input
stringclasses
1 value
output
stringlengths
3
2.24k
instruction
stringlengths
7
218
Gen sürücüsü, genleri kalıtımın tipik kurallarına uymayacak şekilde değiştiren bir tür genetik mühendisliği tekniğidir. Gen sürücüleri, belirli bir gen grubunun bir sonraki nesle aktarılma olasılığını önemli ölçüde arttırır. Bu da genlerin, bir popülasyon boyunca hızla yayılmasına ve doğal seçilimi "geçersiz kılmasına" yol açar. Bakterilerden elde edilen gen düzenleme teknolojisi CRISPR-Cas9 sayesinde araştırmacıların gen sürücüleri oluşturması daha kolay hale geliyor.
Gen Sürücüsü Nedir? CRISPR Teknolojisi ile Canlıların Soyunu Tüketmek Mümkün mü?
Azot, canlıların protein, DNA ve klorofil sentezleyebilmek için ihtiyaç duyduğu bir elementtir. Atmosferde en yüksek oranda bulunan bir gaz olmasına rağmen, moleküler azot birçok canlı tarafından doğrudan kullanılamaz, çünkü azot atomları arasındaki üçlü bağı kırmak yüksek miktarda enerji gerektirmektedir.
Azot, Nitrit ve Nitrat: Nitrat Kirliliği, Neden Ölü Bölgeler Yaratıyor ve Bu Sorunu Nasıl Çözeriz?
Evrim sürecinin normalde milyonlarca yıl içinde meydana geldiği düşünülür. Ancak Irvine'daki Kaliforniya Üniversitesi'nden (UCI) araştırmacılar, Proceedings of the National Academy of Sciences'da yayınlanan bir çalışmalarında, UCI'den biyologlar, toprak mikroorganizmalarının küresel ısınmayla baş edebilmek için sadece 18 ay içinde evrimleştiklerini gösterdiler.
Sahada Yapılan Bakteri Deneyleri, İklim Değişikliğinin Bakterilerin Hızlı Evrimini Tetiklediğini Gösteriyor!
Katil balinalar (Orcinus orca), şaşırtıcı derecede yemek seçen avcılar olabilirler. Kuzey Pasifik ve Antarktika'da bazıları sadece balıkla besleniyorken, diğerleri sadece memeli canlılarla besleniyor ve bu besin tercihleri, yeni bir orka türünün evrimleşmesine neden olmuş gibi gözüküyor. Bazı araştırmacılar, Kuzeydoğu Atlantik'teki katil balina popülasyonlarının kendi içlerinde de benzer bir sürecin meydana geldiğini düşünüyor. Ama türleşmenin tamamlanması uzun zaman alabilir. Bu orkaların son 10.000 yıllık beslenmelerini inceleyen yeni bir makale, çoğunun akrabaları kadar seçici olmadığını gösteriyor. Çalışma, Kuzeydoğu Antarktika balinalarının türleşme sürecinin başında olabileceğini ortaya koyuyor.
Kuzey Atlantik Katil Balinaları, Beslenme Davranışlarına Bağlı Olarak 2 Yeni Türe Ayrılmaya Başlamış Olabilir!
1907'de tanımlanan ve şu ana dek 7 bireyin fosili bulunan Scleromochlus taylori, sahip olduğu özellikleriyle birçok bilim insanının aklını karıştırmıştı. Tanımlanmasının üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen hala Scleromochlus hakkında bildiklerimiz kesin bilgiler değil. Ancak şu ana kadarki en güncel ve detaylı çalışma 2020'de S. Christopher Bennett tarafından yayınlandı ve Scleromochlus hakkında önceden kabul görmüş (Scleromochlus'un terozorların atası/kardeş türü olması, Scleromochlus'un koşucu olması, vb. gibi) bazı fikirler yeniden tartışıldı. Ne yazık ki Scleromochlus cinsi üzerine Türkçe bir yazı henüz yazılmamış. Biz bu yazımızda, Bennett'in makalesinde sunduğu yeni bulguları paylaşacağız ve Scleromochlus hakkında kapsamlı bilgiler sunacağız.
Scleromochlus, Uçan Sürüngenler Olan Terozorların Atası Olabilir mi?
Yeni türler, doğada nasıl ortaya çıkar? Bu hikayenin yaygın olarak bilinen ama fazlasıyla basitleştirilmiş versiyonu; bir hayvan veya bitki popülasyonunun, bir nehrin akış yönünün değişmesi veya bir dağın yükseltisinin artması gibi sebeplerden dolayı coğrafi olarak birbirinden izole olması ve bu iki ayrı grubun izolasyon süresince çevresine adapte olması sonucunda genetik farklılıklar biriktirmesi şeklindedir. Bu şekilde bir doğal bariyerin ortaya çıkması sonucunda meydana gelen türleşmeye allopatrik türleşme diyoruz. En nihayetinde bu iki grubun DNA'ları birbirinden o denli farklılaşır ki bu popülasyonlar artık iyi ayrı tür olarak kabul edilirler. Türleşme işte bu şekilde gerçekleşmiş oluyor.
Türleşme Sürecinde Pekiştirme Mekanizması: Doğal Seçilim, Melezlenmeyi Azaltırken İzolasyonu Nasıl Artırır?
Adaptasyon, Doğal Seçilim yoluyla evrimleşen özelliklerin tamamına verilen isimdir. Dolayısıyla adaptif bir özellik, canlının bulunduğu ortamda hayatta kalma başarısını (uyum başarısını) artırır. Bu özellikler, popülasyon içinde çeşitlilik mekanizmalarıyla rastgele ve sürekli yaratılırlar, ancak yalnızca uygun çevre şartları oluştuğunda seçilirler. Bu özelliklerin evrimleşmesi sonucu, canlının ortamına "adapte olduğunu" söyleriz.
Adaptasyon Nedir? Evrimsel Adaptasyonlar Nasıl Ortaya Çıkar?
Eupholidoptera gocmeni türü ilk kez 26 Temmuz 2018 tarihinde Amanos Dağları'nın Gaziantep'e bakan yüzünde, 36°38.27'N, 36°29.45'E koordinatında gözlemlenmiştir. Yapılan arazi çalışmasında taş altında bir adet erkek birey tespit edilmiştir.
Göçmen çayır çekirgesi (Eupholidoptera gocmeni)
Shigella, insanlarda mukuslu ve kanlı diyareye neden olan bir etken olup, ilk kez Japon Mikrobiyolog Kiyoshi Shiga tarafından 1989 yılında dizanteri etkeni olarak keşfedilmiştir. Oluşturduğu hastalık (Lat: "shigellosis", Tr: "şigelloz"), hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde, özellikle sıcak aylarda, her yıl milyonlarca insanın etkilenmesine neden olmaktadır.
Şigelloz Nedir? Basil Dizanterisine Sebep Olan Shigella: Savaş, Doğal Afet ve Toplumsal Krizlerin Fırsatçı Patojeni!
Evrim genellikle yavaş bir süreç olarak görülür ve özelliklerdeki değişikliklerin ortaya çıkması için binlerce nesil geçmesi gerektiği söylenir. Fakat son yıllardaki araştırmalar, belirli özelliklerde adaptasyonun daha hızlı gerçekleşebileceğini göstermiştir. Bununla birlikte, mikroorganizmalar dışında çok az çalışma, doğal seçilimin tüm genomu ne kadar hızlı şekillendirdiğini deneysel olarak gösterebilmiştir.
Balıklarda Hızlı Evrim: Sadece 1 Nesil İçinde Genom Boyu Evrimi Gözlemek Mümkün!
Bu gözlem Evrim Ağacı tarafından yapılmamıştır. İran parsının Türkiye sınırlarındaki varlığını doğrulayan gözlem, Ahmet Karataş, Şafak Bulut ve Burak Akbaba tarafından fotokapan yöntemiyle yapılmıştır. Irak-Türkiye sınırında uzun bir süredir yaşadığı düşünülen birey/bireyler sonunda kaydedildi. Ayrıca Anadolu parsı, İran parsı veya Kafkasya parsı aynı alt tür olarak kabul edilmektedir.
Anadolu Parsı (Panthera pardus tulliana)
Bilim insanları, kelebeklerin beyinlerindeki görsel yapılarda bulundukları çevredeki ışık seviyesine bağlı farklılıklar gözlemledi. İki farklı kelebek grubu tamamen farklı türlere evrimleşme yolunda olduklarını gösteren ipuçları veriyor! Yeni araştırma, Bristol Üniversitesi Biyolojik Bilimler Okulu'ndan Dr. Stephen Montgomery ve Panama Smithsonian Tropikal Araştırma Enstitüsü ve LMU Münih'ten araştırmacılar tarafından yürütüldü. Araştırma sonuçları; ekoloji, davranış ve beyin anatomisindeki değişimler arasındaki etkileşimlere dikkat çekiyor.
Heliconius Cinsi Kelebekler, Işık Miktarına Bağlı Olarak Gözümüzün Önünde Yeni Türlere Evrimleşiyor!
Bilim tarihinden aşina olduğumuz şudur: Yeni bir organizmayı keşfetmek kolay değildir. Yeni bir türü keşfetmek istiyorsanız, yıllarınızı sahada araştırma yaparak geçirmeniz gerekir. Ancak genetik mühendisliği sayesinde "tür" dediğimiz şeyler, "bulunan şeyler" olmaktan çıkıp, "yaratılan şeyler" haline gelebilir!
Sentetik Türleşme: CRISPR-Cas9 Genetik Mühendislik Yöntemi ile Yeni Böcek Türleri Yaratmak Mümkün!
Çağımızın en önemli küresel sorunu hiç tartışmasız İklim Değişikliği'dir. Bu nedenle İklim Değişikliği ile mücadele etmek, insanlığın karşı karşıya olduğu en ciddi meseledir. Bu zamana dek birçok tür ile sayısız insan toplumu ve uygarlık, çeşitli nedenlerden ötürü yok oldu ve bu yok oluşların büyük çoğunluğu, bel bağladıkları doğanın, alışageldikleri biçimlerin dışında davranmasıydı. Çoğu durumda bu canlıların bizzat suçu yoktu; çevrenin doğal değişimine ayak uyduramayarak yok oldular. Ancak şu anda içinde bulunduğumuz iklim krizinin sebebi doğrudan biziz. Neyse ki günümüzde, bu antik türlerden ve uygarlıklardan farklı olarak, çok güçlü bir problem çözücümüz var: bilim. Tabii onu kullanmamız gerekiyor.
İklim Krizi ile Mücadelede Ormanları Korumak Önemli; ancak ""Deniz Ormanlarını"" Korumak Çok Daha Önemli!
Hayvanlar aleminde muazzam göçler söz konusu olduğunda, akla ilk gelen hayvanlar, genelde kuşlar ve somonlardır. Fakat Güney Afrika'dan Avusturalya'ya göçen büyük beyazlardan tutun Bahama adalarına yolculuk eden limon köpekbalıklarına kadar birçok köpekbalığı türü de okyanusların bir ucundan öbür ucuna olan etkileyici göçlere imza atıyorlar.
Köpekbalıkları, Dünya'nın Manyetik Alanını Kullanarak Yönlerini Belirliyorlar!
Türleşmenin yerel çevresel koşullara daha iyi uyum sağlayan varyantların seçilimine dayandığı fikri, Charles Darwin'in Türlerin Kökeni Teorisi'nin merkezinde yer alır ve bunun biyolojik evrimin ve dolayısıyla biyolojik çeşitliliğin merkezi bir bileşeni olduğu artık bilinmektedir. Popülasyonların coğrafi izolasyonu, genellikle ekotiplerin ayrılması ve sonunda yeni türlerin oluşturması için gerekli bir durum olarak kabul edilir. Belirli bir türün popülasyonları coğrafi engellerle ayrıldığında, her ikisinde de ortaya çıkan uygun mutasyonlar, iki popülasyon arasında çiftleşme engellendiği için, yerel olarak sabitlenebilir (o popülasyonlar içinde "norm" haline gelebilir).
Gen Akışı Altında Türleşme: Maya Mantarları, Gen Akışının Devam Ettiği Durumlarda da Rahatlıkla Evrimleşip Yeni Türlere Ayrılabiliyorlar!
Köpeklerdeki geniş çeşitliliğe bakarsanız, en küçük farklılıkların bile türün genel görünümünde ve davranışlarında çarpıcı değişikliklere yol açabileceğini görebilirsiniz. Fakat bu farklılıklara rağmen, tüm köpek çeşitleri hala birbirleriyle ve atalarıyla aynı türdendir. Öyleyse türler, nasıl ayrılıyor? Türleşmeye ne sebep oluyor? Türleşmenin gerçekleştiğine dair ne tür kanıtlara sahibiz?
Evrimsel Süreçte Türleşmeyi Gözleyemeyeceğimiz İddiası Tamamen Hatalı; Türlerin Evrimini Gözleyebiliyoruz!
Çoğu insanın düşündüğünün aksine, iki tür vahşi doğada doğal yolla melezleşerek üçüncü bir tür oluşturabilir. Hibrit türleşme olarak bilinen bu evrim türü, türlerin evrimine dair anlayışımızı temelden değiştiren bir bulgudur.
Hibrit Türleşme: İki Ayrı Türün Çiftleşerek Melezleşmesi Sonucu, Hibrit Türleşme Yoluyla Üçüncü ve Yeni Bir Tür Evrimleşebiliyor!
Charles Darwin'in insanoğlunun beşiği olarak Afrika'ya işaret etmesinin ardından geçen 150 yılda insanlığın evrim ağacındaki üye sayısının artmasının yanında insanlığın kökeni hakkındaki tartışmalar da aynı şekilde artmıştır. Bu tartışmalarda, primatların evrimine ve özellikle insanların bu süreçte nerede ve nasıl ayrıldığına çok fazla odaklanılmıştır. İnsanlar ve diğer maymunlar arasındaki son ortak atanın; kuyruksuz maymun benzeri olduğu, özellikle günümüzde yaşayan en yakın akrabamız olan şempanzelere benzer olan bir tür olduğu düşünülmektedir.
İnsanın Kökenini Anlamak İçin Sadece Yaşayan Kuyruksuz Maymunlara Bakamayız; Fosilleşmiş Maymunları da Hesaba Katmak Şart!
Afrika'nın en derin tatlı su gölü, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan yüzlerce çeşit çiklit balığının da içinde bulunduğu, baş döndürücü bir grup hayvanı barındırıyor. Bu hayvanlar, gökkuşağı renklerindeki pulları ve çizgileri ile Tangayika Gölü’nün sularını dolduruyorlar. Bir çiklit türünün uzunluğu 2,5 santimetrenin biraz üzerindeyken, diğerlerinin uzunlukları 60-90 santimetre arasında değişebiliyor. Wyoming Üniversitesi'nde yardımcı botanik profesörü olan Catherine Wagner, şöyle diyor:
Melezlenme Yoluyla Hızlı Evrim: Hibritleşme, Sadece Birkaç Yüz Nesilde Yeni Türler Yaratabilen Yüksek Hızlı Evrimin Yakıtı Olabilir!
Evrimsel biyologlar, bir türün iki yeni türe evrimleşmesi süresinde, popülasyonları arasındaki coğrafi engellerin belirleyici bir rol oynadığını biliyorlar. Allopatrik türleşme adı verilen bu türleşmede bir tür, fiziksel olarak iki veya daha fazla izole popülasyona ayrılır, böylece bu gruplar arasındaki gen akışı engellenir. Böylelikle alt popülasyonlar, kendi yaşam alanlarına uyum sağlar ve farklı özellikleri olan, bağımsız türlere dönüşür. Bu, evrimsel türleşmenin yaygın yöntemidir.
MikroRNA ve Hızlı Evrim: Düzenleyici RNA Parçaları, Kısa Sürede Yepyeni Türlerin Evrimine Neden Olabiliyor!
İklim krizi tartışmalarında ağızdan ağıza dolaşan birçok farklı sayı var. Bu sayılardan en önemlisinin de 1,5 °C olduğunu söyleyebiliriz. 2015'te imzalanan Paris İklim Anlaşması'nda hükümetler, küresel ısınma seviyelerini 2 °C'nin altında tutup 1,5 °C'yi hedefleme konusunda anlaşmıştı. Görevi, iklim değişiminin altında yatan bilimsel nedenleri dünyaya bildirmek olan Birleşmiş Milletler kuruluşu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 2018 yılında yayımladığı özel rapor, bu sayı büyüdükçe sonuçlarının ne kadar ciddileşeceğini endişe verici fakat açık bir biçimde ortaya koymuştu.
İklim Krizi ve Küresel Isınma Kıyameti: ""Aman Canım, Dünya Sadece 1.5 - 2 °C Daha Isınırsa Ne Olur ki?
Metrolar, insan mühendisliğinin en kıymetli ürünlerinden birisidir. Örneğin herhangi bir yıl içinde, insanlık tarihinin ilk yeraltı metrosu olan ve 10 Ocak 1863'te devreye giren Londra Metrosu, en az 1.3 milyar yolcu tarafından kullanılmaktadır. Bu metrolar, fareler gibi türlere yepyeni yaşam alanları sunmaktadır. Bu yeraltı ağında yaşayacak biçimde evrimleşen türlerden birisi de Culex molestus türü sivrisineklerdir. Özellikle de 2. Dünya Savaşı sırasında Alman ordusunun blitz saldırıları boyunca bombalanan Londra halkı, metroya sığınıp günlerce yeraltında kalmaya zorlandığında, yeraltına sığınan 180.000 kadar kişi; sinekler, pireler ve bitlere ek olarak bombardıman boyunca bir yandan da bu saldırgan sivrisinek türüyle mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Londra Metrosu Sivrisineği: Yeraltı Tünellerine Hapsolan Sivrisinekler, Yeni Türlere Evrimleştiler!
Süt, memeli hayvanların meme bezlerinden salgılanan, besin değeri son derece yüksek olan, sıvı haldeki besin maddelerine verilen genel bir isimdir. Henüz katı gıdaları sindirebilecek özellikleri geliştirmemiş memeli bebekleri için süt, temel besin kaynağıdır. Özellikle de doğumdan sonraki 4-5 gün içinde üretilen erken dönem laktasyon sütü (yani kolostrum sütü), bol miktarda antikor içererek yavrunun hastalanma riskini azaltır. Bunun haricinde süt içerisinde bol miktarda protein ve laktoz şekeri bulunur. İnsanlar, sadece kendi sütlerini değil, diğer hayvanların sütlerini de tüketirler. Türler-arası süt tüketimi olarak bilinen bu davranışı sergileyen tek tür insan değildir; ama küresel ölçekte, sistemli ve düzenli olarak bunu yapabilen tek tür Homo sapiens türüdür., , , Süt tüketiminin önemi, sağlık faydaları ve riskleri hakkında daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Bitkisel Süt Nedir ve Hangi Bitkilerden Üretilir? ""Bitki Sütleri"", Hayvan Sütüne Alternatif Olabilir mi?
Güçlü bir okyanus yırtıcısı olan ve soyu onlarca milyon yıl önce tükendiği sanılan sölekantların, 1938’de Güney Afrika kıyılarında canlı olarak yakalanması, bilim camiasında büyük bir heyecan yaratmıştı. Keşfedilen balığın anatomisi, fosil kayıtlarındaki sölekantlarla neredeyse aynı gözüktüğü için bu tür, sonradan "yaşayan fosil" olarak bilinir oldu. Sölekantların yapısındaki değişimler ufak gibi gözükse de, Toronto Üniversitesi'nden araştırmacıların yaptığı bir çalışma, sölekant genomunun bambaşka bir hikâye anlattığını söylüyor.
Sölekantlara "Yaşayan Fosil" Demeyi Bırakma Vakti Geldi: Antik Balığın Genomunda Onlarca Yeni Gen Evrimleşti!
Bilim insanları, uyuyan bir ahtapotun renk değiştirmesinin, REM uyku durumuna işaret ettiğini keşfetti. Yapılan çalışma, 25 Mart 2021 tarihinde iScience üzerinden yayımlandı.
Ahtapotlar Rüya Görüyor Olabilir!
1970'lerin sonunda bir yüksek lisans öğrencisi olan David Reznick, Evrim Teorisi'nin kritik bir bölümünü test etmek için, mütevazı bir araştırmaya koyuldu. Reznick, Charles Darwin'in varoluş mücadelesi kavramını, özellikle de av-avcı etkileşimlerinin yeni türlerin evrimini nasıl şekillendirdiğini incelemek istedi. Hevesli ve hırslı bir şekilde, bunu vahşi doğada yapmayı amaçladı. Şu anda Riverside'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde evrimsel biyolog olan Reznick, "Evrimin gerçekleşmesini izlemek istedim." diyor.
Hızlı Evrim: Bazı Türler Darwin'in Tahmin Ettiğinden Çok Daha Hızlı Evrimleşiyor ve Türler, Gözümüzün Önünde Değişiyor!
Bilim insanları, tıpkı gerçek gibi bölünebilen ve çoğalabilen tek hücreli sentetik bir organizma oluşturdu. Bu keşif, araştırmacıların bir gün sentezlenmiş hücrelerden mini bilgisayarlar ve küçük ilaç üretici "fabrikalar" yapmalarına yardımcı olabilir. Elbette, böyle bir şeyin gerçekleşmesi uzun yıllar alacak.
JCVI-syn3.0: Bilim İnsanları, Kendini Başarıyla Kopyalayan Sentetik Bir Hücre Ürettiler!
Bitkiler, topraktaki besinleri kökleri yardımıyla emer. Bu sırada toprağa bazı maddeleri salgıladıkları gerçeği, genelde daha az bilinir. Güncel çalışmaların sonuçları, bu salgıların bitkilerin hayatını çok daha kolaylaştırdığını açıkça göstermektedir.
Bitkiler, Toprağa Salgıladıkları Kimyasallarla Büyümelerine Yardımcı Olan Faydalı Bakterileri Üzerine Çekiyor!
Yaprak, sap, kök, çiçek, meyve ve tohum gibi dışsal bitki yapıları, bitkinin organları olarak adlandırılır. Her bir organ; belirli bir işlevi yerine getirebilmek için birlikte çalışan, organize bir doku kütlesidir. Bu yapılar iki gruba ayrılır: eşeyli üreme ve vejetatif.
Bitkilerin Üreme Organları Nelerdir? Bitki Üremesinde Görev Alan Bitki Parçaları Hangileridir?
Dünya dışı yaşamın keşfi (mikroskobik ya da akıllı yaşam), insanlar olarak evrendeki yerimize dair bakış açımızı ve yerleşik inançlarımızı çarpıcı bir şekilde etkileyecektir. Peki ama böylesi bir keşfin dini açıdan etkileri tam olarak nasıl olurdu? Bu soru birçok açıdan oldukça ilginç görünmektedir.
Dünya Dışı Yaşamın Keşfi, Günümüz Dinlerini Nasıl Etkilerdi?
Biyologlar, yeni bir türün evriminin, basit bir laboratuvar şişesinde gözlenebilecek kadar hızlı gerçekleşebileceğini keşfettiler.
Laboratuvar Şişesinde Türleşme: Biyologlar, Yepyeni 2 Virüs Türünün Evrimini Gözlemeyi Başardılar!
Pozitron Emisyon Tomografisi (PET), hastalıkların erken ve kesin teşhisinde doktorlara yardımcı olan bir tıbbi görüntüleme tekniğidir. Tarama için hastanın vücuduna radyoaktif izleyiciler içeren radyofarmasötik ilaçlar verilir. Bu ilaçlar, yoğun kimyasal aktivite gösteren organlar ve dokular tarafından absorbe edilir.
Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) Nedir? PET Taraması ile Görüntüleme Nasıl Yapılıyor? Hastalar Nasıl Bir Süreçten Geçiyor?
Bitkiler, her ne kadar rüzgârla tozlaşabiliyor olsalar da, tahmin edileceği üzere, tamamen bilinçsiz ve rastgele olan bu tozlaştırıcıya pek güven olmaz. Fakat böceklere, özellikle de bal arılarına çok daha fazla güvenilebilir. Çünkü bal arıları da yaşamak için çiçeğin salgıladığı polene muhtaçtır. İşte bu mutualist yaşam biçimi sayesinde, çiçekler üremesini, bal arıları da besin kaynağını garantilemiş olur! Nitekim, bal arılarının bu eşsiz özelliği, onları canlılar dünyasında çok önemli bir yere koyar.
Çam Ağaçları Çiçek Açmamasına Karşın, Bal Arıları Nasıl Çam Balı Üretebilir?
NASA tarafından finanse edilen Dünya dışı akıllı yaşam arayışıyla ilgili yeni bir araştırmaya göre, insanların yabancı akıllı yaşam ile "ilk teması", teknolojik olarak bizden daha ileri bir uygarlıkla gerçekleşebilir.
Dünya Dışı Akıllı Yaşamla İlk Temasın, Teknolojik Olarak Çok Gelişmiş Bir Uygarlıkla Gerçekleşmesi Oldukça Olası!
Sıcaklığa Bağlı Cinsiyet Belirlenmesi (İng: "Temperature-dependent Sex Determination" veya kısaca "TSD"), bir canlının yavrularının embriyo veya larva düzeyinde çevresel olarak deneyimlediği sıcaklık miktarına bağlı olarak cinsiyetinin belirlenmesi durumudur. Bugüne kadar sadece sürüngenlerde ve teleost balıklarda keşfedilmiştir., , , Birazdan detaylarını göreceğimiz gibi, sıcaklığa bağlı cinsiyet belirlenmesi, omurgalı hayvanlarda yaygın olarak görülen kromozomal cinsiyet belirlenmesinden farklı mekanizmalara sahiptir. Aslında sadece sıcaklık değil, ortam yoğunluğu, pH ve hatta çevrenin arka plan rengi gibi özellikler bile cinsiyetleri etkileyebilmektedir; ancak sıcaklık, bu unsurlar arasında cinsiyeti en çok etkilediği bilinen ve en yoğun araştırılmış çevresel etmendir.
Sıcaklığa Bağlı Cinsiyet Belirlenmesi Nedir? Sıcaklık, Cinsiyeti Nasıl Belirler?
Gezegenimizdeki en tuhaf canlılar, kuşkusuz denizdeki yaşayanlardır. Her kolu ayrı ayrı karar veren ahtapotlar, karadan denizlere geçen yunuslar, dehşet verici testere balıkları ve testere köpekbalıkları bunlardan yalnızca birkaçıdır. Fantastik hikayelerde üstüne binilip sürülen denizatlarını ise bilmeyen yoktur. Denizatlarının en popüler özelliği ise, kuşkusuz, erkek gebeliği olarak bilinen olgudur.
Denizatları ve Hamile Erkekler: Neden Erkek Denizatı Doğurur? Erkek Gebeliği, Evrimsel Süreçte Nasıl Ortaya Çıktı?
Sürü bağışıklığı veya toplum bağışıklığı (İng: "herd immunity"); bir popülasyonun belli bir yüzdesinin enfeksiyon veya aşılama yoluyla, bakteri veya virüs gibi patojenlere karşı bağışık hale gelmesi ve bu sayede, toplumun geri kalanının da o patojenin sebep olduğu enfeksiyondan korunması veya o patojenden etkilenme riskinin azalmasıdır. Bir diğer deyişle sürü bağışıklığı, toplumda aşılanan veya belli bir hastalığı atlatan kişilerin, toplumda henüz aşılanmayan veya o hastalığa henüz yakalanmamış kişileri de koruma özelliğidir. Örneğin aşılama çalışmalarında, popülasyonun en azından "sürü bağışıklığı kazanabilecek düzeyde" aşılanması hedeflenir ki, aşı olmayan kişiler de bu bağışıklık sayesinde korunabilsin.
Sürü Bağışıklığı Nedir? Salgınlarda Toplum Bağışıklığına Ulaşma Konusunda Sık Düşülen Hatalar Nelerdir?
Karaya vurmuş yunus ve balinalar, yüzebileceklerinden daha sığ sulara veya doğrudan karaya ulaşarak, normal yaşam alanlarına dönemeyen denizel memelilerdir. Eğer bu şekilde bir hayvan ile karşılaşacak olursanız, bilin ki yardımınıza ihtiyacı vardır ve kendi başına geri dönmesi çok zordur veya imkânsızdır.
Kıyıya Vuran Bir Yunusu Kurtarmak İçin Neler Yapmalısınız? Karaya Oturan Bir Balinaya Yardım Ederken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Alanında oldukça öncü ve etik olarak son derece tartışmalı bir deneyde bilim insanları, canlı bir embriyoda birlikte var olan maymun ve insan hücrelerinin kimerik (iki veya daha fazla türden hücreler içeren organizmalar) bir kombinasyonu olan melezleri başarıyla yarattılar! Gelişmekte olan makak maymunu embriyolarına düzinelerce insan kök hücresi enjekte edildi ve ortaya çıkan melezler, laboratuar kaplarında 19 gün kadar hayatta kaldı. Deneyin bulguları, 15 Nisan 2021'de Cell üzerinden yayımlandı., Evrim Ağacı olarak, aşağıdaki videoda, henüz bu çalışma yayımlanmadan önce, buna oldukça benzer bir konuyu ele almıştık; onu izleyerek bu alandaki çalışmalar hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.
İnsan ve Maymun Melezi Olan İlk Embriyo Başarıyla Üretildi!
Yazarları arasında Zeynep Tüfekçi'nin de bulunduğu; Trisha Greenhalgh, Jose L Jimenez, Kimberly A Prather, David Fisman ve Robert Schooley tarafından kaleme alınan ve The Lancet’te yayınlanan bir makalede yazarlar, Dünya Sağlık Örgütü tarafından finanse edilen ve Mart 2021'de bir ön baskı olarak yayımlanan Carl J. Heneghan ve arkadaşlarının, SARS-CoV-2’nin hava yolu ile yayıldığı iddiasındaki 67 çalışma ve 22 inceleme üzerinden vardıkları sonuç ile ilgili kaygılarını dile getirerek, hava yoluyla bulaşmayı destekleyen 10 bilimsel kanıtı kaleme aldılar.,
SARS-CoV-2 Virüsünün Hava Yoluyla Bulaştığını Destekleyen 10 Bilimsel Kanıt
Milyonlarca yıl önce yeryüzüne çarptığı düşünülen bir asteroidin, dinozorların neslinin tükenmesine yol açtığını hepimiz biliyoruz. Ancak yine bu asteroidin yeryüzünde biyolojik çeşitliliği en yüksek alanlardan birine ev sahipliği yapan Amazon yağmur ormanlarının oluşmasına sebep olabileceğini hiç düşündünüz mü? Gelin isterseniz bu ilginç konunun detaylarına bakalım...
Dinozorları Yok Eden Asteroit, Yağmur Ormanlarını Doğurmuş Olabilir!
Samanyolu Galaksisi'nde akıllı yaşamın ortaya çıkışını ve yok oluşunu haritalamak için modern astronomi ve istatistiksel modellemeden yararlanan ve Arxiv üzerinden yayınlanan bir önbaskı, galaksimizin ölü medeniyetlerle dolu olabileceğini ileri sürüyor.
Dünya Dışı Akıllı Yaşam Formları, Kendilerini Çoktan Yok Etmiş Olabilir mi?
Biyolojik antropolog David Carrier ve ekibi; yürüttükleri deneyde bir kadavranın kesilmiş kolunu aldı ve kol kaslarını büyük bir dikkatle keserek tendonlarına kadar ayırdı. Sonra da açığa çıkarmış oldukları tendonları misinalara, misinaları da bir gitarın ayar topuzuna bağladılar. Bu sayede el ile parmakları istedikleri gibi hareket ettirebilmelerine olanak veren ürkütücü, etten bir düzenek kurmuş oldular. Deneyde eli hem farklı pozisyonlara sokup hem de üzerine bir keçe parçası yapıştırdıkları ağırlıklara çarptırarak el kemiklerinin bu durumlardaki farklı gerilmelerini inceleyebildiler. Utah Üniversitesinde Evrimsel Biyomekanik Laboratuvarı'nın başı olan Carrier, bu önemli araştırmayı doğru yapmak istediğinden, acele etmedi ve dolayısıyla, her uzvun hazırlanması 1 hafta aldı. Carrier'ın bu deneydeki amacı ise hipotezini kanıtlamaktı: Ona göre insanlık, şiddet için evrimleşmişti.
İnsanlar Arası Şiddetin Kökenleri Genetik mi, Yoksa Kültürel mi?
Araştırmacılar, havadaki hayvan ve insan DNA'sını başarılı bir şekilde topladılar ve tıpkı suda olduğu gibi, hayvanların ve insanların havada da kendilerine özgü takip edilebilir izler bıraktıklarını keşfettiler.
Çevresel DNA (eDNA) Nedir? Havada Bıraktığımız DNA Parçaları, Ekoloji ve Adli Tıpta Devrim Yaratabilir!
Bitkiler, hem günümüzde hem de evrimsel tarihleri boyunca bir diğer alem olan mantarlar ile yakın bir simbiyotik ilişki içinde, karşılıklı olarak evrimleşmişlerdir. Simbiyoz, Türkçede "ortakyaşam" anlamına gelir. Birbirinden farklı iki tür canlının aralarında kurduğu ve karşılıklı etkileşimlerin bulunduğu bir yaşam biçimidir. Simbiyotik ilişkiler, barındırdığı canlı türlerinin aralarındaki ilişkilerin biçimine göre farklılıklar gösterir: Örneğin, bu yazımızın konusu olan bitkiler ve mantarlar arasındaki ilişki karşılıklı fayda barındıran bir "mutualizm" ("ortak faydacılık") ilişkisi iken, COVID-19'a sebep olan SARS-CoV-2 virüsünün insanlarla olan simbiyoz ilişkisi ise bir tarafın fayda, diğer tarafın zarar görmesini içerir ve bu nedenle "parazitik" bir ilişkidir. Şimdi, bitkiler ile mantarlar arasındaki ilişkiye biraz daha yakından bakalım.
Karalardaki En Eski Arkadaşlık: Bitkiler ve Mantarlar Arasındaki Simbiyotik İlişki
Evren devasa bir büyüklüğe sahip olduğundan dolayı bilim insanları, Dünya dışı akıllı yaşamın varlığına yönelik izlere ulaşabilmek için bazı fikirlere yoğunlaşarak araştırmalar yapıyorlar. Sıklıkla üzerinde durulan fikirlere; radyo sinyalleri, yaşam için gerekli koşullara sahip ötegezegenler veya Dyson Küresi gibi mega yapılar aramak örnek verilebilir. Son zamanlarda ise bilim insanları, yabancı uygarlıkların izlerine ulaşabilmek için hava kirliliği fikri üzerinde daha çok durmaya başladılar.
Ötegezegenlerdeki Hava Kirliliği, Dünya Dışı Uygarlıkları Bulmanın İyi Bir Yolu Olabilir!
Güneydoğu Asya'da yasa dışı yaban hayvanı ticareti ürünlerine artan talep sonucu 2011'de kaçak fil avcılığı zirveyi gördü. Bu artış, fil nüfusunun yaklaşık %10'nun kaybedilmesiyle sonuçlandı. Zaten 495 farklı noktadan elde edilen genetik veriler ışığında, 1965-2015 yılları arasında Asya savana fillerinin %60 oranında, 1984-2015 yılları arasında Afrika orman fillerinin ise %86 oranında azaldığı bilinmekteydi.
Artık Sadece Asya Fillerinin Değil, Afrika Fillerinin de Soyu Tükenme Tehdidi Altında!
Güney Florida Üniversitesi’nde profesör olan Jennifer Bugos, dedesine ve ninesine müzik çaldığında sihir gibi bir şey oldu.
Müzikle İlgilenen Bireylerin Beyinleri Daha Yavaş ve Daha Sağlıklı Yaşlanıyor!
2017 yılında istilacı bitkiler bulmak için Hawaii'deki Kauai Adasını inceleyen bitkibilimci Kelsey Brock, sıra dışı bir keşifte bulundu: Yerli olmayan bazı inci türleri, yeni evlerine adapte oluyorlardı!,
İncir Ağaçları, Yerel Olmayan Türlerin Diğer Türlerle Beklenmedik İşbirlikleri Yaparak Ekosistemleri İşgal Edebileceklerini Gösteriyor!
Bir insan DNA'sı, ortalamada 2 metre uzunluğundadır. Bir hücremiz ise ortalama 0.000001 metredir. Bu oranlara göre DNA'mızın 100.000 kat kısaltılması gerekmektedir. Aslında farklı boyutlardaki cisimlerin bu şekilde kıyaslanması doğru değil; çünkü sonuçta "sığdırma" işi sadece uzunluk ile yapılmıyor, kıyaslanan iki cismin hacminin tümünü kıyaslamak gerekiyor ve DNA'nın hacmi, hücrenin hacmine nazaran yok denecek kadar küçüktür.
Histon Proteinleri ve DNA Katlanması: Metreler Uzunluğundaki DNA, Mikron Düzeyindeki Küçük Hücrelerimize Nasıl Sığar?
Afazi, kişinin iletişim mekanizmasını bozan hastalığa verilen addır. Bu hastalık, kişinin konuşma ve konuşulanı anlama yetilerini büyük ölçüde engelleyebilir. Sadece sözlü iletişimle kalmayıp yazılı iletişimde de bu engel söz konusudur.
Afazi Nedir? Beynimizin Dil Bölgelerine Gelen Hasarlar, Ne Tür Sorunlara Yol Açabilir?
Dünya, üzerindeki tüm varlıkları kendisine doğru çeken bir kuvvet uygular. Kütleçekimi (veya Dünya özelinde yerçekimi) olarak tanımladığımız, Latince karşılığı olan gravitas sözcüğünden ötürü küçük g harfi ile ifade edilen bu kuvvet, ayaklarınızın yere basmasını sağlamakla kalmaz, doğanın bütün işleyişini belirler! İnsan vücudunun gelişimi ve fizyolojisi de yerçekimi etkisi altında şekillenir. Yerçekimi etkisi yapay yollarla veya uzaya çıkarak ortadan kaldırıldığında (veya en aza indirildiğinde), yalnızca insanların değil, diğer canlıların da normal davranışlarından uzaklaştığı görülür. Örneğin aşağıdaki videoda, halk arasında yaygın olarak "kütleçekimsiz" olarak tabir edilen, daha doğrusu "ağırlıksız" olan, en doğrusu ise "mikrokütleçekimli" olan bir ortamda kedilerin 4 ayak üstüne düşme davranışındaki sapmayı görebilirsiniz.
Yerçekimsiz Ortam Nedir? Astronotlar, Uzayda Nasıl Serbestçe Süzülüyorlar?
Birbirinden ayrı iki grup olan testere balıkları ve testere köpekbalıkları, kıkırdaklı balıklar (Chondrichthyes) sınıfına ait 2 balık grubudurlar. Köpekbalıkları, testere balıkları, kimeralar (hayalet köpekbalıkları) ve vatozlar; kıkırdaklı balıklar filogenetik sınıfına aittir. Kıkırdaklı balıklar sınıfını ayırt etmemizi sağlayan en temel özellik, bu balıkların iskeletlerinin (isimden de anlaşılacağı gibi) kemikten değil, kıkırdaktan oluşmasıdır.
Testere Balığı Nedir? Testere Köpekbalıklarının Testereleri Ne İşe Yarar?
Ufak bir detay hariç, sıradan bir yaz akşamıydı: Tony Cornell, İngiltere'nin Cambridge kentinin sakinlerini, bir hayalet olduğuna inandırmaya çalışıyordu. Üzerine bir çarşaf geçirdi ve kollarını sallayarak, halka açık bir parkta bir o yana bir bu yana yürüdü. Bu sırada asistanları, civardaki insanların tavırlarını izleyip, ortada tuhaf bir şey olduğunu fark edip fark etmediklerine dair ipuçlarını gözlüyorlardı.
Beyniniz, Gerçeklik Algınızı Sansürlüyor: Burnumuzu, Ona Özellikle Bakmazsak Neden Göremiyoruz?
Rico, Chase, Sofia, Bailey, Paddy ve Betsy'le tanışın. Bunlar insan dili konusundaki gösterişleriyle ünlenmiş refakatçi köpekler. Medya onlardan "süper zeki köpekler" diye bahsediyor. Astrofizikçi Neil deGrasse Tyson ise, Chaser'la tanıştıktan sonra hayretini "Kim hayvanların bu kadar zeka sergileyebileceğini düşünürdü ki?" diyerek ifade ediyor. Veya Rico örneğini düşünün: Rico, 200 farklı kelimeye başarıyla ve hatasız tepki vermeyi başarabildiği için, hayvan davranışı kitaplarına adı altın harflerle yazılmıştır.
Köpeklerle Nasıl Anlaşıyoruz? Köpekler Bizi Anlıyor mu?
Kötü bir grip sezonu, bir yılda yüz binlerce ölüme yol açabilir. Aşı, sizi gripten koruyabilir ama durmaksızın değişen influenza virüsünün evrimine yetişebilmek ve aşının sağlayacağı kısa ömürlü bağışıklığı yenilemek için her yıl aşı olmanız gerekiyor., , Aşının etkililiğinin bağlı olduğu başka bir etken ise, belirli bir mevsimde hangi virüs soy hattının (suşunun) en yaygın olacağı hakkında doğru tahminlerin yapılıp yapılamadığıdır.
Tek Doz ile Gribe Karşı Uzun Süre Koruyabilecek Evrensel Bir Grip Aşısı, Kimera Gen Rekombinasyon Teknolojisi ile Mümkün Olabilir!
Uyarı: Bu içerikteki görseller rahatsız edici olabilir.
Kokain Burnu ve Nazal Perforasyon: Kokain, Bağımlıların Burunlarını Nasıl Parçalıyor?
1935 yılında, adadaki şeker kamışı mahsullerini tahrip eden bok böceklerine karşı, Hawaii’den doğu Avustralya’ya dev kara kurbağaları getirildi. Böcekler, kurbağalar arasında sıkça tercih edilen bir atıştırmalık olduğu için bu hamle o zamanlar iyi bir fikir gibi görünüyordu. Fakat kurbağa ailesinin bu üyeleri, bir seferde 8.000 ila 35.000 yumurta bırakan dişilere sahip olduğu için, nüfusları hızla çoğaldı ve haşerelerle mücadelede bir silahken, haşerenin ta kendisi hâline geldiler.
Bufotenin ve Halüsinojenik Kurbağalar: Kafayı Bulmak İçin, Bir Kurbağanın Kulağının Arkasından Salgılanan Zehri Yalar mıydınız?
Ana akım bilişsel psikoloji, uzun bir zaman önce, zekanın sağlam bir şekilde üniter bir psikometrik özellik ve neredeyse tamamen kalıtsal bir zihinsel özellik olduğunu ortaya koymuştur. Fakat Richard J. Haier, zeka üzerine sinirbilimsel çalışmaların öncülüğünü yaparak, ilk kez zekanın nöral niteliklerini ve eşleniklerini incelemek adına pozitron yayınlayıcı tomografi (PET) kullanınca araştırmacılar için tamamen yeni bir dünya açılmıştır. O halde beyinlerimizin yapı ve özellikleri, zekanın işleyişiyle nasıl bağlantılıdır? Öncelikle, ana akım bilişsel psikolojinin, psikometrik zekanın yapısı hakkında bilimsel titizlik ve isabetlilik bakımından en çok kabul gören modeli tespit etmek önemlidir.
Beynin Hangi Özellikleri İnsan Zekası ile İlişkili Olabilir? Arayış Sürüyor!
İnsanlığın varlığı bile, aslında Evren'de teknolojik olarak ilerlemiş akıllı bir yaşamın mümkün olduğunun işaretidir; ancak, şimdiye kadar türümüz ve gezegenimiz haricindeki uygarlıklara yönelik arayışlarımızın tamamı sonuçsuz kaldı. Dünya, yaşama dair elimizdeki tek kanıt olduğu için, Evren'de yaşamın ne kadar yaygın veya nadir olduğunu bilmek zor. Yine de Dünya'nın ötesinde ortaya çıkan yaşam olasılığını tahmin etmeye yönelik olarak geliştirilen yeni bir yöntem, umudumuzu kaybetmememiz için bize bir neden veriyor.
Samanyolu Galaksisi İçinde 36 Aktif Uygarlık Olabilir! Neden Halen Onlarla İletişim Kuramadık?
Tardigradlar bilindiği üzere dünyanın en dayanıklı hayvanı unvanını elinde barındıran canlı grubudur. Bu unvanı 2007 senesinde gerçekleştirilen foton-m3 projesi bünyesinde yer alan TARDIS adlı misyonda elde etmiştir. TARDIS misyonu kapsamında düşük dünya yörüngesinde (yerden 160 km ila 2.000 km yükseklikte bulunan yörünge) konumlanan deney düzeneğinde, hiçbir filtre olmaksızın çıplak güneş ışığına dahi dayandıkları gözlemlenmiştir. Bu dayanıklılıkları ardından kelimenin tam anlamı ile "meşhur" olan tardigradların gün geçtikçe dayanıklılık mekanizmalarının aydınlatılması adına yapılan çalışmaların sayısı artmıştır.
Tardigradların Genetik Hazinesi, COVID-19 Gibi Hastalıklara Karşı Bizi Koruyabilir mi?
Ahtapotlar, yüzlerce vantuzu, 8 kolu, 3 kalbi, 3 santimetreye inebilen veya 9 metreye varabilen boyları ve "dünya dışı canlı" benzeri morfolojisi ile en garip ve dış görünüşü en farklı canlılardır diyebiliriz. Dünya'daki canlıların %95'i omurgasızdır ve omurgasızlar arasındaki en zeki hayvan ise ahtapotlardır!
Ahtapotlar, Kolları ile Düşünür! Ahtapot Kolları, Beyinlerinden Bağımsız Olarak Kararlar Alabilir!
Dünya, onlarca yıllık çalışma ve milyonlarca çocuğu felçten koruyan kitlesel aşılama kampanyaları sonucunda çocuk felci (polio) hastalığını yenmeye artık çok yakın.
Çocuk Felci Aşısındaki Zayıflatılmış Virüs, Tekrar Bulaşabilecek Biçimde Evrimleşti ve Salgınlara Neden Oldu. Şimdi, Yeni Bir Aşı, Evrime Karşı Gol Atmamızı Sağlayabilir!
Miyop hastalığı, son yıllarda görülme sıklığının daha da arttığı, potansiyel halk sağlığı sorunlarından biridir., Miyopi, göz küresinin normalden fazla uzaması ve buna bağlı olarak korneanın daha fazla ışığı kırması ile meydana gelir. Miyop hastalığı kalıtsal olabileceği gibi, çevresel faktörlerden de kaynaklanabilir. Şu anda Dünya nüfusunun %23'ünün miyop olduğu tahmin edilmektedir. Bu oranın 2050 yılına kadar iki katına çıkacağı öngörülmektedir., Ayrıca miyopi, özellikle de yüksek miyopi, katarakt, glokoma gibi ciddi rahatsızlıklara yol açabilir.
Miyopluk, Yüksek Bilişsel Faaliyetle İlişkili Olabilir mi?
Alkol; neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Sakinleştirici ("sedatif"), aşırı mutluluk verici ("öforik"), uyuşturucu ("narkotik") ve tedavi edici ("terapötik") yönleriyle, yüzyıllardır insanların yaygın olarak kullanageldikleri maddelerden biridir. Tarih boyunca alkol, keyif verici etkisi dolayısıyla insanların duygu durumunu değiştirerek rekreasyonel amaçlarla, ilkel çağlarda dini amaçlarla ve Orta Çağ'da "hayat iksiri" olarak görülüp terapötik amaçlarla tüketilmiştir. Zaman içerisinde alkol, toplumların kural ve kabullerine bağlı olarak teşvik edilmiş, kısıtlanmış veya yasaklanmıştır (örneğin İslam dininde haram kılınmış olması gibi). Kültürün evrimi, alkol kullanımına yönelik bakış açıları ve uygulamalarını da zamanla değiştirmiştir.
Alkol Bağımlılığı Sendromu Nedir? Alkol Tüketiminin Bağımlılığa Dönüştüğünü Erkenden Fark Edebilmek İçin Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
COVID-19 salgını, ABD ilaç endüstrisinde birçok inovasyonu beraberinde getirdi. Yalnızca aşı değil, aynı zamanda insanları tedavi etmek için yeni tedavi uygulamaları da geliştirildi. Ancak hayat kurtaran ilaçların geliştirilmesini teşvik etmek amacıyla geçirilen, artık modası geçmiş bir yasa, COVID-19 ve diğer hastalıklar için geliştirilen yeni tedavileri, birçok insan için maddi açıdan karşılanamaz hale getirme riski taşıyor.
Bir İlacın Fiyatı, Sadece Piyasanın Beklentilerine Göre Değil, İlacın Küresel Sağlık Üzerindeki Etki Miktarına Göre Belirlenmelidir!
Araştırmacıların vücuttaki tüm hücre türlerine dönüşme potansiyeline sahip kök hücreleri programlayıp, herhangi bir insan organını sıfırdan oluşturabileceklerini hayal edin. Bu, bilim insanlarının ilaçları test etmek için doku üretmesine ve yenilerini doğrudan hastanın hücrelerinden yetiştirerek organ nakli talebini azaltmasına olanak tanıyacaktır.
Genetik Mühendisliği ile Kök Hücrelerden Mini Karaciğerler Üretmek ve Bunları Kullanarak, Karaciğer Hastalığı Olan Farelerin Ömrünü Uzatmak Mümkün!
Deniz çimleri, mangrovlar, yosun ormanları, resifler… Sadece denizde değil, karada da dünya hayatının devamı için süreklilikleri son derece önemli olan bu alanlar, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Gelecek 20 Sene, Okyanusları Kurtarmak için Kritik Önem Taşıyor!
Muhtemelen daha önce şöyle bir cümle kurmuş veya duymuş olmalısınız: "Son zamanlarda günler çok çabuk geçmeye başladı, eskiden böyle değildi" veya "Bu hafta nasıl geçti, hiç anlayamadım." Peki zaman, gerçekte Görelilik Teorisi'ne meydan okuyacak derecede göreli hale mi geldi; yoksa bizlerin zaman algısı mı değişti? Muhtemelen cevap, ikisi de değil. Ancak "zaman algısının değişimi" seçeneğinde durmamız, bu gizemli ama bir o kadar da önemli soruların cevaplarına bir ışık tutabilir.
Zaman Algısında Yaşın Etkisi: Zaman, Son Günlerde Neden Daha Hızlı Akıyor Gibi Görünüyor?
Piyasa analiz firması IDC’ye göre dijital dünya, 2025 yılına kadar yılda 175 zettabayt veri üretecek. Bu, 175 sayısının yanında 21 tane sıfır olması anlamına geliyor! Bir diğer deyişle insanlık, her yıl 1.750.000.000.000 (1.75 trilyon) adet 4K filme eşdeğer veri üretecek. Böylesine büyük bir verinin depolanması, devasa veri merkezleri ve enerji kaynakları gerektirir. Bir grup araştırmacı, bu durumu çözmek için DNA'yı kullanmanın çok daha sürdürülebilir ve kalıcı bir seçenek olduğunu savunuyor.
İnsanlık, Muazzam Miktarda Veri Üretiyor ve Bunları Depolamak İçin DNA-Temelli Belleklere İhtiyacımız Olacak!
Smithsonian Ulusal Hayvanat Bahçesi’nde bir Asya su ejderi yumurtasından çıktığında, bakıcıları olan bitene inanamadı. Neden mi? Çünkü bu bebeğin annesi, ömründe 1 kere bile erkek bir su ejderhasıyla birlikte olmamıştı! Hayvanat bahçesinde görev alan bilim insanları, yaptıkları gen testleri sonucunda, 24 Ağustos 2016'da kabuğundan çıkan bu dişi yavrunun, partenogenez adı verilen bir üreme şekli sonucunda dünyaya geldiğini keşfettiler.
Partenogenez Yoluyla ""Bakire Doğum"": Bazı Türlerin Dişileri, Erkekler Olmadan Üreyebiliyor!
Mavi, gökyüzü ve denize baktığımızda gördüğümüz renk olsa da, canlıların bedeninde diğer renklere göre çok daha az bulunur. Örneğin mavi balinalar ve mavi alakargalar (Cyanocitta cristata) mavi rengi taşırlar; fakat canlıların vücudunda gördüğünüz her mavi renk, diğer renkler gibi veya bu türlerdeki gibi oluşturulmaz. Basitçe, bir ışık oyunundan ibarettir!
Mavi Renkteki Birçok Canlıda, Mavi Rengi Oluşturan Pigmentler Bulunmaz!
Darwin, evrimle ilgili dört temel iddiada (postülatta) bulunmuştur. Bu iddiaların her biri doğrulandığında (postülatlar sağlandığında), evrimin gerçekleşmek zorunda olduğunu ileri sürmüştür. Bu dört iddia şu şekilde sıralanabilir:
Evrimi Bilimle Sınamak: Bilimsel Deneyler, Charles Darwin'in Evrim Teorisi'nin Postülatlarını Nasıl İspatlıyor?
Uykudayken tamamen ölü gibi görünmemize rağmen, uyandığımızda bir anda ayağa kalkabiliriz. Beyin nasıl oluyor da farkındalığı ve bilinci "çalıştırabiliyor"? Bu soru, bilim insanlarının kafasını yüzyıllar boyunca kurcaladı ve hala kurcalamaya devam ediyor.
Beyniniz, Sizi Uykudan Nasıl Uyandırıyor? Uyanma Sırasında Bilinçsiz Halden Bilinçli Hale Nasıl Geçiyorsunuz?
Köpeğiniz çok mu havlıyor? Yoksa sadece işler gerçekten heyecanlı hale geldiğinde havlayan, normalde sessiz sedasız olan köpeklerden biri mi? Hangi gruptan olursa olsun, köpekler hakkında bildiğimiz bir şey var: Çoğu köpek, biraz da olsa havlar; bu, onların iletişiminin en temel parçalarından birisidir.
Köpekler Neden Havlar? Neden Ataları Olan Kurtlar Gibi Daha Sıklıkla Ulumaktan Ziyade, Daha Sıklıkla Havlama Yoluyla İletişim Kuruyorlar?
İnsanlığın teknoloji kullanımı tarihi, bir karşılıklı evrim (veya birlikte evrim) tarihi olarak süregelmiştir. Rousseau'dan Heidegger'a, Heiddegger'dan Carl Schmitt'e kadar uzanan pek çok filozof; teknolojinin, insanlığın hedeflerine erişebilen, tarafsız bir vasıta olmadığını iddia etmiştir. En temelinden en gelişmiş olanına kadar tüm teknolojik yenilikler, insanların bulundukları çevreyi kontrol altında tutması için kullanılır. Bu sebeple de insanları yeniden şekillendirebilir. Yapay zeka, insanlık için yeni ve etkili bir araçtır ve bu aracın, insanlığı değiştirme gücü bulunmaktadır.
Yapay Zeka, Tüm Kararları Bizim Yerimize Alarak, Seçim Yapma Yetimizi Köreltebilir mi?
Kenevir bitkisinde (Cannabis sativa veya Cannabis indica) bulunan 489 bileşiğin 70’i kannabinoid denilen psikoaktif bileşiklerdir. Bu kannabinoidlerden en etkili ve en yoğun miktarda bulunanları delta 9-tetrahidrokanabional (THC) ve kanabidiyol (CBD) isimli iki moleküldür. THC'nin anksiyete yaratıcı etkileri olduğu bilinirken, CBD anksiyete giderici etki göstermektedir. Kannabinoidlerin etkisini inceleyen çoğu çalışmada sentetik kannabinoidler veya kenevirin temel etken maddesi sayıldığı için THC kullanılmaktadır. Bu, çalışmaların bulgularını kenevir tüketicilerinin günlük kullanımına uyarlarken bu da göz önünde bulundurulması gereken bir faktördür.
Kenevirin Beyne Etkisi: Marijuana Tüketimi, Beyni Nasıl Değiştiriyor?
4 senelik doktora programımda, son derece görülmeye değer olan bir İsveç fiyortundaki deniz araştırma istasyonunu birçok kez ziyaret ettim. Neden birçok kez diye sorarsanız, burada küçük, çamura gömülmüş turuncu-kahverengi bir solucan türü yaşıyordu.
Neden Solucanlar? Bilim İnsanlarının Bu Solucan Merakı Nereden Geliyor?
Havaya tatlı kokular saçan tropikal bir ormanda yürüdüğünüzü hayal edin. Her bir çiçeğin aroması güçü, burnunuzu adeta zevk ile doldurup taşırıyor. Patikanın biraz aşağısına ulaştığınızda, birden çürümüş etten geliyormuşçasına iğrenç bir koku alıyorsunuz. Koku o kadar iğrenç ki, nefesinizi tutmanız gerekiyor. Bu, ancak ölmüş ve günlerdir çürüyen bir leşe ait olmalı! Kokunun kaynağına gidiyorsunuz ve bir de ne göresiniz? Koku, bir diğer bitkiden geliyor ve tamamen doğal bir koku (bu şekilde kokan bitkilere leş çiçeği ya da ceset çiçeği deniyor)! Bu nasıl olur? Daha önemlisi, çiçekler neden herhangi bir şey gibi kokar?
Çiçekler Neden Kokar? Çiçek Kokusunu Belirleyen Nedir?
Vücudumuzdaki hemen her şey, protein yapılıdır. Proteinler hem yapısal olarak, hem de hücre içi fonksiyonlara katılarak bizi "biz" yapan yapı taşlarıdır. Her protein, çok sayıda aminoasidin bir araya gelmesiyle oluşur. Yani bizlerin yapı taşları olan proteinlerin yapı taşları aminoasitlerdir. Bu aminoasitlerin bir kısmı vücudumuzda sentezlenir; diğer bir kısmı ise dışarıdan, beslenme yoluyla alınmak zorundadır.
Nükleotit/Kodon Dairesi ve Kod Bolluğu: Kodon Daireleri Nasıl Okunur? Dünya'da Kaç Farklı Aminoasit Çeşidi Var?
Proteinler, canlı organizmaların kas, saç, kolajen gibi vücut dokularında yapısal olarak yer alan; buna ek olarak enzim ve antikor örneklerinde olduğu gibi fonksiyonel olarak da görev alan; aminoasit adı verilen yapıtaşlarının bir veya birden fazla zincir oluşturacak şekilde bir araya gelmesiyle oluşan; karbon, hidrojen ve oksijene ek olarak her zaman azot ve kimi zaman sülfür içeren, canlıların var oluşu ve sağlığı için vazgeçilmez öneme sahip, büyük biyomoleküllerdir (makromoleküllerdir). Biz insanlar, proteinlerimizi vücudumuzda üretir veya dışarıdan beslenme yoluyla alırız; benzer şekilde, vücudumuzdaki aminoasitlerin bir kısmını kendimiz üretebilirken, diğerlerini dışarıdan, o aminoasitleri üretebilen canlıları yiyerek almamız gerekir.
Aminoasit Nedir? Proteinler Ne İşe Yarar? Aminoasitler, Bir Araya Gelerek Proteinleri Nasıl Oluşturur?
Genlerinizin yüz tipinizi belirlediği bilgisi, ilk etapta oldukça bariz bir bilgi gibi gelebilir. Hemencecik aile fotoğraf albümüne bir göz atıp aynı burun, göz ya da çeneyi dede, nine, kuzen, hala, teyze, amca ve dayılarınızda görebilirsiniz. Peki ya hiç daha önce genetik sendromu olan biriyle karşılaştınız mı? Bu sendromlar bir ya da daha fazla gendeki zararlı değişimlerden kaynaklanmaktadır ve dolayısıyla bu bireyler genellikle kendilerine özgü yüz özelliklerine sahiplerdir. Bu da dikkatinizi çekmiş olabilir.
Genler, Yüzümüze Ait Özellikleri Nasıl Kontrol Ediyor? Sadece DNA'ya Bakarak Bir İnsanın Yüzünün Neye Benzeyeceğini Tahmin Edebilir miyiz?
Buharlaşma ve terleme (ya da kısaca "evotranspirasyon"); suyun, topraktan ve diğer yüzeylerden buharlaşarak ve bitkilerden terleme (transpirasyon) yoluyla karadan atmosfere aktarılması işlemidir. Evotranspirasyon, su döngüsünde önemli bir süreçtir; çünkü buharlaşma ve terleme, atmosferdeki su buharının %15'inden tek başına sorumludur. Bu su buharı girdisi olmadan bulutlar oluşamaz ve dolayısıyla yağışlar asla düşemez.
Evapotranspirasyon Nedir? Kurak Bir Ortamda Buharlaşma ve Terleme Miktarını Neden Yakından Takip Etmek Gerekir?
Sentetik et (veya diğer isimleriyle "kültürlenmiş et", "temiz et" veya "in vitro et"), biyomühendislik teknolojileri kullanılarak, laboratuvar şartlarında üretilen etlere verilen bir isimdir. 2013 yılında Maastricht Üniversitesi profesörlerinden Mark Post tarafından ilk defa sentetik et ile üretilen hamburgerin ilan edilmesinden beri, bu sahaya olan ilgi giderek artıyor. 2019 yılında yapılan bir tahmine göre küresel sentetik et piyasası, 2022 yılında 16.3 milyon dolara ulaşacak; 2027 yılında ise 19.8 milyon dolarlık hacme erişecek. 2020 yılında yapılan bir diğer tahmine göreyse sektör, 2020 yılında çoktan 206 milyon dolarlık bir endüstri haline geldi ve 2025 yılında bu sayının 572 milyon dolara ulaşması bekleniyor.
Sentetik Et ve Beslenmenin Geleceği: Yapay Et Teknolojisi, Etik ve Sürdürülebilir Bir Şekilde Gerçek Etin Yerini Alabilir mi?
COVID-19 aşıları Dünya genelinde hızla uygulanmaya devam ediyor ve sahadan gelen veriler, akademik çalışmaların gösterdiği üzere, aşıların salgınla mücadelede çok etkili araçlar olduğunu doğruluyor. Buna bağlı olarak, aşıyı olanların neler yapıp, neler yapamayacakları konusu da gündeme gelmeye başladı: Aşı olanlar maskeleri çıkarabilecek mi? Sosyal mesafelendirmeye devam etmeleri gerekiyor mu? Amerikan Hastalık Kontrol ve Önlem Merkezi (CDC), nihayet bu konudaki yönergesini duyurdu.
COVID-19 Aşısı Olduktan Sonra Dikkat Edilmesi Gerekenler Neler? Aşıdan Sonra Maske Kullanımı ve Sosyal Mesafe Sonlandırılabilir mi?
2020 yılının neredeyse tamamında, COVID-19 hastalığının etmen faktörü SARS-CoV-2 isimli virüsün evriminde dikkate değer hiçbir şey yoktu. Diğer koronavirüs türleri gibi, kısmen yavaş evrimleşen bir virüs olarak seyrediyordu; Nextstrain gibi sitelerde coğrafyaya bağlı olarak virüsün çeşitlendiğini görüyor olsak da, bunun hızı oldukça düşüktü ve dikkate değer değildi. Bu nedenle virüse tek seferde, güçlü bir aşı mücadelesi verirsek, onu tıpkı çiçek hastalığı gibi (veya aşısız bir şekilde çözülen SARS ve MERS kuzenleri gibi), kökünden alt etmemiz olası gözüküyordu.
SARS-CoV-2 Artık Çok Daha Hızlı Evrimleşiyor ve Bu, Salgınla İlgili En Büyük Problem: Virüs, İnsan Toplumunda Kalıcı Hale Gelebilir!
Çağın en yaygın nörodejeneretif hastalıklarından biri olan Alzheimer hastalığı; birçok hücresel, moleküler ve genetik faktöre bağlı olarak veya hâli hazırda var olan bir nörolojik bozukluğun tetiklemesiyle ortaya çıkar. Yaşla birlikte insan beyni küçülmeye (atrofi) uğrasa da, Alzheimer ve diğer demans türleri gibi nörodejeneretif hastalıklarla birlikte gelen ciddi nöron kaybı sonucu beyin atrofisi daha belirgin görünür ve oluşturduğu etkiler daha yoğundur.
Alzheimer Amiloid-Beta Plaklarını Çözen Nanopartiküller Geliştirildi!
Bilge insan" olarak da bilinen türümüzün (Homo sapiens) beyni, vücudumuza oranla çok büyüktür; yaklaşık bir sayı vermemiz gerekirse, hayvanlar aleminin geneline bakıp da gördüğümüz ortalama beyin:vücut oranından yola çıkarak türümüzden beklenenden ortalamada 7.5 kat büyüktür! Bu devasa beynimiz, duyu organlarından ve vücudun içinden gelen verileri işleyip, anlamlı sonuçlar üretebilmek için inanılmaz yüksek miktarda enerji tüketir; öyle ki, beynimiz vücudumuzun sadece %2'sini oluştururken, enerji sarfiyatımızın %20'sinden tek başına sorumludur. Yani anlayacağınız beynimiz, yakın akrabamız olan türlerden çok daha fazla kaloriye ihtiyaç duyuyor. Fakat su (H2O) için durum, bunun tam tersi!
İnsan Türü, Diğer Primatlara Göre Metabolik Açıdan Suyu Neden Daha Verimli Kullanıyor?
Dünya, COVID-19'a sebep olan SARS-CoV-2 virüsü ile savaşırken, başka bir tehlikeli patojen grubu arka planda baş gösteriyor. Antibiyotiğe dayanıklı bakteri tehdidi yıllardır büyüyor ve durum daha da kötüye gidiyor gibi görünüyor. COVID-19'un bize öğrettiği şeylerden biri de hükümetlerin gelebilecek daha fazla global sağlık krizlerine hazırlıklı olmasıdır ve buna yaygın kullanılan ilaçlara dayanıklı hale gelen haydut bakterilerle savaşmanın yeni yollarını bulmak da dahildir.
Genetiği Değiştirilmiş Virüsler, Antibiyotiğe Dirençli Bakterilerle Verdiğimiz Evrimsel Silahlanma Savaşını Kazanmamıza Yardım Edebilir!
Bu tür Evrim Ağacı tarafından gözlemlenmemiştir.
Quokka (Setonix brachyurus)
İklim değişikliğine karşı düşük maliyetli ve yüksek etkili bir çözüm olarak ağaç dikme fikri, tüm dünyada giderek daha fazla yaygın hâle geldi. 2016'da, Hindistan’da bulunan Allahabad’da bir günde 50 milyon ağaç dikilirken, 2019 yılında Etiyopya’nın günde 350 milyon ekim yaptığı iddia edildi. İklim aktivizmini pek umursamayan ve sağcı bir gazete olan İngiltere'nin Daily Mail gazetesi bile, tüm okuyucularını ağaç dikmeye teşvik eden bir kampanya başlattı. Geçmiş senelerde yapılan araştırmalar da, bu geniş çaplı ağaç dikme kampanyalarını destekleyerek, ağaçların karbonu emip depolama potansiyelini vurgulamıştı.
Milyonlarca Ağaç Dikmek, İklim Değişikliğini Yavaşlatmak Yerine, Hızlandırabilir mi? Coğrafyaya Bağlı Olarak, Evet!
Çevreci aktivist Stewart Brand, yaklaşık 40 yılı aşan bir süre önce, dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğraflarının insanlığın eriştiği kudreti nasıl yansıttığını vurgularken, "Madem ki Tanrı'yı oynayacağız, neden bunda (Tanrı olmakta) daha iyi olmayalım?" demesi, birçok siyasî çevrede bir slogan gibi kullanılarak ünlenmiştir. 2009 yılında bir röportajda ise bu sözünün eskidiğini, artık insanlığa şakacı bir şekilde "Tanrı'yı oynayan maymunlar" olarak bakan, küçümseyici bakış açısını bırakarak, çok daha önemli bir gerekliliğin farkına varmamız gerektiğinin altını çizmiştir: "Madem ki artık Tanrılarız, bunda iyi olmak zorundayız".
Çok Düzeyli Otomatik Genom Mühendisliği, Soyu Tükenmiş Türleri Yeniden Canlandırmanın Anahtarı Olabilir mi?
Tay-Sachs çoğunlukla bebekleri etkileyen, aşamalı ve nörodejeneratif bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Bebeklerde görülen her vaka ölümcüldür.
Tay-Sachs Hastalığı Nedir? Semptomları Nelerdir? Tedavi Edilebilir mi?
Günümüzde yaşayan ve günlük hayatımızdan tanıdığımız atların tamamının yapay seçilim sonucunda vahşi atlardan evrimleştiğini, günümüzdeki at türlerinin de diğer tüm hayvan türleri gibi uzun evrimsel süreçler sonucunda bugünlere ulaşabilmiş hayvanlar olduklarını biliyoruz. Peki ya evcilleştirilmiş atların dışında kalanlar? Vahşi atlar nerede? Ne yazık ki, birçok türe yaptığımız gibi, onları da yok olma tehdidiyle karşı karşıya bıraktık. Ancak neyse ki, bazı çabalarla onları halan görmek mümkün.
Przewalski Atı (Takhi) Nedir? Günümüzde Var Olan ve Soyu Tükenme Tehdidi Altında Olan Son Antik Atlar, Klonlama Projesi ile Kurtarabilir miyiz?
Biyolojinin en temel amacı, canlılığı anlamaktır; öyle ki, "biyoloji" sözcüğü, "yaşam bilimi" anlamına gelir. Ancak bugüne kadar yapılan ve birbirinden köklü bir şekilde farklı olan yaşam tanımlarının da gösterdiği üzere, yaşamı tanımlamak ve ortak özelliklerini belirlemek o kadar da kolay değildir. Bir sonraki yazımızda birini göstereceğimiz üzere, bugüne kadar canlıların ortak özellikleri olduğuna inanılan, dolayısıyla canlılığı tanımlamakta ve ayırt etmekte kullanılabileceği düşünülen özellik sayısı durmaksızın değişmektedir. Farklı kaynaklar, canlıların ortak özellikleri ile ilgili farklı kategoriler ve maddeler üretmektedir.
Canlıların Ortak Özellikleri Nelerdir? Canlı ve Cansızları Birbirinden Ayırmanın Kolay Bir Yolu Var mı?
Tarihsel olarak bitkilerin ürettikleri bileşikler, primer (birincil) metabolitler ve sekonder (ikincil) metabolitler ikiye olarak ayrılmıştır: Primer metabolitler, birçoklarınca yaygın olarak bilinen basit şekerler, amino asitler, proteinler ve nükleik asitlerdir. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere primer metabolitler, tüm bitki hücrelerinde bulunurlar ve diğer tüm canlılar gibi, bitkilerin de var olabilmesinin temelinde yatan biyomoleküllerdir.
Sekonder Metabolit Nedir? Bitkilerin Savunma Sisteminin Önemli Bir Parçası, Kanser Tedavisinde Nasıl Rol Oynar?
Eylül 2020'de Nature dergisinde yayımlanan makalelerinde Hugo Zeberg ve Svante Pääbo, COVID-19'u ağır geçiren hastalardan alınan örnekler üzerinde yaptıkları iki genom çapında ilişkilendirme araştırmasından yola çıkarak, Neandertaller'den modern Homo sapiens'e 3. kromozom üzerinde miras kalan bir gen kümesinin, COVID-19 ile ilişkili solunum yetmezliği gibi semptomların görülme olasılığını arttırdığını öne sürmüşlerdi. 2 Mart 2021'de PNAS dergisinde yayımlanacak yeni makalelerinde ise, zıt bir sonuca ulaştılar.
Bazı Neandertal Genlerine Sahip Olanların COVID-19 Hastalığını Ağır Geçirme Riski Daha Az!
Helsinki Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, tarımsal faaliyetin doğada bitki hastalıklarının oluşumunu düzenleyen mekanizmaları karıştırdığını gösteriyor. Araştırmaya göre tarım alanlarına yakın olan çayırlarda, doğal çevrede bulunanlara göre daha geniş çeşitlilikte virüs türü bulunuyor; ancak bu çalışmada, bitki türlerinin zenginliğinin/çeşitliliğinin, virüs türlerinin sayısı üzerinde bir etkisi olmadığı görüldü. Ancak uzmanlar buna rağmen biyoçeşitliliği korumamız gerektiğini vurguluyor; çünkü çalışmalarında, bitki zenginliğinin çayırlardaki viral enfeksiyonların sayısını azalttığını gördüler.
Viral Enfeksiyonları Azaltmak İstiyorsak, Çayırlardaki Bitki Biyoçeşitliliğini Korumak Zorundayız!
Her canlının olduğu gibi, bakterilerin de yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaçları vardır. Canlıların kullandığı temel enerji molekülü bildiğimiz gibi ATP'dir. ATP molekülü açılımı olan "Adenozintrifosfat" kelimesinden de anlaşılacağı gibi, 1 adet Adenin bazı (DNA'da da bulunan molekül) ve 3 adet fosfat molekülünün birleşmesiyle oluşmuş bir moleküldür. Ancak bu molekül, canlı organizmalarda kendiliğinden oluşmaz, ATP sentaz denilen bir enzim aracılığıyla, ADP adı verilen ve açılımı "Adenozindifosfat" olan (yani 1 Adenin bazı ve 2 adet fosfattan oluşan) bir moleküle fazladan 1 fosfat bağlanması ile oluşturulur.
ATP Sentezi ile Bakteri Kamçısının Rotor Mekanizmaları Arasındaki Benzerlik: Alakasız İki Mekanizma, Ortak Bir Kökene Sahip Olabilir mi?