Title
stringlengths
17
232
Abstract
stringlengths
327
3.62k
Text
stringlengths
590
6.6k
PaperTextLength
int64
303
818
PaperAbstractLength
int64
45
442
Farklı yıkama uygulamaları ile kapya biberlerde pirimiphos-methyl kalıntısının giderilmesi
bu çalışmada pirimiphos methyl kalıntısının kapya biberinde farklı yıkama uygulamaları ile azaltılması amaçlanmıştır . çanakkale ili çıplak köyünde yılında yetiştirilen kapya biberlerinde defa pirimiphos methyl etkili maddeli insektisit uygulanmıştır . biberler son insektisit uygulamasının . . ve . günlerinde hasat edilmiştir . daha sonra biberler çeşme suyu sitrik asit asetik asit çözeltileri ve ultrasonic banyo ile yıkama uygulamalarından geçirilmiştir . kalıntı analizleri quechers analiz methodu ile gerçekleştirilmiştir . her yıkama uygulaması için işleme faktörü ve pestisit azalma oranları farklı hasat zamanı ve farklı uygulama süresi esas alınarak hesaplanmıştır . pf değerleri tüm uygulamalarda den daha az bulunmuştur . yıkama süreleri arttıkça kalıntı miktarı azalmıştır . aynı şekilde hasat zamanı arttıkça kalıntı azalma oranı da düşmüştür . bu durumda pf de artış göstermiştir . yıkama uygulamalarının pirimiphos methyl kalıntısını azaltma oranlarına göre etkinlikliklerinin sırasıyla ultrasonik yıkama sitrik asit asetik asit çeşme suyu şeklinde olduğu belirlenmiştir . pirimiphos methyl için en düşük azalma . günde alınan örneklerde dakikalık çeşme suyu uygulaması ile en yüksek kalıntı azalma ise . günde alınan örneklerde dakikalık ultrasonik yıkamada elde edilmiştir .
tarımda pestisitler önemli girdi kaynaklarının başında ve tarımın en önemli bileşeni olarak gözükmektedir . en düşük pestisit giderme sitrik asit ve asetik asit karşımı solüsyonunda ise . oranında olduğu bildirilmiştir . ozonlu su ile yıkama işlemi sonucunda fenazaquin . imidacloprid . ve lambda cyhalothrinin . oranında azalmıştır . başka bir çalışmada da acetamiprid chlorpyrifos ve formetanate hydrochloride pestisitlerinin biberdeki kalıntılarının yıkama uygulamaları ile giderilmesinde ultrasonik yıkama ve luk sitrik asit uygulaması diğer çeşme suyu asetik asit uygulamalarına göre daha etkili bulunmuştur . lc ms ms analizi için metanol kullanılmıştır . örneklerdeki pirimiphos methyl analizi için waters acquity uplc acquity tqd cihazı kullanılmıştır . her hasat periyot süresinde yaklaşık olarak kg kapya biber örnekleri araziden toplanmıştır . . yıkama uygulamaları kapya biberleri farklı yıkama uygulamalarına tabi tutulmuştur . çeşme suyu ile yıkama uygulamaları için örnekler ve dk lık sürelerde l su içerisine konulmuştur . çalışmada ortalama geri alım değeri . rsd ile . olarak bulunmuştur . yıkanmamış biberler üzerindeki pirimiphos methyl kalıntıları pestisit kalıntısını azaltmada yıkama uygulamalarının ne kadar etkili olduğunu göstermektedir . uygulama süreleri arttıkça kalıntı miktarında azalma saptanmıştır . pf değerleri yıkama uygulaması için in altında bulunmuş olup yıkama işlemleri sonrasında kalıntı seviyeleri ile istatistiksel değerlendirmeleri çizelge de verilmiştir . gün çeşme suyu ile yapılan dk uygulamalarında pf değerleri sırasıyla . . ve . bulunurken azalma oranları sırasıyla . . ve . olarak tespit edilmiştir . artan uygulama süreleri ile azalma oranlarında artış gözlenmiştir . günde alınan örneklerin dk lık çeşme suyu ile yıkanması uygulamasından sonra pirimiphos methyl düşük bir logp değeri ve düşük suda çözünürlük değerine sahip olduğundan pf değeri . olarak bulunmuştur . bu bulgular göstermiştir ki logp ve suda çözünürlük pestisit kalıntıları üzerine yüksek düzeyde etkileri olan birincil parametrelerdir . pestisitin yüksek çözünürlüğe sahip olması pestisit gideriminde her zaman için aynı etkiye sahip değildir pestisitin etki mekanizmasının da kalıntıların tarımsal ürünlerden uzaklaştırılmasında rol oynadığı unutulmamalıdır . sitrik asit ve asetik asitli solusyonlar ile yıkama uygulamaları pestisit kalıntılarının meyve ve sebzelerden uzaklaştırılmasında tercih edilen yöntemlerdir . ultrasonik yıkamanın dk lık uygulamasında pirimiphos methylin azalma oranı . olarak bulunmuştur . benzer sonuçlar diğer çalışmalarda da tespit edilmiştir . bu da kalıntının uygulamalar ile azaltıldığını göstermektedir . gün örneklerinde dk lık çeşme suyu uygulaması ile . dir .
426
177
Türkiye’de “Köy Enstitüleri” Konusunda Yapılmış Lisansüstü Tezlerin Nicelik ve Nitelik Yönleriyle Değerlendirilmesi (2010’a Kadar)
türk eğitim tarihinin özgün bir uygulaması olan köy enstitüleri eğitim köy köycülük ekonomik ve sosyal kalkınma ve cumhuriyet in getirdiği yeni siyasal yapılanmanın kırsal kesime ulaştırılması yönleriyle kurulduğu yıllardan günümüze kadar dikkati çeken bir olgu olmuştur . köy enstitüleri ile ilgili özellikle mezun olanlar tarafından pek çok yayın yapılmıştır . akademik anlamda türkiye deki köy enstitüleri ilk kez yabancı bir araştırmacı fay kirby tarafından yılında columbia üniversitesi nde doktora tezi olarak incelenmiştir . türk akademisinin lisansüstü seviyede konuyu ele alması ise tespit edebildiğimiz kadarıyla yılında hüseyin akyüz tarafından hazırlanan doktora tezi ile olmuştur . uzun süre köy enstitüleri ile ilgili akademik çalışmalara çok rastlanmazken bu çalışmaların li yılların başından itibaren artmaya başladığı özellikle yılından itibaren de önemli bir ivme kazandığı görülmektedir . köy enstitülerini doktora seviyesinde inceleyen bir akademisyen olarak nicelik olarak önemli bir artış kaydetmiş olan enstitüler ile ilgili tezlerin nitelik özelliklerinin de ortaya konması popüler bir konu olan ve genel olarak ideolojik yaklaşım sergilenen köy enstitülerinin ele alınan tezlerde de benzer popüler ve ideolojik yaklaşımın bir aracı haline gelip gelmediklerinin irdelenmesi araştırmanın temel amaçlarını oluşturmuştur . tespit edilen a yakın tezin bu çalışmada ele alınmasının mümkün olmaması ve son on yılda köy enstitüleri ile ilgili tezlerde dikkati çeken bir artış söz konusu olduğundan incelemenin iki bölüm halinde yapılması tasarlanmıştır . son on yılda hazırlanan lisansüstü tezler bu makalenin devamı niteliğindeki başka bir makalede değerlendirilmeye gayret edilecektir .
sosyal bilimlerde bir konu ile ilgili yapılmış pek çok sayıda çalışma olabilmektedir . bu yüzden sosyal bilimlerdeki belli konulardaki çalışmaların incelenmesi ve değerlendirilmesi hususu karşımıza çıkmaktadır . çünkü doktora tezine erişimin oldukça geç tarihlerde mümkün olduğu ihtimali buna yol açmıştır . yılında ilgili konudaki tezimizi hazırlarken kısıtlı olanlar dahil olmak üzere yök ulusal tez merkezinden tüm doktora tezlerine ulaşmış fakat böyle bir çalışma ile karşılaşmamış idik . makale hazırlığı sırasında ilgili tezin yök ulusal tez merkezi sistemine dahil olma tarihinin şubat olduğu bilgisine ulaşılmıştır . yazara e posta aracılığıyla başvurulmuş fakat yanıt alınamamıştır . bunun üzerine ankara üniversitesi eğitim bilimleri fakültesi kütüphanesinden tezin içindekiler giriş ve kaynakça kısmının fotokopisine ulaşmak mümkün olmuştur . bu tezin veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır . doktora tezinde enstitülerin sadece eğitim boyutu ele alınmış olmasına rağmen eğitsel faaliyetlerin tam olarak değerlendirilemeyip yüzeysel boyutta kaldığı anlaşılmaktadır . halen bu tezin veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır . bilge işçel bakkal tarafından prof . dr . erol cihan danışmanlığında türkiye de köy enstitüleri başlıklı yüksek lisans tezi istanbul üniversitesi atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi enstitüsünde yılında tamamlanmıştır . sayfadan oluşan yüksek lisan tezinde civarında kaynakçadan yararlanılmıştır . prof . dr . erol cihan danışmanlığında bilge işçel bakkal tarafından enstitülerde uygulanan sistem ve modelin günümüzde tüm okullarda uygulanması gerektiği önerilirken her kurumun elbette ki eksiklikleri olur . prof . dr . kadir cangızbay danışmanlığında çiğdem sekmen tarafından hazırlanan yüksek lisans tezinde köy enstitülerinin kuruluşu tek partili dönem ve çok partili hayata geçişle beraber demokrat parti dönemindeki gelişmeler ele alınmıştır . bu yüzden enstitülerin i . hakkı tonguç ile özdeşleştirilmesinin doğru bir tutum olmadığı belirtilmiştir . civarında kaynakça kullanılmış ve konu ile ilgili doktora tezlerinden sadece erçelebi ye ulaşılmış bahadır ve ılgaz a yer verilmemiştir . çalışmada cumhuriyetin ideolojisi ve köy enstitülerinin kurulmasının gerekçeleri ve öğretmen yetiştirilmesi meselesi ele alındıktan sonra köy enstitüleri hakkında bilgi verilmiştir . kaynaklara ek olarak civarında yazılı kaynakça sözlü kaynakçadan yararlanılmıştır . dr . mehmet kandır danışmanlığında ayşe aktaş tarafından ivriz köy enstitüsü başlıklı yüksek lisan tezi selçuk üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ortaöğretim sosyal alanlar eğitimi anabilim dalı tarih öğretmenliği bilim dalında yılında tamamlanmıştır . daha önce yapılan doktora tezlerinin hiçbirinden yararlanılmadığı görülmüştür . ayça turan tarafından prof . dr . erdoğan başar danışmanlığında türkiye de öğretmen yetiştirmede akpınar köy enstitüsünün yeri ve önemi başlıklı yüksek lisans tezi ondokuz mayıs üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ilköğretim anabilim dalı sınıf öğretmenliği bilim dalında yılında tamamlanmıştır . akpınar köy enstitüsü mezunlarının açık bilgilerine metin içinde yer verilip kaynakçada yer verilmemesi yüzünden karışıklığa yol açabileceği bir yöntem hatası olarak tespit edilmiştir . tezin orijinal olan kısmı ise akpınar köy enstitüsüne ilişkin gelişmelere yer verilen bölümüdür . fakat bunların dışında genel olarak önceki tezlere yer vermeme yok sayma kasıtlı ya da kasıtsız şekilde kaynak göstermeme durumu vahim şekillerde karşımıza çıkmaya devam etmiştir . bu durum da tezlerin orijinal çalışma olup olmadığıyla ilgili güvenirliği sarsmaktadır .
462
222
Okul Öncesi Dönemde Cinsel Eğitim ve Cinsel İstismardan Korunma: Resimli Çocuk Kitaplarına Yönelik Bir İnceleme
cinsel eğitim bilgi edinme tutum geliştirme değerler kişiler arası iletişim ve mahremiyet konularını kapsayan bir eğitimdir . cinsel istismar ise çocuğun tam olarak anlayamadığı gelişimsel yönden hazır olmadığı ve onaylama yetisinin olmadığı toplumsal norm ve yasalara uygun olmayan cinsel aktivitelere zorlanmasıdır . cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunmaya yönelik bilgilerin çocuklara nasıl sunulması gerektiği geçmişten günümüze kadar tartışılan bir konu olmuştur . okul öncesi dönemde cinsel eğitimin içeriği çocukların cinsel içerikli soruları bedenini tanıması ve cinsel istismara karşı korunması şeklinde gruplandırılmaktadır . cinsel eğitim çocuğun algı düzeyine uygun yöntemler ve görsel materyaller ile desteklenmelidir . bu materyallerden biri de resimli çocuk kitaplarıdır . çocuklar için anlaşılması zor olan cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunma gibi konular çocuk kitapları aracılığıyla somutlaştırılarak sunulmaktadır . resimli çocuk kitapları bu yönüyle ailelerin cinsel eğitim vermesinde en önemli yardımcılardan biridir . bu nedenle çocuk kitaplarının yanlış öğrenmelere neden olmaması için doğru ve çocukların gelişim özelliklerine uygun içeriğe sahip olması gerekmektedir . bu görüşler doğrultusunda okul öncesi döneme yönelik cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunma içerikli resimli çocuk kitaplarının alanyazına uygunluğunu incelemek amacıyla nitel araştırma yöntemlerinden betimsel modele başvurulmuştur . araştırmanın çalışma grubunu amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme yöntemi ile belirlenmiş resimli çocuk kitabı oluşturmaktadır . araştırmada tüm evrene ulaşılmaya çalışılmıştır . resimli çocuk kitapları nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme yöntemi ile incelenmiştir . betimsel analiz ve içerik analizi tekniği ile çözümlenmiştir . araştırma bulguları frekans ve yüzde olarak ifade edilip alanyazına uygunluğu belirlenmiştir . araştırmanın sonucunda çalışma grubuna alınan resimli çocuk kitaplarının çoğunluğunun çeviri olduğu ve bu nedenle kültürel farklılıklar içerdiği sonucuna ulaşılmıştır . bunlara ek olarak cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunma içerikli kitapların türkiye de yılı ve sonrasında çevrilmeye başlanmış olması konunun öneminin geç fark edildiğini düşündürmektedir . konunun önemi fark edilmiş olmasına rağmen incelenen kitapların cinsel eğitimi ve cinsel istismardan korunmayı kapsamlı ve aşamalı olarak anlatma yönünden yeterli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır . cinsel eğitimi ve cinsel istismardan korunmayı kapsayan resimli çocuk kitaplarının hem nicelik hem de nitelik yönünden yetersiz olduğu düşünülmektedir .
cinsellik bireylerin sağlıklı bir şekilde varlığını devam ettirmesi için yaşamın önemli bir unsurudur . bu nedenle cinsel eğitim yaşamın ilk yıllarından itibaren çocuğun gelişim özelliklerine uygun olarak verilmelidir . yapılan araştırmalar çocuk cinselliği ile yetişkin cinselliği arasında üç temel fark olduğunu ortaya koymaktadır . bu dönemde çocuklar bedenlerini keşfetmeye başladığı için cinsel gelişimleriyle ilgili sorular sormaya başlamaktadır . her gelişim döneminin özelliklerinin farklı olması nedeniyle çocukların cinsel gelişimle ilgili yöneltecekleri soruları ve davranışları da yaşa bağlı değişmektedir . okul öncesi dönemde çocukların cinsel gelişimine yönelik soru sorması gelişimsel bir özelliktir . bu dönemde çocukların sorduğu soruların bazıları şöyle sıralanmaktadır bu nedir tuzcuoğlu ve tuzcuoğlu bulut pedük sevim . okul öncesi dönemde cinsel istismardan korunma eğitimi verilirken dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır . doktorun bile sadece annesi ya da babası yanındayken özel bölgelerine dokunabileceği söylenmelidir . yapılan çalışmalar yaşamın ilk yıllarından itibaren cinsel eğitimin nitelikli materyallerle verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır . bu görüşler doğrultusunda çalışmanın amacı okul öncesi döneme yönelik cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunma içerikli resimli çocuk kitaplarının alanyazına uygunluğunu incelemektir . bunlara ek olarak resimli çocuk kitaplarında cinsel istismardan korunma kavramına yönelik herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır . betimsel model bir durumu olduğu gibi dikkatli bir biçimde tanımlamaktır . betimsel modelde sonuçların genellenebilmesi için araştırılan konuya ilişkin yazılı materyalin taranması ve analiz edilmesi gerekli görülmektedir . araştırmanın çalışma grubunu türkçe ilk baskısı yılları arasında olan okul öncesi dönemde cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunma kavramlarını kapsayan resimli çocuk kitapları oluşturmaktadır . araştırmanın kapsamında amaçlı örnekleme yöntemi ile incelenen resimli çocuk kitabı seçilmiş ve analiz edilmiştir . araştırma kapsamında incelenen tüm resimli çocuk kitapları iki araştırmacı tarafından birbirinden bağımsız bir şekilde detaylı bir şekilde incelenmiştir . araştırma kapsamında amaçlı örnekleme yöntemiyle tüm evrene ulaşılmaya çalışılmıştır . araştırmada incelenen resimli çocuk kitaplarında cinsel istismardan korunma yöntemleri bu başlık altında toplanmıştır . araştırmada incelenen resimli çocuk kitaplarında cinsel içerikli sorular bu başlık altında toplanmıştır . incelenen resimli çocuk kitaplarında aileye bilgilendirme notu uzman görüşü bulunmamakta ve aileye bilgilendirme notu uzman görüşü bulunmaktadır . incelenen resimli çocuk kitaplarının çoğunluğunda özel bölgeler isimlendirilmeden anlatılmıştır . incelenen resimli çocuk kitaplarında en çok hangi durumlarda hayır demesi gerektiği içeriğine yer verilmiştir . cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunma okul öncesi dönem çocuğu için zorlu konular arasında yer almaktadır .
385
312
Hemşirelik Öğrencilerinin Sosyal Medya Bağımlılık Durumu ve Gelişmeleri Kaçırma Korkusunun İncelenmesi
teknolojinin artan bir şekilde toplum üzerinde daha fazla etkiye sahip olduğu günümüzde mobil cihazların farklı meslek dalları öğrencilerini nasıl etkilediğini değerlendirmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır . araştırma hemşirelik öğrencilerinin sosyal medya bağımlılık durumları ve sosyal ortamlardaki gelişmeleri kaçırma korkuları arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır . araştırmanın evrenini ankara da bir vakıf üniversitesinin hemşirelik bölümünde öğrenim gören öğrenciler oluşturmuştur . araştırmada akademik yılında öğrenim gören hemşirelik bölümü öğrencilerine ulaşılması hedeflenmiştir . araştırmaya katılmayı kabul eden öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturmuştur . araştırmanın verileri kişisel bilgi formu sosyal medya bağımlılık ölçeği ve gelişmeleri kaçırma korkusu ölçeği aracılığıyla toplanmıştır . veriler bilgisayar programında değerlendirilmiştir . öğrencilerin sosyal medya bağımlılık ölçeği toplam puan ortalama değeri alt ölçek puan ortalamaları ise sırasıyla meşguliyet alt boyutu için duygu durum düzenleme tekrarlama ve çatışma alt boyutu için bulunmuştur . öğrencilerin gelişmeleri kaçırma korkusu ölçeği puan ortalamasının olduğu saptanmıştır . sosyal medya bağımlılık ölçeği ve gelişmeleri kaçırma korkusu ölçeği arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki saptanmıştır . günlük sosyal medya kullanım süresi ve cep telefonunu kontrol etme sıklığına göre sosyal medya bağımlılık ölçeği ve gelişmeleri kaçırma korkusu ölçeği puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur . sağlık alanında sosyal ağların olumlu özelliklerinden faydalanılmasının ebe ve hemşirelik mesleğinin gelişimini olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir .
akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla beraber internet kullanımı da kaçınılmaz olarak artmış ve hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yer almıştır . milyarlarca kişi sosyal ağ sitelerini iletişim kurmak haberleri takip etmek eğlenmek internet tarayıcıları aracılığıyla veya mobil uygulamalar aracılığıyla oyun oynamak amacıyla kullanmaktadır . içerik paylaşma inin paylaşım sitelerinden video izleme inin internet üzerinden telefonla görüşme video görüşme amacıyla internet kullandıkları belirtilmektedir . bu sorunu yaşayan bireylerde görülen başlıca belirtiler sosyal medyada çevrim dışı kalındığı durumlarda artan huzursuzluk ve sinirlilik yapılan paylaşımın beğeni almaması halinde kendini kötü hissetme sosyal ortamlardaki gelişmeleri kaçırmamak için sürekli sosyal medya sayfasını yenileme ihtiyacıdır alınmıştır . tekrarlama ve çatışma alt boyutundan elde edilen puanlar incelendiğinde hemşirelik bölümü öğrencilerinin sosyal medyaya az bağımlı olduğu gösterilmiştir . smbö nin alt ölçekleri ve değişkenler arasındaki ilişki incelendiğinde günlük sosyal medya kullanma süresi beş saatin üzerinde olan ve cep telefonunu kontrol etme sıklığı bir saatten daha az olanların meşguliyet duygudurum düzenleme tekrarlama çatışma alt ölçeklerinden aldıkları puan ortalamalarının anlamlı şekilde yüksek olduğu belirlenmiştir . kız öğrencilerin ve cep telefonunu on yıldan daha uzun süredir kullananların meşguliyet alt ölçeğinden aldığı puan ortalamaları daha yüksek saptanmıştır diğer değişkenler ve ölçeğin alt boyutlarından alınan puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark olmadığı bulunmuştur . meşguliyet alt boyutundan elde edilen yüksek puanlar kadınların zihinsel olarak sosyal medyaya daha fazla bağlı kaldığını göstermiştir . hemşirelik bölümü öğrencilerinin günlük sosyal medya kullanım süreleri arttıkça sosyal medya bağımlılık durumu ve gelişmeleri kaçırma korkularının da arttığı sonucuna ulaşılmıştır . günlük sosyal medya kullanım süresi beş saat ve üzerinde olan öğrencilerin smbö ve gkkö nden aldıkları puan ortalamalarının daha yüksek olduğu bulunmuştur . günlük sosyal medya kullanım süresi ile sosyal medya bağımlılığı ve gelişmeleri kaçırma korkusu arasında ilişkiyi destekleyen çalışmaların olduğu görülmüştür aktan tutgun deniz gökler ve ark . bu araştırmada facebook kullanımı ile ilgili anlamlı bir sonuç bulunamazken özellikle cep telefonunu daha sık kontrol eden ınstagram kullanıcılarının sosyal medya bağımlılığı ve gelişmeleri kaçırma korkularının daha fazla olduğu sonucuna erişilmiştir . bununla birlikte katılımcıların tamamına yakını sosyal medya kullanımı ile ilişkili sağlık sorunu yaşadığını belirtmiştir .
500
214
Oryza sativa Osmyb4 geni aktarılmış transgenik patateste Osmyb4 gen ifadesinin tuzluluk toleransına etkisi
bu çalışmada osmyb geni ile transforme edilmiş patateste myb ün tuz toleransına olan potansiyel etkileri araştırılmıştır . daha önce yapmış olduğumuz bir çalışmada osmyb geni aktarılmış transgenik patates bitkilerinin yüksek konsantrasyonda tuz içeren ortamda gen aktarılmamış bitkilerden daha iyi fizyolojik gelişim gösterdiği tespit edilmiştir . bu noktadan hareketle myb ün patateste tuz toleransına etkisini araştırmak amacıyla transgenik bitkiler ve gen aktarılmamış bitkiler mm tuz stresine tabi tutularak elektrolit salınımı malondialdehit miktarı nispi su içeriği hidrojen peroksit konsantrasyonu klorofil içeriği ve prolin miktarı belirlenmiştir . bunların yanı sıra literatürde tuz stresi ile ilişkili olduğu belirtilen nac nac cdpk ve p cs genlerinin ekspresyonu gerçek zamanlı kantitatif pcr aracılığı ile incelenmiştir . biyokimyasal analizler sonucunda elde edilen veriler elektrolit salınımı prolin miktarı ve h o miktarı bakımından wt bitkiler ile tr bitkiler arasında anlamlı bir farklılık olmadığını ortaya koymuştur . rwc transgenik s hattında transgenik olmayan bitkilere kıyasla anlamlı oranda yüksek bulunmuştur . mda miktarı her iki transgenik hatta wt bitkilere kıyasla anlamlı oranda düşük bulunmuştur . qpcr analizi sonucunda elde edilen relatif ekspresyon değerleri s de nac geninin ekspresyon seviyesinin wt ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak yüksek olduğunu göstermiştir . nac ve p cs genlerinin ekspresyon seviyeleri de transgenik bitkilerde transgenik olmayanlara oranla yüksek bulunmuştur . cdpk geninin ekspresyon seviyesi ise s bitkileri ile wt bitkilerde birbirine yakın seviyede tespit edilmiştir . elde edilen veriler bir bütün olarak değerlendirildiğinde myb transkripsiyon faktörünün rwc mda miktarı ve stresle ilişkili çeşitli genlerin ekspresyon seviyesini etkilemek suretiyle tuz stresi tolerans mekanizmasında rol oynayabileceğine işaret etmiştir .
biyotik ve abiyotik stres faktörleri bitki gelişimini önemli ölçüde sınırlandırmakta ve tarımda büyük verim kayıplarına yol açmaktadır . tuz stresine maruz kalan bitkiler genotipik farklılıklara bağlı olarak çok farklı cevaplar verirler . bu tfler primer ve sekonder metabolizma hücre akıbeti ve kimliği gelişme ve biyotik abiyotik stres cevabı gibi bazı bitkiye özgü proseslerin kontrol edilmesinde önemli rol oynarlar belirlenmiştir . bu süre sonunda örneklerin elektrolit salınım miktarı kondüktivite metre ile ölçülmüş ve c değeri olarak kaydedilmiştir . c de dakika inkübe edildikten sonra . ml n perklorik asit ilave edilerek reaksiyon durdurulmuştur . daha sonra bir tüpe sırasıyla . ml asit ninhidrin . ml lık asetik asit . ml lük sülfosalisilik asit ve . ml süpernetant ilave edilmiştir . stres uygulamasından hemen önce alınan örnekler kontrol olarak kullanılmıştır . şekil de su kültüründe büyütülen bitkiler gösterilmektedir . şekil incelendiğinde wt ve tr bitkilerin tuz stresi uygulamasından önce morfolojik özellikleri bakımından benzer olduğu görülmektedir . su kültüründe gün büyütülen bitkilere mm tuz uygulandıktan sonra wt ve tr bitkilerin yapraklarından örnekler alınmıştır . elde edilen sonuçlar rwc nin s de transgenik olmayan bitkilere kıyasla anlamlı oranda yüksek olduğunu göstermiştir . bu durum transgenik bitkilerde ekspres edilen myb transkripsiyon faktörünün tuz stresi tolerans mekanizmasında rolü olan bazı genlerin regülasyonunda rolü olabileceğine işaret etmektedir . myb transkripsiyon faktörü r r myb alt ailesine dahil tflerden biridir . s ve m transgenik hatlarında stres sonrasında kontrol bitkilerine oranla daha düşük mda seviyelerinin tespit edilmiş olması myb transkripsiyon faktörünün bu bitkileri tuz stresinin olumsuz etkilerine karşı korumada rolü olabileceğini göstermektedir . bu durum transgenik bitkilerdeki osmyb ifadesinin bitki türüne bağlı olarak farklı etkiler oluşturabileceğine işaret etmektedir . yapılmış olan çalışmada m transgenik hattına ait bitkilerdeki klorofil miktarı wt bitkiler ile aynı bulunmuştur . bu çalışmada myb transkripsiyon faktörünü yüksek seviyede ifade eden s hattına ait bitkilerde nac gen ifadesinin wt bitkilere oranla daha yüksek tespit edilmiş olması abiyotik stres koşullarında transgenik bitkilerin toleransının daha yüksek olabileceğine işaret etmektedir . yapılmış olan çalışmada cdpk geninin ekspresyon seviyesi s bitkileri ile wt bitkilerde birbirine yakın seviyede tespit edilmiştir .
471
251
Küresel Tütün Kullanımı Salgını ve Kontrolü
tütün salgını dünyanın şimdiye kadar karşılaştığı en büyük halk sağlığı tehditlerinden biridir ve yılda milyondan fazla insanın ölümüne yol açmaktadır . bu ölümlerin milyondan fazlası doğrudan tütün kullanımının bir sonucu iken yaklaşık . i sigara içmeyenlerin pasif olarak sigara dumanına maruz kalmasının sonucudur . dünya genelinde milyar kişi tütün ve tütün ürünü kullanmaktadır ve sigara içenlerin yaklaşık i düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşamaktadır . dünya sağlık örgütü tütün kontrolü çerçeve sözleşmesi şubat te yürürlüğe girmiştir ve dünya nüfusunun ından fazlasını kapsayan ülke tarafından kabul edilmiştir . dsö tkçs kişilerin en yüksek sağlık standardına sahip olma haklarını teyit eder uluslararası sağlık işbirliği için yasal boyutlar sağlar ve uyum için yüksek standartlar belirler . dünya sağlık örgütü yılında dsö tkçs nin temel talep azaltma hükümlerinin uygulanmasını ölçeklendirmek için pratik maliyet etkin bir yol haritası sunmuştur mpower . her bir mpower politika önerisi dsö tkçs nin en az bir hükmüne karşılık gelir . altı mpower politika önerisi şunlardır tütün kullanımı ve koruyucu politikaları izlemek insanları pasif sigara dumanı etkileniminden korumak sigarayı bırakmak için uygun yardım önermek tütünün zararları konusunda uyarmak tütün ürünlerinin reklam tanıtım ve sponsorluğunu kısıtlama konusunda var olan mevzuatı güçlendirmek ve tütün üzerindeki vergiyi artırmak . dünya nüfusunun unu temsil eden dünya genelindeki ülkelerin üçte ikisinde ulusal düzeyde genç ve yetişkin sigara kullanım anketlerini en az yılda bir tekrar ederek tütün kullanımını izlemektedir . dünya nüfusunun ünü temsil eden sadece ülkede sigara bırakmaya yardımcı olmak için tam veya kısmi maliyet kapsamına sahip ulusal ve kapsamlı sigara bırakma hizmetleri mevcuttur . dünya nüfusunun sini temsil eden ülke sigara paketleri üzerinde resimli sağlık uyarılar için en iyi uygulamayı yapmaktadır . dünya nüfusunun yaklaşık ü son yılda en az bir tane güçlü tütün kullanımı karşıtı kitle iletişim kampanyası düzenleyen ülkede yaşamaktadır . dünya nüfusunun ini temsil eden sadece ülke her türlü tütün reklamı tanıtım ve sponsorluğunu tamamen yasaklamıştır . dünya nüfusunun unu oluşturan sadece ülke tütün ürünlerine vergiler getirmiş böylece sigara perakende satış fiyatının inden fazlasını vergiler oluşturmuştur .
günümüzde tütün kullanımı iskemik kalp hastalığı kanser inme ve solunum yolu hastalıkları dahil olmak üzere pek çok hastalıktan ölme riskini artırmaktadır ve dünyanın tek başına en önemli önlenebilir ölüm nedeni ve halk sağlığı sorunudur . tütün kullanımı dünya genelinde her yıl yaklaşık milyon kişinin ölümüne neden olmaktadır . tütün tüketicisine zarar veren yegane yasal üründür bilindiği üzere kullanıcılarının yarısını öldürmektedir . bununla birlikte tütün kullanımı bütün dünyada oldukça yaygın bir davranıştır . dünya genelinde milyonu erkek ve milyonu kadın olmak üzere yaklaşık milyar kişi sigara içmektedir . sigara fiyatlarının ucuz oluşu yaygın ve saldırgan pazarlama teknikleri tütün kullanımının tehlikeleri hakkındaki bilgi yetersizliği ve tütün kullanımına karşı etkili politikaların olmayışı bunda rol oynamaktadır . tütün ürünlerinin içerikleri ile ilgili düzenleme iii . tütün ürünlerinin paketlenmesi ve etiketlenmesi v . öğretim iletişim eğitim ve toplumsal bilinç vi . dsö çerçeve sözleşmesine taraf olan ülkeler tütün salgınına karşı mücadeleye katılarak ülkelerindeki halkın sağlığını koruma konusunda söz vermişlerdir . ülkelere bu yönde yardım etmek amacı ile dsö yılında mpower paketini hazırlamıştır . bu pakette tütün kontrol politikası olarak en etkili politika ele alınmaktadır vergileri ve fiyatı artırmak reklam tanıtım ve sponsorluğu yasaklamak toplumları pasif sigara dumanı etkileniminden korumak herkesi sigaranın tehlikeleri konusunda uyarmak sigarayı bırakmak isteyenlere yardım etmek salgını ve koruyucu uygulamaları titizlikle izlemek . mpower ı desteklemek üzere dsö ve küresel ortakları tütün kullanımına bağlı hastalık ve ölümlerle ekonomik hasarları durdurma çabalarında ülkelere yardımcı olabilmek için yeni kaynaklar yaratmaktadır . yılı itibariyle dsö ne üye devletlerin yaklaşık üçte ikisi bu oran dünya nüfusunun ünü oluşturmaktadır üstte belirtilen mpower politikalarının birini en iyi şekilde uygulamıştır . türkiye yılından bu yana bu politika paketinin tümünü birden uygulayan dünya genelindeki ilk ve tek ülkedir . tütün kullanımı ve buna bağlı etkiler konusundaki değerlendirmeler güçlendirilmelidir . gelir düzeyinden bağımsız olarak bütün ülkeler sigarasız ortam ile ilgili yasaları etkili şekilde uygulayabilirler . dünyada ülkede sigara paketleri üzerinde resimli uyarı yasal zorunluluktur . yılında avustralya sigara paketlerinde tek tip paket uygulamasına geçmiştir . halen dünya nüfusunun ancak i tütün reklam tanıtım ve sponsorluğu konusunda kapsamlı yasakların olduğu ülkelerde yaşamaktadır . dünyadaki çocukların yaklaşık yarısı tütün ürünlerinin ücretsiz olarak dağıtılmasının yasak olmadığı ülkelerde yaşamaktadır . vergilerin dolayısı ile sigara fiyatının artırılması sigara kullanımını azaltmada en etkili yoldur . bu uygulama ayrıca sigara içenlerin de sigarayı bırakmasına yardımcıdır . vergilerin artırılması yoluyla tütün kontrolü amacı ile kullanılmak üzere maddi kaynak sağlanabilir bu kaynak halk sağlığı ile ilgili diğer alanlarda ve sosyal programlarda da kullanılabilir . tütün endüstrisi de özellikle bu ülkeleri hedef almakta ve bu ülkelere yönelik pazarlama ve tanıtım yapmaktadır . bu hedefler arasında yılına kadar bulaşıcı olmayan hastalıklar kaynaklı erken ölümlerin azaltılması ve yaş ve üstü bireylerde mevcut tütün kullanımı prevalansının yılında azaltılması küresel hedefleri de bulunmaktadır . maddesine uygun olarak bütün kapalı işyerlerinde toplu taşıma araçlarında kamuya açık kapalı alanlarda ve gerekli diğer kamusal alanlarda dumansız ortamlar sağlanması amacıyla mevzuat çalışması yürütmeye dsö tkçs nin . maddesine ve . maddesine uygun olarak tütün reklamlarına promosyonuna ve sponsorluğuna kapsamlı yasakları uygulamaya dsö tkçs nin . maddesine uygun olarak tütün ürünlerinin tüketimininazaltılması amacıyla bütün tütün ürünlerine uygulanan vergileri artırmaya küresel izleme çerçevesinin göstergelerine göre özellikle gençlerin sigaraya başlama oranları ve mevcut tütün kullanım oranları olmak üzere tütün kullanımının izlemeye ve dsö tkçs nin . ancak bu durumun çözümü için bir ilaç veya aşının keşfedilmesi gerekmemektedir . vatandaşlarının sağlığını korumak için yapmaları gereken yukarıda sözü edilen yöntemleri uygulamaya koymalarıdır .
610
329
ÖRTÜALTINDA YETİŞTİRİLEN BAZI YENİ MUZ ÇEŞİT/KLONLARIN FİZİKO–KİMYASAL ÖZELLİKLER AÇISINDAN KIYASLANMASI1
ülkemiz muz yetiştiriciliğinde ağırlıklı olarak dwarf cavendish ve grand nain çeşitleri kullanılmaktadır . dünyada ise cavendish grubu altında yer alan çok sayıda çeşit klon mevcuttur . bu çeşit ve klonların adaptasyon amaçlı subtropik koşullarda da denenmesinin muz yetiştiriciliğine önemli katkı sağlayacağı düşünülmektedir . bu nedenle planlanan bu çalışmada örtüaltında ülkemiz için yeni olan bazı muz çeşit klonların meyve fiziko kimyasal ve renk özellikleri dwarf cavendish çeşidi ile kıyaslanmıştır . incelenen fiziko kimyasal özellikler açısından denenen tüm çeşit klonların dwarf cavendish çeşidinden daha iyi sonuç verdiği saptanmıştır . bununla birlikte çeşit klonlar arasında meyve kalite özellikleri açısından ilk sırada ma klonu tavsiye edilmiş bunu jobo ve cv klonları izlemiştir .
muz ekvatorun kuzey ve güneyinde tropik koşullarda yoğun olarak yetiştiriciliği yapılan bir meyve türüdür . bu ilçelerden anamur ve bozyazı da muz yetiştiriciliği genellikle örtüaltında alanya ve gazipaşa da ise açık ve örtüaltında yapılmaktadır . son yıllarda örtüaltı muz üretim alanlarında önemli artışlar kaydedilmiştir . ülkemizde diğer birçok meyve türü ile kıyaslandığında muzda çeşit sayısı azdır . ülkemizde ve dünyada bazı muz çeşitleri ile ilgili olarak yürütülen adaptasyon çalışmalarına ilişkin sonuçlara aşağıda kısaca yer verilmiştirgalán saúco ve ark . kanarya adaları nda iki farklı dikim sıklığında beş vejetasyon süresince üç farklı muz çeşidinin subtropik koşullarda göstermiş olduğu performansları değerlendirmişlerdir . araştırma sonucunda incelenen tüm kalite kriterleri açısından örtüaltında williams ve grand nain çeşitlerinin dwarf cavendish den daha iyi sonuç verdiğini bildirmişlerdir . bu çalışmada ülkemizde örtüaltında yetiştirilen dwarf cavendish muz çeşidinin meyve fiziko kimyasal ve renk özellikleri williams ve üç yeni muz klonu ile kıyaslanmıştır . araştırma antalya ilinin alanya ilçesinin kargıcak beldesinin arık yazı mevkiinde yan yüksekliği m ve çatı yüksekliği . m plastik serada ve yılları arasında iki vejetasyon süresince yürütülmüştür . bitkiler sıra arası m ve sıra üzeri . m olacak şekilde dikilmişlerdir . denemede materyal olarak ülkemizde ticari olarak yetiştiriciliği yapılan dwarf cavendish muz çeşidi ile cırad araştırma istasyonu kanalı ile yine fransa dan getirtilen meristem kültürü ile çoğaltılmış williams muz çeşidi ile ma jobo ve cv muz klonları kullanılmıştır . serada damla sulama sistemi kullanılmış ve laterallar her sıraya sağ ve sol tarafa hat olacak şekilde döşenmiştir . derimi yapılan hevenklere saat süreyle ppm etilen gazı uygulanmıştır . olgunlaştırma de oransal nemde gerçekleştirilmiştir . araştırma tekerrürlü ve her tekerrürde meyve olacak şekilde yapılmış ortalamaların değerlendirilmesinde lsd testi kullanılmış tüm istatistiksel analizler sas istatistik paket programında yapılmıştır . farklı muz çeşit klonlarında saptanan parmak ağırlığı parmak çevresi ve parmak uzunluğu değerlerine ilişkin bulgular çizelge de verilmiştir . parmak çevresi değeri parmak ağırlığında olduğu gibi en düşük dwarf cavendish çeşidinde kaydedilmiş ve bunu . cm ile cv klonu izlemiştir . en düşük parmak uzunluğu değeri ise cm ile incelenen diğer iki kriterde olduğu gibi dwarf cavendish çeşidinde belirlenmiştir . en yüksek meyve kabuk ağırlığı ise parmak ağırlığı ve uzunluğu açısından en iyi sonucu veren jobo klonunda belirlenmiştir . tüketici açısından önemli bir kriter olan meyve eti oranı çeşit klonlara göre değişmekle beraber . ile . arasında belirlenmiştir . çeşit klonlara göre değişen c değeri . ile . arasında değişim göstermiştir . bulgularımız rengin sarılığı açısından en iyi sonucun williams çeşidi ile ma ve cv klonlarından elde edildiğini göstermektedir . bu çeşit klonlara ait morfolojik ve verim bileşenlerine ilişkin özellikler güven ve gübbük tarafından yürütülen başka bir çalışmada değerlendirilmiştir . gübbük ve pekmezci tarafından farklı muz çeşitleri ile yürütülen çalışmada parmak uzunluğu değerlerinin bulgularımızda olduğu gibi çeşitlere göre farklılık gösterdiği kaydedilmiştir . muzda tüketici tercihi açısından önemli olan kabuk kalınlığı meyve eti oranı ve sçkm miktarı açısından çeşit klonlara göre farklı sonuçlar elde edilmiştir .
504
131
BOLU KOŞULLARINDA AÇIKTA VE ÖRTÜ ALTINDA TÜPLÜ ARMUT FİDANI ÜRETİMİ
bu araştırma yılında abant izzet baysal üniversitesi bolu meslek yüksekokulu araştırma sahasında yürütülmüştür . bu çalışmada deveci akça ve williams armut çeşitleri iki yaşlı çöğür ve ohf anaçları üzerine yongalı göz aşısıyla sera içi ve dış ortamda aşılanmıştır . tüm aşılar mayıs tarihinde yapılmıştır . çalışma sonucunda aşı tutma oranı ve aşı sürme oranı . arasında değişiklik göstermiştir . bu parametrelerde deveci ve akça armut çeşitlerinin sera içerisinde ohf anacı üzerine aşılanmasından en iyi sonuç williams armut çeşidinin dış ortamda çöğür anacı üzerine aşılanmasından en düşük sonuç alınmıştır . aşı sürgün uzunlukları . . cm ve aşı sürgün çapları . . mm arasında değişiklik göstermiştir . bu parametrelerde akça ve williams armut çeşitlerinin dış ortamda ohf anacı üzerine aşılanmasından en iyi sonuç deveci armut çeşidinin sera içerisinde çöğür anacı üzerine aşılanmasından en düşük sonuç alınmıştır . denemede dış ortamda daha iyi sonuçlar alınmasına dış ortama göre sera içerisindeki sıcaklığın daha yüksek olması ve sulamanın yetersizliği sebep olmuştur .
armut fidan üretiminde yaygın olarak göz aşıları kullanılmaktadır . bunun sonucu olarak da üreticilere türk tarımına ve bölge çiftçisinin sosyo ekonomik yapısıyla birlikte ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir . bu çalışma yılları arasında abant izzet baysal üniversitesi bolu meslek yüksekokulu bahçe tarım programına ait deneme bahçesinde ve plastik serada yürütülmüştür . ağırlıklı olarak karadeniz bölgesinin iklimi görülmesine karşın coğrafi konumu farklı yüzey şekilleri ve rakım farklılığı nedenleri ile marmara ve iç anadolu bölgelerinin iklim özellikleri de görülmektedir . anaçlar aşı öncesinde çıplak köklü olarak alınıp tüplere dikilmiş ve aşılamalar tüplü anaçlar üzerinde yapılmıştır . kalem olarak yörede en fazla yetiştiriciliği yapılan deveci akça ve williams olmak üzere farklı armut çeşidi kullanılmıştır . çeşitlere ait bir yıllık odunlaşmış kalemler sakarya ili geyve ilçesinden mart başında alınmış ve mantar enfeksiyonlarına karşı fungusitle ilaçlanmıştır . aşılamadan bir gün önce depodan kalemler çıkarılarak serin bir yerde su dolu kovaların içerinde bekletilmiş ve daha sonra aşılama işlemine geçilmiştir . aşılar sera içi ve dış ortamda mayıs tarihinde yapılmıştır . yongalı göz aşısı hartmann ve arkadaşlarının bildirimlerine göre yapılmıştır . verilerin varyans analizine uygunluğunu test etmek amacıyla kruskal wallis tek örnek testi uygulanmış olup özelliklerin tamamının normal dağılışa uygun olduğu anlaşılmıştır . bolu ili günlük ortalama sıcaklık değerleri . . arasında oransal nem değerleri ise . . arasında değişmiştir . aşı tutma oranına aşılama ortamı hariç diğer faktörler ve interaksiyonun etkisi önemli bulunmuştur . bunun yanında köksal ve kantarcı küden küden ve gülen ve pektaş ve ark . farklılık göstermiştir . aşı sürgünlerinin vejetasyon boyunca gelişim hızlarını tespit etmek amacıyla aşılamadan gün sonra gün aralıklarla vejetasyon sonuna kadar aşı sürgün uzunluğu ve çapı ölçülmüştür . aşı sürgün gelişimi çeşit ve anaçlar bazında da birbirine yakın tarihlerde gerçekleşmiş ve en fazla ohf anacına aşılı williams ve akça çeşitlerinde sürgün gelişimi tespit edilmiştir . vejetasyon boyunca aşı sürgün gelişimi ile ilgili veriler sonucunda aşılamadan yaklaşık gün sonra cm ile cm arasında aşı sürgünleri . mm ile . mm arasında ise aşı sürgün çapları oluşmuştur . şöyle ki araştırıcılar tüm aşı kombinasyonlarında sürgün gelişimlerinin haziran tarihinde artmaya başladığını ağustos tarihine kadar normal hızla arttığını bu tarihten ekim tarihine doğru duraklama gösterdiğini ve kasım tarihinde tamamen durduğunu bildirmektedirler . sera içi aşılamalarında düşük sonuçların sera içi ani sıcaklık değişimi sera içi oransal nem oranı düşüklüğü ve serada ışıklanmaya engel unsurların oluşması gibi faktörlerden kaynaklandığını düşünmekteyiz . araştırmada uygulanan yongalı göz aşısı anaçta kabuk kalkmadığı dönemde kolay ve seri yapılması ve aşı başarısının yüksek olması nedenleriyle bu aşı tipinin armut fidan üretiminde rahatlıkla uygulanabileceğini bize göstermiştir .
499
155
Anne Baba Tutumlarının Çocukların Sosyal Becerileri Üzerindeki Etkisi
aile çocukların yaşama dair ilk deneyimlerini edindikleri büyüyüp geliştikleri ve toplumsal davranışları öğrendikleri ortamdır . bu araştırma ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarının çocukların sosyal becerileri üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır . araştırmanın evrenini mersin ili merkez yenişehir ve mezitli ilçelerindeki okul öncesi dönem çocukları araştırma örneklemi ise bu ilçelerdeki okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden yaş grubu çocuk oluşturmaktadır . bu çocuklardan u yenişehir ilçesinde ü mezitli ilçesinde okul öncesi eğitim almaktadır . araştırmada araştırmacı tarafından hazırlanmış olan aile bilgi formu çocuk yetiştirme tutum ölçeği ve sosyal becerileri değerlendirme ölçeği kullanılmıştır . araştırma sonucunda anne babaların çocuk yetiştirme tutumlarının çocukların sosyal becerileri üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir .
anne babalar çocuklara çeşitli fiziksel sosyal ve duygusal ortam yaratarak çocukların gelişimini ve öğrenmesini destekleyen çocukların hayatındaki ilk öğretmenleridir . anne babaların çocuğa uyarıcı ortam sunmasında ve çocuğun gelişimine yön vermesinde onların çocuk yetiştirme tutumları oldukça önemlidir . aile fizyolojik olduğu kadar ekonomik ve sosyal yönleriyle de çocuğa şekil vermekte ve çocuğun kişisel sosyal uyumunda aktif rol oynamaktadır . çocuk doğumdan itibaren sürekli olarak ailenin inançları değerleri gelenekleri tutumları ve uygulamalarından etkilenmektedir . anne babanın çocukla olan etkileşimi çocuğun aile içindeki yerini belirlemektedir . ana babaların çocuklarla olan duygusal ilişki boyutu çocuğu merkez alan kabul edici tutumdan reddedici tutuma kadar uzanan bir yelpazede farklılaştığı görülür . sosyal olgunluk bir kimsenin anlayış duygu tutum beceri gibi özellikler bakımından içinde yaşadığı toplumun beklentileri doğrultusunda gösterdiği olgunluktur . yaşam boyu gelişen sosyal yeterlilik olumlu etkileşimi zaman içinde farklı durumlarda sürdürürken kişisel amaçları gerçekleştirme becerisidir . bu araştırmanın genel amacı ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarının çocukların sosyal becerileri üzerindeki etkisini incelemektir . betimsel araştırmalar bir konu hakkındaki durumu araştırmak ve belirlemek amacıyla yapılmaktadır . mersin iline bağlı merkez yenişehir ve mezitli ilçelerinde bulunan resmi okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden yaş grubu çocuklar araştırma evrenini oluşturmaktadır . araştırmanın örneklemini ise çocuk ve ebeveynleri oluşturmuştur . bu çocuklardan u yenişehir ilçesinde ü mezitli ilçesinde okul öncesi eğitim almaktadır . araştırmada araştırmacı tarafından hazırlanmış olan bilgi formu çocuk yetiştirme tutum ölçeği ve sosyal becerileri değerlendirme ölçeği kullanılmıştır . bilgi formu araştırmacı tarafından uzman görüşleri doğrultusunda hazırlanmış olup çocukların yaş ve cinsiyet gibi demografik özelliklerine yönelik sorulardan oluşmaktadır . çocuk yetiştirme tutum ölçeği yaş arasında çocuklara sahip ailelerin çocuk yetiştirme tutumlarını değerlendirmek amacıyla kılınç tarafından geliştirilmiş olup maddeden oluşmaktadır . ölçeğin cronbach alfa güvenirlik katsayısı . iki yarım güvenirlik katsayısı . ve test tekrar test güvenirlik kat sayısı . bulunmuştur . uygulama eğitim öğretim yılı bahar yarıyılında gerçekleştirilmiştir . öğretmenlere araştırma hakkında önceden bilgilendirilmiş ve araştırmaya katılmak isteyen öğretmenlerden her bir çocuk için sosyal beceri ölçeği doldurmaları istenmiştir . elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılmış olup çocukların yaşlarına göre sosyal becerilerinin farklılaşıp farklılaşmadığı tek yönlü varyans analizi ile çözümlenmiştir . gruplar arasında anlamlı farklılık düzeyi kabul edilmiştir . toplanan veriler spss . paket programında değerlendirilmiştirçocukların sosyal beceri ölçeği toplam puanlarına ilişkin betimsel istatistikler incelendiğinde yaş grubunda çocuğun ortalama sosyal beceri ölçeği toplam puanı . yaş grubunda çocuğun sosyal beceri ölçeği toplam puanı . yaş grubunda çocuğun sosyal beceri ölçeği toplam puanı . olduğu belirlenmiştir . bu araştırma ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumlarının çocukların sosyal becerileri üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır . bu doğrultuda ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutum puanlarının sosyo ekonomik ve kültürel düzeylere göre farklılaşıp farklılaşmadığına yönelik çalışmalar planlanabilir . yaşokul öncesi dönem resimli çocuk kitaplarında yer alan baba figürünün arasındaki çocukların yaşlarının sosyal gelişimine etkisinin incelenmesi amacıyla farklı sosyo ekonomik düzeydeki bölgelerde farklı yaşlardaki gruplarla ve daha büyük örneklem gruplarıyla daha kapsamlı çalışmalar yapılabilir .
472
103
YEREL YÖNETİMDE ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞIN ÖRGÜTSEL VATANDAŞLIK DAVRANIŞI VE İŞTEN AYRILMA NİYETİYLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ
bu çalışmada yerel yönetimlerden biri olan belediye çalışanları arasında örgütsel bağlılığın örgütsel vatandaşlık davranışı ve işten ayrılma niyetine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır . bu kapsamda büyükşehir belediyesinde memur kadrolarında görev yapan çalışandan veri toplanmıştır . veri toplama aracı olarak kullanılan anket formunda örgütsel bağlılık örgütsel vatandaşlık ve işten ayrılma niyeti ölçekleri kullanılmıştır . çalışmada elde edilen bulgulara göre örgütsel bağlılık ile işten ayrılma niyeti arasındaki ilişki negatif yönlüdür . örgütsel vatandaşlık davranışı ile işten ayrılma niyeti arasında ilişki bulunmamaktadır . duygusal bağlılık ve normatif bağlılığın örgütsel vatandaşlık davranışını pozitif yönde etkilediği belirlenmiştir . örgütsel bağlılıktan duygusal bağlılığın işten ayrılma niyetini ise negatif yönde etkilediği belirlenmiştir .
günümüz çalışma hayatında örgütler amaç ve hedeflerine ulaşmak için mesleki ve kurumsal hafızası olan nitelikli çalışanlara ihtiyaç duymaktadır . ülkemizde çalışma hayatı kamu ve özel sektör olmak üzere ikiye ayrılmıştır . bu çalışmada ilk olarak örgütsel bağlılık örgütsel vatandaşlık davranışı ve işten ayrılma niyeti kavramları özetlenmektedir . sonrasında ise yerel kamu hizmetini yürüten bir büyükşehir belediyesi nde sayılı devlet memurları kanunu na tabi görev yapan çalışanların örgütsel bağlılığın örgütsel vatandaşlık davranışı ve işten ayrılma niyeti üzerine olan etkisi incelenmiş ve literatürde yapılan benzer çalışmalar ile karşılaştırılmıştır . başka bir tanıma göre ise bireyin içinde bulunduğu örgütün amaç ve değerlerini kabul etmesi bu doğrultuda çaba sarf etmesi ve örgütte kalma arzusudur . davranışsal bağlılık alanındaki araştırmacılar çalışanın örgüte bağlanmasının örgütün hedef ve amaçlarına veya diğer örgüt çalışanlarının ötesinde çalışanın daha önceki çalışma hayatları ve çalışma hayatına başlamadan önceki davranışları ile ilgili olduğu belirtirler . buna göre puan ortalamaları incelendiğinde evli olanlarda devam bağlılığı bekar olanlara göre daha fazladır . vicdanlılık ile duygusal bağlılık arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki normatif bağlılık arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki örgütsel bağlılık arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki bulunmaktadır . salehi gholtash waris gürbüz köse vd . ng ve feldman ise örgütte çalışma süresinin örgütsel bağlılıkla örgütsel vatandaşlık davranışı arasındaki ilişkiyi hem anlamlı hem de ters yönlü etkilediğini belirtmiştir . ayrıca bağlılığın işten ayrılma niyetini negatif yönde etkilediği görülmüştür .
462
99
KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİNİN SUÇ ORANLARINA ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: ANKARA/ALTINDAĞ ÖRNEĞİ
yoğun göç baskısı altında ezilen kentler artan konut talebine kısa zamanda cevap veremeyerek eğreti yerleşim yerlerinin ortaya çıkmasına sahne olmaktadırlar . bu eğreti yerleşim yerleri zamanla yoğun ve heterojen nüfus yapıları sosyo ekonomik yetersizlikleri altyapı ve sosyal donatı eksikliği gibi nedenlerle suç işlemek için cazip alanlar haline gelmektedir . sosyal kontrolün zayıf ve doğal gözetim mekanizmalarının yetersiz olduğu kent içi çöküntü ve gecekondu bölgeleri böylece suç çeteleri için adeta bir karargaha dönüşmektedir . bu çalışma ile ankara ili altındağ ilçesinde gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projelerinin bölgedeki suç oranlarını ne şekilde etkilediği ortaya koyulmaya çalışılmıştır . bunun için de öncelikle kentsel suçların nedenleri gelişimi kent suç ilişkisi ve kentsel suçlarla mücadele için kullanılabilecek kentsel dönüşüm uygulamaları betimsel analiz yöntemi ile açıklanmaya çalışılmıştır . daha sonra ankara il emniyet ve altındağ ilçe emniyet müdürlüğü nden elde edilen ve yıllarına ait suç istatistikleri veri analizi yöntemi kullanılarak karşılaştırmalı olarak incelenmiştir . yapılan araştırma sonucunda ise bölgede gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projelerinin kentsel suçlar üzerindeki etkinliğinin sınırlı kaldığı kentsel dönüşüm projeleri ile kentsel suçların azaltılmasına yönelik olan hedeflerin bölge özelinde tam olarak gerçekleştirilemediği anlaşılmıştır .
kentler tarih boyunca çeşitli kültür ve medeniyetlerin ortaya çıkarak gelişip kök saldığı yerler olmuştur . ayrıca ilçede kentsel dönüşüm projeleri suç oranlarının yüksek olduğu adı suç ile anılan ve ilçenin suç karakteristiğini doğru olarak yansıtabilecek gecekondu mahallelerinde gerçekleştirilmiştir . böylece kentsel dönüşüm projelerinin gerçekleştirildiği alanlar ilçedeki suç desenini oluşturması bakımından ilçenin tamamı için anlamlı bir örneklem luşturmuştur . bu ilişki biçimi toplumda kişiyi yalnızlığa nemelazımcılığa ve güvensizliğe itmektedir . kentsel suçlara etki eden demografik unsurlar çoğunlukla göç ve genç nüfusun çokluğuyla açıklanmaktadır ortaya çıkmaya başladığı söylenilebilir . merkezi hükümetin kentlere göçü özendirici politikaları sonucunda yaşanan büyük ölçekli göçler sonucunda ankara da gecekondulaşma süreci iki yönde gelişim göstermiştir . li yıllara gelindiğinde ankara nın nüfusu bir milyonu bulmuş yılında yapılan imar planı da yetersiz kaldığından çarpık yapılaşma kentin her tarafını sarmıştır . sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunun çıkarılması ile bentderesi aktaş çinçin bağları doğantepe gökçenefe şükriye ve başpınar mahallelerinde kamu öncülüğünde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmiştir . diğer toki uygulamalarında da olduğu gibi dikey yapılaşmanın benimsendiği doğantepe kentsel dönüşüm projesi ile doğal gözlem imkanı sağlayan fiziksel şartların kentsel suçlar ve olağan suçlular için elverişli ortamları ortadan kalktığını söylemek mümkündür . çalışma suç istatistiklerine dayanmakla birlikte elde edilen istatistiklerin sağlıklı sonuç vermeleri diğer değişkenlerin sabit kalması halinde mümkündür . topluma karşı işlenen suçlarda yılında önceki yıla göre lık bir azalış söz onusudur . söz konusu bölgede suça neden olan başlıca fiziksel özellikler arasında ise terk edilmiş bina ve alanların varlığı gözetimden uzaklık yetersiz aydınlatma suçun merkezi olarak bilinen bir yer haline gelmesi formel ve enformel denetleme sistemlerinden yoksunluk atıl durumda kalan metruk alanlar kentsel fonksiyonel uyumsuzluklar ve alandaki kör noktalar gelmektedir . bölgenin heterojen yapısı sanayi sonrası kent içi çöküntü bölgesi durumunda kalması ve disorganize yapısı sosyal organizasyonsuzluk kuramında belirtilen özelliklerle örtüşmektedir . diğer taraftan kentsel dönüşümün gerçekleştirildiği bölgeler gerek yerel gerekse ulusal basında suçluların yoğun olarak yaşadıkları yerler olarak haberlere konu edilmiştir . gerçekleştirilen projeler kapsamında bölgede birçok gecekondu yıkılmış bunların yerine çok katlı bloklar inşa edilmiştir .
526
173
HOMOJEN ŞARJ SIKIŞTIRMA ATEŞLEMELİ (HCCI) BİR MOTOR İÇİN EKSERJİ ANALİZİ
homojen dolgulu sıkıştırma ile ateşlemeli motorlar konvansiyonel buji ile ateşlemeli ve sıkıştırma ile ateşlemeli motorlar ile karşılaştırıldığında yüksek ısıl verim çok düşük nox ve pm emisyonları ve düşük ısı kayıpları gibi birtakım avantajlara sahip olduğu bilinmektedir . bundan dolayı hccı motorlarda silindir dışarısında oluşturulmuş hava yakıt karışımı silindir içerisine hemen hemen homojen bir şekilde alınıp sıkıştırılmakta hava yakıt karışımının sıcaklığı tutuşma sıcaklığına ulaştığında silindirin bütün bölgelerinde eş zamanlı olarak yanma başlamaktadır . ancak karışımın eşzamanlı olarak bütün silindirde aniden yanması özellikle yüksek motor yüklerinde basınç artış oranının çok yükselmesini sağlamakta ve bu durum vuruntuya neden olmaktadır . düşük motor yüklerinde ise aşırı fakir karışımdan dolayı ateşlenememe problemleri oluşmaktadır . bu problemlerden dolayı hccı motorlar henüz ticari olarak doğrudan kullanılamamaktadır . bu çalışmada hccı motoru ekserji analizi yöntemiyle incelenmiştir . farklı motor hızında yapılan deneylerde yakıt ekserjisine göre yüzdesi ortalama olarak egzoz ekserjisinin . sog utma suyu ekserjisinin . radyasyon ekserjisinin . efektif güç ekserjisinin . ve ekserji kaybının . olduğu bu çalışma ile elde edilmiştir .
daha spesifik bir tanımda dizel motor oksijen içeren bir gazın yüksek basınç ve sıcaklığa ulaşmak için sıkıştırılması ve böylece silindire enjekte edilen yakıtın tutuşması ve patlaması prensibi ile çalışan bir motordur . bu nedenle benzinli motorların aksine ateşleme için buji gerektirmez . diesel kömür tozu da dahil olmak üzere çeşitli yakıtların kullanımı için motoru tasarladı . ayrıca hccı motorlarında kullanılan yakıtların fiziksel ve kimyasal özellikleri yanma aşamalarını doğrudan etkilediği için araştırmacılar farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip yakıtların kullanımıyla ilgili ayrıntılı çalışmalar yürütmektedir . silindire çekilen havanın anlık sıcaklığı silindire kalan egzoz gazı miktarı ve sıcaklığı silindir duvarlarının sıcaklığı ve piston başlığı gibi birçok parametrede ortaya çıkan değişkenler döngülerin arasındaki farkı gösterir . yapay sinir ağları ölçümlerden elde edilen verilerin daha doğru değerlendirilmesi için yaygın olarak kullanılmaktadır . hccı motorları yaklaşık yıl önce farklı bir yanma olayı olarak tanımlandı . bu çalışma homojen şarj sıkıştırma ateşlemeli motorlar yüksek ısıl verim çok düşük nox ve pm emisyonları ve geleneksel buji ateşlemeli ve sıkıştırma ateşlemeli motorlara kıyasla daha iyi enerji verimi ve ekserji bilançosu oluşturarak literatüre katkı sunmayı amaçlamıştır . motor soğutma suyu debileri ise ms . h eşitliğinden yararlanarak bulunur . qr qy toplam kayıp enerjiler içerisindeki kayıp enerjilerin değişimi dizel yakıtı için grafik da verilmiştir . motor hızına bag lı olarak enerji yüzdelerinin değişimi dizel için grafik da görülmektedir . dizel yakıtı için motor hızına bag lı olarak kayıp enerjilerinin yüzdelerinin değişimi grafik da görülmektedir . tam yükte farklı motor hızında yapılan deneyler de kayıp enerji içindeki en yüksek yüzde enerji kaybının ortalama olarak . ile radyasyon ısısından kaynaklandığı tespit edilmiştir . kayıp ekserji içindeki ekserji kayıplarından kaynaklanan ekserji dağılımı da olarak ayrı ayrı belirlenmiştir . elde edilen sonuçlar dizel yakıtı için grafik halinde grafik de sunulmuştur . farklı motor hızında yapılan deneylerde yakıt ekserjisine göre yüzdesi ortalama olarak egzoz ekserjisinin . soğutma suyu ekserjisinin . radyasyon ekserjisinin . efektif güç ekserjisinin . ve ekserji kaybının . olduğu bu çalışma ile elde edilmiştir . kayıp ekserji içindeki ortalama sog utma suyu ekserjisi . ve radyasyon ekserjisi . olarak hesaplanmıştır . grafik de görüleceği gibi her bir yükseltme basıncı değerinde hava yakıt denklik oranının bir fonksiyonu olarak ımep ve covimep i göstermektedir . minimum spesifik yakıt tüketimi ve maksimum tork değerleri min hızında gözlenmiştir . sayın tek silindirli su soğutmalı dizel motor için enerji ve ekserji analizleri yapılmıştır . analiz motor dev dak ve dev dak arasında dev dak da on iki farklı hız için dört farklı yakıtla çalıştırıldığında gerçekleştirildi . aynı yakıtlar için ekzetik verim değerleri sırasıyla . . . . . dir . hidrojen yakıt kullanan yakıt hücreleri ayrıca çok farklı bir alternatifi olan motorlu taşıtlar için daha temiz ve daha sürdürülebilir bir enerji sistemi oluşturmak amacıyla incelenmiştir . doğaya zararlı emisyon yaymayan bir enerji sistemi oluşturmak için yapılan çalışmalarda ulaşılan nokta hangi teknolojinin motorlu taşıtların ve otomotiv endüstrisinin geleceğini şekillendireceği konusunda net değil . grafik e dikkat edilirse hava yakıt eşdeğerlik oranı arttığında ımep ve covimep eğilimi ters düşmüştür ımep eğilimi düşerken covimep eğilimi artmıştır .
486
160
PİLOT KURTARMADA PLATFORMUN GEREKLİLİĞİ
havaalanlarında görev yapan hava aracı kurtarma ve yangınla mücadele ekiplerinin en önemli ve öncelikli görevi hava aracında meydana gelen acil durum kaza veya kırım sonrasında can kurtarmaktır . pilot personel ve yolcuların kurtarılmasına yönelik havaalanı yangınla mücadele araç ve personel teşkilat yapısı sağlanacak koruma seviyeleri kurtarma ve yangınla mücadele araçları en iyi şartlarda muhafaza edilmelidir . mevcut uygulamalar kapsamında özellikle muharip uçaklar üzerinde kurtarma faaliyetlerinde merdiven kullanılmaktadır . kurtarma uygulamalarında merdiven kullanımı hem kurtarmacı personel hem de kurtarılanlar açısından çok riskli ve emniyetsiz olduğu pilot kurtarma araçlarına kazandırılacak bir platform sayesinde arff personelinin çalışmaları ve kazazedelerin kurtarılma faaliyetleri esnasında daha emniyetli şartların sağlanabileceği değerlendirilmektedir . bu çalışmada pilot kurtarma ve veya yangın söndürme araçlarına platform özelliği kazandırılması incelenmiş ve tasarlama aşamasında platformun ihtiva etmesi gereken özellikler ve dayanımları tespit edilmiştir .
kurtarma ve yangınla mücadele personelinin bir uçak içerisindeki kazazedelere koruma sağlamak ve hızlı bir şekilde onları kurtarmak en öncelikli görevleridir . yangının sirayetinden sonra bir hava aracında yolcuların ve mürettebatın saniyeden sonra hayatta kalmaları beklenemez . kurtarma ekiplerinin bu durumdaki kazazedelere hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşması amacıyla kurtarma ve yangınla mücadele araç gereç malzeme ve teçhizatları da sürekli geliştirilmelidir . sivil ve askeri alanda kullanılan hava araçlarında meydana gelmesi muhtemel kaza kırım olayları sonrasında hava araçlarını kendi imkanlarıyla terk edemeyen kazazedelerin kurtarılması esnasında uçak üzerinde bulunan tehlikeli sahalar kurtarma esnasında mevcut uygulamalar kapsamında merdiven kullanılması nedeniyle düşme ve düşürülme kazazedelerin mevcut yaralanmalarının kurtarma esnasındaki pozisyonları nedeniyle daha kötü bir durum alması ve geri dönülemeyen vücut hasarları gibi sorunlar yaşanabilmektedir . bu tehlikeler sonunda savaş pilotlarının kurtarılmasına yönelik reaksiyon sürelerinin kısaltılması ve emniyetli kurtarma teknikleri geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir . bu tarz kaza kırım olaylarında kurtarma faaliyetleri dünya literatüründe hali hazırda merdivenlerle yapılmaktadır . fakat bu kurtarma yöntemi uçak teknolojisinin gelişmesiyle birlikte yakın zamanda hava kuvvetleri envanterine girecek olması uçaklar üzerinde bulunan tehlikeli sahaların artması uçak kaza kırımlarının oluş yeri istatistikleri incelendiğinde ortalama inin havaalanı sınırları içerisinde meydana geldiği görülmektedir . şekilden de anlaşılacağı üzere büyük gövdeli uçaklar nispeten benzer yerlerde kaza yapmıştır . olay vardır ki bu olaylar eşikten metreye kadar olan uzaklıkta ve merkez hattının metre civarında vakaların sı yani olay ise pist sonunda ve pist bitiminden metre ve merkez hattından metre mesafe içinde meydana gelmiştir . bu sınırlar içerisinde meydana gelen uçak kazalarında çoğunlukla ilk müdahale edecek birimler uçuş birlikleri havalimanı yangın ekipleri olacaktır . havaalanı veya yakınında meydana gelen bir uçak kazası olayıyla ilgili hazırlık öncelikli bir konudur çünkü hayat kurtarma fırsatının en fazla olduğu sahalar buralardır . çünkü bu alanlar aynı zamanda ihtiyaç halinde zorla giriş aletleriyle çalışma ve kazazedelerin stabil halde kurtarılma ihtiyacının en fazla olduğu alanlardır . ülkemizde kullanılmakta olan askeri uçakların bazılarına ait ölçüler belirlenmiş tablo . de gösterilmiştir . tablo . ye göre bir planlama yapıldığı taktirde meydan kategorisi olacaktır . havalimanı arff ünitelerinde bulunan araç çeşitleri x su köpük kkt sistemli yangın söndürme aracı x su köpük sistemli yangın söndürme aracı x su köpük sistemli yangın söndürme aracı x kuru kimyevi toz sistemli ani müdahale yangın söndürme aracı merdivenli bina tipi yangın söndürme aracı su ikmal aracı pist köpükleme aracı kurtarma aracı zor çevre kurtarma aracı olarak karşımıza çıkmaktadır . dağılma meydanları için benimsenen kategori kriterlerine göre asgari söndürme maddesi . litrelik su ve köpük kapasitesini sağlayacak olan araç sayısı en az tür . da merdivenle muharip uçaktan pilot kurtarma uygulama örneklerine ulaşılmıştır . cm sn de piston hareketi tamamlayacak hidrolik ünitesi elektrik motorlu olacak ve elektriği araçtan alacaktır . emniyet gerilmesi mpa emniyet gerilmesi mpaanaliz sonucu oluşan gerilimler şekil . görsellerde sıcaklık dağılımları olarak inceleyecek olursak modelimizde oluşan maksimum gerilme mpa dır ve emniyet gerilmesini geçmemiştir . çıkan sonuçlara göre bu şartlarda tasarlanan platformun geneli oldukça mukavim olacaktır . asıl gerilme yığılmaları sepetin kafes yapısında gözükmektedir . üzerinde kurtarma personeli ile birlikte kazazede bulunduran bir yapı olduğu için emniyet katsayılarını . civarında tutmak gerekmektedir . bu çalışmada platform yardımıyla kurtarma çalışmalarının merdivenle kurtarma çalışmalarına nazaran daha emniyetli olacak merdivenle kurtarma faaliyetlerindeki riskleri platform kullanılarak hem kurtarmacı personel hem de kazazedeler açısından en az seviyeye indirilecektir .
546
127
Firmaların E-Devlet Hizmetleri Kullanımını Etkileyen Faktörler: EKAP Üzerine Bir Uygulama
kamu ihalelerinin daha şeffaf adil güvenilir hesap verilebilir hızlı ve rekabetçi süreçlerle yapılmasında bilgi iletişim teknolojilerinin etkin kullanımına önemlidir . bu kapsamda elektronik kamu alımları platformu türkiye nin en önemli e devlet projelerinden biridir . proje ile her yıl ciddi rakamlarda işgücü zaman ve kaynak tasarrufu sağlanmaktadır . sistemden beklenilen faydaların yüksek olması için teknolojik altyapısının güçlü olması tek başına yeterli değildir . bununla birlikte daha çok isteklinin sistemi benimsemesi gerekmektedir . bu çalışmanın amacı firmaların sistemi benimsemesinde etkili olan faktörlerin belirlenmesidir . bu kapsamda teknoloji kabul modeli çerçevesinde bu faktörler araştırılmıştır . araştırmada tr bölgesindeki firmadan toplanan veriler yapısal eşitlik modeli ile analiz edilmiştir . araştırma sonucunda algılanan kullanışlılığın online güvenin ve devlete güvenin firmaların ekap ı benimsemelerinde etkili olduğu belirlenmiştir .
yüzyılın bilgi toplumlarında dijital devrimin gerçekleştirilebilmesi ve ekonomik gelişmenin kaynaklarının daha işlevsel hale getirilmesinde bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin kullanımı önemli bir konudur . günümüzde artık hemen her ülke farklı düzeylerde de olsa bu gelişmelere hızlı bir şekilde uyum sağlamış durumdadır . ayrıca e devleti teknolojik bağlamda bilgi iletişim ve multimedya teknolojileri yardımıyla kamu hizmetlerine tüm vatandaşların bireysel olarak firmaların ve örgütlerin ise kurumsal düzeyde erişimini sağlayan vatandaşlar ile devlet arasında daha etkin etkili şeffaf ve hesap verilebilir bilgi paylaşımı imkanı sunan iletişim ağı şeklinde tanımlamak da mümkündür . g b hizmetlerinde devlet firmaların ihtiyaçlarına cevap vermekte ve firmalar ile işletme faaliyetleriyle ilişkili işlemleri online olarak gerçekleştirmektedir . alan yazınında isteklilerin ekap sistemini benimsemesini etkileyen faktörlerin neler olduğunu araştıran herhangi bir çalışmaya ise rastlanmamıştır . bu çalışma bu boşluğu doldurabilmek amacıyla ekap sisteminin kullanıcıları tarafından benimsenmesini etkileyen faktörlerin neler olduğunu araştırmayı amaçlamaktadır . ancak bununla birlikte türkiye de kamu idareleri kanun un . öncesinde çeşitli kez girişimler olmakla birlikte e ihale uygulamaları için gerekli altyapının tamamlanması ancak elektronik kamu alımları platformunun eylül tarihinden itibaren devreye alınmasıyla gerçekleşebilmiştir . ekap idareler ile kamu alımları sürecine taraf olanların bu sürece ilişkin işlemleri internet üzerinde gerçekleştirebilecekleri ve kik tarafından yönetilen elektronik ortamı ifade etmektedir . ikincisi kuramsal olarak genişletilmiş bir modeldir ve genişletilmeye oldukça açıktır . h ak firmaların ekap kullanımına yönelik tutumlarını pozitif yönde etkiler . bu sonuçlardan hareketle araştırmanın ve numaralı hipotezleri şu şekilde oluşturulmuştur . . kullanıcılar devletin e devlet işlemlerini sadakatle ve gizlilik içerisinde yerine getirebileceklerine inandıklarında bu hizmetleri etkin bir biçimde kullanmaya da motive olmaktadırlar . h dg firmaların ekap kullanım niyetlerini pozitif yönde etkiler . ülkemizde bir e devlet projesi olarak ekap sisteminin uygulamaya geçirilmesi kamu ihalelerine katılımı daha kolay hale getirmiş ihale süreçlerinin idari ve birim maliyetlerini düşürmüş kamu idareleri daha düşük fiyatlardan ihtiyaçlarını karşılayabilir hale gelmiş yolsuzluğun kontrolü artmış ve artan rekabet nedeniyle önemli ölçüde idari ve ekonomik kazanımlar sağlamıştır . daha fazla istekliyi sisteme entegre ederek sistemin başarısının arttırmak için firmaların e ihale teknolojilerini benimsemeleri de önemlidir . afa de çok sayıda soru maddesinden bu maddelerin birlikte açıklayabildikleri daha az sayıda tanımlanmış ve anlamlı kabul edilebilecek yeni yapıların ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır . hem dfa hem de yem de uyum indekslerine göre verinin ölçüm modelleri ile uyumu değerlendirilmektedir . katılımcı firmaların ortalama faaliyet süreleri yaklaşık yıldır . hipotez testi sonuçlarını değerlendirmeden önce model ile veri uyumu arasındaki durumu veren uyum iyiliği değerlerine bakmak gerekmektedir . zira bu bulgu ekap sisteminin daha esnek hızlı sade öte yandan verimli karmaşıklıktan uzak ve rekabetçi süreçlerin yürütüldüğü bir yapıda olması durumunda firmaların sisteme olan güven düzeyi olumlu etkilenecek ve firmaların sistemi daha etkin kullanmaları sağlanacaktır . bu bulgu kamu ihalelerinin gerçekleştirildiği elektronik ortamların basit güvenli kolay anlaşılır ve sürekli etkileşim imkanı sağlayan özelliklerde olması durumunda e ihale süreçlerinin firmalara daha yüksek çıkar faydası sağlayacağı yönündeki tespitleri doğrulamaktadır . yine beklenilenin aksine algılanan kullanışlılığa göre algılanan kullanım kolaylığının sisteme yönelik tutum üzerindeki etkisinin daha güçlü bulunmuş olması da bu yöndeki iddiaları destekler niteliktedir . algılanan kullanım kolaylığının ekap a yönelik tutum üzerinde anlamlı etkisinin olmasına rağmen kullanım niyeti üzerindeki etkisinin anlamsız bulunmuş olmasını uygulamadaki mevcut durum ile açıklamak mümkündür . birincisi algılanan kullanışlılık devlete güven ve online ortamlara olan güven düzeyleri firmaların ekap ı benimsemesi üzerinde etkilidir .
562
113
BAŞ-BOYUN KİTLELERİNDE İNCE İĞNE ASPİRASYON BİYOPSİSİNİN DEĞERİ: İİAB İLE CERRAHİ SONRASI PATOLOJİ SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI
baş boyun kitlelerinin tanısında ince iğne aspirasyon biyopsisinin değerini ve doğruluğunu belirlemek ve iiab ile histopatolojik sonuçlarının uyumu araştırmak amaçlanmıştır . dr . lütfi kırdar kartal eğitim ve araştırma hastanesi kulak burun boğaz kliniğine baş boyun kitlesi nedeniyle başvuran hastanın iiab sonuçları ile cerrahi sonrası patolojik tanıları retrospektif olarak incelendi . baş boyun kitlesi nedeniyle başvuran hastanın si erkek ve si kadın olup yaş ortaması yıl idi . hastaların histopatolojik sonuçlarına göre baş boyun kitlelerinin ü malign ve ü benign idi . çalışmamız sonucunda benign ya da malign ayırımı yapılmadan tüm hastalarda iiab nin duyarlılığı spesifisitesi olarak bulunmuştur . iiab nin pozitif prediktif değer ve negatif prediktif değer olarak bulunmuştur . iiab baş boyun kitlelerin cerrahi öncesi değerlendirilmesinde değerli ve güvenilir bir yardımcı yöntemdir .
baş ve boyun kitleleri genellikle inflamatuvar kistik ya da neoplastik kitleleri kapsamaktadır . klinik ve radyolojik değerlendirme ile birlikte ince iğne aspirasyon biyopsisi tanı doğruluğunu arttırabilir . larda martin ellis ve stewart yüksek doğruluk oranlarına sahip ilk geniş iiab serilerini sunmuşlardır . tiroid dokusu kaynaklı kitleler çalışmaya dahil edilmemiştir . çalışma için dr . lütfi kırdar kartal eğitim ve araştırma hastanesi etik kurulundan izin alınmıştır . ince iğne aspirasyon biyopsisi lokal anestezi kullanmaksızın gauge iğneler ve cc lik tek kullanımlık enjektörler kullanılarak yapılmıştır . hazırlanan yayma preparatlar pap ea ile boyanmak üzere alkol ile fikse edildi . hastaların iiab sonuçlarına göre ü malign patoloji ve ü benign patoloji karakterliydi . çalışmamız sonucunda benign ya da malign ayırımı yapılmadan tüm hastalarda iiab nin duyarlılığı spesifisitesi olarak bulunmuştur . çalışmamızda da literatürle uyumlu olarak hiçbir hastada komplikasyona rastlanmamıştır . ince iğne aspirasyon biyopsisi bilinen uzak kanseri olanlarda metastazın doğrulanması evreleme ve tedavi planı oluşturulmasında kistik lezyonların inflamatuar dokulardan ayrılmasında yetişkinlerde lenfomanın karsinomdan ayırt edilmesinde akış sitometrisi ile lenfoma tanısı ve polimeraz zincir reaksiyonu ile ebstein barr virüsü tanısında kullanılabilecek bir yöntemdir . iiab atravmatik iyi tolere edilebilen kolayca yapılabilen bir teknik olup hastaya ve doktora erken tanı olanağı sağlaması ve hasta anksiyetesini azaltması gibi avantajları bildirilmiştir . benign hiperplastik lenf nodunun lenfomadan ayırımı zor olabilir . nitekim bizim çalışmamızda hastada lenf nodu iiab sonucu yanlış negatif sonuç elde edilmiştir . larının yaptıkları çalışmada servikal adenopatisi bulunan vakanın inde benign inde malign hastalık saptanmıştır . bizim çalışmamızda sensitivite spesifisite ve pozitif prediktif değer ve negatif prediktif değer olarak saptanmıştır . ı çalışmalarında usg kılavuzlu iiab nin geleneksel iiab den daha yüksek tanısal doğruluğa sahip olduğunu bildirmişlerdir . iiab nin doğruluk oranı tükürük bezi ve servikal nod biyopsilerinde tiroid cilt ve subkutan dokuya göre daha yüksek bulunmuştur . bizim çalışmamızda ise yanlış pozitif sonuç ve yanlış negatif sonuç parotisten yapılan aspirasyon ile elde edilmiştir . webb ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada iiab ile tükürük bezinde tiroid bezinde ise ın üzerinde doğruluk oranı saptanmıştır . bizim çalışmamızda tükürük bezinde doruluk oranı olarak saptanmıştır . nın yaptıkları çalışmada iiab vakasında boyun kitlelerinde doğruluk oranı saptanmıştır . boyundaki benign tümör ve kistlerde bu oran olarak bulunmuştur . bizim çalışmamızda baş boyun kitlelerinde iiab doğruluk oranı olarak bulunmuştur . sonuç olarak yüksek hassasiyet özgüllük doğruluk ve komplikasyon oranlarının düşük olması nedeniyle pratik ve kolay bir şekilde yapılabilen iiab boyun kitlelerinin tanısında tercih edilebilecek bir yöntem olarak kabul edilebilir .
419
125
Işık ve sıcaklığın topraksız tarım koşullarında salkım domatesin meyve kalitesine etkisi
bu çalışmada topraksız tarımda domates yetiştiriciliğinde farklı ışık ve sıcaklık koşullarının meyvekalitesi üzerine olan etkileri incelenmiştir . araştırma ve yılları arasında cam serada oluşturulan gölgeli ve gölgesiz koşullar altında hindistan cevizi lifi ve kayayünü yetiştirme substratlarında yürütülmüştür . bitkisel materyal olarak bandita f domates çeşidi kullanılmıştır . çalışmada meyve kalite unsurları olarak meyve boyu meyve çapı meyve şekil indeksi meyve kabuk ve meyve et rengi toplam asitlik suda çözünebilir kuru madde meyve eti sertliği meyve suyu elektiriksel iletkenliği ve ph değerleri incelenmiştir . araştırma sonucunda bandita f salkım domates yetiştiriciliğinde meyve kalite parametrelerinin . . c sıcaklık ve . . μmol m s ışık şiddeti sınırlarında kullanılan hindistan cevizi lifi ve kayayünü yetiştirme substratlarına bağlı olarak değişkenlikler gösterdiği belirlenmiştir . tüm uygulamalar içerisinde en yüksek ortalama meyve boyu meyve çapı ve meyve şekil indeksi değerleri yılı ilkbahar dikim döneminde elde edilmiştir . hindistan cevizi lifi substratının meyve kabuk rengi l a b hue ve chroma değerleri üzerine olumlu yönde etkili olduğu saptanmıştır . çalışmada . ºc sıcaklık ve . μmol m s ışık şiddeti koşullarında en yüksek sçkm değeri elde edilmiştir . artan sıcaklık ve ışık şiddetinin domateste sçkm değerini olumlu yönde artırdığı belirlenmiştir . araştırma sonucunda . ºc sıcaklık ve . μmol m s ışık şiddeti koşullarında domates meyvelerinde en fazla toplam asit oranı elde edilmiştir . domates meyvelerinin titre edilebilir asitlik değeri azalan ışık şiddetiyle artış göstermiştir . araştırma sonucunda tüm meyve kalite parametreleri birlikte değerlendirildiğinde yüksek ışık yüksek sıcaklık koşullarının ortalama meyve boyu meyve çapı meyve şekil indeksi meyve suyu ec ve ph değerleri gibi meyve kalite unsurını olumlu yönde etkilediği saptanmıştır . ayrıca hindistan cevizi lifi substratının topraksız tarımda yetiştirme ortamı olarak öne çıktığı belirlenmiştir .
domates insan beslenmesinde yaygın olarak kullanılan farklı şekillerde kullanım alanlarına sahip olan vitamin ve mineral bakımından zengin önemli sebze türlerinden biridir . domates antarktika kıtası hariç dünyanın neredeyse hemen hemen her yerinde en fazla üretimi yapılan sebzelerin başında gelmektedir . dünya domates üretiminin yaklaşık lik kısmını ülkemiz karşılamaktadır . hızla artan dünya nüfusuna karşın yetersiz tarım alanı ve iklim faktörleri nedeniyle dünya genelinde topraksız kültür kullanma eğiliminde bir artış gözlenmektedir suda çözünebilir kuru madde miktarı hasat olumundaki meyvelerden alınan meyve suyu örnekleri atogo marka master m model el refraktometresi ile ölçülmüş ve suda çözünür kuru madde miktarı değerleri yüzde şeklinde okunmuştur . araştırma faktöriyel deneme desenine göre her uygulamada tekerrür olacak şekilde kurulmuştur . hindistan cevizi lifi ve kayayünü substratlarında yetiştirilen meyveler arasında meyve çapı değerleri yönünden incelendiğinde istatistiksel olarak önemli düzeyde bir farklılık bulunmamıştır . domates meyvelerinde meyve albenisini etkileyen en önemli kalite parametrelerden biri de meyve rengidir . bu konuda yapılan araştırma sonuçları incelendiğinde elde edilen sonuçların birbirinden farklılık gösterdiği görülmüştür . domates meyvelerinde a değerini . . ve demirtaş ve ark . ise . . arasında değişim gösterdiğini bildirmişlerdir . domateste meyve rengi hueº renk açısı değerleri rengin tonunu ifade etmektedir . ortalama meyve et rengi hueº açısı değerleri istatistiksel olarak analiz edildiğinde uygulamalar arasında p . e göre önemli düzeyde farklılıklar olduğu tespit edilmiştir . ilkbahar döneminde ortalama chroma değerleri sırasıyla . . sonbahar dönemine göre daha yüksek olduğu saptanmıştır . yetiştirme ortamlarının meyve eti sertliği üzerine etkisi istatistiksel olarak önemsiz düzeyde olmakla birlikte en yüksek değer kayayünü yetiştirme ortamınında saptanmıştır . araştırma sonuçları belirtilen literatürleri destekler nitelikte olmuştur . araştırma sonucunda sıcaklık ışık değerleri ve substratların domateste meyve kalitesi üzerine önemli düzeyde etkiler oluşturduğu saptanmıştır . meyve boyutları yönünden yapılan değerlendirmede ilkbahar yetiştirme dönemlerinde meyve boyutlarının sonbahar dönemine göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir .
450
294
Bingöl İl merkezinde yaşayan hanehalklarının kırmızı et talebini etkileyen faktörlerin analizi
bu çalışmada bingöl ili merkez ilçedeki hanehalklarının kırmızı et ve et ürünleri tüketim alışkanlıkları ile bunları etkileyen faktörlerle birlikte bingöl ili merkez ilçedeki hanehalklarının gelir seviyeleri gıda harcamaları kırmızı et tüketim miktarları kırmızı et satın alımına ilişkin karar alma ve satın alma süreçleri ele alınmıştır . örnek hacminin belirlenmesinde oransal örnekleme yöntemi kullanılmış ve örnek hacmi olarak hesaplanmıştır . veriler tesadüfi olarak seçilmiş olan bireylerden yüz yüze yapılan anketlerle toplanmıştır . değişkenler arası ilişkilerin istatistiksel olarak anlamlılığının değerlendirilmesinde ki kare testi ve f testinden yararlanılmıştır . araştırma sonuçlarına göre hanehalklarında kırmızı etin tüketilme oranı olarak saptanmış kırmızı et tüketim durumuyla gelir seviyesi arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur . hanehalklarının kırmızı et tüketim sıklığını değiştiren en önemli neden . ile mevsim olarak belirlenmiştir . hanehalklarının kırmızı eti tercih etme nedenleri arasında lezzet faktörü öne çıkmaktadır .
insanların sağlıklı beslenmeleri için bitkisel ve hayvansal kaynaklı gıdaları yeterli miktarlarda tüketmeleri gerekir . türkiye de toplam kırmızı et üretimi ve türlerin payına bakıldığında yılında bin ton olan üretimimizde ile sığır kesimlerinden elde edilen kırmızı etin ilk sırada yer aldığı görülmektedir . oluşturulmasında talep tahmin çalışmalarından yararlanılmaktadır . armağan ve akbay günden ve miran uzunöz ve ark . akçay ve vatansever karakaş ulaş kızıloğlu ve kızıloğlu . tek yönlü varyans analizi normal dağılım gösteren k popülasyondan alınan k bağımsız grup denemelerinden elde edilen nicel verilerin analizinde yararlanılan bir yöntemdir . normal dağılım gösteren verilere uygulanan tek yönlü varyans analizi ile aşağıdaki hipotezler test edilir . h ortalamalar arasında fark yokturh en az bir ortalama diğerlerinden farklıdırhanehalklarının özellikleri ile kırmızı et tüketilme durumu arasında herhangi bir ilişki olup olmadığını ortaya koyabilmek amacıyla khi kare analizi yapılmıştır . incelenen ailelerde eşin çalışmama oranı . olarak bulunmuştur . ortalama gıda harcaması içinde ortalama kırmızı et harcamasının oranı . olarak belirlenmiştir . tokat ili kentsel alanda yapılan başka bir araştırmada incelenen ailelerin ortalama aylık geliri . tl aylık ortalama tüketim harcaması . tl ortalama gıda harcaması . tl olarak belirlenmiştir . aydın ili kentsel alanda yapılan bir araştırmada incelenen ailelerin ortalama aylık geliri . tl aylık ortalama tüketim harcaması . tl ortalama gıda harcaması . tl olarak belirlenmiştir . erdoğan ve çiçek yaptıkları çalışmada hanelerin aylık ortalama geliri içerisindeki gıda harcaması oranını yaklaşık olarak bildirmişlerdir . tosun ve hatırlı antalya il merkezinde yaptıkları çalışmada ailelerin aylık ortalama tüketim harcamasını . tl ay gıda harcamasını . tl ay olarak saptamış gelir seviyesi arttıkça ailelerin tüketim gıda süpermarket ve kırmızı et harcamalarının artmakta olduğunu bildirmişlerdir . erzurum ili merkez ilçede kentsel alanda hanehalklarının aylık ortalama toplam harcamaların hane geliri içindeki oranı . ortalama hanehalkı harcamaları içinde gıda harcamalarının oranı . iken aylık ortalama kırmızı et tüketim miktarı . kg olarak bulunmuştur . çalışmamızın bulguları gelir gıda harcaması ve kırmızı et harcamaları arasındaki ilişkilerin yönü açısından yapılan diğer çalışmalarla benzer sonuçlar ortaya koyarken çalışmamızdaki değerler diğer çalışmalarda ortaya çıkan değerlerden genel olarak yüksek çıkmıştır . incelenen hanehalklarında gıda alışverişi oranında hanehalkı bireyleri tarafından birlikte yapılırken kırmızı etin satın alınması konusunda da ailelerde genel itibariyle . oranında birlikte karar verildiği kırmızı etin alışverişinde ise hanehalklarında oranında baba nın karar verici olduğu saptanmıştır . aydın ilinde yapılan araştırmada tüketici ailelerinde çoğunlukla . anne ve babanın beraber gıda ürünleri alışverişi yaptıkları kırmızı et satın alma kararının . oranında birlikte alındığı ve kırmızı et alış verişini gerçekleştiren kişinin . oranla baba olduğu bildirilmiştir . kırmızı et tüketenlerin oranı erkeklerde kadınlara göre daha fazladır . erdoğan ve çiçek tarafından yapılan araştırmada da hanelerin aylık ortalama gelir düzeyi ile sığır dana eti tüketimi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur . nalinci yaptığı çalışmada kırmızı et tüketimi ile meslekler arasında doğrusal bir ilişki olduğunu bildirmiştir . hanehalklarının . sinin koyun eti . sının keçi eti sinin dana eti . inin kuzu eti tüketmeyi tercih ettikleri saptanmış sığır eti tüketmeyi tercih edenlerin oranı ise . olarak belirlenmiştir . amasya ili merkez ilçedeki hanehalkları üzerinde yapılan çalışmada tüketicilerin büyük bir kısmı dana eti tüketmektedirler . bazı çalışmalarda en fazla sığır etinin tercih edildiği atay ve ark . görüşülen bireylerin yaş ortalaması . olarak hesaplanmıştır .
550
133
KABAK TÜRLERİNİN ÇEŞİT ISLAHINDA BİYOTEKNOLOJİNİN KULLANIMI
yeni bir çeşidin geliştirilmesinde biyoteknoloji konvansiyonel ıslah metotlarıyla karşılaştırıldığında etkili bir ürün geliştirme tekniği olarak kabul görmektedir . bu sebeple günümüz ıslah çalışmalarında biyoteknolojik ıslah metotları daha fazla ön plana çıkmaktadır . sunulan bu derleme çalışmasında cucurbita türlerinin çeşit ıslah programlarında bazı biyoteknolojik ıslah metotları ve bunların uygulamaları tartışılmıştır . çalışmanın sonuçları cucurbita türlerinde çalışan ıslahçılara istenilen agronomik ve ekonomik özelliklere sahip yeni çeşitlerin geliştirilmesinde farklı bir bakış açısı sunabilecektir .
biyoteknolojik yöntemlerin kullanımı son yıllarda özellikle bitkisel üretimde klasik yöntemlerle çözülemeyen birçok soruna kısa sürede ve kalıcı çözümler getirmektedir . biyoteknolojik yöntemlerin birçok avantajı olmasına rağmen bu tür çalışmaların büyük bir çoğunluğunun yüksek maliyet oluşturması eğitilmiş iş gücü gerektirmesi ve elde edilen ürünlerdeki patent hakları geniş alanlarda kullanımını sınırlayan olumsuz faktörlerdir . sekiz hafta sonra gelişen kalluslar . μm kinetin ve . μm naa içeren ms ortamlarına aktarılmıştır . burada bir ay gelişen bitkicikler daha sonra büyüme hormonları olmayan ms ortamına kök gelişimi amacıyla transfer edilmişlerdir . gemesne ve venczel cucurbita pepo da döllenmemiş ovaryumları başlangıçta tdz ve sakkaroz ilave edilmiş daha sonra da naa ve ba nın farklı kombinasyonları kullanılmış ortama transfer etmişlerdir . cucurbita pepo nun döllenmemiş ovaryumlarından . mg l tdz içeren ms ortamında geliştirdikleri kallusları embriyo gelişimi için daha sonra farklı oranlarda naa ve ba içeren ms ortamında kültüre almışlar ve haploid bitkiler elde etmişlerdir . bu yöntemde döllenme olmaksızın dişi birey kaynaklı haploid embriyo uyartımı sağlanmakta ve rejenerasyon sonucunda haploid birkicikler elde edilmektedir . araştırma sonucunda gy ışın dozunda adet haploid bitki elde etmişlerdir . çalışmada tüm genotiplerden toplam embriyo elde edilmiştir . elde edilen bitkilerin . sı haploid ve . ü ise diploid olarak belirlenmiştir . cucurbitaceae familyasına giren türlerin bazıları birbirleri ile verimli bir şekilde melezlenirken bazılarında ise kısmen olumlu sonuçlar alınmaktadır . hastalık ve zararlılara dayanıklılık özellikleri genel olarak daha çok yabani türlerde bulunmakta ve ıslah amaçlı olarak bu özellikleri taşıyan genler genetik mühendisliği sayesinde kültür formlarına aktarılmaktadır . örneğin c . ecuadorensis ve c . foetidissima gibi bazı türler özellikle virüslere dayanıklılık genleri taşıdığından gen aktarımı çalışmalarında oldukça önemlidir . gen aktarımındaki başarı aktarılacak geni kabul edip sonra bölünme ve değişme ile tam bir bitki haline gelebilecek hedef hücrelere bağlıdır . genelde hedef hücreler yaprak gövde hipokotil kotiledonlar ve embriyolardır . zira indirek regenerasyonda somaklonal varyasyon riski artmakta bu ise kimerik veya transgenik bitkiler ortaya çıkarmaktadır . elde edilen sürgünler mg l ıba içeren ms ortamında köklendirilmiştir . cucurbita pepo gen kaynaklarında direk organogenesis üzerine yaptıkları çalışmada kotiledon eksplantlarını . mg l ba ve mg l ga₃ içeren ms ortamında kültüre almışlardır . hipokotil explantları regenerasyonda daha başarılı bulunmuştur . mookhan yazlık kabakta günlük kotiledon explantlarından en iyi sonucu ms ve b besi ortamlarında . mg l bap mg l ga mg l glutamin ilavesiyle almıştır . son yıllarda birden fazla gen tarafından kontrol edilen ve klasik ıslah yöntemleri ile belirlenmesi mümkün olmayan dayanıklı türlerin belirlenmesinde hastalık etmenlerinin tanısında istenilen özelliklerin aktarılıp aktarılmadığının kontrolünde moleküler tekniklerden yararlanılmaktadır . moleküler belirteçler parmak izi çalışmalarında genetik haritalamada markır yardımlı seleksiyonda ve gen klonlanması çalışmalarında günümüzde oldukça etkin kullanılmaktadır . cucurbita türlerinde moleküler tekniklerin kullanıldığı çalışmaların çoğunluğu c . pepo türü üzerine yoğunlaşmıştır . diğer kışlık c . moschata ve c . maxima türlerinde ise birkaç çalışma yapılmıştır . c . pepo türünde rflp aflp rapd ıssrs belirteçleri ile yapılmış çalışmalar genellikle yerel ve yabani tipler arasındaki genetiksel ve evrimsel ilişkiler ile genetik çeşitliliğin belirlenmesi üzerine yoğunlaşmıştır .
483
82
24–EPİBRASSİNOSTEROİDİN KADMİYUM STRESİ KOŞULLARINDA ÇİLEK FİDELERİNİN VEJETATİF BÜYÜME KRİTERLERİ ÜZERİNE ETKİSİ
çalışma epibrassinosteroidin kadmiyum stresi koşullarında yetiştirilen çilek fidelerinde vejetatif büyüme üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla saksılarda yürütülmüştür . bu amaçla yetiştirme ortamlarına farklı miktarlarda cd bulaştırılmış ve çilek fidelerinin yapraklarına farklı konsantrasyonlarda br uygulanmıştır . çilek fidelerinde br uygulamalarının cd stresi üzerindeki etkilerini değerlendirmek için yaprak sayısı yaprak alanı kök uzunluğu gövde çapı yaprak gövde ve kök yaş ve kuru ağırlıkları yaprak klorofil içeriği antosiyanin ve membran geçirgenliği değerleri ölçülmüştür . araştırma sonucunda . μm br uygulaması yaprakların klorofil içeriği ve gövde kuru ağırlığı μm br uygulaması kök uzunluğu ve kök yaş ağırlıkları üzerine önemli etkileri olduğu tespit edilmiştir . sonuç olarak br uygulamalarının çilek fidelerinde cd stres koşullarını hafiflettiği belirlenmiştir .
önemli bir çevre problemi olan ağır metaller toprak su ve havada yoğun bir şekilde birikmeye başlamış ve tüm organizmaların yaşamını tehdit eden halini almıştır . ağır metallerin çevreye yayılmasının başlıca nedenleri sanayileşme egzoz gazları madencilik yanardağ faaliyetleri tarımda kullanılan gübreler ve ilaçlar ile kentsel atıklardır . tarımda kullanılan gübreler ve ilaçlar da topraklarımıza oldukça büyük miktarlarda ağır metal bulaştırmaktadırlar . ayrıca çevresel streslere karşı hafifletici etkileri oldukları da bilinmektedir yetiştirilme ortamlarına çinko ve kadminyum bulaştırılan turp fidelerine br uygulamalarının ağır metal stresini azalttığı rapor edilmiştir . bu çalışma yozgat bozok üniversitesine ait deneme alanında dış ortam koşullarında yürütülmüştür . denemede nötr gün çilek çeşidi olan albion a ait taze fideler kullanılmıştır . denemede üç br üç kadmiyum konsantrasyonu kullanılmış ve deneme üç tekerrürlü ve her tekerrürde bitki olacak şekilde tesadüf bloklarında faktöriyel deneme deseni yöntemine göre kurulmuştur . sökülen bitkilerde yaprak sayısı yaprak alanı yaprak klorofil içeriği yaprak antosiyanin içeriği belirlenmiştir . araştırma süresince elde edilen tüm verilerin istatistiki analizleri spss . paket programında değerlendirilmiştir . istatistiksel analiz sonucunda ortalamalar arasındaki farklılığın belirlenmesinde duncan çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır . sonuçların istatistiksel değerlendirilmesinde farklar arasındaki önemlilik düzeyi . olarak belirlenmiştir . denemede farklı br uygulamalarından elde edilen yaprak sayısı ve yaprak alanı değerleri çizelge de verilmiştir . yapılan istatistik analizlere göre uygulamalar arasında fark bulunmamıştır . denememizde br uygulamalarının yaprak sayısı ve alanında istatiksel olarak bir farklılık belirlenmemişse de sayısal olarak br uygulamalarının cd stresini hafiflettiği görülmektedir . istatiksel olarak br uygulamaları kök uzunluğu üzerine etkileri önemli olurken gövde çapları üzerine bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir . ağır metal stresine maruz kalan bitkilerde kökler normal bitki köklerine göre boyları kısalmakta saçak kök ve yan köklerde azalma tespit edilmektedir . stres koşulları devam ettikçe gövde de zararlanma gözükmektedir . br uygulamalarının kök uzaması ve dallanması gibi kök morfolojisine güçlü etkileri olduğu bilinmektedir . denememizden de literatürlere benzer veriler elde edilmiştir . en yüksek kök yaş ağırlığı . ppm cd μm br uygulanan bitkilerde belirlenirken en düşük cd μm br uygulaması yapılan bitkilerde belirlenmiştir . kısa gün çilek çeşitlerine uygulanan br gövde ve köklerde yaş ve kuru ağırlıklarını artırdığı bildirilmiştir . tuz stresi koşullarında yetiştirilen ve yapraklarından br uygulanan çilek bitkilerinin yaş ve kuru ağırlıklarının arttığını belirlemişlerdir . toprakta ağır metal birikimi önemli çevre sorunlarından birisidir . bitki bünyesine alınan ağır metaller bitkilerin fizyolojik olaylarını engellemekte ve verim kayıplarını artırmaktadır . bu veriler göz önüne alındığında ağır metallerle kirlenmiş doğal alanlarda br uygulamalarının çilek fidelerinin vejetatif gelişimini destekleyerek verim ve kaliteyi kayıplarını hafifletmede faydalı olacağı görüşündeyiz .
431
118
Dünden Bugüne Tutkallı Tabakalı Ahşap Yapı Elemanların İncelenmesi ve Yapılarda Taşıyıcı Olarak Kullanılması Üzerine Öneriler
uluslararası yapı üretiminde son yıllarda çok miktarda kullanılmakta olan tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanları ile oluşturulan taşıyıcı sistemler in geçmiş yıllarda türkiye de hemen hemen hiç tanınmamış olması yakın zamanda bu sisteme karşı merak ve ilgiyi ortaya çıkarmıştır . günümüzde ise orman endüstrisinin geliştiği ülkeler kadar olmasa da ülkemizde bu yapı malzemeleri ile yapılmış örneklere rastlamaktayız . ahşap malzemesinin bünyece değişimini sağlayan çeşitli tekniklerin uygulanmasına paralel olarak konstrüksiyon imkanları da genişlemiştir . ülkemizde üretilen yapısal ahşap açısından yapılacak bir karşılaştırmada bilhassa tutkallı tabakalı ahşabın henüz tam anlamı ile bir gelişme göstermediği dolayısıyla konstrüksiyon kuruluşlarında da halen geleneksel yapı sistemlerinin devam ettiği söylenebilir . bu bağlamda tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanlarının ulusal ve uluslararası literatür tarama çalışması yapılmıştır . makalede ahşap elemanlarla yapılan büyük açıklıkların geçildiği kesitler hakkında genel bilgi kullanılan tutkallar hakkında bilgi ve tutkal cinsleri tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanlarında kullanılan ahşabın seçimi ve tutkallama yöntemi birleşim ve ek yerlerinin oluşturma kuralları ülkemizde ve uluslararası alanda bu yapı elemanlarının üretimlerinde kullanılan standartlar bu elemanların yangın ve deprem anında göstermiş olduğu mukavemet tepkileri incelenmiştir . tutkallı tabakalı ahşap özellikleri üretimi ve kullanım alanları üzerine elde edilmiş bulgular sentezlenerek türkiye deki kullanım olanakları üzerine incelemeler yapılmış ve öneriler getirilmiştir .
tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanları masif tabakalarının basınç altında çeşitli tutkallar kullanarak yapıştırılmasıyla meydana gelmiştir . yapımındaki amacı ebat olarak tabii malzemenin elde edilen maksimum boyutunun üzerine çıkmak ve israfı önlemektir . literatür incelendiğinde avrupa da bugünkü modern kontrplak sanayinin başlangıcı . alman inşaat kalfası olan hetzer tarafından senesinde inşa edilmiş bir atölye binası bugün de kullanılmaktadır . sivil mimaride kilise inşaatlarında köprülerde kendini gösteren tutkallı tabakalı ahşap malzemelerle yapılan yapım teknolojilerinin kullanımı ıı . birçok araç yolu köprüsü tutkallı tabakalı hazırlanmış ahşap malzemelerle yapılan yapım teknolojileri kullanılarak yenilenmiştir . ayrıca açılışı yılında yapılan abd michigan da bulunan eagle river köprüsü de geniş otoyol köprüleri için yakın geçmişe ait oldukça önemli bir örnektir . bu sorunlar ışığında tutkallı tabakalı ahşap üretimi ve kullanımı üzerine elde edilmiş veriler sentezlenerek türkiye deki kullanım olanakları üzerine çalışılmış ve çok boyutlu öneriler getirilmiştir . ancak iç mimari isteklerinin hakim olduğu bazı özel hallerde ahşap kalitesinin . kullanılan ağaç malzemenin fire oranını azaltmak ve kusurlarından arındırmak için tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanları oluşturan katmanlarda en ve boy birleştirme yapılması zorunluluğu vardır . ayrıca hem avrupa da hem de amerika da bu sisteme ait çalışmalar artarak yoğunlaşmaktadır ve tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanları ile oluşturulan yapıları üreten fabrikaların sayısı da artmaktadır özellikle amerika almanya da konuyla ilgili standartların sistemin tanıtıcı yayınların bulunduğu kitaplar basılmıştır . bu kömür manto ne kadar kalın olursa yanma olayı için gereken oksijen azalır ısının içeriye girip kritik dereceye erişmesi de o kadar zorlaşır . bu sebeple tutkallanmak suretiyle elde edilen tutkallı tabakalı ahşap malzemede kullanılan tutkallar yangın anında oluşturulan büyük kesitli ahşabın fiziksel ve mekanik özelliklerini etkilemesi açısından önem taşımaktadır . üst başlığı eğri olan sistemlerde tutkaldan başka birleşim elemanı kullandığımızda ortaya çıkan sorunlar tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanları kullanıldığında oluşmaz . kesit ölçüleri büyük olan ahşap elemanlar kolaylıkla imal edilip çevrenin rutubet derecesine göre ayarlanabilir . tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanlarının çürümeye karşı mukavemeti diğer birleşim elemanları ile yapılanlara oranla yüksektir . tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanları ile inşa edilmiş yurtdışı yapı örnekleri sayıca fazladır . zira uluslararası örnekler incelendiğinde bu durumun yeterli olmadığı da ortadadır . hakim yapı sistemi ve inşaat malzemesinin yanı sıra türkiye depremselliği de göz önünde bulundurulursa tutkal tabakalı ahşap sistemler ile inşa edilmiş örneklerin sınırlı kalması gözlemlenen bir durumdur . son olarak ahşap gökdelenlerin inşaat projeleri ve inşaat çalışmaları devam etmektedir . ancak hızlı nüfus artışımız ile diğer ülkelerdeki kişi başına düşen üretime göre karşılaştırma yaptığımızda üretimin gerek nitelik gerekse nicelik yönünden çok yetersiz olduğu anlaşılmaktadır . ilgili standart hazırlanırken türkiye de mevcut tutkal cinsleri ormanlarımızın bugünkü durumları ve istatistiki bilgileri ilave ekler halinde güncellenerek yayımlanmalıdır . tse nin bu standartlar hazırlanırken uyması gereken bir diğer konusu ise yurt dışında bu konu ile ilgili standartları örneğin din aıtc ec vs . ulusal inşa koşullarına göre revize etmesi gerekliliği konusudur . bu üretimler çok disiplinli denetlenebilir ulusal ya da uluslararası fonlar ile desteklenen ar ge merkezleri tarafından genişletilmeli ve geliştirilmelidir . ülkemizdeki ahşap yapı sektörünün gelişimi için yukarıda sayılan tüm bu önerilerin eksikliğine rağmen bilinmedir ki uluslararası örneklerde görülen ve uygulanan tutkallı tabakalı ahşap yapı elemanları nın yapı sektöründe sağladığı kolaylıklar çoğunluktadır ve ilgili standartları ile bilimsel olarak da ispatlanmıştır .
529
190
Mustafa Ruhi Şirin’in Çocukları Uçuran Masallar Dizisinde Mekân Algısı
insanoğlunun yaşam biçimlerinin kültürel birikimlerinin yaşam algısının aktarıldığı geleneksel bir anlatı olarak masallar olağanüstülükleri ve düşsel ögeleriyle geçmişten günümüze kültürel değerlerin aktarıcısıdır . halk edebiyatının temel türlerinden biri olan masallar eğlendirici ve ilgi uyandırıcı özellikleriyle çocuk edebiyatı alanı için faydalanılması gereken önemli bir türdür . çocuksu duyarlılığı en iyi yansıtan tür olarak masallar çocuk okurun hayal dünyasını zenginleştirirken içerdiği sembolik unsurlarla düş dünyasından gerçek dünyaya sürekli olarak göndermeler yapmaktadır . masal aracılığıyla çocuk okur gerçeğin hayal dünyasına indirgenmiş halini deneyimleme imkanı bulmaktadır . bu bağlamda gerçekle ilişkilendirme eğilimi çocuk edebiyatı alanı için masal türünü değerli kılmaktadır . düşsel ögeler taşıması bakımından belirsizliğin hakim olduğu masal mekanları ise işlevsel olarak iletilerin aktarılmasını sağlayan bir araç konumundadır . çalışma kapsamında mustafa ruhi şirin in çocukları uçuran masallar dizisi nde yer alan masallardaki mekansal unsurların işlevsel yönünü irdelenmiştir . masallardaki mekansal ilişkilerin çocuk okurun mekansal algı gelişimine ne derecede katkıda bulunduğu ve mekansal ilişkiler ile verilmek istenen iletilerin niteliği çocuk edebiyatı çerçevesinde değerlendirilmiştir .
insanoğlunun değer yargılarının yaşama bakış açılarının kültürel birikimlerinin bir yansıması olarak masallar geçmişten günümüze kültürel değerlerin aktarıcısıdır . masala bir varmış evvel zaman içinde şeklinde kalıplaşmış ifadelerle başlanmış olması boratav a göre masalın kurmaca yönünü göstermektedir . masallar taşıdıkları sembolik unsurlardan ayıklandığında ortaya gerçek hayat çıkar . masallardaki bu kurmaca dünyadan hayatın gerçekliğine sürekli bir gönderme yapılmaktadır . çocuk okur masal sayesinde gerçeğin hayal dünyasına indirgenmiş halini deneyimleme olanağı bulmaktadır . şirin e göre masal olağanüstü gerçek dışı ve mantık dışı özellikleri ile çocuk ruhunu besleyen süsleyen donatan zenginleştiren gerçekliği dolaylı olarak anlatan bir tür olması nedeniyle çocuk için çok önemlidir . örneğinde olduğu gibi masalın gerçekdışı niteliğini belirtme kaygısını da belirten şakaya dönüşen mekansal anlatımlar yer almaktadır . masal mekanının kahramanın kendi bilinçaltında şekillendirdiği yönüyle aktarıldığı düşünüldüğünde işlevsel olarak çocuk okura bazı iletiler sunmaktadır . bu bağlamda gerçekle ilişkilendirme eğilimi çocuk edebiyatı alanı için masal türünü değerli kılmaktadır . masallardaki mekansal ilişkilerin çocuk okurun mekansal algı gelişimine ne derecede katkı sunmaktadır doküman incelemesi anlayışıyla incelenene masallar betimsel olarak analiz edilmiştir . guguklu saatin kumrusu masalında ırmağın kenarındaki ahşap bir evin ahşap guguklu saatinin içerisinde büyülenerek tahta kumruya dönüşen bir kumru vardır . ancak büyünün bozulması için yapılması gerekenler vardır önce ayaklarımı bağlayan ipi çözmen gerekecek . sonra senin ayaklarını bağlayacağım ve benim yerime burada nöbet tutacaksın . martıcık ile tilki masalında anne martı ay ve yıldızlara ninniler söyler . martı yuvası gölün üzerinde uzanan ağacın dalında bir kundak gibi sallanıyordu . ormanlar aleminden kaf dağı na gitmek gibi türlü öneriler aslan krala sunulur . kuş ağacı beyaz kuşun son kez gagası ile dokunduğu ihtiyar ağaç alev alev yanıp kül olur . çocuk yazını çalışmaları kapsamında incelenen rıfat ılgaz ın çocuklarım şiirinde zaman mekan unsurları ve çocuk ilişkisi üzerinde bir inceleme adlı çalışmada çocuklarım şiirindeki zaman mekan ve bunların çocuklarla olan ilişkisi bağlamında değerlendirme yapılmış ılgaz ın şiirlerinde mekan unsurlarının iletilerin aktarılmasında bir araç olduğu sonucuna varılmıştır . guguklu saatin kumrusu masalında masal kahramanının büyünün bozulması adına evden uzaklaşma yolculuk tekrar eve dönüş şeklindeki mekansal sıralama ile çocuk okurda verilen sözün yerine getirilmesi gerektiği iletisi aktarılmıştır . martıcık ile tilki masalının kahramanı martıcık bir gün ne anlama geldiğini bilmeden yalnız yaşamaya karar verir ve ait olduğu mekandan ayrılarak tilki tehdidi ile karşı karşıya kalır . çocuk okurun masal kahramanı ile kendisini özdeşleştirdiği düşünüldüğünde kahramanın bunduğu mekandan farklı bir mekana geçişi ile algısal bir bütünlük oluşturulmaktadır .
417
161
FASULYE TOHUMLARINA MELATONİN UYGULAMALARININ ORTA ALKALİN TOPRAK KOŞULLARINDA FİDE GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİLERİ
bu çalışmada fasulye tohumlarına melatonin uygulamalarının orta alkalin topraklarda toleransı sağlama üzerine etkileri incelenmiştir . bu amaçla fasulye tohumları saat boyunca farklı konsantrasyonlardaki mel çözeltisinde bekletilmiştir . tohumlar oranında torf perlit karışımı ve ph sı . olan bahçe toprağına ekilmiştir . fasulye fidelerinde fide uzunluğu taze ağırlık gövde çapı yaprak alanı klorofil içeriği antosiyanin prolin lipid peroksidasyon h₂o₂ ve elektriki iletkenlik değerleri ölçülmüştür . tohum aşamasında μm mel uygulaması alkalin stresinin zararlı etkilerini hafifletmiş ve fide uzunluğu taze ağırlık klorofil içeriği prolin mda ve h₂o₂ içeriklerinde önemli iyileşme sağlamıştır . gövde çapı ve yaprak alanı incelendiğinde en iyi sonucu μm mel uygulaması vermiştir . fasulyelerde alkalin toprak koşullarında tohuma μm mel uygulanması stresi ve oluşabilecek hasar ürünlerini azaltmak için önerilebilir .
tek yıllık otsu bir bitki olan fasulye yetiştiriciliği için en uygun toprak tınlı topraktır . omurgalı canlılarda mel beyin üstü bezinde üretilir ve kan dolaşımına katılarak tüm vücuda yayılır . ilk olarak omurgalı hayvanlarda bulunduğu için mel yıllarca sadece hayvanlara özgü bir düzenleyici veya hormon olarak kabul edilmiştir . biber tohumlarına değişik konsantrasyonlarda mel uygulaması sonucu tohumların düşük sıcaklıkta çimlenme performansının olumlu etkilendiği ve elde edilen fidelerde konsantrasyonlara bağlı olarak mel içeriklerinde artışlar olduğu belirlenmiştir . patlıcanda mel ve mel in öncü maddesi olan triptofan konsantrasyonlarının gün içerisindeki değişimi incelenmiş mel ve trp seviyelerinin ters ilişkili olduğu mel seviyelerinin yüksek tespit edildiği noktalarda trp seviyelerinin düşük bir seyir izlediği görülmüştür . mercimek ve fasulye tohumları çimlenme sırasında μm mel ilave edilmiş su ile sulanmıştır . bu topraklar tuzlu alkali ve tuzlu alkali olmak üzere üç grupta incelenebilir . toprakta alkalilik bitki gelişimini olumsuz etkiler veya topraktan su alımını engelleyerek fiziksel koşulların bozulmasına sebep olur . alkalin stresine karşı dışarıdan . μm mel ilave edilmiş domates bitkileri kontrolle karşılaştırıldığında alkalin stresine maruz kalan fidelerde fide boyu taze ve kuru ağırlık fotosentez hızı ve klorofil içeriği azalmış bununla birlikte ec ve prolin miktarının arttığı tespit edilmiştir . dışarıdan mel uygulanan bitkilerde büyüme parametrelerinin iyileştiği ve elektriksel iletkenlik sızıntılarının azaldığı tespit edilmiştir . denemede kullanılan toprak . ph ile orta alkalin sınıfında yer almaktadır . bu değer fasulye yetiştiriciliği için uygun olan . ph nın üzerindedir . bu amaçla fasulye tohumlarına farklı dozlarda mel uygulanarak alkalin stresine toleransın arttırılması amaçlanmıştır . kontrol olarak ifade edilen bitkiler oranında torf perlit karışımında yetiştirilmiştir . toprak analizleri avanos ziraat odası başkanlığı toprak analiz laboratuvarında yapılmıştır . kontrol olarak oranında torf perlit ortamı kullanılmıştır . tohumlar tekrar kurutma işlemine tabi tutulmadan viyollere ekilmiştir . fideler yeterli büyüklüğe ulaştığında fide boyu gövde çapı taze ağırlık yaprak alanı yaprakların klorofil içeriği antosiyanin içeriği belirlenmiştir . na göre analiz edilerek hesaplanmış ve sonuçlar μmol ¹ olarak verilmiştir . bu tüpler çalkalayıcıda saat çalkalanarak ıslatma suyunun elektriki iletkenliği ölçülmüştür . acı bakla ile yapılan bir çalışmada hipokotillerde aktif büyümeyi uyardığı yüksek konsantrasyonlarda ise büyümeyi engellediği belirlenmiştir . strese maruz kalmış fasulye tohumlarına mel uygulamasının prolin mda ve h₂o₂ içerikleri çizelge de verilmiştir . melatoninin bitkilerde keşfinden itibaren günümüze kadar bitkilerde mel ile ilgili çalışmalar artarak devam etmiştir . bitkilerde antioksidan sirkadiyen ritim ve büyüme düzenleyici olarak görev alan mel tarımsal üretimde yadsınamaz derecede önemlidir . çevresel stres faktörlerine karşı bitkilerin toleransını arttırması oksidatif strese karşı klorofili koruması fotosentezi arttırması büyümeyi teşvik etmesi özelliklerinden yola çıkarak fasulye tohumlarına orta alkalin koşullarda mel uygulaması yapılmıştır .
436
128
XIX. YÜZYILDA ÇEMİŞGEZEK MERKEZ VE KÖYLERİNİN GAYRİMÜSLİM NÜFUSU
osmanlı devleti nin nüfusu xvı . yüzyıldan itibaren tahmini olarak tahrir defterlerinden öğrenilmektedir . xıx . yüzyıl osmanlı devleti nde birçok yeniliklerin farklılıkların yaşandığı bir dönem olmuştur . bu değişiklilerden başlıcası de ülke genelinde ki nüfus sayımlarıdır . modern tarzda ilk nüfus sayımı ıı . mahmud dönemindedir . bu sayımlar yapılırken de özellikle askere alımlar için müslümanların vergi gelirleri içinde gayrimüslimlerin kayıtlarının tutulduğu görülmektedir . bu nüfus sayımları mahalli bölgeler için önemli bilgiler ihtiva etmektedir . bunlar sancak kaza ve köy gibi yerleşim yerlerinin sosyal ve demografik yapısını ortaya koyan kayıtlardır . araştırılan nüfus defteri tarihinde kayıt edilen çemişgezek nüfus yoklama sonuçlarını ihtiva etmektedir . xıx . yüzyılda çemişgezek günümüzde olduğundan daha geniş bir nüfusa ve yüzölçümüne sahipti . çemişgezek de bulunan gayrimüslimler hakkında yapılan bu çalışmada onların nüfusu iş kollarının ve yaş aralıklarının ortaya konulması amaçlandı . onların müslümanlar ile birlikte yaşadıkları görüldü . çemişgezek ve çevresinde farklı din ve etnik yapılardan insanların ortak yaşama kültürüne sahip oldukları ortaya çıkarılmaya çalışıldı . çemişgezek de yaşayan gayrimüslim nüfusunun müslümanlara oranının ne kadar olduğu da bir diğer soru olarak aydınlatılmaya çalışıldı .
çemişgezek günümüzde doğu anadolu nun yukarı fırat bölümü nde yer alan tunceli şehri ne bağlı ilçedir . hititler döneminde çemişgezek harput ve palu nun da içinde olduğu bölgeye işuva denilmektedir . de dersim vilayeti kurulduğu zaman çemişgezek kaza olarak vilayet merkezi hozat a bağlanır ve batı dersim sınırları içerisinde bulunur . te ise dersim vilayetinin kaldırılmasıyla çemişgezek elazığ a tabi olmaktadır . gayrimüslim tabiri genel olarak müslümanlar dışındaki tüm grupları ifade etmektedir . islam ülkelerinde ehl i kitap olarak mecusi sabi musevi ve hıristiyan kabul görmektedir . osmanlı devleti nin müslüman olmayan gruplar için düzenli bir politikasının fatih döneminde kesinlik kazandığı görülmektedir . devletin sınırları içersinde yaşayan siyasi sosyal ve ekonomik açıdan etkili olanlar ön planda tutulmuşlardır . osmanlı devleti fethettiği yerlerde kendisinden önceki döneme ait baş ve diğer bazı vergileri aynen kabul etmiştir . yüzyıla kadar aralıklarla tahrir adı verilen bir nüfus sayımı ve yazımı yapıldı . bu bilgilerin yerel aile tarihi araştırmacılarına da hizmet etmesi düşünülmektedir . osmanlı arşivi nüfus defterleri fonundaki nfs . d kodlu numarada kayıtlı olan çemişgezek nüfus yoklama defteri esas alındı . nüfus yoklama defteri x boyutlarında ciltli ebru süsleme olmaksızın varaktan oluşmaktadır . hanede yaşayanyanların fiziksel özellikleri kayıt edilmemiştir . üskefi mahallesi nde esnaf olarak tüfekçi mardiros kuyumcu mıgırdiç bulunur . mahalleside hane bulunmakta ve buralarda erkek yaşamaktadır . bunlardan kişi on bir yaşından yukarı kişi on birine kadar sabidir . bu mahalle isminden de anlaşılacağı üzere dışarıdan göç ederek gelenlerin yerleştiği toplama bir yerdir . mahallelerdeki çocukların sayısı yetişkinlerin yaklaşık olarak yarısıdır . tablodan da görüleceği üzere çemişgezek kazasında farklı meslek gruplarının faaliyet gösterdiği anlaşılmakta ve bu meslek gruplarının merkezde bulunan beş mahalleye de dağıldığı ortaya çıkmaktadır . esnaf gruplarının dağılımına bakıldığında katarcı mahallesi nin merkez olması kuvvetle muhtemeldir . çemişgezek kazası nda gayrimüslimlerin en çok bulundukları köy memsa dır . eşit olarak kadınlar eklenirse çemişgezek köylerinde yaşayanlar dir . grafikten anlaşılacağı üzere yeşil renkli hastalıklı olanların nüfusa oranı kişi ile dir . haydi köyü içerisinde müslümanlar ile gayrimüslimlerin birlikte yaşadığı belgelerden anlaşılmaktadır . dört yüz yetmiş beş gayrimüslim erkeğin gurbette olduğu görüldü . incelenen nüfus defterinde ehli zımmet ve millet i rum hanesi bulunmaktadır .
322
161
İKİNCİ DİL ÖĞRENİMİNDE ANA DİL SÖZDİZİMİNDEN KAYNAKLANAN SÖZDİZİMSEL HATALARIN ANALİZİ
bu çalışmada türk öğrencilerin ikinci dil olarak ingilizceyi öğrenirken yaptıkları sözdizimsel hatalar incelenerek bu hataları en aza indirmek için çözüm önerileri sunmak amaçlanmaktadır . ikinci dil öğrenimi şüphesiz üzerinde en çok araştırma yapılan konulardan biridir . geçmişten günümüze kadar ana dil edinimi ve ikinci dil öğrenimi süreçleri incelenerek ikinci dil öğrenme sürecine katkı sağlamak ve başarıyı artırmak için öğrencilere yardımcı olmak hedeflenmiştir . soyut bir süreç olan dil öğreniminin somut belirtileri olan hatalar araştırmacılara önemli ipuçları sunmaktadır . bu çalışmada bir grup anadolu lisesi öğrencisine mevcut eğitim öğretim yılında öğrenmiş oldukları yapıları içeren üç adet metin verilmiş ve bu metinleri türkçeden ingilizceye çevirmeleri istenmiştir . çeviri esnasında sözlük kullanmalarına izin verilmiş ve not kaygısı taşımadan çeviri yapmaları istenmiştir . çalışmanın son adımında öğrencilerin çevirileri karşılaştırmalı analiz ve hata analizi yöntemleri kullanılarak incelenmiş e sözdizimsel hatalar saptanmıştır . sözdizimsel hatalar dışındaki hata türleri dikkate alınmamıştır . saptanan sözdizimsel hataların hangi sebeplerden dolayı yapıldığı belirlenmiş ve bu hataların nasıl giderilebileceğine dair çözüm önerileri sunulmuştur .
sosyal hayatın vazgeçilmezi olan dil üzerine yıllardan beri sayısız çalışmalar yapılmaktadır . üzerinde bu kadar çok çalışma yapılmasının nedeni ise hiç kuşkusuz dilin nefes almak kadar önemli ve hayati bir ihtiyaç olmasıdır . bu nedenle ana dilinden başka diller öğrenme isteği ve ihtiyacı doğmuştur . hatalar öğ enme sürecinin doğal bir parçasıdır ve öğretmene öğrencinin öğrenme düzeyi ile ilgili önemli ipuçları verir . bu çalışmanın hem öğrencilere hem de öğretmenlere rehberlik edeceği umulmaktadır . işte bu nedenle dile ilişkin çalışmalar insanlık tarihi ile eş tutulabilir . düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı . . karşılaştırmalı analiz olarak adlandırılan bu teoriye göre ikinci dil edinimindeki temel engel edef dilin sistemi ile ana dilin sisteminin karışmasıdır ve bu iki dilin yapısal olarak karşılaştırılması hangi problemlerin oluşup oluşmayacağı konusunda tahmin yapılmasına olanak tanımaktadır . ilk olarak de s . p . corder tarafından bahsedilen bu kavramın altında yatan düşünce öğrencinin hedef dildeki bilgisini daha önce var olan bilgileri aracılığıyla bölüştürmesi ve yeniden düzenlemesidir . dildeki sözcüklerden tümce oluşturulabilmesi için öncelikle bağlama uygun sözcüğün seçilmesi gereklidir . işte bu koşullar sözdizimi adını verdiğimiz dilbilim dalı tarafından belirlenir ve incelenir . türkçenin esnek sözcük dizilişi öğrencilerin bu konuda sıkıntı yaşamalarının en belirgin nedenidir . sözdizimsel hataların yerini sadece dil içi hatalara bırakması beklenen bu kademelerde hala sözdizimsel hatalar yapılmaktadır . genel olarak öğrencilerin yaptıkları bir başka hata ise türkçede dışarıda yemek yemek olarak kullanılan yapının ingilizceye eat outside olarak çevrilmesidir . daha sonra bu kültürel bilgi dil derslerinde yeri geldikçe öğrencilerle paylaşılmalıdır . bu alıştırmalar incelenerek öğrencilere yaptıkları hatalar gösterilmeli ve hataların nedenleri üzerinde durulmalıdır . öğrenciler hata yapmaktan çekinmemeleri konusunda cesaretlendirilmelidir .
389
153
TÜRKİYE’DE EV İŞÇİLERİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ
toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü türkiye de kadınları geçmişte ve günümüzde ev hizmeti işinden ve bakım emeğinden sorumlu tutmaktadır . kadınlar geçmişte bir statü göstergesi olarak günümüzde ise hem ücretli çalışma yaşamına katılım hem de yine bir statü göstergesi olarak evlerindeki bakım işlerini başka kadınlara yaptırmaktadırlar . söz konusu kadınlar osmanlı da köleler cumhuriyet in ilk yıllarında evlatlıklar günümüzde ise gündelikçilerdir . bu kadınların ortak özellikleri yoksul ve düşük eğitim seviyelerinden gelmeleridir . ev hizmeti işinin her kadının doğal olarak yapacağı iş olarak görülmesi ise bu işe ve çalışanlarına düşük değer verilmesine neden olmaktadır . bu çalışmanın amacı ev işçilerinin türkiye deki tarihçesini açıklayıp bu işteki cinsiyet ayrımcılığının ve sınıf sömürüsünün ortaya konmasıdır .
kentte yaşayan eğitim düzeyi düşük bir mesleği olmayan yoksul kadınlar ile daha iyi bir yaşam için köyden kente göç etmiş göçmen kadınlar ekonomik sıkıntılar karşısında ailelerini ekonomik darboğazdan kurtarmak için çalışma yaşamına katılmaya başlamışlardır . bir mesleği ve vasfı olmayan bu kadınların en kolay bulabilecekleri iş ise enformel sektör kapsamında yer alan toplumsal cinsiyetleri ile uyumlu ev işçiliğidir . çağdaş anlamda ev işçiliği ırk etnik köken cinsiyet sosyal sınıf ve ulusa dayalı hiyerarşiyi sürdüren küresel bir olgudur . ev işçiliği geçmişte de günümüzde de niteliksiz bir iş olarak görülmektedir . çünkü bu işe bütün kadınların yapabileceği bir iş gözüyle bakılmakta v ev işçiliği kadınların doğuştan getirdikleri bir özellikmiş gibi görülmektedir . ılo ve okur un da belirttikleri gibi ev işinin içeriği geniştir . bu işleri aile içinde genellikle kadınlar yerine getirmektedirler . gündelikçilerin yaptıkları ev hizmetleri de herhangi bir iş olmayıp doğrudan mekana yönelik işler olarak konut ile direkt bağlantı içerisindedir . köle ve cariyeler her şeyden önce hukuki işlemlere konu olmaları bakımından adeta birer olarak mal kabul edilmektedir . eskiçağ devletlerince kölelik ekonomik ve sosyal önemine binaen uygulanagelen bir sistemdir . fakat osmanlı da köleliğin kaynağı savaş esirlerinin yanında köle pazarlarından da oluşturmaktadır . ancak köle statüsüne geçirilen bu esirlerin kesinlikle gayrimüslim olmaları gerekmektedir . osmanlı da ev işlerinde kullanılan köleler ve onların ticareti avrupa ülkelerinin özellikle ingiltere nin baskılarıyla ve tanzimat fermanı yla birlikte tartışılmaya başlanmıştır . ancak köle alım satımına getirilen yasağın hayata hemen geçirildiğini söylemek zordur . yüzyılda osmanlı daki iç ve dış savaşlar kıtlık üretimin yavaşlaması salgın hastalıklar gibi sorunlar köle kullanımının ücretli hizmetçiliğe dönüşümünü yavaşlatmıştır . dolayısıyla evlatlık kurumu temelde bir yandan köleciliğin ortadan kalkması ile oluşan boşluğu doldurma öte yandan kimsesiz fakir kızları koruma gibi iki taraflı amaçları taşımaktadır . böylece devlet herhangi bir masraf yapmadan bu çocukların bakımını sağlamış ve üzerine düşen sorumluluktan kurtulmuş olmaktadır . ikinci dünya savaşı sırasında ise açlık ve sefalet içinde olan anadolu köylüsü kızlarını kentteki bir aileye evlatlık vermek için adeta yarışmışlardır . katılımcıdan yalnızca üçü evlatlık olarak refahlarında genel bir yükselme yaşamıştır . sonuçta evlerde temizlik ve bakım hizmetlerinde evlatlıkların kullanılması cinsiyetçi işbölümünün dolayısıyla ataerkil sistemin bir neticesidir . ev hizmetlerinde evlatlık uygulaması zamanla yerini yine yoksul kadınları bekleyen gündelikçiliğe bırakmıştır . özbay ın belirttiğine göre gündelikçiler ların ikinci yarısından sonra önemli ölçüde ortadan kalkan evlatlıkların yerini doldurmuştur . bu işler her kadının birincil ve doğal görevi olarak görüldüğünden ücretli çalışan orta ve üst sınıf kentli kadınlar bu işleri piyasadan karşılamak zorunda kalmaktadırlar . özellikle sovyet sosyalist cumhuriyet birliğinin yılında dağılmasından sonra kurulan devletlerdeki kadınlar ülkelerinde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle ev hizmetlerinde çalışmak üzere türkiye ye gelmeye başlamışlardır . ev işlerinin kolay ve yetenek istemeyen işler olarak görülmesi ve yasal düzenlemelerin bulunmayışı ücretlerin aşağıya çekilmesinde önemli rol oynamaktadır .
442
103
ISIL İŞLEM YAPILMIŞ MDF LEVHALARA UYGULANAN YAŞLANDIRMA TESTİNİN YÜZEY KALİTESİ ÖZELLİKLERİ ÜZERİNDEKİ DEĞİŞİMLERİNİN BELİRLENMESİ
bu çalışmanın amacı belirli sıcaklık ve sürelerde ısıl işlem uygulanmış orta yoğunluklu lif levhalara uygulanan yaşlandırma testinin yüzey pürüzlülüğü üzerine etkilerini araştırmak olacaktır . mdf levhalara ve oc derece ve dakika ısıl işlem uygulanmıştır . daha sonra levhalara gün yaşlandırma testi uygulanmıştır . yaşlandırma testi sıcaklık ve bağıl neme bağlı olarak uv yaşlandırma kabininde yapılmıştır . yüzey pürüzlülüğü parametrelerinin yaşlandırma testinin süresi artıkça belirli oranlarda arttığı belirlenmiştir . gün yaşlandırma testi uygulanan oc ve dakika ısıl işlem uygulanmış test numuneleri yüzey pürüzlülüğü en çok olumsuz etkilenen örnekler olmuştur .
günümüzde orta yoğunluklu lif levha sektörü hızla büyüyor . mdf fiziksel ve mekanik direnç özellik değerleri iyi olduğundan masif ahşap malzeme gibi işlenebilme özelliğinden anizotropik yapıya göre homojen yapıya sahip olmasından direnç özelliklerinin geliştirilebilir yüzey özeliklerinin daha düzgün ve teknolojik özelliklerinin üç kat daha iyi olması sebebi ile tercih ediliyor . bu nedenlerden dolayı mobilya endüstrisinde birçok uygulama için tercih edilmektedir . fakat aynı zamanda kolay yanma ve yanıcılık mantar bakteri ve böcekler gibi zararlı etkilere maruz kalma higroskopik özellikler gibi bazı dezavantajlara sahiptir . bu nedenle lif tabakalarının boyutsal stabilitesini ve dayanıklılığını geliştirmek için ısıl işlem uygulanmaktadır . ısıl işlem hücre çeperinin polimer bileşiklerinin kimyasal bileşiminde kalıcı değişikliklere yol açan fiziksel bir işlemdir . temel fikir ahşap malzemenin kimyasal reaksiyonların hızlandığı yaklaşık oc nin üzerindeki sıcaklıklarda ısıtılmasıdır . ahşap ve ahşap esaslı levhalara üç ana amaç için ısıl işlem uygulanmaktadır . ısıl işlemin yüzey pürüzlülüğünü olumlu etkileyerek yüzey kalitesini artırdığı bildirilmiştir . ahşap malzemelerdeki bu bozunmalar birçok faktörün etkili olduğu reaksiyonların zararlı etkisi ile meydana gelmektedir . çalışmamızda mdf kullanılmasının sebebi kullanım alanlarına bağlı olarak mobilya sektöründe bol miktarda kullanılması ve yüzeyinin dış etkilere maruz kalmasıdır . ebatları x x mm ve yoğunluğu . g cm sahip mdf levhalara nuve fırın kd tipi kurutma fırınında tablo de verilen parametrelere uygun olarak ısıl işlem uygulanmıştır . daha sonra test örneklerine ve gün süre ile yaşlandırma testi uygulanmış ve yüzey pürüzlülük değerleri ölçülmüştür . ölçümlerde on nokta pürüzlülüğünün ortalama değeri ve maksimum pürüzlülük değerleri profil girintileri ve çıkıntılar arasındaki orta çizgi ortalama pürüzlülük değerleri belirlenmiştir . gün süre ile yaşlandırma test işlemine maruz bırakılmış test numunelerine ait yüzey pürüzlülük parametrelerinin ölçüm değerleri tablo de verilmiştir . kontrol örneklerine ait ra rz ve rmax değerleri sırasıyla . . ve . μm olarak belirlenmiştir . oc sıcaklık uygulanmış örneklerin yaşlandırma test sonuçlarında c grubu örneklerin yüzey kalitesindeki bozulma a ve b grubuna kıyasla daha fazla olmuştur . gün süre ile yaşlandırma işlemine maruz bırakılmış test numunelerine ait yüzey pürüzlülük parametrelerinin ölçüm değerleri tablo de verilmiştir . sıcaklık ve sürenin artmasına bağlı olarak yüzey pürüzlülük parametre ölçüm değerleri atmıştır . sıcaklık ve süre artımı ile ilgili olarak yüzey kalitesi olumsuz etkilenmeye devam etmiştir . ayrıca rutubet miktarı da bozunmayı artırıcı bir etken olmakta ve erozyona korozyon özelliklerini artırmaktadır . ahşap malzemelerin içerdikleri bileşik oranlarının gösterdiği farklılıkların ahşabın bozunması üzerine etkili olduğu düşünülmektedir arttığı bu artışın kontrol örneklerine kıyasla daha belirgin olduğu belirlenmiştir .
456
94
YÖNETİM RAPORLAMA SİSTEMİNDE SORUMLULUK MUHASEBESİ: BİR İNŞAAT İŞLETMESİNİN MALİYET MERKEZİNE YÖNELİK PERFORMANS ANALİZİ
işletmelerin iç kontrol sisteminde kritik yere sahip olan yönetim raporlama sistemleri yöneticinin problemlere doğru ve zamanda yönelmesini sağlar . bu durum işletmenin amaçlarına ulaşmasını destekleyecek sonuçlar doğurur . işletmelerde yönetim raporlama sistemlerinin büyük bir kısmını sorumluluk muhasebesi oluşturur . birçok firma sorumluluk raporlama sistemlerini işletme içindeki sorumluluk alanları etrafında yapılandırır . sorumluluk muhasebesi her bir sorumluluk merkezinin planları bütçeleri eylemleri ile fiili sonuçlarını ölçen bir sistemdir . sorumluluk merkezleri için düzenlenen sorumluluk raporları genellikle finansal başarının ölçülmesine yöneliktir . işletmelerde en sık rastlanan sorumluluk merkezleri maliyet kar yatırım ve gelir merkezleridir . maliyet merkezleri bütçelerle belirlenen limitlerde maliyet yönetimi yapabilme sorumluluğunda olan örgütsel birimlerdir .
birçok işletme için muhasebe bilgi sistemleri ilk ve uzun yıllar boyunca tek bilgi sistemi olarak kabul edilmiştir . yönetim raporlama sistemini finansal muhasebe sisteminden ayıran en önemli özelliği her hangi bir kanun veya mevzuatla düzenlenmemiş olması yani ihtiyari olmasıdır . finansal muhasebenin ilgi alanı işletme içindeki iş süreçlerinin kaydedilmesidir . yönetim muhasebesi organizasyonun farklı iş süreçlerinin etkin yönetimi için bilgi sağlayacak şekilde iç odaklıdır . yönetim raporları metinsel sayısal veya grafiksel bir yapıya sahip olabilirler . sosyal muhasebe herhangi bir kuruluşun toplum üzerindeki veya toplumun herhangi bir kuruluş üzerindeki ekonomik ve sosyal etkilerin tanımlaması ölçümlenmesi gözlenmesi ve raporlanması konusunda bir girişimdir . . sorumluluk muhasebesinin ilk ve en önemli özelliği sorumluluk merkezlerine yönelik olmasıdır . performans ölçüm raporları aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi üst yöneticiye doğru gidildikçe daha özetlenmiş bilgiler içerir . böylece bölüm yöneticileri bölümün tüm faaliyetlerini yürütmek yerine sorumlu bulunan alt bölüm yöneticilerini denetlemek sureti ile dikkatini bölümün stratejik kararlarında toplamış olur . sorumluluk merkezleri işletme içerisinde belirlenen amaçların bir ya da birkaçının uygun biçimde gruplanmasından oluşan birimlerdir . işletmelerde en sık rastlanan sorumluluk merkezleri maliyet kar yatırım ve gelir merkezleridir . maliyet merkezleri bütçelerle belirlenen limitlerde maliyet yönetimi yapabilme sorumluluğunda olan örgütsel birimlerdir . sorumluluk raporuna bağlı olarak ölçümlenecek yönetici başarısında sadece yöneticinin etkileyebildiği maliyetlerin göz önünde tutulması kontrol edilebilir ve kontrol edilemez maliyet kavramını ortaya çıkarır . sorumlu bir yönetici kararından etkilenmeyen veya oluşumu etkilenemeyen maliyetler kontrol edilemeyen maliyetler olarak adlandırılır . bu birimlerin yöneticileri faaliyet düzeyindeki dalgalanmalardan sorumlu tutulmazlar . örneğin bir kar merkezi yöneticisi satın alma ve fiyatlandırma kararlarının tümünden sorumlu olabilir ve bu kararlar hem maliyetlerin hem de gelirlerin dolayısı ile karın kontrolü ile ilgilidir . kar merkezlerinin değerlendirilmesine yönelik hazırlanan gelir tablolarında kar kontrol edilebilir etkenler göz önünde bulundurularak hesaplanmalıdır . bu karar merkezlerinin yöneticileri bir ürünü pazarlamak ve satmaktan sorumludurlar . yüksekliğinde katlı bir otel inşaatının ay teslim süreli üst kaba yapı işlerinin imalatını gerçekleştirmek üzere bir sözleşme imzalamıştır . işin tamamlanması ve işveren firma ile kesinleşen hesaplar ve imalatlar üzerine uzlaşılmasının ardından belirlenen gerçekleşen üretim maliyetleri aşağıdaki gibidir bütçelenen ve gerçekleşen maliyetler karşılaştırıldığında ve raporlamanın yapısına uygun olacak biçimde yeniden düzenlendiğinde aşağıdaki veriler elde edilmektedir imalat bütçelenen rakamların . usd altında bir maliyetle gerçekleştirilmiştir . ancak şantiyeye gelen beton malzemesinin beklememesi imalatın işveren kontrol onayına uygun biçimde yapılması yeniden imalata alınan kısım oranının düşük olması da malzeme farklarında etkili olmaktadır . genel gider kalemleri yalnızca değişken nitelikteki sarf malzeme ve zeminin imalata hazırlanması için yapılacak ek masraflardan oluşmaktadır . bu tabloda ortaya çıkan fark tutarları ve diğer imalatlardan dolayı oluşan olumlu ve olumsuz farklar sorumluluk raporlaması dahilinde aşağıdaki biçimde top yekun işletme genel müdürüne sunulmaktadır . sorumluluk muhasebesi yoluyla bir taraftan yöneticilerin sorumlu oldukları bölümler konusunda performansları belirlenirken diğer taraftan işletmenin stratejik önem taşıyan iş süreçleri hakkında nitelikli bilgi sağlanmaktadır . işletmenin bütçelen ve gerçekleşen işçilik maliyetleri karşılaştırıldığında işçilik maliyetleri açısından kazanç sağlandığı başka bir ifade ile imalat esnasında yalnızca işçilik maliyetleri üzerinden bu oranda tasarruf edildiği belirlenmiştir .
518
97
Gökçeada topraklarının erozyon duyarlılığı
gökçeada organik tarım uygulamaları açısından ülkemizdeki en uygun bölgelerden biri olup organik tarım adası olarak ünlenmiştir . gökçeada da doğal kaynakların kalitesinin korunmasına yönelik tespitlerin yapılarak gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir . ekosistemin sürdürülebilirliği için toprak en temel doğal kaynaklardan biridir . toprak kalitesinin sürdürülebilir olması için öncelikle toprağın korunarak mevcut durumunun belirlenmesi ve varsa risklerin de belirlenerek gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir . bu çalışmada gökçeada topraklarının erozyona duyarlılığının rusle modelinde belirtildiği şekilde tespit edilmesi amaçlanmıştır . bu amaçla arazi kullanımı ayırmaksızın farklı noktadan yüzey toprak örneği alınmış ve gerekli analizler yapılmıştır . gökçeada toprakları genel olarak değerlendirildiğinde rusle k değerlerinin ila . arasında değiştiği ortalamanın ise . olduğu ve gökçeada topraklarının yaklaşık sinde orta yüksek ve çok yüksek düzeyde erozyon riski bulunduğu belirlenmiştir .
gökçeada konumu doğası doğal kaynakları gibi çeşitli özellikleri bakımından yüksek organik tarım potansiyeline sahip alanlardan biridir . gökçeada ekonomisi öncelikli olarak turizm tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır . buna bağlı olarak adanın potansiyelini kullanmak adına yapılacak planlamalarda toprak ve toprağın korunmasına yönelik çalışmalar bölge ve ülkemiz için stratejik önem taşımaktadır . usle modelinin amacı toprakların parmak ve yüzey erozyonundan korunması amacıyla erozyonu önceden tahmin etmektir . bu toprak partiküllerinin arasındaki kohezif kuvvetlerle ilgilidir . kohezif kuvvetler bitki örtüsü toprak nem içeriği toprak strüktürünün dayanıklılığına göre değişebilmektedir . gökçeada da jeomorfolojik ve topoğrafik özelliklerine bağlı olarak yüksek erozyon potansiyelinin olduğu alanlar rapor edilmiştir . gökçeada kuzey ege denizi nin º º doğu boylamları ile º º kuzey enlemleri arasında ve çanakkale nin km batısında yer almaktadır . gökçeada nın kıyı uzunluğu da km dir ve yüzölçümü yaklaşık km dir . su kaynakları açısından zengin adada adet gölet bulunmaktadır . gökçeada nın kuzeybatısında bulunan semadirek adası na uzaklığı yaklaşık km güneybatısındaki limni adası na ise uzaklığı yaklaşık km dir . . sı üzerinde eğim değerlerine sahipken . ü düz düze yakın alanlardan oluşmaktadır . adada yaygın olarak bitki örtüsü orman ve maki görülse de zeytinlikler de bulunmaktadır . örnekleme noktaları adaya ait topoğrafik haritalardaki eğim grupları toprak haritasındaki büyük toprak grupları ve alt gruplar ile arazinin drenaj deseni dikkate alınarak önceden belirlenmiş sonrasında bu noktalara ait koordinatlar gps e aktarılmıştır . koordinatları bilinen örnekleme noktalarına ait alanların tamamından arazi koşullarının olumsuz olması nedeniyle örnekleme yapılamamış olup arazi koşullarının uygun olduğu noktaya ait alandan yüzey toprağı örneklenmiştir . aynı zamanda örneklemelere ait koordinatlar gps e kaydedilmiştir . örnekleme noktalarına ait harita ise şekil de gösterilmiştir . alınan topraklar analizlere hazırlık öncesinde hava kuru hale gelmesi için örnek hazırlama odasına serilmiştir . toprakların organik madde kapsamları toplam karbonun leco marka truspec cn cihazında kuru yakılması sonucu elde edilen değer ve inorganik karbon kapsamları kullanılarak tespit edilmiştir . toprak örneğinde yapılan tüm bu analizler ve veriler kullanılarak hesaplanan rusle k değerlerinin ila . arasında değiştiği ortalamanın ise . olduğu görülmektedir . yöney ve yağış ilişkileri değerlendirildiğinde adanın kuzey kesiminde kuzey yöneylerin ve yüksek eğim gruplarının daha yoğun olduğu bu sebeple k faktörü hesaplamasında kullanılan bileşenlerin yağış yöney ilişkisi çerçevesinde daha fazla etkilenebileceği düşünülmektedir . kireçli toprakların erodibilitesini tahmin için yapılan çalışmalarda k faktörünün strüktür ve geçirgenlik üzerine etki eden toprak özellikleriyle ilgili olduğunu göstermiştir . bazı çalışmalar ise toprak partiküllerinin organik maddenin değişebilir potasyum ve demir oksitlerin k faktörü üzerine direkt etkisinin olduğunu göstermiştir auerswald ve ark . bu amaçla verimlilik ve ekosistem üzerine direkt etkisi olanerozyon hassasiyeti rusle k faktörü esas alınarak belirlenmiştir .
436
119
GÜVENLİK HİZMETLERİNDE HİZMET İÇİ EĞİTİMLER VE ENTELEKTÜEL SERMAYE İLİŞKİSİ
bu araştırmada güvenlik hizmetlerinde verilen hizmet içi eğitimlerin entelektüel sermaye kapsamında ele alınması amaçlanmıştır . araştırmada bu çerçevede öncelikle entelektüel sermaye kavramı incelenmiş ve daha sonra güvenlik kavramına değinilmiştir . araştırmada son olarak entelektüel sermaye ile güvenlik kavramı arasındaki ilişki ortaya koymuştur . içerik analizi yöntemlerinden kullanıldığı araştırmada elde edilen bulgulara göre entelektüel sermayenin boyutlarından beşeri sermaye hizmet içi eğitimler ve güvenlik konusunda en önemli unsur olarak ortaya çıkmaktadır . yine araştırmada elde edilen bulgulara göre entelektüel sermaye beşeri sermaye boyutunu artıracak olan hizmet içi eğitimler güvenlik hizmetlerinde bir seçenek değil bir zorunluluk haline gelmiştir . buna ilave olarak araştırmada elde edilen bulgular ışığında entelektüel sermayenin kamu yönetiminin önemli bir alanı haline geldiği görülmektedir . gerek kamu kaynaklarının daha etkili ve başarılı bir şekilde kullanılması için gerekse sosyal toplum ve modern devlet yapısına kavuşmak için güvenlik hizmetlerinde hizmet içi eğitimleri düzenli olarak denetlenmesi ve geliştirilmesi bunun için özel birimlerin kurulması önerilmektedir .
modern toplum kuralları ve her geçen gün artan sivil toplum söyleme ile birlikte güvenlik hizmeti ile zorunlu askerlik kavramları giderek daha fazla tartışma konusu olmaktadır . bu dönüşüm sürecinden kuşkusuz güvenlik ve güvenlikle yakından ilişkili olan kavramlar da nasibini almaktadır . bu sebeple eğitim okul duvarlarından ve okuldaki müfredatın içerisindeki sınırlı mekandan ve zamandan kurtularak daha geniş kitlelere hitap edecek olan bir etkinlik haline gelmiştir . entelektüel sermaye kavramı özellikle geçtiğimiz son yıllarda ön plana çıkan ve önem kazanan bir kavramdır . son olarak beşeri sermaye boyutu ise işletmenin sahip olduğu işgücünün ya da nitelikli personeli ne ifade etmekte ve bununla bağlantılı olan kavramları irdelemektedir . entelektüel sermayenin beşeri sermaye boyutu ya da insan kaynakları ve insan gücünü belirleyen boyutu bilgi toplumunda teknolojinin değerinin artması ile birlikte önem kazanmış ve diğer boyutlara göre ön plana çıkmıştır . bir işletme ya da kurumda bilgiyi taşıyan yegane unsur olan insan söz konusu olduğunda bu bilginin geliştirilmesi ve arttırılması konusu önem kazanmakta ve eğitim konusu gündeme gelmektedir . buradan hareketle güvenlik hizmetlerinde verilecek olan hizmetlerin kalitesindeki artış bir yandan kamu kaynaklarının etkili kullanımına yol açarken diğer yandan performans arttıran ve modern toplum söylemlerine destek veren bir işleve sahiptir . araştırmada aynı zamanda entelektüel sermaye işletme ve yönetim organizasyon alanından ziyade kamu yönetiminin bir konu olarak ele alınmıştır . bilgi toplumu sürecinde ise bilginin öneminin artmasıyla birlikte insan sermayesi giderek işletmeler ve kurumlar için en önemli bileşen haline gelmiştir . geçmişten günümüze bir kurum ya da işletmenin sahip olduğu değer kurumsal itibar ile ölçülürken modern toplumda kurumsal itibar kavramı yetersiz kalmış ve daha kapsamlı işletmenin soyut ve somut değerlerini bir arada barındıran bir kavrama ihtiyaç duyulmuştur . buna göre literatürde de entelektüel sermaye kavramı temel anlamda üç boyutta incelenmektedir . entelektüel sermayenin bir diğer boyutu olan ilişkisel sermaye ise şirket ya da kurum ya da firmaların iç ve dış paydaşları ile olan ilişkilerini ifade etmektedir . öte yandan ilişkisel sermaye kavramında karşılıklı ilişkilerin olduğu bir durum söz konusudur . entelektüel sermayenin son boyut olan beşeri sermaye ise bir işletme ya da bir kurumun sahip olduğu insan kaynakları ve işgücünün göstergesidir . zira günümüzde bilgi toplumuna geçiş süreci ile birlikte işletmelerin en önemli değerlerinin başında bilgi gelmektedir . ilişkisel sermaye gibi fakat ilişkisel sermayeden daha fazla insani değerler üzerine odaklanmış olan beşeri sermaye de bireylerin psikolojik ve zihinsel yapıları arasındaki farklılıklar meydana gelen güçlükler gerek ölçme ve değerlendirme gerekse yönetme konusunda önemli engeller teşkil etmektedir . entelektüel sermaye boyutları içerisinde beşeri sermayenin önemi her geçen gün artmaktadır . güvenlik hizmetlerinde personelin hizmet içi eğitim ile eğitilmesi konusu yine teknoloji ile birlikte önemi artan bir konudur . günümüzde güvenlik hizmetleri gerek iç güvenlikte gerekse dış güvenlikte giderek daha fazla teknolojiye bağımlı hale gelmektedir . bu süreç içerisinde yenilen ve değişen teknolojiye ayak uydurmak için güvenlik çalışanlarının da kendilerini modern gelişmelere uygun bir şekilde eğitmeleri gerekmektedir . hizmet içi eğitimler günümüzde mesleklerin daha fazla bilgi ve teknoloji yoğun bir yapıya sahip olmaları nedeniyle önemli hale gelmektedir . zira gerek kurumların rekabet edebilirlik derecesinin artmasında gerekse beşeri sermayenin etkili bir şekilde kullanılması ve etkili bir entelektüel sermayeye sahip olmada hizmet içi eğitimler hayati önem taşımaktadır . ancak olumlu katkı derken uygulanması halinde olumlu katkı sağlayan uygulanmadığı durumda ise kurumların etkili ve verimli çalışmalarını engelleyen önemli bir kavram olarak değerlendirmek mümkündür . buradan hareketle entelektüel sermayenin aynı zamanda kamu yönetiminin de önemli bir yönetsel aracı olduğunu ifade etmek mümkündür .
563
145
Ülkemizde Çocuklarda İki Farklı Zaman Diliminde İzlenen Akut Bakteriyel Menenjitlerin Değerlendirilmesi
bakteriyel menenjit tıbbi acil bir durumdur . tedavi edilmemiş bakteriyel menenjitlerde mortalite oranı dür . çalışmada türkiye de haemophilus influenzae tip b ve streptococcus pneumoniae ya karşı geliştirilmiş konjuge aşıların ulusal bağışıklama programı na girmesinden önce ve sonra farklı dönemde farklı merkezde izlenen akut bakteriyel menenjitler değerlendirilerek türkiye de yıllar içinde akut bakteriyel menenjit epidemiyolojisi tedavi seçenekleri komplikasyon oranlarındaki değişikliklerin ortaya konulması amaçlanmıştır . çalışma retrospektif bir çalışmadır . çalışma . . . . tarihleri arasında sağlık bilimleri üniversitesi ankara dr . sami ulus kadın doğum çocuk sağlığı ve hastalıkları eğitim ve araştırma hastanesi enfeksiyon hastalıkları kliniği nde akut bakteriyel menenjit tanısı ile izlenen ve . . . . tarihleri arasında sağlık bilimleri üniversitesi ankara çocuk sağlığı ve hastalıkları hematoloji onkoloji eğitim ve araştırma hastanesi enfeksiyon astalıkları kliniği nde yine aynı tanıyla izlenen hasta üzerinde gerçekleştirilmiştir . hastalara bakteriyel menenjit tanısı dünya sağlık örgütü kriterlerine göre konulmuştur . birinci merkezde izlenen hastaların yaş aralığı ay yaştır . hastaların . inde etken saptanmıştır . saptanan mikroorganizmalar sırasıyla neisseria meningitidis streptococcus pneumoniae ve haemophilus influenzae tip b dir . ikinci merkezde izlenen hastaların yaş aralığı ay yaştır . hastaların . sinde etken saptanmıştır . streptococcus pneumoniae . ile en fazla neisseria meningitidis . ile . sırada saptanmıştır . aradan geçen yıllar içerisinde dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi türkiye de de akut bakteriyel menenjit epidemiyolojisinde değişiklikler olduğu görülme sıklığının azaldığı haemophilus influenza tip b ve streptococcus pneumoniae ya karşı geliştirilmiş konjuge aşıların ulusal bağışıklama programı na girmesinin etki eri gözlenmiştir .
menenjit beyin ve spinal kordu saran leptomeninksin iltihabıdır . hastalara bakteriyel menenjit tanısı dünya sağlık örgütü kriterlerine göre konulmuştur . hastaların bir kısmına ilk dozu antibiyoterapiden önce olmak üzere . mg kg dozda gün süreyle deksametazon tedavisi başlanmıştır . kuşak sefalosporin vankomisin tedavisi başlanmış gerekli durumlarda antibiyoterapi değiştirilmiştir . hastaların . inde mikroorganizma saptanmış olup kültür pozitifliği . tür . hastaların . ünde bos gram boyaması pozitif olup sında bos gram boyama ve bos kültür pozitifliği bir arada saptanmıştır . hastaneye başvuruncaya kadar geçen sürenin komplikasyon gelişimi üzerine etkisi saptanmamıştır . oranlar komplikasyon gelişen grupta ise sırasıyla olup grup arasındaki fark istatistiksel anlamlı değildir . baer testinde bozukluk saptanan hastaların işitme durumu ile ilgili takiplerine ulaşılamamıştır . ikinci merkezde izlenen hastaların si erkek i kızdır . s . pneumoniae ya bağlı abm tanısı alan hastanın tamamında tanı kültür ile n . meningitidis e bağlı abm tanısı alan hastaların . sinde tanı bos gram boyaması . ünde ise bos kültür pozitifliği ile hib ve grup b streptococcus menenjitinde ise tanı bos kültür pozitifliği ile konulmuştur . çalışmamızda ikinci merkezde izlenen s . pneumoniae menenjitli hastanın inin konjuge pnömokok aşısı serisi tamamlanmış sinin yaşlarından dolayı aşı serisi tamamlanmamış üç hasta ise yılı öncesi doğdukları için aşısızdır . persistan ateş saptanan hasta konvülsiyon geçiren diğer hasta ise beyin absesi saptanan hastalardır . hastaların tamamına baer testi yapılmış olup . sinde baer testinde bozukluk saptanmıştır . yıllar içinde abm epidemiyoloji mikrobiyoloji tedavisinde yeni gelişmeler olmuştur . basamak merkezde izlenen abm değerlendirilerek ülkemizde yıllar içinde abm epidemiyolojisi tedavi seçenekleri komplikasyon oranlarındaki değişikliklerin ortaya konulması amaçlanmıştır . tüm dünyada konjuge hib ve pnömokok aşılarının yıllarından itibaren uygulamaya başlanması ile birlikte abm görülme oranlarında yıllar içinde azalma olmuştur . tarafından yılları arasında yapılan çalışmada abm lerde en sık saptanan etkenler sırasıyla s . pneumoniae n . meningitidis ve hib olmuştur . yılları arasında yaptığı çok merkezli prospektif çalışmada ay yaş aralığında abm lerde en sık saptanan üç etken n . meningitidis başta olmak üzere s . pneumoniae hib dir . çalışmada lp öncesi antibiyotik kullanımı ile sadece bos kültürünün değil gram boyamasının da etkileneceği belirtilmiştir . ikinci merkezde izlenen hasta sayısı az olsa da bilinçte değişiklik gözlenen hastaların tamamında komplikasyon gelişmiştir . çalışmamızda ülkemizde aradan geçen yıllar içinde bakteriyel direnç nedeniyle antibiyotik tercihlerinin değiştiği gözlenmektedir . yılları arasındaki prospektif çalışmanın olduğu hastayı kapsayan bir meta analizde hastane taburculuğunda nörolojik sekel oranı gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelerde ise olarak belirtilmiştir . çalışmamızda her iki merkezde gözlenen komplikasyon oranları literatürden fazladır . birinci merkezde hastalara yüksek oranda baer testi uygulanırken .
447
235
Doğu Akdeniz havzasında kuraklığın era-ınterim verileri ile belirlenmesi
meteorolojik kuraklık küresel bir doğal afet olarak bilinmekle birlikte ekonomik ve çevresel olarak önemli etkileri bulunmaktadır . türkiye nin de içerisinde bulunduğu doğu akdeniz havzası yağış azlığının beraberinde getirdiği kuraklık olayları ile baş başa kalmakta ve çeşitli problemler yaşamaktadır . tüm bu problemler yağış ölçümünün olmadığı alanlarda daha sıkıntılı hale gelmektedir . bu nedenle kuraklık şiddetinin eksiksiz takibi ve gözlemi özellikle insan sağlığının korunması ve ekonomik kayıpların önlenmesi açısından çok önemlidir . kuraklığa yönelik en etkili analiz yöntemlerinden birisi olan standart yağış ındeksi yöntemi yağış ölçüm verilerini gerektirmektedir . bu ise yağış veri setinin olmadığı alanlarda yöntemi sıkıntılı hale getirmekte ve gridli verilerin önemini ortaya koymaktadır . bu çalışmada doğu akdeniz havzası nda yılı için spı yöntemi kullanılarak tüm alanda kuraklık analizi yapılmıştır . era ınterim verileri ile peryoduna ait yıllık spı haritaları alansal olarak hazırlanmış ve değerlendirilmiştir . elde edilen sonuçlarda yılında balkan ülkeleri türkmenistan ve türkiye nin batı bölgelerinde yılında türkiye iran ve türkmenistan bölgesinde ve yılında ise iran ve arabistan yarımadası üzerinde negatif spı değerleri hesaplanmıştır . ve yıllarında ise türkiye ve balkan ülkelerinde pozitif spı değerleri hesaplanmıştır . sonuçlar bölgede kuraklığın yıldan yıla değiştiğini ve yağış rejimindeki değişgenliği net bir şekilde göstermektedir . bunun yanında kuraklık iklim değişikliğinin bitkisel üretim üzerindeki en önemli olumsuz etkisi olarak ön plana çıkmaktadır . türkiye de kuraklığın yaşandığı ve yıllarında bitkisel verimlilikler incelenmiştir . ele alınan yıllar ve bitkiler bazında yapılan kuraklık verim değerlendirmelerinde kuraklık yaşanan dönemlerde bitkisel verimlilikte lara varan oranlarda azalışlar tespit edilmiştir .
hemen hemen bütün iklim rejimlerinde görülen kuraklık iklimin olağan ve tekrarlayan bir olayıdır . yüksek sıcaklık şiddetli rüzgarlar ve düşük nispi nem gibi diğer iklim faktörleri dünyanın çoğu yerinde sıklıkla kuraklıkla birlikte görülüp olayın şiddetini arttırmasına rağmen kuraklık belirli bir süre aşımında alınan yağış miktarındaki doğal bir azalmanın sonucudur ve palmer kuraklık ındeksi yöntemidir . palchaudhuri ve biswas puruliya ilçesi için yine spı yöntemi ile kuraklık analizi yapmış ve şiddeti hakkında değerlendirmeler yapmıştır . yapılan tüm bu çalışmaların çoğunluğu istasyon ölçüm verilerine dayanmaktadır . bu çalışmada belirlenen bir çalışma alanında kurak ve nemli bölgelerin tespiti için gridli era ınterim verilerine spı yöntemi uygulanmış ve yılları periyodu için yıllık spı değerleri hesaplanmıştır . yüzyılın son çeyreğinden itibaren etkisini daha fazla hissetmeye başladığımız iklim değişikliği tarımsal üretim üzerinde pek çok olumsuz etkiye sebep olmaktadır . doğu akdeniz havzası kuzey bölgelerinin iklimi çoğunlukla ılıktan sıcağa doğru olmakla birlikte ılıman ve nemli kışlar hakimdir . çalışmada kullandığımız era ınterim veri seti avrupa orta vadeli hava tahmin merkezi tarafından üretilen en güncel küresel atmosferik veri seti olup pek çok parametreyi içermektedir . eraı atmosferik veri seti küresel gözlem verilerinin günde iki sefer ve utc başlangıç zaman adımlarında ürün üretilmektedir . spı değeri belirli bir zamandaki yağışın ortalamadan çıkartılıp standart sapmaya bölünmesi ile bulunur . çalışmada yıllarına ait yağış verisetine spı yöntemi uygulanmıştır . spı indeksi tarımsal kuraklığın belirlenmesinde sıkça tercih edilen yöntemlerden birisi olarak ön plana çıkmaktadır . hesaplanan spı değerlerinin alansal dağılım haritaları şekil ve de gösterilmektedir . yağış miktarı ve frekansının diğer yağışlı bölgelere nazaran önemsenemeyecek oranda artması o çölün pozitif değerlere doğru kaymasına tam tersi durumda ise negatif değerlere doğru kaymasına neden olacaktır . yılları spı dağılım haritaları incelendiğinde kurak ve nemli koşulların özellikle balkan bölgesi için yıldan yıla ani değiştiği görülmektedir . şimşek ve çakmak tarafından meteoroloji ölçüm istasyon verileri ile yapılan çalışmada da yılının türkiye nin güneydoğu anadolu bölgesi ve doğu anadolu bölgesinin güney bölgelerinin kurak geçtiği sonucuna ulaşılmıştır . bizim çalışma alanımıza göre ise bu kuraklık olayından en çok iran türkiye ve türkmenistan etkilenmiştir . elde edilen değerlere göre yılları ve dan e kadarki olan periyodun ortalama spı değerlerinin ın altında olduğu görülmektedir . spı kuraklık analizleri sonuçlarına göre şekil de yılında iç anadolu da kuraklık yaşandığı ortaya konulmuştur . yılında ege ve akdeniz bölgeleri genelinde yaşanan kuraklık pamuk verimliliğinde önemli kayıplara neden olmuştur . elde edilen yılları spı haritalarına göre bütün bir havza içinde nemlilik ve kuraklığın sürekli olarak yıl yıl değiştiği gözlemlenmektedir . ancak buna karşın bölgede kuraklığın trendine yönelik net bir bulguya ulaşılamamıştır . düzenli ve kalite kontrolden geçmiş veri setleri bu tarz çalışmaların temelini oluşturması sebebiyle önemlidir .
442
250
Anaokulu Öğrencilerinin Masal ve Çizgi Film Tercihlerinin İncelenmesi1
bu çalışmanın amacı okulöncesi çocukların çizgi film ve masallara yönelik tercihlerini belirlemektir . bu amaçla bartın ili merkez de yer alan milli eğitim bakanlığı na bağlı anaokullarında yaş arası çocuk ile kapsamlı bir araştırma yapılmıştır . araştırma sonuçlarında çocukların masal ve çizgi filmleri çok sevdikleri anlaşılmıştır . çocukların en sevdiği masallar incelendiğinde en sık olarak piyasada yer alan resimli öykü kitaplarındaki kısa öykülerin en sevilen masal olarak ifade edildiği görülmüştür . çocukların en sevdiği çizgi filmlerin çok çeşitlilik gösterdiği bunlar arasında en sık yanıtın ile pepee çizgi filmi olduğu tespit edilmiştir . çocukların en sevdikleri çizgi filmlerin en sık trt çocuk kanalında yayınlanan çizgi filmler olduğu ortaya konulmuştur . çocukların masal ve çizgi film tercihleri cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaşmamıştır . yaş gruplarına göre bakıldığında yaş çocukları ve yaş çocuklarına göre anlamlı derecede masalı daha çok sevdiği bulunmuştur . çizgi film tercihlerinde ise yaşa göre anlamlı düzeyde farklılaşma tespit edilmemiştir . çalışmada ayrıca çocukların masal olarak sıklıkla çizgi film isimlerini verdikleri önemli bir bulgu olarak durmaktadır . çalışmanın okul öncesi çocukların masal ve çizgi film tercihleri üzerine yapılacak gelecek çalışmalara kaynak niteliğinde olması hedeflenmektedir .
çocuk edebiyatının ilk ve en önemli kaynağı olarak kabul edilen ve çocuk gelişimi ve eğitimindeki faydalarına dair sayısız yazılar yazılan masallar çok farklı yorumlarla da olsa çağımıza kadar gelebilmiş ve etkilerini koruyarak sürdürebilmişlerdir . masallar adalet iyilik güzellik doğruluk dürüstlük sabır erdem vb . değerlerin öğretilmesinde örf adetlerin ve geleneklerin benimsettirilmesinde sorumlulukların hatırlatılmasında ana dilin ve hayal gücünün gelişiminde önemli rol oynamıştır . bu yolla asırlarca gelecek nesilleri uyarmaya hayatın zor koşulları karşısında deneyimli kılmaya ve eğitmeye çalışmıştır . bu bakımdan masallar içerdiği büyüme ve gelişme öğeleri nedeniyle çocuklar için eşsiz kaynaklardır . geçmişte kültür aktarımı çoğunlukla yüz yüze insan etkileşimleri ile yapılıyorken günümüzde televizyon başta olmak üzere elektronik medya gerçek kişiler arası ilişkilerin işlevini ikame eder bir hal almıştır . teknolojik gelişmeler masal kitaplarının yerini çizgi filmlere bırakmasına neden olmuştur . çocukların beğenerek izledikleri çizgi filmler bu kanallarda sürekli olarak yayınlanmaya başlamıştır . bu araştırmada anaokulu öğrencilerinin masal ve çizgi film tercihlerini bazı değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmaktadır . anaokulu öğrencilerinin masal ve çizgi film sevme düzeyi cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır araştırmanın modeli geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle tespit etmeyi amaçlayan bir araştırma modeli olan tarama modelidir . çalışmada tarama modellerinden biri olan genel tarama başlığı altında yer alan iki ve daha çok sayıda değişken arasında birlikte değişimin varlığını ve veya derecesini belirlemeyi amaçlayan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır . araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan kişisel bilgi formu nda cinsiyet ve yaş demografik değişkenlerine dair sorular bulunmaktadır . araştırma bartın üniversitesi sosyal bilimler etik kurulu nun sayılı onayının alınması ardından başlatılmıştır . yapılan analizlerde veri setinin normal dağılım gösterdiği basıklık ve çarpıklık değerlerinin aralığında olduğu anlaşılarak analizler için parametrik testler kullanılmıştır . çocukların masal çizgi film sevme durumlarının yaşa göre farklılaşıp farklılaşmadığının tespiti için parametrik testlerden anova tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır . sorusuna verilen yanıtları gösterir frekans analiz sonuçları tablo te sunulmuştur . çocukların en sevdikleri çizgi filmlerin hangi tv kanallarında olduğunu tespit edebilmek için frekans analizi yapılmış sonuçlar tablo da sunulmuştur . bu önemli bulgu ile özellikle küçük yaştaki çocuklar için belki de kişiler arası etkileşimin sağlandığı masalların daha uygun materyaller olduğu sonucuna ulaştırabilir . masal anlatımında anlatıcı ile dinleyici arasında yaratılan afektif ara alanın çocuk için oyun alanı gibi olduğunu ve geliştirici niteliğini vurgular . çocukların masallarla ilk karşılaşmalarının hazır görüntülerin sunulduğu ekran vasıtasıyla olması halinde çocuklar zihinlerinde olayları resimlendirmeyi yani hayal güçlerini kullanmayı öğrenemezler . bu nedenle hangi tip masal kahramanı ile özdeşimin kolay yapıldığına dair bir yorumlama mümkün olmamıştır . bu tercihin yaş ve cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı görülmüştür . bu nedenle çocuklara masal okuma anlatma geleneğinin yaşatılması için ebeveynlere bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekmektedir . farklı illerde de araştırmalar yapılmalı ve sonuçlar karşılaştırılmalıdır .
434
183
Bazı Enginar Çeşitlerinde Farklı Uygulamaların Verim ve Verim Unsurları Üzerine Etkileri
enginar yetiştiriciliği türkiye de sahil bölgelerinde sonbahar yetiştiriciliği için ağustos eylül ve yüksek bölgelerde bahar yetiştiriciliği için nisan mayıs aylarında yapılmaktadır . bu araştırma yılları arasında batı akdeniz tarımsal araştırmalar enstitüsü kocayatak yerleşkesinde organik bazı gübrelerinin etkilerini belirlemek için yapılmıştır . araştırmada sakız bayrampaşa erkenci kıbrıs ve geççi kıbrıs enginar çeşitleri üzerinde npk humik asit çiftlik gübresi ve bunların interaksiyonlarının etkileri ortaya konmuştur . dört enginar çeşidi üzerine uygulamaların etkilerine bakıldığında yaprak genişliği . cm ana baş ağırlığı gram yan baş ağırlığı gram ana baş genişliği . mm ve baş sayısı adet ile npk humik asit uygulamasında öne çıkmışlardır . bitki boyu cm yaprak uzunluğu . cm ana baş uzunluğu mm ile npk çiftlik gübresi uygulamasında en yüksek değerlere ulaşmıştır . enginar yetiştiriciliğinde bitki gelişimi açısından npk humik asit ve npk çiftlik gübresi uygulamaları bitkinin uzunluğu yaprak gelişimi sap uzunluğu baş sayısı ana ve yan baş ağırlıkları baş uzunluğu ve genişliği bakımından ön plana çıkmaktadır .
enginarın anavatanı orta ve batı akdeniz olup bu havzada yer alan tüm ülkelerde yabani formlar bulunmaktadır . dünyada enginar üretiminde mısır ton üretimle ilk sırada yer alırken onu sırasıyla italya ton ve ispanya ton ile izlemektedir . bu bölgede üretim özellikle de erkencilik yönü ile ön plana çıkan izmir in karaburun ilçes nde yoğunlaşmıştır . enginar kktc de narenciye ve patatesten sonra önemli bir ihraç ürünüdür . buna rağmen bazı yıllar don zararının yaşanması üretimde erkenciliğin vermiş olduğu avantajdan faydalanılmasını kısıtlamaktadır . enginar hem tohumla hem de vegetatif yöntemlerle çoğaltılmaktadır . çalışma bu sorunun muhtemel nedenlerini ortaya koymak ve çözüm önerilerinde bulunmak için selçuk üniversitesi ziraat fakültesi bahçe bitkileri bölümü iklim odalarında yürütülmüştür . genel olarak fide gelişim özellikleri açısından en uygun ortalama sıcaklığın oc olduğu görülmüştür . sakız enginarında atık mantar kompostunun verim ve bitki gelişimi üzerine olan etkilerini araştırmışlardır . araştırmada antalya korkuteli yöresinde faaliyet gösteren mantar işletmelerinden temin edilen yıl açık alanda bekletilmiş atık mantar kompostu kullanılmıştır . enginar plantasyonundan birinci yılda elde edilen verim değerlerine en yüksekkatkıyı sağlayan ticari gübre uygulaması olmuştur . analiz sonuçları çizelgeler şeklinde gösterilmiş ve yorumlanmıştır . sakız çeşidinde araştırma sonucunda bitki boyu sakız enginar çeşidinde çizelge de görüldüğü gibi en fazla azot fosfor potasyum humik asit uygulamasında . cm ile ölçülmüştür . yaprak uzunluğu sakız enginar çeşidinde en fazla npk çiftlik gübresi uygulamasında . cm olarak belirlenirken en az kontrol uygulamasında cm saptanmıştır . ana baş ağırlığı en fazla npk humik asit uygulamasında gram tartılmışken en az kontrol uygulamasında . gram hesaplanmıştır . ana baş ağırlığı npk humik asit uygulamasında gram ile tartılmışken en az kontrol uygulamasında . gram ağırlık belirlenmiştir . yan baş ağırlığı en fazla ağırlığa npk humik asit uygulamasında . gram ile tartılmışken en az kontrol uygulamasında . gram belirlenmiştir . ana baş uzunluğu en fazla . mm npk humik asit uygulamasında iken en az kontrol uygulamasında . mm ölçülmüştür . ana baş uzunluğu en fazla npk humik asit uygulamasında . mm ölçülmüşken en az kontrol uygulamasında . mm olarak tespit edilmiştir . yapılan araştırma sonucunda bitki boyu en fazla npk çiftlik gübresi uygulamasında cm ortalama olarak bulunmuşken en az . cm ile kontrol uygulamasında belirlenmiştir . ana baş ağırlığı npk humik asit uygulamasında gram tartılmışken en az kontrol uygulamasında gram olarak tartılmıştır . bu araştırmada bayrampaşa sakız erkenci kıbrıs ve geççi kıbrıs çeşitlerinin npk humik asit çiftlik gübresi ve bunların interaksiyonlarının bazı bitki özellikleri ile verim üzerine etkileriaraştırılmıştır . erkenci kıbrıs çeşidinde bitki boyu . cm yaprak genişliği cm yaprak uzunluğu cm ana baş ağırlığı gram yan baş ağırlığı . gram ana baş uzunluğu . mm ana baş genişliği . mm ve baş sayısı . adet ile npk humik asit uygulamasında öne çıkmıştır . yaprak uzunluğu cm baş sayısı adet ile npk humik asit ve npk çiftlik gübresi uygulamasında eldeedilmiştir . bitki boyu . cm yaprak uzunluğu . cm ana baş uzunluğu mm ile npk çiftlik gübresi uygulamasında en yüksek değerlere ulaşmıştır .
483
150
SAKARYA İLİ KOCAALİ İLÇESİ’NDE FAALİYETTE BULUNAN FINDIK İŞLETMELERİNİN MEVCUT YAPISI VE SORUNLARI
bu çalışmada sakarya ili kocaali ilçesi ndeki fındık üreticilerinin genel özelliklerini ve sorunlarını belirlemek amaçlanmıştır . araştırma alanı olarak kocaali ilçesi nde fındık üretim faaliyetinde bulunan üretici ile anket çalışması yapılmıştır . anket sorularıyla üreticilere işletme ile ilgili bahçe ve bakım işlemleri ile ilgili ve pazarlamaya ilişkin sorular sorularak bilgiler toplanmıştır . yörede üreticilerin büyük bölümü yıldan fazla fındık yetiştiriciliği yapmaktadır . üreticilerin eğitim seviyesi düşük olup tarım danışmanları vasıtasıyla tarım tekniklerini uygulamaya çalışmaktadır . ancak işletmecilerin çoğu yeni tekniklerden haberdar olmayıp ayrıca gelişmeleri benimseme konusunda da açık değildir . üreticilerin si sadece fındıktan elde ettiği gelirle hayatını sürdürmektedir . genel olarak fındık bahçelerinin dikim mesafesi ve ocaktaki dal sayısı bakımından doğru oluşturulmadığı budama gübreleme hastalık ve zararlılarla mücadele gibi kültürel faaliyetleri konusunda ise üreticilerin henüz tam olarak bilinçli olmadığı belirlenmiştir . işletmelerin büyük bölümü hasattan sonra ürünü ay bekleterek satmaktadır . araştırmada üreticilerin tamamının bütün memnuniyetsizlerine karşın fındık yetiştiriciliğine devam etmeyi düşündükleri belirlenmiştir . fındıkta yaşanan sorunların giderilmesi için uzun dönemli sürdürülebilir planlar yapılmalıdır . üreticilerin piyasalarda daha güçlü olmasını sağlamak amacıyla üretici organizasyonları desteklenmeli fındık üreticilerine sağlanacak destekler bu üretici organizasyonları aracılığıyla verilmelidir .
sert kabuklu bir meyve türü olan fındık fagales takımının betulaceae familyasının corylus cinsine girmektedir . ayrıca fındık yağı da yağ endüstrisi için önem arz etmektedir . ekonomik değerinin yanı sıra fındık insan beslenmesi ve sağlığında da önemli rol oynaması bakımından da değerli bir meyve türümüzdür . fındık folik asit e k ve c vitaminleri demir çinko bakır gibi mineraller protein lif açısından zengin bir kaynaktır . türkiye lik üretim payı ile dünya da lider fındık üreticisi ülke konumundadır . türkiye nin en fazla ihracat yaptığı ülkeler sırasıyla almanya italya fransa kanada dır . bu araştırmanın amacı en önemli tarımsal ürünlerimizden biri olan fındığın yoğun yetiştiriciliğinin yapıldığı sakarya ilinin kocaali ilçesi nde faaliyette bulunan fındık işletmelerinin mevcut durumlarını ve sorunlarını tespit etmektir . çalışmanın ana materyalini sakarya ili kocaali ilçesi fındık üreticileri ile anket yoluyla toplanan orijinal nitelikli veriler oluşturmaktadır . ancak tüm işletmelere ulaşılması mümkün olmadığından örnekleme yöntemiyle bir kısmı ile görüşülmesinin uygun olacağına karar verilmiştir . anket sonuçlarına göre katılımcıların tamamı fındık yetiştiriciliğine aile mesleği olduğu için devam etmektedir . sorusu yöneltildiğinde i devlet politikaları u yabancı firmalar ve son olarak i ise kooperatiflerin fındık fiyatlarının belirlenmesinde etkili olduğu cevabını vermişlerdir . sakarya ili kocaali ilçesinde oranında çakıldak çeşidi yetiştirilirken bunu sırasıyla ile karayağlı ile foşa ve ile tombul fındık çeşitleri takip etmektedir . fiskobirlik ten alınan resmi olmayan kaynaklara göre bölgede ortalama verim kg da dır . bu rakam dikkate alındığında fındık іşletmelerіnіn ortalamanın üstünde olduğunu söyleyebiliriz . ocak içerisinde kurumuş gelişimden geri kalmış dallar bulunmakta ve ocaklarda yeterli güneşlenme ve hava sirkülasyonunu engelleyecek şekilde sık dallar bulunmaktadır . fındıkta gübrelemeyi doğru yapabilmek ve bahçenin ihtiyacı olan gübreyi doğru oranda ve zamanda verebilmek için toprak analizi yapılmalıdır . bir üretim döneminde kaç defa gübreleme yapıyorsunuz sorusuna üreticilerin si iki defa sı bir defa si gübre kullanmadıklarını belirtmişlerdir . bununla ilgili olarak üreticilerin zararlı ve hastalıkla mücadele ile ilgili bilinçlerini ölçmeye yönelik olarak bazı sorular yöneltilmiştir . sakarya kocaali bölgesinde yoğunlukla çakıldak türü fındık yetiştiriciliği yapılmaktadır . bu yüzden diğer fındık yetiştiriciliği yapılan bölgelere göre daha geç hasat yapılmaktadır . geriye kalan lık üretici grubunun ise hem yerden hem daldan hasat işlemini yaptıkları belirlenmiştir . bunun sonucu olarak da alıcı istediği fiyatı oluşturma eğilimindedir . sakarya ili kocaali ilçesinde fındık üreticisi ile yapılan anket çalışması sonucu elde edilen bulgular üreticilerin mevcut kapasite durumlarını sektördeki sorunlarını ve genel beklentilerini ortaya koymaktadır . işçi kullanan işletmelerin temel sorununu işçi maliyeti oluşturmaktadır . fındık üreticileri genel olarak yabancı sermayenin fındık yetiştiriciliği sektörüne girdiğini piyasayı ele geçirmeye başladıklarını da ifade etmektedirler .
407
191
Ülkemizde D Vitamini Profilaksisine Rağmen Devam Eden Bir Problem: Nutrisyonel Rikets
nutrisyonel rikets d vitamini destek programlarına karşın halen dünya genelinde önemli ve önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir . yazıda yılları arasında çocuk endokrinoloji polikliniğimizde izlediğimiz nutrisyonel riketsli olgunun klinik laboratuvar ve radyolojik bulgularını değerlendirmeyi amaçladık . dr . sami ulus kadın doğum çocuk sağlığı ve hastalıkları eğitim ve araştırma hastanesi çocuk endokrin kliniği nde yılları arasında nutrisyonel rikets tanısı alan olgu değerlendirildi . ondört nutrisyonel riketsli olgunun yaş ortalaması . . aydı . hastaların u erkek i kız dı . d vitamini profilaksisi hastada hiç kullanılmamış hastada ise düzensiz kullanılmıştı . beş hastanın hipokalsemisi hastanın hipofosfatemisi vardı ve tüm olguların alkalen fosfataz ve parathormon değerleri yüksekti . bir hasta hariç tüm hastaların vitamin d düzeyleri ng ml nin altında idi . hastaların tümünde el bilek grafisinde radius ve ulna d stal metafizinde düzensizleşme ve çanaklaşma mevcuttu . beş hastaya stoss tedavisi hastaya uzun süreli d vitamini tedavisi verildi . bir olgu tedaviyi reddetti . tedavi sonrası tüm olgularda klinik ve radyolojik düzelme gözlendi . ülkemizde uygulanan d vitamini profilaksisine rağmen nutrisyonel rikets halen görülmektedir . nutrisyonel riketsli olgularımızın önemli bir kısmında d vitamininin kullanılmadığı veya düzensiz kullanıldığı tespit edilmiştir . bu nedenle özellikle süt çocukluğu döneminde d vitamini destek programına uyumun artırılması nutrisyonel riketsin önlenmesinde önemli olacaktır .
uzun yıllardır d vitamininin kemik metabolizması üzerine etkisi çok iyi bilinmektir . d vitamini bağırsaktan kalsiyum ve fosfor böbreklerden de fosfor geri emilimini kolaylaştırarak kemik üzerine etkisini göstermektedir . nutrisyonel rikets tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir . yılında yayınlanan bir çalışmada dünyada rikets insidansının giderek arttığı belirtilmiş ve siyah çocuklarda nutrisyonel rikets insidansı . olarak bildirilmiştir . bu çalışmada yılları arasında çocuk endokrinoloji polikliniğimizde nutrisyonel rikets tanısı ile izleme aldığımız olgularımızı klinik laboratuvar ve radyolojik bulguları ile değerlendirmeyi d vitamini destek programına uyumu gözden geçirmeyi amaçladık . hastanemiz çocuk endokrinoloji polikliniğinde yılları arasındaki yıllık süreçte nutrisyonel rikets tanısı alan olgu değerlendirildi . bir hasta konjenital hipotiroidi tanısı ile izlemde iken rutin yapılan tetkiklerinde alkalen fosfataz yüksekliği saptanarak rikets tanısı aldı . riketsli olguların fizik muayenesinde hastada o bain deformitesi ile birlikte el bileğinde genişlik hastada sadece bacaklarda o bain deformitesi hastada el bileğinde genişlik hastada frontal bossing fontanel genişliği ve el bileğinde genişlik hastada fontanel genişliği frontal bossing ve kraniotabes vardı . olguların tümünün mental motor gelişimleri yaşlarına uygundu . boy kısalığı saptanan iki hasta dışında büyüme gelişmeleri de normaldi . tüm olgularda alkalen fosfataz ve parathormon düzeyleri yüksekti . tedavi sonrası tüm olgularda klinik ve radyolojik düzelme oldu . hastalarımızın d vitamini kullanmamalarının nedeni d vitamininin önemini bilmemeleri ve ilaç kullanımına uyum göstermemeleriydi . bu durum gözönünde bulundurulduğunda sağlam çocuk izlemlerinde hastaların beslenme durumu d vitamin kullanım hikayeleri ve güneşe maruziyetleri mutlaka sorgulanmalı ve rikets klinik belirti ve bulguları açısından fizik muayeneye ayrıca önem verilmelidir . güneş zengin bir ülke olan katar da yapılan bir çalışmada çocuk değerlendirilmiş ve çocuk nutrisyonel rikets tanısı almıştır . üç hastamız infeksiyon nedeni ile başvurduğu dönemde rikets tanısı almıştır . aynı çalışmada en sık klinik prezentasyon oranla hipokalsemik nöbet iken bunu oranında akciğer infeksiyonu ve oranında gastroenterit izlemiştir . gelişmekte olan ülkelerde alışılmış diyetle kalsiyum alımının gelişmiş ülkelerde önerilenin yaklaşık ü ile si arasında olduğu bildirilmiştir . onbeş aylık bu olgumuzda d vitamini eksikliğinin yanısıra bu faktör de rikets gelişimine katkıda bulunmuş olabilir . maternal d vitamini eksikliğini önlemek amacı ile dünya genelinde tüm gebe kadınlara ıu gün d vitamini kullanımı önerilmektedir . maternal d vitamini durumu anne ve bebeğin kemik sağlığı açısından oldukça önemlidir ve anne sütünde d vitamini düzeyinin yetersiz olduğu da bilinmektedir . ellidört yenidoğan ve annesinin d vitamini durumunun incelendiği bir çalışmada yenidoğandaki düşük d vitamini için en önemli risk faktörünün annedeki d vitamini eksikliği olduğu bildirilmiştir . belirgin yüksek parathormon olgularımızın bir kısmında derin hipofosfatemiyede neden olmuştu . nutrisyonel riketsli olguyu değerlendirdikleri çalışmalarında tüm olgularda serum alkalen fosfatazın yüksek olduğunu ve tanıda hiçbir olguda u l nin altında olmadığını vurgulamışlardır . ülkemizde uygulanan d vitamini profilaksisine rağmen nutrisyonel rikets halen görülmektedir .
454
208
UYGURLARDA HİKMET SÖYLEME GELENEĞİ VE ÇAĞATAYCA İKİ YAZMADA BULUNAN HİKMETLER
türk dünyasının ortak değerlerinden biri hoca ahmet yesevi dir . pir i türkistan olarak adlandırılan ahmet yesevi kültürler arası diyalog kültürlerin yakınlaşması barış gibi semboller açısından son derece önemli bir şahsiyet olması nedeniyle birleşmiş milletler eğitim bilim ve kültür teşkilatı tarafından yılı ahmet yesevi yılı olarak ilan edilmiştir . bu yıl ahmet yesevi nin ölümünün . yıl dönümü olarak kabul edilmektedir . arifler sultanı hoca ahmet yesevi nin hayatı fikirleri ve öğretisi yüzyıllardır türklerin manevi sosyal ve edebi hayatını etkileye gelmiştir . onun düşünceleri günümüze esasen hikmetler vasıtasıyla ulaşmıştır . hoca ahmed yesevi nin takipçileri onun hikmetlerini istinsah ederek divan haline getirmişler ve böylece divan ı hikmet nüshaları oluşmuştur . bu şekilde türkistan pirinin sonraki nesillere bıraktığı manevi değerler canlılığını korumuş hikmet geleneği de devam etmiştir . tasavvufi türk edebiyatının seçkin örneği olan bu eser yüzyıllardır türklerin edebi ve manevi hayatını yönlendirmektedir . makalede ilk olarak ahmet yesevi hakkında kısaca bilgi verilecek ardından uygurlar arasında canlı bir şekilde yaşatılan hikmet söyleme geleneği ve kaşgar da yazılmış iki yazmadaki hikmetler tanıtılıp değerlendirilecektir .
türk islam tarihinin en önemli sembol şahsiyetlerinden birisi şüphesiz ki ahmet yesevi dir . yesevi nin babası sayram civarında tanınmış bir sufi olan ve hz . kaç yaşında öldüğü konusunda net bir bilgi bulunmayan ahmet yesevi m . yılında vefat eder . hem hayattayken hem de ölümünden sonra adı etrafında kerametler teşekkül ettirilerek manevi nüfuzu sürdürülmüştür . türkler arasında ahmet yesevi kadar farklı coğrafyalarda yaşayan ve yaygın bir şöhrete sahip başka bir isim yoktur . mansur ata said ata ve hakim süleyman ata onun üç büyük halifesidir . yüzyılda da yesevi dervişleri vasıtasıyla anadolu da yayılma imkanı bulan yesevilik geniş bir yaygınlığa sahip olan nakşibendi ve bektaşi tarikatları ile kübreviyye ve ciştiyye gibi yerel tarikatları derinden etkilemiştir . hikmet ahmet yesevi nin islamiyetin esaslarını şeriat ahkamını ve ehl i sünnet akidesini tasavvuf düşüncesini tarikatın adap ve erkanını türklere öğretmek ve müritlerine telkin etmek maksadıyla basit sade anlaşılır bir türkçe ile ve türk halk edebiyatından alınma unsurlarla söylediği manzumelere verilen addır . dolayısıyla mürettep bir eser olmayan divan ı hikmet teki bütün şiirlerin ahmet yesevi ye ait olduğu şüphelidir . önceleri yazma nüshalar halinde bulunan divan ı hikmet daha sonraları basma tekniğiyle çoğaltılmıştır . divan hikmet ilk defa da kazan da basılmıştır . gazel tarzındaki hikmetlerin bir kısmı musammat şeklindedir . gazellerdeki beyit sayısı arasında değişmekle birlikte daha çok yedi beyitlik gazeller tercih edilmiştir . bazen de on altılı ölçü kullanılmıştır . hikmetlerde kafiye olarak ise genellikle yarım kafiye tercih edilmiş redif usulüne de bağlı kalınmıştır . hikmetlerde dörtlüklerin son mısralarının ya bir nakarat gibi tekrar edildiği ya da birbirleriyle kafiyeli olduğu görülmektedir . özellikle hikmetleri ezberden okuyan kırk kadın kızlar hikmetlerin icrasında ve yaşatılmasında önemli bir rol oynamışlar gevher şehnaz dan günümüze bu an aneyi sürdürmeye çalışmışlardır . divan ı hikmet in muhtevasını genel olarak allah ın birliği mutlak irade ve kudret hz . köprülü eraslan hususlar oluşturmaktadır . yesevi yesevilik vasıtasıyla olduğu gibi hikmetleri ve divan ı hikmet adlı eseriyle de türkler arasında islamiyet in yayılmasının yanı sıra duygu düşünce ve ideal birliğinin sağlanmasında türkçe nin edebi bir olarak gelişiminde önemli bir rol oynamıştır . burada jarring koleksiyonu nda kayıtlı bulunan iki yazmadaki hikmetlere yer verilmiştir . numarada kayıtlı olup yılında jarring tarafından kaşgar dan satın alınmıştır . x cm ebadında olan yazmanın baş ve son kısımları eksiktir . bu çalışmada a b arasında yer alan hikmetlere yer verilmiştir . yüzyıllardır sözlü ve yazılı gelenekle sonraki kuşaklara aktarılan hikmetler uygurların dini hayatında önemli bir yere sahip olmuştur . st . petersburg kazan lund berlin tokyo gibi şehirlerde ve farklı kütüphanelerde bulunan bu yazmalar üzerine bazı çalışmalar yapılmışsa da henüz çok sayıda eserin incelenmediği aşikardır .
427
158
OSMANLILARIN DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU'YU İLHAKINDA BİR HALK: ZAZALAR
anadolu coğrafyasında yaşayan halklardan biri de zazalar dır . zazalar moğol istilası sırasında kendi bölgelerinde moğol ordusuna karşı mücadele vermişler ve kendi bölgelerinde mirlikler kurmuşlardır . nitekim eğil mirdasi beyleri çemişgezek melkişi beyleri sıvedi beyleri ile zirki beyleri zazalar ın kurdukları başlıca mirliklerdir . özellikle eğil mirdasileri çemişgezek melkişileri ile zirki beyleri akkoyunlu devleti nin kuruluş ve yükseliş döneminde akkoyunlu konfederasyonuna bağlı en önemli yerel bölge mirlikleridirler . nitekim akkoyunlu devleti nin son bulmasından sonra osmanlı imparatorluğu ile safevi devleti arasındaki doğu ve güneydoğu anadolu bölgesindeki hakimiyet mücadelesinde de osmanlılara bağlılık bildirerek osmanlılara askeri alanda yardım eden en önemli yerel mirlikleri zaza mirlikleri oluşturmaktadır .
anadolu selçukluları sınırlarını genişleterek kahta çemişgezek ve harput a hakim oldular . fakat anadolu selçuklu devleti emirleri ve ümeralarının moğol tehlikesi hakkında yeterli kadar bilgi sahibi olmamaları sebebiyle celaleddin harezmşah ı dinlemedikleri gibi ona karşı savaş kararı aldılar . moğollar sivas kayseri hattını takip ederek başşehir konya yı alarak yağmaladılar . nitekim akkoyunlu devletinin hükümdarı kutlu bey in sağlığında akkoyunlu şehzadeleri olan oğulları ahmed bey palu ya pir ali kiğı ya kara yülük osman bey ise ergani ye hakim bulunuyordu . akkoyunlular bu bölgede hüküm süren eğil zaza mirdasi emirleri ile akrabalık kurdular ve onların desteğini aldılar . bölgede hüküm süren eğil mirdasi emirleri ile akrabalık kurdular ve onların desteğini aldılar . uzun hasan ve sonraki dönemlerde akkoyunlular a bağlanan melkişiler isyan etmediler . uzun hasan melkişi beyi suhrab b . şeyh hasan ın kızını oğlu şehzade akkoyunlu sultan halil e isteyerek bu yerli zaza mirliği ile aile bağlarını güçlendirmiştir . süveydi beyleri bundan memnun kalıp akkoyunlular a bağlanmayı kabul ettiler . bu beylikleri yöneten zaza beyleri akkoyunlular a kuruluş sürecinden itibaren çok büyük destek verdiler . şah bu kürdistan yöneticilerine gerekli ilgi ve alakayı gösterdi . çemişgezek aşiretleri iran a haberci göndererek hacı rüstem in geri alınmasını istediler . şeref han hizan emiri davut bey sason emiri ali bey imadiyye hakimi emir seyfeddin gibi önemli kişiler başta dahil olmak üzere yirmi beş emir bir toplantı yaparak osmanlı tabiiyetini kabul ettiler . ayrıca bağlılık vesikası olan bir kozakı mühürleyerek padişaha gönderdiler . bu yüzden karahan ile şehir halkı arasında çatışmalar meydana geldi . şehrin ileri gelenleri osmanlı sultanına haber göndererek dayanacak güçlerinin kalmadığını belirttiler . bu dönemde osmanlı padişahı uzun süreden beri osmanlılara sorun çıkaran dulkadiroğulları beyliği üzerine sefer düzenleyerek bu meseleyi kökünden halletmekle uğraşıyordu . karaçinzade ahmet bey palu hakimi cemşid bey çemişgezek emiri pir hüseyin bey ellerindeki birlikler ve yeniçerilerle beraber harput kalesi ni kuşattılar üç gün kuşatma altında kalan kale de zor durumda kalan iranlılar aman dileyerek canlarına dokunulmaması şartıyla harput kalesi ni teslim ettiler . bu kuvvetlere çemişgezek hakimi pir hüseyin bey de alevi zaza askerlerle katıldı . doğu ve güneydoğu anadolu bölgesinin feth edilmesinden sonra bıyıklı mehmet paşa diyarbakır valisi oldu . yavuz sultan selim ise idris i bitlisi ye gönderdiği boş beraatlara kürt ve zaza beylerinin mansıplarını ve mutasarrıf oldukları sancak isimleri ve elkaplarını yazarak merkezi hükümete göndermesini talep etmiştir . idris i bitlisi bölgedeki hizmetlerini göz önünde bulundurarak merkezi yönetime bölge beylerinin statüsünü içeren bilgi verdi . bunlara verilen önemden olsa gerek kendilerine padişah emri yazıldığı zaman cenab lakabı kullanılırdı . yine ekrad sancağı sayılan çermik sancağı çapakçur sancağı çemişgezek sancağı atak sancağı nın nüfusunda yoğun olarak zazalar yaşamakta olup yönetimini zaza beyleri ellerinde tutuyorlardı . doğu ve güneydoğu anadolu bölgesinde kürtlerden sonra ezici çoğunluğu zazalar oluşturmaktadır .
444
97
Değişik doğal katkı maddelerinin yonca silajının kalitesine etkilerinin belirlenmesi
bu araştırma afyonkarahisar ilinin bolvadin ilçesindeki avşar gıda tarım hayvancılık a . ş . arazisinde yürütülmüş ve may tohumculuk firmasına ait olan isideadlı yonca çeşidi kullanılmıştır . ikinci yılında olan yonca bitkileri ikinci gelişmede çiçeklenme dönemine gelince hasat edilmiştir . karbonhidrat kaynağı ve veya katkı madesi olarak şeker pancarı melası arpa ezmesi ve peynir altı suyu tozu kullanılmıştır . katkı maddelerinin yonca silajının besin içeriği fermentasyon özellikleri ve kalitesine etkileri araştırılmıştır . hasat edilen yonca materyali . . cm boyutlarında doğrandıktan sonra ve g kg kuru madde oranlarında katkı maddeleri eklenerek plastik kaplarda silaj yapılmıştır . oda sıcaklığında gün olgunlaşması beklendikten sonra silaj kapları açılarak duyusal ve kimyasal analizler yapılmıştır . katkı maddeleri genel olarak silajın ham protein nötr deterjan lif asit deterjan lif içeriğini azaltırken sindirilebilir kuru madde kuru madde tüketimi ve nispi yem değerini yükseltmiştir . aynı şekilde katkı maddeleri silajın asetik asit ve bütirik asit konsantrasyonlarını düşürürken laktik asit konsantrasyonunu yükseltmistir . silajların ph içeriği sadece peynir altı suyu tozunda kontrol grubuna göre yüksek çıkmıştır . araştırma sonucunda şeker pancarı melası arpa ezmesi ve peynir altı suyu tozunun yonca silajlarında silajın besin değeri ve kalitesini artırmak için belirlenecek uygun dozlarda kullanılabileceği belirlenmiştir .
türkiye milyona dayanan ve hala tahıl ağırlıklı beslenen nüfusu nedeniyle hayvansal üretimi geliştirmek zorunda olan bir ülkedir . et ve süt gibi temel gıda sınıfında bulunan ve sağlıklı beslenmede önemli rolü bulunan gıdaların fiyatlarının toplumun bütün kesimlerinin ulaşabileceği sınırlarda tutulması ancak yeterli ve düşük maliyetli üretimle sağlanabilir . bu amaçla yeşil yemlerin yeşil olarak saklanmasında silaj yapımı zorunluluğu ortaya çıkmaktadır . yem bitkileri arasında önemli bir yeri olan ve ülkemizde önemli oranda yetiştiriciliği yapılan yoncada karoten ve proteinin i yapraklarda bulunmaktadır . kaliteli bir silaj uygun bitkilerin uygun devrede biçilmesiyle elde edilir . soldurulmamış silajda ph . ve soldurulmuş silajda ise . civarına düşmüş olmalıdır . son yıllarda kuru ot olarak değerlendirilmesinin yanında silajı da önem kazanmaktadır . bu amaçla farklı katkı maddeleri kullanılmakla birlikte daha çok ortamda yetersiz düzeyde bulunan karbonhidrat açığını kapatmaya yönelik katkı maddelerinden yararlanılmaktadır . karbonhidrat kaynağı olarak en fazla tahıl daneleri melas üzüm posası şeker v . b . bu çalışmanın amacı çiftlikte veya yakın işletmelerde kolayca bulunabilecek katkı maddeleri kullanarak yonca silajının kalitesinin artırılıp artırılamayacağının ve uygun katkı maddesi doz dozlarının belirlenmesidir . araştırmada bitki materyali olarak afyonkarahisar ilinin bolvadin ilçesindeki avşar gıda tarım hayvancılık a . ş . arazisinde yetiştirilen may tohumculuk firmasına ait olan iside isimli yonca çeşidi kullanılmıştır . çiftlikte üretilen arpa taneleri kırma makinasında ezildikten sonra silaja katılmıştır . daha sonra yoncaya farkı katkı maddesi g kg ve g kg kuru madde düzeyinde katkı maddesi kullanılmıştır . bunlar uçucu olan asetik asit ve bütirik asit ile uçucu olmayan laktik asittir . elde edilen sonuçlar spss . istatistik proğramı kullanılarak tesadüf bloklarında bölünmüş parsellere göre analiz edilmiştir . aralarında farklılık bulunan değerler duncan çoklu karşılaştırma testi kullanılarak gruplandırılmıştır . istatistiksel yönden farklılık olmasa da kullanılan katkı maddeleri yonca silajının protein içeriğinde küçük oranlarda azalmaya neden olmuştur . en yüksek kalsiyum içeriği peynir altı suyu eklenen silajlarda belirlenirken diğer katkı maddeleri ve kontrol arasında farklılık olmadığı saptanmıştır . yonca silajında ca p oranlarının . . arasında değiştiği ve katkı maddeleri arasında çok önemli farklılık olduğu belirlenmiştir . silajların tümünde ca p oranının izin verilen üst sınırın katından daha fazla olduğu belirlenmiştir . katkı maddeleri yonca silajının sindirilebilir kuru madde oranını yükseltmiştir . analizi yapılan her üç organik asit yönünden de katkı maddeleri arasındaki farklılık ve katkı maddeleri ile bunların dozları arasındaki interaksiyonunönemli olduğu belirlenmiştir . bütirik asit açısından en düşük değer peynir altı suyunun ikinci dozunda belirlenmiştir . ancak en çok artış peynir altı suyunun ikinci dozunda olmuştur . peynir altı suyu laktik asit fermentasyonu sonucunda üretildiğinden bu madde yönünden zengindir .
427
188
İlkokul Öğrencileri ve Annelerinin Ağız ve Diş Sağlığı Konusundaki Bilgi ve Uygulamalarının İncelenmesi
diş çürükleri ve periodontal hastalıklar dünya nın birçok ülkesinde önemli halk sağlığı problemlerindendir . bu nedenle ağız ve diş sağlığının korunması çocukluk döneminden itibaren öncelikli olarak üzerinde durulması gereken bir konudur . diğer birçok alışkanlık gibi ağız diş sağlığının korunması ile ilgili tedbirlerin erken yaşlardan itibaren kazanılmasında da anne babanın model olmasının önemli bir yeri vardır . bu nedenle bu çalışmada ilkokul öğrencileri ile annelerinin ağız ve diş sağlığı konusundaki bilgi ve uygulamalarının incelenmesi amaçlanmıştır . çalışmada iki farklı ilkokulda . ve . sınıfa devam eden öğrenci ile bu öğrencilerin anneleri çalışma grubunu oluşturmuştur . verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu kullanılmıştır . anket formunda ağız ve diş sağlığı konusundaki bilgilerin ve ağız diş bakımı konusundaki uygulamaların sorgulandığı sorular yer almıştır . anket öğrencilere sınıf ortamında annelere ise toplantı odasında küçük gruplar halinde uygulanmıştır . veriler bilgisayar ortamına girilmiş ve verilerin analizinde yüzde ve frekans dağılımından yararlanılmıştır . sonuç olarak ilkokul öğrencileri ve annelerinin ağız diş sağlığı konusundaki bilgilerinin yeterli olmadığı belirlenmiştir . anne ve çocukların ağız diş sağlığı konusunda bildikleri ile uygulamalarının birbirine yakın olduğu görülmüştür . elde edilen bulgular ve literatür bilgileri ışığında anne babalara özellikle çocuklaramümkün olan en erken yıldan itibaren ağız ve diş sağlığı eğitimi verilmesinin önemi tartışılmıştır .
sağlık bedensel ruhsal ve sosyal açıdan tam bir iyilik olarak tanımlanır ve kişinin toplum içinde yaşamını sürdürebilmesi için gereklidir . ağız ve diş sağlığı ise genel sağlığın önemli bir kısmını oluşturmaktadır . dünya sağlık örgütü diş çürüğünün gelişmiş ülkelerde okul çocuklarının ını ve yetişkinlerin de büyük çoğunluğunu etkilediğini bildirmektedir . ileride sağlıklı bir toplum için çok önemli olan bireysel bilinçlenmenin ancak çocukluk çağında kazanılabileceği bilinmektedir . bu nedenle ağız ve diş sağlığı konusunda yapılacak çürük önleme ve çürükten korunma çalışmalarının başında özellikle çocukların erken yaşlardan itibaren eğitilmesi gelmektedir . aydın ayrancı çavuş gökalp ve ark . çalışmalardan çıkarılan ortak sonuç çocukların ağız ve diş sağlığının iyileştirilmesi ve koruyucu önlemlerin alınmasının çok önemli olduğu yönündedir . bu sayede daha kısa sürede sonuç alınması ve çalışmaların etkili olarak yürütülmesi mümkün olabilir . verilerin toplanmasında çalışma grubunun ağız diş sağlığı konusunda bilgi ve davranışlarını değerlendirmeye yönelik anket formu kullanılmıştır . ve uygulamaları belirlemeye yönelik soru . öztunç ve arkadaşlarının yapmış oldukları bir çalışmada diş ve diş sağlığı için süt ve süt ürünleri meyve ve sebzelerle dengeli beslenilmesine vücudun ihtiyacı olan kalsiyum fosfor gibi mineraller ile a d c vitaminlerinin yeterli alınmasını gerektiği ayrıca şeker ve şekerli besinler yendikten sonra ağız hijyenine dikkat edilmediği asit ve bakteri oluşması nedeniyle ağız diş sağlığının olumsuz yönde etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır . ebeveynlerin beslenme ve diyetle ilgili bilgi düzeyi çocuğun beslenme alışkanlıklarının yönlendirilmesinde önem taşıdığı belirlenmiş çocukların atıştırma sıklıkları düzenli fırçalama davranışları ailelerin diş macunundaki florid içeriğinin faydasını ve fırçalama haricindeki proflaktik önlemleri bilmeleri anne babanın kendi fırçalama alışkanlıkları ile ebeveynlerin eğitim düzeyi arasında istatistiksel açıdan fark saptanmıştır . anne ve baba mesleğinin de ailelerin ağız ve diş sağlığı hakkındaki davranışlarını etkilediği çalışan anne ve babanın ağız ve diş sağlığına daha fazla önem verdiği görülmüştür . araştırmaya katılan çocukların ağız diş sağlığı hakkında aileleri tarafından bilgilendirildikleri ortaya çıkmıştır . çocukluk döneminde kazandırılması gereken alışkanlıkların en önemlilerinden biri ağız ve diş sağlığının korunmasıdır . bu nedenle ağız diş sağlığı konusundaki gerek çocuklar gerekse anne babalara yönelik eğitimler düzenli olarak yapılmalı uygulamalar yaptırılmalı davranış kontrolü sağlayacak yollar belirlenerek ağız diş sağlığı bakım davranışlarının alışkanlık haline dönüşene kadar takip edilmelidir . bunun yanında çocukların üzerinde öğretmen etkisi de bilinmektedir .
486
191
Osmaniye İli Verem Savaş Dispanserliğine Başvuran Hastaların Retrospektif Değerlendirilmesi
dünya sağlık örgütü genel direktörü dr . tedros adhanom ghebreyesus un da belirttiği gibi tb sınır tanımayan herkesin tehlike altında olabildiği yoksulluk yetersiz beslenme veya çatışmaların olduğu yerlerde büyüyen bir halk sağlığı sorunudur . ülkemizin komşularının içinde bulunduğu siyasi belirsizlik savaşlar ve göç dalgası göz önünde bulundurulduğunda tb nin hafife alınmaması ve dikey örgütlenme yapısından taviz vermeden hastalıkla mücadele edilmesi gerekmektedir . bu çalışmada suriye ye yakın komşu ve aynı zamanda sınırları içerisinde bir mülteci kampına ev sahipliği yapan osmaniye de ile yılları arasında merkez vsd ye kayıtlı hastanın dosyaları retrospektif olarak tanımlayıcı şekilde analiz edilmiştir . dosyalar detaylı incelenerek yanlış tanı konan ve tb değil olarak ayrılanlar çalışma dışı bırakılmıştır . ayrıca tedavi sonucu ve bir takım hastalık parametrelerine ulaşılamayan ya da hatalı girilen hasta da çalışmaya dahil edilmemiştir . hastaların tanı anındaki yaşı ortalama iken ü erkek ve sı kadındır . hastaların u türkiye cumhuriyeti vatandaşı iken i yabancı uyrukludur . yabancı uyruklular kendi içerisinde değerlendirildiğinde inin suriye uyruklu olduğu saptanmıştır . hastaların kurumumuzdaki tedavi sonucunda halen tedavisi devam eden kişi çıkartıldığında inin tedavisinin tamamlandığı sının kür olduğu ve sının ex olduğu saptanmıştır . tedavi süresi ortalama aydır . hastaların sinde tedavi tamamlama ve inde kür gözlenmiştir . tedaviye başlanan yıl ile tedavi süresi arasında negatif yönde orta düzeyde korelasyon saptanmıştır . hastalık yeri akciğer iken akciğer dışı ve her ikisi birlikte gözlenmiştir . akciğer dışı tutulum en sık ile lenf nodu olurken plevra kemik ve gastrointestinal sistem tutulumu saptanmıştır . sonuç olarak osmaniye ilinin yıllara göre tb vaka analizi yapıldığında gerek nüfusu gerekse olgu hızı itibariyle paralellik göstermesinden dolayı türkiye nin durumunu yansıtan bir örneklem olduğu gözlenmiştir . yeni tedavi rejimleri ile tedavi süreleri kısalmış ve başarı artmıştır .
tüberküloz mycobacterium tuberculosis complex kaynaklı olan çoğunlukla akciğerleri tutmakla birlikte prostat overler kemikler ve lenf nodları gibi daha birçok yere yerleşebilen ve etkileyebilen bir hastalıktır . tb önlenebilir ve tedavi edilebilir bir bulaşıcı hastalıktır . dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin latent tb si vardır bu da insanların tb bakterileri tarafından enfekte olduğu ancak hastalığa yakalanmadığı ve hastalığı bulaştıramadığı anlamına gelmektedir . tb bakterileri ile enfekte olan kişilerin yaşam boyu ile oranında tb hastalığına yakalanma riski bulunmaktadır . hıv aıds yetersiz beslenme ve diyabet gibi bağışıklık sistemi zayıflatan etkenlere sahip olanların veya tütün alkol kullananların hastalanma riski daha yüksektir . son birkaç yıldır yüksek morbidite ve mortalite oranları gösteren tb insan sağlığı üzerinde çok zararlı etkileri vardır . bu çalışmada suriye ye yakın komşu ve aynı zamanda sınırları içerisinde iki mülteci kampına ev sahipliği yapan osmaniye nin ile yılları arasında vsd ye kayıtlı tb hastaları retrospektif olarak tanımlayıcı şekilde analiz edilmiştir . ayrıca kurumda hastaların akciğer grafilerinin çekilebildiği bir görüntüleme odası ve arb boyaması yapabilen düzey laboratuvar mevcuttur . olgular öncelikle hem kayıt defterlerinden hem de online veri tabanından taranarak mükerrer kayıtlar düzeltilmiştir . istatistiksel analizler spss . programından faydalanılarak yapılmıştır . p değerinin . in altında olduğu durumlar istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar şeklinde değerlendirildi . hastaların tanı anındaki yaşı ortalama ve ü erkektir . yabancı uyruklular kendi içerisinde değerlendirildiğinde inin suriye uyruklu olduğu saptanmıştır . hastalık yeri akciğer iken akciğer dışı ve her ikisi birlikte gözlenmiştir . ayrıca sağlık bakanlığı ile aile ve sosyal politikalar bakanlığı arasında imzalanan protokol gereği maddi durumu kötü olan hastamıza başarılı dgt uygulamasından ötürü maddi yardımda bulunulmuştur . hastaların kurumumuzdaki tedavi sonucunda halen tedavisi devam eden kişi çıkartıldığında inin tedavisinin tamamlandığı sının kür olduğu ve sının ex olduğu saptanmıştır . hastaların uyrukları ile tedavi sonucunda anlamlı bir ilişki saptanmıştır . buna göre yabancı uyruklu hastalarda tedavi terk ve nakil oranı anlamlı olarak yüksek bulunmuştur . ile yılları arasında ilimizdeki hastaların hiçbirinde ilaca dirençli vaka saptanmamıştır . hastaların sinde tedavi tamamlama ve inde kür gözlenmiştir . ülke nüfusu ile paralel ve lineer artış gösteren osmaniye de tb olgu hızındaki düşüş de türkiye geneli ile paralel seyretmiş fakat her zaman ülke ortalamasının altında kalmıştır . ile yılları arasında yılda olgu hızı yaklaşık düşüş göstermiştir . osmaniye ilinin tb olgu hızının dsö eliminasyon hedeflerine uygun şekilde azaldığı ve çoğu bölgeye göre daha iyi seviyede olduğu gözlenmektedir fakat hedefleri göz önünde bulundurulduğunda çoğu ülkenin halen hedeflerin gerisinde olduğu bir gerçektir . tb için en önemli sorunlardan biri de şüphesiz çoklu ilaca dirençli tb olgularıdır . dsö tarafından belirlenen standart tedavi rejimi ülkemizde de minör değişiklikler olabilmekle birlikte genel çerçevede başarılı bir şekilde uygulanmaktadır . bu kapsamda rutin bir akciğer tb tedavisi ay iken özel durumlarda bizim çalışmamızda da tedavi süresi ortalama ay bulunarak standartlarla uyumlu bir sonuç elde edilmiştir . tb ile mücadelede medikal tedavinin yanı sıra sosyal politikaların da önemi büyüktür . yeni tedavi rejimleri ile tedavi süreleri kısalmış ve başarı artmıştır .
494
283
AĞIRLIK KATEGORİSİNDEKİ SPORCULARDA KİLO VERME YÖNTEMLERİ VE BESLENME DAVRANIŞLARI
bu çalışmada ağırlık kategorisindeki sporcularda kilo verme yöntemleri ve beslenme davranışları araştırılmıştır . toplam mücadele sporcusu çalışmaya dahil edilmiştir . spor kilo verme yöntemleri ve etkileri ölçeği ile beslenme yaklaşımları test etme anketi uygulanmıştır . istatistiksel işlemlerde mann whitney u ve kruskal wallis ve t testleri kullanılmıştır . cinsiyete göre ölçeğin sıvı kaybı fizyolojik ve psikolojik alt boyutlarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur . branşlara göre diyet ergojenik fizyolojik ve psikolojik alt boyutlardan etkilenme durumunda anlamlı farklılıklar bulunmuştur . cinsiyete göre beslenme yaklaşımlarının değerlendirme puanlara bakıldığında kadınlarda ve erkelerde puan bulunmuştur . bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildir . cinsiyete ölçek alt kategorilerinde süt seçeneklerinde anlamlı farklılık bulunurken et yada alternatifi beslenmede se ze ve meyve seçenekleri tahıl seçenekleri karışık boyutta ve toplam beslenme puanlarında kadın ve erkeler arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır . sonuç olarak mücadele sporu yapan üniversiteli sporcular diyet boyutundan biraz etkilenmişlerdir . yine erkek sporcular sıvı kaybından kadın sporculara göre daha fazla etkilenmiş iken fizyolojik ve psikolojik bakımdan daha az etkilenmişlerdir . öğrencilerin beslenme yaklaşımları iyi durumda değerlendirilebilir . mücadele sporcularına beslenme bilgileri ve kilo düşme konusunda seminerler verilmelidir .
mücadele sporları vücut ağırlıklarının kategorilere ayrıldığı spor branşlarıdır . a artioli ve ark b sundgot borgen ve garthe turocy ve ark . müsabaka tartısına yakın zamanda hızlı vücut ağırlığı kaybının sporcuların performanslarını olumsuz etkilediği tespit edilmiştir . ayrıca mücadele sporu ile uğraşan sporcuların birçok müsabaka için kilo kaybı metotlarından bir veya bir kaçını bir arada kullanmaktadırlar . bu öğelerden herhangi biri alınmadığında ya da gereğinden az ya da çok alındığında büyüme ve gelişmenin engellendiği sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya koyulmuştur . üniversite öğrencileri ileriye yönelik beslenme alışkanlıklarının yerleştiği kritik bir dönemde bulunmaktadırlar değerlendirme ölçeğinden faydalanılmıştır . kişisel beslenme durumunu değerlendirme anketi anket kişilerin beslenme konusundaki durumunu tespit etmek için bölümden oluşmuştur . ölçek alt maddeleri ve toplam puana göre zayıf orta iyi ve mükemmel olarak puanlanmıştır . sonucu anketin toplam cronbach alfa katsayısı bulunmuştur . cinsiyete göre boy uzunluğu ve vücut ağırlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık vardır . kimyevi maddeleri kullanma derecelerinden etkilenmede farklıdır . yine koç ve türkçapar tarafından yapılan bir çalışmada güreşçilerin beslenmelerine dikkat ettikleri sporda başarılı olmak için beslenmenin önemini bildikleri sonucuna varılmıştır . imamoğlu ve ark yapılan bir çalışmada beden eğitimi ve spor yüksek okulu öğrencilerinin beslenme eğitimleri ve beslenme puanlarının kötü değerlendirilebilecek ölçüde olduğu bulunmuştur . bu çalışmada cinsiyete göre süt seçeneklerinde anlamlı farklılık bulunurken et yada alternatifi beslenmede sebze ve meyve seçenekleri tahıl seçenekleri karışık boyutta ve toplam beslenme puanlarında kadın ve erkeler arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır . şener ve imamoğlu spor eğitimi alan üniversite öğrencilerinde beslenme yaklaşımlarının değerlendirme çalışmasında puanlara bakıldığında puan değeri beslenme alışkanlığı genellikle iyidir fakat mükemmel değildir şeklindedir . bu çalışmada cinsiyete göre beslenme yaklaşımlarının değerlendirme puanlara bakıldığında kadınlarda ve erkelerde puan bulunmuştur . mücadele sporu yapan üniversiteli mücadele sporcuları diyet boyutundan biraz etkilenmişlerdir . cinsiyete göre kilo düşme davranışlarında farklılık bulunmuştur . öğrencilerin beslenme yaklaşımları iyi duruma yakın olarak değerlendirilebilir .
428
189
İnmeli Hastaların Ailelerinin, Bakım Verme Yeterliliğini Geliştirmek İçin Yapılan Girişimler: Sistematik Derleme
inmeli hastaların aile bakım vericilerinin bakım vermede baş etme yeterliliklerini geliştirmek amacıyla yapılan girişimler ve bu girişimlerin neler olduğunun belirlenmesidir . yöntem dahil edilme kriterlerine uygun olarak biri meta analiz olmak üzere randomize kontrollü çalışma değerlendirilmiştir . tüm çalışmalar sistematize edilerek incelenmiştir . bulgular bakım vericilere yapılan girişim türlerinin telefonla danışmanlık e posta web destekli eğitim ev ziyaretleri ve grup eğitimi olduğu belirlenmiştir . araştırma kapsamına alınan araştırmanın inde bakım vericilere yapılan girişimin etkin olduğu belirlenmiştir . diğer beş araştırmada ise ölçülen bir parametrede istatistik açısından farklılık yok iken ölçülen diğer parametrelerin en az birinde girişimin bakım verenler için faydalı olduğu belirlenmiştir . sonuç bakım vericileri güçlendirmeye yönelik girişimlerin büyük oranda etkin olması gelecek çalışmalarda maliyet etkili yöntemlerin belirlenmesi gerektiğine işaret etmektedir .
inme gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde birincil ölüm nedenleri arasında yer almaktadır . yapılan sınıflamanın ayrıntıları tanımlama ayırma seçme ve dahil etme şeklinde şekil de belirtilmiştir . tarama sonucunda toplam çalışmaya ulaşılmıştır . makalelerin seçim süreci araştırmacı dışında diğer araştırmacılar tarafından farklı zamanda ve bağımsız olarak dahil edilme kriterlerine göre değerlendirilmiştir . en fazla örneklem sayısına meta analiz çalışmasında ulaşılmıştır . en az örneklem i müdahale u kontrol grubu olmak üzere oluşturmaktadır . çalışmada girişim türü olarak telefonla danışmanlık e posta web destekli eğitim ev ziyaretleri ve grup eğitimleri kullanılmıştır . tüm araştırmacılar sosyo demografik özellikleri tanımlayan soru formları kullanmışlardır . yirmi çalışmanın inde yapılan girişim ölçülen tüm sonuçlarda müdahale grubu lehine anlamlı sonuçlanmıştır . inme geçiren hastalar hastaneden taburcu olurken günlük yaşam aktivitelerinde çeşitli düzeylerde bağımlıdır ve rehabilitasyon sürecinde ailenin başa çıkma yeterliliği bakımı ve desteği önemlidir . dolayısı ile aile bakım gereksiniminin yoğun olduğu inme hastalarında ailelerin bakım verme yeterliliğini artırmak bakım verme yükü ve tükenmişliğini azaltmak amacıyla kanıtlanmış maliyet etkili girişimler yapılmalıdır . yapılan girişimlerin en dikkat çeken yönleri ailelerin bakım vermeye ilişkin bilgilendirilmeleri sağlık profesyonellerine ulaşabilmeleri ve ev ziyaretleri ile desteklenmeleridir . yapılan girişimlerle bakım vericilerin depresyon ve stres düzeylerinin azaltılabileceği belirlenmiştir . bakım vericilerle iletişimi kolaylaştırmak için mail ve telefonla görüşme birçok çalışmada kullanılmıştır . diğer taraftan bakım verenler yoğun olduğu için e postalarına bakmayabilirler ya da telefon kullanma alışkanlığı olmayan bakım vericiler için bu yöntem yararlı olmayabilir . araştırmada lazarus stres ile baş etme teorisinin altı sonucu incelenmiştir . ikinci ölçümde müdahale grubunda iyimserliğin daha fazla olduğu belirlenmiştir . birinci ölçümde görev zorluğu ikinci ve üçüncü ölçümde tehdit algısı azalmıştır . inme geçirmiş bireylerin yaşlı bakım vericilerinin güçlendirilmesi ve telefonla danışmanlık eğitimi kapsamında ıncare programı geliştirilmiştir . yüz yüze yapılan psiko eğitimin bakım vericilerin problem çözme yetenekleri stresle baş etme ve aile fonksiyonları üzerine küçük bir yarar sağladığı görülmüştür . on sekiz randomize kontrollü çalışmanın dördünde svh lı hastaların sağlık bakım hizmetleri kullanımı azalmıştır . bakım vericilerin güçlendirilmesi için sık uygulanan diğer bir girişim bakım vericilerin katıldığı grup eğitimleridir . her iki grupta bilgi düzeyleri artmıştır ancak girişim grubunda inme ile ilgili bilgi düzeyi daha fazla artmıştır . uygulanan başka bir grup eğitiminde bakım vericilere iletişim stratejileri stres ve duygu yönetimi gevşeme iletişim hizmetlerine erişim ve koruyucu önlemlerin öğretimi yapılmıştır . girişim sonrasında iletişim becerileri açısından müdahale ve kontrol grubu arasında önemli bir fark belirlenmemiştir . ancak müdahale grubunda stres düzeyindeki düşüş anlamlı bulunmuştur . altısı zorunlu sekizi bakım vericilerin isteğine ve ihtiyaçlarına göre planlanan çalışmada sağlıklı geçirilen yaşam kalitesi maliyetinin düştüğü belirlenmiştir . bakım vericileri güçlendirmeye yönelik girişimlerin büyük oranda etkin olması gelecek çalışmalarda maliyet etkili yöntemlerin belirlenmesi gerektiğine işaret etmektedir . çalışmaların birbirleriyle karşılaştırmalarında bu tanımlama ve metodolojik farklılıkların göz önünde bulundurulması gerekmektedir . bu sistematik derleme meta analiz olarak planlanmadığı için araştırmaların etki büyüklüğü hesaplanmamıştır .
467
117
Organik ve kimyasal azot kaynağının ıspanak bitkisinin bazı besin içeriği ve nitrat birikimi üzerine etkileri
geleneksel yöntemlerde yoğun kullanılan tarımsal girdilerin yol açtığı sorunlar nedeniyle bitkisel üretimde yeni yaklaşımlar önem kazanmaktadır . bu amaçla bitkisel ve hayvansal atıklar kompost gibi materyaller yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır . sera koşulları altında kış döneminde yürütülen bu çalışmada organik ve kimyasal azot kaynağının ıspanak bitkisinin temel besin kapsamı ve nitrat birikimi üzerine etkileri araştırılmıştır . organik materyal olarak farklı dozlarda fındık zuruf kompostu zenginleştirilmiş kompost ve hayvan gübresi ve kimyasal azot kaynağı olarak kg saf n da olacak şeklide can gübresi kullanılmıştır . genel olarak kimyasal azot kaynağı kadar kompost ve hayvan gübresi uygulamaları da bitki gelişimini ve besin içeriklerini önemli düzeylerde artırmıştır . gübre uygulaması yapılmayan ancak kompost kullanılan bitkilerin azot kapsamı artmış bu materyallerin toprağa karıştırılması gübre etkinliğini de artırmı tır . azotlu gübreleme ile birlikte kompost kullanımı bitkide nitrat birikimi ve potasyum içeriğini hayvan gübresine göre daha fazla artırmış en yüksek değerler azotlu gübre yapılan g kg zenginleştirilmiş kompost ortamında bulunmuş en yüksek fosfor kapsamı ise g kg hayvan gübresi ortamında elde edilmiştir . sonuç olarak kompost uygulamalarının bitki beslenmesi üzerine hayvan gübresi ile rekabet edecek düzeyde etkili olduğu nitrat birikiminin kabul edilebilir değerlerde kaldığı belirlenmiştir .
kompost birçok ülkede hem atık yönetimi alternatifi hem de bahçe bitkileri ve tarımsal kaynak olarak kullanılmaktadır . ayrıca bitkinin büyüme ve gelişimi için gerekli olan besin maddelerinin geri dönüşümünü sağlayan yetiştirme ortamı olarak tarımda değerlendirileceği ortaya konulmuştur . insanlar tarafından günlük olarak alınan bazı bitkilerin çeşitli aksamlarındaki nitrat düzeyleri azotlu gübrelemeye bağlı olarak toksik düzeylere kadar ulaşabilmektedir bitkide nitrat birikimi salisilik asitin nitritleşmesi yoluyla kolorimetrik olarak cataldo ve ark . ile hacim ağırlığı blake ve hartge a göre tarla kapasitesi klute a göre toprak ph ve ec si . toprak su karışımında . en yüksek toplam azot değeri gübresiz ve g kg organik materyal ortamında elde edilmiş dolayısıyla toprakta organik madde kaynağı bulunması bitkinin azot kapsamını artırarak yeter sınıfında oldukça düşüktür . tarafından çalıştıkları sebze fidelerinde kullandıkları kompostların özelliklerine bağlı olarak yaprak n p ve k konsantrasyonlarının etkilendiği kullanılan inorganik gübrelemenin yaprak p konsantrasyonunu etkilemediği ifade edilmiştir . toprağın yapısını düzenleyen organik materyal ilavesi ve artan dozları toprağın bazı verimlilik özelliklerinde özellikle toprağın toplam n p fe mn ve cu miktarlarında önemli artışlar yapmaktadır . bununla birlikte toprağa farklı oranlarda karıştırılan organik materyallerde sahip oldukları özelliklere bağlı olarak bitkinin potasyum içeriğini etkilemiş kontrol koşullarında . ve . iken toprağa uygulanan dozlar arttıkça bitkide potasyum içeriği artmıştır . tarafından azotun bulunabilirliği ne kadar yüksekse ve asimilasyon yoğunluğu ne kadar düşük olursa nitrat birikiminin o kadar yüksek olabileceği ifade edilmiştir . toprak ortamında yetişen bitkilerde mg kg ile en düşük zenginleştirilmiş kompostun g kg uygulaması ise mg kg ile en yüksek değer bulunmuştur . organik gübre uygulanan sebzelerde nitrat içeriğinin her zaman inorganik gübre kullanılana göre düşük olmadığını ifade etmiştir . azot potasyum kapsamlarında da gübreli koşullarda zenginleştirilmiş kompostun g kg uygulaması ile en yüksek değere ulaşılmıştır .
562
208
Peyzaj Mimarlığı Ve Hafıza Mekânları: İstanbul, Tarihi Yarımada Örneği
bu çalışma toplumlar tarafından tarihi süreç içinde oluşturulan hafıza ve anıların korunup saklandığı alanlar olan hafıza mekanlarının ulusal simge kültürel kimlik ve mekansal sürdürülebilirliklerini peyzaj mimarlığı kapsamında irdeleyerek en büyük güncel sorunlardan olan kentlerdeki kimliksizleşme ile yerel kültürü yansıtan bu alanların olumsuz etkileşim ve dönüşümü konusunda farkındalık yaratmak amacı ile gerçekleştirilmiştir . hafıza mekanları doğrudan duyu organları ile algılanabilen fiziksel alanların yanı sıra fiziksel boyut ile yankı bulan ve duyumsal zihinsel etkileri olan alanlar bağlamında da değerlendirilmiştir . istanbul tarihi yarımada unesco dünya kültür mirası listesi nde yer alan taşınmaz kültür varlıkları kapsamında tartışılmıştır . bu çalışma ile ulusal kimlik ve hafıza mekanlarının hızla tüketildiği bir süreçte ülkesel ve ulusal kimlik oluşumu açısından birincil derecede öneme sahip hafıza mekanlarının önemi vurgulanarak korunması ve sürdürülebilirliği kapsamında farkındalık yaratılması ve bilinç oluşturulması hedeflenmiş bu anlamda peyzaj mimarlığı meslek disiplini katkıları tartışılmıştır .
toplumlar varlıklarını sürdürürken bulundukları peyzajın içinde barındırdığı özelliklere uygun çevre ve mekanlar oluşturmaktadırlar . geçmişten bugüne çevre oluşumu irdelendiğinde mekan oluşumunda birçok farklılıklar görülmektedir . kentsel dönüşüm iyileştirme veya değişim kavramları kapsamında mekanlar kentlere olan aidiyetlerini yitirme tehlikesi altında bulunmaktadırlar . ulusal hafızayı temsil eden hafıza mekanları toplumların kültürel kimliğini yansıtan en önemli bileşenler olarak ait oldukları yere özgü kültürel peyzajın oluşumunda da belirleyici olmaktadırlar . kültürel peyzaj insan etkinliğinin çevrede bıraktığı iz ve toplumun yaşam biçimi ile sosyal ve kültürel etkinliklerinin doğrudan yansımasıdır . ancak zaman süzgecinden geçirilen duygu ve deneyimler ile kavranabilen alanlardır . müze saray köşk dini yapı arasta bedesten mezarlık kütüphane gibi mekanlar bu kapsamdaki hafıza ile ilgili fiziksel alanlardan bazılarını oluşturmaktadır . bu alanlarda algılanan önceden bilinene dayanmakta ve beyinde taşınan zihinsel bir harita olarak anlamlandırılmaktadır . her ne kadar hafıza ile geçmişe gönderme yapılıyor olsa da söz konusu geçmiş belirli biçimlerde ve seçilerek hatırlanmaktadır . sosyal hafıza sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme kodlama depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçleri kapsayan hafızadır . oysa tarih herkesin ortak paydası olup bireysel bir olgu ya da algı biçimi oluşturmamaktadır . bir tarih içindeki anma bilincinin sürüp gittiği uç tarzı oluşturmaktadırlar . yılları arasında mimar sinan tarafından kanuni sultan süleyman adına yapılmış bir hafıza mekanıdır . cami yılları arasında inşa edilmiş olup medrese imaret kervansaray gibi farklı hafıza mekanlarının yer aldığı bir külliye içinde yer almaktadır . yıllarında inşa edilen yapı roma döneminden kalma en eski dini yapılar arasında yer almaktadır . yılında inşa edilmiş istanbul un en eski kapalı çarşılarından olan ve osmanlı dönemine ait toplumsal yaşam ve geleneklerden izler taşıyan bir hafıza mekanıdır . yüzyıl a ait iki bedestenden oluşan yapının içinde onlarca sokak ve çok sayıda dükkan bulunmaktadır . ticari odak niteliğinde her türlü ürünün ticaretinin yapıldığı mekanlar olarak dönemin özelliklerini yansıtması ve çok çeşitli meslek gruplarının ticaret yaptığı mekanlara sahip olması açısından bir hafıza mekanıdır . sarnıç roma dönemi kalıntısı olan medusa başı bizans ve osmanlı dönemi mimari özellikleri özgün bir su yapısı olarak bugüne ulaşan ulusal ve uluslararası etkinliklerin gerçekleştirildiği hafıza mekanları arasında yer almaktadır . yapı sur yapısı iç ve dış koruma alanı olmak üzere üç kısımdan oluşmakta kenti karadan ve denizden gelebilecek tehditlere karşı koruyacak biçimde inşa edilmiş olması ve sahip olduğu askeri kimliğin yanı sıra arkeolojik sembolik ve tarihi değeri ile önemli bir hafıza mekanıdır . bu geleneksel doku ve yapı kültürü insan ilişkilerini kültürel yapısını yaşam tarzlarını ekonomik durumlarını bulundukları sokak ile bağlarını sanata ve çağdaş yaşama bakış açılarını simgelemesi açısından anısal değeri yüksek soyut sosyal geleneksel ve kültürel değerlere sahip hafıza mekanlarıdır . hafıza mekanlarının niteliği söz konusu olduğunda ilk anımsanması gereken bu mekanların insanlar için var olduğu ve özelikle de toplumsal dönemsel ya da tarihi bir olay veya kullanımlar ile ilgili olarak değer taşımasıdır . toplumsal ruhu yaşatmak ve kültürel sürekliliği sağlamak ancak hafıza mekanlarının sürdürülebilirliğinin sağlanması ile mümkün olabilmektedir . istanbul tarihi yarımada bütüncül olarak değerlendirildiğinde gerek tüm yarımada gerekse her bir taşınmaz kültür varlığı ve alan farklı uygarlık dönem mimari özellik anısal kültürel tarihi ve sembolik değeri ile hafıza mekanı olarak varlığını sürdürmektedir . yarımada roma imparatorluğu nun önemli kentsel odağı forum romanum un konumlandığı ve dönemin enerjisini taşıyan bizans döneminin dünya ölçeğinde en önemli yapıtı olan ayasofya nın dini manevi sembolik değerinin oluşturduğu hafıza mekanları osmanlı imparatorluğu nun yaklaşık dört yüz yıllık yönetsel merkezi olan topkapı sarayı nın siyasi kültürel tarihi kimliği sultan ahmet camii n taşıdığı dini sembolik mimari duygusal değerler ile son derece etkili özgün ve üst üste çakışmış çok katmanlı yani çok boyutlu hafıza mekanları dizisine sahiptir .
572
136
İNŞAAT PROJELERİNDE RİSKLERİN BULANIK MANTIK MODELİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ
inşaat sektöründen ve kendi yapısından kaynaklanan riskleri bünyesinde bulunduran inşaat projelerinde risklerin sistematik olarak değerlendirilebilmesi ve etkilerinin tahmin edilebilmesi oldukça güçtür . ayrıca projelerde ortaya çıkan risklerin sayısal büyüklük yerine kişisel görüş ve değer yargılarına göre sözel olarak ifade edilmesi risk büyüklüğünü bir belirsizlik haline dönüştürmektedir . bu çalışmada inşaat projelerinde risklerin değerlendirilmesi ve risk büyüklüğünün belirlenebilmesi için bir bulanık mantık modeli geliştirilmiştir . geliştirilen model üç farklı projeye uygulanmış ve modelin performansı değerlendirilmiştir . modelden elde edilen sonuçların uzman görüşleri ile uyumluluk gösterdiği tespit edilmiştir .
yeni teknolojilerin inşaat endüstrisine uygulanması ile yapım tekniklerinin geliştirilmesi daha nitelikli projelerin gerçekleştirilebilmesine imkan sağlamaktadır . hedefleri üzerindeki etkileri için sektörün bu konudaki yaklaşımları incelenmektedir . proje üçgeni olarak tanımlanan zaman kalite ve maliyet ilişkisi bu değişkenlerden birindeki artma ya da azalmanın diğerlerinden en az birinde artma ya da azalma doğrultusunda bir değişiklik yaratacağını ifade etmektedir . bu nedenle inşaat sektöründe risk konusunda yapılan çalışmalarda risklerin projelerin süre maliyet hedeflerine etkisini araştırıldığı ve analitik yöntemler kullanılarak risk analizi ile ilgili değişik modellerin de öne sürüldüğü görülmektedir . tarafından gerçekleştirilen çalışmada uluslararası inşaat projelerinde maliyet aşılması riskinin değerlendirilmesi için bulanık mantık kullanılarak geliştirilen bir model sunulmaktadır . inşaat projelerinin projenin kendi yapısından yer aldığı sektörün yapısından ve projenin gerçekleştirildiği ülke veya bölgenin yapısından kaynaklanan birçok riski bünyesinde bulundurması risklerin sistematik olarak değerlendirilebilmesini ve etkilerinin tahmin edilmesini zorlaştırmaktadır . ayrıca bir sistemi kontrol etmek için karar vermeleri kolaylaştırmakta da yine bulanık mantık kullanılmaktadır . genel bir bulanık sonuç çıkarma sistemi şekil deki gibi temel olarak bileşene sahiptir bunlar bulanıklaştırma bulanık kural tabanı bulanık çıkarım motoru ve durulaştırmadır . bulanık kural tabanı girdiler ve çıktılar arasındaki bulanık ilişkilerin tüm olasılıklarını kapsayan kuralları içermektedir . bulanık çıkarım motoru transfer edilen kümedeki girdilerden doğru sonucu çıkarmak için bulanık kural tabanı ve öğrenmelerdeki tüm bulanık kuralları hesaba katmaktadır . inşaat sektöründe yer alan firmalara yönelik bir anket uygulaması yapılmış ve uzmanların deneyimlerine bağlı olarak tanımlanan proje risk faktörlerinin önem dereceleri belirlenmiştir . yapılan çalışmalar incelenerek bulanık alt küme aralıkları ve üyelik fonksiyonları belirlenmiştir . ikinci aşamada sözleşme alt grupların risk büyüklüğü ve sonrasında sözleşme risk büyüklüğü belirlenmektedir . iç risklerinin birinci grubunu oluşturan üretim riskleri için tasarlanan kullanıcı ara yüzü şekil de verilmiştir . model için tanımlanan risk faktörleri proje şartları göz önünde bulundurularak projede yer alan uzmanlar tarafından şekil de verilen gösterge çizelgesi kullanılarak derecelendirilmiştir . brdm kullanılarak proje risk büyüklüğünün değerlendirildiği ilk proje yurt içinde uygulanmaktadır . uygulamanın gerçekleştirildiği proje için modelden elde edilen sonucun uzman görüşleri ile uyumluluk gösterdiği tespit edilmiştir . iki sonuç arasındaki karşılaştırma tablo de gösterilmiştir . ikinci uygulama yine yurt içinde gerçekleştirilen bir projede gerçekleştirilmiştir . proje yöneticileri tarafından yapılan değerlendirmede de proje riski olarak ifade edilmiştir . bu çalışmada projenin değişik aşamaları için öngörülen risk kaynakları ile risk faktörlerinin bir arada ele alınarak risk sınıflandırılmasının yapıldığı ve projenin risk düzeyinin belirlenebildiği bulanık risk değerlendirme modeli önerilmektedir . bu karmaşıklığı ortadan kaldırmak ve uzmanların risk derecelerini ifade edebilmeleri için bir gösterge çizelgesi verilmiştir . kullanıcılar tanımlanan risk faktörlerini bu gösterge çizelgesine göre derecelendirebilecektir . modelin uygulanması sonucunda belirlenecek sayısal risk büyüklüğünü yine bu gösterge çizelgesine göre sözel ifadelerle tanımlanabilecektir . hangi aşama ya da risk grubuna risk azaltıcı önlemlerin uygulanması gerektiğine karar verilirken kullanıcılara kolaylık sağlayabilecektir .
429
82
Peyzaj Tasarımı Açısından Temalı Parklar: “The Land of Legends” Örneği
günümüzde tatil anlayışı kaliteli konaklamanın yanı sıra farklı deneyimler elde etme farklı alanları görme ve eğlence odaklı tatil anlayışını geliştirmiş turizm tesislerinde farklılaşmayı sağlamıştır . farklılaşmanın tatil anlayışını ve kullanıcının farklı deneyimler edinimini nasıl etkilediğini ortaya koymak amacıyla the land of legends üzerinde incelemelerde bulunulmuştur . ayrıca turizme farklı bir bakış açısı getirme noktasında yatırımın peyzaj planlama ve tasarımda otellerin konsept oluştururken katetmiş olduğu yer incelenmiştir . alanın kullanıcılar açısından görüşleri sosyo ekonomik durumlarına ilişkin verileri anket çalışmalarıyla sağlanmıştır . anket değerlendirmesinde khi kare yöntemi kullanılmıştır . çalışma sonucunda tropikal bitkilerin kullanımı yapay tepelerin yüksekliğine dikkat edilmesi gerektiği kullanıcının ilgisini canlı tutan aktivitelerin olması drenaj sisteminin önemi gibi planlamalara ilişkin sonuçlar ortaya konularak çözüm önerilerinde bulunulmuştur . anket sonuçları peyzaj mimarl ğı açısından projelere getirilen yenilikler eksik kalan kısımlar değerlendirilmiştir .
ın ikinci yarısından itibaren sanayi inkılabı yoğun şehir yaşantıları toplumların hızlı üretim yapmasıyla birlikte bir ihtiyaç haline gelmiştir . bu bağlamda turizmin tarihsel süreç içerisinde bir sektör olduğu ve ülke ekonomisine katma değer sağladığının farkına varılmıştır . turizm kompleksi hem konaklama imkanlarının olduğu hem de çeşitli sergi ve eğlence merkezlerini barındıran daha büyük ölçekli planlamaları kapsamaktadır . ayrıca turizm kompleksi olabilmesi için tatil köyü otel ve çeşitli rekreatif faaliyetleri içeren yapılar olması gerekmektedir . araştıma alanı turizm merkezi olan antalya nın belek bölgesindedir . çalışmaya yönelik bilgiler literatür taramaları değerlendirilerek teorik kısım oluşturulmuştur . the land of legends turizm tesislerinin belgelendirilmesine ilişkin yönetmeliğe göre turizm kompleksi olarak belgelendirilmiştir . tüm bunlar su kaydırakları hareketli süs havuzları farklı tropik bitkiler müziklerle oluşturulmuş genel ve patika yollar şeklindedir . alanda genelde yer alan kısımlar secret lagoon kadınlar için tasarlanmış su oyunlarının bulunduğu kısımdır . crazy river çılgın nehrin döküldüğü yerde oluşturulan ınfinity pool geniş havuzun bulunduğu kısımdır . alanın giriş kısmı eğimli bir yeşil alanla kullanıcıyı karşılamaktadır . bu yüksek yapılar gerçek olmayan ancak hayallerimizde yarattığımız bir dünyada bulunuyor hissi verilmek amacıyla tasarlanmıştır . örneğin dalga havuzu crazy river magic cone dolphinaryum . the land of legend eko temalı parkta . m yeşil alan otel kısmında ise . m çim alan ile toplamda . m yeşil alana hakimdir . aynı zamanda tropikal bitkiler kullanılarak bu algı desteklenmiştir . özellikle çevresinde geniş perdeleme yapılarak dış mekanla olan bağlantısı kapanan kadınlar plajı denilen alan adından da anlaşılacağı gibi gizli sessiz ve muhafazakar kadınlar için tasarlanmış bir mekandır . ankete katılanlara eko temalı parkın en çok beğendikleri özellikleri sorulduğunda en fazla ünün aktivitelerin çok ve konseptli olmasını en az isinin fiyat bakımından uygun olduğu için tercih ettiklerini belirtmişlerdir . katılımcılara ait eğitim durumları ile eko temalı parkta aktivitelerinden yararlanma durumu khi kare değeri . df p olup sigma değeri den küçük olduğu için aralarında güven düzeyinde istatistiki bir ilişki olduğu görülmüştür . görkemli bir otel binası ve binanın beyaz renkte olması da alanda vurgu yaratmaya sebep olmuştur . antalya bölgesinde tropikal bitkiler açısından en zengin ilk ve tek tema park olma özelliğine sahiptir . ancak burada konaklamadığı için bu uzaklıktan rahatsızlık duymaktadır . öneri olarak çocuk konsepti ile tasarlanmış olan otelin en azından çocuklar için olan aktiviteler ve yeme içme alanlarında da özgürce hareket etmeleri sağlanmalıdır . alanda bu durum kısıtlayıcı bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır . sulama sisteminde fazla kullanılan damlama sulama sisteminden kaynaklı olarak drenaj problemiyle karşılaşılmaktadır . ayrıca bulunduğu bölgede turizm açısından önem arz etmesinin yanı sıra ekolojik bir temaya sahip olması sebebiyle en çok ruslar tarafından tercih edilmektedir .
409
122
Organik domates yetiştiriciliğinde ön bitki ve organik gübre uygulamalarına bağlı olarak toprak mikobiyotasındaki değişiklikler
bu araştırma organik domates üretiminden önce uygulanan ön bitki ve organik gübrelerin topraktaki mikobiyota değişimine etkisinin belirlenmesi amacıyla yılları arasında yürütülmüştür . tarla denemeleri tesadüf bloklar deneme deseninde bölünmüş parsellere göre tekrarlamalı olarak kurulmuştur . araştırmada soğangil lahanagil ve baklagil buğdaygillerden üç farklı ön bitki uygulaması ile kontrol ana parsellere üç farklı organik gübre kaynağı ise alt parsellere yerleştirilmiştir . her bir ön bitki ve organik gübre uygulaması sonrası domates hasadından sonra alınan topraklarda tespit edilen fungal mikroorganizma tür ve miktarının başlangıçtakine göre farklı olduğu tespit edilmiştir . ön bitki ve organik gübre uygulandıktan sonra domates yetiştirilen topraklardaki penicillium ve aspergillus cinslerinin sayısının denemenin başlangıcındaki izolat sayısına göre oldukça azaldığı tes it edilmiştir . fusarium cinsi içinde en yoğun bulunan tür ise f . oxysporum olarak bulunmuştur . denemenin başlangıç yılında ve takiben de pythium ve rhizoctonia gibi çökerten etmenleri yanında antagonist acremonium cinsi tespit edilmemişken ve yıllarında bu funguslar gözlenmiştir . deneme başlangıcına göre toplam patojen ve antagonist mikroorganizma miktarı artmıştır . ön bitki ve organik gübrelemenin domates yetiştirilen parsellerde trichoderma ve diğer antagonistik mikroorganizmaların artışı için uygun şartları oluşturduğu anlaşılmaktadır . toprak mikobiyotasının bitkilerdeki hastalıklar üzerine etkileri hakkında detaylı çalışmalar yapılması uygun olacaktır .
organik tarım üretimde sentetik kimyasal girdi ve ilaç kullanmadan yönetmelikler çerçevesinde izin verilen girdilerin kullanımı ile yapılan üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir . organik gübrelerin üretimi ve kullanımı gün geçtikçe artmaktadır . hastalık etmenlerinin çoğu bir konukçuya veya aynı cins veya familya içerisinde yer alan birden çok konukçuya özelleşmiş bulunmaktadır . bazı mikorizalar endofitik funguslar ve patojenlerin konukçuya özelleştiği de bilinmektedir . smith ve collins ekim nöbetinin ve bitki türünün mikrobiyal dağılıma ve enzim aktivitesine etkisinin toprak tipi ve gübreleme ile ilişkili olarak çok farklılıklar gösterdiğini bildirmişlerdir . bu çalışmanın amacı organik sebze tarımında açıkta ana ürün olarak yetiştirilen domates yetiştiriciliğinden önce uygulanan farklı ön bitki ve organik gübrelerin topraktaki mikobiyota üzerine etkisini saptamaktır . çalışma karadeniz tarımsal araştırma enstitüsü ne ait bafra deneme istasyonu arazisinde yıl süre ile yürütülmüştür . organik gübre kaynakları olarak kompost organik ticari gübre ve organik ticari gübre kullanılmıştır . kompost organik büyükbaş hayvan gübresi ve tavuk gübresinin kompostlanmış halidir . fiğ arpa karışımı fiğin çiçeklenme döneminde biçilerek toprağa karıştırılmıştır . brokoli ve pırasa bitkileri hasat olgunluğuna geldiğinde birkaç defa hasat edilerek hasatlar tamamlanmıştır . denemede tüm parseller ve tekerrürlere gidilerek her parselin noktasından cm derinlikten olacak şekilde toprak sondası ile en az . kg toprak örneği alınarak iklim odasına getirilmiştir . saf olarak gelişen funguslar cryoviollere alınarak derin dondurucuda saklanmıştır . organik domates üretiminden önce farklı ön bitki ve organik gübre uygulamalarının domates yetiştirilen alanlardaki mikobiyota üzerine etkisinin belirlenmesine yönelik yapılan çalışmada buğday hasadından sonra temmuz ayında alınan toprak örneklerinde deneme alanının başlangıç mikobiyotası tespit edilmiştir . koloni sayısı bakımından incelendiğinde penicillium cinsinin koloni sayısının diğer cinslere göre oldukça yüksek olduğu saptanmıştır . nin toprakta bulunuş bakımından en yaygın fungusların başında geldiğini bildirmektedirler . deneme yıllarına ait her domates hasat döneminden sonra alınan toprak örneklerinde tespit edilen fungus cinsleri ve koloni sayıları çizelge de verilmiştir . her bir ön bitki ve organik gübre uygulamasında tespit edilen fungus tür ve miktarının farklı olduğu tespit edilmiştir . deneme alanında yıllara göre fusarium türlerinin dağılımı incelendiğinde yılında farklı ön bitki ve organik gübre uygulamalarından sonra domates yetiştirilen alanlardaki fusarium miktarının başlangıca göre azaldığı görülmektedir . özellikle brokoli kompost uygulaması haricinde diğer ön bitki ve kompost uygulamalarında pırasa kompost fiğ arpa kompost ve kontrol kompost fusarium spp . yapılan bir başka çalışmada ise f . oxysporum un toprakta bulunma miktarı ile bitki köklerinde bulunma miktarı arasında doğru oranda bir ilişki olduğu ancak organik topraklarda f . oxysporum un bitkiye kolonizasyonunun konvansiyonel tarım alanlarına oranla daha az olduğu bildirilmiştir ve kontrol organik ticari gübre uygulamaları dışında diğer uygulamalarda trichoderma cinsi tespit edilmemiştir . antagonist mikroorganizmalardan trichoderma paecilomyces ve gliocladium spp . her bir ön bitki ve organik gübre uygulamasından sonra domates yetiştirilen toprak örneklerindeki patojen ve antagonist tür ve miktarlarının farklı olduğu görülmektedir . ancak f . oxysporum içerisinde de nonpatojenik antagonist izolatlar bulunabilir .
505
205
Hayat Bilgisi Veritabanı Kullanılarak Otomatik Cümle Üretimi
bilgisayarlar ve bilgisayar ağları günümüzde yaygın olarak kullanılmakta insanlar internet yazılımlar sayesinde aradıkları problem çözümlerine rahatlıkla ulaşabilmektedir . örneğin o günün akşamındaki bir konser internet üzerinden aratıldığında konser ile ilgili detaylı tüm bilgiler kolaylıkla kişinin önüne gelebilmektedir . fakat bu bilgisayar sistemleri geliştirilerek insanların gündelik bilgilerini yorumlayabilecek hayat ile ilgili gerçekliklerle çıkarım yapabilecek şekilde zeki leştirilirlerse şu senaryonun yaşanması olası hale gelebilecektir kullanıcı sisteme canının sıkıldığını girdiğinde sistem kullanıcısına günlük yapılabilecekler listesini belki de o günün akşamındaki konser ile birlikte sunabilme yetisine erişebilecektir . burada dikkat edilmesi gereken nokta hayattaki gerçeklikleri semantik bağlar ile bilgisayara tanıtabildiğimizde bilgisayarların bu başarımı sağlayabilecek olmasıdır . bu çalışmada ise bu amaca ulaşmak için atılan bir adım sunulmuştur . çalışmada var olan bir türkçe hayat bilgisi veritabanı kullanılarak sisteme girilen bir cümleden yeni cümlelerin üretimi gerçekleştirilmiştir . örneğin sistem ali babasını düşündü . cümlesinden ali ailesini gözünde canlandırdı . cümlesini üretilebilmektedir . bu sayede bilgi parçaları arasındaki anlamsal ilişkilerin tutulduğu bir veri tabanının birbiriyle kelime bazında benzerliği olmayan ancak anlamca birbirine yakın olan metinlerin bulunmasında kullanılabilirliği gösterilmiştir . bu uygulama otomatik hikaye metin üretimi anlamsal metin özetleme gibi sistemlerde faydalı olabilecektir .
günümüzde yapay zeka makine öğrenmesi doğal dil işleme teknikleri ile bilgisayarlar insanları satrançta yenebilir insanlarla bir şekilde sohbet edebilir hale gelmişlerdir . arama motorları insanların aramalarını sentaktik ve semantik olarak inceleyip sıralama mekanizmalarıyla kişilere sunabilmektedir . ancak hala bilgisayarlarımızın biz kullanıcılarının yaşadıkları hayatla ilgili bilgileri bulunmamaktadır . örneğin cep telefonlarımız insanların geceleri uyuduğunu ve insanların uyurken önemli şeyler haricinde rahatsız edilmek istemediklerini bilselerdi gecenin ünde telefon şirketimizden gelen bir mesaj için bizleri uyandırmaz ve sabahı beklerdi . bu örnekler daha da çoğaltılabilir tabii ki ama buradaki önemli nokta bu bilgilere sahip bilgisayarların hayatımıza katkılarının şimdikinden daha fazla olabileceğidir . ikincisi ise bu bilgileri bir amaç için kullanacak çıkarım mekanizmasıdır . ikinci bileşen ise bir eş benzer anlamlı cümle üreticisi olarak tasarlanmıştır . çalışmada hayat bilgisi veritabanını kelime ve kelime öbekleri ile kullanabileceğimizden ötürü kullanıcıdan alınan cümle kelime ve kelime grupları halinde alt parçalara böldükten sonra ilk olarak sentaktik açıdan incelenmiştir . hayat bilgisi veri tabanları kelimeler arasında yaşamdaki gerçeklikleri basit ilişki yapıları ile birbirlerine bağlar ve bu sayede bilgisayarların bu gerçeklikleri yorumlayabilmesini kolaylaştırır . veritabanında ayrıca her ilişkinin doğruluk oranı arasında bir değerle tutulmaktadır . nesneleri birbirine bağlayan bu ilişkileri ve doğruluklarını kişiler kemik oyun adı verilen oyunla veritabanına gönderirler . nesnelerin ilişkilerini belirleyen kullanıcılar ilişkilerin ilgili nesneler arasındaki tutarlılıklarını puan arasında puanları seçerek göndermektedirler . ancak ilk türkçe hayat bilgisi veritabanının henüz istenilen olgunluğa erişmemiş olması buradan alacağımız sonuçların tutarlılık oranını düşürebilmektedir bu dezavantaj çalışma sürecinde göz önünde tutulmuştur . cümle üretimini sağlayabilmek için hayat bilgisi veritabanına cümlenin kelime ve kelime öbekleri gönderilmektedir . cümlenin kelime ve kelime öbeklerine ayrılması işlemi gerçeklendikten sonra da kelimenin veritabanına gönderilirken kök haline getirilmiş şekli ekleri ve hayat bilgisi veritabanında sorguları gönderirken isim ya da fiil türünde olduğuna göre sorgu oluşturacağımızdan dolayı morfolojik bir kelime çözümleyicisine ihtiyaç duyulmuştur . sistemde zembereğin birden fazla çözümlemesi olan kelimeler için ürettiği sonuçlardan ilki kullanılmıştır . sistemin ilişkide olduğu bir diğer sistem zemberek kelime çözümleyicisidir . burada cümleler zemberek tarafından alınmakta ve xml olarak kelime çözümlemeleri sisteme geri döndürülmektedir . bu cümlelerin hiçbiri bir diğeriyle aynı olmayacak şekilde arayüzde kullanıcıya aktarılmıştır . π nkkisücs eşitlik de n cümledeki toplam kelime sayısını isk k . kelime nin ilişki sayısını ve ücs üretilen cümle sayısını göstermektedir . kullanıcıya döndürülen sonuçlarda oluşturulan her bir cümle için tutarlılık yüzdesi hesaplanmaktadır . bu üretilen bir cümlenin kullanıcı tarafından girilen cümleye göre ne kadar tutarlı olabildiğini hesaplayıp bilgilendirme amacıyla yapılmıştır . bu tutarlılık hesaplanırken bir cümlenin içindeki hayat bilgisi veritabanından gelen her bir ilişkili kelimenin ortalama puanı ve o kelimenin ilişkisinin ilişki yüzdesi çarpılarak kullanılmaktadır . tablo de ise kullanıcı cümleleri ve bunlara karşılık sistem tarafından üretilen cümlelerden örnekler ve üretim açıklamaları verilmiştir . sunulan çalışmada ilk türkçe hayat bilgisi veritabanı kullanılarak bir bilgisayar sisteminin girilen bir cümleden çıkarım yaparak girilenle benzer aynı anlamda yeni cümleler ve doğruluk oranları üretmesi sağlanmıştır .
452
181
SANAT (RESİM) EĞİTİMİNDE BİR NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ: EĞİTSEL ELEŞTİRİ
. yüzyılda osmanlı da kadının toplum içindeki yeri tanzimat dönemi ile başlayan modernleşmeçabalarıyla birlikte tartışılmaya başlanmıştır . batılılaşma döneminde osmanlı nın erkek egemen aydınsınıfı tarafından modernleşme hareketi içinde kadına bir takım görevler biçilmiştir . ancak devletin vedönemin aydınlarının kadın meselesine yaklaşımı ıslahatçı olduğu kadar muhafazakar da olan ikili veçelişkili bir tutum niteliği taşımaktadır . bu zihniyetle kadınların haklarından çok görevleri üzerindedurulmuş ve toplumsal hayata katılımları sınırlandırılmıştır . . yüzyılda batı etkisinde gelişen osmanlıresim sanatında sanatçılar kadın figürlerine resimlerinde yer vermişler ve dönemin kadına bakış açısınıönemli ölçüde yansıtmışlardır . meşrutiyet le birlikte özellikle üst sınıfa mensup kentli kadınlarınhayatında belirginleşmeye başlayan değişimler bu kadınların yeni yaşam tarzı avrupai giyim kuşamtercihleri ve kamusal alanla ilişkileri osmanlı sanatçılarının resimlerinden izlenebilmektedir . döneminsanat merkezi olarak tanımlanan paris kentinin kültür sanat ortamıyla doğrudan ya da dolaylı olarakiletişim ve etkileşim halinde olan bu sanatçılar resimlerindeki kadın imgelerini fransız izlenimcileri ninkonu repertuarlarında bulunan kadınlık mekanlarına yerleştirmişlerdir .
osmanlı da kadının toplum içindeki yerine ilişkin tartışmalar tanzimat dönemi ndeki modernleşme çabalarıyla birlikte başlamıştır . batılılaşma döneminde osmanlı nın erkek egemen aydın sınıfı tarafından modernleşme hareketi içinde kadına bir takım görevler biçilmiştir . yüzyılda batı etkisinde gelişen osmanlı resim sanatında sanatçılar kadın figürlerine resimlerinde yer vermişler ve dönemin kadına bakış açısını önemli ölçüde yansıtmışlardır . bu ressamlar batılı usullerde resim yapan ilk önemli sanatçılardır . yüzyılın başlarında osmanlı da batı etkisindeki resim sanatının ilk örneklerini batı da resim eğitimi gören ya da yurtdışına çıkmamış ancak askeri okullarda yetişmiş olan asker ressamlar kuşağı vermiştir . ermeni ressam sarkis diranyan ın da aralarında bulunduğu pek çok gayrimüslim ressamın nü kadın figürlerini tuvale aktarmakta herhangi bir çekincelerinin bulunmamasına karşın müslüman ressamlar yılına kadar nü çalışmalarını akademik etüdler olarak atölyelerinde saklı tutmak zorunda kalmışlardır . tanzimat ile birlikte osmanlı aydınını meşgul eden kadınların eğitimi ve toplumsal yaşama sınırlı da olsa katılmaları konusundaki tartışmalar yeni bir kadın kimliğinin doğmasına sebep olmuştur . osman hamdi batılı oryantalistlerin doğu tasvirlerindeki basmakalıp temalar olan erotik odalık figürlerini ve hamam sahnelerini çarşaflı peçeli kadınları dilencileri ve sokak satıcılarını konu edinmemiş aksine ülkesinin mimari değerlerini kültürel zenginliklerini sanat eserlerini vurguladığı temalara yönelmiştir . bu resimlerdeki kadınlar kadın kadına öbeklenmiş islami kurallara uygun sokak giysilerine bürünmüş ve duruşlarıyla her biri birer itidal timsali olarak kamusal alana ayak basmışlardır . meşrutiyet ile artarak devam eden kadının kamusal alanda yer alması ile bağlantılıdır . osman hamdi nin bir diğer resmi mezar ziyareti nde ise bir kadın ile bir erkek figürü yüz yüze ve elleri temas etmek üzereyken gösterilmişlerdir . bu resimde abdülmecid viyolonsel çalan ve aslında bir kadın olan behruze kalfa yı erkek figüre dönüştürerek haremi kadın ve erkek ortaklaşa paylaşılan bir mekana dönüştürmüştür . osmanlı imparatorluğu nda eskiden beri dokuma ve gıda gibi sektörlerde çalışan kadın . silahaltına alınan erkeklerin yerine idari kadrolarda bürokraside postane ve telgrafhanelerde çalışan kadın sayısı çoğalmıştır . nitekim te istanbul darülfünunu nda kadınlar için açılan kursların açılışındaki konuşmasında dönemin maarif nazırı şükrü bey kadınların eğitiminin onların aydın birer anne ve iyi bir eş olmalarını sağlayacağına yönelik hedeflerini açıklamaktadır . pollock avrupalı beyaz erkek sanatçı tarafından bu alanlarda resmedilen kadınların cinselleştirilmiş ve metalaştırılmış olduklarını ileri sürmektedir . yüzyıl osmanlı resim sanatında sanatçıların kadın imgesini yerleştirmek için oldukça elverişli buldukları mekanlar olarak avrupa sanatından devşirilmiş olduğu söylenebilir . avrupa da eğitim görsün ya da görmesin avrupa resmini yakından takip eden ve tanzimat la birlikte inşa edilen yeni kadın idealini içselleştirmiş olması muhtemel osmanlı sanatçısı kadınlar için makbul olan özel mekanları ve davranış kodlarını temsil eden bu evcil konu repertuarına sıklıkla başvurmuştur . yılının özgürlük ortamında kadınlar basın aracılığıyla seslerini duyurmaya başlamışlardır . dönemin gazetelerinde kadın yazarların yazılarına yer verildiği gibi kadın dergileri de basılmaya başlanmıştır . o dönem için böylesine radikal tavırlar sergileyebilme dirayetinde bir kadın sanatçı olarak resimlerinde de kadın bireyselliğini vurgulamış izleyici ile direkt göz kontağı kuran güçlü kadın figürleri resmetmiştir . bu konu seçimleri dan itibaren açılmaya başlanan ve biçki dikiş nakış çiçek yapımı ev işleri çocuk bakımı ve müzik gibi alanlarda eğitim veren kız sanayi mekteplerinde yetişen kadınları resimlere yansıtmaktadır . kadının başucunda yer alan kütüphane tıka basa kitapla doludur . yüzyılda osmanlı da batılılaşma hareketlerinin ideolojik bir simgesi olarak konumlandırılan kadınlar osmanlı aydını tarafından milli aile fikri içinde yeni bir kimlikle tanımlanmış kadının eğitimi aile içindeki değeri yüceltilmiştir . ancak kadının sosyal hayat ve kamusal alandaki varlığına ilişkin düşüncelerde geleneksel ve dini inançların biçimlendirdiği yaşam tarzı formlarından tam bir kopuş olmamış aksine muhafazakar tutumlarla kadınların ev dışı yaşamını kontrol etme refleksi ile hareket edilmiştir .
579
137
Çocuklarda Vertigo; Ayırıcı Tanı
çocuklarda baş dönmesi nadir görülen bir şikayet olmasına rağmen gerek hastada gerekse ailede ortaya çıkardığı anksiyete nedeniyle önemli bir sorundur . çocuklarda ifade zorluğuna bağlı tanı ve tedavide ciddi sorunlar yaşanmaktadır . baş dönmesi şikayeti ile gelen çocuk hastada ayrıntılı bir anamnez ve fizik muayene hala tanı koymada en etkili yöntemler olarak durmaktadır . baş dönmesi şikayetinin en sık nedenleri arasında benign paroksismal vertigo migren ve kafa travması izlenmektedir . diğer nedenler ise vestibüler nörinit meniere hastalığı benign pozisyonel paroksismal vertigo psikojenik otitis media santral sinir sistem patolojileri ve ortostatik hipotansiyondur . baş dönmesi sorunu yaşayan çocuklardaki en önemli problemlerden bir tanesi de kognitif ve motor gelişimin etkilenmesidir ve bu çocuklar mutlaka pediatrist nörolog oftalmolog ve gerek halinde ortopedist ve fizyoterapist ile birlikte değerlendirilmelidir .
vertigo adölesan ve çocuklarda nadir rastlanılan bir şikayettir . vestibüler bozukluklarda baş dönmesi dengesizlik hissi bulantı kusma gibi semptomlar sıklıkla görülür . çocuklarda bu spektrum erişkinlerden farklı olabilir baş ağrısı karın ağrısı anksiyete ataksi sıklıkla tariflenen semptomlardır . yaşları ile arasında değişen ağlıklı çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada bilgisayarlı dinamik postürografi ile balans fonksiyonları değerlendirildiğinde yaşla birlikte dengeyi sağlamada periferik vestibüler sistem skorlarının belirgin oranda arttığı gösterilmiştir . yenidoğan döneminde bilateral vestibüler fonksiyon kaybı motor gelişimde gecikmeye neden olmaktadır . baş dönmesi şikayeti olan bir çocukta değerlendirme öncelikle bu şikayetin gerçek bir vertigo mu yoksa psödovertigo mu olduğunun ayrılması ile başlamalıdır . gerçek vertigo daima bir dönme hissi ile ilişkilidir . yaşanan sorun kronik ve tekrarlayıcı mı yoksa tek bir atak mı yaşanmıştır yapılacak ayrıntılı bir nörolojik muayene vestibüler disfonksiyon lokalizasyonu için yardımcı olacaktır . radyolojik değerlendirmeler vestübülopati olan hastalarda tanıda yardımcı yöntemlerdir . yine kontrastlı mrg ile neoplastik ve enfeksiyöz nedenler ortaya konabilir . ile birlikte ses ve ışık hassasiyetinin yaşandığı ataklardır . tedavide migren diyeti her ne kadar erişkinlerde etkili olsa da pediatrik hastalarda tek başına çok etkili olmadığı görülmüştür . triptanlar yetişkin migreni için yüksek etkinlik sergileyen serotonin reseptör agonistleridir . yapılan çalışmalarda bu hastalarda eng ve vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyel sonuçlarında yüksek oranda asimetri ve anormallik olduğu görülmüştür . künt kafa travması geçiren çocuğu değerlendirdikleri çalışmada olguların sında erken dönemde spontan ya da pozisyonel nistagmus olduğu bunların yaklaşık inde ortalama . yıl sonra da nistagmus tespit edildiği belirtmişlerdir . çocuklarda vertigo etiyolojisinde enfeksiyöz nedenler önemlidir . dengesizlik hissinin nedeni olarak inflamatuvar mediatörlerin yuvarlak pencere membranını geçmesi ve orta kulaktaki basınç değişiklikleri suçlanmaktadır . mevcut şikayetleri tanımlamada yaşanan zorluk daha küçük yaşlarda tanı konulmasını zorlaştırmaktadır . endolenfatik hidrops genellikle idiopatik olarak görülmekle birlikte kafa travması ve konjenital sifiliz nedeni ile de gelişebilmektedir . duyarlı kişilerde bu provokatif uyaranlar bulantı kusma ve baş ağrısı terleme solgunluk artmış salivasyon ve baş dönmesi gibi diğer semptomları ortaya çıkarır . hareket hastalığının bu özelliklerinden bir çoğu akut vestibüler hastalık semptomlarına benzemektedir . migren ile ilişkili hasta değerlendirildiğinde uluslararası baş ağrısı kur lu na göre hastalar gruba ayrılmıştır . baş dönmesi şikayeti olan çocuklarda en sık konulan tanılardan biri migren ile ilişkili baş dönmesidir . migren ile ilişkili baş dönmesinde patogenez tam olarak bilinmemekle birlikte labirent ve santral vestibüler yollarda iskemiye neden olan geçici vazospazm teorisi üzerinde durulmaktadır .
383
119
ATKİNSON EŞİTSİZLİK ENDEKSİ KULLANILARAK ORMAN İŞLETME MÜDÜRLÜKLERİNDEKİ ORMAN MÜHENDİSİ DAĞILIMININ İNCELENMESİ: KAHRAMANMARAŞ ORMAN BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ ÖRNEĞİ
toplumun sosyal sosyo kültürel ve ekonomik değişimi beraberinde orman işletmelerine olan taleplerin de aratarak çeşitlenmesine neden olmaktadır . bu nedenle iş ve alan yoğunluğu gibi özellikler dikkate alınarak orman mühendisi dağılımının en uygun seviyede olması sağlanmalıdır . bu çalışmada atkinson endeksi kullanılarak kahramanmaraş orman bölge müdürlüğü sınırları içerisinde yer alan adet orman işletme müdürlüğünde yılında görev yapan orman mühendislerinin sosyal fayda kaybı değerlendirilmiştir . orman bölge müdürlüğünden elde edilen verilere bağlı olarak atkinson eşitsizlik endeksleri hesaplanmıştır . orman işletme müdürlüklerinde çalışan orman mühendislerinin sosyal fayda kaybını gösteren değerler ile arasında değişmektedir . işletmelerin farklı özellikleri dikkate alındığında kahramanmaraş orman bölge müdürlüğüne bağlı orman işletme müdürlüklerinde çalışan orman mühendisi kişi ile kişi arasında hissedilmiştir .
ormancılık doğa koşullarının etkisi altında gerçekleşen ve sosyal yönü ağır basan bir meslek dalıdır . toplumun sosyal sosyo kültürel ve ekonomik yapısının değişimi orman işletmelerine olan taleplerin de değişmesine neden olmaktadır . orman işletmelerinin toplumdan gelen talepleri değerlendirerek toplumun ormanlardan olan istek ve beklentilerini karşılamaları gerekmektedir . bu çalışmalarda orman mühendislerinin istihdamı konusu burada anlatıldığı şekliyle ele alınmamıştır . bu yönüyle değerlendirildiğinde bu çalışma literatüre önemli katkılar sağlayacaktır . kahramanmaraş obm nin genel sahası . . hektar olup bunun . hektarlık kısmı ormanlık sahadır . çalışma alanının sınırlarını gösteren harita şekil de sunulmaktadır . çizelge ye göre yılında adet orman işletme müdürlüğünde toplam alan ormanlık alan normal ve bozuk koru alanı miktarları toplam servet ve eta miktarları yapacak ve yakacak odun üretim miktarları giderler ve brüt satışlar veri olarak kullanılarak atkinson endeks değerleri hesaplanmıştır . kahramanmaraş obm içerisinde yer alan işletme ve pazarlama şube müdürlüğü yılına ait yapacak yakacak ve toplum odun üretim miktarları odun üretimi için yapılan giderler brüt satış değerleri elde edilmiştir . duyarlılık düzeyi olduğunda sosyal eşitlik tercihi oluştuğundan dolayı bireyler farklı gelirlere de sahip olsalar atkinson endeksi olmaktadır . bireyler eşit gelire sahip olduğunda atkinson endeksi sıfır değerini almaktadır . endeksin ile arasında değerler alması eşitsizlik ölçümünün ve gelirin eşit bir şekilde dağılmadığını göstermektedir . cowell uslu lubrano çiftçi and şengezer . atkinson endeks değerleri orman işletmelerinde çalışan orman mühendislerinin dağılımından kaynaklanan sosyal fayda kaybını göstermektedir . hesaplanan atkinson endeks değerleri sosyal fayda değerleri hissedilen orman mühendisi sayıları ve hesaplanan orman mühendisi kayıpları ile sosyal fayda değerleri çizelge şekil ve şekil de yer almaktadır . hesaplanan kayıplar dikkate alındığında en fazla orman mühendisi kaybı toplam eta özelliğinde meydana gelmekte bunu sırasıyla yakacak ve yapacak odun özellikleri takip etmektedir . bu durum eşit olmayan orman mühendisi dağılımının orman mühendislerinin verimine olan etkisini gözler önüne sermektedir . bu kapsamda değerlendirildiğinde kahramanmaraş orman bölge müdürlüğü nün türkiye ortalamasının altında olduğu görülmektedir . bir orman mühendisi başına düşen orman işletmelerinin özellikleri çizelge de yer almaktadır . bir orman mühendisi başına düşen toplam alan miktarı . ha dır . bunun sebebinin bölgesel olarak orman mühendislerinin dağılımının eşit olmaması gösterilebilir . kahramanmaraş obm ye bağlı oim ler sosyal fayda açısından değerlendirildiğinde sosyal faydanın arasında değiştiği görülmektedir . kahramanmaraş özelinde mevcut orman mühendislerinin işletmelerin alan ve iş yoğunluğu özellikleri dikkate alındığında işletmelerde orman mühendisi sayısının yetersiz kaldığı ortaya çıkmaktadır . bu endeks yardımıyla hem bölgesel hem de ülke bazında kaynakların optimal dağılımını gerçekleştirecek çalışmalar yapılabilir . bu yararlanmayı sağlayacak orman mühendislerinin sosyal fayda düzeyleri maksimum seviyede olmalıdır .
421
114
ÇAĞDAŞ UYGUR EDEBİYATINDA ÖNEMLİ BİR YAZAR: ZORDUN SABİR
xıx . yüzyılın sonu ile xx . yüzyılın başlarında başlayan çağdaş uygur edebiyatı klasik uygur edebiyatının zenginliklerinin mirasçısı olarak kısa zamanda büyük gelişme göstermiştir ve önemli temsilciler yetiştirmiştir . türk dünyasının köklü ve zengin kültürüne sahip olan uygur türklerinin çağdaş edebiyatı ve önemli yazarları politik nedenlerden dolayı türk dünyası ve edebiyatında pek tanınmamaktadır . zordun sabir çağdaş uygur edebiyatındaki ünlü yazarlarından biridir . onun kaleme aldığı birçok eser uygur edebiyatında büyük yankı uyandırmıştır . bu makalede zordun sabir in hayatı edebi kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiş daha sonra da onun uygur edebiyatındaki yeri incelenmiştir .
çağdaş uygur edebiyatının teşekkülünde köktürk uygur kara hanlı harezm ve çağatay dönemi eserleri önemli rol oynamıştır . bu politika doğu türkistan ve uygurlara yönelik yumuşama siyasetini de beraberinde getirmiştir . tüm bu olumlu koşullar yazarların büyük bir coşkuyla eser vermelerini sağlamıştır . dolaysıyla bu dönemin önde gelen önemli temsilcilerinden biri zordun sabir dir . çağdaş uygur edebiyatında önemli bir yer tutan zordun sabir yılının nisan ayında doğu türkistan ın ili vilayetine bağlı gulca kasabasının yenitam köyü bostan mahallesinde sabir isimli çiftçi ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir . çocukları üvey anaya bırakmam diyen sabir çocukları ortaokulu bitirene kadar tekrar evlenmemiştir . zordun okul yaşına geldiğinde babası sabir onu okutmak için köydeki okula kaydettirir fakat kitap defter kalem ve diğer okul malzemelerini parası olmadığı için alamaz . ilkokulu başarı ile tamamlayan zordun ortaokul için e inden uzak bir ilçeye gitmek zorunda kalır ve o dönemdeki birçok zorlukların ve yoksulluğun engellemesine rağmen bu zeki çocuğun geleceği parlak diye düşünen zamanidin isimli öğretmenin her türlü yardımı sayesinde ortaokula devam eder ve ortaokulu da başarıyla bitirir . zordun sabir yılından yılına kadar ili gimnaziyum da okudu . daha sonra mezun olduğu enstitüde öğretim elemanı olarak çalışan yazar yılında ili vilayetine dönüp öğretmenlik yaptı . izdiniş romanı uygur romancılığının gelişmesine büyük katkıda bulunan bir eserdir . izdiniş romanı yazarın kendi hayat hikayesinden hareketle kültür devriminin etkisi altındaki tüm uygur halkının hayatını yansıtmaktadır . roman uygur edebiyatında aydın karakterini yaratan ilk eser olarak sadece köylü ve çiftçi karakterlerine yer veren konudaki eserlere ve bu bağlamda uygur edebiyatına büyük yenilikler getirdi . bu dönemde yazar suudi arabistan da yaşayan uygur türklerinin hayatını anlatan baş ahiri yok hetler eserini yazdı . almanya da ünlü türkolog annemarie von gabain le görüşen yazar orada çok kısa süre kalmasına rağmen almanya halkının iki almanya nın birleşme isteğini yansıtan sizik ademlergila işsizlar tehimu işçan gibi hikayeler yazdı . lı yıllarda keni u baġlar dolkunlar sadasi kuyaş vehimisi yeñilanġan hava keşker koçiliri hörmet şikayet gibi hikayeleri sada tuman zamandaşlar ahirki padiçi keçküz isimli povestleri ata anayurt gibi romanları yazdı . ancak anayurt romanı yazarın vefatından sonra yayınlandı . yazarın roman ve povestleri şöyledir romanları . onun eserleri sayesinde uygur edebiyatı değişik renklere ve yeni seslere sahip oldu . okurlar arasında büyük etki yaratan yazar yılında tanrıdağ dergisi nin uygur edebiyatında halkın en sevdiği yazar oylaması sonucunda sabir bu şerefe nail oldu . zordun sabir uygur edebiyatında yurt dışında ödül alan ilk uygur yazardır . zordun sabir uygur edebiyatının nesir türünü tema çeşitliliğine sahip ettiğinden ziyade çeşitli renkler ve şekiller yarattı . o uygurların yaşadığı hayatı tüm çıplaklığıyla anlatan ilk yazardır . bugüne kadar onun eserleriyle ilgili araştırmaları konu alan kitap yayınlandı . tabiat tasvirlerindeki başarısından ve duygularındaki heyecandan okuyucu çok etkilenir .
466
88
Kadının iş Gücüne Katılıması Ve Beşeri Sermaye Açısından Kadın İŞgücünün Türkiye-AB Ülkeleri Karşılaştırması
insanların bilgilerini artırmaya yönelik kişisel gelişimleri için yaptıkları harcamalara beşeri sermaye denilmektedir . günümüzde beyin gücü üretim kaynakları içinde en önemli yere sahiptir . bilgi ekonomisi bilgi toplumu ve yüksek katma değerli mal beyin ve bilgi kaynağına bağlıdır . insanların kendilerini geliştirmek amacıyla aldıkları eğitim onlara yeni bilgi kazandırmaktadır . bilgi ilavesi beşeri sermayedeki artış demektir . istihdam da cinsiyet ayrımı önemle incelenen konulardan birdir . gelişmiş toplumlarda emek bilgi gücüne dayalı bir üretim faktörüne dönüşmüştür . beşeri sermaye insanların fiziksel güç karşılaştırılmasını da ortadan kaldırmıştır . bilgi gücü kadın ve erkeğin istihdam da eşit şartlarda yer almasını da sağlamıştır . günümüz toplumlarında kadının yeri değişmiştir . yüksek katma değerli mal üretiminde üst düzey şirket yönetiminde ve diğer üretim alanlarında kadınların önemi ve sayısı her geçen gün artmaktadır . türkiye ve avrupa ülkelerinde kadının istihdamdaki yerinin beşeri sermaye açısından karşılaştırması yapılarak gelişimi incelenecektir .
beşeri sermaye bireyin bilgi beceri ve hüner kazanabilmek için yaptığı eğitim harcaması olarak tanımlanır . diğer taraftan fiziki sermaye kullanılıp kullanılmama ve nerede ne zaman kullanılacağı konusunda tamamen yansız iken beşeri sermaye bu konuda yansız değildir . dünya beşeri sermaye endeksi temelde eğitim ve istihdam olmak üzere iki tema üzerinden ülkeleri puanlamaktadır . birleşik krallık fransa hollanda ve belçika batı avrupa da beşeri sermaye endeksi sıralamasında orta seviyelerde yer alırken üç akdeniz ülkesinden yunanistan portekiz ve ispanya alt sıralara yerleşiyor . bu çerçevede hemen tüm ülkeler gerek bilgi toplumunun sunduğu fırsatlardan istifade etmek gerekse bilgi toplumuyla birlikte ortaya çıkan risklerden kaçınabilmek amacıyla siyasi idari ekonomik ve sosyal politikalarını gözden geçirmekte ve bilgi toplumuna yönelik bütünlüklü ve yerine göre tematik politika ve stratejiler ortaya koymaktadır . yılının temmuz ayında birleşmiş milletler genel kurulu birleşmiş milletler toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi ni bu tür zorluklara yönelik olarak oluşturdu . toplumsal cinsiyet eşitliği fonu toplumsal cinsiyet eşitliği fonu bir hibe mekanizmasıdır . fon özellikle de marjinalleştirilenler aileleri ve toplulukları gibi kadınların hayatlarında somut sonuçlar doğuran yenilikçi ve yüksek etkili programları desteklemeye kendini adamıştır . kadınların iş gücüne katılım oranı ab üyesi ülke arasında yılında olarak gerçekleşmiştir . benzer bir durum oecd karşılaştırmaları açısından da geçerlidir . tablo de yıllarını kapsayan ılo raporuna göre ab ülkelerinin kadın istihdam oranı ortalama dır . bu oran yılında olup sonraki yıl içerisinde oranında bir artış göstermiştir . türkiye de nüfus rakamlarına bakıldığında ab ülkelerinden almanya ile aynı oranda bir yapıya sahip olduğu görülmektedir . kadın erkek nüfus oranlarına bakıldığında türkiye de kadın nüfus oranı erkek nüfus oranından fazladır . işgücünün milyon bin kişisi istihdam edilmekte geriye kalan milyon bin kişisi ise işsizdir . bununla birlikte her kadından si işveren olarak işgücü piyasasında yer almaktadır . kayıt dışı olarak çalışan kadınların işteki durumlarına göre dağılımlarında ise i ücretsiz aile işçiliği yaptığı ve unun da ücretli yevmiyeli olarak çalıştığı görülmektedir . uluslararası çalışma örgütü nün ülkelerin yaptıkları hane halkı işgücü anketlerinin derlendiği istatistik veri tabanı ılostat tan elde edilen verilere göre ülke içinde türkiye yılları arasında kadınların işgücüne katılım oranının yüzde e yükselmesiyle en fazla arttığı yedinci ülke olmuştur . bununla beraber söz konusu oranın halen avrupa birliği ortalamasının oldukça altındadır . ancak nüfus yapımızda kadınların erkeklerden fazla olduğu göz önüne alındığında halen okula gönderilmeyen kız çocukları olduğu da anlaşılmaktadır . yılında ilköğretimde oranında kadın öğretmen olduğu görülmektedir . beşeri sermaye eğitim esaslı olduğundan ülkelerde kümülatif eğitimli kişi sayısı önemli bir veri olarak kullanılabilir . bu veriler beşeri sermaye üretim merkezlerinin ab bünyesindeki ülkelerde olduğunu gösteriyor . bu veriler ışığında türkiye de ab ülkelerindeki beşeri sermaye tespitinde öncelikle nitelikli işgücü tespiti önemlidir . ayrıca g ülkeleri içindeki almanya fransa ingiltere ve italya ile birlikte ab komisyonu da ayrı bir ülke sıfatı ile bulunmaktadır .
463
132
Farklı kökenli arpa çeşitlerinin tane verimi ve bazı kalite özellikleri yönünden değerlendirilmesi
arpa malt sanayinde ve hayvan beslenmesinde kullanılan önemli bir tahıldır . bu çalışma yozgat koşullarında arpa çeşidinin tane verimi ve bazı kalite özelliklerini belirlemek amacıyla yetiştirme sezonlarında yıl süreyle tesadüf blokları deneme desenine göre üç tekrarlamalı olarak yürütülmüştür . üç yıllık ortalamalara göre çeşitlerin tane verimi . . kg da bitki boyu . . cm hektolitre ağırlığı . . kg bin tane ağırlığı . . g kül oranı . . yağ oranı . . protein oranı . . nişasta oranı . . adf oranı . . ndf oranı . . k içeriği . . p içeriği . . ve mg içeriği . . arasında değişmiştir . tane verimi ile bitki boyu arasında olumlu ve önemli ilişki belirlenmiştir . çalışmada sırasıyla erginel larende aydanhanım zeynelağa scarpia ve özdemir çeşitleri en yüksek tane verimine sahip çeşitler olmuştur . aydanhanım çeşidi yüksek tane verimi yanında bitki boyu bin tane ağırlığı hektolitre ağırlığı ve nişasta içeriği bakımından öne çıkan çeşit olmuştur .
arpa tanesindeki yüksek protein içeriği nedeniyle çoğunlukla hayvan beslenmesi ve yüksek ekstrakt verimi ile malt yapımında kullanılması yanında sindirilebilir lif ve yüksek β glukan içeriğinden dolayı son yıllarda insan besini olarak da kullanılmaktadır . dünyada ekim alanı . milyon hektar üretimi . milyon ton olan arpanın ülkemizde . milyon ha ekim alanı ve . milyon ton üretimi ile tahıllar içerisinde ekiliş ve üretim bakımından ikinci sırada yer almaktadır . arpada hektolitre ağırlığı bin tane ağırlığı tane tekdüzeliği gibi fiziksel özellikler yanında protein yağ nişasta ve kül içerikleri ile sindirilebilirliği gibi kimyasal özellikler kalite açısından ele alınan önemli özelliklerdir . materyal olarak türkiye de yaygın olarak yetiştirilen bazı arpa çeşitleri ile farklı özel kuruluşlardan temin edilen toplam arpa çeşidi kullanılmıştır . denemelerde ekim m ye tohum olacak şekilde ve m uzunluğundaki parsellere sıra ve sıra arası cm olacak şekilde parsel mibzeriyle yapılmıştır . ortalama nispi nem birinci ikinci üçüncü yıllarda sırasıyla . . . olurken uzun yıllarda . olarak gerçekleşmiştir . çalışmada bitki boyu tane verimi bin tane ağırlığı hektolitre ağırlığı kül oranı yağ protein ve nişasta içeriği adf ve ndf k ve p içerikleri incelenmiştir . alkan ve kandemir çöken ve akman aktaş ergün ve ark . yetiştirme sezonlarında ve yılların ortalamasındaki tane verimleri sırasıyla . . . kg ve . kg da olmuştur . . ile . kg da . ile . kg da . ile . kg da bulunmuştur . üç yılın ortalamasına bakıldığında ise angela ve özdemir çeşitlerinin en yüksek protein oranı sahip oldukları ve bu çeşitlerle sarmat ve epona çeşitlerini aynı istatistiki grupta yer aldıkları görülmektedir . en fazla yağış alan üçüncü yılda yağış miktarına paralel olarak nişasta oranı da en yüksek değere sahip olmuştur . adf değerinde olduğu gibi ndf değeri de genellikle iki sıralı arpalarda daha düşük bulunmuştur . . ile . ve . ile . arasında değiştiğini bildirmişlerdir . birinci yıl metaxa sarmat kondrat epona angela özdemir tarm ve larende çeşitleri ikinci yıl epona ve larende çeşitleri üçüncü yıl ise sarmat ve zeynel ağa çeşitleri k içeriği en yüksek çeşitler olmuş ve aynı istatistiki grupta yer almıştır . yılların ortalamasına göre mg içeriği en düşük . ile bülbül çeşidinden en yüksek . ile angela çeşidinden elde edilmiştir . yozgat koşullarında ve yetiştirme sezonlarında yıl süreyle yürütülen çalışmada incelenen özellikler bakımından önemli farklılıklar belirlenmiştir .
563
153
İhracat Performansını Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi ve Firmaların İhracat Performans Ölçülerine Göre Sınıflandı-rılmasındaki Rolü: İSO 1000 Sanayi Firmaları Uygulaması
çalışmanın amacı ihracat performansını etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin firmaların ihracat performans ölçülerine göre sınıflandırılmasındaki rolünün ortaya konulmasıdır . bu amaçla literatüre dayalı olarak ihracat performansını etkileyen faktörler ve ihracat performans ölçüleri belirlenmiştir . uygulama kısmında iso na kayıtlı firmaya anket uygulanmıştır . anketin değerlendirilmesi amacıyla açıklayıcı faktör analizi ve diskriminant analizi kullanılmıştır . analiz sonuçlarına göre ihracat performans ölçülerine göre firmaların sınıflandırılmasında ihracat pazarlama sı stratejileri yönetim özellikleri ve firma çevresinin özellikleri en etkili faktörler olarak bulunmuştur .
literatürde ihracat performansını etkileyen faktörler araştırmacılar tarafından farklı biçimlerde sınıflandırılmıştır . ihracat performansını araştıran çalışmalarda firma içi değişkenler ihracat pazar laması stratejileri firma özellikleri ve yönetici davranış ve algılamalarına ilişkin de ğişkenler olarak tanımlanmaktadır . çalışmada literatürden yararlanılarak ihracat performansını etkileyen faktörler ihracat pazarlaması stratejileri çevresel faktörler firma özellikleri yönetici özellik leri ve diyalog koşulları biçiminde ele alınmaktadır . bu faktörler iç yasal düzenlemeler dış politik çevre dış sosyo kültürel çevre ve ekonomik duruma ilişkin faktörler olarak tanımlanmaktadır . dolayısıyla ob jektif değişkenler firmaların finansal performans ölçülerini yansıtmaktadır . diğer performans değişkenleri ise ihracat yapılan ülke sayısı toplam ihracat satış hacmi ihracat satış büyümesi ve ihracat karlılığı biçiminde tanımlanmaktadır diskriminant uygulanılarak bu sorun giderilmiştir . yapılan analizde grupların kovaryans matrislerinin eşit olmadığı görüldüğünden kuadratik diskriminant uygulanılarak bu eşitlik sağlanmıştır . ayrıca faktör ve ün katsayıları da yapı matrisindeki diğer anlamlı katsayılar olarak görülmekte dir . yapılan analizle diskriminant fonksiyonunun tartılı ortalama olarak doğru sınıflandırma ora nı olarak bulunmuştur . tablo de kuadratik diskriminant analizine yönelik test sonuçla rı görülmektedir . yapı matrisi ve fisher diskriminant fonksiyonu incelendiğinde faktör ve nin ihracat hedefle rini yüksek düzeyde gerçekleştiren firmalar açısından daha belirleyici olduğu görülmektedir . tablo a göre oluşturulan fonksiyon istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur . ayrıca ihracat hedeflerini gerçekleştirme düzeyi düşük olan firmanın ü ve hedeflerini yüksek düzeyde gerçekleştiren firmanın . ü doğru sınıflandırılmıştır . belirlenen ihracat performans ölçüle rine göre yapılan sınıflandırmadan elde edilen sonuçlar aşağıda özetlenmektedir . dolayısıyla firmaların düşük ihracat yoğun luğuna sahip olmaları durumunda bu faktörlerin firma gruplarının ayrımında her hangi bir belirleyici etkisi olmadığı ifade edilebilir . ihracat yapılan ülke sayısı diskriminant fonksiyonuna göre ihracat yapılan ülke sayısı fazla olan firmalar açısından ihracat p zarlaması stratejileri belirleyici bir özellik taşımaktadır . bulunan so nuçlar ihracat yoğunluğu diskriminant fonksiyonundan elde edilen sonuçlarla ben zer niteliktedir .
417
74
Bir soğuk hava deposunda farklı menfez kanat açılarına göre hava dağılımının hesaplamalı akışkanlar dinamiği ile tahmini
araştırmada soğuk depo içerisinde hava dağılımını sağlayan menfezlerin kanat açıları º º º º º º ve º . º º olarak kurgulanmış ve elma dolu depo için sıcaklık hava hızı ve bağıl nemindağılımı hesaplamalı akışkanlar dinamiği yöntemleri kullanılarak modellenmiştir . cfdmodellerden elde edilen veriler farklı kanat açılarının ortam koşullarının depoda yersel değişkenliğiüzerindeki etkisini karşılaştırmak için kullanılmıştır . senaryo için dolu depoda yapılan menfez kanat açısı modelleme değerlendirmelerinde sıcaklıklar . ºc ile . ºc arasında değişirken senaryo ve senaryo de kanat açıları sıcaklıkları . ºc ile . ºc arasında görülmüştür . hava hızının modellenmesi için sınır şartı belirlenen senaryolara göre . m sile . m s arasında seçilmiştir . belirlenen bütün senaryolar için depo içerisindeki hava hızı modeldeğerleri . m s ile . m s arasında değişkenlik göstermiştir . modellemede bağıl nem sınır şartı olarak belirlenmiştir . orta düzlemden alınan bağıl nem model değerleri bütün kanat açıları için ile arasında değişmiştir . araştırmada menfez kanat açılarının cfd modelleri ile elde edilensonuçlar dikkate alındığında soğuk depolama açısından º º º ile º . º º kanat açıları modelleri istenen değerlere daha yakın çıkmıştır . hesaplamalı akışkanlar dinamiği ile farklı kanat açısının ortamkoşullarının değişimi üzerindeki etkisinin araştırıldığı bu çalışmanın sonucuna göre senaryo ve senaryo deki menfez açılarının sonuçları elma depolamada gereksinim duyulansıcaklık hava hızı ve bağıl nem değerlerine senaryo den daha yakın olduğu için önerilmektedir .
soğuk hava depoları tarımsal üretimden sonra elde edilen ürünlerin gerektiği zaman tüketiciye sunulmasına kadar bu ürünlerin muhafaza edilmesi için kullanılan yapılardır . ölçülen ve simülasyonla elde edilen hava sıcaklığı değerleri . ºc ile . ºc arasında bağıl nemler arasındaki farklılık ise . ile . arasında değişmiştir . vantilasyon ve sıcaklık homojenliği ile ilgili performans hava kanallı ve hava kanalsız bir sistemle karakterize edilmiştir . mekanik soğutmalı depolarda istifleme soğutucu tarafından üflenen havanın odanın her tarafına engelsiz bir şekilde yayılmasını sağlayacak şekilde yapılmalıdır . mümkünse odanın soğutucularının bulunduğu yerin karşısına gelen duvarı ile en gerideki istif arasında bir açıklık bırakmalı böylece karşı duvara çarpan soğuk havanın aşağı indirilerek en dipteki kasalardaki meyvelerin soğutması temin edilmelidir . bu araştırmada çillerli bir soğuk hava deposunda menfez levhalarının kanal açıları değiştirilip ortam koşullarının değişimi hesaplamalı akışkanlar dinamiği ile modellenmiştir . bunun için elma dolu bir soğuk depo kullanılarak menfezlerin kanat açılarına göre depoda istenilen hava hızı sıcaklık ve bağıl nem dağılımı modeller üzerinde belirlenmeye çalışılmıştır . bu çalışmada soğuk hava deposunda elma depolandığı varsayılmıştır . menfezler için hesaplamalı akış analiz süreci geometrik modelleme çözüm ağı oluşturma sınır koşullarının belirlenmesi ve sonuçların değerlendirilmesi olarak belirlenmiştir . modelin gerçeğe yakın olarak hazırlanması ve hazırlanan modelin üzerinde oluşturulan çözüm ağının hassasiyeti ile elde edilen sonuçların doğruluğu orantılıdır . giriş menfezlerine açısal akış girişlerinin verilebilmesi için mm uzunluğunda er eşit parçaya bölünmüştür . ayrıca çözümün doğruluğu ve hızlanması için soğuk depo simetrik kabul edilip yarım model kullanılmıştır . senaryo de hava hızı tabana doğru . m s ile hareket ederken türbülanslı bir akış görülmüştür . yx düzleminde sıcaklık senaryo de deponun tabanında ve alt köşelerde yaklaşık . ºc olurkendeponun büyük bir bölümünde yaklaşık . ºc olarak belirlenmiştir . menfez üfleme alanlarında ve deponun orta kısmında . ºc gözlenirken diğer alanlarda . ºc olmuştur . senaryo de menfez üfleme alanlarında ve alt köşelerde sıcaklık . ºc iken üst köşelerde ve deponun ortasında . ºc olarak belirlenmiştir . menfez alanları ile duvara yakın alanlarda ve tabanda . m s görülürken orta menfezin üst taraflarında hava hızı düşmüştür . modellemede nem dağılımı alt ve üst düzlemlerde nem olarak göründüğü için bir belirsizlik yaratmıştır . senaryo de orta düzlemin orta kısmında nem yaklaşık olurken depo yan duvarında belirli bir alanın nemi yaklaşık olmuştur . ansys programı ile oluşturulan modeller üzerinden saptanan veriler ve tanımlayıcı istatistikleri çizelge de verilmiştir . modellemede depo için sıcaklık sınır koşulu . ºc olarak belirlenmiştir . modellemede depo içindeki düzlemlerde hava hızı değeri . m s ile . m s arasında değişim göstermiştir . hava hızı ortalaması senaryo için . m s olarak bulunmuştur . ayrıca model standart sapma değerleri ve varyasyon katsayısının da çok yüksek olduğu görülebilir . hesaplamalı akışkanlar dinamiği ile farklı kanat açısının ortam koşullarının değişimi üzerindeki etkisinin araştırıldığı bu çalışmanın sonucunda senaryo ve senaryo de istenilen ortam koşullarına yakın değerler elde edilmiştir .
450
213
KAHRAMANMARAŞ KENTİ ÖRNEĞİ’NDE KENT KİMLİĞİ ve KENTSEL DONATI ELEMANLARI
kent kimliği çevrenin mekanın mimarinin ve kentlerin birbirinden ayırt edilmesinde önemli bir belirleyicidir . kent kimliğinin kentsel algılama ve kentsel imajın temel belirleyicilerinden biri kentsel donatı elemanlarıdır . kent kimliğinin yansıması olan kimlik elemanlarının her biri kenti yaşanması ve algılanmasını sağlayan farklı bir anlam ve öneme sahip olmaktadır . son yıllarda yaşanan teknolojik ekonomik ve sosyal gelişmeler sonucu kentlerde hızlı bir değişim süreci yaşanmaktadır . yaşanan bu hızlı değişim kentleri birbirine benzeyen birimler haline dönüştürmektedir . bu durum kentlerin cazibelerini yitirmesi ve kimliklerinin yok olması gibi olumsuz birçok soruna zemin hazırlamaktadır . kahramanmaraş kenti de bu gelişmelerin yaşandığı ve hızlı bir değişim süreci yaşayan kentler arasında yer almaktadır bu çalışma kent kimliğini oluşturan bireyler arası iletişimi sağlayan mekanları tanımlı kılan kenti tanımlayan ve tamamlayan niteliklere sahip kentsel donatı elemanlarının kahramanmaraş kenti örneğinde belirlemek amacı ile gerçekleştirilmiştir . çalışma sonucunda kale ulu cami ve katip han gibi tarihi yapılar doğal türlerle ağaçlandırılan yollar kırmızı şeritli istiklal madalyası anıtı ile dondurma figürlü led çalışması kent kimliğini olumlu etkileyen kent girişinde ve kale çevresinde kullanılan palmiye bitkisi ana caddelerde yer alan reklam levhaları ile yüksek katlı binalar ve çevresi ile uyumsuz il özel idare binası kent kimliğini olumsuz etkileyen kimlik bileşenleri olarak belirlenmiştir . elde edilen sonuçlar doğrultusunda kent kimliğinin güçlendirilmesi yönünde fiziksel öneriler geliştirilmiştir .
kent bireylerin bir arada yaşadığı ve etkileşim içerisinde bulunduğu mekanlardır . kentler bu etkileşim sonucu değişime dönüşüme ve şekillenmeye açık canlı bir yapıya sahip sosyal ve ekolojik faktörlerin birlikte oluşturduğu yerleşim yerleridir . kentsel donatılar kullanıcılar için farklı bir anlam ve önem ifade ederken kentle bütünleşerek kentin bir öğesi durumuna gelmektedir . kentsel alanları meydana getiren binalar bitki örtüsü su öğeleri kent mobilyaları sanat yapıları gibi birçok öğenin varlığı ile kentsel donatılar kentin kimliğini doğrudan veya dolaylı olarak oluşmasına katkıda bulunmaktadır . bu çalışma kentsel donatı elemanlarının kent kimliği açısından irdelenmesi amacı ile kahramanmaraş kent merkezinde gerçekleştirilmiştir . kahramanmaraş kentinde kent kimliğini oluşturan bileşenler belirlenmiştir . alan analizi araştırma alanı olarak seçilen kahramanmaraş kentinde farklı gün ve saatlerde arazi gözlemleri yapılmış ve fotoğraf çekimleri yapılmıştır . kahramanmaraş kentinin kimlik bileşenleri doğal çevre kentsel kimlik ve yapay çevre kimlik bileşenleri olmak üzere iki başlık altında toplanmıştır . iklimsel özelliklere bağlı olarak oluşan yeşil dokunun kent kimliğine etkisi de oldukça fazladır . günümüzde kentin önemli kimlik bileşenlerinden birini oluşturmaktadır . kahramanmaraş a özgü çok sayıda endemik bitki türü bulunmaktadır . salep bitkisi şehir kimliğinde ayrıcalıklı bir yere sahip kültürel mirastır . kente özgü olan türlerin özellikle ana akslarda kullanılması kentli ve kente sonradan gelen yabancılar için bitki örtüsünü algılama ve kenti benzerlerinden ayırmada önemli rol oynamaktadır . kent kimliğinin yaşaması bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması bakımından tarihi doğal kültürel çevrenin korunması büyük önem taşımaktadır . tarihi kent dokusu ile yeni bina cepheleri ve kentsel donatıların uyumu kent estetiğinin yanı sıra kent kimliğini de önemli ölçüde etkilemektedir . tarihi kimliği ile güçlü mimari dokunun da bu kimliği güçlendirmesi ile geçmiş ve gelecek arasında entegrasyonu sağlayan kentler küresel ölçekte önem kazanır . kahramanmaraş kentinin tarihi kent merkezinde yer alan yapılar kent kimliğine olumlu katkılar sağlamaktadır . tarihi kent merkezi geçmişle günümüz arasında bir köprü görevi üstlendiği bir konumda yer almaktadır . eski yerleşim alanları ile yeni yerleşim alanlarının bağlayan önemli bir konumda yer almaktadır . kent insanının iletişime en açık olduğu ve kentin yaşandığı mekanlar açık alanlardır . kent içerisinde kimliği önemli ölçüde etkileyen bir diğer açık alan meydanlardır . can a göre kahramanmaraş kent kimliğini olumlu etkileyen ulu cami ve kıbrıs meydanında tarihi sütçü imam olayını sembolize eden anıt kent kimliğini olumlu etkileyen mekanlar unsurlardır . bu nedenle kent kimliğini olumlu etkileyen sanatsal objelerdir işaret ve bilgi levhaları şehir merkezi veya şehirde insanların yoğun olduğu kısımlarda alış veriş ünitelerinin ve firmaların tanıtım ve reklamı için üzerinde amblem ve adların yazılı olduğu yerel yönetimlerin veya özel kuruluşların yaptırdığı ve kiraya verilen donatı elemanlarıdır . iletişimi tanıtım ve reklamı sağlayan bu kentsel donatılarda yabancı marka isimlerinin yer alması ve bu donatıların bir düzenleme ve standardının olmaması nedeni ile kent kimliğini olumsuz etkilemektedir . kimliklerin ve özgünlüğün korunması geçmiş ile gelecek arasında bir bağın sürdürülebilirliği açısından da önemlidir .
452
204
İNDİRİMLİ ÜRÜNLERİN HEDONİK TÜKETİM VE FAYDACI TÜKETİM AÇISINDAN ETKİNLİĞİNİN İNCELENMESİ ÜZERİNE BİR UYGULAMA
temelde ürünlerin daha çabuk ve kısa sürede tüketiciler tarafından satın alınması veya stokların eritilmesi gibi amaçlar gözetilerek gerçekleştirilen indirimler tüketicilerin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmektedir . bu ihtiyaçların tatmini fayda elde etme ve hedonizm yönünde kendini göstermektedir . bu noktadan hareketle gerçekleştirilen çalışmanın amacı firmalar tarafından sıklıkla başvurulan bir satış tutundurma yöntemi olan indirimli ürün uygulamalarının tüketicilerin satın alma davranışlarını faydacı mı yoksa hedonik bir şekilde mi etkilediğinin belirlenmesidir . çalışmaya ilişkin verilerin elde edilmesinde yarı yapılandırılmış mülakat yönteminden yararlanılmış . . . . tarihleri arasında aydın ın nazilli ilçesindeki uzun çarşıda bulunan rastgele seçilen ve konu hakkında bilgilendirilen gönüllü mülakata katılmıştır . gerçekleştirilen betimsel analize ilişkin bulgular genel olarak tüketicilerin indirimli ürünlere karşı hedonikten ziyade faydacı bir tutum ile satın alma davranışı sergilediklerini göstermektedir . cinsiyet açısından bakıldığında ise kadın tüketiciler erkeklere nazaran daha faydacı bir tutumla alışverişlerini gerçekleştirmektedirler . ayrıca indirimli ürünlere yaş altı tüketiciler daha fazla rağbet göstermektedir . çalışmada tüketicilerin indirimli ürün tercih ederken daha çok faydacı satın alma davranışı sergiledikleri ve indirimli ürünlerin kendilerine sağlayacağı faydaların vurgulanmasını istedikleri sonucuna ulaşılmıştır .
bireysel ve örgütsel istek ve ihtiyaçların tatmini için gerçekleştirilen satın alma karar süreci sırasında kişilerin sergiledikleri kişisel ve çevresel faktörlerden etkilenen tutum ve davranışları inceleyen bilim dalı olan tüketici davranışları pazarlamacılar için en önemli faktörlerden biridir . elde edilen veriler doğrultusunda araştırmacılar tutumun hedonik ve faydacı unsurlarıyla tüketici tutumunun daha iyi anlaşılabilmesi için güzel korkunç ve bilgece aptalca maddelerinin elenerek ürünlerin kategorize edilebileceğini fakat bu üçerli ögelerin hedonik faydacı yapıların etki alanını tam olarak yakalayamadığını ve ölçek geliştirme çabalarının takip edilesi gerektiği sonucuna varmışlardır . bu bağlamda düşük gelir grubundaki tüketiciler ile erkeklerde faydacı tüketim eğilimi daha fazla görülürken kadınlarda plansız satın alma ve hedonik tüketim eğilimleri daha fazla görülmektedirkayabaşı ve kiracı moda liderliğinin hedonik ve faydacı tüketimlerle olan ilişkisinin ve tüketicilerin tüketim davranışlarının belirlenmesini amaçladıkları çalışmaya kişi katılmıştır . ayrıca anket mülakat vs . gibi veri toplama yöntemlerine katılımcı adaylarının hoş bakmaması ve katılmak istememesi çalışmaya gönüllülük esasıyla katılmak isteyen katılımcıların çok fazla olmaması doğru ve detaylı bilgiler vermemeleri veri toplama yönteminin mülakat olması nedeniyle görüşmenin dakika arasında sürmesi araştırmacının mülakatı gerçekleştireceği sürenin sınırlı olması ve katılımcı adaylarının sürelerinin sınırlı olması araştırmanın diğer kısıtlarını oluşturmaktadır . fakat firmaların tüketicileri satın almaya zorlamak için kapitalist sistemin algı oyunlarını oynadıklarını ifade etmişlerdir . katılımcılardan sadece biri hedonik tüketiminde indirimli ürün satın alacağını ifade ederken diğer altısı fayda sağlama amaçlı indirimli ürün aldıklarını ifade etmiştir . incelemem diyen katılımcılar indirimin kendileri için önemli olmadığını ihtiyaçları varsa katalog vs . incelemeden alım yapacaklarını dile getirmişlerdir . kararsız kalan katılımcı ise devamlı kullandığı ürünse alabileceğini aksi halde almayacağını dile getirmiştir . bu katılımcılardan i fayda sağlama amaçlı i hedonik tüketimlerinde i hem fayda sağlama amaçlı hem de hedonik tüketimlerinde indirimli ürünlerden birden fazla satın alabileceklerini ifade etmişlerdir . sorusuna yaş altı kadın katılımcıların i indirimli ürün satın alarak karlı bir alışveriş yaparak ödüllendirildiklerini düşünürken si bu şekilde düşünmediğini dile getirmiştir . kararsız kalan katılımcı satın alma esnasında karlı hissettiğini fakat ödüllendirilmiş hissetmediğini belirtmiştir . olumsuz görüşe sahip olan katılımcılar genel olarak bu tarz indirimlere güvenmediklerini firmaların müşterilerin bilinçaltına oyun oynayarak onları çekmeyi amaçladıklarını dile getirmişlerdir . kararsız kalan katılımcı ise aslında bu tarz indirimlerin hoşuna gittiğini ama ya eski sezon ya da işe yaramayan bedenlerin kaldığını dile getirmiştir . katılımcıların tamamı e varan indirimlerine inanmadıklarından olumsuz görüş bildirmişlerdir . bunu hedonik tüketim mi faydacı satın alma doğrultusunda mı gerçekleştirirsiniz bu indirimlerden yararlanıyorsanız bunu hedonik tüketim mi faydacı satın alma doğrultusunda mı gerçekleştirirsiniz olumlu görüş bildiren katılımcıların i fayda sağlama amaçlı i de hedonik tüketimlerinde özel gün indirimlerini takip ettiklerini dile getirmişlerdir . yaş üstü erkek katılımcılardan i olumlu görüşe sahip olduklarını si olumsuz görüşte olduğunu i kararsız olduğunu belirtmiştir . olumsuz görüş bildiren katılımcıların tamamı ihtiyaçları durumunda özel gün indirimi beklemeyeceklerini ifade etmişlerdir . olumlu görüş bildiren katılımcıların her ikisi de fayda sağlama amaçlı alımlarında erteleyeceklerini dile getirirken olumsuz görüş bildiren katılımcılar ihtiyaçları olan bir şeyi ertelemenin mantıksız olduğunu dile getirmişlerdir . olumlu görüş bildiren katılımcı e ticaret firmalarının indirimlerinden ancak fayda sağlama amaçlı alışverişlerinde yararlanmaktadır . kadın katılımcıların sı ise indirimli ürünler konusunda duruma göre değişebilen tutumlarının olduğu bazı indirimler konusunda da fikirleri olmadığı için kararsız kaldıklarını dile getirmişlerdir . dolayısıyla ap yaş üzeri tüketiciler indirimli ürünlerden faydacı bir tutum ile yararlanırlar kabul edilmektedir . yaş altı kadınlar indirimdeki bir ürünü ihtiyaçları doğrultusunda başka hiçbir şeye bakmaksızın birden fazla bile alabileceklerini hatta indirimleri de yakından takip ettiklerini dile getirmişlerdir . yaş üzerindeki erkeklerse indirimli ürünlerin maddi açıdan fayda sağlamasının yanı sıra eğer ürün kaliteli bir ürünse o üründen birden fazla ürün alma imkanlarının da olduğunu dolayısıyla indirimli ürün uygulamaların gayet güzel uygulamalar olduğunu dile getirmişlerdir .
583
166
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ADAYLARININ BİLGİLENDİRİCİ VE ÖYKÜLEYİCİ METİNLERİ ÖZETLEME BECERİLERİ
bu çalışmada türkçe öğretmeni adaylarının bilgilendirici ve öyküleyici metinleri özetleme becerilerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır . bu amaç doğrultusunda türkçe öğretmeni adaylarının bilgilendirici ve öyküleyici metinleri özetleme becerileri düzey metin türü ve cinsiyete göre incelenmiştir . araştırmanın çalışma grubunu yüz türkçe öğretmeni adayı oluşturmaktadır . araştırma sürecinde çalışma grubuna bir bilgilendirici bir öyküleyici olmak üzere iki metin verilerek bu metinleri özetlemeleri istenmiştir . nicel bir araştırma olan bu çalışma tarama modelinde desenlenmiştir . araştırmanın verileri ölçüt temelli bir değerlendirme çizelgesi kullanılarak değerlendirilmiştir . araştırmada elde edilen veriler spss . programı kullanılarak analiz edilmiştir . niceliksel verilerin karşılaştırılmasında iki grup arasındaki farkı tespit etmek için wilcoxon işaretli sıralar testi ve mann whitney u testi kullanılmıştır . veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotlar insanın dünyada olup biten gelişmeleri yakından takip etmesi her türlü gelişmeden haberdar olması ve bilgi düzeyini arttırması okumayla mümkündür . okuma yazılı bir metnin bilinen yazı karakterlerini sesli veya sessiz çözmenin ötesinde metnin içindeki duygu düşünce ve mesajların algılanması demektir . okuma iletinin doğru biçimde algılanması halinde anlamlı olur çünkü okumada temel amaç okuduğunu anlama ve bu kullanılmıştır . araştırma sonuçları öğretmen adaylarının metin özetleme becerilerinin gerek bilgilendirici gerek öyküleyici metinler için kabul edilebilir düzeyde olduğunu öğretmen adaylarının metin özetleme becerilerinin cinsiyete göre anlamlı bir farklılık gösterdiğini ortaya çıkarmıştır . ayrıca öğretmen adaylarının bilgilendirici metinleri öyküleyici metinlere kıyasla daha kolay özetledikleri tespit edilmiştir .
insanın dünyada olup biten gelişmeleri yakından takip etmesi her türlü gelişmeden haberdar olması ve bilgi düzeyini arttırması okumayla mümkündür . okuma stratejileri okuma sırasında karşılaşılan sorunların giderilmesinde öğrencilerin verimli okumalarına katkı sağlayan tekniklerdir . özetleme ilkokuldan yükseköğretime kadar eğitim öğretimin her kademesinde kullanılan bir anlama stratejisidir . özetleme okunan veya dinlenen bir metnin ana hatlarıyla yazıya geçirilmesi sürecidir . metni anlamlandırma sürecinde metni oluşturan yapıların bilinmesi kadar metnin türü ve anlatım biçimiyle ilgili özelliklerin bilinmesi de anlamayı kolaylaştırır . yazar okuyucuya iletmek üzere belirlediği amacını kendinden önce var olan belli metin türlerinin biçimsel kurallarını kullanır . bu tür metinlerde kurmacaya yer verilmediği için bilgiler okuyucuya doğrudan verilir . kelime hazinesinin zayıf olması öğrencilerin bilgilendirici metinleri okumalarını güçleştirmektedir çünkü bilgilendirici metinler öğrencilerin güçlükle çözebileceği yüksek terimler ve ağır kavram yükü ile dolu alışılmamış bir içerik ile hiyerarşik ana fikir dizisinden oluşmaktadır . kompozisyon yazmak ana fikir ve detay oluşturmayı gerektirirken özet kavramların hazır olarak verildiği yazılar kullanılarak yapılır . özet yazarı özeti yazarken asıl metindeki sıralamaya sadık kalmak zorunda değildir tarafından derlenerek sunulan bazı özetleme kuralları şunlardır kendi cümleleriyle özetlemek orijinal metnin yapısına bağlı kalarak özetlemek orijinal metnin amacına bağlı kalarak özetlemek başlık koymak duru ve açık bir anlatım kullanmak kısa cümlelerle özetlemek edebi olma kaygısı gütmemek doğrudan alıntı yapmamak belli bir hacimde özetleme yapmak özete kendi düşüncelerini katmamak . öğrencilere okuduğunu anlama ve anladığını en iyi şekilde ifade etme imkanı sağlayan özetleme stratejisinin amacına ulaşabilmesi için doğru bir şekilde kullanılması gerekmektedir . özellikle öğrencilerin okuduğunu anlama becerilerinden birinci derecede sorumlu olacak olan türkçe öğretmeni adaylarının özetleme stratejilerini iyi bilmeleri ve uygulamaları gerekmektedir . öğretmen adaylarının özetleme kurallarına ne ölçüde uydukları belirlenerek onların özetleme becerileri hakkında bir saptama yapılmaya çalışılmıştır . araştırmada örneklem seçme yoluna gidilmemiş evrenin bütünü üzerinde çalışılmıştır . türkçe öğretmeni adaylarının özetleme becerilerini belirlemek için araştırmacılar tarafından kaynak metin olarak ortaokul türkçe ders kitaplarından üç bilgilendirici ve üç öyküleyici metin seçilmiştir . hazırlanan çizelge bu yönüyle araştırılan olgunun olduğu biçimiyle ve yansız olarak araştırılmasını sağlayıcı niteliktedir . sonuç olarak türkçe öğretmeni adaylarının tamamına yakınının özet metinlerine yeni bir başlık oluşturma ihtiyacı hissetmedikleri söylenebilir . türkçe öğretmeni adaylarının yazdığı özet metinlerin kaynak metindeki tüm önemli bilgileri içermesi ölçütünde oranında yeterli oranında kabul edilebilir ve oranında yetersiz düzeyde olduğu görülmektedir . bilgilendirici ve öyküleyici metinlerin türkçe öğretmeni adaylarının özetleme becerileri üzerinde anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini değerlendirmek için yapılan wilcoxon işaretli sıralar testinin sonucu tablo te yer almaktadır . bu grupta cinsiyetin araştırmaya konu olan bilgilendirici ve öyküleyici metinlerin özetlenmesi üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğu söylenebilir . öğretmen adaylarının ü ise öyküleyici metin özetlerinde kaynak metnin ana düşüncesine yer vermemiştir . benzer araştırmalarda katılımcıların kaynak metnin yardımcı fikirlerini yeterli düzeyde yansıtmadıkları görülmüştür . öğretmen adaylarının i bilgilendirici metin özetlerinde u da öyküleyici metin özetlerinde özgün tümceleri yetersiz düzeyde kullanmışlardır .
491
218
ATORVASTATİN ve FENOFİBRATIN BİRLİKTE KULLANIMINA BAĞLI GELİŞEN RABDOMİYOLİZ ve AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ OLGUSU
fibratlar ve statinler dislipidemi tedavisinde lipid düşürücü olarak kullanılan en etkili ilaçlardır . genel olarak bu ilaçların güvenli ve iyi tolere edildikleri düşünülmektedir . fakat her iki ilaç ta akut böbrek hasarına yol açabilen rabdomiyoliz gibi ciddi yan etkilerle ilişkilidir . burada kas ağrıları ile başvuran yaşında bir erkek hastada statin ve fibrat kombinasyo nunun neden olduğu rabdomiyoliz ve akut böbrek hasarı olgusu sunuldu . hasta destek tedavisi ile diyaliz ihtiyacı olmadan tam olarak iyileşti . sonuç olarak antihiperlipidemik ilaçların kullanımı yaygın olup ölümcül olabilen yan etkile rinden dolayı bu ilaçların kullanımında ve özellikle de komb nasyonunda hastalar yakın takip edilmelidir .
dislipidemi kardiovasküler hastalıklarda mortalite ve morbiditeyi arttıran önemli bir risk faktörüdür . statinler ldl kolesterol yüksekliğinde fibratlar ise trigliserit yüksekliğinde medikal tedavide ön planda tercih edilmektedir . statin ve fibrat kombinasyon tedavisi güvenli ve etkili olarak kabul edilir . lipid düşürücü tedavi amacıyla kullanılan statinler ve fibrik asit deriveleri diğer ilaçlardan kortikosteroidler kolşisin amfoterisin b gibi birçok ilaç rabdomiyolize neden olabilmektedir . belirtileri halsizlik kas güçsüzlüğü ve miyalji gibi spesifik olmayan semptomlardan rabdomiyoliz sonucu gelişen akut böbrek yetmezliğine kadar uzanmaktadır . yapılan tetkikler sonrası böbrek fonksiyon bozukluğu saptanınca kliniğimizden konsültasyon istendi . solunum sistemi kardiyovasküler sistem ve diğer sistem muayenelerinde bir özellik saptanmadı . hastanın kullanmakta olduğu antihiperlipidemik ilaçlar kesildi . böbrek fonksiyonları ve kas enzimleri tedricen normale dönen hasta yatışının . rabdomiyoliz normalin üst sınırının on katından daha fazla kas enzimlerinin yükselmesi ve birlikte kas semptomlarının olduğu ciddi miyopati olarak tanımlanır . batı ülkelerinde en sık neden ilaçlar iken gelişmekte olan ülkelerde başlıca neden travmalardır . rabdomiyolizi kolaylaştırıcı faktörler arasında ileri yaş kadın cinsiyet ince vücut yapısı aşırı alkol alımı infeksiyonlar kollojen doku hastalıkları metabolik bozukluklar diyabet hipotiroidi travma fibratlar statin makrolid grubu antibiyotikler azol grubu antifungallar verapamil amiodaron siklosporin kolşisin lityum nikotinik asit gibi ilaçların birlikte kullanımı sayılabilir . olgumuz yaşında antihiperlipidemik ilaçları kullanmadan önce bilinen böbrek hastalığı alkol kullanma öyküsü olmayan erkek hastaydı ve hastamızda rabdomiyolize sekonder akut böbrek yetmezliği gelişti . mg statine ek olarak fenofibratın birlikte kullanımı olgumuzdaki en önemli rabdomiyolizi kolaylaştırıcı faktör olarak düşünüldü . hasta atorvastatin mg gün fenofibrat mg gün kullanmaktaydı . ancak olgumuzda kombinasyon tedavisinin dördüncü yılında rabdomiyoliz gelişmişti . hastamızda ağır egzersiz rabdomiyolize katkıda bulunmuş olabilir . ilaç kesildikten sonra kas gücünün ve kreatinin kinaz seviyelerinin normale gelmesi gün veya haftayı almaktadır . olgumuzda iki hafta içinde enzim düzeyleri normal sınırlara kadar düştü . rabdomiyolizin klinik bulguları arasında kaslarda ağrı hassasiyet etkilenen bölgede deride renk değişikliği ateş halsizlik taşikardi bulantı ve kusma sayılabilir . . kreatinin kinaz enzim düzeyinde kattan fazla artış mevcuttu ve akut böbrek hasarı gelişmişti . statin ve fibrat kombinasyonunda ileri yaş e diyabetiklerde rabdomiyoliz riskinin artmış olduğu bildirilmiştir . olgumuzda da statin ve fibrat kombinasyon tedavisi söz konusu idi . akut böbrek yetmezliği hidrasyon ile geriledi ve hemodiyaliz ihtiyacı olmadı . hastalar rabdomiyolizi kolaylaştırıcı faktörler yönünden değerlendirilmeli yan etkiler ve miyopati semptomları konusunda bilgilendirilmelidirler .
378
94
Bazı Durum Buğday Çeşitlerinin Biplot ve AMMI (Ana Etkiler ve Çarpımsal İnteraksiyonlar) Analizleri ile Stabilitelerinin Belirlenmesi
bu çalışma tescilli beş durum buğday çeşidinin güneydoğu anadolu bölgesinde farklı iki çevre şartlarında denenerek verim performansı stabilitesi ve çeşit çevre interaksiyonun etkisi incelenmiştir . denemeler tesadüf blokları deneme desenine göre dört tekrarlamalı ve sulu şartlarda yürütülmüştür . ana etkiler ve çarpımsal interaksiyonlar analizi ile tane verimi ve genotip çevre interaksiyonunun etkisi incelenmiştir . analiz sonuçlarına göre karaler ortalaması sırasıyla . i çevreden . i genotipten ve . i ise çeşit çevre interaksiyonundan etkilendiğini göstermiştir . genotiplerin tane verimi daha çok çevre şartlarından etkilendiği ve çeşit çevre ile çeşit çevre interaksiyonunun . e göre önemli olduğu tespit edilmiştir . pca and pca eksenlerinin çeşit çevre interaksiyonundaki etkisi sırasıyla . ve . olduğu saptanmıştır . ammı analizi sonuçları ve stabilite değerlerine göre fuatbey çeşidi yüksek verimli sarıçanak çeşidi ise hem stabil ve hem de yüksek verimli vitrico çeşidinin ise verim ortalamasının altında ancak stabil olduğu tespit edilmiştir . ayrıca çalışmanın yürütüldüğü şanlıurfa lokasyonunun yüksek diyarbakır lokasyonunun düşük verim potansiyeli çevre şartlarına sahip olduğu görülmüştür . araştırma sonuçlarına göre vitrico çeşidi mevcut iki çeşitten daha yüksek diğer ikisinden daha düşük verime sahip olduğu ancak her iki çevrede sarıçanak çeşidi hariç diğer çeşitlere nazaran daha stabil olduğu anlaşılmıştır . vitrico çeşit adayının tane verimi bakımından tatminkar olmadığı kalite kriterleri üzerinde de gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra bu çeşit adayının tescili ile ilgili nihai karar verilmesi sonucuna varılmıştır .
buğday yüksek adaptasyon yeteneğine sahip olması ve dünyanın dört bir tarafında ana beslenme kaynağı olarak kullanılması nedeni ile hala araştırılması gereken önemli bir tarla bitkisidir . denemeler tesadüf blokları deneme deseninde dört tekerrürlü olarak kurulmuştur . deneme parselleri . x . m olacak şekilde ekim ayında deneme mibzeri ile ekilmiştir . araştırmadan elde edilen veriler jmp ve genstatrelease . versiyonu kullanılarak değerlendirilmiştir . çeşitlerin tane veriminin daha çok çevre şartlarından etkilendiği tespit edilmiştir . genotiplerin temel bileşen ekseni ortalama değerleri sıfır değerine ne kadar yakın ise bu genotiplerin tüm çevrelere iyi uyum sağladığını göstermektedir . e göre düşük tbei değerlerine sahip çeşitler daha stabil olduğu flores ve ark . . ammı analiz modeli birçok araştırıcı tarafından değerlendirilmiştir ve tbe eksenlerinin interaksiyonu . e göre önemli bulunmuştur . şekil genotip çevre interaksiyonun ilk iki eksenine ait değerleri yüzdelik olarak açıklamaktadır . şekil ye göre çeşitler biplot üzerinde farklı noktalarda yer aldıklarından dolayı genetik olarak oldukça farklı olduklarını göstermekle birlikte fuatbey ve sarıçanak çeşitlerinin kendi aralarında ege ile vitrico çeşitlerinin kendi aralarında genetik olarak daha yakın olduğunu göstermektedir . biplot grafiği üzerinde merkeze en yakın ve lokasyonların konumlandığı tarafta olan çeşitler veya yakın olan çeşitler diğerlerine göre daha iyi uyum gösterdiğini söyleyebiliriz . sektör şanlıurfa lokasyonu ile birlikte sarıçanak ve fuatbey çeşitleri . çalışmada kullanılan çeşitlerin farklı sektörlerde yer alması verim bakımından bu genotiplerin genetik olarak farklı olduğunu sarıçanak ve fuatbey çeşitlerinin ise genetik olarak birbirine daha yakın olduğu tespit edilmiştir . a nın yapmış olduğu biplot çalışmasında da elde edilmiştir . çokgen olarak görülen sektör biplot grafiği tamamen olmasa da genellikle orijinal verilere dayanmaktadır . bazı araştırmacılar yaptıkları biplot çalışmalarında biplot ranking modelinin görsel karşılaştırmayı kolaylaştırmak ve bitki yetiştiriciliğinde genotiplerin stabilite ve adaptasyon yeteneğini görmek için ve sonrasında yapılacak pratik önerilere ilişkin bilgilendirici özelliğe sahip olduğunu bildirmişlerdir ahmadi ve ark .
536
220
KABUKLU OLARAK DEPO EDİLEN BAZI FINDIK ÇEŞİTLERİNDE KALİTE DEĞİŞİMLERİ
bu çalışma giresun fındık araştırma enstitüsü müdürlüğü araştırma ve uygulama bahçesinde yetiştirilen tombul palaz çakıldak ve kalınkara fındık çeşitlerinde ve yıllarında yürütülmüştür . kurutulan fındıklar jüt çuvallara yerleştirilmiş ve oda koşullarında ay boyunca depolanmıştır . çalışma tesadüf parsellerinde faktöriyel deneme desenine göre tekerrürlü olarak yürütülmüştür . depolama öncesi ilk olmak üzere üç ay ara ile toplam beş dönemde toplam yağ serbest yağ asidi peroksit ham protein ve renk analizleri yapılmıştır . toplam yağ değeri bakımından palaz çakıldak ve kalınkara çeşitleri depolama süresince tombul çeşidine göre daha iyi performans göstermiş ve depolama sonunda . ile . arasında değişmiştir . tombul çeşidinin serbest yağ asitliği ve peroksit değerleri diğer çeşitlerden farklı olarak özellikle . aydan sonra yükselmişse de bu iki değer bütün çeşitlerde depolama sonunda değerinin oldukça altında kalmış ve yeme kalitesini olumsuz etkileyecek bir durum oluşmamıştır . ham protein değeri bütün çeşitlerde başlangıç değerlerine göre depolama sonunda daha yüksek olmuştur . depolama süresince bu değer bakımından bütün çeşitlerde olumsuz bir durum oluşmamışsa da . aydan sonra az da olsa düşüşler meydana gelmiştir . buna göre çalışmadaki depolama koşullarında incelenen kriterler yönünden tombul çeşidinin ay palaz çakıldak ve kalınkara çeşitlerinin de ay depolanabileceği söylenebilir .
yılında dünyada kabuklu fındık üretimi . ton olmuş ve bu üretimin . ünü türkiye . sini italya karşılamıştır . ülkemizde yılda bin ton civarında kabuklu fındık tüketilmektedir . bu yüzden üretilen fındığın hasat sonrasındaki dönemlerde de kalitesini uzun süreli koruyabilme uygulamaları uygun depolama koşullarının ve depolama ömrünün bilinmesi önemli konuların başında gelmektedir . bu çalışmada tarımsal ihracat ürünlerimizin başında gelen fındıkta . standart bölgedeki en önemli ticari çeşitlerden olan tombul palaz çakıldak ve kalınkara fındık çeşitlerinin üretici ve tüccar koşullarına uygun olarak jüt çuvallarda ve adi koşullarda bir yıl süre ile kabuklu olarak depolanması sırasındaki kalite durumlarını belirlemek amaçlanmıştır . örnekler tekerrürlere ayrılıp depoya alınmadan önce ilk dönem analizleri gerçekleştirilmiştir . ürünler uygun büyüklükteki jüt çuvallar içerisinde ve her birinde toplam . kg ürün depolanmıştır . öğütülen örneklerden yaklaşık g olarak tartılan numuneler kartuşa kartuşlar da hazneye yerleştirilmiştir . örnekler ilk aşamada c de dk kaynatılmış daha sonra dk boyunca yıkama ve son olarak da dk lık bir geri dönüşüm uygulamasından sonra cihazdan alınmıştır . peroksit değerinin tespitinde aocs cd standardı metodu kullanılmıştır . çalışmada ay depolama sonunda en yüksek yağ değerlerine kalınkara en düşük değerlere ise tombul çeşidi sahip olmuştur . özdemir c ve oransal nem ortamında depoladığı kabuklu fındıklarda hafta sonunda sya değerinin akçakoca fındıklarında . e giresun fındıklarında . e ordu fındıklarında . e ve trabzon fındıklarında . e ulaştığını fındık tadının küf gelişmesi ve oksidasyon nedeniyle fark edilebilir biçimde değiştiğini belirtmektedir . görüleceği üzere sya değerinin depolama süresince gösterdiği değişim yönünden sonuçlarımız literatürle uyum içerisinde olmuştur . tonda gentile delle langhe fındık çeşidine ait kabuklu fındıkların adi şartlarda iç fındıkların soğuk hava depolarında muhafaza edildiği bir çalışmada peroksit değerlerinin bütün örneklerde depolama süresince arttığı belirlenmiştir . yine ülkemizde natürel iç fındık standardında peroksit değeri ile ilgili bir üst limitin bulunmadığını peroksit değerinde azalmanın meydana geldiği dönemler dikkate alındığında ay sonra tatta değişimlerin meydana gelebileceğini ve çalışmasında kontrol grubunun ay sonra meqo kg peroksit değerinin üzerine çıktığını da belirtmektedir . akar yaptığı çalışmasında kabuklu fındık örneklerinde ham protein değerinin çeşitlere ve depolama dönemlerine önemli düzeyde farklılık gösterdiğini belirtmektedir . literatürde tombul palaz çakıldak ve kalınkara çeşitlerine ait protein değerlerinin sırasıyla . . . . . . . . . . . . . . . . çalışmamızda ise depolama başlangıcındaki değerler itibariyle sırasıyla . . . ve . olduğu görülmektedir . iç fındıkta dış renk özelliği için yapılan varyans analizi sonucunda l a ve b değerleri arasındaki farklılıklar çeşit dönem ve ikili ilişkilere göre istatistik olarak önemli bulunmuştur . ayda bir yükseliş göstermiş fakat daha sonra giderek azalmışsa da son değer başlangıç değerinden yine yüksek olmuştur . aya kadar artış daha sonra başlangıç değerinden daha az olarak düşüş göstermiştir . diğer taraftan koç güler kontrol grubu örneklerde l değerinin depolama süresince . aya kadar artış daha sonra düşüş gösterdiğini fakat depolama sonunda başlangıçtan yüksek olduğunu depolama süresi arttıkça a değerinin de genel olarak arttığını b değerinin . ay depolama sonunda en fazla değer tombul çeşidinde belirlenmiş diğer çeşitler aynı grupta yer almıştır . aydan sonra yükselmiş diğer çeşitlerde ise olumsuz bir durum gözlenmemiştir . en fazla serbest yağ asitliği değeri başlangıçta kalınkara çakıldak tombul palaz şeklinde iken depolama sonunda tombul palaz kalınkara çakıldak şeklinde belirlenmiştir .
528
207
Georg Simmel’in Tarih Felsefesinde Psikolojizmin Rolü ve Tarihin Yasası Sorunu
georg simmel in dıs sal olayları içsel elementlerin etkileri üzerinden ele aldığı tarih felsefesi özellikle tarih felsefe psikoloji üçgeninde biçim kazanan tarihin niteliği amacı yasası ve manası problemlerini tartıs an önemli bir üretim alanı olarak kendisini gösterir . bir sosyolog ve felsefeci olarak simmel in kullandığı terimlerin tarih felsefesi bağlamındaki yerles imi tarihin yapısal özelliklerinin sorus turulmasında önemli bir kilometre tas ı değerindedir .
simmel in değerlendirmelerinde rastlanan hatta metninin kimi bölümlerinde öne çıkan psikolojizm ile tarihçi merkezli bir eylem olarak tarihyazımı arasındaki ilis ki metnin temel dinamiklerini olus turur . tarihsel deneyimi budoktorasını de berlin üniversitesi nde tamamlayan simmel doktora derecesini maddenin olus sürecini tamamlanmıs değil devamlı bir süreç olarak ele aldığı das wesen der materie nach kant psysischer monadologie bas lıklı çalıs ması ile almıs tır . georg simmel tarih felsefesinin problemleri metninin giris inde bilme kuramının biçimsel anlamda psis ik bir hayal etmek eyleminden ibaret olduğunu belirtir . tıpkı wilhelm dilthey in psikolojizme varan ve bu sebeple yeni kantçı düs ünürlerin eles tirilerine maruz kalan anlama edimine yönelik yaklas ımı ile benzerlik gösteren bu giris simmel in metninin devamında özellikle üzerinde duracağının görüleceği psikolojizmin ve o eksende beliren felsefi değerlendirmelerinin zeminini olus turmaktadır . bir sosyolog ve düs ünür olarak simmel in tarihsel bilme eyleminin kritiği üzerine ele aldığı sosyal ilis kilere dayalı dıs sal faktörler ile bireyin psikolojik durumunun biçimlendirdiği içsel veriler arasındaki ilis ki önem tas ır . simmel in metropol tipi insan değerlendirmesinde de kilit rol oynayan bu ilis ki çerçevesinde bireyselcilik tarih üzerine giris tiği incelemelerinde de benzer suretlerde yer bulan süratli ve sürekli bir biçimde değis im gösteren dıs sal ve içsel uyarıcıların yoğunlas tırdığı bir duygusal bir yas amın konseptidir . bununla birlikte simmel in sosyolojisinde metropol kendisi ile kır arasındaki farklılık noktasını ürettiği yüklediği bilinçlilik miktarında yakalar . bilinç simmel in tarih felsefesindeki anahtar kavramlardan biridir . güdümlediği içsel tepkiler simmel bu noktada tarihsel bilme eylemi esnasında ben in kaldırılmasını bir çelis ki olarak görür . bu haliyle tarihçilik bir sanatçı olmayı kos ullar . tüm bu is lemler için ise tarihçi iki önemli araca sahiptir ruhunda tas ıdığı kuvvetler ve kategoriler gerçek deneyimler . tarih felsefesinin görevinin neliği üzerine giris tiği sorgulama ile bas layan ilgili metnin ikinci bölümü simmel e göre bir tarih yasasını zorunlu kılar . tarihsel olayların dayandığı bu elementler ise o denli fazladır ki tüm elementlerin yeniden bir araya gelmesi ve bir olay tekrar etmesi imkansız olarak görünür . simmel e göre tarihin yasası üzerine üretilen varsayımlar da çes itli problemler içermektedir . yasa içsel ve dıs sal etkilerin olus turduğu tabloda aranmalıdır . bu doğrultuda simmel tarihin yasasının çıkarılacağı kaynağın devletin doğup büyüdükten sonra yas lanıp ölmesi türünden biyolojik bir algoritmada değil doğrudan o as amalara etki eden içsel ve dıs sal elementlerin birbirleri ile olan ilis kilerinde yattığını savunur . simmel e göre farklı yöntemler üzerinden ulas ılmaya çalıs ılan yasanın doğası düs ünseldir herhangi bir katı gerçekliğe kars ılık gelemeyecek mahiyettedir gerçeğin saptanması özel bir eylem vasıtası ile mümkün olabilecektir . doğa yasalarında olduğu gibi bir s ey yas landığı için ölmez ya da doğduğu için büyümez . bu suretle a b yi getirir türünden bir iddia tez bas lı bas ına bir yasa olmaktan ziyade a nın ve b nin içsel elementlerinin etkileri ile olus mus bir ilis kiye kars ılık gelmektedir ayrıca a ile b arasındaki düz ilerlemeci bir denklem de yasa olamayacak kadar ölümlü ve geçicidir . mananın kurulumu simmel de bu amaç doğrultusunda belirli ilis kiler çerçevesinde is ler . amaçta kendini bulan mana bu amaç yolunda her ne malzeme kullanılıyor olursa olsun tarih aras tırmacısı olan öznenin tasarrufundadır . simmel tarihin bir manası ve bir hedefi olması gerektiği düs üncesini ise bas lı bas ına bir varsayım olarak görür diğer yandan simmel böylesi bir varsayımın varlığının imkansızlığı iddiasının en az kars ıtı kadar bir varsayım değeri tas ıyacağını ifade eder . hegelci tarih felsefesinin içeriğini ve bu içeriğin bireyi tarihsel anlatı kars ısında edilgen kılan katı çehresini eles tiren simmel tarihin yasasının zamanlar üstü bir biçim kazanabilmesinin imkansızlığını vurgular . bu haliyle simmel in tarih felsefesi sosyolojisine de s ekil vermis olan içsel ve dıs sal elementlerin birbirleriyle ilis kileri minvalinde s ekillenen zaman sınırları içinde sınırlandırılmıs olan tarih yasasının mananın kurulumu sürecinde ve elbette tarihçinin de bu süreçte oynadığı rol çerçevesinde psikolojizm ile dolaylı ilis kisini içeren tartıs maya değer önemli bir düs ünsel üretim olarak kars ımıza çıkmaktadır .
605
53
Koku İhtiva Eden Ağaç Odunlarının Peyzaj Mimarlığı Uygulamalarında Kullanımına İlişkin Genel Bir Değerlendirme
ahşap teknolojik ve estetik özellikleriyle birçok farklı türü olan teknik bir malzemedir . bu özellikleriyle insanoğlu ahşabı günümüze kadar çeşitli amaçlarla kullanmıştır . peyzaj mimarlığı uygulamalarında da ahşap gerek teknolojik özellikleri gerekse estetik yapısıyla vazgeçilmez bir malzemedir . ahşabın estetik özelliklerinden biri olan güzel koku özelliği de mimari tasarımlarda tasarımı yönlendirebilecek unsurlardan biri olabilir . özellikle ardıç servi sedir ve çam gibi bazı ağaç türleri içerdikleri etkin güzel ve farklı kokularla tasarımlara olumlu katkılar sağlayabilirler ve bu nedenle dış mekan donatılarının imalatında diğerlerine göre daha çok tercih edilebilirler .
ağaç malzeme insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılamak için kullandığı en eski malzemelerdendir . tür çeşitliği dikkate alındığında ahşap malzemenin her zevke hitap edecek renk ve desende bulunması mümkündür . özellikle gerekli yalıtımların yapıldığı modern ahşap konutlar iç mekan hava kalitesi ve mekan konforu bakımından insan yaşamı ve sağlığı için önemli yapılardır . kolayca yenilenebilen ve esnek tasarımlara cevap verebilen bir malzeme olmasıyla peyzaj mimarlığı uygulamalarında ahşap önemli materyallerden biridir . iç ve dış mekanlardaki peyzaj mimarlığı uygulamalarında farklı amaçlarla kullanılan ahşap birçok türü olması sayesinde kullanım yeri kullanım beklentileri ve istekleri için tasarımcılara seçenekler oluşturmaktadır . ahşap malzemelerin yoğun olarak tercih edildiği alanlara örnek olarak kent ve mahalle parkları konut bahçeleri çocuk oyu alanları spor alanları meydanlar hayvanat bahçeleri vb . verilebilir . bir mekanda zaman geçirmek ya da o mekanı hatırlamada mekanı tarif etmede mekanın karakteristiğini oluşturan ve insan duyularına hitap eden özellikler önemlidir . ahşap malzeme insanların estetik güven gibi duygularına rengi dokusu deseni kokusu sağlamlığı ile olumlu yönde hitap etmesiyle bir mekanı tanımlama hatırlama değerlendirme tercih etme konusunda hem peyzaj mimarları hem de kullanıcılar için etkili bir malzemedir . şekil de farklı ahşap donatı elemanı örnekleri görülmektedir . güzel kokular insanları etkileyerek bulundukları yer ve durumu olumlu algılamalarını sağlar . beyin duygular ve hafızayla birlikte bütün bir sistem olarak çalışır . koku mekanlarda mekanı özel kılan bir uyarıcıdır . ağaçlar içerdikleri bazı kimyasal maddeler ile kendilerine has kokulara sahiplerdir . bazı ağaçların tercih edilmesindeki bir diğer önemli neden kokuyu sağlayan kimyasalların aynı zamanda çeşitli parazitlerin tasallutuna da engel olmasıdır . peyzaj mimarlığı uygulamalarında güzel koku sağlaması nedeniyle ağaçlar canlı halde kullanıldığı gibi bazı tasarımlarda mekanların açık ve kapalı alanlarında çeşitli donatı elemanlarında sıklıkla kullanılmaktadır . donatı elemanları zemin kaplamaları bu bağlamda türkiye de yetişen ve koku özelliğine sahip olan bazı ağaçlar ile bu ağaçlara ait koku özelliği ve yetişme ortamı bilgileri ve kullanım alanları tablo de verilmiştir . teknolojik özelliklerinin yanında estetik açıdan da insanların hem iç hem de dış mekanlarda özellikle tercih ettiği bir malzemedir . ancak bir ağaç türünün kullanımı için sadece koku özelliği yeterli olmamaktadır . buna karşılık hem türkiye de bulunan hem de yabancı bazı tür ağaç odunları içerdikleri güzel kokuyla beraber dayanımları teknolojik özelliklerinin yüksekliği ile birçok farklı amaçla kullanılabilmektedir . bu kullanım imkanları tasarımcıların tasarımda geniş bir yelpazede rahatlıkla hareket etmelerine olanak vermektedir . ağaç malzemede oluşan koku ağacın içerdiği kimyasal maddelerle alakalıdır . bu kimyasallar bazı ağaç odunları için parazitleri uzak tutma özelliği de sağlamaktadır .
440
84
MAKSİLLADAKİ PATOLOJİK OLUŞUMLARDA AYIRICI TANI YÖNTEMİ: KİST VE SUKUAMÖZ HÜCRELİ KARSİNOM: İKİ VAKA RAPORU
bu raporun amacı odontojenik çene kistine benzer klinik tablo ile seyreden skuamöz hücreli karsinom da histopatolojik değerlendirmenin tanıda önemini vurgulamaktır . üst çenede şişlik şikayetiyle başvuran yaşında bayan hasta ve benzer klinik tablo ve şikayetle başvuran yaşında erkek hasta kısmen benzer radyolojik değerlendirmelere sahipti . hastalardan alınan biyopsilerin patolojik tanılarına göre tedavi yaklaşımlarında bulunuldu . cerrahi işlem öncesi histopatolojik değerlendirme tedavi şeklinin en belirleyici unsurudur . sadece klinik ve radyolojik değerlendirmeler yanıltıcı olabilir .
kistler içi epitel dışı bağ doku çevrili yavaş büyüyen kemik yumuşak dokuda yada ikisinde birden yayılım gösteren sıvı dolu patolojik oluşumlardır . kemik içerisinde büyüyerek kemik içi rezorbsiyona neden olurlar . yumuşak dokuya yayılmış ise mukozayı iterek büyük çaplara ulaşabilirler . oral bölgenin malign oluşumları arasında skuamöz hücreli karsinomlara oldukça sık rastlanır . shk larda agresif ilerleme nedeniyle hastaların yıl ve üzeri prognozu oldukça düşüktür . bu sunuda klinik ve radyolojik olarak kist görüntüsü veren lezyonlarda ayırıcı teşhisin önemi vakalar aracılılığıyla vurgulanmaktadır . yaşında bayan hasta burun tabanına yakın ağız içinde kret tepesinde dudaklarını kapamasına engel olacak büyüklükte şişlik şikayetiyle kliniğimize geldi . hastada ağrı şikayeti veya şişlik üzerinde ülsere görüntü yoktu . klinik incelemede üst çenede bukkal sulkusta yayılım gösteren cm çapında iyi sınırlı yüzeyi düzgün şişlik tespit edildi . radyolojik incelemede x x mm hacminde radyolusent alan tespit edilmiştir . cerrahi olarak lezyonun tamamının çıkarılmasına karar verildi . eksize edilen materyal histopatolojik inceleme için gönderildi . hasta cerrahi işlem için kulak burun boğaz ve onkoloji servisine sevk edildi . benzer klinik özellikler gösterebilen hatta radyolojik olarak bile birbirinden ayırması zor olan bu patolojik oluşumların teşhisinde farklı tanı yöntemi mevcuttur . histopatolojik tanı günümüzde halen en güvenilir kesin tanı yöntemi olarak geçerliliğini korumaktadır . ağız içi lezyonlara teşhis amaçlı yaklaşımları girişimsel ve girişimsel olmayan yöntemler olarak ikiye ayırabiliriz . biz bu vaka raporumuzda klinik olarak benzer tablo ile kliniğimize başvuran ancak tanı ve buna bağlı tedavisi tamamen farklı olan iki lezyonu ele aldık . ayrıcı tanı yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlardan biride lezyon içerisinden aspirasyon yapılıp yapılmadığıdır . kistlerin içerisinde kolestrol parçalanmış eritrositler nötrofiller ve lenfositler gibi iltihabi hücreler epitel hücreleri fibrin kollesterin kristalleri ve molekül ağırlığı fazla proteinlerden oluşan sarı renkte akıcı kıvamda iltihabi eksuda bulunmaktadır . ilk olguda aspirasyon pozitif iken ikinci olguda aspirasyon yapılamamıştır . klinik ve radyolojik değerlendirmelerle kesin tanısı konulamayan vakaların doğru teşhisi için biyopsiler alınarak histopatolojik incelemeye gönderilmiştir . dentijeröz kistte histopatolojik olarak epiteli nonkeratinize yassı epitel ya da katlı kübik epitel şeklinde olabilir . sekonder enflamasyonun mevcut olduğu durumlarda epitelyal hiperplazi görülebilir . tümör hücreleri geniş eozinofilikstoplazmalı hiperkromatik veziküle nükleusludur . çoğu kez tedavi edilebilir olduğu erken aşamalarda semptom vermeksizin büyüme gösterebilirler .
348
72
Buğday ve Un Kalitesinin Sektörel Açıdan Değerlendirilmesi
buğday stratejik bir ürün olarak çağlar boyunca insan beslenmesindeki önemini koruyan bir tahıl olmuştur . buğday ve buğdayın öğütülmesi ile elde edilen ürünler gıda sanayiinde pek çok gıda maddesinin üretiminde kullanılırken farklı sanayi dallarında da değerlendirilmektedir . buğdaya dayalı gıda sanayiinde hammadde kalitesi son ürün özelliklerini en fazla etkileyen faktördür . yeterli kaliteli ucuz ve homojen özellikte buğdaya her zaman ulaşılamaması önemli sorunların başında gelmektedir . buğday kalitesi buğdayı yetiştiren çiftçi buğdayı öğüten değirmenci ve son ürüne işleyen sanayici için farklı anlamlar ifade edebilmektedir . gıda sanayii açısından buğdayın teknolojik karakteristiklerini ve piyasa şartlarını belirleyen en önemli faktörlerin başında ise buğdayın protein miktarı ve kalitesi gelmektedir . bu çalışmada ekmek makarna ve bisküvi sektörleri için buğday ve un kalitesi özetlenmiştir .
buğday gerek ülkemizde gerekse dünyada pek çok ülkenin beslenme ticaret ve ekim nöbeti sistemlerinde vazgeçilmez bir kültür bitkisidir . bunlardan birincisi yüksek verimli ve kaliteli çeşitlerin yetiştirilmesi ikincisi uygun yetiştirme tekniklerinin kullanılmasıdır . iyi tohumlukta bulunması gereken özelliklerin ve bu tohumlukların kullanılmasıyla sağlanabilecek kaliteli ürünün öneminin anlaşılmasıyla tarla bitkilerinde tescil edilen veya üretim izni alan çeşit sayıları giderek artış göstermiştir . reolojik özellikler buğdaydan elde edilen unun hamur özelliklerini ortaya koymakta olup sektörde yaygın olarak farinograf ekstensograf ikilisi ile değerlendirilmekte sektörde daha az olmak koşuluyla alveograf alveo konsistograf miksolab ve miksograf gibi cihazlar da kullanılmaktadır . bu açıdan ekonomik ve ticari öneme sahip olarak kültürü yapılan buğday çeşitleri botanik yönden üç türe dahil edilmektedir . bu çeşitlerin gerek kalite gerekse verim düzeyleri birbirinden önemli farklılıklar göstermektedir . bu buğdaylar çeşit ve yetiştirildiği çevre şartlarına bağlı olarak tane özellikleri ve kalite bakımından çok geniş varyasyon gösterirler . hektolitre ve bin tane ağırlığı ile tane iriliği ekmeklik buğdayın öğütme kalitesini belirlemede kullanılan basit ve pratik kalite parametreleridir . ekmeklik bir unda gluten miktarının nin üzerinde zeleny sedimentasyon değerinin ml nin üzerinde olması gerekir . bu buğdaylardan elde edilen kaliteli ekmeklik unlar ise randımanlı protein miktarı en düşük yaş gluten miktarı en düşük amilaz aktivitesi amilografta b . u konsistens falling number de sn olmalıdır . türkiye de dünya da makarnalık buğday üretimi yapma potansiyeli olan şanslı ülkelerin başında gelmektedir . bu çeşitlerin gerek kalite gerekse verim düzeyleri bölgelere göre birbirinden önemli farklılıklar göstermektedir . durum buğdayından elde edilecek irmik miktarı yani irmik verimi durum buğdayı işleyen değirmenci için önemli bir kalite kriteridir . buğday tanesinde camsılık ve sertlik pozitif korelasyonlu tane kalite parametreleridir . kaliteli makarnalık buğdayda sert tane oranı en az olmalıdır . bazı araştırmacılar durum buğdayında yüksek tane külünün nihai ürün makarnada sarı pigmentler ve renk üzerine olumsuz etkisi olduğunu bildirirken bazı araştırmacılarda renk üzerine olumsuz bir etkisinin olmadığını ifade etmektedir . ülkemizde tescil sisteminde tohumluk tescil ve sertifikasyon müdürlüğü tarafından bisküvilik sınıfta ayrı bir çeşit tescili bulunmamaktadır . bisküvilik buğday kalitesinde tane sertliği yumuşaklığı en önemli kriterlerden biridir . bisküvide çok önemli bir kalite parametresi olan bisküvi çapı ile buğday sertliği arasında korelasyon olduğu literatürde belirtilmektedir . nişasta hamurun diğer bileşenleri ile interaksiyona girerek hamur yapısının oluşumunu sağlar . bu nedenle yumuşak tane yapısında nişasta oranı yüksek zedelenmiş nişasta oranı ve protein miktarı düşük buğdaylar bisküvi endüstrisi için kabul gören buğdaylardır . bisküvi için kullanılan unun kontrollü hafif bir kabarma yapması ve normal bir yayılma göstermesi istenir . bu durumda çeşitlerin bölgeler ve yetişme şartları itibarıyla protein oranına göre gösterebilecekleri kalite standartları belirlenmeli ve istenen özellikleri taşıyan çeşitlerin belli bölge ve yetişme şartlardaki üretimi teşvik edilmelidir .
475
114
null
son yıllarda yaygın olarak yapılan göçer arıcılık ve ticari ana arı kullanımı nedeniyle türkiye arı biyoçeşitliliğinde homojenizasyon oluştuğu düşünülmektedir . bu nedenle bu çalışma kapsamında türkiye bal arısı biyoçeşitliliğinin korunup korunamadığı araştırılmıştır . bu amaçla türkiye nin ayrı lokasyonundan işçi arı örnekleri toplandı ve sağ ön kanattaki landmarka göre geometrik morfometrik yöntem kullanılarak çalışıldı . araştırma bulgularına göre her ne kadar yerel ırkların korunduğu lokal alanlar var olsa da önceki çalışmalarda bildirilen biyoçeşitliliğin günümüzde korunamadığı belirlenmiştir . diskriminant fonksiyon analizi ve upgma dendogramı sonuçlarına göre ısparta ardahan gaziantep kahramanmaraş ve zonguldak populasyonları birbirlerinden ve diğer tüm populasyonlardan ayrı kümelenmişlerdir . diğer taraftan kırklareli e ığdır ile izmir van ve hatay ile hakkari antalya muğla bilecik balıkesir ve çanakkale ile birlikte bir grup oluşturmuştur . bu çalışmada meydana gelen gruplanmalar önceki literatür bildirişleriyle uyuşmamaktadır . farklı bölgelerden farklı ırkları temsil eden örneklerin üst üste çakışması türkiye arı biyoçeşitliliğinin ticari ana arı kullanım faaliyetlerinden önemli düzeyde etkilendiğini göstermektedir .
günümüzde kabul gören bal arısı alttürünü kapsayan dört evrimsel kol bulunmaktadır . anadolu bal arısı popülasyonlarının dağılım şekillerine ilişkin ilk çalışmalar butel reepen tarafından ege ve marmara bölgelerindeki sınırlı alanlarda yürütülmüştür . akabinde devam eden çalışmalarda morfolojik özelliklere dil uzunluğunun yanı sıra bacak ve kanat uzunluğu kanat damar açıları kanattaki kübital indeks değeri kanattaki çengel sayısı vücut büyüklüğü gövde rengi ve kıl yapısı gibi özellikler eklenerek bal arılarının dünyadaki coğrafik varyasyonuna ilişkin tanımlayıcı bilgiler literatüre kazandırılmıştır . trakya bölgesindeki bal arısı popülasyonlarının ise apis mellifera carnica ırkı ile benzerlik gösterdiği belirtilmiştir için ilk taksonomik sınıflandırma morfometrik verilere dayanılarak maa tarafından yapılmıştır . özbakır çalışmasında hatay grubunun suriye grupları arasında serpilme gösterdiğini dolayısıyla hatay da bulunan bal arısı popülasyonlarının apis mellifera syriaca olabileceğini belirtmiştir . bu çalışmada yapılan kanonikal varyans analizinde kastamonu sinop ve artvin illerinin ayrı şekilde kümelenmeleri türkiye nin kuzey kıyısı boyunca apis mellifera caucasica dışında da arı ırk veya varyeteleri olabileceğini işaret etmektedir . bu sonuçlara göre türkiye nin kuzeydoğusundaki her ilde apis mellifera caucasica bulunduğunu söylemek güçleşmektedir . tarafından yapılan bir çalışmada batı karadeniz bal arısı popülasyonlarının anadolu arı biyoçeşitliliğinin bir parçası olması nedeniyle bu bölgede orijinal alttürlerin korunmaya alınması gerektiği vurgulanmıştır . bu çalışma kapsamında hatay ilinden alınan örneklerin morfometrik analiz sonuçları özbakır ın çalışmasıyla birebir örtüşmüştür . kekeçoğlu koca ve kandemir moleküler teknikler türkiye nin güneydoğusunda apis mellifera meda ırkının varlığını güçlendirmektedir . popülasyonları temsil eden gruplara ilişkin bireysel veriler öncelikle anova ile değerlendirilmiştir . trakya da apis mellifera carnica güneydoğu anadolu da apis mellifera meda suriye sınırındaki küçük bir bölge de apis mellifera syriaca kuzeydoğu anadolu da apis mellifera caucasica ege akdeniz iç anadolu bölgeleri ile karadeniz in orta ve batı kısımlarında apis mellifera anatoliaca olduğu bildirilmiştir alınan örnekler de ayrı bir grup oluşturmuştur .
511
176
Çiftçilerin kooperatifçilik eğitimi alma isteğini etkileyen faktörler: Çanakkale ili örneği
gün geçtikçe önemi giderek daha çok anlaşılan kooperatifçilik tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de sorunlara çözüm önerisi olarak konuşulmaktadır . kooperatifçilik üzerine yapılan çalışmalarda ise kooperatiflerin yeteri kadar başarılı olmaması sorun olarak görülmektedir . yapılan çalışmalar kooperatifçilik bilincinin geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır . dolayısıyla bu çalışmada kırsal alanda yaşayanların kooperatifçilik eğitimi taleplerinin ortaya konması amaçlanmıştır . bu amaçla çanakkale ilindeki tüm ilçelerden en fazla ortağı olan tarımsal kalkınma kooperatifleri gayeli olarak seçilmiş ve bu kooperatiflere ortak çiftçi ile görüşülmüştür . çiftçilerin kooperatifçilik eğitimi alma isteğine etkili faktörler lojistik regresyon analizi yardımıyla belirlenmiştir . araştırma bulgularına göre kooperatif ortaklarının i kooperatifçilik konusunda eğitim almak istemektedirler . kooperatifçilik konusunda eğitim alma isteği üzerinde çiftçilerin yaş seviyeleri negatif internet kullanma durumları pozitif ve tarımsal fuarları ziyaret etme durumları negatif yönde etkili bulunmuştur . ortakların eğitimini almak istedikleri ilk konu başarılı kooperatifleri yerinde görüp öğrenme dir .
insanoğlu doğası gereği yalnız yaşayamaz ve birbirine yardım etmeye muhtaçtır . besinsel gereksinmeleri karşılama tarım dışı sektörlere hammadde üretme sağlıklı işgücü sağlama ruhsal denge unsuru olma ve kalkınmanın finansmanını sağlama gibi fonksiyonları olan tarım sektörünün geniş bir örgütlenme yelpazesi bulunmaktadır . tarım işletmeleri çok farklılık gösteren ihtiyaçlarını çok sayıda örgüte üye olarak karşılamak zorunda kalmaktadır . . ortaklar kooperatife ortak olmaya devam etme niyetinde olmalı . lr cevap değişkenin kategorik olarak ikili ve çoklu kategorilerde gözlendiği durumlarda açıklayıcı değişkenlerle sebep sonuç ilişkisini belirlemede yararlanılan bir yöntemdir . araştırmanın bu bölümünde genel bulgular kooperatif ortaklarına ait tarım işletmelerinin genel yapısal özelliklerini ve ortakların kooperatif eğitimi talebi üzerine elde edilen bulgular sunulmuştur . çalışma kapsamında görüşülen ortakların yaş seviyeleri ortalama yıl olarak bulunmuştur . ortakların . unun yaş seviyesi ortalamanın altında . inin yaş seviyesi ortalamanın üzerindedir . buna göre ortakların . inin kooperatif yöneticiliği ile ilgili deneyimi bulunmaktadır . tarımsal bilgiye ulaşmada internet kullanımı kooperatifçilik bilinci üzerinde olumlu yönde etkili olup çalışmada görüşülen ortakların . inin tarımsal bilgiye ulaşmada internetten faydalandıkları görülmüştür . ortakların bir yıllık tarımsal faaliyetleri sonucunda elde ettikleri gelir araştırılmıştır . araştırmada kooperatifçilik eğitimi almak isteyenlere olası kooperatifçilik eğitimi konuları sunulmuştur . elde edilen skorlar sıralanarak kooperatifçilik eğitimi konuları arasında karşılaştırma yapılmış ve ortakların hangi konularda eğitim almak istedikleri sıralanmıştır . üçüncü olarak kooperatif ortaklarının kooperatifleri için proje hazırlama konusunda eğitim almak istedikleri bulunmuştur . likelihood ratio test sonucu modelin istatistiki olarak geçerli olduğunu göstermektedir . ortakların kooperatifçilik eğitimi üzerine bilinçlerini ölçmek amacıyla kooperatifçilik eğitimine yönelik temsilen seçilen dokuz alt unsur arasında karşılaştırma yapılmış ve önem dereceleri belirlenerek unsurlara ağırlık verilmiş ağırlıklar unsurların yüzdeleri ile çarpılarak skorlar belirlenmiştir . oysa ortakların tarımsal toplantılara katılma oranları düşük olup çiftçilere yönelik tarımsal eğitimlerin ya da toplantıların artırılması önerilmektedir . dolayısıyla etkili eğitim programlarının gerçekleştirilmesinde gönüllülük esasının önemi düşünüldüğünde kırsal alanda verilecek kooperatifçilik eğitimlerine öncelikle genç çiftçilerin katılımının sağlanması önerilmektedir .
444
135
Çocuklarda Konjestif Kalp Yetersizliği
konjestif kalp yetersizliği kalbin dokuların metabolik gereksinimini karşılayacak miktarda kanı perifere pompalayamaması sonucunda oluşan klinik bir sendromdur . kalp yetersizliğinin nedenleri ve mekanizmaları açısından yetişkinler ve çocuklar arasında belirgin farklılıklar vardır . çocuklarda kalp yetersizliği genellikle konjenital kalp hastalığı ve kardiyomiyopatiden kaynaklanır . bu nedenler erişkinlerde kalp yetersizliğinden sorumlu olan koroner arter hastalığı ve hipertansiyon gibi nedenlerden önemli ölçüde farklıdır . çocuklarda kalp yetersizliğinin diğer önemli nedenleri düşük debili kalp yetersizliği yapan kardiyomiyopati ve antrasiklin toksisitesidir . konjestif kalp yetersizliğinin tanısı öykü fizik muayene ve ekokardiyografik çalışmalar ile yapılır . ekokardiyografi en yararlı noninvaziv çalışmadır . natriüretik peptidlerin plazma düzeyleri atriyal natriüretik peptid ve beyin natriüretik peptit kalp yetersizliği olan hastaların çoğunda artmıştır . bu peptidlerin plazma seviyeleri yeni oğan ve hayatın ilk haftalarında yüksektir fakat zamanla normal yetişkin düzeylerine düştüğü gözlenir . bu peptidlerin düzeyinin basınç ve volum yükü artmış kardiyak defektli çocuklarda normal çocuklarda görülen seviyeleri ile karşılaştırıldığında bnp ve prohormon n terminali düzeylerinin yüksek olduğu gösterilmiştir . bununla birlikte çocuklarda kullanılabilecek uygun bir referans aralığı tanımlanmadığından bu peptidlerin kullanılırlığı sınırlıdır . konjestif kalp yetersizliğinin tedavisi altta yatan ve katkıda bulunan nedenlerin ortadan kaldırılması ile kalp yetmezliğinin kontrolünden oluşur . kalp yetersizliğine neden olan problemi ortadan kaldırmak mümkün olduğunca en çok arzu edilen bir yaklaşımdır . klinisyenler olarak pediatrik kalp yetersizliği ile ilgili güncel bilgilere ihtiyacımız vardır . bu derlemede kapsamlı olarak son yaklaşımlarında dahil olduğu pediatrik kalp yetersizliği tüm yönleriyle anlatılmaktadır .
konjestif kalp yetersizliği kalbin dokuların metabolik gereksinimini karşılayacak miktarda kanı perifere pompalayamaması sonucunda gelişen klinik bir durumdur . çocukluk yaş grubunda kky nin nedeni başlangıç yaşına göre değişir . bu dönemde ameliyat olmamış doğumsal kalp hastalıklarının doğal seyrine bağlı olarak ya da geç postoperatif komplikasyonlara bağlı yetersizlik bulguları ile karşımıza çıkabilirler . bazı kalp hastalıklarında sadece diyastolik fonksiyonun bozulduğu bazılarında ise her iki fonksiyon bozukluğu birlikte olabilir . anjiotensin ıı sempatik sinir sistemini stimüle ederek zaten artmış olan plazma katekolamin düzeylerini daha da artırır . aynı zamanda miyokardiyal fibrozisi artırıcı etki ile ventrikül kompliyansını bozarak kky de kötü yönde etki gösterir . atriyum ve ventriküllerin dilate olması atrial natriuretic peptide ve brain natriuretic peptide salgılanır . ancak infant y da çocukta hızın dk dan fazla olması svt varlığını düşündürmeli ve bunun kendisinin de kky nedeni olabileceği unutulmamalıdır . c gallop ritmi ventrikül fonksiyonunun bozulduğunu gösterir . kalp yetersizliğinin derecelendirilmesi modifiye ross kalp yetmezliği sınıflaması çocuklar için oluşturulmuştur . laboratuvar testleri kan gazında metabolik ve respiratuvar asidoz hatta respiratuvar alkaloz görülebilir . yüksek serum bnp düzeyleri kalp yetersizliğine bağlı hospitalizasyon ve ölüm oranları ile korelasyon gösterir . kalp yetersizliğinin tedavi yönetimi şunları kapsamalıdır . gelişebilecek venöz staz pulmoner emboli ve staz pnömonisinin önlenmesi için bacaklara pasif egzersizler ve sık pozisyon değişimi yapılmalıdır . büyük çocuklarda yatak başı yükseltilmeli ve bacaklar sarkıtılmalıdır . epinefrin kardiyojenik şok veya belirgin hipotansiyon durumlarında kullanılır . bu dozun üzerinde endokardiyal iskemiye ve ventriküler taşikardiye neden olur . bu durumda loop diüretiğin yanına tiazid düretikleri eklenmelidir . bu durumda digoksin kesilmeli elektrolit dengesizlikleri düzeltilmeli aritmilere yönelik tedavi yapılmalıdır . shaddy ve ark . nın çalışmasında dilate kardiyomiyopati ve konjenital kalp hastalığına sekonder kalp yetersizliği olan çocuklarda carvedilolün plaseboya üstünlüğü gösterilememiştir . önyük ve ardyük üzerinde vazodilatör etkisi olduğu için çift etkili vazodilatördür . bu ilaçların inotropik ve natriüretik etkilerinin olmayışı ilaca tolerans oluşmasından dolayı ilaç dozunun artırılmasına bağlı yan etkileri dolayısıyla kky nin uzun süreli tedavisinde kullanımları sınırlıdır . kalsiyum duyarlılığını artıran ilaçlar levosimendan ve pimobendan bu ilaçlar hücre içi ca düzeyi ne olursa olsun miyokardın kasılma gücünü artırırlar . ayrıca hücre içi ca artışının kardiyotoksik ve aritmojenik olduğu kabul edilir . plazma natriüretik peptit konsantrasyonunu artıracak ilaçlar ve peptitler bunlardan kandoksatril bir antipeptidaz inhibitörüdür ve kanda anp düzeyini artırır .
353
222
İSTATİSTİKSEL KALİTE KONTROL
bu tez çalışmasında gf matris metodu ile oktahedral xy türü molekül ve kompleks iyonların iç koordinatlarda kuvvet sabitleri hesaplandı . matris çözümü newton raphson metoduna göre hazırladığımız bir bilgisayar programıyla yapıldı ve sonuçlar tablolar halinde listelendi . xf türü moleküller için merkezi x atomunun ve aynı merkezi x atomuna sahip xy kompleks iyonları için ise ligand y atomunun artan kütlesi ile kuvvet sabitlerinin azaldığı gözlendi ve bu bir bütün olarak molekülün artan molar kütleyle yavaşlanmasına atfedildi . ayrıca hesaplamalardan aynı merkezi x atomuna sahip xy kompleks iyonları için ligand y atomunun artan kütlesiyle frr kuvvet sabitlerinin azaldığı gözlendi . bu nedenle de çıkardığımız teorik sonuca da uygun olarak bu iyonların titreşim frekansları ν ve ν nin karelerinin farkı ligand y atomunun artan kütlesiyle azaldığı sonucu çıkarıldı .
soğutma ve iklimlendirme sistemlerinde akışkanın sıkıştırılmasını sağlayan kompresörü tahrik etmek için elektrik enerjisine ihtiyaç duyulmaktadır . bununla beraber enerji kayıplarının azaltılmasına yönelik araştırmalar sadece enerji kullanımının optimizasyonunu değil aynı zamanda enerji tüketiminin azaltılmasını da içermektedir . çalışmasında öncelikle literatürdeki veri eksikliğinden bahsetmiş ve değişken hızlı sürücü teknikleri hakkında bilgiler vererek bunlarla çalışan kompresör ve üfleyicileri karşılaştırmıştır . analitik çalışmasında sayısal optimizasyon programı kullanarak ısı pompası modelini r soğutucu akışkanı için oluşturmuştur . sistem verimindeki bu artışı soğutma yükünün çevrim kayıplarının ısı değiştiricisi yükünün ve defrost kayıplarının azalmasına bağlamıştır . yaptıkları simülasyonda değişken hız ile değişken hacim değerleri için kompresör verileri kullanılmıştır . diğer bir sonuca göre kondanser suyu çıkış sıcaklığı kompresör hızıyla beraber artmıştır . ev tipi buzdolaplarında kullanılan kompresörlerde değişken hızlı sürücü teknolojisi kullanarak enerji tüketiminin azaltılmasına yönelik incelemeler yapmışlardır . sistemin enerji tüketimi sonuçlarına göre lık bir enerji tasarrufu sağlanmıştır . ideal bir buhar sıkıştırmalı kompresörlü soğutma sistemi temel olarak kompresör kondanser genleşme valfi ve evaporatör olmak üzere dört ana elemandan oluşmaktadır . ıslak buhar halinde evaporatöre giren soğutucu akışkan dış ortamın ısısını çekerek buharlaşır ve buradan geçerek buhar halinde tekrar kompresöre girer . yüzyılda enerjinin kalitesinin diğer enerji biçimlerine dönüşebilme yeteneğini tanımlamak için ortaya çıkmıştır . bu ifade kullanılabilir enerji kullanılabilirlik veya maksimum potansiyel enerji olarak tanımlanabilir r ile çalışan soğutma sisteminde sarmal kompresör kullanmış ve aç kapa sisteme oranla lik enerji tasarrufu sağladığını belirtmiştir . kompresör frekansı düştükçe mekanik elektrik volümetrik verim kayıpları azalmıştır . kompresörün ilk kalkış momentini yenmesi ve ilk kalkış anında kompresörün piston yataklarının daha hızlı yağlanması için kompresörün ayarlanan frekans değerine kısa bir zaman diliminde çıkması gerekmektedir . çünkü kompresör durgun halde iken yağ dibe toplanmış vaziyette olur ve kalkış süresi ne kadar uzarsa yağlanma da o kadar geç gerçekleşir . yüksek verimli kompresörler ve daha iyi kontrol algoritmaları kullanılarak bu tip sistemlerin performansları daha çok arttırılabilir . böyle bir sistemle büyük oranda enerji tasarrufu sağlanabilir . bu çalışma değişken hızlı kompresörlü soğutma sistemlerinin performanslarının ve potansiyel enerji tasarruflarına etkisinin belirlenmesi konusunda ileride yapılacak diğer uygulamalara önemli ölçüde katkı sağlayacaktır . bu çalışmadaki analizlerin bu incelemelere ışık tutması beklenmektedir .
394
121
Buğday ekim alanlarında sorun olan Bifora radians Bieb. (Kokarot)’ın ALS inhibitörü herbisitlere dayanıklılığının PCR temelli olarak belirlenmesi
yabancı otlar buğdayda verimi etkileyen en önemli unsur olup yabancı ot mücadelesi buğday üretiminde önemli bir yer tutmaktadır . buğday ekim alanlarında yoğun olarak herbisit kullanımına bağlı olarak bazı önemli yabancı otlar kullanılan herbisitlere dayanıklılık geliştirmektedir . bu amaçla geniş yapraklı tek yıllık rekabetçi bir bitki olan ve birçok kültür bitkisinde olduğu gibi buğday ekim alanlarında da sorun olan bifora radians bieb . yabancı otuna ruhsatlı ve mücadelede geniş kullanım alanı bulan als inhibitörü herbisitlerle çalışılmıştır . çalışmada türkiye de buğday yetiştirilen ve bu yabancı otun sorun olduğu iç anadolu ve orta karadeniz bölgesinin önemli illerinden toplam tarladan tohumlar toplanmıştır . serada saksı koşullarında bioassay yöntemleriyle dayanıklı biyotipler ile bunların dayanıklılık dereceleri belirlenmiştir . bazı populasyonların herbisit uygulamasından etkilenmedikleri ve hayta kaldığı saptanmıştır . bu populasyonlar doz etki çalışmaların alınmış ve ed d ğerlerinin elde edilmesi için weibull modeli ile r paket programında analiz edilmiştir . bifora radians in populasyonunun als inhibitorü herbisitlerle kontrol edilemediği ve dayanıklı olduğu saptanmıştır . ayrıca dayanıklılık gösteren biyotiplerde dayanıklılık moleküler yöntemler kullanılarak ve dayanıklılığa neden olan gen bölgesinin sekans analizi yapılmak suretiyle tespit edilmiştir . sekans sonucu çalışılan türlerde mutasyon varlığına rastlanılmamıştır .
göstermiş olduğu varyasyondan dolayı dünya genelinde yaygın olarak tarımı yapılan buğday birçok ülkede insanların temel ihtiyaç maddelerinden biridir . ülkemizde her yıl yaklaşık olarak ekilen milyon hektar alandan milyon ton ürün elde edilmekte ve ortalama verim kg da dır . roebuck malik ve vanden born mennan ve uygur christensen kadıoğlu ve ark . bununla beraber avena sterilis l . lolium temulentum l . alopecurus myosuroides huds . bu grup herbisitler için diğer önemli bir problem ise çoklu dayanıklık tır . als inhibitörü herbisitlerin yabancı otlardaki dayanıklılığına birçok mekanizma yol açarken bunlar içerisinde en önemli olanı bu enzimin dna sekans kodunda meydana gelen mutasyonlarıdır . bu itibarla gelen şikayetler ve yapılan ön çalışmalar doğrultusunda dayanıklı biotiplerinin oluşum sürecinin başlamış olabileceği ve kimyasal mücadelenin yetersiz kaldığı düşüncesi hakim olmuştur . buğday ekim alanlarında sorun olan bu yabancı otların mücadelesinde daha etkin sonuçların elde edilebilmesi için bu türe karşı ülkemizde ruhsatlı olan als inhibitörü herbisitlere karşı bu türün dayanıklılık durumu bioassay ve moleküler yöntemlerle araştırılmıştır . çalışmada yabancı ot tohumlarının olgunlaşma sürecine bağlı olarak yılı mayıs sonundan ağustos ayı başına kadar orta ve batı karadeniz ile iç anadolu bölgesi ne bağlı samsun amasya sinop çorum kastamonu çankırı bartın zonguldak karabük kırıkkale ankara bolu ve eskişehir illerinin buğday yetiştirilen alanlarından sırasıyla ve olmak üzere herbisit uygulaması sonrası canlı kalan toplam populasyona ait tohumlar toplanmıştır . sabit basınçla çalışan nolu yelpaze huzmeli meme ile dekara lt su hesabı ile bitkiler yapraklı dönemdeyken uygulanmıştır . pcr koşullarında başlanğıç denaturasyonu c dk olup c dk c dk c dk periyotları döngü ve c dk olarak optimize edilmiştir . pcr sonrası elde edilen ürünlerden μl ürün ve μl loading solusyonu olmak üzere toplam μl hacimdeki karışım lik agaroz jel elektroforezine tabi tutulmuştur . farklı domain bölgesine ait domain c d a ve b e . amasya ilinden doz etki çalışmaları sonucunda testlenen b . radians populasyonundan ikisi tribenuron methyl thifensulfuron methyl tribenuron methyl mesosulfuron methyl iodosulfuron methyl sodium ve flumetsulam florasulam a dayanıklı bulunmuştur . çalışılan örneklerden sadece bir populasyonun tribenuron methyl e karşı dayanıklılığı tespit edilmiştir . ancak buradaki populasyonlarda herbisitlere olan hassasiyetin azaldığı ve kontrol için tavsiye edilen dozun fazlasına gerek duyulduğu anlaşılmıştır . doz etki çalışamaları sonuçlarına göre b . radians için sekiz populasyonda özellikle tribenuron methyl ve mesosulfuronbolu ilinden testlenen populasyonların beşi doz etki çalışmasına alınmıştır . dayanıklılığın yayılım durumu gözden geçirildiğinde sorunun çalışma alanını kapsayan her iki bölgede var olduğu ancak iller bazında değerlendirildiğinde ise sinop bartın zonguldak ve bolu da bu herbisitlere karşı herhangi bir dayanıklılık riskinin bulunmadığı görülmüştür . b . radians ın herbisitlere dayanıklılığı ile ilgili dünya literatüründe de herhangi bir bilgi mevcut değildir . dünya geneline bakıldığında herbisitlere dayanıklılık sorunun her yıl artarak katlandığı görülmektedir . ülkemizde ise birkaç yabancı otla sınırlı kaldığı gözüken dayanıklılık problemi anonymous b demirci ve nemli uludağ aksoy ve ark . bu olayda herbisitlerin hedef proteine bağlanması engellenmekte ve dayanıklılık ortaya çıkmaktadır .
569
179
ÜZÜM FİTOKİMYASALLARI VE TÜRKİYE’DE YETİŞTİRİLEN ÜZÜM ÇEŞİTLERİ ÜZERİNDEKİ ARAŞTIRMALAR
fitokimyasallar bitkilerde doğal olarak bulunan ve biyolojik olarak aktif olan kimyasal bileşiklerdir . bitkilerde doğal bir savunma sistemi olarak görev yapmalarının yanı sıra renk aroma ve tattan da sorumludurlar . bugüne kadar den fazla fitokimyasal tanımlanmış ve fonksiyonları ve kaynaklarına göre farklı şekillerde sınıflandırılmıştır . en yaygın sınıflandırma flavanoidler fito östrojenler fitosteroller ve karotenoidler şeklinde olup bunların da alt grupları bulunmaktadır . fitokimyasallar son yıllarda sağlık üzerindeki olumlu etkileri ve özellikle bazı kanser türleri ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu olmalarıyla dikkat çekmektedir . bu bileşiklerin sağlık açısından en önemli etkisi vücutta serbest oksijen molekülleri ve serbest radikallerle reaksiyona giren antioksidanlar gibi işlev görmeleridir . bu derleme çalışmasında sofralık kurutmalık şaraplık ve şıralık olarak geniş bir yelpazede tüketilen üzümlerin fitokimyasal içerik yönünden incelenmesi amaçlanmıştır .
bitki sel ürünler ve bunlardan elde edilen işlenmiş gıdalarda doğal olarak bulunan maddelere fitokimyasallar adı verilmektedir . üzümler için renk tat ve aromadan sorumlu olmaları ile kalitenin en önemli bileşenleri olmalarının yanında beslenme ve sağlık üzerinde destekleyici etkilerinin olduğu bilinmektedir flavonlar flavan oller flavanonlar antosiyanidinler ve izoflavonoidler şeklinde farklı isimler almaktadır . üzümlerde önem kazanan flavonoidler ise favonoller tanenler ve antosiyanidinlerdir . antosiyaninler antosiyaninler fenolik maddelerin en kapsamlı alt grubudur . üzümde tane kabuğunda bulunmakta ve üzümlerin kendilerine özgü kırmızı mavi ve mor tonlardaki renklerini veren doğal renk maddeleri olarak tanımlanmaktadırlar tanenler üzümlerin tane sapı tane kabuğu ve çekirdekte bulunan fenolik bileşiklerle şekerlerin esterlerinden oluşan kompleks yapılardır oluşturur . bu bileşiklerin burukluk veya acılık özelliğini molekül ağırlıkları belirlemektedir . kısa zincirli moleküller renksizken polimerizasyon dereceleri yükseldikçe renkleri sarıdan kahverengiye dönüşmektedir . kateşin epikateşin gallokateşin epigallokateşin epikateşin o gallat ve diğer prosiyanidin dimer ve trimerleri çekirdeğin yapısında yüksek miktarda bulunmaktadır . flavonoller fenolik bileşiklerin diğer bir grubu flavonollerdir . flavonoller çoğunlukla şekerlerle birleşerek üzüm tanesinde glikozit şeklinde bulunmaktadırlar . kuersetin ve kaemferol glikozitleri özellikle beyaz üzüm çeşitlerinin kabuklarında yüksek miktarda bulunurken daha az miktarda da izoramnetin glikozitleri bulunmaktadır olmakla birlikte birçoğu resveratrolün dimer trimer veya tetramer yapısında olan başka stilben bileşikleri de belirlenmiştir . karotenoidler lipofilik özellikleri nedeniyle suda az çözünebilen bileşiklerdir . bunlar arasında da miktar olarak üzümde en çok bulunanlar lutein ve p karotendir . sekiz farklı üzüm çeşidinde hplc ve elısa testleri ile melatonin içeriğinin belirlendiği iki çalışma belirlenmiştir . üzüm çeşitleri arasında melatonin içeriği bakımından önemli farklılık olduğu ifade edilmiştir .
404
116
Çocukluk Çağı Obezitesinde Hipertansiyon Mekanizmaları
hipertansiyon çağımızın önemli mortalite ve morbidite yaratan sorunlarının başında gelmektedir . obezite genetik faktörler zemininde çevresel etki ile artmaktadır . çocukluk çağında esansiyel hipertansiyon obezitedeki global artış nedeniyle belirgin artış göstermektedir . obezite ve hipertansiyonun birlikteliği ise çalışmalarda kanıtlanmıştır . obez hastalardaki hipertansiyon nedenleri ise birden fazla faktöre bağlı olarak bulunmuştur . obez hastalarda eşlik eden hiperinsülinemi ve insülin direncinin hiperleptinineminin böbrekte eşlik eden yapısal ve fonksiyonel değişikliklerin inflamasyon ve oksidatif stresin endotel disfonksiyonunun santral sinir sistemi aktivasyonunun eşlik edebilen obstrüktif uyku apnesinin fruktoz içeren gıda tüketimindeki artışının ürik asit yüksekliğinin ve nitrik oksit mekanizmasındaki değişikliklerin hipertansiyon patofizyolojisinde önemli rol aldığı bilinmektedir . patofizyolojide yer alan mekanizmalar hastaların tedavi ve izleminde önemli ipuçlarını oluşturmaktadır . obez ç cuklar önlem alınmaz ise erişkin hayatlarında hipertansiyon kardiyovasküler sistem hastalıkları ve serebrovasküler sistem hastalıkları ve bu durumların birlikte getirdiği morbidite ve mortalite riski ile karşı karşıya olacaklardır .
gelişmekte olan ülkelerden alınan sosyoekonomik ve demografik veriler halen devam eden beslenme yetersizliği ve malnütrisyon sorunlarına rağmen obezite sıklığında bir artışın olduğunu düşündürmektedir . obezite ilişkili ht günümüzde önemli bir pediatrik halk sağlığı sorunu haline gelmiştir ve gelecekte artması beklenen erişkin kardiyovasküler hastalıkların en temel nedenidir . vücut kitle indeksi ile kb arasında da anlamlı bir ilişki mevcuttur . günlük yaşamda alınan kalori yağ ve tuz miktarı tek başına obezite ile ilişkili ht gelişimini artırmaktadır . insülin ayrıca sempatik sistemi uyarıcı bir etkiye sahiptir . obez bireylerde adipöz dokudan salgılanan ve aterosikleroz önleyici ve kardiyoprotektif olduğu bilinen adiponektinin daha az salgılandığı bilinmektedir . bu başlıklara ayrı ayrı bakıldığında bozulmuş natriürez kan basıncının önemli kontrol mekanizmalarından birisi basınçlı natriürez ve diürezdir . inkomplet kompansasyon ise hücre dışı sıvı hacmi artışı ve bozulmuş natriürez ile sonuçlanır . böbrek etrafında ve renal medülladaki yağ birikimi nedeni ile intrarenal fiziksel güçler değişmekte buna uygun olarak azalmış kan akımına yanıt olarak renin sekresyonu artmaktadır . obezite ile oluşan proinflamatuvar sitokinler ve oksidatif stres vasküler endotelyal disfonksiyona yol açmakta ve lokal vazodilatör yanıtların bozulmasına yol açarak periferik vasküler direnci artırmaktadır . insülin direnci düşük adiponektin yüksek plazma leptin seviyesi artmış plazma glukoz ve serbest yağ asitleri inflamasyonun önemli belirteçleridir . bütün bunlarda endotele etki ederek proinflamatuvar ve protrombotik bir sürece yol açarak ht gelişimine katkı sağlarlar . vasküler endotelyal yapı değişikliklerinin ht etiyolojisinde anlamlı rol oynadığı kanıtlanmıştır . fakat obez ve hipertansif hastalarda santral sempatik deşarjın devam etmesi ve aterosiklerotik lezyonlar nedeniyle baroreseptör duyarlılığı azalır ve bozulmuş bir yanıt ortaya çıkar . fazla yiyecek alımı ve hızlı kilo alımı pomc nöronal aktivitesini ve melanokortin ve reseptörlerini stimüle eder . osas uyku sırasında tekrarlayıcı uzamış üst hava yolu direncinde artış yüksek sesli horlama tekrarlayıcı uyanıklık ve kesintili uyku hali ile karakterize bir sendromdur . hastalarda sistemik inflamasyonun önemli göstergesi olan c reaktif protein anlamlı olarak yüksektir . fruktoz ticari şekilde tatlandırıcı olarak tatlı ve karbonhidrat içeren ürünlerde kullanılmaktadır . hiperinsülinemi gibi metabolik durumlar sodyum ve ürat emilimini artırarak ürik asit yüksekliğine yol açar . çocukluk çağında artan obezite insidansı bu riski artırmaktadır . tip nöronal tip indüklenebilir ve tip endotelyal olmak üzere üç tip nos vardır . ayrıca nox ile serum ldl düzeyleri arasında da negatif bir korelasyon bulunmuştur . çocukluk çağı obezitesi sürekli ve devam eden bir sorun olmakta ve bu çocukların i obez erişkinler olarak hayatlarına devam etmektedir . bu adölesanların tip diyabet sıklığındaki artışa bağlı olarak ekstremite amputasyonları diyaliz gerektiren böbrek yetmezliği ve prematür ölümler için aday olacakları söylenebilir . obezite ile ilişkili ht dan korunmanın ve tedavide başarı sağlamanın temel yolu obeziteden kaçınmak olmalıdır .
428
137
KALP DIŞI AMELİYAT UYGULANAN ÇOCUKLARDA GENEL ANESTEZİDE KULLANILAN İLAÇLARIN KALP ARİTMOJENLİĞİNE ETKİLERİ
çalışmamızda kalp dışı ameliyatlarda genel anestezide kullanılan ilaçların kalp ritmine etkisini değerlendirmeyi amaçladık . bu amaçla atriyal aritmilerin göstergesi olan p dalga dispersiyonunu ventriküleraritmojenliği belirleyen qt dispersiyonunu ölçerek anestezik ilaçların kalp ritmi üzerine etkilerini araştırdık . çalışmamıza dr . sami ulus kadın doğum çocuk sağlığı ve hastalıkları eğitim ve araştırma hastanesi nde yılları arasında çocuk cerrahisi servisinde kalp dışı ameliyatlarda genel anestezi uygulanan yaş arası gönüllü hasta alındı . kalp hastalığı olan qt uzamasına neden olabilecek ilaç kulanım öyküsü olan hastalar çalışma dışı bırakıldı . genel anestezi sırasında kullanılan anestezik ilaçlar propofol fentanil ve sevofluran idi . bazı hastalara roküronyum neostigmin ondansetron atropin uygulandı . ekg kayıtları ameliyattan dk öncesinde ve ameliyattan dk sonra elde edildi . p dalgası qt intervali ve qtc derivasyondaki minimum ve maksimum süreleri ile dispersiyonları hesap andı . tüm olguların pmin ve pr intervali ameliyat sonrasında daha yüksek bulundu . pdd ve qtc dispersiyonu ameliyat sonrası daha düşük idi . roküronyum almayan hastaların pmin ve pr intervali değerlerinde ameliyat sonrasında artış olduğu gözlendi . roküronyum almayan hastaların p dalga dispersiyonunda ameliyat sonrasında azalma saptandı . roküronyum alan ve almayan hastaların ameliyat sonrasında ekg lerin değerlendirilmesinde herhangi bir fark gözlenmedi . çalışmamızda propofol sevofluran ve fentanilin çocuklarda rutin anestezide kullanılmasında herhangi bir sakınca olmadığını tespit ettik . kas gevşetici olarak kullanılan roküronyum alan ve almayan grup arasında bir farklılık saptamadık . bu nedenle roküronyum çocuk hastalarda genel anestezide güvenle kullanılabileceğini saptadık .
anestezi ilaçlarının kardiyak elektriksel aktivite üzerindeki etkilerine bağlı aritmojenik veya anti aritmik etkileri olabilir . bazett formülü ile hesaplanan qtc nin dispersiyonu da en uzun ve en kısa qtc arasındaki farktır . qt ve qtc dispersiyonunun artması ventrikülerrepolarizasyon farklılıklarının arttığını göstermektedir . bu durum torsade de pointes gibi ölümcül ventriküler aritmilere sebep olarak ani ölüm için artmış risk oluşturur . çalışmamızda hastanemizde kalp dışı ameliyatlarda genel anestezi uygulanan hastalarda kullanılan anestezik ilaç kombinasyonlarının kalp ritmine etkisini değerlendirmeyi amaçladık . çalışmamıza kalp dışı ameliyatlarda genel anestezi uygulanan yaş arası gönüllü hasta alındı . çalışma öncesi aileler sözel ve yazılı olarak bilgilendirilip onamları alındı . sırayla standart bir değerlendirmede olması gereken hız ritim aks pr intervali p dalga süresi qrs süresi belirlendi . tüm derivasyonlardaki qt aralığının ortalaması o ekg deki qt değeri olarak belirlendi . çalışmanın etik kurul onayı . . tarihinde keçiören eğitim ve araştırma hastanesi klinik araştırmalar etik kurulu ndan alındı . bu çalışmada istatistiksel analizler spss . istatistiksel paket programı kullanılarak yapılmıştır . pmax qrs süresi qtmin qtmax qt dispersiyonu qtcmin qtcmax açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı . p dalga dispersiyonu ve qtc dispersiyonu ameliyat sonrası daha düşük saptandı . çalışmamızda çocuklarda kalp dışı ameliyatlarda sıklıkla kullanılan genel anestezik ve kas gevşetici ajanların aritmi riskini artırmadığını ameliyat öncesi ve sonrası pdd qtc ve qtcdisp . p dalga dispersiyonu atrium içi ve atriyumlar arası ileti zamanlarının ve atriyal aritmilere yatkın atriyumlardaki homojen olmayan sinüs uyarılarının yayılımlarının değerlendirilmesinde kullanılan basit bir ekg bulgusudur . bu etkisi sempatik tonusu baskılması vagal tonusu artırması ve av geçiş üzerindeki etkileri ile ilişkilidir . çalışmalarında desfluran ile anestezi indüksiyonu yaptıkları erişkinlerde pdd üresinin değişmediğini ve propofol ile anestezi sırasında pdd süresinde istatistiksel olarak anlamlı azalma olduğunu göstermişlerdir . çalışmamızda literatürde erişkinlerde yapılan bu çalışmalara benzer şekilde pdd süresinde azalma olduğunu tespit ettik . ancak diğer çalışmalardan farklı olarak çalışma grubumuza tek başına propofol veya sevofluran değil propofol sevofluran fentanil kombinasyonu uygulanmıştı ve bu ajanlar ile hastalarımızın pdd süresinde anlamlı azalma gördük . qt dispersiyonunda artış tek tip olmayan ventriküler repolarizasyonu gösterir klinik olarak malignventriküler aritmiler ile ani ölüme yol açan bir bulgu olarak kabul edilmektedir . farmakolojik bir modelde arasında değişen konsantrasyonda ortalama msn uzama ile yaklaşık qtc uzamasına neden olduğu gösterilmiştir . bu durum daha önceki çalışmalarda tespit edilen propofol fentanil ve sevofluran ın kombine kullanılması ile ventriküler aritmi riskinin artmadığı yönündeki bulguları destekler niteliktedir . çalışmamızda ondansetron uygulanan hastalarda herhangi bir ekg değişikliği saptamadık . çocuk hastalarda genel anestezik ilaçların kombine kullanılmasının atriyal ve ventriküler aritmi riskini artırmadığını ve bu ilaçların güvenle kullanılabileceğini vurgulamak istedik . çalışmamızda planladığımız ameliyattan dk önce ve ameliyat sonrasında . dk .
414
223
Bazı narenciye türlerinin seçilmiş fiziksel ve hidrodinamik özellikleri
bu çalışmada önemli bir ihracat ürünü olan bazı narenciye türlerinin boyut kütle hacim yoğunluk küresellik projeksiyon alanı gibi bazı fiziksel özellikleri ile meyvelerin su içindeki kritik hızları su içerisindeki sürtünme kuvveti ve kaldırma kuvveti gibi hidrodinamik özellikleri belirlenmiştir . meyvenin boyut özelliklerinin ve projeksiyon alanının belirlenmesi amacıyla her bir meyvenin üç temel eksende fotoğrafları çekilmiş ve ımage tool . görüntü işleme programı kullanılarak analiz edilmiştir . elde edilen veriler yardımıyla geometrik ortalama çap küresellik ve yüzey alanı değerleri bulunmuştur . meyvelerin kütle gerçek hacim ve yoğunluğu da ölçülmüştür . denemelerde elde edilen verilere göre su içerisindeki kritik hız en yüksek turunç meyvesinde en düşük olanı ise limon meyvesinde ölçülmüştür . parametrelerin birbirleri ile ilişkisini gösteren pearson korelasyon matriks analizi sonuçlarına göre kritik hız ile meyve yoğunluğu arasındaki korelasyon denemeye alınan tüm narenciye türleri için önemli bulunmuştur .
narenciye turunç portakal mandarin greyfurt bergamot ve limon gibi ekonomik değeri yüksek olan citrus cinsi meyve ağacı türlerini içine alan bir bitki topluluğudur . narenciye yaklaşık milyon ton üretim ile dünya da en fazla üretilen meyve grubudur . ülkemiz kendi gıda ihtiyacını karşıladığı gibi avrupa birliği ve komşu ülkeler için de önemli bir yetiştirici durumundadır . türkiye yaklaşık milyon ton narenciye üretimi ile akdeniz ülkeleri içerisinde önemli bir üretici konumundadır . türkiye de üretilen narenciyenin i portakal ü mandarin i limon i greyfurt ve kalan kısım diğer narenciye türleridir . meyvelerin hacim ve projeksiyon alanları soğutma ve kurutma sırasındaki ısı ve kütle transferlerinin doğru modellenmesi için bilinmelidir . bu özellikler ürünün kritik hızı ve taşıma kanalının karakteristiklerine bağlıdır . laboratuvar analizleri süresince materyaller yaklaşık ºc ortam sıcaklığında tutulmuştur . laboratuvarı nda bulunan x mm kesite sahip mm yükseklikteki cam malzemeden imal edilmiş su tankı düzeneği kullanılmıştır . tank ºc sıcaklığa sahip su ile mm yüksekliğe kadar doldurulmuştur . su içerinde meyvenin kritik hızının belirlenmesi amacıyla yapılan denemeler sırasında mm ölçüm aralığı kullanılmıştır . portakal meyvesine ait ölçülen minimum maksimum ve ortalama değerleri çizelge de verilmiştir . çizelge incelendiğinde portakal meyvesinin su içerisindeki kritik hızının ortalama . m s olduğu su içerisindeki sürtünme kuvveti ve suyun portakal meyvesini kaldırma kuvvetinin sırasıyla ortalama . n ve . n olduğu görülmektedir . çizelge incelendiğinde portakal meyvesinin boyut özelliklerinin kritik hız ile arasındaki korelasyonun önemsiz olduğu görülmektedir . projeksiyon alanı ile kritik hız arasında pozitif meyve yoğunluğu ile kritik hız arasında ise negatif ilişki görülmektedir . çalışmalarında nar meyvesinin su içerisindeki kritik hızının meyve yoğunluğundan çok etkilendiğini belirtmişlerdir . domateslerin hidrodinamik özelliklerini belirledikleri çalışmalarında su içerindeki kritik hızın meyve yoğunluğu ile oldukça ilişkili olduğunu vurgulamışlardır . meyve kütlesinin kritik hız ile arasındaki korelasyon önemsiz bulunmuştur . meyve hacminin kritik hız ile arasında korelasyon p . önem seviyesinde önemli bulunmuştur . projeksiyon alanı ile su içerisindeki kritik hız arasında pozitif meyve yoğunluğu ile kritik hız arasında ise negatif ilişki görülmektedir . kivi meyvesinde su içerisinde düşme hızı üzerine en etkili parametrenin meyve yoğunluğu olduğunu vurgulamışlardır . çizelge da greyfurt meyvesine ait fiziksel ve hidrodinamik parametrelere ait korelasyon analizi verilmiştir . çizelge incelendiğinde turunç meyvesinin su içerisindeki kritik hızının ortalama . m s olduğu su içerisindeki sürtünme kuvveti ve suyunturunç meyvesini kaldırma kuvvetinin sırasıyla ortalama . n ve . n olduğu görülmektedir . su içerisindeki sürtünme kuvvetinin meyve yüzey alanı ile olan ilişkileri incelendiğinde ise greyfurt ve turunç hariç denemeye alınan tüm narenciye türleri için önemsiz bulunmuştur . çalışma sonucunda elde edilen veriler ışığında her narenciye meyvesi için kendi içerisinde yapılacak matematiksel modellemeler ile mevcut sistemlerin tanımlanması sonraki çalışmalar ve tasarımlar için yararlı olacağı düşünülmektedir .
440
143
FARKLI POZİSYONLARDA UYGULANAN SQUAT EGZERSİZLERİNİN DİZ FLEKSİYON VE EKSTENSİYON KUVVET GELİŞİMİNE ETKİLERİNİN İNCELENMESİ
bu çalışmanın amacı haftalık farklı pozisyonlarda uygulanan squat antrenmanlarının diz fleksiyon ve ekstansiyon kuvvet gelişimine etkilerini araştırmaktır . bu çalışmaya sağlıklı erkek denek gönüllü olarak katıldı . denekler tesadüfi yöntemle tam squat grubu yarım squat grubu ve kontrol grubu olarak üç gruba ayrıldı . deney grubundaki deneklere haftada üç gün toplam sekiz hafta süreli maksimum tekrarlarının ı şiddetinde tam ve yarım squat egzersizleri yaptırıldı . çalışma ağırlıkları . haftadan sonra yeniden ayarlandı . deneklerin yaş boy ve vücut ağırlığı ortalamaları sırasıyla tam squat grubunda yıl cm kg . yarım squat grubunda yıl cm . kg . kontrol grubunda ise yıl cm . kg . olarak tespit edilmiştir . elde edilen verilerin analiz ve değerlendirilmesi spss . istatistik paket programıyla tek yönlü varyans analizi ve tukey testleri ile yapıldı . anlamlılık düzeyi olarak ve kabul edilmiştir . sonuç olarak yarım squat egzersizlerinin diz ekstensör ve fleksörlerinin kuvvet gelişiminde daha etkili olduğu söylenilebilir .
sporda başarının ön şartlarından olan üstün motorik performans düzeyine ulaşma yolunda kuvvet ve kuvveti geliştirme antrenmanları çok önemli bir role sahiptir . bir segmentin eklem hareket aralığı başlangıç pozisyonundan itibaren hareketin tam olarak bitirildiği pozisyon arasındaki açıyı gösterir . squat çalışmaları yarım ve tam squat olarak çeşitli diz fleksiyon açılarında yapılabilir . yaş ortalamaları tam squat grubu yarım squat grubu kontrol grubu boy uzunlukları tam squat grubunun yarım squat grubunun kontrol grubunun ağırlık ortalamaları tam squat grubunun yarım squat grubunun kontrol grubunun olarak tespit edilmiştir . bu araştırmaya katılan deneklere uygulanan squat egzersizleri toplam hafta süreli haftada gün ve adet olarak gerçekleştirilmiştir . antrenmanlara başlamadan önce diz ekstansör ve fleksörlerinin maksimum tekrarları ölçüldü . dördüncü hafta sonunda deneklerin maksimum tekrarları yeniden ölçülerek devam eden antrenmanlarda uygulanacak yüklenme şiddeti belirlendi . tam squat grubu tam hareket genişliğinde omuzlarında ağırlık takılmış bar olduğu halde oturup kalktı . leg curl de yüz üstü yatar pozisyonda tam hareket genişliğinde kalçaya kadar çekip bıraktı . hamstringler için yine yüz üstü yatar pozisyonda leg curl de ayağa takılı olan barı kalçayla º yapacak şekilde çekip bıraktılar . bu çalışmada diz ekstensör ve fleksör kuvvet değerleri cybex izokinetik kuvvet ölçen dinamometre ile tespit edilmiştir . istatistik işlemlerde anlamlılık düzeyi ve olarak kabul edilmiştir tablo de tam squat grubunun antrenman öncesi ve sonrası alınan peak torque ekstansion sağ diz º de anlamlı bir sonuç bulunamazken peak torque sol diz º fleksiyonda peak torque sol diz º fleksiyonda peak torque sağ diz º fleksiyonda peak torque sağ diz º fleksiyonda peak torque sol diz º ekstansiyonda peak torque sol diz º ekstansiyonda peak torque sağ diz º ekstansiyonda istatistiksel açıdan anlamlı farklılıklar tesbit edilmiştir . tablo de yarım squat grubunun peak torque sol diz º fleksiyon sol ayak º ekstansiyon sağ diz º ekstansiyonda istatistiksel açıdan anlamlı bir fark tesbit edilmemiştir . antrenman sonrası ortalama güç ekstansiyon sol diz º de ts kg arasında p düzeyinde fleksiyon sol sağ diz º º de ts kg ys kg arasında p düzeyinde ekstansiyon sol sağ diz º º de ts kg ys kg arasında p düzeyinde anlamlı farklar tespit edilmiştir . gruplar arasındaki en fazla gelişmeyi ile yarım squat grubu sağlamıştır . bu çalışmada deneklerin antrenman öncesi ve antrenman sonrası alınan ortalama güç ekstansiyon sol diz º sn hızdaki ölçümlerine bakıldığında gruplar arasında ts kg ys kg arasında antrenman öncesi ve antrenman sonrası p düzeyinde anlamlı farklar tespit edilmiştir . gruplar arasındaki en fazla gelişmeyi ile yarım squat grubu sağlamıştır . tam squat yapabilmek için daha yüksek kas gücüne ihtiyaç duyulur . º ile º arasında dize uygulanan kuvvet minimum olduğu için diz fleksiyon çalışmaları sakatlık rehabilitasyonunda uygulanan yaygın yöntemlerdendir . literatürde º sn düşük º sn ise orta hızlar olarak adlandırılmaktadır . normal yürüyüşte dizin açısal hızı º sn iken sprint de º sn civarındadır . sonuç olarak farklı pozisyonlarda yapılan sekiz haftalık kuvvette devamlılık antrenmanının pozisyonlar incelendiğinde cybex parametrelerinde antrenman öncesi tam squat ile yarım squat arasında ortalama güç ekstansiyon sağ diz º sn de ve ekstansiyon sağ diz º sn de gelişmeler tespit edilmiştir . ortalama güç ekstansiyon sol diz º sn de ortalama güç ekstansiyon sağ diz º sn de ortalama güç ekstansiyon sağ diz º sn de önemli gelişmeler kaydedilmiştir . ortalama güç değerlerinde de fleksiyon yapan dizin ekstansiyon yapan dize nazaran daha fazla gelişme gösterdiğini görmekteyiz . kas açısına bağlı olarak ürettiği güç artıp azalmaktadır .
568
179
Nergis (Narcissus cv. ‘Ice Follies’) çiçeğinde yapraktan ethephon uygulamasının bitki boyu üzerine etkileri
bu çalışmada kültür çeşidi nergis çiçeğinin saksıda yetiştiriciliğinde yaprak sprey yöntemi ile verilen etehphonun bitki boyu üzerine olan etkileri incelenmiştir . serada saksılı olarak yetiştiriciliği yapılan narcissus cv . ıce follies çiçeklerine bitki boyunun yaklaşık cm olduğu dönemde ve ppm dozlarında ethephon uygulamaları yapraktan sprey şeklinde yapılmıştır . yapılan bu kimyasal uygulamaların çiçeklenme zamanı çiçek sayısı yaprak boyu bitki boyu çiçek ömrü ve yaprakların klorofil içeriği üzerine olan etkileri incelenmiştir . ayrıca yapılan uygulamaların üretim sonrası koşullardaki etkisini inceleyebilmek amacıyla serada yetiştirilen nergisler satış aşamasına geldikleri dönemde sıcaklığı c de olan laboratuvar ortamına alınıp burada ölçümlere devam edilmiştir . yaprak sprey şeklinde yapılan uygulamalar neticesinde bitki boyu açısından en iyi sonucu ppm ethephon uygulaması vermiş bitki boyu . cm ile kontrole göre oranında daha kısa olmuştur . ıce follies nergislerinde ppm ethephon uygulamasının da bitki boyu açısından oldukça etkili olduğu belirlenmiş . cm ile kontrole göre oranında daha kısa bitki boyu elde edilmiştir . ethephon uygulamalarının yapıldığı bitkilerden daha kısa yaprak boyu elde edildiği çiçek ömrü açısından ise uygulamalar arasında bir fark olmadığı tespit edilmiştir . ayrıca yapraklarda birim alandaki klorofil miktarının ethephon uygulamalarının yapıldığı bitkilerde daha fazla olduğu belirlenmiş en yüksek klorofil içeriği . ccı ile ppm ethephon uygulamasının yapıldığı bitkilerde tespit edilmiştir . yapılan uygulamaların üretim sonrası koşullardaki etkisi devam etmiş ve en kısa bitki boyunun . cm ile ppm ethephon uygulamasından elde edildiği belirlenmiştir .
soğanlı süs bitkilerinden olan nergislerin uzun boylu ve dağınık yapıda olması saksıda kullanımını güçleştirmektedir . saksılı bitkilerin kısa ve kompakt olması paketleme ve taşıma sırasında kolaylık sağladığı gibi bitkilerin pazarlanması sırasında da zarar görmelerini önler ayrıca görünümleri yönünden de aranan bir özelliktir . giberellin inhibitörlerinin yanında ethephon da bitkide boy uzamasını engellemek amacıyla kullanılmaktadır . ethephon bitkilerde etilen salınımını serbest bırakan bir bitki büyüme düzenleyicisidir . . ethephonun uygulama dozu artıkça etkisi de artmıştır ömürleri daha önce bildirilen standart koşullarda tarihinde başlanmıştır . ıce follies en erken çiçeklenme gün ile kontrolden elde edilirken en geç çiçeklenme ise gün ile ppm ethephon uygulamasının yapıldığı bitkilerden elde edilmiştir . ppm ethephon uygulamasında çiçeklenmede gün kadar bir gecikme saptanmıştır . ppm ethephon uygulamasında ise herhangi bir gecikme saptanmamıştır . ıce follies nergislerinde yaprak sprey şeklinde yapılan farklı kimyasal uygulamaların yapraklardaki klorofil miktarları üzerine olan etkileri çizelge de verilmiştir . kullanılan bitki büyüme geciktiricisi ile bitki boyu kontrol altına alınarak daha kompakt bir yapı oluşmuştur . ancak ethephonun yüksek dozda uygulanması ile yapraklardaki klorofil içeriğini düşük dozu kadar olmasa da kontrole göre bir miktar arttırdığı fakat bu artışın istatistiki açıdan önemli olmadığı saptanmıştır . uygulamalar arasındaki fark istatistiki açıdan önemli bulunmuştur . yapılan istatistiki analiz sonucuna göre her iki hafta içinde uygulamalar arasındaki fark önemli çıkmıştır . en kısa bitki boyu ppm ethephon uygulamasından en uzun bitki boyu ise kontrolden elde edilmiştir . benzer şekilde nergis çeşidi ile lale çeşidinde yapılan çalışmada topraktan uygulanan ethephon ile çiçek sap uzunluğu ve yaprak uzunluğu önemli düzeyde azalmıştır . haftalık değişim sonucunda en kısa yaprak boyu ppm ethephon uygulamasının yapıldığı kültür çeşidi nergislerden en uzun yaprak boyu ise kontrolden elde edilmiş bu bitkilerde yaprak boyu kontrole göre oranında daha kısa olmuştur . farklı nergis çeşitlerine topraktan uygulanan ppm ethephonun yaprak boyunu oranında kısalttığını belirtmiştir . ıce follies nergislerinde üretim sonrası laboratuvar koşullarında en kısa yaprakboyu . cm ile kontrole göre oranında daha kısa olan ppm ethephon uygulamasının yapıldığı bitkilerden elde edilmiştir . bu sonuçlar uygulamaların yaprak boyu üzerine olan etkisinin laboratuvar koşullarında da korunduğunu göstermektedir . laboratuvar ölçümlerine dikimden gün sonra başlanmıştır ep ethephon miller ve ark . bu çalışma ile sprey şeklinde uygulanan ethephon bitki boyu yanında yaprak boyunu da kısaltmış ve yaprakların birim alandaki klorofil içeriğinde de bir miktar artışa sebep olduğu belirlenmiştir . yapılan ethephon uygulamasının her iki dozu arasında incelenen parametrelerden bitki ve yaprak boyu ile çiçek ömrü açısından istatistiki olarak bir fark bulunmamıştır .
491
235
null
yangın tehlikesiyle başa çıkmanın en emniyetli yolu yangını önleyebilmek veya yangına erken müdahale edebilmektir . yangına erken müdahale etmenin günümüz dünyasında en etkili yolu yangın algılama ve ihbar sistemleridir . yangın algılama ve ihbar sistemleri kuruluş yerine ve kuruluş amacına göre konvansiyonel ve adresli tip olarak ikiye ayrılmaktadır . konvansiyonel tip yangın algılama ve ihbar sistemi bölgesel olarak yangını ihbar edebilirken adresli tip yangın algılama ve ihbar sistemi noktasal olarak yangını ihbar edebilmektedir . konvansiyonel tip yangın algılama ve ihbar sistemleri hacimsel olarak küçük alanlarda kullanılırken adresli sistemler geniş hacimli alanlarda kullanılmaktadır . duman dedektörlerinin montajı sonrasında idamesi ve doğru çalışıp çalışmadığını test etmek yangın önleme planlarının önemli bir kısmını teşkil eder . mevcut kullanılan duman dedektörlerinin üretici firmaya bağlı kalmaksızın büyük kısmını test edebilecek bir aparat yangın algılama ve ihbar sistemi kullanıcılarının kendi saha elemanlarını test etmesini sağlayacaktır .
bilimsel anlamda yanma yangın ısı ve sıcaklık terimleri yangın bilimini kavramak için önemli terimlerdir . yangının gelişim hızı ile maddelerin fiziksel ve kimyasal yapıları ve enerjileri yakından ilişkilidir . yangın üzerine yapılan derin araştırmalar serbest davranışlı kimyasal zincir reaksiyonunun ayrıca yangının oluşması için gerekli olduğunu ortaya koymuştur . yakıt ısı ve oksijen tutuşma ve yangın gelişmesinde büyük etki etmesine rağmen pasif ajan olarak adlandırdığımız materyaller yanma reaksiyonunda da aktif olarak görev almamasına karşın ısıyı soğurabilmektedir . alevsiz yanmaya örnek olarak kömürün yanması ve odun veya kumaşın içten içe yanması verilebilir . alevli yanma gaz yakıtın uygun miktarda oksijen ve tutuşma sıcaklığına kadar ısıtılmasıyla oluşur . alevli yanmanın oluşması için ısı yardımıyla sıvı veya katı yakıtların buharlaşması veya gaz formuna dönüşmesi gereklidir . sıvı ya da katı yakıtlar ısıtıldığında buhar salınımı yapar ve oksijen ile karışır . şekil de görüldüğü üzere yangın dört yüzlüsü alevli yanma için gerekli koşulu doğru bir şekilde açıklar . dört yüzlüde bulunan herhangi bir koşul ortamdan kaldırılırsa kimyasal reaksiyon kesintiye uğrar ve alevli yanma sonlanır . bir yakıt yandığında kimyasal bozunmaya uğrar yeni ürünler ortaya çıkarır ve ısı ve ışık formunda enerji salınımı yapar . yanma ürünleri genellikle ısı ve duman olarak tanımlanır . insanları ve yangınla mücadele eden itfaiye ekiplerini en çok etkileyen ürünlerdir . konvansiyonel yangın algılama ve ihbar sistemleri veya katlı oda veya bölme sayısı çok bulunmayan yerleşke veya depo benzeri yapılarda ve kadar dedektörün bir bölge oluşturabileceği binalar için uygundur . yangın algılama ve ihbar sistemleri yangını ilk evrelerinde tespit edip bina ya da bölgede bulunan kişileri ikaz eden sistemlerdir . ancak farklı cihazlar algılama sistem paneline bağlandığında tek bir sistem gibi uyum içerisinde çalışmalıdır . bu sinyal kablonun panel üzerinde giriş yaptığı bölge üzerinden geldiği için konvansiyonel algılama sistemlerinde yalnızca ilgili bölge numarası görünür . yanma ürünlerinin en belirgin olanları duman is ve kül partikülleridir . duman algılaması yapmak üzere üretilmiş olan dedektörler optik duman dedektörü olarak da tanımlanır . bu kavram avrupa da . metre iken amerika için . metredir . şekil da içinde test spreyi bulunan duman dedektörü test aparatı duman dedektörünün üzerini örtecek şekilde tutulur . ardından hazne içinde bulunan servo motoru harekete geçirecek sap kısmının ucundaki düğme yardımıyla motor çalıştırılır ve sprey içideki mayinin püskürtülmesi sağlanır . bu şekilde bir süre duman dedektörünün algılama durumuna geçmesi beklenir . duman dedektörü test aparatı sayesinde minimum yükseklikten test ve bakım işlemleri hızlı kolay ve emniyetli bir şekilde yapılabilecektir . yapılan anket sonucu göre yukarıda da belirttiğimiz üç temel ilke esas alınmıştır .
396
148
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin İhracat Pazarlaması Davranışını Etkileyen Faktörler ile İhracat Performansı Arasındaki İlişkilere Dair Ampirik Bir Çalışma: Çorum Makine İmalat Sanayi Örneği
bu çalışmanın amacı makine imalat sanayi nde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin ihracat pazarlaması davranışlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin işletmelerin ihracat performansıyla ilişkisinin ortaya konulmasıdır . bu amaç çerçevesinde araştırmanın ana kütlesi çorum makine imalat sanayi nde faaliyet gösteren si ihracatçı adet küçük ve orta ölçekli işletmeyi kapsamaktadır . işletmelerin ihracat davranışlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin işletmelerin ihracat performansları ile ilişkilerinin tespit edilmesi amacıyla faktör analizi ve ki kare analiz yöntemleri kullanılmıştır . faktör analizi sonucunda işletmelerin ihracat davranışlarını etkileyen faktörler yöneticilerin ihracatın yararlarına ilişkin algıları ihracat pazarlaması stratejileri çevresel faktörler işletme özellikleri ve yöneticilerin ihracat yapma nedenlerine ilişkin algıları olarak belirlenmiştir . ihracat pazarlaması davranışını etkileyen faktörlerin ihracat performansıyla ilişkisi ki kare analiz yöntemiyle test edilmiş ve aralarında p . anlamlılık düzeyinde pozitif ilişki olduğu belirlenmiştir .
global rekabet ortamında gelişmekte olan ülkelerin en önemli güçlerinden bir tanesi küçük ve orta ölçekli işletmelerdir . ülkemizdeki küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında yer alan makine imalat sanayii nde faaliyet gösteren işletmelerin de son yıllarda ihracat içindeki paylarının dikkate değer oranda arttığı görülmektedir . bu sektördeki işletmelerin özellikle de uluslararası pazarlarda başarılı olabilmeleri rekabet gücü elde edebilmeleri ve ihracat pazar paylarını artırabilmeleri yabancı pazarlardaki müşterilerini rekabet teknoloji ve pazarın gelişmesine yön veren diğer ekonomik sosyal kültürel ve yasal güçlerle birlikte değerlendirebilmelerine bağlıdır . işletmelerin ihracat pazarlaması davranışında bulunmalarını etkileyen faktörlerin belirlenmesine yönelik çalışmaların yer aldığı geniş bir literatür mevcuttur . küçük ve orta ölçekli işletmelerin ihracat pazarlaması davranışı ise işletmelerin uluslararası pazarlarda göstermiş oldukları ihracat performans düzeylerine bağlı olarak gerçekleşmektedir . bu kapsamda işletme özellikleri yönetimin ihracata yönelik algı tutum ve davranış özellikleri ihracat pazarlaması stratejileri ve çevresel faktörler de dikkate alınmaktadır . araştırmanın ana kütlesi çorum ilinde makine imalat sanayii nde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerdir . araştırmanın ana kütlesi küçük olduğu için tam sayım metodu tercih edilmiştir . çorum ticaret ve sanayi odası nın yılında gerçekleştirmiş olduğu çorum imalat sanayi anket sonuçlarına göre çorum makine imalat sanayi gıda sanayi tekstil sanayi orman ürünleri ve mobilya imalat sanayi kağıt ve kağıt ürünleri sanayi kimya ve plastik sanayi ile taşa ve toprağa dayalı sanayi sektörleri arasında . oranındaki üretimi ile birinci sırada yer almaktadır . buradan hareketle bu algısal üstünlüğün işletmelerin ihracat pazarlaması davranışına nasıl yansıdığı da önemli hale gelmektedir . çavuşgil ve nevin bilkey moen ile wolf ve pett ihracat pazarlaması davranışı üzerinde etkili olan işletme içi faktörlerin incelendiği çalışmalar yapmışlardır . çavuşgil ve zou bilkey ile christensen darocha ve gertner e göre işletmelerin uyguladıkları ihracat pazarlaması stratejileri yönetimin ihracat konusundaki tutum algı ve davranışları ile işletme özellikleri ihracat performanslarını etkileyecektir . dhanaraj ve beamish ise işletme büyüklüğü girişimcilik ve teknolojik yoğunluk düzeyi ile ihracat performansı arasında ilişkiyi ortaya koyan ihracat pazarlaması performansı modelini geliştirmişlerdir . bu araştırmada işletmelerin ihracat davranışlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin işletmelerin ihracat performansları ile ilişkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır . h ihracat pazar şartlarına göre fiyatın uyarlanma düzeyi ile ihracat performansı arasında ilişki vardır . h tutundurma karması elemanlarından kişisel satışın kullanım düzeyi ile ihracat performansı arasında ilişki vardır . h ihracat yapma nedenlerinden potansiyel ölçek ekonomilerine ilişkin yönetici algıları ile ihracat performansı arasında ilişki vardır . ancak faktör analizine geçilmeden önce faktörlere dair değişkenlerin içsel güvenilirlikleri test edilmiştir . faktörlerin güvenilirlikleri sırasıyla . . . . ve . olarak bulunmuştur . bu testin değerinin küçük çıkması çift olarak değişkenler arasındaki korelasyon ilişkisinin diğer değişkenlerce açıklanamayacağını gösterir . faktör analizi temel bileşenler analizi ve varimax dikey döndürme tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiştir . işletme özellikleri ni içeren değişkenlerden oluşan faktör toplam varyansın . nunu açıklamaktadır . dolayısıyla küresel rekabet koşullarında yüksek ihracat potansiyeline sahip olan makine imalat sanayii nde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin ihracattan ihracat pazarlamasına yönelmeleri önemli bir konu olarak ortaya çıkmaktadır . bu çerçevede çorum makine imalat sanayii nde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin ihracat davranışlarını etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu faktörlerin işletmelerin ihracat performansıyla ilişkilerinin ortaya konulması amacıyla yapılan bu çalışmada işletmelerin etkin şekilde ihracat davranışında bulunmadıkları ve ihracat davranışlarını etkileyen faktörler ile ihracat performansları arasında ilişki olduğu varsayımından hareket edilmiştir . analiz sonucunda yöneticilerin ihracat yapma nedenlerinden potansiyel ölçek ekonomileri yüksek potansiyel karlar fazla üretim kapasitesi ihracat pazarlarının yurtiçi pazarlara göre daha az riskli olması gibi faktörlere ilişkin algıları ile ihracat davranışı arasında ilişki olduğu belirlenmiştir .
548
125
Yaşlılık Döneminde İşitme Kaybı ve İşitme Kaybına Yaklaşımlar
ilerleyen yaşla birlikte kronik sağlık sorunları yaşama olasılığı da artmaktadır . genel olarak yaş ve üstü popülasyonda en az bir kronik rahatsızlık görülme oranı yaklaşık dir . yaşlanmayla birlikte tüm işitme sistemi de çeşitli değişikliklere uğramaktadır . yaşlanmaya bağlı olarak zaman içinde gelişen işitme kaybı presbiakuzi olarak tanımlanır . presbiakuzi yaşlılık döneminde romatoid artrit ve hipertansiyondan sonra en sık görülen üçüncü önemli kronik rahatsızlıktır . diğer kronik rahatsızlıklarla birlikte işitme kaybının da varlığı yaşlı bireylerde depresyon kaygı sosyal hayattan izole olma dikkatsizlik gibi psikolojik sosyal ve bilişsel sorunları da beraberinde getirmektedir . yaşlılarda işitme kaybına yönelik hava yolu ve kemiğe yerleştirilen işitme cihazları koklear implantlar ve yardımcı dinleme cihaz uygulamaları yanı sıra danışmanlık faaliyetleri de uzman kontrolünde yapılmalıdır . bir bilim dalı olarak uzun bir geçmişi olmamasına rağmen ülkemizde sağlık alanında önemi yeni anlaşılmaya başlanan odyoloji bilimi bebek çocuk yetişkin popülasyonun yanı sıra yaşlı bireylerde de kulak ve işitme sorunlarının tanı tedavi rehabilitasyonu ve ilgili akademik uygulama çalışmalarının başlatılması yürütülmesi ve geliştirilmesi konularında önemli bir görevi üstlenmiştir . bu çalışmanın amacı yaşlılık döneminde görülen işitme kaybını değerlendirmek ve konu ile ilgili birinci derecede ilgili olan aile hekimliği ve odyoloji işbirliğinin önemi konusunda farkındalık yaratmaktır .
bu çalışmada yaşlılarda odyolojik çalışmaların ve uygulamaların yeri ve öneminin kavranmasına yönelik olarak yaşlılık döneminde yaşanan işitme kaybında epidemiyoloji nedenler ve özellikler psikososyal etkiler odyolojik tedavi ve danışmanlık seçenekleri ile multidisipliner yaklaşım konuları üzerinde durulması planlanmıştır . ancak tüm bu konuların daha rahat anlaşılması için öncelikle genel işitme anatomi fizyolojisi ve işitme kaybı hakkında bilgi verilecektir . madanoğlu yapmış olduğu derleme çalışmasında dış kulağın temel görevlerini üç ana başlık altında toplamıştır a çevredeki sesleri toplayıp kulak zarına iletmek b ses uyaranının amplifikasyonunu sağlamak c vertikal gelen ses uyaranın lokalizasyonunu sağlamak . kulak kepçesinin girintili ve çıkıntılı yapısı gelen sesin spektral bileşimini değiştirir . en önemli yapılarından biri olan östaki borusu yolu ile nazofarenkse açılır . vestibüler ve koklear yapılarından oluşmuştur . işitme duyusunu sağlayan dış orta iç kulak yapıları ile işitme yollarının ve işitme korteksinin herhangi bir yerinde oluşan patolojiler işitme kaybına neden olur . odyogramda yatay eksende çevresel sesler saniyede oluşan vibrasyon sayısına göre frekans hertz cinsiden sesin yüksekliği ise şiddet desibel cinsinden gösterilir . orta derecede işitme kaybı varsa ve işitme cihazı kullanmıyorsa yüz yüze konuşsa dahi konuşulan konuların birçoğunu anlamama sorunu yaşayacaktır . ülkemizde işitme cihazı kullanma oranının düşük olmasının nedenleri işitme kaybına yönelik sorunlar ve çözümleri konusunda detaylı olarak tartışılacaktır . son dönemlerde yapılan araştırmalar yaşlı nüfusta görülen işitme sorunlarının belirli özellikleri olduğunu göstermektedir . yaşa bağlı işitme kayıplarının en önemli özelliği özellikle saf ses işitme eşiklerinde düşüş ve konuşmayı anlamama sorunlarıyla karakterizedir . günümüzde geriyatrik odyoloji değerlendirmelerinde hastanelerin odyoloji bölümlerinde ayrıntılı öykü alma saf ses hava kemik yolu işitme eşiklerinin tespiti elektro akustik ölçümlerle dış orta ve iç kulak değerlendirmeleri işitsel potansiyel kayıtlar ile işitme siniri ve işitme yollarının değerlendirmesi işitsel kortikal kayıtlar ile korteks seviyesinde çok etkili bir biçimde yapılabilmektedir . mevcut işitme cihazları kulak arkası kulak içi kanal içi gibi farklı tip boyut ve biçimde kullanılabilmektedir . amerika da işitme kaybı olan yaşlılarda demografik bilgilerin ve yaşam kalitesinin incelendiği the national council on the aging tarafından yürütülen aynı çalışmada işitme kayıplı yaşlı bireyde işitme cihazı kullanmanın etkileri incelenmiştir . ayrıca yaşlı bireylerin çevresinde bulunan kişi ile de bir anket çalışması yürütülmüştür . medikal veya cerrahi tedaviye yanıt vermeyen orta kulak sorunlarında işitme sorunlarını en aza indirgemek için uygulanan kemiğe yerleştirilen işitme cihazlarında amaç kemik yolu titreşimiyle sesleri duyurmaktır . yaşlı bireylerde kemiğe takılabilir işitme cihazları ile ilgili literatürde çok fazla çalışma bulunmamaktadır . yaşlı bireylerde koklear implant uygulamalarında temel tartışma konusu genel yaşlanma nedeni ile yaşlı bireylerin koklear implanttan yeteri kadar yarar görmeyeceği şeklindeydi . bu çalışmada yaş faktöründen ziyade işitme kaybı süresinin düşük konuşmayı anlama performansı ile ilişkili olduğu belirlenmiştir . yaşa bağlı işitme kaybında iç kulakta hasarlı tüylü hücreler tedavi edilemediği için işitme cihazları ve koklear implanttan sonra uygulanan rehabilitatif yaklaşımlar içinde bireyin yaşam kalitesini yükseltmek çevre ile iletişimini sağlıklı yürütebilmesini sağlamak özellikle yalnız yaşayanların hayatlarını başka kişilere bağımlı olmadan sürdürebilmelerini sağlamak işitme kaybının etkilerini en aza indirgemeye çalışmak en etkili çözümdür . bu tür bir tarama envanteri özellikle işitme kaybı olduğunu düşünmeyen veya işitme kaybını göz ardı etmek isteyen hastaların belirlenmesinde oldukça yararlı bir yöntemdir . nörolojik ve metabolik sorunu olan onkolojik tedavi gören yaşlılarda da aile hekimleri kulak burun boğaz ve odyoloji uzmanları iş birliği içinde çalışarak işitme kaybına sebep olan durumları en aza indirgemeye çalışmalı ototoksik etkisi olan ilaçların kulak ve işitme üzerinde yarattığı durum düzenli olarak takip edilmeli gerekli durumlarda ilaç değişimine veya doz ayarlamasına gidilmelidir . ayrıca hastanın yaşam kalitesini basit bir adımla olumlu yönde etkileyecektir . bunun nedenlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür işitme kaybı gözle görülür elle tutulur bir sorun değildir . ancak yaşlılık döneminde kişinin toplumsal geri çekilmesine neden olarak sağlıklı yaşlanma kavramını olumsuz yönde etkileyen bir semptomdur . ülkemizde yaşlılık döneminde odyolojik uygulamaları yapabilecek geriyatrik odyolog ve odyolojik rehabilitasyon uygulayacak eğitim odyoloğu sayısının yetersiz olması da yaşlıların bu tür programlardan yoksun kalmasının önemli nedenleri arasındadır . erişkinlik döneminde yüksek sesle müzik dinlemek gibi alışkanlıkların zaman içinde giderek artan işitme kaybına yol açabileceği konusunda ön bilinçlendirme çalışmaları başlatılmalıdır . aile hekimleri yaşlı bireylerdeki işitme kaybına yaklaşımda işitme kaybını basit tarama araçları ile değerlendirip gereksinimi olanları kulak burun boğaz odyoloji kliniklerine yönlendirerek hastanın sağlıkla ilgili yaşam kalitesinin artırılmasında önemli rol oynamalıdırlar .
664
184
Mardin Kireçtaşının Yapı Malzemesi Olarak Kullanımına Yönelik Analizlerinin Yapılması: Kasımiye Medresesi Örneği
bu çalışmada bir yapı taşı olarak kullanılan mardin kireçtaşının özelliklerinin araştırılmasına yer verilmiştir . bilindiği üzere mardin yöresinden çıkarılan kireç taşları hakkında kapsamlı bir deneysel verilere dayanan çalışma yoktur . bu nedenle mardin kireçtaşının özellikleri hem literatür taraması ile hem deneysel analizlerle oluşturulmuştur . çalışmada doğal taşlardan olan kireçtaşı hakkında genel bilgi verildikten sonra mardin kireçtaşının özellikleri araştırılmıştır . bu aşamadan sonra mardin tarihi yapılarından kasımiye medresesi hakkında bilgilendirme yapılmış ve bu yapılardan alınmış taş numunelerinin de fiziksel kimyasal ve mekanik özellik deneyleri yapılmıştır . çalışmanın sonunda deneysel analizler ışığında kasımiye medresesi nden elde edilen taş örneklerinin birbiri ile karşılaştırması yapılmış ve bazı sonuçlar verilmiştir .
yer kabuğundan çıkarılarak kullanılan endüstriyel hammaddeler içinde taşların önemli bir yeri vardır . herhangi bir bölgede kullanılacak taş malzemesinin özellikleri o taşın seçimini sağlamaktadır . yöresel bir taş olup tarih boyunca kullanımı süregelmiş mardin kireçtaşının zamanla özelliklerinin değişimi ve dayanımı deneysel metotlar ve standartlar yardımı ile analiz edilmiştir . bünyelerinde dan fazla kalsiyum karbonat az miktarda da magnezyum karbonat bulunur ve bileşiminde yer alan magnezyum karbonat miktarı arttıkça artışa bağlı olarak sırası ile dolomitik kireçtaşı kireçli dolomit ve dolomit adını alırlar . mineralojide adları geçen ve bileşimleri caco olan kalsit ve aragonitin şekilsiz türlerine kalker denir . hidroklorik asitte köpürerek çözünür ve karbondioksit çıkarır . günümüzde tüm halk kalenin güneyinde yer alan eğimli arazide yaşamaktadır . bu durum anıtsal yapılarda daha farklı ve etkili bir durum meydana getirmektedir . ayaklar ve sütunlar kolon gibi bunlar arasındaki bağlantıyı oluşturan kemerler de kiriş gibi çalışarak ve tonoz çeşitlerinden oluşan döşemenin yükünü alarak bir sistem oluşturmuşlardır . ancak aynı birimin tavanı modüllere tekabül edecek gibi ayrı ayrı manastır tonozu yapıldığında başka bir deyişle iki kare tavan ortaya çıktığında modülasyon tanınabilir olmaktadır . ancak yapıma giren ile bezeme olarak kullanılan taşlar renk ve doku olarak birbirlerinden farklıdır . bu kapıdan üzeri kubbe ile örtülü bir girişten beşik tonozlu koridora geçilmektedir . ayrıca avlunun kuzeyinde içerisinde havuz bulunan bir ana eyvan vardır . yapının güney cephesi batıda büyük kubbenin altındaki cami kısmının pencere ve üstü dilimlenmiş yarım kubbe ile örtülü duvar payandası ile onun hemen yanında yer alan anıtsal portal nişi doğuya doğru da iki dilimli kubbeli türbe mekanı arasında dışa açılan avlu revaklarının sivri kemerleri ile bütünlük arz etmektedir . cephede en önemli bölümlerden olan portal sultan isa medresesinin portalini tekrarlamaktadır . buna ek olarak k numunelerinin tüm su emme değerleri yüksektir normal taş değerlerinden daha yüksek görünmektedir . bu işlem bitiminde aynı numuneler sudan çıkarılmış ve laboratuvar ortam şartlarına maruz bırakılarak aynı sürelerde kuruma hızına bağlı olarak ağırlık düşüşleri yüzde olarak belirlenmiştir . bu deneyin yapımında k numunelerinin renklerinin farklı olduğu gözlemlenmiştir . böylece numunelerin çap ve kalınlık değerleri bulunmuştur . bu deney oc sıcaklıkta ve bağıl nemde sabitlenen desikatör ortamında yapılmış numunelerin ağırlık değişimleri her gün aynı saatte ve haneli hassas terazi yardımıyla ölçülmüştür . bu durum medrese taşının kil içeriğinin normal bir taşa göre daha fazla olduğunu göstermektedir . k k k k k k ortalama mekanik özellik tayini için tek eksenli yük altında eğilmede çekme deneyi basınç dayanımı deneyi dinamik elastisite modülü tayini deneyi vb . bu deneyde ts en doğal taşlar deney metotları dinamik elastisite modülünün tayini standardından yararlanılmıştır . ince kesit deney sonuçlarına göre kasımiye medresesi nden alınan taş örneği bileşim itibariyle karbonat matrikslerinden oluşmaktadır . kalsit kristallerinden oluşmuş olan numune opak mineral saçınımları göstermektedir .
497
104
HEMOGLOBİN VARYANTLARININ ÖLÇÜMÜNDE INTERLAB-G26 ELEKTROFOREZİ VE PRİMUS ULTRA2 HPLC YÖNTEMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
herediter hemoglobinopatiler genetik olarak sık görülen hastalıklar olup dünyada ve türkiye de önemli bir sağlık sorunudur . hemoglobin varyantlarının tespitinde tarama amaçlı olarak hemoglobin elektroforezi ile yüksek basınçlı sıvı kromatografisi sistemleri kullanılır . bu çalışmada hba hba ve hbs varyantlarının ölçümünde hplc ile hemoglobin elektroforez yöntemleri arasındaki uyumun karşılaştırılması amaçlanmıştır . hemoglobinopati taraması istenen hasta çalışmaya dahil edildi . edta lı tüplere ml hacimde alınan örnekler soğuk zincirde laboratuvara transfer edildi . tüm örneklerin hb a hb a ve hb s düzeyleri kromotografik yöntem ile çalışan primus ultra ıı hplc cihazı ve elektroforez yöntemi ile çalışan ınterlab g elektroforez cihazları ile ölçüldü . hematolojik parametreler mindray bc tam kan cihazı ile ölçüldü . her iki yöntemi karşılaştırmak için korelasyon analizi passing bablok regresyon analizi ve bland altman uyum grafiği kullanıldı . her iki cihaz için hb a hb s ve hb a parametrelerine ait değerler arasında pozitif korelasyon mevcuttu . passing bablok regresyon analizinde hb a ve hb s parametreleri için yöntemler birbiri ile uyumlu idi . p b regresyon denklemine göre lineariteden sapma yoktu . hb a parametresinde ise lineariteden sapma mevcut olup yöntemler arasında uyumsuzluk tespit edildi . bland altman grafiğinde hb s parametresi için her iki yöntem arasında uyumluluk mevcut iken hb a ve hb a parametreleri açısından iki yöntem arasında uyumsuzluk tespit edildi . beta talasemi taşıyıcıları ve orak hücre bozukluğu olan hastalarda elektroforez yöntemi hb a nin tespitinde daha düşük sonuçlar vermiş ve hplc yöntemi ile uyumsuzluk göstermiştir .
dünya nüfusunun yaklaşık . ini etkileyen herediter hemoglobinopatiler genetik olarak sık görülen hastalıklar olup ülkemizde başta çukurova bölgesi olmak üzere en çok hatay ilinde görülmektedir . hemoglobinin globin zincirindeki aminoasit dizisindeki değişiklikler ise hemoglobinopati olarak isimlendirilir ve en yaygın olarak görülen hemoglobin varyantı globin zincirinde . klinik bulgu veya aile hikayesi yanında düşük ortalama eritrosit hacmi ve ortalama hemoglobin değerlerine sahip hipokrom mikrositer anemisi olan kişilerde tarama amaçlı testler yapılır . ancak hplc yöntemi ile çalışılan çeşitli hasta sonuçları için özel eğitim gerekmektedir . her örneğin hb a hb a ve hb s düzeyleri hplc ve hb elektroforez yöntemleri kullanılarak ölçüldü . çalışma öncesinde mustafa kemal üniversitesi insan etik kurul unda etik onayı alınmıştır . alkali ph ta negatif yüklenen hemoglobin moleküllerinin elektriksel alanın etkisi ile anoda doğru farklı hızlarda göç etmesi prensibine dayalıdır . altta kalan eritrosit pelletten mikro pipet yardımı ile μl alındı ve μl ye saf su ile tamamlanarak hücrelerin hemoliz olması sağlandı . primus ultra ıı cihazı katyon değiştirici kolon tekniğinin kullanıldığı hplc yöntemi ile çalışır . hareketli faz kolon içine yüksek basınç ile pompalanmaktadır . adsorbe olan hemoglobinlerin elüsyonu için bis tris aminometan ve farklı ph değerlerindeki mmol potasyum siyanür içeren iki mobil faz kullanıldı . hb a hb a ve hb s parametreler için önce korelasyon analizi yapıldı . her iki yöntemi karşılaştırmak için passing bablok regresyon analizi kullanıldı . denklemin doğrusal olması için anlamlılık p . ile ifade edildi . p değeri . olması doğrusallıktan anlamlı sapma olarak kabul edildi . taraması yapılan bireylerin si sağlıklı tanesi demir eksikliği anemisi tanesi orak hücre hastası tanesi orak hücre taşıyıcı ve tanesi de beta talesemi taşıyıcısı idi . buna göre hb a ve hb s parametrelerinde p b regresyon denklemine göre lineariteden sapma yoktu . özellikle hb s için p b regresyon denklemine göre hem oran i kapsamaktadır hem de kesim ı kapsamaktadır . bland altman grafiği ortalamalar ile farklar arasındaki ilişkiyi görselleştirerek sistematik farklılık tespiti ve dış değerlerin görsel açıdan tanımlanması için kullanışlıdır . hba parametrelerinde ise her iki parametreye ait ortalamalar güven aralığı içerisinde sıfırı içermediğinden her iki yöntem arasında uyumsuzluk söz konusudur . bu uyumsuzluk regresyon analizinde görülen sonuçla benzer olup elekroforez yöntemi ile ölçülen hba değerlerinin beta talasemi taşıyıcıları orak hücre taşıyıcı ve hastalarında daha düşük ölçülmesinden kaynaklanmaktadır . bu durumun hbs eklenme ürünlerinden kaynaklanabileceği ileri sürülmüştür . bizim çalışmamızda demir eksikliği tanısı olan tüm hastalarda her iki yöntem de birbiri ile uyumlu idi . çalışmamızın bir kısıtlılığı çalışmamıza dahil edilen hastaların klinik tanılarına göre seçilmiş olup ayrıca genetik doğrulamanın yapılmamış olmasıdır . bu çalışma mustafa kemal üniversitesi bilimsel araştırmalar fonu tarafından desteklenmiştir .
444
238
Öğretmen denetiminde yansıtıcı denetim modeli
endüstri . ile başlayan ve bilişim teknolojisi ile birlikte sınıf ve öğrenme ortamlarına taşınan yeni öğrenme ortamları dijital sınıflar ve görsel unsurların egemen olacağı ortamlarda öğretmen ve denetmen yeterlik ve standartlarını yeniden oluşturmak gerekmektedir . bu gelişme ve yansımaların hayat bulacağı değişimler eğitim . bünyesinde oluşturulan yeni öğrenme hedeflerinin ölçülüp değerlendirilmesi yılında schon tarafından kavramsallaştırılan yansıtıcı öğrenme ve öğretmenlik ile birlikte yansıtıcı denetim kavramını da gündeme getirmiştir . türkiye deki mevcut denetim sisteminin bu beklentilere yanıt vermekten uzak kalması nedeniyle öğretmentemelli yansıtıcı denetim uygulamalarının geliştirilmesi gerekmektedir . bu çalışma eğitim . temelinde oluşturulabilecek bir yansıtıcı denetim modeli önermektedir . bu model temelini ve kavramsal çerçevesini schon tarafından yansıtıcı düşünme ilkeleri ile yılında yansıtıcı koçluk olarak geliştirmiş olduğumuz bir model ile gerçekleştirdiğimiz y nsıtıcı koçluğun öğretmen adaylarının öğretmenlik becerilerinin geliştirilmesine etkisi adlı araştırma sonuçlarından almaktadır . bu normatif model ile birlikte yeterli sayıda olmayan denetmenler denetmenlerin iş yükleri ve eğitim ortamlarında gerçekleşen bu baş döndürücü girişimcilik ve liderlik gerektiren yeni yeterlik alanları göz önüne alındığında öğretmen odaklı yansıtıcı özdeğerlendirmenin ön planda olduğu bir denetim ve değerlendirme sisteminin ortaya çıkması hedeflenmektedir . öğretmenler bu model ile birlikte kendi gerçek öğretme ortamlarını nasıl değerlendirecekleri konusunda ön planda tutulacaklardır . bu çalışma ile birlikte öğretmenlerin hem öğrenme hem de öğretme ortamlarına yansıtıcı ve eleştirel bir göz ile bakmaları sağlanarak eylem araştırması temelinde öğretmenlerin özdeğerlendirme portfolyoları oluşturması mikro öğretmenlik uygulamalarının kaydedilmesi değerlendirme formlarının hazırlanması bağlamında önemli kazanımlar elde etmelerine katkı sağlanması hedeflenmektedir .
kelime olarak yansıtmanın sözlük anlamı bireyin düşüncelerini herhangi bir konu üzerinde yoğunlaştırması olayı farkında olarak dikkatli bir biçimde ele almasıdır . tarihsel süreç içerisinde değerlendirildiğinde yansıtma kavramını ilk olarak dewey in ortaya koyduğu bilinmektedir . bu bağlamda anlamlı öğrenmenin hayata geçirilmesinde ise öğretmenlerin yansıtıcı düşünme becerilerine sahip olması gerekliliği ile birlikte yapılandırmacı öğrenme yaklaşımını benimsemiş olmaları gerekmektedir . bu bağlamda farklı araştırmacılar yansıtmaya anlamlar atfetmişlerdir eylem için ve eylemde yansıtma üst bilişsel düşünme eleştirel yansıtma yansıtıcı düşünme farkındalık yansıtıcı düşünce kavramını geliştirme sürecinde shön sırasıyla önce eylem ile ilgili yansıtma eylem esnasında yansıtma ve son olarak da eylem için yansıtma kavramlarına odaklanmıştır . ilk olarak ortaya koyduğu bilinmektedir şekilde aktarmıştır . öğretmenlerin kendi öğretmenlik deneyimlerinin geliştirilmesini hedefleyen yansıtıcı denetim hem yılında öğretmenlerin mesleki gelişimindeki esas unsurları temsil eden yansıtıcı uygulamalar için john dewey in geliştirmiş olduğu yansıtıcı eylemleri hem de costa ve garmston tarafından yılında geliştirilen bilişsel koçluk uygulamaları ile eylem sırasına göre ile ilgili yansıtma eylem esnasında yansıtma ve eylem için yansıtma benzer özellikler taşımaktadır . çünkü cruickshank ve applegate de aynı şekilde bu deneyimlerin aday öğretmenlere yansıtıcı denetim temelinde sağlanacak daha fazla staj olanakları ile kazandırılabileceğini savunmaktadırlar . bu bağlamda yansıtıcı denetimin özünde öğretmen öz değerlendirmesi ve kişisel gelişimi sağlayarak o alandaki gelişmeleri izlemesi bulunmaktadır . kastedilen yansıtıcı denetimin temel amacı ise öğretmenlerin öz değerlendirme yapabilmesini sağlayarak onların hem sınıf içi hem de sınıf dışı etkinliklerini eleştirel bir yöntemle değerlendirebilmelerine ve sürekli olarak öğrenici rolüyle kendilerini geliştirebilmelerine olanak sağlayarak onların öz denetim becerilerini geliştirmektir . öğretmenlerin denetimsel yaklaşımlara ilişkin tercihlerinde öğretimin denetimine yönelik algıları ve klinik denetim akran koçluğu yansıtıcı ve bilişsel koçluk ile birlikte öğretim portfolyoları ön plana çıkmaktadır . böylelikle veri toplama konusunda yeterli bir kaynak oluşturulacaktır . öğretmen bir meslektaşından sınıfta kendisini belirlenen alan ve ortak bir mutabakatla belirlenen beceriler üzerinden gözlem yapmasını ister . bu değerlendirme bazen not alma bazen de üzerinde uzlaşılan ve daha çok öğretmenin kendisini zayıf hissettiği bir alan için kullanılacak bir değerlendirme formu ile gerçekleştirilen bir veri toplama yöntemi kullanılarak yapılır . gözlem sonrası yapılacak tartışmalar öğretmenin gerek farkındalığını gerekse yansıtıcı analiz becerilerini geliştirir . öğretmenler öğrencilerine ders ile ilgili görüş ve önerilerini sorarlar . öğretmenlik mesleğinin karmaşıklığı öğretmenlerin kendi mesleksel gelişimlerini sorgulamalarını zorunlu hale getirmiştir . öğrenciler ile beraber öğretmenlerin tuttukları bu günlüklerin yorumlanması gerekmektedir . öğretmenler de kendilerinin sergilediği öğretmenlik davranışlarıyla ilgili yaşadıkları deneyimleri anlatan günlükler tutabilirler ve bu günlüklerini ya kendileri ya da öğretmen veya mentörler ile değerlendirerek yine öğretmenlik becerilerine ilişkin sergiledikleri davranışlara yönelik geri bildirimler elde edebilirler . yansıma döngüsel ve sarmal bir süreç olarak devam eden bir öğrenme etkinliğidir ve deneyimlerin sorgulanması ile öğretmen kimliğinin de yeniden şekillenmesinde ve öğretmenlerin öz yeterliklerini geliştirmede önemli bir enstrüman özelliği taşımaktadır . tespit ettiğim bu öğrenci davranışının perde arkasında ne olabilir ve neden sürekli sergilenmektedir öğrencilerimin öğrenmelerini nasıl gerçekleştirdiğine yönelik benim düşüncelerim nelerdir bu performans uygulamaları öncelikle öz değerlendirme formları kullanılarak tartışılır . ürün göker yılında çanakkale onsekiz mart üniversitesi eğitim fakültesi nde gerçekleştirdiği ve ingilizce öğretmen adaylarının öz yeterlik ve öğretimsel becerilerinin geliştirilmesinde yansıtıcı koçluğun etkisini araştırdığı doktora çalışmasında elde ettiği sonuçlara göre yansıtıcı koçluğun ingilizce öğretmenleri ve müfredat tasarımcıları için öğretimsel becerileri ve öz yeterlik ile ilgili öneriler geliştirmede nasıl bir araç olabileceği konusunda önemli katkılarının olduğu sonucuna ulaşmıştır . diğer taraftan öğrenme ve öğretmen ortamlarında kişilerin farklılık gösteren tutum davranış inanç ve kullandıkları öğrenme ve öğretme yöntemlerini belirlemek amacıyla belirli araştırmalar yapılması gerekmektedir . bu yöntemin her yerde ve ortamda uygulanması zor olmakla birlikte tarafsız bir şekilde yansıtmanın yapılabileceği bir yöntem olması nedeniyle önem taşımaktadır .
579
231
LOJİSTİK REGRESYON YÖNTEMİ İLE DOĞUM AĞILIĞINA ETKİ EDEN FAKTÖRLERİN BELİRLENMESİ
düşük doğum ağırlığına neden olan risk faktörlerinin belirlenmesi doğum sırası ve sonrasında alınacak tedbirlere yön vermesi ve bebeğin sağlıklı gelişimi açısından önem arz etmektedir . bu çalışmada doğum ağırlığına etki edebileceği düşünülen yaş son adet dönemi vücut ağırlığı annenin sigara içime durumu annenin daha önce doğum yapıp yapmadığı toplam gebelik sayısı akrabalık durumu cinsiyet hemoglobin düzeyi ve hipertansiyon değişkenleri dikkate alınmıştır . lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre doğum ağırlığı üzerinde yaş son adet dönemi vücut ağırlığı annenin sigara içime durumu toplam gebelik sayısı cinsiyet ve hipertansiyon değişkenlerinin etkili olduğu bulunmuştur . annenin daha önce doğum yapıp yapmadığı akrabalık durumu ve hemoglobin düzeyi değişkenlerinin önemsiz olduğu belirlenmiştir . aynı zamanda yaş ve sigara içme durumunun son adet dönemi vücut ağırlığı ile interaksiyon durumunun da önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır .
diğer memelilerde olduğu gibi insanlarda da doğum ağırlığı ile bebeğin yaşama gücü hastalıklara karşı dayanıklılığı ve ileri dönemlerdeki fiziksel gelişimi arasında büyük bir ilişki vardır . bunlardan bazıları kontrol altına alınabilir faktörlerdir etkileri incelenmiştir . analiz için kullanılan veri seti kahramanmaraş ilindeki özel bir klinikten temin edilmiş olup adet hasta kayıt formu incelenmiştir . bu veri setinde bağımlı değişken olarak doğum ağırlığı bağımsız değişken olarak da doğum ağırlığına etki edebileceği düşünülen yaş son adet dönemi vücut ağırlığı annenin sigara içime durumu annenin daha önce doğum yapıp yapmadığı annenin toplam gebelik sayısı çiftinin olabilirlik fonksiyonuna katkısı iyi iyi i i p y x p x p x eşitliği ile ifade edilebilir . buna göre olabilirlik fonksiyonu iyi in iyi l y x p x p x olarak yazılabilir . parantez içindeki ifade olabilirlik oranını göstermektedir d şeklinde ifade edilir . kesikli x bağımsız değişkeninin sınıf sayısı r ile gösterilsin . odds oranı x için hesaplanan odds değerinin x için hesaplanan odds değerine oranı şeklindedir . model uyum iyiliğinin belirlenmesinde hosmer lemeshow un c ˆ test istatistiği kullanılmıştır ve şeklinde hesaplanabilir . cˆ test istatistiği t serbestlik dereceli dağılışı göstermektedir . tablo de görüldüğü gibi hb ve ak değişkenleri istatistiki olarak önemsiz bulunduğu için çok değişkenli modele dahil edilmemiştir . kesikli bir değişken olan gebelik sayısının ikiden fazla düzeyinin olması nedeni ile desen değişkeni kullanılarak tek değişkenli modele alınmıştır . bu durumda d değişkeninin modele katkısını test etmek amacıyla d değişkenini içeren ve içermeyen modeller olabilirlik oran test istatistiği ile karşılaştırılmış ve modele herhangi bir katkısı olmadığı sonucuna varılmıştır . dolayısı ile yas değişkeninin modele sürekli sada değişkeninin ise kesikli değişken olarak alınmasına karar verilmiştir . burada sıg yas dsada c ht ve dgs şeklindedir . bu duruma göre annenin gebelik sayısı önemli bir risk faktörü olarak görülmezken bebeğin cinsiyeti ve yüksek tansiyon durumu önemli bir risk faktörü olarak görülmektedir .
513
125
Dactylorhiza romana (sebast.) soo. salep orkidelerinde dört yıllık gelişim sürecinin tanımlanması
yumrulu orkideler salep orkidesi olarak bilinir ve yüzyıllardır doğadan toplanıp tıbbi bitki olarak kullanılmaktadır . vejetatif ya da generatif olarak üretim olanakları kısıtlı olduğu için nesli tehlike altında olan türlerdir . in vitro çalışmalar ile tohum çimlenmesi başarılmış ancak çimlenen bireylerin yıllar itibariyle gelişim durumu ile ilgili hiçbir kaynağa rastlanmamıştır . bu çalışmada dactylorhiza romana türünün doğada çimlenen tohumlarından gelişen filizler materyal olarak kullanılmıştır . toplanan minik salep filizlerinin dört yıl süre ile gelişimleri izlenmiş ve her vejetasyon yılı sonunda bazı morfolojik özellikleri belirlenmiştir . tohumun çimlenmesi ile gelişmeye başlayan bitkilerde ilk yıl bir adet yaprak ve ortalama . gramlık yumru oluşmuştur . bu yumruların dikilmesi ile ikinci yıl bitkiler yaprak ve . gram yumru üretmiştir . üçüncü yılda ilk kez çiçek oluştuğu görülmüştür . çiçek üretme olgunluğu gösterinceye kadar geçen süreye yetişkinlik süresi adı verilmiş ve dactylorhiza romana türünde yetişkinlik süresinin yıl olduğu ortaya konulmuştur . ancak bitkiler dördüncü yılda yeterli büyüklüğe ulaşmış ve ortalama . gramlık yumru üretebilmiştir .
orchidaceae familyası . civarında tür ile yeryüzünde en geniş çeşitliliğe sahip ikinci familyadır . yeni bulunan ve melez türler ile bu sayı daha da artmaktadır . familya içinde terrestrial orkide olarak adlandırılan ve toprak altında yumru üreten türler salep orkidesi olarak bilinmektedir . günümüzde ise çoğunlukla maraş tipi dondurma yapımında ve sıcak içecek olarak tüketilmektedir sezik hossain gorbani ve ark . orkideceae familyası içinde dactylorhiza cinsinin farklı bir yeri vardır . diğer tüm salep orkideleri oval şekilli yumru üretirken dactylorhiza cinsi parmak şekilli yumrular üretmektedir . diğer türlerden bir diğer farkı ise yüksek glukomannan içeriğine sahip olmasıdır . bitkiler alemindeki bilinen en küçük tohumlar arasında yer almaktadır . tohum uzunluğu . . mm genişliği . . mm ve ağırlığı . mg kadardır . kısacası ilkel embriyolu ve besi dokusu olmayan tohumlardır arditti baskın ve baskın çığ ve ark . yetişkin bir salep orkidesi en az adet tohum kapsülü ve bu kapsüller içinde onbinlerce tohum üretebilmektedir . çimlenebilen tohumların ise gelişimleri çok yavaştır ve uzun yıllar sürmektedir . biyolojik özellikleri diğer bitkilerden oldukça farklı olan salep bitkisinin doğal koşullarda embriyolarının çimlenip bitkicik oluşturma süresi türler arasında farklılık göstermektedir . tohumun çimlenmesinden çiçeklenme büyüklüğüne ulaşılıncaya kadar geçen sürece yetişkinlik süreci diyebiliriz . bu sürenin kaç yıl süreceği türlerin genetik özelliklerine bağlı olarak değişmektedir . çünkü tohumların doku kültürü ortamında çimlendirilmesi ve devamında oluşan protokormlardan bitki geliştirilmesi dünya genelinde başarılmış ancak elde edilen fidelerin gelişim süreçleri takip edilmemiştir . doku kültürü ile in vitro çalışmalar çoğunlukla tür bazında çimlendirme çalışmaları ile kısıtlı kalmaktadır . şubat tarihinde yapılan saha gezisinde türün yayılış gösterdiği bölgede yetişkin bireylerin çevrelerinde tohumdan geliştiği anlaşılan yeni filizler gözlenmiştir . şekil de görülen filizlerden adet filiz yetişkin bireylerden ayrılarak kendi toprağı ile birlikte saksılara nakledilmiştir . bu minik yumru bir sonraki vejetasyon yılında kendisinden daha büyük yeni bir yumru üreterek yetişme sezonunu tamamlamaktadır . şekil incelendiğinde çimlenmiş ve sürgün çıkışı gerçekleşmiş olan ve yaprak oluşturan bireylerde kök sistemi olmadığı görülmektedir . diğer orkide türlerinde olduğu gibi dactylorhiza romana salep orkidesinin tohumları çimlendikten sonra gelişim süreçleri uzun yıllar devam etmektedir . bilgi eksikliğinin giderilmesi amacıyla yürütülen bu çalışmada doğal ortamlarında çimlenmiş olan bireyler kullanılmıştır . üçüncü vejetasyon yılında çiçeklenen bitkiler ortalama . cm boya ulaşmış ve . gramlık taze yumru üretmişlerdir . dactylorhiza romana türünün gelişiminin takip edildiği bu çalışmada bitkilerin yeterli büyüklüğe yılda ulaştıkları anlaşılmaktadır .
375
152
Çocuklarda Salbutamol Zehirlenmesine Yaklaşım: Olgu Sunumu
kısa etkili inhale beta mimetik bir ilaç olan salbutamol bronkospazm ve solunum sıkıntısı durumlarında çok sık kullanılmaktadır ama ülkemizde intihar amaçlı alımı nadir görülen bir durumdur . salbutamole bağlı komplikasyonlar iyi bilinmektedir ve terapotik dozlarda da ortaya çıkabilir . ilaca bağlı toksikasyon geliştiğinde hiperaktivite tremor konvülziyon hiperglisemi hipokalemi hipomagnezemi laktik asidoz hipotansiyon hipertansiyon konjestif kalp yetmezliği miyokard iskemisi atriyal ve ventriküler ektopik atımlar atriyal aritmiler qt uzaması ve ventriküler taşikardi gibi aritmiler ile ani kardiyak ölüm ortaya çıkabilir . bu makalede intihar amaçlı olarak salbutamolün tablet formundan mgr kullanan yaşındaki bir hasta sunuldu ve literatür bilgileri eşliğinde çocuklarda salbutamol zehirlenmesine yaklaşım tartışıldı .
kısa etkili beta adrenerjik agonist bir ilaç olan salbutamol etkisini adrenerjik reseptörleri uyararak gösteren selektif bir bronkodilatatördür . benzen halkasının pozisyonundakikarbon atomunda bulunan hidroksil grubunun yerine hidroksimetil grubu getirilirse salbutamol oluşur . adenilat siklaz aktivasyonu sonucunda sitoplazmada bulunan atp camp ye dönüştürülerek bronş düz kasında gevşeme olur . ayrıca bronş mukozasındaki mast hücrelerinden ve astım patogenezinde önemli rolü bulunan eozinofillerden mediyatör salınmasını engeller . yan etkileri diğer beta agonist ilaçların yan etkilerine benzer . bu ilaca bağlı intoksikasyolarda metabolik yan etkilerin dışında iskelet kaslarında santral sinir sisteminde ve kardiyovasküler sistemde birçok yan etki görülebilir . salbutamol tabletlerin mgr lık formundan intihar amaçlı olarak adet içen ve dakika sonra kollarda bacaklarda uyuşma ve çarpıntı şikayeti başlayan yaşındaki kız hasta çocuk acil servise başvurdu . herhangi bir şikayeti olmayan hastanın düzenli kullandığı bir astım ilacı yoktu . kardiyovasküler sistem muayenesinde her odakta şiddetinde sistolik üfürüm duyulan hastada kalp yetmezliği bulgusu yoktu . diğer sistem muayeneleri doğal olan hastanın elektrokardiyografik incelemesinde atım dakika hızında sinüs taşikardisi görüldü t dalga voltajının düşük olduğ ve u dalgası bulunduğu izlendi av blok veya disritmi yoktu . monitorize edilen potasyumlu mayi ile hidrasyona başlanan mide lavajı yapılan ve aktif kömür verilen hastanın takibinde sinüs taşikardisinin gerilediği ekg incelemesinin serum potasyum ve glikoz düzeylerinin normal olduğu görüldü . salbutamol bronşiolit ve astım tedavisinde en sık kullanılan ilaçların başında gelmektedir . bu ilacın yüksek dozlarda alımı beta adrenerjik reseptörlerin direkt uyarılmasıyla birçok yan etkiye neden olabilir . hayatı tehdit edebilecek düzeyde olan yan etkiler kardiyovasküler sistemde görülür . bu ilaca bağlı zehirlenmelerde kardiyak arrest veya ani kardiyak ölüm olguları bulunmaktadır . ventriküler taşikardi ve fibrilasyon gibi ventriküler aritmilerin görüldüğü hastalarda genellikle serum potasyum düzeyi düşüktür ve bu aritmilerin gelişimine hipokaleminin de katkısı olduğu bilinmektedir . bronkokonstrüksiyonu olan ve beta mimetik ilaç verilen hastalarda var olan hipoksi de bu ilaçların aritmojenik etkisini potansiyalize eder . çarpıntı şikayetiyle gelen hastamızda sinüs taşikardisi tespit edildi . elektrokardiyografik değerlendirmede düzeltilmiş qt süresinin msn olarak normal olduğu t dalga amplitüdünde azalmanın ve u dalgalarının serum potasyum düzeyindeki düşüklük sonucu oluştuğu düşünüldü . diğer beta adrenerjik agonistler gibi salbutamol de inhaler olarak kullanıldığında diğer sistemlere olan yan etkileri belirgin derecede azaltılmış olur . ilacın oral olarak kullanılmasından sonra özellikle tremor ve çarpıntı şikayetleri ön plandadır . bir yıl önce astım tedavisi için salbutamol tablet verildiği hastanın bir süre kullandıktan sonra ilacı bıraktığı öğrenildi . intravenöz hidrasyon potasyum magnezyum ve glikoz anormalliklerinin tedavisi hastanın qt süresi ve aritmiler açısından monitörize edilmesi gerekmektedir . özellikle potasyum düzeyi düşük olan hastalara agresif bir şekilde müdahale edilmelidir . sonuç olarak çocuklarda astım ve bronşiolit hastalıklarında sık kullanılan beta adrenerjik ilaçlara bağlı toksisite geliştiğinde önemli ve mortal olabilen kardiyovasküler ve metabolik etkiler ortaya çıkabilmektedir .
444
102
HALE BİÇİMİNİN KAYNAĞI VE ERKEN DÖNEM HIRİSTİYAN RESİM SANATINDA KULLANIMI
insanoğlu hayatını sürdürmüş olduğu çevrenin coğrafi ve iklimsel özelliklerinin de etkisiyle yaşamı boyunca kendine bir kültürel çevre yaratmış ve bu kültürel çevrenin belirlemiş olduğu koşullar dahilinde yaşamına ve sanatına yön vermiştir . yaratmış olduğu bu kültürel çevre bir taraftan yaşamının temel niteliklerini belirlerken diğer taraftan da kendisi o kültürel çevrenin biçimlenmesini sağlamıştır . farklı coğrafi ve iklimsel özelliklere sahip bölgeler kültürel anlamda benzerlik gösteren değerlere sahip olmuş bu değerler de o coğrafyada yaşayan toplulukların sanatında bir şekilde yer edinmiş bir bölgedeki herhangi bir kültürel değer benzer özellikler göstererek başka bir bölgede yeniden hayat bulmuştur . bu durum ortak mitolojik unsurların da farklı bölgelerde tekrarlanması olarak tezahür etmiştir . işte bu ortak değerler sanat alanında da sıkça görülen bir durum arz etmektedir . bu çalışmada ortak mitolojik değerlerin farklı bölgelerde yaşanan tekrarına yönelik yaklaşımlarda bulunulmuş ve bu durumun erken dönem hıristiyan resim sanatı nda sıkça kullanılan hale biçiminin kaynağı bakımından irdelenmesi yapılmıştır . aynı zamanda benzer özellikler gösteren farklı bölgelere ait mitolojik unsurların bu biçimin oluşmasına katkısının olup olmadığı ortaya konulmaya çalışılmıştır . elde edilen veriler ışığında sanatsal anlamda farklı dönem ve topluluklar tarafından tekrarlanan hale motifinin benzerlik gösterdiği ve bunun da kültürel ve sanatsal etkileşim bağlamında önem taşıdığı düşünülmektedir .
insanoğlu paleolitik dönemden günümüze kadar yaşamını devam ettirebilmek için temel ihtiyaçlarını sağlayarak fiziksel devamlılığını sağlayabilmenin yanında kollektif bilincin bir neticesi olarak da madde üstü bir değerler sistemi oluşturmaya gerek duymuştur . işte kültürel çevre ve buna bağlı olarak da ortaya konulan kültür kişinin yaşamında önemli bir yere sahip olmuştur . ortaya konulan kültürel yapı bir taraftan yöresel özelliklerin yansıması olarak bir çeşitlilik gösterirken diğer taraftan da kollektif bilincin yansıdığı bir alan olmuştur . ön rönesans hareketin önemli örnekleri direk bu yaklaşımla ilintilidir . bir önceki topluma ait kültürel ya da inançsal yapılar daha sonra gelenler tarafından birebir ya da küçük değişikliklerle devamlılık göstermiştir . pagan dinlere ait bazı inançsal değerlerin bir şekilde yeni inanç ve ona bağlı kültürel sistem içerisinde eritildiği görülmektedir . özellikle anıtsal nitelik taşıyan birçok dinsel mimariye ait parçaların altında daha önceki inanç sistemlerine ait yapılara ait kalıntıların ortaya çıkarılmış olması yeni inançsal sistemin maddi olmayan unsurlarının yanında maddi unsurlarla da desteklendiğini göstermektedir . aynı şekilde dünyada ortak bir ritüel haline gelen noel ağacı da aynı şekilde benzer kaynaklardan beslenip dünyanın birçok yerine yayılan bir mittir . noel ve çam ağacının anadolu daki antik döneme ait yaşanmışlıklarla ve kültürler arası etkileşimle bağlantılı olduğunu ortaya koyan diğer kaynakta ise anadolu daki ana tanrıça kibele ve attis mitosunun bu ritüelin şekillenmesinde önemli yeri olduğu bu durumun da benzer inançsal yaklaşımların farklı coğrafyalarda hüküm süren topluluklar üzerindeki tesiri olarak görüldüğü ve kültürel çeşitliliğin ve bu çeşitliliğin birleştirici unsurlarının etkisinin bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir . inanca göre kendini çam ağacının altında öldürdüğü için bu kültte çam ağacı kutsal kabul edilmekteydi . erken hıristiyanlıkta daha çok yalın bir daire biçiminde imparatorların resmi portrelerinde uygulanmıştır . ayrıcı ve seçiciliği göstermek için kullanılan bu biçimin birçok farklı medeniyetin kültüründe ve sanatında bir şekilde tekrarlandığını görmek kültürel değerlerin devamlılığı bağlamında önemli bir gösterge olarak kabul edilmektedir . öncelikle biçimin daireselliğini ve daireselliğin biçimin oluşmasına katkısının iyi irdelenmesi gerekmektedir . bu biçimin yoğun bir şekilde kabul görmesinin gerekçeleri araştırıldığında birçok farklı değerlendirmelere gidilmektedir . ilkel çağlardan itibaren insanlar güneşi değerli görmüş onu ve ona benzer biçimleri sanatlarına imge olarak kullanmışlardır . işte dairesel biçim de güneş e olan bu benzerliğinden dolayı daima kıymete haiz olmuştur . batı sanatında özellikle rönesans a kadar hıristiyan azizlerin başlarında çok sık kullanılan hale nin renk ve şeklinin direk güneş le ilgili olduğu bilinmektedir . eski dönemlerden modern çağa kadar farklı dönemlerde bu ilişkilendirme varlık göstermiş olup new york taki özgürlük anıtı nın da başının etrafında bir daire ve bu daireye bağlı oklarla gösterilmesi mithra ve helios un modern versiyonlarından birisi olarak değerlendirilmiştir . gerek batı sanatında gerekse doğu sanatında kullanılan bir biçim olarak hale ııı . roma sanatındaki mitolojik betimlemelerdekine benzer bir şekilde erken hıristiyan sanatında kullanılan halenin farklı renklerle ele alınması anlam dışında plastik değerlerde yaşanan küçük değişiklikler olarak görülmektedir . bu biçim gerek resim sanatının türlerinde gerekse mimari yapılar içerindeki tasarımlarda her ne kadar kişinin önemine binaen yer yer büyük olarak ele alınmış olsa da genel olarak kişinin omuz genişliği kadar gösterilmiştir . isa meryem havariler ve diğer aziz kişilerin başlarının etrafında genel olarak dairesel haleler kullanılmıştır . her ne kadar formun kullanımı önceki dönemlerin tekrarı gibi değerlendirilse de şartların vermiş olduğu yaklaşımların neticesi olarak bazı değişikliklere maruz kaldığını görmek mümkündür . kullanımdaki bu ufak değişiklikler başka hususlarda da kendini göstermiştir . yapılan çalışmada elde edilen bulgular da göstermiştir ki farklı toplulukların kültürel ve sanatsal yapılanmalarında benzer özelliklerin olduğu ve bu özelliklerin de bir şekilde küçük değişikliklerle tekrarlandığı ortadadır .
550
191
TÜRKİYE MUHASEBE STANDARTLARI – 11 İNŞAAT SÖZLEŞMELERİ STANDARDININ İNCELENMESİ VE YENİ TÜRK TİCARET KANUNU’NA GEÇİŞ SÜRECİNDE YILLARA YAYGIN İNŞAAT TAAHHÜT İŞLERİ UYGULAMA ÇALIŞMASI
inşaat sektörü kendisine girdi sağlayan diğer sektörlerle birlikte gayri safi milli hasıla lük katkısıyla ekonominin itici bir gücü ve sağladığı istihdam açısından da önemli bir sektördür . böylesine önemli bir sektörü düzenleyen vergi düzenlemelerimiz muhasebe uygulamalarında tamamlama yönteminin kullanılması konusunu zorunlu kılmıştır . bu nedenle de inşaat işlerindeki muhasebe uygulamaları vergisel amaçlara hizmet eder hale gelmiştir . oysa tamamlama yöntemi gelirin iş tamamlandığında doğduğunu ve karın da bu gelir tutarıyla o güne kadar biriken giderlerin karşılaştırılması suretiyle saptanarak işin bittiği yıla ait olacağını öngörmektedir . bu ise birbirinden bağımsız faaliyet dönemleri itibariyle yapılacak karşılaştırmaları anlamsız kılan bir varsayımdır . bu durum denetlenmiş mali tablolarda dahi dönemsellik ilkesine uyulmaması sonucunu doğurmaktadır . buna karşılık türkiye muhasebe standardı tarafından da önerilen tamamlanma yüzdesi yöntemi yukarıdaki yöntemin sakıncalarını giderecek bir işleve sahiptir . bu makalenin amacı nolu türkiye muhasebe standardında bahsedilen inşaat sözleşmelerinin muhasebeleştirilmesinde tamamlanma yüzdesi yöntemine açıklama ve yaklaşım getirmektir .
birçok kişi ve kesimler tarafından ekonominin lokomotifi olarak görülen inşaat sektörü kendine has özellikleri nedeniyle büyük önem taşımaktadır . bu yüzden çalışma kapsamında aşağıda yapılmış olan açıklama ve uygulamalar yabancı bir ülkede tamamen başkası adına ve hesabına inşa edilecek olan yapı ile ilgili inşaat taahhüt işleri ile sınırlı olacak ve diğer inşaat faaliyetlerini içermeyecektir . no . lu inşaat sözleşmeleri uluslararası muhasebe standardı dikkate alındığında gerek yurtiçi ve gerekse yurtdışında yapılan yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinin muhasebeleştirilmesinde tamamlanma yüzdesi yönteminin kullanılmasının daha sağlıklı sonuçlar vereceği açıktır . bu tanımın yanında değişik kriterleri dikkate alan çeşitli tanımlar da mevcuttur . tarih ve sayılı bakanlar kurulu kararı nda ancak belediyenin işini yapan müteahhit ile işçisi arasındaki hukuki ilişki hizmet akdidir . bunlardan herhangi birinin bulunmaması durumunda ortada bir eser sözleşmesi ya da istisna akdi bulunmamaktadır denilebilir . bu uygulama söz konusu işlerde yıl esası itibarıyla ticari kazanç veya zararın belirlenmesinde güçlükten kaynaklanmaktadır . müteahhit ilk yıllarda sürekli olarak harcama yapmak durumundadır ve ortada bir gider fazlası olacaktır . özellikle ihale yöntemiyle alınan taahhüt işlerinde durum daha da karışmaktadır . bu belge işin süresinin çeşitli nedenlerle uzaması halinde söz konusu uzatma sürelerini de dikkate alarak hazırlanmakta ve tıpkı işe başlama belgesi gibi resmi işlemlerde kullanılmaktadır . kısaca belirtmek gerekirse yurtdışında yapılan inşaat taahhüt işlerinin başlama ve bitiş tarihleri ilgili ülkelerdeki ticaret müşavirliklerimiz tarafından düzenlenen belgeler ile ispat edilmektedir . özetle yıllara yaygın inşaat kavramı birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat işlerini belirtmekte ve yıllara yaygın olup olmadığının belirlenmesinde yukarıda açıklanmış olan şartların oluşması gerekmektedir . ülkemizde de uygulanan ve bir anlamda gelir vergisi kanunu nun üncü maddesinin zorlaması altında uygulanan tamamlanmış sözleşme yöntemine göre sözleşme konusu işe ilişkin kar veya zarar işin bitimine kadar tespit edilmemektedir . işin başlama ve bitim tarihleri ise yukarıda anlatıldığı üzere işyeri teslim tutanağı ve geçici kabul tutanağı ile tespit edilmektedir . maddesinde sınıflandırılmış ve verginin hesaplanması işin bitimi olarak kabul edilen döneme bırakılmış olan işler için dönemsel olarak hesaplanmış vergiler de bu kapsamda indirilebilir geçici farklar olarak muhasebeleştirilmelidir . örneğin bir işletme amerika birleşik devletleri dışişleri bakanlığı na ırak ta yıllara yaygın bir inşaat taahhüt işi yapmaktadır . standardın inci maddesinde ise sözleşmede saptanan başarı standartlarına ulaşılması veya bu standartların aşılmasını sağlayacak düzeyde inşaat işlerinin yapılmış olması ve teşvik ödemesinin tutarının güvenilir biçimde saptanabilmesi durumunda teşvik ödemelerinin de sözleşme geliri kapsamına alınması öngörülmektedir . oysaki örneğimizde söz konusu gider müşteriye yüklenemeyecek bir giderdir ve inşaat taahhüt işletmesinin kusurundan kaynaklanmış ve karşılanmıştır . maliyet artı kar şeklinde yapılan sözleşmelerde ise sözleşme sonucunun güvenilir bir biçimde tahmin edilebilirliğine ilişkin kriterler sözleşmenin doğası gereği azalmaktadır . bununla beraber tahakkuk ettirilerek sözleşme geliri olarak gelir tablosunda yer almış bir tutarın tahsil edilebilirliği konusunda sonradan bir belirsizliğin ortaya çıkması durumunda tahsil edilemeyen veya geri alınabilme olasılığı ortadan kalkan bu tutara ilişkin sözleşme gelirinde herhangi bir düzeltme yapmaksızın bu tutarın gider olarak dikkate alınması ve muhasebeleştirilmesi gerekmektedir . bu durumda sözleşme geliri ancak katlanılmış maliyetlerden tahsil edilme olasılığı yüksek olan kısım esas alınarak tahakkuk ettirilmelidir . yukarıda sayılan şirketler aralık tarihinde veya özel hesap dönemi dolayısıyla daha sonraki bir tarihte sona erecek olan hesap dönemlerine ilişkin ticari defterlerine dayanarak hazırlayacakları bilançolarını tms ye göre düzeltmek ve düzeltilmiş bilançolarını ocak tarihinde veya özel hesap dönemi bulunanlar daha sonraki bir tarihte başlayacak hesap döneminin açılış bilançosu olarak ticari defterlerine ve finansal tablolarına geçirmek zorundadır . bu noktada söz konusu inşaat sözleşmesinin yurtiçi ya da yurtdışında gerçekleştirilmesinin bir farklılığı bulunmamaktadır . ayrıca yurtiçi ve yurtdışı inşaat sözleşmelerinin bir arada yapılması halinde de vergileme açısından dikkat edilmesi gereken hususlar ortaya çıkmaktadır .
580
147
DİYARBAKIR KENTİNDE BULUNAN ATATÜRK ANIT VE HEYKELLERİNİN İDEOLOJİK MESAJLARININ ÇÖZÜMLENMESİ
bu araştırmada diyarbakır kentinde bulunan ve resmi ideolojiyi temsil eden sekizi anıt heykel ve biri de rölyef çalışması olmak üzere dokuz sanat eserinin içerik analizleri yapılarak merkezi iktidarın resmi ideolojiyle birlikte kentte verdiği açık örtük ideolojik mesajların neler olduğu ve bu mesajların neden tercih edildiğinin ortaya konulması amaçlanmaktadır . temelde alan araştırmasına dayanan bu çalışma analize tabi tutulan eserlerin içerik analizlerinden faydalanılarak söz konusu sanatsal eserlerin ideolojik mesajları çözümlenmeye çalışılmıştır . şüphesiz ki sanatın sosyolojik okumasını yapmak toplumsal dönüşümün yönünü daha iyi kestirmeye katkı sunacağı gibi türkiye deki toplumsal araştırmalarda kısmen yeni olan bu yöntem bir yandan sosyolojik teorinin ve sanat tarihi çalışmalarının gelişmesine katkı sunarken bir yandan da benzer bir konuda çalışma yapacak olan araştırmacılara birincil elden kaynaklık edecektir . bu araştırmanın ulaştığı en kapsamlı sonuç ise şudur resmi ideolojinin kentte yap ığı ilk anıt ve heykellerde daha çok türk kurtuluş savaşı ve kahramanlık teması işlenip kentin türklüğü ne vurgu yapılırken son yılda yapılan çalışmalarda ise bu mesajın yerini milletin birliği ve vatanın bölünmez bütünlüğü ne bıraktığı görülmüştür . bu değişimin altında yatan sebebin ise kentte giderek güçlenen legal kürt siyasal hareketinin bazı ayrılıkçı söylemlerine karşı verilen ideolojik bir cevap olduğu anlaşılmıştır .
sanatın insanlığın tarihi kadar eski olduğunu söylemek her halde aşırı bir iddia olmayacaktır . türkiye de erken cumhuriyet döneminde yaygınlık kazanan anıt ve heykeller resmi ideolojinin tek parti döneminde çağdaşlık ve batıcılığın bir göstergesi olduğunu düşündüğü anıt ve heykellere oldukça önem verilmiş cumhuriyet ideolojisi cumhuriyetçi elitlerin eliyle anıt ve heykellere giydirilerek memleketin dört bir tarafına diktirilmiştir . bu tarz çalışmaların en erken örneklerinden biri nurullah berk in de yayımladığı türk heykeltıraşları adlı eseridir . söz konusu çalışmalar konuyu sosyolojik olarak incelemek yerine bir sanat eleştirisi şeklinde ele almışlardır . bunun yanı sıra kemalist paradigmanın hegemonik gücünün törpülenmesiyle birlikte az da olsa atatürk heykellerini eleştirel bir perspektifle değerlendiren çalışmalar da ortaya çıkmıştır . bu araştırmada türkiye nin erken cumhuriyet döneminden günümüze yaygınlık kazanan kamusal alanda atatürk anıt ve heykellerinin dikilmesi bunun tarihsel ve toplumsal arkaplanının analiziyle diyarbakır örneği üzerinden kentte bulunan sekiz heykel anıt ve bir rölyef çalışması tespit edilerek bunların ideolojik mesajları çözümlenmeye tabi tutulmuştur . böylelikle resmi ideolojinin yaptığı eserlerle ne ideolojik mesajlar verdiği anlaşılmaya çalışılmıştır . yılında sanayi i nefise mektebi nin açılması diğer güzel sanat dallarında olduğu gibi heykel alanında da daha sistematik bir devlet politikasının olduğu göstermektedir . heykelin iktidarın ideolojik bir aracı temsili olarak kamusal alanda yaygın kullanımı daha çok cumhuriyet dönemine denk gelmektedir . söz konus alanlara atatürk anıt ve heykelleri yerleştirilerek yeni rejim kamusal alanda görünür kılınmaya çalışılıyordu . bugün türkiye nin her kentinde ve merkez ilçelerinde çok sayıda atatürk anıt heykeli ve büstü bulunur . bu anıtında atatürk askeri giysiler içinde bir kumandan edasıyla betimlenmiştir . anıtın sağındaki levhada kurtuluş savaşı nda cephede savaşan asker figürleri betimlenmiştir . bu kademenin üzerinde üçlü heykel grubu yer almakta sağ tarafında ise iki tane bayrak direği bulunmaktadır . atatürk burada da yine takım elbiseli yelekli kıravatlı biçimde sivil olarak betimlenmiştir . bu anıtında atatürk ün bakışlarını ileri doğru yöneltmesi sağ işaret parmağını da havaya kaldırarak gökyüzünü işaret etmesi bize kendisine ait istikbal göklerdedir vecizesini de hatırlatmaktadır . resmi ideolojinin diyarbakır da yaptığı bir diğer anıt heykel çalışması ise yılında yapılan diyarbakır askerlik şubesi önünde bulunan şehitler anıtı dır . bu esajın hemen altında ise sağda ve solda olmak üzere iki duvar bulunmaktadır . incelenen eserlerin tümününde modern sanatın derin izlerini taşıdıkları tespit edilmiştir . resmi ideoloji anıt ve heykeller üzerinden vermek istediği mesajların hemen yerine ulaşmasını istediği için vermek istediği mesajı saklayarak verme tercihi zorunluluğunu hissetmeden somut şekilde verme yoluna gitmiştir . bu araştırmanın ulaştığı bir başka önemli sonuç ise atatürk anıt ve heykellerinin gerek içerik mesaj gerekse şekil bakımından anıt ve heykel çalışmalarının bulunduğu yere ve konuma göre farklılık gösterdiğinin saptanmasıdır . atatürk yer yer asker giyimli komutan yer yer sivil olarak betimlenir . ancak atatürk anıt ve heykellerinde sivillik daha çok iktidarı tamamlayan bu anlamıyla da pragmatik bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır . yani bunların hepsi korporatist bir mantık uyarınca bir bütünü oluştururlar . nitekim atatürk anıt ve heykelleri yeri geldiğinde devletin ideolojik bir formasyon aracı olarak kimlik inşa etme ve türkleştirme politikalarında kullanılırken yeri geldiğinde farklı iktidar odakların bir birlerine karşı kullandıkları ideolojik bir silaha dönüşebilmektedir .
477
186
ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN HİKÂYE EDİCİ METİNLERİNDE TEMEL YAPI UNSURLARI
araştırmada ortaokul öğrencilerinin yazdığı hikaye edici metinlerde temel yapı unsurlarına ne düzeyde yer verdiklerini belirlemek ve bu durumu sınıf düzeyine göre değerlendirmek amaçlanmıştır . araştırmada tarama modeli kullanılmıştır . çalışmanın örneklemi farklı sınıf seviyesinde öğrenim gören ortaokul öğrencisinden oluşmaktadır . öğrencilerin yazdığı metinlerdeki hikaye edici metin unsurlarını belirlemek için serbest yazma uygulaması yapılmıştır . uygulama kapsamında yazılan hikaye edici metinlerin temel yapı unsurlarına ilişkin veriler öykü unsurları değerlendirme ölçeği ile toplanmıştır . araştırma sonunda ortaokul öğrencilerinin hikaye edici metin yazarken metinlerinde temel yapı unsurlarına basit düzeyde yer verdiği tespit edilmiştir . ayrıca öğrencilerin hikaye edici metin yazarken en iyi ve ayrıntılı biçimde sorun çözüm unsuruna yer verdiği görülmüştür . bunlarla birlikte sınıf düzeyinin mekan zaman başlatıcı olay girişim ve sonuç çözüm unsurları üzerinde etkili olduğu da ulaşılan sonuçlardandır .
insanın toplumun bir parçası olabilmesi için çevresindeki olay ve durumları anlaması içinde bulunduğu duruma uygun tepki verebilmesi dolayısıyla kendini anlatabilmesi gerekir . yazma becerisi doğuştan kazanılan bir yetenek olmayıp ilköğretimin ilk basamağında çocuklara kazandırılır ve eğitimle devamlı olarak geliştirilir . çocukların kendilerini yazılı olarak anlatabilmeleri için belli bir birikime ulaşmaları sağlanmalıdır . bu sürecin devamında bol bol yazılı anlatım çalışmaları yaptırılmalıdır . tarafından geliştirilmiş coşkun ve kaynaş ve anılan ın araştırmalarında türkçeye uyarlanmıştır . öykü unsurları değerlendirme ölçeği ne göre bir öyküde bulunması gereken temel yapı unsuru vardır . diğer unsurlardan girişim unsuru hariç tümünün metinlerde basit şekilde tespit edilebildiği anlaşılmaktadır . tablo te farklı sınıf seviyelerindeki ortaokul öğrencilerinin yazdıkları hikaye edici metinlerde ana karakter unsuruna giderek artan miktarda yer verdikleri görülmektedir . ortaokul öğrencilerinin metinleri arasında zaman unsurunu oluşturma açısından anlamlı bir farklılık olduğu tespit edilmiştir . sınıfta bu unsurun yok denilecek kadar sınırlı oluşturulması ve . sınıflarda ise alınan eğitime karşın yine de metinlerde bu unsurun belirgin biçimde fark edilememesi dikkat çekicidir . bununla birlikte farklı sınıflardaki ortaokul öğrencilerinin hikaye edici metinleri arasında amaç problem unsuruna yer verme açısından anlamlı bir farklılık bulunmadığı tespit edilmiştir . tablo de görüldüğü üzere ortaokul öğrencilerinin hikaye edici metin yazarken girişim unsuruna yeterince yer verememektedir . sınıfta basit şekilde ama diğer sınıflara göre daha iyi düzeyde yer verildiği anlaşılmaktadır . hikaye edici metin unsurlarından girişime ortaokul öğrencilerinin metinlerinde yeterince yer vermediği görülmüştür . sallabaş ın araştırmasında bu sonucu destekler nitelikte sonuca yüksek oranda yer verildiği sonucuna ulaşılmıştır . sınıf düzeyi yükseldikçe mekan zaman başlatıcı olay girişim ve sonuç çözüm unsurlarına hikaye edici metinlerde daha fazla yer verildiği de diğer önemli sonuçlar arasındadır . teknoloji çağında z kuşağı olarak tanımlanan öğrencilerin eğilimleri yazma eğitiminde önemsenmelidir .
392
123
KAHRAMANMARAŞ ŞEHRİNİN BUGÜNKÜ VE GEÇMİŞTEKİ MEŞE (Quercus L.) VARLIĞI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
meşeler ülkemizde hak ettiği kıymeti pek görememiş bununla birlikte orman ve şehir ekosistemleri için çok kıymetli odunsu bitkilerdir . kahramanmaraş şehrinde halen adet meşe taksonunun tabii olarak bulunduğu belirlenmiştir . şehirde meşe varlığı çok sınırlı olup kermes meşesinin varlığı diğer taksonlara göre nispeten daha fazladır . kahramanmaraş şehrinin geçmişte sahip olduğu ormanlarda meşelerin özellikle de kermes meşesi mazı meşesi ve iran palamut meşesinin önemli bir yeri olduğu tahmin edilmektedir . meşelerin insan yerleşimleri ve şehirleşmeye bağlı olarak geniş ölçüde faydalanma ve tahribata tabi tutulduğu böylece şehirdeki meşe varlığının tarihi süreç içerisinde çok azaltıldığı düşünülmektedir . şehirdeki mevcut meşe bakiyeleri imkanlar ölçüsünde korunmalı ve kahramanmaraş taki şehir içi ağaçlandırmalarda meşe taksonlarına da yer verilmelidir .
meşe kayıngiller familyasının bir cinsidir . ülkemiz tabii olarak yetişen meşe türü ile meşe türleri açısından oldukça zengindir . bununla birlikte meşe ormanlarımız büyük tahribata uğramış ve bu ormanların önemli bir kısmı baltalık haline dönüştürülmüştür . birçok meşe türü dış görünüş bakımından heybetli ve muhteşem bir manzara arz eder . türlere göre değişebilmekle birlikte yapacak odun yakacak odun tali ürünler toprak koruma peyzaj biyolojik çeşitlilik ve yaban hayatı bakımından önem taşırlar . bu sebeple birçok meşe türü kilit taşı tür olarak görülür . şehirde hızla artan nüfus ve yapılaşma karşısında bu tabii meşe fertlerinin giderek yok olması kuvvetle muhtemel görünmektedir . böylece şehirde meşe ağacının yeri ve önemi ile şehir içi ağaçlandırmalar bakımından meşenin taşıdığı önemin ortaya konulabilmesi amaçlanmıştır . şehir sınırları içerisinde yer alan mahalleler ve sahalar incelenmiştir . kahramanmaraş ın merkez ilçesinde yer alan başkonuş dağı nda quercus cerris quercus infectoria subsp . veneris quercus cerris quercus libani ve quercus petraea subsp . buna göre merkez ilçede tabii olarak bulunan meşe taksonu sayısının adet olduğu bu taksonlardan inin şehirde de bulunduğu nin fertler halinde küçük toplulukları bile bulunmaktadır . burada kahramanmaraş şehrinin geçmişteki meşe varlığına yönelik genel mahiyette bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır . bu sahalarda özellikle iran palamut meşesi mazı meşesi kermes meşesi vb . şehrin güneydoğusundaki kapıçam mevkiinin ilerisinde ve şehir dışında kalan bir sahada iran palamut meşesinin hakim olduğu ayrıca mazı meşesi ve az miktarda saçlı meşenin da iştirak ettiği bir tabii meşe ormanının halen bulunması yine bu mevkilerde geniş kermes meşesi topluluklarına da rastlanması bu düşüncemizi destekler mahiyettedir . odabaşı ve boydak zohary e atfen iran palamut meşesinin gaziantep maraş arasındaki ovalarda tek tek bulunuşunun eskiden bu yörede büyük ölçüde yayılmış olduğunu kanıtladığını bildirmektedirler . bu bakımdan aslında bir sahada bulunan meşelerin sadece dipten kesilerek ortadan kaldırılması pek kolay değildir . meşe fertlerine şehirde yapılaşmanın henüz az olduğu alanlarda nispeten daha fazla rastlanabilmektedir . kahramanmaraş şehrinin geçmişte sahip olduğu ormanlarda meşelerin özellikle de kermes meşesi mazı meşesi ve iran palamut meşesinin önemli bir yeri olduğu sanılmaktadır . şehirde bugün itibariyle meşelerle ilgili olarak bazı tedbirlerin alınması faydalı olacaktır . şehir içi yapılaşma sırasında rastlanabilecek nispeten boylu ve düzgün gövdeli meşe ağaçlarının eğer mümkünse kesilmemesi ve bahçe alanı içerisinde bırakılmasına çalışılması takdire değer bir uygulama olacaktır . ne yuva gıda veya siper sağladığı için yaban hayatı bakımından da çok faydalı ağaçlar olduğu unutulmamalıdır .
422
118
null
çalışmada denizli ve manisa illeri izmir kekiği üretim alanlarında bulunan yabancı ot türleri ile bu türler içerisinde canlılara zararlı bileşen ihtiva edebilecek türler belirlenmiştir . yıllında yürütülen araştırmada sürveyler tesadüfi olarak seçilen denizli ilinde da manisa ilinde da olmak üzere toplam da alanda iki farklı dönemde yürütülmüştür . yabancı ot sayımlarında tarla büyüklüğüne göre m lik çerçeveler atılarak yabancı otların tür bazında sayımları gerçekleştirilmiştir . tespit edilen türlerden olası zararlı bileşen içeren türler önceki çalışmalara göre değerlendirilmiştir . kekik tarlalarında familyaya ait farklı yabancı ot türü saptanmıştır . söz konusu türler içerisinde iki endemik iki de parazit tür belirlenmiştir . belirlenen yabancı otların türünün dar yapraklı diğerlerinin geniş yapraklı yabancı otlardan olduğu görülmüştür . geniş yapraklı yabancı otlar içerisinde yabancı ot yoğunluğunun en fazla convolvulus arvensis l . türünde dar yapraklı yabancı otlarda ise sulanan arazilerde cyperus rotundus l . sulanmayan arazilerde ise poa trivalis l . türünde olduğu belirlenmiştir . sayımlarda en sık convolvulus arvensis l . türüne rastlandığı bunu lactuca serriola l . chondrilla juncea l . tragopogon dubius l . cyperus rotundus l . poa trivalis l . cynodon dactylon l . sorghum halepense l . carduus pycnocaphalus subsp . albidus ve melilotus officinalis l . türlerinin takip ettiği bulunmuştur . söz konusu türler içerisinde bünyesinde zararlı bileşen bulunma olasılığı olan familyaya ait yabancı ot türü olabileceği söz konusu türlerden türün alkoloid türün glikozit türün ise diğer zararlı bileşenleri içerebileceği öngörülmüştür . bahsedilen türlerle mücadele edilmesi kekik verim ve kalitesi için çok önemli olduğuna dikkat çekilmiştir .
tıbbi ve aromatik bitkiler içerisinde yer alan izmir kekiği önemli ihraç ürünlerinden biridir . türkiye başta abd olmak üzere almanya italya kanada polonya hollanda belçika güney afrika cumhuriyeti fransa japonya avustralya ve diğer bazı ülkelere kekik ihraç etmektedir . en çok baharat olarak kullanılan kekikten bazı hastalıkların tedavisinde gıdaların saklanmasında zararlıların yabancı ot nematod virüslerin ve bazı hastalıklarının kontrolünde organik tarımda parfümeri ve kozmetik sanayinde çevre düzenlenmesinde de faydalanılmaktadır . pek çok alanda ve sektörde kullanılması dünya pazarlarında kekiğe olan talebi sürekli arttırmaktadır . kekik daha önceleri doğadan toplanırken ihracattaki talebi karşılamak için günümüzde tarımı yapılmaya başlanmıştır . kekik üretimi için tarımıyla birlikte uygun şartlar da sağlanmıştır . tonluk üretimin lik kısmı ege bölgesinde üretilmekte en çok üretim denizli ve manisa illerinde gerçekleştirilmektedir . özellikle bazı yabancı ot türleri insan ve hayvan sağlığına zararlı glikozit alkoloid ve fenolikler gibi bazı bileşenleri ihtiva edebilmektedir . özellikle kekik gibi ihracat ürünlerinde ürünün ticaretini sınırlandırabilmektedir . zararlı bileşenler bitkinin bütün kısımlarında bulunacağı gibi bazılarında belli kısımlarında ve hatta belli gelişme dönemlerinde bulunabilmektedir . dünyada zehirli bitkilerle ilgili yılında familyaya ait bitki üzerinde yapılan ilk çalışmada bitkilerin sadece nin zehirli olduğunu tespit etmiştir . türkiye de zehirli bitkiler solanaceae ranunculaceae apocynaceae scrophulariaceae araceae fabaceae asteraceae juglandaceae rosaceae liliaceae ıridaceae berberidaceae familyalarında bulunmaktadır . bu araştırmada denizli ve manisa illeri kekik üretim alanlarında bulunan yabancı ot türleri tespit edilmiş söz konusu türlerden zararlı bitkiler ile ilgili yapılmış çalışmalar ele alınarak canlılara zararlı bileşik içerebilecek türler belirlenmeye çalışılmıştır . önemli ihracat ürünlerinden olan kekik alanlarında bulunan zararlı bileşik içerme olasılığı olan türlerin belirlenmesi ile mücadelede bu türlere dikkat edilmesi ve hasat sırasında bu türlerin kekik ürününe karışması engellenmesi bu türlere dikkat çekilmesi ve konu ile ilgili kekik ihracatında olası sorunları en aza indirgemek amaçlanmıştır . tarım alanlarında bulunan zararlı yabancı otların kimyasal özellikleri ile ilgili çok fazla araştırma bulunmamaktadır . albidus m . officinalis l . t . nodosa l . türlerinin takip ettiği belirlenmiştir . zararlı bileşenlere sahip en fazla yabancı ot türlerinin asteraceae familyasına ait olduğu bunu fabaceae ve boraginaceae familyalarının takip ettiği söz konusu türlerden ikisinin parazit birinin çok yıllık diğerlerinin tek ve veya iki yıllık geniş yapraklı yabancı ot türlerinden olduğu anlaşılmıştır . zararlı bileşen içerebileceği öngörülen familyadan familyanın alkoloid familyanın glikozit familyanın da diğer zararlı bileşen içerebileceği saptanmıştır . söz konusu üretim alanlarında rastlanan yabancı ot türlerinden apiaceae familyasından daucus carota l . aristolachiaceae familyasından aristolochia clematitis l . türü asclepiadaceae familyasından cynanchum acutum l . asteraceae familyasından anthemis tinctoria l . carduus pycnocaphalus l . carthamus lanatus l . centaurea cyanus c . solstitialis l . centaurea spp . bahsi geçen kekik üretim alanlarında belirlenen yabancı ot türlerinden astereaceae familyasından x . spinosum l . x . strumarium l . brassicaceae familyasından c . bursa pastoris medik . caerulea ranunculaceae familyasından a . annua l . consalida regalis subsp . ayrıca amaranthaceae familyasından amaranthus albus l . sahip olduğu elementel dengesizlik yüzünden poaceae familyasından cynodon dactylon çiçeklenmeye kadar olan dönemde hayvanlara zehirli olduğu belirtilmiştir tıbbi ve baharat bitkilerinin üretildiği alanlarda rastlandığı anlaşılmıştır . çalışmanın pek çok yabancı ot türlerinin hatta endemik türlerin bulunduğu kekik alanlarında zararlı bileşik içeren türlerin bilinmesi kekik üretimi sırasında insanların temas etmemesi söz konusu türlerin hasat sırasında ürüne karışması ile oluşabilecek sıkıntıların aşılmasında insanların söz konusu türler hakkında bilinçlenmesinde özellikle önemli ihracat ürünümüz olan kekik ticaretindeki sürekliliğin devam etmesinde ve bundan sonra yapılacak çalışmalara kaynak olacağı ışık tutacağı düşünülmektedir .
611
253
Erken Çocukluk Döneminde Çocuk Kitapları Seçkisinden “Elif Serisinin Baba İmgesi Bağlamında İncelenmesi
bu çalışma okul öncesi çocuk kitaplarında yer alan günlük yaşam deneyimleri anlatılarından yola çıkarak bu kitaplarda babalığın nasıl tanımlandığını ve toplumsal yapıda nasıl konumlandırıldığını belirlemeyi amaçlamaktadır . bu araştırmada ölçüt örnekleme yöntemi kullanılmıştır . ölçüt örnekleme yönteminde araştırmacının önceden belirlediği kriterler mevcuttur . ilk kriter erken çocukluk dönemindeki yaş çocuklarına yönelik resimli kitaplar olarak belirlenmiştir . mevcut araştırmanın amacı baba figürünü incelemek olduğundan ikinci kriter belirlenirken seçilen kitapların çocuk baba etkileşimini yansıtmasına dikkat edilmiştir . üçüncü kriter olarak kitapların seri olması dikkate alınmıştır . bu kriterlere göre türkiye iş bankası ve kültür yayınları nın elif serisine ait kitabına ulaşılmıştır . bu kitaplardan çocuk baba ilişkisini içermeyen kitap elenerek kalan resimli kitap içerik analizine tabi tutulmuştur . araştırmada resimli kitaplarda baba ile ilgili olan bölümler yazılı hale getirilerek genel ve alt temalara ilişkin kod tablosu oluşturulmuştur . bu kodlamalar uzman görüşlerine sunulmuş ve yeni kodlarla birlikte nvivo programına aktarılarak içerik analizi gerçekleştirilmiştir . araştırma sonuçlarına göre babanın ebeveynlik faaliyetleri en fazla çocuk bakımında yoğunlaşırken baba çocuk etkileşiminde en fazla yakınlık boyutu öne çıkmaktadır . kitapların içeriğinde baba imgesinin en çok sosyal faaliyetlerde ortaya çıktığı bulgusuna ulaşılmıştır .
çocuğa ilişkin üretilen medya materyallerinin başında gelen çocuk kitapları günümüz toplumsal düzenini anlamanın yetişkin dünyasına adım atmanın temel ögelerinden biri olarak görülmektedir . çocuklar anlatıların yalnızca pasif dinleyicisi değil anlatılar aracılığıyla bilgiyi yapılandıran aktif bireyleridir . anne ve babaya yüklenen roller modernleşme sürecinde hızla değişmektedir . ancak bu algı gelişse de ebeveynliğin duygusal ve sosyal yönlerinin hala anneliğe odaklandığı görülmektedir . alanyazında çocuk kitaplarını belirli kriterlere göre inceleyen çalışmalara rastlanmaktadır . bu doğrultuda bu araştırma ile erken çocukluk dönemi çocuk kitaplarında yer alan günlük yaşam deneyimleri anlatılarından yola çıkarak bu kitaplarda babalığın nasıl tanımlandığı ve bu tanıma bağlı olarak babalığın toplumsal yapıda nasıl konumlandırıldığının incelenmesi amaçlanmaktadır . bu araştırma nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi kullanılarak gerçekleştirilmiştir . hazırlık aşamasında öncelikle verileri analiz etme birimi seçilir daha sonra örneklem stratejileri belirlenir . mevcut araştırmanın amacı baba figürünü incelemek olduğundan ikinci kriter belirlenirken seçilen kitapların çocuk baba etkileşimini yansıtma biçimi üçüncü kriter olarak da kitapların seri olması dikkate alınmıştır . bu kriterlere göre türkiye iş bankası ve kültür yayınları nın elif serisine ait kitabına ulaşılmıştır . bu kitaplardan çocuk baba ilişkisini içermeyen resimli kitap elenmiş kalan resimli kitap içerik analizine tabi tutulmuştur . tablo ve şekil e göre babanın çocukla etkileşiminin yakınlık alt temasında kontrol ve disiplin alt temasında ise olduğu görülmektedir . incelenen kitaplarda babanın değerlere katkısına ilişkin bulgular tablo te gösterilmiştir . babanın toplumsal değerlere katkısına ilişkin kitap da elif ile büyükannesi biraz geride kalmışlardı . o kadar güçlüyüm ki bir ağacı bile yerinden sökebilirim dedi . incelenen kitaplarda babanın çocukla etkileşiminin yakınlık alt temasında defa kontrol ve disiplin alt temasında defa resimlendiği görülmektedir . elif serisinde yer alan kitapların baba imgesi bağlamında incelenmesinin amaçlandığı bu çalışmada ulaşılan bulgular değerlendirilmiş ve karakterler ışığında babaya atfedilen rollerin kitaplarda birçok iletide ifade edildiği görülmüştür . elde edilen nitel bulgulara göre kitaplarda yer alan baba imgesinin söylemde ve resimlemede kullanımının detayları belirlenmiştir . bu doğrultuda mevcut araştırma babanın daha çok görünür olduğu çocuk edebiyatından örnekler sunması açısından önem kazanmaktadır . babalık artık babanın aile içinde mesafeli iktidarı sorgulanamayan otoriter imgesinden çocuklarıyla ev içinde olduğu kadar ev dışında da zaman geçirdiği ve daha sevecen ve eşitlikçi ilişkiler kurduğu bir babalık modeline doğru değişim içerisindedir . geleneksel motifte aile içinde babaya atfedilen rollerden biri de babaların karar alma süreçlerindeki hakimiyetidir . ancak araştırmanın örneklem grubunu oluşturan kitaplarda dikkat çeken unsurların başında gelen birlikte karar alma eğilimi iş birliği ve demokratik anlayış baba imgesinin belirleyicileridir . bu anlayışın toplumsal yaşamda kadın ve erkek rollerine yüklenen anlamın ayrıştırılmadan oluşturulduğu karakterlerle kırılması gerekmektedir . çer yaptığı araştırmada çocuk edebiyatına yönelik incelediği balina ile mandalina adlı yapıtta yer alan toplumsal cinsiyetsiz karakterlerin kadın ve erkek rollerine ilişkin olarak herhangi bir tektipleştirilmiş basmakalıp cinsiyetçi anlayışı yansıtmadığını ortaya koymaktadır . bu anlamda kitap serileri anne ve baba imgesi açısından karşılaştırmalı olarak incelenebilir .
458
176
Çocuklarda Nadir Görülen Bir Hastalık: Goltz Sendromu
goltz sendromu mezoektodermal dokuyu tutan ve çok nadir görülen bir hastalıktır . deri lezyonları ile birlikte iskelet sistemi dental ve oküler anomaliler hastaların az bir kısmında da kalp ve böbrek anomalileri görülebilmektedir . makalede goltz sendromu tanısı alan biküspit aort kapağı ve buna bağlı aort kapak darlığı ve yetmezliğiolan beş yaşındaki kız hasta olgu olarak sunuldu ve seyrek görülen bu hastalık son literatür bilgileri eşliğinde tartışıldı .
goltz sendromu mezodermal ve ektodermal doku anomalileri ile karakterize nadir görülen bir hastalıktır . x e bağlı dominant geçişli olduğundan ağırlıklı olarak kızlar etkilenir . hastalık x kromozomunda bulunan porcn genindeki mutasyonlar veya delesyonlar sonucunda meydana gelir ama hastaların yaklaşık i sporodik olarak bildirilmiştir . tipik atrofik deri lezyonları ile beraber iskelet endokrin ve santral sinir sistemi gibi birçok sistemi tutabilir . bu makalede goltz sendromu ile takip edilen biküspit aort kapağı ve buna bağlı aort kapağında darlık ve yetmezlik olan hasta olgu olarak sunuldu ve nadir görülen bu hastalık son literatür bilgileri eşliğinde tartışıldı . olgu sunumu yenidoğan döneminde mevcut cilt lezyonları sağ el ve sağ ayak deformitesi ile sağ böbrek hipoplazisi bulgularıyla goltz sendromu tanısı alan sitogenetik incelemesi xx olarak tespit edilen sayısal veya yapısal bir kromozom anomalisi olmayan beş yaşındaki kız hasta kontrol için çocuk kardiyoloji polikliniğine başvurdu . hastadan porcn gen mutasyonu için örnek gönderildiği ve negatif sonuçlandığı öğrenildi . sistolik fonksiyonları ve kalp boşlukları normal sınırlarda idi ve kalp içinde bir kitle izlenmedi . ilk olarak yılında dermatolog goltz ve tıbbi genetik uzmanı gorlin tarafından tanımlanmıştır . deri lezyonları doğumdan itibaren bulunur ve zamanla artma eğilimindedir . olgumuzun vücudunda da özellikle sağ ekstremite posteriorunda yağ herniasyonlarının da eşlik ettiği atrofik ve hipopigmente lezyonlar yaygın olarak bulunmaktaydı . olgumuzun ailesinde benzer bulguları olan akrabasının olmadığı öğrenildi . hastada porcn gen mutasyonu olduğu gösterilemedi ve sporodik bir mutasyon olabileceği düşünüldü . deri bulgularından sonra ikinci sıklıkta iskelet sistemi tutulumu olur . iskelet asimetrisi ve klavikula displazisi gibi anomaliler de daha seyrek olarak tanımlanmıştır . hastamızda el ve ayak deformiteleri pektus ekskavatum klavikula hipoplazisi ve ekstremite kısalığı tespit edildi . göz anomalilerine hastaların yaklaşık yarısında rastlanabilir . en sık olarak da gözle ilgili herhangi bir oluşumun doğumsal yokluğu izlenir . bu sendromda seyrek olarak genelde hafif derecede olan mental redardasyon tabloya eşlik edebilir meningomiyelosel gibi sinir sistemi anomalileri olabilir . genitoüriner sistem ve kalpanomalileri de hastaların az bir kısmında görülebilir . atnalı böbrek ve ektopik böbrek gibi renal anomalilerle karşılaşılabilir . literatürde bu sendromla birlikte biküspit aort kapağı olan başka bir olguya rastlanmadı . hastalığın ayırıcı tanısında inkontinensiya pigmenti ve rothmund thomson sendromu gibi hastalıklar düşünülmelidir . tanı koymada genetik testler dışında deri biyopsisi de yardımcı olur ama klinik bulgular ile tanı konulur . goltz sendromu ile aort kapak anomalisi birlikteliğinin literatürdeki ilk olgu olduğunu düşünmekteyiz .
384
68
Alternaria burnsii’nin gelişimi üzerine farklı kültürel koşulların etkisi ve rDNA-ITS sekansına dayanan filogenetik analizi
alternaria burnsii nin neden olduğu kimyon yanıklığı birçok ülkede kimyon üretimini sınırlandıran önemli bir fungal hastalıktır . patojen ülkemizde de hemen hemen tüm kimyon ekim alanlarında yaygın olup önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır . bununla birlikte alternaria burnsii nin morfolojik fenotipik ve filogenetik özellikleri hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır . bu çalışmada alternaria burnsii nin miseliyal gelişimi ve sporulasyonu üzerine farklı besi ortamları ve çevresel faktörlerin etkisi araştırılmıştır . ayrıca patojen izolatları arasındaki morfolojik farklılıklar değerlendirilmiştir . bu amaçla patojen izolatlar yedi farklı besi ortamı üzerinde iki farklı inkubasyon koşulu altında geliştirilmiştir . değerlendirilen kültür ortamları arasında en yüksek sporulasyon değişken sıcaklık ve ışık koşularına maruz bırakılan v ortamı üzerinde elde edilmiştir . ayrıca kültür ortamı ve gelişme koşullarına bağlı olarak konidi uzunluğu genişliği ve septa sayısı bakımından istatiksel olarak önemli farklılıklar gözlemlenmiştir . sıcaklık patojen gelişimini etkileyen önemli bir sınırlayıcı faktör olup en iyi gelişme oranı c de gözlemlenmiştir . ayrıca upgma metodu ile gerçekleştirilen ıts sekansının filogenetik analizi ise test edilen tüm izolatların aynı grup içerisinde yer aldığını ve bu izolatların genbankasından elde edilen ve farklı seksiyonları temsil eden alternaria tür gruplarına ait izolatlardan filogenetik olarak farklı olduğunu göstermiştir . bu sonuçların gelecekteki araştırmalar için patojen inokulumunun hazırlanmasının yanısıra patojen tespit ve tanılanması için farklı metotların geliştirilmesinde faydalı bilgiler sağlayacağı düşünülmektedir .
kimyon ülkemizde ve dünyada yaygın olarak kullanılan önemli bir tıbbi ve aromatik bitkidir . biyotik hastalık etmenleri arasında ise alternaria burnsii nin sebep olduğu kimyon yanıklığı önemli bir yer tutmaktadır . bu kapsamda alternaria türlerinin taksonomik durumu sürekli olarak değişim göstermiştir . patojen izolatlar patates dekstroz agar ortamı üzerinde c de gün süreyle geliştirilmiştir . izolatların patojenisite testleri ise yerel kimyon çeşidi üzerinde gerçekleştirilmiş ve nın üzerinde patojen oldukları tespit edilmiştir czapek dox agar mısır unu agar sukroz agar domates suyu agarı patates havuç agar ve v ortamlarına aktarılmıştır . bu şekilde inokule edilen petri kapları iki farklı şekilde inkübe edilmiştir . b aynı ortamlara aşılanan petri kapları değişken ışık ve sıcaklık koşullarında geliştirilmiştir . inkubasyondan sonra her bir petri kabındaki gelişme oranı iki taraftan çapraz olarak ölçülerek gelişme oranları belirlenmiştir . denemeler tekerrürlü olarak gerçekleştirilmiş ve elde edilen değerler minitab ve mstat istatistik programları kullanılarak varyans analizi ve duncan çoklu karşılaştırma testi ile değerlendirilmiştir . alternaria burnsii izolatlarının gelişimi için uygun besin ve gelişme koşullarının belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmalarda farklı ortam ve farklı gelişme koşulu değerlendirilmiş olup gelişme koşullarının farklı ortamlardaki sporulasyon üzerinde oldukça etkin olduğu görülmüştür . yapılan çalışmada saat aydınlık karanlık koşullarında inkube edildiğinde izolatların sadece pca ve sukroz agar ortamlarında yeterli miktarda sporulasyon yaptığı görülmüştür . test edilen v ve domates suyu agar ortamlarında ise çok az spor oluşumu görülmekle birlikte thoma lamında tespit edilememiştir . pda su agarı mısır unu agar ve czapek dox agar ortamlarında ise spor oluşumu gözlenmemiştir . alternaria burnsii için uygun gelişme koşullarının belirlenmesi üzerine sınırlı çalışma bulunmaktadır . bu çalışmada kullanılan ortamlar karşılaştırıldığında ise besin çeşitliliği diğer ortamlara göre daha yüksek olan v ortamında izolatların daha yüksek seviyede sporulasyon yaptığı ve spor gelişiminin daha iyi olduğu görülmüştür . bu kapsamda alternaria türlerinin sporulasyonu için besi ortamına caco ilavesi yaygın olarak kullanılmıştır misel genişliği konidi büyüklüğü ve septa sayısı bakımından önemli morfolojik farklılıkların bulunduğunu ve izolatlar arasında moleküler olarak iki faklı grubun olduğunu bildirmişlerdir . farklı inkübasyon derecelerinin a . burnsii izolatlarının kültür gelişimi üzerine etkilerini belirlemek için yapılan çalışmalarda ise tüm izolatlar pda ortamına aşılanmış ve ve c lerde gün süreyle geliştirilerek kültür çapları ölçülmüştür . izolatlar c geliştirildiğinde ise ortalama . cm ile oldukça hızlı bir gelişim göstermişlerdir . alternaria burnsii izolatlarının ıts primerleri kullanılarak yapılan pcr analizi sonucunda ise tüm izolatlardan yaklaşık bp büyüklüğünde tek bir band çoğaltılmıştır . ülkemizde bu patojen ile ilgili çok fazla çalışma bulunmamakta ve bu sebeple patojenin biyolojisi ve mücadelesi ile ilgili çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır . ayrıca izolatlar arasında konidi özellikleri ve gelişme hızları bakımından önemli farklılıkların bulunduğu görülmüştür .
562
223
Turist Rehberliği Mesleğinde Taraflar Açısından Yaşanan Sorunlar Üzerine Bir Değerlendirme
çalışmanın amacı turist rehberlerinin mesleki sorunlarını turist rehberleri bağlı bulundukları oda birlik ve federasyon eğitim kurumları ve değişen turist profili açısından tespit etmek ve değerlendirmektir . yöntem çalışmada ikincil veri analizi yöntemi ve araştırmacıların gözlem ve deneyimlerinden yararlanılmıştır . bulgular yapılan literatür taraması sonucunda rehberlerin eğitim aşamasından itibaren çok çeşitli meslek sorunları ile karşılaştıkları bu sorunların birçoğunun hem turist rehberleri açısından hem de bağlı bulundukları oda ve birlikler açısından çözümsüz kaldığı belirlenmiştir . çalışmanın özgünlüğü bilimsel katkısı çalışma turist rehberliği ile ilgili taraf olan tüm paydaşlar açısından sorunların ele alınması ve değerlendirilmesini kapsamaktadır . çalışmanın sınırlılıkları çalışmada ikincil veriler kullanılmıştır . ayrıca söz konusu çalışma yalnızca turist rehberliği konusu ile sınırlıdır .
iş kolları oluşturan ihracatı yönlendiren ve dünya çapında refahın sağlanmasına katkıda bulunarak dünya ekonomik pastasında önemli bir yere sahip olan seyahat ve turizm sektörü yılı verileri doğrultusunda küresel gayri safi yurtiçi hasıla nın . ne tekabül eden bir büyüme sergilemiştir . özel bir amaç etrafında toplanmış bu gruplara ait turların iyi organize edilmesi ve bu organizasyonlara ehil kişilerce rehberlik edilmesi turistik deneyimin başarılı olması anlamına gelmektedir . dolayısıyla ülkeler aşırı rekabetçi turizm pazarında turistik çekiciliğe sahip olmanın yanı sıra profesyonel turist rehberlerine de ihtiyaç duymaktadır . ve değişen turist profili açısından değerlendirmek ve sorunları tespit etmektedir . kültür elçisi bilgi verici çevirmen elçi aktör öğretmen lider ve aracı gibi farklı mesleki nitelikleri gerektiren turist rehberliği ülkeler arası kültür geçişlerinde aktif rol üstlenmektedir . konuyla ilgili literatür incelendiğinde turist rehberliği eğitimi ile ilgili bir takım fikir ayrılıklarının ve eğitim açısından bir takım sorunların olduğu gözlemlenmektedir . aynı zamanda ikilemlerin kavramların tanımlanması açısından da zorluk çıkardığı göz önünde bulundurularak bölümlerin tek isim altında birleştirilmesi ve lisans seviyesinde düzenlenmesi nitelikleri açısından donanımlı rehberler yetiştirmek için daha etkili bir yöntem olarak önerilmektedir . turist rehberliği eğitiminde öne çıkan bir diğer sorun ise rehberlik eğitimi veren yükseköğretim kuruluşlarının takip ettikleri süreç ve müfredatlar arasında birliğin olmamasıdır . kabii ve diğerleri kenya da turist rehberlerinin eğitimini değerlendirme altına aldıkları çalışmalarında ülkede rehberlerin büyük bir çoğunluğunun yılın altı ayından daha az süreyle çalışabildiklerini turizm sezonunda rehberlik hizmetine ihtiyaç duyulduğunu ancak sezonun bitmesi ile işsiz kaldıklarını ve gelir elde etmek için farklı işlere yöneldiklerini ziyaretçilere kaliteli hizmet vermeleri beklenirken kazandıkları ücretlerin azlığı nedeniyle motivasyonlarının oldukça düşük olduğunu belirtmektedirler . turist rehberlerinin muhatabı olan sektörü en yakından tanıyan rehberlerle ortak amaç ve çıkarları olan seyahat acentalarının rehbersiz tur düzenlemeleri turist rehberlerini düşük ücretlerle istihdam etmeye meyilli olmaları ve ücretlerini tam zamanında ödemekten kaçınmaları rehberleri sigortasız veya kaçak çalışmaya zorlamaları yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde rehberlerin yönettikleri turlarda müşterilerini alışveriş yapmaya teşvik etmeleri yönünde baskı uygulamaları gibi bir takım önemli sorunlarla karşılaştıkları gözlemlenmektedir . rehberliğin belirtilen sorunlar haricinde özellikle . yy ın turist profilinde meydana gelen değişimler sonucunda yenilenme ihtiyacının oldukça yükseldiği özel ilgili gruplarının turizm trendini yönlendirmeye başlamasıyla birlikte farklı sorunların ortaya çıktığı bir meslek haline geldiği gözlemlenmektedir . turist rehberleri turistlerin deneyimlediklerini anlayabilmesi ve özümseyebilmesi için yabancı oldukları yörelerde karşılaşılan olay veya nesneleri turistlerin aşina oldukları şeylerle karşılaştırmaya veya yüzeysel benzerliklerin olduğu ancak bambaşka olan olay veya nesnelere benzetmeye çalışmaktadırlar . bu bağlamda rol modelliğinin benimsenmesi ve eğitmen kimliğinin ön plana çıktığı turist rehberlerinin otantik turizmde daha fazla katkı sağlayabileceği düşünülmektedir . turist rehberlerinin çalıştıkları grupların özelliklerine göre rehberliğinin gerektirdiği bir takım nitelikleri ön plana çıkarmak veya pasifleştirmek durumundadır . rehberlerin özel ilgi turizminde gruplara hitap eden niteliklere sahip olmamaları önemli bir sorundur . bu bağlamda öncelikli olarak rehberlik eğitiminde seviye farklılıklarının ortadan kaldırılması bu farklılıkların bazı gerekçelere dayandırılarak kaldırılamaması gibi bir durum söz konusu ise en azından eğitim seviyelerine göre mesleğin uygulanma alanlarında yöresel bölgesel ve ülke geneli gibi ayrımlara gidilmesinin sorunun çözümüne katkı sağlayabileceği düşünülmektedir . yine eğitim müfredatlarının çeşitlilik göstermesi turist rehberlerinin kalitesini artırmak için tur rehberliği sertifika programlarının düzenlenmesi gerektiği ve weiler ve ham in etik kodlar eğitim mükemmeliyet ödülleri lisanslama ve profesyonel sertifikalandırma gibi önerdiği bir dizi mekanizmanın bu programlar içerisine dahil edilmesi gerektiğini savunmaktadırlar . bu bağlamda gösterilen bu çabayı desteklemekle beraber bu programların belirli bir standartta düzenlenmesi ve eğitimlerin sıklığının arttırılması değişen beklenti ve ihtiyaçları karşılayacak nitelikli personelin yetiştirilmesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir . kaçak rehberlik konusunun ise cezaların arttırılması suretiyle çözümlenebileceği ayrıca çalışma kapsamında vurgulanmıştır .
782
105
Psikolojik Danışmanların Ruh Sağlığı Sürekliliğinin Yordanması: Etkili Psikolojik Danışman Nitelikleri ve Kariyer Uyumluluğunun Rolü
bu çalışmanın amacı psikolojik danışmanların etkili psikolojik danışman nitelikleri ve kariyer uyumlarının ruh sağlığı sürekliliğini ne derece yordadığının incelenmesidir . araştırmanın çalışma grubunu istanbul ilindeki farklı liselerde çalışan psikolojik danışman oluşturmaktadır . katılımcılar uygun örnekleme yöntemiyle seçilmiştir . verilerin toplanmasında kişisel bilgi formu etkili psikolojik danışman niteliklerini değerlendirme ölçeği ruh sağlığı sürekliliği kısa formu ve kariyer uyumluluğu ölçeği kullanılmıştır . araştırmadan elde edilen bulgular çoklu doğrusal regresyon analizi ve pearson momentler çarpım korelasyon tekniği ile gerçekleştirilmiştir . veriler spss . programında analiz edilmiştir . araştırmanın bulgularına göre psikolojik danışmanların etkili psikolojik danışman nitelikleri ile kariyer uyumluluğunun birlikte toplam varyansın ünü açıkladığı görülmüştür . bu sebeple psikolojik danışman ruh sağlığı sürekliliğinin korunmasında etkili psikolojik danışman nitelikleri ile kariyer uyumluluğunun dikkate alınmasının önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir .
ülkemizin de içinde yer aldığı gelişmekte olan ülkelerde ekonomik siyasal sosyal ve kültürel alanda yaşanan değişim ve dönüşümler metropol yaşamın popülerleşmesi ile bireyselcilik ön plana çıkarmaktadır . psikolojik danışma mesleği de bu hizmetlerin önemli bir parçasıdır . psikolojik danışmanların yaşadığı zorluklar ile ilgili yapılan çalışmalar ele alındığında bir yardım mesleği olarak psikolojik danışma mesleğinin etkileşimsel özelliğinin de psikolojik danışmanların kişisel ve profesyonel yaşamını önemli ölçüde etkilediği görülmektedir . bu araştırma verileri için ruh sağlığı sürekliliği ölçeği nin yapı geçerliğini test etmek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır . gerçekleştirilen dfa sonucunda ölçeğin orjinalinde olduğu gibi bu araştırmada da üç boyutlu modelin uyum değerlerinin kabul edilebilir olduğu görülmüştür . maddelerin faktör yükleri . ile . arasında sıralanmıştır . bu ölçeğin faktör yükleri . ile . arasında değişmektedir . yürütülen bu araştırmanın verileri için ölçeğin güvenirlik ve geçerliklerine ayrıca bakılmıştır . ruh sağlığı sürekliliğinin alt boyutu olan psikolojik iyi oluş ile kariyer uyumluluğunun kariyer planlaması ve kariyer keşfi alt boyutları arasında yüksek düzeyde pozitif doğrusal anlamlı bir ilişki vardır . ruh sağlığı sürekliliğinin alt boyutu olan sosyal iyi oluş ile etkili psikolojik danışman niteliklerinin entellektüel yeterlik enerji esneklik destek iyi niyet ve öz farkındalık alt boyutları arasında düşük ve orta düzeyde pozitif doğrusal anlamlı bir ilişki bulunmuştur . psikolojik danışmanların etkili psikolojik danışman nitelikleri ve kariyer uyumluluğunun ruh sağlığı sürekliliğini anlamlı düzeyde yordadığı görülmüştür . kariyer yapılandırma kuramı bireylerin kariyere ilişkin kimliklerini ve uyumlarını içermektedir . bireyler psiko sosyal kimliklerini kendi benlikleri ile toplumun onlara sunduğu roller arasındaki ilişkinin gücüne bağlı olarak geliştirmektedirler . psikolojik danışma sürecinin başarılı olabilmesi için psikolojik danışmanın etkin gerekli bilgi birikimine deneyime ve becerilere sahip olmasının yanı sıra ruhsal yönden sağlıklı olması gerekmektedir . bu araştırma sonucunda katılımcıların etkili psikolojik danışman nitelikleri ve alt boyutları ile kariyer uyum düzeyleri ve alt boyutları arasında da pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu görülmüştür . urbanaviciute kairys pociute ve liniauskaite yaptıkları çalışmada bireylerin kariyer seçimi veya kariyer ikilemiyle karşı karşıya kaldıklarında kariyer uyumluluğunun mesleki öz yeterlilik duygularını geliştirmelerine yardımcı olabildiği ve karar alma zorluklarını ortadan kaldırmalarına yardımcı olduğunu bulmuşlardır . bu araştırmada da benzer biçimde kariyer uyumu artıkça psikolojik danışmanların etkili psikolojik danışman niteliklerinin de arttığı sonucuna ulaşılmıştır . bu özelliklere sahip bir psikolojik danışmanın kariyer uyumunun da yüksek olması beklenebilir . bununla birlikte kariyer uyumu ve etkili psikolojik danışman niteliklerinin alt boyutlarından bazıları arasındaki ilişkilere dair araştırmalar bulunmaktadır . meb dışındaki kurumlarda psikolojik danışmanlık yapan bireylerde de bu model test edilebilir . bu programlar içerisinde danışmanların etkili psikolojik danışman niteliklerine ilişkin farkındalık kazanabilecekleri ve kariyerlerine uyum becerilerini geliştirebilecekleri modüllere yer verilebilir .
541
120
Otizm Spektrum Bozukluğunda Beslenme
otizm spektrum bozukluğu gösteren çocukların birçok probleminin yanı sıra beslenme problemi de uzun vadede aile ve çocuğun yaşamını etkileyen önemli problemdir . bu problemin hafife alınması kişinin yaşam kalitesini düşürür bir başkasına bağımlılığını artırır birçok sağlık problemini beraberinde getirir . bu araştırmanın amacı osb gösteren çocukların beslenme ile ilgili durumlarının belirlenmesi ve bu konuda çözüm önerileri geliştirmektir . yöntem araştırmada betimsel tarama modeli kullanılmıştır . çalışmaya anne baba olmak üzere ebeveyn katılmıştır . çalışmada araştırmacılar tarafından geliştirilmiş osb li çocukların beslenmeleri hakkında ebeveyn görüşme formu kullanılmıştır . araştırmada elde edilen nitel veriler nitel analiz yöntemlerinden olan betimsel analiz yöntemi ile analiz edilmiştir . tartışma osb li çocukların beslenmeleri ile ilgili en temel beslenme sorunları gıda seçiciliği ve hızlı yeme olarak bulunmuştur . ayrıca yeme davranışlarının ve sorunlarının ailelerin yaklaşımlarının ve başa çıkma becerilerinin değişkenlik gösterdiği bulunmuştur . ailelerin çocuklarının beslenmeleri konusunda çaresiz hissettikleri ve rehberliğe gereksinim duydukları görülmektedir .
çocukluk çağında beslenme çocuğun yaşına vücut ağırlığına ve genel klinik durumuna göre ayarlanmaktadır . sürekli sulu besin alımına bağlı kabızlık görülebilir . görme yetersizliği olan çocuklarla ilgili pek çok çalışmada bu çocukların fiziksel aktivitelere katılımlarının sınırlı olması nedeniyle aynı yaştaki sağlıklı çocuklara göre daha hareketsiz bir yaşam tarzı sürdürdükleri ve fiziksel aktivitelerinin daha az olduğu saptanmıştır . nöro gelişimsel bozukluklardan biri olan otizm spektrum bozukluğunda ise beslenme sorunları tıbbi nütrisyonel faktörler davranışsal bağlamsal faktörler ve ailesel faktörler gibi birçok faktörden kaynaklanabilmektedir . bunun yanı sıra sosyo ekonomik durumu kültür ve gelenekleri değiştirebilmek de kolay olmamaktadır . çalışmada osb li çocukların beslenme durumlarının derinlemesine irdelemek ihtiyacından hareketle nitel araştırma yöntemlerinden betimsel tarama modeli kullanılmıştır . görüşmeye katılan ebeveynler seçkisiz olmayan örnekleme yöntemlerinden amaçlı örnekleme yöntemine göre belirlenmiştir . araştırmaya katılan ebeveynlerin tamamı gönüllülük esasına dayanarak seçilmiştir . ebeveynler ile yapılacak görüşme için ebeveyn görüşme formu geliştirilmiştir . daha sonra biçimlendirilen maddeler on beş soru ile pilot çalışmada kullanılmıştır . pilot çalışma için üç ebeveyne görüşme formu ndaki sorular uygulanmıştır . kurumlardan alınan izin ve kurum müdürleri aracılığı ile ebeveynlerle iletişime geçilmiştir . aşağıda bu durumu yansıtan veli görüşlerinden kesitler aktarılmıştır . doktorlardan bu konuda bilgi alamayınca internetten öğrenmeye başladım . çocuğunuzun obeziteye yatkınlığı var mı varsa nelere dikkat ediyorsunuz sorusu altında yapılan görüşmeye göre osb li bireylerin ebeveynlerinin yaklaşık yarısı herhangi bir önlem almadıklarını belirtirken diğerleri çeşitli önlemler aldıklarını belirtmişlerdir . yemekleri çok zor yer şu anda kilo problemi olmadığı için dikkat etmiyoruz . kısıtlamadığım zaman süt ürünleri tüketemiyor bu yüzden şekerli besinleri kısıtlıyorum . yemeklerde onun sevebileceği şeyler yaparım biz de onu yeriz . ise çocuklarının sürekli yemek yeme isteği içerisinde olduğunu bu durumun onları ileriye dönük olarak çok üzdüğünü belirtmişlerdir . ebeveynlerin yarıdan fazlası ise çocuklarının çok hızlı ve aceleci bir şekilde yediğini bu sırada hem görsel olarak hem de sindirim açısından olumsuz bir durumun ortaya çıktığını belirtmişlerdir . nitekim osb li çocukların beslenme durumlarını inceleyen çalışmalarda belli vitamin ve mineral eksiklikleri görülmektedir . bu sorunlar en kısa yoldan duyusal hassasiyet veya duyusal savunmacılığa bağlanıyor olsa da aslında çoklu faktörlerden etkilenmektedir . osb li çocuklarda hangi beslenme probleminin hangi vitamin ve mineral eksikliklerine yol açtığını tespit etmek çocuğun sağlığını koruma aşamasında önemle üzerinde durulması gereken bir konudur .
373
141
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİNDE KIZILÇAM (Pinus brutia Ten.), ANADOLU KARAÇAMI (Pinus nigra Arnold subsp. pallasiana) ve TOROS SEDİRİ (Cedrus libani A. Rich) TÜRLERİYLE YAPILAN AĞAÇLANDIRMA ÇALIŞMALARININ 6 YILLIK SONUÇLARININ İRDELENMESİ
bu çalışmada ankara ili atatürk orman çiftliğinde kızılçam karaçam ve sedir türleri ile yapılan ağaçlandırma çalışmalarının yıllık sonuçları incelenmiştir . ağaçlandırmada kullanılan sedir ve kızılçam doğal yayılış alanı dışında olduğundan dolayı gençliğinin yörede doğal olarak bulunan karaçama kıyasla ilk yıllık arazi uyumu ve büyümesi ile gelişiminin tespiti önem arz etmektedir . bu kapsamda ağaçlandırma çalışmalarının başarı sonuçlarının değerlendirilmesinde kullanılan fidan morfolojik karakterlerinden fidan boyu kök boğazı çapı ve yaşama yüzdesi her bir örnek alanda belirlenmiştir . yapılan varyans analizi sonucuna göre dikilen fidanların boy ve kök boğazı çapları arasında istatistiksel anlamda önemli farklılıklar tespit edilmiştir . karaçam fidanları yılın sonunda en yüksek ortalama çap artımı yaparken bunu sedir ve kızlçam fidanları izlemiştir . fidan boyu açısından kızılçam fidanları en yüksek oranda boy büyümesi yaparken karaçam fidanları en düşük boy büyümesi gerçekleştirmiştir . sedir fidanlarında ise ortalama boylar . m olarak belirlenmiştir .
ağaçlandırma ve özellikle erozyon kontrolü çalışmaları genellikle doğal dengenin bozulduğu toprakların tamamen ya da önemli ölçüde aşındığı sahalarda yapılmaktadır . bu gibi yerlerde hiçbir zaman verimli orman kuruluşu beklenmemelidir . iç anadolu bölgesi kuzeyinde karadeniz sıradağları güneyinde toroslarla çevrilidir . ülkemizin muhtelif yerlerinde başarıyla uygulanan yeşil kuşak ağaçlandırma uygulama projelerinin ilki olan ankara yeşil kuşak ağaçlandırma projesi nin başlıca amaçları başkent ankara yı sel ve taşkınlardan korumak ankara nın hava kirliliğini azaltmak ankara iline yeni dinlenme yerleri niteliğinde yeşil alanlar kazandırmak gecekondu ve düzensiz yerleşmenin önüne yeşil bir set çekmek ve ankara ya içme suyu temin eden göl ve barajların havzalarında yapılan ağaçlandırmalarla sürekli yeterli ve kaliteli içme suyu temininde yardımcı olmak şeklinde sıralanabilir . bu kapsamda yapılan çalışmada atatürk orman çiftliğinde son altı yıl içerisinde farklı ağaç türünde yapılan ağaçlandırma çalışmaları ele alınmıştır . alanın temmuz ağustos ve eylül aylarında tam kurak haziran ve ekim aylarında yarı kurak iklimin hakim olduğu görülmektedir . karşılaştırma yapmak amacıyla etimesgut meteoroloji istasyonu verileri thornthwaite yöntemine göre hesaplanmış ve temmuz ayında . mm ağustos ayında . mm eylül ayında . mm ve ekim ayında . mm olup yıllık su açığı . mm . dir . bu çalışmada her bir işlem grubundan x m lik üçer deneme alanı rastgele örneklenmiştir . belirlenen örnek alanlarda gps ile sahanın koordinatı yükseltisi ve bakısı tespit edilmiştir . fidan kök boğazındaki çapı dijital kumpas ile olarak ölçülmüş ve fidan boyları da çelik şerit metre ile belirlenmiştir . ayrıca her bir ağaç türünün dikildiği alanlarda er adet olmak üzere toplam adet toprak numunesi cm toprak derinliğinde açılan profillerden alınmıştır . alınan toprak örnekleri kurutulup hava kurusu haline getirilmiş mm lik elekle elenerek analiz için başkent laboratuvar hizmetleri gıda ve tarımsal danışmanlık sanayi ve tic . bununla birlikte karaçam ağaçlandırma alanlarında kil oranı ise diğer örnek alanlardan daha düşük olarak belirlenmiştir . kızılçam örnek alanlarında ölçümü yapılan bireylere ait en düşük en yüksek ortalama fidan boyu ve kök boğazı çapı değerleri tablo de verilmiştir . sedir örnek alanlarına ait bireylerin minimum maksimum ve ortalama fidan boyları ve kök boğazı çaplarına ilişkin değerler tablo de verilmiştir . kızılçam örnek alanlarında en yüksek ortalama fidan boyu . m olarak ve en düşük ortalama fidan boyuda . m olarak belirlenmiştir . en yüksek fidan boylarına sahip kızılçam örnek alanlarında fidanların kök boğazı çapları ise . mm ile . mm arasında değişmektedir . sedir ile ağaçlandırma yapılan alanlarda ortalama fidan boyları karaçamlardan yüksek fakat kızılçamlardan daha düşük değerde yer almaktadır . bu çalışmada fidanlar dikilmeden önce riperle ağır diskaro ile toprak işlemesi yapılmış ve gradoni tipi teraslar oluşturularak dikimler yapılmıştır . ayık yılmaz yaptıkları araştırma sonucunda diri örtü temizliğinin bıçak tarak ve çalı doğrayıcı ile yapılmış olması durumunda fidanların boy ve çap büyümesi üzerinde istatistiksel bakımdan önemli bir fark olmadığını en fazla boy ve çap büyümenin riperle tam alanda işlemesinde daha etkili olduğunu belirtmişlerdir . nitekim zoralioğlu riperle toprak işlemenin toprak işleme derinliğinin arttırdığını kırıntılı strüktürün oluşturulduğunu dolayısıyla toprağın su depolama kapasitesinin arttığını en iyi tohum çimlenme ortamının bulunduğunu bildirmiştir . kızılçamda makinalı alan hazırlığında fidan yaşama yüzdesi ile ilk yıllardaki çap ve boy gelişmesinin insan gücü ile alan hazırlığı yapılan yerlere oranla daha fazla olduğu saptanmıştır . nitekim tarafımızdan yapılan bu çalışmada da benzer sonuçlar tespit edilmiştir . fakat fidan boyu ve kök boğaz çapı değerleri açısından farklılıkların istatistiksel açıdan önemli olmadığı görülmektedir . araştırmaya konu olan sahalar verimsiz step sahaları olup tarla açmak amacıyla tahrip edildiği anlaşılmakta ve erozyona maruz kalmaktadır .
553
149
Türkiye’de Ağız Diş Sağlığı Politikası: Mevcut Durum Analizi
ağız diş hastalıkları bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar içerisinde yer alan önlenebilir sorunlardır . ancak yüksek prevalans nedeniyle sağlık harcamalarında artışa neden olurlar . türkiye de ve gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda ağız diş hastalıklarına yönelik koruyucu önlemler sağlık otoriteleri tarafından gereken ilgiyi görememektedir . buna karşın who ve fdı gibi küresel paydaşlar yayınladıkları raporlarla dikkatleri bu noktaya çekmeye çalışmaktadırlar . ayrıca oecd ve avrupa komisyonu ortak çabalarıyla çeşitli izlem platformları oluşturmaktadırlar . bu çalışmada türkiye de ağız diş sağlığı finansmanı hizmet sunumu insan kaynağı ve mesleki eğitim süreci irdelenmiş ve türkiye de ağız diş sağlığı politikasının mevcut durum analizi için ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının konuyla ilgili görüşlerine yer verilmiştir .
sağlık politikaları sağlık sistemi ile ilgili kurumları hizmetlerin finansmanı vb . dolayısıyla dışa açık ekonomilerde küresel aktörlerin ulusal düzeydeki politik karar alma süreçlerine ve eylemlerine etkisi yadsınamaz . avrupa da iskandinav refah devletlerinin diğer refah devleti yapılarından daha iyi bir sağlık performansı gösterdiği görülmekte ve benzer bir şekilde ağız sağlığı performans çıktılarının da aynı paralellikte seyrettiği gözlemlenmektedir kafkasyalılar afrika asıllı amerikalılar takip etmektedir . ağız travmaları dünya genelinde görülen tüm yaralanma türlerinin ini oluşturmaktadır . ayrıca danimarka verilerine göre diş travmalarının yıllık direkt maliyetlerinin milyon dolar milyon kişi olduğu tahmin edilmektedir . ab üye ülkesinde yılı verilerine göre yıllık ortalama direkt sağlık harcamalarında ağız hastalıklarının diyabet ve kardiyovasküler hastalıklardan sonra üçüncü sırada yer alarak milyar harcamaya sebep olduğu tespit edilmiştir . türkiye de ağız ve diş sağlığı hizmetleri hem kamu hem de özel sağlık kuruluşları tarafından verilmektedir . ancak sağlık bakanlığı na ya da belediyelere ait olan birinci basamak sağlık kuruluşlarındaki diş hekimliği hizmetlerinin genel sağlık sistemine entegrasyonu zayıftır . ve yılları arasında türkiye de bir diş hekimine düşen hasta sayısı tablo de görüldüğü gibidir . oecd verilerinde olarak raporlanan bu oranın karşılığı olan tkhk nın yine yılı ülke dağılımı istatistiklerine bakıldığında türkiye nin coğrafi bölgelerinde eşit bir dağılıma sahip olmadığı görülmektedir . yılında yapılan bir çalışmada türkiye de yetişkinlerin diş hekimlerine müracaat oranı olarak tespit edilmiştir . bununla birlikte ortodontik tedavinin estetik amaçlı olmadığı sağlık kurulu raporunda açıkça belirtildiyse kamu kuruluşunca sevk edilen özel sağlık kuruluşuna sosyal güvenlik kurumu tarafından ödeme yapılabilmektedir . türkiye de yılı verilerine göre diş hekimlerinin toplam sayısı . dir . yök istatistiklerindeki diş hekimliği fakültelerine devlet ve vakıf üniversiteleri dahil edilmişken akademik personel sayısına kktc üniversitelerindeki daimi personel dahil edilmemiştir . alanda uzmanlık eğitimine . tdb tarihli meslek sorunları sempozyumu nda ads hizmetlerinde çalışanların sorunlarını raporlamış aynı zamanda sistemin işleyişi ile ilgili eleştirel bir bakış açısı getirmiştir . ülke örneklerinde görüldüğü üzere yunanistan da olduğu gibi bu yetersiz ilginin dünya genelindeki ana sebebi kimi zaman küresel finansal krizler sonucunda kemer sıkma politikalarının yaşattığı kayıplardan ileri gelmektedir birleştirici bir fonksiyonunun yokluğu sorunun kök nedeni olarak karşımıza çıkabilmektedir atasever örnek pegon machat et al . alman ulusal sağlık sistemi bu sayede veri suiistimallerini önleyebilmekte ve veri güvenliğini sağlayarak güvenilir bilgiye erişebilmektedir ziller et al . kamu sağlığının bir parçası olarak görülmesi gereken ağız ve diş sağlığı hem hizmetin sunumunda hem de finansmanında toplumun sosyoekonomik durumuna uygun planlanmalıdır . bu planlama yapılırken uluslararası sağlık örgütlerinin belirlediği küresel sağlık hedefleriyle beraber türkiye nin epidemiyolojik özellikleri dikkate alınmalı ve ortak hedefler için sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde hareket edilmelidir .
600
102