Süt İneklerinin Beslenmesi II. Bu Dönemde Görülen Metabolik Hastalıklar ve Besleme ile Önlenmesi
süt ineklerinde doğumdan önceki haftadan doğumdan sonraki haftaya kadar olan zaman geçiş dönemi olarak tanımlanmaktadır . bu dönemde ineklerin enerji ve besin madde ihtiyaçlarında önemli artışlar olmaktadır . fakat yem tüketimindeki azalmadan dolayı ihtiyaçlar karşılanamamakta negatif enerji ve besin madde dengesi oluşabilmektedir . bu duruma bağlı olarak geçiş döneminde birçok metabolik ve enfeksiyöz hastalıklargörülebilmektedir . söz konusu hastalıklarla beslenme arasında yakın ilişkiler bulunmaktadır . bu derlemede geçiş döneminde yaygın olarak görülen hastalıklar ve bu hastalıkların besleme ile önlenmesine yönelik bilgiler verilmiştir .
süt ineklerinde doğumdan önceki ve sonraki üçer haftalık döneme geçiş dönemi adı verilmektedir . seleksiyon çalışmaları süt verimi yüksek ineklerin elde edilmesini sağlamış ancak özellikle geçiş döneminde görülen çeşitli hastalıklarda artış gözlenmiştir . buna karşın bu dönemlerde yem tüketimindeki ciddi azalmalara bağlı olarak ihtiyaçlar karşılanamamakta sonuçta negatif enerji ve besin madde dengesi oluşmaktadır . bu derlemede süt ineklerinde geçiş döneminde görülen hastalıklar ve besleme ile önlenmesine yönelik bilgiler verilmiştir . yağlı karaciğer karaciğerde yağ dejenerasyonu ile seyreden bir bozukluktur . negatif enerji dengesinin telafisi için hayvanlar depo yağlarını mobilize ederler . yağlı karaciğer ve ketozis plazma sya konsantrasyonu yükseldiği dönemlerde meydana gelmektedir . haftaya kadar rasyona günlük . g folik asit . g vitamin b ilavesinin etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada folik asit ilavesinin laktasyon performansı ve yem tüketimini iyileştirdiği vitamin b ve folik asitin kombine kullanılmasının plazma glikoz düzeyini artırıp hepatik lipit birikimini azalttığı tespit edilmiştir . geçiş dönemi rasyonlarına metiyonin ve lizin ilave edilmesi prepartum dönemde hayvan başına g gün metiyonin verilmesinin karaciğer yağlanmasını önlemediği belirlenmiştir . hipokalsemi çok doğum yapmış ve yüksek süt verimli hayvanlarda yaygın olarak görülmektedir . böyle durumlarda rasyondaki na ve k azaltılıp anyonik tuz ilavesi yapılarak negatif katyon anyon dengesi sağlanması hipokalseminin önlenmesinde yararlı olmaktadır . hipokalsemiye predispoze ineklerde prepartum dönem rasyonlarının negatif katyon anyon dengesine sahip olmasının subklinik ve klinik hipokalsemiyi azalttığı belirtilmektedir . doğuma yakın dönemlerde rasyondaki ca miktarının azaltılması önerilmektedir . zeolit kullanımı rasyona zeolit ilave edilmesi sindirim kanalında ca u bağlayarak emilimini engellemektedir . kalsiyum emiliminin engellenmesi laktasyon başlamadan önce negatif ca dengesi oluşturmaktadır . gebeliğin son üç haftasındaki düvelere günde kg konsantre yem vererek ya da verilmeyerek yapılan bir çalışmada konsantre yemle beslenenlerde meme ödeminin arttığı tespit edilmiştir . retensiyo sekundinarum plesantanın doğumdan sonraki saat içinde uterustan atılamamasıdır . enerji ve protein enerji protein ya da her ikisinin yetersizliği ineklerde zayıflığa sebep olmaktadır . doğumdan önceki hafta boyunca günlük mg β karoten verilmesinin rs insidensini azalttığı belirlenmiştir . gebelik ilerledikçe büyüyen uterus abdominal boşluğu doldurur . rasyonda kaba yemlerin azaltılıp tane yemlerin artırılması rumende bulunan katı kitle miktarını azaltarak abomazumda uya bulunuşunu teşvik etmektedir . kuru dönemde vks u yüksek olan ineklerde abomazum deplasmanı riski artmaktadır . doğumdan önce sya doğumdan sonra βhba konsantrasyonunun artmasının abomazum deplasmanının şekillenmesiyle güçlü bir ilişki halinde olduğu belirtilmektedir . doğumdan gün önceden doğuma kadarki dönemde rasyondaki kaba yem miktarı azaltılıp konsantre yem miktarı artırılarak yapılan bir çalışmada bu uygulamanın postpartum ruminal asidozisi önlemediği belirlenmiştir . bu hastalıklardan birinin görülmesi genelde diğer hastalıkların oluşumunu da tetiklemekte ve durum kompleks bir hal almaktadır .
425
78
null
bu vaka raporunun amacı amalgam restorasyonlar ile oral likenoid lezyonların ilişkisini incelemektir . yaşındaki kadın hasta bir yıldır ağız içinde var olan yanma ve ağrı şikayetiyle kliniğimize başvurdu . hastanın ağız içi klinik muayenesinde maksiller ve mandibular bölgelerdeki amalgam dolgular ile yakın temasta olan yanak mukozasında ve dil kenarında yaklaşık cm çapında oral lezyonlar görüldü . histopatolojik tanısı liken planus şeklindeydi . amalgam dolguların kompozit dolgular ile değiştirilmesinden ay sonra lezyonların gerilediği üç ay sonra lezyonların tamamen iyileştiği gözlendi . dental amalgam restorasyonlara bağlı gelişen oll de restorasyonların değişimi lezyonun gerilemesinde oldukça başarılı sonuçlar vermektedir .
liken planus lezyonları kronik inflamatuarmukokutanöz hastalık sınıfında yer almaktadır . olp ninretiküler papüler plak tipi büllöz atrofik eroziv olmak üzere klinik formu mevcuttur . tarafından olp nin varyasyonu olabileceği ve histolojik görünümlerinin kütanöz liken planusa benzer olduğunu belirtmişlerdir . oral likenoid lezyonların etyolojiisinde ilaçlar sistemik hastalıklar stres doku reddi hastalıkları dental restorasyonlarla temas ilişkisi yer alabilir . oll ye sebep olan ilaçlar arasında beta blokerler hıv tedavisinde kullanılan antiviraller gibi bazı ilaçlar yer almaktadır . hepatit c hıv gibi viral hastalıklarda oll oluşumlarına rastlanmaktadır . oll ler hipersensitivite reaksiyonları sonucu da meydana gelebilmektedir . oll lerin yerleşim gösterdiği bölge genellikle sebep olan ajan ile direk temas halindedir . bu bölgelerdeki irrite edici ajan tarafından bazal keratonositlerde hücre aracılı otoimmün hasar tetiklenir . diş hekimliğinde amalgam restorasyonlar yaygın olarak kullanılmaktadır . amalgam dolgulardan az miktardaki metal salınımı hastalar için herhangi bir hayati risk oluşturmamaktadır . oll ler dental amalgamlar içerisinde bulunan bakır çinko kalay özellikle de civaya karşı oluşan hipersensitivite sonucu görülebilir . hastanın ekstraoral muayenesinde mental olarak sağlıklı olduğu öz bakımının yeterli olduğu görüldü . hastaya eroziv olp ön teşhisi konulduktan sonra patolojik tanı için insizyonel biyopsi alındı ve patolojik incelemeye gönderildi . histopatolojik tanı ön tanı ile uyumlu olarak olp şeklindeydi . bir yıldır iyileşemeyen bu lezyonların etyolojisindemolar dişler üzerinde bulunan ve lezyonlarla direk kontak ilişkisinde olan amalgam dolguların yer alabileceği düşünüldü . dolgularının değiştirilmesinden bir ay sonraki kontrol seansında hastanın semptomatik şikayetlerinin sonlandığı ve lezyonların gerilediği ay sonra lezyonların tamamen iyileştiği görüldü . bazal keratonositlerinotoimmün hasar tetikleyicileri bilinmemektedir . klinik ve histolojik olarak bu iki lezyon birbirinden ayırt edilemeyebilir . oral likenoid lezyonlar ile olp nin bazı etyolojik farklılıkları mevcuttur . oll ve olp lezyonlarında tetikleyici faktör olarak göz önünde bulundurulacak altın paladyum nikel krom kobalt gibi dental materyallerin etkinliği araştırılmış ancak en fazla immünolojik reaksiyon geliştiren materyalin amalgam olduğu iddia edilmiştir . amalgam dolguların sökülmesini takiben bazal keratonositlerdekihidropikdejenerasyonda azalma ve orta seviyeli nonspesifikinflamasyoninfilterasyonutesbit edilmiştir . kontak lezyonların lokalizasyonların genellikle yanak mukozası ve dilin lateralinde amalgam restorasyon ile sıkı kontak ilişkisinin olduğu bölgelerde lokalize olduğu görülmüştür . lezyonlar oll etyolojisinde önemli yere sahip olduğuliteratürde birçok çalışmada olp ve oll etiyolojisinde yer alan amalgam restorasyonların herhangi bir alerjik reaksiyona neden olmadığı belirtilen kompozit dolgu materyali değiştirilmesi sonucu klinik iyileşme sağlandığı bildirilmiştir . altın inleylerde iyi bir alternatif restorasyon materyali olabilecekken pahalı olması ve uygulamasının vakit alması gibi nedenlerden çok fazla tercih edilmemektedir . oral likenoid lezyonlarda histopatolojik tanı lezyonun lokalizasyonu ve amalgam dolgunun değiştirilmesiyle lezyonda görülen iyileşmeyle desteklenebilir .
403
94
Diş Hekimliği Fakültesi Öğrencileri ve Personellerinde Hepatit A ve Hepatit B Seroprevalansının Değerlendirilmesi
diş hekimliği fakültesindeki öğrenciler hekimler ve sağlık personelleri sıklıkla delici kesici aletler ile çalışırken kan ve vücut sıvılarıyla sürekli temas halinde bulunmaktadırlar . bu risk faktörleri hepatit a ve hepatit b gibi bulaşıcı hastalıklar açısından tehlike oluşturmaktadır . bu çalışmada diş hekimliğinde çalışan bu grubun hepatit a ve hepatit b seroprevalansının değerlendirilmesi amaçlanmıştır . yöntem tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu araştırma necmettin erbakan üniversitesi diş hekimliği fakültesindeki sağlık personeli hekim ve öğrenciler ile yapılmıştır . bulgular araştırmaya dahil edilen katılımcının i ağız ve dişsağlığı teknikerliği öğrencisi si diş hekimliği fakültesi öğrencisi i araştırma görevlisi ve si sağlık per soneli idi . çalışmaya katı lanların i kadın i erkek olup yaş ortalamaları . yıl idi . y yalnızca bir kişide hbsag pozitifliği tespit edildi inin anti hbs antikor titresi pozitif idi . anti hav ıgg antikor titresi pozitifliği bulundu . sağl ıkpersonellerinde anti hav ıgg pozitifliği öğrencilere göre daha yüksek idi sınıf düzeyi arttıkça seropozitiflik sıklığının sırasıyla arttığı tespit edilmiştir . sonuç bu çalışmada kişide hbsag pozitif bulunup anti hbs seropozitifliği anti hav ıgg seropozitifliği olarak saptanmıştır . diş hekimliği fakültesi çalışanlarının belli periyotlarla taranması bizim çalışmamızda olduğu gibi tespit edilen enfekte kişilerin ilgili bölümlere sevk edilmesi çok önemlidir . erken teşhis ile ileride gelişebilecek komplikasyonlar önlenebilir ve halk sağlığının yükü azaltılabilir . hepatit a ve b seronegatif olanların aşılanarak korunması çalışanların karşılaşabileceği mesleki risklerden korunmasını sağlar .
dünya sağlık örgütü her yıl yaklaşık milyon sağlık çalışanının delici ve kesici aletlerle yaralanmaları sonucunda hastanın kanı ve vücut sıvısıyla bulaşan patojenlere maruz kaldığını bildirmekted ir . türkiye de hbv taşıyıcılığı arasında iken sağlık çalışanlarında taşıyıcılı k yaklaşık kat daha fazladır . bilhassa diş hekimleri meslekleri gereği her gün invazif işlemler yaptıkları için hepatit b virüsü bulaşı bakımından büyük risk altındadır . hepatit a virüsü enfeksiyonu da hepatit b ye benzer şekilde ülkemiz için orta endemik bölgede yer almaktadır . dünyada en sık görülen akut v iral hepatit etkeni olarak hepatit a virüsü gelmektedir . türkiye de genel popülasyonda ve sağlık hizmetlerinde görevli olanlarda yapılan birçok çalışma hepatit a bağışıklığının yaşla orantılı olarak arttığını ve erişkin yaş gruplarınd a ın üzerinde yer aldığını rapor etmiştir . necmettin erbakan üniversitesi diş hekimliği fakültesinde öğrenim gören ağız diş sağlığı teknikerliği öğrencileri ve diş hekimliği fakültesi öğrencileri araşt ırma görevlileri ve çalışan yardımcı sağlık personellerinin çalışma evrenini oluşturduğu tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu araştırma mart mayıs tarihleri arasında yapılmıştır . belirttiğimiz tarihlerde diş hekimliği fakültesinde olm ayanlar ve çalışmaya katılmayı kabul etmeyenler çalışmaya dahil edilmedi . hepatit a antikorları hav ıgg ve antiantikorları hav ıgg ve anti havhav total total kitleri kullanılarak mikro kitleri kullanılarak mikro elısaelısa yöntyöntemiyle test edildi . hepatit a bağışıklık durumunda in üzerindeki değerler hepatit a durumunda in üzerindeki değerler hepatit a bağışıklığı pozitif olarak kabul edildi . bağışıklığı pozitif olarak kabul edildi . bu veriler daha sonra spss . programına bu veriler daha sonra spss . programına aktarıldı ve aktarıldı ve istatiksel olarak incelendi . araştırmaya dahil edilen katılımcının katılımcının i ağız ve diş sağlığı teknikerliği i ağız ve diş sağlığı teknikerliği öğrencisi si diş hekimliği fakültesi öğrencisi si diş hekimliği fakültesi öğrencisi i araştırma görevlisi ve öğrencisi i araştırma görevlisi ve si yardımcı sağlık personeli idi . si yardımcı sağlık personeli idi . öğrenci hekim ve yardımcı sağlık personellerinin kan sonuçları değerlendirildiğinde yalnızca bir kişide hbsag titresi pozitif olarak saptandı . çalışmaya katılan öğrencilerin öğrenim gördükleri sınıflara göre yapılan analizde gördükleri sınıflara göre yapılan analizde birinci sınıf öğrencilerinden üçüncü sınıf birinci sınıf öğrencilerinden üçüncü sınıf öğrencilere doğru antiöğrencilere doğru anti hbs pozitifliğinin hbs pozitifliğinin arttığı görüldü ve bu fark istatistiksel olar ve bu fark istatistiksel olaraak anlamlı k anlamlı idi idi . diş hekimleri ve diş hekimliği öğrencileri diş hekimliği öğrencileri hastaların ağız boşluğundan hav hbv hcv hastaların ağız boşluğundan hav hbv hcv sitomegalovirüs herpes simpleks virüs sitomegalovirüs herpes simpleks virüs tip ve hıv tüberküloz stafilokok tip ve hıv tüberküloz stafilokok streptokok dahil olmak üzere diğer solunum streptokok dahil olmak üzere diğer solunum yolu içinde lokalize patojenik yolu içinde lokalize patojenik mikroorganizmalara maruz kmikroorganizmalara maruz kalabilir . bu mikroorganizmalar hastanın tükürüğü kanı mikroorganizmalar hastanın tükürüğü kanı cildi ve oral salgıları ile doğrudan temas cildi ve oral salgıları ile doğrudan temas yoluyla veya keskin kontamine aletlerin neden yoluyla veya keskin kontamine aletlerin neden olduğu yaralanmalarla hatta dolaylı olarak olduğu yaralanmalarla hatta dolaylı olarak damlacık yoluyla diş sağlığı çalışanlarına damlacık yoluyla diş sağlığı çalışanlarına bulaşabilir . sağlık çalışanlarının risk altında sağlık çalışanlarının risk altında olduğu bulaşıcı meslek hastalıkları arasında en olduğu bulaşıcı meslek hastalıkları arasında en ciddi tehdidi oluşturanların başında ciddi tehdidi oluşturanların başında hepatit b hepatit b gelmektedir . sürekli inflamasyona maruz kalan diş etinden dolayı inflamasyona maruz kalan diş etinden dolayı ağızda hbv konsantrasyonu oldukağızda hbv konsantrasyonu oldukça ça yüksektir . diş hekimleri mesleği gereği her gün invazif işlemler yapmaktadır . şanlıurfa da ağız ve diş sağlığı çalışanlarında yapılan çalışmada hbsag çalışanlarında yapılan çalışmada hbsag pozitiflpozitifliiğiği ve anti ve anti hbs pozitifliği hbs pozitifliği olarolarak bulunmuştur . bu fark öğrencilerden daha ileri yaşta olan sağlık fark öğrencilerden daha ileri yaşta olan sağlık perpersonelinin hepatit a enfeksiyonunu geçirmiş sonelinin hepatit a enfeksiyonunu geçirmiş olmasından ve ülkemizde sanitasyon olmasından ve ülkemizde sanitasyon çalışmalarının ilerlemiş olmasından çalışmalarının ilerlemiş olmasından kaynaklanıyor olabilir . ayrıca enfeksiyonun artık daha az gözlenmesi ve yılında artık daha az gözlenmesi ve yılında türkiye ulusal aşı şemasına giren hepatit a türkiye ulusal aşı şemasına giren hepatit a aşısının şu aaşısının şu anki genç nüfusa yapılmamasından nki genç nüfusa yapılmamasından kaynaklanmakta olduğu düşünülebilir . kaynaklanmakta olduğu düşünülebilir . sunulan çalışmada bir kişide hbsag pozitif bulundu ve gerekli bölümlere konsülte edilerek takip altına alınması sağlandı . anti hbs seropozitifliği ve anti hav ıgg seropozitifliği olarak saptandı . öğrencilerin tutumlarını iyileştirmek enfeksiyon kontrol önlemlerinin iyileştirmek enfeksiyon kontrol önlemlerinin doğru ve rutin kudoğru ve rutin kullanımına motive etmek ve bu llanımına motive etmek ve bu doğrultuda bilgilerini etkili bir şekilde doğrultuda bilgilerini etkili bir şekilde uygulama için çaba sarf etmek gerekmektedir .
750
236
SİGARA DUMANININ NEDEN OLDUĞU AKCİĞER İNFLAMASYONUNA KARŞI ALFA-LİNOLENİK ASİTİN KORUYUCU ROLÜ
yapılan çalışmalar keten yağında bolca bulunan ve omega yağ asitlerinden biri olan alfa linolenik asitin antioksidan ve anti inflamatuar etkinliğini göstermiştir . sigara dumanı birçok zararlı bileşeni içerdiğinden akceğerlerde hasara neden olmaktadır . bu nedenle alfa linolenik asitin sigara dumanı maruziyetine bağlı akciğer hasarına karşı koruyucu etkinliği olup olmayacağını planladık . bu amaçla ferelere ay boyunca sigara dumanı ve mg kg alfa linolenik asit verildi . ve akciğerlerindeki siklooksijenaz fosfolipaz a ve indüklenebilir nitrik oksit sentaz enzimleri elısa yöntemiyle analiz edildi . farelere gentamisin uygulaması akciğerlerde siklooksijenaz fosfolipaz a ve inos enzimlerinin ekpresyonlarını arttırdı . sigara dumanına maruz bırakılan farelere alfa linolenik asit verilmesi bu enzimlerdeki artışı geri çevirdi . çalışmamız sigaranın neden olduğu akciğer hasarına karşı alfa linolenik asit kullanılmasının yararlı olacağını göstermiştir .
sigara dumanı maruziyeti başta akciğerler ve kardiyovasküler sistem gibi vücutta birçok organı olumsuz yönde etkilemekte ve ilgili organlarda hasar ve fonksiyon bozukluklarına neden olabilmektedir . sigara kullanımı kardiyovasküler hastalıklara yönelik büyük bir risktir . sigara dumanı maruziyeti endotel hücrelerindeki l arjinin no sentaz yolağını etkileyerek no üretimini azaltır . ayrıca oksidatif stresi artırdığı yapılan çalışmalarda rapor edilmiştir . uzun süreli sigara dumanı maruziyeti fare karotid arterinin yapısını dönüşümsüz olarak bozar ve elastikiyetini azaltır . sigara kullanımı kronik obstrüktif akciğer hastalığı riskini artırır . sigara kullanımı serbest oksijen radikallerinin artmasına neden olarak oksidatif stresi artırır . artan oksidatif stres no inaktivasyonu yaparak endotelyal disfonksiyona katkıda bulunur ve normal koroner damarların kan akımının azalmasına neden olur . ayrıca alfa linolenik asit diyeti yüksek orta ve normal tansiyonlu japonların sistolik ve diyastolik kan basınçlarını düşürdüğü bildirilmiştir . oksidatif stresi azaltması inflamasyonun önlenmesine de katkı sağlar . ayrıca omega yağ asitleri prostaglandinlerin sentezinde görev alır . bu amaçla fareleri sigara dumanına maruz bırakıp alfa linolenik asid in akciğerler üzerinde koruyucu özelliğini araştırmayı planladık . alfa linolenik asit mg kg dozunda hafta boyunca günde kez uygulandı . her sigaradan dakika boyunca odanın içerisine duman sağlandı . fleksiglas odanın içine duman yerine hava aspirasyonu sağlandı . çıkarılan doku kantitatif tayin deneylerinde kullanılmak üzere ºc de dondurularak eppendorf içinde saklandı . homojenize edilmiş dokuların protein miktar tayini bradford yöntemi ile yapıldı . grafiklerin çizimi ve istatistiksel analiz için bilgisayar ortamında graph pad prism programı kullanıldı . istatistiksel karşılaştırmalar için tek yönlü varyans analizi ve post hoc testi olarak bonferroni kullanıldı . sigara dumanı maruziyeti akciğerlerdeki fosfolilapaz a enziminin artışına neden olurken kantaron ekstresi uygulamasının bu artışı geri çevirmiştir . yapılan bir çalışmada sigara dumanının nadph oksidaz enziminin aktivitesini indükleyerek hücre içi süperoksit radikallerinin üretimini arttırdığı ve bu artışın da sitozolik fosfolipaz a enzim düzeyini yükselttiği gösterilmiştir . yapılan bir başka çalışmada da benzer şekilde sigara dumanının siklooksijenaz enzimini arttırdığı ortaya konmuştur . ayrıca inos aktivitesinin ve peroxynitritin cox aktivitesinin artışına neden olduğu gösterilmiştir . alfa linolenik asit antioksidan özelliğinden dolayı oksidatif stresi azaltması inos ve cox enzimlerinde azalmaya neden olmuş olabilir . sigara dumanı siklooksijenaz fosfolipaz a ve inos enzimlerinin miktarında artışa neden olarak sitokinlerin kemokinlerin ve adhesyon moleküllerinin sentezlenmesiyle monosit ve makrofajların migrasyonlarının artmasına bağlı akciğer harına neden olacaktır .
351
115
İneklerde Anöstrus: Nedenleri ve Sınıflandırılması
hayvancılık işletmelerinin devamlılığı için verimlilik esastır . işletmelerde verimliliğin sağlanması ideal fertilite parametrelerinin gerçekleştirilebilmesine bağlıdır . infertilite istenilen sürede yavru alınamaması süt üretiminin düşmesi verim alınamayan hayvanların gereksiz beslenmesi sürüden çıkarılması iş gücü sperma ve ilaç gibi fazladan yapılan harcamalar sonucu işletmelerde önemli derecede ekonomik kayıplara neden olmaktadır . bu nedenle tüm hayvancılık işletmelerinde hayvanların dölverimini optimum düzeyde tutmaya çalışmak öncelikli hedeftir . sığır yetiştiriciliği yapılan büyük işletmelerde bu hedefe ulaşılmasını zorlaştıran faktörlerden bir tanesi de anöstrus problemidir . anöstrus hayvancılık işletmelerinde ciddi ekonomik kayıplara neden olan ve sürekli göz ardı edilen bir üreme problemidir . anöstrus postpartum süreyi uzatmasının yanı sıra yıl içinde doğan buzağı sayısının azalmasına et ve süt satışından elde edilen gelirin düşmesine neden olur . ineklerde infertilitenin başlıca nedenlerinden biri olan anöstrusa yetersiz beslenme çevresel faktörler ovaryum ve uterus patolojileri ile yönetimsel eksiklikler veya hatalar gibi birçok faktör neden olmaktadır . anöstrusun doğru bir şekilde tanımlanması ve nedenlerine yönelik çözümlerin bulunması sığırcılık işletmelerinde verimlilik açısından hayati öneme sahiptir . sunulan bu derlemede ise ineklerde anöstrusa neden olan faktörler ile fizyolojik ve patolojik anöstrusun sınıflandırılmasına değinilmiştir .
ıneklerde anöstrus sütçü veya etçi hayvanların kızgınlık takibinin aktif bir şekilde yapılmasına rağmen kızgınlık belirtilerinin görülmemesidir . bunun yanı sıra folikül ovulasyonu için insülin ve insülin benzeri büyüme faktörü gibi birçok intraovarian bileşenlere de ihtiyaç vardır . postpartum siklik aktivitenin tekrar başlama süresi ırk özelliklerine bağlı olarak değişebilir . ilk doğumunu yapan ineklerde postpartum ilk ovulasyonun gecikmesi nedeniyle anöstrus görülme ihtimali artarken özellikle dört veya dörtten fazla buzağılayan multipar ineklerde luteal dönemin uzaması nedeniyle anöstrus görülme ihtimali artmaktadır . fakat holştayn ırkı ineklerde yapılan bir çalışmada ilk defa doğuran ineklerdeki buzağılama ovulasyon aralığı ve ilk ovulasyona kadarki foliküler dalga sayısının birden fazla doğum yapmış olanlardan daha fazla olduğu bildirilmektedir . örneğin günlük laktasyon süresince . kg süt veren ineklerde postpartum ilk östrus ortalama . günde şekillenirken . kg süt verenlerde ise bu süre ortalama . bir başka deyişle süt inekleri yüksek düzeyde enerji ve besin maddelerine gereksinim duyduğu günlerde bu materyalleri sağlayacak kadar kuru madde tüketmemektedir . yetersiz kuru madde tüketimi sonucunda oluşan ned lh salınımını baskılamaktadır . ned olan sütçü sığırlarda kandaki insülin ve ıgf düşük seviyelerdedir . eğer vks kaybı puan olursa doğumdan ilk ovulasyona kadar geçen sürenin uzayacağı ifade edilmektedir . stres nedeniyle hipotalamustan kortikotropik hormon salgılanır ve hipofizden proopiomelanokortin salınımına neden olur . bu durumda dominant folikül daha az östrojen üretir lh piki gecikir ve buzağılama ilk ovulasyon aralığı uzar . folikül gelişimi ve ovulasyon üzerine olan bu etkiler çoğu zaman enfeksiyona yol açan bakterilerin ürettiği endotoksinler veya yangıyla ilişkili açığa çıkan mediyatörler aracılığıyla doğrudan lh sekresyonun etkilenmesi şeklinde gerçekleşmektedir . çiftlik hayvanlarında yüksek süt verimi infertilite nedenlerinden biridir . postpartum anöstrus buzağılama sonrası kısa bir süreliğine östrus belirtilerinin görülmemesi olarak tanımlanır . ancak östrusun dış belirtilerini göstermezler ya da gösterdikleri belirtiler hayvan bakıcıları tarafından belirlenemeyebilir . bu tip anöstrusta foliküller folikül havuzundan çıkarak büyüme sürecine girer ve büyüyen foliküllerin çapı en fazla mm ye ulaşabilir . ovulasyonsuz foliküler dalganın sayısı dokuza kadar ulaşabilir ve bunun sonucunda postpartum anöstrus süresi uzayabilir . bu tip anöstrus gösteren hayvanların tipik özelliği ovaryumlarında ovulatör büyüklüğe ulaşan foliküller mevcutken kl nin bulunmamasıdır . bu tür kistlerin ortaya çıkmasındaki sebep lh pikinin folikülün ovule olma yeteneğinde olmadığı ya da folikülün üzerinde yeteri kadar lh reseptörünün gelişmediği zaman oluşmasıdır . gelişen dominant folikül lh salınımının etkisiyle ovule olur . fakat normal bir şekilde östrus ovulasyon ve kl gelişimine rağmen luteal regresyonda aksama gerçekleşir . fakat luteal regresyon sırasında dominant folikülden luteinizasyonu uyarmaya yetecek kadar östrojen salgılanmadığı için pgf α nın sentezi uyarılamaz ve kl regrese olamaz . ülkemizde de sıklıkla karşımıza çıkan anöstrus sorununun temelinde bakım ve beslenme koşullarının yetersizliği yer almaktadır .
416
170
Kırsal Alanda Yaşayan Yaşlılar için Sağlık Hizmeti Sunum Modelleri
türkiye nüfusunun ü kırsal alanda yaşamaktadır . kırsal alanda yaşlı nüfusun fazlalığı eğitim düzeyi düşüklüğü sosyal güvencesizlik yoksulluk ve sağlık hizmetlerine erişim güçlüğü belirgindir . türkiye sağlık istatistikleri incelendiğinde yaşlı nüfusta daha yüksek oranda görülen obezite diyabet hipertansiyon gibi sağlık problemlerinin kırsalda daha fazla olduğu görülmektedir . bu durum hem kırsal nüfusun demografik yapısı hem de kırsalda sağlık hizmetlerine yeterince ulaşamama ile açıklanabilir . kırsal alanda sağlık bakım engelleri sağlık personelinin ve sağlık hizmetlerinin eksikliği sağlık hizmetlerine erişim engeli ulaşım araçları telefon hizmetleri ve sosyal yardım hizmetlerine erişememe tahmin edilemeyen seyahat ve hava koşulları sağlık hizmetleri ile ilgili prosedürler sağlık personelinin kırsaldan gelen bireylerin gereksinimlerini anlamaması ve onlara karşı tavırları dil ve kültürel engellerdir . ülkemizde kırsal alan sağlık hizmetleri sağlık evlerinde görevli ebe veya hemşireler tarafından en yakın bölgedeki aile hekimlerine bağlı olarak yürütülmektedir . yaşlı nüfusun yoğunluğu ve bu grubun kompleks sağlık bakım gereksinimleri kırsal alanda görev yapan sağlık evi hemşirelerinin daha yetkin olmalarını gerektirmektedir . bu derlemenin amacı kırsal alanda yaşayan yaşlıların sağlık gereksinimlerinin farkına varmak sağlık hizmetlerine ulaşımı artırmak için yapılan uygulamaları değerlendirmek ve ülkemizde kırsalda yaşayan yaşlılar için önerilerde bulunmaktır . bu amaçla kırsal alan sağlık hizmeti sunum modelleri mobil sağlık hizmetleri tele sağlık ve bilgi iletişim teknolojilerinin kullanımı incelenmiştir . türkiye ve dünyada kırsal alanda yaşayan yaşlılar için yapılan projeler toplum temelli kapsayıcı hemşirelik hizmetleri ile kırsal bölge halkının sağlık durumunun geliştirilmesi projesi ingiltere de kırsal yaşamın desteklenmesi projesi esaw avrupa yetişkin iyilik hali projesi iskoçya tele sağlık projesi fransa ourses teletıp projesi batı avustralya fw mhıp amerika ccth almanya tempis amerika ıdeatel projeleri ve avustralya sağlık bakanlığı tarafından sağlanan kraliyet uçan doktor hizmetidir . sonuç olarak kırsal alanda özellikle dezavantajlı konumda olan yaşlı bireylerin sağlık hizmetlerine erişimlerinde farklı sağlık hizmet modelleri ile birlikte tele sağlık ve bilgi iletişim teknolojileri yaygın olarak kullanılmaktadır .
nüfusu binden daha az olan yerleşim birimleri kırsal alan olarak kabul edilmektedir . her ülke kendi coğrafi yapısı nüfus yoğunluğu ekonomik ve sosyal özelliklerine göre kırsal alan tanımı yapmaktadır . kırsal alanda yaşayan yaşlılarda kanser dolaşım ve solunum sistemi hastalıkları gibi kronik sağlık problemleri daha sık görülmektedir . bu profile sahip yaşlıların uzman bir sağlık ekibi tarafından takip edilmesi gerekirken tam tersine birçok nedenle kırsal alanda yaşlıların sağlık bakım gereksinimlerini karşılayacak kurumlar ve uzman ekip mümkün olmadığı için bu boşluğu kapatacak sağlık hizmet sunum modellerinin geliştirilmesi gerekir . bu durum yaşlı kişilerin sağlık sorunlarına daha duyarlı olmalarına neden olmaktadır . yaşlılığın fizyolojik gereksinimlerine kırsal alanın olumsuz şartları da eklendiğinde yaşlı bireyler beslenme tuvalet banyo gibi günlük gereksinimlerini karşılamakta zorlanmaktadırlar . kırsal yaşlılık kavramı kırsal alanın koşulları yaşlıların ekonomik olanakları fiziksel koşulları beslenme şekilleri sağlık bakımları dil sorunları ve diğer psiko sosyal sorunlarına göre değerlendirilmelidir . türkiye aile yapısı araştırması na göre yaşlılara yaşlılığında yaşamayı tercih ettikleri yer sorgulandığında huzurevine giderim yanıtı kentte iken kırda çocuklarımın yanında kalırım yanıtı kentte iken kırda evimde bakım hizmeti alırım yanıtı kentte iken kırda bulunmuştur . bu sonuçlar kırsal alanda yaşayan yaşlıların toplumda var olan bakım destek hizmetlerinin ya farkında olmadıkları ya da tercih etmedikleri şeklinde yorumlanabilir . sağlık hizmetlerine erişim konusunda kent ve kır arasında farklılıklar bulunmaktadır . ayrıca sağlık hizmetlerine erişim kırsal kesimde daha zor ve maliyetlidir . yaşlıların kronik hastalıklarının multidisipliner uzman bir ekip tarafından yönetilmesi gerekir . kamu sağlığı hizmet ve olanakların planlanarak yeniden yapılandırılması gerekmektedir . üniversitelerde eğitim gören öğrencilere imkan dahilinde kırsal alanda staj yaptırılabilir . kırsalda yaşayan yaşlıların sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması için gerekli eğitim çalışmaları yapılmalıdır . sağlık hizmetlerinin etkinleştirilmesinde ulusal ve yerel düzeyde kamu kesimi özel kesim ve sivil toplum dayanışmasını sağlamak için tüm sektörlerin işbirliği halkın katkı ve katılımının sağlanması gerekmektedir . bölge halkına yönelik ise kan şekeri beden kitle indeksi bel kalça oranı ve kan basıncı ölçümleri yapılmış ve yaş üstü toplam birey taramalardan yararlanmıştır . ayrıca kısa semptom envanteri ile yetişkinin ruh sağlığı taraması yapılmıştır . proje kapsamında aileye toplamda ev ziyareti gerçekleştirilmiştir . proje evde izleme medikal izlem ve toplum izlemeden oluşmaktadır . projede yer alan sistemin bir parçası olan web sitesi toplum sağlığı hemşiresi tarafından günlük kontrol edilmekte ve hastanın değişen vital bulgularını gözlemlemektedir . proje birinci basamaktaki sağlık profesyonelleri ile kırsal alandaki tüm nüfusun ruhsal sağlığını geliştirmeyi hedeflemiştir . bireylerin toplum ruh sağlığı ekibine erişimi kolaylaştırılmıştır . bu süreçte danışmanlık eğitim hizmetleri artarken sosyal izolasyon azalmıştır . avustralya kraliyet uçan doktor hizmeti kraliyet uçan doktor hizmeti havacılık tıp ve iletişim teknolojilerini kullanarak avustralya genelinde yaşayan çalışan ve seyahat edenlere kapsamlı birincil sağlık hizmeti ve saat acil servis hizmeti sunmaktadır . hizmet veren araç sayısı uçak havayolu üssü yol hastası aracı ve milyon kilometre karelik bir bekleme odası bulunmaktadır . kazazedelere ve uzak bölgelerde hayatı tehdit eden hastalıklara sahip hastalara saat acil yardım sağlamaktadır . diğer amaçları birinci basamakta işlemleri kolaylaştırıcı olarak hizmet vermek semptomları erken teşhis etmek ve yaşlıların bakım planlarına uyumu teşvik etmektir . tempis bütünleştirici inme bakımı için tele medikal projesi proje münih şehrine km uzaklıkta bulunan hastanede uygulanmıştır ve inmeli hastaların yaşam kalitesini artırmak için tasarlanmıştır . hastalar rutin bakım veya evde tele tıp uygulaması almışlardır . hemşire vaka yöneticisi ve diyetisyen tarafından hastalara video konferans yöntemi ile eğitim verilmiştir . türkiye de genç ve erişkin nüfusun kırdan kente göç etmesi nedeniyle kırsal alanlar daha çok yaşlı bireylerin yaşadığı yerleşim birimleri haline gelmektedir .
563
322
Terme Ovasında çeltik yetiştirilen alanların tuzluluk ve sodyumluluk durumlarının belirlenmesi
bu çalışma samsun ili terme ovasında çeltik tarımı yapılan alanların toprak özelliklerinin belirlenerek bu alanların tuzluluk ve sodyumluluk durumlarının tespitini yapmak amacıyla gerçekleştirilmiştir . çalışma alanından yılında farklı noktadan cm cm cm ve cm olmak üzere farklı derinlikten toplamda adet toprak örneği alınmıştır . toprakların tekstür elektriksel iletkenlik toprak reaksiyonu ve değişebilir sodyum yüzdesi içerikleri laboratuvar analizleri ile belirlenmiştir . bazı toprak özelliklerine ait bazı tanımlayıcı istatistik analizi yapılmış ve coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak toprakların ec ve esp sinin alansal dağılım haritaları oluşturulmuştur . çalışma alanı topraklarının elektriksel iletkenlik değerleri . ds m ile . ds m arasında değişmekte genel olarak tuzsuz veya hafif tuzlu olmaktadır . çalışma alanı topraklarının esp değerleri ise . ile arasında değişim göstermiştir . deneme arazisinin bazı kısımlarında sodyumlu toprakların mevcut olduğu saptanmıştır . alanın büyük çoğunluğunda ise esp değerlerinin dan düşük yani sodyum bakımından sorunsuz olduğu belirlenmiştir .
su kaynaklarının kullanımındaki artış tarla içi sulamalarda önemli sorunlara neden olabilmektedir . çalışma alanında iklim özellikleri olarak karadeniz iklimi görülmektedir . nispi nem değerleri yıllarında . . arasında değişim göstermiştir . elektriksel iletkenlik toprakların elektriksel iletkenlik değerleri oranında hazırlanan toprak su süspansiyonunda cam elektrotlu ec metre aleti ile belirlenmiştir . toprak reaksiyonu gee ve bauder belirttiği esaslara göre . toprak su süspansiyonunda cam elektrotlu ph metre ile ölçülmüştür . çalışma alanına ait potansiyel verim haritaları oluşturulmuştur . çizelge den görüldüğü gibi ec ve esp nin varyasyon katsayısı yüksek bulunmuş ve yüksek düzeyde değişkenlik göstermiştir . tuzluluk değerinin en yüksek olduğu alanlar toprağın üst katmanında bulunmaktadır . toprak katmanları genel olarak incelendiğinde çalışma alanında tuzluluk probleminin olmadığı görülmüştür . çalışma alanı toprak katmanları birlikte incelendiğinde alanın doğu bölümünde terme çayı nın denize döküldüğü arazide esp değeri arasında bulunmuştur . soğan ekimi yapılma koşulunda alanın yaklaşık ünde verimde luk bir azalma görülmektedir . fasulye ekimi yapılma ihtimalinde alanın güney bölümünde lik bir kesimde herhangi bir verim kaybı görülmezken geriye kalan yaklaşık luk bir alanda arasında değişen oranlarda verimin azalacağı görülmektedir . çilek bitkisi potansiyel verim haritası incelendiğinde ise çilek bitkisi ekimi yapılma ihtimalinde diğer bitkilere oranla daha yüksek verim kayıplarına rastlanabilmektedir . sulama sularıyla tuzun toprağa iletilmesiyle tuz birikimi gerçekleşmektedir . toprak tuzluluğunun birikmesinin yetiştirilecek ürün için kabul edilebilir bir konsantrasyonda kontrol edilemediği alanlarda hem beklenen toprak tuzluluğuna daha toleranslı olan hem de ekonomik verim sağlayabilen alternatif bir mahsul seçilebilir . bunun için toprak iklim bitki örtüsü ve arazi kullanımı gibi temel bilgilerin yer alacağı detaylı toprak etüd ve haritalama çalışmalarına ve süreç içerisinde izleme değerlendirme ve güncellemeye imkan veren bir toprak veri tabanına ihtiyaç duyulmaktadır . tekstürün yüksek derecede değişkenlik göstermesi alüvyal ana materyalin çalışma alanında farklılık göstermesi ve çalışma alanının geniş olmasına bağlanmıştır . toprağın alt katmanlarına doğru ec değeri azalma göstermektedir . çalışma alanının mevcut tuzluluk koşullarında mısır soğan fasulye ve çilek bitkilerinin potansiyel verimlerinin değişim oranları incelenmiştir . bu bitkiler ekim için tercih edildiğinde mısır soğan fasulye ve çilek oranda verim gösterecektir . ayrıca tarım arazilerinde kullanılan su ve sulama sularındaki parametreler önemlidir . bu çalışmanın yapıldığı samsun ili terme ovasında da tuzluluk ve sodyumluluk problemlerinin yaşanması ihtimaline karşılık problemli alanlarda tuza toleranslı bitkiler yetiştirilmelidir .
395
147
Diş HEKİMLİĞİ EĞİTİMİ SÜRECİNDE DİŞ HEKİMLİĞİ ÖĞRENCİLERİNİN KİŞİSEL AĞIZ HİJYENİ DAVRANIŞLARINDAKİ DEĞİŞİM
araştırmamızın amacı diş hekimliği eğitim sürecinin diş hekimliği öğrencilerinin kişisel ağız hijyeni davranışı üzerine etkisinin değerlendirilmesidir . istanbul üniversitesi diş hekimliği fakültesi dahilinde her sınıftan olmak üzere toplam öğrenciye anket yapılmış veriler sınıflara göre yüzde olarak hesaplanmıştır . anket formu öğrencilerin cinsiyet yaş dişlerini fırçalama sıklığı dişlerini fırçalama metotları diş fırçalama süreleri sabahları dişlerini fırçaladıkları zaman aralığı akşamları dişlerini fırçaladıkları zaman aralığı öğrencilerin diş ipi ara yüz fırçası kürdan elektrikli diş fırçası ağız duşu gargara ve sakız gibi ağız hijyeni gereçlerini kullanımını belirleyen bilgileri içermektedir . araştırmada öğrencilerin kişisel ağız hijyeni davranışı konusunda eksikleri olduğu göz lemlenmiştir . araştırmanın sonuçları eğitim sürecinin öğrencilerin kişisel ağız hijyeni davranışına etki sinin düşük olduğunu göstermektedir .
ağız ve diş sağlığı ile ilgili hastalıklar günümüzde en yaygın sağlık sorunlarının başında gelmektedir . bu konuda alınması gereken koruyucu önlemler ve diş sağlığının önemi ve gerekliliğinin belirtilmesi ve toplumun bilinçlendirilmesi gerekir . ülkemizde yaşındaki çocukların inin süt dişleri ve veya daimi dişleri çürüktür . yaş grubunda ortalama . tedavi edilmesi gereken diş vardır . araştırmamızda ağız ve diş sağlığı hiz metlerini yerine getirecek olan diş hekimi adaylarının kişisel ağız hijyeni davranışları bu konuyla ilgili bilgilerini ve eğitim süreci nin kişisel ağız hijyeni davranışları üzerine olan etkisini belirlemeyi amaçladık . anket çalışması istanbul üniversitesi diş hekimliği fakültesi içerisinde yapılmıştır . elde edilen verilerin frekans dağılımı yüzde oranları alınarak tüm sınıflar için hesaplanmıştır . sınıf öğrencilerinin i aşağı yukarı i sağa sola i dairesel i hepsi cevabı vermiştir . bu dağılımın dışında iki birinci sınıf öğrencisi bir ikinci sınıf öğrencisi bir üçüncü sınıf öğrencisi karışık iki ikinci sınıf öğ rencisi süpürme bir beşinci sınıf öğrencisi aşağı yukarı ve dairesel cevapları vermiştiröğrencilerin i dakika i dakika i dakikadan fazla i dakika süreyle dişlerini fırçaladıklarını belirtmişlerdir . sınıf öğrencilerinin i dakika i dakika u dakikadan fazla süreyle dişlerini fırçaladıklarını belirtmişlerdir . sınıf öğrencilerinin i sabahları hiç diş fırçalamadığını i kalkar kalkmaz i kahvaltıdan önce si kahvaltıdan sonra diş fırçaladıklarını belirtmiştir . sınıf öğrencilerinin i haftada defa i haftada defa i günde defa diş ipi kullanmaktadır . sınıf öğrencilerinin i haftada defa i günde defa i günde defa kürdan kullanmaktadır . sınıf öğrencilerinin i haftada defa i günde defa i günde defa kürdan kullanmaktadır . sınıf öğrencilerinin i günde defa elektrikli diş fırçası kullanmaktadır . sınıf öğrencilerinin i günde defa i günde defa elektrikli diş fırçası kullanmaktadır . sınıf öğrencilerinin i haftada defa i günde defa ağız temizleme solüsyonu kullanıyor . diş hekimlerinin önemli bir görevi ağız ve diş sağlığı ile ilgili problemleri nasıl aşacağı konusunda topluma yol gösterici olmaktır . sınıf öğrenci lerinin dairesel cevabını verme oranı diğer sınıflardan düşük olduğu gözlenmiştir . bu duruma dayanarak diş hekimliği öğrencilerinin kişisel ağız hijyeni davranışlarının . öğrencilerin eğitimleri süresince bu bilgileri edinmeleri ve günlük yaşamlarında uygula maları nedeni ile sınıf artışı ile beraber elekt rikli diş fırçası kullanımının artış gösterdiği tespit edilmiştir . hiroşima üniversitesinde hazırlanmış olan özel bir anketi öğrenciye uygulamışlardır . bu araştırmaya göre öğrencilerin dişlerini günde kez fır çalama alışkanlığının artışı anlamlı düzeyde artmaktadır . bu çalışmanın sonuçlarına göre preklinik öğrencileri klinik öğrencilerine nazaran sert diş fırçası kullandıklarında diş etlerinin daha çok kanadığı konusunda endişeli durumdadır . ayrıca klinik öğrencileri dişlerini çok daha dikkatli kurallara uygun bir şekilde fırçalamaktadırlar .
416
108
Van Ekolojik Koşullarında Farklı Bitki Sıklıkları ve Ekim Şekillerinin Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinde Verim ve Bazı Verim Öğelerine Etkisi
bu çalışma van ekolojik koşullarında bazı nohut çeşitlerinde farklı ekim sıklıkları ve ekim yöntemlerinin verim ve bazı verim öğelerine etkisinin belirlenmesi amacıyla ve yıllarında iki yıl süre ile tesadüf bloklarında bölünen bölünmüş parseller deneme desenine göre üç tekrarlamalı olarak yürütülmüştür . araştırmada materyal olarak aziziye ılc ve canitez nohut çeşitleri kullanılmıştır . denemeler üç farklı ekim sıklığında ve dört ekim şeklinde kurulmuştur . araştırmada bitki çıkış süresi m de bitki sayısı bitki boyu ilk bakla yüksekliği bitkide ana dal sayısı bitkide bakla sayısı baklada tane sayısı bitkide tane sayısı tane ağırlığı hasat indeksi birim alan tane verimi ve ham protein oranı gibi özellikler incelenmiştir . araştırma sonunda ve yıllarında en yüksek tane verimi sırasıyla . kg da ile ılc çeşidinin tohum m sıklığının serpme ekim yönteminde . kg da ile ılc çeşidinin tohum m sıklığının o çapraz ekim yönteminde elde edilmiştir . en düşük birim alan tane verimi sırasıyla yılında . kg da ile canıtez çeşidinin tohum m sıklığının sıraya ekim yönteminde yılında ise . kg da ile aziziye çeşidinin tohum m ekim sıklığının sıraya ekim yönteminde elde edilmiştir .
havanın serbest azotunu toprağa bağladıkları için vejetasyonları boyunca azotlu gübrelemeye çok az ya da hiç ihtiyaç duymazlar . yemeklik tane baklagiller insan ve hayvan beslenmesinin yanında ekonomik olarak da büyük öneme sahiptir . dünyada ekim alanı üretimi ve verimi sırasıyla ha ton kg ha olup ülkemizde bu sıralama ha ton ve kg ha olarak bildirilmektedir . sıraya ekim yönteminde cm sıra arası mesafe ayarlanmış markör yardımı ile çizilen çizgiler açılarak tohum yatağına ekimler yapılmıştır . hasat ve ölçümler ise sıraya ekimlerde yanlardan birer sıra başlardan ise cm serpme ekimde ise yanlardan cm başlardan ise cm kenar tesiri olarak bırakıldıktan sonra geriye kalan kısımda yapılmıştır . gözlem ve ölçümler uluslararası baklagil çalışmalarında esas olarak kullanılan yönteme göre yapılmıştır çalışmanın yürütüldüğü yıllarında bitki boyu tane ağırlığı ve tane verimi bitkide bakla sayısı bitkide tane sayısı ve ham protein oranı açısından çeşitler arasındaki fark önemli bulunmuştur . ekim yöntemleri bakımından ise her iki yılda da tane ağırlığı ve tane verimi istatistiksel olarak önemli iken incelenen diğer özellikler arasında istatistiksel olarak fark bulunmamıştır . çeşitlerin bitki boyu değerleri incelendiğinde yılında en yüksek bitki boyu aziziye çeşidinde en düşük ise ılc çeşidinden elde edilmiştir . çxe açısından en düşük değer . cm ile ılc çeşidinin o çapraz ekim uygulamasından elde edilirken sıraya ekim ekim derinliğine serpme ekim ve o çapraz ekim yöntemi arasındaki farklılık istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır . ekim yöntemlerinin bitkideki bakla sayısına etkisi önemsiz bulunmuştur . ikinci yıldaki ortalama değerler ise . adet bitki ile en yüksek ılc çeşidinden elde edilirken en düşük değer . adet bitki ile aziziye çeşidinden elde edilmiştir . ikinci yıl ortalama değerleri ise . . adet bitki arasında değişim göstermiştir . çizelge da da izlendiği gibi ekim yöntemlerinin yılı bitkide tane sayısı ortalamaları . . adet bitki yılında ise . . adet bitki arasında değişmiştir . nın çalışmaları elde ettiğimiz bulgular ile paralellik göstermiştir . tane ağırlığı bakımından ekim sıklıkları arasındaki farklılıklar önemli bulunmuştur . ikinci yıl ortalama değerleri ise . . g arasında değişim göstermiştir . yiğitoğlu da bitkide tane sayısı ile tane ağırlığı arasında olumsuz bir ilişki olduğunu bildirmişlerdir . tane veriminin yıllar arasında farklı olmasının iklim verilerinden özelliklede yağıştan kaynakladığı düşünülmektedir . diğer taraftan tane verimi bakımından çeşitler arasındaki farklılıklar ile ilgili olarak bir çok araştırmacı benzerbulgular elde etmişlerdir . çizelge de görüldüğü gibi ekim yöntemlerinin tane verimi yılı ortalamaları . . kg da arasında değişim göstermiştir . bu nedenle çapraz ekim yöntemlerindeki birim alan tane verimlerinin sıraya ekim yönteminden daha yüksek bulunduğu düşünülebilir . araştırmacının bulguları sonuçlarımızı destekler niteliktedir . ikinci yıl ortalama değerleri ise . . arasında değişmiş olup aralarındaki fark istatistiksel olarak önemsiz çıkmıştır .
486
195
HAVALİMANI İTFAİYECİLERİ İÇİN BÜYÜK GÖVDELİ UÇAK YANGIN SÖNDÜRME SİMÜLATÖRÜ TASARIMI
yakıt ve yapısal malzemeler bir hava aracının saniyeler içinde alev topuna dönmesine yetecektir . bu olumsuz durum içinde mahsur kalan yolcu ve mürettebattan kendi imkanlarıyla kaçamayanların kurtarılması tüm kaçış yollarının açık ve güvenli tutulması ile yangın söndürme çalışmaları hava aracı kurtarma ve yangın söndürme personelinin başlıca görevlerindendir . çok sık gerçekleşmeyen bu acil durumlara arff personelin daima hazır olması bir zorunluluktur . buda ancak mümkün olduğunca gerçeğe yakın ve zorlayıcı bir eğitim ile mümkün olabilir . bu araştırmanın amacı büyük gövdeli uçak yangın söndürme simülatörlerinin arff personelinin eğitimleri için gerekliliğinin tespit edilmesi ve bu amaç için sivil ve askeri uçak tiplerini içeren bir proje örneği sunmaktır .
arff hizmetlerinde görevli personelin görevini doğru bir şekilde yapabilmesi için yapısal yangınlarda dahil olmak üzere yangın söndürme kişisel koruyucu teçhizatlar temiz hava solunum cihazları arama kurtarma havalandırma ve ilk yardım gibi birçok hayati konuyu kapsayan ve en üst seviyede disiplin gerektiren temel bir eğitimi başarılı bir şekilde bitirmesi gerekmektedir . bu bölümde arff hizmetlerinde görevli personelin ulusal ve uluslararası alanda özellikle alevli uçak yangın söndürme eğitimlerini içeren standartlar incelenecektir . bazı hava aracı kurtarma ve yangın söndürme itfaiyecileri yapısal yangınlara müdahale ediyor olsalar da bu satandart ta yapısal yangınlar ele alınmamaktadır . tüm yangın olaylarında olduğu gibi hava aracı yangınlarında da ekip çalışması çok önemli ve hayati bir konudur . eğitimde kullanılacak uçak simülatörünün üzerinde uçak içi motor iniş takımı üç boyutlu yangın söndürme senaryoları uygulanmalıdır . bölümünde alevli yangın söndürme eğitimlerinden bahsedilmektedir . alevli yangın söndürme eğitimlerinde hidrokarbon yakıt propan veya ikisinin bir kombinasyonu kullanılmalıdır . bu istasyonlar arasında uçak yangın söndürme ve kurtarma istasyonu da bulunmakta olup bu standardın . stanag hava aracında bulunan uçuş ekibi mürettebat ve yolcu kurtarma eğitimlerinin gerçekçi ve zorlayıcı olmasınıda zorunlu tutmaktadır . eğitimler arff personelinin gerçek bir kaza kırım ve yangın olayında kullanabileceği malzeme ve teçhizatın kullanımına imkan verecek şekilde olmalı ki bu sayede arff personelinin karşılaşacağı gerçek bir olaya karşı güven ve yetenekleri geliştirilebilsin . alevli yangın söndürme eğitimlerinde kullanılacak uçak simülatörlerinin arff personelinin hortum hatlarını ve araç taretlerini kullanabilme becerilerini de geliştirmesine yardımcı olacağı şekilde tasarlanması önemlidir . ancak alevli uçak yangını söndürme eğitimlerinde sadece taret kullanımı kabul edilemez . alevli yangın söndürme eğitimleri için kullanılacak uçak simülatörü için yakıt hidrokarbon ya da propan olabilir . bu rehberde hidrokarbon ya da propan yakıtlı hem sabit hem de mobil eğitim tesislerinin bilgileri yer almaktadır . uçak simülatörünün gövde büyüklüğü ve şekli için birincil husus uçak kurtarma ve yangınla mücadele operasyonlarının uygulanması için uygun bir hedef sağlamaktır . bu nedenle makul derecede gerçekçi bir uçak kesiti oluşturmak genellikle uçak simülatörünün işlevsel gerekliliklerini yerine getirir . uçak simülatörünün kuyruk kısmı düşünülen uçak tipine göre motorlu ya da motorsuz olabilir . uçak simülatöründe kurtarma eğitimi için her iki tarafta en az iki kapı bulundurulmalıdır . arff personelinin arff hizmetlerine yönelik olarak uygun şekilde eğitim almaları basınçlı yakıt yangınları da dahil olmak üzere havaalanında kullanılmakta olan hava aracı tiplerine ve arff donanımlarına uygun alevli yangın söndürme eğitimlerine iştiraki önemlidir . bu alanlar gerçekçilik ve zorlayıcılık bakımından ikinci bölümde verilen standartları karşılamalıdır . kullanıcılar ekonomik yönden kendilerine fazla bir yük getirmeden kendi bünyelerinde burada sunulan projeyi uygulayıp uygulamamakta özgürdürler . projenin ana teması olan büyük gövde ihtiyacı metrelik metal yük konteynerinden oluşturulmuştur . bu sayede sivil ve askeri uçakların iniş kalkış yaptıkları müşterek meydanlarda görevli sivil ve askeri arff personeli için farklı uçak tiplerinde ekip olarak çalışabilme becerilerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir . konteyner in beton bloklar üzerine yerleştirilmesini takiben proje ile uyumlu hale getirilmesi çalışmaları başlamıştır . proje kapsamında seçilen yakıt türü gazlı sistem olup ikinci bölümde de belirtildiği üzere yakıt sistemi kullanıcıların tercihine bırakılmıştır .
473
103
Lise Öğrencilerinin Meslek Tercihleri ve Bu Tercihlerine Etki Eden Faktörler
bu araştırmada lise öğrencilerinin ideal bir meslekte aradıkları özelliklerin neler olduğu ileride seçmek istedikleri meslekler ve bu mesleklerin seçiminde kimlerden ne düzeyde etkilendiklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır . araştırmanın çalışma grubunu içerisinde malatya il merkezindeki liselerde öğrenim gören u kız ve sı erkek toplam lise öğrencisi oluşturmaktadır . araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formu kullanılmıştır . elde edilen bulgulara göre lise öğrencilerinin ideal bir meslekte aradıkları en önemli özellikler iyi gelirinin olması mutluluk getirmesi ve kolay olması olarak sıralanmaktadır . lise öğrencilerinin ileride seçmek istedikleri ilk dört meslek sırasıyla doktorluk mühendislik polis memurluğu ve öğretmenlik meslekleridir . öğrenciler meslek seçimlerinde en güçlü belirleyicileri sırasıyla kendileri anne babaları okuldaki öğretmenler ve okuldaki rehber öğretmenler olarak görmektedirler . elde edilen bulgular çerçevesinde uygulamacılara ve araştırmacılara yönelik öneriler sunulmuştur .
meslek seçimi bireyin yaşamının birçok alanını önemli ölçüde etkilemektedir . bu süreçte toplum arkadaş çevresi ailenin beklentileri mesleğe verilen değer mezun olduktan sonra iş bulma olanakları ve bireyin kişilik özellikleri etkili olmaktadır . bahsedilen bu çevresel etkiler lise döneminde etkisini daha da belirginleştirmektedir . bu nedenle hangi çevresel faktörlerin ne düzeyde etkili olduğunun bilinmesi lise öğrencileri için yapılacak mesleki rehberlik çalışmalarına katkı sağlayacaktır . meslek seçimini etkileyen bir diğer ana bileşen kişisel faktörlerdir . bu çalışmalar kişisel faktörlerin meslek seçiminde güçlü yordayıcılar olduğunu belirtmektedirler . mesleki değerler bireyin bir iş ya da etkinliği ne için yapmak istediğine dair düşüncelerini ifade etmekte ve bireyin meslekten elde edeceği doyumla ilişkilendirilmektedir . ne kadar farklı sınıflandırmalar bulunsa da bireyler mesleki değerlerine göre davranışlarını biçimlendirmekte ve bu değerler meslekle ilgili tüm süreci etkileyebilmektedirler . araştırmaların bir kısmı ebeveynlerin hangi özelliklerinin çocuklarının meslek seçimi üzerinde etkili olduğunu belirlemeye çalışmıştır . ortaokul ve lise döneminde çocuk özellikle arkadaşları ile etkileşime girer . çevresel faktörleri inceleyen araştırmalar incelendiğinde ise akraba ders öğretmenleri ve rehber öğretmenler gibi bazı faktörlerin genellikle araştırmalara dahil edilmediği görülmüştür . her madde hiç etkilenmedim ve tamamen etkilendim aralığında puanlanmaktadır . öğrencinin meslek seçiminde kimden etkilendiği belirlemek için sorulan dokuz maddelik soruların analizi spss programı ile yapılmıştır . analiz sonucunda yüksek puan öğrencinin daha fazla etkilendiğini düşündüğü kişi veya kişileri belirtmektedir . tablo de görüldüğü gibi lise öğrencileri tarafından en çok istenilen dört meslek sırasıyla doktor öğrenci mühendis öğrenci polis memuru öğrenci öğretmen öğrenci tarafından istenmektedir . diğer grubundaki meslekler ve meslek alanları toplam öğrenci tarafından istenmektedir . kuzgun da mesleğin tanımını yaparken mesleğin en temel bileşenlerinden birinin para kazanmak için yapılan etkinlik olarak tanımlamıştır . bu araştırmaya benzer şekilde öğrenciler meslek tercihlerini yaparken daha çok iş garantisi ve para gibi faktörlerin etkisinde kalmaktadırlar . lise öğrencilerinin bu dönemde gerçekleştirmesi gereken mesleki gelişim görevlerini yerine getirmesi için profesyonel yardım hizmeti sunan okul rehber öğretmenleri öğrencilerinin kendi ilgi yetenek ve özelliklerine uygun üst öğrenim ya da meslek alternatifleri konusunda en kritik görevi üstlenmektedir . bununla birlikte bu araştırmada akranların etkisi beklenildiği kadar yüksek olmamıştır . bu nedenle dershanede çalışan öğretmenleri kendi okullarındaki öğretmenler kadar etkili rol model olarak görmemiş olabilecekleri düşünülmektedir . bu kısıtlamaya anne babanın çocuklarının gelecekleri konusundaki kaygıları daha da derinleştirmektedir . yapılacak mesleki rehberlik hizmetlerinde öğrencilerin yaşadıkları bu kısıtlamaların hem öğrenci hem anne baba üzerindeki psikolojik etkileri üzerine çalışılması gerekmektedir . araştırmanın önemli bulgularından biri de okul branş öğretmenlerinin öğrencilerin meslek tercihleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olmasıdır . her araştırmada olduğu gibi bu araştırmanında sınırlılıkları vardır .
442
124
Hatay‟dan seçilmiş bazı erkek incir genotiplerinin (Ficus carica var. caprificus) tozlayıcı özellikleri
bu araştırma hatay dan seçilmiş bazı erkek incir genotiplerinin tozlayıcı özelliklerini ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleştirilmiştir . araştırmada altınkaya harbiye harbiye hisarcık kışlak kışlak genotipleri ve ak ilek armut ilek elma ilek hamza küçük konkur ve taşlık çeşitleri materyal olarak kullanılmıştır . tüm genotiplerin ilek ürünlerinde olgunlaşmanın yoğun olduğu dönem ilek meyvelerinden çıkan arıcıkların yüzdesi sürgündeki meyve sayısı meyve ağırlığı meyve eni meyve boyu boyun uzunluğu ostiol genişliği meyve kabuk rengi ilek meyvelerinden çıkan blastophaga ve sarıca sayıları ilek meyvelerindeki erkek çiçek sayısı başçık sayısı çiçek tozu üretim miktarları ve çiçek tozu canlığı ölçümleri gerçekleştirilmiştir . incir genotiplerinin sürgündeki meyve sayısı . . adet meyve ağırlığı . . g meyve eni . . mm ostiol genişliği . . mm çıkış yapan blastophaga sayısı adet meyve arasında değişim göstermiştir . harbiye genotipinin a değerinin pozitif düşük c ve h açı değerleri ile siyah meyve kabuk rengine sahip olduğu saptanmıştır . yapılan tartılı derecelendirme sonucunda altınkaya hisarcık ve kışlak genotiplerinin tozlayıcı özellikleri standart erkek incir çeşitleriyle kıyaslandığında iyi birer tozlayıcı özelliğe sahip oldukları belirlenmiştir .
incir ginodioik bir tür olup diğer meyve türlerinden farklı olarak çiçekleri meyve kılıfı içerisinde yer almaktadır . bu nedenle meyve tutumu tozlayıcı arıcığı ile gerçekleşmektedir adi incir bu grupta yer alan incirler döllenme olmadan ilkbahar ve yaz ürünleri meyve tutabilmektedirler . izmir tipi bu gruptaki çeşitlerin meyve tutması için mutlaka döllenmeye gereksinimleri bulunmaktadır . ülkemizin en önemli kurutmalık incir çeşidi sarılop ve sofralık çeşidi bursa siyahı ile birlikte ülkemizdeki genotiplerin büyük bir çoğunluğu döllenme durumu bakımından izmir tipi grubuna girmektedir . incir yetiştiriciliğinde kullanılacak ilek meyvelerinde istenilen özellikler ilek arıcığı miktarı fazla erkek çiçeklerin çiçek tozu üretim miktarı ve canlılığının yüksek olgunlaşma dönemi dişi incirlerle aynı zamanda gerçekleşen hem çok hem de iri ilek ürünlerine sahip ebe ve boğa ürünlerini içeren ve hastalık ile zararlılardan ari olmak şeklinde sıralanabilir meyve ağırlığı meyve eni meyve boyu boyun uzunluğu ostiol genişliği meyve kabuk rengi ilek meyvelerinden çıkan toplam blastophaga ve sarıca sayıları ilek meyvelerindeki erkek çiçek sayısı başçık sayısı çiçek tozu üretim miktarları ve çiçek tozu canlılığı ölçümleri gerçekleştirilmiştir . ilek ürünlerindeki meyve kalite ve renk analizleri yinelemeli ve her yinelemede meyve olmak üzere toplam meyvede yapılmıştır . çiçek tozu canlılık testi için her genotip ve çeşitten başçıkları patlamamış ve arıcık çıkışı başlamamış adet meyve toplanarak laboratuvara getirilmiştir . hatay dan seçilmiş olan erkek incirlerden harbiye ve altınkaya erkenci harbiye hisarcık kışlak ve kışlak genotipleri ise geçci olarak tespit edilmiştir . erkek incir çeşitlerinde ise olgunlaşmanın yoğun olduğu tarih ak ilek elma ilek hamza ve taşlık çeşitlerinde orta mevsim armut ilek ve küçük konkur çeşitlerinde geçci olarak belirlenmiştir . erkek incir genotipleri incelenen özellikler bakımından büyük farklılıklar göstermiştir . genotipler arasında en büyük varyasyon meyvedeki sarıca ve blastophaga sayısı sürgündeki meyve sayısı blastophaga çıkış süresi meyve ağırlığı ostiol genişliği ve meyvedeki erkek çiçek sayısında tespit edilmiştir . eroğlu ege bölgesi nden seçilen erkek incir genotiplerinde meyve ağırlığının . . g meyve eninin . . mm meyve boyunun . . mm arasında akaroğlu ve ark . gün arasında değişmiştir . incirde mutlak tozlanmaya gereksinim duyulan çeşitlerde ileklemenin birer hafta arayla en az iki defa yapılması önerilmektedir kahramanmaraş ilinden seçmiş oldukları erkek incir genotiplerinde başçık sayısının . . adet çiçek arasında başçıktaki çiçek tozu sayısının adet arasında bir çiçekteki çiçek tozu sayısının adet arasında ttc testinde çiçek tozu canlılığının . . arasında değişim gösterdiğini bildirmiştir . bu genotiplerden altınkaya meyve iriliği sürgündeki meyve sayısı ve ilek meyvesinden çıkan blastophaga sayısının yüksekliği ile dikkati çekmiştir .
590
176
20. YÜZYILDA ÇİN’DE UYGUR TARİHİ VE KÜLTÜRÜ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR
çin de uygur tarihi ve kültürü üzerine bilimsel çalışmalar . yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır . çinli ve uygur bilim insanlarının bu araştırmlarının bir kısmı eski uygurların dili ve yazmalarını içerirken bir kısmı da uygurların kültür tarihini içine almaktadır . bu makalede çin de uygur tarihi ve kültürü üzerine yapılan çalışmalar üç başlık altında tanıtılıp değerlendirilmiştir . ayrıca uygur tarihi üzerine yapılacak yeni çalışmalarda dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin bazı önerilerde bulunulmuştur .
yüzyılın ikinci yarısında çin ve diğer ülkelerdeki bu alana ilgili bilim adamlarının uygurların tarihi kültürü dil ve edebiyatı hakkındaki malzemeleri araştırması incelemesi ve yayınlaması ile başlamıştır . bu alanda vang go vei ve wang rı vei ilk akla gelen isimlerdir . yılında çin halk cumhuriyeti kurulduktan sonra çin de uygur tarihi üzerine araştırma ve yayınların sayısı artmaya başlamıştır . bu dönemde çin deki araştırmacılar çin ve başka ülkelerde daha önceden yapılmış olan araştırma ve inceleme sonuçlarından yararlanarak marksizm düşüncesi rehberliğinde uygur tarihini incelemeye çalışmış ve bu doğrultuda bazı araştırma sonuçlarını yayınlamışlardır . onların incelemeleri sonucunda sayısı az niteliği zayıf olmasına rağmen uygur tarihi araştırmalarına bir altyapı sağlanmış oldu . yılında çin de yaşayan milletlerin dili ve edebiyatları üzerine inceleme yılında ise şincan bölgesindeki milletlerin tarihi ve ictimai durumlarının incelenmesi sonucunda uygurların kısaca tarihi uygur etnolojisi uygurların tarihi ve etnolojisi gibi üç kitabın orijinali ve yıllarında uygurların sosyal tarihi gibi alanlarla ilgili yazılan beş tane makale ile birlikte uygurların içtimai tarihinin incelenmesi adındaki eser yayınlandı . bu eser o zamana kadar yapılan araştırmalardan farklı olarak uygura ilişkin daha ayrıntılı bilgiler içermektedir . o uygurların arasında saha araştırması ve mülakatlar yaparak bilgiler toplamıştır . bu dönemde yapılan çalışmalara li fu tong un çalışmalarını örnek verebiliriz . bunın yanı sıra tayvan daki uygur araştırmacı abdullah temen in uygurların yıldızı ve kültürü adlı eseri de tayvan daki araştıcıların önemli incelemelerinden biridir . yukarıda bahsettiğimiz eserler uygur tarihi üzerine araştırmalarda önemli kaynaklardır . bu yüzden yeni başlanan uygur tarihi araştırmaları hiç gelişme gösteremedi . o dönem uygur tarihi hakkında yapılan araştırmalarda da siyasi eylemlerin izlerini görebiliriz . uygur tarihinin önemli bir bölümünü kapsayan kara hanlılar tarihi hakkındaki inceleme ve araştırmalar çin de zayıf kalmıştı . bu eser uygur yazı bilgisinin ortaya çıkması ve gelişmesini en iyi ortaya koyan çalışmalardan biridir . ondan başka li jing wei de eski uygurca ictimai ekonomi yazıları üzerinee araştırma turpanda bulunan uygurca ictimai ekonomi yazıları üzerinde araştırma gibi eserleri yayınladı . ren yi fei ise yasin hoşur ile birlikte uygurlar adlı eseri yayınlamıştır . genç araştırmacılardan qahar barat hebibullah hoca lemcini gibi araştırmacılar eski uygur tarihi kültürü ve yazmaları hakkında araştırmalar yapmışlardır . uygur araştırmacılar içinde ilk defa bu konuda araştırmalarda bulunanan nurhaci karahanlılar ve seidiye hanlığı hakkında ana dille yazılmış eserleri kaleme almıştır . bu dönemin başka bir özelliği ise uygur tarihi ve kültürüne ait eski yazma eserlerin araştırılması ve yayımlanmasıdır . bu dönem li yıllardan günümüze kadar olan zamanı içerir . bu eserde şincan ın yakın tarihindeki büyük olay olan ve yılından yılına kadar kuzey şincan bölgesinde ili tarbağatay ve altay bölgelerinde ortaya çıkan devrimin gelişimi ve üç bölge devrimi rejiminin doğası araştırılmıştır . genellikle bu dönemdeki araştırma eserlerinde önceki dönemdeki uygur tarihi araştırmasındaki esas meseleler üzerindeki daha çok aynı olmayan görüşler birleşerek uygur tarihini sadece tarih açısından değil dil tarih arkeoloji kültür açısından da bir birine bağlayarak araştırmak ortaya çıktı ve böylece tarihsel karşılaştırma esas olmaya başladılar . birincisi uygur tarihini diğer türk boylarının tarihi ile birlikte ele almak gerekir . üçüncüsü uygur tarihinin araştırma dairesini genişletmek gerekir .
494
66
TÜRKİYE’DE SAĞLIK SEKTÖRÜNDE VERİ MADENCİLİĞİ KULLANIM ALANLARI
artan veri tabanları ile beraber hayatımıza giren big data ilerleyen dönemlerde veri madenciliği ifadesini oluşmuştur . veriler her geçen gün artmakta ancak işlenmediği ve anlamlı hale getirilmediği sürece hiçbir şey ifade etmemektedir . bu nedenle insanlar verileri analiz ederek anlamlı hale getirmiş böylece işletmelere farklı bakış açıları geliştirmişlerdir . ayrıca veri madenciliğini yaptıkları işlere yardımcı olması için bir araç olarak da kullanmışlardır . bu derlemede veri madenciliği hakkında bilgi edinip veri madenciliği metotlarının ülkemiz sağlık sektöründe nasıl kullanıldığına ve hangi alanlarda kullanılabileceğine göz atmış olacağız .
gelişen teknoloji ve artan veri tabanı nedeniyle insanlar verileri anlamlı hale getirmek istediler . dünyadaki hasta sayısı gibi lerde veri erişimi haline gelen süreçte sql ilişkisel veritabanları gibi sistemler kullanılmaya başlanmış olup toplanan veriler de dinamik veri dağıtımları yapılabilmektedir . . analiz etmede kullanacağınız değişkenler bu aşamada belirlenmelidir . modelin kurulması ve değerlendirilmesi problem amacına ve verilerine göre en uygun modeli kurmak gerekmektedir . modelin izlenmesi zaman geçtikçe kurulan model içerisindeki veriler değiştiğinden dolayı model sürekli izlenmeli ve gerektiği durumlarda tekrar düzenleme yapılmalıdır . dört ana başlığa ayrılmış olup bunlar karar ağaçları mesafeye dayalı yöntemler istatistiğe dayalı yöntemler ve diğer yöntemlerdir . kümeleme birbirine benzeyen özelliklerin belirlenerek benzer grupların oluşturulması işlemidir . sağlık sektörü hem big dataların olduğu hem de sürekli değişen verilerin olduğu bir alandır . veri madenciliği çalışmasını adet kaydı naive bayes algoritmasına göre eğiterek kaydı test amaçlı kullanmış ve başarı elde etmiştir erkuş yılında yaptığı çalışmada kalp ve damar hastalıklarına anjio yapmadan teşhis koymak için bir model geliştirmeyi hedeflemiştir . bunun için kalp hastalığın tanısı konulan ve koyulmayan adet veriden oluşan bir veri seti hazırlamıştır . model için farklı yöntemler denenmiş olup sonuçta en uygun parametre belirlenmiştir . altun un yılında yaptığı çalışmada yılları arasında beyin tümörü teşhisi konulan ve koyulmayan hastaların mr verileri kullanılmıştır . çalışmaya göre mr spektroskopide ölçülen kolin metabolit değerini çok önemlidir . sınıflandırmanın beş yöntemi denenmiş olup bunlardan knn algoritması . oranı ile en yüksek başarıyı elde etmiştir . çiçek in yılında yapmış olduğu çalışmaya göre diyabet hastaları üç ayda bir kan şekerini ölçtürmelidir . yapılan çalışmanın amacı da bu ölçümlere göre ilaç dozlarının uygun bir şekilde ayarlanmasında doktorlara alternatif bir model tasarlamaktır . parametreler belirlenip model oluşturulmuş ve model weka da çözülmüştür . model sonucunda görülmüştür ki veri madenciliği ilaç dozu ayarlamada kullanılacak bir yöntemdir . bu derlemede veri madenciliği hakkındaki bilgiler tek çatı altında toplanmaya çalışılmış ülkemiz sağlık sektöründe veri madenciliği uygulamalarına ve kullanım alanlarına göz atılmıştır . yazar bu çalışmada hiçbir çıkar ilişkisi olmadığını beyan etmektedirler .
396
81
Evde Sağlık Hizmeti Alan Hastaların Bakım Verenlerinde Bakım Yükü
bu çalışma evde sağlık hizmeti alan hastalara bakım verenlerin bakım yükünü ve etkileyen faktörleri değerlendirmeyi amaçlamıştır . yöntem kesitsel tipteki çalışmaya evde sağlık hizmeti alan hastaların bakım hizmeti verenleri dahil edilmiştir . bakım verenlerin bakım yükünü değerlendirmek amacıyla zarit bakım yükü ölçeği bakım yüküne etki eden değişkenleri belirlemek amacıyla veri toplama formu kullanılmıştır . bulgular çalışmaya esh den faydalanan hastaya primer bakım verenler dahil edilmiştir . bakım verenlerin zbyö puan ortalaması olarak belirlenirken bunların inin zbyö puanının yüksek inin ise çok yüksek olduğu tespit edilmiştir . bakım yükü yüksek olanların ü baktıkları hastalara bakacak başka kimsenin bulunmamasından dolayı bakım verdiklerini belirtmiştir . bakım verenlerin bakım yükü düzeyleri ile tükenmişlik güçsüzlük çaresizlik hissetme ve hastayla iletişim kurma sıkıntısı yaşama durumları arasında anlamlı ilişki saptanmıştır . bakım yükü çok yüksek olanların tamamının anti depresan kullandığı ve kendisini tükenmiş hissettiği tespit edilmiştir . bakım verenlerin depresyon ve uyku ilacı kullanma durumları ve uyku kaliteleriyle bakım yükü düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya konmuştur . sonuç bakım verenlerin çoğunun bakım yükü düzeyi yüksek olarak saptanmış olup bu kişilerin tükenmişlik ve güçsüzlük çaresizlik hissettiği ayrıca bakımla ilgili eğitim danışmanlık ve yardım gereksinimi duyduğu belirlenmiştir . bu sonuçlar ışığında esh kapsamının bakım verenlerin çeşitli gereksinim ve taleplerini de göz önünde bulunduracak şekilde genişletilmesinin ve bakım verenlere özellikle psikolojik ve sosyal destek alanlarında yardımcı olunmasının bakım yükünün hafifletilmesi açısından faydalı olabileceği düşünülmektedir .
modern tıbbın ilerlemesi etkin sağlık hizmetlerinin kullanımıyla yaşam beklentisi artmakta nüfus ise giderek yaşlanmaktadır . ilerleyen yaşla birlikte artan kronik hastalıklar ve çeşitli sebeplere bağlı olarak herhangi bir yaşta ortaya çıkabilen fiziksel kısıtlılıklar bakıma muhtaç kişilerin sayısını arttırmaktadır . bu bireylerin bakımla ilgili takip tedavi ve rehabilitasyon gibi hizmetlerden mümkün olduğunca yaşadıkları ev ortamında yararlanabilmelerinin daha uygun olduğu görülmektedir . bu nedenle kendilerini güvensiz ve hazırlıksız hissedebilmektedirler . araştırmacı tarafından ilgili literatür doğrultusunda hazırlanan ve bakım alan hastalarla bakım verenlerin sosyo demografik özellikleri ile bakım verenlerin bakım yükü üzerine etki edebilecek değişkenleri sorgulayan veri toplama formu yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmıştır . bakım verenlerin bakım yükünü değerlendirmek amacıyla zarit bakım yükü ölçeği kullanılmıştır . zarit reever ve bach peterson tarafından yılında geliştirilen ölçeğin türkçe geçerlilik ve güvenilirliği inci ve erdem tarafından yapılmış olup cronbach alpha değeri . . arasında değişmektedir . bakım verenlerin kendisi ya da araştırmacı tarafından sorularak doldurulabilen ölçek bakım vermenin bireyin yaşamı üzerindeki etkisini belirleyen ifadeden oluşmaktadır . ölçek asla nadiren bazen sık sık her zaman şeklinde dan e kadar değişen likert tipi değerlendirmeyi içermektedir . ölçek puanının yüksek olması yaşanılan stresin yüksek olduğunu göstermektedir . elde edilen veriler spss paket programı ile analiz edilmiştir . değişkenlerin normal dağılımdan gelme durumları araştırılırken birim sayıları nedeniyle shapiro wilk s den yararlanılmıştır . gruplar arasındaki farklılıklar incelenirken değişkenlerin normal dağılımdan gelmemesi durumunda kruskal wallis h testleri kullanılmıştır . bakım verenin bakım yükü düzeyi ile hastaya bakma nedeni arasında anlamlı ilişki saptanmıştır . hastaya bakacak kimsesi olmadığı için baktığını belirtenlerde bakım yükü düzeyinin daha yüksek olduğu görülmüştür . buna göre bakım yükü fazla olanlarda depresyon uyku ilacı kullanım durumunun daha fazla uyku kalitesinin ise daha düşük olduğu saptanmıştır . bakım yükünün bakım verenlerin kendi sağlık kontrollerine etki durumuyla ilişkili olduğu anlaşılmıştır . hastanın demans durumuyla bakım verenlerin kendini tükenmiş hissetme güçsüzlük çaresizlik hissetme depresyon ilacı kullanma durumları arasında anlamlı bir ilişki saptanmazken hastayla iletişim sıkıntısı yaşama durumu arasında anlamlı ilişki olduğu görülmüştür . bakım verenlerin zbyö ye göre bakım yükleri hesaplandığında zbyö puan ortalamalarının . ile orta düzeyde olduğu unun zbyö puanının ile az hiç . inin . ile orta . inin . ile çok . inin ise ile aşırı derecede olduğu sonucuna ulaşılmıştır . literatürde yapılan benzer çalışmalarda bakım verenlere ait sosyo demografik özelliklerin bakım yüküne etkisi ile ilgili farklı sonuçlar elde edilmiştir . kekeç in çalışmasında bakım yükü ile bakım verenlerin cinsiyeti medeni durumu çalışma şekli ve mesleği arasında anlamlı bir ilişki bulunmazken yaş öğrenim durumu ve gelir düzeyi arasında ilişki bulunmuştur . çelik in çalışmasında eğitim seviyesi ortaöğretim ve üzerinde olan bakım verenlerin bakım yükünün ilköğretim ve altı eğitim düzeyine sahip olanlara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir . kahrıman ın çalışması yaşın bakım yükü üzerinde etkisi olduğunu cinsiyet çalışma durumu ve gelir düzeyinin ise etkisi olmadığını ortaya koymuştur . bugge ve ark . nın çalışmasında ise cinsiyetin bakım yüküne etkisinin olduğu ve erkek bakım verenlerin daha az bakım yüküne sahip olduğu tespit edilmiştir . araştırmalar bakım verenlerin sundukları bakım süresinin ve bakım alan kişinin demans ve fonksiyonel bozukluk derecesinin bakım yükü ile ilişkili olmadığını ancak depresif semptomlar taşıyan veya davranışsal sorunları olan hastalara bakım verenlerde daha yüksek düzeyde bakım yükü olduğunu göstermektedir . çalışmamızda bakım verenlerin bakım verme nedenlerinin bakım yüküyle ilişkili olarak değişiklik gösterdiği görülmüştür . antidepresan kullanım oranı bakım yükü az hiç olanlarda ise oldukça düşüktü . bakım yükü ile bakım verenlerin hastayla iletişim sıkıntısı yaşama durumu arasında doğru orantılı bir ilişkinin olduğu görülmüştür . ayrıca uygun durumdaki hastalara da günlük yaşam ve enstrümental yaşam aktivitelerini yerine getirmede bağımlı durumdan bağımsız duruma geçilebilecek yöntemler öğretilmelidir . bakım yükündeki artışa bağlı olarak bakım hizmeti verenin kendi sağlığının kötüye gittiğini hissetmesi durumunda artış olduğu ve sağlık kontrollerini ihmal ettikleri saptanmıştır . bu nedenle bakım verenler de en az bakım alanlar kadar ilgi ve alakayı hak etmektedirler .
598
217
Organik Tarımda Üreticilerin Karşılaştıkları Sorunlar (Mardin İli Örneği)
türkiye de organik tarım faaliyetleri li yıllardan itibaren hızlı bir şekilde gelişme göstermiş olup yılı ile yılları arasında organik tarım yapılan alanlarda yaklaşık kat artış olmuş aynı dönemde organik tarımsal üretim tondan yaklaşık . milyon tona yükselmiştir . ancak türkiye nin organik ürün üretiminde sahip olduğu fırsatlar göz önüne alındığında söz konusu rakamlar mevcut potansiyelin tam olarak kullanılmadığını göstermektedir . organik ürün üretiminin yaygınlaştırılması için yayım faaliyetlerinin yapılması önemli olduğu kadar mevcut organik üretim faaliyetlilerinin devam ettirilmesinde üreticilerin sorunlarının tespit edilmesi ve bu sorunların çözümü konusunda öneriler sunulması da önem taşımaktadır . bu çalışmada yılında mardin ili ve ilçelerinde organik tarım faaliyetlerinde bulunan üreticilerin sosyo ekonomik durumları ve sorunlarının tespiti amacıyla yüz yüze görüşme ve telefon yöntemiyle anket uygulaması yapılmıştır . bu amaçla yılında çiftçi kayıt sisteminde bulunan üreticiden tanesine ulaşılmıştır . elde edilen verilere spss . versiyonu kullanılarak frekans yüzde ve parametrik olmayan testlerden mann whitney u analizleri yapılmıştır . araştırma sonucuna göre çiftçilerin yaş ortalamasının yüksek ve eğitim düzeyinin düşük olduğu belirlenmiştir . üreticilerin tamamına yakın kısmının bağcılık faaliyetinde bulunduğu sinin dekar ve altındaki alanlarda organik tarım yaptığı tespit edilmiştir . anket yapılan üreticilerin en önemli sorunlarının pazarlama sorunları sözleşmeli üretimin olmaması kullanılan ilaçların etki etmemesi ve yetiştirme teknikleri konusundaki bilgi eksikliği olduğu gözlenmiştir . üreticilerin organik tarımla ilgili önemli sorunlarının olduğu ancak desteklemelerden faydalanma amaçlı organik tarıma devam etmeyi düşündükleri hastalık ve zararlılarla mücadele konusunda bilgi eksikliklerinin olması ve üretim tekniklerini bilmemelerinin de elde ettikleri gelirin düşük olmasına neden olduğu düşünülmektedir . özellikle sadece bir sorunla karşılaştıklarında bilgi edinme kaynaklarından faydalanmaları üreticilere yönelik yayım faaliyetlerinin arttırılmasını önemli kılmaktadır .
tarımsal ürünlerin tüketiminde temel amaçlardan biri insan vücudunun ihtiyaç duyduğu besin maddelerinin alınması yoluyla sağlıklı yaşamaya devam etmektir . organik tarım üretim kararının verilmesi süreciyle başlayıp pazarlama aşamasına kadar kendine özgü prensipleri bulunan sürdürülebilir ve kontrollü bir tarım şeklidir . ülkemizde yılında hektarlık alanda üretici tarafından yaklaşık . milyon ton organik ürün üretimi yapılmıştır . ülkemizdeki organik ürün üretimi yurtdışından taleplerin artması tarım bakanlığının organik üretimi desteklemesi üniversiteler araştırma kuruluşları sivil toplum kuruluşları yerli tüketicilerin ve kamuoyunun konuya ilgi göstermesi iç pazarın oluşumu vb . mardin ilinde yılında organik tarıma bir üretici ile başlanmış olup tarım ve orman bakanlığı nın organik tarımın yaygınlaştırılması ve kontrolü projesi kapsamında ilde organik tarımın yaygınlaştırılması için özellikle organik tarıma elverişli olan arazi sahiplerine tob il ilçe müdürlüklerince eğitim ve seminerlerin verilmesi neticesinde yılındaki çiftçi kayıt sistemi kayıtlarına göre araştırmaya konu olan organik tarım üreticisi tespit edilmiştir . anket yapılan çiftçiden tanesi erkek tanesi kadın dır . bu durum genel olarak bölgede ataerkil bir yapının hakim olması nedeniyle işletmelerin aile reisi olarak görülen erkek tarafından yönetilmesi ve miras paylaşımlarında kadınların tarım arazilerinden pay almamasından kaynaklanmaktır . tarımla uğraşan kişilerin genel olarak yaş ortalaması yüksek eğitim düzeyi ise düşüktür . çalışmada lisans mezunu olan üreticiyle yapılan görüşmede üreticilerin asıl işleriyle ilgilendikleri üretim yaptıkları arazileri miras yoluyla edinmeleri nedeniyle de yabancı işgücü çalıştırmak suretiyle tarımsal faaliyette bulundukları bilgisi alınmıştır . yaş ve üstü olan bireylerde hane halkı sayısı arasında olanlar . olarak tespit edilmiş olup bu durumun ailedeki gençlerin evlenmesi neticesinde birey sayısının azalmasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir . anket yapılan üreticilerin tarımsal faaliyette bulundukları arazilerin tamamı mülk arazilerden oluşmaktadır . işletmelerin . inin tarımsal arazi büyüklüğü dekar ve üstündedir . organik tarım uzun yıllardır gündemde olduğu halde anket yapılan üreticilerin organik tarıma geçişinde tarım ve orman bakanlığının projesinin etkili olması bu konuda yapılması gereken yayım faaliyetlerinin geçmiş yıllarda ya tam olarak yapılmadığının ya da üreticilerin yapılan yayım çalışmalarından ikna olmadığını göstermektedir . organik tarımdan nasıl haberdar oldukları ile ilgili soruya anket yapılan üreticilerin . i tob il ilçe müdürlükleri vasıtasıyla . ü tavsiye üzerine ve . sı radyo tv internet vasıtasıyla organik tarımdan haberdar olduğunu ifade etmiştir . araştırma yaptığımız bölgede kontrol ve sertifikasyon kuruluşları ile organik tarımsal ürün pazarlayan firmaların bulunmaması üreticilerin sınırlı sayıda bilgi edinme kaynağı olmasında etkili olmuştur . üreticilerin . si organik tarımın ilaçsız ve gübresiz tarım olduğunu . ü ise çevre doğa ve insan sağlığına faydalı tarım şekli olduğunu ifade etmiştir . üreticilerin eğitim durumları ile organik tarım hakkındaki bilgi düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek için uygulanan mann whitney u testi sonucunda aralarındaki ilişkinin anlamlı olduğu ve eğitim düzeyi arttıkça organik tarım ile ilgili bilgi düzeyinin arttığı tespit edilmiştir . araştırma alanında sözleşmeli üretim yapan firma bulunmadığından sözleşmeli üretim nedeniyle ürün satış garantisi olması amacıyla organik tarım yaptığını ifade eden üretici olmamıştır . bu sorunlara rağmen üreticilere gelecek yıllarda organik tarıma devam etmeyi düşünüyor musunuz sorusuna üreticilerin tamamı evet cevabını vermiştir . üreticilerin organik tarımı devam ettirmeyi düşünmesindeki en önemli etkenlerin organik tarım faaliyetine başlamadan önce de kimyasal girdi kullanmamaları ve desteklemelerden faydalanmayı devam ettirmek istemelerinin etkili olduğu söylenebilir . üreticilerin organik tarımla ilgili bilgiye ulaşma düzeyleri ile bilgi edinme kaynakları yapılan faaliyetin teknik ve ekonomik sürdürülebilirliği açısından önemlidir . ancak organik tarım yapan üretici sayısı söz konusu potansiyelin henüz kullanılamadığını göstermektedir . ancak aynı yörede konvansiyonel yöntemlerle telli terbiye sisteminde üretim yapan başka bir üreticinin dekarlık alanda yaklaşık kg ürün aldığı düşünüldüğünde üreticilerin üretim yapısının da değiştirilmesinin gerektiği önemli görülmektedir . organik tarımın yaygınlaştırılması ve sürdürülebilmesi sadece üretim alanlarını ve miktarını arttırmakla mümkün değildir . tüketicilerin de organik ürünleri tercih etmelerinin sağlanması ve bu amaçla bilgilendirilmeleri önemlidir .
596
257
Şanlıurfa İlindeki Primer Enürezis Nokturna Şikâyeti ile Gelen Hastaların Değerlendirilmesi
primer enürezis nokturnalı hastalarda hasta profilimiz ve tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi . primer enürezis nokturna tanısıyla ocak ocak tarihleri arasında polikliniğimize başvuran ve tedavi uygulanan yaş üstü toplam hastadan tedaviye devam eden hasta çalışmaya dahil edildi . daha önce bilgilendirilmemiş hastaya önce aylık motivasyon ve davranışa dayalı tedavi uygulandı . davranış ve motivasyon tedavisi istemeyen davranış ve motivasyon tedavisinden fayda görmeyen veya nüks gelişen toplam hastaya desmopressin mikrogram uygulandı . hastaların başvuru sırasındaki gece ıslatma sayısının üzerinde azalması tam yanıt azalması orta derecede yanıt nin altında azalması yanıtsız olarak kabul edildi . hastaların kontrollerinde tedaviye tam devam edenlerde alınan yanıta göre kür ve nüks oranları değerlendirildi . sadece davranış ve motivasyon tedavisi verilen ve nüks gelişmeyen hasta dışında çalışmaya dahil edilen hastanın ortalama yaşı . . olarak saptandı . tek başına davranış ve motivasyon tedavisinden fayda görmeyen ve mikrogram desmopressin tedavisi alarak kontrole gelen hastada tam kuruluk sağlandı . hastaların sinde orta derecede yanıt elde edildi . hastaların inden ise yanıt alınamadı . yanıt alınan hastalarda desmopressin tedavisi kesilince hastada nüks gözlendi . tedaviye cevap vermeyen ve ilaç dozu artırılan hastada baş ağrısı ve alerji nedeniyle tedaviye devam edilemedi . hastanemizin bölgesel konumu itibariyle hastaların hastaneye başvuru yaşının daha yüksek olduğunu gözlemledik . yine bu temel sebepten kaynaklanan ve tedavi aşamasında ilk basamak olarak düşünülen hastanın bilgilendirilmesi davranış ve motivasyon tedavisinin aile yakınlarını pek tatmin etmediği tedavide yüksek başarı beklentisinden dolayı medikal tedavi ile kombine kullanılması daha fazla gerçekleşmiştir . medikal tedavi başarı oranının genel ortalamadan düşük olmasının tedaviye devam etmede zorluklar ve ilinçsiz ilaç kullanımı nedeniyle olduğunu düşünmekteyiz .
monosemptomatik enürezis nokturna üriner sistemde herhangi bir patolojisi olmayan çocuklarda gün boyu idrar kaçırması olmadan sadece gece idrar kaçırmayı tarifler . tedavide enüretik alarm cihazı davranışsal girişimler mesane germe egzersizleri konstipasyon tedavisi gibi non farmakolojik tedavilerin yanı sıra triksiklik antidepresanlar desmopressin antikolinerjikler ve düz kas gevşeticileri gibi farmakolojik tedavi yöntemleri ku lanılmaktadır . hastaların tedaviye başlamadan önceki bilgileri ve tetkikleri incelendi . öncelikle hastaya ve ailesine davranış ve motivasyon tedavisi önerileri verildi . hastaya ay süreyle desmopressin mikrogram uygulandı . hastaların aylık desmopressin tedavisi sonrası hafta ilaca ara verildi . bu dönemde altını ıslatmayan kuruluğudevam eden hastalarda desmopressin dozu azaltılarak kesildi kuruluğu devam etmeyen hastalarda ise desmopressin tedavisine aynı şekilde ay daha devam edildi . hastalar düzenli olarak kontrollere çağrılıp tedavinin etkinliği ve ilaca bağlı yan etkinin olup olmadığı kontrol edildi . hastaların kontrollerinde tedaviye alınan yanıta göre kür ve nüks oranları değerlendirildi . çalışma süresince primer enürezis nedeniyle başvuran hasta sayısı di . ailelerin tanesi kadarı bu durumun okul başarısını düşürdüğünü düşünüyordu . davranış tedavisinden fayda görmeyen nüks gelişen ve medikal tedavi isteyen hastalardan mg desmopressin tedavisi alan ve kontrole gelen hastada tam kuruluk sağlandı . hastaların sinde orta derecede yanıt elde edildi . yanıt alınan hastalarda desmopressin tedavisi kesilince hastada nüks gözlendi . doz artırılan hasta baş ağrısı ve veya alerjik yan etkiler nedeniyle tedaviyi bıraktı . eskiden beri bilinen enürezis nokturnanın toplumdaki sıklığı ile epidemiyoloji ve etiyopatogenezinde yer alan çeşitli faktörleri belirlemek amacıyla farklı ülkelerde ve ülkemize yapılmış çok sayıda çalışma mevcuttur . ayrıca primer enürezis nokturnalı çocukların ailelerinin bu hastalıkla ilgili yeterli bilgi sahibi olmadığını bu durumun herhangi bir tedaviyle düzeleceğini bilmediklerini ve çocuklarının gece ıslatmaları geçmeyince komşu veya akrabalarının önerileri sonrası hastaneye başvurduklarını ilettiler . davranış ve motivasyon tedavisi tek başına veya diğer tedavi yöntemleri ile beraber kombine kullanılmaktadır . davranış ve motivasyon tedavisinde başarı ortalaması yaklaşık ve oranında bildirilmiştir . ancak bölgemizde hem ileri yaşta başvuru olması hem ailelerin sabırsızlanıp bir an önce etkin bir sonuca ulaşma isteği en önemlisi olarak da bu tedaviyi uygun şekilde devam ettirecek bir ekonomik ve bilinç düzeyinde olamamaları biz hekimlerinde medikal tedaviyle beraber davranışsal ve motivasyon tedavi kombinasyonunu ile tedaviye başlamayı zorunlu kılmaktadır . yine de yüksek nüks oranı hasta ve ailesinde tedavi gidişatı açısından umutsuzluğa neden olabilmektedir . bazı kontrollü çalışmalarda enürezis nokturna tedavisinde desmopressinin plaseboya göre daha etkili olduğu bulunmuş ve çocukların yaklaşık ı ilaca yanıt vermişlerdir . bizim hasta grubumuzda kısa dönem tedavi alanlarda uzun dönem tedavi alanlarda nüks görüldü . aylık tedaviden sonra bir haftalık ilaçsız dönemde gece ıslatması olanlara ay daha tedavi düzenlenmiş ve fayda görenlere doz azaltılarak kesilmiştir . ağır su retansiyonu hiponatremi ve konvülziyonlar çok nadir görülmektedir .
440
267
null
ilk örnekleri m . ö . v . yüzyılda verilmeye başlanan edebiyat tarihleri günümüze gelinceye kadar muhteva metot ve temsil ettiği kavramların derinliği bakımımdan çok çeşitli aşamalardan geçmiştir . medeniyet tarihinin gelişmesiyle paralel bir şekilde hatta birçok noktada medeniyet tarihiyle de birleşerek seyrine devam eden edebiyat tarih i edebiyat biliminin omurgası olarak kabul edilir . bu çalışmada edebiyat tarih inin amaçlarını yöntemlerini problemlerini önemini tarih edebiyat teorisi ve edebiyat eleştirisi disiplinleriyle ilişkilerini belirleyerek edebiyat tarih inde mündemiç manaları ortaya koyup daha sarih ve derli toplu bir edebiyat tarih i tarifine ulaşmak amaçlanmıştır . öncelikle tanım kavramı içerisine nelerin alınıp nelerin alınmayacağı belirlenmiştir . çünkü edebiyat tarihi tanımlanırken değişik kaynaklarda kavramın belirli yönleri ön plana çıkarılmış ve diğer yönleri karanlıkta bırakılmıştır . çalışmamızda edebiyat tarihçiliği ile ilgili alan yazında mevcut tanımların odaklandığı noktalar bir araya getirilerek edebiyat tarihçiliği kavramını aşkın bir bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışılmıştır . şahsi gayretleriyle edebiyat tarihi çalışmalarına imza atan yazarların çalışmalarının kuvvetli ve zayıf yönleri bulunmaktadır . bir kişinin geniş çerçeveli bir alanın bütün alt branşlarında uzmanlaşması söz konusu değildir . günümüzde çeşitli üslûp problemleri ortaya çıksa da ilgili alanın uzmanı bilim insanlarının bir araya gelmesiyle oluşturulan komisyon çalışmalarıyla edebiyat tarihleri yazılmaktadır . çalışmamızda edebiyat biliminin gelişmeleri ışığında edebiyat tarihçiliğinde de yeni açılımların ortaya çıktığı tespiti ortaya konulmuştur .
edebiyat tarihinin başlangıcından günümüze kadar kuramsal çerçevede büyük değişme ve gelişmeler olmuştur . edebiyat tarihinin amaçları nüfuz ettiği saha nispetinde oldukça geniş bir yelpazeye sahiptir . edebiyat tarihçisinin görevlerinden birisi bu süreci tasvir etmektir . kaldı ki bütün bu nazariyeler ancak bir giriş kapısı olabilirler o kapıdan girilir girilmez tarihin ve konunun icapları kendilerini duyurmağa başlar . incelenecek esere sanatçıya ve devre göre bu yöntemler arasında geçiş yapılabilir . bu üç unsurla ırk ortam zaman ifade edilmek istenen hususları a . warren ve r . wellek ikilisi şöyle izah etmektedirler edebiyat kültürün bir parçası olarak sadece belirli bir sosyal ortamda ve belirli bir sosyal ilişkiler içinde meydana gelir . li yıllarda biçimi göz ardı etmeden metni bağlam ı ve bağlam la ilişki içinde yorumlamayı amaçlayan bir anlayış edebiyat eleştirisine yeni ufuklar açar . warren wellek ikilisi bu mevzuyu şöyle ifade ediyorlar edebiyat tarihi bir bütün olarak milliyetçilik ölçüsünün ötesinde tekrar yazılmalıdır . bu anlamda mukayeseli edebiyat incelemesi yapacak olanların yabancı dilleri iyi bilmeleri gerekir . geçmişten günümüze kadar edebiyat tarihçileri çeşitli yöntemleri kullanmışlardır . hatta aynı eser içerisinde her edebi devir için devrin mahiyetine uygun yöntemler de kullanılmıştır . yeni yeni yöntemlerin ortaya çıkması hem edebiyat tarihçiliğinin çehresini değiştirmekte hem de karşılaştırmalı edebiyat yönteminde olduğu gibi edebiyat tarihçisinin zaten ağır olan yükünü daha ağırlaştıracağa benzemektedir . edebiyat tarihçisinin geçmişten kastı sanat eserinin kendisidir . her şeyden önce edebiyat eleştirisi olamasa edebi metinlere yönelik olarak geliştirilen kıstasların nitelikleri ile bu kıstasların uygulandığı edebi metinlerin değerli olanları ve olmayanları arasındaki farkı görmek mümkün olmayacağından büsbütün edebiyat bilimi de onun en önemli destekçisi gibi görünen edebiyat tarihi de ciddi bir yara alacaktır . edebiyat eleştirisinin bıraktığı boşluğu başka bir çalışma alanıyla doldurmak neredeyse mümkün değildir . çünkü edebiyat eleştirisi edebiyat biliminin en önemli malzemesi olan edebi eserle profesyonel düzeydeki en önemli karşılaşmadır ve edebi metne yönelik en doğrudan yargıları barındırdığı gibi yazarlar ve şairler hakkında nesnel bilgilere ulaşmanın da önünü açmaktadır . eser eskiye gitse bile onu ele alışta hareket noktası günümüzün değerleri ve zevkidir . bilhassa edebiyat gibi estetik bir bakış açısı gerektiren ve öznel değerlendirmelerin bulunduğu bir alanda bilimsel yöntemler bulma sorunudur . yine wellek warren ikilisi metin tespitiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulunmaktadırlar bir yazarın bütün eserlerinin bir araya getirilişinde nelerin metne alınıp nelerin metin dışında bırakılacağı malzemenin nasıl düzenleneceği ve metin üzerinde ne gibi açıklayıcı notlar verileceği gibi eserden esere değişiklik gösteren diğer bazı meselelerin de dikkate alınması gerekir . kısacası edebiyat tarihlerinde yazılanlara çok fazla güvenmiyorum ben . edebiyat tarihi değişik dönemlerdeki sanat ve edebiyat anlayışlarının sistemli bir şekilde öğrenilmesini gün yüzüne çıkmamış edebi kişiliklerin ilim kültür sanat ve edebiyat alemine tanıtılmasına imkan sağlar . ertaylan bir halkın medeniyeti içtimai iktisadi hayati kabiliyeti hakkında doğru bir fikir almak istenirse o halkın edebiyat tarihinin yakından tetkik edilmesi gerektiğini ifade eder . bu minvalde edebiyat tarihi yazmaya niyetlenenlerin zamanın şaşmaz bir mihenk olduğunu akıllarından çıkarmamaları elzemdir . edebiyat tarihçisinin üzerinde önemle durması gereken nokta dönemlere ve devirlere göre umumi kanaatler ortaya koymak yerine kalem erbabının sanat görüşüne dair izahlarından yorumlarından sanat ürünlerinden ve hususi yaşamını kaleme aldığı çalışmalardan hareket ederek bir değerlendirmede bulunmaktır . böylece edebiyat tarihi yazarı uzmanı olduğu sahada belli bir devri dönemi edebi akımı şahsiyeti eseri tetkik ederse hem kendisi daha başarılı sonuçlar elde eder hem de edebiyat tarihi yazmanın girift zorluklarının da üstesinden gelebilir .
520
194
Yaşlılık Döneminde Koruyucu Sağlık Bakımı
hastalıkların önlenmesi ve sağlığın geliştirilmesi genç erişkinlerde olduğu gibi yaşlılık döneminde de önemli bir sağlık hizmetidir . bilindiği gibi yaş arttıkça kronik hastalık oranı artmaktadır . yaşlıların ninde en az ek hastalık sinde ise en az ek hastalık vardır . yaşlılarda kronik sağlık sorunlarının yüksek prevalansı göz önüne alınmalıdır . ayrıca kanıta dayalı müdahaleler ile problemler oluşmadan yaşam kalitesini maksimum artırmaya çalışmak önemlidir . unutulmamalıdır ki fonksiyonelliğin kaybı ve bağımlılık yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucu değildir . yaşlıların tümü için sağlığın geliştirilmesinden bahsetmek mümkündür .
hastalıkların önlenmesiyle sağlığın geliştirilmesi genç erişkinlerde olduğu gibi yaşlılık döneminde de önemli bir sağlık hizmetidir . thomas adams korunmak tedavi etmekten her zaman daha iyidir zira kişileri hasta olma eziyeti ve külfetinden uzak tutar . bu grupta tarama testleri hastalıkların birincil ve ikincil korunmasına ve kırılganlığın önlenmesine yönelik girişimleri içermelidir . yaşlı popülasyonda birinci basamak kısa vadeli tanımlar ile orta ve uzun vadeli hedefler için uygun bir çerçeve oluşturur . uzun vadeli sorunlar için sağlıklı ve fonksiyonel iken planlar yapılmalıdır . kanser taraması işitme veya görme bozukluğu osteoporoz için kemik mineral dansitesi ölçümü hipertansiyonu tespit için kan basıncı ölçümü ve abdominal aort anevrizması için abdominalultrasonagrafi yapmak ikincil korunma örneklerdir . sağlıklı bir yaşam tarzı belirlemek yaşlılıkta ortaya çıkabilecek engellilik gelişimini önlemekte yararlıdır . çok yaşlı ve komorbid durumları olanlar özel bakım tesislerinde egzersizden yararlandırılmalıdır . spesifik egzersizler aerobik kas güçlendirme esneklik denge olmak üzere dört kategoriye ayrılır . aha acsm kılavuzları egzersizlere güvenlilik ve devamlılık açısından kademeli olarak ya da derecesine göre yapılmasını vurgulamaktadır . asemptomatik hastalarda rutin ekg veya eforlu testler egzersiz programlarına başlangıçta endike değildir . denge egzersizleri düşmeleri önlemek ayakta sağlam durabilmek ve olası düşmelerle olabilecek yaralanmalarda faydalıdır . sigara kullanımının eskiden beri mortalite ile ilişkisi bilinmektedir . american geriatrics society rehberlerinde alkol kullanım sıklığı ve miktarı ile ilgili aşağıdaki sorunun sorulmasını önermektedir . alkol aldığınız için gelen eleştiriler sizi sinirlendirir mi dünya sağlık örgütü nün tahminlerine göre yılında kardiyovasküler hastalıklar tüm dünyada en sık ölüm sebebi olacaktır . aspirinin kardiyovasküler faydaları trombositlerdeki cox i geri dönüşümsüz olarak asetillemesi ile oluşmaktadır . yaş arasındaki bireyler için ın altında iken yaş üstünde risk üzerine çıkar . yaşlılarda büyük ölçekli prospektif etkinlik çalışmaları olmamakla birlikte daha küçük çalışmalar ve onların meta analizleri mevcuttur . pnömokok aşısı başka bir bölgeden olmak koşulu ile bütün aşılarla aynı zamanda uygulanabilir . valanlıkonjugepnömokok ile ppv aşılarının yaş üzeri kişilerde maliyet etkinlik açısından karşılaştırıldığı bir çalışmada ppv daha pahalı ve az etkin tek doz pcv ile aşılama stratejisi yaşlılarda daha ekonomik daha immünojenik bulunmuştur . diyabetik retinopati ve makülerdejenerasyon ise fundoskopik muayene ile tespit edilir . iki hafta içinde yapmakta olduğunuz şeylere ilginizde azalma oldu mu özellikle beslenme bozukluğu olanlarda bakımevinde kalanlarda nöropsikiyatrik bozukluğu olan veya anemi saptanan yaşlılarda b vitamin düzeyi tayin edilmelidir . olası komplikasyonları önlemek için hipertansiyon tedavisi prensipleri başlangıç tedavisi nonfarmakolojik yaklaşımları içermelidir . genel bir görüş birliği yaş ve üzeri yaşlılarda kan basıncı hedefi mmhg düşük değerlerde olması gerektiği şeklindedir . presipite edici faktörler sorulmalıdır . mesane ve rektal bölge değerlendirilip nörolojik muayene uygulanmalıdır . ancak çok yaşlılarda bile koruyucu hekimlikle hastalıkları önlemek ilerlemesini yavaşlatmak ve komplikasyonları azaltmanın mümkün olduğu bilinmelidir .
426
79
Çocukluk Döneminde Herpes Zoster Enfeksiyonu: 24 Olgunun Değerlendirilmesi
herpes zoster dorsal kök gangliyonlarında latent olarak kalan varisella zoster virüsünün reaktivasyonuyla oluşmaktadır . hz çocuklarda özellikle immünkompetan çocuklarda nadir görülmektedir . bu çalışmada dermatoloji polikliniğimizde hz tanısı alan çocukların demografik özellikleri klinik bulguları ve komplikasyonlarının incelenmesi amaçlanmıştır . dermatoloji polikliniğinde ekim eylül tarihleri arasında hz tanısı alan yaşından küçük hastaların verileri retrospektif olarak incelendi . hastalar yaş cinsiyet geçirilmiş varisella öyküsü varicella aşısı tetikleyici faktörler klinik bulgular eşlik eden hastalık immünsüpresif ilaç kullanımı enfeksiyonun ortaya çıktığı ay komplikasyon gelişimi ve tedavi açısından değerlendirildi . hz tanısı konulan çocuk hastanın i kız sı erkekti . hastaların ortanca yaşları yıl olarak saptandı . on altı hastada torakal dermatom tutulurken hastada servikal hastada servikotorakal ha tada lumbal dermatom tutulumları izlendi . hastalarımızın hiçbirinde disseminasyon gelişmedi . sekiz hastada bölgesel lenfadenopati saptandı . hastaların hemen tamamında kaşıntı ve veya ağrı yakınması mevcuttu . on sekiz hastada kaşıntı ve ağrı birlikteydi . hastalığı tetikleyebilecek faktörler olarak hastada emosyonel stres ateşli hastalık cerrahi operasyon ve uzun süreli açlık öyküsü vardı . hastaların hiçbirinde immünsüpresyon yaratacak bir hastalık veya ilaç kullanımı yoktu . en sık şubat ayında olmak üzere her mevsimde hz olguları görüldü . hastaların hiçbiri varisella aşısı olmamıştı . suçiçeği geçirme öyküsü hastaların sadece inde vardı . on beş hastaya sistemik antiviral tedavi verildi . hastalarda postherpetik nevralji veya majör bir komplikasyon görülmedi . hz sağlıklı çocuklarda da görülebilmektedir . erişkin hastalara benzer şekilde en sık torakal dermatom etkilenir . aile veya okul kaynaklı stres cerrahi operasyon ateşli hastalık ve oruç tutma gibi uz n süreli açlık sağlıklı çocuklarda hz nin gelişimini kolaylaştırabilir . sağlıklı çocuklarda hz ye bağlı postherpetik nevralji veya majör komplikasyon genellikle gelişmez .
varisella zoster virüs insan herpes virus ailesinin alfa herpes virus alt familyasında yer alan bir dna virüsüdür . bilgileri eksik olan hastalara telefon ile ulaşılarak eksik bilgileri tamamlandı . çalışma için fırat üniversitesi girişimsel olmayan araştırmalar etik kurulundan onay alındı . istatistiksel verilerin analizi için spss programı kullanıldı . hastaların ortanca yaşları yıl olarak saptandı . hastalarımızın hiçbirinde disseminasyon gelişmedi ve trigeminal dermatom tutulumu görülmedi . hastanın ağrı şikayetinin döküntüden önce hastanın döküntüyle beraber ve hastada ise döküntü sonrası başladığı tespit edildi . sistemik antiviral olarak hastaya asiklovir hastaya valasiklovir tedavisi uygulandı . hastalarda postherpetik nevralji veya majör bir komplikasyon görülmedi . yaşamın ilk yılından sonra suçiçeği geçiren çocuklarda hz yılda . olarak bildirilmektedir . gebelik sırasında varisella enfeksiyonu geçiren kadınların fetüsleri enfekte olabilir ve çocuk buna bağlı yaşamın ilk yıllarında hz geliştirebilmektedir . bizim hastalarımızda da immünsüpresyona sebep olacak ek bir hastalık yoktu . bizim çalışmamızda da emosyonel stres ateşli hastalık cerrahi operasyon ve oruç tutma gibi uzun süreli açlık hz yi tetikleyebilecek faktörler olarak tespit edildi . her immünsüprese hz li çocuktan en az birinin her sağlıklı hz li çocuktan en az birinin komplikasyonlar nedeniyle hospitalize edildiği bildirilmektedir . bizim hasta grubumuzda bu komplikasyonların hiçbiri gelişmedi . bu durumun hastalarımızın sağlıklı olması hastalarımızda herpes zoster oftalmikus gibi trigeminal sinir tutulumunun olmaması ve hasta sayımızın az olması ile ilişkili olduğu düşünülmüştür . suçiçeği son derece bulaşıcı olup damlacık yolu veya veziküler sıvı ile direkt kontakt ile bulaşabilmektedir . hz suçiçeği kadar bulaşıcı olmamasına karşın hz veziküllerindeki sıvıdan seronegatif bireylere vzv bulaşı olabilmekte ve suçiçeği gelişebilmektedir . bulaş riski lezyonlar krutlanana kadar devam etmektedir . diğer çalışmalardan farklı olarak çalışmamızda hastalarda kaşıntı ve ağrı yakınması eşit oranlarda görüldü . hz li bütün hastalarda antiviral tedaviler güvenli ve iyi tolere edilebildiği için göz önünde bulundurulmalıdır . ama özellikle yaşın üzerinde orta ya da şiddetli ağrı ve döküntüsü olanlarda ve gövde dışı dermatomların etkilendiği hastalarda önerilmektedir . pediatrik hastalarda kullanımı onaylanan antiviral tedavi asiklovirdir . hastalarımızın hiçbirinde postherpetik nevralji veya majör komplikasyon gelişmediği için çocuklarda hz in tedavisinde antiviral tedavinin komplikasyonları önlemede etkinliği konusunda değerlendirme yapmak mümkün olamamıştır . sonuç olarak nadir olmasına rağmen hz sağlıklı çocuklarda da görülebilmektedir .
349
268
Bazı yem ve gübre sanayi kimyasallarının hyalüronidaz üzerine in vitro etkileri
bu çalışmada terapötik ve çeşitli tıbbi alanlarda yayılma faktörü olarak kullanılan glikoteknolojik uygulamalar ve suni tohumlamada önemli derecede etkili sığır testis hyalüronidazı üzerine yem ve gübre sanayisinde sıkça kullanılan bazı kimyasalların in vitro etkileri araştırılmıştır . bth amonyum sülfat çöktürmesi yöntemi ve afinite jeli kullanılarak saflaştırılmıştır . saflaştırılan bth enzimi üzerine fe so c h n k sif ch n ch n o ve indol bütirik asitin inhibisyon etkileri belirlenmiştir . bu kimyasallar için ıc değerleri sırasıyla . . . . . . mm olarak bulunmuş ve araştırma sonucunda ıc değeri . mm ile indol bütirik asit en güçlü inhibisyon etkisi gösteren yapı olduğu tespit edilmiştir .
hyalüronidaz terimi karl meyer ve arkadaşları tarafından yılında söz konusu enzimin hyalüronik asiti parçalamasından dolayı bu ifadeyle tanıtılmıştır . yılında ana çözünebilir hyalüronidazın boğa testis ekstraktlarında bulunduğu tespit edilmiş ve membrana bağlı ph enziminin bir parçası olduğu anlaşılmıştır hyalüronik asit komponentinin depolimerizasyonuyla penetrasyonu ve sperm zona pellusida etkileşimi gibi birçok fonksiyona sahiptir sodyum sitrat dihidrat sitrik asit soydum klorür sodyum sülfat sodyum perklorat sodyum asetat hidroklorik asit asetik asit sülfürik asit fosforik asit sodyum azotür sodyum nitrat sodyum tiyosiyanat ve sodyum siyanür merck a . g den metanol etanol amonyum persülfat ve dekstroz riel de haen a . g den temin edilmiştir . homojenize edilen testis örneği rpm de c de dakika santrifüj edilmiştir . hyalüronidaz enziminin aktivitesi spektrofotometrik olarak tayin edildi . dakikadaki oc de absorbansta meydana gelen değişme okundu . bu amaçla amonyum sülfat çöktürme işlemi uygulanmıştır ile yıkandı . bu sürenin bitiminde yıkama suyu nm de absorbans vermeyinceye kadar bol su ile yıkandı . böylece tepkimeye girmeyen tirozin tamamen uzaklaştırılmış oldu . tirozinle modifiye sepharose b aynı tamponun ml si içine alındı . mg m anisidin oc civarında ml m hcl içerisinde çözüldü . daha sonra l saf su ve ardından ml m na hpo tamponu ile yıkandı ve aynı tamponda muhafaza edildi . bth aktivitesi nm de hyalüronik asit substratının . mm sabit derişimi kullanılarak aşağıda verilen eşitlik e göre hesaplanmıştır . ilk olarak seçilen kimyasalların olmadığı ortamda enzim aktivitesi bulunmuştur . regresyon eğrilerinden yararlanılarak belirlenen ıc değerleri ise çizelge de sunulmuştur . bth enziminin daha ekonomik ve hızlı bir şekilde saflaştırılması gereklidir . söz konusu enzimin suni tohumlamada son derece etkili olduğu alexander grenier ve ark . bu çalışmada ise sığır testisinden saflaştırılan bth enzimi üzerine fe so c h n k sif ch n ch n o ve indol bütirik asitin in vitro etkileri incelenmiştir . literatürde rapor edilmiş çeşitli çalışmalarda guthrie tanyıldızı ve bozkurt kaya ve ark .
444
102
Orman üçgülü yulaf karışımlarının silaj kalitesinin belirlenmesi
bu çalışmada orman üçgülü oü c . h . stirt . ile yulaf y karışımlarının silaj kalitesinin belirlenmesi amaçlanmıştır . hasat edilen bitkiler cm boyutunda parçalandıktan sonra karışım oranları dikkate alınarak vakum poşetlere doldurulmuş ve gün süre ile oc de muhafaza edilmiştir . silaj örneklerinde fiziksel gözlemler ile kuru madde ham protein ham kül adf ndf laktik asit asetik asit bütürik asit potasyum fosfor kalsiyum magnezyum demir çinko mangan molibden bakır ve sodyum oranları belirlenmiştir . en yüksek ham protein oranı . ile yalın orman üçgülünde belirlenmiş ancak y oü karışımı da yalın orman üçgülü ile aynı grupta yer almıştır . adf ve ndf oranı sırasıyla . . ve . . arasında değişmiştir . en yüksek laktik asit içeriği y oü oü ve y oü en düşük ise y oü silajlarından elde edilmiştir . silajların asetik asit içeriği . . arasında değişirken bütürik asite rastlanılmamıştır . mineral içerik bakımından oü ve y oü silajları diğer karışımlardan daha yüksek değere sahip olmuştur . sonuç olarak fiziksel kriterler ile kalite özellikleri göz önüne alındığında yulaf ile orman üçgülünün karışımının silaj kalitesinin diğer karışımlara oranla daha iyi olduğu tespit edilmiştir .
hayvanlar gereksinim duydukları yeşil yem ihtiyaçlarını yıl içerisindeki belli sürelerde çayır ve mera alanlarından karşılamaktadır . yeşil yemlerin yeşil olarak saklanmasında en ucuz ve kolay yol ise silaj yapımıdır . günümüzde hayvancılıkla uğraşan büyük işletmelerin çoğu silaj yapma yoluna gitmektedir . eğer silaj yapılacak bitkilerde özellikle de karbonhidrat oranı düşükse silaja katkı maddesi ilave edilmesi gerekmektedir . bu durum genellikle baklagil bitkilerinde söz konusu olup buğdaygiller ile kıyaslandığında buğdaygillerin silaj için daha avantajlı bitkiler olduğu söylenebilir . bu nedenle baklagiller silolanırken belli oranlarda buğdaygil bitkileri ile karıştırılmalıdır . orman üçgülü bitkisi üzerinde gerek ülkemizde gerekse dünyada ot verimi ve kalitesi ile tane verimine ilişkin çalışmalar olmasına rağmen silaj kalitesi ve silolanabilirliği üzerinde yapılan bir çalışmaya rastlanmamıştır . çalışma vejetasyon döneminde samsun ondokuz mayıs üniversitesi ziraat fakültesi uygulama ve araştırma arazisinde yürütülmüş yulaf ve orman üçgülü ayrı parsellere ekilmiş ve yulaf süt olum orman üçgülü ise çiçeklenme döneminde hasat edilmiştir . nın bildirdiği değerlendirme kriterlerine göre belirlenmiştir . hesaplanan flieg puanına göre ise silaj kalite sınıfları belirlenmiştir . protein analizi için hazırlanan örneklerde adf ve ndf değerleri ise sırasıyla van soest ile van soest ve wine e göre ankom fiber analyzer cihazı kullanılarak belirlenmiştir . nispi yem değerinin belirlenmesinde ise aşağıdaki formül kullanılmıştır . laktik asit asetik asit ve bütürik asit analizleri yüksek performanslı sıvı kromatografi besin elementleri ise fosfor kalsiyum magnezyum demir çinko mangan kobalt bakır selenyum ve sodyum indüktif eşleşmiş plazma kütle spektrometre cihazı kullanılarak belirlenmiştir . orman üçgülü ve yulafın yalın örnekleri ile farklı orandaki karışımlarından elde edilen silajlara ait fiziksel kalite kriterleri toplam puanları ve yem nitelik sınıflandırılmaları çizelge de verilmiştir . çalışmada silaj örnekleri fiziksel özellikleri yönünden değerlendirildiklerinde yem nitelik sınıfları orta ve çok iyi düzey arasında değişmiştir . en yüksek kuru madde oranı y oü y oü ve y oü en düşük ise . ile y oü karışımından elde edilmiştir . en yüksek ham protein oranı istatistiki olarak aynı grupta yer alan oü ve y oü en düşük ise y ve y oü işlemlerinden elde edilmiştir . tarafından belirlenen kalite sınıfına göre değerlendirildiğimizde yalın yulaf silajı . sınıf y oü y oü y oü y oü ve y oü karışımları . sınıf oü silajı ise başlangıç sınıfında yer almıştır . silajların laktik ve asetik asit oranları şekil ve de verilmiştir . alçiçek ve özkan silajda laktik asit değerinin nin üzerinde olması gerektiğini bildirmiştir . çalışmada tüm silajların asetik asit içerikleri bu kritik değerin altında tespit edilmiştir . en yüksek zn içeriği oü ve y oü en düşük ise y işleminden elde edilmiştir . mürdümük ile arpa ve yulaf karışımlarında mn oranının . . ppm cu içeriğinin ise . . ppm arasında değiştiğini bildirmiştir .
484
222
Metarhizium anisopliae ve Beauveria bassiana izolat ve preparatlarının Curculio nucum’a karşı etkinlikleri
bu çalışmada metarhizium anisopliae sorok ve beauveria bassiana vuill . izolatları ve ticari preparatlarının laboratuvar koşullarında curculio nucum l . a karşı etkinliği değerlendirilmiştir . bu izolatlar ve ticari preparatların spor ml konsantrasyonları potter ilaçlama kulesi kullanılarak petri içerisinde bulunan c . nucum erginleri üzerine uygulanmıştır . kontrol petri kaplarına ise . tween içeren steril saf su püskürtülmüştür . petri kapları c ve nemli ortamda gün boyunca inkübe edilmiştir . ölü bireyler uygulamadan sonra gün boyunca günlük olarak sayılmıştır . her bir gözlem günü için tekerrür ve her petride böcek olmak üzere farklı böcek grupları kullanılmış ve böylece zaman içindeki gözlemlerin ölüm üzerindeki bağımsızlığı temin edilmiştir . entomopatojenik funguslar için lt ve lt değerleri probit analizi ile hesaplanmıştır . sonuç olarak m . anisopliae tr izolatının lt ve lt değerleri sırasıyla . ve . gün iken bu değerler bio magic preparatı için sırasıyla . ve . gün olarak belirlenmiştir . b . bassiana tr izolatı için aynı değerler sırasıyla . ve . gün olarak bulunmuştur . son olarak bio power preparatının lt ve lt değerleri sırasıyla . ve . gün olarak tespit edilmiştir . ayrıca bu izolatlar ve preparatlar gün sonra c . nucum erginlerinde ölüme neden olmuştur . bu sonuçlar m . anisopliae ve b . bassiana nın fındık kurduna karşı mücadelede umut verici biyolojik mücadele etmenleri olabileceğini göstermektedir .
türkiye fındık üretimi ve ihracatı bakımından dünya nın en önde gelen ülkesi olup dünya fındık ihtiyacının yaklaşık ini tek başına sağlamaktadır . ancak kimyasal ilaçların çevreye hedef dışı organizmalara ve insan sağlığına olan etkileri çok iyi bilinen bir gerçektir . bu nedenle çevre dostu alternatif mücadele yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır . dünya da fındığın ana üretim merkezi olan karadeniz bölgesinin iklim koşullarının elverişli olması nedeniyle . karşı entomopatojenik fungusların etkinliğinin araştırıldığı birçok çalışma yapılmıştır . bu nedenle erginler entomopatojenik fungus kullanılarak yapılacak mücadelede uygun bir biyolojik dönem olarak görülmektedir . bu çalışmada fındığın ana zararlısı olan fındık kurdunun ergin bireylerine karşı yerli izolatlar ile ticari preparatların laboratuvar koşullarındaki etkinliği değerlendirilmiştir . toplanan fındık kurdu erginleri deneme kuruluncaya kadar tül kafesler içinde fındık meyvesi ve yaprağı bulunan dallara asılarak bekletilmiştir . sonuç olarak bu çalışmada kullanılan entomopatojenik fungusların yaklaşık in üzerinde çimlendiği tespit edilmiştir . denemede kullanılan cm lik plastik petri kaplarının içerisine iki kat steril kurutma kağıtları yerleştirilmiş ve ml steril saf su ile nemlendirilmiştir . ölüm oranları birbirini takip eden gün süreyle tespit edilmiş her güne ait gözlemlerin birbirinden bağımsızlığını sağlamak için izolatında ise . ve . gün olarak bulunmuştur genel olarak birçok yararlı organizma ve çevreye karşı oldukça güvenli olduğu bilinmektedir goettel ve ark . bu çalışmada kullanılan entomopatojenik fungus izolat ve preparatları fındık kurdu üzerinde laboratuvar koşulları altında makul sayılabilecek bir süre içinde yüksek etkili olarak bulunmuştur . diğer yandan bu fungusların fındık kurdunun üremesi beslenmesi ve davranışları üzerine yapabileceği muhtemel etkilerin üzerinde de durulması entomopatojenik fungusların fındık kurduna karşı kullanılma potansiyelini daha iyi ortaya koyacaktır .
468
219