poes
stringlengths 13
158k
| poe_length
int64 1
20.9k
|
---|---|
Okul Çıkışları
Hep o çocuklaruça uçagüneşe doğru
kucaklarındatıka basalunaparklar ( Gönlü Güvercinli Kadın, Varlık yayınları,4 cü basım)
| 17 |
Büyük Düşler
Büyük paraları hep en alta koydum
Büyük düşlerimi en altta bıraktığım gibi
Varlığını unuttum adeta yapmak istediklerimin
Belkide benimle beraber onlarda büyüdü zaman geçtikçe
Tıpkı en altta kalan paraların büyüdüğü gibi
Yoksa çok mu ertelemiştik zamanı
Büyük düşlerim ben büyüdükçe
Gözümde de büyümüştü adeta
Artık değeri yoktu sanki yapılsada
Tıpkı o büyüyen paraların
Zamanının geçip değerini yitirmesi gibi
Yitip gitmişlerdi...Ne olduklarını bile unutmuştum adeta
Ben neyim? Ben kimim?
Olmak istediğim kişimiyim?
Ben mi para kazandım para mı bana karşı kazandı
Para bizlerin önüne geçmedi mi?
Sanki para yapmak istediklerimi benden satın aldı
Gerçekte bu işten kim kazançlı çıktı?
Sahip oldukların sonunda sana sahip olmadı mı? 1 MAYIS 2009
| 110 |
Hasret * Şarkısı
Hasretin; gözümün önünde.
Kendim sanki, bir düğünde.
Kokun hala, benliğimde.
Hiçbir şey yok, henüz ellerimde.Dilimde söylediğin şarkı.
Düşsekte, şuanda ayrı.
Çok özledim, güzel yarı.
Her an, söylediğin o şarkı.Hani ellerimden, tutardın.
Beni sen, benden aldın.
Kalbimi nasıl da, çaldın.
Bir ben, bir de sen vardın.06.02.2005
karadeniz
| 49 |
O GECE
O gece ben olmayacağım. Utancımdan bakamadığım aynalarda Güldüğünüzü gecedir. Gecelerinizi karıştıracak gitgide Olmayanlarınızın çoğalması. Benim olmadığımı duyduğunuz bir gece Korkacaksınız. Şimdiden düşünüyorum son kalanımızı Son gidenimizin bu gecesinde. Ama bir gece olacak, ortalarda bir gece.. İçinde siz de olmayacaksınız, Ayrıca.
| 42 |
Hasret
Hasret... Hasret... Hasret... Sevgiliye hasret...
Anneye, babaya hasret...
Evlada hasret... Yolları gözleten
Sevgiliyi özleten
Sılayı gözümüzde tüttüren hasretSevdiklerimizi hayalimizde yaşatan
Sevgilerimizi tap taze tutan
Sevginin kanıtı hasret Olumsuzluğu unutturan
Olumlu yönleri yücelten hasret... Mektuplar yazdıran
Şiir satırlarını zenginleştiren
Şarkı sözlerini süsleyen hasretSevdiklerimize kavuşmayı
Onlara doyasıya sarılmayı
Anlamlı kılan Hasret... (31.01.2010) DOST KALEMLERDENSonun da kavuşmak varsa hasretler tatlı,
Ama buluşmak,kavuşmak yoksa çok acı
Hasret serap,hasret vuslat,hasret özlemek
En güzeli,en anlamlısı kavuşmakla biten hasret......Nilüfer Gümüş Anneyi babayı hasretle özleten.
Sevgili yolu durmadan gözleten.
Hasretlik değil mi ömrü bitiren.
Hasretlik değilmi isyan ettiren...................................Reyhan AltaşKuru dallar kaldı güzden geriye,
Yeşilden ayrılıp kondum sarıya;
Sensiz geçen ömrüm düştü yarıya,
Elden ele sürdü hasretin beni...................................Murat Aydın Doma
| 112 |
Günah Benim mi?
Sonunda ikimiz ayrıldık işte
Sebebi sen oldun günah benim mi?
Sevgili değiliz, düşmanız artık
Kabahat seninse günah benim mi?
Ümitle başladık, ümitsiz bitti
Sımsıcak sevgimiz kül oldu gitti
Anlamsız gururun bak neler etti
Şimdi çok pişmansan günah benim mi?
Çiçeği dalından koparan sensin
Elini, elimden ayıran sensin
Gözümden yaşları döktüren sensin
Aşkımız bittiyse günah benim mi?
| 59 |
Kısa Bir Not: Konakta Son Gün ve..
Ve yıllarca sonra kadının ölüsünü
Bir bulantı cenazesi gibi kaldırdılar içimden.O gece konağın bütün lambalarını yaktım
Elimde bir içki şişesiyle ben
Sanki bir insan şehrayini vardı da, ben
Gecesiz bir sarışındım
Gecesiz bir sarışındım ve işte
Bütün kapıları açtım kapadım
Kırdım parçaladım elime ne geçtiyse
Biblolar mı olur, yağlıboya tablolar mı, kristal takımlar mı
Elime ne geçtiyse
Açtım pencereleri dışarı attım.Durmadan atıyordum, eşyalar bitmiyordu ki hiç
Eşyalar bitmedikçe öfkeyle içiyordum
Ve kinle
İniltiler duyuyordum aşağıdan yukarıdan
Ve bağrışmalar
Ve çığlıklar duyuyordum bir de
Tanıdığım artık ve bildiğim iyice
Acayip hayvan seslerine benzeyen
- Konak ki bir şimşekti de, elle düzeltilmişti sanki bir yağmur öncesinde -
Uşaklar evlatlıklar birbirine giriyordu
Birbirlerinden çıkıyordular
Aralarına karıştım
Boşaldım boşaldım boşaldım
Ve bilirdim, biliyordum, süresiz bir sarışındım
Başkalarını da çağırdım daha sonra
Ve karşıladım.Oramlakarşıladım, en çok oramla....................
| 139 |
Yazık sana
Ey kalbim!
Nasıl sevdin
Yazık sana, günah sana
Nasıl sevdin, vefasızı
Yazık sana, günah sana2003
| 17 |
Sevinç Kefesi
Ayrılık,birden bire mi gelir
Yürek kapısınaYa,gitme kal demek için
Anı yüklü bavullar ayak diremez,
Teraziye koysan sevinç kefesi ağır gelmez mi hiçAcısını zaman törpülemez mi…
Yürek yürek üstüne konsa yeni bir sevinç filizlenmez miSaman alevi gibi mi düşer ayrılık hep
Yürek ortasına
Hatıralar o gelince mi çöreklenir
Kalp ağrısı gibiYağmurlar,bakışlar yumuşasın diye mi
Islatır ayrılığı
Yoksa kalanın sessiz çağrısı mıdır
Gidene kal benimle diyen
sevgilinin ardından dökülen su misaliAşk’ta,Sevgi’de,dostlukta olursa gurur
Ayrılık hep EN GÜZEL YÜREKLERİ vururnurcan tepecik / 2009
| 82 |
Bileği Taşı
Bin bir engelli bir maratondu
Koştum kan ter içinde
Tırmandım durdum yıllar yılı
Karlı bir yokuşu
Dipsiz karanlık bir kör kuyu
Renksiz kokusuz sevgisiz
Ne çok dinledim ben bu ağıdı
Neresinden baksam bugün
Başı bir hoyrat sonu ağlatı
Ne zaman nasıl geçti ilkyaz
Sonrası bir başka yalnızlıktı
Yoruldum yaşlandım yokluğunda
Tükettim temmuzları ağustosu
Yaşam ki bir bileği taşı
Kimini keskinleştirir yollarında
Tüketir kimini bilene bilene
Sol yanım paslanmaz çelik
Bilendikçe kendi kınını kesti
Sağ yanım kar beyaz pamuk yığını
Yıldız sağar gecelerinden
Bedrettin Aykın
| 86 |
Hayatın İçinden-8
NOT DEFTERİMDEN – 8Çevrim içini çevirsen de dışına / Hayatın ne getireceğini bilemezsin başına / Bazen daha varamadan beklediğin yaşına / Kalabalıklarla giderde arada kalırsın tek başına*
Öyle bir geçer ki zaman / Dönüp bakarsın da geriye içinden çıkaman*
Dostum yolun düşerse bizim ellere / Buyur gel, misafirim ol birkaç gece / Dostluklar pekişsin iyice / Çocuklarda bilsin, baba dostu deyince*
Cumartesi sabah ulu cami, Pazar Hıdırlık / Avluda çay, simit, çorba Mevlam vermiş bolluk / Güzel bir adet, Türkiye geneline örnek olduk*
Sosyal medya internet / İfşa ediyor kimde varsa dert (!)*
Göz kararırsa dünya zindan olur / Kalp kararırsa ahiret zindan olur*
Çizgiler var, sarı, yeşil, kırmızı / Yaşarken ayarlamalısın çizgiye göre hızı *
Bir kaza olursa mal gider, can gider / Acemi kurtarmacı ateşe körükle gider*
Günlük, aylık, yıllık / Yazı yazmak güzel bir alışkanlık*
İnsanoğlu bir çocuk doğacak diye bekler / İnsanoğlu bir hasta olacak diye merak eder / Ölümden sonra yine devam eder beklentiler / İstersen buna yapabilirsin çokça eklentiler
*
Gelirse bir makama na- ehil / O makam için için erir*
10 Şubat milletvekilliği adaylığı için son gün / bende varım desem, çoluk çocuk açlıktan ölür daha ilk gün*
Bakma öyle masum göründüğüne / Kim bilir ne günahları var, daha çıkmamış gün yüzüne*
Oğlu dedi: baba geceler iyice kısaldı / Baba dedi: kişiden kişiye göre değişir / Bir gece çok uzun zaman / İnanmıyorsan hastalan*
Bitti ara tatil yarın açılacak okullar / Bu akşam biraz üzüntülü bizim yavrular*
Uzak durma yaklaş hele sofraya / Sen çekinirsen ben de çekinirim / Kırk yılda bir beraber yemek yiyeceğiz / maziye ait sohbet edeceğiz / Seni hiç kaybetmek istemem / Tamam çekinmiyorum efendim / Kaybetmek mi, hiç düşünmüyorum efendim*
Pazarda kimi japon malı, kimi Çin malı satar / Japon malı sağlamdır ama Çin malı da prim yapar / Ey beni eleştiren dostlar,
Farz etki ben de Çin malı satıyorum / Hissemi alınca kaldırıp çöpe atıyorum*
Görmez göz, duymaz kulak / Adamcağız birde yatalak / Biri kız dokuz uşak / Herkes kendi sevdasında / Adamcağıza, yok bakacak
| 341 |
İstemez, Dağlara Yazma Adımı..
İstemez, dağlara yazma adımı; dağ gibi durup karşıma, kaçırma yeter ki tadımı.
| 16 |
Hayat
bir çocuk
ana baba
aile
sorumsuzlukbir erkek
çok arkadaş
dostluk
gamsızlıkbir erkek
bir kadın
çekicilik
sevgi
evlilikbir erkek
bir kadın
bir çocuk
mutlulukbir erkek
bir kadın
geçimsizlik
ayrılıkbir erkek
bir kadın
bir ölüm
mutsuzlukbir erkek
başka kadın
uyumsuzluk
tatsızlıkbir erkek
yok kadın
sorunsuzluk
yalnızlıkyok erkek
sonsuzluk(8 aralık ’06)
| 49 |
Rahim İsminin Hürmetine Affet
Dünya’yı imtihan yeri yapan sensin,
Kullarını çok seversin
Ahiret için ikaz edersin,
Rahim isminin hürmetine affet.Allah adı senindir,
Sevgili kul olmak için dua edinilir,
Affettiğin kullar sevinir,
Rahim isminin hürmetine affet.Sevginin güzeli sana duyulandır,
Seni sevmeyen gönüller aldanır
Ömrüm senin rızana adanır,
Rahim isminin hürmetine affet.Rahim isminle bizi bırakma,
Bizleri müslümanlardan ayırma,
Bizi azgınların yoluna daldırma
Rahim isminin hürmetine affet.
| 64 |
Camalın Şö'lesi (Ay Üze Üze)
Camalın şö'lesi erşi e'laye
Dolanır dünyanı ay üze üze
Kaşların celladdı gözün heramı
Deme gi danışır ay üze üzeAy nazenin Senem agır elin var
Tögülmüş gerdene siyah telin var
Çeşmeler yanında derin gölün var
Çalhalar sonalar ay üze üzeGüzelliğin bu alemde seçilmiş
Seni görüb elif keddim büyülmüş
Zenehdanda kızıl güller açılmış
Koyma horyat deyer ay üze üzeMaral gibi ogrun ogrun bakışın
Şirin canı ateşlere yahışın
Hoş yerişlerin hoş sallanışın
Eli'nin canın ay üze üze
| 79 |
Deniz; ;
unutturur deniz,
karada gibi yaşamayı
hatırlatır deniz,
özlemi, hasreti, çaresizliği..
| 12 |
Akıl alıp size akıl satarım
Dünyada bezirgan oldum gayri,
Akıl alıp size akıl satarım.
Bu devirde aklın kalmadı hayrı,
Akıl alıp size akıl satarım.Akıl için ben aracı olurum,
Her kafaya göre akıl bulurum.
Aklı çok olandan satın alırım,
Akıl alıp size akıl satarım.Bazı kafalardan ben sarkar oldum,
Ben aklın köşesini kırkar oldum.
Akıllıyım diyenden korkar oldum,
Akıl alıp size akıl satarım.Bazısı ölünün aklına muhtaç,
Bazısı delinin aklına muhtaç.
Bazısı velinin aklına muhtaç,
Akıl alıp size akıl satarım.Yusuf kendime kimseyi güldürmem,
İstemeyene akıl da doldurmam.
Akla ihtiyacın yoksa aldırmam,
Akıl alıp size akıl satarım.
| 93 |
Tüm İnsanlar Dost Olsun
Gel elele verelim
Çölde çiçek derelim
Göz önüne serelim
Tüm insanlar dost olsunSarmış bak bizi zincir
Dünya dal,onda incir
Sarışın,esmer,zenci
Tüm insanlar dost olsunNedir ki dünya malı?
Çocuğun aşk masalı
Güvercin,zeytin dalı
Tüm insanlar dost olsunBiz ararken başa taç
Afrikada çocuk aç
Kuru ekmeğe muhtaç
Tüm insanlar dost olsunGel canım buluşalım
Dere gibi coşalım
Sevgiyi paylaşalım
Tüm insanlar dost olsunHak verdi bize canı
Vucütta gezen kanı
Nedirki eksik yanı
Tüm insanlar dost olsun
| 77 |
Yerdibi günleri-1
1
ömrümün tozunu silkeliyorum
hayata yakışsın diye sesim
canı kemiren engelden kurtuldum
aşkın kapısına astım taze yerlerimi
2
anılarımı ayrılıklarda test ettim
pvc kaplatmadım asla resimlerime
sınırları dar olan kendini sınırsız sanır
hücrelerimiz yıldızlar kadar uzaktır bize
3
masum bir masumiyet yoktur hiçbir yerde
ay uyutur başa çıkamadığımız düşleri
doğan ve büyüyen ve yaşlanan
insan özgür olamaz mı hiçbir zaman
4
hayatın yüzünden çok tersiyle seviştim
ânın zamansızlığına inanmıyor kimseler
belki yalnızca içindeki aşkı seviyor insan
öldürdüm alışkanlıklarımı suçluyum bu yüzden
5
sonuçların hiçbir önemi olmadı hayatımda
bıktım usandım artık akıllı aptallıklardan
yeni mevsimler yarattım astarsız başlangıçlara
korudum kendimi çarşısever heveslerden
6
yıkılmış bir hayatı yeşertiyorum
kimseye yakışmıyor karakter maskesi
boyun eğmedim neçare aşklara
dünyada herkes kadar ölüm var çünkü
7
bulutların kardeşi olmak marifet değil
suları kaynağına çeker girdap
ezbere ilişkiler çatlatır hayatın damarını
ben sadece anılarımın erbabıyım
8
ömrümün tozunu silkeliyorum
aşkın havzasına düşsün diye tohum
gecenin damarları su sızdırıyor sabaha
insan çoğu kez içindeki ötekidir
9
amor vincit omnia* ben pervaneyim
bozdum yararsızın kusursuzluğunu
mehil istemiyorum mutsuzluğuma
yarılanmış bir ömürden dönülmez ki geri
10
kenar yerlerinde dolaştım hayatı
gördüğünü sandığı şeyleri görüyor insan
yağmurdan sonra sokaklarda nem kalır
tek avuntum sıkıntımın insanlaşmasıdır
11
yaşayışın çıldırtıcı etkisinden kalma
her kalbin sicilinde eski bir yara vardır
kanmadım damarlarımın kaynamasına
insan ancak arınarak yaklaşabilir aşka
12
yalnızlıklarımda, kaval çalmadım öküze
önyargı molozları gördüm baktığım her gözde
ben hiçbir zaman zannettiğiniz kişi olmadım
herkese bayram olsun yaşadığım bu ömür
*Aşk her şeye kadirdir
Bayram Balcı
Edebiyat ve Eleştiri Mart-Nisan 2002
| 251 |
Kırmızı
Lâcivert bir gecenin ağaran kıyısından
Gençliğimdir kanayıp sessizce akan
Yalın korkular giyinip bir tuvale ağmışım
Şimdi 'kırmızı'yım Van Gogh'tan sıçrayanEksik adreslere postalanmış mektubum
Yanıtım yok yanlış gittiğim kadınlardan
Bir buluta kaptırmışım gönlümü düşsüz
Ve ille de ıssız dağ başlarında oturanOysa sevinçli şarkılarla dönmüştüm sana
Amsterdam'ın kırmızı sokaklarından
Şimdi lâciverte akıyorum dilsiz mecâlsiz
Hazza teğet geçmiş bir ömrün kıyısından
| 59 |
Oyuna Doyun
Bir mavi deniz ortasında bir beyaz kule,
Avucuma sığmayan oyuncaklarımdı.
Deniz kulenin önündeki kayalara çarpar,
Tarih yükselir gökyüzüne karışırdı.
Oyuncağımı başkasına sattılar!
Artık deniz kulenin önündeki dümdüz betona çarpıyor,
Tarih ise yemek kokularına karışıp,
Utana sıkıla yükseliyor yine de gökyüzüne.
Hiç oyuncağından vazgeçen çocuk gördünüz mü?
Ben gelene kadar size tavsiyem,
Yemeğe değil de,
Oyuna doyun...
| 58 |
Yaşamak...
Hayat dediğin bir nefeslik tutku
Sonunu bilmeden aldığın bir nefes
Ve sonunu bilmeden verdiğin bir nefesten ibaret
Ama doya doya yaşamak,herşeyinle yaşamak var
Mutlu yada mutsuz, umutlu yada umutsuz
Sonuçta yaşamak bütünüyle sadece bir nefes
Doğmak, büyümek, ölmek
Hepsi bir nefesten ibaret...
| 43 |
Şairin zırtapozu
Şairin zırtapozu,
Kadehle verir pozu.
Ne düş der, ne de hayal,
İmgedir onun kozu.Eros'u iyi tanır,
Aşk deyince tıkanır.
En büyük ozan odur,
Kendini havas sanır.Açlık arar toklukta,
Yokluk bulur çoklukta.
Yazım yanlışı yapar,
Ne virgül kor, ne nokta.Her dizesi bir topur,
Anlam saklı, söz sokur.
Öyle şiir yazar ki;
Kendi bile zor okur.Biz avamız, o elit,
Sözünü beller belit.
Atasını hor görür,
Kabuk beğenmez pelit.Eleştirsen nem kapar,
Saldırır apar topar.
Serbest vezinle yazar,
Heceden ödü kopar. 29 Ekim 2006
| 82 |
Sabretmek Lazım
Selam sabah ile başladım işe
Telekom dur dedi güzel gidişe
İçimize düştü garip endişe
Düzelecek işler sabretmek lazım Yabancılar gibi çekingen kaldım
Bazen de üzülüp derine daldım
Acaba nolacak ortada kaldım
Düzelecek işler sabretmek lazım Çok zahmetler çektim saç oldu beyaz
Ayakta tutuyor namazla niyaz
Sabreyle kardeşim gelecek bu yaz
Düzelecek işler sabretmek lazım İsmaillim sıkma tatlı canını
Unut gitsin geçen kötü anını
Duymuyan mı kaldı senin şanını
Düzelecek işler sabretmek lazım
| 74 |
ATATÜRK'E BAZI ŞİKAYETLERİM.Birinci Bölüm Düşman aramız da ey yüce atam
ATATÜRK'E BAZI ŞİKAYETLERİM... 1 - Bölüm.
(DÜŞMAN ARAMIZ DA EY YÜCE ATAM) Saygıdeğer gönül dostlarım: Allah'ın Selamı, Rahmeti, Bereketi üzerimize olsun. Konu başlığımda da fark ettiğiniz gibi..Türkiye Cumhuriyetinin kuran, ülkemizin düşmanlar dan kurtarılmasına vesile olan Yüce Mustafa Kemal Atatürk'e aramızdan ayrıldıktan sonra o günden bu güne kadar yapılan yanlış
davranışlar için,sanatımın gereği duyarsız kalmadığım dan dolayı yazı ve şiirlerimle bazı şikayetlerim olacak. Onun için paylaşma gereği duyuyorum. Bu konuyu yazmam dan rahatsız olan çevreler olabilir. Beni sağa ve sola çekerek eleştirmek isteyenler olabilir. Şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Ben sanat adamıyım, siyaset adamı değil.! . 1977 yılından sonra Isparta vilayetime ikamet etmeye başladığım da azığımızı temin etmek amacıyla küçük bir kuru yemiş büfesi açarak,içinde otururken şiirler de yazıyordum. Yazdığım şiirleri o günün mahalli gazetesinde paylaşırken kuru yemiş büfe reklamım da yapılıyordu. Siyasi karmaşalığın, sağ,sol kavgasının yaşandığı dönem de her kesimden bir grup gençler bana gelerek baskı altına almaya çalışıyorlardı. Konu şu: yazdığın şiirler ve yazılar bizden yana olsun diyorlardı. Benin onlara verdiğim mütevazi cevap aynen şu oldu: Ben ne sağcıyım, nede solcuyum, Doğru yolun yolcusuyum dedim. Daha sonraları siyasette bazı değişiklikler oldu: Doğru yol partisi kuruldu. O günden bu güne onuda diyemez oldum. Sanırım bu kısa açıklamam sanat adamlığımı kanıtlamaya yeterlidir. Daha sonraları bana sunulan siyasi teklileri de geri çevirdim. Her ülkenin gözü kulağı medyalar,yayın organları vardır. Bunların yayımları
arşivlerinde saklıdır. Günler çabuk geçiyor, en önemli olaylar da unutuluyor.
Ama güncel konuları içeren haberler, yapılan yayınlar sayesin de unutulmuyor.
Merhum olmadan bir arkadaşım kırk yıllık gazete arşivi biriktirmiş, eşi de kocası ölünce gazeteler evin her odasını işkal ettiğinden kaldırmamı söyledi. İnanın arşivleri karıştırdıkça o kadar çok üzüntü duydum ki.! . Ülkemizi bölmeye çalışan grupların devlete,millete verdiği zararların sınırı belirsiz.
Kendi kendime düşündüm. Atatürk yaşasaydı bu anarşistler, teröristler, vatan hainleri olmazdı. Meydanı boş görenler pankartlarla ortalığı bulandırıyorlar. Arşiv gazetelerini benim de korumam mümkün değildi. Fakirhane de iki göz oda da ahşap evde yaşıyordum. Odunluk, kömürlüğü de yoktu. Mecburen
bir bakkalla gazeteleri bir kaç kilo şeker karşılığın da takas ettim. Keşke bir depom olsaydı da saklaya bilseydim. O arşivde ki yayınlar beni çok etkiledi. Ülkemiz genelinde Atatürk öldükten sonra bölücü hainler, teröristler türedi.
Sanat adamı olarak duyarsız kalmam mümkün olmadığın dan geçmişten bu güne yapılan yanlışları kaleme almam gerekiyordu. Bunu yazı ile anlatmaya kalksam sayfalar almayacak. En iyisi sözlerin özü olan şiirimle anlatıyorum. Hoşça kalınız.xxx ARAMIZDA ATAM xxxSenin yokluğun da neler yaşandı,
Kalleş, teröristler silah kuşandı,
Yaşayan gaziler gördü utandı,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Eski düşmanların dostluk sergiler,
Ziyaret bahane sızar bilgiler,
Kayboldu aranan saygı,sevgiler,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Vatanı kurtardın bize bıraktın,
Birlik, düzenliği her an arattın,
Yalnız bırakıldık ufku kararttın,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Sahiller satıldı savunamadık,
Anıtlar yıkıldı koruyamadık,
Maalesef aşkla sarılamadık,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Askere,polise huzur vermiyor,
Vatan hainine aklım ermiyor,
Mayınlar konuyor kimse görmüyor,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Cumhuriyet kurdun hürriyet kayıp,
Bazı yabancılar yapıyor ayıp,
Haykırmak isterim gönlümü koyup,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Zalimler ülkeyi beş parça böldü,
Nice Mehmetçikler tuzakla öldü,
Kahramanlıkların aklıma geldi,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Ormanlar yanıyor artırdık közü,
Atanın evla da geçmiyor sözü,
Gülmeyi unuttuk kararttık yüzü,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Menfaat uğruna peşkeş çekilir,
Irmak, göl kurudu pis su içilir,
Mahsuller zamansız ekip, biçilir,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Kredi kartları cepte kol gezer,
Yoksulluk halkımı un gibi ezer,
İ.M.F tuzağı Zekiyi üzer,
Düşman aramızda ey yüce Atam.Ispartalı Zeki Çelik TÜRKİYE İLESAM il temsilcisi.
| 564 |
Kırmızı Bir Güle Benzer Sevdiğim
Bir deniz mavisi gözleri vardı,
Gördüğümde yürek efkar sarardı,
O anda halimi herkes sorardı,
Kırmızı bir güle benzer sevdiğim.Kestane sarısı şalı örtülü,
Hem mütevazidir hemde görgülü,
Kopartmam dalından ben böyle gülü.
Kırmızı bir güle benzer sevdiğim.İnceden kaşlara sürme çekerdi,
Gözleriyle beni içten süzerdi,
Nazlarıyla garip canı üzerdi,
Kırmızı bir güle benzer sevdiğim.
| 57 |
Razıyım Ayrılığa
Razıyım ayrılığa, buysa insaflı adalet.
Ayrılığa sözüm yok, aşka zulmetmek felaket.
Buysa aşka iltifat, zalim timsal-i nezaket.
İnsaf eyleyin bize, bu ne kin bu ne ihanet.
Adalet istiyorum, suçum maşuka muhabbet.
| 33 |
Hasret Nedir Biliyor Musun
Çok zor sensiz ve çaresiz kalmak
Kısmet değil artık, sana varmak
Gözlerimin görevi hep ağlamak
Hasret nedir, biliyor musun
Gönlümü kızgın demirle dağlamakİçimde yaşıyorsun sen
Hasret nedir, biliyor musun
Kendi elim, kendi gözümsüm sen
Ellerim dokunduğunda gözlerime
Kalbimi durduruyorsun senBir bir geçmeyen günleri saymak
An be an o acı veren rüyalara dalmak
Yaşamak için her an var olmak
Hasret nedir, biliyor musun
Yokluğunda seninle birlikte olmakİçimde yaşıyorsun sen
Hasret nedir, biliyor musun
Kendi elim, kendi gözümsüm sen
Ellerim dokunduğunda gözlerime
Kalbimi durduruyorsun sen
| 87 |
Gökyüzü
Bu ne bu
Bu noksan gökyüzü n....................
| 8 |
Ulu’malar
(.... )*
Ben çok uzak bir gelecekte oturuyorum, atlarınyürüyüşünde, ey sevgili ben senin geleceğindeoturuyorum. Bir kuşta, bir gülde, bir akşamda,pervaza dayanmış bir dirseğin burkuluşunda oturuyorumKaya’da ve su’da. Bir ağacın kabuklarında.Kasıklarımdaki yarılışta. Bir anıdaki kırıklıkta,bir kadındaki kuşkuda oturuyorum. Çok ileride.İlerinin de ilerisinde oturuyorum. Size göre geride.Hemen şuracıktaki gölgede. Kendimde oturuyorum.Az kaldı bir ölümde oturuyorum. Biliyorum ey sorgucularepey gitmek gerek, ötelerde oturuyorum. Öteleri geçer geçmez mutlak sessizlikte oturuyorum. Bir yalnızlıkta, bir dönemeçte.Şu çölü aştık mı görünür bir kuraklıkta oturuyorum.Sola doğru bakın, duydunuz mu şu eski türküyü:Mavi yazma bağlama anam, mavi yazma tez solar,da oturuyorum. Az daha gidin, karşınıza bir güneşçıkacak, da oturuyorum. Hayal edin, neredeyse görünür deniz, de oturuyorum. Susadım, özledim, doğuyorum yeniden. Orda oturuyorum:Ah iç/tenim: Ben her yerde oturuyorum, hiçbir yerde
*Mühür, Kasım-Aralık 2006 sayı 10.
| 126 |
SON ŞİİR
Neydim, niçindim
Balkana bir serçe
Onun içindim
Öptükçe bir nehri
Bu göğü bir kadın onarır
Dedimse de...
Gömüldüm
Poyrazın kalbine
Neydim, niçindim
Bir kelebek, ömrümün bahçesine
Patika, Nisan-Mayıs-Haziran 2005
| 31 |
Sana Benziyor
Kim demiş şu cihanda timsâlin yoktur senin
Göllerde suya sinen güneş sana benziyor
Olsa, olsa kullardan emsâlin yoktur senin
Çöllerde kuma sinen güneş sana benziyor…Öylece sindin işte tutunup saçlarımdan
Hangisi müeyyide işlenen suçlarımdan
Süzülüp alev, alev sevda yamaçlarımdan
Çöllerde kuma sinen güneş sana benziyor…
| 46 |
Dost Bildiklerim
- - - DOST BİLDİKLERİM - - -Doğum günüm olmuş neye yarar ki
Günümü YIL sayar dost bildiklerim!
Kimler düşlerimi hayra yorar ki
Sorunca ŞER sayar dost bildiklerim!
* * *
Dostlar dergahına Pazar kurulur
Önce izzet ikram hatır sorulur
Köprüyü geçince çene yorulur
Görünce EL sayar dost bildiklerim!
* * *
Ne vardı pazarda bir dostu bulsam
Ne derdim kalırdı ne de bir tasam
Düşen gözyaşımı çöle akıtsam
Taşınca SEL sayar dost bildiklerim!
* * *
Ne rüzgar kar eder ne de fırtına
İstersen onları benimle sına
Yapraklar da küstü kendi dalına
Esince YEL sayar dost bildiklerim!
* * *
Dostlar meclisinde gönül bulanır
Bir ileri beş geriye yollanır
Sanırsın yürekte sabır sınanır
Satınca PUL sayar dost bildiklerim!
* * *
Gönlüm aşk’a geldi çağlayıp coşar
Şelaleye inat tersine akar
Bir yürekte doğdum binleri yakar
Yanınca KÜL sayar dost bildiklerim!
* * *
Alaylı gözlerle şimdi bakarım
Kalemimden gözlerine akarım
Aynalara ben mi boyun bükerim
Susunca LAL sayar dost bildiklerim!
Susunca LAL sayar dost bildiklerim..! M. Levent ÖZGEÇ
| 171 |
Mor sevda
Kalbime çizdim resmini
Dilimden atamadım ismini
Bilmiyormusun? Seni sevdiğimi
Defalarca söylemedim mi? Sen gülsün, bende toprağın
Baharla yeşerdi yaprağın
Olmuşum sensiz darmadağın
Defalarca söylemedim mi? Söndü sanki, karardı dünyam
İçimde yaşattım seni, mor sevdam
Artık kalmadı, felekle görülecek davam
Defalarca söylemedim mi? Canımda yaşattığım cansın
Bırak söyleme öyle kalsın
Sen aşkım, sen mor sevdamsın
Defalarca söylemedim mi? İçimde büyüyen sessiz fırtına
Belki son gece bu çıkmam sabaha
Kara değil, bendeki mor sevda
Defalarca söylemedim mi?
| 77 |
Eylülün Vuslat Gecesi
bu gece eylülün vuslat gecesi
ben mavi giyindim
gözlerin mavi
gök en mavisinden bu gece
deniz en mavisi
ve gökteki ebem kuşağında
yanlızca mavinin tonları var
ve piyanoda
mavi tuna valsi çalıyor
ve yüreğimde
mavi kalpaklı süvariler
mavi özgürlüğe koşuyor
bu gece eylülün düğünü var
eylül yekpare mavi
titriyor
aldatılmaktan
ve mavi çökmüş eylülün dizlerine
sevinçten ağlıyor
ankara çoktan ölmüş
ve eylülün düğünü bu gece
mavi ağlıyor
| 70 |
Hortlak
Yağmur altında çocuk gibi bir çatlak
Karanlık bir köşede bir beden hortlak
Dikenler üstünde arzudan bir bayrak
Karanlık bir köşede bir beden hortlak.Yetim kalmış bir çiçek, bir Hintli fakir
Dili kopuk bir bülbül, yeryüzünde kir
Gecenin yarısında parlak bir fikir
Karanlık bir köşede bir beden hortlak.Ümit çölünde ıssız küçük bir çatlak
Üstünde koca bir bulut, saçları ak
Bir vaha ağaçlarda, arzu bir kaltak
Karanlık bir şişede bir beden hortlak.
| 70 |
Çiğdem Der Ki Ben Elayım
Çiğdem der ki ben elayım
Yiğit başına belayım
Hepisinden ben alayım
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlarLale der ki behey Tanrı
Neden benim boynum eğri
Yardan ayrı düştüm gayrı
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlarNevruz der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gökyüzlüyüm
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlarSümbül der ki boynum uzun
Yapraklarım düzüm düzüm
Beni ak gerdana dizin
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlar
| 97 |
SERÜVEN
Kolkola akardık ırmaklardan
Birlikte geçerdik her geçidi
Baharı bahar yapardı
Yazı yaz
Yüreklerde bu dost sevgi
Bir sessiz çağlayışımız vardı
Kimse bilmezdi gizemli
Bir keyif çayı aramızda her bakış
Demli
Puslu bir aynadır yüzün
Akşamlarda
Çerçevesi gün geçtikçe eskiyen
Bir kadeh rakıda gençliğimiz
Yaşanırdı bir hüzünle yeniden
Bir güzel akışımız vardı seninle
Birlikte gidecektik
O sonsuz denizlere
Birlikte bitecekti
Bu sevgi...
| 62 |
Ben seni hiç özlemiyorum.../Mektup
Ben seni hiç özlemiyorum...19.10.2005Canım babacığım,Bu aralar hatlar mı karıştı, telefonum mu bozuldu bilmiyorum. Yoksa ben mi düşüremiyorum. Artık görüşemiyoruz. Annem sana '' kızın luki'' diyemiyor seni çağıramıyor. Bu yüzderdir bu mektupu sana yazışım.Bu gün tam bir ay oldu sesini duymadığım. Seninle her ay görüşürdük. Her seferinde annem açardı telefonu, sonra sana seslenirdi; kızın luki telefonda.
Sen telefonu alıp araya girer, yeter çok konuştunuz der; bana da “na luki nasıIsın kızım“ derdin. Bense luki demene basardım kahkahayı. Hep bal rengi gözlerini hayal ederdim... Hatırlıyor musun? Hani bir gün evimizin bahçesinde yemek yerken, anneme şaka yapmak istemiştin. Üstüne bir bardak su dökmüştün. Annem de kızmış banyodan kovaya dolduğu suyu senin üstüne fırlatmıştı. Bunun altında kalmayan sen bahçe musluğuna hortumu takmış önüne ne gelirse ıslatmaya başlamıştın. Bizler ise mutfağa kaçmıştık. Sen de peşimizden içeriye girmiştin, ne mutfak kalmıştı ne de sofa ıslanmayan. Sonra yine bahçede devam etmişti su şakası öyle ıslanmıştık ki biz çocuklar, köpeğin kulübesine kaçmıştık zavallı köpek te dışarı. Annnem alta kalır mı koşa koşa çıkmıstı birinci kata, mutfaktaki musluğa bir başka hortumu takmıştı, pencereden ıslatmıştı beklemediğin bir anda seni, baştan aşağıya. Ben seni hiç mi hiç özlemedim baba,Yine bir yaz gecesi teyzemin kızları bizde tatil yaparken, gece on ikide yataktan kaldırmıştın, hadi kızlar gezmeye demiş, bizleri arabaya atıp götürmüştün Boğaz’ın Anadolu tarafina. Teyzemi eniştemi yataktan kaldırmıştın, şaşkın bakışları altında sadece bir çay içip, çocuklarını yeterince gördün, hasret giderdin hadi bize eyvallah deyip geri dönmüştük. Hiç bir yerde fazla oturamazdın.Bizleri de böyle bahanelerle Anadolu, Rumeli gezdirirdin. Bak bir de ne geldi aklıma. Ufacıktım çocuktum o zamanlar. Hulohop meşhurdu yuvarlak plastikten bir şey beline takıp döndürüyorsun. Bize de almıştın birer tane. Ben çok sevmistim döndürür dururdum. Yine bir gece yemekten sonra keyfin yerindeydi. Biz hulohoplarımızla sana gösteri yapıyorduk. Hanginiz daha güzel çevirirse beş lira onun demiştin. Ben çevirmek ne kelime her hüneri yaptım tek ayak, tek kol, boyun, hatta hırka çıkarmak. Zavallı ablam sevmezdi hulohopu benim kadar. O gece ben galiptim ablam ise nakavt. Ben seni hiç ama hiç özlemedim baba.Biliyormusun? Bazen bizi çok kızdırırdın çok...
Yaz gecelerinde bütün gençler dışarıda kolkola gezererken, sen bize kızmış gibi yapar bizi erkenden teyzemin kızlarıyla birlikte yatağa gönderirdin, biz arkandan atıp tutarken, annemle odamıza haber yollar: kızlara söyle istiyorlarsa sokağa çıksınlar derdin. Istemek ne kelime dünyalar bizim olurdu. Biz de her sefer senin bu oyununa kanardık. Yediğiniz helal derdin giydiğiniz haram. O yüzdendi herhalde turfanda sebze, turfanda meyve tadımlıkta olsa getirirdin. Senin sayende bizim evde aşımız hiç eksik olmazdı...Bütün bu anılar ve daha anlatamadıklarım bir bir gözlerimin önünden geçerken, bilsen yanımda olmanı, ellerimi tutmanı nasıl isterdim...İşte böyle baba, senelerden beri uzaklardan sana geldiğimde gözlerinde gördüğüm pırıltı, ayrılırken içine akıttığın gözyaşları...Ve seninle son karşılaşmamız soğuk bir oda... Bir de var ya, bir de kapının önünde…
Ahh! ... Son vedanı yaparken sen. Bendim bu sefer ardından el sallayan. Bendim bu sefer göz yaşlarını içine akıtan. Şimdi, sende anladım ayrılığın acısını. Şimdi, sende anladım ben giderken neler yaşadığını.Yine evimdeyim senden uzakta. Anneme telefona uzanmıyor ellerim. Biliyorum ki artık babam çıkmayacak. Biliyorum ki kimse bana' na luki ' demeyecek. Sahi ben neden ağlıyorum ki baba, halbuki ben seni hiç mi hiç özlemedim. Sadece yüreğimde bir yara… içimi acıtıyor baba.Hakikaten bana neden luki diyordun baba? Sanki aramızdan hiç ayrılmayacaksın gibi gelirdi bana…
Sen ulu bir çınardın, sırtımızı dayadığımız. 19.10.2005
| 543 |
Yangın Var!
Yangın var, bağrım yanık, herkes şaka sanıyor, Yanıyor avuçlarım bir kor gibi yanıyor. Ya... Rabbim neydi bu hal, başa gelenler neydi? Ya ben Cehennem'deyim, ya Cehennem bendeydi, Denizlere atılsam deniz kurtarmaz beni, Ufuklara uzansam ufuk da sarmaz beni.
| 40 |
S e v g i deryası
İyilik kaplıdır bütün bedenim,
Memnuniyet duyar gelen gidenim,
Mutluluk uğruna titriyor tenim,
Özümden oluşur sevgi deryası.Baktıkca bakarım sevda akarım,
Isparta gülüyle misce kokarım,
Tanışmak istersen eli sıkarım,
Gözümden oluşur sevgi deryası.İltifat sunmayı beceriyorum,
Sanatım desteğim yüceliyorum,
Gönlüme göreyse geceliyorum,
Sözümden oluşur sevgi deryası.Asık suratlardan bende hoşlanmam,
Tebessüm saçarım asla dışlanmam,
Faydalı oldukca kolay yaşlanmam,
Yüzümden oluşur sevgi deryası.Kalbime koyduğum içimde yaşar,
Hasretle, özlemle peşimden koşar,
Zekiliğim bence sınırlar aşar,
Gizimden oluşur sevgi deryası.28-9-2009
| 79 |
Adalet Öldü İki
ADALET ÖLDÜ İKİ
Kilisenin çanı tam beş kez çaldı,
Gerici yobazlar, finali aldı.
Dikta rejimine, bir seçim kaldı,
Başımız sağ olsun, adalet öldü. Sizi gidi sizi solcu dönekler,
Karaya boyandı, kırmızı renkler,
Yakındır göç başlar yüklendi denkler,
Başımız sağ olsun, adalet öldü. Hala başı kumda, gafil aymıyor,
Vurguna, kapkaça kafa yormuyor.
Vatan parsellendi, rantçı doymuyor.
Başımız sağ olsun, adalet öldü. Aydınına düşman edildi millet,
Gerçeği bilmiyor, çekiyor zillet,
Her gün yığılıyor, çözümsüz bin dert,
Başımız sağ olsun, adalet öldü. Uçuruma ramak kaldı be aymaz,
Diktatör fakiri, adamdan saymaz.
Sonradan görmenin, gözü hiç doymaz,
Başımız sağ olsun, adalet öldü. Rızazade, bundan kim ders çıkarta,
Bir değil beş değil, binlerce hata,
Dilerim bu örnek, bu defa tuta,
Başımız sağ olsun, adalet öldü.
24 ARALIK 2014
FAHRİ BULUT RIZAZADEGünün Hikayesi: Adalet Öldü!
Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış.
Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulur muş.
Bir asil öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış.
Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş…
Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış.
Ahali merak içinde kalıp papaza koşmuş:
“Ey papaz efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki o ölünce çan beş kez çalınsın…”
Papaz yanıt vermiş:
“Kraldan daha önemli bir şey var! .. Adalet öldü.”
| 224 |
Bak Biraderim Bu İşler Senin bildiğin Gibi Değil nasihat 3
Bak biraderim Dinle
Başladı ya müslüman,hristiyan savaşı
Diğerleri işin içine girmeye başladımı
Diğerleri kimler?
Hayaletler biraderim hayaletler,Gölgeler
Görünmeyenler arka planda çalışanlar
Ver yansın ederler cepleri doldukça
Yandan yandan göbek atarlar,darbuka çalarlar
Keyiften,ağızlarından salyalar akar
kudurmuş köpekler gibi.
Bak biraderim bu işler
Senin bildiğin gibi değil
Osmanlı iki ileri bir geri yaparak
İzmir marşına takıldımı girdiği topraklarda
Baktı olmadı çekti beyaz bayrağı göndere
gelin alın dediler güzel ülkemizi
Baktı elden gidiyor ülke
bir kaç yiğit başlattılar ülkeyi kurtarma harekatı
Zorluklar içinde acılarla,ihanetlerle
Hani o arkada duran hayaletler var ya
Renkleri benizleri attı
Gidiyor paralar elden diye
Başladılarmı sakallı amcalar
Din elden gidiyor sancılarıyla kelle koparmaya
Vurduttularmı garibim ermeniyi,kürdü,çerkezi
Cephelerde sipere yatmış yiğitlerin
Analarını,babalarını,yavuklusunu
Bebekleri süngülere taktırdılarmı acımasızca.
O günün savaş şartlarında şavaş teknolijine dayanamıyan yiğitler
Telgraflarla büyük komutanlarına geri çekilelim dedilermi
İşte burda içinde baş komutanları bir söyle dedi
''Ben sizlere geri çekilmeyi değil ölmeyi emrediyorum'' dedi
Biliyormusun biraderim bu sözler kimin?
Bilmiyorum biraderim
Yuh sana yuh
Birde işlere gireceksin yuh
Bak biraderim
Bu işler senin bildiğin gibi değil
dinle biraderim
Önce tarihini oku
Komutanlık yapanları oku
Ne mezunusun biraderim?
İlk okul
Vah biraderim vah
Ben nasıl anlatayım tarihi
Biliyorum bir kulağından giriyor
Öbür kulağın kaval çalıyor
Bak biraderim
bu işler senin bildiğin gibi değil
| 214 |
Öğrenmek
Korku olmazsa cesareti öğrenemezdik
Endişe olmazsa sakinliği
Sabırsızlık olmazsa sabrı
Cimrilik olmazsa cömertliği
Kin olmazsa hoşgörüyü
Tembellik olmazsa çalışkanlığı
Hani sormuşlar bir zata
Edebi kimden öğrendin
Demiş edepsizden
Belki olmasaydı olumsuzlar
Kalıcı olmazdı bu duygular
Daha sağlam ve kalıcı olur
Olumsuzluktan sonra olumlular
| 44 |
Mutluluğun Şifresi
MUTLULUĞUN ŞİFRESİAilede, mutluluğun sırları
Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.
Biri eksik olsa saâdet olmaz
Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Özür dilemeyi kenara atma
Sen sen ol ne olur kimseye çatma
Kibarlığı, nezâketi… Unutma
Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Çok iş düşer dilim ile elime
Sahip olmak gerek elbet belime
Mutluluk şifresi şu beş kelime
Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Olur diye sabır ile beklense
Bütün işler karşılıklı denklense
Fedakârlık, hoşgörü de eklense
Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Yokları var eden Hz. Allah
Kim ki inanmazsa deyiniz yallah
Her şeyin özüyse Muhabbetullah
Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven…10/09/’14
Hanifi KARA
| 78 |
Sen ölmüyorsun 5
Sen Ölmüyorsun 5Varsın Ege taşısın yüreğini Ak Denize
Benin içimde Karadeniz kanar.Sanılmasın ki Ferhat delerken dağları
Biz ellerimiz bağlı hareketsiz kalır
Biz ölümlerden kendimizi yeniden yaratırız.İkrarım var ben ölmeden
Öldüreceğim seni.
Önce, sana ait ne varsa
Söküp atacağım içimden.Sonra Yavaş ça öldüreceğim sana ait hisleri.
Belki başkalarında yaşayacaksın. ama
asla kullanamayacaksın beni.Senin adına öldürüldüğünü sandığın
insanlara açtım yüreğimi.
Katledilen tüm hayatlar adına
Seni,söküp aldım Düşüncelerimin içinden.Çaldım seni yokluğun Duvarına hey.........
Öldürdüm sonunda bendeki seni, 1983 İzmir Foça /1996/ 2000, Ankara.
| 83 |
İncifer
ne güzel şey uzaklarda olan bir şairin sözü gibi...ne güzel şey hatırmalak seni...ah ne güzel...öyle düşünerek filan değil hani...birden aklına gelmesi...bir yarayı açıp tekrar kapatmak gibi...ne güzel seni hatırlamak...yemek üstüne sigara içmek gibi birşey...şu işlerin biriktiği bir gün,fakulte önü kalabalık tıklım tıklım...bir çay için paralayacak öğrenciler büfeciyi...işte öyle günlerden biri...ve ben porsuk nehrinin hizasında çayı ele geçirmenin sevinciyle bir sigara yakarken sen çıkıp geliverdin aklıma...memlekete alınacak bir tren bileti var daha.gazeteye de yetişecek haberler...arşivlere kaldırılması gereken miladı dolmuş sevgiler gibi eski gazeteler...ne güzel şey seni hatırlamak...buruk sevinçle...kırık düşüncelerle...herneyse demeyi becerebildiğimden seni düşünmek güzel şeymiş...çok zamanların ağır günlerinin,gar da bir valiz gibi unutulup gidilmesi gibiymiş....ne güzel şeymiş seni düşünmek incili mincili bir ismin kafamda hatırlanması ne güzelmiş...unutmuşken seni düşünmek...okuldan işe götürecek trene bilet bulmam gerek...trende devam ederim bu yazının şarkısına....tren her daim geç kalıyor ne de olsa...27.10.2004-28.10.2004
Eskişehir A.Ü -İzmit Ajans
| 141 |
Bir Garip Sağanak
Direndi gökyüzü
sevişmelerden sonra düşen ter damlalarını seyretti
ölümlerden sonra dökülen gözyaşlarını...
sevinç çığlıklarını duydu
toprağın bağrını açıp yalvarışında düşündü,
patladı gökyüzü
sevişmelerden geriye kokusu kalıyor terin
ölüm diyalektiğin parçası oysa
çığlıklarımızdır bizi biz edecek olan
aşk evrim geçiriyor ve yitiyor yitiriyor anlamını
toprak seyrine ters düşmez hiçbir zaman! ! !
ürktü gökyüzü
rant uğruna pazara sürülmüş somut soyut her şey
çekildi ve rüzgarın seyrine bıraktı yaşama dair
her şeyi! ? ! ?
| 76 |
...Post Sanat Döneminin Don Kişot’ları! ...(Düz Yazı)
“Söktüğümüz sözcükler
Söylememiz gereken
Azalıyor günler gibi…” - (Eugène GUILLEVIC) Kültürel birikimden, çevreden, özellikle de doğumundan itibaren oluşturduğu bilinçdışından beslenen şairin yapıtları bu öğelerin zenginleşmesi ya da fakirleşmesiyle doğru orantılı bir biçimde etkilenecektir de. Etkileşim içte ve dışta olmak üzere iki şekilde kendini gösterir; bireysel üretimde ve günümüzde giderek daralan okur kitlesindeki olumsuz yansımalarıyla. Kültürel ortamda kuraklık egemense, örneğin dil fakirleşmişse veya yazın sanatına gösterilen ilgide bir azalma varsa şiirin niteliğinde de kaçınılmaz bir tökezleme olacaktır. Şairin kendini besleyerek şiir damarının kurumasını engellemeye çalışması alınacak önlemlerden sadece biridir. Öte yandan okur kitlesiyle iletişim kurulamıyorsa eğer, bu kez şair işe yaramazlık duygusu ile büyük olasılıkla şiire küsecektir. Başka bir olasılık ise daha kolaycı bir yolun seçilmesi, koşullara boyun eğerek yeni ve sığ okur kitlesinin gereksinimlerini karşılar türde şiirler üretilmesidir. Böylelikle şiirin temelleri dinamitlenmiş olacaktır.O halde büyüteç altına alınması gereken ilk sorun, toplumsal dengelerin bozulmasına paralel olarak şairin dengesinin de bozulma / bozulmama sorunudur. Şair ya evrensel güce karşı mikro-iktidarını sürdürecek, ya da geçerli koşullara uyum sağlayacak. İkinci olasılık söz konusuysa eğer, şair ile şiir ve şair ile okur arasındaki içsel dinamikler yıpranmış, sanat iklimine çıkar hesapları girmiş demektir. Nesnelin özneli ezmesiyle ortaya çıkan ucuz halkçılık (popülizm) tuzağına düşmeyi tarif eden bir durumdur bu. Tüketim toplumunda, pazarcı dengesizlikleri şiiriyle dengelemekle yükümlü olan şair ne yazık ki özdenetimi elinden kaçırmış, zamanla pazarın bir parçasına dönüşmüştür. Kısaca birey, sanat ve toplum arasındaki bağların zedelendiği söylenebilir.Zaman içinde insanın önce doğa ile bağlantısı kopmuştu. Böylece bilinmeyenin doğurduğu imgelem gücünün kaynağı olan mitostan uzaklaşarak kendi yarattığı bir gerçekliğe göç etti. Aydınlanma çağından sonra ve özellikle de modernite ile bu yeni gerçekliğe sırf materyal dünyada değil sanat ortamında da dokunur hale geldi. Post modern dönemde ise, insanın insana ve insanın topluma yabancılaşmasıyla birlikte, ileri teknolojiyi ve bunun doğurduğu yalnızlığı keşfetti. Bir yandan da topluma hızla pompalanmakta olan “kültür endüstrisi”ne (Adorno) bağlı olarak inceliklerden uzaklaştı, farklılıkların, özgünlüğün değerini bilmez oldu. Böylelikle hayal dünyası giderek daraldı. Zihnindeki yaratıcı güç ile dışarıdaki maddeci - yüzeysel - hızlı dünya arasında iletişim ve ilgileşim (korelasyon) kuramaz oldu. Nesnel ile öznel arasındaki çatışma nesnelin egemenliğiyle son buldu. Dönemin toplum mühendisliği projeleri aracılığıyla dayattığı başkalaştırma planları, neo-liberal post modern çağın bireye karşı sürdürdüğü iktidar kavgasından kaynaklanıyordu. Yeryüzü ölçeğinde uygulanan bu kökten tasarım sürecinde, özellikle sanat erbabı üzerindeki olumsuz etkilerin hissedilmesiyle birlikte, büyük balık da küçük balığı yutmaya başladı. Şiirin kurumasının temel nedenlerinden biri budur, çünkü şairi besleyen özsu çekilmiş, şiir iklimi çoraklaşmış, şairin iktidar alanı daralmıştır.“Okur okumuyor, okur anlamıyor” gibi bahanelerle bu dolambacın içinden çıkılabileceği düşünülmemeli. Sonuçlara bakarak sürecin analizinden kaçınmak veya sorunu görmezden gelmek bir bakıma kolaycılığa sığınmaktır. Şiir biter mi? Elbette bitmez. Birileri mutlaka susacak ya da susturulacaktır. Ama onuncu köyü arayan birileri de bildikleri yolda yazmayı sürdürecektir. Şairin öncelikle üzerine gerilen bu çağcıl çadırın altından çıkıp doğaya, duyguya, insana ve yaşama yeniden dokunması, geçerli hegemonyaya karşı dik durması şarttır. Yetkin bilinç ve gelişmiş bir dille olumlu - olumsuz gelişmeleri büyüteç altına alarak izlemesi; onların takipçisi olması; özümseyerek içselleştirmesi; görünmeyeni görmesi; tüm olumsuzluklara karşın daralan ve kısırlaşan şiir alanını genişletme çabasında ısrarcı olması; tüketmeye bağımlı kılınan kitleye karşı üreten kimliğinden ödün vermemesi gerekir.Post modern tüketim toplumunda şiir de meta gibi algılanıp tüketilmekte veya anlaşılamadığı için beğenilmeyen bir ‘mal’ gibi raflarda beklemeye mi bırakılmaktadır? Sorulması gereken ikinci soru budur. Diğer sanat dallarında olduğu gibi şiirin de kiçleşmiş, sentetik imgeler bombardımanı altında ezildiğini fark etmemek kuşkusuz mümkün değil. Fakat sorun buradan kaynaklanmıyor. Şair, sezdiren, duyumsatan, gösteren kişidir. Hitap ettiği kitle ise her dönemde kısıtlıydı. Ancak günümüzde şiir, şairin tüm çabalarına rağmen, duyarlılığı kabuk bağlamış okurun üzerinden, ona nüfuz edemeden akıp gidiyor. Doğru algılanıp kavranamıyor. Özetle, şiire rağbet eden kitle gün geçtikçe daralıyor. Bu ince sanat dalına karşı taşlaşan ve giderek duyarsızlaşan okur sayısı artıyor. Görülüyor ki sistem verimli toprağı süpürmektedir. Geride yalnızca taş kalıyor.Toprak suyu emer ama taş emmez. Erozyona uğrayan okur kitlesini yeniden yapılandırmak, duyarlı hale getirmek bütünüyle şairin elinde değildir. Buna gücü yetmez çünkü. Turgut Uyar’ın da vurguladığı gibi şiir de, insan da çıkmazdadır. Ve üstelik “şiirin çıkmazı insanın çıkmazına, toplumun çıkmazına sıkı sıkıya bağlıdır” (Korkulu Ustalık, YKY 2009) . Ancak yine de, metalaştırılmış dünyaya saf şiiri ulaştırmaya çalışmak, topluca verilen savaşların yanı sıra kişisel platformda da çabalarını sürdürmek, kentsoylu post-modernitenin egemen olduğu günümüzde doğa – dil – yaşam ile kurulan bağları güçlendirmek şairin temel görevidir. Sözcükleri özgürleştirmekle yükümlü olan şair artık dayatılan değerler dizisini, dolaşımdan kalkmaya yüz tutmuş eski ama değerli olanlar ile değiştirmek, diğer bir deyişle yeni paradigmalar oluşturmakla da yükümlü kılınmıştır.Ama nasıl? Bireysel çabalar büyük olasılıkla yeterli olmayacaktır. İktidara başkaldırmak, şairin muhalif tutumunu koruduğu, farkındalık çıtasını yüksekte tuttuğu anlamına gelir. Ayrıca yaptığı işin bir gereğidir de. Bununla beraber gerçekliğe ulaşmak için kendine biçtiği elbise geçerli koşullar altında ya dar gelecek, ya da üzerinden kaçacaktır. Çünkü şair çağlar boyunca küçük ölçekli iktidarlarla mücadele etmişti. Günümüzde ise makro iktidar olarak tanımlanabilecek küresel ve tek bir iktidarla boğuşmak zorunda. O halde sistemin dinamikleri içinde öğütülmeye şiddetle karşı çıkarken yardıma gereksinimi olacaktır. Bir yandan da bilinçdışı ile var olan bağların toplumsal ölçekte yeni baştan kurulma sorunu irdelenmeli ve nesnelleşmemiş birey - özneye tekrar ulaşılması sağlanmalıdır ki şaire gereksinim duyduğu zemin hazırlanabilsin. Farklı bir deyişle, çözüm ‘gösterge’ çizelgeleri ile bireysel ve kültürel düzen simgelerinin yeniden yapılandırılmasındadır. Burada geniş ölçekli, çözümlenmesi vakit alan ve şairi aşan bir sorundan söz ediyoruz. Okuru gerçek anlamda okur kılmak bir toplumsal sorumluluk projesidir. Eğitimle, kültür - sanat hizmetiyle, hepsinden önemlisi gelişmiş bilinç ve kararlılıkla duruma el atacak yönetimler şairin işini kolaylaştıracaktır. Kısacası şairin desteğe ihtiyacı var denilebilir.Şimdi soruna daha geniş bir pencereden bakalım.Sesli-sessiz, imdat çığlıklarını yükselten şairin işi zor, bunu biliyoruz. Şairin işi zor da, yazarın, ressamın, bestecinin, yorumcunun, heykeltıraşın, tiyatrocunun, genelde sanatçının işi kolay mı? Yeni Dünya Düzeni’nce yapay bir sanatın, özetle sanatsız bir dönemin altyapısının kurulduğu, gerçek sanatı besleyen ana damarların kesildiği, ona ‘kötü çocuk’ muamelesi yapıldığı, sanatsal estetiğin ayaklar altına alınıp sıradanlaştırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Post sanat dönemi de denilebilir buna. Etkinliklerine son veren yayımcılar, birbiri ardına kapanan sanat dergileri, kapısına kilit vurulan atölyeler, sistem yazarlarına dönüşmeye zorlanan kalem ustaları, perdelerini indirmek zorunda kalan tiyatro ve konser salonları, küresel otorite tarafından temelleri atılan post sanat döneminin önceden kurgulanmış sonuçları ve somut göstergeleridir. Oyunun mağdurları ise yel değirmenleri ile dövüştüğünü bilerek ya da bilmeyerek küresel iktidara kılıç sallayan Don Kişot’lar, yani gerçek sanatçılardır.Bu durumun ne kadarını görüyor, ne kadarını doğru tanımlıyoruz? Sorun göründüğü kadar basit algılanmamalı, çünkü yaşamın ekonomiyle uzaktan yakından ilgisi bulunan, toplumun gidişatını etkileyebilecek bütün elemanları çağcıl bu düzende yeniden tanımlanmakta; kısacası toplumlar yeniden kurgulanmaktadır. On yıllar boyunca sürüp giden kimliksizleştirme operasyonundan sonra, küresel yönetimin beklentileri doğrultusunda, birbirinin benzeri, itaatkâr, sorgulamayan ama daima kabullenen yeni kimliklerin yaratılma süreci başlamıştır. Sistemin mantığı, yeryüzü ölçeğinde yıkma ve yeniden yapılandırma taktikleri üzerine kurulmuştur. Sanatın kiçleştirilmesinde, sanatçıya üvey evlat muamelesi yapılmasında bu gerçeğin payı büyüktür. Hesapları altüst eden parametre ise sanatçının – özellikle de şairin - doğası itibariyle bu şablona uymuyor olması. O ki, bir Don Kişot olarak algılansa bile, arayışlarını sürdürecektir. Çözüm, bilinçli ve kararlı yönetimlerde demiştik. Ancak günümüzde kabuk değiştiren yönetimlerin, başka bir deyişle gücünü yönetişimsel stratejilerden (“Governance – İçinden Yönetim” – Foucault) alan odakların sanatçıya el uzatması mümkün müdür? Yanıt olumsuz! Çünkü kurulan sistem ilk baştan kendini korumaya koşullandırılmıştır.O halde çözüm nerede? Belki de “dinleyici, izleyici salonları neden boş bırakıyor, neden dergi-kitap-resim almıyor, neden şiir okumuyor? ” demek ve ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmak yerine taşlaşan ruhların üzerine taze toprak atarak, bireysel çabaların yetersiz kaldığı yerde topluca hareket ederek ve “çözüm nerede” sorusunu sıkça sorarak başlamalı işe. Sessiz kalmaktan ve çözümsüzlüğe tutsak olmaktan iyidir sorgulamak. Aksi halde yakın bir gelecekte naylon kimliklere bürünüp kitleleri manipüle eden, onları kuşatan küresel operasyonun ürettiği sıradan elemanlara dönüşmek işten bile değil. Yardım arayışlarına ‘evet’; isyan çığlıklarına ‘evet’ ama sorgusuz sualsiz boyun eğmeye ‘hayır’ diyerek atmalı ilk adımı. Sanat sonrası (post sanat) dönemini başarısız kılmak, bu evreyi sanatın postunu deldirmeden atlatmak için küçük sorunlara odaklanmak yerine el ele vererek, uzun vadeli ve büyük düşünerek koyulmalı işe.Henüz sökemediğimiz sözcükleri sökerek, eksilen günlere aldırmaksızın, azalan sözcükleri çoğaltarak belki de…(HAYAL Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2010, Sayı 35, Sayfa 72)
('BİR TUTAM TUZ', Hayal Yayınları, Ekim 2010, Sayfa 127)
| 1,328 |
Sahipsiz Bilye
Şu an çocuk aklımla sorsalar: "Söyle ne isterdin şimdi? " diye
Bir seni isterdim deli fişek oyun arkadaşı
Bir de, birinde gökyüzü birinde deniz olan iki sahipsiz mavi bilye...S.Güler-10.4.2016
| 31 |
Bana benden daha
Bana benden daha düşman olamaz, akledip düşünemezsem,
Bana benden daha dostta olamaz, düşünmeye üşenmezsem.
İnsandan gayrı var mıdır düşünen,var diyen parmak kaldırsın,
Biliyorum ki insan yaratıldım,yazık olur eğer bilmezsem.SİNAN KARAKAŞ
| 33 |
Ben Senin Gözlerini Sevdim
Bir güzellik doğuyor yüreğimden
Ben senin güzel gözlerini sevdim.
İstanbul’u sever gibi ben seni sevdim
Ben senin deniz gözlerini sevdimİstemem kimse okumasın şiirlerimi
Ben senin şiir gözlerini sevdim
Şairlik başka şey,şiir yazmak başka
Ben senin gülen gözlerini sevdimŞair sensin,yazar sen,ben sensiz bir hiçim
Ben senin şiir yazdıran gözlerini sevdim
Kağıtlara neler yazıp yırtıp attım ki
Ben senin şiir okuyan gözlerini sevdimDağlansın biçare yüreğim hasretinden
Ben senin ateş gözlerini sevdim
Ben aşkın sonbahar mevsimindeyim
Ben senin bahar gözlerini sevdimSevda bahçeme ektiğim güzel çiçeğim
Ben senin çiçek gözlerini sevdim
Bakmaya doyamadığım manzara gibisin
Ben senin yeşil gözlerini sevdim.
06.03.2015
| 101 |
Mutluluk
Ara sıra uğrar geçer yanımdan
Aklımı başımdan alır mutluluk
Sıralı dertlerim bezdim canımdan
Gülmedi yüzüme birkez mutluluk.Bazançiçek açtı kışta boranda
Boş geçti yıllarım hele bir sayda
Bahara ermişken dertler ardarda
Başıma ne işler açtı mutluluk.Namertle nasibin düşerse yola
Çekersin çileyi uğurlar ola
Yüklemiş göçünü gider kolkola
Sırıtır yüzüme bakmaz mutluluk.Ölmezsin gülbenzin sararır solar
Dert hicran ile gönüller dolar
Herdem saçlarını yolar ha yolar
Yerden yere vurur gider mutluluk.Bazan değirmenin döner tersine
Taşır sevdaları döker bendine
Gürül gürül akar gider kendine
Oyalar bir vakit seni mutluluk.Yılışır bir zaman kalır elinde
Hüseyin herzaman kendi halinde
Kapımı çalarsan günün birinde
Geç kaldın istemem gelme mutluluk.Bedri Hüseyin Çiftçi
| 105 |
Ketum Gecelerim
Alâyiş yürüyüşünde titrek benlik
Sahibini arayan kimlik kepenk kapatmış
Bir muamma asansörü ki
Vaveylâsı dikişli dairelerde saklı
Bir mendil avuçlaması üstünü örten
Kıpırtısız vazoda yalancı çiçekler
Güzelliğin yalanını söylemede
Fire veriyorlar bahar asfaltında
Hava kararmışken kar bûsesinde
Az önce çıkmıştım bu merdiveni
Dalım koparılmamışken sessiz kamburunda
Köpükler rahatsız ediyor cildimi
Sabun gönüller çit çit göç etmişken..
Berzahımda bir göz misafir
Mâzime komşu ve bana
Bir cezve çıkartıyorum hayretimle
Niçin bu kadar bekledim diye
Bir sahve yaşamaksa rüyamda
Uyandım bana bakan gözle
Suğra parkelerde yürümek
Bir vuslat parkında park etmek
Süfli merakın cidarı yırtılır
Ziyâsı ertelenmeyen abrel akşamında
Alîz eşiğim kat çıkmada
Yükselmede ibrişim helecanım
Âmâk kuyumda yürümek bin hayat
İnsan anlar endâzeyi bağlayanı
Bir yumurta kabuğunda seyahat
Kuluçkası kâinata yaslanan
Nirengi hazzın betimi böyle meçhul
Budur misafir sessizce giden
Hangisi ben gitmiyorum dedi!
Mevtin sütunları bayrak örmüşken
Rengini içime akıttığım ey!
Anka işlemeli tabutumda kıpırdanan
Bir mermer serhaddi,beni gönderen. Gürsel ÇOPUR
| 153 |
Gülücüğüyle Gözlerinden Salmıştır
çok uzaktadır
sevgilisinden öte
sokak ortası
gözlerine dalmıştırölmeye gider
dudağında sözü söz
mavi yanıyla
gözlerinde kalmıştırhep ayaktadır
suskunluğundan tuta
tatil ertesi
gözlerini almıştırgülmeye gider
göz yaşında özü öz
gülücüğüyle
gözlerinden salmıştır100210-5denizli
| 34 |
Kemal Atatürk
Karanlığı yırtacak,'Ata Güneş'
Anadolu,laikçe haykıracak
Yakındır doğması,doğacak güneş
Kemal Atatürk,topraktaki güneşİçli dışlı olmuş,hain ile düşman
Mutlaka,mutlaktır olması pişman
Kurtaramaz, çok güvendiği şişman
Kemal Atatürk,topraktaki güneş
| 27 |
Yeni Güne Merhaba
Sabah üzerimde gecenin siyahı
Odamda ışık olarak ise gecenin karanlığı vardı.
Sonra bi ışık düştü üzerime
Bana kalk artık at üstündeki gecenin siyahınıSöndür yüreğindeki geçmişin yangınlarını
Bir daha yakma geçmişin ateşini
Güzel bir gün seni bekliyor kalk
Sonra onu gördüm önce rüya sandım.Sonra baktım ki rüya değil gerçekmiş
Karşımdaki gerçek bi melek ve bana gülümsüyordu.
Bana güzel sesiyle bi şiir okudu
Bana yaşamı yeniden sevdirdi.Herşey için sağol beyaz meleğim.
| 72 |
Dünden Bügüne
zaman su gibi akıp gidiyor
gençlik elden yavaş yavaş gidiyor
yaşanmış aşklar mazi oluyor
yaşamak çok güzel unutmak zor neler geldi geçti dünden bugune
tek hatıra kaldı eski resimler
onlarda saklı tozlu albümde
yaşamak çok güzel unutmak zor ne zaman akla gelse eski günler
yüreğimi bir alev sarar derinden
yaşım ne kadar ihtiyar gözükse bile
yaşamak çok güzel unutmak zor gidiyor neler geldi geçti dünden bugune
tek hatıra kaldı eski resimler
onlarda saklı tozlu albümde
yaşamak çok güzel unutmak zor
| 82 |
Dünya Nereye Gider
Kirli bir kanla sulanmış şehirlerin sokakları.
Dünya, bir yere gitmez.
Giden hep insanlar olur.Dünya nereye gider?
Dünya, bir yere gitmez. Koşan insanlardır,
Araf’ta kalmışcasına panik, çığlık çığlığa
Koşan insanlardır.Dünya nereye gider?
Dünya hep aynı yörüngededir,
Gelip ve gidenler hep insanlardır.
Biri diğerinin üstüne basarak.
Çarpıp kaçarak, kıyamet kopmuşcasına feryat figan.Dünya nereye gider?
Aslında Dünya bir yere gitmez.
Üstünde olsalar da, onu sırtına alıp taşıyan insanlar.Dünya savaşmayı bilmez;
Onun üstünde savaşan insanlar.
Dünyanın gözyaşı yoktur.
Ağlayan ve ağlatan insanlar.
Dünyanın kanı yoktur,
Yaralayan ve yaralanan insanlar.Dünya bir yere gitmez,
O evrenin duruş biçimidir.
İnsan nereye gider?
İnsanlar sorulan soruların cevap biçimidir.
| 103 |
Adalet İstiyorum
Dilenmiyorum, adalet istiyorum
Nevrotik duygularımdan arınmış,
Peteğimden süzülmüş altın sarısı balımsın
Yorgun bedenim kış uykusuna yatmadan
Göğün dilinde bedenim, bedenimin dilinde aşk,
İstiyorsan yorgunluğuma çare,
Parçalamak istemiyorsan yüreğimi,
Adalet istiyorum
Ay ışığının yer yüzüyle dansıydı
Gül kokulu gecelerde ay ışığı
Yarasalar görünmedi bu gece, senin gibi
Bedenimi saran azgın şehvete
Teslim oldu tüm benliğim,
Adalet istiyorum.
Çıkmak istiyorsan hayatımdan, bir kaçak gibi
Şu gülüş, şu sevecenlik, şu gizem
Tutkularımın esiri oldum dirhem, dirhem,
Toz bulutları kabardı coşkularımda,
Tabu yapılmak mı istiyorsun
Canındaki bir canansa,
Adalet istiyorum.
| 88 |
Köpek ve Çevre temizliği (düz yazı)
Şehirlerde, evde lüksten başka bir kıymeti olmayan fakat köyde ve kırda, bekçilik, avcılık, çobancılık gibi işlerde bir yardımı olan köpeği uzaktan seyretmek suretiyle bakmak yerinde bir harekettir.
Eski örf ve adetlerimizde köpeğe el süren insanların ellerini yıkamağa mecbur tutulmaları, bir çok an’a neler arasında bir görenektir. Köpekte meşhur olan kuduz hastalığı insandan insana geçmesine, köpekler ve köpek besleyenler sebep oluyor. Kuduza yakalanmakta ve kuduz vermekte köpek başta geliyor. Onun dilinde, bir çok hastalıkların gözle görülemeyecek kadar ufak ve çok olduğundan köpeklerden kaçınmamız emrediliyor. Muteber hadis kaynaklarında yer alan rivayetler şöyledir.
* Ebû Hüreyre r.a’ den rivâyete göre, Rasûlüllah s.a.v şöyle buyurdu: “Birinizin kabından köpek su içerse o kabı yedi sefer yıkasın.” Tirmizî; Müslim,
* Ebû Hüreyre r.a. şöyle diyor: Rasulullah s.a.v. şöyle buyurdu: “Birinizin kabına köpek ağzını sokarsa onu yedi sefer yıkasın.” Tirmizî; Müslim.
* Ebû Hüreyre r.a.’den rivâyete göre, Rasûlüllah s.a.v. şöyle buyurdu: “Birinizin kabına köpek ağzını sokarsa o kaptaki suyu döksün ve o kabı yedi sefer yıkasın.”Ebû Davud, Müslim.
* Abdullah b. Muğaffel r.a.’den rivâyete göre, Rasûlüllah s.a.v. “…Köpek bir kaba ağzını sokarsa, onu yedi defa yıkayın sekizinci de ise toprakla ovun.” Ebû Davud, Müslim.* Bir diğer rivayet ise: ’’Birinizin kabından bir köpek su içerse, o kabı biri toprak ve su ile karışık olmak üzere yedi defa yıkasın.’’ Müslim.
Onları köpek mevkiinde tutmayan, evlat yerine sevmeye çalışan bazı insanlar darılmasınlar. Ben köpeğimi dışarı çıkarmıyorum, başka hayvanlarla temasta ettirmiyorum, köpeğim temizdir, hastalığı yoktur gibi sözleri sık sık tekrar ederler. Köpeklerde kuduz hastalığı, azgın ve sakin olmak üzere iki şekilde baş gösterir. Belirtileri ise:
- Adeti değilken ısırmak veya hararetle yalamak arzusu.
- Sesin değişmesi, evvela boğuk şekilde bağırır sonra adetâ uluma haline geçer. Uzunca bir sesle sona erer.
- Bakarsanız köpek ne bulsa yemeğe yutmaya koyulur.
- Yabancı biri gelmiş gibi bulunduğu yerde havlamalar.
- Çene felcinden hayvan havlamamakta olduğundan bu şekilde kuduzun adına sessiz kuduz diyenler çoktur.
- Bir çok köpek besleyen insanlar hayvancağızın boğazında bir şey kalmış sanarak almaya uğraşırlar. Canı yanmazsa hayvan ısırmaz. Fakat salyasını bulaştırmakla sahiplerine farkında olmadan her hastalığı verebilir.
Bu işin şakası yok şu bir gerçek ki, hastalığın sonu, ya bütün vücuda yayılmasından veya ani bir kalp felcinden ölümle neticelenir. İbn Ömer r.a. Allah’ın Rasülü s.a.v. şöyle buyurmuşlar:
* 'Her kim koyun köpeği yahut av köpeği haricinde bir köpek edinirse, o kimsenin her gün işlediği iyi işlerin sevabından iki kırat eksilir.' Sahih-i Müslim. Bir diğer rivayette ise:
* 'Her kim av köpeği, koyun köpeği veya bekçi köpeği haricinde bir köpek beslerse her gün onun sevabından iki kırat eksilir.' Ebu Hureyre, r.a, Sahih-i Müslim. Sufyan b. Ebu Zuheyr r.a. dan: Hz. Peygamber' s.a.v.den şöyle buyurduğunu işitmiştir:* 'Bir kimse ne ekin, ne de hayvan bekçiliğine yarayan bir köpek edinirse onun amellerinin sevabından her gün bir kırat eksilir.'Sahih-i Müslim.
Kırat nedir?
Lügatte beş arpa ağırlığı veya bir şeyin yirmi dörtte biri gibi ma'nâlara gelir. Burada kesin bir miktar aramak gerekmez, 'Allah'ın bildiği bir miktar' olarak anlamanın uygun olacağı belirtilmiştir.Yani köpek besleyen bir kimsenin her gün sevabından bir cüzü eksilecektir.
Bu eksilmenin sebebi, 'meleklerin köpeğin olduğu yere girmemesi' ile izah edilmiştir. Bazı âlimler: 'Köpek başkalarını rahatsız ettiği için' demiştir. köpeğin necaset yemesi, pis koku yayması, bazılarının şeytan olması, kaplara ağzını sokması gibi başka sebepler de zikredilmiştir.
Korunma ve avlanma gibi bir ihtiyaç bulunmadan evlerde köpek beslemek İslâm’da men edilmiştir. Hadisler gayet açık. köpek beslemeyi birkaç istisna dışında yasaklamaktadır. Bu istisnalar koyun köpeği, av köpeği ve ekin köpeğidir.
Rızkının, sevaplarının ve bereketinin azalmasını isteyenlere bir sözümüz yok, Allah’ın Resulü s.a.v. azalır buyuruyor yukarıda hadisler gayet net.
Köpek evde beslenmez. Sonra köpeğe ihtiyaç varsa beslenir. Av için, bahçe veya sürüyü korumak gibi zaruri ihtiyaçlar dışında köpek beslemenin uygun olmadığı, birçok sevapları yok edeceği hadis-i şerifte bildirilmiştir. Ayrıca bu köpek türleri, evin içine sokulamaz. Ayrı yeri veya kulübesi olur. Köpek bulunan eve, odaya, rahmet melekleri girmez. İbn-i Ömer r.a. anlatıyor:
* ’’ Cibril, Resûlullah s.a.v.’a Falan saatte geleceğine dair söz vermişti. Fakat gecikti. Bu yüzden Peygamberimiz’in canı sıkıldı da evden dışarı çıktı. Yolda Cibril, Efendimizi karşıladı. Resûlullah’ın şikâyeti üzerine: “Biz, köpek ve resim olan eve girmeyiz” buyurdu.’’ S. Buhari. Hz. Aişe r.anha anlatıyor:
* ’’ Cibril, belli bir saatte geleceğine dair Peygamberimizle kararlaşmıştı. Fakat belirtilen an gelmişti. Cebrail ise Efendimize gelmemişti. Hz. Aişe der ki: “Peygamerimiz’in elinde bir asa vardı. Elindeki asayı atarak: “Allah c.c. da, elçileri de sözünden caymaz” dedi. Sonra etrafına bir göz atınca bir de ne görsün! Sedirin altında bir köpek yavrusu, (duruyor) . Bunun üzerine “Bu köpek (buraya) ne zaman girdi? ” buyurdu. Ben de: “Vallahi bilmiyorum” dedim. Emri üzerine köpek çıkarıldı. Hemen peşinden Cibril geldi. Resûlullah: “Sen bana söz verdin. Senin için burda oturup bekledim ama gelmedin” buyurdu. Cibril: “Evinin içindeki köpek gelmeme engel oldu. Çünkü biz (melekler) içinde köpek ve resim bulunan eve girmeyiz” Cevabını verdi.’’ S.Müslim. Ebu Davud. ‘’Zamanımızda köpek beslemenin çevre kirliliğinden, insanları meşgul ederek zamanlarını öldürmeye, insanların insanlarla olan beşerî münasebetlerini azaltmaya varıncaya kadar saymakla bitmeyen yeni mahzurları ortaya çıkmıştır.
Resûlullah s.a.v. İslâm diyarlarının böyle bir musibetle karşılaşacağını önceden görerek, bu meseleye ayrı bir ehemmiyet atfetmiş,
Resûlullah' koyduğu bu yasakla köpek besleme işini müstakillen ele alıp uyarmış ve yasaklamanın fiilî örneğini vermiştir.
Bilhassa sosyetik muhitlerde olmak üzere Batı'ya özenti şeklinde köpek besleme merakı memleketimizde yaygınlık kazanma vetîresine girmiştir. Öyle ise, her Müslüman bu konuda sağlıklı bir bilgi ve net bir kanaat sahibi olmalıdır.
Fazla teferruata girmeden şunu da ilave edeceğiz: Hz. Peygamber s.a.v. köpeğin necisliği hususunda da ısrar eder. Öyle ki, köpeğin herhangi bir kaba değmesi halinde, kabın yedi ayrı su ile iyice yıkanıp, sonunda da toprakla ovulmadan temiz addedilemeyeceğini belirtir. Buradan hareket eden fakihler köpeğin salyasından, herhangi bir kuyuya tek damla dahi düşecek olsa kuyunun pis addedilmesi gerektiği, binaenaleyh bu kuyunun kullanılabilmesi için, suyunun tamamen boşaltılması icab ettiği hükmünü getirirler.
Köpekten uzak durulmasının ehemmiyetini tebârüz ettirmek için, Resûlullah, köpeğin bulunduğu eve rahmet meleklerinin girmeyeceğini de belirtmiştir. Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre, Resûlullah'tan habersiz eve giren köpek sebebiyle vahiy kesilmiş, bilâhare Cebrâil aleyhisselâm, 'Evinde köpek var, köpek bulunan eve giremem' diye açıklamıştır.
Bu gün zevk için köpek besleme geleneğini yürüten Avrupalılar, bilhassa büyük şehirlerde, köpek pisliği yüzünden ciddî şekilde rahatsızdırlar. Köpek besleme âdetinin bulunmadığı bir Doğulu turist, bir Batı merkezine geldiği zaman en ziyâde köpek pisliğinden mutazarrır olur ve ilk dikkatini çeken şeylerden biri bu olur. Nitekim bir gazete haberi, Batılı mühim merkezlerden biri olan Paris'in kaldırımlarına, köpeklerin günde 20 ton pislik bıraktığını, bunu temizletmek için, belediyenin yılda 20 milyon frank (680 milyon Türk lirası) para harcadığını yazıyor…..? Bir başka deyişle, günün birinde bu moda, Doğunun büyük şehirlerinde de (meselâ İstanbul veya Ankara'da) aynı ölçüde yaygınlaşsa, buralar acaba ne hâle gelir? ’’ * Kebşe r.a., Allah Resûlü s.a.v. buyurdu: 'Kedi pis değildir, çünkü dişi olsun erkek olsun o, evinizde gezinen hayvanlardandır.'Tirmizî, Müslim.
Kediye gelince, kedi beslemek caizdir. Ancak bugünkü apartman hayatında zor olur. Çişini, kakasını yapacak yer arar. Kum torbası olsa da, biraz zordur. Bazı kediler çişi gelince, dışarı gidebiliyor. Kedinin tüyleri eve hatta yemeklere dökülebilir. Yıkamak temizlemek gerekir. İtinalı bir şekilde bakmak gerekir. Köy evlerinde fare olurdu, kedi beslenirdi. Beton apartmanlarda farenin rahatça yaşaması zor. Kedi pis değildir. Gezdiği yerlerde namaz kılınır. Sahabeden bir hanım anlatır:
Abdest alması için bir kaba su koymuştum. Kedi gelip bu kaptan su içince dayım Ebu Katade biraz daha su içmesi için, kabı kedinin önüne uzattı. Benim hayretle baktığımı görünce, dedi ki:
Niye hayret ettin? Resulullah efendimiz buyurdu ki:
* ’’Kedi etrafınızda dolaşır, necis (pis) değildir.’’ Tirmizi.
Anlaşılmıştır ki, köpekten insana geçebilecek bazı hastalıklar var. üzerinde hassasiyetle durulması gereken bu mes’ele, köpekte ve insanda müşterek bazı hastalıkların bulunabileceğine dikkati çekmesi açısından ve hem köpekte, hem insanda hastalık yapan müşterek virüs ve mikropların her iki bünyede de yaşayabildiğini tembih bakımından dikkate şayândır. Bu konuda, ilmî mecmualarda dünya kadar yazı çıkmıştır. Bugün, köpeğin tenyasının insana nasıl geçtiğini ve insanda teşekkül eden bazı kistlere köpeğin kaynaklık ettiğini ve köpek dışkılarının gömülmesi lâzım geldiğini artık bilmeyen mi var? Hakikat bu iken, bu hadîsi şeriflerin ravilerine dar akıllarıyla sataşan ve ilişenler olmuştur, müsteşrikler ve onların İslâm dünyasındaki takipçileri.. Gerçek hakikati bu hadisi şerifler ortaya koymuştur. Acaba bu iddialarında direnenler hicap duymayacaklar mı?
Cenab-ı Hak, Haşır suresinin 7. ayetinde şöyle buyuruyor:
‘’ Peygamber size ne emretti ise onu (kabul ederek amel edin) alın. Size neyi yasak etti ise, ondanda (Peygambere muhalefet etmeyin) sakının.’’Allahın dünyada iken razı olduğu sahabeler hakkında ileri geri konuşmak onlara fayda sağlamayacak. İslamiyet’in evrensel mesajını tebliğ eden Hz. Muhammed s.a.v. buyrukları Müminlerin engin gönüllerinde yaşıyacak. İnsan neye, niçin inandığını ve hangi amaca yönelik yaratıldığını bilmedikçe kendini tanımamış olacak, kendini tanımadıkça da yüce yaratanını tanıma şansına erişemeyecek.Kaynaklar ……………
Kuran-ı Kerim..
Muteber Hadis Kaynakları..
Dinimiz İslam…, İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi.Lessines/ 1989
| 1,419 |
Gençlik nerdesin
GENÇLİK NERDESİNGözlerim yoruldu, yola bakmaktan
Bekliyorum seni, gençlik nerdesin
Artık geçmez oldun, bizim soksktan
Özlüyorum seni, gençlik nerdesinGitmez sandım seni, uçupta gittin
Bir gece bir gündüz, kaybolup yittin
Göz açıp kapattım, anında bittin
Arıyorum seni, gençlik nerdesinDermanım kalmadı, tutmaz dizlerim
Bir metre ırağı, görmez gözlerim
Tenekeye benzer, artık sözlerim
İstiyorum seni, gençlik nerdesinAlınıp satılan, pazarın var mı
Kaçırmadan elde, tutanın var mı
Kadir kıymetini, bilenin var mı
Gözlüyorum seni, gençlik nerdesinTakvim yaprağının, geldik sonuna
Ağlamak sızlamak, artık boşuna
Bir ömür fedadır, senin yoluna
Soruyorum seni, gençlik nerdesinKıymetin bilmedim, özür dilerim
Bir daha gelirsen, yine beklerim
Akıllandım şimdi, yemin ederim
Öpüyorum seni,gençlik nerdesin
| 104 |
Kışlanın Ardında
kışlanın ardında
bir ince türkü
yazan:el
okuyan:dil
gönderen:bilkışlanın ardında
bir nazlı gelin
seven:gönül
deren:gönül
yaran:gönülkışlanın ardında
bir garip ana
bekleyen:sabır
gözleyen:kahır
kahreden:kabirkışlanın ardında
bir damla gözyaşı
döken:bilir
çeken:bilir
bilen:bilirkışlanın ardında
bir yetim yavru
ağlar:mehmet
çağlar:mehmet
dağlar:mehmetkışlanın ardında
bir güzel ülke
koşar:türkiye
coşar:türkiye
yaşar:türkiyetam bağımsız türkiye....
| 47 |
Boşaldı gibi dünya
Boşaldı gibi dünyaİçimin sarayındayım
Her gece
Boşaldı gibi dünya
Her gece
Çağırdım seccademi çağırdım güneşimi...Her gece
Gönlüme derim
Arama başka dal
Kon bu dala
Seccademde yüzdü alnımŞimdi gece
Sessizlik ölüm gibi
Sensizlik ölüm gibi...
Gel seccadem
Gül seccadem...
Çağırdım güneşimi seccademi...Kesilince sokakların sesi
Sükut şöyle der gönle:
Seherlerin sofrasına bağdaş kur
Rahlelerin balına çal kaşığı
Gel seccadem
Gül seccadem
Çağırdım şefkati seccademde şefkat her gece...Her gece
Aşk çağırır ve der:
Bu vaktin toprağı verimli
Dilinde dualar olsun
Işık ışık tohumlar ek
Göz yaşıyla sula
Bir damla ışık için koyul yola Şimdi gece
Şimdi sensin güneş
Gül seccadem
Her gece
Seccadem yar banaŞimdi gece
Gözler oldu kör
Gönlüme dolmalı ışık
Zaman bal sofrası olsun
Gül seccadem
.
| 119 |
bir-turkiye-istiyorum
BİR TÜRKİYE İSTİYORUMGeçmişiyle övünen
Geleceğine güvenen
Milletiyle sevilen
Bir Türkiye istiyorumEzanı her gün okunan
Bayrağı da dalgalanan
İnsanları kardeş olan
Bir Türkiye istiyorumKaralarda denizlerde
Yeryüzünde gökyüzünde
Barış için uğraş veren
Bir Türkiye istiyorumDinine sahip çıkan
Kuranına sarılan
Toprağında barınan
Bir Türkiye istiyorumKavgaları gülünç gören
Adaletli hüküm veren
Kardeş kavgasına son diyen
Bir Türkiye istiyorumKılıcı kınına koyan
Sınırına razı olan
Komşusuna güven veren
Bir Türkiye istiyorumİLYAS ŞENER. 1999-12-
| 68 |
Tanrısal ilişkiler
Sevdim yağız atların koşularını...
Parlayan tüylerinden okşadım.
Büyüdüklerinde...
Yerinde duramayışlarını sevdim.
Ve öptüm,
Rüzgara karşı duran,
dimdik yelelerinden...Ölümsüz sevdalar taşıyorlardı yüreklerinde.
Ey sadakatin altın temsilcileri.
İtaatlarınızı yineleyin ve yenileyin.
Diyen haykırışlarını dinledim.
Biri diğerine,diğeri öbürüne..
Yeminler veriyorlardı..
Buğulu nefesleriyle..
Ve solukları karışıyordu birbirlerine..
Ölüm üstüne,yar üstüne,En büyük Tanrıları üstüne...ve sonra....
Ne oldu da bu yağız atlara ki...
Allah lafzını diyemez oldum..
Azamatinden,sevgisinden,yaratıcılığından,
Celalinden,cemalinden korktuğum kadar...
Korkmaz oldum hiç bir şeyden..Yunan tanrılarının bolluğundan haberim vardı da...
Yüreklerimizde ki Tanrıların çokluğunu bilemedim.
Mabedler yapmışlardı kendilerine umarsız...
Birbirlerini çoğaltıyorlardı.
Birbirlerinden çıkıyorlardı.
Birbirlerini kutsuyorlardı
Birbirlerini yiyorlardı...
Domuzlar gibi tüketiyorlardı...
Üremeye vakitleri kalmamıştı..
Hazlar duyuyorlardı..
sevgisiz..
yarensiz...
yarsız...
Napolyon üç kere tekrarladı...
diyordu biri... Bizim Tanrımız en büyük...
Kar blançosu değil miydi taptıklarımız.
Biri kendini futbol sahalarında unutmuştu.
Tükürüyordu Tanrılarına diğerlerinin...Ben se seni buldum ey sevgili...
En büyük Tanrıya giden yolda,
Önünde diz çökmeye geldim.
Ellerinden öpmeye geldim.
Zehir dişlerimi söküp attım bedenimden...
Kirli rüyalarımdan kovdum seni.
Cennetin en kuytu köşesinde.
Seninle sevişmeye geldim... Mehmet DALKANAT
| 163 |
Kravat
Eski bir kravatım vardı
Hani bilirsin
Sen almıştın ya
İlk evlilik yıldönümünde
Ve ilk çocuğumuzun yaş gününde
Kapımızı çalan
Bir yaşlı kadına
Hediye etmiştin hani
Onu hatırladım bugün
Mevsimin ilk yağmur damlasını seyrederken
Sonra vitrindeki aynada
Kendimi gördüm
Karvatım..
O ilk aldığın ki kadar
Yeni ve güzeldi
Ama ben..
O ilk aldığın kravatı
Taktığım gün ki kadar
Genç değildim artık
| 61 |
Burası Antep
Burası Antep,Kefen bayraklı kale!
Şunu iyi bilsin bütün kefere
Ölmedi Şahinler,Karayılanlar,Kamiller
Anlayamazsınız siz onlar diridirler.Bu bayrak dalgalandıkça Antep kalesinde
Benim nabzım atacak kalbim çarpacak
Al bayrağım
Kanım, hilalim,yıldızım
Sendedir inancım,sendedir rehberim
Senin olmadığın dünyayı neylerim
Uğruna helal olsun
Neyim varsa her şeyim
İnmesin bu kaleden bu bayrak
Budur yaratandan en büyük dileğim
Allah göstermesin indiğini görmeyeyim
Şanlı şanlı dalgalan ki sen
Varlığımı bileyim benİyi tanır beni alem,iyi tanır dünya
Savaşlar yaptık biz de üç kıtada
Kadınlar,çocuklar,ihtiyarlar,ağaçlar
Emin oldular kanadımız altında
Farkımız işte burada
Fırsatını bulunca siz yılan oldunuz
Kol kanat gerdiğimiz güvercinler
Yağmur olsa da bize mermileriniz toplarınız
Sanmayın korkarız uçaklarınızdan,tanklarınızdan
Süzülürüz kartallar gibi üzerinize bu dağlardanBeyaz bayrak çekilecekse Antep kalesine
Eyvahlar olsun bana
Viran olsun yıkılsın bu şehir
Vurulacaksa gözümün önünde
Mektepler camiler minareler
Sizi cehennem beni cennet beklerAntep harbinde
Bir ses duyulur cepheden cepheye
“Vurun Antepliler Namus günüdür”.
Kafir sataşacaksa
Kızıma,kadınıma,anama
Yaşamak haram olur ağam
Süngüler saplansın bağrıma
Alırım mavzerimi omzuma,
Emanet ederim kalanları Allah’a.
Alaattin CEYLAN
| 161 |
Beyaz
Kırgınım...
Dağlar sıra sıra gözlerimde,
Küçücük bir konfor hissediyor tenim,
Büyük beyazların içinde,
Taptaze kokular ellerimde, batıyor!
Tam sırası penceremdeki kuşlara sarılmanın!
Tam sırası şimdi,
Beyazlara gidiyorum! Burada toprak kara değil,
Beyaz!
Önlükler beyaz!
Ölüler beyaz!
Ve dipteler biraz!
Kalemler beyaz!
Kağıtlar beyaz! Burda geceler siyah değil,
Beyaz.
Ellerimin altında düğmeler,
Beyaz.
Ha geldi, ha gelecek bayan beyaz!
Ne zaman geçti bu kışlarım?
Durma zaman.
Git acılarım! ,
Gelsene be yaz! Kalbimin hangi şeridine girdinde,
Bu "Ayrılık" cezasını kestim, sana?
Ceza fazla biraz,
Ciğer mi yandı?
Hayal mi yıkıldı?
Olsun çek bir sünger, beyaz!
Ay dur gitme!
Kim uslu,kim yaramaz?
Yarım insanlarla,
Tam aşk, yaşanmaz! Zaman çalındı mı?
Ayrıntılar mı önemlidir?
Yoksa önemli ayrıntılar mı gizlidir, aşkta?
Bölük bölük yaşıyorum,
Yudumlarken kahvemi,
Gözlerin var biraz,
Bir sevda türküsü,
Biraz hasret,
Unutuyorum biraz biraz,
Üzülmüyorum artık,
Çünkü gözlerin bile beyaz! Son veda bu sallanan ellerimle,
Son veda bu saklanan sevgime!
Zamanı değil aşkın,
Burda herkes, her şey,
Her şeyim beyaz!
| 160 |
Artık Mal-Varlığım Olsun
Yordu bu hayat
Zor geliyor para derdine çabalamak
Zor geliyor artık simit satarken yiyememek
Simide kıyamamak
Çok zor buralarda yaşamak
Para diyecek param olmadı hiç
Çabucak Dolar bir para
Keseyi taşan bir para bulmak gerek
Yol yordam bilmek
Bilenden akıl
İlahi nakil almak gerek
Bir yolu da var aslında
Yeni bir gezegen var diyorlar
Varsın paraya para demesinler
Dinak desinler
Ya da MüminAK olsun Parası
Gidilmez mi yani
Tr-rte.k2002’ye
İsmi tuhaf da olsa gezegen işte
Gideceğim buralardan
Bir şiir yazacağım
Bir şiir okuyacağım
Belki okumayacağım da
Zülfi-yare dokundum mu bir kere
Mazluma çare bilecekler
Nerden bilsinler ne alçak olduğumu
Bir fırka
Fırkaya baş
Hırsıza kardaş olacağım
Ak-Pak başlayacağım yola
''beraber yürüdük biz bu yollarda
beraber ıslandık yağan yağmurda''
diyen nağmeler eşliğinde
DolAK olsun param keseye
Çoğalır olsun
Varsın Müminak Dolar olsun
Yeter ki 1,8-2
Hatta 3,8 Milyar MüminAK’ım olsun
Dünyam cennetlik
Cennet
Kim isterse onun olsun
| 149 |
Terk
Ada halkı bulmuş maden
Derler maden bütün neden
Ol madenin bedeninde
Dilek tutsun gelip gidenDilek tutan hızır demiş
Kayıp ettim altın gümüş
Hızır demiş bak dilekçi
Senin kayıp bulan memişOl madene derler kaos
Kaos tufan bora haus
Haus içte tavus kuşlar
Aman derler gaus gausTavus kuşlar başı bir gün
Demiş bu gün edek dügün
Gün söylese dügün kadın
Biz de diyek nahit gögünAda halkı demiş tavuz
Ol madende eviz yavuz
Dersin evim temiz ve pak
Kirletmesin maymun domuzAda halk der maden tarih
Maden tarih açık sarih
Ol madeni vatan edip
Gözleyelim nahit merihAda halkı ol madeni
Derler yaşar hep medeni
Kim der ise maden terk et
O söz olur harp nedeniFaruk Bakuri
| 113 |
Esmâ-ül Hüsna (El - Vehhab)
Bedelsiz armağan eden bağışı da çok olandır
O, sığınılabilecek en emniyetli limandır
Bin bir güzellikler ile o her dem dopdolu olan
Uçsuz bucaksız pek derin nice engin bir ummandır (30 Mart 2008/ İstanbul)
| 38 |
Hasret Ateşi
İçimde tükenmez hasret ateşi,
Yanıyor, sönmüyor, yok mu çaresi?
Seneler seninle çıkmıyor sesi,
Bizi de öldürür, hasret ateşi.Çilemiz hep aynı çekmekle bitmez,
Ömürler verilir, bu hasret bitmez,
Günleri saymakla o günler gelmez,
Bizi de öldürür, hasret ateşi.Mutluluk hayalim mazide kalır,
Elini elimden başkası alır,
Belki de özlemin yarıda kalır,
Bizi de öldürür, hasret ateşi. (29-07-1990-İzmir)
| 57 |
Dünya Kadınlar Günü
Her kadın kutsaldır,sakın unutma
Kutsal cennet serilmiş o kadına
Değer ver kadına,baksın tadına
Yaşam tadım adın,kutsaldır kadınKadın,en zirvede açan kardelen
Karlara inat çiçek açar kadın
Dağ zirvesi erkek,kadın bir çiçek
Yaşam tadım adın,kutsaldır kadınKadından kadına saygı duyalım
Onlara sahip çıkalım sevgiyle
Sezgisi güçlüdür sevgisi gibi
Yaşam tadım adın,kutsaldır kadınKadınlar günü kutlu olsun kalpten
Her güzelin eli öpülür,inan
Saygı sevgim senin olsun,ey kadın
Yaşam tadım adın,kutsaldır kadın! ..
| 70 |
Bir Fotoğraftan
Bir acının gizliceBaşka bir acıyla sözleştiğiEski aşkların konuk geldiği odamaYaralı bir gece:Bir fotoğraftan sessizceGülümseyişin banaSoluk bir fotoğrafınBir geçmişi kanattığıHüznünse gitgideKoyulaştığıyağmurlu bir geceAh anımsayış! Bir yangınınAcıyla umutsuz eşelenen külleriGene şiir kitaplarıyla dolu her yanı masamınZamanla yıpranmayan yalnızcaGünün birinde rastlamak sanaKokusu uzaklarda kalsa da saçlarınınSevgilim, usul yağan yağmur da dindiGözlerimin ıslaklığı düşüyor saçaklara...
| 53 |
Ö l m ü ş
Yüzüne bakınca bunu çözerim,
İnsan zarrafıyım çok yer gezerim,
Şiirler yazarım mani dizerim,
Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Sağlığın yıpranmış sararmış solmuş,
Teninde sıcaklık yetersiz kalmış,
Dünya telaşesi,hırsını salmış,
Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Aynaya bakıpta süslenmiyorsun,
Gıdanı alıpta beslenmiyorsun,
Aşk dolu sözlerle seslenmiyorsun,
Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Çocuklar büyüdü okulundadır,
Onların çeyizi akılındadır,
Yaşlılar da senin bakımındadır,
Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Toplumun içinde tanındın hoca,
Umrunda değildir evdeki koca,
Zeki'yi korkuttun aldın kıskaca,
Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.7-1-2010
| 82 |
Kör Karanlığım
topla beni dalımdan sevgilim
toprağından bir tutam serp üzerime
yağmurundan bir kaç damla düşsün bedenime
şenlendir bağımı
tut kolumdan
gülüşlerini esirgeme
varken yok kılma beni
kör karanlığım olma aydınlat gecemi
giydir lacivert gecelerime beyaz tülleri
doğmasın bu bu sabah güneşim batıdan01.11.2012
| 43 |
Yaşam Kaynağı
Derin dalgaların arasında,
yüzen bir balık misali yüreğim.
Boğulmak istiyor varlığında,
Fakat yaşam kaynağı mavi.Sessiz ve ıssız bir gecede,
Binlerin arasında yanlız kalmışım.
Herkes keyfim yerinde sanıyor,
Fakat yaşam kaynağım sevgi.Bir sen varsın hayatımda;
En büyük aşkım, biricik sevgilim...
Prensesler kıskanırdı sevgimi,
Senden çok güzeller sanki.Güzellik nedir? ne değildir?
Güzellik yürekte değilse,
Asıl bu insanlık değildir.
Yalan mı? Söylesene Haydi! Herkes sanacak bu şiirim sevgilime,
Senden büyük sevgilim mi var ki ANNE?
| 74 |
Herşey Bizim İçin
Zaman sanki son hızla akıp gidiyor
Herşey bizim için ama sabır gerek!
Mümkün mü tutmak civa gibi kayıyor
Herşey bizim için ama sabır gerek! Dünyada tek aradıkları saltanat
Sen ol elinin tersi ile kaldır at
Sana yakışan ise aza kanaat
Herşey bizim için ama sabır gerek! İster zalimin karşısında mazlum ol
İster güneşin alnında gül gibi sol
Sen daima doğru dürüst ve adil ol
Herşey bizim için ama sabır gerek! Doğru bildiğin yolda vakarla yürü
Kanma lakin onlar çoban değil sürü
Kan emmeye alışık vampirin türü
Herşey bizim için ama sabır gerek! Ağzınla kuş tutsan da yaranamazsın
Sen hep onlara göre anlaşılmazsın
Onların meclisinde tartışılmazsın
Herşey bizim için ama sabır gerek! Kendin gibi görünmen elbet doğrudur
İnsanlık ölmedi doğru olan budur
Sözünün eri olmak gerçekten zordur
Herşey bizim için ama sabır gerek! (12/05/2009)
| 136 |
Polat Alemdar Vadisi
Polis,mafya, onlar, bunlar hepsi burada.
Olaylar, hünerler soğukkanlılıkta.
Lakin anlatılanlar gerçek konumda.
Arzular vatan sevgisinde odaklanmakta.
Tinerci çocuklar ortalıkta.Alemdar hızlı delikanlı daha toy,
Lacivert ceket, gri pantolonlular kovboy,
En derin akıl hocası hoko moko
Malesef benim favorim Yaşar koko
Darvincilerin tarzı rokoko
Ağbime söyleyim:bunun sonu indiregandi
Reklamlar, filimler, artisler, tamamen hissi(para) yani.Vadinin asıl sahibi baykuşlar,
Astlar, üstler, zamanlamayı yapanlar selama durmuşlar.
Dizi rağbetle izlenmekte, seyirci birçok,
İzmir hariç, o gece bütün sokaklarda kimseler yok.
Susturulmuş herzaman izleyici belli,
İster sohbet olsun, ister komedi,ister trajedi, veya çiftetelli.
| 89 |
Bilmedim
Bu insanlar niçin böyle değişti;
Yiğit kimdir mert kimdir bilmedim.
Mafya olmuş insanlar zulüm ediyor,
Düşman kimdir dost kimdir ben bilmedim.Arkadan vurmalar hep moda oldu;
Nice yiğitlerin gülleri soldu.
Haklı kimdir haksız kimdir kim niçin vurdu,
Yiğit kimdir, mert kimdir ben bilmedim.Tüm başa gelenler kaderde yazı;
Birlikte otlardı eskiden kurt ile kuzu.
Niçin böyle arttı ağrı ve sızı,
Düşman kimdir dost kimdir ben bilmedim.Düşman yoktu dosttu bütün insanlar;
Büyükler koymuştu böyle yasalar.
Hasım yoktu ki kime nasıl küserler,
Yiğit kimdir, mert kimdir ben bilmedim.
| 85 |
Bir Umut
şimdi bir umut al ellerine
uçur kanadında bir avuç dua
bir tutam sevda ileşimdi bir umut al eline
sıkı tut yüreğin gelsin dile
sonra, uçur menzile
| 28 |
Gelecek Sizin Çocuklar
Giyinin barış giysilerinizi
Kuşatın taze beyinlerinizi
Bilimle bilgiyleGüzelleştirin yarınları
Aydınlatın dünyayı
İnsanca ve sevgiyle
Yaşama amacıylaBayram olsun her gönülde yürekte
Büyük önderin armağanı olan
Bu bayramKutlu olsun siz çocuklara
Sevinçle coşkuyla
Barış ve kardeşlikle...
| 37 |
Yenilmeli
yenilmeli
ayakta duramayan
yenilmeli dün,bugüne
bugün ise yarınahep umut edilen bir yarın olmalı
hiç gerçekleşmeyecek
hep umut edilen bir yarın olmalı
umut edildiği gibi kalacakgözler anlamsız bakmamalı
içindeki o ışık , o hayat pınarı
hiç bir zaman sönmemeli
korkmamalı istenilenlerden
hayaller , umutlar yanı dibindeyken
onlardan böyle karamsarca kaçmamalı22-08-2000 pazartesi saat: 0.39
| 53 |
Özel Beyit 62
Atatürk'ten Nefret Etmiyorum BenNefret etmiyorum Atatürk'ten; çünkü onun asrında yaşamadım ve hem bir kötülük de görmedim ondan ben.
Muhaliflerini yok etmesinin ve devrimlerinin hatasının hesabını da, Allah'a bırakırım ben.Berlin, 23 Şubat 2013.
| 35 |
Musiki...
müzik,
öyle bir şeydi ki..
gönülden gelir,
dillerde şenlenir,
yine gönüllere dönerdi...
müzik,
öyle bir şeydi ki...
ne kadar derindeyse
o kadar göğe yükselir
sen istemesen de
o gelir gönlüne girerdi...
müzik,
öyle bir şeydi ki...
kiminin cebine
kiminin ruhuna işlerdi...Fikret Turhan-Yalova,
18.08.2014
| 44 |
Ne Hediye Getirdin?
Ne hediye getirdin hacıdan, Hacı Amca?
Ebubekir'den sıddık Ömer'den adalet mi?
Osman'dan edep, haya, Ali'den ilm, cesaret?
Eshabı Kiram'dansa Hak'ka teslimiyet mi?
| 25 |
Aşk-ı Cennet Ülkesi
Herkesten uzakta şehrim
Biz bulunmaz bir adresiz
Onlarca binlerce rengim
Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Tüm kalpler kalbe karşı
Burda aşklar aştı arşı
Söyleniyor sevgi marşı
Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Denizler ki uçsuz bucak
Sarılıyor kucak kucak
Kalbe yoktur hiçbir yasak
Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Mevsimlerde bahar bitmez
Günlerimiz ayrı düşmez
Ayrılıklar zaman sürmez
Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Msn: yalnizsair@live.com
| 54 |
Kabullenişler
Yürek akıldan üstünmüşçesine
Kendi bildiği gibi davranır
Bir kedi yavrusunu severmişçesine
Kucaklar birşeyleri
Akıl başını öne eğer bilgece,
Kendi zamanını bekler.Yürek solmaya başlar
Kan damarlarından biri tıkanınca
Solar gün ışığı gibi, karanlık bir akşama
Akıl başa yükselir,
Kucaklar yenik düşmüş yüreği
Kaldırır düştüğü yerden
Pandora kutuyu açtığından beri.
| 49 |
Ayrılık Üstüne...
Kurşundan duygular üstüne biner,
Vedâ şarkısıyla inerken perde.
Renk,şekil ve biçim sükuta döner,
Fasıllar hüzzama döndüğü yerde.
Kurşundan duygular üstüne biner, Ayrılık,ayrılık bu kasdettiğim,
Nedense depremler hep beni vurur.
Fidanını gözlerine diktiğim,
Desteksiz ruhumu sallarda durur
Ayrılık,ayrılık bu kasdettiğim,Hayâline sarp yolları aştığın,
Düşler bir yalanmış,zaman yalancı,
Düne kadar nefesi paylaştığın,
Yarınında en tanıdık yabancı.
Hayâline sarp yolları aştığın,Hasreti sırtlamış, gönül sürgünde
Bir gurbetten ötekine taşınır.
Âşinası olmadığım yerlerde,
Elimden tutmazsan nasıl yaşanır?
Hasreti sırtlamış, gönül sürgündeBir iflâhsız kahır,bir ince sızı,
Nabzımın içinde atıp dururken,
Ateş böcekleri,çoban yıldızı,
Kimin gözlerinde yakalarım ben?
Bir iflâhsız kahır,bir ince sızı,Gülüşünden ayrı,kokundan uzak,
Çiçeksiz baharlar,meyvesiz yazlar.
Gülüp- eğlenmeyi bir yana bırak,
Sensiz ağlamanın ne önemi var?
Gülüşünden ayrı,kokundan uzak,Ayrılık,mevsimsiz esen fırtına,
Nerden geldiğini bilemediğim.
Ayrılık,acısını tanıdığımda,
Düşmanıma bile dilemediğim.
Ayrılık,mevsimsiz esen fırtına,Bir kalp yangının orta yerinde,
Yetim edâsıyla gezinip durmak.
Bana kalan,ömrün bu son deminde,
Bir kulak çınlaması bekleyip durmak.
Bir kalp yangının orta yerinde,Bu derin işkence,bu sinsi duygu,
Kimbilir nezaman bir son bulacak?
Benliğimi esir alan bu kaygı,
Birgün ölümüme sebep olacak.
Bu derin işkence,bu sinsi duygu,Ayrılık,dilime yapışmış zehir,
Ayrılık,sabrımın son yoldaşıdır.
Boşuna dememiş Âzeri şair,
“Ayrılık, ölümün öz gardaşıdır”.
Ayrılık,dilime yapışmış zehir, M.Nuri ERSÖZ
Erdemli.28/05/2009
| 194 |
Çisiltili Sağanak Yağsın
Yağmurlar içime yağsın
Gündüzler sanki siyahlaştı
Umuda düştü, gölge
Halbu ki bir bütün sevmiştim
ben hayatı,
Umursamazlığa gelme
Vah dünya vah
Sadece senden çalar zamanı
Karlar düşmüş saçların beyazlamış
Sandım hayat sensizliğe yakalanmış
Kepenkleri indirip ağladım
Nasıl gelirsen gel,ecel gelmeden
Zamane aşklar yaşamadım
Aşkım gün batımı yalnızlığında
Ben böyle aşk yaşadım
Yağmurlar içime düştü
Bitti şükürler olsun yalnızlığım
Yanımda aşkım canımda aşkım
| 65 |
Sitem
Güneş benim için doğmasın varsın
Adını yerime başkası ansın
Bırak ellerimi öylece kalsın
Şimdi beddua mı oldun dilimde Gecemde karanlığa doğan güneştin
Kalbimdeydin sandım sen bana eşsin
Tenimde bir yara işler gibisin
Şimdi solup gittin gönül bahçemde Ağlarım ahımı salıp hicrana
Şu gönlüm gönlünün düşmüş narına
Ömrüme erken inen sonbaharımda
Şimdi bir yabancı gibi kaldın alemde Sitemim sanadır yok yaradana
Acıdan bir duvar ördüm yarına
Artık ayrılığın gitmez zoruma
Şimdi sitemlerim kaldı sayende
| 74 |
Sabır ve Namaz
Nefsin kötü arzularına karşı en büyük silahtır sabır.
Nefsinin isteklerine uymayanlar büyük adamdır.
Namaz ibadetlerin kralı,müminin miracıdır.
Sabır ve namaz bir kişide var oldukça kötülüğe kalkandır...
| 29 |
Rastgele Açılan Kurşunlar Nedeniyle
Mahallemde düğün var şahsım gidememiştir,
Her elde bir silah ki ateş edilecektir…Düğün ki yakınımda Tevfik Bey evleniyor,
Silahlar ateş almış şahsımızsa ürküyor…Sevmem hiçbir silahı hele eğlencelerde,
O ölüm sebebimiz bazen yüreklerde…(2012)
| 35 |
Özür
Özür dileme erdemini göstermelidir nefsin,
Kendine saygı duymayanlar nasıl özür dilesin.
| 12 |
O Şimdi Asker !
Canım'dan çok sevdiğim güzel evladım,
Şim'di asker oldu,onu unutmadım.
Gözlerim'de yaş,gönlüm'de hüzün,
Bir garip terminal'de onu uğurladım.O şim'di asker iskenderun'da,
Vatanını bekler,vatan bağrın'da,
Boynumu bükerek hasret bağın'da
Mendilimi tutup ona ağladım.Adını mehmet koydum,mehmetcik, mehmet,
Sakın usanmayasın tutarken nöbet,
Sizlere hor bakana binlerce lanet,
Secde'de dileyip yürek dağladım.
| 51 |
Yağmur Çocukları
Yağmur ÇocuklarıDün yağmur yağacağını bile bile
Şemsiyemi almadan çıktım evden
Beklenen oldu döküldü yağmur
Ne koştum nede saklandım
Boşaldı üstüme tepeden tırnağa yağmur
İliklerime kadar ıslandım
Süzüldü saçlarımdan tatlı serinlik
Ruhum dinlendi, ben dinlendim
Tüm doğa, tüm canlı alem
Saygı duruşunda, bir büyük sessizlik
Toprakla suyun buluşmasıdır yağmur
Sevgiliye dökülen sevinç gözyaşları gibi
Sevişir yağmur sularıyla toprak
Öyle istekli öyle istekli
Sonra filiz filiz sürgün sürgün
Hepsi de ışıl ışıl doğar çocuklar
Hepsi de dünyaya yeşil yeşil bakarlar
03/05/2008
| 81 |
Sılaya
Az kalmıştı
Söyleyecektim ona sevgimi
Görecektim gülen gözlerini
Ama gitti Platonikti benim aşkım
Karşılıksız sevmiştim
Onu görebilmek için
Her gün kapıların da beklerdim Okula giderken
Onu görmek sevindirirdi beni
Artık 7,30 &12,30
Benim pencere saatimdi Şimdi yok o yarim
Beklentilerim boşa
Ama gene pencerenin
Yanından ayrılamıyorum Hani belki gelir bi gün
Görürüm onu okul elbiseleriyle
Kalbim gene aynı olur
Belki sevgiden tekrar ucarım SONRA DİYE SORMAYIN
ÇÜNKÜ BOŞ BİR SAYFA
KALANDIR GİDENLERİN
ARDINDAN
| 74 |
De ALLAH ALLAH ALLAH
Zikredersen Mevla’yı
Zikreder Mevla seni
Budur kulunun şükrü
De Allah Allah AllahEn büyük ismi celal
Gönülden pası siler
Kir gönülden gidince
De Allah Allah AllahZakir mezkûr bir eyle
İsmi celali söyle
Âlemlerde seyreyle
De Allah Allah AllahZikrim ismi celaldir
Benliğim külli fandır
Baki rabbi cemaldir
De Allah Allah AllahBu görünen bir tendir
Candır hem cananıdır
Canı canana erdir
De Allah Allah Allahİsminle nefes alır
Vücutla hayat bulur
Görünen hep o olur
De Allah Allah AllahMehmet Ali zikreyle
Gönlü kirden temizle
Cemali hakka dönde
De Allah Allah Allah
| 91 |
Barış.
Barış.Bir dünya istiyorum!
Bütün halkları kardeş.
Kavgasız ve savaş’sız.
Ovalarında;
Güneşi hiç batmayacak.
Dağlarında;
Çiçekleri hiç solmayacak.
Her günü umut dolu.
Topraklarında karış, karış
Yüreklerde nakış, nakış.
Sevgi dolu,Özgür ve Bağımsız.
Anadolum savaş değil,
Sana....!
Yakışan kardeşlik ve Barış.İbrahim Yuka
06.09.2008/Antalya.
| 42 |
End of preview. Expand
in Dataset Viewer.
No dataset card yet
- Downloads last month
- 21