text
stringlengths
194
9.95k
label
stringclasses
5 values
ANKA - ANKARA - Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Türk-İş ile Hak-İş arasında gerginlik yaşanmasına neden olan orman işkolundaki soruna müdahale etti. ILO Örgütlenme Özgürlüğü Bölüm Başkanı Bernard Gernigon, hükümete bir yazı yazarak, Türk-İş ile Hak-İş Konfederasyonu arasında gerginliğe neden olan orman işkolunda yaşanan tartışmaların nedenlerini sordu. Türk-İş, daha önce Hak-İş'in Çevre ve Orman Bakanlığı bürokratlarının da desteğini arkasına alarak Orman-İş Sendikası'na bağlı işçileri istifa etmeye zorladığını savunmuştu. Türk-İş'in ifadeleri karşısında Hak-İş ise orman işkolunda yürütülen örgütlenme çalışması sonucunda, 837 olan üye sayısını 18 bin 30'a ulaştığını açıklamıştı. Yaşanan söz konusu gelişmelerin ardından Türk-İş aralarında ILO ve AB Genel Sekreterliği'nin de bulunduğu uluslararası kuruluşlara durumu bir yazıyla anlatmış ve bu konunun uluslararası gündeme taşınmasını ve çözüme ulaştırılmasını istemişti.
economy
Akaryakıta yüzde 5 zam Akaryakıt ürünlerine ortalama yüzde 5 zam yapıldı. Buna göre, süper benzin yüzde 4.99 zamla 2 milyon 84 bin, motorin yüzde 5'le 1 milyon 714 bin, 95 oktanlı kurşunsuz benzin 2 milyon 81 bin, 98 oktanlı kurşunsuz benzin ise 2 milyon 235 bin liraya yükseldi. Akaryakıt ürünlerine yüzde 5 zam Dünyada hızla artan petrol fiyatları Türkiye'de de akaryakıt ürünlerine zam olarak yansıdı. Dün gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere benzin ve motorine ortalama yüzde 5 zam yapıldı. Akaryakıt Dağıtıcıları Derneği tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, akaryakıt ürünlerinin İstanbul'un Avrupa Yakası'nda yeni perakende satış fiyatları şöyle: Kurşunsuz Benzin (95): 2.081.000 Kurşunsuz Benzin (98): 2.235.000 Süper Benzin: 2.084.000 Gazyağı: 1.456.000 Motorin: 1.631.000 Kalorifer Yakıtı: 940.000 Fuel Oil-1: 625.000
economy
Taksitle ekmek, cebi yakar Aylar önce tükettiğiniz peynirin, benzinin, deterjanın taksidini hala ödüyor musunuz? Peki bunda bir gariplik yok mu? Perakendeciler ve bankacılar uyarıyor: Kısa sürede tüketilen ürünü uzun taksitle almayın!. Siz de 6 ay sonra kazanacağınız parayı bugünden harcayanlardan mısınız? İki taksitle aldığınız benzin biteli ne kadar oldu? Peki marketten üç taksitle aldığınız peynirin lezzetini hatırlıyor musunuz? Geçen kış 8 ay taksitle aldığınız yün kazağı düşündüğünüzde, içinize sıkıntılar basmıyor mu? Satın alırken çok hoştu, hatta sırf 6'ya bölünüyor diye bir yerine 3 kazak aldınız, ama şimdi ekstreye baktığınızda "Halâ bitmedi mi bu" diyorsunuz... Aslında bu durumdan tek şikayetçi olan siz değilsiniz, size bu olanakları sunan mağazalar da, kampanyaları düzenleyen bankalar da 'taksit yorgunu.' Geçtiğimiz ay Soysal Eğitim Danışmanlık şirketinin yayın organı 'Merhaba' dergisine konuk olan hazır giyim şirketi yöneticileri de taksitlerden şikayetçi. Taksit sayılarının 10-12 aya çıkmasının yakın gelecekte hazır giyim perakendeciliğini zor durumda bırakacağından dert yanan sektör temsilcileri, piyasadaki rekabetçi ortam nedeniyle bu uygulamanın dışında kalamamaktan yakınıyor. Kredi kartlarını bir gecede taksit karta dönüştüren bankalar da aslında bu gelişmeden çok memnun değil. Konuyla ilgili olarak olarak görüştüğümüz Yapı Kredi Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nazan Somer, "Buzdolabı, otomobil, cep telefonu taksitle alınabilir. Ama belli sektörlerin taksidi kaldırabileceği belli süreler var" diyerek şu uyarıda bulunuyor: BENZİN VE GIDAYA DİKKAT "Haftada iki kez benzin alıyorsanız 3 ay vade yaptırmanız mantıksız. Beyaz eşyada 12 ay vade olabilir, çünkü 10 yılda bir buzdolabı alıyorsunuz. Ancak gıda ve akaryakıtın taksitle satılmasına karşıyım. Evet biz de Migros'ta üç taksite başladık, belki yarın öbür gün akaryakıtta da taksit imkanı sağlarız ama bütün bunları piyasanın baskısıyla yapıyoruz." Peki neyi taksitle almak mantıklı? Taksidin avantajı ürünün ya da hizmetin kullanım ömrüyle ilintili. Otomobilin ekonomik ömrü 4 yıldır, yani siz 4 yıl sonra yeni bir model almanın peşine düşersiniz, onun için 10 yıl vadeyle otomobil olmak ekonomik değildir. Ama konut yıllarca kullanılır, o yüzden 10 yıl 15 yıl vadeyle konut satın alınabilir. Aynı şekilde yılda bir kez tatile gidiyorsanız, onu taksitlendirebilirsiniz. Peki ya peynir, 1 haftada tüketilecek peyniri 3 ay boyunca ödemek mantıklı mıdır? Tabii ki değil. Nazan Somer, hazır giyim için de 6 ayın üzerinde takside girmemek gerektiğini söylüyor ve piyasanın şu anda içinde bulunduğu durum nedeniyle perakendeciler ve bankaların birbirini karşılıklı olarak 'yoldan çıkardığı' yorumunu yapıyor.
economy
Kayıtdışı istihdam yüzünden devletin kaybı 13.9 katrilyon Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu'nun hazırlattığı "Kayıtdışı İstihdam" raporuna göre, Türkiye'de 10 milyon 735 bin kişi kayıtdışı çalışıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) desteği ile sürdürülecek yeni ekonomik programın en kritik bölümünü oluşturan sosyal güvenlik sistemi, kayıtdışı istihdam yönüyle de masaya yatırıldı. Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu'nun talimatıyla hazırlanan "Kayıtdışı İstihdam ve Yabancı Kaçak İşçi İstihdamı" raporu, çalışma hayatındaki çarpıklıkları ortaya çıkardı. Raporun en dikkat çekici bölümünü ise kayıtdışı istihdamın önlenmesi halinde devletin en az 9.5 milyar dolar brüt prim geliri elde edebileceğini göstermesi oldu. "Kayıtdışı İstihdam Raporu"na göre; * SSK'ya kayıtlı olarak çalışması gereken 3 milyon 224 bin kişi, Bağ Kur'a kayıtlı çalışması gereken 3 milyon 675 bin kişi, ücretsiz aile işçisi sayılan 3 milyon 836 bin kişi, toplam 10 milyon 735 bin kişi kayıtdışı çalışıyor. * SSK kapsamına alınabilecek 3 milyon 224 bin ücretli ve yevmiyelinin tamamının kayıt altına alınması halinde, 4 katrilyon 549 trilyon lira brüt primi geliri elde edilebilecek. * Bağ-Kur kapsamına alınabilecek 3 milyon 675 bin kişinin kayıt altına alınması halinde yıllık brüt primi geliri 6 katrilyon 714 trilyon lirayı bulacak. * Ücretsiz aile işçileri dışarıda tutulduğunda 6.9 milyon kişinin kayda alınması ile devlet yıllık brüt 13.9 katrilyon lira prim geliri sağlayacak. KAYITDIŞI NEDEN BÜYÜK? * Gelir dağılımı bozuk ve işsizlik oranı yüksek. * Köyden kente göç artmakta, iş bulamayan insanlar düşük ücretle kaçak çalışmaya razı olmakta. * Erken emeklilik, isteğe bağlı sigorta uygulaması gibi sosyal güvenlik uygulamaları da kişilerin kolaylıkla kayıt dışı çalışmasına zemin hazırlıyor. * Çok sık çıkarılan ve af niteliğinde olan hizmet borçlanma yasaları da sisteme zarar veriyor.
economy
Telkoder: Telekom’un anlaşmaya niyeti yok Tüm Telekomünikasyon İşadamları Derneği (TÜTED) Tüm İnternet Derneği’nin (TİD) ortak toplantısında konuşan Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) Başkanı Yusuf Ata Arıak, ‘Yatırımımız atıl kaldı. Ödediğimiz lisans bedeli, teminat mektupları ve personel gederleriyle kullanılamayan kaynak bedeli 250 milyon dolardır. Bu bizim işe başlayamama maliyetimiz’ dedi. ‘Türk Telekom’um anlaşmaya niyeti yok’ diyen Arıak, ‘Biz işlerimizin çok büyük bir kısımın Türk Telekom şebekelerini kullanarak yapıyoruz. Ancak bizden ara bağlantı için istenen ücretler Avrupa fiyatlarının 5 katı. Bu ücretlerle çalışmamız mümkün değil. Çalışsak da vatandaşa ucuz hizmet veremeyiz Engellemeler kalksın’ dedi. Ara bağlantı fiyat sorununu çözmek için her yolu kullanacaklarını bildiren Arıak, ‘Bu işi çözecek; Telekomünikasyon Kurumu, Ulaştırma Bakanlığı ve hükümet, Rekabet Kurulu ve Danıştay var. Hepsiyle konuşacağız. Bugün AB Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Birliği ile görüşeceğim. Onlara ‘Aynı sektörde birbiriyle rekabet eden şirketlerin birleşip haksızlığa karşı direndiği başka bir durum var mı’ diye soracağım’ şeklinde konuştu.
economy
Avea: Şartlar gelişirse Telsim'i mutlaka değerlendiririz TT&TİM İletişim Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürü Cahit Paksoy, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) satmayı planladığı Telsim'e ilişkin olarak, "Telsim'in mutlaka satılması lazım. Uygun şartlar gelişirse biz de mutlaka değerlendiririz" dedi. Tüketicinin Avea'ya ilgi gösterdiğini belirten Paksoy, pazar paylarının yüzde 16 olduğunu ve Avea markasınının bilinirlik oranının yüzde 90'a çıktığını söyledi. Telsim'in satışını da değerlendiren Paksoy şunları kaydetti: "Telsim'in mutlaka satılması lazım. Özel bir ilgimiz yok, ama uygun şartlar gelişirse biz de mutlaka değerlendiririz. Uygun şartlara tarafsız kalamayız. Çünkü biz, bu marketin en büyüğü olmaya adayız. Şunun için ilgileniriz diyoruz, Türkiye'de bir tane dominant, çok büyük paya sahip var. Bir de diğer küçükler var. Aslında bunun değişmesi lazım. Belki de bu anlamda 2 operatöre geçilirse daha iyi olabilir."
economy
İlacın haberi serbest reklamı yasak! MEDYA Takip Merkezi (MTM) Haziran ayını kapsayan bir tarama sonucu göndermiş. Bu taramaya göre Haziran ayında yazılı basında 4214 sağlık haberi yayınlamış. Bu haberlerin 395’i ilaç haberi. Televizyonlarda ise 404.748 saniye sağlık haberi yayınlanmış. Bu haberlerin de 19.987 saniyesi ilacla ilgili. Söz konusu ilaç haberlerinin tamamının masum haberler olmadığını, arkalarında halka ilişkiler ittirmesi olduğunu biliyoruz! Yani? Yanisi şu: Türkiye’de ilacın (ticari) haberi serbest, ticari reklamı yasak! Neden? Çünkü Türkiye’de medyanın nasıl çalıştığından, iletişim etkilerinden ve hatta liberal politikalardan haberdar, kafası ‘zehir’ gibi çalışan bürokratlar yok! Olması mümkün mü? Örneğin, İki treni kafa kafaya çarpıştırmadan yan yana geçiremeyen AKP bürokratlarının ‘ilaç haberi ile ilaç reklamı arasındaki’ bağlantıyı kurabilmeleri mümkün mü? Zor. Peki bundan sonraki hükümetlerin kuracağı kadrolar bu bağı kurabilirler mi? Bu yüzyıl içinde belki. O halde? O halde ilaç ihaleleriyle kazıklanmaya devam. Tayyip’in kredisi bitiyor gibi TNS Piar’ın ‘Liderlerin Form Grafiği’ araştırmasının Temmuz ayağı sonuçlandı. Sonuçlar gösteriyor ki Tayyip Erdoğan ilk kez arka arkaya üç ay formu kaybetmiş. Bu şu demek : Darbeyi bizzat Tayyip Bey’in kendisi yapıyor! Neden de ortada. AKP kötü kadrolaşıyor. İşe göre adam değil adama göre iş politikası uyguluyor. İş bilmeyenleri,ikinci hatta üçüncü sınıf yöneticileri (bazılarına yönetici demek yöneticiliğe hakaret olur) sadece eşleri türbanlı , cumaya gidiyor ya da ‘bizden’ diye kilit görevlere getiriyor, çözüm yerine sorun üretiyor. Sonuç ortada: 34 ölü 100 yaralı! İşin ilginci form kaybının nedeni belliyken Tayip Bey, kalıpların dışına çıkamıyor, kendine form kaybettirenlere bile hala sahip çıkıyor. Sanırım Alternatifsizliğine güveniyor. Tayyip Bey’in alternatifi olsa kesinlikle risk alacağını düşünüyorum. Ama yok! Baykal’ın CHP’deki iç çatışma içinde yeniden ‘umut’ olarak algılanması zor, Ağar’ın ‘derin devlet öyküsü’ yumuşak karnı, sütten ağzı yananların Bahçeli’yi üfleyerek yemeleri bile mümkün değil. Geriye ne kaldı? Erbakan? Nas? Cem? Uzan? Sezer? Birleşip gelseler ne yazar? Türkiye’ye acilen alternatif lazım..Yoksa Tayyip Bey sivil darbe yapacak haberiniz olsun.. Fatih Altaylı haklı FATİH Altaylı ‘İki tren kazası oldu diye Ulaştırma Bakanı ya da TCDD Genel Müdürü niye istifa etsin. Her hafta karayollarında trafik kazalarında yüzlerce insan ölüyor. Niçin Karayolları Genel Müdürü’nün istifasını istemiyoruz?’ diye soruyor. Altaylı’nın mantığı doğru bir mantık. Bu konuyu gündeme taşıması da beni sevindirdi. Her yıl binlerce kişinin trafik kazalarında öldüğü Türkiye’de her Ulaştırma Bakanı’nın harakiri yapması, her Karayolları Genel Müdürü’nün de kendini Boğaziçi Köprüsü’nden atması gerekirdi. Tabii eğer ‘kaza raporları’ doğru tutuluyor olsaydı ve ‘yol kusurları ve işaretleme kusurları’ trafik kaza raporlarına doğru geçebilseydi. Ne yazık ki Türkiye’deki ‘kaza raporlama sisteminde’ kusur yolda olsa bile kusuru ‘sürücüde’ aramak çok yaygı ve kolaycılığa kaçan bir trafik polisi davranışı. Bu nedenle de trafik kaza istatiklerinde ‘yol kusuru bağlı’ kaza sayısı çok düşük. Elde veri olmayınca da kimse kamu yöneticilerini trafik kazalarından sorumlu tutmuyor, istifalarını istemiyor. Bir de kuramsal olarak uluslararası genel kabul görmüş bir davranış kalıbı var. O da şu: her sürücü aracını yol şartlarına göre sürmek zorunda! Beklenti bu olunca da haliyle kimse kamu yöneticisine ‘Trafiği iyi yönetsen bu kadar kan dökülmez’ demiyor. Üçüncü neden ‘kanıksama’. Karayollarında toplu can kayıpları o kadar sıradan bir hale geldi ki medya bu konuda duyarlılığını kaybetti. Toplum ‘böyle gelmiş böyle gider ruh halinde’ nedenleri sorgulayamıyor. Şunun surasında üç tren kazası aynı sonuca ulaşmadık mı? İkinci kaza ile üstünkörü ilgilendik. Üçüncüyle ilgilenen bile yok. Sonuç: Karayolarındaki Trafik Kazaları hala Türkiye’nin en önemli sorunu. Toplum trafik kazalarını kanıksamış olsa bile medya kanıksamamalı, mutlaka sorgulamalı, sorumluları gün ışığına çıkarmalı. Her fırsatta medyayı yerden yere vuranlara da mesajım var: Medya bunu yapmazsa yapacak kurum yok! Çekirgelik Hedef insanların değişimi desteklemesi değildir. Başarmak için insanlara değişimi gerçekleştirmeleri için sorumluluk yüklemeli ve kaderlerini kontrol edebilme yeteneği kazandırmalısınız
economy
Merko Gıda dört tesisini kiraladı Oyakbank'a borcu nedeniyle yeni kredi imkanı ortadan kalkan Merko Gıda, dört üretim tesisini kiraya verdi EKONOMİ SERVİSİ Kreditör bankalarla olan görüşmelerinin Oyak Bank'ın yasal takibe geçmesi nedeniyle kilitlendiğini dün açıklayan Merko Gıda, 4 üretim tesisini kiraladı. Merko Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş'den Borsa'ya gönderilen açıklamada, Oyak Bank'ın 1 milyon 238 bin dolarlık kredi alacağını tahsil etmek için yasal takibe geçmesi üzerine yeni kredi bulma imkanlarının ortadan kaktığına dikkat çekildi. Merko Gıda'nın mevcudiyetini korumak, çiftçileri, tedarikçileri ve çalışanları mağdur etmemek için aktifinde kayıtlı bulunan 4 tesisiyle ilgili olarak 2 şirketle kiralama sözleşmesi yaptığı bildirildi. Açıklamaya göre, şirketin Yalova Altınova'da kurulu derin dondurulmuş meyve sebze üretimi yapan tesisi ile Bursa Mustafakemalpaşa'da Tepecik kasabasında kurulu salça, şeftali-kayısı püresi tesisi, Haskon Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş'ye kiralandı. İzmir Torbalı'da kurulu derin dondurulmuş meyve sebze üretimi yapan tesis ile Bursa Karacabey Sultaniye köyünde kurulu tesis de Agromer Zırai Alım, Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş'ye kiraya verildi
economy
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü'nün kuruş için açtığı en büyük toplu alım ihalesi dün sonuçlandı. Haziran ayında düzenlenen ihaleyi Koreş, Kayalar, Altek korsorsiyumu ve Alman firması Eurocoine kazandı. Koreş, Kayalar ve Altek konsorsiyumu 1 kuruş, 10 kuruş, 25 kuruş ve 5 kuruşun para pulunu temin ederken, Alman Eurocoine ise 1 YTL ve 50 kuruş için para pulu üretecek. İlk ihale belge eksik diye iptal edilmişti Para pulu alımı için ilk ihale Mayıs ayında yapılmış ancak sonuçların açıklanması beklenirken ihalenin iptali, "Kuruşta gecikme tehlikesi doğdu" tartışmalarına neden olmuştu. Firmaların belgeleri eksik olduğu için iptal edilen ihale 29 Haziran'da ikinci kez yapıldı. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü yetkilileri "Her şey yolunda gidiyor. Programda bir sapma yaşanmayacak" açıklaması yaptı. Yapılan ihale ile firmalardan 1 Yeni TL için 2 milyon 465 bin kilogram, 50 Yeni Kuruş için 2 milyon 30 kg, 25 yeni kuruş için 1.5 milyon kg, 10 yeni kuruş için 924 kg, 5 yeni kuruş için 545 bin 750 kg, 1 Yeni Kuruş için ise 405 bin kg para pulu alınacak. Alımlar Şubat 2005'e kadar sürecek. 41 milyon dolarlık alım yapacak 5 kuruş için yapılan para pulu ihalesine iki, 10 kuruşa dört, 25 kuruşa üç, 50 kuruşa iki, 1 YTL ye ise üç firma katıldı. Darphane yetkilileri ihale bedelleri ile ilgili olarak ise şu açıklamayı yaptı: "1 kuruşun ihale bedeli 1.5 milyon dolar, 5 kuruşun 3.3 milyon, 10 kuruşun 5.5 milyon, 50 kuruşun 13 milyon, 1 YTL'nin ise 17.2 milyon dolar olarak tespit edildi. Ama alımın yapıldığı günün piyasa şartlarına göre fiyatlar değişecektir." Futbol maçlarında bozuk para krizine son verecek makine Yeni Türk Lirası ile cebimizde sayıları artacak bozuk paraların futbol maçlarında yaratacağı sorun, stadlara yerleştirilecek bozuk para sayma makineleri ile çözülecek. Türk Lirası'ndan altı sıfır atılmasıyla birlikte bozuk paranın değeri artacağı için kimse maça girerken parasını polise teslim etmek istemeyecek. En büyük sorunun 25 Mayıs 2005 tarihinde İstanbul'da yapılacak olan Avrupa Şampiyonlar Ligi final maçında yaşanacağı belirten Tümsaş Genel Müdür Yardımcısı Laçin Öğe, "1 milyon lira 1 YTL olacak. İnsanlar cebinde 5-10 tane bozuk 1 YTL taşıyacak. Bu durum maçlara girerken büyük bir sorun yaratacak" dedi. Öğe, şöyle devam etti: "Bu sorunun çözümü için yetkililerle bağlantı kurduk. Standlar için bozuk paraları kağıt paraya ya da hediye çekine çeviren özel makineler ithal edeceğiz. Makineler her türlü bozuk parayı tanıyacak ve portatif olarak istenilen yere konulabilecek. Konser, futbol maçı gibi büyük organizasyonların yapıldığı yerlere çok rahat taşınabilecek." Standlar için uygun olan makinelerin fiyatı yaklaşık 10 bin euro. Dakikada 800 madeni para sayan, sahte paralan ayırt edebilen makineler para iadesi de verecek. Örneğin makineye 107 kuruş atıldığında makine 1 kağıt lira verecek, 7 kuruşu da iade edecek.
economy
İSTANBUL - Uluslararası Para Fonu (IMF), Türk ekonomisinin makroekonomik koşullarının, onyıllardır görülen en iyi düzeyde olduğunu açıkladı. IMF mevzuatının 4. maddesi çerçevesinde tüm üye ülkelere uygulandığı gibi Türkiye'nin genel ekonomik durumunun IMF İcra Direktörleri Kurulu'nca 30 Temmuz tarihinde ele alınmasının ardından hazırlanan rapor, dün fonun internet sitesinde yayımlandı. Raporda, Türk hükümetinin uyguladığı mali politikalar ve enflasyonun düşürülmesi çabaları övülerek, 2004 yılı sonu için yüzde 12'lik enflasyon hedefine ulaşılmasının ve büyüme oranının yüzde 5'i aşmasının beklendiği vurgulandı. Uygulanmakta olan sıkı mali politikaları sayesinde faiz dışı bütçe fazlası hedefinin aşıldığına dikkat çekilirken, Türkiye'nin güçlenen talebe bağlı olarak cari açık konusunu yakından izlemesi tavsiye edildi. 'Döviz şoku riski var' Raporun borçlara ilişkin bölümünde de "kamu borcunun boyutu, vade süresinin kısalığı ve yüksek döviz oranı Türkiye'yi döviz ve faiz şoklarına açık hale getirmektedir" ifadesi kullanıldı. Raporda, kamu harcamalarında büyük artışa gidilmemesi, sosyal güvenlik ve vergi reformlarının tamamlanması çağrısında bulunuldu. Orta vadede Türk yetkililerin önündeki en zorlu meselenin, sürdürülebilir büyüme ve düşük enflasyon politikalarının uygulanması olduğu ifade edildi. Raporda 2000 ve 2001 yılı krizlerinin yıkıcı etkilerine işaret edildikten sonra, bunların ardından sağlanan güçlü çabalar sayesinde hızlı ve etkili bir toparlanma elde edildiği kaydedilerek, "2003'de yüzde 6'yı aşan yüksek faiz dışı bütçe fazlası, kamu borcunun sürdürülebilir ve azalan bir yönde tutulmasına katkıda bulundu. Borcun GSMH'ya oranı 2003'te yüzde 70'e indi ve piyasalarda Türkiye'nin borcuna ilişkin riskler önemli ölçüde azaldı. Dalgalı kur rejimine bağlı olarak sıkı bir para politikasına bağlı kalınması, Merkez Bankası'nın güvenilirliğinin tesisine yardım etti ve güvenin yeniden sağlanmasıyla birlikte, reel faiz oranlarında dramatik bir düşüş elde edilmesini hızlandırdı" ifadesi kullanıldı. Sağlanan başarıya karşın risklerin sürdüğüne işaret edilen raporda, borç durumunun Türkiye'yi döviz ve faiz şoklarına açık hale getirdiği belirtildi. Raporda, "Ayrıca bugüne kadar elde edilen başarıların sürdürülmesi ve güçlü orta vadeli büyüme sağlanması için mali düzenlemelerin kalitesi ilerletilmeli ve yapısal reform adımları hızlandırılmalı" denildi. 'Faiz dışına dokunmayın' Orta vadeli beklentiler ve politikalara ilişkin olarak da İcra Kurulu raporunda şöyle denildi: "Direktörler, hükümeti, gelecek yılın faiz dışı bütçe fazlası hedeflerinin düşürülmesi yönündeki çağrılara karşı çıkmaya çağırdı. Çünkü bu yolla elde edilecek yararlar, kısa vadede bile daha yüksek reel faiz oranları yüzünden fazlasıyla kaybedilecek ve bu da büyümeyi yavaşlatacak. Öngörülebilir orta vade çerçevesinde yüksek faiz dışı bütçe fazlalarının sürdürülmesi, önümüzdeki yıllarda gelecek önemli miktardaki kamu borcu ödemelerinin sağlanmasına yardım edecek ve piyasa güveninin güçlendirilmesine katkıda bulunacak." Raporda sosyal güvenlik ve vergi alanında da reform gereğine işaret edilirken, "Reformlar, yüksek emeklilik primlerine karşın büyük bir açığa sahip olan sosyal güvenlik sistemini ve vergi kaçırılmasıyla mücadele edecek bir vergi idaresini kapsamalı. Cari harcamalardaki yüksek artışlara karşı çıkılmalı. Bu yolla, kamu yatırımlarının artırılması sağlanabilir" denildi. İcra Direktörleri raporunda, vergi reformunun sistemi basitleştirecek ve vergi tabanını artıracak şekilde yapılması önerildi. Borç konusunda da hükümetin planlarını birkaç yıllık bir borç indirim planı çerçevesinde yapması tavsiye edildi. 'Tarihi fırsat yakalandı' Finans sektöründeki reformlar konusunda birçok başarıya imza atıldığına dikkat çeken IMF İcra Direktörleri, yeni başkan Rodrigo Rato'nun da katılımıyla hazırlanan ilk raporunda, gerçekleştirilecek reformlar arasında yeni bankacılık yasasının kabulünün de önemli yer tuttuğunu belirtti. IMF raporunda, daha fazla doğrudan dış yatırım sağlanması ve yeni işlerin ortaya çıkarılmasına yönelik olarak direktörlerin, hükümetin, yatırım ortamının ilerletilmesine bağlılığını memnuniyetle karşıladığı kaydedildi. Raporun sonunda, "Türkiye tarihi bir fırsatla karşı karşıya. Direktörler, hükümeti, sürdürülebilir büyüme sağlanması ve zafiyetlerin azaltılması yönünde bu eşsiz fırsatı yakalamaya, mali, finansal ve yapısal reformları sürdürmeye ve dolayısıyla Türkiye'yi Avrupa ekonomileriyle tam bir uyum yönünde geri dönülmez bir yola güçlü şekilde koymaya teşvik etti" denildi. Güçlü talep ve büyüyen cari açık için uyarı geldi Cari açık üzerinde önemle durulan IMF raporunda bu konuda şöyle denildi: "Kısa dönemli sınavlara ilişkin olarak İcra Direktörleri, yurtiçi talep büyümesinin olağanüstü güçlü olduğuna ve bunun cari açığın genişlemesine katkıda bulunduğuna işaret etti. Faiz dışı bütçe fazlası hedeflerinin aşılması, belirli tüketici alımlarına yönelik vergi teşviklerinin azaltılması ve devlet bankalarının verdiği kredilerin kısılması sayesinde mali politika sıkı olmaya devam etti. Buna karşın İcra Direktörleri, cari açıktaki artışın dikkatle izlenmesinin sürdürülmesine gerek gördü. Direktörler, yurtiçi talebin güçlü olmayı sürdürmesi durumunda mali politikaları daha da kısmaya hazır olmaya ve en azından cari açığa ilişkin görünümün istikrar kazanmasına kadar, bu yılın mali performans fazlasının tasarruf edilmesini önerdi. Direktörler, hükümeti, yurtiçi talebin güçlü olmaya devam etmesi durumunda mali politikayı daha sıkılaştırmaya hazır olmaya ve en azından cari açığa ilişkin görünümün istikrara kavuşmasına kadar bu yılki mali performans fazlasını tasarruf etmeye davet etti" denildi. Kurul raporunda asgari ücretteki artışlardan üzüntü duyduğunu belirtirken,"Yurtiçi talebin dizginlenmesine yardım edecek şekilde kamu kesimi maaşlarını kontrol altında tutma çabalarından dolayı memnuniyet duyuldu" ifadesini kullandı. 'Seçime 3 yıl olması şansınız' IMF İcra Direktörleri övgüleri yanında Türk ekonomisinin halen bazı risklerle karşı karşıya olduğunu belirterek, raporunda şöyle dedi: "Kamu borçlarının yüksek boyutu, vadelerin kısalığı ve döviz kompozisyonu önemli bir zafiyet kaynağı. Orta vadede hükümetin esas sınavı, sürdürülebilir büyüme ve düşük enflasyona ulaşılmasını sağlayacak politikaların uygulanmasıdır. Hükümetin Meclis'te güçlü bir çoğunluğu olması ve üç yıl daha yeni seçimlere gerek bulunmaması bu başarıya ulaşmak için gereken zorlu yapısal reformların uygulanması için görülmemiş bir fırsat yaratıyor" Raporun, İcra Direktörleri Kurulu'nun değerlendirmesi başlığı altındaki bölümünde de şu ifadelere yer verildi: "Sürdürülebilir ve hızlı bir büyüme sağlanırken, enflasyon da dramatik bir şekilde tek haneli rakamlara indirildi. Yüksek faiz dışı bütçe fazlaları, kamu borcu oranının düşmesine ve piyasa güveninin yükselmesine yardım ederken reel faiz oranlarında büyük bir düşüş de sağlandı. Türk Lirası'nda on yıllardır süren değer kaybı da durduruldu."
economy
Hazine'den 3 ihale Hazine 9.2 katrilyon lira tutarında yüklü bir iç borç geri ödemesi yapacağı gelecek hafta, bu ödemenin finansmanı için biri döviz cinsinden üç ayrı iç borçlanma ihalesi düzenleyecek. Hazine’den yapılan açıklamaya göre, 16 Ağustos Pazartesi günü 18 Ağustos 2004 valör ve 21 Mart 2007 itfa tarihli olmak üzere, 945 gün vadeli, 6 ayda bir kupon ödemeli, değişken faizli dolar cinsinden Devlet tahvili ihalesi yapılacak. Söz konusu tahvilin TRT210307F19 tanımlı senedin yeniden ihracı olacağı bildirildi. Sözkonusu tahvilin ilk kupon ödemesi 22 Eylül’de gerçekleştirilecek. Kupon ödemesine esas alınacak faiz oranı, yüzde 1.85 olacak. SALI GÜNÜ İKİ İHALE YAPILACAK Hazine, salı günü ise iki ihale düzenleyecek. İlk ihalede, 18 Ağustos 2004 valör ve 23 Şubat 2005 itfa tarihli, 189 gün vadeli Türk Lirası cinsinden iskontolu Hazine bonosu satılacak. Aynı gün yapılacak olan ikinci ihalede ise 18 Ağustos 2004 valör ve 22 Şubat 2006 itfa tarihiyle, 553 gün vadeli TL cinsinden iskontolu Devlet tahvillerinin satışı gerçekleştirilecek. Sözkonusu tahvilin TRT220206T14 tanımlı senedin yeniden ihracına yönelik olduğu bildirildi. Piyasa yapıcılığı sistemi çerçevesinde, sözkonusu ihaleler için değişim işlemine konu geri alınacak DİBS’lere ilişkin fiyat listesi de açıklandı. 9.2 KATRİLYONLUK ÖDEME Hazine, gelecek hafta 9 katrilyon 202 trilyon liralık iç borç ödemesi yapacak. Bu ödemenin 428 trilyonu 17 Ağustos’ta, 8 katrilyon 774 trilyon lirası ise 18 Ağustos’ta gerçekleştirilecek. Gelecek haftaki ödemelerin 7 katrilyon 752 trilyonunu piyasaya, 1 katrilyon 21 trilyonunu kamu kurumlarına, 428 trilyonunu ise Merkez Bankası’na yapılacak ödemeler oluşturuyor.
economy
Merkez Bankası’nı kim uyarsın MERKEZ Bankası (MB), hükümeti uyarmış: Eğer rahavete kapılınır, çok sıktık biraz gevşetelim denirse, özellikle enflasyonun düşmesi yönünde elde edilen kazanımlar kaybolur demiş. Elhak doğru demiş. Merak ediyorum, acaba MB kendini hiç hata yapmamış mı kabul ediyor? Mesela bana göre Merkez Bankası en az 30 aydır, ‘gecelik faizi’ olması gerekenin çok üstünde tutarak ciddi hata ediyor. Bu eleştirinin cevabı, ‘Gecelik faiz bu kadar yüksek tutulmamış olsaydı, enflasyon bu hızlı düşmezdi’ olabilir. Bu ifade de doğrudur. Ancak, uygulanan herhangi bir iktisat politikasının isabetlilik kriteri, sadece o politikanın hedeflediği amaç yönünde sağlanan başarı değildir. Acaba uygulanan politika, bir yönde olumlu sunuçlar verirken bir başka yerde olumsuz bir gelişmeye sebebiyet veriyor mu diye de sorgulamak gerekir. Karar teorisi, alınan her kararının bir ‘al-ver’ (İngilizcesiyle trade-off, yani bir şey elde ederken, bir başka şeyi kaybetmek) içerdiğini söylüyor. Zaten herkes hayat mektebine devam ederken bu kuralı yaşayarak öğreniyor. Alacağı her tedbirin, bir yerlerde belli sakıncalara sebep olduğu biliyor ve bunu bekliyor. (Buna hesaplı riziko da denir.) Ama o tedbiri yine de alıyor. Çünkü ‘tedbir almamak’ da bir karardır. Eğer tedbir alınmazsa, ortaya çıkacak zararın büyüklüğü tahmin edilir. Tedbirin yaratacağı zararın, bundan küçük olması belkeniyorsa, tedbir sakıncasına rağmen alınır. Rasyonel, yani iktisadi davranış budur. Ancak iş burada bitmez. Çünkü zaman içinde alınan tedbirin faydası ‘azalan verim’ kanununa göre düşerken, yarattığı sakınca giderek kritik düzeye çıkabilir. Dolayısıyla hayatın dinamiği içinde, alınan her tedbir, izlenen her politika, gözden geçirilmek ve gerekiyorsa revize edilmek mecburiyetindedir. 1. Merkez Bankası (MB) tarafından izlenen yüksek gecelik faiz politikası, likitide saikiyle ellerinde döviz tutanları, birikimlerini TL’ye döndürmeye sevk etmiştir. Artan arz, döviz fiyatlarını düşürmüştür. Enflasyonda elde edilen muhteşem düşüşün ana sebebi bütçe disiplini olmakla birlikte düşük döviz fiyatı da bir o kadar etkendir. Bu bir başarıdır. 2. MB, sözde düşen döviz fiyatlarının daha da düşmememesi için, ama aslında döviz rezervlerini artırmak maksadıyla piyasalardan yüklü miktarda ucuz döviz almıştır. Bunda da bir isabet var. Ancak; 3. Dövizleri almak için piyasaya sürdüğü TL’ler, para arzını artırmasın diye MB, dönüp kendi çıkardığı parayı, aynı yüksek faizle piyasadan toplamıştır. Senyoraj geliri elde edeceğine bedel ödemiştir. 4. Gecelik faizlerin yüksek olduğu bir ortamda, bono ve tahvil faizleri de yüksek olmaya devam etmiştir. Bu, bütçenin faiz giderlerini artırmıştır. 5. En önemlisi, döviz fiyatları düşük kaldığı için ‘cari açık’ (döviz gelir gider açığı) artmıştır. Açıktaki artış, henüz döviz fiyatları üzerinde ani bir sıçrama etkisi yaratmamıştır. Ama beklentileri değiştirmiştir. 6. Yüksek reel faizler yüzünden hükümet, sürdürülmesi zor bir ‘faiz dışı fazla’ yüzdesi vermeye mahkûm edilmiştir. Buna rağmen kamu borcu reel olarak azalmamıştır. Son Söz: Alınan tedbirde kusur, alınan tedbirin maliyetini bilmemektir.
economy
ANKARA - Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, bankacılık sektörünün artık reel ekonomiyi desteklemesi gerektiğini söyledi. Unakıtan, tüketici kredileri konusunda bankacılara ve vatandaşlara yaptığı uyarılarla ilgili soruları yanıtladı. Bakan Unakıtan, enflasyon bakımından umulmadık neticeler elde edildiğini belirterek, yıl sonu hedefinin yüzde 12 olmasına rağmen bu rakamın şu an yüzde 9'lar seviyesine indiğini hatırlattı. Ekonomik büyüme açısından olumlu ve güzel neticeler sağlandığını ve ihracattaki artışın fevkalade önemli olduğunu ifade eden Unakıtan, yatırımların da başladığını söyledi. "Bu ekonomik koşullarda bizi tedbir almaya zorlayacak ne var?' diye soran Unakıtan, "Baktığımızda cari açıkları görüyoruz. Gerçekçi olmak lazım. Cari açıkları biz ne hesaplamışız, şu an ne ile karşı karşıyayız? Demek ki bizim tahminimizin üzerinde" dedi. 'Kriz de yok, işareti de' Ancak bunu bir tehdit unsuru olarak görmediğini vurgulayan Unakıtan, "Bu ne bir krizdir, ne de krize işarettir. Öyle bir şey de görmüyorum. Ama bizim her şartta çok dikkatli olmamız lazım" diye konuştu. Unakıtan, şöyle devam etti: "Büyüyen bir ekonomiyi yaşıyoruz. Yatırım mallarından dolayı eğer ithalatta bir fazlalık olmuşsa bu sevindirici bir şey. Neden? Çünkü gelip yatırım yapacaklar ve bu ekonominin canlanmasına katkı sağlayacak. Ama tüketim mallarıyla ilgili olan harcamalarsa oldukça fazla. Bunların başında da otomobil geliyor." Ekonominin iyileşmesiyle birlikte net borç stokunun GSMH'ya göre azalmaya başlaması ve Hazine'nin daha az borçlanma yapmasının, bankacılık sektörüne kaynaklarını biraz daha reel sektöre harcayabilme imkânı sağladığını belirten Unakıtan, şunları söyledi: "Bankaların ekonominin büyümesi için reel, üreten sektöre daha fazla kredi vermeleri lazım. Kim otomobil alacak, 'al sana kredi', tüketim malları için 'al sana kredi'. Onların dönüşü gayet rahat. Bazen vatandaşlarımız tam hesap yapmadan alıyor. Böyle bir talep var. Bu talebi bankalar pompalamasın. Pompalamak suretiyle o kredileri çok fazla abartmasınlar." Maliye Bakanı, şu an bununla ilgili endişe edici bir durum olmadığını da belirterek, ''Ben Maliye Bakanı olarak uyardım. Sadece uyardım" dedi.
economy
İSTANBUL - Geçtiğimiz ay gerçekleşen Avrupa Futbol Şampiyonası ve yakında başlayacak Atina Olimpiyat Oyunları'nın büyük ekran TV'lere ilgiyi artırdığı açıklandı. Profilo Telra Elektronik Grup Başkan Yardımcısı Göksen Körezlioğlu, büyük spor organizasyonlarının özellikle büyük ekran TV satışlarını artırıcı yönde olumlu olarak etki yaptığını, şu anda tüketicilerin gerek fiyat gerekse boyut olarak en çok rağbet ettiği ürünlerinin başında dev ekran Projeksiyon TV'lerin geldiğini belirtti. Türkiye genelinde büyük ekran olarak da bilinen 70 ekran ve üzeri TV'nin üretim payının üç yıl içinde yaklaşık yüzde 25 oranında artışla yüzde 55 seviyesine geldiğine değinen Körezlioğlu, büyük ekran TV pazarında da başta 109 ve 151 cm. ebadında dev ekran projeksiyon TV'ler ve geniş büyük ekran TV gamları ile iddialı olduklarını vurguladı. 10 bin adet TV sattı Büyük spor organizasyonlarına paralel, büyük ekran TV satışlarını artıracak, tüketicilere avantajlar sağlayan güçlü kampanyalar yaptıklarını aktaran Göksen Körezlioğlu, son üç ayda Profilo Telra'nın 10 bin adet dev ekran Projeksiyon TV sattığını ve önümüzdeki aylarda da farklı kampanyaların desteği ile bu satış ivmesinin artarak sürmesini beklediklerini söyledi.
economy
Winston sigarasının fiyatını 100 bin lira indirdi diye yeni vergilerle karşılaşan JTI, aynı ürünün fiyatını bu kez 600 bin lira artırarak zammı protesto etti. JTI açıklama yaparak, "Orantısız, uluslararası sigaraları Tekel'e karşı adeta cezalandıran bu politika karşısında ilk aşamadaki asgari tepkimizi ortaya koyuyoruz" mesajı verdi Uluslararası sigara üreticileri ile Maliye arasında bir süredir sessiz ve derinden süregelen kavga günyüzüne çıktı. Japon Tobacco International (JTI), geçen hafta özel tüketim vergisi (ÖTV) oranlarında yapılan değişikliğin ardından, orta fiyat kategorisindeki ürünü Winston sigarasının fiyatına yüzde 26'nın üzerinde zam yaparak Maliye'ye ince mesaj gönderdi. JTI, Temmuz ayı içinde ürününün satışlarını artırmak için 100 bin liralık indirim yapmıştı. Maliye ise BAT ve JTI'ın orta fiyat kategorisindeki ürünlerinin fiyatını düşürmesi üzerine vergi gelirinin azalacağını öngörerek ÖTV oranlarında, farklı kategorideki sigaralara farklı biçimde yansıyacak yeni bir düzenlemeye gitmişti. Böylece JTI'ın Winston'un 2 milyon 400 bin lira olan fiyatını 100 bin lira indirerek 2 milyon 300 bin liraya çektiği süreç, aynı sigaranın fiyatının 2 milyon 900 bin liraya çıkması ile son buldu. Maliye indirim yapan firmaları bu ürünlerde vergiyi yüksek tutarak cezalandırırken, JTI da yapması gereken zammı bir miktar abartarak ürününün yüksek fiyat nedeniyle satılmama riskini göze aldı. Böylece Maliye'ye Bu ürün şimdi bir üst marka fiyatlarına yaklaştırıldığı için belki daha az satılacak, Winston müşterisi daha alt kategorideki ürünlere gidecek. Dolayısıyla siz beklediğiniz gelir hedefini yine tutturamayacaksınız" mesajı verilmiş oldu. Tekel'i korumak için bizi feda ettiler Camel, Winston ve Monte Carlo sigaralarının üreticisi Japan Tobacco International (JTI), ÖTV deki artış nedeniyle ana ürünü Winston sigarasına zam yaparken, vergileri eleştiren ağır bir de açıklama yaptı. JTI'dan yapılan yazılı açıklamada, yeni vergilerin, Türkiye pazarında orta ve uygun fiyat kategorilerinde yer alan uluslararası sigaraların orantısız ve adeta ceza niteliği taşıyan bir biçimde vergilendirilmesi sonucunu getirdiğini iddia edildi. Açıklamada, JTI Türkiye'nin, Türkiye'deki ticari varlığını koruyabilmek amacıyla, ana ürünü Winston sigarasının fiyatını bu aşamada yüzde 27 oranında artırmaya karar verdiği belirtildi. Bu kararın ardında, hükümetin geçtiğimiz hafta başında sigaralardan alınan vergilerle ilgili sistemi tümüyle değiştirmesiyle ilgili gelişmelerin bulunduğu vurgulandı. Yeni vergilerin Türkiye pazarında orta ve uygun fiyat kategorilerinde yer alan uluslararası sigaraların 'orantısız ve adeta ceza niteliği taşıyan bir biçimde vergilendirilmesi sonucunu getirdiği' savunulan açıklamada, buna karşılık TEKEL ürünlerine ise düşük vergileme ile koruyucu bir sistem uygulandığı öne sürüldü. Bu yeni vergi politikasının, Türk sigara pazarı üzerinde ayrımcılığın yarattığı geniş kapsamlı olumsuz etkileri nedeniyle, Türkiye'de faaliyet gösteren uluslararası şirketleri son derece olumsuz etkilediği ifade edildi. JTI: Türkiye'deki varlığımızın çökmesine seyirci kalmayız Tehdit altındayız. Arkamıza yaslanıp, hükümetin bu ayrıma politikası sonucunda şirketimizin Türkiye'deki ticari varlığının çökmesine seyirci kalamazdık" diyen JTI Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü Servisimin Cömert Birced, yılda 100 milyon dolar ihracat ve bin 800 kişiye iş olanağı sağladıklarını ifade etti. "Hükümetin yeni vergi politikası karşısında bu ilk aşamadaki asgari tepkimizdir" ifadesini kullanan Birced, "Yeni vergi sisteminin, şirketimiz ve Türk sigara pazarı üzerindeki tahrip edici etkilerini belirlemeye devam edeceğiz. Hükümeti durumu gözden geçirmeye ve adil bir vergi sistemine geri dönmeye davet için zamanın hiç de erken olmadığı görüşündeyim" dedi.
economy
Pazartesi çıkan 'Radikal gazetesinde' iki radikal 'başlık gördüm', bu köşede çıkan 'Tehlike nereden gelecek', ve Gündüz Aktan üstadın kaleminden dökülen 'Devlet biterken...' Başlıkları gördüm ve sordum; "Nedir bizleri endişelendiren? Bizler acaba çok mu paranoyak adamlarız?" Sevgili dostlar, yazının girişini okuduğunuz da aklınıza şöyle bir çağrışım gelebilir; bu adam televizyonda çıkıp "Kriz tellallığı yapmayın, ekonomik kriz varolan şartlar içinde olmaz" diyor, şimdi de kalkıp endişeden bahsediyor... İlk bakışta haklı gibi görünseniz bile detayda kaçırdığınız bir nokta var; benim endişem bu sefer ekonomide değil, siyasi ve sosyolojik denklemlerde daha doğrusu 'detayda' değil 'bütünde'... Bu noktada dün paylaştığım kaygılarımı özet alıntı ile sizlere bir kez daha aktarmak istiyorum; '...ilk etapta Ege Cansen'in bir konuşmasında söylediği bir cümleye göz atalım: "Ekonomideki büyük değişiklikler siyasetten, siyasetteki büyük değişiklikler ekonomiden gelir... Bana göre son derece doğru ve son 20 yılın Türkiye'sini kapsayan bir tez. Peki beklentiler devam ettiği sürece finansal tabanlı sorunlar aşılabilirse, bugün Türkiye için sorun olabilecek ne var? Türkiye'yi bekleyen tehlikeler neler? Korktuğum nokta bu bağlamda girişte de belirttiğim gibi ne cari açık ne de dalgalanma, bu sefer endişem 'ekonomideki değişimin siyasetten gelmesi. 2000 yılında oynan3an oyuna karşı bilinçlenirken, işin ekonomiden gelebilecek değişim kısmına karşı önlem aldık, ama diğer tarafı çok fazla ihmal ettik. Ekonomiye değil, siyasetten gelebilecek değişime dikkat edelim. Özellikle 'siyasi güç dediğimiz dinamik ', Cumhuriyet ile ne kadar bağdaştığını sorguladığımız, kimlere daha yakın olduğunu göremediğimiz ellerde olduğu sürece." Sevgili dostlar, burada duralım ve aynı gün çıkan yazısında sayın Aktan'ın cümlelerine göz atalım; "Son günlerde üst üste olanlar devlet denen düzendeki aşınmaların da son aşamaya geldiğini gösteriyor. Bu böyle giderse hepimizin hayatını altüst edecek vahim olayların vuku bulması ihtimali beliriyor. Art arda gelen tren kazaları tesadüf niteliğini yitirdi. Narko-aşiretler Van'da kanunun kendileri olduğunu ilan ederek, devlet güçlerini devlet mekÉnında etkisiz hale getirdiler. Irak'taki hatalarımız veya Amerika'nın tutumu yüzünden PKK terörizmi yeniden başladı. Eski DEP'liler ve DEHAP'lı belediye başkanları, terörizm lehine tutum almaktan çekinmiyorlar. Arap teröristler Irak'ta Amerika'ya yardımcı olmayan Türkiye'nin vatandaşlarını pervasızca katlediyorlar. Yargının en üst kurumu ne anlama geldiği anlaşılamayan bir skandalla sarsılıyor. Yozlaşmanın topluma yayılma derecesinden söz etmek bile gereksiz. Kayıtlısından büyük kayıt dışı ekonomiye sahip ülkemizde mafyanın büyümesi de doğal. Devleti en kısa yoldan ayağa kaldırmanın yolu, bürokrasinin özellikle önemli sorumluluk makamlarını ehil insanlara vermek. Onların siyasi fikirlerinin ve hayat tarzlarının farklı olup olmadığına bakmamak. Etkin çalışmalarını sağlamak için onlara yeterli özerklik ve imkân sağlamak... Böyle bir merkezi bürokrasinin yanında yerel yönetimlere geniş yetkiler devredilirse, tehlike devlet yönetiminin paralize olmasının çok ötesine gidebilir, tekil devlet fiilen sona erebilir..." Son söz: Endişem ekonomiden değil, ekonomi dediğiniz denklem beklenti denizinde yüzer ve temeldeki değişimden etkilenmesi 'beklenti devam ettiği sürece' geciktirilebilir... Endişem bizi bugüne getiren Türkiye denkleminde 'eşitliğin sağında ve solundakilerle' bilinçsizce oynanmasında
economy
Picasso Sotheby’s’i kára geçiriyor Sanat eserleri piyasasındaki artan satışlar 1990’lı yıllardan beri müzayede evi Sotheby’s’in en parlak dönemini geçirmesini sağlıyor. 260 yaşındaki Sotheby’s bu yılın ikinci çeyreğinde gelirlerini geçen yılın aynı dönemine göre 110.4’den 169.5 milyon dolara yükseltti. Sotheby’s CEO’su Bill Ruprecht, Mayıs ayında 104.2 milyon dolara satılarak rekor kıran Pablo Picasso’nun Garçon la Pipe (Pipolu Çocuk) adlı tablosunun en önemli satışları olduğunu belirtti. Olumlu sonuçların sanat eserleri piyasasında devam eden düzelme işaretlerinin bir sonucu olduğunu söyleyen Ruprecht, 6 yıl sonra ilk defa temettü dağıtabileceklerini ifade etti. Pipolu Çocuk isimli tablonun satışının da yardımıyla gelirlerini arttıran Sotheby’sin ikinci yarı performansı bekleniyor.
economy
Kazakistan ile sorun çözüldü Dış Ticaret Müsteşarı Tuncer Kayalar, Kazakistan ile yaşanan taşımacılık sorununun tamamen çözüldüğünü bildirdi. Resmi temaslarda bulunmak üzere, 2-5 Ağustos tarihlerinde gittiği Kazakistan'a giden Kayalar, yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti: 'Daha önce Türkiye ile Kazakistan arasında yapılan anlaşma uyarınca, 3 bin adet TIR'a ücretsiz geçiş izni verilmişti. Kazakistan ile yapılan yeni anlaşma ile Türk-Kazak ortak taşımacılık şirketinin kurulması kararlaştırıldı. Söz konusu şirket ile taşımacılığın önündeki kısıtlamalar tamamen kalkacak. Dolayısıyla taşımacılıkta sorun bitmiş oldu.''
economy
'Bu yıl Rusya'da modayı Osmanbey belirleyecek' Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği Rusya'da erkek, kadın ve çocuk giyiminde iddialı olduklarını açıkladı. Rusya Federasyonu'nun başkenti Moskova'da 6 yıldır düzenlenen Unistyle Moda Fuarı bu yıl alanını yüzde 50 genişletti. Geçen yıl 165 firmanın katılımıyla gerçekleşen fuarda bu yıl 210 tekstil ve hazır giyim şirketi ürünlerinin sergiledi. 10- 12 Ağustos 2004 tarihleri arasında düzenlenen fuara Dış Ticaret Müsteşarı Tuncer Kayalar İhracat Genel Müdürü Ali Boğa Fuarlar Daire Başkanı Derviş Öztürk ve üst düzey yetkililer katıldı. Kayalar, Türk firmalarının markalaşmaya yöneldiğinin altını çizerek müsteşarlığın Türk şirketlere her türlü desteği verdiğini söyledi. Kayalar "Sektör temsilcilerine destek oluyoruz. Bir sinerji yarattık. İhracatın sürekli artmasının nedeni de bu. Diğer devlet kurumları ile olan sorunları dahi çözüyoruz. Önemli bir terslik olmazsa ihracat ile cari asçık sorunu ortadan kalkacak" dedi. Kayalar bu ülkeden yaptığımız ithalatınsa 5.6 milyar dolar olduğunu bildirerek "Aradaki fark aslında bavul ticareti ile kısmen kapanıyor. MARKA OLMAYA ÇALIŞIYOR Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği (OTİAD) üyelerinin ağırlıklı olarak katıldığı fuarda konuşan OTİAD Başkanı Cengiz Say, 'Erkek kadın ve çocuk giyimyinde bu yıl Rusya modasını Osmanbey belirleyecek' dedi. Fuarı düzenleyen Türkel Fuarcılık moda fuarları ile İstanbul'un moda merkezi Osmanbey'deki hazırgiyim firmalarının ürünlerini Rusya'da marka haline getirmeyi hedefliyor. Unistyle Moda Fuarı, şu ana kadar yurtdışında düzenlenen en büyük Türk hazır giyim fuarı olarak adlandırılıyor. Fuar kapsamındaki etkinliklerde ünlü Türk mankenler eşliğinde 3 defile gerçekleştirildi.
economy
Düşük dolar kurunun ithalatı körükleyip cari açığı büyüttüğü tartışmasına dünyanın en büyük yatırım fonlarından Tempelton'un kurucusu Mark Mobius da katıldı. Mobius, "TL dolar karşısında yüzde 20 aşırı değerli. Cari açık risk oluşturuyor" dedi. Türk Lirası'nın aşırı değerlenmesinin dış ticaret açığım artıracağı uyarısında da bulunan Mobius, "TL dolara karşı değerli ama, Türkiye daha fazla Avrupa ile ticaret yaptığı için bu durum sıkıntı yaratmaz. Ancak dikkatle izlenmeli. Çünkü TL'nin aşırı değerlenmesi ithalat ihracat dengesini bozar" diye konuştu. Türk ekonomisine ilişkin görüşünü 'temkinli iyimser' olarak niteleyen Mark Mobius, portföy ağırlığı içinde Türkiye'yi biraz daha artırabileceklerini bankacılık ve beyaz eşya sektörü ile ilgilendiğim söyledi
economy
Yatırımcı Başbakan'a ilanla seslendi Kars'taki yatırımını büyütmek için bir yıl önce verdiği ilandan sonuç alamayan Aslıhan Eker, dün de yine Başbakan Erdoğan'a ilanla seslendi EKONOMİ SERVİSİ Eşiyle birlikte Kars'ta kurduğu atölyesini genişletmek için Başbakan Recep tayyip Erdoğan ile görüşme talebine yanıt alamayınca geçen yıl gazetelere ilan veren Aslıhan Eker, bu yıl da ilanını tekrarladı. Aslı Mobilya'nın sahibi Eker, ilanda "Bu ülkeye çivi çakanın kölesiyim. Çözemediğiniz meseleleri gelin birlikte çözelim" sözünüzde samimi iseniz 15 dakikalık randevu talebimize en kısa sürede cevap vermenizi saygıyla arz ediyoruz" dedi. Karslı olduğu için bu ile yatırım yapıp, istihdam sağlamak istediğini ve bu amaçla 12 yıl önce İzmir'de kurdukları atölyeyi Mart 2003'te Kars'a taşıdıklarını anlatan Eker, buradaki yatırımı büyütmek istediğini söyledi. Erdoğan ile görüşürse, atölyeyi büyütmek için ihtiyaç duydukları krediyi Kars'taki bankalardan alamadıklarını aktaracağını belirten Eker, ayrıca teşvik yasasındaki eksiklere de dikkat çekmet istediğini kaydetti. Eker, Kars'ta 500 milyarlık yatırımla kurdukları 17 kişilik mobilya imalat atölyesini 120 kişilik istihdam sağlayacak şekilde büyütmek için toplam değeri 200 milyar lira olan üç - dört makineye ihtiyacı oluduğunu ifade etti. Ağustos 2003'te de gazetelere ilan verdiklerini söyleyen Eker, bu ilana Başbakan'dan yanıt gelmediğini ancak vatandaşların kendisini arayarak cesaretinden ötürü tebrik ettiği de vurguladı
economy
Haziran sonunda 10 milyar dolara ulaşarak piyasalarda alarm zilleri çaldıran cari açık konusunda, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın sert çıkışının ardından dün de IMF'den uyarı geldi. Türk ekonomisinin ve hükümetin performansını öven IMF, Türkiye'nin cari açık konusunu yakından izlemesini tavsiye etti. IMF İcra Direktörleri Kurulu, kamu borcunun büyüklüğü ve vade kısalığının ekonomiyi döviz ve faiz şoklarına da açık hale getirdiğini açıkladı. IMF'nin 4. madde çerçevesinde Türkiye'nin genel ekonomik durumuyla ilgili olarak hazırladığı raporu kaleme alan İcra Direktörleri Kurulu, hükümeti yurtiçi talebin güçlü olmaya devam etmesi durumunda, mali politikayı daha sıkılaştırmaya davet etti. Direktörlerin hazırladığı raporda, "En azından cari açığa ilişkin görünüm istikrara kavuşana kadar bu yılki mali performans fazlası tasarruf edilmeli" sözlerine yer verildi. İç talep için ek önlem gerekebilir Raporda, cari açık konusunda şu sözlere yer verildi: "Kısa dönemli sınavlara ilişkin olarak İcra Direktörleri, yurtiçi talep büyümesinin olağanüstü güçlü olduğuna ve bunun cari açığın genişlemesine katkıda bulunduğuna işaret ettiler. Direktörler, hükümeti yurtiçi talebin kısılması yönündeki çabalarından dolayı kutladılar. Direktörler, asgari ücretlerdeki artışlardan üzüntü duydu, ancak yurtiçi talep baskısının azaltılmasına yardım edecek şekilde hükümetin kamu sektöründeki maaşları kontrol altında tutma yönündeki çabalarından dolayı memnuniyet duydular.
economy
BORSA PETROL SATIŞ GETİRDİ Petrol fiyatlarının yeni rekorlar kırması İMKB üzerinde baskı oluşturmayı sürdürüyor. Petrol ithalatçısı olan Türkiye'nin makroekonomik dengelerini bozabileceğine ilişkin kaygılar ve gelişmekte olan diğer piyasalardaki düşüşün de yarattığı olumsuz etki yüzünden borsa son dakika alımlarıyla dün 6 puan çıkışla 18.832'ye ulaştı. İşlem hacmi 353 trilyon lirada kaldı. Sabah 18.651 puana kadar gerileyen borsa öğleden sonra Suudi Arabistan ve Venezüella'dan gelen açıklamalara bağlı olarak petrol fiyatlarındaki hafif gerilemenin etkisiyle hafif toparlandı. Ancak yeni beklenti kalmayan piyasada buna karşın petrol fiyatları ve cari açık rakamına ilişkin kaygılar nedeniyle sıkışmanın arttığı gözleniyor. 2005 sonrasında IMF-Türkiye ilişkilerinin netleşeceği eylül ayına kadar geçecek sürede piyasalar başta petrol fiyatlarındaki gelişmelere endekslenecek gibi görünüyor. FAİZ İHALE BEKLENECEK Kurlardaki gerilemenin etkisiyle bono faizlerinde dün zayıf düşüş yaşandı. 22 Şubat 2006 vadeli tahvilin faizi 0.22 puan gerileyerek yüzde 25.06 seviyesinden işlem gördü. Hazine'nin dün düzenlediği ve 1.5 milyar dolar (yaklaşık 2.2 katrilyon lira) borçlandığı dolar cinsi tahvil ihalesi piyasalar açısından gösterge olmadığı için fazla etkilemedi. Ancak Hazine'nin bugün biri bono diğeri tahvil olmak üzere iki ihalesi var. Piyasa sabah bu ihalelerin sonuçlarını bekleyecek. Yarın 8.77 katrilyon lira ödemesi olan Hazine'nin bu ihalede yapacağı satış tutarı ve faiz piyasalar açısından önemli. Satış tutarının itfanın altında kalması durumunda faizde hafif gevşeme yaşanabilir. DÖVİZ PARİTE DOLARI VURDU Uluslararası piyasalarda değer kaybına uğrayan dolar iç piyasada da pariteye bağlı olarak geriledi. Cuma günü 1 milyon 490 bin liraya yükselen dolar kuru dün bankalararası piyasada 1 milyon 460 binde dengelendi. Gerek paritenin dolar lehine hareketi, gerek bir kamu kuruluşunun satışları, gerekse vergi ödemeleri yüzünden bireysel ve kurumsal yatırımcılardan gelen satışların etkisiyle dolar geriledi. Satıcılı günün ardından dolar serbest piyasada 5 bin lira yükselişle 1 milyon 463 bin liraya, euro ise 4 bin lira değer artışıyla 1 milyon 804 bin liraya ulaştı. Cari açık ve petrol fiyatlarındaki endişelerin etkisiyle kısa vadede döviz kurlarının mevcut dar bant içindeki hareketini koruma ihtimali kuvvetli. Kısa vadede sürpriz bir gelişme yaşanmazsa 1 milyon 450 bin lira ile 1 milyon 500 bin lira bandı korunacaktır
economy
Hurda indiriminin yanya indirilmesiyle otomobil satışlarında başlayan düşüş Haziran'ın ardından Temmuz ayında da devam etti. Haziran ayında otomobil satışı 37 bin 672 adet olarak gerçekleşirken, Temmuz ayında 4 bin 262 adet gerileyerek 33 bin 410 adete düştü. Temmuz ayında satışlarda ilk iki sıra değişmezken üçüncülüğe Hyundai yerleşti. Hafif ticari araç satışları ise Haziran'la neredeyse aynı düzeyde gerçekleşti. Haziran'da 21 bin 244 araç satılırken Temmuz'da satışlar 220 adet artışla 21 bin 464'e ulaştı.
economy
AZERBAYCAN’ın Ankara Büyükelçisi Mehmet Aliyev, Saka-Korkmaz A.Ş’nin Azerbaycan’da yaptığı işlere karşılık parasını alamaması nedeniyle iki Azeri uçağı ile bir ro-ro gemisine haciz koydurmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Saka-Korkmaz’ın inşaa ettiği iplik fabrikası ile buğday unu satışı için firmaya çok önceden ilk dilimde 850 bin dolar ödendiğini belirten Aliyev, firmanın geriye kalan alacakları için fahiş faizlerle sürekli fiyat artırdığını ileri sürdü. Büyükelçi Aliyev, sürekli fiyat artırmanın hoş bir durum olmadığını vurguladı. Azerbaycan Başbakanlığı ile Tarım Bakanlığı’nın sorunun çözümü için devrede olduğu belirten Büyükelçi Aliyev, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’den Saka-Korkmaz’a bir mektup gönderildiğinin ise doğru olmadığını açıkladı. Büyükelçi ‘Belki Tarım Bakanı İrşad Aliyev firmaya açıklayıcı bir mektup göndermiş olabilir’ dedi. Bilirkişinin iki uçak ve bir ro-ro gemisi için yaptığı toplam 1.7 milyon dolarlık tespiti de komik olarak değerlendiren Büyükelçi Aliyev, Trabzon’daki uçakların alıkonulması nedeniyle çok sayıda Azeri yolcunun mağdur olduğunu söyledi.
economy
Hayali ihracatçı kendi kazdığı kuyuya düştü HALK arasında, ‘Ava giden avlanır’ diye birsöz var. Hayali ihracat yapan firmalardan biri de, bu duruma düştü. Olay şu şekilde gelişiyor. Hayali ihracat yapan firmanın defter ve belgeleri ‘ihracatta KDV iadesi yönünden inceleme yapılmak üzere’ bir yazı ile Maliye tarafından isteniyor. Kuşkusuz, incelemenin sonucuna göre de, hayali ihracat olup olmadığı ortaya çıkacak... ŞANSSIZLIĞIN BÖYLESİ!.. İhracatçı firma, defter ve belgeleri, sabah erkenden inceleme elemanına götürmek amacıyla, akşam saatlerinde şirkete ait kamyonete yüklemiş. Nasıl olduysa olmuş, kamyonetin kapılarını kilitlemeyi unutmuşlar. Bu da yetmiyormuş gibi, kamyonetin üzerinde anahtarı da unutmuşlar. Ondan sonra da olanlar olmuş. Birisi (!) kamyoneti çalmış, tabi kamyonette birlikte defter ve belgeler de gitmiş... Kamyonet daha sonra bulunmuş ama içinde defter ve belgeler yok!.. Firma, Ticaret Mahkemesi’ne başvurup ‘zayi belgesi’ almış bunu da inceleme elemanına ibraz edip, ‘ihracatla ilgili defter ve belgelerimizi size getirmek üzere kamyonete koymuştuk, o kamyonet çalındı. Defter ve belgeler de yok oldu. İşte bunu ispat eden Mahkeme kararı...’ demişler. İnceleme elemanı önce ne yapacağını şaşırmış ancak çabuk toparlanıp, olayı ‘mücbir sebep’ olarak kabul etmeyip, cezalı raporunu yazmış. Hayali ihracatçı, vergi mahkemesinde dava açmış ve davayı kazanmış. Ancak, Maliye olayı ısrarla takip edip, konuyu temyiz yoluyla Danıştay’a götürmüş. DANIŞTAY NE DİYOR? Danıştay 11. Dairesi de, dosyayı inceleyip, tam metnini Danıştay Dergisi’nin 100. sayısında bulabileceğiniz şu kararı vermiş; ‘...dosyada bulunan ifade tutanaklarına göre, yükümlü şirket ile birlikte, ortakları aynı olan diğer 7 şirkete ait defter ve belgelerin bulunduğu kamyonetin işyerinin önünde kapıları açık ve kontak anahtarı üzerinde park edilmiş vaziyette iken akşam saat 20:00 ile 21:20 arasında çalındığı ve daha sonra da kamyonetin, çamura batmış şekilde bulunduğu ve içinden defterlerin alındığı belirtilmiştir. Bu şekilde izah edilen çalınma şekli, ticari hayatın icap ve koşullarına uygun düşmemektedir. Zira ticari belge niteliğinde olan sözkonusu defterlerin kamyonetle taşınması ve kamyonetin üzerinde anahtarı ile birlikte kapıları açık bir şekilde park edilmesi ve bu şekilde park edilen kamyonetin çalınması ticari hayatın akışına ters düşmektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 13/4. maddesinde, sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla, defter ve vesikalarının elden çıkmış bulunması hali mücbir sebep olarak kabul edilmiş ise de yukarıda açıklanan duruma göre olayda mücbir sebepten sözetme olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle, vergi idaresince yapılan işlem doğrudur.’ Görüldüğü gibi, ava giden avlanmış. Fazla uyanıklık işe yaramamış ve hayali ihracat operasyonu Danıştay’dan dönmüş.
economy
TMSF tarafından el konulan 219 Uzan şirketinden biri olan Mavi Turizm'in envanterinde göründüğü halde bugüne kadar bulunamayan ve bir tesadüf eseri Güneş Taner'in oğlunun düğününde ortaya çıkan Cem Uzan'ın kullandığı 34 TE 3024 plakalı araç, BDDK'nın İstanbul Esentepe'deki binasının otoparkına çekildi. Mercedes S 320 marka otomobil, diğer banka borçlarına karşılık el konulan arabalarla birlikte Ağustos sonunda saüşa çıkarılacak. Güneş Taner'in oğlunun düğününe katılan Cem Uzan, Esma Sultan Yalısı'na bu araçla gelmiş, gazeteciler fotoğraf çekmeye başlayınca da Uzan'ın korumaları otomobilin plakasını gizlemeye çalışmıştı. TMSF'ye teslim edilmeyen arabayı kullanan Cem Uzan'a İcra İflas Kanunu'nun 311. maddesi uyarınca, 'alacaklısından mal kaçırdığı' gerekçesiyle soruşturma açılacağı öğrenildi. Hakan Uzan'ın BMW'sini alan 270 milyarı ödemedi 6 Ağustos'ta yapılan açık artırmada Hakan Uzan'ın kullandığı ve Türkiye'de tek olduğu belirtilen 2003 model 760 Lİ model BMW'i alan Zekeriya Yurtçak, parayı ödeyemedi. TMSF, 270 milyara satılan aracın yeniden satışa sunulacağını duyurdu. Aradaki farkı Yurtçak ödeyecek 34 TS 9990 plakalı 3 bin 700 km'de olan ve özel olarak üretilen araç, 18 Ağustos'ta Esentepe TMSF otoparkında saat 10.00'da yapılacak yeni ihalede tek olarak satılacak. Yapılacak ihalede aracın önceki bedelin altında satılması halinde aradaki fark ilk alıcısı Zekeriya Yurtçak'tan tahsil edilecek. Ayrıca Yurtçak, araç bedelini zamanında ödemediğinden teminatını da geri alamayacak. TMSF'nin satışına girmek için bayrak alan yaklaşık 100 kişi, bu kuralları satıştan önce kabul ettiğine dair bir sözleşme imzalamıştı.
economy
Türkiye'de SSK ihalelerinde en yüksek fiyatı veren Roche'un Polonya'da da aynı yöntemle vurgun yaptığı ortaya çıktı. Polonya Rekabet Kurulu UOKİK'in açtığı soruşturmada, Roche'un Recormon ve NeoRecormon piyasasında tekel oluşturduğu ve fiyatları yükselttiği belirlendi NeoRecormon adlı ilacı Beşer Ecza Deposu'na 88 milyon liraya satabilirken, fiyatı SSK ihalelerinde otomatik olarak 230 milyon liraya çıkaran Roche, tekel konumunu kullanarak fiyatı yükselttiği gerekçesiyle aynı ilaç satışından Polonya'da para cezasına çarptırıldı. Polonya rekabet kurumu UOKIK, isviçreli ilaç devinin Polonya'da faaliyet gösteren şirketi Roche Polska ve dağıtım sorumlusu Hand Prod arasındaki anlaşmanın fiyat yükseltmeye yönelik ve yasadışı olduğunu açıkladı. Bayilere baskı UOKİK ayrıca iki şirketin Polonya Sağlık Bakanlığı ihalelerinde fiyat yükselttiğini vurguladı. Tüm bu bulgular üzerine Polonya rekabet Kurulu, Roche Polska'nın 306 bin zloti (83 bin ABD doları) ceza ödemesine karar verdi. UOKIK'e göre Polonya'da faaliyet gösteren ilaç firmaları, bayi sayılarını sınırlı tuturak ilaç piyasası üzerinde tam kontrol sağlıyor. Bayilere uygulanan sıkı fiyat politikası da kolayca ilaçların fahiş rakamlara ulaşmasına yol açıyor. Savcı cezalandırılan depo sahiplerinin de ifadesine başvuracak VATAN Gazetesi'nin ortaya çıkardığı ilaç vurgunuyla ilgili soruşturma genişleyerek devam ediyor. Roche'a yapılan baskında ele geçirilen evraklar bilirkişi heyetince incelenirken, soruşturmayı yürüten savcılık, Roche tarafından cezalandırılan ve ihalelere alınmayan ecza depolarının sahiplerini dinleyecek. Roche çalıştığı ecza depolarım uyarmış ve Beşer Ecza Deposu'nun katıldığı ihalelere fiyat atmamalarını istemişti. Bu kurala uymayan ecza depoları ise ilaç verilmeyerek ve ihalelere katılımları engellenerek cezalandırıldı. İlaç vurgununa ilişkin yürütülen soruşturmada savcılık, gerek SSK'nın gerek Roche'un ihale yasasına aykırılık suçunu işleyip işlemediğinin soruşturma sonunda belli olacağını belirtiyor. Bilirkişiler tarafından yaklaşık 20 gün içinde bitirilmesi beklenen raporun ardından, savcılık soruşturmasını tamamlayacak. Hazırlanan dosyanın bir örneği de Başbakanlık Teftiş Kurulu'na sunulacak. Savcılığın Başbakanlık Teftiş Kurulu'ndan ihale yasasının gözden geçirilmesini talep edeceği öğrenildi. Soruşturma kapsamında birçok kişinin bilgisine başvurulmaya devam edilirken SSK'daki vurgunu ortaya çıkaran gazetecilerin de bilgisine başvurulacak.
economy
Roche’dan vahim olaylar var FARKLI kurumlara, farklı fiyattan ilaç satılmasının yarattığı çarpıklıkların ortaya çıkması üzerine soruşturmalar sürerken, ilaç sektöründe yaşananlara bir farklı yorum da Klinik Farmakoloji Derneği’nden geldi. Avrupa Klinik Farmokoloji Derneği Onursal Başkanı ve Klinik Farmakoloji Derneği Başkanı Prof. Cankat Tulunay, Türkiye’de yaşananların asıl suçlusunun ve ilaç fiyatlandırma ve ihale sistemi olduğunu öne sürerek, ‘Dünyanın hiç bir yerinde ödenmeyen ilaçların parasını Türkiye’de devlet öder. İlaç sektörünün 6 milyar dolarlık cirosunun yüzde 90’ı devlet tarafından ödeniyor’ dedi. Prof. Tulunay, Türkiye’nin akılcı bir ilaç politikasına gidip ilaçlarını tüm dünyada olduğu gibi farmakoekonomik kriterleri gözönüne alarak seçmesi halinde yılda 1 milyar dolar tasarruf edebileceğine dikkat çekti. Prof. Tulunay, yolsuzlukların önlenmesi halinde de 1 milyar dolarlık bir tasarruf sağlanacağını ve böylece Türkiye’nin 6 milyar dolarlık ilaç faturasının 4 milyar dolara indirilebileceğini söyledi. Prof. Tulunay, Roche’un SSK’ya ucuza ilaç sattığı için üzerine gidildiğini hatırlatarak, ‘Aslında İsviçre Roche’un Türkiye’deki firmasına nasıl bu kadar ucuza ilaç verebildiğini sorması lazım. Roche, devleti kazıklamıyor, ucuza ilaç satıyor burada. Muhasebede hile yaptıysa bunun hukuki boyutu elbette tartışılır. Ama Roche ucuza sattığı için eleştirilirken, pahalı satan diğer firmaların da gündeme gelmesi lazım’ dedi. Prof. Tulunay, diğer ilaç firmalarının yakın zamanda girdikleri birçok ihalede yaşananlara ilişkin şu örnekleri verdi: İbrahim Etem tarafından üretilen Cipro Floksa 5000 antibiyotik, 2 Ağustos 2004 tarihinde sonuçlanan ihalede, SSK Rize Bölge Hastanesi’ne 950 bin liradan verilmiş. Bu ilacın onaylı imalat fiyatı 7 milyon 645 bin 260 lira. Yani ihalede SSK’ya yüzde 88 indirim yapılmış. Ama aynı ilacı Emekli Sandığı’na mensup hastalar 7 milyon miradan alıyor. Phizer, tansiyon ilacı Accuzide için 7 Temmuz 2004’de sonuçlanan bir ihalede SSK İstanbul Eğitim Hastanesi’ne 17 milyon 235 bin lira fiyat vermiş. Oysa bu ilacın 15 Haziran onaylı fiyatı 14 milyon 765 bin lira. MSD firması, Tienam 500 mg. antibiyotik için SSK Eskişehir Bölge Hastanesi için açılan ve 21 Temmuz’da sonuçlanan ihalede 21 milyon 403 bin 950 lira fiyat vermiş. İlacın 15 Haziran onaylı orjinal fiyatı 18 milyon 488 bin lira. Prof. Tulunay, ‘Sektördeki çarpık uygulamalar içinde Roche günah keçisi olarak kullanıldı. Roche SSK’ya ucuz ilaç sattığı için eleştirilirken, SSK’ya pahalıya ilaç satanlara ses çıkarılmıyor’ diyerek, şunları söyledi: ‘Roche ile ilgili iddialar kendi iç problemleri nedeniyle dışa vuruldu. Bu bilgilere zaten SSK’nın web sayfalarından erişmek mümkündü, gizli değildi. Ama Türkiye’de sistem çok bozulmuş, çok daha vahim olaylar var. Geçen yıl değişen Devlet İhale Kanunu’nda, imalatçı firmanın ürettiği ilacın jeneriği yoksa kendi fiyatını veriyor. Jeneriği varsa kıran kırana pazarlık yapılıyor ve yüzde 80’lere varan indirim yapılıyor. Bu firmalar bu fiyata bu ilacı nasıl karşılayacak? Ya içindeki hammaddeden çalacak ya da yalan beyanda bulunacak. Bir firma bir ilaçta yüzde 80’e varan oranda indirim yapabiliyorsa ona sormak gerek o zaman bu ilacın maliyeti ne? Yani ilaç maliyetleri sanıldığı kadar yüksek değil.’
economy
Fon Dinç Bilgin'in teknesini satacak İstanbul Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Sabah Gazetesi Samandıra Tesisleri'nde, Etibank'ın devlete olan borçlarından dolayı yapılan operasyonda, banka eski sahibi Dinç Bilgin'in el konulan malları arasında yer alan tekne satışa çıkarılacak. TMSF'den yapılan açıklamaya göre, gerçekleşen operasyonda el konulan Bilgin'in damadı Clifford Holmes Polley'in üzerine kayıtlı olan tekne dışındaki 57 klasik otomobilin satış işlemleri gerçekleştirildikten sonra, teknenin satışı için gereken muameleler de tamamlandı. İşlemleri biten tekne ve römork, 19 Ağustos Perşembe günü TMSF Satış Mahalli Büyükdere Caddesi Numara 147 Esentepe adresinde satılacak. Muhammen bedeli 24 milyar lira olan tekne 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 85. maddesine göre açık artırma ve peşin para ile satışa sunulacak. Ancak, verilen bedelin muhammen değerin yüzde 75'inden az olması veya hiç alıcı bulunmaması halinde, ikinci satış 24 Ağustos tarihinde yine aynı adreste yapılacak. Teknenin tellaliye ve damga vergisi alıcıya ait olacak. Verilen bilgiye göre, açık artırma ile satılacak olan tekne Yakuplu Köyü yolu üzeri, (Bayındırbank deposu) Çuhadaroğlu binası, Numara 34 Yakuplu Büyükçekmece adresinde görülebilir.
economy
Dışbank'ın mevduatı 3.1 katrilyonu aştı İlk yarıda mevduatı yüzde 5 artışla 3.1 katrilyonu geçen Dışbank'ın kredileri de yüzde 36 büyüyerek 3 katrilyona yaklaştı. Bankanın altı aylık kârı 16 trilyon oldu Dışbank'ın, bu yılın ilk altı aylık bölümünde aktiflerinin 6 katrilyon lirayı, mevduatının 3.1 katrilyonu aştığı bildirildi. Dışbank'tan yapılan açıklamada, bankanın altı aylık bilanço sonuçları hakkında bilgi verildi. Açıklamada, bankanın perakende bankacılık alanında hızla büyümesini sürdürdüğü belirtilerek, şöyle denildi: "Net ücret ve komisyonların operasyonel giderleri karşılama oranı ilk altı ayda yüzde 27 olarak gerçekleşti. Bu oran, 2002'ye göre yüzde 285, geçen yıla göre de yüzde 68'lik bir artışı temsil ediyor." Bankanın toplam aktifleri içinde kredilerin payının yüzde 49.4'e çıktığı belirtilen açıklamada, Dışbank'ın 294 milyon dolar tutarındaki serbest sermayesiyle de Türkiye'nin sayılı bankaları arasındaki konumunu pekiştirdiği kaydedildi. Açıklamada, bankanın toplam mevduatının yüzde 5 artarak 3 katrilyon 107 trilyona yükseldiği, kredilerin yüzde 36 büyüyerek 2.9 katrilyon olarak gerçekleştiği bildirildi. Kredi kartı işlem cirosu pazar payı temmuz ayı itibariyle yüzde 3.57'ye yükselen Dışbank'ın, bankacılık hizmet gelirlerinin de geçen yıla göre yüzde 93 artarak 50 trilyona ulaştığı belirtildi.
economy
SSK’ya pahalı ilaç satarak devleti zarara uğrattığı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan Roche’un İstanbul’daki genel müdürlüğüne baskın düzenleyen polis, ilaç alım ihalesine katılmak isteyen Roche’nin kendi ana bayilerine gönderdiği bir yazı ile ‘ihaleye katılırsanız bayiliğiniz iptal edilir’ şeklinde tehdit ettiği belgesine ulaştı. Yazı ile anabayilerini SSK’a ihalelerin teklif vermelerini engelleyen Roche firmasının tek başına ihalelerde fiyat belirlemeyi sağladığı ortaya çıktı. Polis, baskınlarda ele geçirdiği 6 koli evrak ile bilgisayar kayıtların incelemeyi sürdürüyor. Ancak baskında ele geçen muhasebe kayıtların SSK ihaleleri ile ilgili bölümünün silindiği bildirildi. Ankara’da Beşer firmasına yapılan baskında da ele geçen 20 koli evrakında incelenmek üzere İstanbul’a gönderileceği bildirildi. Roche’nin işten çıkardığı yetkililerin ihbarıyla ortaya çıkan SSK ilaç ihale skandalı ihaleye fesat karıştırmak suçlaması yeni boyut ortaya çıktı. İstanbul Organize Şube Müdürlüğü ekiplerince önceki gün basılarak incelenmek üzere bazı evraklarına el konulan Roche’in bayilerine bir yazı göndererek ihalelere katılmamasını aksi halde bayiliklerinin iptal edileceğini bildirdiği belirlendi. Roche firmasının bayilerine 88 milyon liradan sattığı kanser ilacını SSK’ya 230 milyon liradan satarak yaklaşık yarım milyon doların üzerinde bir haksız kazanç elde edildiği tahmin ediliyor. Roche ilaç firmasında ki ilaç yolsuzluğunu soruşturan İstanbul Cumhuriyet savcısı Nazmi Okumuş’un talimatıyla önceki gün Levent’de ki firmanın genel merkezine baskın yapan Organize Şube Müdürlüğü ekipleri 6 koli evrak ele geçirdi. Evrakların dökümleri yapıldıktan sonra savcılığa gönderileceği bildirildi. Roche Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Yöneyman soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş’a önceki gün ifade verdi. Yöneyman’ın ifadesinde, ‘İlaç satış ihalelerinde hiçbir usülsüzlük olmadı. İlaçların fiyatlarını SSK’ya sunduk. Onlarda kabul ettiler’ dediği bildirildi. Ankara’dan 15 koli evrak geldi SSK’yı fahiş fiyatla ilaç satarak zarara uğrattığı iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Nazmi Okumuş tarafından hakkında soruşturma başlatılan Roche firmasının 2003-2004 yıllarına ait ihale dosyaları, envanter ve şirket kayıtlarından oluşan 15 koli evrak, Ankara’dan, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne getirilerek incelemeye alındı. Sağlık Bakanlığı’nda ve Roche firmasının ilaçları sattığı Beşer Ecza Deposu ile Başkent Hastanesi’nde bulunan ihale dosyaları ve faturalardan oluşan 15 koli dolusu evrak da dün Ankara’dan bir polis minübüsüyle incelenmek üzere İstanbul’a getirildi
economy
'Yabancı sermaye çalışmaları sürüyor' ANKARA ANKA Devlet Bakanı Ali Babacan, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yabancı sermayesinin girişini kolaylaştırmaya yönelik çalışmaların kararlılıkla sürdürüldüğünü bildirdi. DYP Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in Başbakan Erdoğan'a yönelttiği soru önergesini Bakan Ali Babacan yanıtladı. Babacan, ülkede yatırımların önündeki idari engellerin kaldırılması, mevzuat ve uygulamada gerekli değişikliklerin yapılarak, yatırım ortamının yerli ve yabancı yatırımcılar için elverişli duruma getirilmesi amacıyla çalışmaların sürdürüldüğünü kaydetti. Babacan, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) eliyle yürütülen çalışmalar kapsamında, bugüne kadar 16 yasanın yürürlüğe girdiğini, 1 yasanın TBMM gündeminde bulunduğunu, 8 yasa üzerindeki çalışmaların da halen devam ettiğini bildirdi.
economy
IMF ile ilişkilerin programın biteceği 2005 Şubat'ından sonra alacağı şekil uzun süre ekonomi dünyasının gündemini meşgul etti. Herkes Ankara'da yetkili ağızlardan sürdürülecek programla ilgili sinyal almaya çalışa. Ancak gelen açıklamalar hep "2005 sonrası faiz dışı fazlada yüzde 6.5 disiplininden kurtulacağız. Sosyal yönü ağır basan, yatırımların önünü açan bir program devreye sokacağız" şeklinde oldu. Bu demeçler piyasalarda mali disiplinden uzaklaşılacağı şeklinde algılanınca, başta faiz olmak üzere tüm piyasalar gerildi. Bu gerginlik özellikle Haziran ve Temmuz aylarına damgasını vurdu. Ancak geçen hafta içinde Hazine'den gelen bir açıklama herkes için sürpriz oldu. IMF Heyeti 2005 ve sonrasını görüşmek üzere Ankara'ya davet edildi. Devlet Bakanı Ali Babacan ve ardından Başbakan Erdoğan IMF ile 3 yıllık bir stand-by yapılacağını duyurdu. Bu gelişmelerle dün açılan piyasalar iyimserliği hemen fiyatlara yansıttı. Hazine 4 ayın en düşük maliyeti ile borçlanma yaptı. Oysa Haziran ve Temmuz aylarında borçlanma maliyeti IMF belirsizliği yüzünden yüzde 28'in dahi üzerine çıkmıştı. Bankacılar IMF ile 2005 sonrasının daha önce planlanması halinde son iki ayda 13 katrilyon liranın üzerinde borçlanma gerçekleştiren Hazine'nin daha düşük faiz önerebileceğine dikkat çektiler. Son 2 ayda yapılan borçlanmalarda Hazine'nin kasasından çıkacak faiz yaklaşık 3.6 katrilyon lira olacak. Bankacılar ekstra maliyet binmese ve faiz yüzde 25'in altına doğru hatta yüzde 20'lere kadar çekilse faiz maliyetinin en az 750 trilyon lira daha az olabileceğim vurguladılar. IMF destekli programa devam edilecek olması sadece faiz cephesinde değil, borsa ve döviz cephesinde de pozitif etkisini gösterdi. İMKB Endeksi 19 bin 608 puana kadar çıkarken, dolar da 1 milyon 450 bin liranın altını gördü. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan (08.04.2004): Kendi memleketimizi kendimiz düzelteceğiz * Türkiye bir tane, kendi memleketimizi biz düzelteceğiz. Kimse dışarıdan gelip bizim evimize düzeltemez. Türkiye ekonomisini güzel noktalara getirmek istiyorsak, muhakkak suretle makro ekonomik hedefleri yakalamamız lazım. * (2004 yılı Ocak-Mart dönemi bütçe gerçekleşmelerini açıkladığı basın toplantısında) Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun (30.04.2004): Yeni stand-by'a ihtiyaç olmayacak * Ben şu yönden mutluyum ki IMF'ye ülke gerçeklerini anlatabildik. IMF, Türkiye gerçeklerini, bizim iktidarımızda öğrendi. O bakımdan bu yılın sonunda yeni bir stand-by anlaşmasına gerek kalmadan daha sağlıklı bir ekonomik döneme ulaşmış olacağız. * (Bursa Sanayi Odası ve AISEC tarafından düzenlenen 2. Ulusal Girişimcilik Kongresinde) Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun (11.05.2004): Kendi unumuzu yağımızı katacağız * (IMF'nin reçetelerini kastederek) Bu bünyeye uymaz. Türkiye'nin şartlan başkadır. Yeni bir stand-by anlaşmasına ihtiyaç kalmayacak. Biz kendi yağımızı unumuzu, helvamızı katacağız ve bu işi halledeceğiz. * (AB Yolunda Türkiye'de Üniversite-Sanayi İşbirliği Paneli'nde) Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun (25.06.2004): Türkiye borç sorununu aştı * Türkiye yeni stand-by anlaşması yapmak zorunda değil. Ülke borç sorununu aştı. Dış finans kuruluşlarının güvenini sarsmamak için EVIF ile yeni bir anlaşma yapılması konusunda çalışılıyor. Ancak, bu anlaşma stand-by değil. * (Eskişehir'de düzenlenen TOBB Sanayi Odaları 11. Konsey Toplantısına katılmadan önce AKP İl Teşkilatında) Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen (08.07.2004): Talimat alma dönemi bitecek * Türk milleti geride koşamaz, öncü bir millettir, önde olmalıdır. Bulunduğu coğrafyada da söz sahibi olmalıdır. Bu da güç ve kuvvetle olur. IMF ve Dünya Bankası'na borç ödeye ödeye onlardan talimat ala ala ülke yönetilmesinin çok ağır faturalar getirdiğini de bilmemiz lazım. Birçok faturayı ödüyoruz. Bunun sona ermesini istiyoruz * (Tirebolu-Torul Yolu'nun resmi açılış töreninde) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ( 05.05.2004): Programda sosyal boyut öne çıkacak IMF'ye borcumuz 25 milyar dolar deniliyor. IMF Başkan Vekili Anne Krueger burada. IMF'ye borcumuz 20 milyar dolardır. IMF ile faiz dışı yüzde 6.5 fazlayı konuşacağız. Bunu nasıl aşağı düşürürüzü tartışacağız. 'IMF ile çalışmayız' bu gerçekçi bir söylem değil. Bunları söyleyenlerin de bunları aynen uygulayacağına inanıyorum. Dünya gerçekleri dışında yaşayamazsınız. 20 milyar borcum yok mu diyeceksin? * (4. Türkiye İktisat Kongresi) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (05.05.2004): Bir program açıklayacağız. Bu programda sosyal boyut öne çıkacak. İşsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliği ve kayıt dışı gibi konulara ağırlık vereceğiz. Bu nedenle sendikaların desteğini istiyoruz
economy
'Tüketiciyi asla aldatmadık ama karara uyacağız' Türk Telekom'un açıklamasında bugüne kadar tüketicinin kandırılmadığı aksine tüketiciye maksimum bilgi verildiği belirtildi. Türk Telekom, şirketin yeni tarifelerle ilgili reklamlarda tüketiciyi yanıltma gibi bir amacı olmadığını, buna karşın Reklam Kurulu'nun konuya ilişkin aldığı karar uyarınca işlem yapıldığını bildirdi. Türk Telekom'dan yapılan yazılı açıklamada, 1 Ağustos'tan itibaren 5 ayrı tarife paketinin yürürlüğe konulduğu, müşterilere seçim yapabilmeleri amacıyla bilgilendirme ve tarife seçim formları gönderildiği ifade edildi. Yeni tarife sisteminde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu ile Amerika aramalarının 1 milyon 200 bin liradan, Şirket Hat'ta 229.299 bin liraya, Standart Hat'ta ise 275 bin 159 liraya indirildiği ifade edilen açıklamada, bugüne kadar yapılan açıklamalarda Türk Telekom'un tüketiciyi yanıltma gibi bir amacı olmadığı, aksine maksimum bilgi ilettiği kaydedildi. KARAR SON REKLAM İÇİN DEĞİL Açıklamada, şöyle denildi: "Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu tarafından Türk Telekom'un yeni tarife kampanyasına yönelik görüşleri istenmiş ancak görüşlerimiz alınmadan, kesin bir karar verilinceye kadar reklamlar ile broşürlerin yayınına ilişkin ihtiyati tedbir niteliğinde durdurma kararı alındığı kamuoyuna açıklanmıştır. Henüz şirketimize bununla ilgili bir tebliğ yapılmamıştır. Türk Telekom da alınan kararı kamuoyu gibi basından öğrenmiştir. Şirketimiz yasalara saygı göstermektedir. Bu çerçevede elimize herhangi bir tebligat ulaşmamış olmasına rağmen kesin karar çıkıncaya kadar basına açıklanan karar doğrultusunda işlem yapılmaktadır. Kaldı ki şirketimiz tarafından yapılan reklamlar tüketiciyi yanıltmayı amaçlamadığı gibi, Reklam Kurulu'nca 10 Ağustos'ta alınan tedbir kararının şu andaki reklamlarımızı kapsamadığı da ifade edilmiştir
economy
Özel tüketim vergisinde yapılan son düzenlemeler sigaraya zam olarak yansımaya başladı. İlk zam Japan Tobacco International'den (JTI) geldi. Winston marka sigaranın fiyatı yüzde 26.1 ile yüzde 27.3 zamlandı. JTI, geçen hafta özel tüketim vergisi (ÖTV) oranlarında yapılan değişiklik sonrası, orta fiyat kategorisindeki ürünü Winston sigarasının fiyatını artırdı. Edinilen bilgiye göre, 2 milyon 300 bin lira olan Uzun Winston ve Uzun Winston Light sigaralarının fiyatı yüzde 26.1 oranında artışla 2 milyon 900 bin liraya yükseltildi. Kısa Winston'ın, Box, Soft, Light ve Superlight çeşitlerinin fiyatları yüzde 27.3 artışla 2 milyon 200 bin liradan 2 milyon 800 bin liraya çıktı. Paket başına 600 bin lira zam Söz konusu artış, tiryakinin cebinden paket başına fazladan 600 bin lira çıkmasına neden olacak. Sigara üzerinden alınan ÖTV, çıkarılan Vergi Yasası'na paralel şekilde Bakanlar Kurulu kararıyla tütün cinsleri itibariyle yeniden düzenlenirken, oransal vergi yüzde 55.3'ten yüzde 28'e düşürülmüş, paket başına maktu vergiler artırılmıştı. Yüzde 100 Şark tipi tütünle üretilen sigaralardan alınan vergi paket başına 350 bin lira belirlenmişti. Şark tipi tütün miktarına bağlı olarak diğer sigaralara da paket başına 450, 600 bin lira maktu vergi getirilmişti. Yüzde 100 yabancı tütünle üretilenlerde 1 milyon ÖTV uygulanmaya başlanmıştı. 11 Ağustos'ta yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararından sonra sigara üreticileri, bu vergilerin indirim uygulamasını yok edeceğini ve zammın kaçınılmaz olduğunu açıklamışlardı. ÖTV'nin yapısından kaynaklanan avantajı kullanan üreticiler, bazı markalarda indirim yaparak yerli sigaralar karşısında pazar avantajı yakalamıştı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise düzenlemeyle, üreticilerin 'Maliye'nin cebinden indirim yapma' olanağını kaldıracağını belirterek, 100 liralık indirimin 70 lirasının vergi gelirlerinden azalmaya yol açtığına vurgu yapmıştı. Düzenleme sonrası, British American Tobacco (BAT) Genel Müdürü Paul Helderman, kararın fiyatları önemli ölçüde artıracağını söylemişti. BAT ürünlerinden Pall Mall ve Viceroy'da 1.5 ay önce indirimlere gitmişti. JTI'ın piyasada rekabet ettiği iki ürüne yaptığı zamlardan sonra, diğer sigara üreticilerinin de fiyatları gözden geçirmesi ve özellikle yüzde 100 yabancı tütünle üretilen sigaralara zam yapmaları bekleniyor. Bu yıl toplanması öngörülen 26.9 katrilyon liralık ÖTV içinde sigara ve alkollü içkilerden gelen miktar yüzde 28 civarında. Bu yılki tahsilat dikkate alındığında bu kalemden sağlanacak vergi miktarı 7.5 katrilyon lira
economy
Halliburton'a 7.5 milyon dolar ceza ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in başkanlığını yaptığı dönemde muhasebe sistemini habersizce değiştirerek karını şişirmekle suçlanan Halliburton petrol şirketi, hakkındaki ithamın kalkması için 7.5 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Petrol altyapısı ve hizmetleri konusunda uzmanlaşan Halliburton şirketi, uyguladığı muhasebe sistemini 1998 yılında habersizce değiştirerek, o yıl ve 1999'un bir bölümüne ilişkin karını 120 milyon dolar fazla göstermiş ve firmanın muhasebe sistemini değiştirdiği, ancak 2000 yılında açıklanmıştı. Cheney, ABD başkan yardımcılığına adaylığını koymadan önce 1995-2000 yılları arasında Halliburton'ın başkanlığını yürütüyordu. Halliburton'ın, söz konusu usulsüzlüğe ilişkin 7.5 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etmesi üzerine şirkete yönelik suçlama düşmüş oldu
economy
Şirketler Philips halojen ampullerinin üç yeni çeşidini piyasaya sundu: Krypton 2 Yıl, Twistline ve Halojen Reflektör Krypton 2 Yıl. Çocukların göz yorgunluğunu önleyen Philips ders çalışma ampullerinin gerek çalışma masası lambalarında gerekse odanın genel aydınlatılmasında kullanılması öneriliyor. Pilsa Plastik, Winsa markalı PVC pencere, kapı sistemlerinin "Tüm Sistem Olarak" kalitesinin belgelendirilmesi amacıyla bir süredir yürüttüğü çalışmaları başarıyla sonuçlandırarak Alman RAL Pencereciler Kalite Birliği'nin onayını aldı. Aras Kargo TSE tarafından yapılan değerlendirme sonucunda TS EN ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi almaya hak kazandı. Temmuz 2007 tarihine kadar geçerli olacak belge, kargo taşımacılığı ile ilgili tüm süreç ve destek faaliyetlerini de içine alan sektördeki en geniş kapsamlı kalite belgesi olma özelliğini taşıyor. Lays'in tamamen Türk damak tadını hedefleyerek geliştirdiği yeni ürünü için Türkiye'ye özel bir çalışma yürütüldü. Birçok farklı tadın test edildiği çalışmada Türk tüketicisi patatese en çok zeytin ve kekiği yakıştırdı. Uzman şeflerin dahil olduğu çalışmanın sonucunda Lays Zeytin ve Kekik ortaya çıktı.
economy
Yabancı, 89 milyon dolarlık alım yaptı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) hisse senetleri piyasasında yabancı yatırımcılar, Temmuz ayında 89 milyon 519 bin 370 dolarlık net alım gerçekleştirdi. Borsa verilerine göre, geçen ay yabancı banka/aracı kurum veya şahıs nam ve hesabına 1 milyar 332 milyon 882 bin 30 dolarlık alış, 1 milyar 243 milyon 362 bin 660 dolarlık satış gerçekleştirildi. Ulusal Pazar'da 1 milyar 332 milyon 480 bin 932 dolarlık alış, 1 milyar 243 milyon 17 bin 44 dolarlık satış yapıldı. İkinci Ulusal Pazar'da Temmuz ayında 225 bin 887 dolarlık alış, 333 bin 522 dolarlık satış gerçekleşti. Gözaltı pazarında ise 175 bin 211 dolarlık alış, 12 bin 94 dolarlık satış oldu
economy
Kardemir: Türkiye’nin tüm ray ihtiyacını biz karşılarız Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları (KARDEMİR) A.Ş. Genel Müdürü Osman Kılavuz, ‘72 metre uzunluğunda ray üretmemizi sağlayacak Ray ve Profil Haddehanesi yatırım ihalesiyle ilgili teklifleri 10 Eylül Cuma günü alacağız’ dedi. Genel Müdür Kılavuz, fabrikanın gelişmesi açısından çok önemli olan Ray ve Profil Haddehanesi yenileme işlemleri için yapılacak ihaleyle ilgili kendilerinden gerekli dökümanları alan bazı yurtdışındaki firmaların tesislerini gezdiklerini söyledi. Almanya ve İtalya’da haddehaneler ile dev makinelerden oluşan atölyeleri inceleme imkanı da bulduklarını anlatan Kılavuz, şunları kaydetti: ‘Ülkemizin ihtiyacı olan ve sadece KARDEMİR’de üretilen ray, büyük boy profil, köşebent, maden direği ve kalın kaliteli yuvarlak üretecek söz konusu haddehanenin yenilenmesi bizim açımızdan çok önemli. 72 metre uzunluğunda ray üretmemizi de sağlayacak Ray ve Profil Haddehanesi yatırım ihalesiyle ilgili teklifleri 10 Eylül Cuma günü alacağız. Son teknolojiye sahip olacak tesiste yatırımların tamamlanmasının ardından 2005’in sonunda ya da 2006’ın başında üretime başlanmasını planlıyoruz. Türkiye’de, bu sektörde tek üretici konumuna geleceğiz. İç piyasanın taleplerini karşıladığımız takdirde dış pazarlara da açılmamız mümkün olabilecek. Planlamalarımızı bu doğrultuda şekillendiriyoruz.’ Her ay 4-5 bin ton ray ürettikleri TCDD’nin ihtiyaçlarını talebe göre karşıladıklarını, aralarında da uzun soluklu bir anlaşmanın olmadığına dikkati çeken Kılavuz, şöyle konuştu: ‘Fabrikamızın TCDD için ürettiği raylar uluslararası UIC-900-A standartlarına uygundur. Şirketimiz, ülkemiz demiryolu ağının yeniden yapılandırma çalışmalarına olumlu katkı vermeye çalışan Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından biridir. Yıllık 50-60 bin ton ray ihtiyacı olduğu söylenen TCDD’nin talebini rahatlıkla karşılayabilecek durumdayız. Ancak, bu oranı bugün söyleyip iki ay içinde isterlerse fabrikamız üretemez. TCDD, bir yıl içinde her ay yaklaşık 5 bin ton talepte bulunursa bunu karşılayabiliriz. Taşımacılığın ucuz ve güvenli olmasını temin eden demiryolları ağının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına gereken önem ve destek verilmelidir.’
economy
Borç denince hep stoku konuşuyoruz. Oysa stoktan daha önemlisi vade ve reel faizin hangi yönde geliştiği. Bu çerçevede yıllardır söylediğim gibi Türkiye'nin temel kamu finansmanı sorunu borç stokunun yüksekliği değil. Türkiye'nin temel kamu finansmanı sorunu iç borçlanma vadesinin kısalığı ve reel faizlerin yüksekliği. Türkiye, mevcut iç borçlarının vadesini birkaç yıla uzatabilse ve reel faizlerini yüzde 5'ler düzeyine düşürebilse iç borç sorununu çözme yolunda önemli bir adım atmış olacak. Bu konudaki gelişmeleri izleyebilmek ve değerlendirebilmek amacıyla aşağıdaki tabloyu düzenledim. Tablo, bize bu iki önemli konuda yaşanan gelişmeleri özet olarak sunuyor (Bu tabloda ilk iki sütun trilyon TL olarak okunmalıdır Her şeyden önce vadeler uzamaya başlamış. 2000 yılındaki ortalama borçlanma vadesine çok yaklaşmışız. Bu olumlu bir gelişme. Demek ki enflasyonda daha da düşüş olduğunda Hazine çok daha uzun vadeli olarak borçlanabilecek ve böylece kronik sorunumuz olan kısa vade olayından kurtulmamız mümkün olabilecek. Kriz sonrasında 144 güne kadar düşmüş bulunan piyasa iç borçlanma vadesi bugünlerde 321 güne çıkmış bulunuyor. Dikkat edilecek olursa bu uzamaya karşın ortalama vade hâlâ 1 yıldan kısa. Öteden beri iddia ettiğim gibi 1 yıldan kısa bir stoku, stok olarak nitelemek mümkün değil. Bu vadeyle bu stoku yılda bir kez yenilemek zorundasınız. Buna stok değil akım değişken demek daha doğrudur. Hazine'nin piyasaya yönelik iç borçlanma vadesinin de dış borçlanmada olduğu gibi 3, 5, 7, 10 yıl gibi sürelerle olması gerek. Yani burada bir iyileşme olduğu halde daha çok yolumuz var. Tablonun bize verdiği ikinci önemli mesaj faizdeki düşüş eğilimi. Hazine'nin iç borçlanma faizi ilk kez yüzde 30'un altına düşmüş bulunuyor. Bu da enflasyondaki düşüşle uyumlu bir gelişmeye işaret ediyor. Buna karşılık enflasyonla düz bir karşılaştırma yaparak faize baktığımızda henüz 2002 yılındaki düzeyi yakalayamadığımız anlaşılıyor. Buna karşılık 2002 yılını bir karşılaştırma yılı olarak alırken dikkat etmemizde yarar var. Çünkü o yılda, önceki yılda yaşanan mali sektör krizinin etkileri var. Burada dikkat edilmesi gereken bir başka nokta nominal faizin yanısıra reel faizin ne durumda olduğu. Reel faiz hesabı için, ortalama vade 321 gün olduğuna göre, bir yıl sonraki enflasyon beklentisinin yüzde 10 olduğunu varsayarak yola çıkarsak reel faizi yüzde 15 olarak hesaplayabiliriz. Bu çok yüksek bir orana işaret ediyor. Demek ki son dönemde yaşanan bazı iyileşmelere karşın hem vade hem de reel faiz açısından önümüzde daha uzun bir yol var. Bu tür riske dayalı göstergelerin iyileşmesi yalnızca ekonomideki düzelmeyle olmuyor. Tren kazasındaki yaklaşımlar bile piyasanın risk algılamalarını etkiliyor
economy
Sabancı Holding'in ortağı bulunduğu İstanbul Naylon Sanayi A.Ş. (İnsa) tasfiye edilecek. Sabancı Holding'den borsaya gönderilen açıklamada, şirketin yüzde 55 oranında ortağı bulunduğu İnsa'da, cuma günü yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında faaliyetin devamında fayda görülmemesi nedeniyle tasfiye kararı alındığı belirtildi. şirketin üretim faaliyetini durdurduğu ve tasfiyenin hukuki prosedür izlenerek sonuçlandırılacağı belirtildi
economy
İSTANBUL - Halka arz için önceki gün talep toplanmaya başlanan Plastkart'ın hisselerine 30 saniyede arz miktarı kadar talep geldi. Hisselere, halka arzın ilk günü tavan fiyattan talep gelirken satış 3 bin 200 liradan gerçekleşti. Halka arzların başarısız olduğu bir dönemde 2 bin 900 liradan sunulan Plastkart hisseleri ilk gün yüzde 10 değer kazandı. Halka arz yüzde 28.57 veya 4 trilyon TL nominal hisse ile sınırlı tutulurken, Plastkart buradan elde edeceği kaynak ile yeni üretim hatları oluşturarak kapasite artırımına gidecek. Yönetim kurulu başkanlığını Namık Ziyal'in yaptığı Plastkart'ın ortaklık yapısı yüzde 49 Ziyal ailesi, yüzde 45 Anel Grup ve yüzde 6'sı Ali Yıldız olarak belirlenmiş. Plastkart Genel Müdürü Ali Yıldız, borsaya kote olduktan sonra üretimi iki katına çıkaracaklarını söyledi.
economy
SSK'ya fahiş fiyatla ilaç alındığı iddiasına ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında Roche'nin muhasebe kayıtlarını incelemek için şirket merkezini polis bastı. Roche yaptığı açıklamada 'hukuka saygılıyız' dedi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bazı ilaç firmalarının SSK'ya yüksek fiyattan ilaç satımı ile ilgili olarak yürüttüğü soruşturma çerçevesinde Roche firmasının genel merkezinde arama başlattı. Roche firması eski Müşteri İlişkileri Direktörü Veysi Munga'nın, SSK İhale Komisyonu üyeleriyle ortaklaşa hareket ederek, devleti 15 trilyon lira zarara uğrattıkları iddiası üzerine başlatılan soruşturma genişletiliyor. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Başsavcısı'nın talimatı üzerine İstanbul Organize Suçlar Şubesi ekipleri, Roche İlaç Fabrikası'nın genel merkezine baskın düzenledi. Baskın sırasında SSK İstanbul Bölge Müdürlüğü'nün düzenlediği ihalelere ilişkin belgelere el konuldu. SIRA İHALE KOMİSYONU'NDA İsviçre kökenli Roche'un 'Neorecorman' adı verilen ilacı hastanelerin 3 katı fiyata SSK'ya sattığı iddiaları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kapsamında SSK İstanbul Bölge Müdürlüğü'nde ihale komisyonunda yer alan kişilerin de ifadesi alınacak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, usulsüzlüklerde adı geçen kişilerin ifadeler ve Roche'da yapılacak incelemeler sonucunda hazırlayacağı raporu, Başbakanlık Teftiş Kurulu'na göndermesi bekleniyor. Savcı Namzi Okumuş'un incelediği iddalar arasında en önemlisini, SSK'nın ilaç firmalarından, diğer resmi ve sivil kuruluşlara göre çok daha pahalı ilaç alması oluşturuyor. SSK'ya pahalı ilaç satılmasıyla ilgili soruşturma çerçevesinde SSK İstanbul Satın Alma Müdür Yardımcısı Azmi Arslan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda ifade verdi. Arslan, SSK'ya yüksek fiyattan ilaç alınması skandalında ismi geçen yetkililer arasında bulunuyor. ECZA DEPOSUNDAKİ EVRAK İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından SSK'ya fahiş fiyatla ilaç sattığı iddia edilen Roche firmasıyla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, Ankara polisi de bir firmanın ilaç deposundaki evraka el koydu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı üzerine Merkez Mali Şube Müdürlüğü ile Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Büro ekipleri, Altındağ İlçesi Plevne Caddesi üzerindeki Beşel ilaç firmasının eczacılık deposuna geldi. Depoda yapılan aramada yolsuzluğun yapıldığı iddia edilen 2003 yılına ait fatura ve dokümana el konuldu. Yetkililer, Roche firmasının, kanser hastalığı tedavisinde kullanılan bazı ilaçları Beşel firması aracılığıyla SSK'ya sattığını bildirdiler. 'Almasaydık halk ilaçsız kalırdı' Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) İstanbul Satın Alma Müdür Yardımcısı Azmi Arslan'ın, SSK'ya yüksek fiyattan ilaç alındığı iddiasına ilişkin soruşturmayı yürüten savcıya, ihaleyi yapmak zorunda olduklarını, aksi takdirde halkın ilaçsız kalacağını söylediği belirtildi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, konuyla ilgili soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş tarafından yaklaşık 1.5 saat süreyle bilgisine başvurulan Arslan'a, öncelikle 6 Ağustos'ta yurtdışına çıkıp çıkmadığı soruldu. Bunun üzerine yurtdışına gitmediğini belirten Arslan, bu durumun isim benzerliğinden kaynaklanmış olabileceğini söyledi. Arslan'ın, SSK'ya ilaç alımıyla ilgili yöneltilen soruya da, 'İhaleyi yapmak zorundaydık. Yapmasaydık halk ilaçsız kalabilirdi. Çünkü ihale 6 ay sonraya ertelenecekti. Ben sadece emirleri yerine getirdim' dediği öne sürüldü. Bu arada savcılığın, gerekli incelemeleri yapmak üzere İstanbul Eczacılar Odası, İstanbul Tabipler Odası ve İstanbul Defterlığı'ndan 3 kişilik bilirkişi heyeti oluşturduğu ve bu kapsamda SSK ile ilaç alımlarının yapıldığı şirketlerin belgelerine incelenmek üzere el konulduğu öğrenildi. Eczacılar: Yanıt bekleyen sorular var Çağdaş Eczacılar Derneği Bursa Şube Başkanı Nejat Vardar, 'Uluslararası ilaç tekellerinin yurtiçindeki faaliyetleri, geçmişi de kapsayacak biçimde idari, mali ve adli olarak soruşturulmalı' dedi. Vardar, düzenlediği basın toplantısında, yanıtının alınması gereken bazı sorular bulunduğunu belirterek şöyle konuştu: 'Bu haksız kazanç, yabancı ilaç firmasından geri alınabilecek midir, 88 milyon liraya alınıp satılabilen ve bu fiyat üzerinde kar da sağlanabilen bir ilaca, Sağlık Bakanlığı nasıl 230 milyon lira fiyat verebilmiştir? Bir kalem ilaçta bir kamu kurumunun 15 trilyon lira dolandırılmasına yol açan Devlet İhale Kanunu yeniden gözden geçirilecek midir, yoksa bu büyük ilaç vurgunu, tıpkı hızlı tren faciasının 2 tren makinistine yüklendiği gibi iki SSK memuruna yüklenip örtbas mı edilecektir? Evet, büyük ihtimalle bu olacaktır.' Bu inceleme soruşturmanın devamı Roche Müstahzarları Sanayi Anonim Şirketi, polisin şirket merkezinde yaptığı incelemenin, yürütülen soruşturmaların bir devamı olduğunu bildirdi. Şirketten yapılan yazılı açıklamada, kamuoyuna 8 Ağustos 2004 tarihinde yapılan duyuruda her türlü denetime açık olunduğunun belirtildiği hatırlatılarak, şöyle denildi: '13 Ağustos tarihinde Roche merkezinde mali polisin yaptığı inceleme, yürütülen soruşturmaların bir devamıdır. Roche, süren dava ve yürütülen soruşturmaların neticesini hukuka saygı çerçevesinde beklemektedir. Hukuk sürecinin sorunsuz işlemesi için, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da duyarlıkla davranmaya devam edeceğimizi kamuoyunun dikkatine sunarız.'
economy
Garanti Bankası'nın hissedarı Doğuş inşaat ve Ticaret A.Ş portföyünde bulunan 70 trilyon lira nominal değerdeki Garanti hissesini, bir ay içinde potansiyel yatırımcılara satmak üzere CA IB Investmentbank Aktiengesellschaft'ı görevlendirdiğini açıkladı. Banka sermayesinin yaklaşık yüzde 8.51'ini oluşturan hisseler, 1.000 lira nominal bedelli her bir hisse 4 bin 400 liradan az olmamak üzere satılacak. Bu operasyonun ilk ayağı olacak. İkinci ayakta ise Doğuş İnşaat şanstan elde ettiği gelir ile bu kez dönüp Garanti Bankası'nın portföyünde görünen Doğuş Oto nisselerinden 20 milyon 659 bin lot satın alacak. Bu satın alma operasyonunda da fiyatın 5in 500 liradan az olmamak kaydıyla 20 Ağustos'a kadar oluşacak İMKB ağırlıklı ortalaması olması benimsendi. Böylece kendine ait Garanti Bankası hisselerini yabancılara satarak yaklaşık 308 trilyon lira gelir elde eden Doğuş İnşaat bunun 115 trilyon lirasını Garanti Bankası'na ödeyerek Doğuş Oto hissesi alacak. 200 trilyon liraya yakın para ise Doğuş İnşaat'ın operasyonlarında kullanılacak. Piyasa çevreleri Garanti Bankası'nın yüzde 8.51 hissesinin 4 bin 400 liralık fiyattan yabancılara satışının kesinleştiğini belirtiyorlar. Bu arada oluşan bu rakam Garanti'yi satın almak isteyen Intesa'mn önerdiği hisse başına fiyattan da yüzde 10 daha yüksek bir rakamı ifade ediyor. Garanti Bankası'nın sermaye yapısında satış öncesi Doğuş Holding'in yüzde 55.08, Doğuş İnşaat'ın yüzde 9.51 hissesi bulunuyor. Garanti Bankası'nın çoğunluk hisselerinin Banca Intesa tarafından satın alınmasıyla ilgili görüşmeler, prensiplerde anlaşılamaması gerekçesiyle geçtiğimiz günlerde sona erdirilmişti
economy
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Erol Sabancı, Türk bankalarının sahip olduğu sanayi iştirakleri ile grup kredilerinin yabancılara satışı zorlaştırdığını söyledi. İngiliz Financial Times gazetesindeki haberde Sabancı, Türk bankalarının sanayi iştirakleri ve bağlı bulundukları holdinglerde taşıdıkları risklere dikkat çekerek "Bu durum bankaların yabancı yatırımcılarca satın alınmasını zorlaştırıyor" diye konuştu. Haberde, Sabancı'ya dayanarak Akbank'ın satılık olmadığı, ancak Türk bankacılık endüstrisinin tepesinde yalnızlık çektiği de belirtildi. Son 20 yılda Akbank'ın 17 kez Türkiye'nin en kârlı bankası olduğunu hatırlatan Financial Times gazetesi bankanın yabancı yatırımcılar için de cazip hedeflerden biri durumunda olduğunu belirtti. Akbank'taki Sabancı Holding ve ailesinin hisse payının yüzde 70 olduğu belirtilirken Akbank'ın holding şirketlerine verdiği kredilerin toplam kredi portföyündeki payının yüzde 9'un altında bulunduğu kaydedildi. 'Ana kuruluşa verilen kredi korkutuyor' Sabancı, haberde Türk bankalarının aile sahipliğine dayanan yapısına işaret etti ve bu yüzden bankaların bağlı bulunduğu ana kuruluşlara verilen kredilerin yabancı yatırımcıyı korkuttuğunu belirtti
economy
Islıkçılar Swatch'u zora soktu İki çalışan, işten çıkarılınca "Swatch grubunda vergi kaçırılıyor ve fiyatlar şişiriliyor" diyerek vergi otoritelerine başvurdu. Dünyanın önde gelen saat üreticilerinden Swatch Grubu, işten ayrılan iki çalışanın şirkette vergi kaçırıldığı ve kâr transferi yapıldığı gerekçesi ile otoritelere başvurduğu için sıkıntılı günler yaşıyor. Financial Times'ın (FT) haberine gore, ellerindeki şirket içi yazışmalar ve elektronik postalar ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) vergi otoritelerine başvuran iki eski Swatch çalışanı grubu ürettiği saatleri ülkelere farklı fiyatlarla satmakla suçluyorlar. Üretim noktasından satılacak ülkelere transfer yapılırken eklenen kâr marjının değişmesiyle kârın merkezde kaldığı ve uygulanan politikaların kanunun izin verdiği vergi planlama uygulamalarını aştığı da yöneltilen suçlamalar arasında. Şirket içi yazışmalarda vergi konusundaki yazışmaların okunduktan sonra silinmesi ve vergi denetlemeleri sırasında kesinlikle ele geçmemesi gerektiği ve son olarak da önemli direktiflerin güvenli telefonlardan verilmesi şeklinde uyarılar olduğu belirtiliyor. Tüm dünyaya ürünlerini satan global şirketlerin fiyatlama uygulamaları sık sık gündeme geliyor. Ülkelerin farklı vergi düzenlemeleri nedeniyle fazladan vergi ödemek istemeyen şirketlerin politikaları bünyelerinde bir süre çalışıp ayrılan ve ıslıkçılar (whistleblower) olarak adlandırılan kişiler sayesinde gündeme geliyor. SWATCH: İDDİALAR ASILSIZ Kendilerine yöneltilen suçlamalar sonra açıklamada bulunan Swatch yetkilileri gelişmelerin şirketten ayrılan iki kişi tarafında şikreti zora sokacak bir faaliyette bulunma isteğinden kaynaklandığı belirtiliyor
economy
SSK'ya yüksek fiyattan ilaç satışı iddiasına savcılık el koydu Sosyal Sigortalar Kurumu’na piyasa fiyatlarının üzerinde fahiş fiyatlarla ilaç satıldığı iddiaları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu'nun (SSK) yüksek fiyattan ilaç aldığı iddialarına ilişkin soruşturma açıldı. Roche ilaç şirketinin eski çalışan Veysi Mungan, SSK ilaç alım ihalelerinde "Neorecormon" isimli ilacın piyasa değerinin çok üzerinde satılarak SSK'nın Aralık 2003 fiyatlarıyla 10 milyon doların üzerinde zarara uğratıldığı iddia etmişti. KOMİSYON İNCELEMEDE İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kansere bağlı anemide kullanılan Neorecormon isimli ilacın SSK'ya satışına ilişkin yaptığı inceleme sonucunda, Veysi Mungan'ın iddialarıyla ilgili olarak hazırlık soruşturması başlatılmasına karar verdi. Soruşturma nedeniyle Roche ilaç şirketinden Neorecormon isimli ilacın alımı sırasında SSK İstanbul Bölge Müdürlüğü İhale Komisyonu'nun kimlerden oluştuğu araştırılıyor. Basında da yer alan iddialar üzerine açılan soruşturma kapsamında ilgili birimlere yazı gönderilerek, ihale komisyonunun kimlerden oluşturulduğu konusunda bilgi istendi. 10 MİLYON DOLAR ZARAR Veysi Mungan'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği suç duyurusu dilekçesinde, bir ilaç firması ile SSK İhale Komisyonu üyelerinin ortaklaşa hareket ederek devleti zarara uğrattıkları iddia ediliyor. Dilekçede 22 Aralık 2003 tarihinde kanser tedavisinde kullanılan Neorecormon isimli ilaca ilişkin yapılan ihale sonucunda SSK'- nın 10 milyon 700 bin dolar daha fazla para ödediği iddiasına da yer veriliyor. FAHİŞ FİYATLAR İlaç fabrikasının eski çalışanı olan Veysi Mungan'ın suç duyurusu dilekçesinde, 2003 yılından itibaren 6 ay içerisinde Neorecormon isimli ilacın, Antalya Devlet Hastanesi'ne 88 milyon 800 bin lira, Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne 173 milyon 209 bin lira, SSK'ya ise 230 milyon 945 bin liraya satıldığı belirtiliyor. İddialar üzerine söz konusu hastanelerde ilaçlarla ilgili muhasebe kayıtları da inceleme altına alındı
economy
İki yıl önce üretimi durdurulan Auer, Ulubaş Madeni Eşya Sanayi ile küllerinden yeniden doğacak. Ulubaş, "Sıcak eşya uzmanı" sloganıyla hafızalarda yer eden Auer'i Haziran ayında satın aldı ve Auer'in Lüleburgaz'daki fabrikasında iki yıl önce susan makineler üretime geçti. Ulubaş Madeni Eşya, Auer için eski sahibi Yapı Kredi Bankası'na 8.3 milyon dolar ödeyecek. Yapı Kredi'ye ödemeyi 8 yılda yapacak firma şimdi Auer markası için Türkiye'de ve Avrupa'da geniş bir satış ağı kurmak için harekete geçti. Ulubaş Madeni Eşya Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ulubaş, "İki yıl boyunca Auer'i almak için çalışma yaptık. Taliplisi çoktu ama bize kısmet oldu. Simdi hedefimiz bir yıl içinde Aeur'in eski havasını geri getirmek" diye konuştu. "Arçelik, Vestel gibi biz de Auer mağazaları açacağız" diyen Adnan Ulubaş, bayilik verme alışmalarının da tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. Auer markası ile küçük ev eşyası üretimine de başlayacaklarını açıklayan Ulubaş, "Türkiye genelinde 176 adet distribütörlük ve yaklaşık 400 mağaza için bayilik vereceğiz. Evin her köşesinde Auer markası olacak" diye konuştu. Fabrikayı satın aldıktan hemen sonra eleman alımına başladıklarını belirten Adnan Ulubaş, "Bir ay içinde 105 kişiyi işe aldık. Yılsonuna kadar bu sayı 300'e ulaşacak. 2005 yılında tam kapasite çalışmaya başladığımızda bin kişiye istihdam sağlıyor olacağız" dedi. Ulubaş, bir ayda fabrikaya 3 milyon dolara yakın makine yatırımı yaptıklarını ifade etti. İhracata başladı hedef 20 milyon $ Fabrikayı yaklaşık iki ay önce almalarına rağmen ihracata bile başladıklarını belirten Ulubaş, ilk adımı israil ve Bulgaristan ile attıklarını söyledi. Hedeflerinin kısa sürede Avrupa pazarına açılmak olduğunu anlatan Ulubaş, "2005 yılı için önümüze minimum 20 milyon dolarlık bir ihracat hedefi koyduk" dedi. Ulubaş buzdolabı üretimine de başladı Emaye üretimi ile dünyada söz sahibi olan Ulubaş, bir süre önce beyaz eşya sektöründe faaliyete başlama vizyonu belirlemiş, bu amaçla 2003 yılında da 'Eurontristar' markasıyla 1 milyon adetlik buzdolabı üretim kapasitesine sahip bir fabrika kurmuştu. Adnan Ulubaş, son olarak Auer markasını alarak bu alandaki iddiasını ortaya koydu. Auer'i Türkiye'de bir Fransız kurdu Auer fabrikası 1940'lı yıllarda Fransa'dan Türkiye'ye gelen Auer Ailesi tarafından 1957'de kuruldu. Marka kısa sürede dünyaya açıldı. Fakat aile 1973 yılında bazı sıkıntılardan dolayı Fransa'ya geri döndü ve fabrikayı tüm hakları ile Yapı Kredi'nin kurucusu Kazım Taşkent'te sattı. Yapı Kredi Bankası 1980 yılında Çukurova bünyesine girince fabrika ikinci kez el değiştirdi. Son olarak iki ay önce fabrikayı Ulubaş şirketi satın aldı. Beyaz eşyadaki satış patlaması 'kriz gerçekten de bitti' dedirtiyor Ekonomideki büyüme ile birlikte dayanıklı tüketim malları üretiminde yaşanan artış, yılın 5 ayında beyaz eşya satışlarına da yansıdı. Faizlerdeki düşüş paralelinde düzenlenen kampanyaların da etkisiyle Ocak-Mayıs döneminde çamaşır makinesi satışında yüzde 83.9, fırında yüzde 71 artış oldu. 5 ayda 7 milyon TV satıldı.
economy
Günlerdir olumsuz haberler nedeniyle yükselişini sürdüren ve dün sabah 46.91 dolara ulaşarak yeni bir rekor kıran petrol fiyatlarının ateşi, Venezüella ve Suudi Arabistan'dan gelen olumlu haberlerle düşme eğilimine girdi. Ancak akşam üzeri Irak'ta Şii militanlarının bir kuyuyu ateşe vermesinin ardından yeniden tırmanışa geçti. ABD hafif ham petrolün varil fiyatı Irak'taki bombalamanın ardından 46.70 dolara çıkarken, Brent petrol ise 44.10 dolar ile yeni rekor kırdı. Venezüella'da hafta sonu gerçekleştirilen referandumda zaferini ilan eden Devlet Başkanı Hugo Chavez, zafer konuşmasında petrol piyasasında istikrar sözü verdi. "Hükümetim adına OPEC'e garanti ederim ki dünya petrol piyasasının istikrarı sağlanacak" diyen Chavez, Ortadoğu haricindeki en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesiyle ilgili endişelerin azalmasını sağladı. Hedef 25-30 dolar Başkent Riyad'da yayınlanan bir gazeteye açıklamalarda bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah ise petrol fiyatlarını 25-30 dolara çekmeyi hedeflediklerini kaydetti. "Fiyatları 25-30 dolara düşürmek için petrol sahalarının izin verdiği ölçüde maksimum pompalama yapacağız" diyen Veliaht Prens, rekor seviyelerde gezen fiyatların gevşetilmesi adına ülkesinin üzerine düşeni yapacağını söyledi. Dün gün içinde New York Borsası'nda 46.91 dolarla tarihinin en yüksek değerini gören hafif türü ham petrolün varil fiyatı, Venezüella'daki referandum sonuçları ve Prens Abdullah'ın açıklamalarının ardından 46.20 dolara indi. Londra'da işlem gören Brent petrol ise 43 cent gerileyerek 43.40 dolara indi. Ancak Irak'taki bombalama haberleriyle ABD petrolü 44.70, brent ise 44.10 dolara yükseldi. Yukos: Üretime devam Rus petrol devi Yukos'un Başkanı Viktor Gerashchenko, şirketin eylül ayı sonuna kadar üretim yapmasına ve petrol birimini satmasına izin verildiğini açıkladı. Gerashchenko, mümkün olduğunca uzun süre şirketin iflasını önlemeye çalışacaklarını da vurguladı. Gerashchenko, "İçerden kaynaklarımız (ki bildiğiniz gibi son birkaç yıldır devlet sırrı diye bir şey kalmadı) bize Yukos'un kısa dönemde bütün iç ve dış sözleşmelerini yerine getirmesine izin verildiği yönünde bir talimat olduğunu söyledi" dedi. Yukos, devlete toplam 3.4 milyar doları bulan vergi borçları nedeniyle uzun süredir ayakta durmaya çalışıyor
economy
Gökçek'in, DP hazırlığı tamam HAKAN ŞANLITÜRK Ankara Yeni parti kurma hazırlıklarını sürdüren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Demokrat Parti'nin (DP) başına geçmek için gün saydığı belirtildi. DP'nin kısa bir süre önce yapılan kongresinde Gökçek'e yakın isimlerin yönetime girmesi, bu olasılığı güçlendirdi. DP'nin yeni Genel Başkanı İsmet Hacı Salihoğlu ve yönetimdeki birçok isimle yakın ilişkisi olan Gökçek'in, tarihi misyonunu göz önünde bulundurarak yeni oluşumunu DP çatısı altında şekillendirme olasılığının yüksek olduğu kaydedildi. Gökçek, önceki akşam DP Genel Merkezi'ne giderek göreve gelen yeni ekibi kutladı. Gökçek, partisiyle ilgili kararı "100 dev adam" diye tanımladığı isimlerle birlikte vereceğini kaydederek, "Bu isimleri açıklayamam. Çünkü başlarına bir iş geliyor. Geçenlerde ismi yazıldığı için birisi görevinden oldu" dedi. Gökçek, ne zaman partileşeceği sorusuna "Gelecek yıl içinde" yanıtını verdi.
politics
Yılmaz: Uyum bizi AB’ye götürüyor ANAP Lideri, hükümetin ve muhalefetin AB konusunda ortak anlayışta birleştiğini söyledi HAKAN ŞANLITÜRK Ankara Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Bugüne kadar AB ile ilgili gerçekleştirilen gelişmeler hükümetin uyumunun ve Meclis’in ortak tutum belirlemesinin sonucudur" dedi. Milliyet’e konuşan Yılmaz, Türkiye’nin ilk kez AB konusunda ortak bir siyasi anlayışı gerçekleştirdiğini belirtti. Türkiye’nin AB’ye yakınlığının Brüksel’den ve Türkiye’den farklı yorumlandığını anlatan Yılmaz, Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerine başlamasının AB’nin genişleme planlarını köklü biçimde etkileyeceğini vurguladı. ANAP lideri, hükümet ortaklarının bugüne kadar sürdürmeyi başardığı "uyumun" AB eksenindeki gelişmeleri olumlu etkilediğini şu sözlerle ortaya koydu: "Bugüne kadar AB ile ilgili gerçekleştirilen gelişmeler hükümet uyumunun ve Meclis’in ortak tutum belirlemesinin sonucudur. Türkiye ilk defa AB konusunda ortak bir siyasi anlayışı gerçekleştirmiştir. Şu anki mesele, bu konuda sadece uzlaşma sağlamak değil, bu uzlaşmanın süratli bir icraata dökülmesini sağlamaktır."
politics
Koç, MHP'li bakanın danışmanı çıktı TÜRKER KARAPINAR Ankara Maltepe Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na ait Behice Eren Çocuk ve Gençlik Merkezi'ndeki tecavüz skandalı nedeniyle gözaltına alınıp tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Prof. Dr. Timur Koç'un 57. hükümetin Devlet Bakanı MHP'li Şuayip Üşenmez'in danışmanlığını yaptığı ortaya çıktı. D.T. (14) ve T.Y.'nin (15) tecavüze uğradıklarını belirtmelerinin ardından gün ışığına çıkan skandalda Koç hakkında "kızlarla birlikte olduğu" iddiasıyla hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Ankara Başsavcılığı'nın yakında soruşturmayı tamamlayarak dava açacağı belirtildi. Koç: Olay komplo Yayımlanmış beş kitabı bulunduğunu, 30 yıllık öğretim üyesi olduğunu ve Türkiye'yi uluslararası bir organizasyonda başkan olarak temsil ettiğini ifade eden Koç ise olayın komplo olduğunu öne sürdü. Koç, "Ofisimi arayan bir kişi, D.T. isimli şikayetçinin yakını olduğunu, para vermem koşuluyla davadan vazgeçeceğini bildirmişse de, kendisine hakaret edilerek bu davranışına prim verilmeyeceği söylenmiş, telefon yüzüne kapatılmıştır" dedi. Koç, çalıştığı Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nün öğretim üyelerine de e-mail olarak gönderdiği notta şu ifadelere yer verdi: "Yargının verdiği kararlar hiçe sayılarak bir hoca hakkında adeta suçlayıcı olarak yazılmış yazıyla tüm üniversite hocalarının toplumda karalanması hepimizi ilgilendirmektedir. Göstereceğiniz tepki yarın hepimizin başına gelebilecek benzer olaylar için olacaktır. Yazıyı okuyup vicdanınızda muhasebesini yapmanızı rica ediyorum."
politics
Sakaryalı korumalar "hizmetçi" oldu... ABDULLAH KARAKUŞ RP’nin eski lideri Necmettin Erbakan, siyasi yasaklı olduğu 1980’lerden beri yanından hiç ayırmadığı karateci özel korumaları "Sakaryalılar Grubu" olmadan, dün ilk defa dışarı çıkıp Emniyet’e bağlı resmi polis korumalarıyla cuma namazı için SP’nin bahçesindeki Hamidiye Camii’ne geldi. Resmi koruma ile özel korumalar arasındaki kavga şimdilik biterken, karateci Sakaryalıların, korumalık yerine artık Erbakan’a "evde hizmet etmeye" başladıkları be-lirtildi. Hoca’nın yakın kurmayı Şevket Kazan’ın da geçen hafta adliyeye sevk edilen Sakaryalılarla görüştüğü ve "Bundan sonra ev içi hizmetleri yapacaksınız. Dış korumaları ise resmi polisler yapacak. Buna uymayacaksanız şimdiden çekin gidin" dediği öğrenildi.
politics
Rumlara AB şoku Kıbrıs müzakerelerine AB'yi de dahil etmek isteyen Rumlar, bozguna uğradı. AB Komisyonu, görüşmelere katılma ya da rol üstlenme niyetinde olmadığını açıkladı GÜVEN ÖZALP Brüksel Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin olarak New York'ta yürütülen görüşmelerde Avrupa Birliği'nin (AB) masada yer alması şartını öne süren Güney Kıbrıs, ağır bir darbe aldı. AB, 'tarafsız' kalmak istediğini belirtti. AB'nin bu tavrı, beraberinde uzlaşıyı getirdi. AB'nin süreçteki rolüne ilişkin açıklama yapan Komisyon sözcülerinden Jean Christophe Filori, "Bizim pozisyonumuzda değişiklik yok. Rolümüz BM'ye destek vermek. Taraf olarak katılma ya da resmi bir rol üstlenme niyetinde değiliz. Bu ancak tüm tarafların kabulü çerçevesinde, bizi masaya davet etmeleri halinde olur. AB'nin şu anki rolünden memnunuz. Biz çözüme yönelik süreci hızlandırmak amacıyla teknik destek vermeye devam ediyoruz ve edeceğiz" dedi. Brüksel'den New York'taki Rum ve Yunan heyetlerine gönderilen mesajda ise, "Teknik olarak zaten sürecin içindeyiz ancak bizden bu konuda taraf olmamızı istemeyin. Bazı kazanımlar elde etmek ya da süreci bloke etmek için de bizi kullanmayın" denildi. Nitekim varılan uzlaşıda da AB'ye biçilen rol, danışma ve teknik nitelikli oldu. Bu uzlaşıyla, Rumların müktesebatı kullanarak adadaki iki kesimliliği ortadan kaldırmaya yönelik çabaları da boşa çıkmış oldu. Taktik tutmadı Rum tarafının AB'yi sürece doğrudan katma isteğinin ardında Annan Planı'yla Birlik müktesebatının bazı noktalarda uyuşmaması yatıyordu. Plan, AB içinde mülkiyet, serbest dolaşım, yerleşim gibi konularda tanınan özgürlük ve düzenlemelere bazı kısıtlamalar getiriyor. Uzlaşmayla Rumların müktesebata göre çözüm, beklentisinin önü kapanırken Annan Planı temelinde bulunacak çözüm Birlik müktesebatına eklenecek. Çözüm, Kıbrıs'ın AB'ye katılım antlaşması imzalanmış olduğu için bu antlaşmaya eklenmeyecek. AB Konseyi, Annan Planı çerçevesinde bulunacak çözümü kabul ettiğini açıklayacak ve böylece sisteme entegre etmiş olacak. Nitekim bu husus Annan'ın dün taraflarca kabul edilen iki sayfalık metninde de yer aldı ve AB'den çözüm anlaşmasının "benimseneceği garantisinin alındığına" dair ifade ile konuya açıklık getirildi. Bu arada AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi de varılan uzlaşıdan memnun olduğunu açıkladı. KKTC'de sevinç NEW YORK'taki Kıbrıs Zirvesi'nden uzlaşma çıkması, KKTC'de sevinçle karşılandı. Kıbrıs, şimdiden 19 Şubat'ta Lefkoşa'da başlayacak "çözüm" görüşmelerine kilitlendi. KKTC'deki muhalefet partisi BDH Genel Başkanı Mustafa Akıncı, "Baharda Avrupa gözüktü" dedi. CTP Genel Sekreteri Ferdi Sabit Soyer de, gelişmeyi büyük bir başlangıç olarak değerlendirdi. Çözüm ve AB Partisi lideri Ali Erel de, ciddi bir adım atıldı" dedi. Atina temkinli YUNANİSTAN Başbakanı Simitis, mutabakatın Kıbrıs sorununun çözümü için kritik ve kararlı bir dönemeç olduğunu belirterek, bu mutabakatın tıkanıklığa izin vermeyecek ciddi müzakereler yapılması için gerekli koşulları yarattığını söyledi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Tassos Yianiçis de, sonucun Yunan-Rum politikasını haklı çıkardığını belirtti. Yeni Demokrasi'nin lideri Kostas Karamanlis de, çözüm bulunması için müzakere yolunun açıldığını belirtti. TBMM kararından önce hükümet onayı Türkiye, Kıbrıs görüşmelerinde, 31 Mart'a kadar yapılacak müzakereler sonunda ortaya çıkacak plana, TBMM kararı olmadan "ön onay" vermeyi kabul etti. Annan'ın gönderdiği davet mektubunda da "garantör ülkeler, müzakereler sonunda oluşacak anlaşma metninin onayını, kendi yasal süreçleri içinde, 21 Nisan'da Türk ve Rum taraflarında yapılacak referandumlar öncesinde tamamlamalı" koşulu yer alıyordu. Türkiye, Anayasa'ya aykırı olduğunu savunduğu bu şart için, ABD'nin devreye girmesini istemişti. Yunanistan'da aynı koşulu kabul etti.
politics
Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerin başlaması konusunda Fransa ile uzlaşma halinde olduklarını söyleyerek, "Bu iş yıl sonunda bitecek" dedi. Schröder, CNN Türk'te bugün yayımlanacak "Manşet Özel" için Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtladı. Schröder, Türkiye'nin AB'ye üyelik süreciyle ilgili olarak, "Bu yılın sonunda sizin tabirinizle 'bu iş bitecek.' Türkiye'ye 40 yıl önce 'Türkler belli şartları yerine getirdiği zaman AB üyesi olabilir' dendi. Bence hükümetiniz, gerçekten doğru ve çok anlamlı bir yolda ilerlemektedir" diye konuştu. 'Tereddüt doğru olmaz' Schröder, yıl sonunda hazırlanacak raporun olumlu olacağını düşündüğünü söyledi. Türkiye'nin özel bir statüye kaydırılacağına ilişkin duyumlar hakkındaki soru üzerine de Schröder, şu yanıtı verdi: "Bunun için hiçbir neden yok. 2004'ün sonunda olumlu karar verilirse, ben buna inanıyorum, o zaman bir an evvel müzakerelere başlanması gerekiyor. Müzakerelere başlama açısından bir tereddüdün yaşanması bence doğru olmaz ve ben desteklemezdim. Fransızların ve Almanya'daki muhafazakârların şüpheci yaklaşımı kararı etkilemez, kararı hükümetler verecektir. Müzakere sürecinin başlamasını istemeyenlerin ekmeğine yağ sürmemeliyiz." Fransa - Almanya antantı Schröder, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile, raporun olumlu olması halinde müzakerelerin başlanması konusunda uzlaştıklarını, Almanya'nın sözünü tutucağını ifade etti. Schröder, "Türkiye ile müzakelerin başlaması konusunda Fransa ile Almanya arasında bir antant mı kuruldu?" sorusunu da "Bildiğim kadarıyla evet" diye yanıtladı. Ciddiye alınması gereken, haklı korkular olabileceğini kaydeden Schröder, "Ama bu kadar önemli bir ülkeyi, yani Türkiye'yi Avrupa ile yakın temasa geçirmek diğer korkulardan çok çok daha önemlidir" diye konuştu. 11 Eylül'den sonra Avrupa'da Türkiye'ye karşı olumlu yönde bir değişiklik olduğunu söyleyen Schröder, "Türkiye'yi reddetmenin anlamı olmadığını gördüler. Umarım Türkiye de gittiğimiz yolda ilerleyecek ve bence şartlar yerine getirildikten sonra sözümüzü tutmak zorundayız. Türkiye'ye 'hoş geldiniz' demek gerekiyor" dedi. Başta Erdoğan'a güvenmedik ERDOĞAN hükümetinin başta kendileri için bir sürpriz olduğunu ve hiç güvenmediklerini söyleyen Schröder, artık Almanya dostu ve Türkiye'de değişiklikler konusunda çok ciddi gördüğü Erdoğan'ın çok başarılı olacağına inandığını söyledi. Eski DEP'lilerin serbest bırakılmasının cesaret verici olduğunu söyleyen Schröder, müzakerelerin başlamasıyla ekonomik patlama yaşanacağını da kaydetti.
politics
Sezer ‘e-hükümet’i beğendi ÜMİT BEKTAŞ Cumhurbaşkanı Sezer, Baltık ülkeleri gezisinin son durağı olan Estonya’da Başbakan Siim Kallas’ı, "e-hükümet" olarak adlandırılan ve tamamı bilgisayarlarla donatılmış hükümet binasında ziyaret etti. Kallas, Sezer’e Bakanlar Kurulu’nun bilgisayarlarla donatılmış bir salonda toplandığını, tüm bakanların da bilgisayar üzerinden çalışmalara katıldığını belirtti. Hiç kâğıt kullanılmayan toplantılara katılamayan bakanların da bilgisayar üzerinden görüşmeleri izlediği ve çalışmaların otomatik olarak arşivlendiği sistemden çok etkilenen Sezer, dün gece yurda döndü...
politics
DHKPC ve PKK terör listesinde NEDİM ŞENER Avrupa Birliği’nin (AB) PKK ve DHKPC’yi terör listesine alacağı, Avrupalı bir yetkili tarafından dün ilk kez dile getirildi. Avrupa Birliği Dönem Başkanı ve İspanyol Büyükelçisi Manuel De La Camara, Dünya Türk İşadamları IV Kurultayı sırasında düzenlenen ‘11 Eylül Sonrası Dünya Düzeni ve Türkiye’ konulu panelde, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinde gelinen olumlu noktayı anlattı. La Camara şöyle konuştu: "Türkiye ile ABD’nin arasında bulunan iyi ilişkiler avantaj sağlar, biz bu durumu AB’nin alternatifi olarak görmüyoruz. ABD, AB’nin karşıtı değildir. Bu arada sorun olarak görülen PKK ve DHKPC, AB tarafından terör listesine alınacak. "
politics
Durmuş limitet’ kaosu! Sağlık Bakanı’nın kurdurduğu şirketin yazılımını kullanan 80’i aşkın hastane bütçelerini kontrol edemiyor AYDIN HASAN Ankara Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un, bürokratına kurdurduğu SB limitedin, devlet hastanelerinin otomasyonuna ilişkin projesi, yeni yazılımın sorunlu olması nedeniyle çok sayıda hastanede kaos ortamının oluşmasına neden oldu. Yazılımı kullanan 80’i aşkın hastane, toplam 500 milyon dolarlık bütçelerini kontrol edemiyor, alacaklarını izleyemiyor. Durmuş’un yayımladığı genelgeyle başta İzmir Atatürk Eğitim, Bakırköy Devlet, Ankara Hastanesi olmak üzeri birçok hastane kullandıkları programı bırakarak SB’nin programına geçti. Yeni yazılımın hizmete girmesinin ardından hastanelerin "rutin işleyişinde" bir dizi sıkıntı olduğu, bürokrasiyi artırdığı belirtildi. Özellikle İzmir Atatürk Eğitim Hastanesi’nde yazılımdan kaynaklanan ciddi sıkıntılar hastaları bunaltırken , Maliye Bakanlığı’na bağlı olan hastane saymanları bakanlığa programla işlemleri sağlıklı yapamadıklarını aktardı. Bir yetkili gelişmelerle ilgili şunları söyledi: "SB limitedin yazılımının kurulduğu hastane sayısı 80’i aştı. Bu hastanelerin yıllık bütçesi toplam 500 milyon dolar. Saymanlar, program yetersiz olduğu için bütçelerini kontrol edemiyor. Alacaklarını tespit edip takip yapamıyorlar. Çok ciddi kayıplar olmaya başladı. " Yeni programın yarattığı sıkıntı nedeniyle Ankara Hastanesi Başhekimi Nusret Akyürek ile Haydarpaşa Numune Hastanesi Profesör Abdullah Sağlam, görevlerinden istifa etti.
politics
Milli Görüş (5) SAADET Erbakan damgalı Saadet Partisi’ni tanıtan Kutan, yenilikçilere şiirli mesaj gönderdi: ‘Ey oğul sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açma’ ABDULLAH KARAKUŞ Ankara Yasaklı lider Necmettin Erbakan, Milli Görüş çizgisinden ödün vermediği yeni partisini dün kurdurdu. Bugüne kadar dört partisi kapatılan Milli Görüş hareketinin 5. partisinin adı Saadet Partisi oldu. Emanetçi Genel Başkan olacak Recai Kutan’ın dünkü sözleri, yıllardır aynı cümleleri duymaya alışkın Milli Görüş camiasında, "Konuşan Recai Bey değil, hocamız" yorumuna neden oldu. Kutan, dün FP İl Başkanlığı binası olarak kullanılan merkezde kurucularla bir araya gelerek yeni partinin esaslarını açıkladı. Yenilikçi kanada da, Şeyh Edebali’nin şiirini okuyarak uyarı gönderdi. Şiirde, "Ey oğul sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açma. Şunu unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın... Bereket büyüklerle birlikte olmaktır" mısraları yer aldı. Kutan yine emanetçi Partinin dünkü kurucular kurulu toplantısında Kutan, genel başkan seçildi. Yeni oluşturulan Genel İdare Kurulu listesinde 32 milletvekili yer aldı. GİK'de Kutan'ın dünürü olan FP'nin Kadın Kolları Başkanı Gülten Çelik de yer aldı. GİK'in diğer kadın üyesi ise Ankara Milletvekili Oya Akgönenç oldu. Hoca: 51 Tayyip: 54 Erbakan partisini kurarken, Erdoğan da gelenekçilerden milletvekili çalmaya devam ediyor. Önceki gün Kutan’ın kurucular kurulundan beş milletvekilinin istifa etmesinin ardından, dün de üç milletvekili daha Erdoğan’la beraber hareket edeceğini açıkladı. Musa Uzunkaya, Mahmut Göksu ve Şükrü Ünal yenilikçilere katılırken, Azmi Ateş ile Nevzat Yalçıntaş’ın da yenilikçilere katılacağı öğrenildi. Gelenekçiler 51 milletvekiline düşerken, yenilikçiler 54’ü buldu. GEÇİCİ MERKEZE TABELA Atatürk de var, türban da ÜMİT BEKTAŞ Saadet Partisi, dün kurulur kurulmaz tabelasını da astı. RP döneminde ek bina olarak mühürlenen, FP döneminde de Ankara İl Başkanlığı olan Balgat’taki bina, tarihe SP’nin geçici genel merkezi olarak da geçecek. SP yetkilileri, Balgat’ta daha büyük bina arayışını sürdürüyor. Bu arada Saadet Partisi programında, diğer Milli Görüş partilerinden farklı olarak ilk defa Atatürk'ün adı geçti. FP'nin kapatılmasında büyük etken olan türban konusu ise programa Erbakan'ın son dakika müdahalesiyle girdi. Erbakan el öptürdü MUSTAFA İSTEMİ Necmettin Erbakan, Erdoğan kararı üzerine tatilini yarım bırakıp döndüğü Ankara’da Hamidiye Camii’nde cuma namazını kıldı. Bazı partililer ve vatandaşlar Erbakan’ın elini öpmek için sıraya geçerken, bir grup da "Erbakan nerede biz oradayız" sloganı attı. Saadet uyanığı Aydınlık Türkiye Partisi (ATP) İçel İl Başkan Yardımcısı Aydın Çelik, internette 1.5 ay önce kurduğu "Saadet Partisi" sitesini 1 milyon dolara satılığa çıkardı. Aydın Çelik, FP’nin kapanmasıyla birlikte yeni kurulacak olan partiye "Saadet Partisi" adı verileceğini tahmin ederek bu isimle yaklaşık 1.5 ay önce internette site oluşturduğunu söyledi.
politics
Ankara'da bunlar konuşuluyor Serpil Çevikcan Sezer’in veto gerekçesi neydi? • İçişleri Bakanı Yücelen karakolda kime para verdi? • Denktaş ameliyattan nasıl kurtuldu? • Rahşan Hanım, "Pülümür’de Aşk"ın gelirini ne yapacak? Rahşan Hanım telifini Pülümür’e veriyor 1960’ların Türkiye’sinden bir kesit sunduğu "Pülümür’de Aşk" adlı oyunuyla gündeme gelen Başbakan Bülent Ecevit’in eşi, DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit’in oyunu kitaplaşma aşamasında. Yayınlandığında ve sahneye konulduğunda büyük yankı uyandıracağı beklenen eseriyle ilgili "heyecan içinde" olan Rahşan Ecevit, Pülümür’e tutkusunu verdiği bir kararla yine ortaya koydu. Bayan Ecevit, Pülümür’de Aşk’ın bütün gelirini Pülümür’ü Kalkındırma Vakfı aracılığıyla ilçeye bağlı 67 köyün ihtiyaçları için bağışladı. Sezer, halkın vicdanını dinledi Çete suçunu DGM’lerin kapsamından çıkaran yasayı veto eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yakın çevresine veto gerekçelerini anlatırken, yasayı "kamu vicdanına" da aykırı bulduğunu söylediği öğrenildi. Sezer’in vetosunun gerekçesi kulislere şöyle yansıdı: "Halkta uzun bir süreden beri temiz toplum özlemi oluştu. Ve halk bu özlemi her şeyin üzerinde tutuyor. Bu özlemi gölgelememek, zedelememek gerekir. Türkiye’de son dönemde 40’a yakın yolsuzluk soruşturması gündemde. Bunların yarattığı "yolsuzlukla mücadele" atmosferinin sönmesi kamouyunu çok olumsuz etkiler." Yücelen karakolda cebini boşaltıp çıktı İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, geçen perşembe iftar sofrasında buluştuğu TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin "karakolda işkence, gözaltında ölüm" konularındaki görüşlerini dinledi. Sonra da kamuoyuna yansımayan bir uygulamasını anlattı. Yücelen bir süredir, "4. Murat misali" gece yarısını geçtikten sonra korumasını bile almadan özel aracıyla karakollara gidiyormuş. Bu baskınlarından birinde karşılaştığı olayı şöyle anlatmış: "Geçenlerde gece 01.30’a Anafartalar Karakolu’na gittim. Baktım polisler çorba içiyor, yanlarında da bir adam. 'Bu kim’ dedim. İntihara kalkışmış, üç gündür intihar etmesin diye karakolda tutuyorlarmış. Bir milyar kredi kartı borcu varmış. Polisler aralarında para topluyorlarmış, ancak 250 milyon bulmuşlar. Ben de cebimde ne kadar para varsa verdim, karakoldan çıktım. Bakın polisler neyle uğraşıyor?" Denktaş’ı ‘İbni Sina’ kurtardı KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye geldi. Uzun bir süre önce kalbindeki bir damara stent konulan Denktaş’a İstanbul’da bir özel hastanede anjiyo yapıldı. Sözkonusu damarda durum iyiydi. Ancak hastane yetkilileri aort darlığı sorunu olan Denktaş’ın acil ameliyat edilmesini salık verdiler. Neyse ki devreye Denktaş’ın hastası olduğu Ankara İbni Sina Hastanesi girdi, KKTC liderine Prof. Derviş Oral başkanlığındaki bir heyet tarafından konsültasyon yapıldı ve ameliyatlık bir durum olmadığı anlatıldı. Denktaş da yarın Rum Kesimi Lideri Klerides’le yapacağı görüşmeye sağlığından emin olarak gitti.
politics
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a milletvekilliği, ardından da Başbakanlık yolunu açan Anayasa değişikliği dün Anayasa Komisyonu’nda ve Genel Kurul’da kabul edildi. CHP’nin Erdoğan’ın yolunu tıkayacak girişimi sonuçsuz kaldı. Referandum aralığının üzerinde oy alan paket son kez 13 Aralık’ta oylanacak. CHP, Erdoğan’ın milletvekili olmasını engelleyen TCK 312. maddenin 2. fıkrasındaki suçları Anayasa’nın 76. maddesine taşımak istedi, ancak bununla birlikte, işkence suçlarından hüküm giyenlere vekillik yolunu kapayan önergesi de reddedildi. 76. maddedeki "ideolojik ve anarşik eylemler" yerine "terör eylemleri" ifadesi konularak Erdoğan’ın yolu açılırken, "yüzkızartıcı suçlardan affa uğrayanlara vekillik yolunu açan" hüküm CHP’nin isteği üzerine kaldırıldı. Sık ara seçime kapı açan hükümler CHP’nin isteği üzerine çıkarıldı, 78. maddeyle, "bir ilin ya da seçim çevresinin tüm üyeliklerinin boşalması halinde 90 gün içinde ara seçim yapılması" sağlandı. Bu durumda yapılacak seçim, bir yıl içindeki diğer seçilme birleştirilmeyecek. Bir yıl içinde yapılacak yasa değişikliklerinin o seçimlerde uygulanmasını engelleyen 67. madde de önümüzdeki ilk ara seçimde uygulanmayacak.
politics
'Gelin inceleyin' Erdoğan'la görüşen Talabani, "Kuzey Irak'taki gelişmelerle ilgili yanlış bilgilendiriliyor- sunuz" dedi Elçin Ergün / Ankara Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) lideri Celal Talabani, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Kuzey Irak'taki gelişmelerle ilgili yanlış bilgilendirildiğini söyledi. Talabani, "Sizin görevlendireceğiniz Türk yetkililerle Iraklılardan oluşan sivil bir çalışma grubu bölgede incelemeler yapsın. Gerçekler ortaya çıksın" önerisinde bulundu. Talabani'nin ortak çalışma grubu önerisine net yanıt vermeyen Erdoğan, bölgedeki huzurlu ortama ilişkin Türkiye'nin katkılarının unutulmamasını istedi. Kürtlerin bölgede Türk askerine karşı çıkmasını eleştiren Erdoğan, "Biz savaşmak için değil, Irak halkının huzurunu sağlamak niyetiyle gelmek istedik. Afganistan'a giden Türk askerleri de bu görevle orada bulunuyor. Türk askeri o kadar güven telkin etti ki, Alman askerleri bile Türk bayraklı araçlarla gezebiliyor" dedi. Kerkük için formül Kerkük'ü birleşmiş bir yapıda görmek istediklerini kaydeden Talabani, "Biz Kerkük için Irak'ın genel yapısından farklı bir ortak yönetimi destekliyor, Kürt, Türkmen ve Arapların oybirliğiyle temsil edileceği bir formül üzerinde duruyoruz" dedi. Talabani, Türkmenlerin sayıları oranında temsil edilmemesinin kendilerini de rahatsız ettiğini ifade ederek, "Bunun sorumlusu başkaları. Sayım için ister Osmanlı dönemi, ister Lozan'daki kayıtlar, isterse 1957 sayımı esas alınsın hiçbirine itirazımız yok" diye konuştu. Talabani, PKK / KONGRA - GEL'in çözülme, dağılma sürecine girdiğini, örgütün Türkiye'ye karşı eylemlerine karşı olduklarını da kaydetti. Irak Türkmen Cephesi lideri Faruk Abdurrahman da Erdoğan'la bir görüşme yaptı. Abdurrahman'a Türkmenlerin temsil sıkıntısını NATO Zirvesi ve ABD Başkanı George Bush'un Ankara ziyareti çerçevesinde ileteceğini kaydeden Erdoğan, "Sayım için disiplinli bir çalışma yapın. Türkmen Kurultayı'nı öne alıp yönetimde Türkmenlerin gerçek rakamlarla temsil edilmesini sağlayın" önerisinde bulundu. Ankara'da eşzamanlı temaslarda bulunan ve dün Başbakanlık binasında Erdoğan'la art arda görüşen iki lider bir süre de baş başa görüşme yaptı. İki liderin zaman zaman birbirlerine sarılarak sohbet ettiği belirtildi.
politics
Perinçek: SP ile ortak olabiliriz SP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, satın almak için televizyon arıyor. Doğu Perinçek, sahip oldukları Ulusal Kanal'a SP'lilerin ortak olabileceğini söyledi PINAR AKTAŞ İstanbul SP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın televizyon satın alma arayışında adı geçen Yeditepe TV'nin Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Büyükdağlı, "Hisselerimizin bütününü ya da çoğunu devretmeyiz. İsterlerse kendi hisselerimizden bir kısmını devrederiz" dedi. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ise "SP'yle aynı cephedeyiz. Ulusal Kanal'ı sahipleri satmaz. Ama ortak olmalarından memnun olurlar" diye konuştu. Yeditepe TV, 1994 yılında Acıbadem bölgesinde yayın yapan küçük bir televizyondu. O zamanki sahiplerinden, büyük hissedarlar olarak Yalçın Büyükdağlı, Ferit İlsever ve Adnan Akfırat tarafından satın alındı. Yeditepe TV, şu anda Ulusal Kanal'la karma yayın yapıyor. İki kanal da ayrı yayın yapma hakkına sahip. Ulusal Kanal A.Ş. ve Yeditepe A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı Büyükdağlı, üç büyük hissedarla birlikte Yeditepe TV'nin 25 ortağının bulunduğunu söyledi. Büyükdağlı, ortak olmak isteyenler için ise 1 hissenin değerinin 10 milyar lira olduğunu belirtti. Çocukları Zeynep, Kiraz, Mehmet ve Can adına bu kanaldan hisse aldığını söyleyen Perinçek ise, "Bizim televizyonumuz değil ama milli kuvvetlerin televizyonu olduğu için destekliyoruz. SP'yle aynı cephedeyiz. Türkiye'nin milli bağımsızlığını, bütünlüğünü savunuyoruz" şeklinde konuştu.
politics
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'ye, hem KKTC, hem de Türkiye'nin birliğe giriş tarihi alması konusunda sert bir çağrı yaptı. Erdoğan, "Eğer AB, aralıktaki zirvede tarih almamızla ilgili bizim istediğimiz doğrultuda bir karar vermezse Türkiye yeni bir mecra bulmakta zorluk çekmez" dedi. Erdoğan, dünkü AKP grup toplantısında futbol terimlerini de kullanarak KKTC ve AB'yle ilgili şu mesajları verdi: Tam saha pres ASIL MÜCADELE ŞİMDİ BAŞLIYOR: Kıbrıs'ta asıl diplomatik mücadele şimdi başlıyor. Bütün zeminlerde tam saha presle baskı uygulayacağız. Bugün itibarıyla oyunu rakip sahaya yıkmış durumdayız. Kalesini savunmak durumda olan taraf karşı taraftır. Hakem de maçı adil yönetmelidir. AB BİZİ BEKLETMESİN: Aralıkta Türkiye'nin AB üyeliği yolculuğunun en önemli durağına ulaşmış olacağız. AB'nin Türkiye'yi daha fazla bekletmesinin yanlış ve haksız olacağına inanıyorum. MENFİ KARAR DÜŞ KIRIKLIĞI: Bu yönde alınacak menfi bir karar, Türk insanını hayal kırıklığına uğratacak, birliğin temelini zedeleyecektir. Aralık 2004'te asıl büyük sınavı AB verecektir. ANKARA KRİTERLERİ OLUR: Varsayalım ki bir müzakere tarihi verilmedi. Zarar mı edeceğiz? Hayır. Demokratikleşme adımlarının adını 'Ankara Siyasi Kriterleri' koyar, yolumuza devam ederiz. 3 AYRI DİNİN TEMSİLCİSİ OLMALI: Avrupa, geleceğin dünyasına yön verecekse, Türkiye'nin anlamı derinlik taşıyacaktır. Eğer orada üç ayrı dinin temsilcisi bulunmuşsa, bulundurulmuşsa, bunun tamamlanabilmesi için Türkiye'nin orada bulunmasına zaten gerek var.
politics
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı (AİHM) Prof. Dr. Luzius Wildhaber, AİHM'nin, RP'nin kapatılmasına ilişkin davayı teyit ederken, demokrasinin şeriat üzerine kurulu çağdışı bir sistemle bağdaşmayacağını ifade ettiğini bildirdi. Avrupa Konseyi, Anayasa Mahkemesi ve Türkiye Barolar Birliği'nce düzenlenen toplantıda konuşan Wildhaber, RP davasında AİHM'nin Anayasa Mahkemesi'nden feyz aldığını dile getirdi. Wildhaber, "Lütfen kararlarınızda sözleşme hükümlerini göz önüne alın. Bu hepimizin ortak menfaatinedir" dedi. Şikâyetler azaldı Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin de, kararlarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarını da dikkate aldığını kaydetti. Anayasa değişiklikleri ve uyum paketleri sayesinde, Türkiye'den AİHM'ye yapılan başvuruların sayısının azaldığını kaydeden Bumin, "2002'de 3887 olan başvuru sayısı geçen yıl 2616'ya düşmüştür" diye konuştu. Bumin, sözleşmenin yasaların, hatta Anayasa'nın üstünde olduğuna Anayasa'da yer verilmesi gerektiğini, bunun egemenlik hakkının devrinden öte uluslararası mahkemeye yetki vermekten başka bir anlama gelmediğini kaydetti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek de Türkiye'nin anayasa değişikliğine ihtiyaç duyduğunu, çağdaş hukuk devleti yaratılmasının yargının elinde olduğunu vurguladı.
politics
Engellimiz de AİHM'ye gitti Bedensel, görme ve ortopedik engelliler, rahat dolaşamadıklarını, istihdam olanakları sağlanmadığını, erişim ve eşitlik haklarının ihlal edildiğini, ayrımcılık yapıldığını öne sürerek AİHM'ye başvurdu TURAÇ TOP İzmir DHA İzmir'de kurulan Mevlana Özürlüler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği üyesi 30 kişi, kendilerine ayrımcılık yapıldığı ve eşitlik ilkesinin uygulanmadığı iddiasıyla, Türkiye aleyhine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Kişi başına 1 milyon euro tazminat isteyen engelliler, geçen yıl bir grup arkadaşlarının aynı gerekçelerle yaptığı başvurunun AİHM'de kabul edilir bulunduğunu hatırlattı. Başvuruları kabul edilmişti Gaziemir'de 3 yıl önce kurulan ve 1992'de Kuzey Irak'taki çatışmalardan sonra malulen emekli olan uzman çavuş Ayhan Tak'ın (44) başkanlığını yaptığı derneğin 30 üyesi, Mayıs 2003'te kendilerine ayrımcılık yapıldığı ve eşitlik ilkesinin uygulanmadığı iddiasıyla AİHM'ye başvurdu. Bedensel, görme ve ortopedik engelli üyeler, diğer vatandaşların sahip olduğu haklardan yararlanamadıklarını, serbestçe dolaşamadıklarını, istihdam olanakları sağlanmadığını, erişim ve eşitlik haklarının ihlal edildiğini öne sürdü. Başvuruyu değerlendiren mahkeme, haziranda şikâyeti kabul edilebilir buldu ve davanın açılması için gerekli evrakın temin edilmesini istedi. Yaşadıkları zorlukların değişmemesi üzerine harekete geçen diğer 30 üye de, aynı gerekçelerle tazminat davası açmak için AİHM'nin yolunu tuttu. Engellilerin toplumsal ve sosyal açıdan Türkiye'de mağdur edildiğini savunan Tak, "Anayasa'da bize tanınan haklara sahip olmadığımızı düşünüyoruz. Çalışamıyoruz, üretimden uzak tutuluyoruz. Her tür saldırıya, insanlık dışı yaşama maruz bırakılıyoruz. Kendi isteğimiz dışında engelli olduğumuz halde, evlerimizde mahkûm hayatı yaşıyoruz. Çevremiz birer mimari engel. Ne adliyede hakkımızı arayabiliyor, ne de serbestçe gezebiliyoruz. Gerekli evrakı ulaştırdık. Şimdi davanın açılmasını bekliyoruz" diye konuştu.
politics
Kamuoyunda bir süredir büyük tartışma yaratan ve sınıf geçme yönetmeliğinde değişiklik yapılmasını öngören düzenlemede ısrar eden Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit’in de ricasıyla kararından çark etti. Şartla Salıverme Yasası’nın da mimarlarından olan Rahşan Ecevit’in kendisinden ricada bulunduğu düzenlemeye ilişkin muhalefeti kırılan Bostancıoğlu, hakkındaki iddialara ilişkin raporun yankısı sürerken, 75 bin öğrencinin bir üst sınıfa geçmesine imkan veren yönetmeliği imzaladı. Orta Öğretim Kurumları Sınıf Geçme Yönetmeliği’nin 36. maddesinde yapılan düzenlemeye göre; Tüm liselerin 9. sınıflarında başarısız oldukları ders sayısını iki ya da bir derse indirenler, bu derslerden "sorumlu" olarak 10. sınıfa devam edecek. Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı dersinden başarısız öğrenciler de uygulamadan yararlnacak. Geçen öğretim yılı için de geçerli olan yönetmeliğe göre, "tek dersten sorumlu" sınıf geçmek için yıl sonu başarı ortalamasının, okulun sınıf geçmek için istediği seviyeye uygun olması gerekecek. Yıl sonu başarı ortalaması okulun sınıf geçmek için istediği seviyenin 0.50 puan kadar altında kalanlar ve en fazla iki dersten başarısız olanlar bu derslerden sorumlu olarak 10. sınıfa devam edebilecek. Başarısız 156 bin öğrenciden 75 bini yeni düzenlemeden yararlanacak.
politics
Başbakan Bülent Ecevit başkanlığında 1-3 Ağustos tarihlerinde yapılacak Yüksek Askeri Şûra toplantılarında albaylık süresini dolduran bayan subayların durumu da ele alınacak. TSK tarihinde ilk kez albaylık bek- leme süresini dolduran bayan subayla- rın dosyaları Yüksek Askeri Şûra toplantısına girecek. Generallik bekleyen ba-yan subaylar arasında en tanınmış isimse, GATA Hemşirelik Yüksek Okulu Komutanı Sıhhiye Albay Nur İnanç. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeli olan ve bu yıl rütbe bekleme süresini dolduran Albay İnanç, Başbakan Ecevit, Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu, Milli Savunma Bakanı Çakmakoğlu ve 14 orgeneral - oramiralin uygun bulması durumunda amiralliğe terfi edecek.
politics
Nihayet dağıttılar! İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 150 bin aileye yapacağı erzak yardımı, paketleme işi gecikince bayram sonrasına kaldı. Vatandaşlar da gecikme nedeniyle muhtarları suçladı ŞÜKRAN ÖZÇAKMAK İstanbul Geçen yıllarda 50 bin kişiye kuru gıda ve zeytinyağı yardımı yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yerel seçimler öncesi 'yardıma muhtacım' diyen aile sayısındaki artışı da dikkate alarak 150 bin aileye yardım kararı alınca sıkıntıya düştü. Ramazan ayında yoksul ailelerin eline teslim edilmesi planlanan erzaklar bu yıl bayram sonrasına kaldı. Mahallesindeki yoksulları tek tek tespit edip belediyeye bildiren muhtarlar da, gıda yardımı gecikince yaşanan sıkıntıdan payını aldı. Her Ramazan erzak yardımı almaya alışan vatandaş, gecikme nedeniyle muhtarlığın kapısını aşındırdı, hatta onları "Erzakları bizim adımıza alıp sattınız mı?" diye suçladı. AKP'li vekilin şirketi 150 bin kişiye dağıtılacak erzak için açılan ihaleye 9 şirket katıldı. Açık yöntemle yapılan ihaleyi 5 trilyon 182 milyar lira bedelle AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler'in sahibi olduğu Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. kazandı. Kuru gıdaların kolilenmesi de zaman alınca, yardım bayram sonrasına sarktı. Büyükşehir Personel ve Eğitim Daire Başkanı Nurali Kafkas, "Dağıtım konusunda da geçen yıllardan farklı bir yol izledik. Yardımı muhtarlara değil de vatandaşın bizzat kendisine teslim etmeyi uygun gördük. İstanbul'da 800 muhtarlığın olduğunu düşünürsek bu da gecikmeye yol açıyor" dedi. Şehremini Arpaemin Mahallesi Muhtarlığı'nın önünde ise 50 kişi bekliyordu. Erzaklarını alan vatandaşlar, kömür yardımının ne zaman yapılacağını sordu. Muhtar Sıtkı Baştabak, "Vatandaş her gün geciken yardımın hesabını bana sordu. Erzakları sağ salim dağıttık ya, artık rahat uyuyabilirim" dedi.
politics
AKP’nin başörtülü vekili olmayacak AYŞENUR YAMAN DHA AKP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yakış, partilerindeki başörtülü kadınların milletvekili olamayacaklarını belirterek, "Önceki olaylardan dolayı başörtüsü olayı hassasiyet yaratıyor. Polemik yaratmak istemiyoruz" dedi. Akçakoca’da Kızılay Yaşlılar Konukevi’ni ziyaret eden Yakış, "Buraya siyaset konuşmak için gelmedim. Başörtüsü bayrak haline getirilmemelidir. Partimizin kesin kararı var. Daha önce yaşanan olaylardan dolayı başörtüsü olayı hassasiyet yaratıyor. Polemik yaratmak istemiyoruz. Partimizdeki başörtülü kadınlar milletvekili olamayacaklar" diye konuştu.
politics
Kopenhag kriterlerinin üçte ikisi tamamlandı AB, Türkiye'nin yasal olarak tamamladığı Kopenhag kriterleri uygulamasında hâlâ eksikler bulunduğunu belirtti. Hazirana kadar gözlem sürdürülecek Güven Özalp / Brüksel AB Komisyonu, Türkiye - Avrupa Birliği (AB) ilişkilerini ele aldığı bir toplantıda, "Yasal anlamda Kopenhag kriterlerinin üçte ikisi tamamlandı" mesajı verdi. Uzmanların hafta ortasında Brüksel'de yaptığı toplantıya katılan AB Komisyonu yetkilileri, son dönemde Türk hükümetinin Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakerelerin başlamasına ağırlık verdiğini, bu nedenle diğer alanlarda aksamalar yaşandığını kaydetti. Kopenhag kriterlerinin üçte ikisinin tamamlandığı görüşünü dile getiren yetkililer, bunun yasal anlamda değerlendirilmesi gerektiğini ve uygulama alanında hâlâ eksikler bulunduğunu belirtti. Olumlu yaklaşılacak Komisyon'un bu yıl hazırlayacağı Türkiye'nin müzakerelere başlamaya hazır olup olmadığına dair rapora ilişkin gözlemin, haziran ayının sonuna kadar sürdürülmesinin planlandığını ifade eden yetkililer, bu süre içinde eksiklerin giderilmesinin önemine değindi. Avrupa Birliği Komisyonu yetkilileri, AB'nin olumlu yaklaşımının Türkiye'deki reform sürecinin devam etmesine katkı sağlayacağının altını çizdi. AB yetkilileri, gelişmelerin olumlu yönde devam etmesi halinde, "Brüksel'in gerekli motivasyonu sağlayacağını" ifade ediyor. Bu "motivasyon"un Ankara'nın özellikle Kopenhag kriterlerinin uygulanması ve eksiklerin giderilmesiyle ilgili performansıyla doğru orantılı olacağı kaydediliyor. Brüksel'in son dönemde verdiği olumlu mesajların, Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki yapıcı tavrından kaynaklandığı da belirtiliyor.
politics
Çiller: Yılmaz’ın tutumu sorumsuz Ege’de çeşitli illerde incelemelerde bulunmasının ardından Kuşadası’ndaki çiftliğine giden DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın sorumsuz tutumu nedeniyle ulusal güvenlik konusunda gergin bir ortamın oluştuğunu belirtti. Çiller, dünkü yazılı açıklamasında, "Sorumsuz bir politikacının sorumsuz beyanlarıyla ortaya çıkan gerginliğin çok hassas hale gelen ekonomide piyasaları etkilemeyeceğini umut ediyorum. Bütün bu sorumsuz ve olumsuz gelişmeye rağmen herkesin aklıselim ve sağduyu ile hareket edeceğine inanıyorum" yorumunu yaptı.
politics
HADEP’li başkandan şehitlere karanfil ŞEYHMUS ÇAKAN / DİYARBAKIR, DHA Kara şehitleri Diyarbakır’da yapılan törenlerle anıldı. HADEP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik, kara şehitleri mezarlarını askerlerle gezip kırmızı karanfil bıraktı. Diyarbakır Şehitlik semtinde bulunan Kara Şehitliği’nde anma töreni yapıldı. Törene, 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Atilla Işık, OHAL Vali Yardımcısı Hakkı Uzun, Diyarbakır Vali Vekili Turgut Selimer, Belediye Başkanı Feridun Çelik ile çok sayıda sivil ve askeri erkân katıldı.
politics
Denktaş, İngiltere aleyhine dava açacak İngiltere'ye, İngiltere'de dava açma hazırlığı içinde olan Denktaş, gerekçesini şöyle özetliyor: '1960 anlaşmalarını ihlal ettiler...' Fikret Bila, New York'taki üç günün hikâyesini yazıyor [3] New York'ta taktik savaşıyla geçen 3 gün boyunca, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ve Türk heyetinin en çok destek bulduğu ülke ABD oldu. Özellikle Rum tarafının, Avrupa Birliği'nin Annan'la birlikte hakemlik müessesesine katılmasında gösterdiği direnç, ABD'nin ağırlık koymasıyla kırılabilmişti. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, Rumların, "AB de masaya otursun" önerisini kararlı şekilde geri çevirirken, "Bu yol açılırsa ben de İslam Konferansı'nı çağırırım" diyerek karşılamıştı. 'ABD isterse yapıyor' Denktaş bu direnişinde ilk desteği Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'den gördü. Türk heyetinin talebiyle harekete geçen Gül, ABD'li meslektaşı Powell'ı gece geç saatte bulmuş ve Rum tarafının bu talebinin kabul edilemeyeceğini, bu konuda ısrarın New York sürecini kilitleyeceğini söylemişti. Powell, Gül'e AB'nin hakemliğinin yanlış olduğu görüşüne katıldığını, bu nedenle Weston'ı arayarak Türk heyeti lehine ağırlık koyacaklarını belirtmişti. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, "Gerçekten de öyle yaptılar. Ben de anladım ki, eğer ABD bir şey istiyorsa yapabiliyor, yaptırabiliyor. Bunu New York'ta bir kez daha gördüm" diyor. Powell - Weston hattı etkisini gösteriyor ve Rum tarafının direnci kırılıyor. AB'nin masaya hakem sıfatıyla oturması geri çevriliyor, bunun yerine AB'nin Kıbrıs görüşmelerinde AB hukuku açısından çıkacak tartışmalara teknik yardımda bulunması kabul ediliyor. Garantör devlet sıfatı taşımasına rağmen, ön planda görülmeyen ancak sessiz ve derinden faaliyetlerini yürüten İngiltere'nin konumuna gelince... 'İngiltere de sorumlu' KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, İngiltere'nin en az Yunanistan kadar sorumluluk taşıdığı görüşünde. Kıbrıs anlaşmalarına taraf olan İngiltere'nin İngiliz yasası haline dönüşmüş 1960 anlaşmalarını ihlal ettiğini düşünüyor. O kadar ki, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, "İngiltere aleyhine İngiltere'de dava açma" hazırlığı içinde. Hem KKTC'de hem de İngiltere'de hukukçulara araştırma yaptırıyor, dava hazırlıkları yürütüyor. Denktaş, İngiltere'yi neden ve nasıl dava edecek? Hukukçuların verdiği bilgiye göre Denktaş'ın dayanağını, 1960 anlaşmalarının ihlali oluşturacak. Bu anlaşmalara taraf olan ve iç hukukuna dahil ederek İngiliz yasası niteliği de kazandıran İngiltere, "Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan'ın aynı anda üye olmadıkları uluslararası kuruluşlara üye olamaz" hükmünü çiğnedi. Güney Kıbrıs'ın, Türkiye'nin üye olmadığı AB'ye üye olması kararına katılarak, bu hükme aykırı davrandı. Hukuki hakları kullanacak Denktaş'ın incelettiği İngiltere'nin bu tutumunun hukuk karşısındaki konumu. Bir yandan Kıbrıs'ta görüşmeler sürerken, bir yandan da dava hazırlıkları sürüyor. İki konuyu birbirinden ayıran Denktaş ve kurmayları, anlaşmalardan doğan hukuki haklarını kullanmaya da kararlı görünüyorlar. 'Biz imtihanı geçtik, sıra Türkiye'de!..' Denktaş, müzakereciliğini bir kez daha gösterdi. Peki alınan sonuç Denktaş'ın istediği sonuç mu? Bu soruya kolayca olumlu yanıt vermiyor. Annan Planı'nın mevcut haliyle ve bu haline yakın biçimde referanduma sunulmasını sakıncalı buluyor. Türk tarafının önerilerinin plana girmesi gerektiğini savunuyor. Bu koşullarda müzakereye gidilmesinin sorumluluğunu daha çok Türkiye'de görüyor. Bu düşüncesi şu sözlerinden de anlaşılıyor: "Türkiye büyük bir imtihana giriyor. Biz kendi açımızdan imtihanımızı geçtik."
politics
SP’den Tayyip’e: Zenci kalacaksın HABER MERKEZİ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın üyelikten çıkarılması için yaptığı başvuru SP’de, "Önce yapay bir Tayyip rüzgarı yaratılarak FP bölündü. Şimdi AKP’ye ‘Sen de SP gibi zencisin, zenci kalacaksın beyaz olamazsın’ mesajı veriliyor" diye değerlendirildi. SP yönetiminde, FP’nin kapatılmasının ardından Necmettin Erbakan’ın da yakın çevresine söylediği, "Tayyip Bey neden acele ediyor. Onun engelini kaldırmazlar" şeklindeki sözleri de gündeme getirildi. Arınç: Kaldı ki Erdoğan değişti Manİsa DHA AK Parti Grup Başkanı Bülent Arınç, Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın şok etkisi yaratan eski konuşma kaydı nedeniyle yargılanamayacağını öne sürdü. Arınç, "Bu kaset için yargı takipsizlik kararı verdi. Ayrıca 2000’de çıkan afla tüm bu suçlar affedildi. Kaldı ki, Erdoğan da değişti" dedi. Arınç, insanların nefes alamadığı dönemde ortaya çıkan AK Parti’nin beğeni kazandığını, ancak bazı kesimlerin bu ilgi ve sevgiden korktuğunu iddia etti. Arınç, "Sorgulamaya, yargılamaya kalkan, yok sayan, alaya alan, incitici tutumla eleştiri dozunu aşan hereketlere kimsenin tahammülü yok" diye konuştu. Erdoğan’ın kaderi raportöre havale ERSAN ATAR Ankara Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun tatilini yarıda keserek yaptığı "AK Parti’nin kuruluşu" incelemesi sonrasında, Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği "AK Parti’ye ihtar verilmesi ve Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlığına tedbir konulması" başvurusu, Anayasa Mahkemesi’ni tatilde yakaladı. Ancak tatilde olan Mahkeme Başkanı Mustafa Bumin’in de yarın Ankara’ya geleceği öğrenildi. Bumin’in, Başsavcı Kanadoğlu’nun başvurusunu değerlendirip, raporunu hazırlaması için başvuru dilekçesini bir raportöre vermesi bekleniyor. Türbanlıları fotoğraf yaktı ANKARA Milliyet Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun, AK Parti’nin türbanlı altı kurucusunun partiden ihracını istemesi, "Başsavcı, SP Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi Gülten Çelik için neden aynı talepte bulunmadı?" sorusunu gündeme getirdi. Bu soru yanıtını, Başsavcılığın partilerin kuruluşunu inceleme yönteminde buldu. Buna göre Kanadoğlu, AK Parti ile ilgili incelemesini, İçişleri Bakanlığı’ndan kendisine gönderilen fotoğraflı belgeler üzerinden yaptı. Başsavcı, AK Parti’li altı kadın kurucunun türbanlı olduğunu tespit ettikten sonra, bu isimlerin partiden ihracını istedi. Meclis’teki oda krizi çözüldü ANKARA ANKA TBMM’de FP’nin kapatılmasından sonra SP ile AK Parti arasında yaşanan "oda sorunu", Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti’lilere başka bir katta oda verilerek çözümleniyor. Yapılacak düzenlemeyle, halen kullandığı odaya yeni ünvanının yer aldığı tabelasını da astıran AKP Grup Başkanı Bülent Arınç’a, bir alt katta oda verilecek. Arınç’ın odasına MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır yerleşecek. Birinci katta MHP’li Şandır’ın ile ANAP İdare Amiri Enis Sülün’ün odaları ve FP döneminde Meclis İdare Amiri olan Ahmet Cemil Tunç’un odası da AKP’lilere tahsis edilecek.
politics
Avrupa solu CHP’ye geliyor EZELHAN ÜSTÜNKAYA Ankara CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a seçim öncesi AB ülkelerinden büyük destek geldi. Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) sosyal demokratlar CHP’ye destek vermek için 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Ankara’ya geliyor. Avrupa Birliği üyesi 15 ülkenin sosyal demokrat ve sosyalist partileri de davet mektubunu resmen Baykal’a iletti. Baykal’ın, Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile Berlin’de yapacağı görüşme dahil olmak üzere AB başkentlerine yapacağı ziyareti miting programı yoğunluğu nedeniyle seçim sonrasına bıraktığı ifade edildi. Deniz Baykal, AB gezisini Kemal Derviş ile birlikte gerçekleştirecek. Ağır toplarla İstanbul turu Baykal, AKP ile başa baş yarıştığı İstanbul’da yarın şehir turuna çıkıyor. CHP’nin şehir turuna başta Derviş olmak üzere, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Zülfü Livaneli, CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, Baykal’ın Başdanışmanı Bülent Tanla, emekli diplomat Şükrü Elekdağ’ın da aralarında bulunduğu tüm İstanbul adayları katılacak. CHP lideri gelecek hafta da seçim bölgesi olan Antalya’da bir miting düzenleyecek.
politics
'Ruhban Okulu' formülü hazır Dışişleri Bakanlığı, Rum-Ortodoks camiası için büyük önem taşıyan Heybeliada Ruhban Okulu için yeni bir formül hazırladı. Düzenleme hayata geçirilirse, okul özel statülü bir yüksekokul haline gelecek UTKU ÇAKIRÖZER Ankara Türkiye, Ankara'ya resmi ziyarette bulunacak ABD Başkanı George Bush'a Rum-Ortodoks camiası için büyük önem taşıyan ve 33 yıldır kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılacağını bildirecek. Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı formül üzerinde düzenleme hayata geçirilirse, 1971'deki duruma geri dönülerek okul Yükseköğretim Kurulu'na (YÖK) bağlı olmayan ancak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) denetimindeki özel statülü bir yüksekokul sıfatıyla yeniden din adamı yetiştirmeye başlayacak. YÖK'e bağlı olmayacak Bush'un 26 Haziran'da başlayacak gezisi öncesinde Ankara, Washington'un yanı sıra AB'nin de açılması konusunda yıllardır baskı yaptığı Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden din adamı yetiştirmesine imkân tanıyacak yasal düzenleme için yaptığı çalışmayı tamamladı. Okulun YÖK'e bağlı bir meslek yüksekokulu haline getirilerek açılmasının anayasadaki "laik eğitim" şartı nedeniyle YÖK tarafından kabul edilmediğini aktaran yetkililer, yürürlüğe sokulacak formülü şöyle anlattı: "Okul, papaz yetiştireceği ve dini kıyafetle eğitim yapılacağı için YÖK'e bağlanamıyor. Bunun yerine okulun 1971 öncesindekine benzer biçimde MEB tarafından denetlenen, özel bir vakfa bağlı ve özel statülü bir önlisans programı olarak eğitim vermesinin önünde hiçbir hukuki engel bulunmadığını tespit ettik. Bu modelde, Fener Rum Patrikhanesi'nin istediği gibi dini kıyafetleriyle eğitim alınabilecek." Formülün hayata geçmesi için hiçbir anayasa ya da yasa değişikliğine gerek olmadığının altını çizen yetkililer, 1971 öncesinde olduğu gibi okulun yine "Aya Yorgi Vakfı"na bağlı olacağını ve MEB tarafından denetleneceğini kaydetti. Müdürü, Fener Rum Patrikhanesi'nce seçilecek okulun, müdür yardımcısı ise MEB tarafından görevlendirilecek. AB için olumlu etki Okul 4 yıllık üniversite diploması yerine, meslek yüksekokulları gibi 2 yıllık önlisans diploması verecek. Ankara'nın Ruhban Okulu'nu Patrikhane'nin şartlarıyla yeniden açma yönündeki adımı, AB'nin aralık ayında Türkiye'yle tam üyelik müzakerelerine başlama yönünde vereceği karara olumlu etki yapacak. Kararın okulun açılması için yıllardır baskı yapan ABD yönetimini de memnun etmesi ve kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimlerinde ABD'de yaşayan Rumların Bush'a desteğini garanti altına alması bekleniyor. 33 yıl önce kapatılmıştı Heybeliada Rum Ortadoks Aya Triyada Manastırı dahilinde bulunan Ruhban Okulu, "Ortodokslar arasında teolojik konular, kurallar ve ibadet şekli açısından birlik sağlamak" amacıyla 1 Ekim 1844'te açıldı. Osmanlı döneminde kurulduktan sonra 127 yıl boyunca patrikhanenin kendisine tahsis ettiği ödenekle yaşayan okul, Anayasa Mahkemesi'nin "özel yüksek okulların devletleştirilmesi" hakkında 1971'de verdiği 1971-3 sayılı kararla kapandı. Okulun teoloji bölümü kapandıktan sonra Özel Rum Lisesi olarak eğitime devam edildi. Okul, bini aşkın üst düzeyde din adamı yetiştirdi. Bunların arasında patriklik makamına kadar yükselenler oldu.
politics
Büyükelçi atamaları, gerekli agremanların alınmasının ardından Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayınlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, Müsteşar Faruk Loğoğlu, merkeze alınan Washington Büyükelçisi Baki İlkin’in yerine atandı. Canberra Büyükelçisi Umut Arık, Atina Büyükelçisi Ali Tınaz Tuygan, Vatikan Büyükelçisi Altan Güven, Helsinki Büyükelçisi Onur Gökçe, Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi Alev Kılıç, Muskat Büyükelçisi Nazif Murat Ersavcı, Santiago Büyükelçisi Türel Özkarol, Üsküp Büyükelçisi Mustafa Fazlı Keşmir, Kiev Büyükelçisi Mehmet Alp Karaosmanoğlu, Beyrut Büyükelçisi Nazım Dumlu ve Bakü Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan merkeze atandı. Mehmet Taşer Üsküp, Mehmet Tansu Okandan Canberra, Yiğit Alpogan Atina, İlhan Yiğitbaşoğlu Helsinki, Ayşenur Alpaslan Santiago, Ali Bilge Cankorel Kiev, Celalettin Kart Beyrut, Ahmet Ünal Çeviköz Bakü ve H. Salah Korutürk Tunus, TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin danışmanı Filiz Dinçmen de Vatikan Büyükelçisi olarak atandı.
politics
Dokunulmazlıkların kaldırılması ya da sınırlandırılması için kurulması öngörülen Uzlaşma Komisyonu'na CHP'nin üye vermemesi tartışma yarattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "CHP üye verir, oturup konuşurlar, bir çözüme varırlar" derken, CHP Grup Başkan Vekili Ali Topuz, "Anayasayı değiştirmek istiyorlar. Üye vermeyeceğiz" dedi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek de fezlekelerinin hemen Karma Komisyon'da gündeme gelmesini isterken, dokunulmazlığı sınırlandıracak Anayasa değişikliğine karşı çıktı. "Yolsuzlukların önlenmesi adına dokunulmazlığın sınırlandırılması isteniyorsa, tek başına yolsuzluk işlenemez" diyen Çiçek, "Bunun öbür erklerden iştirakçilerinin olması gerekir. Bir yerde siyasetçiyi 'Bu ülkede yolsuzluğu parlamento mensupları yapıyor' diye haksız bir gölgenin altına oturtmuş olursunuz" diye konuştu. Çiçek, CHP'nin Uzlaşma Komisyonu'na üye vermemesi nedeniyle Anayasa değişikliği yapılamadığını söylerken, "Dokunulmazlık dahil tüm ayrıcalıkları belli bir sınıra çekelim. Önüne gelen siyasetçiye vuruyor. Siyasetçiyi tartışma konusu yaparsak, korkarım bu ülke başka sıkıntılara da gebe kalır" dedi. Ayrıcalıklarda "kantarın topuzunun kaçtığı"nı vurgulayan Çiçek, Yassıada örneğini verirken en çok siyasetçiye dokunulduğunu savundu. Çiçek, çoğu önemsiz suçlardan oluşan 112 dosyanın Anayasa Adalet Karma Komisyonu'nda gündeme gelmesini istedi. Erdoğan da, "Dokunulmazlıkları siyaseti yıpratma malzemesi olarak kullanmak çok çirkin. Programımız neyse onun arkasındayız. Türkiye'nin bir numaralı gündemi bu konu değildir" diye konuştu.
politics
Jet Fadıl cezaevinde Siirt milletvekilliği düşen Fadıl Akgündüz, dün ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçundan çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Kartal Cezaevi’ne gönderildi SEMRA PELEK, TAHSİN AKSU İstanbul Siirt seçimlerinin iptaliyle milletvekilliği düşen Fadıl Akgündüz, hakkındaki "nitelikli dolandırıcılık" soruşturması kapsamında tutuklanarak Kartal Cezaevi’ne konuldu. Akgündüz, "Kanunen milletvekiliyim. YSK’nın bu kararı karşısında AİHM’ye gideceğim. Dokunulmazlık hakkım kullandırılmıyor" dedi. YSK’dan "milletvekilliğinin iptal edildiği" yolunda gönderilen yazıyı alan Bağcılar Başsavcılığı, hazırlık soruşturması aşamasında verilen, ancak Akgündüz’ün milletvekili seçilmesiyle durdurulan gıyabi tutuklama kararının yeniden infazı amacıyla mahkemeye başvurdu. Savcılık, Akgündüz hakkında, dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle TBMM’ye ulaştırılmak üzere Adalet Bakanlığı’na fezlekeyle gönderdiği soruşturma dosyasını da geri istedi. ÖZEL EKİP BEKLEDİ Bu gelişmeler yaşanırken, Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Büro Amirliği, Akgündüz’ün tutuklama kararının çıkması halinde vakit kaybetmemek için adliyede üç kişilik ekip bulundurdu. Bir başka ekip de Akgündüz’ün Beylikdüzü Jetkent’teki evinin önünde bekledi. Bu arada Akgündüz, gıyabi tutuklama kararının çıkmasını beklemeden, saat 15.45’te evinden ayrıldı. Bu dakikalarda Bağcılar Sulh Ceza Mahkemesi, Akgündüz hakkındaki gıyabi tutuklama kararının yeniden uygulanmasını kararlaştırdı. Karar, İstanbul Emniyeti’ne de gönderildi. Çok sayıda polis ve gazetecinin eşlik ettiği Akgündüz, saat 16.30’da Bağcılar Adliyesi’ne ulaştı. Adliye girişinde soruları yanıtlayan Akgündüz, şöyle konuştu: "Meclis, benim milletvekilliğimi düşürmesi gerekirken, sadece kararı genel kurulda okuyarak milletvekilliğimin düştüğünü ilan etti. Bu karar karşısında AİHM’ye gideceğim. Kanunen milletvekiliyim. İfademin alınması için çağrıldım. Dokunulmazlık hakkım kullandırılmıyor. Gıyabi tutuklama kararı vicahiye çevrilerek cezaevine gireceğim. Yanlış iş yapmadım." ‘İMZA İÇİN GELDİM’ Mağdur edilenin sadece kendisi olmadığını savunan Akgündüz, şöyle devam etti: "Benimle birlikte, bu memlekete parasını gönderen 15 bin insan da mağdur oldu. Ben onların işini ayağa kaldırmak için Türkiye’ye geldim. Siirt’te Türkiye’nin ilk dünya otomobili İmza’nın fabrikasını kurmak için geldim. Fakat, Ümraniye sapığıymışım gibi, günlerdir polis evimin önüne gönderildi. Sanki kaçacakmışım gibi, bir milletvekili olduğum halde takip edildim. Psikolojik baskı altında tutulmaya çalışıldım." Daha sonra soruşturmayı yürüten Savcı Fahrettin Küçüköz’ün odasına çıkan Akgündüz, hakkındaki gıyabi tutuklama kararının vicahiye çevrilmesi amacıyla nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Tutuklama kararı yüzüne okunan Akgündüz, cezaevine gönderildi. 1235 yıl hapsi istenebilir Savcılık, soruşturma sonunda dava açması halinde, Almanya’da "kâr ortaklığı" vaadiyle kendilerinden para toplandığını, ancak herhangi bir pay almadıkları gibi anaparalarının da ödenmediğini öne süren 247 kişinin suç duyurusunda bulunmasını dikkate alarak, Akgündüz’ün "nitelikli dolandırıcılık" suçundan 494 - 1235 yıl arasında hapis cezası istemiyle yargılanmasını talep edebilecek. Vekilliği resmen bitti Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) Siirt’te milletvekilliği genel seçiminin iptaline ilişkin gerekçeli kararı TBMM Genel Kurulu’nun bilgisine sunuldu. Karar okunduktan sonra TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin, Siirt milletvekilleri Mervan Gül, Ekrem Bilek ve Fadıl Akgündüz’ün milletvekilliklerinin düştüğünü ve gerekli işlemin yapılacağını söyledi.
politics
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın mektubunun ortaya çıkmasıyla gerginleşen ortamın nedeni KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tan mı, yoksa hükümetin tavrından mı kaynaklandı? Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'le emekli büyükelçi ve Radikal gazetesi yazarı Gündüz Aktan yorumladı: • İlter Türkmen: "Soruna çok iyimser hava içerisinde girdik. Öne süreceğimiz değişikliklerin kolay kabul edileceğini sandık. Bush baskısıyla, son metne istediğimiz değişiklikleri dahil edecekler zannettik. Sonradan anlaşıldı ki, Annan böyle bir taahhüde asla giremezdi. Annan Planı'nda köklü değişiklik yapmak çok zor. Bunları görebilmemiz gerekiyordu. ABD'nin Kıbrıs'ı dikte etme gücü yok. Annan'a muhtaçlar. Kıbrıs'ta aynı filmi görüyoruz. Denktaş'ın da çözüm arzusu yok." • Gündüz Aktan: "Önemli bir hata, Bush'la görüşmelerde yapıldı. Erdoğan, 'ön şartları Rumlar kabul ederse, bizim de kabul edeceğimizi' açıkladı. Ancak, gizli görüşmede Annan Planı'nı değiştirilmesi talep edilmiş. Umarım talepler iletilmiştir, yoksa durum çok vahim. İkinci hata, Türkiye, AB'den tarih istiyor. Kıbrıs'ın da bir bütün olarak 1 Mayıs'ta üye olacağını biliyoruz. Barış görüşmeleri yapacağınızı, AB ülkeleri içerisinde lokomotif olan Fransa ve Almanya'ya söylemiyorsunuz! ABD'nin de baskısını isteyince bu durum ortaya çıktı. "
politics
'PKK varlığına son verin' Sezer, Türkiye'ye gelen Irak Cumhurbaşkanı'na, "Teröre barınak olmayın. PKK'nın Irak'taki varlığına bir an önce son verilmesini bekliyoruz" dedi ANKARA Milliyet / Fotoğraf: ALTAN BURGUCU Irak Cumhurbaşkanı Gazi El Yaver, resmi ziyaret için geldiği Ankara'da Türkiye'nin 3 talebiyle karşılaştı. Türkiye, Kerkük'ün özel statüsünün korunması, PKK / KONGRA - GEL'in Kuzey Irak'tan tasfiyesi ve ticaretin güvenli koşullar içinde yapılması taleplerini Irak tarafına iletti. El Yaver'in Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile görüşmesi, planlanandan bir saat uzun sürdü. Sezer ortak açıklamada, Irak'ta çalışan ve Irak'a taşımacılık yapan Türk vatandaşlarını hedef alan saldırıların, ekonomideki ikili ilişkileri engelleyecek boyuta ulaşmaması için etkin önlemlerin en kısa sürede uygulamaya konulmasının dile getirildiğini söyledi. Önem taşıyan bir diğer konunun, PKK / KONGRA - GEL'in Irak'taki varlığı olduğunu ifade eden Sezer, "Yeni Irak'ın terör örgütlerine barınak oluşturmamasını ve terör örgütünün Irak'taki varlığına bir an önce son verilmesini beklediklerini El Yaver'e belirttim" dedi. Sezer, Kerkük'ün demografik yapısının bozulması yönündeki girişimlerin Irak'ın istikrarını tehlikeye düşüreceğini aktardığını dile getirdi. El Yaver, karşılıklı iyi komşuluk prensiplerine bağlı kalarak, içişlerine müdahaleden uzak bir şekilde düşüncelerin dile getirildiğini belirtti. Irak Cumhurbaşkanı'nın ilk ziyareti Ankara'ya Irak Cumhurbaşkanı Gazi El Yaver, Bağdat'tan Ankara'ya Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı Casa tipi bir uçakla geldi. Yaver'i Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen karşıladı. El Yaver'in Ankara'ya birçok valizle gelmesi dikkat çekti. Anıtkabir'i ziyaret eden El Yaver, Çankaya'da resmi törenle karşılandı.
politics
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 9 Mart 2004'te Aksaray mitinginde yaptığı konuşmada kendisi hakkında "Çorba bu Başbakan" diyerek kişilik haklarına saldırdığı iddiasıyla CHP Genel Başkanı Deniz Baykal aleyhine açtığı 25 milyar liralık manevi tazminat davası reddedildi. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen dünkü duruşmada Erdoğan'ın avukatı Fatih Şahin, Baykal'ın sözlerinin müvekkilinin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği yönündeki iddialarını yineleyerek davanın kabulünü istedi. Baykal'ın avukatı Ahmet Çörtoğlu ise, konuşmanın Erdoğan'ın kişilik haklarına saldırı içermediğini savundu. Mahkeme hâkimi, gerekçeli kararı daha sonra açıklanmak üzere davanın reddine karar verdi. Baykal, söz konusu konuşmasında, CHP'ye "Kökü bereketsiz" diyen Erdoğan'ı özür dilemeye çağırmış, Erdoğan'ın "Kurnaz tilki erişemediği üzüme koruk dermiş" sözünü hatırlatıp, "Bir defa tilki değil kedi, üzüm değil ciğer, koruk değil mundar. Her şeyi çorba yapıp çıkarmış. Çorba bu Başbakan" diye Erdoğan'ı eleştirmişti.
politics
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak'ın bütünlüğünün korunması ve etnik temelli oluşumlara karşı Türkiye'nin hassasiyetini ABD gezisinde dile getireceklerini açıkladı. Ulusa Sesleniş programında konuşan Erdoğan, hafta sonu çıkacağı ABD gezisinin iki ülke arasındaki iyi ilişkileri daha da geliştirmek adına önemli kazanımlar getireceğini umduğunu kaydetti. Erdoğan, "Bu ülkede gerçekleştireceğimiz görüşmeler sırasında, Türkiye'nin bölgesinde barışın ve istikrarın en önemli temsilcisi olma konusundaki kararlılığını bir kez daha dile getirme imkanı bulacağız" dedi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Buna bağlı olarak, özellikle Irak'ta barışçı ve Irak halkının tamamını esenliğe kavuşturacak bir çözüme ivedilikle ulaşılması konusundaki hissiyatımızı dile getireceğiz. Irak'ın bütünlüğünün korunması ve etnik temelli oluşumlara karşı Türkiye'nin hassasiyetlerini açıklıkla ortaya koyacağız. Mevcut savaş şartlarından yararlanarak bölgede terörist emeller besleyen oluşumlara mani olunması, bölgede barış ve istikrarı zedeleyecek ihmallere meydan verilmemesi konusundaki beklentilerimizi açıklıkla ifade edeceğiz. İki ülke arasında çok uzun yıllara dayanan dostluk ilişkilerinin bu ziyaretle daha da pekişeceğinden ve Türkiye'nin barışçıl endişelerinin dikkate alınacağından kuşkumuz yoktur."
politics
Baykal’dan İtalyan soluna KADEK uyarısı Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılmak için Roma’da bulunan CHP lideri Deniz Baykal, İtalyan ana muhalefet partisi Solun Demokratları’nın lideri Pierro Fassino ile görüşmesinde, İtalyan solunu KADEK’e karşı uyardı. Baykal, dünkü görüşmelerinden sonra yaptığı açıklamada, "Fassino’ya KADEK’in tutumunu yeniden değerlendirmeleri gerektiğini söyledim. İtalyan solu bu zamana kadar KADEK’e iyi niyetle bakıyordu. 15 Ocak’taki terör saldırısı ile uzun dönemden sonra ilk kez kan döküldü. Bunu İtalyanlara söyledim. KADEK’e karşı dikkatli olmaları ve mesafeli davranmaları gerektiğini vurguladım" dedi. Baykal, 21 Ocak’ta sona erecek toplantı çerçevesinde Sosyalistlerin, ABD’yi Irak’a karşı askeri operasyondan caydıracak bir çalışma programı hazırlayacağını söyledi.
politics
TBMM'de dün başlayan Anayasa değişikliği görüşmelerine kadınlar lehine "pozitif ayrımcılık" konusu damgasını vurdu. CHP'nin değişikliğe pozitif ayrımcılığı da ekletmek için verdiği iki önerge için AKP'li kadın milletvekilleri de "hayır" oyu kullandı. Önergelere yalnızca İzmir Milletvekili Serpil Yıldız ile İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ve Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır "kabul" oyu verdi. Görüşmelerde CHP, kadın milletvekillerinin imzaladığı "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Alınacak geçici önlem ve düzenlemeler ayrım ve imtiyaz sayılmaz" hükmünü içeren önerge verdi. Ancak AKP'den dokuz kadın milletvekilinin katıldığı oylamada, pozitif ayrımcılığı ateşli bir şekilde savunan Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin, çark ederek "hayır" oyu verdi. İstanbul Milletvekili İnci Gülser Özdemir, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ile Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin de "hayır" dedi. Akşit oylamada dışarı çıktı İlk önergenin oylamasında salondan çıkıp oylama bitince salona giren Devlet Bakanı Güldal Akşit, Halide İncekara, Nükhet Hotar ve Zeynep Karahan Uslu da oy kullanmamayı tercih etti. CHP'liler oylamalar sırasında AKP'li kadınlara elleriyle "evet" deyin işareti yaptı. Bazı CHP'liler de Tekin'e, "Zeynep hanım, haydi, ne duruyorsunuz?" diye seslendi. Önergelerin reddedilmesiyle Anayasa ile devlete, kadın - erkek eşitliğinin yaşama geçmesini sağlama yükümlülüğü getirilmiş oldu. Kadına pozitif ayrımcılık sağlayacak yasaların Anayasa'ya aykırı olup olmadığı konusu da Anayasa Mahkemesi'nin yorumuna bırakıldı. 10. maddede katılım düştü Anayasa'nın kadın - erkek eşitliğine ilişkin 10. maddesinde yapılan değişikliğin oylamasında katılım düştü. Oy kullanan 501 milletvekilinden 485'i kabul, 12'si ret, 2'si çekimser, 2'si boş oy kullandı. Anayasa değişikliği teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerin ardından maddelerine geçilmesi için yapılan oylamaya da 526 milletvekili katıldı, 514 "kabul", beş "ret" oyu çıktı. Altı milletvekili çekimser kalırken bir milletvekili boş oy kullandı.
politics
Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in önceki gün Makedonya’ya yaptığı ziyaretin Manastır bölümü bazı talihsizliklere sahne oldu. Türkiye’nin Fahri Başkonsolosu Mithat Enver Cemal, şehri Cem’e gezdirirken yere yığıldı. Başkonsolosun yardımına Dışişleri’nden iki genç diplomat koştu.İki diplomat soğukkanlı müdahaleleriyle Cemal’i ayağa kaldırmayı başardılar.
politics
Öymen: Milli Görüş terör çizgisine yakındı SALİHA ÇOLAK Ankara Milli Görüş Teşkilatı'nı en hareketli günlerinde devlet adına yakından izleyen eski diplomat CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, "Terör örgütü değiller ama sütten çıkmış ak kaşık da değiller" dedi. Öymen, teşkilata ilişkin, beş yıl süren Bonn Büyükelçiliği görevi sırasında edindiği izlenimleri şöyle açıkladı: "Biz Almanya'ya Milli Görüş'ü terör örgütü olarak bildirmedik, terör çizgisinin hemen altındaydı. Zaman zaman anayasa sınırlarını zorlayan duruşlar içine giren Milli Görüş'ün başka ülkelerin din adamlarının yanı sıra Kuzey Afrika kökenli birtakım dinci, şeriat yanlısı örgütlerle temasları vardı. Almanya Anayasayı Koruma Örgütü de, bu gelişmeler ve Doğu Almanya'nın şeriatçı örgütlere para aktardığı ortaya çıkınca bu örgütlerle ilişkisi olan Milli Görüş de yakından izlendi."
politics
CHP'de tüzük değişikliği ve seçimli kurultay isteyen muhalifler, 3 Temmuz'da yapılacak Olağanüstü Kurultay gündemine tüzük değişikliği maddesinin de eklenmesini istedi. TBMM'de bazı milletvekilleri, il başkanları ve il temsilcilerinin katılımıyla basın toplantısı düzenleyen muhalifler adına açıklama yapan CHP Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik, CHP tabanından ve örgütlerinden gelen talepler doğrultusunda, tüzük değişikliği ve seçimli kurultay toplanması çalışmalarını, tüzüksel hakkı kullanarak başlattıklarını belirtti. Kurultay gündeminin tamamen talepleri dışında belirlendiğini belirten Melik, "Genel Başkan Deniz Baykal tarafından gündemi belirlenen bu kurultay, tüzüğümüze ve CHP geleneklerine aykırıdır" diye konuştu. Melik, "Tüzük değişikliği istekleriniz kabul edilmezse kurultaya katılacak mısınız?" sorusuna, "Biz CHP'liyiz, her şartta o kurultaya katılırız" yanıtını verdi.
politics
Doğru Yol’un ‘telefon sapığı’ DSP milletvekilini cep telefonundan arayarak küfür ve tehdit eden kişinin, DYP İl Başkanı olduğu ortaya çıktı GÜNSELİ ÖNAL Ankara Samsun Gençlik ve Spor İl Müdürü Şahin Eker hakkındaki iddiaları bakanlığa bildiren ve Eker’in görevden alınmasını sağlayan DSP Samsun Milletvekili Tarık Cengiz’i cep telefonundan arayarak küfür ve tehdit eden kişinin, DYP İl Başkanı Fahri Eldemir olduğu ortaya çıktı. Cengiz, telefonda kendisini "Şahin’i neden görevden aldırdın? Biz sana sorarız, sana gösteririz" diye tehdit eden, "Senin ananı avradını... bilmem nesine koyduğumun çocuğu" gibi küfürler yağdıran kişiyi Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyet etti. Telefonu takibe alan savcılık, bu kişinin Eldemir olduğunu saptadı ve Eldemir hakkında dava açıldı. Bakanlık Teftiş Kurulu tarafından yapılan soruşturmada görevden alınan Eker’in 28.11.2001’de, yıllık iznini kullandığı sırada, DYP Grup toplantısına katıldığı belirlendi. Teftiş Kurulu’nun raporunda Samsun Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü yetkililerinin kendi kurdukları Gençlik ve Spor Kulubü’ne "il müdürlüğünün yüzme havuzu ve tenis kortları gibi tesislerini bedelsiz kullandırarak 30 - 35 milyar lira bir kaynak aktardıkları, müdürlüğün gelirlerini yarı yarıya azalttıkları, aktardıkları kaynağın 12 milyar lirasını Yönetim Kurulu Başkanı, üyeleri ve denetçilerinin menfaatlerine yönelik harcadıkları" bildirildi.
politics
DYP 21. yaşını kutladı DYP, dün kuruluşunun 21. yıldönümünü kutladı. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, partisinin kuruluş yıldönümü nedeniyle dün sabah parti yöneticilerinden oluşan bir heyetle Anıtkabir'i ziyaret etti. DYP'liler, akşam da Akay International Oteli'ndeki kuruluş kokteylinde bir araya geldi.
politics
Uyusak da barajı geçerdik EYÜP KELEBEK DHA DYP Genel Başkan Adayı ve Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar, seçimin, seçimden önce kazanıldığını öne sürerek, "Sadece propaganda döneminde seçime hazırlanmakla seçim kazanılmaz. DYP’nin bütün mensupları seçim çalışmasına girmese, evde TV seyredip çay - kahve içse, hatta evde uyusa bile biz durduğumuz yerde yüzde 10 oy alırız" dedi. Seçim öncesi DYP teşkilatlarının üzerine düşeni yaptıklarını ancak teşkilatlara karşı görevlerin yapılmadığını öne süren Ağar, "Şemsiye yeni baştan kurulacak" diye konuştu. ABD, üsleri incelemek istiyor ANKARA Milliyet ABD, Türkiye’deki bazı üsleri inceleyerek Irak operasyonuna uygun hale getirilmesi için askeri heyet gönderme talebinde bulundu. Edinilen bilgiye göre, Pentagon, Türk Genelkurmayı’ndan Diyarbakır ve Malatya üslerini incelemek üzere askeri heyet gönderme talebinde bulundu. ABD, askeri üslerde ne tür ek çalışmaların yapılması gerektiğini belirlemek istiyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın resmen ilettiği isteğe göre, hükümetin izin vermesinin ardından Amerikan askeri heyetinin geliş tarihi belirlenecek. Daha önce bölgedeki üslerin özelliklerini belirlemek amacıyla NATO’dan gelen bir heyet incelemelerde bulunmuştu. Ancak, ABD ilk kez üsleri kendi adına incelemek istedi..
politics
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD tarafının Türk askerlerinin Süleymaniye'de gözaltına alınması konusunda ortaya koyduğu delillerin ikna edici olmadığını söyledi. Başbakanlık'taki Ekonomik Sosyal Konsey toplantısının ardından soruları yanıtlayan Gül, baskını incelemeye alan Türk - ABD ortak komisyonunun dünkü görüşmelerinin anlayış havası içinde geçtiğini söyledi. Gül, "Herkes ellerindeki delilleri ortaya koydu. Bugün (dün) öğleden sonra ABD tarafı, olaya katılanlarla görüşmek için Irak'a gidecek. Türk tarafı da bütün delilleri ortaya koymuştur" dedi. Gül iddiaların ne olduğuna ilişkin soruyu ise "İddiaları biliyorsunuz. Hepsinin cevapları da verilmiştir. Kimin, nasıl sebep olduğu kısa sürede ortaya çıkacaktır" diye yanıtladı.
politics
Karayalçın'dan Ankara formülü CHP ile SHP arasında Ankara'da seçim ittifakı yapılması için görüşmelere başlandı EZELHAN ÜSTÜNKAYA Ankara CHP ve SHP arasında, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için tek aday çıkarılması konusundaki temaslar yeniden başladı. Gayri resmi düzeyde yürütülen görüşmelerde, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın'ın, "Ankara formülü" olarak adlandırılan önerisi konuşuluyor. Karayalçın'ın önerisi iki temele dayanıyor. Buna göre CHP, ya da SHP büyükşehir adayı için birbirlerinin lehine yarıştan çekilecek. İlçe belediyelerinde de ya ortak aday çıkarılacak ya da ilçe paylaşımına gidilecek. İki partide 10 gündür tartışılan formülün kabul edilmesi için, Ankara'daki sivil toplum örgütleri de harekete geçti. Kurum temsilcilerinden oluşan heyet, CHP ve SHP'ye uzlaşmaları için baskı yapıyor. Oylar bölünmesin Bir süre önce işbirliği açıklaması yapan SHP, DEHAP, ÖDP, EMEP, Özgür Parti ve SDP'nin ortak Ankara adayı olarak adı geçen Karayalçın, CHP ve SHP'nin başkente karşı sorumluluğu olduğuna dikkat çekerek, "Önemli olan seçimi kimin kazandığı değil, seçimi solun alması" dedi. Karayalçın, sol partilerin, oyların bölünmesi nedeniyle 1994 ve 1999 seçimlerini kaybettiğini anımsattı. 1994'te Korel Göymen SHP, Ali Dinçer CHP'nin, 1999'da da Karayalçın CHP, Doğan Taşdelen DSP'nin adayı olmuş, ancak Melih Gökçek Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazanmıştı.
politics
Emniyet’te en kapsamlı operasyon ‘Tantan’ın adamları’ gitti Sezer’e sunulacak kararnameyle üç Emniyet genel müdür yardımcısı değiştirilirken, Ankara ve Bursa Emniyet müdürleri görevden alındı TOLGA ŞARDAN Ankara İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, Emniyet kadrolarındaki en kapsamlı operasyonunu gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e onay için sunulacak kararnameyle üç Emniyet genel müdür yardımcısı değiştirildi. Ankara ve Bursa Emniyet müdürleri de görevden alınırken, Müsteşar vekilliğine Manisa Valisi Muzaffer Ecemiş getirildi. Uzun süredir beklenen emniyet müdürleri kararnamesinin ilk aşaması dün gerçekleşti. Yücelen, Sadettin Tantan döneminde göreve getirilen bürokratların büyük bölümünü görevden aldı. Emniyet Müdürü Kemal İskender de, sürpriz bir şekilde Ankara’dan Balıkesir’e atandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne de, APK Uzmanı ve eski İzmir Emniyet Müdürü Hasan Yücesan’ın getirilmesiyle ilgili kararnamenin İçişleri Bakanlığı tarafından tamamlanarak Başbakanlığa gönderildiği belirtildi. Bursa Emniyet Müdürü Aydın Genç ile Balıkesir Emniyet Müdürü İhsan Yılmaztürk merkeze alındı. Genç’ten boşalan Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne Polis Başmüfettişi Reşat Altay’ın getirilmesine ilişkin kararnamenin hazır olduğu ifade edildi. Yine Tantan döneminde göreve getirilen genel müdür yardımcıları Tahsin Baş ve Nihat Kurtiç’in yerine Polis Başmüfettişi Abdullah Bolcu ve Kocaeli Emniyet Müdürü Feyzullah Aslan getirildi. Boş bulunan bir genel müdür yardımcılığına da, dört yıldır Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı görevini yürüten Emin Aslan atandı. Polis Akademisi Başkanlığı’na da, eski Emniyet Genel Müdürü Turan Genç ile anlaşamayarak istifasını veren APK uzmanı Tuncay Yılmaz oturdu.
politics
CHP muhalefeti tatilde Muhalifler ihraç edilen milletvekileri Ahmet Güryüz Ketenci, Hasan Aydın ve Mehmet Tomanbay'ı arayarak üzüntülerini iletti. Muhalefet tatilde olduğu için bir araya gelemedi ANKARA Milliyet CHP'li muhalifler, Yüksek Disiplin Kurulu'nun (YDK), Genel Başkan Deniz Baykal'ı eleştiren İstanbul milletvekilleri Ahmet Güryüz Ketenci ve Hasan Aydın'la Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ı partiden ihraç etmesinin ardından, şimdilik bekleme kararı aldı. Ketenci, Aydın ve Tomanbay, haklarındaki ihraç kararlarını kısa süre içinde yargıya götürecek. Mahkemenin sonucunu bekleme kararı alan muhalif milletvekillerinin de bu hafta CHP yönetimin protesto eden bir açıklama yapacağı kaydedildi. Muhalifler, kararın ardından Aydın, Tomanbay ve Ketenci'yi arayarak üzüntülerini iletti. Tatilde oldukları için bir araya gelemeyen milletvekillerinin, bir değerlendirme toplantısı yapmaları bekleniyor. İhraç şaşırttı Muhalifler, "Kınama bekliyorduk ama ihraç beklemiyorduk" yorumunda bulunurken, istifa söylentileri de reddedildi. Kırklareli Milletvekili Siyam Kesimoğlu, "İstifa sözkonusu olamaz. Haklı mücadelemize parti içinde devam edeceğiz. Arkadaşlarımızın ihracı şekli ayrılış. Hukuk yoluyla döneceklerdir" dedi.
politics
'Kerkük, Amerikan denetiminde olacak' Washington yönetimi Ankara'ya verdiği güvencede, Kerkük'te ABD komutasının aşılmayacağını belirtti WASHINGTON YASEMİN ÇONGAR Türkiye ile ABD ilişkileri kadar, Saddam rejimi sonrasında oluşacak yeni Irak'la Ankara'nın ilişkileri açısından da belirleyici olacağına inanılan "Kerkük sınavı", tahminlerden erken başladı. Kürt peşmergelerin dün fazla bir direnişle karşılaşmadan Kerkük'e girmeleri sonrasında, gerekirse askeri müdahalede bulunabileceğinin işaretlerini veren Ankara, Bush yönetiminden "Kerkük, Amerikan denetiminde olacak" güvencesini aldı. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül arasındaki telefon görüşmesinde, bölgeye ek birlik göndereceğini ve peşmergelerin istilacı güç olmasına izin verilmeyeceğini bildiren Washington, daha sonra Beyaz Saray Sözcüsü Ari Fleischer aracılığıyla da, Kerkük'ün Kürt peşmergelerin denetimine bırakılmayacağını açıkladı. Fleischer, Powell ile Gül'ün telefon konuşmalarına atıf yaparak, "Türkiye, bu konudaki kaygılarını anladığımızı anlıyor. Kerkük, Amerikan denetiminde olacak" dedi. Sözcü, Kürt partilerinin Kerkük'e egemen olmasına izin verilmeyeceğini ima ederek, "Hikâyenin sonunun nasıl olacağına, hikâyenin başına bakarak karar vermeyin" dedi. 'Kime karşı gireceksiniz?' Beyaz Saray açıklaması öncesinde, Milliyet'in görüştüğü bir ABD kaynağı, Kürt peşmergelerin kente girmesinin ardından Kerkük'teki farklı etnik grupların, "sevinç gösterileri" yaptığını belirterek, "Türkiye'nin askeri müdahalesini gerektirecek bir ortam yok. Kerkük'te, Kürtler ile Türkmenler ya da Araplar arasında bir gerginlik yok. Türkiye kime karşı müdahale edecek?" dedi. Şampanyalı kutlama Kuzey Irak'ta Kürtlerin denetimi altındaki kentlerde yaşayan halk, Kerkük'ün peşmergelerin eline geçmesini sevinç gösterileri düzenleyerek, şampanya patlatarak kutladı.
politics
Hakan Uzan'ın 4. vatandaşlığı Ürdün vatandaşı olduğu resmi belgelerle kanıtlanan Hakan Uzan'ın Avrupa'nın finans merkezlerinden Lichtenstein'dan da vatandaşlık aldığı ortaya çıktı... TOLGA ŞARDAN Ankara Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Uzanlar'la ilgili soruşturması kapsamında Yavuz Uzan'ın ABD'de olduğu yolundaki bilgilerin ardından Hakan Uzan'ın da Meksika'da olduğu yönündeki bulgular Ankara'ya ulaştı. Hakan Uzan'ın ayrıca Ürdün ve Belize'nin yanı sıra Lichtenstein vatandaşlığıyla ilgili belgelerin savcılığa gönderildiği öğrenildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'nın başsavcılıkla birlikte yürüttüğü soruşturmada daha önce ele geçirilen belgelerin tercümesi yapıldı. Hakan Uzan'ın, Avrupa'nın önemli finans merkezlerinden Lichtenstein'ı şirket faaliyetleri nedeniyle tercih edebileceği dile getirildi. Berke Baraji belgeleri Halen aranan Hakan Uzan'ın Meksika'da olduğu yönünde bilgiler de Ankara'ya ulaştı. Amca Yavuz Uzan'ın 23 Ağustos'ta ABD'ye giriş yaptığının saptanmasının yanı sıra, Hakan Uzan'ın vatandaşı olduğu diğer ülkelere ait pasaportları kullanarak Meksika'ya giriş yapmış olabileceği belirtildi. Ürdün'e götürüleceği sırada yakalanan Uzanlar'a ait tüm evrak ve belgeler de BDDK ve TMSF'ye devredildi. Uzmanların inceleyeceği belgeler arasından, kişi ve şirketlere ait tapu kayıtları, önemli çekler ve belgelerin yanı sıra Uzan Holding'in inşa ettiği Berke Barajı'yla ilgili özel belgeler çıktı. Belgelerin tasnifi tamamlanmazken, emniyet Uzanlar'ın gayrimenkul tapularını arka arkaya gelen haciz olaylarından kurtarmak amacıyla yurtdışına çıkarmaya çalıştığına dikkati çekti. Kuryenin, Uzanlar'ın Ürdün'de kurduğu 7 şirketin en büyüğü Alfa'nın elemanı olduğu anlaşıldı. Bu şirkette Hakan Uzan'ın yanı sıra Rumeli Telekom ile 2 yabancı ortağın bulunduğu belirlenmişti. AKP'den suç duyurusu AKP'li Selahattin Beyribey ve İl Başkanı Remzi Aras, Genç Parti (GP) Genel Başkanı Cem Uzan hakkında, Sarıkamış Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Beyribey ve Aras, yaptıkları açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sürekli saldırıda bulunduğunu belirttikleri Uzan'ın, Sarıkamış'taki mitinginde de bu tutumunu sürdüğünü kaydetti. Uzan'ın konuşmasında "karaktersizliktir" sözünü kullandığını belirten Beyribey ve Aras, "Konu artık adli makamlara iletildi. Kararı onlar verecek" dedi. "Uzanlar'ın helikopterleri ve uçağına yargı tedbir koydu" Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Uzan Grubu'na ait 2 helikopter ve 1 uçağa tedbir kararı konulmasının yargı kararı olduğunu belirterek, "Tedbir kararına istinaden işlem yapılmıştır" dedi. Açılış ve ziyaretler için geldiği Sinop'ta, Uzan Grubu ile ilgili soruları yanıtlayan Yıldırım, Uzan Grubu'na ait 2 helikopter ve 1 uçağa Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün işlem yaptığını söyledi. "Söz konusu helikopterler ve uçakla ilgili tedbir kararı var" diyen Yıldırım, şöyle devam etti: "Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, tedbir kararına istinaden işlem yapmıştır. Bu konuda bir idari işlem, bir yargı kararı vardır. Bu nedenle uçuş izni verilmez. Şişli Sulh Hukuk Hâkimliği'nin tedbir kararı geldiği için buna riayet edilmiştir." 'Hayali çimento' alarmı Şişli Başsavcılığı, Uzanlar'ın çimento fabrikalarına bağlı bayilerden "teminat" adı altında bir yıllık çimento satış bedelinin toplandığı yolundaki bilgiler üzerine araştırma başlattı. Savcılığın isteği üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü, 81 ile talimat gönderdi. Kırmızı bültenle aranan Kemal ve Yavuz Uzan ile Hakan Uzan hakkında İmar Bankası'yla ilgili dava açan başsavcılık, devam eden soruşturmalar kapsamında gelen bir ihbar üzerine ailenin sabihi olduğu çimento fabrikalarına ilişkin araştırma başlattı. Savcılık, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gönderdiği "özel yazı"yla, fabrika yönetimlerinin son 10 gündür bağlantılı oldukları bayilerden çek tahsil ettiği yönünde bilgiler geldiğini bildirdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün 81 ile gönderdiği yazıda, Uzanlar'a ait 10 çimento fabrikasının, yurt genelinde 200 kadar bayiden "teminat" adı altında bir yıllık satacağı çimento miktarı kadar para istediği belirtildi. Para yasal değil Yazıda, bu yöntemle toplanan paraların yasal olmadığı, üretilmeyen çimentonun satıldığı, paraların da banka şubeleri yerine Kemal Uzan'a gittiği bildirildi. Üst düzey bir emniyet yetkilisi, "Bu paranın en az yüzde 50'sinin kaçak olduğunu sanıyoruz" dedi.
politics
İktidar partisi seçmeninin peşinde... Eski ABD Ankara Büyükelçisi Morton Abromovitz, Irak’la ilgili olarak AKP’nin tavrını eleştirdi İHSAN DÖRTKARDEŞ DHA Eski ABD Ankara Büyükelçisi Morton Abromovitz, olası Irak operasyonu öncesi AKP’nin seçmeninin isteklerinin peşinden gittiğini söylerken, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın bugün işbaşında olmamasının, "Washington açısından talihsizlik" olduğunu savundu. Amerika’nın Sesi radyosuna konuşan Abromovitz, Türkiye’de iktidarda olan AKP’nin, tabanından gelen "Bir Müslüman ülkeye savaş açılmasına karşı olma" baskısı altında bulunduğunu dile getirdi. Abromovitz, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in Bağdat’ta Saddam Hüseyin ile görüşmesini de şaşırtıcı bulduğunu kaydederek şu görüşleri dile getirdi: "Türkiye ve ABD tatmin edici bir düzenleme konusunda anlaşacaktır. Bu yönde gelişmeler olduğunu sanıyorum. ABD, Türkiye’de geçici olarak konuşlanacak asker sayısını 80 binden 15 bine kadar indirdi. Bir demokrat olan Özal, halkının Körfez savaşından uzak durma isteğine rağmen 1991’de ABD’yi destekledi. Demokrat niteliği konusunda kuşkular dile getirilen AKP ise, yeni Irak savaşına girip girmeme konusunda halkın peşinden gidiyor. Türkiye’de laikliğe önem veren çok sayıda Türk, bu hükümetin, dinin siyasetteki yeri açısından ne şekilde hareket edeceği konusunda kaygılı."
politics