Id
stringlengths
1
209
Text
stringlengths
250
343k
Sydney_FC
Görünüm Tam ad | Sydney Football Club | ||| ---|---|---|---|---| Takma ad | Sky Blues (Gökyüzü Mavileri)Sydney (Sidney) | ||| Renkler | Mavi - Turuncu | ||| Kuruluş | 2004 | ||| Stadyum | Allianz Stadium (Kapasite: 45.500) | ||| Başkan | Scott Barlow | ||| Teknik direktör | Ufuk Talay | ||| Lig | A-League | ||| 2020-21 | A-League, 2. | ||| | **Sydney Football Club** *(Türkçe: Sidney Futbol Kulübü)*, A-League'de mücadele eden Avustralya, Sidney, New South Wales merkezli profesyonel futbol kulübü. A-League seviyesinde 2005-2006 ve 2009-2010 sezonları olmak üzere 2 lig şampiyonluğu bulunan kulüp, maçlarını 45.500 kapasiteli Sydney Football Stadium'da oynamaktadır. ## Kadro | |
Sylt
Görünüm Flama | Konum | ---|---| [[Dosya:|120px]] | | Temel veriler | | Eyalet | Schleswig-Holstein | İl | Nordfriesland | Yüzölçümü | 57,81 km² | Nüfus | 15.426 (31 Aralık 2007) | Plaka kodu | NF | Web sitesi | | Belediye başkanı | Petra Reiber | **Sylt** Almanya'nın kuzeyinde Schleswig-Holstein eyaletinde, Nordfriesland iline bağlı yerleşim yeri. 57,81 km² yüzölçüme sahiptir. Nüfusu, 31 Aralık 2007 itibarıyla 15426 olarak tespit edilmiştir.
Sylvanie_Burton
Sylvanie Burton | | ---|---| Dominika Devlet Başkanı | | Görevde | | Makama geliş 2 Ekim 2023 | | Yerine geldiği | Charles Savarin | Başbakan | Roosevelt Skerrit | Kişisel bilgiler | | Doğum | Salybia, Kalinago Bölgesi, Dominika | **Sylvanie Burton,** Dominikalı siyasetçi. Burton, Karayipler ülkesi Dominika'da 2 Ekim 2023 tarihinden bu yana devlet başkanlığı makamındadır. 2023 Dominik başkanlık seçimlerinin ardından Dominika'nın başkanı olarak bu görevi üstlenen Burton, Dominika'nın ilk kadın ve ilk yerli halktan (Kalinago) olan başkanıdır. ## Kariyer Burton, 2014 yılından bu yana Toplumsal Kalkınma, Çevre, Kırsal Modernizasyon, Kalinago Yükseltme ve Seçim Bölgesinin Güçlendirilmesi, Dışişleri, Ticaret, Gençlik ve Sosyal Hizmetler bakanlıkları bünyesinde çeşitli bakanlıklarda daimî sekreter olarak görev yaptı. Burton ayrıca daha önce Kalinago İşleri Bakanlığı'nda Geliştirme Görevlisi olarak görev yapmıştı. Burton, Roosevelt Skerrit liderliğindeki DLP hükûmeti tarafından görevden ayrılan başkan Charles Savarin'in yerine aday gösterildi. Adaylığı muhalefet lideri Jesma Paul Victor tarafından reddedildi ve bu durum parlamentoda muhalefetin adayına karşı seçim yapılmasına yol açtı. ## Kişisel hayat Burton evli ve iki çocuk annesidir. Ağustos 2023'te 58 yaşındaydı, yani 1964-1966 yılları arasında doğdu. Proje yönetimi alanında yüksek lisans ve kırsal kalkınma alanında lisans derecesine sahiptir.
Symposion_(Platon)
* Symposion* (Antik Yunanca: Συμπόσιον), Platon tarafından yazılmış diyaloglardan biridir. Aşkı konu alan ve aşka övgüler içeren konuşmaların yer aldığı diyalog, adını dönemin ünlü tragedya yazarlarından Agathon’un bir yarışmada elde ettiği birincilik üzerine düzenlediği Symposion’dan alır. Kelimesi kelimesine çevrildiğinde “ birlikte içme” anlamına gelen Symposion, Yunan kültürüne ait bir toplumsal olgudur. Eser antik yunandaki yaşam ile ilgili tarihe ışık tutmaktadır. ## Genel içerik Apollodoros Sokrates’e hayran, felsefi konuşmalar yapan ve onları yücelten biridir. Sokrates’in son yıllarında onunla beraberdir. Felsefeden anlamayan dostlarına, yine Sokrates’e hayran ve onun hep yanında olan Aristodemos’un anlattıklarına dayanarak Agathon’un evinde düzenlenen Symposion’daki aşkla ilgili yapılan konuşmaları anlatır. Aristodemos’tan işittiği bazı şeyleri Sokrates’e sorup doğrulattığını söyler, amaç anlatılacaklar üzerinde okuyucunun güvenin pekiştirilmesidir. ### Konuşmacılar ## Sonuç Konuşmalar, Agathon’un Sokrates’in yanına gitmek için kalktığında bir sürü sarhoşun kapılara dayanması ve düzeni bozmaları ile sonlanır. Birçok misafirin ayrılmasına karşın sabah hala Sokrates, Agathon ve Aristophanes sohbetlerine devam eder ve Sokrates, Agathon’la Aristophanes’i bir tek kişinin hem tragedya hem de komedya yazabileceğine ikna etmeye çalışır. Agathon ve Aristophanes’in uyumasıyla birlikte Sokrates ayrılıp Lykeion’a gider, yıkanır, sıradan bir gün geçirip akşam da evine gidip yatar.
SYN_saldırısı
**SYN saldırısı** (**SYN flood**), DoS saldırısının bir biçimidir. Bu saldırı biçiminde bir saldırgan sistemin yasal trafiğini isteklere cevap veremeyecek duruma getirmek için yeterli sunucu kaynaklarını tüketme girişiminde bulunarak, hedef alınan sisteme ardışık SYN istekleri (SYN requests) gönderir. ## Teknik Detaylar Normal olarak bir istemci bir sunucuya TCP bağlantısı başlatma isteğinde bulunduğunda, sunucu ve istemci bir dizi mesaj takas eder ve bu durum şöyle işler: - İstemci kendi sistem yapısı hakkındaki bilgiyi sunucuya bir `SYN` (*synchronize*) mesajı ile göndererek bir bağlantı kurmak ister. - Sunucu bu mesajı aldığını belirten ve kendi sistem yapısı hakkındaki bilgiyi istemciye bir `SYN-ACK` mesajı ile gönderir. - İstemci bu mesajı aldığını belirten bir `ACK` mesajı ile yanıt verir ve bağlantı kurulmuş olur. Bu TCP üçlü zamanlı el sıkışma olarak adlandırılır, ve bütün TCP protokolü kullanan kurulmuş bağlantılar için temeldir. Bir SYN saldırısı, sunucuya beklenen `ACK` kodunu göndermeyerek çalışan bir ataktır. Kötü niyetli istemci ya basit bir şekilde beklenen `ACK` 'yı göndermez ya da sahte IP adresi kullanarak `SYN` 'deki IP adres kaynağını zehirler(spoofing). Çünkü sunucu sahte IP adresine `SYN-ACK` göndermeye çalışır. Ancak ACK gönderemeyecektir çünkü o adresle bir SYN gönderilmediğini bilir. Sunucu bir süre acknowledgement(kabul) için bekleyecektir. Fakat saldırılarda bu istekler sürekli artan şekilde olduğundan sunucu yeni bağlantı oluşturamaz duruma gelir. Ve sunucu devre dışı kalır.
Synanceia
*Synanceia* Görünüm Synanceia | ||||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Korunma durumu | ||||||||||||| Değerlendirilmedi (IUCN 3.1) | ||||||||||||| Biyolojik sınıflandırma | ||||||||||||| | * Synanceia* veya halk arasında bilinen adıyla *, Scorpaenidae familyasına bağlı zehirli, tehlikeli ve insanlar için ölümcül olan bir balık cinsidir.* **taş balığı** ## Konuyla ilgili yayınlar - FishBase entry 27 Temmuz 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. - "Synanceia Bloch & Schneider 1801:194 (xxxvii, 573)". *Catalog of Fishes*. California Academy of Sciences. 19 Eylül 2008. 27 Temmuz 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Aralık 2008.
Systema_Naturae'nin_10._baskısı
*Systema Naturae'*nin 10. baskısı ** Systema Naturae'nin 10. baskısı**, Carl Linnaeus tarafından yazılan ve 1758 ila 1759 yıllarında yayımlanan, zoolojik sınıflandırmanın başlangıç noktası olarak kabul edilen bir kitaptır. Bu kitapta Linnaeus hayvanlar için ikili adlandırma yöntemini sunmaktadır. Linnaeus bitkiler için sınıflandırma yöntemini 1753 yılında yayımladığı *Species Plantarum*adlı eserinde yapmıştır. ## Başlangıç noktası Biyoloji kataloglarının çoğu 1758 yılından önce içerdikleri taksonlar için, *Systema Naturae*'nin daha önceki basımları da dahil olmak üzere çeşitli eserlerden derledikleri çok sözcüklü adlandırmaları kullanmaktaydı. Hayvanlar âlemi için ikili adlandırma yöntemini tutarlı olarak kullanan ilk eser *Systema Naturae*'nin 10. baskısıdır. Uluslararası Zoolojik Adlandırma Komisyonu bu nedenle 1 Ocak 1758 tarihini zoolojik sınıflandırmanın "başlangıç noktası" olarak seçmiş ve *Systema Naturae'*nin 10. baskısının bu tarihte basılmış gibi referans alınmasını önermiştir. Kurallara uygun olarak verilmiş olsa dahi bu tarihten önce yayımlanmış bilimsel sınıflandırma için kullanılan adlar geçerli sayılmamaktadır. 10. baskıdan daha önce olduğu ve öncelik kazandığı kabul edilen tek eser Carl Alexander Clerck'in 1757'de yayımlanmış olan *Svenska Spindlar* (İsveççe) ya da *Aranei Suecici* (Latince) adlı eseridir ve yine bu eser de 1 Ocak 1758 tarihinde basılmış gibi referans alınmaktadır. ## Notlar **^**Gordh, Gordon; Beardsley, John W. (1999). "Taxonomy and biological control". Bellows, T. S.; Fisher, T. W. (Ed.).*Handbook of Biological Control: Principles and Applications of Biological Control*. Academic Press. ss. 45-55. ISBN 978-0-12-257305-7.**^****a**"Article 3".**b***International Code of Zoological Nomenclature*(4.4isbn=0-85301-006-4 bas.). 1999. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2016.
Systembolaget
Görünüm **Systembolaget**, İsveç'te alkollü içeceklerin tüketimini kontrol altına almak amacıyla içeriğinde %3,5 ve daha yüksek oranda alkol barındıran ürünlerin satıldığı devlet tekelinde olan mağazalar sistemidir. Hafta içi akşam saat 19:00'ye kadar açık olan mağaza şubeleri, hafta sonu sadece cumartesi günleri saat 15:00'e kadar açıktır. Pazar günleri kapalıdır. Süpermarketlerde, sadece içeriğinde %3,5 ve daha altında alkol oranı olan içecekler satılabilir. Systembolaget mağazalarında alkollü içecek satın alma sınırı 20'dir. İsveç'te restoran ve barlada ise 18 yaşından itibaren alkollü içecek satın alınabilir.
Systenotheca
*Systenotheca* Görünüm Systenotheca | ||||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Korunma durumu | ||||||||||||| Değerlendirilmedi (IUCN 3.1) | ||||||||||||| Biyolojik sınıflandırma | ||||||||||||| | * Systenotheca*, Polygonaceae familyasına bağlı bir bitki cinsidir.
Szombathely
Szombathely | | ---|---| Ülke | Macaristan | İl | Vas | İdare | | • Belediye başkanı | Tivadar Puskás | Yüzölçümü | | • Toplam | 97.52 km² | Nüfus (2011) | | • Toplam | 79,590 | • Yoğunluk | 821.92/km² | **Szombathely** (Almanca: *Steinamanger*), Macaristan'ın en büyük 10. şehridir. Ülkenin batısında, Avusturya sınırı yakınında bulunur. Vas ilinin idari merkezidir. Macaristan'da en eski şehir, Aziz Tours Martin ve Armbrust Dükü'nün doğum yeri olarak bilinir. ## Tarihi 6.8. yüzyıllarda şehir, Avrasya Avarları ve Slav kabileleri tarafından iskan edilmiştir. 795 yılında Franklar, bu halkları yendi ve şehri işgal etti. St. Martin doğumlu Charlemagne şehri ziyaret etmiştir. Frank Kralı Arnulf, 875 yılında Salzburg başpiskoposuna şehri vermiştir. Şehir, 1042 ve 1044 arasında, Kral Sámuel Aba ve Kutsal Roma Cermen İmparatoru III. Heinrich arasındaki savaşlar yaşamıştır. Szombathely 1241-1242 yılında Macaristan'ın Moğol istilası sırasında yıkıldı ancak kısa bir süre sonra yeniden inşa edildi. 1407'de özgür kraliyet şehir statüsü verildi. 1578 yılında bu Vas Comitatus'un başkenti oldu. Şehir zenginleşti. 1605 yılında István Bocskai orduları tarafından işgal edildi. Macaristan, Osmanlı işgali sırasında, Osmanlı, iki kez şehri işgal etmiştir ancak 1664 yılında Szentgotthárd yakınındaki kasabada mağlup olmuşlardır. Yaklaşık yirmi yıl sonra, Viyana Savaşı sırasında, 1683 yılında yeniden işgal etti. Surlar Szombathely'yi iki kez korumuştur.
Szombathelyi_Haladás
Görünüm Tam ad | Szombathelyi Haladás /Haladás VSE (Vasutas Sport Egyesület)/ | || ---|---|---|---| Takma ad | Hali | || Renkler | Yeşil-Beyaz | || Kuruluş | 1919 | || Stadyum | Rohonci Út Stadyumu (Kapasite: 12.500) | || Başkan | Béla Illés | || Teknik direktör | Tamás Artner | || Lig | Nemzeti Bajnokság I | || 2022-23 | 9. | || | **Szombathelyi Haladás** Macaristan'ın Szombathely kentinin bir futbol kulübüdür. *Haladás* Türkçe'deki *ilerleme* sözcüğü ile aynı anlamı taşır. 1919 yılında kurulan kulüp iç saha karşılaşmalarını 12.500 kişilik Rohonci Út Stadyumu'nda yapmaktadır. Kulübün renkleri yeşil beyazdır.
Szydłowiec_(ilçe)
Görünüm Szydłowiec ilçesi powiat szydłowiecki | | ---|---| Szydłowiec ilçesinin Mazovya'daki konumu | | Koordinatlar: 51°14′K 20°51′D / 51.233°K 20.850°D | | Ülke | Polonya | Voyvodalık | Mazovya | Merkez | Szydłowiec | Belediye | 5 | İdare | | • Kaymakam | Włodzimierz Górlicki | Yüzölçümü | | • Toplam | 452,22 km² | Nüfus (2020) | | • Toplam | 39.340 | • Yoğunluk | 87,7/km² | Zaman dilimi | UTC+01.00 (OAS) | • Yaz (YSU) | UTC+02.00 (OAYS) | Plaka kodu | WSZ | **Szydłowiec ilçesi** (Lehçe: *powiat szydłowiecki*), Polonya'nın Mazovya voyvodalığında bulunan bir ilçedir. Yüzölçümü 452,22 km² olan ilçenin nüfusu 20 Mayıs 2020 tarihi itibarı ile 39.340'tır. İlçenin merkezi Szydłowiec'tir. ## İdari bölümler Grodzisk ilçesi, bir kentsel-kırsal ve dört kırsal olmak üzere beş belediyeye ayrılmaktadır. - Kentsel-kırsal belediyeler - Kırsal belediyeler
TÜRASAŞ
Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii A.Ş. TÜRASAŞ | | ---|---| Öncül | TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ, TÜVASAŞ | Kuruluş | 4 Mart 2020 | ) Tür | Anonim şirket | Yasal statü | İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT) | Merkez | Ankara, Türkiye | Konum | - Oğuzlar Mahallesi, Ceyhun Atuf Kansu Caddesi, 06520 | Koordinatlar | 39°53′55″N 32°49′03″E / 39.89872°K 32.81763°D | Genel Müdür | Mustafa Metin Yazar | Ana organ | Yönetim Kurulu | Ana kurum | Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı | Resmî site | turasas.gov.tr | **Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii A.Ş.**, kısaca **TÜRASAŞ**, 4 Mart 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 2186 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı gereğince TCDD'nin bağlı ortaklıkları olan TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ ve TÜVASAŞ'ın birleştirilmesi ile kurulan Ankara merkezli iktisadi devlet teşekkülüdür. Şirketin faaliyete geçmesi ile birlikte TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ ve TÜVASAŞ lağvedilmiş ve bu şirketlere ait tesisler bölge müdürlüğü düzeyinde TÜRASAŞ'a bağlanmıştır. ## Organizasyon yapısı Merkezi Ankara’da olan TÜRASAŞ'ın *-eskiden TCDD'nin bağlı ortaklığı olan-* üç bölge müdürlüğü bulunmaktadır. ### Eskişehir Bölge Müdürlüğü Eskişehir'de kurulu olan ve lokomotif üretimi gerçekleştiren TÜLOMSAŞ'ın varlığının sona ermesi ile kurulmuştur. ### Sakarya Bölge Müdürlüğü Sakarya'da kurulu olan ve raylı araçların üretim, bakım ve onarımını gerçekleştiren TÜVASAŞ'ın varlığının sona ermesi ile kurulmuştur. ### Sivas Bölge Müdürlüğü Sivas'ta kurulu olan ve yük vagonlarının üretim, bakım ve onarımını gerçekleştiren TÜDEMSAŞ'ın varlığının sona ermesi ile kurulmuştur. ## Ürün ve hizmetler - Tren setleri - DMU Dizel Tren Seti - Milli Elektrikli Tren Seti - Lokomotifler - İlk Türk Buharlı Lokomotifi Karakurt ve Bozkurt - İlk Minyatür Buharlı Lokomotif Mehmetçik ve Efe - E 68000 Anahat Lokomotifi - DE 33000 Anahat Lokomotifi - DE 36000 Anahat Lokomotifi - E 1000 Manevra Lokomotifi - DH 7000 Manevra Lokomotifi - DH 10000 Manevra Lokomotifi - DH 12000 Manevra Lokomotifi - DE 10000 Manevra Lokomotifi - DE 10000K Manevra Lokomotifi - DE 6000K Manevra Lokomotifi - E 5000 Elektrikli Anahat Lokomotifi - Yolcu vagonları - TVS 2000 Serisi - Modernizasyon Vagonlar - Yük vagonları - Dizel motorlar - TLM 16V 185 Dizel Motor - TLM 6V 185 Dizel Motorlar - 1500kW Jeneratör Set - DC Cer Motoru - AC Cer Motoru ## Genel Müdürler № | Genel Müdür | Görev Başlangıcı | Görev Bitişi | ---|---|---|---| 1 | Mustafa Metin Yazar | 20 Haziran 2020 | Görevde |
Tábor_(ilçe)
Görünüm Tábor ilçesi | | ---|---| Ülke | Çekya | İl | Güney Bohemya | Başkent | Tábor | Yüzölçümü | | • Toplam | 1.375,03 km² | Nüfus (2019) | | • Toplam | 102,497 | • Yoğunluk | 77/km² | Zaman dilimi | UTC+01.00 (OAS) | • Yaz (YSU) | UTC+02.00 (OAYS) | **Tábor ilçesi**, Çekya'nın Güney Bohemya ilinde bulunan bir ilçedir. İlçenin başkenti Tábor şehridir.
Tâbiîn
Görünüm **Tâbiîn** (Arapça: تَابِعُونْ ; *tâbiûn / tâbi olanlar*), Sahabeleri görmüş ve onlarla bir şekilde irtibat kurmuş olan Müslümanlara verilen bir İslâm dinî terimidir. Bu kavramdan hareketle Tabiinleri görmüş ve onlarla irtibat kurmuş Müslümanlara da Tebeut tabiin denir. ## Tâbiîn listesi Tâbiînlerden ilk olarak Hicrî 30 yılında Zeyd bin Mamar bin Zeyd, en son da H.S. 180 yılında Halef bin Halife ölmüştür. Çoğu tabiin, sahabeden kalan İslâmî âdetleri sonraki Müslümanlara iletmeyi görev bilirlerdi. - Abdullah bin Emir - Abdullah ibn Muhammed bin el-Hânifîyye - Ahnef bin Kays - Atâ bin Ebu Rebah (ö. H.S. 106) - Ebu Müslim el-Havlânî - Elkame bin Keys el-Nehey - Hammam bin Münebbih - Hasan ibn Muhammed bin el-Hânifîyye (ö. H.S. 100) - Hasan-ı Basrî (H.S. 130-180) - İbni Curay - İbni Şihab el-Zührî (ö. H.S. 124) - El-Kassım bin Muhammed bin Ebu Bekr as-Sıddık (ö. H.S. 108) - Mesrûk bin el-Ecdâ (ö. H.S. 103) - Muhammed ibn Ebu Bekir - Mücâhid ibn-i Cebr - Said bin el-Müseyyeb (ö. H.S. 93) - Ubeydullah bin Abdullah (ö. H.S. 98) - Urve bin el-Zübeyr (ö. H.S. 94) - Veysel Karani (ö. H.S. 37) - Zeyd bin Ali (ö. H.S. 122) - Zeynelâbidîn (H.S. 38 - ö. 95)
Tâhirîler
Tâhirîler Tâheriyân | ||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| 821-873 | ||||||||||| Tâhirîlerin en geniş sınırları. | ||||||||||| Tür | Nominal olarak Abbâsî Halifeliğinin bir parçası | |||||||||| Başkent | Merv, daha sonra Nişabur | |||||||||| Yaygın dil(ler) | ||||||||||| Resmî din | Sünnilik | |||||||||| Hükûmet | Emirlik | |||||||||| Emir | ||||||||||| | ||||||||||| Tarihî dönem | Orta Çağ | |||||||||| | ||||||||||| Yüzölçümü | ||||||||||| 800 | 1.000.000 km2 | |||||||||| | İran tarihidizisinin bir parçası | ---| Zaman çizelgesi | **Tâhirî Hanedanı** (Arapça: **آل طاهر**), 873 yılları arasında Seferîlerin öncülleri olan ve Türkistan, İran ve Afganistan'da Horasan merkezli olarak egemenlik sürmüş olan Müslüman devlettir. Abbasi Halifesi Memûn adına komutanlık yapan Tahir bin Hüseyin tarafından kurulmuştur. Başkentleri ilkin Merv olup sonradan Nişabur'a taşınmıştır. Hugh Kennedy, Tahirilerin Arap olduklarını belirtmektedir. Tâhirî hanedanı Horasan'da Abbasî halifesinden bağımsız olarak kurulan ilk hanedanlık olarak kabul edilir. Afşin'in, Babek Ayaklanmasını bastırmasından sonra nüfuzunun artmasıyla birlikte Tahiri Emiri Abdullah ile arasında bir rekabet oluştu. Emiri Abdullah, Taberistan'da Mâzyâr b. Kārin'in isyanını bastırırken Afşin'i de ortadan kaldırmıştır. Emir Abdullah'ın 844 yılı gibi ölümünde sonra yerine oğlu II. Tahir geçmiş ve 862 yılında ölene kadar Sîstan Bölgesindeki Hâricî isyanlarıyla uğraşmıştır. II. Tahir'in ölümünden sonra yerine zevk ve sefaya düşkün oğlu Muhammed hanedanlığın başına geçmiştir. Devlet işleriyle ilgilenmeyen Muhammed döneminde valilerin baskıcı kötü yönetimi nedeniyle devlet hızlı bir çöküş sürecine girmiştir. Taberistan Valisinin zulmü üzerine isyan eden halkın Zeydîler ile işbirliği yapmasıyla Taberistan ve Rey'de Tahiri egemenliğinden çıkmıştır. Seferî hanedanının kurucusu Ya‘kūb bin Leys'in başlattığı isyanda Sistan, Kirman ve Herat ele geçirilmiş 873 yılı Ağustos'unda Nişabur'un da Ya‘kūb bin Leys tarafından alınmasıyla Horasan'daki Tahiri egemenliği son bulmuştur. Tâhirîler'in Horasan'daki hakimiyeti sürerken hanedanlığın diğer üyeleri de Bağdat'taki bir çeşit güvenlik sağlamakla görevli şurta teşkilâtını yönetmiştir. İshak bin İbrâhim'in 849 yılında ölümünden sonra oğlu ve kardeşi arasındaki güç mücadelesi Tâhirîler'in Bağdat'taki gücünün azalmasına sebep olmuştur. Bu sırada Memlûk kökenli Türk askerler tarafından Bağdat'ın yerine Samarra kurulmuş, burada yaşayan Halife Müstaîn şehri gizlice terk ederek Bağdat'a gitmesiyle de Tahiriler ile Türk askerler arasında iç savaş başlamış ve sonuçta Tahiriler ve Halife Müstain yenilgiye uğramıştır. Türk askerler 866 yılında Mutez'i halife seçtirmiş, Mutez'de Bağdat'taki Tâhirî güçlerinin maaşını keserek onları zor duruma sokmuştur. Sonrasında Bağdat'ta hüküm süren Tâhirîler'in iç mücadelesi buradaki Tâhirî egemenliğini iyice zor duruma sokmuştur. Seferîler Horasan'ı almalarından bir süre sonra Bağdat'ta da kontrolü ele almalarıyla birlikte Tâhirî Hanedanlığı son bulmuştur. ## Tahirî hanedanının hükümdarları - Tahir ibn Hüseyin (821-822) - Horasanlı Talha (822-828) - Abdullah bin Tahir (828-845) - II. Tahir (845-862) - Horasanlı Muhammed (862-873)
Târgu_Jiu
Görünüm Targu Jiu | | ---|---| İl başkenti | | Ülke | Romanya | İl | Gorj | İdare | | • Belediye başkanı | Marcel Romanescu | Nüfus (2011) | | • Toplam | 78,553 | Zaman dilimi | UTCUTC +2 (DAS) | **Targu Jiu**, (Rumence telaffuz: [ˌtɨrɡu ˈʒiw]) Romanya'nın Gorj ilinin başkenti olan şehirdir. Şehrin nüfusu 2011 yılı itibarıyla 78,553'tür.
Téa_Leoni
Téa Leoni | | ---|---| Doğum | Elizabeth Tea Pantoleoni 25 Şubat 1966 New York ABD | Boy | 1,73 m (5 ft 8 in) | **Elizabeth Tea Pantoleoni** (d. 25 Şubat 1966, New York), Amerikalı oyuncu ve yapımcı. Babası Anthony Panteleoni bir avukat, annesi Emilly Paterson Teksas doğumlu bir diyetisyendi. Dedesinin annesi İngiliz, babası İtalyandı. Kendisi 2006 yılında UNICEF'e bağış yapmıştır. Anneannesi 25 yıldır UNICEF için çalışmaktadır. Tea daha sonra oyunculuğa başladı. ### Kariyeri David Duchovny isimli aktörle evlendi (Mayıs 1997). Ondan iki çocuğu var. Tea kendisiyse Sarah Lawrence Koleji (Psikoloji/Seyahat için okuldan ayrıldı) ve Putney Lisesi'nde eğitim aldı. Panteleoni'nin ilk oyunculuğu bir TV dizisi olan *Santa Barbara*'da oynadığı **Lisa DeNapoli** rolü oldu. 1995'te box office hiti olan *Bad Boys* filminde oynadı. Filmde Martin Lawrence,Will Smith, Tcheky Karyo gibi oyuncularla oynadı. Ama şüphesiz *Deep Impact* isimli filmdeki rolü onu ünlendirdi. Daha sonra Adam Sandler, Woody Allen ve Jim Carrey gibi oyuncularla film yaptı. ## Filmografi Yıl | Film | Rol | ---|---|---| 2011 | Tower Heist | Gertie Fiansen | 2009 | Manure | Rosemary Rose | 2008 | Ghost Town | Gwen | 2007 | You Kill Me | Laurel Pearson | 2005 | Fun with Dick and Jane | Jane Harper | House of D | Mrs. Warshaw | | 2004 | Spanglish | Deborah Clasky | 2002 | People I Know | Jili Hopper | Hollywood Ending | Ellie | | 2001 | Jurassic Park III | Amanda Kirby | 2000 | The Family Man | Kate Reynolds | 1998 | Deep Impact | Jenny Lerner | 1996 | Flirting with Disaster | Tina Cable | 1995 | Bad Boys | Julie Mott | 1994 | Wyatt Earp | Sally | Counterfeit Contessa (TV) | Gina Leonarda Nardino | | 1992 | A League of Their Own | Racine (1st base) | 1991 | Switch | Connie |
Tô_Lâm
**Tô Lâm** (10 Temmuz 1957), Mayıs 2024'ten bu yana Vietnam'ın 13. cumhurbaşkanı olarak görev yapan Vietnamlı bir politikacı ve polis memurudur. Nisan 2016'dan Mayıs 2024'te cumhurbaşkanlığına terfisine kadar Kamu Güvenliği Bakanı olarak görev yaptı. Vietnam Komünist Partisi Politbüro üyesi olup, aynı zamanda Yolsuzlukla Mücadele Merkezi Yönetim Komitesi Başkan Yardımcısıdır. Genel Sekreter Nguyenễn Phú Trọng'nin yolsuzlukla mücadele kampanyasında güçlü bir figür olarak kabul ediliyor. ## Hayatı ve Kariyeri Hưng Yên eyaletinde doğan Tô Lâm, 22 Ağustos 1981'de Vietnam Komünist Partisi'ne üye oldu Tüm kariyeri polis teşkilatında geçti. Vietnam Halk Kamu Güvenliği Güçlerinde dört yıldızlı General rütbesine sahipti. Tô Lâm daha önce Central Highlands Yönlendirme Komitesi Başkanı, Kamu Güvenliği Bakan Yardımcısı ve MPS Birinci Genel Güvenlik Departmanı Genel Müdürü olarak görev yaptı. 2011'den beri Vietnam Komünist Partisi Merkez Komitesi Üyesi ve 2016'dan beri Politbüro üyesidir. Tô Lâm'ın hukuk alanında doktorası ve siyaset teorisi alanında ileri diploması vardır. 2015 yılında Güvenlik Bilimi Profesörü unvanına atandı. 18 Mayıs 2024'te, yolsuzlukla mücadele kampanyası nedeniyle Mart 2024'te istifa eden Võ Văn Thưởng'nin yerine Merkez Komite tarafından Vietnam'ın 13. cumhurbaşkanı olmaya aday gösterildi. Cumhurbaşkanlığı oylaması öncesinde Ulusal Meclis, Tô Lâm'ı Kamu Güvenliği Bakanı olarak görevden alacaktı. 22 Mayıs 2024'te Ulusal Meclis, General Tô Lâm'ı Vietnam'ın 13. cumhurbaşkanı olarak seçti.
Töre_ve_namus_suçları
**Töre ve namus suçları**, **namus cinayeti** ya da **onur suçu**, aldatmak, zinâ etmek, evlenmeyi reddetmek, boşanmaya çalışmak, tecavüze uğramış olmak gibi nedenlerle, aile fertlerine yöneltilen şiddet. Batılı kaynaklarda genellikle **onur suçları** şeklinde adlandırılır. Bu suçların çok büyük bir kısmı cinayetle sonuçlanır. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun tahminlerine göre dünyada her sene yaklaşık 5000 kadın veya genç kız töre ve namus cinayetlerine kurban gitmektedir. İnsan Hakları İzleme Örgütü töre ve namus suçlarını şu şekilde tanımlar: "Onur suçları; ailenin onurunu zedeledikleri gerekçesiyle, erkek fertler tarafından kadın fertlere yöneltilen, genellikle cinayet şeklinde gerçekleşen şiddettir. Herhangi bir kadın, ailesinin seçtiği bir kişiyle evlenmeyi reddetmek, tecavüze uğramak, -kocası tarafından suistimale uğrasa dahi- boşanmaya çalışmak ya da zina (suçlaması) gibi gerekçelerin de arasında bulunduğu çok çeşitli nedenlerle hedef gösterilebilir. Bir kadının ailesinin "onurunu zedeleyecek" şekilde davrandığı idraki, hayatına kastetmek için yeterli bir nedendir." ## Türkiye'de töre ve namus suçları Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından 2008 yılında hazırlanan bir rapora göre Türkiye'de töre ve namus cinayetleri -başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere- en çok büyükşehirlerde gerçekleşmektedir ve sanıkların büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi kökenlidir. Örneğin İstanbul'da haftada en az bir namus cinayeti işlenmektedir. Türkiye'deki en yaygın cinayet nedenleri: yasak ilişki, cinsel taciz ve tecavüzdür. Bunun dışında kan davası ve kız alıp-verme meseleleri de önemli nedenler arasındadır. Sanıkların büyük çoğunluğu 19-35 yaş arası erkeklerdir ve sanıkların %9'unu suça teşvik edilen çocuklar oluşturmaktadır. Suçlular genellikle pişmanlık duymamaktadır ve cezaevinde kahraman gibi karşılanmaktadır. ### Gey namus cinayetleri Gey olduğunu açıkladıktan sonra 15 Temmuz 2008 tarihinde kendi ailesinin fertlerinden biri (en önemli şüpheli babasıdır) tarafından vurularak öldürülen ve bu nedenle bazı kaynaklarda namus cinayeti olarak adlandırılan Ahmet Yıldız vakası, Türkiye'de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle işlenen cinayetlere yetkililerin yaklaşımlarındaki eksiklik nedeniyle sembolik bir öneme sahiptir.
Töton_Şövalyeleri'nin_büyük_üstadı
Görünüm (Töton Şövalyeleri'nin büyük üstadı sayfasından yönlendirildi) Töton Şövalyeleri Büyük Ustası Almanca: Hochmeister des Deutschen Ordens | | ---|---| Rapor verilen | Kutsal Makam | Resmî ikamet | - Akka (1190–1291) - Venedik (1291–1309) - Marienburg (1309–1466) - Königsberg (1466–1525) - Mergentheim (1525–1809) - Viyana (1809–günümüz) | Görev süresi | Ömür boyu | Oluşum | 1198 | İlk sahibi | Heinrich Walpot von Bassenheim | ### Erken dönem Kardeşlik liderleri, 1190–1198 Outremer'da bir hospice kardeşliği olarak Cermen Tarikatı: İsim | Dönem | Doğum | Ölüm | Notlar | ---|---|---|---|---| Sibrand | 1190 | 1157 | 1191 | | Konrad | 1190–1192 | ||| Gerhard | 1192 | ||| Heinrich | 1193/1194 | Prior | || Ulrich | 1195–1196 | ||| Heinrich | 1196 | Preceptor[a] | ### Şövalyeleri büyük ustaları, 1198-1525 Ruhani bir Askerî tarikat olarak Töton Şövalyeleri'nin 1198 ile 1525 yılları arasında toplam 37 büyük üstadı vardı. No. | Mod | İsim | Dönem | Doğum | Ölüm | Notlar | ---|---|---|---|---|---|---| 1 | 1 | Heinrich Walpot von Bassenheim | 1198-1208'den önce bir zaman | 24 Eylül 1200 | || 2 | 2 | Otto von Kerpen | 1208 için belgelendi | 1208 | || 3 | 3 | Heinrich von Tunna | 1208-1209 | 1209 | || 4 | 4 | Hermann von Salza | 1209-1239 | y. 1165 | 20 Mart 1239 | İmparator II. Friedrich'in arkadaşı ve meclis üyesi olarak Hermann, tarikatın Papa III. Honorius tarafından Hospitalier Şövalyeleri ve Tapınak Şövalyeleri gibi daha eski Askerî tarikatlar ile eşit statüde tanınmasını sağladı. 1237'de Livonyalı Kılıç Kardeşleri'nin Töton Şövalyeleri'ne dahil edilmesini de denetledi. | 5 | 5 | Konrad von Thüringen | 1239-1240 | y. 1206 | 24 Temmuz 1240 | | - | 6 | Gerhard von Malberg | 1240-1244 | y. 1200 | 1245 sonrası | | 7 | Heinrich von Hohenlohe | 1244-1249 | y. 1200 | 15 Temmuz 1249 | || 8 | Günther von Wüllersleben | 1249-1252 | 3 ya da 4 Mayıs 1252 | ||| 6 | 9 | Poppo von Osterna | 1252-1256 | 6 Kasım 1266 ya da 1267 | Makamın diğer talibi Wilhelm von Urenbach (1253-1256), Poppo von Osterna'ya karşı seçilmiştir. | | 7 | 10 | Anno von Sangershausen | 1256-1273 | 8 Temmuz 1273 | || 8 | 11 | Hartmann von Heldrungen | 1273-1282 | 19 Ağustos 1282 | || 9 | 12 | Burchard von Schwanden | 1282 ya da 1283-1290 | 1310 | Burchard von Schwanden'ın görevdeki ilk yılı, Töton Şövalyeleri'nin Almanya sitesinde 1282, Avusturya sitesinde ise 1283 olarak verilmektedir. | | 10 | 13 | Konrad von Feuchtwangen | 1290-1297 | 1230 öncesi | 4 Temmuz 1296 | Akka'nın Fethi'nden sonra Konrad Tarikat'ın ana karargahını Venedik'e taşıdı. | 11 | 14 | Gottfried von Hohenlohe | 1297-1303 | 1265 | 19 Ekim 1310 | | 12 | 15 | Siegfried von Feuchtwangen | 1303-1311 | 1311 | Selefi Konrad von Feuchtwangen ile aynı ailedendir. Siegfried, tarikatın merkezini 1309'da Prusya'ya taşıdı. | | 13 | 16 | Karl von Trier | 1311-1324 | 1265 | 11 Şubat 1324 | | 14 | 17 | Werner von Orseln | 1324-1330 | y. 1280 | 18 Kasım 1330 | | 15 | 18 | Luther von Braunschweig | 1331-1335 | y. 1275 | 18 Nisan 1335 | Lothar olarak da yazılır | 16 | 19 | Dietrich von Altenburg | 1335-1341 | Ekim 1341 | || 17 | 20 | Ludolf König von Wattzau | 1342-1345 | 1280 ile 1290 arası | 1348 ya da sonrası | | 18 | 21 | Heinrich Dusemer | 1345-1351 | y. 1280 | 1353 | | 19 | 22 | Winrich von Kniprode | 1351-1382 | 1310 | 1382 | | 20 | 23 | Konrad Zöllner von Rotenstein | 1382-1390 | y. 1325 | 20 Ağustos 1390 | | 21 | 24 | Konrad von Wallenrode | 1391-1393 | y. 1330s | 23 Temmuz 1393 | | 22 | 25 | Konrad von Jungingen | 1393-1407 | y. 1355 | 30 Mart 1407 | | 23 | 26 | Ulrich von Jungingen | 1407-1410 | ||| 24 | 27 | Heinrich von Plauen | 1410-1413 | 1360 | 15 Temmuz 1410 | | 25 | 28 | Michael Küchmeister von Sternberg | 1414-1422 | y. 1370 | 1429 | | 26 | 29 | Paul von Rusdorf | 1422-1441 | y. 1385 | 1441 | | 27 | 30 | Konrad von Erlichshausen | 1441-1449 | 1390 or 1395 | 1449 | | 28 | 31 | Ludwig von Erlichshausen | 1449 or 1450-1467 | y. 1410 | 4 Nisan 1467 | Ludwig von Erlichshausen'in görevdeki ilk yılı, Töton Şövalyeleri'nin Almanya sitesinde 1449, Avusturya sitesinde ise 1450 olarak verilmektedir. | 29 | 32 | Heinrich Reuß von Plauen | 1467-1470 | y. 1400 | 2 Ocak 1470 | | 30 | 33 | Heinrich Reffle von Richtenberg | 1470-1477 | 1415 | 1477 | | 31 | 34 | Martin Truchseß von Wetzhausen | 1477-1489 | 1435 | 3 Ocak 1489 | | 32 | 35 | Johann von Tiefen | 1489-1497 | 25 Ağustos 1497 | || 33 | 36 | Frederick, Saksonya dükü | 1497-1510 | 26 Ekim 1473 | 14 Aralık 1510 | | 34 | 37 | Albrecht von Brandenburg-Ansbach | 1510-1525 | 17 Mayıs 1490 | 20 Mart 1568 | ## Reformasyon sonrası ### Hoch- und Deutschmeister, 1527-1929 İsim | Dönem | Doğum | Ölüm | Notlar | ---|---|---|---|---| Walter von Cronberg | 1527-1543 | 1477 ya da 1479 | 4 Nisan 1543 | | Wolfgang Schutzbar | 1543-1566 | y. 1483 | 11 Şubat 1566 | | Georg Hund von Wenkheim | 1566-1572 | y. 1520 | 17 Haziran 1572 | | Heinrich von Bobenhausen | 1572-1590 | y. 1514 | 21 Mart 1595 | | III. Maximilian (Avusturya arşidükü) | 1590-1618 | 12 Ekim 1558 | 2 Kasım 1618 | | Charles of Austria, Bishop of Wroclaw | 1619-1624 | 7 Ağustos 1590 | 28 Aralık 1624 | | Johann Eustach von Westernach | 1625-1627 | 16 Aralık 1545 | 25 Ekim 1627 | | Johann Kaspar von Stadion | 1627-1641 | 21 Aralık 1567 | 21 Kasım 1641 | | Leopold Wilhelm (Avusturya arşidükü) | 1641-1662 | 5 Ocak 1614 | 20 Kasım 1662 | | Charles Joseph (Avusturya arşidükü) | 1662-1664 | 7 Ağustos 1649 | 27 Ocak 1664 | | Johann Caspar von Ampringen | 1664-1684 | 19 Ocak 1619 | 9 Eylül 1684 | | Ludwig Anton von Pfalz-Neuburg | 1685-1694 | 1660 | 1694 | | Francis Louis of Palatinate-Neuburg | 1694-1732 | 18 Temmuz 1664 | 6 Nisan 1732 | | Clemens August (Bavyera prensi) | 1732-1761 | 17 Ağustos 1700 | 6 Şubat 1761 | | Charles Alexander (Lorraine prensi) | 1761-1780 | 12 Aralık 1712 | 4 Temmuz 1780 | | Maximilian Franz von Österreich | 1780-1801 | 8 Aralık 1756 | 26 Temmuz 1801 | | Teschen Dükü Karl | 1801-1804 | 5 Eylül 1771 | 30 Nisan 1847 | | Archduke Anton Victor of Austria | 1804-1835 | 31 Ağustos 1779 | 2 Nisan 1835 | Makam, Avusturya İmparatorluk Hanedanı'na kalıtsal hale geldi. | Archduke Maximilian of Austria-Este | 1835-1863 | 14 Temmuz 1782 | 1 Haziran 1863 | | Archduke Wilhelm Franz of Austria | 1863-1894 | 21 Nisan 1827 | 29 Nisan 1894 | | Archduke Eugen of Austria | 1894-1923 | 21 Mayıs 1863 | 30 Aralık 1954 | Kalıtsallığın sonu | Norbert Klein | 1923-1929 | 25 Ekim 1866 | 10 Mart 1933 | 1916 ile 1926 arası Brno piskoposu | ### 1929 – günümüz İsim | Dönem | Doğum | Ölüm | Notlar | ---|---|---|---|---| Norbert Klein | 1929-1933 | 25 Ekim 1866 | 10 Mart 1933 | 1916 ile 1926 arası Brno piskoposu | Paul Heider | 1933-1936 | ||| Robert Schälzky | 1936-1948 | ||| Marian Tumler | 1948-1970 | ||| Ildefons Pauler | 1970-1988 | ||| Arnold Wieland | 1988-2000 | ||| Bruno Platter | 2000-2018 | ||| Frank Bayard | 2018-günümüz | 11 Ekim 1971 |
Tûr_(Şehnâme)
Görünüm **Tûr** (Farsça: **تور**), Firdevsî'nin Şehnâme'sinde yer alan epik bir karakter. Efsanevi Şah Feridun'un ikinci oğlu ve Selm ile İrec'in kardeşi. Genç prens, kendisine ve kardeşlerine saldıran ejderhayla cesurca savaştığı zaman, babası tarafından kendisine "cesur" anlamına gelen adı verilmiştir. Feridun, imparatorluğunu oğulları arasında bölüşür; Turan'ı Tur'a verir. Bu durum, Turanlıların İranlılar ile mücadelesinin başlangıcıdır. Şehnâme'nin, Efrasiyab gibi en önemli karakterlerinden bazıları Tur'un soyundan gelmektedir. Yeğeni Menuçehr tarafından öldürülür. ## Soy ağacı Şehrnaz | Feridun | Ernevaz | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Feridun'un kardeşi | İrec | Selm | Tur | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Peşeng | İrec'in kızı | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Menuçehr | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Tükenmez_kalem
**Tükenmez kalem** ya da kısaca **tükenmez**, içindeki borucuktaki özel ve koyu kıvamdaki mürekkebi, ucunda bulunan bilye sayesinde yüzeye aktaran modern bir yazım aracı. Kullanılabilirliği ve bulunabilirliği ile günlük yaşamda yaygın bir kullanıma sahiptir. En yaygın mürekkep renkleri mavi, siyah ve kırmızı olup diğer renklerde yazan tükenmez kalemler de üretilmektedir. Tükenmez kaleme "tükenmez" denmesinin nedeni, onunla yaklaşık iki-üç kilometre uzunluğunda bir çizgi çizilebilmesidir. Tipik bir tükenmez kalemin içindeki ince plastik tüpün boyutları 2 mm (iç çap), 3 mm (dış çap) ve 120 mm'dir (uzunluk). ## Tarihi 30 Ekim 1888 tarihinde Amerikalı denizci John Loud, derilerini işaretlemek için ucunda bilye bulunan mürekkepli kalemi icat etti ve ilk patentini aldı. Bu buluşu, 1935 yılında gazete editörü olan Macar László József Bíró ve kimyager kardeşi geliştirdi. Biro Kardeşler, buldukları kalemi tanıştıkları Arjantin Başkanı Augustine Justo'ya gösterdi ve başkanın teşvik etmesiyle kardeşler, Arjantin'de fabrika kurdular. Yapılan ikinci denemede başarılı oldular. Chicago'lu Milton Reynolds, Arjantin'de gördüğü bu kalemleri, Amerika Birleşik Devletleri'nde perakende olarak satmaya başladı. 1940'larda artan tükenmez kalem üreticileri arasında rekabet oluşmaya başladı. II. Dünya Savaşı sırasında Amerikan Hava Kuvvetleri, uçuş personeli için tükenmez kalemi tercih etti çünkü 3 bin metre yüksekteki basınçta diğer kalemlerin mürekkebi akıyordu. ## Standartları ISO'nun tükenmez kalemler için yayımladığı standartları şunlardır: - ISO 12756 - 1998: Resim ve yazı gereçleri - tükenmez kalem - Sözcük - ISO 12757-1 - 1998: Tükenmez kalem ve doldurma - Bölüm 1: Genel kullanım - ISO 12757-2 - 1998: Tükenmez kalem ve doldurma - Bölüm 1: Belge kullanımı (DOC) - ISO 14145-1 - 1998: Rulo tükenmez kalem ve doldurma - Bölüm 1: Genel kullanım - ISO 14145-2 - 1998: Rulo tükenmez kalem ve doldurma - Bölüm 2: Belge kullanımı (DOC) ## Resim galerisi - Tükenmez kalemin bilyeli ucu - Tükenmez kalem yüzeye mürekkep aktarırken - Bir tükenmez kalem ve kapağı - Tükenmez kalemle yapılmış tek renkli bir çizim Wikimedia Commons'ta ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır.Tükenmez kalem |
Tüketici
Görünüm **Tüketici**, iktisadi mal ve hizmetleri belirli bir bedel karşılığında satın alarak kullanan kişidir. Tüketim denildiğinde daha çok maddi anlamda tüketim anlaşılmaktadır. Hâlbuki maddi tüketim öğelerinin dışında maddi olmayan kültür, eğlence gibi tüketim öğeleri de vardır. Dolayısıyla, tüketicinin duygusal ve düşünsel ihtiyaçlarıyla da ilgilenmek gereği vardır.
Tüketim_toplumu
Görünüm **Tüketim toplumu**, **tüketimcilik**, **tüketicilik** veya **alıcılık**, hizmetler ve üretim sektörü ekseninde olmaktan ziyade boş zamanın ve üretilen malların tüketimi ekseninde örgütlü hale gelen ya da örgütlenen toplumları ve bu eylemi açıklayan sosyoloji terimi. Bu kavram sosyoloji içerisinde net bir açıklığa sahip olmasa da tüketimcilik çoğunlukla zenginliğin, bireyciliğin ve popüler kültür özelliklerinin arttığı, toplumsal sınıfların sınırlarının azaldığı toplumlarda görülür.
Tülay_Günal
Tülay Günal | | ---|---| Doğum | 9 Eylül 1970 Kastamonu, Türkiye | Eğitim | Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü | Meslek | Oyuncu | Etkin yıllar | 1993-günümüz | Ödüller | Tüm Liste | **Tülay Günal** (d. 9 Eylül 1970, Kastamonu), Türk oyuncudur. Tiyatro çalışmaları dışında *Sis ve Gece* filmi ile *Asi* dizisindeki rolleriyle tanınır. ## Hayatı 9 Eylül 1970 tarihinde Kastamonu'da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde eğitim aldı. Mezun olduktan sonra İstanbul'da bir süre şarkıcılık yaptı. (bu dönemde Işın Karaca ile çalışmıştır.) 1993 yılında Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'da oyuncu olarak çalışmaya başladı, birkaç sezon sonra Ankara Devlet Tiyatrosu'na tayin oldu. 2007 yılı itibarıyla, Ankara Devlet Tiyatrosu'nda görev yapmaktadır. Devlet Tiyatroları'ndaki görevinin dışında çeşitli özel tiyatrolarda da çalışmalar yapar. Çalıştığı özel tiyatrolar arasında Dostlar Tiyatrosu, Oyun Atölyesi ve DOT da bulunmaktadır. Oyun Atölyesi'nde Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'la birlikte oynadığı *Jeanne d'Arc'ın Öteki Ölümü'*nde Jeanne d'Arc'ı canlandırdı. DOT'ta ise *Böcek* oyununda başrolde yer aldı. Usta tiyatrocu Çetin Tekindor ile birlikte *Rita'nın Şarkısı* adlı oyunu Adana'da Sakıp Sabancı Sahnesi'nde (DT bünyesinde) sergiledi. 2007-2009 yılları arasında, Kanal D'de yayımlanan *Asi* adlı dizide oynadı. "Ben Bertolt Brecht" oyunundaki rolüyle 2012 Afife Jale Tiyatro Ödülleri'nde En iyi Müzikal Kadın Oyuncu ödülünü almaya hak kazanmıştır. 2013 yılında *Umutsuz Ev Kadınları* dizisinde "Suzan" karakterini canlandırmıştır. 2016 yılında yayımlanan *Kördüğüm* adlı dizide "Feyza Karasu" karakterini canlandırdı. 2017-2018 sezonunda 23. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri'nde, Sinema kategorisinde jüri üyeliği yapmıştır. ## Tiyatro oyunları Yıl | Oyun | Oyun yazarı | Tiyatro sahnesi | | ---|---|---|---|---| 2013 | Yaşamaya Dair | Nâzım Hikmet Ran | Dostlar Tiyatrosu | | 2012 | Ben Bertolt Brecht | Bertolt Brecht | || 2010 | Fırtına | William Shakespeare | Talimhane Tiyatrosu | | 2008 | Rita'nın Şarkısı | Willy Russel | Adana Devlet Tiyatrosu | | Vur Yağmala Yeniden | Mark Ravenhill | Tiyatro Dot | || 2006 | Böcek | Tracy Letts | || 2005 | Jeanne D'arc'ın Öteki Ölümü | Stefan Tsanev | Oyun Atölyesi | | 2004 | Atları da Vururlar | Horace McCoy | Ankara Devlet Tiyatrosu | | 2004 | Hamlet | William Shakespeare | || 2003 | Gorgonun armağanı | Peter Shaffer | || 2002 | Şeytanlar | John Whiting | || Üç Kuruşluk Opera | Bertolt Brecht | ||| 2020 | Arzu Tramvayı | Tennessee Williams | || 1998 | Mutlu Son | Bertolt Brecht | || 1996 | Simyacı | Paulo Coelho | Dostlar Tiyatrosu | | Kanlı Düğün | Federico Garcia Lorca | Diyarbakır Devlet Tiyatrosu | || 1995 | Pazartesi Perşembe | Musahipzade Celal | || Kısasa Kısas | William Shakespeare | ||| Onikinci Gece | William Shakespeare | ||| 1994 | Zengin Mutfağı | Vasıf Öngören | || 1993 | Sokak Kedisi Marilu | Yeşim Dorman | || Mitos Güzeli | Coşkun Irmak | ||| Kaynak: | ## Filmografisi Sinema | ||| ---|---|---|---| Yıl | Yapım | Rol | Notlar | 2007 | Sis ve Gece | Melike | | 2011 | Küçük Günahlar | || 2016 | Rüzgarda Salınan Nilüfer | Şermin | | 2021 | Birlikte Öleceğiz | Tijen | | Televizyon | ||| Yıl | Yapım | Rol | Notlar | 2003 | Yuvadan Bir Kuş Uçtu | Sevgül | TRT 1 | 2007-2009 | Asi | Süheyla | Kanal D | 2012 | Çıplak Gerçek | Solmaz | Star TV | 2012-2014 | Umutsuz Ev Kadınları | Suzan | Kanal D / FOX | 2015 | Tatlı Küçük Yalancılar | Vildan | Star TV | 2016 | Kördüğüm | Feyza Karasu | FOX | 2018 | Servet | Sevim | Show TV | 2019 | Kuzgun | Neşe | Star TV | 2020 | Çatı Katı Aşk | Perihan Yılmaz | Kanal D | 2021 | İkimizin Sırrı | Türkan Karahun | atv | 2023- | Hudutsuz Sevda | Nergiz Leto | FOX / NOW | İnternet | ||| Yıl | Yapım | Rol | Notlar | 2017-2018 | Fi | Eti | puhutv | 2024 | Ahit: Musa'nın Hikayesi | Bithiah | Netflix | Kaynak: | ## Ödülleri Yıl | Ödül töreni | Kategori | Dizi - Film | Kaynak | Sonuç | ---|---|---|---|---|---| 2017 | 22. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri | Yılın En Başarılı Yardımcı Kadın Oyuncusu | Rüzgarda Salınan Nilüfer | | Kazandı | 2014 | 18. Afife Tiyatro Ödülleri | Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu | Yaşamaya Dair – Bursa Cezaevi'nden Mektuplar | | Adaylık | 2012 | 16. Afife Tiyatro Ödülleri | Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Kadın Oyuncusu | Ben Bertolt Brecht | | Kazandı | 2006/2007 | Lions Medya Ödülü | En İyi Kadın Oyuncu | Bug / Böcek | Kazandı | | 2007 | 11. Afife Tiyatro Ödülleri | Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu | | Adaylık | | 2002/2003 | Sanat Kurumu Tiyatro Ödülleri | En İyi Kadın Oyuncu | Şeytanlar | | Kazandı | 1998/1999 | Çırağan Lions | En İyi Kadın Oyuncu | Mutlu Son | Kazandı | | Türkan Kahramankaptan Ödülü | En İyi Sanatçı | | Kazandı | || 1995/1996 | Sanat Kurumu Ödülleri | Övgüye Değer Kadın Oyuncu | Onikinci Gece | Kültür Bakanlığı tarafından takdirname ile ödüllendirildi | Kazandı |
Tüm_Birlik_Komünist_Partisi_(Bolşevik)_14._Kongresi
Görünüm Tüm Birlik Komünist Partisi (Bolşevik) 14. Kongresi | | ---|---| Durum | Tek parti | Türü | Siyasi parti kongresi | Konum | Moskova | Ülke | SSCB | İlk düzenlenme | 18 Aralık 1925 | Son düzenlenme | 31 Aralık 1925 | Organizatör | Tüm Birlik Komünist Partisi (Bolşevik) | **Tüm Birlik Komünist Partisi (Bolşevik) 14. Kongresi** 18-31 Aralık 1925'te Moskova'da yapıldı. 14. Merkez Komite de bu kongrede seçilmiştir. Bu kongre, Josef Stalin ile Leon Troçki arasında Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin kontrolü için yaptıkları mücadele ile bilinmektedir. ## Kongre'nin gündemi - Merkez Komite'nin siyasi raporu (Josef Stalin) - Merkez Komite'nin teşkilat raporu (Vyaçeslav Molotov) - Denetim Komisyonu Raporu (Dmitry Kursky) - Merkez Kontrol Komisyonu Raporu (Valerian Kuybışev) - Rus Komünist Partisi (Bolşevik) Komintern Delegasyonu Raporu (Grigori Zinoviyev) Ayrıca Mihail Tomski, ticaret birlikleri hakkında bilgi verdi, Nikolay Buharin Komsomol üzerine çabalar hakkında rapor vermiştir ve Andrey Andreyev parti kurallarında ki değişiklikleri tartışmıştır. Kongre, bir başka oturumda, Georgiy Çiçerin'in Sovyetler Birliği'nin dış politikası ve uluslararası durumu hakkındaki raporunu dinledi.
Tüm_Rusya_Devlet_Televizyon_ve_Radyo_Yayıncılık_Şirketi
Tip | Radyo ve televizyon ağı | ---|---| Kuruluş | 14 Temmuz 1990 | Merkez | Moskova, Rusya | Ulus | Rusya | Sahibi | Rusya hükûmeti | Önemli kişiler | Oleg Dobrodeyev | Resmi site | vgtrk.com | **Tüm Rusya Devlet Televizyon ve Radyo Yayıncılık Şirketi (VGTRK)** (Rusça: Всероссийская государственная телевизионная и радиовещательная компания (ВГТРК), romanize: *Vserossiyskaya gosudarstvennaya televizionnaya i radioveşçatelnaya kompaniya*), Rusya merkezli bir devlet kamu yayıncılığı kuruluşudur. 14 Temmuz 1990 tarihinde kurulmuştur. Merkezi Moskova'da yer almaktadır. Tüm Rusya TV ve radyo kanallarının yayını Moskova'da ve ayrıca karasal yayın ağını oluşturan Rus Televizyon ve Radyo Yayın Ağı'nın bölgesel yayın merkezleri aracılığıyla yapılır. Moskova'dan TV ve radyo kanalları, uydu ve karasal iletişim kanalları aracılığıyla bölgelere ulaştırılmaktadır. Ülke çapında 53 dilde çok sayıda televizyon ve radyo kanalı işletmektedir. Tüm Rusya Devlet Televizyon ve Radyo Yayıncılık Şirketi, 1993-2022 yılları arasında Avrupa Yayın Birliği üyesiydi. ## Hizmetler ### Televizyon - Rossiya-1 (Россия-1) - genel amaçlı programlar. - Rossiya-24 (Россия-24) - haber programları. - Rossiya-K (Россия-К) - kültür ve sanat programları. - Karusel (Карусель) - çocuk ve gençlik programları - RTR-Planeta (РТР-Планета) - uluslararası programlar. - Euronews (Euronews на Русском языке) - "Digital Television" adı altında 20 tema kanalı. - 90 yerel televizyon kanalı ### Radyo - Radio Kultura - kültür programları. - Radio Mayak - genel eğlence ve yetişkin çağdaş müzik programları. - Radio Rossii - talk radyo ve yerel programlar. - Radio Yunost - eski Sovyet müzik programları. - Vesti FM - haber programları.
Tümeller_tartışması
**Tümeller tartışması**, Orta Çağ felsefesine hakim olmuş bir metafizik tartışmasıdır. Nesnelerin sahip oldukları renk ve şekil gibi özgülükler, bu nesnelerden bağımsız birer varlık mıdır? Eğer varlıksalar, bu varlıkların tabiatı nedir? ## Taraflar "Tümeller (Universaliae) nedir?", "Nerede bulunurlar?" ve "Dışardaki nesnelerden bağımsız olarak mevcut mudurlar, yoksa değil midirler?" gibi sorular çerçevesinde cereyan eden tümeller çatışması sonucunda, kavram gerçekçileri (realistler) ile adcıların (nominalistler) taraf oldukları muhtemel üç yanıt öbeği açığa çıkmıştır: - Birinci grup, tümellerin, nesnelerden bağımsız olarak varolduğunu ve onların dışında veya üstünde bulunduğunu savunur. Bu görüşe mensup olanlar, Platon'un yolundan giden Augustinus ve Anselmus gibi düşünürlerdir. - İkinci grup, tümellerin varolduğunu ama nesnelerin dışında veya üstünde değil, içinde bulunduğunu ve onlara bağımlı olduğunu savunur; yani nesnelerle ilişkileri bakımından, tümeller aşkın (transcendent) olmayıp, içkindirler (immanent). Bu görüşe mensup olanlar, Aristoteles'in yolundan giden Abelardus, Albertus Magnus ve Thomas Aquinas gibi düşünürlerdir. - Üçüncü grup ise sadece nesnelerin varolduğunu, tümellerin ise benzer nesnelere vermiş olduğumuz adlardan ibâret bulunduğunu savunur. Bu görüşe mensup olanlar, Roscelinus ve Ockhamlı William gibi düşünürlerdir. İlk iki grup, kavram gerçekçisidir, yani tümellerin şu veya bu biçimde gerçekten varolduğuna inanır. Ancak birinci grup aşırı gerçekçi, ikinci grup ise ılımlı gerçekçi olarak nitelendirilir. Üçüncü grup ise nominalisttir. ## Sonuçları Tümeller çatışması bütün Orta Çağ boyunca sürmüş ve bu çağın sonlarına doğru önde gelen İngiliz adcılarından Ockhamlı William'ın etkisiyle adcıların (Nominalizm) lehine sonuçlanmıştır. Bu ne anlama gelmektedir? Gerçekten varolanlar, adcıların dedikleri gibi, tümeller değil de tikeller olduğuna ve tümeller, birbirlerine benzeyen tikelleri gösteren işâretlerden başka bir şey olmadıklarına göre, bilgi arayışı tikellere, yani şu tek tek bireylere yönelmeli ve onlardan yola çıkarak geliştirilmelidir. Tikellerin bilgisine ulaşmanın tek yolu ise gözlem ve deney yapmaktır. Böylece gözlem ve deney yöntemi adcılar sâyesinde güvenilir bilginin bir aracı haline getirilmiş veya başka bir deyişle sağlam bir felsefî zemine oturtulmuştur. Bilgi arayışında yöntem olarak gözlem ve deneyin güçlü bir biçimde gündeme gelişi ve yaygınlaşması, doğa bilimlerinin doğuşunu hızlandırdı. Bir felsefî yaklaşım, yani adcılık, doğa bilimlerinin önündeki en büyük engellerden birini ortadan kaldırmış ve böylece güvenilir bilgi edinme sürecinin yolunu açmıştır. Bu gelişme, bilim tarihinde ve genel olarak bakıldığında düşünce tarihinde gerçekten de çok önemli bir dönüm noktasına gelindiğini gösterir. Adcılığın, din alanındaki etkisi de olağanüstü olmuştur; çünkü bu etki, din-bilim ayrışmasının gerçekleşmesinde önemli bir role sahip olmuştur. Ockhamlı William'a göre, sadece şu tek tek bireyler varolduğu için, her türlü bilginin kaynağı deney, yani iç ve dış deney olmalıdır; bu yüzden önermeleri deneylen denetlenemeyen bir rasyonel teolojinin veya ruhun ölümsüzlüğünü kanıtlamak isteyen bir psikolojinin olamayacağı ortadadır; dolayısıyla Tanrı'nın birliği, sonsuzluğu ve hatta varlığı bile akıl yoluyla kesin olarak kanıtlanamaz. Tanrı ile, gerçeği aşan şeylerle ilgili bilgimiz, inanca dayanır veya inanç önermelerinden oluşur. Kutsal Kitap'ın otoritesi ile Kilise Geleneği, bu önermeleri belirlemiştir; ancak bunlar kanıtlanamaz ve kanıtlamalarda kullanılamaz; bunlara sadece inanılır; yani kanıtlanarak değil inanılarak benimsenir. Öyleyse, adcılık akıl-inanç çatışmasının veya başka bir biçimde ifade edersek bilim-din ve felsefe-din çatışmalarının giderilmesi için en uygun çözümün, bunların yollarının birbirlerinden ayrılması olduğu sonucuna varmış ve böylece düşünce tarihinin en büyük açmazlarından birini gidermek suretiyle özgür inancın ve özgür aklın yollarını açarak, bütün Orta Çağ boyunca nafile yere gerçekleştirilmeye çalışılan akıl-inanç uzlaşmasının epistemolojik açıdan olanaksız olduğunu göstermiştir.
Tünel_(İstanbul)
Tünel F2 (Karaköy - Beyoğlu) Tarihi Tünel Füniküler Hattı | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Genel bilgiler | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Durum | İşletmede | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Sahibi | İstanbul Büyükşehir Belediyesi | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Yer | İstanbul, Türkiye | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| İlk - Son durak | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| İstasyonlar | 2 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Yolculuk süresi | 1,7 dakika | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Web sitesi | Tünel Resmî Sitesi | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Hizmet | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Türü | Füniküler | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Sistem | İstanbul Füniküleri | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| İşletmeci(ler) | İETT | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Tarihçe | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Açılış | 17 Ocak 1875 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Teknik bilgiler | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Hat uzunluğu | 0,573 km (0,356 mi) | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Hat açıklığı | Standart (1435 mm) | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Kabin sistemi | 2 tren seti toplam 2 vagon | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| | **Tünel** ya da **F2 (Karaköy - Beyoğlu) Tarihi Tünel Füniküler Hattı**, İstanbul'da yer alan füniküler hatlarından birisidir. 1863'te hizmete giren Londra Metrosu'ndan sonra dünyanın en eski ikinci, Türkiye'nin ise ilk yer altı raylı toplu taşıma sistemi olan ve 17 Ocak 1875'te hizmete giren hat, Karaköy ile Beyoğlu arasındaki 573 metrelik güzergâhı yaklaşık 102 saniyede katetmektedir. 07.00 - 22.45 saatleri arasında pik saatlerde 5 dakikada bir sıklıkla çalışan hat, günlük ortalama 300 sefer yaparak 24 bin yolcu taşımaktadır. ## İstasyonlar Sıra | İstasyon | İlçe | Aktarma | Tür | Notlar | ---|---|---|---|---|---| 1 | Beyoğlu | Beyoğlu | (Şişhane-Zemin İstanbul)・ (Tünel) | Yer altı | Metro Han・Tünel Pasajı・İstiklal Caddesi | 2 | Karaköy | (Karaköy)・ (ŞH Karaköy) | Galata Köprüsü・Galata Kulesi | ## Tarihçe Karaköy’den Beyoğlu’na ulaşmak için %24 gibi çok dik bir eğime sahip olan Yüksekkaldırım Yokuşu'nu çıkmak gerektiği için buradan çıkmak insanları aşırı miktarda yormaktaydı. Bu bağlamda 1869'da İstanbul’un şehir içi ulaşımını geliştirmek amacıyla verilen demiryolu imtiyazlarından biri de bu iki nokta arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla inşa edilen **Tünel** için verilmiştir. 1871'de inşasına başlanan 573 metrelik Tünel, üç yıl süren inşaatın sonunda 17 Ocak 1875'te hizmete girmiştir. 1910 yılında elektrikli sisteme geçen Tünel, 1939'da İETT'ye devredilmiştir. 1970'te bir Fransız firması tarafından tamamen yenilenen Tünel, 2007'de kapsamlı bir bakımdan geçmiştir. ## Güzergâh şeması ## Görseller - Eski bir füniküler aracı - Beyoğlu Füniküler İstasyonu'nda bekleyen bir füniküler aracı - Beyoğlu Füniküler İstasyonu'nda bekleyen bir füniküler aracı - Beyoğlu Füniküler İstasyonu'nda bekleyen bir füniküler aracı - Tünel'den bir görünüm - Tünel'in güzergâhını gösteren harita -
Tüney,_Çankırı
Görünüm Tüney | | ---|---| Çankırı'nın Türkiye'deki konumu | | Tüney'in Çankırı'daki konumu | | Ülke | Türkiye | İl | Çankırı | İlçe | Merkez | Coğrafi bölge | İç Anadolu Bölgesi | Rakım | 1020 m | Nüfus (2021) | | • Toplam | 318 | Zaman dilimi | UTC+03.00 (TSİ) | İl alan kodu | 0376 | İl plaka kodu | 18 | Posta kodu | 18002 | **Tüney**, Çankırı ilinin Merkez ilçesine bağlı bir köydür. ## Tarihçe Köy, 1928 yılından beri aynı adı taşımaktadır. Daha önceleri Ankara ilinin Kalecik ilçesine bağlıyken, 24 Mart 1988'de Çankırı ilinin Merkez ilçesine bağlandı. ## Coğrafya Köy, Çankırı il merkezine 40 km uzaklıktadır. Köy, Çankırı'nın güneyinde olup, numaralı Çankırı-Kırıkkale (Çankırı-Kalecik) devlet yoluna 1,5 km.lik bir köy yoluyla bağlıdır. TCDD Ankara-Çankırı demiryolu ve Kızılırmak Nehri'nin kolu Terme Çayı kenarındadır. Ankara il sınırına 1,6 km. uzaklıktadır. ## Nüfus Yıllara göre köy nüfus verileri | | ---|---| 2021 | 318 | 2020 | 342 | 2019 | 355 | 2018 | 374 | 2017 | 366 | 2016 | 395 | 2015 | 382 | 2014 | 377 | 2013 | 405 | 2012 | 408 | 2011 | 398 | 2010 | 444 | 2009 | 447 | 2008 | 464 | 2007 | 479 | 2000 | 696 | 1990 | 1.124 | 1985 | 886 | 1965 | 751 |
Türcülük
Makale serilerinden | **Türcülük**, kısaca, canlı bireylere sadece ait oldukları türden ötürü farklı değer atfedilmesidir. Oxford Sözlüğü türcülüğü “insan türünün üstünlüğü varsayımına dayanarak belli hayvan türlerinin sömürülmesi ya da ayrımcılığa uğratılması” şeklinde tanımlamaktadır. Genelde insan şovenizmi olarak kendini gösteren bu yaklaşım içinde yaşadığımız 'uygar' insan toplumunun ruhuna nüfuz etmiş bir olgudur. Türcülük terimi genelde hayvan hakları savunucuları tarafından insan merkezli modern toplumu eleştirmek amacıyla kullanılır. İlk olarak 1970 yılında Richard D. Ryder tarafından ırkçılık kavramına benzetirilerek kullanılmıştır. Peter Singer, ünlü "Hayvan Özgürleşmesi" adlı kitabında bu önyargıyı ortaya koymaya çalışır. Türcülük, insan şovenizmi dışında bazı hayvanların kendileriyle tümüyle karşılaştırılabilir özelliklere sahip diğerlerine üstün tutulması olarak da kendini gösterebilir. Örneğin en az köpek kadar, hatta belki daha fazla zeki olan domuzun bir köpeğin sahip olduğu yasal korumaya sahip olmaması gibi. Benzer şekilde hayvan hakları savunucularına göre bir insan bebeğine sağlanan yasal korumanın örneğin bir kediye sağlanmaması türcülüktür. Zira insan bebeği kediden daha zeki değildir ve sadece sahip olduğu "potansiyel" sebebiyle korunduğu iddiası da kürtajın yasal olduğu bir ortamda geçerliliğe sahip değildir. Yani "birey" olmuş bir canlının (ki embriyo potansiyele sahip olsa da daha birey değildir) toplum tarafından korunmasının tek sebebi o canlının ait olduğu tür ise o toplum türcü bir toplumdur. Örneğin, Peter Singer, "Hayvan Özgürleşmesi" isimli kitabında bu konuya şöyle bir felsefi yaklaşım getirmiştir; hayvan deneyleri; ancak amaçlanan faydalar sebep olunan zararları aşıyorsa meşru görülebilir. Bu konumun mantığını izlersek bir insan bebeği ve bir maymun Singer’ın testini geçen bir deneyde kullanılabilir. Eğer bebek kullanılmıyorsa o zaman maymun da kullanılamaz. Eğer sadece maymun kullanılıyorsa bu, insan türüne atfedilen bir ayrımcılıktır, yani türcülüktür. Türcülüğün reddinin pratikteki kaçınılmaz sonucunun vegan yaşam şeklinin tercih edilmesi olduğu düşünülmektedir.
Türeyiş_Destanı
**Türeyiş Destanı** adıyla bilinen bu hikâye aslında Kao-che (Çince: 高車 / 高车, Pinyin: Gāochē, Wade-Giles: Kao-ch'e)'nin yaratılış destanıdır. Fuat Köprülü'nün *Hüvey-Hü'lerin Destanı* olarak aktardığı hikâyenin aynısıdır. Bu destan Çin kaynaklarından *Wei Kitabı* ve *Kuzey Hanedanları Tarihi* kitaplarında yer aldığı haliyle günümüze ulaşmıştır. ## Hikâye Eski Hun hükümdarlarından birinin iki kızı vardı ve öyle güzeldiler ki Tengri'nin onları tanrılarla evlenmeleri için yarattığı inancı hakimdi. Hükümdar bu fikirleri duyunca kızlarını insanlardan uzak tutmak için ülkesinin kuzey taraflarında yüksek bir kule yaptırıp onları bu kuleye hapsetti. Hükümdarın kızlarıyla evlenmesi için yakarışlarla çağırdığı Tanrı, nihayet bir gün bozkurt şeklinde geldi ve kızlarıyla evlenip birçok çocuk doğurdu. Bunlardan Dokuz Oğuz-Onoğurların sesi bozkurt sesine benzerdi. Bu çocuklar da babalarının bozkurt ruhunu taşıyarak çoğaldılar. ## Not ile ilgili metin bulabilirsiniz. |
Türkân_Akyol
Türkan Akyol | | ---|---| Doğum | Peyman Türkan 12 Eylül 1928 İstanbul | Ölüm | 7 Eylül 2017 (88 yaşında) Ankara, Türkiye | Defin yeri | Karşıyaka Mezarlığı, Ankara 39°59′31″N 32°46′37″E / 39.992°K 32.777°D | Milliyet | Türk | Meslek | Tıp doktoru, akademisyen, siyasetçi, ilk kadın bakan | Ebeveyn(ler) | Mehmet Rüştü Pekdemir (babası) Remziye Pekdemir (annesi) | **Peyman Türkan Akyol** (12 Eylül 1928, İstanbul - 7 Eylül 2017, Ankara), Türk tıp doktoru, akademisyen, siyasetçi, Türkiye'nin ilk kadın bakanı ve Ankara Üniversitesi rektörü. ## Hayatı Türkan Akyol, 1928′de İstanbul’da doğdu. Babasının kurmay subay olması nedeniyle aile, birçok Anadolu kentinde yaşadı. Bu nedenle ilköğrenimini her yıl Anadolu’nun değişik yerlerinde okuyarak bitirdi. 1944'te girdiği İstanbul, Erenköy Kız Lisesi’nden 1947 yılında mezun oldu. 1947'de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girip tip eğitimine başladı. 1953'te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Dahiliye, Göğüs Hastalıkları Uzmanlığı çalışmaları yaptı. 1954'te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi asistanlık kadrosuna alındı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi olarak 1965'te doçentlik, 1970'te profesörlük unvanlarını aldı. Bu akademik çalışma döneminde yurt dışında da çalışmalar yaptı. 1959-1962 döneminde ABD'de araştırmacı, 1965'te Fransa’da ve sonra da Hollanda’da tıp eğitimi üzerinde kısa süreli çalışmalar yaptı. 12 Mart 1971 Silahlı Kuvvetler muhtırasının ardından 19 Mart’ta Nihat Erim'in kurduğu 33. Hükümeti'ne 25 Mart 1971′de meclis dışından bağımsız olarak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olarak atandı. Böylece Türkiye'de bakan olan ilk kadın oldu. 13 Aralık 1971'de bakanlık görevinden istifa ile ayrılıp tekrar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki profesörlük görevine döndü. 31 Mayıs 1980'de Ankara Üniversitesi’ne Rektör seçildi. Böylece Türkan Akyol, Türkiye’deki ilk kadın rektör oldu. 1982 yılında çıkartılan YÖK Kanunu’na en yüksek seviyede olan bir akademik görevli olarak karşı çıktı. Bu nedenle YÖK’ün onayı ile rektörlük görevinden istifa etti. Tekrar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki öğretim üyeliği görevine döndü. Erdal İnönü’nün daveti ile 1983 yılında Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP)'in kurucuları arasına katıldı ve bu partinin Genel Başkan Yardımcılığı görevini yapmaya başladı. 3 Kasım 1985'te Halkçı Parti ve Sosyal Demokrasi Partisi'nin birleşmesi ile kurulan Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) kadrolarına da katıldı. 29 Kasım 1987′de XVIII. Dönem milletvekilliği seçimlerinde İzmir Milletvekili seçildi. Bu dönem sonunda milletvekilliğinden ayrılıp tekrar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeliği görevine döndü. 1991 Türkiye genel seçimleri kesin bir parti hükûmeti için çoğunluk sonuç vermedi ve 1995'e kadar Türkiye koalisyon hükûmetleri ile yürütüldü. Türkan Akyol, 22 Şubat 1992′de Erdal İnönü’nün Başkan Yardımcısı olduğu 49. Demirel Hükümetinde (kadın işlerinden sorumlu) Devlet Bakanı olarak dışarıdan atandı. 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal ölünce daha önce koalisyonda Başbakan olan Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi. Tansu Çiller'in 50. Hükümeti DYP-SHP koalisyonu olarak kuruldu. Türkan Akyol dışarıdan girip SHP Milletvekili olarak Devlet Bakanı olarak 27 Temmuz 1994 tarihine kadar görev yaptı. Türkan Akyol, akademik ve siyasi görevleri dışında birçok dernek ve kurumda sosyal faaliyetlerde bulundu. Bunlardan en önemlileri Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) (İngilizce: *World Health Organization (WHO)*) Avrupa Bölgesi şeref üyeliği ve dört sene yaptığı Sosyalist Enternasyonal Kadın Kolu Başkan Yardımcılığıdır. Bursa'da 16 Ocak 1995 tarihinde Sağlık Bakanlığı'na bağlı olarak açılan göğüs hastalıkları hastanesine eski sağlık bakanına atfen "Türkân Akyol Göğüs Hastalıkları Hastanesi" adı verilmiştir. 7 Eylül 2017'de tedavi gördüğü Hacettepe Üniversitesi hastanesinde 88 yaşında iken hayatını kaybetti. Evli ve iki çocuk annesiydi.
Türkçe_ezan
ile ilgili metin bulabilirsiniz. | **Türkçe ezan**, Arapça olan ezanın Türkçe sözlerle, makamına uygun şekilde seslendirilmesidir. Türkçe ezan konusu Türkiye tarihinde; Türkçülük, dili öz Türkçeleştirme ve sekülerizm eksenlerinde tartışma konusu olmaya devam etmektedir. ## Tarihçe 19. yüzyılda Türkçülük hareketinin yaygınlaşıp Türk sözcüğüne ve Türk diline önem verilmeye başlanması ile birlikte ilk olarak Sultan Abdülaziz devrinde Ali Suavi ezanın, hutbelerin ve namaz surelerinin bile Türkçeleştirilmesi gerektiğini savunmuştur. Macar halk edebiyatı bilgini İgnaz Kunoş ise 1885'te İstanbul'u ziyaret eder ve Şehzadebaşı'nda dolaşır. Onun 1926 yılında İstanbul Üniversitesi'nde verdiği konferansta Osmanlı İstanbul'u yanında İstanbulda okunmakta olan Türkçe ezana yer verilir. Gel Şehzadebaşı'ndaki sakin kahveler. Direklerarasındaki kıraathaneler... Biri söylerse öbürü dinler. Akşam da oldu ikindi, mumlar şamdanlara dikildi. Şerefeye çıkmış müezzinler, Kıble tarafına dönüp ellerini yüzlerine örtüp ince ince ezan okumaya başladılar: Yoktur tapacak, Çalabdır ancak... — Ignác Kúnos Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelgesi ile resmen ve tüm yurtta uygulanmaya başlanmıştır. 1941 yılında ise Arapça ezan yasağı uygulamaya konulmuştur. 1950 seçimlerinden %53 oyla birinci parti olarak çıkan Demokrat Parti, bu tarihten itibaren ezanın Arapça okunmasını istemiştir. Türkçe ezan kanunen yasaklanmamakla birlikte, 1950 yılından sonra Türkiye'de ezan Türkçe okunmamıştır. ### Türkçe ezan tartışmaları Türkçe ezan okunması konusu Meşrutiyet dönemindeki bazı aydınlar tarafından da dile getirilmişti. Bunu Ziya Gökalp şöyle şiirleştirmiştir: "Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur. Köylü anlar manasını namazdaki duanın Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın." Atatürk'ün teşvikiyle 1932'de, Türkçe ezan okunmasının dinen caiz olup olmadığı tartışıldı ve caiz olduğu kanaatine varıldı. ### Uygulamaya geçiş | - Tanrı uludur (x4) - Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'dan başka yoktur tapacak (x2) - Şüphesiz bilirim bildiririm Tanrı'nın elçisidir Muhammed (x2) - Haydi namaza (x2) - Haydi felaha [a](x2) - Namaz uykudan hayırlıdır* (x2) - Tanrı uludur (x2) - Tanrı'dan başka yoktur tapacak *Sadece sabah ezanında söylenir. | Dinlerken sorun mu yaşıyorsunuz? Medya yardımı alın. | Aralık 1931'de, Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı ve İsmet İnönü'nün başbakanlığı döneminde dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı'nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı. Kur'an'ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul'da, Yerebatan Camii'nde Hafız Yaşar Okur tarafından okundu. Yaşar Okur, Riyaseti Cumhur Orkestrası Alaturka Kısmı'nın eski şefiydi. Ayetleri Arapça versiyonundaki makamlarla Türkçe okumuştu. Bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii'nde okundu. 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi'nde de, Ayasofya Camii'nde Türkçe Kur'an, tekbir ve kamet okundu. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. ### Selanın Türkçeleştirilmesi Türkçe ezan uygulamasının ardından, Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi'nin 6 Mart 1933'te yayımladığı bir tebliğ ile İslam peygamberi Muhammed'e hürmet ve saygı ifade eden sözlerin yer aldığı salanın da Türkçe okunmasına karar verilmiştir. ### Daha sonra yapılan çalışmalar 1941 yılında çıkarılan 4055 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'nun 526. maddesine bir fıkra eklenmiştir. Değişikliğe göre, Arapça ezan okuyanlar ve kamet getirenler, üç aya kadar hapsedilecek ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ödeyeceklerdi. ### Kuzey Kıbrıs'ta Türkçe Ezan 1932 yılında, Türkçe ezanın kabulünden sonra, Kıbrıs Türkleri de ezan çalışmalarına başlamıştır. Kıbrıs Müftüsü Dânâ Efendi, 1954 yılında konuyla ilgili olarak, *Ezanın Türkçe okunması câiz olduğuna ve halk, Türkçe okunmasını arzu ettiğine göre tercihen okutturulmasını maslahâta uygun görülmektedir*, diyerek fetva vermiştir. Buna karşı çıkan tek bilinen şahsiyet Şeyh Nazım Kıbrısi olmuştur. Lefkoşa'nın en büyük camisi Selimiye'nin şerefesine çıkıp tekrar Arapça lafız ile ezan okumuş, bunun üzerine kendisine dava açılmıştır. Davayı beklerken Lefkoşa'nın köylerini gezip Arapça ezan okumaya devam etmiştir. ### Sözcüğün eş anlamlısı Ezan ile eş anlamlı 2 sözcük bulunur. Bu sözcükler **banlak** ve **ezen**dir. ### Arapça ezanın yeniden kabulü 1950 Türkiye genel seçimleri sonrasında, Demokrat Parti Türkçe ezan ile ilgili olarak çalışmalara başladı. 14 Haziran günü gazetelerde açıklanan çalışmalar 16 Haziran günü hızlanmış, halk meclis önünde destek amacı ile tepki vermeye başlayınca çalışmalar daha da hızlanmış ve kabul edilmiştir. TBMM'deki görüşmelerde CHP grubu adına söz alan Trabzon Milletvekili Cemal Reşit Eyüboğlu, Arapça ezan konusunda tartışma açmak istemediklerini söylemiş ve "Arapça ezan meselesinin ceza konusu olmaktan çıkartılmasına aleyhtar olmayacağız" demiştir. Daha sonra, üç maddelik tasarının maddeleri ayrı ayrı oylanmış ve DP’liler ile beraber CHP’liler de kabul oyu kullanmışlardır. Aynı gün sonuç Celal Bayar'a telsizle gönderilmiştir. Celal Bayar da kabul etmiştir. Çıkarılan yasayla Türkçe ezan yasaklanmamış, ezan dili serbest bırakılmıştır. Ancak günümüzde Türkçe okunmamaktadır. Arapça ezanın serbest bırakıldığı gün Bursa'da bir camide 7 defa Arapça olarak ikindi ezanı okunmuştur. Ayrıca, 6 Temmuz 1950 tarihinde de haftada üç gün Ankara Radyosu'nda Kur'an okunacağı belirtilmiştir. ### 27 Mayıs Darbesi 27 Mayıs Darbesi ile Demokrat Parti iktidarı son bulmuştur. Darbenin öncülerinden olan bazı milliyetçi askerler tarafından ezanın Arapça okunması sertçe eleştirilmiştir. Darbe bildirisini radyodan okuyan Piyade Kurmay Albay Alparslan Türkeş, darbe sonrası verdiği bir röportajda ezanın tekrar Arapça okutulmasını "ihanet" olarak nitelemiş, "Türk camiinde Türkçe Kur’an okunur, Arapça değil" demiştir. ## Notlar **^**1927-1938 arasında Atatürk'ün uşaklığını yapmış olan Cemal Granda'ya göre ezanın Türkçe okunması sürecinde Atatürk din adamları ve hafızlarla çeşitli görüşmeler yapmaktaydı. Ezandaki Arapça sözcükler atıldığı halde bu kişiler "Felah" için bir karşılık bulamamıştı.*Kurtuluş*kelimesi tam anlamını vermediği için fikri sorulan Atatürk bu kelimenin olduğu gibi kalmasını isteyerek konuyu sonuca bağlamıştır. Bakınız Turhan Gürkan, Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri, Fer Yayınları, İstanbul, 1971 s.213
Türkçe_rap
Türk müziği | ---| **Türkçe sözlü rap müzik** ya da **Türkçe rap**, 1990'lı yılların ortasında ana akım medyada görünürlük kazanmış bir müzik türüdür. Amerika'dan Almanya'ya gelen rap ve hip hop kültürünü benimseyen göçmen Türklerden oluşan Cartel grubu Türkçe rapi ilk tanıtan oluşum kabul edilir. ## Türkçe rapin gelişimi Türkçe rapin tarihçesi 3 nesil altında incelenebilir. ### Birinci dalga Türkler arasında rap, ilk olarak Almanya'da yaşayan Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. Almanya'daki ABD askerlerinin çocukları tarafından gurbetçi Türk ailelerin çocuklarına tanıtılan rap müzik Türk gençler tarafından kısa sürede benimsenmiştir. Almanya'daki Türkler, 90'lı yılların başından itibaren yöneldikleri rap müziğin Türkiye'ye taşınmasında öncü olmuşlardır. 1986 yılında kurulup 2000 yılında sona eren İslamic Force adlı Türk kökenli rap müzik grubu müziklerini İngilizce yapmıştır ve bu yüzden Türkçe rap içerisine dahil edilmemiştir. Türkiye'de bilinen ilk Türkçe rap denemelerinin 1980'li yıllarda DJ Hakan Gündüz tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Karakan'a göre ilk Türkçe rapi Barış Manço ve Cem Karaca yapmıştır ve Barış Manço'nun kendi ifadelerine göre 1973'te çıkardığı Lambaya Püf De adlı şarkısı rap türündedir. Bahsi geçen şarkı Cartel'in Evdeki Ses adlı şarkısında sample olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte Parla Şenol'un 1974 yılında çıkan *Dam Üstünde Saksağan* adlı parçasının ilk Türkçe rap olduğu da iddia edilmektedir. 1990-1995 yılları arasında genellikle Almanca ve İngilizce icra edilse de 1991 yılında King Size Terror adlı oluşumda bulunan Alper Ağa'nın "Bir Yabancının Hayatı" parçasıyla Türkçe sözlü rap müzik dönemi kısmen başladı. Türkiye'de Bülent Ortaçgil ve MFÖ şarkılarında rap tarzına ilk yer verenler arasındadır. Grup Vitamin'in bazı yabancı rap şarkılarına Türkçe söz yazarak seslendirdiği de bilinmektedir. Bu durum Türkçe rap'in ilk ilkel örnekleri sayılır. Hümeyra'nın 1990 yılında çıkan *Tutkulardan İntihar* adlı şarkısının da rap içerdiği iddia edilir. Türkçe rap, 1995 yılında Cartel ile Türkiye'de bilinirlik kazandı. 1995 yılında Cartel'den sonra 1996 yılında Türkiye'de kurulan ilk rap oluşumu Bursa'dan Barikat grubu oldu. 2002 yılında Barikat grubuna Türkçe Rap Müzik Ödülleri verildi. 1996 yılında Sirhot (Serhat Galatalı) Amerika'da kurduğu Narcotic grubuyla (G-Hun, I-Touch, Sirhot) Beyaz Karanlık albümü'nün "Her Yeni Gün" şarkısına klip çekmişlerdir. Ama albüm 2002 yılında çıkmıştır. Hatta klipte saldırıdan önceki İkiz Kulelerin görüntüleri o tarihler de çok konuşulmuştur. 1997-98 yılları arasında Sagopa Kajmer (Yunus Özyavuz), Ceza (Bilgin Özçalkan) ve Dr. Fuchs (Tarık Gamert) gibi adlarla Kuvvetmira oluşumu, 1997 yılında İstanbul'dan genellikle graffiti ile uğraşan Turbo (Tunç Dindaş), 1997 yılında İzmir'den Yener Çevik ve Berlin'den Fuat Ergin, 1999 yılında Cash Flow ve *NormLife*grubunun kurucuları olan Erman-Ender, Ankara'dan Mode XL grubunu kuran Evren Besta-Emin Yasin Vural (VEYasin) gibi sanatçılar ortaya çıkmaya başlamıştır. ### İkinci dalga Türkçe rap'in Cartel'den sonra medya tarafından tanıtıldığı ve yayınlandığı ilk tarihler 2000-2005'li yıllardır. Özellikle Dream TV, Türkçe rap'e çok büyük bir destek vermiştir. Öyle ki Sagopa Kajmer, Ceza ve Dr. Fuchs gibi isimlere 2003 yılbaşı programında yer vermiştir. Daha önceki yıllarda yeraltında olan birçok isim bu dönemde yavaş yavaş profesyonellik kazanmıştır. Sansar Salvo (Ekincan Arslan), Pit10 (Server Uraz) ve Canka bu isimlerden sadece üç tanesidir. 1998 yılında çıkış yapan Ayben ve Kolera'dan sonra başka kadın rap müzisyenleri de ortaya çıkmıştır. Örneğin 2002 yılında İzmir Karşıyaka'da Kübra Demirkol ve Pınar Demirkol tarafından Rapangels grubu kurulmuştur. 2001 Yılında Çağdaş Küçükaydın ve Volkan Kanyılmaz tarafından Cashflow grubu kurulmuştur. Cashflow, hayata küstüm şarkısıyla beraber Türkçe rap de yeni bir sayfa açmıştır ve 2005 Yılında Bir Anlık Hata albümünü İrem Records etiketiyle yayınlamıştır. Bu döneme damga vuran olaylardan biri Ceza ve Sagopa Kajmer arasındaki dissleşmedir. #### Sagopa Kajmer-Ceza dissleşmeleri (2005-2010) 14 Ağustos 2004 tarihinde Ceza'nın yayımladığı Rapstar albümünde bulunan **Sinekler ve Beatler** parçasında Ayben, Kolera'ya göndermelerde bulundu ve açıklanmayan özel nedenlerden dolayı Sagopa Kajmer ve Ceza arasında soğuk yeller esmeye başladı. Ceza'nın kız kardeşi Ayben'in Sagopa Kajmer'e laf atması ve Kolera'nın 23 Kasım 2005 tarihinde TV8'e verdiği bir röportajında Ceza'nın oynadığı lolipop reklamını eleştirmesi ve bunu para için yaptığını söylemesi üzerine Ceza, Sagopa Kajmer ve Kolera'ya **Mürekkep Doldurdum** adlı bir diss parçası yayınladı. Ardından Sagopa Kajmer, Kuvvetmira ekibiyle birlikte 3 Aralık 2005'te Disstortion EP adlı 5 parçalık bir diss albümü hazırladı. Bu albümde Ceza başta olmak üzere Ayben, Rokabeat ve Sahtiyan'a açıkça göndermeler bulunmaktadır. Buna karşılık Sahtiyan, Şubat 2006'da **Kartlar Karışsın** adlı diss şarkısını yayınladı. Nisan 2006'da ise Rokabeat ve Ceza'nın kız kardeşi Ayben, Kolera'ya ve Sagopa Kajmer'e **Günlerin Ağlak** adlı bir diss attı. Buna cevaben Sagopa Kajmer, Kolera ile birlikte 18 Mayıs 2006 tarihinde çıkardığı Pesimist EP 4 albümünde **Trakonya**, **Cümle Mühendisi** ve **Dil Yaratmakta En Asil Silahları** adlı diss şarkılarını yayınladılar. Daha sonra Sagopa Kajmer, 2007 yılında Ceza ve Ayben'e kendisine ve eşi Kolera'ya hakaret ettikleri, aynı yıl bir konserde Ceza, *Salako Kajmer* diyerek lakabıyla dalga geçtiği için dava açtı. Yine 2007 yılı içinde Fuat Ergin, Sagopa Kajmer'e kızarak **Kırmızı Halı** adlı bir diss attı. Buna karşılık Sagopa Kajmer, Fuat Ergin'e de dava açtı. Bu olaylardan sonra sanatçıların parçalarının içinde, katıldıkları showlarda ve konserlerde bir sürü göndermeler yapıldı. 2009'da Hiphoplife'ın toplu albüm projesi adı altında Sagopa Kajmer'e 37 parçalık *Hiphoplife Mixtapes Vol.1 - Nafile* adlı diss albümü yapıldı. 2009 yılında Beyaz Show programına katılan Sagopa Kajmer'in Rapstar yarışması ve kendisi hakkında ağır konuştuğu için kızan Ceza, Bandırma konserinde Sagopa Kajmer'e gönderme yapmıştır. Bu çatışmalar 2010'ların başında son bulmuştur. #### Turkish Hip Hop belgeseli Yönetmenliğini Cengiz Özkarabekir'in üstlendiği, 9 Kasım 2007 ve 18 Kasım 2007 tarihlerinde CNN Türk kanalında yayınlanmış iki bölümlük Türkçe rap ve Türkçe hip hop hakkındaki ilk geniş kapsamlı belgeseldir. - 1. bölüm: Türkçe Rap'in Doğuşu: Almanya (9 Kasım 2007) - 2. bölüm: Yeraltı Operasyonu'ndan Yerüstüne: Türkiye (18 Kasım 2007) Belgeselde konuşan kişiler: - Almanya'dan Killa Hakan, Musa, Cartel'in üyeleri ve diğer rapçiler - Türkiye'den Turbo, jöntürk, Ceza, Sagopa Kajmer, Fuat Ergin, Dr. Fuchs, Sahtiyan, Emre Baransel, Sultana, Ayben, Kolera ve Kadıköy Acil ### Üçüncü dalga Birer nesil hareketi olarak gelişen Türkçe rap hareketlerinden üçüncüsü, Ezhel, Ben Fero gibi isimlerin etkisiyle kendini gösterdi. Bu neslin şarkılarında dünyaya açıklık, sosyal gerçeklik ve siyasi tepki kendini gösterdi. Norm Ender'in Ezhel ve Ben Fero'yu eleştirdiği *Mekanın Sahibi* parçası bu dönemin ilk ses getiren dissleşmesi oldu.
Türk_Bankası
Slogan | Asırlık Banka | ---|---| Kuruluş | 1901 | **Türk Bankası**, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde faaliyet gösteren İbrahim Hakan Börteçene'nin yönetim kurulu başkanlığını yaptığı tam sermayeli özel banka. KKTC'nin ilk özel bankası. Kıbrıs Müftüsü Ziyai Efendi önderliğinde bir grup tüccar ve esnaf tarafından 1 Temmuz 1901 tarihinde kurulmuştur. Kuruluştaki ismi *İslam İddihar Sandığı* dır. 1925 yılında K£40,000 nominal sermaye ile *Lefkoşa İslam İddihar Bankası Ltd.* adı altında bir Limited Şirkete dönüştürülmüştür. 1943 yılında sermayesini iki katına çıkartmış, adı *Lefkoşa Türk Bankası Ltd.* olarak değiştirilmiştir. 1949'dan 1959'a kadar 10 yılda Gazimağusa, Larnaka, Limasol, Baf ve Lefke Şubelerini açarak, adanın bütününde hizmet sunmaya başlamıştır. 1972 yılında *Türk Bankası Ltd.* adını almıştır. Bankanın İngiltere ve Türkiye'de açtığı şubeleri, 1991'de Türkiye'de Turkish Bank ve İngiltere’de TurkishBank UK adlarıyla özerk iki bankaya dönüştürülmüş, bulundukları ülkenin bağımsız yerel bankası haline dönüştürerek Türk Bankası Grubu'nu oluşturmuştur. Türkiye, Kuzey Kıbrıs ve İngiltere olmak üzere üç ülkede toplam 40 şubesi, 1 milyar 100 milyon USD aktif büyüklüğü ve 180 milyon USD öz kaynağı bulunan TurkishBank Grubu bünyesinde yer alan Türk Bankası, bugün 20 şube ve 26 ATM ile hizmet vermektedir. 1996'da kurulan Türk Sigorta Ltd. ve 2003 yılından bu yana Kuzey Kıbrıs dışında yaşayanlara yönelik hizmet veren Allied TurkishBank IBU Ltd. faaliyetlerini KKTC’de sürdürmektedir.
Türk_Düşüncesi
*Türk Düşüncesi* Editör | Peyami Safa | ---|---| Kategoriler | Kültür & Sanat | Sıklık | Aylık | İlk sayı | Aralık 1953 | Son sayı | Nisan 1960 | Ülke | Türkiye | Dil | Türkçe | **Türk Düşüncesi**, Aralık 1953'ten Nisan 1960'a kadar 63 sayı olarak çıkan Türkçe fikir ve sanat dergisidir. Yönetmen ve başyazarı Peyami Safa idi. “Aylık fikir ve sanat dergisi” mottosu altında çıkan dergi, Türk milliyetçisi-muhafazakar çizgide yayın hayatına devam etti. İstanbul'da yayın faaliyetlerini yürüten dergi, aylık olarak yayımlanmıştı. Yayın düzenlemelerinden kaynaklı istikrarlı bir yayın serüveni olmamış ve bazen yayına aralar verilmişti. 33. sayısından sonra Ağustos ayında yayına ara verilmiş ve tekrar Aralık ayında yayına devam etmişti. Nisan-Mayıs 1958 sayısından sonra ise Ocak 1960 yılına kadar yine ara vermişti. Komünizm (I, II), İrtica, İnkılab, Masonluk ve Kıbrıs özel sayıları da çıkardı. İç sayfalarda makaleler, şiirler, hikâyeler ve romanlar yer almış ve son sayfalarında ise "Nekroloji" başlığı altında o ay ölen kayda değer kişiler hakkında bilgilere verilmişti. Doğu-Batı sentezi yoluyla kültür buhranını gidermek amacıyla yayınlanan dergide Peyami Safa, Hilmi Ziya Ülken, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Mustafa Şekip Tunç, Behçet Kemal Çağlar, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Reşad Ekrem Koçu, Ahmet Ateş, Ahmet Kutsi Tecer, Mehmet Türker Acaroğlu, Cahit Tanyol ve Elif Naci yazı ve şiirleriyle yer aldılar. Materyalizm, Komünizm ve Marksizm ideolojileri karşısında sert bir üslup benimsemiş ve Türk gençliği için uzak durulması gereken yaklaşımlar olduğunu aşılamaya çalışmıştı. Magazin tarzında bir içerik sunmamış ve dergi içerisinde görsel materyal kullanımı fazla olmamıştı. Pozitivist bakış açısının karşısında durmuş ve teknik ile maneviyatı benimseyen sentezci bir çizgide yayınlandı.
Türk_düşmanlığı
Makale serilerinden | **Türk düşmanlığı**, **Türk karşıtlığı**, **Antitürkizm** ya da **Türkofobi**, Türklere, Türk kültürüne, Osmanlı İmparatorluğu'na, Türkiye'ye ve Türk halklarına karşı olan düşmanlık, ırkçılık, nefret olarak tanımlanır. Türk düşmanlığının zıttı Türkseverliktir. Türk düşmanlığı her zaman sadece Türk halklarına karşı değil, Balkan Müslümanlarına, özellikle Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar ve Torbeşlere de yönelir. Ayrıca günümüzde Yunanistan, Almanya, İngiltere, Belçika, Bulgaristan, Çin, Polonya, Ermenistan, ABD, İsveç, Danimarka, Fransa, Avusturya, İran ve Rusya gibi ülkelerde Türklerin ırkçı saldırılara uğradıkları bilinmektedir. ## Tarihi gelişimi Türk düşmanlığının kökleri Haçlı Seferlerine kadar dayanır. Selçukluların Anadolu'yu fethi ve bunu takip eden Bizans'ın umutsuz durumu Papa II. Urban'ı bütün Hristiyan dünyasını Türklere karşı bir savaşa çağırmasına yol açmıştır. 1400'lerin ortalarında Türklere karşı özel olarak Avrupa'nın her yerinde Katolik dini törenler düzenlenmiştir, bu dini törenlerde verilen mesaj Türklere karşı bir zaferin sadece Tanrı'nın yardımıyla kazanılabileceği ve bu yüzden Hristiyan aleminin Türklerin zalimliğine karşı direncini yitirmemesi gerektiğidir. Viyana piskoposu Johann Faber (1478 - 1541) bu ön yargı ile ilgili şöyle demiştir: *"Dünyada yaş ve cinsiyet ayırımı yapmadan çocuk yaşlı herkesi kesen, hatta ana rahmindeki bebeği bile katleden Türkler kadar acımasız ve kaba bir ırk yoktur."* 16. yüzyılda konuyla alakalı tüm Avrupa'da 2500 civarında (1000'den fazlası Almanya'da) kitap basılmıştır. Bu kitaplarda özellikle "kana susamış Türk" imajı yerleştirilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlılar, Balkanları fethetmiş ve Viyana’yı kuşatmıştı. Bu nedenle Avrupa'da Osmanlılara karşı büyük bir korku vardı. Martin Luther'in yakın arkadaşı ve Protestanlığın en önemli isimlerinden olan Philipp Melanchthon, Türklerin "Kızıl Yahudiler" olduğunu iddia etmiştir. Buna dayanak olarak Türklerde ve Yahudilerde ortak olan erkek çocukları sünnet ettirme ve diğer ortak âdet ve görenekleri göstermiştir. Kızıl benzetmesini de Türklerin âdeta bir kan tazısı gibi katleden ve savaşan bir millet olmasına bağlamıştır. Martin Luther, Türkleri papalık makamı ile kilisedeki yolsuzluk ve bozulmaya karşı Hristiyan dünyasına Tanrı'nın bir cezası olarak görmüştür. 1518'de, 95 Tez'ini açıkladığında, Martin Luther, Tanrı'nın Hristiyanları veba, savaş ve depremlerle cezalandırması gibi bu sefer de Türkleri yollayarak cezalandırdığını iddia etmiştir. Papa Leo X buna karşılık olarak Luther'i kiliseden atmakla tehdit etmiş, onu Türklere kapitülasyon verilmesini savunmakla ve Türklerin avukatlığını yapmakla suçlamıştır. Bazı ilahiyatçılara göre Türk kelimesi "*torquere*"den ("torture", *işkence*) gelmektedir, bir diğer popüler teoriye göre Türkler, zalim bir ırk kabul edilen İskitlerle aynı ırktandır. Avrupa'da Türklere karşı bu olumsuz imajın sorumlusu biraz da Kurt-Türk hikâyeleridir. Bu hikâyelerde Kurt-Türk karışımı, insan yiyen, yarı insan (Türk) yarı kurt, kurt kafası ve kuyruğu olan gerisi insan biçiminde bir yaratığın varlığı iddia edilir. Askerî güç ve acımasızlık Türklerin kökeni hakkında yapılan bu iddialarda defalarca tekrar eden bir özelliktir. İsveç'te geçmişte Türkler Hristiyanlığın ana düşmanı olarak gösterilirdi. Buna örnek olarak Erland Dryselius tarafından yazılan ve 1694’te basılan *Luna Turcica eller Turkeske måne, anwissjandes lika som uti en spegel det Mahometiske vanskelige regementet, fördelter uti fyra qvarter eller böcker* ("Muhammed’in dört parçaya ve kitaba bölünmüş olan tehlikeli kanununu ayna gibi yansıtan Türk hilali") adlı kitap verilebilir. Dînî törenlerde, Türklerin fethettikleri yerleri nasıl sistematik olarak yakıp yıktığı, acımasızlıkları ve kana susamışlıkları hakkında vaazlar verilirdi. İsveç'te 1795 yılında yazılan ve okullarda okutulan bir kitapta İslam "*Büyük düzenbaz Muhammed tarafından uydurulan, günümüzde Türklerin tamamen kabul ettiği sahte din*" olarak tarif edilmişti. 19. yüzyıl sonlarında William Gladstone Türkofobiyi Britanya politikasında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir politika değişikliği olarak ortaya atmıştır. Gladstone, Osmanlı yönetimindeki Bulgarlar hakkında 5 Eylül 1876 tarihinde basılan, *Bulgarian Horrors and the Question of the East*, başlıklı 64 sayfalık bir broşür kaleme aldı ve Türklerin dünyadan tasfiye edilmesi gerekliliğini anlattı. Gladstone'a göre Türkler, "*insanlığın dev bir insanlık dışı örneği*"dir. "*Türk hükûmeti*" olarak adlandırdığı Osmanlı hükûmeti için ise "*hiçbir hükûmetin işlemediği kadar günah işlemiş, hiçbir hükûmet onun kadar günahkârlığa saplanmamış, hiçbiri onun kadar değişime kapalı olmamıştır*" demiştir. ## Çeşitli ülkelerdeki Türk karşıtı deyim ve atasözleri Pek çok ülkede Türkler ve Türkî halklar ile ilgili ırkçı deyimlere rastlanır: - Avusturya: Avusturya'nın kırsal kesimlerinde çocukların " *Es ist schon dunkel. Türken kommen. Türken kommen*" ("Hava çoktan karardı. Türkler geliyor. Türkler geliyor.") diye tekerleme söylediği hâlâ duyulabilir.") - Almanya: Almancada hileli anlamına gelen "getürkt" (türkleştirilmiş) kelimesi hala kullanılmaktadır. Ayrıca lanet olsun anlamına gelen "Kruzitürken" ifadesi ve "Kümmeltürke" ifadeleri de olumsuz bir konotasyona sahiptir. - Ermenistan: Ermenicede, Türk sözü hâlâ genel olarak birinin aklını sorgulamak için kullanılır: " *հո թուրք չես?!*" ("Sen Türk müsün?"), aynı zamanda kirli düzensiz bir evi ima etmek için kullanılır: "*կարծես թուրքի տուն լինի*" ("Bir Türkün evine benziyor?")Ayrıca Ermeni toplumunda Türk ve Müslümanları tanımlamak için "(*Dacik*)" kelimesi de kullanılır. - İran: Farsçada " *Türk-i hâr*" (**ترک خر**: eşek Türk), bir Türk halkı olan Azerbaycanlılara (özellikle İran sınırları içinde yaşayan 13 milyon İranlı Azerbaycanlıya) karşı kullanılan aşağılayıcı bir sözdür. - Fransa: Fransızcada *Turc*kelimesi eskiden*C'est un vrai Turc*("Tam bir Türk") vb. deyimlerde kaba ve acımasız insanları belirtmek için kullanılırdı. - İspanya: Bir İspanyol biriyle ilgili küçük düşürücü bir yorum yapmak istediğinde " *turco*" derdi. - İtalya: İtalyancada " *bestemmia come un Turco*" ("Türk gibi küfretmek") ve "*puzza come un Turco*" ("Türk gibi pis kokmak") deyimleri sıklıkla kullanılır.En kötü şöhretli İtalyanca deyim (manşetlerde de sıkça kullanılır) yakın bir tehlikeyi belirtmek amacıyla kullanılan "*Mamma li Turchi!*" ("Anneciğim, Türkler geliyor!") deyimidir.Ayrıca İtalyanlar "*Fumare come un Turco*" (Türk gibi sigara içmek) deyimini de sık sık kullanırlar. Almancave Sırpça'da da"Türk gibi sigara içmek" anlamına gelen deyimler vardır. - Kıbrıs Cumhuriyeti: Kıbrıs Cumhuriyeti'nde askerlere uygun adım yürüme eğitimi verilirken söyletilen "En iyi Türk, ölü Türk" sloganı, 2008 yılında hükûmet tarafından alınan bir kararla yasaklandı. - Norveç: Norveççede " *Sint som en tyrker*" ("Bir Türk kadar kızgın") şeklinde bir deyim vardır.[*kaynak belirtilmeli*] - Karadağ: Karadağ'da işini kötü yapan birisine *İşini çok kötü yapıyorsun. Türk müsün?*diye soruluyordu. - Sırbistan: Sırbistan'da komik hareketler yapan birisine *Hareketlerin çok komik. Sen Türk müsün? Böyle aptalca hareketleri ancak bir Türk yapabilir.*deniyordu.
Türk_Deniz_Kuvvetleri
Türk Deniz Kuvvetleri | | ---|---| Etkin | | Ülke | Türkiye | Bağlılık | Millî Savunma Bakanlığı | Tipi | Deniz Kuvvetleri | Görevi | Türkiye Cumhuriyeti'nin deniz güvenliğini sağlamak | Büyüklük | 45.000 Askerî personel 154 Toplam Donanma Gücü 16 Fırkateyn 9 Korvet 19 Hücumbot 12 Denizaltı 34 Sahil Güvenlik botu 11 Mayın gemisi | Parçası | Türk Silahlı Kuvvetleri | Karargâh | Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Bakanlıklar, Ankara | Slogan | Etkin. Caydırıcı. Saygın. | Renkler | Üniforma: Siyah veya Beyaz Forslar: Kırmızı, Beyaz | Marş | Deniz Kuvvetleri Marşı | Yıl dönümleri | 27 Eylül Preveze Deniz Zaferi ve Deniz Kuvvetleri Günü | Savaşları | Türkiye'nin katıldığı savaşlar listesi | Website | dzkk.tsk.tr | Komutanlar | | Komutan | Oramiral Ercüment Tatlıoğlu | Kurmay Başkanı | Koramiral İbrahim Özdem Koçer | Nişanlar | | Fors | | Deniz Havacılık Madalyonu | | Direk Ucu Flaması | **Türk Deniz Kuvvetleri**, Türkiye'yi denizden gelebilecek her türlü saldırıya karşı korumakla görevlidir. Türk Silahlı Kuvvetleri komutası altındaki en büyük 2. kuvvettir. Kuruluş tarihi, ilk Türk denizcisi kabul edilen Çaka Bey'in İzmir'de oluşturduğu donanmanın kuruluş tarihi olan 1081'dir. 9 Kasım 2016 tarihinde değiştirilerek kabul edilen Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi ile bu tarihe dek Genelkurmay Başkanlığı kuruluş ve kadrolarında bulunan Komutanlık, Millî Savunma Bakanlığı kadro ve kuruluşuna geçirilmiştir. Ayrıca aynı Kararname, cumhurbaşkanı ve başbakanın kuvvet komutanı ve astlarına emir verebilmesini ve bu emirlerin hiçbir kurum, kuruluş veya kişinin onayı olmaksızın yerine getirilmesini de düzenlenmiştir. ## Tarihçe ### Kuruluşu Mudanya Mütarekesi'nin 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanması ile birlikte 14 Kasım 1922 tarihinde Kasımpaşa'daki Bahriye Nezareti binası İstanbul Bahriye Kumandanlığı karargâhı haline getirilmiş ve küçük tonajlı harp gemilerinin (Burakreis, Sakız, İsareis ve Kemalreis gambotları ile Taşoz sınıfı üç muhrip) bakım ve onarımlarının yaptırılarak harekâta hazır hale getirilmesi için çalışmalar başlatılmıştır. Ayrıca, bu çalışmalar paralelinde okul gemisi olarak kullanılması planlanan TCG Hamidiye Kruvazörü onarıma alınmıştır. Lozan Antlaşması gereği, Boğazlar bölgesinin özel bir komisyon tarafından idare edilecek tarafsız bir statüde olması nedeniyle Marmara Denizi içinde Donanmaya ait üs teşkil edecek bir liman yapılmasına karar verilmiş ve bu maksatla en elverişli bölge olan İzmit Körfezi'nde uygun yerlerin fizibilite çalışmaları yapılmıştır. 1923 yılında Marmara Üssü Bahri ve Kocaeli Müstahkem Mevki Kumandanlığı adı altında yeni bir komutanlık İzmit'te teşkil edilmiş ve aslında kilise olan Fransız okul binası satın alınarak, Komutanlık Karargâhı bu binaya nakledilmiştir. İzmit Bahriye Kumandanlığı ise bu Komutanlığa bağlanmıştır. İzmir Bahriye Kumandanlığı Karargâhı, İstiklal Harbi'ni takiben Kordon Boyu'nda kiralanan bir bina içinde kurulmuştur. Bu komutanlık deniz emniyet ve müdafaa işlerini yürütmüştür. Emrine Mayın Grubu, Müstahkem Mevki Bahriye Müfrezesi, Uzunada İşaret İstasyonu, İzmir Atölyeleri ve Tayyare Bölüğü verilmiştir. Donanma Komutanlığı, İstanbul Bahriye Komutanlığı binasında küçük bir bölümde faaliyet göstermiştir. Gemilerin hemen hepsi hurda durumda olduğundan bu Komutanlık öncelikle çalışmalarını gemilerin bakım ve onarımı üzerinde yoğunlaştırmıştır. Cumhuriyet'in ilanından bir yıl gibi kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Atatürk, 11 Eylül-21 Eylül 1924 tarihleri arasındaki Karadeniz seyahatini Cumhuriyet Donanması'nın denize çıkan ilk gemisi olan Hamidiye Kruvazörü ile yapmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Deniz Kuvvetleri gibi çok pahalı bir yatırım ve zaman gerektiren bir gücün bir anda oluşturulamayacağını çok iyi bilmekteydi. Bu nedenle, Deniz Kuvvetlerinin mevcut durumunu geliştirecek ve geleceğini planlayacak özerk bir Vekaletin kurulması gerekliliğine içtenlikle inanmaktaydı. Mustafa Kemal Atatürk'ün bu açık ve kesin desteğinden sonra, Kastamonu Milletvekili Ali Rıza Bey'in önerisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden 30 Aralık 1924 tarihinde Bahriye Vekaleti (Denizcilik Bakanlığı) yasası çıkarılmıştır. Bahriye Vekaleti, Millî Müdafaa Vekaleti'nden ayrı bir kuruluş olarak görev yapmaya başlamış, eğitim, tatbikat, denetleme gibi alanlarda Erkan-i Harbiye-i Umumiye Reisliği (Genelkurmay Başkanlığı)'ne bağlanmıştır. ### Deniz Müsteşarlığı (1928-1949) Bahriye Vekâleti'nin İlgasına Dair Kanunun kabulü ile Bahriye Vekaleti kaldırılmıştır. Hemen akabinde 16 Ocak 1928 tarih ve 1199 sayılı kanun ile Milli Savunma Vekâleti'ne bağlı bir Deniz Müsteşarlığı kurulmuştur. Genç Cumhuriyet donanması, bu dönem başlarında envanterinde 4 Kruvazör (TCG Yavuz, TCG Turgut Reis, TCG Hamidiye ve TCG Mecidiye), 2 Torpido Kruvazörü (TCG Peyk ve TCG Berk) ve 3 muhrip gemisi ile Gölcük yoğunluklu olarak faaliyet göstermiştir. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri de, nitelikli askerî personel eğitiminde olmuştur. Kurmay subay yetiştirmek amacıyla 2 Kasım 1930 tarihinde Deniz Harp Akademisi, Yıldız Sarayı'ndaki binasında eğitim öğretim faaliyetlerine başlamıştır. 1928'de iki adet İnönü sınıfı denizaltı*,* 1930'da yenilenmiş Yavuz, 1931'de üç hücumbot *(Martı, Denizkuşu ve Doğan)* ile dört avcı bot, 1932'de ise *Adatepe, Kocatepe, Tınaztepe ve Zafer* muhripleri ile *Dumlupınar ve Sakarya* denizaltıları Deniz Kuvvetlerine katılmıştır. 1930'da bakım ve onarımı tamamlanan Yavuz, yaklaşık 20 sene boyunca Deniz Kuvvetlerinin sancak gemisi olarak görev yapmış, birçok devlet büyüğü ve yabancı konuk bu gemide ağırlanmıştır. Atatürk, Yavuz'un diplomasideki önemini Donanma komutanına söylediği; *“Yavuz gemisine ilk defa geliyorum. Yaralı da olsa bugünkü şekli o zamandan daha pek çok değerlidir. Bu gemiyi Türk Milletinin ihtiyacı olan sağlam ve kudretli bir zırhlı şekline sokacağız. Bu kudret, silah bakımından sizlere, dış politika bakımından da bizlere büyük hizmetler görecek, gurur sağlayacaktır”* sözleriyle vurgulamıştır. TBMM onayı ile 1933 yılında Donanmanın ana üssünün Gölcük Deniz Ana Üssü olmasına karar verilmiştir. Aynı yıl Gölcük Tersanesinde inşa edilen ilk gemi olan Gölcük Tankeri 26 Temmuz 1934 tarihinde kızağa konmuş ve 1 Kasım 1935 tarihinde denize indirilmiştir. 1936 yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin imzalanmasıyla birlikte boğazlar üzerindeki Türk egemenliği pekişmiş, donanmanın önemi çok daha öne çıkmıştır. Bu öneme binaen İstanbul ve Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlıkları kurulmuş ve bu komutanlıklara bağlı olarak çalışacak Deniz Komutanlığı birimleri oluşturulmuştur. Türk Deniz Kuvvetleri, II. Dünya Harbi zamanında da boş durmamıştır. 1939 yılında İngiltere'den dört muhrip ve dört denizaltı *(bkz: Refah Faciası)* siparişi verilmiş ve isimlerini bizzat Atatürk'ün verdiği BATIRAY, ATILAY, SALDIRAY ve YILDIRAY denizaltıları donanmaya katılmıştır. ### Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (1949-günümüz) Genelkurmay Başkanlığı Karargâhında 1928 yılından 1949 yılına kadar Deniz Müsteşarlığı olarak temsil edilen Deniz Kuvvetleri, Yüksek Askerî Şûra'nın 15 Ağustos 1949 günü almış olduğu tarihi bir kararla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olarak teşkil edilmiştir. Bu yeni teşkilatlanma, Türk Deniz Kuvvetlerinin çağdaş ve güçlü bir yapıya kavuşması yönünde önemi bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten itibaren Deniz Kuvvetinin tüm yönetimini üzerine alan Deniz Kuvvetleri, mevcut kaynaklarını en rasyonel şekilde kullanarak her geçen gün daha da büyümüş, dünyadaki tüm gelişmeleri takip ederek, emin ve kararlı adımlar atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 18 Şubat 1952 tarihinde Kuzey Atlantik Savunma Paktı (NATO)’na üye olması ile birlikte, Türk Deniz Kuvvetleri de NATO’ya üye olan ülkelerle ilişkilerini artırmış; kuvvet yapısını, eğitim doktrinini, imkân ve kabiliyetlerini geliştirmiş ve NATO standartlarında harekât icra edebilen bir hüviyet kazanmıştır. Bu dönemde, 4 Nisan 1953 tarihinde TCG Dumlupınar denizaltısının Çanakkale Boğazı’nda İsveç şilebi Naboland ile çarpışması sonucu 81 denizaltıcı ölmüştür. Deniz Kuvvetlerinin büyüyen ve gelişen ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı: - Donanma Komutanlığı - Kuzey Deniz Saha Komutanlığı - Güney Deniz Saha Komutanlığı - Deniz Eğitim Komutanlığı - Deniz Teknik Komutanlığı şeklinde beş ana ast komutanlık olarak yeniden teşkilatlandırılmıştır. Deniz Eğitim Komutanlığının ismi 1995 yılında Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı olarak değiştirilmiştir. Kıbrıs Sorunu 1960'lı yıllarda yoğun olarak ülke gündemini işgal etmeye başladığında çeşitli ihtimaliyat planları yapılmış ve güçlü bir Çıkarma Filosunun tesis ve idamesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler paralelinde, yurt içinde amfibi gemi ve araçlarının inşasına öncelik verilirken, yurt dışından da özellikle tank çıkarma gemisi tedariki yönünde planlamalar yapılmıştır. Türk Deniz Kuvvetleri, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’nda kilit rol oynamış ve amfibi harekâtı başarı ile gerçekleştirerek, amfibi ve kara birliklerinin emniyetle Kıbrıs’a çıkmasını sağlamış; aynı zamanda hem Kıbrıs’a yönelik düşman takviyesini engellemiş hem de kara harekâtına deniz top ateş desteği sağlayarak, askerî ve siyasi hedeflerin ele geçirilmesinde büyük rol oynamıştır. Türk Deniz Kuvvetleri, harekât sırasında 67 mensubunu (54 denizci, 13 deniz piyadesi) ve TCG Kocatepe (D-354) muhribini kaybetmiştir. 1980'li yıllar Türk Deniz Kuvvetleri'nin Cumhuriyet dönemindeki gelişiminin tepe noktasına doğru ivme kazandığı yıllar olmuştur. Bu yıllarda, muhtelif modernizasyon projeleri gerçekleştirilmiş; Deniz Kuvvetlerinin harp silah ve araçlarında tek kaynağa bağlı kalmamak hedefine yönelik önemli adımlar atılmıştır. Gölcük Tersanesinde 1980 yılında inşa edilen 1000 tonluk Ay Sınıfı denizaltı, Türk denizaltıcılığının gelişim sürecinde önemli dönüm noktalarından birisini teşkil etmiş; yine Gölcük’te 1988 yılında inşa edilen ilk modern fırkateyn olan TCG Fatih (F-242), Gölcük Tersanesinin uluslararası arenadaki prestijini daha da artırmıştır. Bazı alanlardaki imkân ve kabiliyetlerini 1980'li yıllarda istenilen seviyeye çıkaramayan Türk Deniz Kuvvetleri, 1990'lı yılların sonunda gerçek anlamda bir açık deniz kuvveti hüviyeti kazanmıştır. Türk Deniz Kuvvetleri bu yıllarda harbe hazırlık seviyesi ve harekât kabiliyetini önemli ölçüde geliştirmiştir. Bu dönemde, Kara ve Hava Kuvvetleri ile yapılan müşterek harekâta yönelik büyük ilerlemeler kaydedilmiş; Hava Kuvvetleri uçakları ile Orta ve Doğu Akdeniz de dahil olmak üzere, açık denizlerde müşterek harekât icra edebilme yeteneği artırılmıştır. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden birisi de, 1987 yılında Aksaz Deniz Üssü’nün Ege ile Akdeniz’i buluşturan stratejik bir mevkide tesis edilmesi olmuş; böylece, hem Türk Deniz Kuvvetleri hem de dost ve yabancı ülke gemilerini üs ve liman kolaylıkları açısından desteklemek üzere ilave bir yetenek kazanılmıştır. 2023 yılında Deniz Kurmay Albay Gökçen Fırat, tuğamiral rütbesine terfi ederek Deniz Kuvvetlerinin ilk kadın amirali olmuştur. ## Birimleri 1961 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Karargâh ve 4 ana ast komutanlık olarak teşkilatlandırılmıştır. Sualtı Taarruz Komutanlığı, İstanbul **Donanma Komutanlığı, Gölcük,Kocaeli** - Harp Filosu Komutanlığı, Gölcük, Kocaeli - Denizaltı Filosu Komutanlığı, Gölcük, Kocaeli - Mayın Filosu Komutanlığı, Erdek, Balıkesir - Deniz Hava Komutanlığı, Cengiz Topel, Kocaeli - Lojistik Destek Gemileri Komodorluğu, Gölcük, Kocaeli - Gölcük Ana Üs Komutanlığı,Gölcük,Kocaeli - Envanter Kontrol Merkezi Komutanlığı, Kocaeli - Deniz İkmal Merkezi Komutanlığı, Kocaeli **Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Kasımpaşa, İstanbul** - İstanbul Boğaz Komutanlığı, Anadolukavağı, İstanbul - Çanakkale Boğaz Komutanlığı, Çanakkale - Karadeniz Bölge Komutanlığı, Karadeniz Ereğli, Zonguldak - Kurtarma ve Sualtı Komutanlığı, Beykoz, İstanbul - Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı, Çubuklu, İstanbul - Deniz Müzesi Komutanlığı, Beşiktaş, İstanbul - Deniz Tıbbi Araştırma Merkezi Komutanlığı, Tuzla, İstanbul - Tuzla Bakım, Onarım ve İstihkam Komutanlığı **Güney Deniz Saha Komutanlığı, Narlıdere, İzmir** - Amfibi Görev Grup Komutanlığı - Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanlığı, Foça, İzmir - Amfibi Gemiler Komutanlığı - Aksaz Deniz Üs Komutanlığı, Marmaris - Akdeniz Bölge Komutanlığı, Akdeniz, Mersin - Deniz Gözetleme Komutanlığı,İzmir - İskenderun Deniz Üs Komutanlığı, İskenderun, Hatay - Ege Deniz Bölge Komutanlığı, Bayraklı, İzmir - Foça Deniz Üs Komutanlığı, Foça, İzmir - İzmir Bakım Onarım ve İstihkam Komutanlığı **Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı, Beylerbeyi, İstanbul** - Eğitim Filotillası Komodorluğu, Tuzla, İstanbul - Karamürselbey Eğitim Merkezi Komutanlığı, Altınova, Yalova - Derince Eğitim Merkezi Komutanlığı, Derince, Kocaeli - Deniz KBRN Savunma ve Eğitim Merkezi Komutanlığı, Altınova, Yalova - Yıldızlar Suüstü Eğitim Merkezi Komutanlığı Gölcük, Kocaeli - Sarucapaşa Eğitim Merkezi Komutanlığı, Foça, İzmir ## Projeler ve alımlar Proje Adı | Türü | Ülke | Notlar | ||| ---|---|---|---|---|---|---| Savaş gemileri | |||||| TF 2000 Projesi | Hava Savunma Muhribi | Türkiye | Tasarım çalışmaları devam etmektedir. | ||| İstif sınıfı fırkateyn | Fırkateyn | Türkiye | 4 adet üretilecektir. İlk fırkateyn olan TCG İstanbul 2024 yılında donanmaya teslim edimiştir. | ||| Barbaros sınıfı fırkateyn yarı ömür modernizasyonu | Fırkateyn | Türkiye | Yerli sistemler ile donatılacak gemilerden ilkinin modernizasyonunun 2024 yılında tamamlanması ve geminin hizmete alınması planlanmaktadır. | ||| MİLDEN | Denizaltı | Türkiye | Geliştirme aşamasında. | ||| Yeni Tip Denizaltı Projesi | Denizaltı | Almanya Türkiye | Toplam 6 adet üretilecektir. İlk denizaltı TCG PİRİREİS 2024 yılında envantere alınmıştır.Reis sınıfı denizaltı olarak adlandırılmaktadır. | ||| PREVEZE YÖM Projesi | Denizaltı | Türkiye | Preveze sınıfı denizaltıların yarı ömür modernizasyonu gerçekleştirilecek. | ||| FAC 55 | Hücumbot | Türkiye | |||| MARLİN İDA | İnsansız | Türkiye | 2024 yılında envantere alındı. | ||| Denizde İkmal Muharebe Destek Gemisi Projesi | Destek Gemileri | Türkiye | TCG DERYA 2024 yılında Donanmaya teslim edilmiştir. | ||| Deniz piyade araçları | |||||| Zırhlı Amfibi Hücum Aracı (ZAHA) | Zırhlı personel taşıyıcı | Türkiye | 2024 yılında envantere alındı. | ||| Gemi silahları | |||||| Gökdeniz | Hava savunma sistemi | Türkiye | Phalanx CIWS sisteminin yerini alması planlanmaktadır. | ||| Temren Füzesi | Havadan Gemiye Füze | Türkiye | Roketsan tarafından S-70 Sea Hawk'larda kullanılmak üzere geliştirilmektedir. | ||| Atmaca | Gemisavar füzesi | Türkiye | 2021 yılında Donanmaya teslim edildi. | ||| Gezgin | Seyir füzesi | Türkiye | Geliştirme aşamasında. | ||| Akya | Ağır torpido | Türkiye | 2024 yılında Donanmaya teslim edildi. | ||| Orka | Hafif torpido | Türkiye | Geliştirme aşamasında. | ## Envanter Türk Deniz Kuvvetleri'nde 15 fırkateyn, 4 korvet, 16 hücumbot, 11 mayın gemisi, 20 karakol gemisi, 1 amfibi hücum gemisi, 3 amfibi tank çıkarma gemisi, 2 tank çıkarma gemisi, 4 akaryakıt gemisi, 8 test ve eğitim gemisinin yanında 10 da denizaltı bulunmaktadır. Aynı zamanda kuvvet, 47 sabit kanatlı uçak ve 37 adet helikopter ile toplam 84 uçar unsura sahiptir. ## Komutanlar ## Rütbeler NATO Kodu | OF-10 | OF-9 | OF-8 | OF-7 | OF-6 | OF-5 | OF-4 | OF-3 | OF-2 | OF-1 | |||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Deniz Kuvvetleri | Büyük Amiral 1 | Genelkurmay Başkanı | Oramiral | Koramiral | Tümamiral | Tuğamiral | Albay | Yarbay | Binbaşı | Yüzbaşı | Üsteğmen | Teğmen | Asteğmen | NATO Kodu | OR-9 | OR-8 | OR-7 | OR-6 | OR-5 | OR-4 | OR-3 | OR-2 | OR-1 | ||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Deniz Kuvvetleri | Astsubay Kıdemli Başçavuş | Astsubay Başçavuş | Astsubay Kıdemli Üstçavuş | Astsubay Üstçavuş | Astsubay Kıdemli Çavuş | Astsubay Çavuş | Astsubay Astçavuş | Uzman Çavuş | Uzman Onbaşı | Sözleşmeli Çavuş | Sözleşmeli Onbaşı | Dengi yok | Sözleşmeli Er | Er |
Türk_dil_alfabesi
**Türk dilleri alfabeleri** veya **çağdaş Türk yazı dilleri alfabeleri** çağdaş dönem Türk yazı dilleri için kullanılan çeşitli alfabelerdir. Uzun tarihî dönemler içinde kullanılmış olan Türk yazı sistemlerinin sonrasında, bazılarının terki, bazılarının devamı ile günümüzde kullanımda olmuşlardır. ## Tarihî dönem alfabeleri ### Uzak tarih Türklerin en geniş ölçüde kullandığı yazı sistemleri Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabesidir. Türk dilinin tarihi sürecinde ticari, kültürel, dinî vb. sebeplerle bu dilin yazımında Göktürk, Mani, Soğut, Uygur, Brahmi, Tibet, Süryani, İbrani, Grek, Arap, Kiril, Latin asıllı alfabeler Türk diline çeşitli düzeyde uyarlanmış varyantlarıyla kullanılmıştır. ### Yakın tarih - Ortak Türkçe Alfabesi: 1930'lu yıllarda SSCB'de kullanıldı. Latin harfleri esaslıdır. - Kuzeybatı-Tatar yazı dili: - Osmanlı-Türkiye yazı dili: - Osmanlı Türk alfabesi (ISO 639-2: ota 11 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. - 1500-1928) - Güneydoğu-Uygur yazı dili: 1926'da Bakü'de toplanan Türkoloji Kongresi, tüm Türk dillerinin Latin alfabesi ile yazılması konusunda karar almıştır. 1929'lu yıllarda geliştirilen Ortak Türk Alfabesi, ufak farklılıklarla 1930'lu yıllarda Sovyetler Birliği'ndeki Türk halkları tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, Türk cumhuriyetlerinin kullandıkları bu Latin esaslı alfabeler, 1938-40 yılları arasında yerlerini, Sovyet idaresinin baskısı ile Kiril alfabesinden geliştirilmiş olan ve her Türk yazı dilini birbirinden ayıran farklı alfabelere bırakmak zorunda kalmıştır. Bundan önce Türk halkları ortak alfabeleri ile birbirlerine yaklaşabilmişken, her Türk halkına diğerlerinden farklı bir Kiril alfabesi geliştirilmesi ile, aslında birbirlerine yakın olan bu dillerin zamanla farklılaşmaları sağlanmıştır. Türkiye'de Yeni Türk alfabesi, Latin harfleri temel alınarak, 1 Kasım 1928 gün ve 1353 sayılı yasayla tespit ve kabul edilmiştir. Bu kanuna göre, Yeni Türk alfabesinde 29 harf bulunur. Alfabeyi oluşturan büyük ve küçük harfler, sırasıyla aşağıdaki biçimde yazılır. ## Çağdaş dönem alfabeleri - Azerbaycan alfabesi ( *Azərbaycan əlifbası*) - Başkurt alfabesi ( *Башҡорт алфавиты*) - Gagavuz alfabesi ( *Gagauz alfaviti*) - Kazak alfabesi ( *Қазақ әліпбиі*) - Kırgız alfabesi ( *Қыргыз алфавити*) - Özbek alfabesi ( *Oʻzbek yozuvi*) - Tatar alfabesi ( *Tatar əlifbası*,*Татар әлифбасы*) - Türk alfabesi ( *Türk alfabesi*) - Türkmen alfabesi ( *Türkmen elipbiýi*) - Uygur alfabesi - Uygur Arap Yazısı UEY, ( *ئۇيغۇر ئەرەب يېزىقى*) - Uygur Pinyin yazısı UPNY, ( *Uyƣur Yengi Yeziⱪi*) - Uygur Kiril alfabesi USY, ( *Уйғур Сирил Йезиқи*) - Uygur Latin Yazısı ULY, ( *Uygur Latin Yëziqi*) - Uygur Arap Yazısı UEY, ( - Yakut/Saha alfabesi ( *Саха алпабыыта*) ## Türk alfabelerinde ortaklaşma 1989 yılında Sovyetler birliğinin yıkılmasından sonra 1991 yılında Azerbaycan'da Latin alfabesine dönülmesine karar verilmiştir. Azerbaycan'da kullanıma giren bu yeni alfabe Türkiye'deki Latin alfabesinde bulunmayan ə (/e/ benzeri), x (hırıltılı /h/) ve q (kalın /g/) harflerini içerir. Bu ek harfler Azerbaycan Türkçesine has olan sesleri yazmak için geliştirilmiştir. 30 Ekim 1992 tarihinde Ankara'da Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Toplantısı yapılmıştır. Bu toplantıda Türk cumhuriyetlerinin Türkiye'de kullanılan Türk alfabesine uyum sağlamaları kararı alınmıştır. Ayrıca Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın 2005 yılına kadar kendi resmî Türk dilleri için bir Türkçe Latin alfabesi kullanmaya başlayacakları konusunda anlaşılmıştır. Azınlık olarak yabancı yönetim altında yaşayan Türk halklarının (özellikle Suriye, Irak, İran ve Rusya'da) Türk-Latin alfabesine geçişleri için 2010 yılına kadar bir süre verilmiştir. Aynı yılda, Aralık ayının 22'sinde Azerbaycan devleti Türkçeyi tek resmî dil olarak ve Latin alfabesini kabul etmiştir. Azerbaycan'da kullanılan bu Latin alfabesi İran'da yaşayan milyonlarca Azerbaycan Türkü tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Böylece (resmî olmayarak) İran'da da Türkçe artık Latin alfabesi ile yazılmaya başlamıştır. İran devletinin aslında rahatsız olduğu ama önleyemediği bu gelişme, daha da ilerlemektedir; mesela "Varlık" gazetesi 1994'ten beri "Ortak Türk Alfabesi" ile basılır. Bu alfabe Türkiye'de "Öz alfabe" olarak adlandırılır. Orta Asya'da geliştirilmiş olan bütün Latin alfabeleri bu alfabeden kaynaklanır. Özbekistan ve Türkmenistan da alfabelerini bundan türetmişler; ama Türkiye'nin Orta Asya'da nüfuzunun artmasına engel olmak amacıyla sonradan apayrı alfabeler geliştirmişlerdir. 2000 yılında Rus parlamentosu, Rusya Federasyonu içerisinde Kiril alfabesinden başka bir alfabe kullanılmayacağını açıklayınca, buna tepki olarak Tataristan Özerk Cumhuriyeti'nde hemen bir Türkçe Latin alfabesi kullanıma alınmıştır. *Türk Cumhuriyetleri Alfabeleri*, eski Sovyetler Birliği içindeki Türk topluluklarının Kiril alfabesi ve diğer bazı Türk topluluklarının (örneğin Uygurların, İran Türklerinin) kullandığı Arap alfabesi ve bunun dışında genel olarak pek çok Türk devletinde ve özerk cumhuriyetinde (örneğin Gagavuzlarda) kullanılan Latin alfabelerini ifade etmek için kullanılan bir tabirdir. Günümüzde alfabe çalışmaları dikkate alındığında Türk cumhuriyetlerinde Latin esaslı alfabeye geçiş yönünde gelişmeler yaşanmaktadır. Örneğin Azerbaycan, Türkiye'deki Türk alfabesini temel alan bir sistemi kabul etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti alfabesinin üzerine üç tane harf (yeni ses değerleri) ekleyerek kendi alfabelerini oluşturmuşlardır. ### Ortak Türkçe alfabesi Türk Devletleri Teşkilâtı, Türk cumhuriyetlerinin alfabelerine Q, X, W, Ň, Ä harflerinin eklenmesini ortak karar olarak kabul etmiştir. Bu karar uygulandığı takdirde (inceltme ve vurgu işaretli harfler hariç) 34 harfli bir alfabe Türk dünyasının önemli bir bölümünde en azından protokolde yürürlüğe girmiş olacaktır. Ortak Türkçe alfabesi | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Büyük | A | Ä | B | C | Ç | D | E | F | G | Ğ | H | I | İ | J | K | L | M | N | Ñ | O | Ö | P | Q | R | S | Ş | T | U | Ü | V | W | X | Y | Z | ||||||||||| Küçük | a | ä | b | c | ç | d | e | f | g | ğ | h | ı | i | j | k | l | m | n | ñ | o | ö | p | q | r | s | ş | t | u | ü | v | w | x | y | z | - Ünlü harflerin ince biçimleri inceltme imi ile gösterilir: **Â, Ê, Î, Ô, Û.** - Ünlü harflerin uzun biçimleri vurgu imi ile gösterilir: **Á, É, Í, Ó, Ú.** ## Alfabelerin karşılaştırılması Latinizasyon (Romanizasyon) tabiri genel olarak Latin alfabesi dışındaki ses sistemlerinin Latin alfabesine çevrilmesini ifade eder. ### Kiril-Latin alfabesi karşılığı Kiril Latinizasyon | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| A | B | C | Ç | D | E | Ə | F | G | Ģ | Ğ | H | X | İ | J | K | Q | L | M | N | Ň | O | Ö | P | R | S | Ş | T | U | Ü | Y | V | Z | W | Ț | Ḑ | Š | Ž | А | Б | Ҹ | Ч | Д | Е | Ә | Ф | Г | Ӷ | Ғ | Һ | Х | И | Ж | К | Ҡ | Л | М | Н | Ҥ | О | Ө | П | Р | С | Ш | Т | У | Ӱ | Ј | В | З | Ў | Ц | Ӡ | Ҫ | Ҙ | ### Arap-Latin alfabesi karşılığı Arapça Latinizasyon | ||||||||||||||||||||||||||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Arapça: ي | Arapça: ۋ | Arapça: و | Arapça: ه | Arapça: ن | Arapça: م | Arapça: ل | Arapça: گ | Arapça: ڭ | Arapça: ك | Arapça: ق | Arapça: ٯ | Arapça: ف | Arapça: غ | Arapça: ع | Arapça: ظ | Arapça: ط | Arapça: ض | Arapça: ص | Arapça: ش | Arapça: س | Arapça: ژ | Arapça: ز | Arapça: ر | Arapça: ذ | Arapça: د | Arapça: خ | Arapça: ح | Arapça: چ | Arapça: ج | Arapça: ث | Arapça: ت | Arapça: پ | Arapça: ب | Arapça: ا | Arapça: ء | Y | V | W | H | N | M | L | G | Ň | K | Q | Ķ | F | Ģ | Ă | Ż | Ṫ | Ḋ | Ṡ | Ş | S | J | Z | R | Ž | D | X | Ḩ | Ç | C | Š | T | P | B | A, E | Ä,U, İ | ## Alfabeler - « *Jeni Jol*» (Azerbaycan, 1922-1929): - « *Caññı Karaçaj-Malqar Elible*» (Karaçay-Malkar, 1924-1940) - « *Caññı Malxar Alifbi*» (Karaçay-Malkar, Alternatif) - « *Birleşik Türk Əlifbası*» (Ortak Alfabe, 1929-1939): - « *Jañalif*» (Tatar, 1929-1939)- Аа, Bb, Сс, Çç, Dd, Ее, Əə, Ff, Gg, Ƣƣ, Нh, Xx, İi, Jj, Kk, Qq, Ll, Mm, Nn, Ņᶇ, Oo, Ɵɵ, Pp, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Ƴƴ, Vv, Ww, Zz, Ьь - « *Yeni Türk Älifbası*» (Azerbaiycan, 1991-1992): - « *Yañi Tatar Älifbası*» (Tatar-2002) - « *Yañi Başqırt Əlifbası*» (Başkurt-2002) ## Harfler ve ses değerleri Günümüzde var olan alfabelerden yararlanılarak belirli bir seviyede ayrıntılar tespit edilebilmiştir. Türkiye'de ve diğer Türk devletlerinde kullanılan harflerden başlıcaları şu şekildedir: **X**:*Tatarcada ve Azericede kullanılır.*Boğazdan gelen gırtlaksı, hafif boğumlu bir H sesidir. Türkçedeki*Xalı (Halı), Xala (Hala), Xoroz (Horoz)*sözcüklerinin bu harfle yazılması doğru ses değerlerine örnek teşkil eder. Bazı dillerde normal H sesinden biraz daha sert ve hırıltılıdır. H sesi hiçbir engele takılmadan çıkarken, bu ses boğazın üst kısmında titreşir. Arapçadaki Hı (**خ**) harfidir. Azericenin resmî harflerinden birisidir. İç ve Doğu Anadolu ağızlarında sıklıkla rastlanır. Örneğin:*Baxmax*(Bakmak) fiilinin okunuşu*Baḥmaḥ*şeklindedir ancak kelimenin içindeki h harfleri gırtlaktan ve hırıltılı olarak çıkartılır.*Çaxmax (Çaḥmaḥ; Çakmak), Yanmax (Yanmaḥ; Yanmak)…*Bu sesin Türkçedeki kullanımında çoğu zaman birbirlerine çok yakın kaynaklardan çıkan Arapçadaki Ha (**ح**) harfi ile olan farkı ortadan kalkmıştır (**Ⱨ, Ḩ**).**Ⱨ**veya**Ḩ**: Arapçadaki Ha (**ح**) harfidir. Boğazdan gelen gırtlaksı bir H sesidir. Normal H sesinden biraz daha kalın, boğumlu ve hırıltılıdır. H sesi hiçbir engele takılmadan çıkarken, bu ses boğazın orta kısmında titreşir. Örneğin:*Maⱨrem (Mahrem)*... Bu sese en uygun örneklerden birisi de*Ⱨacı (Hacı)*sözcüğüdür. Anadolu Türkçesinin halk ağzındaki ve Azericedeki kullanımında Arapçadaki Hı (**خ**) harfi ile olan farkı çoğu zaman ortadan kalkmıştır (**X**).**Q**:*Tatarcada ve Azericede kullanılır.*Anadolu Türkçesindeki gırtlağa yakın olarak çıkarılan kalın K harfini gösterir. Örneğin:*Qomşu (Komşu)*... Bazı Türki dillerde ise yine kalın K sesine yakın olarak gırtlaktan çıkarılan kalın bir G sesini karşılar. Başkurtçadaki*Ҡалын*(Kalın) sözcüğünün çevirisi*Qalın*olarak yapılır ve okunuşu (Kalın/Galın) biçimindedir. Baştaki K veya G sesi gırtlaktan ve kalın bir tonla söylenir. İç Anadolu ve Doğu Anadolu ağızlarında yaygın olarak kullanılır. Azeri Türkçesinin resmî harflerinden birisidir. Bu dilde Arapçadaki Kaf (**ق**) harfi ile karşılanır. Örneğin:*Qadın (Kadın)*sözcüğünün okunuşu "Gadın" şeklindedir. Baştaki G sesi gırtlaktan ve kalın bir tonla söylenir. (Kimi lehçelerde ise ve bu sese oldukça yakın olan kalın gırtlaksı bir K sesi olarak okunur ve söylenir.) Arapçada bulunmayan bir ses ve harf olan üç noktalı**ڨ**harfi, yüzyıllarca Osmanlı Devleti tarafından yönetilmiş olan Mağrip (Cezayir ve Tunus) Arapçasında kullanılır.**Ⱪ**veya**Ķ**:*Türkî Kiril alfabelerinde yer alır*(**Қ**). Gırtlaktan çıkan ve Q sesine oldukça yakın olan kalın bir K sesi olarak okunur ve söylenir. Örneğin:*Ķurt, Ķoyun, Ķardaş*(Kardeş). K sesleri gırtlaktan ve kalın olarak çıkarılır. Kazakça*Қасқыр*(*Ⱪasⱪır*: Kurt),*Қой*(*Ⱪoy*: Koyun) sözcüklerinde olduğu gibi. Bu sözcüklerdeki K sesleri gırtlaktan ve kalın olarak çıkarılır. Pek çok dilde bu ses de Arapçadaki Kaf (**ق**) harfi ile karşılanır. Türkçedeki İnceltme İmi ile yazılan bazı sözcüklerin okunuşunda aslında K harfinin de incelmesi söz konusudur. Örneğin:*Ⱪar*ve*Kâr*... Pek çok lehçe ve şivede Q sesine dönüşmüştür. Örneğin:*Qayın (Kayın)…*Ayrıca Mağrip (Tunus ve Cezayir) Arapçasında kalın K sesini göstermek için noktasız Kaf (**ٯ**) harfi kullanılır.**ق**harfi aslında şive veya lehçeye dayalı aksana bağlı olarak birbirine dönüşebilen iki sesi birden içerir:- Aynı kaynağa yakın olarak çıkarılan **ح**(**Ⱨ**) ve**ٯ**(**Ⱪ**) harfleri Türkçede, kendilerine yakın olan diğer seslerden ayrımları en zor yapılan harfler arasındadır. Çünkü hem ses değeri hem de çıktıkları kaynak açısından bakıldığında normal biçimleri ile kalın biçimleri arasında bir yerde duran bu harfler sıklıkla iki yöne doğru kayarak kendilerine yakın seslerden farkları Türkçede ortadan kalkar. **Ģ**:*Ortak Türk alfabesinde Ƣ biçimiyle yer alır.*“Yumuşak-G” (Ğ) harfine benzer ama sert ve hırıltılıdır (Kiril**Ӷ**,*Ghe*). Almanların gırtlaktan çıkan R harfinin taşıdığı ses değerine benzer (**Ř**). Arapçadaki Gayın (**غ**) harfidir. Batı Anadolu Türkçesinde Ğ sesine dönüşmüştür, ancak Türkiye’nin doğu bölgelerinde yaygındır. Örneğin:*Doƣan (Doģan)*. Buradaki Ğ hırıltılı olarak söylenir. Bu nedenle Yumuşak Ğ harfinini aksine Arapçada kelime başında da yer alabilir. Mesela:*Ģayb (Ƣayb)*... Bazı dillerde, örneğin Gagavuzca ve Kırgızcada Ğ harfi sesli harflerin art arda iki kere yazılmasıyla -gizli olarak- elde edilir. Örneğin:*Uur (Uğur)*.**Ň**veya**Ñ**:*Tatarca’da, Türkmencede kullanılır.*Genizden çıkarılan N ve G karışımı bir sestir. Bazen de NĞ/NY olarak öngörülür (**Ņ**). Pek çok ağızda N veya Ğ sesine dönüşmüştür. Osmanlıcadaki üç noktalı Kaf-ı Nûni (**ڭ**) harfinin karşılığıdır. Örneğin: İç Anadolu’da, özellikle Sivas yöresinde*Saňa, Baňa, Deňiz*sözcükleri. Pek çok kaynakta Tengri veya Tengiz olarak yazılan sözcükler aslında*Teñri*ve*Teñiz*şeklinde okunur.**W**:*Tatarcada ve Türkmencede kullanılır.*Açık bir V harfidir. Klasik V sesinden kesinlikle farklıdır. V harfinde dudaklar birbirine değerken, bu seste (W harfinde) tıpkı U sesinde olduğu gibi dudakların birbirine değmesi söz konusu değildir. Arapçadaki Vav (**و**) ve batı dillerindeki w sesi başlıca örneklerdir. Örneğin:*Dawul (Davul), Hawlu (Havlu),Yawaş (Yavaş)*.**Ț**:*Gagavuzcada ve Moğolcada kullanılır.*Türkçede bulunmayan sert bir T harfidir. TS (**ʦ**:**T**+**S**) olarak da seslendirilir. Moğolcada ve Rusçada, Slav dillerinde, ayrıca Kiril alfabesini kullanan pek çok dilde Ç harfinin türevi olan bir sestir (Kiril**Ц**, Tse). Bu harfin ses değerini en güzel gösteren sözcüklerden birisi Gagavuzcadaki*Soţial*şeklinde yazılan (Sosyal, "Sotsyal" gibi okunur) kelimesidir. Gagavuzcada ve diğer Türk dillerinde Slav kökenli kelimelerde yer alır (Örneğin:*Prezentaţiya, Redakţiya*). Ancak öz Moğolca sözcüklerde de sık sık kullanılır. Örneğin: Moğolcadaki*Ţag*sözcüğü (Çağ, “Tsag” okunur),*Ţeţeg*(Çiçek, “Tsetseg” gibi okunur). Belarus'ta yaşayan Lipka Tatarlarının alfabesinde ise TS sesini tam olarak karşılamak için şeklinde bir harf üretilmiştir. Kazaklar ve Kırgızlarla birlikte yaşayan Çin kökeli Dungan halkı Sad harfinden biraz daha farklı olan ama yakın kaynaklardan çıkan bu sesi gösterebilmek için**ڞ**harfini kullanmıştır.**Ḑ**:*Ses olarak Abhazcada, Bulgarcada ve Macarcada yer alır.*Türkçede bulunmayan sert bir D harfidir. DZ (**ʣ**:**D**+**Z**) olarak da seslendirilir. Slav dillerinde, ayrıca Kiril alfabesini kullanan bazı dillerde J harfinin türevi olan bir sestir (Kiril**Ӡ**, Dze). Gagavuzların da kullandığı Moldova alfabesinde (ve birebir aynı olan Rumen alfabesinde) resmî olmayan harfler arasındadır. Bu dillerdeki eski metinlerde birebir Noktalı D biçimiyle (**Ḑ**) rastlanır. Günümüzde ise genelde bu harfin arkasından gelen bir Z ile birlikte kullanılır. Örneğin Macarcadaki*Bodza*(Boḑa: Mürver Meyvesi). Bazı alfabelerde ise Arapçadakinden biraz daha farklı olan ama yakın kaynaklardan çıkan bir DZ sesini göstermek için**ڏ**harfi kullanılmıştır. Belarus'ta yaşayan Lipka Tatarlarının alfabesinde ise bu sesi tam olarak karşılamak için şeklinde bir harf üretilmiştir.- Türkçede bulunmayan vurgulu (empatik) harflere yabancı kökenli kelimelerde rastlanır ( **Ḋ, Ż, Ṫ, Ṡ**). **Ṡ**: Arapçadaki*Sad/Tsad*(**ص**) harfini karşılar. Örneğin:*Ṡadaka, Ṡahib, Ṡabun, Huṡuṡ.***Ḋ**: Arapçadaki*Dad/Zad*(**ض**) harfini karşılar. Örneğin:*Ramaḋan, Kaḋı, Kaḋa, Ḋarb, Ḋarbe, Arḋ.***Ṫ**: Arapçadaki*Tı*(**ط**) harfini karşılar. Arapçada bu harf Türkçede bulunmayan D ve T arası bir sesi gösterir. Örneğin:*Ṫarık, Ṫarikat*...**Ż**: Arapçadaki*Zı*(**ظ**) harfini karşılar. Arapçada bu harf Türkçede bulunmayan Z ve S arası vızıltılı bir sesi gösterir. Örneğin:*Żan, Żafer*...- Türkçe’de bulunmayan peltek harflere yabancı kökenli kelimelerde rastlanır ( **D̃, Z̃, T̃, S̃**). **Ť**: Peltek T sesidir. Arapçadan gelen bazı sözcüklerde kullanılır (**ث**). Ancak peltek harfler Başkurt dilinde de bulunur. Arapçadaki T sesinin peltek biçimidir. Aslında peltek S sesi ile aynıdır. Her iki peltek ses de (**T̃**ve**S̃**) dilin dişlerin arasına değdirilmesiyle çıkarıldığı için aralarındaki farkı anlamak mümkün değildir ve hatta böyle bir fark yoktur. Örneğin:*Es̃er*... Başkurt Kiril Alfabesinde "**Ҫ**" harfi ile gösterilir.**Ď**: Peltek D sesidir. Arapçadan gelen bazı sözcüklerde kullanılır (**ذ**). Ancak peltek harfler Başkurt dilinde de bulunur. Arapçadaki D sesinin peltek biçimidir. Aslında Peltek Z sesi ile aynıdır. Her iki peltek ses de (**D̃**ve**Z̃**) dilin dişlerin arasına değdirilmesiyle çıkarıldığı için aralarındaki farkı anlamak mümkün değildir ve hatta böyle bir fark yoktur. Örneğin:*Z̃eka*... Başkurt Kiril Alfabesinde "**Ҙ**" harfi ile gösterilir.**Ž**:*Türkmencede ve Boşnakçada kullanılır.*Türkçedeki J sesini karşılar. Örneğin:*Žale (Jale).*Arapçanın romanizasyonunda ise Peltek Z (**ذ**:*Zal*) harfini gösterir. Örneğin:*Žat, Žemin, Ževk...***Š**:*Boşnakçada ve Çuvaşçada kullanılır.*Türkçedeki Ş harfini karşılar. Örneğin:*Šećer (Şeker, “Şeçer” okunur).*Arapçanın romanizasyonunda ise Peltek S (**ﺙ**:*Se*) harfini gösterir. Örneğin:*Ševab, Kešir, Šaniye...***Č**:*Boşnakçada yer alır*ve özellikle Türkçeden geçen kelimelerin yazımında kullanılır. Türkçedeki Ç sesi karşılığında kullanılır. Örneğin:*Čanak (Çanak)*. Kiril alfabelerinin latinizasyonunda Türkçedeki J sesini göstermek için de kullanılır. Örneğin:*Čilet, Čandarma, Ečder*...**Ĵ**:*Uniform Türk Alfabesinde kullanılır*ve Türkçedeki Y sesini karşılar. Örneğin:*Ĵol (Yol), Aǰaz (Ayaz)*.**Y**: Bu harf pek çok dilde Türkçedeki "**I**" sesine denk düşer. Örneğin:*Kyrgyz (Kırgız okunur).*Bu durumda Türkçedeki İ sesi ise Ÿ olarak da gösterilir. Örneğin:*Ÿkÿ (İki).***Ⱬ**veya**Z̦**: Türkçedeki J sesidir. Uygur Türkleri tarafından da kullanılmakta olan, Pinyin adı verilen ve Çinceyi Latin alfabesine çevirmekte kullanılan sistemin Uygur alfabesine uyarlanmış biçiminde Türkçedeki J sesini karşılar.**Â**:*Türkçede kullanılır.*Hafif uzun, ince bir a sesidir. Kural olarak bu inceliğin tam olarak sağlanabilmesi için biraz uzatılması gerekir. Örneğin:*Kâr, Hâlâ, Kâzım, Nâzım, Âlem, Kâğıt…***Û**:*Türkçede kullanılır.*Hafif uzatılarak okunan ince bir u sesidir. Doğru kullanım için kural olarak biraz uzatılması gerekir. Örneğin:*Sükûnet, Mûris, Mûzip, Sûni…***Î**:*Türkçede kullanılır.*Uzatılarak okunan ince bir i sesidir. Kullanımda İ harfindeki noktanın üzerine işâret koyulması çift noktalama gerektirdiğinden yalnızca düzeltme imi kullanılır, nokta düşer. Örneğin:*Millî, Dînî, Çîdem, Dîdem, Îzan, Mîde...***Ê**:*Gagavuzcada kullanılır.*Uzatılarak okunan ince bir e sesidir. Bu harfe Kürtçe ve Zazaca kelimelerde yine yoğun olarak rastlanır. Türkçede sadece birkaç kelimede mevcut olduğu için kullanımı öngörülmemiştir. Ancak yine de dilimizdeki bir iki kelimenin okunuşu ile bir fikir edinmemiz mümkündür. Örneğin:*Mêmur, Poêtika, Nêyzen, Têlif...***Ô**: Uzatılarak okunan ince bir o sesidir. Normal O sesinden farklıdır. Türkçede sadece birkaç kelimede mevcut olduğu için kullanımı öngörülmemiştir. Örneğin:*Bôlero, Âlô, Lôkman...*(Aslında bu kelimelerin tamamındaki L harfleri dilin ucunun damağa doğru çekilmesiyle çıkarılan ve normal L sesine göre biraz daha ince olan bir sesi gösterir:*Ḽâℓ̗ , Rôℓ̗ , Gôℓ̗*...)- İnceltme İşareti, sesli harfleri incelttiği gibi aslında kalın sessiz harfleri de gizli olarak inceltir. Özellikle L harflerinde bu durum çok belirgindir. Örneğin: *Ḽânet, Ḽaℓe, Hâℓ̗â, Hâℓ̗...* **Ɵ**:*Uniform Türk Alfabesi içerisinde yer alır.*Türkçedeki ö sesidir. Örneğin:*Sɵnmek (Sönmek), Dɵnmek (Dönmek).***Ä**ve**Ə**:*Azericede, Tatarcada, Gagavuzcada ve Türkmencede kullanılır.*Kısa, kapalı, gırtlaktan gelen ve sert bir E harfidir. Normal E harfine göre daha kısa ve serttir. Ayrıca A ve E arası bir ses olarak öngörülür (**Æ**). Ses ve harf karşılığı olarak Arapçada ve Almancada da bulunur. Türkçede normal e sesinden tam olarak ayırt edilebilmesi günümüzde çok zordur. Azericede yoğun olarak kullanılır. İnce bir harf olduğu halde kalın uyumludur. Bu harfi içeren sözcüklerin aslında Büyük Ünlü Uyumuna uymadığı hâlde kulağı tırmalamıyor olması bu nedenledir. Örneğin:*İncä/İncə*. Türkçede Selçuk ismi diğer Türk dillerinde “Sälçuk / Səlcuk” olarak, Akçe sözcüğü ise “Akçä / Akçə” olarak yazılır. Türkçede her ikisi de "Ben" olarak yazılan*Bän*(Azerice:*Mən*, 1. Tekil Şahıs Zamiri) ve Ben (Azerice:*Ben*, Deri Kabartısı) sözcükleri birbirinden farklı anlamlar içerir ve ses değerleri de farklıdır.**Ə**harfi kimi latin alfabelerinde, özellikle el yazılarında**Эə**biçiminde de kullanılır.**Örnekler**:*Ämäk/Эmək/Əmək (Emek), Ämir/Эmir/Əmir (Emir), Äsas/Əsas/Эsas (Esas), Sämär/Səmər (Semer)...***Ë**: Türkçede günümüzde kullanılmayan İ-E arasında seslendirilen bir harftir. Bu ses Rusçada bulunur (Kiril:**Є**) ve bu dilde sıklıkla kullanılır. Bu harfe İe (Ye) adı verilir ve çevirilerde bu ses değerleri ile gösterilir, ancak bu kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü bu harf art arda gelen İ ve E seslerini ifade etmez. Tamamen İ-E arası farklı bir sestir. Anadolu Türkçesinde ise gerçekte mevcut olan ancak ölü bir ses olduğu bile söylenebilir. Rusçada ise yoğun olarak kullanılan ve açık olarak işitilen bir harftir. Ancak Türkçedeki gibi kaynaşan harflerin arasında değil, herhangi bir koşula bağlı olmadan ortaya çıkan ve Ruslar tarafından diğer seslerden rahatlıkla ayırt edilebilen belirgin bir sestir. Bu sese Türkçede verilebilecek örnekler ise*El*(organ) ve*Ël*(yurt) sözcüklerinin arasındaki farktır.*Ël*sözcüğü zamanla "İl" biçimine dönüşmüştür.*Türkmenëli, Kırklarëli, Tuncëli...***Önemli Açıklama-1:**Latin**Ë**(E-Umlaut) harfinin ses değeri olarak kesinlikle Kiril**Ё**(Io) harfi ile hiçbir ilgisi yoktur. Tamamen bir şekil benzerliğidir. Latin**Ë**harfinin Kiril karşılığı kesin olarak**Є**harfidir.**Önemli Açıklama-2:**Kiril**Є**(İe) harfinin ses değerinin kesinlikle Latin**E**harfi ile hiçbir ilgisi yoktur. Kiril**Є**harfinin Latin karşılığı**Ë**harfidir.- Arapçada’ki *Ayın*(**ع**) ise gırtlaksı bir ses olup, kesinlikle*sessiz*bir harftir. Türkçede bu ses yoktur. Normal A sesi ile farkı ortadan kalkmıştır. Yeryüzündeki bazı dillerde “ayın” harf karşılığına benzer sesler**Ă**ile gösterilir. Türkçede ise Arapçadan gelen sözcüklerde çok nadiren kesme işareti ile kullanılır. Örneğin:*Măruf (Ma'ruf)*. ### El yazısında çizgili harfler Orta-Çizgili harfler el yazısında zaman zaman kullanılmakla beraber bunların aslında ses değerleri açısından herhangi bir işlevi yoktur ve genellikle eşsesli kelimeleri ayırt etmekte veya bir el alışkanlığı olarak kullanılmaktadır. Çoğu zaman vurgulu ve kalın bir söyleyişi göstermeye yarar. **Đ**: Türkçede yalnızca el yazısında eşsesli kelimeleri ayırmak için kimi zaman bu kullanıma rastlanır. Bu harfi içeren kelimelerin büyük bir kısmı halk ağzında D ile de karşılanabilen T sesini de ihtiva eder:*Dolu*(tam olma) ve*Đolu*(yağış şekli) sözcükleri arasındaki fark başka bir örnektir. Benzer biçimde*Đon*(giysi) ve*Don*(buzlanma) sözcükleri örnek olarak gösterilebilir... Bu sesin Türkçede yer aldığı başka bir kelime ise*Arđ*(Arka) sözcüğüdür. Kimi yörelerde*Ard*kimi yörelerde ise*Art*olarak telaffuz edilir.**Ƶ**: Türkçede yalnızca el yazısında eşsesli kelimeleri ayırmak için kimi zaman bu kullanıma rastlanır. Vurgulu bir Z sesini içeren ses ayrımlarını gösterir. Örneğin:*Ƶar*ve*Zar*farkı. (Ortak Türk alfabesinde yer alır ve Türkçedeki J sesi karşılığında kullanılır.) **Diğer Örnekler:** *Ƀağ* (bahçe) ve *Bağ* (düğüm), *Ҟurt* (yırtıcı) ve *Kurt* (larva), *Ᵽas* (oksitlenme) ve *Pas* (iletme), *Roman* (kitap) ve *Ɍoman* (millet adı) farkları... ## Düzeltme işaretleri **Düzeltme İmi (ˆ)**: Türkçede yalnızca sesli harflerin üzerine gelir. Harfin uzun okunmasını sağlar. Örneğin:*Hala (babanın kızkardeşi) ve Hâlâ (şimdi, henüz)*.**Vurgu İmi (´)**: Sağa yatık olarak kullanılır. Aslında sesli-sessiz bütün harflerin üzerine gelebilmesi mümkündür. Kimi zaman işaretli harf üzerinde bir duraksama veya hece bölünmesiyle ortaya çıkar. Türki dillerde iki işlevi vardır: - Vurgunun hangi hecede olduğunu işaretler. Bazen eşsesli kelimeleri birbirinden ayırmaya yarar. Meselâ, Rusçada ve Yunancada hemen her kelimede kullanılır, çünkü vurgunun hangi hecede yer aldığını göstermeye yarar. Böylece aynı yazılışa sâhip kelimeler de birbirinden ayrılabilir. Böyle bir vurgu uygulaması Türkçede pek mümkün değildir, çünkü hece vurgusu Türk dilinin yapısı gereği çok fazla değiştirilemez, başka heceye kaydırılamaz. Vurgunun değiştirilmesi ile kelimenin manası değişmez. Konuşma dilinde bunu ayırt edebilmek için özel bir çaba sarf edilmez. Bu nedenle de vurgunun ayrıca gösterilmesine gerek yoktur. Türki Kiril alfabelerinde Rusçadan gelen kelimelerde kullanılır. - Üzerinde bulunduğu harfin ses değerini vurgulayarak değiştiren bir işarettir. Seslerin (harflerin) aslında biraz uzatılmasını sağlar. **Sessiz Harflerde:**Sert ve vurgulu bir söyleyiş kazandırır.**Ý**Türkmen alfabesinde bir harf olarak bulunur ve Türkçedeki Y sesini karşılar. Çünkü işaretsiz yalın Y harfi pek çok dilde Türkçedeki I sesine denk düşer. (*Kyrgyz*: Kırgız gibi).**Ć**ise Boşnakçada yer alır ve Ç sesine yakın sert bir C sesi verir. Yeni Başkurt Alfabesinde Ź harfi peltek Z sesini göstermek için kullanılır. Tüm sessiz harflere uygulamak mümkündür. Mesela;*Ý, Ć, Ś, Ź, Ŕ, Ĺ, Ń, Ḱ, Ẃ, Ḿ, Ṕ*harfleri gibi... Böylece aslında vurgu iminin birinci işlevi olan vurgulama sağlanmış olur. Örneğin:*Hać (Hacc), Haḱ (Hakk)*... Ayrıca sessiz harflerde bir duraksama yaptırır. Örneğin:*Aý Han*ve*Ayhan*sözcüklerinin okunuşlarındaki farklılıkta olduğu gibi. Ayrıca*Eḱmek*ve*Ekmek*sözcüklerinin okunuşlarındaki farklılıklar yine örnek olarak verilebilir. Anadolu Türkçesinde kesme işareti biçiminde yabancı dillerden -özellikle Arapçadan- gelen bazı kelimelerin aksanlı (duraklayarak) okunmasını sağlar. Burada asıl yapılan şey üzerine geldiği sessiz harfte bir duraklama sağlayıp, diğer heceye sesli harf ile başlamaktır. Örneğin:*Kıt́a, Kuŕa, Meĺun...*Türk alfabesinde bu kelimeleri bu biçimde yazabilmek için aksan işareti yerine, -belki de birbirlerine çok benzedikleri için- kesme işareti (‘) kullanılmıştır. Fakat Türkçede heceyi sessiz harfle bitirip sesli harfle başlamak Anadolu Türkçesinin yapısına uygun olmadığı için zaten söyleyişte de bu biçimler genelde tercih edilmez ve heceler kesintisiz düz okunur.**Sesli Harflerde:**Üzerine geldiği sesli harfin vurgulanarak (inceltilmeden) uzatılmasını sağlar. Mesela Tatar alfabesinde**Í**harfi uzatılan bir İ sesi verir. Türkçedeki sesli harflerle örnek verilecek olursa:*Ánında, Bázen, Nádiren…***Á, É, Í, Ó, Ú**: Bazı Türki alfabelerde ve Macarcada bulunan vurgulu sesli harflerdir. Vurgu işareti Macarcada sesli harfleri biraz uzatır. (Örneğin: Türkçedeki*Hán’ım*ve*Hanım*sözcüklerinin okunuşlarındaki farklılıkta olduğu gibi.)**Aksan İmi (ˋ)**: Sola yatık olarak kullanılır. Sözcüğün aksanlı olarak seslendirilmesine imkân tanır. Türkçede aksanlı okuyuş ancak bazı harflerin inceltilmesiyle mümkündür. Batı dillerinin aksine bu işareti Türkçede yalnızca sessiz harflerde kullanmak mümkündür. Daha çok diksiyona dayalı bir farklılığı gösterir.**Sessiz Harflerde**: Türkçede fonetik gösterge olarak sessiz harflerde kullanılabilir. K, G, L gibi harflerin inceltilmesini sağlar. Örneğin:*Rüzg̀ar, Derg̀ah, Tezg̀ah, Yadig̀ar, G̀ah, Lal̀, Hal̀, Rol̀, Gol̀.*Ancak bazı dillerde harfin ses değerini de değiştiren bir göstergedir. Türkçede ise yalnızca kelimelerdeki ses değerini göstermeye yarayan ve aslında etkisiz olan bir işarettir.**Sesli Harflerde**: Aksanlı harflerin normalde, işaretsiz (yalın) biçimleriyle aralarında okunuş farklılığı bulunmaz. Yalnızca kelimenin ses değerindeki bir değişikliği gösterir. Ya da yöresel söyleyiş farklılıkları bu duruma neden olur. Buna karşın Avrupa dillerindeki kimi örneklerde ölü sesli harflerin gösterilmesine yarar. Örneğin; Türkçedeki*Ortàokul*(Ortokul gibi okunur) veya*Karàağaç*(Karağaç gibi okunur) sözcüklerindeki aksana bağlı olarak telaffuz edilmeyen harfleri işaretler. Buna karşın bu harfleri telaffuz edenler de bulunur, ki zaten aksandan kastedilen de bu durumdur. Bu durum nadiren de olsa peş peşe okunan kalıplaşmış kelimelerdeki veya bileşik sözcüklerdeki sesli bir harften sonra tekrar yeni bir sesli harf geldiğinde ortaya çıkar. Böylesi bir durumda ilk sesli harf çok kısa olacak biçimde, iki sesli harf kaynaşarak veya bazen de baştaki sesli harfi tamamen kaybolarak okunur, bu nedenle de çoğu zaman bu sesin fark edilmesi bile mümkün olmaz. Örneğin:*Nè edeceksin?*(Halk ağzında:*Neydeceksin? - Niydeceksin?*),*Nè olacak? (N'olacak?), Nè olur (N'olur)...*Hatta araya sesli harf girse bile bu sesin ortaya çıktığı görülebilir. Örneğin:*Nè yapacaksın?*(Halk ağzında:*N'apacaksın?*). ## Harf karşılaştırması Belli başlı Türk yazı dillerini yazmak için günümüzde kullanımda olan alfabelerdeki her harfin, diğer bazı yazı dilinde dengi yoktur. Hiçbir şekilde dengi bulunmayan harf, ilgili yazı dilinde o harfi karşılayan sesin kullanımda olmadığını gösterebilir. Ayrıca, bazı sesler bütün yazı dillerinde olsa da, onları yansıtan harfler çeşitli sebeplerle farklı kurulmuş olabilir. Aşağıdaki tabloda Latin, Arap ve Kiril temelli çeşitli alfabelerdeki harflerinin karşılaştırılması mümkündür. Alfabe tablosunda, Türkiye Türkçesinde bulunmayan harflere de yer verilmiştir. Bu sesler ve onları gösteren harfler daha çok başka topluluklarla iç içe yaşayan Türk halkları tarafından kullanılmaktadır. Örneğin İran Azerileri Arapça *Ayın (Ayn)* harfini veya Gagavuzlar Slavik *Tse* harfini yoğun biçimde kullanırlar. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Dolayısıyla alfabenin bazı kısımları yalnızca bazı topluluklar tarafından kullanılmaktadır. Türk yazı dilleri harf karşılaştırması | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| ---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---| Latinize | A | Ă | Ä | Ë | E | B | C | Ç | J | D | Ḑ | F | G | Ğ | Ģ | H | Ḩ | X | I | İ | K | Ķ | Q | L | Ḽ | M | N | Ņ | Ň | O | Ö | P | R | S | Š | Ş | Ț | T | U | Ü | V | W | Y | Z | Ž | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Türkçe | A | - | - | - | E | B | C | Ç | J | D | - | F | G | Ğ | - | H | - | - | I | İ | K | - | - | L | - | M | N | - | - | O | Ö | P | R | S | - | Ş | - | T | U | Ü | V | - | Y | Z | - | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Tatar | A | - | Ä | - | E | B | C | Ç | J | D | - | F | G | Ğ | - | H | - | X | I | İ | K | - | Q | L | - | M | N | - | Ñ | O | Ö | P | R | S | - | Ş | - | T | U | Ü | V | W | Y | Z | - | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Azerbaycan Türkçesi | A | - | Ə | - | E | B | C | Ç | J | D | - | F | G | Ğ | - | H | - | X | I | İ | K | - | Q | L | - | M | N | - | - | O | Ö | P | R | S | - | Ş | - | T | U | Ü | V | - | Y | Z | - | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Arapça | | | | | | | | | | | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| Kiril | А | Ӑ | Ә | Є | Е | Б | Җ | Ч | Ж | Д | Ӡ | Ф | Г | Ғ | Ӷ | Һ | Ҳ | Х | Ы | И | К | Қ | Ҡ | Л | Љ | М | Н | Ң | Њ | О | Ө | П | Р | С | Ҫ | Ш | Ц | Т | У | Ү | В | Ў | Й | З | Ҙ | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||| | - Ünlü harflerin uzun biçimleri inceltme imi ile gösterilir: **Â, Ê, Î, Ô, Û.** - Yarı ünlü (gırtlaksı) harfler, inceleme yayınlarında yumuşatma imi ile gösterilir: **Ă, Ĕ, Ĭ, Ŏ, Ŭ.** - Kiril **Е**harfi için Azerbaycan Kiril alfabesindeki**Е**harfinin ses değeri esas alınmıştır. Bu harf de Türkçedeki**E**sesidir. **Š**=**Ť**ve**Ž**=**Ď**harfleri peltek seslerdir; dil ucu ile dişlerin arasından çıkar.- Arapçada bulunan peltek **S**(Arapça:**ث**) sesi Türk dilleri içinde Başkurtça ve Türkmencede yer alır (Kiril:**Ҫ**). - Arapçada bulunan peltek **Ž**(Arapça:**ذ**) sesi Türk dilleri içinde yalnızca Başkurtçada yer alır (Kiril:**Ҙ**). - Türkçede bulunmayan **Ț**(Kiril:**Ц**) ve**Ḑ**(Kiril:**Ӡ**) sesleri Kiril alfabesinin romanizasyonunda kullanılır. **Ṡ**ve**Ḋ**harfleri vurgulu /s/ ve vurgulu /d/ olarak işitilen seslerdir. Modern standart Arapçadaki ses değerleri esas alınmıştır.- Türkçeye Arapçadan geçen kelimelerde **ص**için altı noktalı**Ṣ**kullanılırken,**ض**harfi için çevirilerde altı noktalı**Ḍ**veya üstü noktalı**Ż**kullanılır. Örneğin:*ṣadaḳa, ṣāḥib, ṣabun, ḥuṣūṣ, ramaḍān, ḳāḍı, każā/kaḍā, ḍarb, ḍarbe*vb. **Ṫ**ve**Ż**harfleri Vurgulu T (T-D) ve Vurgulu Z (Z-S) olarak işitilen seslerdir. Modern Standart Arapçadaki ses değerleri esas alınmıştır.- Türkçeye Arapçadan geçen kelimelerde **ط**için altı noktalı**Ṭ**şeklinde kullanılırken,**ظ**harfi için çevirilerde altı noktalı**Ẓ**kullanılır. Örneğin:*ṭarīḳ, ṭarīkat, ẓan, ẓālim, ẓafer, maẓlūm*... **Ğ**ve**Ă**: Gırtlaksı*ünsüz*harflerdir (Arapça:**غ**ve**ع**). Boğazın boğumlanmasıyla çıkarılan seslerdir. Örneğin:*Ģayb, Ărab*...- Ayın ( **ع**) harfinin çekimli (harekeli biçimleri)**Ŭ**ve**Ĭ**olarak gösterilir. Örneğin:*Ŭmum, Ĭtır*... **Ⱨ**ve**Ⱪ**: Boğazdan çıkan boğumlu harflerdir (Arapça**ح**ve**ٯ**; Kiril**Ҳ**ve**Қ**). Boğazın hafif sıkılması gerekir.**Ň**: Gırtlağa yakın olarak genizden çıkarılan N sesini gösterir.**Č**: Türkçedeki J sesini karşılayan bir harftir.- Bazı harfler için özellikle el yazısında kimi farklılıklar bulunabilir. Örneğin: **Ķķ**=**Ⱪⱪ**ve**Ḩḩ**=**Ⱨⱨ** **ٯ**=**ق**(Gırtlaksı K harfi) veya**ڨ**(Gırtlaksı G harfi). ### Arapça ünlülerin Türkçe dengi Bütün Türk yazı dilleri gibi Türkiye Türkçesi de ünlü bakımından (Arapçanın aksine) zengin bir dildir. Bu sebeple Arapça alıntı kelimelerin ünlüleri, Türkiye Türkçesinde telaffuzla artmıştır; a > a, e; u > u, ü, o, ö gibi genişlemeler görülmüştür. Arapça uzun ünlüler Türkçenin imlâsında bazen gösterilmez (*bk.* Yazım Kılavuzu 1 Mayıs 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.). *Kısa ünlü**Ses'**Örnek**Türkçe**Uzun ünlü**Örnek-1**Örnek-2***Ä**A, E **Yämin***Yemin***Â****Kazâ****Hâlâ****U**U **Mulk***Mülk***Û****Mûnis****Sükûn****İ**I **Sihhat***Sıhhat***Î****Îlan****Dînî**
Türk_Dil_Kurumu
Türk Dil Kurumu | | ---|---| Türk Dil Kurumunun girişi | | Kısaltma | TDK | Slogan | Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. | Kuruluş | 12 Temmuz 1932 | ) Tür | Bilim kuruluşu | Amaç | Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek | Merkez | Atatürk Bulvarı No.: 217, Çankaya, 0668 Ankara, Türkiye | Hizmet bölgesi | Ulusal | Üyeler | Çevrimiçi üyelik Süreli Yayınlar Aboneliği | Resmî diller | Türkçe | Kurucular | Mustafa Kemal Atatürk Sâmih Rif'at (Yalnızgil) Ruşen Eşref Ünaydın Celâl Sahir Erozan Yakup Kadri Karaosmanoğlu | Başkan | Prof. Dr. Osman Mert | Başkan Yardımcısı | Doç. Dr. Harun Şahin | Önemli kişiler | Mustafa Kemal Atatürk (Kurucu ve Koruyucu Genel Başkan) İsmet İnönü (Koruyucu Başkan) Sâmih Rif'at (Kurucu Başkan) Ruşen Eşref Ünaydın (İlk Genel Sekreter) Abdülkadir İnan (Başuzman) Agop Dilâçar (Batı Dilleri Başuzmanı) | Ana organ | Yönetim Kurulu Bilim Kurulu | Ana kurum | Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu | Bütçe | ₺19.693.000 (2020) | Personel | 73 (2013) | Resmî site | tdk.gov.tr | Eski adı | Türk Dili Tetkik Cemiyeti (1932-1934)Türk Dili Araştırma Kurumu (1934-1936) | Makale serilerinden | **Türk Dil Kurumu** (**TDK**), Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kurumdur. Türkiye'nin başkenti Ankara'da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu 1955'ten başlayarak çeşitli dallarda ödüller verdi. Ödüller her yıl 26 Eylül Dil Bayramı'nda Ankara'da yapılan törenle sahiplerine verilirdi. Ödül verilen dallar farklı yönetmeliklere göre zaman zaman değişirdi. 1983'te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı. ## Tarihçe Kurum "Türk Dili Tetkik Cemiyeti" adı ile 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla, devletten ayrı bir dernek olarak kurulmuştur. Kurumun kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Samih Rifat Bey, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri'dir. Kurumun ilk başkanı Samih Rifat Bey, ilk genel sekreteri Ruşen Eşref Ünaydın'dır. Kurumun 1934-1955 yılları arası başuzmanı Abdülkadir İnan, 1938-1979 yılları arası garp dilleri başuzmanı Agop Dilâçar olmuştur. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin gereği, "Türk dilinin öz güzelliğini ve varsıllığını ortaya çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek" olarak belirlenmiştir. Atatürk'ün sağlığında 1932, 1934 ve 1936 yıllarında yapılan üç kurultayda hem Kurumun yönetim organları seçilmiş, hem dil siyaseti belirlenmiş, hem de bilimsel bildiriler sunulup tartışılmıştır. 26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı için yayımlanan bildiride Kurultay'a yalnız uzmanların, Türkçe-edebiyat öğretmenleri ile yazarların değil, halktan da dileyenlerin katılması öngörüldüğü için, yayımlanan bildiride "Kadın erkek her Türk yurttaş Türk Dili Tetkik Cemiyeti üyesidir. Kendini Kurultay'a çağrılmış saymalıdır" denilmişti. Kurultay'ın sonunda Kurumun "Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın" adları ile altı kol hâlinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmişti. Atatürk'ün kendisi de Türk dili üzerindeki yerli ve yabancı araştırmaları inceleyerek, dönemindeki bilginleri Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir. Nitekim Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk yazılı metinlerin ilk iki cildi onun sağlığında yayımlanmış; 1940'larda yayın yaşamına çıkabilen Divânu Lügati't-Türk ve Kutadgu Bilig gibi yapıtlar üzerinde yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğü'yle ilgili çalışmalar da Atatürk'ün sağlığında başlamıştır. Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçesinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçenin dilbilgisi, sözlüğü, yazımı ve terimleriyle ilgili çalışmalar da Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir. Türk Dil Kurumunun kuruluşuyla birlikte çağdaş Türkçede Atatürk'ün öncülüğünde özleştirme akımı başlamıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra Öz Türkçe akımı Türk aydınları arasında sürekli tartışılan bir konu olmuştur. Türk Dil Kurumu bu akımın öncülüğünü yapmayı 1983'e dek sürdürmüştür. Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile mal varlığının bir bölümünü Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumuna bırakmıştır. Fakat Atatürk'ün vasiyetnamesine aykırı davranılarak 1983'te Türk Dil Kurumu devletleştirilmiştir. Türk Dil Kurumu, 1940'ta Bakanlar Kurulu kararıyla "kamu yararına çalışan dernekler" statüsü kazandı. 1951'de Demokrat Parti iktidarının bütçe görüşmeleri sırasında kurumun ödeneğinin kesilmesine karar verildi. Bir başka önemli yapı değişikliği 1982-1983 yıllarında gerçekleştirilmiştir. 1982'de kabul edilen ve şu anda da yürürlükte olan Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, bir Anayasa kuruluşu olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınarak devletleştirilmiş ve dernek tüzel kişiliklerine son verilmiştir. Atatürk, 1 Kasım 1936'da Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5. dönem 2. yasama yılının açılış konuşmasında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun geleceği ile ilgili dileklerini şu sözlerle dile getirmişti: *Başlarında değerli Eğitim Bakanımız bulunan Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumunun her gün yeni gerçek ufuklar açan, ciddi ve aralıksız çalışmalarını övgü ile anmak isterim. Bu iki ulusal kurumun, tarihimizin ve dilimizin, karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini, kabul edilebilir bilimsel belgelerle ortaya koydukça, yalnız Türk ulusunun değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan, kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim. (Alkışlar) Tarih Kurumunun Alacahöyük'te yaptığı kazılar sonucunda, ortaya çıkardığı beş bin beş yüz yıllık maddi Türk tarih belgeleri, dünya kültür kahraman tarihinin yeni baştan incelenmesini ve derinleştirilmesini gerektirecektir. Birçok Avrupalı bilim adamının katılması ile toplanan son Dil Kurultayının aydınlık sonuçlarını görmekle çok mutluyum. Bu ulusal kurumların az zaman içinde ulusal akademilere dönüşmesini dilerim. Bunun için, çalışkan tarih, dil ve bilim adamlarımızın, bilim dünyasınca tanınacak orijinal eserlerini görmekle mutlu olmanızı dilerim.* 2018 yılının Haziran ayında Mustafa Sinan Kaçalin görevinden alınarak Gürer Gülsevin başkanlık görevine getirildi. - TDK'nin ilk başkanı ve dört kurucu üyesinden biri olan Samih Rifat Bey. - Atatürk: "Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." - 1933 yılında yapılan bir toplantı ## Amaçları TDK'nin 2003-2007 Stratejik Plan Raporu'na göre amaçları şunlardır: - Türkçeyi bilim, kültür, edebiyat ve öğretim dili olarak geliştirmek ve yaygınlaştırmak. - Türkçenin her alanda doğru, güzel ve etkili kullanılmasına katkıda bulunmak. - Türk dilinin zenginliklerinin korunup işlenerek gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak. - Akademik altyapıyı ve kurumsal donanımı güçlendirerek Kurumun Türk dili alanındaki bilimsel yetkinliğini ortaya koymak. ## Tartışmalı başlıklar Kurum, Suriye İç Savaşı sırasında bazı basın kuruluşlarında Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın adının Beşşar Esed şeklinde yazılmasıyla başlayan tartışmada *Beşşar Esed* adının tercih edilmesini önermiştir. 2013 Taksim Gezi Parkı Protestoları sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından eylemcilere *çapulcu* denmesinin ardından bu yorum büyük tepki çekmiş tepkilerden sonra ise Türk Dil Kurumunun, *çapulcu* kelimesinin tanımını "Başkasının malını alan, yağma, talan eden kimse, talancı, yağmacı, plaçkacı" tanımından "Düzene aykırı davranışlarda bulunan, düzeni bozan, plaçkacı" olarak değiştirdiği iddia edilmiştir. Ancak, Türk Dil Kurumu Başkanlığı (TDK), sözlüklerindeki "çapulcu" sözcüğünün anlamında herhangi değişiklik yapılmadığını bildirdi. Kurumun hazırladığı ve şu anda satışta olan 11. baskı Türkçe Sözlük'ün 2010'da yayımlandığına işaret edilen açıklamada, "Bu sözlükte 'çapulcu' sözcüğünün tarifi neyse internet sayfamızdaki sözlüğümüzde yer alan tarif de aynıdır. Herhangi bir değişiklik söz konusu değildir" ifadelerinden herhangi bir değişikliğin gerçekleşmediği ortaya konmuştur. Kurumun, 2012-13 Mısır protestoları sonrasında görevden alınan Muhammed Mursi'nin durumu kamuoyu tarafından irdelenirken sözlükteki *darbe* tanımının değiştirildiğinin sav edilmesi üzerine tepki almış, karar Türkiye P.E.N. Yazarlar Derneği tarafından eleştirilerek TDK Yönetimi istifaya davet edilmiştir. Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin'in 20 Haziran Perşembe günü Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada "Son günlerde günlük hadiseler dolayısıyla halkımızda bazı kelimelere karşı merak ve hassasiyet uyanmıştır. Önce “çapulcu” ardından “darbe” kelimesinin, ülke gündeminin etkisinde kalınarak verilen ani kararlarla değiştirildiği yönündeki *asılsız haberler*, doğru ile yanlışın birbirine karışmasına sebebiyet vermiş ve Kurumumuz sözlü ve yazılı olarak zaman zaman hakarete varan haksız ithamlarla karşı karşıya kalmıştır. Bütün bu gelişmeler Kurumumuzca bir açıklama yapılmasını zaruri kılmıştır." ifadelerine yer vererek değişiklik yapılmadığını kanıtlarıyla ortaya koymuştur. 10 Mart 2015 tarihinde, "müsait" sözcüğünün karşılığını "flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)" olarak vermesi tepki görmüştür. TDK tarafından yapılan açıklama şu şekildedir: TDK’nin üç gün süren toplantısında bir yandan Türkçenin Etimoloji Sözlüğü’nün düzenlenişi üzerine konuşmalar yapılmış, öte yandan da Türkçe Sözlük’ün mevcut maddelerinin tanımı görüşülmüş, Sözlük’teki tanımların baştan sona dikkatle yeniden okunmasına, düzenlenmesine karar verilmiştir. Sözlükçünün görevi bir kelimeye kendi başına, masa başında yeni bir anlam katmak değil, yazı dilinde ve günlük dilde kullanılışlarına bakıp var olanı tespit ederek sözlüğe yansıtmaktır. Kelime ilk defa 1918’de tespit edilmiştir. Teklz. Flörte temayülü olan: Ne müsait kız. Bana tuhaf tuhaf gülüyor. Eliyle manasını anlamadığım işaretler yapıyor. Ömer Seyfeddin. “Nakarat”, Yeni Mecmua, C. 3, S. 63, 3 Teşrinievvel 1918, s. 218. Kelimenin bu anlamı ilk defa Meydan Larousse Ansiklopedisi’nde (1972, 1981, C. 9, s. 155, sol sütun) aşağıdaki şekilde yer almıştır. Belli ki müsait sözünün bugünlerde söz konusu edilen anlamı 1983’te yayımlanan 7. baskıya bu yolla girmiş olmalıdır. Söz konusu anlam tam da bu hâliyle ilk kez 1983’te Türkçe Sözlük’e girmiştir (682. sayfa, sol sütun). O dönem sözlüğü hazırlayanların hangi düşünce ile bu anlamı müsait kelimesine ilave ettiklerini bilemiyoruz. Ancak kesin olan, bu anlam, 1983’ten beri Sözlük’ün her baskısında aynı şekilde devam etmiştir. Yani bir iki günlük bir konu veya iş değildir, 32 yıldan beri bu anlam sözlükte aşağıdaki şekliyle mevcuttur. müsait s. (müsa:it) Ar. musā‘id 1. Uygun, elverişli: Müsait bir gün geleceğim. 2. tkz. Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın). Aşağıdaki sözlüklerde ise TDK Sözlük’ünde verilen anlam aynı şekilde yer almıştır. Karacan Büyük Sözlük ve Genel Kültür Ansiklopedisi, , C. 5 (L-R), s. 1521, sol sütun. Milliyet Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedi, 1986, C. 16, 8466, sol sütun. Dil Derneği, Türkçe Sözlük, 2. baskı, 2005, s. 1394, sağ sütun. Ali Püsküllüoğlu, Türkçe Sözlük, Genişletilmiş 5. baskı, 2004, s. 1276, sol sütun. Türkçenin derlemi (corpus) üzerine hazırlanmış en geniş çalışmaya baktığımızda müsait’in 560 kez geçtiğini görürüz. Ancak söz konusu edilen ikinci anlam bu 560 örnek arasında karşımıza çıkmaz. Türkçe Sözlük’te teklifsiz konuşmaya (tkz.) özgü bir kullanım olarak kaydedilen bu anlam belli ki bir tür argo kullanımdır. Büyük bir ihtimalle de 1980'li yıllarda bu anlam, belirli bir çevrede kullanılmış olabilir. Bugün bu anlam herkesçe bilinen bir anlam değildir. Belki de bir döneme özgü, moda sözlerdendir. Bir yönden cinsiyet ayrımcılığı güden, bir yönden de bu anlamıyla kullanılışı neredeyse hiç bilinmeyen bu kelime, Türkçe Sözlük’ün yeni baskısında ve Genel Ağ ortamındaki kullanımlarında gerekli taramalar yapıldıktan sonra yeniden düzenlenecektir. Kamuoyunda tartışmalara sebep olan bu ve benzeri konularla ilgili TDK olarak çalışma yapılacak ve kamuoyuyla paylaşılacaktır. ## Çalışmaları Bugün Türk Dil Kurumu, 20'si Yükseköğretim Kurulu; 20'si Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından seçilen 40 asil üyeye sahiptir. Üyelerin büyük çoğunluğu Türk üniversitelerinde çalışan Türkologlardır. Başbakan'ın önerisi doğrultusunda Cumhurbaşkanı tarafından atanılan TDK Kurum Başkanı ve 40 asîl üye Bilim Kurulunu oluşturur. Kurumun bilimsel çalışmaları bu kurul tarafından planlandığı gibi yönetim işlerini üstlenen Yürütme Kurulu ile bilimsel çalışmaları yürüten Kol ve Komisyonların üyeleri de bu kurul tarafından seçilmiştir. Bilimsel çalışmaları yürüten kollar şunlardır: - Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu - Gramer Bilim ve Uygulama Kolu - Dil Bilimi Bilim ve Uygulama Kolu - Terim Bilim ve Uygulama Kolu - Ağız Araştırmaları Bilim ve Uygulama Kolu - Kaynak Eserler Bilim ve Uygulama Kolu Türkiye Türkçesinin çağdaş sözlüğünü sürekli geliştirerek yayımlayan Türk Dil Kurumu, *Yazım Kılavuzu* 'na da son şeklini vererek 2000 yılında yeniden yayımlamıştır. 1998 yılı içinde 9. baskısı çıkmış olan *Türkçe Sözlük'*te 75.000 civarında sözcük yer almıştır. Son dönemde, yılda 30-40 bilimsel eseri yayın dünyasına kazandıran Türk Dil Kurumunun üç süreli yayını da bulunmaktadır. Güncel dil konularını ve geniş kitlenin anlayacağı dilde yazılmış araştırmaları içine alan *Türk Dili dergisi* ayda bir yayımlanmaktadır. Altı ayda bir yayımlanan *Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi*; Kazak, Kırgız, Tatar vb. Türk topluluklarının dil ve edebiyatlarıyla ilgili araştırmalara yer verir. *Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten* ise tamamen bilimsel araştırmaları içine alır ve yılda bir sayı yayımlanır. Türk Dil Kurumunun yürütmekte olduğu projeler şunlardır: - Karşılaştırmalı Türk Lehçe ve Şiveleri Sözlüğü ve Grameri Saha Araştırması Projesi, - Türkiye Türkçesi Sözlükleri Projesi, - Göktürk (Runik) Yazılı Belge, Yazıt ve Anıtların Albümü Projesi, - Türkiye Türkçesi ve Tarihî Devirler Yazı Dilleri Gramerleri Projesi, - Türk Dünyası Destanlarının Tespiti, Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi. - Yayınlar Türk Dil Kurumu 800'e ulaşan yayını, 40 Bilim Kurulu üyesi, 17 uzmanı, 56 çalışanı ve varsıl bir araştırma kütüphanesiyle çalışmalarını sürdürmektedir. ## Süreli yayınlar *Türk Dili*- İlk sayısı Ekim 1951'de yayımlanmış aylık dil ve edebiyat dergisidir.*Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi*- Uluslararası hakemli bir dergidir. Altı ayda bir yayımlanır.*Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten*- Tamamen bilimsel araştırmaları içine alır. Yılda iki sayı yayımlanır. ## Kurucular - Mustafa Kemal Atatürk - Samih Rıfat Horozcu - Ruşen Eşref Ünaydın - Celâl Sahir Erozan - Yakup Kadri Karaosmanoğlu ## Başkanlar Adı | Görev Başlangıcı | Görev Bitişi | ---|---|---| Mustafa Kemal Atatürk (Kurucu ve Koruyucu Genel Başkan) | 12 Temmuz 1932 | 10 Kasım 1938 | İsmet İnönü (Koruyucu Başkan) | 11 Kasım 1938 | 25 Aralık 1973 | Samih Rıfat Yalnızgil | 12 Temmuz 1932 | 18 Ağustos 1932 | Esat Sagay | 19 Ağustos 1932 | 4 Aralık 1932 | Dr. Reşit Galip | 4 Aralık 1932 | 19 Ağustos 1933 | Dr. Refik Saydam | 19 Ağustos 1933 | 26 Ekim 1933 | Yusuf Hikmet Bayur | 27 Ekim 1933 | 8 Temmuz 1934 | Zeynel Abidin Özmen | 9 Temmuz 1934 | 9 Haziran 1935 | Saffet Arıkan | 10 Haziran 1935 | 28 Aralık 1938 | Hasan Âli Yücel | 28 Aralık 1938 | 5 Ağustos 1946 | Reşat Şemsettin Sirer | 5 Ağustos 1946 | 9 Haziran 1948 | Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu | 10 Haziran 1948 | 22 Mayıs 1950 | Hüseyin Avni Başman | 23 Mayıs 1950 | 10 Ağustos 1950 | Ahmet Tevfik İleri | 11 Ağustos 1950 | 10 Şubat 1951 | Hakkı Tarık Us | 1951 | 1954 | Prof. Dr. Macit Gökberk | 1954 | 1960 | Prof. Dr. Hasan Tahsin Banguoğlu | 1960 | 1963 | Prof. Dr. Agâh Sırrı Levend | 1963 | 1966 | Prof. Dr. Gündüz Akıncı | 1966 | 1969 | Prof. Dr. Macit Gökberk | 1969 | 1976 | Prof. Dr. Seha L. Meray | 1976 | 1978 | Prof. Dr. Şerafettin Turan | 1978 | 1983 | Prof. Dr. Hasan Eren | 1983 | 1993 | Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun | 1993 | 2000 | Prof. Dr. Hamza Zülfikar | 2000 | 2001 | Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın | 2001 | 2012 | Prof. Dr. Mustafa Sinan Kaçalın | 2012 | 2018 | Prof. Dr. Gürer Gülsevin | 2018 | 2023 | Prof. Dr. Osman Mert | 2023 | Görevde | ## Başkan Yardımcıları Adı | Görev Başlangıcı | Görev Bitişi | ---|---|---| Prof. Dr. Himmet Umunç | 1988 | 1991 | Prof. Dr. Hamza Zülfikar | 1993 | 2001 | Prof. Dr. Recep Toparlı | 2001 | 2009 | Prof. Dr. Melek Özyetkin | 2010 | 2012 | Ali Karaçalı | 2012 | 2016 | Doç. Dr. Bilâl Çakıcı | 2016 | 2019 | Prof. Dr. Feyzi Ersoy | 2019 | 2022 | Dr. Ömer Gök | 2022 | 2024 | Doç. Dr. Harun Şahin | 2024 | Görevde | ## Genel Sekreterler Adı | Görev Başlangıcı | Görev Bitişi | ---|---|---| Ruşen Eşref Ünaydın | 1932 | 1933 | Prof. İbrahim Necmi Dilmen | 1933 | 1945 | Hasan Reşit Tankut | 1945 | 1951 | Agâh Sırrı Levend | 1951 | 1960 | Behçet Kemal Çağlar | 1960 | 1960 | Sami Nabi Özerdim | 1960 | 1963 | Ömer Asım Aksoy | 1963 | 1978 | Cahit Külebi | 1978 | 1982 | Kemal Demiray | 1982 | 1983 | İ. Sefa Pehlivantürk | 1983 | 1988 | Halil Selçuk | 1988 | 2001 | Cafer Çetin | 2001 | 2002 | Ramazan Güney | 2002 | 2004 | Burhan Apatay | 2004 | 2005 | Ali Karaçalı | 2005 | 2011 | 2 Kasım 2011 tarih ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 664 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile genel sekreterlik kadrosu sonlandırıldı.

Markdown documents from https://tr.wikipedia.org/wiki which were retrieved from the common crawl. References, inline citations, images and Vikipedia related lines are removed.

Downloads last month
2
Edit dataset card