text
stringlengths
194
9.95k
label
stringclasses
5 values
Kalbe yakın takip Ani kalp krizi riskini teşhise yönelik geliştirilen kalbin elektronlu bilgisayar tomografisi ile, atardamardaki damar sertliği taranıyor ve geleceğe yönelik riskler belirlenebiliyor. ABD Saint Louis Üniversitesi Radyoloji Departmanı Kalp Tomografisi Bölümü Direktörü Doç. Dr. Esat Memişoğlu, günümüzde meslek hayatlarının verimli dönemlerindeki bazı insanların önceden hiçbir belirti olmaksızın kalp krizi geçirerek hayatlarını kaybettiğini (ani kardiyak ölüm) vurguladı. Yıllardan beri kullanılan kan kolesterol ölçümünün ''hangi kişinin kalp krizi geçirip geçirmeyeceğini'' belirlemede yetersiz kaldığına işaret eden Doç. Dr. Memişoğlu, ''Kalbin elektronlu bilgisayar tomografisi çekilerek yapılan kalsiyum skoru tayini, hiçbir şikayeti olmayan insanlarda kalp krizi riskini belirlemede en değerli yöntem'' dedi. ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nden (FDA) onaylı elektronlu bilgisayar tomografisinin Türkiye'de sadece İstanbul'da bir görüntüleme merkezinde bulunduğunu, yakında Ankara'da da hizmete gireceğini anlatan Doç. Dr. Memişoğlu, bu cihazla ayrıca ''by-pass damarlarının açık olup olmadığının'' girişimsiz olarak takip edilebildiğini bildirdi. Doç. Dr. Memişoğlu, anjiyografi yöntemine sahip cihazdan, 40 yaşın üzerinde, stres, sigara, yüksek tansiyon veya şişmanlık gibi risk faktörlerinden en az birine sahip herkesin yararlanabileceğini anlatarak, günümüzde kullanılan teşhis yöntemlerinin ise ancak ilerlemiş hastalığı tespit edebildiklerini dile getirdi.
health
Atatürk Üniversitesi (A.Ü.) Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinan Evcil, AA muhabirine yaptığı açıklamada, aşırı soğuk içeceklerin, ağız ortamındaki ani ısı değişikliğine neden olduğunu belirten Evcil, şunları kaydetti: ''Yaz aylarında vatandaşlarımız hararetlerini kesmek için aşırı soğuk içecekleri fazla tüketiyor. Ancak bu durum, dişler için çok zararlı. Çünkü aşırı soğuk içecekler, diş mine yüzeyinin aşınmasına neden oluyor. Bu aşınma da bir zaman sonra minede çatlaklar oluşturuyor. Ardından dişin canlı dokusunda aşırı reaksiyon yaşanıyor ve şiddetli ağrılar meydana geliyor.'' Sinan Evcil, yazın soğuk su ve soğuk dondurmanın yanı sıra asitli içeceklerin de fazlasıyla tüketildiğine dikkati çekerek, bu durumun da dişlere zarar verdiğini bildirdi. Asitli içeceklerin, dişlerin yüzeyine, kemiklere ve dişlerdeki kalsiyum miktarına zarar verdiğini ifade eden Evcil, ''Kola ve asitli içecekler sadece diş minelerini değil, ağızdaki kalsiyum miktarını da olumsuz etkiler. Bu içecekleri tüketirken, normal sıcaklıkta olmasına dikkat etmeli'' diye konuştu. Evcil ayrıca çocukların özellikle asitli içecekleri fazla içmemesi gerektiğini belirterek, anne ve babaların bu konuda duyarlı olmasını istedi.
health
Plastikten, kablolardan ve bilgisayar devrelerinden oluşan “sanal hastaların” kulaklarından, saçlarına ve hareket eden gözlerine kadar gerçek insanlara benzediği, nabza, çalışan kalbe ve akciğerlere sahip olduğu, hatta nefes alıp verdiği belirtiliyor. Tıp öğrencilerinin yanlış uygulamaları nedeniyle yaralanma ya da ölme olasılığı bulunmayan sanal hastaların bazı gelişmiş örneklerinin, her türlü tıbbi krizlere göre programlanabildiği, doktor adayının uyguladığı tedavi yöntemine uygun tepki verebildiği kaydediliyor. Bu yeni teknolojinin geçmişinin en fazla 10 yıl olduğu, özellikle ABD ordusu tarafından askeri tıp öğrencilerinin, hemşirelerin ve tıp teknisyenlerinin eğitilmesi için sanal hastaların yanı sıra simülatörlerin kullanıldığına dikkat çekiliyor. Ülkedeki 120 tıp fakültesinin hemen hemen yarısında sanal hastaların kullanıldığı belirtiliyor. Fiyatları kullanılan teknolojiye göre, 40 bin ile 200 bin dolar arasında değişen sanal hastaların her bir modelinin fonksiyonu farklı olduğu için, eğitimin tamamında kullanılacak “sanal hasta takımı”nın maliyetinin 600 bin dolar ile 2,5 milyon dolar arasında değiştiği ifade ediliyor
health
Kas erimesini önleyen özel çizmeler için çalışıyorlar Bilim adamları, uzun süre yerçekimsiz ortamda kalan astronotlarda görülen kas erimesini önleyen özel çizmeler geliştiriyor İnternetteki “pressetext” sitesinde çıkan habere göre, Houston’da yapılan Uzay Kongresi 2002’de, geliştirilen özel çizmeler hakkında bilgi veren bilim adamları, çizmenin tabanının, yürürken, koşarken ve atlarken ayakta oluşan baskıların benzerini oluşturduğunu söylediler. Houston Üniversitesi’nde görevli bilim adamı Charles Layne, doğala çok yakın olacak bu baskıların bacaktaki kasları uyararak kas erimesini engelleyebileceğini belirtti. Yerçekimsiz ortamda kalan astronotların sadece kaslarının erimediğini kaydeden Layne, vücudun kasları kontrol etme yeteneğini de kaybettiğini söyledi. Özel çizmeyle yapılacak baskı sayesinde, sinir sistemi ve beynin de yürümenin nasıl bir şey olduğunu unutmayacağını belirten Layne, çizmenin yatalak hastalar için de kullanılabileceğini ifade etti.
health
İnsan kanıyla çalışan mini-pil geliştirildi Amerikan bilim adamları, insan sağlığını kontrol etmekte kullanılan ve insan kanıyla çalışan mini-pil geliştirdiler. Nature dergisindeki habere göre, Austin Üniversitesi'nde görevli bilim adamı Adam Heller, pilin deri altına yerleştirilerek hastanın sağlık durumunu kontrol etmeye yardımcı olacağını söyledi. Pilin, şeker ve oksijenin reaksiyona girmesiyle enerji ürettiğini belirten Heller, enerji üretilmesi için pilin mutlaka kan ya da başka bir vücut sıvısıyla temasta olması gerektiğini söyledi. Mini-pilin iki santimetre uzunluğundaki iki karbon liften oluştuğu ve çapının milimetrenin yüzde birinden daha az olduğu kaydedilen haberde, elektrik akımının, iki karbon lifinin şekerden elektron alıp oksijene aktaran enzimlerle kaplanmış olması sayesinde üretildiği belirtildi. Heller, pilin, bir kol saatindeki pille aynı miktarda enerji ürettiğini söyledi. Şeker hastalarının kanındaki şeker düzeyinin bu pil yardımıyla sürekli kontrol edilebileceğini belirten Heller, pilin ürettiği enerjinin kalbin atış hızını ayarlayan cihazı çalıştırmak için yeterli olmadığına dikkat çekti.
health
Meme kanseri tedavisinde son teknoloji geliyor İngiliz bilim adamları çok yakında meme kanseri tedavisinde çığır açacak yeni bir yöntemin uygulanmasına başlayacaklarını... İngiliz bilim adamları çok yakında meme kanseri tedavisinde çığır açacak yeni bir yöntemin uygulanmasına başlayacaklarını ve bu yöntemle radyasyon tedavisinin gerekliliğinin ortadan kalkacağını müjdelediler. Dünyada ilk kez kullanılacak olan yöntemin "lumpectomy" adı verilen ve göğüsteki tümörün alınması olarak izah edilebilecek işlemin tamamlanmasının ardından, göğüse pinpon topu büyüklüğünde bir metal topun yerleştirilmesiyle uygulanacağı belirtiliyor. Londra Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından geliştirilen ve bugüne kadar 30 kadının tedavisinde kullanılan yöntemin mucitlerinden olan Dr. Jeffrey Tobias, gelişmenin son derece heyecan verici ve kadını radyasyonun yan etkilerinden korumak konusunda etkili olduğunu bildirdi. Yeni yöntemle ilgili klinik denemeler devam ediyor.
health
Gebeliği önleyen ve AIDS'ten koruyan yeni cihaz piyasada Kadınları gebe kalmaktan ve HIV'den koruyabilen, silikon lastik bir cihaz Amerika'da satışa sunuldu. Hormon içermeyen ve tüm rahim boynunu kaplayabilen cihaz, iki yıl kullanılabiliyor. Üç boy olarak pazarlanan FemCap, kullanana ayda 2 dolara mal oluyor. Cihazın seks yoluyla bulaşan hastalıkları ve HIV virüsünü engelleyebilmesi için mikropları öldürdüğü bilinen mikrobisitle birlikte kullanılması gerektiği bildirildi. Araştırmada, FemCap'in, Latexten meydana gelen ve diyaframda kullanılan benzeri bir cihazdan daha az tahriş yaptığı belirlendi. Cihaz, spermlerin rahme gitmesini engelleyerek gebeliğe mani oluyor.
health
Göz cerrahisinde devrim yaratacak olan proje, aynı zamanda kimyasalların gözdeki etkilerini ölçmek amacıyla hayvanlar üzerinde yapılan testlerin de giderek gereksiz hale gelmesine yol açacak. Bilim insanları, laboratuvarda 3 boyutlu insan korneası yaratmak için doku mühendisliği çalışmaları yaparken nanoteknolojiden yararlanacak. Bilim dünyasının, korneanın dış tabakasını yenileyerek gözün görme yetisine kavuşmasını sağlamak, korneanın dış tarafında kalan yarısını geliştirilen yarım bir kornea ile değiştirmek ve korneanın tamamını yeniden üretmeyi amaçladığı belirtildi. Araştırmadan sorumlu Avrupa Komisyonu üyesi Philippe Busquin, konuyla ilgili şunları kaydetti: “Avrupalıların araştırmaları tam anlamıyla gözlerimizi açacak. Bu yeni araştırma daha fazla insanın görmesini ve hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin azalmasını sağlayacak. Doku mühendisliği ile üretilen kornealar, kornea temininde yaşanan uluslararası sıkıntıyı giderecek. Kornea Mühendisliği Projesi, Avrupa Araştırma Alanı’nın Avrupa’nın en üst düzey uzmanlarını nasıl biraraya getirip bilgi sıçraması yarattığını ve Avrupalıların yaşam kalitesini iyileştirdiğini bizlere kanıtlıyor.” Kornea Mühendisliği Projesi, korneanın doğal bileşenlerinin yaklaşık benzeri olan bir kültür içinde üretilmiş rekombinant insan proteinlerinin kullanımı ile korneanın yapımını içeriyor. Bu, sentetik polimerlerden yapılan ve yerine dikildikten sonra çoğu zaman çevre dokularla uyum sağlayamayan suni korneaların neden olduğu sorunların ortadan kalkmasını sağlayacak. Toplam maliyeti 4.37 milyon Euro olan Kornea Mühendisliği Projesi’ne, Avrupa Komisyonu 2.56 milyon Euro mali destek sağlıyor. Araştırmayı yürüten konsorisyumda, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden üniversitelerin yanı sıra Türkiye’den de Ortadoğu Teknik Üniversitesi bulunuyor.
health
Yaşlandıkça insanların daha az uyuduğunu düşünüyor olsak da, aslında bu düşünce tam olarak doğru sayılmaz. Vücudumuzun biyolojik ritmi yaş ilerledikçe bozulur ve gece uykusu dönemi öne çekilir. Bundan dolayı herkesin uyuduğu zamanlarda yaşlıların uyumuyor oluşu, onlar için uykusuzluk olarak yorumlanır. Yaşlıların bir gün içerisinde toplam uykularına bakıldığında aslında durum hiç de gözüktüğü gibi değildir. Gece boyunca genç insanlara göre derin uyuyamayan yaşlılar, gece uykularının kısa oluşu nedeniyle gündüz yaptıkları kısa uykularla idare ederler. Aslında almaları gereken uyku miktarı gün içerisine bölünmüş olur. Kısa fakat dağınık uykular uyurlar. Gece uykuları kısalsa da toplam uyudukları süre daha genç insanlarla aynı kalır. Bu uyku bozuklukları yaş ilerledikçe artar. Fakat uyku bozukluklarının yaşlanmayı hızlandırdığı düşüncesi yanlıştır. Uykusuzluk insan hayatını kısaltan bir durum olmasının yanında uyku problemleri yüzünden birçok rahatsızlık baş gösterebilir. Bunlar arasında bağışıklık sistemi zayıflaması, kalp sorunları ve nörolojik hastalıkları sayabiliriz. Yaşlıların uykusu derin olmadığı için çoğu zaman başkaları ile aynı yerde uyumayı kabul etmezler. Uykuları kırılgan ve yüzeysel bir uyku olduğundan en ufak bir ses duyduklarında uyanabilirler. Bu durum onlar için son derece doğaldır. Isı değişimine daha zor adapte olan yaşlıların uykuları çok daha kolay kaçar. Gün içerisinde yapacakları egzersizler, yürüyüşler ve gün ışığından mümkün olduğunca faydalanmaları onların çok daha kolay ve uzun süre uyumalarını sağlayacaktır.
health
Dr. Yılmaz Arkan, diyabet hastalığının yanı sıra hipertansiyon ve obezite gibi rahatsızlıkları olan kişilerin sıcak havalarda risk taşıdıkları için daha dikkatli olmaları gerektiğini belirtti. Kavun, karpuz ve üzüm gibi bazı meyvelerin diyabet hastaları tarafından az tüketilmesi gerektiğini kaydeden Arkan, şöyle konuştu: “Diyabet, obezite ve hipertansiyon hastaları, C vitamini bol olan greyfurt, limon gibi meyveler tüketmelidir. Diyabet hastaları günlük 5 tane üzüm, bir dilim kavun ve karpuz yiyebilirler. Bu hastalar, salatalık, çekirdeği çıkarılmış domates ve yeşil sebzeleri de rahatlıkla tüketebilirler.” Gaziantep’in yöresel içeceklerinden meyan şerbetinin de şekersiz olarak ya da sakarinle alınabileceğini belirten Arkan, meyanın idrar söktürücü özelliği olduğunu söyledi. Türkiye genelinde nüfusun yüzde 4.5’i diyabetli iken Gaziantep’te bu oranın yüzde 14 olduğuna da dikkati çeken Arkan, Gaziantep’te diyabetli hasta sayısının yüksek olmasının genetik etkenlerin yanında, beslenme alışkanlıklarından da kaynaklandığını sözlerine ekledi.
health
Modern tıp özellikle son 10 yılda inanılmaz gelişmeler kaydediyor. MD Anderson’de 3 yıl süreyle alternatif kanser tedavileri üzerine araştırmalar yapan Acıbadem Onkolojik ve Nörolojik Bilimler Hastanesi Onkoloji Uzmanı Dr. Kerim Kaban, “Kanser tedavisindeki yepyeni yaklaşımlar hasta ve hasta yakınlarına umut veriyor” diyor. Bu yeni yaklaşımlar arasında kanserde damar oluşumunu engelleyen ilaçların bulunması, moleküler hedefli ve kanserin büyümesini, yayılmasını önleyen ve hatta kanser hücresinin kendi kendisini yok etmesini sağlayan tedavilerin geliştirilmesi bulunuyor. Ayrıca yüksek teknolojinin ameliyat odasına girmesiyle tümörlere eskisine oranla daha başarılı bir şekilde müdahale etmek mümkün olabiliyor. Her Hasta Farklı Acıbadem Onkoloji ve Nörolojik Bilimler Hastanesi Onkoloji Uzmanı Dr. Kerim Kaban tüm bu heyecan verici yeni yaklaşımlara karşın, kanserin çok kompleks bir hastalık olduğunu vurguluyor. Henüz hiçbir tedavinin tek başına kanseri kökten çözemediğini de ifade eden Kaban, sözlerine şöyle devam ediyor: “Hangi hastanın yeni yaklaşımlardan fayda görebileceği kararı ancak uzman bir onkolog tarafından verilebilir. Çünkü her hasta ve hastada görülen kanser farklıdır. Kanser tedavisi konusunda yeni yaklaşımlar araştırılıyor. Yurtdışında yürütülen pek çok çalışma henüz klinik deney safhasında. Bu çalışmaların yakın gelecekte başarılı sonuçlara ulaşıp ulaşmayacağını zaman gösterecek. Dr. Kerim Kaban “Ancak şimdiden akciğer, bağırsak, meme ve lenf bezleri kanserlerinde ve bazı kan kanserlerinde yeni yaklaşımlarla etkili olan ilaçlar kullanıma girdi” diyor ve bizi kanser tedavisindeki yenilikler konusunda aydınlatıyor. 1. Kanseri Boğarak Öldürmek Tümörlerin nasıl büyüdüğünü araştıran çalışmalar, ilginç sonuçları ortaya koyuyor. Çalışmalar, bir tümörün büyüyebilmesi için en yakın damardan en fazla 1 milimetre uzakta olması gerektiğini gösteriyor. Kanser hücreleri ancak o zaman büyümeleri için gerekli olan oksijen ve besin maddelerini alabiliyor. Tümörler büyüyebilmek için yakınlarındaki damarlara yeni kılcal damarlar oluşturmaları için sinyaller yollayarak, kendilerine ait yepyeni bir damar ağı oluşturuyor. Bu sinyaller başarıyla engellenebilirse yeni damar oluşumunun ve sonuçta kanserin büyümesinin durması bekleniyor. Birçok kanser birbirinden farklı özellikte olduğu için farklı tedavilere farklı yanıtlar veriyorlar. Ancak, kan damarları, bütün kanserlerin ortak paydası. Bu nedenle, prensipte, kan damarlarının oluşumunu başarıyla engelleyecek tedaviler bütün kanserlere karşı başarılı olma şansı taşıyor. Ayrıca, erişkinlerde, yara iyileşmesi ve kadınlarda üremeyle ilgili fonksiyonlar dışında yeni damar oluşumu çok az olduğu için bu sınıf ilaçların yan etkilerinin daha az olacağı tahmin ediliyor. Ancak tüm bu umut verici özelliklere karşın, damar oluşumuna yönelik tedaviler henüz gelişimlerinin erken aşamalarında olduğu belirtiliyor. Tümörler birçok farklı mekanizmayla damar oluşumunu uyardıkları için, çoğu kez tek bir kanalın bloke edilmesi yetmiyor. Çünkü bu, tümörü yavaşlatıyor ama durdurmuyor. Uzmanlr yakın gelecekte birkaç kanalın aynı anda bloke edilmesinin mümkün hale gelmesi ve beraberinde de kemoterapi ve radyoterapi gibi geleneksel tedavilerin verilmesinin, bugünkünden çok daha etkili tedaviler sağlayabileceğine dikkat çekiyor. 2. Dondurarak Tedavi Etmek Dondurarak tedavi, kanser tedavisinde uzun süreden beri kullanılan ve teknolojik gelişmeler sayesinde daha etkili bir hale gelen bir metot. Bu yöntemin prensip olarak ameliyattan büyük bir farkı yok. Genel kural olarak kanser hastalarında ameliyat ancak kanser başka yerlere yayılmadıysa yapılıyor. Eğer kanser vücutta başka yerlere yayılmışsa, genelde kemoterapi denilen ve gözle görülebilen ya da görülemeyen tüm kanser hücrelerini öldürmeyi amaçlayan tedavi veriliyor.Kanseri dondurarak yok etmenin denendiği alanlardan biri de karaciğer gibi yumuşak dokulardaki tümörler. Her ne kadar bu hastaların büyük çoğunluğu ameliyatla tedavi edilebilse de bazı durumlarda kanseri dondurarak tedavi seçeneğine gidiliyor. Peki dondurarak tedavi hangi durumlarda gerekli oluyor? Siroz gibi karaciğer fonksiyonunu bozan bir hastalık yüzünden ameliyat bir seçenek olarak görülmüyorsa dondurarak tedavi bir alternatif olarak görülebiliyor. Ancak karaciğerde yaygın olarak çok sayıda tümör odağı olduğu için ameliyatın düşünülmediği durumlarda, şu an yaygın olarak kullanılan teknolojiyle yapılacak dondurarak tedavinin faydalı olacağına dair bir bulgu henüz yok. Yakın gelecekte yüksek teknoloji ile bunu daha başarılı olarak yapmanın mümkün olabileceğine inanılıyor. Ameliyat odasına hassas görüntüleme cihazlarının girmesiyle, karaciğerde sadece tümörün odaklandığı noktaları hedef almak bugün için heyecan verici bir araştırma konusu. 3. Kanser Aşıları Kanser aşılarının temel amacı, vücudun bağışıklık sistemini kanser tedavisinde kullanabilmek. Bunu başarabilmek için, kanser hücrelerinin farklı genetik yapısından kaynaklanan ve “antijen” denilen bazı maddelerin tanınması gerekiyor. Bunun için vücudun bağışıklık sistemi uyarılıyor. Tümör antijenleri birçok kanserce paylaşılan genetik mutasyonların ürünleri olabileceği gibi sadece bir hastanın kanserinin kendine özgü antijenleri de olabiliyor. Örneğin, “ras” ismi verilen bir genin mutasyonları baş-boyun ve pankreas kanserlerinin büyük çoğunluğunda, ve genel olarak bütün kanserlerin yüzde 30’a yakın bir kısmında görülüyor. Bu genin bozulması kanser hücrelerinin kontrolsüz büyümesinde, hasar gördüklerinde normal hücreler gibi intihar etmemelerinde (kendi kendilerini yok etmeleri) ve büyümeyi durdurucu sinyalleri dinlememelerinde rol oynuyor. Sık rastlanması, kanserin gelişiminde rol oynaması nedeniyle bu genin ürettiği bozulmuş proteinler gelecekteki aşı tedavileri için çekici bir hedef olarak değerlendiriliyor. Aşı tedavisi bu konuda uzmanlaşmış sınırlı sayıda merkezde ve klinik deneyler bünyesinde yapılabiliyor. 4. Kemik İliği ve Kök Hücre Nakli Kemik iliğindeki kök hücreler, aldıkları sinyallere bağlı olarak değişime uğrayan ve birçok değişik kan hücresini tek bir kaynaktan oluşturan hücreler olarak tanımlanıyor. Bu hücreleri damarlarda dolaşan kandan elde etmek ve hastalara vererek onların vücutlarında kan yapılmasını sağlamak mümkün. Kanser hücreleriyle kirlenme riskinin daha az olması kök hücre naklinin kanser tedavisinde kullanılmasına olanak tanıyor. Nakil sırasında, daha önceden toplanan kök hücreler hastaya damardan veriliyor ve bu hücreler hastanın kemik iliğine yerleşerek kan yapmaya başlıyor. Kemik iliği ve kök hücre nakli günümüzde birkaç ana nedenden ötürü kullanılıyor. Tedaviye dirençli olan bazı kanserlerde yüksek doz tedavi verebilmek bu nedenlerden biri. Çok yüksek dozlu tedavi, çoğu kez kemik iliğindeki hücreleri de öldürdüğü için normalde mümkün olmamakta. Ama tedavi sonrası hastaya ilik ya da kök hücre nakli yapılırsa kemik iliği yeniden normal çalışmaya başlayabiliyor. Diğer neden ise, hastanın kemik iliğinden köken alan bazı kanserlerin yok edilmesi. Akut myelositik ve lenfositik lösemi, kronik myelositik lösemi ve özellikle multiple myeloma gibi bazı kan kanserlerinin ve bazı lenf kanserlerinin tedavisinde kök hücre naklinin bugün artık kabul edilmiş bir yeri olduğu uzmanlar trafından vurgulanıyor. Alternatif Tedavi İşe Yarıyor mu? Alternatif tıp önemli bir tartışma konusu. Ancak pek çok kanser hastası için ise umut kapısı. Kanser hastalarının umutla sarıldığı alternatif tedaviler arasında ısırgan otu, köpek balığı kıkırdağı, kaktüs suyu ve hatta kaplumbağa kanı bile var. Alternatif tedavilerin kanser tedavisindeki etkilerini objektif olarak belirleyen ve işlediği ispatlanmış standart tedavilerle kıyaslayan çalışmalar yok denecek kadar az. Tıptaki ilaçlar gibi alternatif tedavilerin de yan etkileri var. Başka ilaçların yan etkilerini artırmaları mümkün. Uzmanlar alternatif tedavilerin kemoterapi ile aynı anda uygulandığında bu tedavinin etkisini azaltabileceğini söylüyor. Bu nedenle kemoterapiyle birlikte alternatif yöntemleri deneyen hastaların bu durumu onkologlarıyla paylaşması gerekiyor. Ayrıca denenmiş ve işlediği bilinen tedavi seçenekleri olan hastaların alternatif tedavileri kullanmadan önce riskleri anlaması gerekiyor. Kaynak:acıbadem.com
health
Genellikle yaz mevsiminde havuz ve deniz suyundan gelen mikropların kanal içerisine yerleşmesiyle şiddetli ağrıların oluştuğunu belirten Opr. Dr. Zafer Tezel, "Doğal ortamlarda meydana gelen mikroplar, kulakta kanal içerisine girerek yerleşiyor. Bu yerleşmenin arkasından kulakta şiddetli ağrılar meydana geliyor. Ayrıca bu mikroplar işitme azlığı ve akıntıya sebep oluyor. Mümkün olduğu kadar kulakların deniz veya havuzdan çıktıktan sonra temizlenmesi gerekir. Bu temizliği çubuklarla değil, pamuk kullanarak yapmalıyız." dedi. Opr. Dr. Tezel, zaman zaman meydana gelen baş dönmelerinin de birçok sebebi olduğunu, bu baş dönmelerinin bir nedeninin de iç kulak iltihabı olduğunu belirtti. Tezel, "İç kulak kaynaklı baş dönmeleri çok şiddetlidir. Genellikle bulantıya, kusma eşlik eder. Bunlar, iç kulaktaki denge organında bozulmaya seyreder." diye konuştu.
health
Ultrasonda 4 boyutlu teknoloji 4 boyutlu ultrason yöntemiyle anne karnındaki 3 aylık bebeğin renkli görüntüsü, kime benzediği ve tüm sağlık sorunları belirlenebiliyor Ultrasonda 4 boyutlu teknoloji sayesinde anne karnındaki bebeğin 3. ayından itibaren renkli görüntüsü çekilerek kime benzediği ve hangi sağlık sorunları olduğu belirlenebiliyor. Alınan bilgiye göre, 4 boyutlu renkli ultrason İstanbul’daki 3 sağlık merkezinden sonra 4’ncü olarak Kızılay Derneği Kayseri Sağlık Merkezi’nde hizmete girdi. Siyah beyaz ve 2 boyutlu ultrasona göre anne karnındaki bebeğin hem bir buçuk ay daha önce görüntülenmesine hem de net fotoğraf kalitesindeki renkli görüntüsünü elde etmeye olanak sağlayan 4 boyutlu (eş zamanlı) renkli ultrason, meraklı anne babaların hamileliğin 3. ayından itibaren bebeklerinin fotoğrafına kavuşmalarını sağlıyor. Kızılay Derneği Kayseri Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Suat Altmışyedioğlu, ülkemizde yaygın olarak kullanılan eski ultrasonların hamileliğin 4,5’uncu ayından itibaren kullanılabildiğini ve yüzde 40 güvenilirliği olduğunu, buna karşın yeni ultrason cihazının süreyi bir buçuk ay kısaltıp, güvenilirliği yüzde 90’a çıkardığını kaydetti. Dr. Altmışyedioğlu, yeni ultrason sayesinde hamileliğin çok erken döneminde yarık damak, eksik parmak, beyin, omurilikten kaynaklanan rahatsızlıkların erken tanısının sağlandığını belirterek, şunları söyledi: “Anne karnındaki bebeğin erken teşhis edilmesi gereken tüm rahatsızlıklarını ortaya koyan bu cihaz, cinsiyeti de 3’ncü aydan itibaren belirliyor. Ekrandaki pırıl pırıl renkli görüntü sayesinde anne-babalar, doğacak bebeklerinin kime benzediği bile tespit edebiliyorlar. Ultrasona giren hamile kadınlara bebeklerinin değişik pozisyonlarındaki görüntülerini fotoğraf kartına basarak, albümlerinde yer alacak ilk fotoğraflarını biz hediye ediyoruz.” Dr. Altmışyedioğlu, ülkemize yeni giren 4 boyutlu renkli ultrasona büyük talep geldiğini, sağlık merkezlerinin 30 milyon lira karşılığında bu hizmeti verdiklerini bildirdi.
health
Rahim tümörüne teknolojik çözüm Lokal anestezi ile kullanılan yeni bir lazer tedavi yöntemi, fibroid (bağ dokusu) kökenli tümör sorunu nedeniyle rahmin alınması ihtiyacını engelleyebilecek. Human Reproduction dergisindeki makalede, Londra'daki St Mary Hastanesi ile London School of Tropical Medicine'dan doktorlar tarafından geliştirilen teknikle ilk kez lazer ile magnetic rezonans (MR) yöntemlerinin birlikte kullanıldığı belirtildi. St Mary Hastanesi'nden radyolog Wady Gedroyc, ayakta tedaviyle bu yöntemin uygulanabildiğini ve hastanın çok az acı hissettiğini belirterek, tümörlü dokununun öncekilerden çok farklı yöntemle çevreye yayılmadan yok edildiğini anlattı. Kadınların yaklaşık 4'te 1'i, belirtileri uzun süreli yoğun adet dönemi ve karın ağrısı olarak ortaya çıkan ve nedeni henüz bilinmeyen fibroid kökenli rahim tümörleri sorunuyla karşı karşı kalıyor. Bazı vakalarda hiç belirti göstermemesi de hastalığın, rahmin alınması noktasına kadar ilerlemesine neden oluyor.
health
F Tipi, tutuklunun ruh sağlığını bozuyor İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Bakırköy Devlet Hastanesi önünde toplanarak F Tipi cezaevlerinde uygulanan tecriti protesto etti. Hastane önünde basın açıklaması yapan grup, uygulanan tecrit sonucu yüzlerce tutuklunun ruh sağlığını yitirdiğini söyledi. Öğle saatlerinde Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi önünde toplanan İHD üyesi yaklaşık 15 kişi, tecridin kaldırılması için basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada, "Tecrit uygulamasıyla kamuoyunun gündemine gelen F tipi cezaevlerinde son 1 aydır mahpusların ruhsal sağlıklarının bozulmasına ilişkin başvurular artmıştır. Tecridin mahpusların beyinsel ve bedensel bütünlüğü üzerindeki yıpratıcı etkileri üzerinde sivil toplum örgütleri, hekim kuruluşları ve uzmanlar yaşanmış deneyimlerden yola çıkarak bugüne kadar çeşitli saptamalarda bulunmuşlardır. İnsanın var oluş koşullarına aykırı bu uygulamanın ağır sonuçlarını Almanya, İtalya ve dünyanın bir çok tecrit tipi cezaevlerindeki mahpuslar geri dönüşümü mümkün olmayan ruhsal hastalıklara yakalanarak yaşadılar ve bu devam etmektedir. Tecridin kaldırılmasını istiyoruz´´ denildi.
health
Bahçelievler'de bir apartmanın bodrum katında meydana gelen su baskını sonucu 3 çocuğunu kaybeden ve ayağı kırık olan olarak hastaneye sevk edilen anne Hüsna Şengüz'ün, hastaneden taburcu edilmek istenmesine yakınları isyan etti. Soğanlı Mahallesi Çavuşpaşa Caddesi Öner Sokak 21 numarada bodrum katında akşam saatlerinde meydana gelen su baskınından itfaiye ekipleri tarafından kurtarılarak Bakırköy Devlet Hastanesi'ne götürülen Hüsna Şengüz'ün yakınları, hastanın tedavi edilmeden taburcu edilmek istenmesine isyan etti. Annenin yakını olduğunu söyleyen İlyas Nerçap acılı kadınla ilgilenilmediğini, ayağı kırık halde taburcu edilmek istendiğini iddia etti. Nerçap "Ayağı bir haftadır kırıktır. Kurtarma çalışmaları sırasında ayağı tekrar kırılmış. 5 saat oldu geleli hiçbir müdahale yapılmamıştır. Ortopedi doktoru olmadığı için hiçbirşey yapamayacaklarını söylediler. Kendisinin göğüs filmini çektiler, göğsünden rahatsızlığı yok. Başka hastaneye sevk edin diyoruz, onu da yapmıyorlar, eve götürün diyorlar. Dosyasına doktorlar kaşesini, imzasını da vurmuyor. Hastamızı hiçbir müdahale etmeden taburcu etmeye çalışıyorlar." dedi. Hastanede bulunan ölen çocukların amcası Suat Yılbaş ise vatandaşların yardımıyla Uğur (5) ve Şükran Şengüz (9) kardeşlerin kurtarıldığını söyledi. Amca Yılbaş şunları söyledi: "Kendi imkanlarımızla, vatandaşların yardımıyla iki kardeşi çıkarmayı başardık. Şuanda sağlık durumları gayet iyi. Sadece annelerinin durumuna üzülüyorlar." dedi. Bu arada anne Hüsna Şengüz'ün 8 çocuğu olduğu ve su baskınını yaşamayan 3 oğlunun tekstil atölyesinde işçi olarak çalıştığı öğrenildi. Ailenin İstanbul'a 7 ay önce geldikleri ve baba Abdürrıza'nın herhangi bir işi olmadığı öğrenildi. Soruşturma başlatıldı Bahçelievler Soğanlı'da 3 çocuğun ölümü annelerinin de yaralandığı su baskını faciasıyla ilgili olarak savcılığın soruşturma başlattığı bildirildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) tarafından yapılan yazılı açıklamada, su baskınının bir aracın bahçe duvarına çarpması sonucu meydana gelmiş olabileceği üzerinde duruldu. Açıklamada, “Olayın, ilk belirlemelere göre bir aracın bahçe istinat duvarına çarparak devirmesi sonucu suların bodrum katına dolmasıyla meydana geldiği gözlendi. Olaya Cumhuriyet Savcılığı el koyarak, konuyla ilgili adli soruşturma başlattı” denildi.
health
Pudra ve allıktan uzak duramıyorsanız, her şey 1 milyon pazarından kozmetik ürünü almaktan vazgeçeceksiniz.Tabiki gidip en pahalısından da alın demiyoruz ama güvendiğiniz bir markanın ürünlerini kullanmaya özen gösterin.Sürekli makyaj yapıyorsanız arada bir cildinizin nefes almasına izin verin. Cildi çabuk sivilcelenenler makyaj yapmaktan vazgeçmeli. Tabii biraz rimel ve bir parça ruja değil sözümüz. Herşeyden önce, hijyenik nedenlerle allık ve pudra kullanmaktan vazgeçmeli: Zaten aşırı salgılanan yağ ile dolmuş gözenekler, makyaj malzemeleri kullanılınca iyice tıkanıyor. Bunun yanında, estetik bir neden de var: Makyaj, kusurları gizlemek yerine çoğu kez daha da belirginleştiriyor. Az yağlı bir fondöten seçin. Makyajsız yapamayanlar hafif bir fondöten kullanabilir. Ancak, yağlı ciltler için özel olarak geliştirilmiş, siyah nokta oluşumuna neden olmayan (gözeneklerde birikecek madde içermeyen) bir malzeme seçilmeli. Eğer ihtiyacınız yoksa, sürmeyin. Ancak şunu da unutmayın; fondöten cildiniz ve dış elementler arasında bariyer görevi görür. Hele yeni fondötenler çok daha ince olduğundan, eski fondötenler gibi yüzde maskeleşmez. Harika bir cildiniz varsa, tebrikler. Bu durumda sadece nemlendirici kullanıp cildinizi koruyabilirsiniz. Ama cildiniz harika değilse, fondötenden vazgeçmenize gerek yok. Peeling İşte buna cevap vermek zor, çünkü cildiniz kuru ya da hassassa, iyi sonuç veremeyebilir. Ancak yapılması gene de gereklidir. Bu nedenle cildinizi katman katman soymayan, yumuşak bir ürünü tercih edin. Ölü deriyi temizlemek, cildinizi tazeler, tıkalı gözenekleri açar ve derinin pul pul dökülmesini önlemiş olur. Ölü derinin nemlenmeye ihtiyacı yoktur. Bu nedenle ölü deriyi peelingle temizlemelisiniz ki, alttaki canlı deri ihtiyacı olan nemlendirici üründen faydalanabilsin. Haftada bir kez uygulamalısınız.
health
Damarlardaki daralmaların 20'li yaşlarda başlaması da bu durumu tetikleyen en önemli unsur. Eğer göğsünüzün orta yerinde hareket etttiğinizde baskı ve basınç şeklinde bir ağrı oluşuyorsa, özellikle de yokuşları çıkarken başlayarak dinlendiğiniz zaman bu ağrılar geçiyorsa siz de kalp hastası olabilirsiniz. Özellikle yirmili yaşlarda başlanan sigara gibi alışkanlıklar, beslenme şekli kalp rahatsızlığı için önemli kriterdir. Hastalık bu yaşlarda baş göstermese de bu gibi kötü alışkanlıklardan uzak durması kalp rahatsızlıklarını önlemede çok önemli bir adımdır. Kalp rahatsızlıklarının görüldüğü 40'lı yaşlarda doktor kontrollerine başlanmasında fayda vardır. Türkiye'de son üç yıldır tomografi ve MR'la yapılan kalp damar tetkikleri, EKG, eforlu test, ve anjiyo teşhis yöntemleri olarak sıralanabilir. Kalp damar hastalıklarında kesin teşhis metodu; anjiyografi'dir. Diğerleri henüz anjiyografi kadar başarılı hale gelemediler. Ancak kullanımları günden güne artıyor. Bu rahatsızlıklarda üç tip tedavi var; ilaç, anjiyoplasti ve bypass ameliyatı.
health
Türkiye Olimpiyat Komitesi ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’nün desteği ile gerçekleştirilecek kongre, spor yaralanmaları ve diz cerrahisi alanında uzmanlaşmış dünyanın önde gelen isimlerini Ankara’da biraraya getirecek. Yeni bilimsel gelişmelerin değerlendirileceği kongrede temel bilimler ile diz cerrahisini ilgilendiren hastalık ve yaralanmaların önlenmesine katkıda bulunan bilim adamları ödüllendirilecek. 30-31 Ekim tarihleri arasında yapılacak bilimsel turun ardından, kongre 1-4 Kasım tarihleri arasında Ankara’da toplanacak.
health
Yapay göz umut veriyor Uzay Yolu'ndan (Star Trek) esinlenen Amerikalı bir doktor, yapay göz geliştirdi. Göz, dizinin görme özürlü baş mühendisinin kullandığı cihazın mantığıyla çalışıyor. Beyindeki görsel korteksi uyararak, ışık sağlayan cihaz, mini bir televizyon kamerası ile mikrobilgisayar ve uyarıcı monte edilmiş özel bir güneş gözlüğünden oluşuyor. Kafatasının arka kısmına yerleştirilen mini bir cihaz, ince elektrotlarla beynin görsel bölgesine bağlanarak, görme özürlü insanın şekilleri beyaz lekeler halinde görmesini sağlıyor. Cihazı kullanan görme özürlü insan, beyaz şekillere alışarak, zamanla normal hareket edebiliyor. Dr. Dobella, protez sistem olarak nitelendirilen cihaz ile görme özürlülerin özel bir arazide araba kullanabileceğini, pencereden baktığı zaman ağaçları görebileceğini ve önündeki engellere takılmadan yürüyebileceğini belirtiyor. Amerikan Yapay İç Organlar kuruluşunun 48. genel kurulunda tanıtılan cihazın, 98 bin dolara mal olduğu ve görme özürlülerce kullanılmaya başlandığı bildirildi. St. Louis Üniversitesi uzmanlarından Dr. Kenneth R. Smith'in Portekiz'de bir kişiye taktığı cihazın, kaza ve çeşitli nedenlerle görme duyusunu kaybedenler için yeni bir umut olduğu belirtildi.
health
ABD'den kan şekeri cihazına onay ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), kan şekeri test bandını okuyup değerleri hafızasına alabilen cihazı onayladı Kandaki şeker oranını tespit edip değerleri istendiği zaman hastaya gösterebilen cihaz ile şeker hastaları, sürekli değer yazmak zorunda kalmıyorlar. Ayrıca, cihazda saklanan değerler, bilgisayara aktarılabiliyor.
health
Karikatirüst Oğuz Aral (68), Bodrum'da vefat etti. Özel Bodrum Hastanesi Başhekimi Dr. Erkan İnal'dan alınan bilgiye göre, önceki akşam saatlerinde hastaneye getirilen Oğuz Aral, dün akşam saat 19.30 sıralarında hayatını kaybetti. Dr. İnal, Oğuz Aral'ın ''multiorgan yetmezliği'' nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, şöyle dedi: ''Oğuz Aral, dün akşam saatlerinde arka cidar bölgesindeki yaygın enfarktüs nedeniyle hastanemize getirildi. Kendisine hemen müdahale edildi. Ancak, gündüz saatlerinde böbrek yetmezliği ortaya çıktı. Günde üç paket sigara tükettiği için de beyin küçülmesi olmuş. Diyalize sokmak istendi, ancak her şey bir anda kötüye gitmiş. Bu akşam saat 19.30 sıralarında multiorgan yetmezliği nedeniyle vefat etti.'' Aral'ın dün öğle saatlerinde kendine gelerek, hemşire ve hasta bakıcılarla şakalaştığı öğrenildi
health
Kırık tedavisinde yeni metot Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nihat Tosun'un... Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nihat Tosun'un, böbrek taşı kırma cihazı (ESWL) ile ortopedi hastalarını tedavi ettiği belirtildi. Prof. Dr. Tosun, ortopedi tedavisinde kullanılan cihazı, Almanya'da bir klinikte çalıştığı dönemde gördüğünü ifade ederek, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'ne geldikten sonra böbrek taşı kırma cihazının da aynı amaçla kullanılıp kullanılmayacağını araştırdığını belirtti. Böbrek taşı kırma cihazıyla ilgili çeşitli çalışmalar yapan ve uzmanlık tezi hazırlayan Prof. Dr. Tosun, kırık iyileşmesinin geciktiği durumlarda, topuk dikeni ve tenisçi dirseği hastalıkları ile kas içinde oluşan kireç topaklarının dağıtılmasında bu cihazın kullanılabileceğini tespit etti. Diğer hastanelerde, bu metodun ''bilinmediği için kullanılmadığını'' ifade eden Prof. Dr. Tosun, şunları söyledi: ''Kırık iyileşmesinin geciktiği durumlarda iyileşmeyi hızlandırmak amacıyla, ayrıca ilaç ve iğne tedavisinin etkisiz kaldığı topuk dikeni ve tenisçi dirseği hastalıkları ile kas içinde oluşan kireç topaklarının dağıtılmasında bu cihazı kullanıyoruz.'' Prof. Dr. Tosun, bir elektrottan üretilen ultrason dalgasının, su torbasının içinden ilerleyip hastalıklı bölgeye uygulanarak tedavi yapıldığına dikkati çekerek, ''Ağrılı bir metot olduğu için hastalarımız cihaza girmeden uyuşturuluyor. Van dışında İstanbul, Ankara gibi illerden bize gelen hastalar var. Hastaların sağlık durumlarına göre 2 veya 3 seans uyguluyoruz. Ayda bir yapılan seanslar, yarım saat ile bir saat arasında değişiyor. Şimdiye kadar 50 hastanın tedavisinde kullandığımız bu metottan olumlu sonuçlar aldık'' dedi.
health
Deri yüzeyinin incelenmesinde yeni buluş Bilimadamları, birbirinin üzerine bindirilen iki lazer ışını yardımıyla, insan vücudunun ayrıntılarını neredeyse sınırsız derecede... Bilimadamları, birbirinin üzerine bindirilen iki lazer ışını yardımıyla, insan vücudunun ayrıntılarını neredeyse sınırsız derecede büyütebilecek yeni bir yöntem keşfetti. Bugüne kadar, röntgen ışınları, manyetik tarama, ultrasonografi ve positron emisyon tomografisinde olduğu gibi radyoaktif maddelerin kullanımıyla vücut tarama, dokuları araştırma ve insan derisini incelemeye kadar insan vücudunun ayrıntılarını görüntülemenin binbir yöntemini bulan bilim dünyası, deri yüzeyinin incelenmesinde hiç bir yan etkisi bulunmayan yeni bir yöntem geliştirdi. Münih Üniversitesi'nin laboratuarlarında keşfedilen yeni holografik resimlendirme ve görüntüleme yöntemi üç boyutlu klasik hologramlarla kıyaslandığında farklılık arz ediyor. Zira insan derisinin en ince ayrıntısına kadar görüntülenmesini sağlayan bu yeni yöntemde, üç boyutlu görüntünün oluşumu bilinen holografik yapılardan çok farklı. Bu yöntemde iki lazer ışını üst üste bindiriliyor. Bir lazer ışını doğrudan lazer cihazından çıkarken, diğer ışın, holografik resimlendirilmesi yapılacak objenin üzerinden yansıtılarak diğeriyle buluşturuluyor. Örneğin bir deri parçası bu şekilde yansıtılabiliyor. Araştırma grubunun yöneticisi Klaus Meerholz, bu yöntem sayesinde görüntülemede yepyeni boyutlar kazanıldığını belirterek, ''Örneğin insan derisini ele alalım, bu yeni yöntemle deriye bugüne kadar olduğundan kat kat fazla zoom yapma imkanı güdeme geliyor. Yani görüntüyü istediğimiz kadar büyütüp, örneğin deri yüzeyindeki bir benin kanser riski taşıyıp taşımadığını tespit etmek gibi bir olanağa kavuşuyoruz'' dedi. Oluşturulan holografik görüntünün çok kısa bir süre sabit kalabilmesi, söz konusu yöntemin tıp dünyasında kullanılmasını engelleyen ve çözülemeyen bir sorun olarak görülüyor. Örneğin kolundaki beni incelenen bir hasta kolunu biraz yerinden oynatsa görüntü kayboluyor. Ancak bilimadamları şimdi aynı flaş öncesi kırmızı göz efektini indirgemek için kullanılan ön flaşlarda olduğu gibi çok kısa bir ön lazerle holografik görüntüyü netleştirmeye çalışıyor. Önümüzdeki dönemde söz konusu bu yöntemin görüntülendirme için yeni ve etkin bir yöntem olup olamayacağı konusunda Klaus Meerholz, ''Bunun çözümün yeterli olup olmadığını, yöntemin işleyip işlemeyeceğini zaman gösterecek. Gerekli ortamı, gerekli araçları ve klinik ortamda kullanılabilecek bir yöntemi sağlamayı başardık, ancak asıl denemeyi tamamlayamadık henüz'' açıklamasında bulundu. Münih Üniversitesi bilimadamları, söz konusu deneyleri şimdiye kadar kağıt üzerindeki bir üniversite logosuyla gerçekleştirdi. Çok düşük kuvvette ışınların kullanılması nedeniyle zararsız olan deneyin bundan sonraki aşamasında, deyim yerindeyse, artık insan derisi mercek altına alınacak. Uzmanlara göre, Münih Üniversitesi laboratuarlarının imzasını taşıyan yöntem, eksikler tamamlanarak tıp dünyasının hizmetine sunulduğunda, yeni bir dönem başlamış olacak.
health
Akciğer kanserini tespit eden yazılım geliştirildi Mitsubishi Uzay Yazılım Şirketi, akciğer kanserini tespit edebilen bir yazılım geliştirdiklerini açıkladı. 800 akciğer hastasına ait bilgilerin bulunduğu bir veri tabanını kullanan yazılımın, Kyusu Üniversitesi ile Japon Çevre Sağlığı Üniversitesi tarafından ortaklaşa geliştirildiği öğrenildi. Yazılım, 5 milimetre kadar küçük işaretleri röntgen üzerinden okuyabiliyor. Eğer röntgenlerde herhangi bir bulgu tespit ederse, doktorların daha yakından bakıp incelemesi ve kesin bir sonuca varması için bunu bir ok ile tam olarak işaret ediyor.
health
Ankara Trafik Vakfı tarafından yayınlanan Trafik Dergisi'nin temmuz-ağustos sayısında, Türkiye Trafik Güvenliği Vakfı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Hamit Hancı tarafından, ''Emniyet Kemeri Yaralanmaları'' başlıklı bir yazıya yer verildi. Yazıda, motorlu araç kazalarında emniyet kemerinin kullanılması ve kullanılmaması durumlarında meydana gelebilecek yaralanmalar üzerinde duruldu. Yazıya göre, emniyet kemeri kullanmayan sürücü, kaza sırasında başını arabanın ön paneline, yüzü ve göğsünü direksiyona, vücudunu ise kapılara ya da tavana çarparak yaralanıyor. Kazaların yüzde 25'inde sürücüler araçtan fırlıyor ve bu tür kazalarda emniyet kemeri takanların yaralanma riski önemli ölçüde düşüyor. 95 km' nin altında ölüm olayı yok Saatte 95 kilometreden az süratle giderken meydana gelen çarpışmalarda, kemer kullananlarda ölüm olayına rastlanmıyor. Kemer kullanmayanlarda ise 20 kilometre süratte bile ölümcül yaralanmalar meydana geliyor. Kemerin bilinçli takılması ile ölüm ve ciddi yaralanmalar önemli oranda azalıyor. Emniyet kemeri kullanımı, trafik kazalarında ölüm oranını yüzde 40-50, ciddi yaralanmaları yüzde 35-60, hastane başvurularını ise yüzde 64 oranında azaltıyor. Arka koltukta oturanların kemer takmaları durumunda ise yaralanma oranı yüzde 18 düşüyor. Emniyet Kemeri Sendromu Kemer kullanımı, ölüm ve ağır yaralanma oranlarını azaltmasına rağmen yaralanma riskini tamamen yok edemiyor. Yanlış kullanılmasının yanı sıra bazı durumlarda ise başlı başına yaralanma nedeni olabiliyor. Emniyet kemerinin kucak bölümündeki parça; mide, ince bağırsak, karaciğer, dalak ve bel omurları ya da omurilik yaralanmalarına neden olabiliyor. Bu duruma, ''Emniyet Kemeri Sendromu'' adı veriliyor. En sık karşılaşılan yaralar, karın ve göğüs bölgesinde görülen sıyrıklardan oluşuyor. Ancak, tehlikeli yaralanmalar iç organlarda meydana geliyor. Kemer, yanlış kullanım halinde nadiren de olsa ciddi yaralanmalara sebebiyet verebiliyor. Emniyet kemeri kullanmayanlarda en çok karın yaralanması, karaciğer ve dalak gibi katı organ yırtılmaları görülüyor. Kemer kullanımıyla bunların azalıyor, ancak kalın bağırsak ve ince bağırsak gibi içi boş organlar, kemer ve omurga arasına sıkışarak hasar görebiliyor. Omuz-kucak tipi denilen ve 3 noktadan bağlanan kemerler, çarpma anında etkiyi direkt olarak vücuda veriyor; köprücük, göğüs kemiği boyun ve göğüs omurlarında kırık ile kalp, boyun ve karın damarlarında yaralanmalara ve omuz çıkıklarına neden olabiliyor. Uygunsuz kullanılan kemerler, bazı durumlarda yemek borusunda da yaralanmalara yol açabiliyor. Çocuklara göre kemer üretilmiyor Karayolları Trafik Yönetmeliği'ne göre, 10 yaşından küçükler ön koltuğa oturtulamıyor. Özellikle çocuklarda, yanlış kemer kullanımı sonucunda yaralanma olayları artıyor. Kucak-omuz kemerlerinin dizaynları çocuklara göre yapılmadığından, yolculuk sırasında çocuklar kemerlerin altından kayabiliyor ya da kemerleri koltuk altından geçirmeleri nedeniyle boyun ve yüz yaralanmaları görülüyor, hatta boyun etrafına dolanan kemerler boğulmaya neden olabiliyor. Dikkat edilmesi gerekenler Emniyet kemerinin faydalı olabilmesi için dikkatle takılması gerekiyor. Yetkililere göre, kemer kullanılırken şu noktalara dikkat edilmesi gerekiyor: Kemer araca binildiği anda takılmalı, kontak anahtarı ise daha sonra çevrilmeli. Takılan kemer ile vücut arasında yumruk büyüklüğünde bir boşluk bulunmalı, kemerin dayanıklılığı sürekli kontrol edilmeli, yırtık ve yıpranmış kemerler değiştirilmeli. Yaralanmalara neden olmaması için kemerlerin vücut ölçülerinde ayarlanması ve düzgün bir şekilde takılması gerekiyor. Bu arada, emniyet kemerinin yanı sıra hava yastığı kullanılmasının da yaralanmaları büyük ölçüde azaltacağına işaret edildi.
health
ABD'den ameliyatsız kısırlaştırma cihazına onay Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), kadınları ameliyatsız kısırlaştıran bir cihazı onayladı. "Essure" adlı cihaz, bir grup ince halkalar vasıtasıyla, ameliyata ve anesteziye gerek duyulmadan kadını kısırlaştırabiliyor. Cihazla, her iki döl yatağı borusuna kateter kullanılarak ince halkalar yerleştiriliyor ve halkaların dokularda oluşturulan izleri sarması sağlanıyor. Yerleştirilen ince halkaları sararak bir form oluşturan dokular, döl yatağında sperm ile yumurtanın birleşmesini önleyerek doğurganlığı ortadan kaldırabiliyor. FDA sözcüsü, yöntemin uygulanmasından üç ay sonra kısırlaştırma işleminin yüzde yüz başarıya ulaşabildiğini açıkladı. 181 kadın üzerinde yapılan denemede, iki yıl içinde bu kadınlar arasında hamile kalana rastlanmadı.
health
Diyabet kontrolünde ''ACCU-CHEK Active'' Roche Diagnostics, kan şekeri ölçüm sistemi, ''ACCU-CHEK Active''i dünyayla aynı anda Türkiye’de de hekim ve diyabetlilerin hizmetine sundu. (Habersaglık-Istanbul) ACCU-CHEK Active, uygun strip, parmak delici ve cihaz kombinasyonu ile kan şekeri ölçüm işlemindeki acıyı en aza indiriyor. Sadece 5 saniyede laboratuar sonuçlarına eşdeğer doğrulukta ölçüm sonuçları elde edilmesini sağlayan ACCU-CHEK Active, doğru ve güvenilir ölçümler elde etmek için akıllı bir enzim kullanıyor. ACCU-CHEK Active kan şekeri ölçüm sistemi; yeni doğan, yoğun bakım ünitesinde tedavi gören, oksijen tedavisinde olan hastalar da dahil olmak üzere bütün hasta tiplerinde kullanılabiliyor, bütün kan tipleri ile güvenilir ölçüm sonuçları elde edilmesini sağlıyor, yanlış seçilen kan tipi nedeniyle oluşabilecek hatalı ölçüm riskini ortadan kaldırıyor, 7 ve 14 günlük ortalama kan şekeri değerlerini hesaplıyor ve hafızadaki bilgileri bilgisayara aktarılabiliyor. Ayrıntılı Bilgi İçin; www.diyabetevi.com
health
Manhattan'daki bölge mahkemesinde açılan kamu davasında eyaletler, enerji şirketlerinin atmosfere saldıkları gaz miktarında kesinti yapmalarını talep ediyorlar. Haklarında dava açılan beş şirket American Electric Power, Southern Co., Xcel Energy, Cinergy ve Federal Tennessee Valley Authority. New York Savcılığı, 8 eyaletin ortak başlattığı hukuk savaşını "emsal teşkil edecek bir örnek" olarak niteledi. California, Connecticut, Iowa, New Jersey, New York, Rhode Island, Vermont ve Wisconsin eyaletleri, adı geçen şirketlerin Amerika Birleşik Devletleri'nin en çok karbondioksit üreticileri olduğunu belirtiyorlar. Ancak bu şirketlerin hiçbiri, davayı açan eyaletlerde bulunmuyor. Ancak New York Savcılığı, yasaların, başka bir eyaletle ilgili kamu davası açılmasına olanak verdiğini vurguluyor. Dava gerekçesinde, bu şirketlerin ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Goerge Bush'un küresel ısınmayla mücadele için gereken çabayı göstermedikleri belirtiliyor. Davacı eyaletler, herhangi bir tazminat talep etmiyor ancak şirketlerin karbondioksit salınımının azaltılmasını talep ediyorlar. Enerji şirketlerini temsil eden Ulusal Üreticiler Birliği, atmosfere salınan karbondioksit miktarında kesintiye gitmenin, Amerikan ekonomisi üzerinde ciddi etkileri olacağını savunuyor. Dava edilen şirketlerden Xcel Energy ve Tennessee Valley Authority ise, karbondioksit miktarını düşürmek için çalışmalar yaptıklarını belirtiyorlar. Uzmanlar, bunun, küresel ısınmayla ilgili ilk dava olduğuna dikkat çekiyor.
health
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülseren Ağrıdağ, “siesta” olarak bilinen ve yaz aylarında hava sıcaklığının yüksek olduğu ülkelerde öğle saatlerini kapsayan molaların, Türkiye'de de başarılı sonuç vereceğini söyledi. Ağrıdağ, özellikle kalp, damar, tansiyon, diyabet hastaları ile yaşlı ve çocukların yüksek sıcaklardan olumsuz etkilendiğini, beyin kanaması, kalp krizi ve güneş çarpması gibi riskler nedeniyle öğle saatlerinde kapalı mekanlarda olmaları gerektiğini hatırlattı. Çalışma programında yapılacak düzenlemelerin, güneş ışınlarının en dik geldiği saatlerde işyerlerinde yaşanan yoğunluğu azalttığını ifade eden Ağrıdağ, şöyle devam etti: “Siesta, sağlık açısından yararlıdır. Günün en sıcak saatlerini dinlenerek geçiren kişi, arta kalan zamanı daha verimli kullanabilir. Bunun yanında özellikle kamu kurumlarında öğle tatili uygulaması olursa, yoğunluk ve sıcak nedeniyle buralarda yaşanan sıkıntılar, oluşan uzun kuyruklar ve şikayetler ortadan kalkar.” Ağrıdağ, şoförler, temizlik ve inşaat işçileri, kurye dağıtım elemanları gibi fiziksel aktiviteye dayalı işlerde çalışanların sıcaklıklardan daha fazla etkilendiklerini ve riskli durumlarla karşı karşıya olduklarını da kaydetti. Yaz aylarının sıcak geçtiği kentlerde kapalı mekanların klima sistemleri ile soğutulduğunu kaydeden Ağrıdağ, bunun da ekonomiye büyük yük getirdiğini belirtti. Sıcaklığın yüksek olduğu saatlerde kapalı alanları soğutmanın daha zor olduğunu vurgulayan Ağrıdağ, şöyle devam etti: “Sıcaklıkların en yüksek olduğu öğle saatlerinde klimalar nedeniyle elektriğe aşırı yük bindiği, bunun da kesintilere ve yüksek enerji sarfiyatına neden olduğu biliniyor. Eğer bu mekanlar sıcak saatlerde boş olursa, ekonomik açıdan büyük kazanç sağlanır.” Adana, Zaman
health
''Kapsül endoskopi''nin yolculuk hikayesi Ege Sağlık Hastanesi Genel Koordinatörü Op. Dr. M. Asım Çiloğlu, ''Kamera hap''la hastalık takibine başladıklarını bildirdi Ege Sağlık Hastanesi Genel Koordinatörü Op. Dr. M. Asım Çiloğlu, düzenlediği basın toplantısında, doğru tanı ve tedavi yanında hastanın konforu ve yaşam kalitesi de ön planda tutularak geliştirilen yeni tanısal cihazların Türkiye’de kullanılmaya başlandığını hatırlattı. “Kamera Hap” olarak nitelendirilen “Kapsül endoskopi” yönteminin Türkiye’de ilk defa İstanbul’da Alman Hastanesi ve İzmir’deki Ege Sağlık Hastanesi’ne kullanıldığını kaydeden Dr. Çiloğlu, şu bilgileri verdi: “Kapsül endoskopi sindirim sisteminin özellikle alışılagelmiş tanısal yöntemlerle ulaşılamayan bölgelerini görüntüleme imkanı sağlayarak tanısı zor bir çok hastalığın tanınmasını sağlamakta üstelik de bunu hastaların konforunu bozmadan zahmetsizce yapmaktadır. Kapsül endoskopi bir vitamin kapsülü büyüklüğündedir ve aynı bir ilaç gibi suyla kolayca yutulur. İşlem öncesi hastalara özel sıvı diyeti uygulanmaktadır. Kapsül yutulduktan iki saat sonra hasta su içilebilmekte, dört saat sonra da yemek yiyebilmektedir.” NELER YAPIYOR? Kapsülün ağza alındığı andan itibaren geçtiği ağız, yemekborusu, mide, ince bağırsak ve kalın bağırsaktan saniyede iki kez fotoğraf çektiğini anlatan Dr. Çiloğlu, yaklaşık 7-8 saat süren seyahat esnasında, “kameralı hap”ın binlerce fotoğraf çekerek bu görüntüleri bele takılan bir kayıt cihazına gönderdiğini söyledi. Bu süre içinde hastanın günlük işlerine devam edebildiğini dile getiren Dr. Çiloğlu, işlemin sonunda kayıt cihazının bilgisayara bağlandığını ve doktorun bunu bir video filmi şeklinde izleyerek değerlendirdiğini belirtti. Kapsülün sekiz saat sonra vücuttan doğal yolla atıldığını kaydeden Dr. Çiloğlu, sistemin 250 bin dolara mal olduğunu savunarak, “Bu tanı yönteminin vatandaşa maliyeti 1 milyar 250 milyon lira civarında olacak. Bir yıl sonra bu cihaza yerleştireceğimiz uzaktan kumanda aletiyle de doku örneği de alacak hale geleceğiz” dedi. Gastroenterolog Dr. Nermin Kılınçsoy da, bu sistemin dünyada ABD, İngiltere, Avustralya ve Almanya’da bir yıldır kullanıldığını söyledi. Kılınçsoy, sistem ile sindirim sistemindeki kanamalı yerlerin anında tespit edileceğini, 30-40 çeşit ciddi hastalığın da erken tanısının sağlanacağını belirtti.
health
Doğum kayıtları, internette Konya Dr. Faruk Sükan Doğum ve Çocuk Hastanesi, Türkiye' de ilk kez,doğum kayıtlarını internette yayınlıyor. [HaberSağlık-İstanbul] Konya Dr. Faruk Sükan Doğum ve Çocuk Hastanesi,doğum kayıtlarını internet adreslerinde yayınlıyor.İlgili bölümden annenin adı soyadı, yaşı; bebeğin doğum tarihi-saati, doğum şekli, cinsiyeti, kilosu, boyu ve doğumu yaptıran kişi bilgilerine ulaşılabiliyor.
health
Yapay retina geliştirildi Amerikan Deniz Kuvvetleri laboratuvarlarında geliştirilen bir bilgisayar yongasının, gözdeki hasarlı retinanın yerini alarak, retina görevi yapabileceği bildirildi. Görme özürlülere sürekli görüntü sağlayabileceği belirtilen ve doğrusal olmayan hücresel şebeke şeklinde çalışan yonganın, normal bilgisayar yongalarından daha hızlı çalıştığı ve çok daha az enerji harcadığı kaydedildi. Yonganın, planlandığı gibi çalışması halinde, hiç görmeyen insanlara görme yeteneği sağlayacağı düşünülüyor. Gözde retina görevi yapabilecek yonga 1 santimetrekare büyüklüğünde. Aynı yonganın, gerçek zamanda kalbin 3 boyutlu görüntüsünü verebildiği ve tıbbın bu alanında da kullanılabileceği bildirildi.
health
Özellikle ülkenin güneyindeki Endülüs bölgesinde etkili olan ve 49 dereceye kadar yükselen sıcaklıklar, hayâtı olumsuz yönde etkiliyor. Son iki gün içinde 2'si kadın, 2'si erkek 4 kişinin daha hayâtını kaybettiğini açıklayan yetkililer, 29 Haziran'dan bu yana sıcaklardan dolayı ölenlerin sayısının 9'a çıktığını duyurdu. Güneş çarpmasının belirtisinin yüksek ateş ve şuur kaybı olduğuna işaret eden yetkililer, çocuklardan ve yaşlılardan güneşe çıkmamalarını istiyor. Kırmızı alarm verilen Endülüs bölgesindeki birçok kentte, âcil yardım numaraları açıklayan belediyeler, sürekli olarak halka bol su içmeleri ve gölgede dolaşmaları tavsiyesinde bulunuyor. Bu arada Segovia'da 200 domuzun sıcak havalar yüzünden telef olduğu bildirildi.
health
Sysmex'ten diabet teşhisinde yeni yöntem Toshiba ile birlikte tıbbi testler için malzeme üreten Sysmex firması, kan testine gerek olmadan diabet hastalığını tespit eden yeni bir yöntem geliştirdi. Hastanın bileğine takılabilen cihaz, derinin üzerinde şekillenen küçük bir vücut sıvısına yol açan zayıf bir elektrik akımı yolluyor. Toshiba yetkilileri, bu sıvının kan şekerinin ölçülmesinin hastalığın tespiti için yeterli olduğunu bildirdi. Bu yeni metodun, özellikle bir günde birden fazla kere kan örneği vermek durumunda olan hastaların maruz kaldığı acıyı azaltacağı vurgulandı. Toshiba ve Sysmex, geliştirdikleri bu ürünü 2005 yılında piyasaya sunmayı hedefliyor.
health
Kalp rahatsızlıkları tedavisinde yeni yöntem Vehbi Koç Vakfı (VKV) Amerikan Hastanesi’nde hizmete sokulan E.E.C.P (Enhanced External Counter Pulsation) cihazı sayesinde bazı kalp... Vehbi Koç Vakfı (VKV) Amerikan Hastanesi’nde hizmete sokulan E.E.C.P (Enhanced External Counter Pulsation) cihazı sayesinde bazı kalp rahatsızlıkları by-pass ameliyatına gerek kalmadan tedavi edilebiliyor. Yapılan yazılı açıklamaya göre, ön hazırlık gerektirmeyen ve hiçbir ağrı hissettirmeyen bu yöntemde, cihaz sayesinde kalbe normalin yüzde 40-60 fazlası kan pompalanıyor. Böylece kalbe kan taşıyan küçük kılcal damarlar genişliyor ve kalbi besleyen yeni yan damarların oluşumu sağlanıyor. Yöntem çeşitli nedenlerle açık kalp ameliyatı uygulanamayacak veya by-pass tekrarının riskli olduğu hastalar, damarları by-pass ameliyatı veya balon anjiyoplasti ile açılması teknik olarak mümkün olmayanlar ve kalp yetmezliği bulguları ile yoğun ilaç tedavisine rağmen nefes darlığının görüldüğü hastalara uygulanabiliyor. Tedavinin bugüne kadar 7 vakada başarılı şekilde uygulandığını belirten Kardiyoloji Bölümü’nden Dr. Erdoğan Aygar, yöntemin 1’er saat süren 35 seanstan oluştuğunu söyledi. Dr. Aygar, tedavinin hastanın durumuna göre beşinci seanstan itibaren etkisini gösterdiğini ve kişilerin seansların ardından güncel hayata devam edebildiğini ifade etti.
health
Belediye Başkanı kalp krizi geçirdi Zonguldak'ın merkez ilçeye bağlı DYP'li Kilimli Beldesi Belediye Başkanı Ali Aslankılıç, kalp krizi geçirdi. Sabahleyin evinde kalp krizi geçirerek SSK Zonguldak Bölge Hastanesi'ne kaldırılan Aslankılıç (50), yoğun bakıma alındı. Aslankılıç'ın, sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi AK Parti Zonguldak Belediye Başkanı Secaattin Gonca, Aslankılıç'ı ziyaret ederek, geçmiş olsun dileğinde bulundu.
health
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Tulunay, SSK'nın fahiş fiyatla ilaç aldığı iddialarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Tulunay, bu olayın yalnızca Roche firmasıyla ilgili olmadığını, diğer firmaların da incelenmesi gerektiğini söyleyerek, ''Bunu yapan yalnızca Roche değil, birçok firma yapıyor. Türkiye'deki çarpık fiyatlandırma, çarpık ihale politikası ve bütün kesimlerin etikten yoksun oluşu buna sebep oluyor'' diye konuştu. Sağlık Bakanlığı'nın fiyatlandırma şeklinde de bir karışıklık olduğunu savunan Tulunay, İhale Kanunu'nda değişiklik yapılması gerektiğini ileri sürdü. Diğer firmaların ilaç ihalelerinin de incelenmesini isteyen Tulunay, adını vermek istemediği bir başka ilaç firmasının da SSK Eskişehir Bölge Hastanesi'ne bir antibiyotik ilacını yüzde 18 yüksek fiyatla verdiğinin belirlendiğini savundu. ''Polisiye tedbirlerle bunun önüne geçilemez'' diyen Prof. Dr. Tulunay, konunun bilimsel temellere dayandırılarak masaya yatırılması ve farma-ekonomik bilgilere göre ilaç alınması gerektiğini kaydetti. Konunun açığa çıkmasının Türkiye açısından iyi bir fırsat olduğunu söyleyen Tulunay, iddiaların yalnızca Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca incelenmesinin yetmeyeceğini konuyla ilgili TBMM Tahkikat Komisyonu kurulmasını gerektiğini ifade etti. Tulunay, TBMM Tahkikat Komisyonu'nun aynı sorunlarla 1966 yılında kurulduğunu bildirdi. Prof. Dr. Tulunay, akılcı ilaç kullanımı ve yolsuzlukları önleyerek Türkiye'de 2 milyon dolar ilaç tasarrufu sağlanacağını vurguladı. SSK' nın kaybı Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer de SSK Eritropoietin ihalesinin, SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü bünyesindeki İstanbul Satın Alma Sigorta Müdürlüğü'nce, Kamu İhale Kanunu'nun 19. maddesinde tanımlanan açık ihale usulüne göre 22 Aralık 2003'te açıldığını anımsattı. İhalede yaklaşık 85 bin kutu ilaç alımı yapılmasının öngörüldüğünü belirten Üçer, ihale kapsamında eritropoietinin yanı sıra antikanser ilaçlar, büyüme hormonu gibi oldukça pahalı ilaç türlerinin de yer aldığını bildirdi. Eritropoietin'in, Roche firmasınca ''NeoRocormon'', Gürel firmasınca da ''Eprex'' adıyla satışa sunulduğunu kaydeden Üçer, ihaleye getirilen şartlar nedeniyle 85 bin kutuluk SSK ihalesinin bazı kalemlerinde yalnızca Roche, bazı kalemlerinde de ise yalnızca Gürel firmasının ihaleye girdiğini belirtti. Bu ihalede, aynı dönemde, Beşer Ecza Deposu'na 89 milyon liraya, Antalya Devlet Hastanesi'ne 92 milyon liraya satılan ''NeoRocormon 2000 IU'' adlı ilacın, SSK'ya 230 milyon liraya satıldığının belirlendiğini söyleyen Üçer, yine aynı dönemde Antalya Devlet Hastanesi'ne 366 milyon liraya fatura edilen ''NeoRocormon 5000 IU/0.3 ml flakon''un da SSK'ya 616 milyon liraya satıldığını öne sürdü. Üçer, bu nedenle SSK'da Roche firmasının NeoRocormon ilacından kaynaklanan kamusal zararın yaklaşık 10 trilyon lira olduğunu savundu. İhalede rekabet koşulları sağlanmadı İlgili ihalenin diğer kalemlerinde de Roche firmasının NeoRocormon ilacının ihale kapsamı dışında kaldığını ve yalnızca Gürel firmasının Eprex adlı ilacının ihaleye girebildiğini söyleyen Üçer, ihalede rekabet koşullarının sağlanmadığını iddia etti. Üçer, ''Bu ihalede, yaklaşık 43 bin kutu Eritropoietin için bir firma, 30 bin kutu Eritropoietin için de diğer firma tanımlanmıştır. Başka bir firma da olmadığı için her firma tek başına ihaleye girmiş gibi olmuştur'' dedi. Üçer, yalnızca Gürel firmasının Eprex adlı ilaçlarının farklı formlarının tanımlandığı bu 30 bin kutu ilaca ilgili ihalede ne fiyat verildiği, aynı firmanın diğer firma ile rekabet ettiği ihalelerle bu ihalede verdiği fiyat arasında bir fark olup olmadığının da titizlikle araştırılmasını istedi. 'İlaçlar, Türkiye' de üretilebilir' Türkiye'nin ilaç harcamalarında dikkat çekici bir yer tutan biyotek ilaçların Türkiye'de üretilebileceğini vurgulayan Üçer, şunları kaydetti: ''Ülkemizde moleküler biyolojiye dayalı biyoteknolojilerin geliştirilmesiyle jenerik biotek ilaç olarak Eritropoietin ve benzeri ilaçları çok ucuza üretmemiz, böylece önemli boyutlarda kamusal tasarruf sağlamamız mümkün olabilecektir. Bir yılda Eritropoietin için harcadığımız kaynağın neredeyse yarısıyla Eritropoietin üretebiliriz.'' Firmanın ilanlı açıklaması Bu arada, Roche Firması yetkilileri, konuyla ilgili 8 Ağustos Pazar günü gazetelere bir ilan verdiklerini anımsatarak, burada dile getirdikleri görüşlerin dışında bir açıklamaları olmadığını bildirdiler. Roche Firması ilan yoluyla yaptığı basın açıklamasında, Kamu İhale Kanunu'nun 2003 yılında yürürlüğe girmesinden sonra, kamunun tıbbi ürün ihtiyacı için düzenlenen ihalelerde zaman zaman fiyat farklılıklarının ortaya çıkabildiğini savunmuştu. Açıklamada, bunun sebebinin SSK ve Devlet Hastaneleri ile Üniversite Hastaneleri tarafından farklı ihale uygulamalarının gerçekleştirilmesi olduğu ifade edilerek, ortaya çıkan durumun, sadece Roche için değil, ihalelere katılan yerli ve yabancı tüm ilaç sektörü için geçerli olduğu iddia edilmişti. Açıklamada, ''Çözüm, devletin ihale uygulamalarının tek bir sistem dahilinde yapılmasından geçmektedir'' denilmişti.
health
Türkiye'deki kadınların menopoza girmelerine dair gözlemlerini paylaşan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Şentürk, 'Türk kadını ortalama yaşamının son 26 yılını menopozda geçiriyor. Bu dönemde kaliteli ve sağlıklı bir yaşama sahip olmak mümkün. Türk kadını artık menopozdan korkmuyor. Bu dönemin hayatının sonu olmadığını biliyor" dedi. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) raporlarına göre, Türk kadını ortalama 72 yıl ömür sürüyor. Bu rakamdan yola çıkıldığında, yaklaşık 46 yaşında menopoza giren bir kadının son 26 yılını menopozda geçirdiğini hesaplamak mümkün. Menopoz, sosyal, maddi, manevi olgunluğa erişilen, hayatın en iyi çözümlendiği böylesi bir yaş döneminde, kadının yaşam kalitesini bozuyor. Doç. Dr. Şentürk, "Türk kadını AB üyesi ülkelerin kadınlarından daha erken monopoza giriyor. İstatistiksel olarak AB'de bu yaş 51, ancak ülkemizde menopoz yaşı ortalaması 46-48. İyi beslenemeyen zayıf kadınlar, yüksek rakımlı yerlerde yaşayanlar, sigara içenler, hiç doğum yapmamışlar ve eşinden ayrılanlar, 46 yaşından önce menopoza girebiliyor" diye konuştu. Menopoz kısaca, "bir kadının bir yıl süre ile adetten kesilmesi" olarak tanımlanıyor. İnsanlarda yaşam süresinin uzaması ile birlikte, kadınların menopozda geçirdikleri yaşam süresi giderek artıyor. Bu nedenle, bu dönemde görülebilecek yakınmalara yönelik koruyucu tedavi yöntemleri daha da önem kazanıyor. Gelişmiş ülkelerde, kadın yaşamının üçte birini menopoz dönemi oluşturuyor. Türkiye'de menopoz yaşı konusunda kesin veriler bulunmamakla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir çalışmada ortalama menopoz yaşı 51.3 olarak saptandı. İyi beslenemeyen, zayıf, vejetaryen, rahimi alınan, anne karnında geri kalan ve yüksek yerlerde yaşayan kadınlarda menopoz yaşı biraz daha erken olabiliyor. Ayrıca, sigara içen kadınlar menopoza daha erken giriyor. Menopoz döneminde yaşanan şikâyetler ve değişimler kadından kadına değişiklik göstermekle birlikte, şu başlıklar altında incelenebiliyor: Vazomotor belirtiler: Vazomotor belirtilerin en tipik örneği; ateş basması. Ateş basması; baş, boyun ve göğüs bölgesinde ani kızarıklık, vücut ısısında artış ve daha sonra aşırı bir terleme ile karakterize. Bu değişiklikler genellikle birkaç saniye sürmekle beraber, bazen bir saate kadar uzayabiliyor. Genellikle bir - iki yılda geçmesine karşılık, kadınların yüzde 25'inde beş yıldan daha uzun sürebiliyor. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, en önemli faktörün östrojen hormonu seviyesindeki düşme olduğu düşünülüyor. Atrofik değişiklikler: Bu değişikliklere bağlı olarak vajina ve idrar yollarını örten epitel tabakasında incelme ve esneklik kaybı görülüyor. Ayrıca, vajinada kuruluk yine görülen belirtilerden birisi. Psiko-fizyolojik değişiklikler: Menopozda ruhsal problemlerin arttığına dair genel bir kanı olmasına karşın, yapılan çalışmalar bunu desteklemiyor. Ayrıca, menopozda depresyonun daha sık görüldüğü görüşü de artık kabul edilmiyor. Ancak, ateş basmalarına bağlı olarak hastanın uyku kalitesi ve dolayısı ile günlük yaşam kalitesinde bir bozulma görülebiliyor. Hormon Replasman Tedavisi (HRT) ile uykuya dalma zamanı azalıyor, uykunun REM dönemi uzadığı için, uyku kalitesi artıyor. Menopoz dönemiyle birlikte, kalp-damar hastalıkları ve osteoporoz (kemik erimesi) riski artıyor. Menopozda görülen belirti ve değişikliklere yönelik olarak en çok tercih edilen yöntem; Hormon Replasman Tedavisi (HRT). Bu tedavide, genel olarak östrojen ve progesteron hormonları birlikte veriliyor. Progesteron verilmesinin nedeni, östrojene bağlı olarak artan rahim kanseri riskinin önlenmesi. Hormon tedavisi birçok şekilde verilebiliyor. Bütün tedavi şemalarında, günde 500 mg kalsiyum verilmesinin tedavinin etkinliğini artırdığı biliniyor. Ayrıca, 70 yaşın üzerindeki hastalara günde 800 mg ve güneşin az olduğu yerlerde yaşayanlara ise, kış aylarında günde 400 mg D vitamini öneriliyor.
health
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı TCG İskenderun Fırkateyni Samsun'da 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları çevçevesinde Karadeniz'de başlattıkları sağlık taramasının son durağı olan Samsun'da bin 500'ün üzerinde vatandaş ve öğrenciyi sağlık kontrolünden geçirdi. Sağlık ekipleri burada ilginç bir tespitte de bulundu. Karadeniz'de çok fazla guatr hastası olduğunu belirleyen ekip, vatandaşlara bunun kadınlarda kısırlığa neden olduğunu anlattı. Gemi Sağlık Ekibi Başhekimi Op. Dr. Ahmet Karadağ, geçtiğimiz yıl sağlık taramasının ilkini 29 Ekim nedeniyle Ege sahillerinde yaptıklarını, sonuçların bu yıl ikinci durakları olan Karadeniz sahilleri ile kıyaslandığında Karadeniz'i sağlık alanında büyük tehlikelerin beklediğini söyledi. Sağlık taramasından geçen vatandaşlara elimizde bulunan ilaçlardan da veriyoruz. Gemimizin içinde bir tane de seyyar eczane birimi var" dedi. Başhekim Karadağ, "Karadeniz insanında 'nasıl olsa geçer' anlayışı çok yaygın. İnsanlarda hastalığı küçümseme gibi bir alışkanlık var. İnsanlar kulaktan dolma, gerçek olmayan bilgilere inanarak sağlıklarıyla dalga geçer hale gelmişler. Bu çok üzücü" dedi. Karadağ, Karadeniz'de 15 binin üzerinde vatandaş ve öğrenciyi muayene ettiklerini en çok guatr hastasıyla karşılaştıklarını söyleyerek, "Karadeniz'de anormal ölçüde guatr tehlikesi var. Karadeniz'in sularında iyot eksikliği var. Vatandaşlar guatr hastalığını önemsemiyor" diye konuştu. Ahmet Karadağ, guatrın baş destekleyicisinin karalahana olduğunu söyledi. Karadağ, "Karadeniz'de 10 evden 9'unda karalahana pişiyor. Karalahana guatrı önleyen enzimi salgılatmıyor. Guatr en çok kadınlarda bulunuyor ve kısırlık yapıyor. Yakın bir gelecekte Karadenizli kadınların büyük bir bölümü kısırlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Karalahana yiyen insanlar mutlaka yemeklerinde iyotlu tuz kullanmalı. İyotlu tuz kısırlığı geciktirici bir neden olabilir" dedi.
health
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Erol Özdiler yaptığı açıklamada, Atasoy'un bir hastanede akciğer zarında kalınlaşma nedeniyle geçirdiği biyopsi sonrası enfeksiyon kaptığını söyledi. Enfeksiyon sonucu ateşlenen ve genel durumu bozulan Atasoy'un İbni Sina Hastanesi'ne getirildiğini anlatan Özdiler, Atasoy'un, Reanimasyon Servisi'nde tedavi altında tutulduğunu bildirdi. Atasoy'un, ''MRSA'' denilen antibiyotiğe dirençli, çok az ilacın etkilediği bir mikrop aldığını kaydeden Prof. Dr. Özdiler, ''Bu, her organı etkileyen bir mikrop. Hastada buna bağlı septik şoklar, çoklu organ işlev bozukluğu var'' diye konuştu. Özdiler, Atasoy'un, mikrop nedeniyle böbrek, karaciğer, beyin ve kanama pıhtılaşma sisteminin hasar gördüğünü, destek ünitesine bağlı tutulduğunu ve şuurunun yerinde olmadığını ifade etti.
health
Fareler, deprem enkazında insan arayacak Bilim adamları, 500 metre uzaklıktan bilgisayarla kontrol edilebilen farelerin, deprem kurbanlarının bulunması veya bombaların imha edilmesinde kullanılabileceğini bildirdi. Farelerin, beyinlerine yerleştirilen elektrik sondaları aracılığıyla koşmaları, tırmanmaları veya sağa-sola dönmelerinin sağlandığı belirtildi. Hareket sinyallerinin, farenin sırtına bağlanan bir radyo alıcısıyla, farenin beynine bir bilgisayardan iletildiği kaydedildi. Küçük ve çevik olan güçlü koku alma duyguları bulunan farelerin, patlayıcıların araştırılması veya insan bedeninin bulunmasında eğitilebileceği belirtildi. Tehlikeli görevler için hayvanların beyinleriyle oynamanın ahlaki soruları gündeme getirmesine karşılık, bu farelerin diğer fareler kadar uzun yaşadığı ve normal hayat sürdüğü belirtiliyor.
health
Omuriliği zarar görmüş hastalar için yeni umut İngiliz bilim adamları, elektro-kas uyarıcısı yardımıyla felçli hastaların ayakta durmalarını ve 7 dakika süreyle dengelerini tutmalarını sağladılar. Glasgow Üniversitesi’nde görevli uzmanlar tarafından geliştirilen yeni teknolojiyle, kasları kontrol eden sinirler elektrik sinyalleriyle uyarılarak, kasların kasılması sağlanıyor. Verilen elektrik sinyali, beyin tarafından gönderilen, fakat omurilik hasarlarında sinirlere ulaşamayan sinyallerin yerine geçiyor. Elektrik sinyallerinin yoğunluğunun, hastanın duruşuna göre değiştiğini söyleyen bilim adamları, hasta öne doğru eğildiğinde, onun doğrulmasını sağlayacak kasların otomatik olarak daha yoğun uyarıldığını ifade ettiler. Araştırma başkanı Kent Hunt, omuriliği yaralanan hiçbir hastanın şimdiye kadar ayakta duramadığını ve bu kadar uzun süre dengesini tutamadığını belirtti. Hunt, bu tekniğin, omuriliği zarar görmüş hastaların rehabilite edilmesi sırasında destek olarak kullanılabileceğini kaydetti.
health
Bayat gıdanın etiketi renk değiştirecek Bilim adamları, gıdanın bozuk olduğu durumda üzerinde renk değişimi meydana gelecek bir gıda etiketi geliştirdiler Gıdaların bozuk ve tüketilmesinde sakınca olduğunun anlaşılmasını sağlayacak plastik plak etiket geliştirildi. New Scientist dergisinde çıkan habere göre, ABD’nin Arkansas eyaleti Jefferson kentindeki Ulusal Zehirbilim Merkezi’nden bilim adamları, gıdanın bozuk olduğu durumda üzerinde renk değişimi meydana gelecek bir gıda etiketi geliştirdiler. Haberde, organik boya içeren polimer plağın, gıda paketinin içine yerleştirileceği ve gıdanın türüne göre belirgin biçimde pembe, mavi ya da sarı renklere dönüşeceği belirtilirken, ilk olarak plak etiketlerin balık ve karideslerin tazeliğinin tespiti için üretileceği kaydedildi. Bilim adamlarının daha sonra da dana, koyun etleri ve sebzeler için etiketler üretmeyi planladıkları belirtilirken, bu tür etiketlerin iki yıl içinde piyasaya sürülebileceği bildirildi.
health
EUTELSAT Türk Doktorlarını Dünyaya Bağlıyor Uydu operatörü EUTELSAT EMISPHER ve MED NET’U adlı iki yeni projeyle Türkdoktorlarını ve üniversitelerini dünyaya bağlamaya hazırlanıyor. Çapa Tıp Fakültesi’nin EUTELSAT’la gerçekleştirdiği işbirliği sayesinde Türk doktorları hastalarını tedavi ederken yabancı meslektaşlarının görüşlerini anında alabilecekler. Ege Üniversitesi ise EUTELSAT’la uzaktan eğitime merhaba diyecek. 2002 sonuna kadar tamamlanması planlanan projelerden EMISPHER Projesi Türk doktorlarının kilometrelerce uzaktaki yabancı meslektaşlarıyla fikir alışverişine olanak tanırken, MED NET’U adlı eğitim projesi de üniversitelere uzaktan eğitim olanakları sunacak. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği tarafından 18 - 27 Mart 2002 tarihleri arasında düzenlenen Üçüncü Dünya Telekomünikasyon Kalkınma Konferansı’na katılmak üzere Türkiye’ye gelen EUTELSAT Kurumsal İş Geliştirme Direktörü ve CEO Yardımcısı Jean-Paul Brillaud ve Türkiye, Ortadoğu ve Orta Asya Satış ve Pazarlama Müdürü Ali Korur düzenledikleri basın toplantısında EUTELSAT ve Türkiye pazarındaki projeleriyle ilgili bilgi verdi. EUTELSAT’ın dünyanın dördüncü, Avrupa’nın ise en büyük uydu operatörü olduğunu hatırlatan Jean-Paul Brillaud, HOT BIRD ve EUROBIRD ailelerinden 18 uydusuyla şirketin dünya çapında 98 milyon eve ulaştığını belirtti. EUTELSAT tarafından Avrupa ve Orta Doğuda yapılan bir araştırmanın Türkiye’nin bu bölgedeki 38 ülke içerisinde en büyük ve en gelişmiş kablo ve uydu TV pazarlarından biri olduğunu ortaya koyduğunu kaydeden Brillaud, Türkiye’de radyo – TV yayınlarından yüzde 82’sinin HOTBIRD uyduları üzerinden 3.44 milyon eve ulaştığını kaydetti. Brillaud ayrıca EUTELSAT’ın sunduğu Internet omurga hizmetlerinin yüzde 32.5’unun Türkiye’ye verildiğine dikkat çekti. EMISPHER Projesi’yle kilometrelerce öteden teşhis EUTELSAT’ın İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’yle birlikte hayata geçirmeye hazırlandığı EMISPHER Projesi ile Türk cerrahlar ameliyatları sırasında Avrupalı meslektaşlarıyla görüş alışverişinde bulunabilecek, onların deneyimlerinden yararlanabilecekler. Türk doktorlar aynı proje kapsamında yabancı tıp arşivlerine ulaşabilecek, yurtdışında geliştirilen yeni teknikler hakkında anında bilgi sahibi olabilecek ve seminerlere katılabilecek. EUTELSAT uyduları, saniyede 2 megabit’lik veri aktarma kapasiteleriyle hareketli ve hareketsiz görüntülerin ve sesin aktarımına olanak tanıyacak. Projeye dahil olan hastaneler dörde bölünmüş ekranlarda karşılarında hem farklı bir mekandaki meslektaşlarını hem de hastanın görüntülerini izleyebilecek. Böylece birbirinden kilometrelerce uzakta bulunan doktorlar, muayene sırasında hastanın durumu hakkında görüş alışverişinde bulunabilecek, birbirlerine farklı tedavi şekilleri önerebilecek. Ege Üniversitesi’nde EUTELSAT’la uzaktan eğitim devri Eutelsat, Avrupa Komisyonu’nun Eumedis programı (Euro-Mediterranean Information Society Programme – Avrupa-Akdeniz Bilgi Toplumu Programı) çerçevesinde de uzaktan eğitim projesini Ege Üniversitesi ile yapacağı işbirliğiyle gerçekleştirecek. Projenin 2002 yılı sonuna kadar tamamlanıp, hayata geçirilmesi planlanıyor. Bu proje Avrupa-Akdeniz bölgesinde bilgi toplumu oluşturma yolunda önemli bir adım. Uzaktan eğitim için böylesine bir teknoloji ağının kurulması dünyanın dört bir yanında bilim alanında yaşanan değişimlerin paylaşılması açısından büyük önem taşıyor. Proje kapsamında kurulacak olan ağ ile, Fransa, İtalya, Türkiye, Yunanistan, Suriye ve Mısır’ın da aralarında bulunduğu 11 ülkede, mühendislik, ekonomi, mimarlık ve kültürel miras gibi pek çok konuda EUTELSAT uyduları aracılığıyla uzaktan eğitim verilebilecek. Brillaud: “Yeni uydular yolda” 2002 yılında 5, 2003 yılında ise 1 yeni uyduyu daha hizmete sunmayı planladıklarını anlatan Brillaud, şirketin 2002 yılında 670 milyon Euro ciro hedeflediği ve yıl sonuna kadar halka açılacaklarını dile getirdi. Brillaud ayrıca, EUTELSAT’ın 2003’ün ikinci çeyreğinde fırlatmayı planladığı, bugüne kadar gerçekleştirdiği en büyük uydu projesi olan W3A hakkında da detaylı bilgi verdi. EUTELSAT’ın Türkiye pazarına büyük önem verdiğini kaydeden Brillaud, 7 derece doğuda, W3 uydusu ile aynı yörüngeye yerleşecek olan W3A’ nın 40 transponderinden 23’ünün Türk pazarına ayrıldığını kaydetti. Brillaud, 2003 yılının ikinci çeyreğinde fırlatılması planlanan W3A’nın, Avrupa, Türkiye, Orta Doğu, Orta Asya Cumhuriyetleri ve Afrika’yı kapsayacağını ve çokluortam, içerik dağıtım ağları ile sayısal TV hizmetleri sunacağını kaydetti. Eutelsat hakkında Dünyanın önde gelen uydu operatörlerinden birisi olan ve merkezi Paris’te bulunan Eutelsat S.A., Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Güneybatı Asya ve Amerika kıtasına televizyon ve radyo yayıncılığı, internet erişimi ve multimedya hizmetleri, IP çözüm ve servisleri, kurumsal ağ çözümleri ve profesyonel iletişim uygulamaları sağlamaktadır. HOT, BIRD ve diğer uyduları aracılığıyla 98 milyon uydu ve kablolu televizyon abonesine 1000’in üzerinde televizyon ve 550 radyo kanalının yayınını yapmaktadır. Eutelsat 18 uydusuyla dünyanın en büyük dördüncü uydu filosuna sahiptir. 6 adet uydusu ise yapım aşamasındadır. Eutelsat 2001 yılndaı1 milyar Euro’ya yakın ciro elde etmiştir.(turk.internet.com)
health
Yapay kaslı eldiven geliştirildi Avustralyalı bilim adamları, felç geçiren ya da ameliyattan sonra elini kullanamayanlar için, içinde yapay kas olan eldiven geliştirdiler. Science dergisinde yayımlanan habere göre, Wollongong Üniversitesi'nde görevli bilim adamları tarafından geliştirilen ve patenti alınan eldiven, felçli ya da elinden ameliyat olan hastaların iyileşmelerini hızlandıracak. Eldivenin içindeki yapay kasların, hastaların hareketlerini destekleyeceği kaydedilen haberde, çeşitli tuzları içeren bir sıvının geliştirilmesi sayesinde yapay kasların, bundan önce geliştirilenlerden binlerce kat daha işlevsel olduğu belirtildi. Bilim adamları, bu sıvı sayesinde 3 yıl içinde çok gelişmiş yapay kaslı protezler üretebileceklerini kaydederek, yapay kasların çalışma hızının ve kullanım süresinin önemli ölçüde artırıldığını söylediler. Hastaların şimdiye kadar rehabilitasyon sırasında sadece ağır mekanik araçlar kullanabildiği kaydedilen haberde, bu eldivenin kullanımının çok daha rahat olduğu ifade edildi. Bilim adamları, bu eldivene benzer yardımcı protezlerin ileride bacak gibi başka uzuvlar için de geliştirmeyi planlıyor.
health
Ameliyatta yanlış kan verilen bir hasta öldü Manisa'nın Salihli ilçesinde özel bir hastanede prostat ameliyatı olmak için yatan Halil Bilici'ye (59) ameliyat sırasında yanlış gruptan kan verildiği, bunu nedenle hastanın hayatını kaybettiği iddia edildi. Halil Bilici'nin oğlu Musa Bilici, babasının prostat ameliyatı için Salihli'de özel bir hastaneye yattığını kaydetti. Babasına 0 Rh (+) kan yerine, B Rh (+) kan verildiğini, babasının bu nedenle öldüğünü iddia eden Bilici, şu görüşleri dile getirdi: ''Hastane yetkilileri, babam için 0 Rh (+) kan bulunması gerektiğini söylediler. Ağabeyim Yaşar Bilici'nin kanı uydu ve bir ünite kan verildi. Daha sonra ameliyata girildi. Yarım saat sonra babamda krizler başladığını öğrendik. Hemen hastanedeki diğer doktorları çağırdık. Bu arada babama verilen kan ünitesinin üzerinde B Rh (+) yazdığını fark ettim. Doktorlara durumu anlattım. Anestezi uzmanı geldi ve babamı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürmemizi söyledi. Bizimle İzmir'e gelen doktor, hastanenin acil servis doktoruna yanlış kan verdiklerini beyan etti. Hastaneye geldiğimizde babam ölmüştü.'' Musa Bilici, Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduklarını da bildirdi. Hastane yetkilileri ise konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçındılar.
health
Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı'nın 2000 yılı Haziran ayından bu yana hizmet veren Alo Okey Cinsel Sağlık Bilgi Hattı'na 333 bin 221 başvuruda bulunuldu. Başvuranların 103 bin 185'i cinsel sorunlar, 41 bin 826'sı kadın ve erkeklerde cinsel işlev bozuklukları, 40 bin 6'sı penis boyu, cinsel ilişki sıklığı ve kızlık zarı, 31 bin 150'si uyarılma ve orgazm konularında danışmanlık hizmeti aldı. Hattı arayanların yüzde 66'sı evli, yüzde 44'ü bekar iken, danışmanlarla görüşenlerin yüzde 20'sini kadın, yüzde 80'ini erkekler oluşturdu. Arayanların yüzde 81'ini 20-34 yaş arasında bulunurken, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Antalya aramaların en çok yapıldığı illerin başında yer aldı. Özellikle küçük illerden yapılan aramalarda bekarlar ve kadınlar dikkati çekti. Türk insanının cinselliğini tatminkar bir şekilde yaşamadıkları ortaya çıktı. Hattı arayan kadınların büyük çoğunluğu orgazm olamadığından şikayet ederken, erkeklerin büyük bölümü ise erken boşalma sorununu dile getirdi. Hattı arayarak danışmana ulaşanların yüzde 65'i profesyonel yardım için yönlendirildi.
health
Konya'da kurulu bir firma, ABD, İngiltere ve İtalya'nın özel ve devlet hastanelerine 7 farklı konuma gelen, ağırlık ve sıcaklık ölçen, uzaktan kumandalı elektronik yoğun bakım hasta yatağı ihraç ediyor. Bu yıl içinde 100 bin dolarlık ihracat yapan firma, yeni üreteceği ses kumandalı yataklarla pazar payını daha da genişletmeyi istiyor. Medikal 2000 Tıbbi Cihazlar ve İleri Teknoloji Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kabakçı, yaklaşık 5 yıl önce kurulan firmalarında küçük çapta başladıkları üretimlerini giderek genişlettiklerini bildirdi. Son olarak üzerinde uzun süre çalıştıkları elektronik donanımlı yoğun bakım hasta yatağı ürettiklerini ifade eden Kabakçı, şunları söyledi: "Yaptığımız bu yatak çok amaçlı kullanılıyor. ABS plastikten yapıldığı için kanserojen etkisi yok. Ayrıca yangınlarda alev vermediği gibi bulunduğu yerde eriyip kayboluyor. Elektronik donanımlı uzaktan kumandalı yatak, 7 farklı konuma ayarlanabiliyor.Her türlü temizlik maddesi ile temizlenebilen yataklarımız yurtdışından yoğun ilgi görüyor." "En fazla İngilizler istiyor" Şu anda ABD, İngiltere ve İtalya'nın özel ve devlet hastanelerine bu yataklardan ihraç ettiklerini vurgulayan Kabakçı, özellikle İngiltere'nin yoğun talebiyle karşı karşıya olduklarını dile getirdi. Kabakçı, "Gelen müşterilerimize 3 ay sonrasına gün vermek zorunda kalıyoruz. En büyük rakibimiz Almanya ve ABD'li firmalar. Ancak ucuz üretim ile bu firmalara karşı büyük başarı sağladık" dedi. Kabakçı, yurtdışından 11 bin dolara ithal edilen yatakları Türkiye'deki özel ve devlet hastanelerine 6 milyar liradan verdiklerini ifade etti.
health
Yaklaşık 1600 nüfuslu Camiliören Köyü'nde, son bir yılda kanserden ölenlerin sayısı 8'e ulaşınca, Köy Muhtarı Hidayet Dere, inceleme yapılması için Aksaray Sağlık İl Müdürlüğü'ne dilekçe verdi. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer ve Başkan Yardımcısı Dr. Murat Aral, köye gelerek incelemelerde bulundu. Camiliören Köyü Muhtarı Hidayet Dere'den köyün su kaynakları, toprak ve beslenme alışkanlıkları hakkında bilgi alan Tuncer, ''Köyde sigara içme oranı çok yüksek. Doğal gıdalarla beslenme çok az. Kanser hastalarındaki çoğalma buna bağlı olabilir. Ancak su ve toprak analizleri de yapılacak. Öncelikle köy halkına sigarayı bırakmalarını öneriyorum'' dedi. Sağlık İl Müdürlüğü yetkilileri ise gelen dilekçeden sonra köyün su ve toprak analizlerine başladıklarını belirterek, ''Kanser vakalarında gerçekten bir artış var. Ancak, bunun hangi faktörlere bağlı olarak arttığını bilmiyoruz. Gerekli çalışmaları yaptıktan sonra sonuca ulaşırız'' diye konuştu.
health
Türkiye'nin sağlık sisteminin yarattığı yolsuzluk, Avustralya'da başarı ile uygulanan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da kabul edilen yeni bir sistem ile giderilecek. Hacettepe Üniversitesi öncülüğündeki proje ile aynı hastalık için farklı tetkikler yapılmasına izin verilmeyecek. Tüm ilaç ve tıbbi malzemelerin ayrı kodu olacak. Tıbbi Cihaz Bilgi Bankası oluşturulacak ve elektronik sistemle faturalama yapılacak. Proje, Emekli Sandığı'nın reçetelerin kontrolünü sağladığı mevcut sistemine entegre edilecek. SABAH'ın edindiği bilgilere göre, Maliye Bakanlığı, Türk Eczacılar Birliği (TEB) ile 2001'de imzaladığı 'Reçete Provizyon' protokolünü uygulamadan kaldırdı. Emekli Sandığı'nın "Reçetelerin takibini biz yapalım" talebini uygun bulan bakanlık, sandığın şu anda reçetelerin takibini yaptığı sistemi, tüm kamu kuruluşlarında yürürlüğe geçirme kararı aldı. Sektöre neşter atılıyor Sağlık harcamalarındaki yolsuzluğun katrilyon liraları bulduğu sektöre proje ile neşter atılacak. Proje, tedavi hizmetlerinde maliyetleri karşılamayı kapsarken, sağlık harcamalarını kontrol eden bir projeksiyon geliştirmeyi amaçlıyor. Projenin dört aşamadan oluştuğunu bildiren yetkililer, Avustralya'daki uygulamasının başarılı sonuçlanması nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerildiğine dikkat çektiler.
health
Abdullah Aydın, Türkiye’nin göz sağlığı konusunda AB ülkelerinden büyük farkla geride olduğunu belirterek, özellikle Doğu illerinde yaptıkları ücretsiz göz taramalarında, tahminlerin çok üzerinde görme bozukluğu vakalarına rastladıklarını belirtti. Taramalarda, gözünün bozuk olduğu hem kendisi, hem de ailesi tarafından bilinmeyen ilköğretim okulu çağındaki pek çok öğrenciye rastladıklarını anlatan Aydın, “Bu çocuklar arasında, ileri derecede göz bozukluğundan dolayı tahtadaki yazıları okuyamadığı için son sınıfta olmasına karşın okuma yazmasını sökemeyenler var” dedi. Abdullah Aydın, özellikle taşrada göz sağlığı bozuk olan vatandaşların büyük bölümünün, maddi imkansızlıklar başta olmak üzere çeşitli nedenlerle tedavi olamadıklarını, gözü bozuk olan pek çok kişinin de bu durumun farkında olmadığını vurguladı. AB ülkelerinde yaşayanların, özellikle çocukluk döneminde Türk insanından daha iyi beslendikleri için daha az göz sorunu yaşadıklarını belirten Aydın, şunları kaydetti: “Göz sağlığı bizden daha iyi durumda olan AB’de gözlük kullananların nüfusa oranı ortalama yüzde 50 iken, Türkiye’de bu oran sadece yüzde 13’de kalıyor. Bu rakamlar bize, göz sağlığımızın ne durumda olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Gözlük kullanması gerekenlerin oranı, ülkemizde yüzde 60’ın üzerinde. Ancak kullanım oldukça düşük. Özellikle taşrada göz doktoru yetersiz olduğu için, vatandaşların büyük bölümü gözlerinin bozuk olduğunu bilmiyor. Bu nedenle de gözlük kullanım oranı düşüyor.” “Optometristler de gözlük reçetesi yazsın'' Bir göz doktorunun asıl işinin, ciddi göz hastalıklarını tedavi etmek olduğunu vurgulayan Birlik Başkanı Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Halen Türkiye’de göz reçetesini, halen sayıları nüfusa oranla son derece az olan ve taşrada yok denecek kadar az olan göz doktorları yazabiliyor. Bu nedenle göz sağlığı ve optikler konusunda eğitim alan çok sayıda optometrist atıl durumda bekliyor. AB ülkelerinde göz bozukluğunu ölçtürmek ve gözlük almak isteyen kişiler, girdikleri bir gözlük mağazasında optometristler tarafından muayene ediliyor. Türkiye’de de gerekli yasal düzenlemeler yapılıp, özellikle göz sağlığının SOS verdiği taşra kesimine optometristler görevlendirilerek, vatandaşların mağduriyetleri giderilmelidir.”
health
Böbrek hastalarına müjde! Böbrek yetmezliği çeken hastalar, uykuda da diyaliz makinesine bağlanabilecek Hollanda'nın Utrecht kentindeki diyaliz Merkezi'nde uygulama denenmeye başlandı. Hollanda Böbrek Hastaları Vakfı'ndan yapılan açıklamada, bu yöntemin, Kanada'da geliştirildiği ve başarılı sonuçlar verdiği, uygulamanın, Hollanda'da kısa sürede yaygınlaştırılmasının planlandığı belirtildi. Verilen bilgiye göre, bu yöntemle kanı temizlenecek hastalar, hafta birkaç kez diyalize bağlanacak, ancak diyalize bağlanma ve işlem, hasta için daha kolay olacak. Hasta, makineye bağlı olduğu sürenin büyük bölümünü uykuda geçireceği için daha az ilaç alacak.
health
Saçsızlık problemine kolay ve kalıcı çözüm Hem erkekler hem kadınlar için en önemli estetik sorunlardan biri olan saç azlığı biyolojik olarak cilde uyumlu ve laboratuvar ortamında... (Habersaglık-Istanbul) Hem erkekler hem kadınlar için en önemli estetik sorunlardan biri olan saç azlığı biyolojik olarak cilde uyumlu ve laboratuvar ortamında üretilmiş biofibre olarak adlandırılan saç telleriyle kısa sürede çözümlenebiliyor. Sağlıklı ve gür saçlara sahip olmak, binlerce yıldır hem kadınların hem de erkeklerin gündemindeki en önemli konulardan biri. Yaşın ilerlemesi, hastalıklar, hormonal sorunlar, kimyasal uygulamalar, kazalar ve yanık gibi nedenlerle saç kaybına uğrayan kişilerin artık istedikleri gibi bir görünüme sahip olmaları mümkün. Acıbadem Bağdat Cad. Polikliniği’nde hizmete giren biofiber saç implant sistemi saçsızlık problemine kalıcı ve doğal görünümde bir çözüm üretiyor. Biyolojik olarak cilde uyumlu ve laboratuvar ortamında üretilmiş, biofibre olarak adlandırılan saç telleri kısa sürede kafa derisine ekilerek saçsızlık sorununu ortadan kaldırılabiliyor. Bu yöntemden saçı olmayan veya az olan ve daha gür görünmesini isteyen herkesin yararlanması mümkün. Biofiberler , kişilerin saçlı derisine basit ve çok kısa süreli bir işlem ile ekiliyor. İstenilen sıklıkta ve sayıda ekilebilen saç telleri ile artık, kadın ve erkeklerdeki saçsız alanlar, dökülme problemi ayırt edilmeden kolaylıkla saçlı hale dönüştürülebiliyor. Nasıl uygulanıyor? Uygulama da öncelikle kişinin saç rengine uygun saç telleri tesbit ediliyor. Kişiye küçük bir test uygulaması yapılarak 14-30 gün bekleniyor. Kişinin biofiberlere uyumu gözlendikten sonra uygulama günü belirlenerek steril ve tıbbi koşullar altında hazırlanmış saç fiberleri uzman doktorlar tarafından saçsız alanlara ekiliyor. Böylece biofiber ekimi sayesinde kısa sürede, kişi saçlı ve estetik bir görüntüye kavuşturulabiliyor. Biofiber sisteminin başarısını gösteren birçok araştırma bulunuyor. 196 kişiye biofiber uygulaması yapıldıktan sonra iki yıl süreyle takip edilmiş. Bu süre içinde kişilerin yüzde 86 ’sında hiçbir sorun gözlenmemiş. Uygulama yapılan kişilerin yüzde 11’inde hafif bir enfeksiyona rastlanmış, yüzde 1.53 ’ünde ekim hatası nedeniyle biofiberlerde kıvrılmaya rastlanmış ve çıkarılmış. Ekim yapılan kişilerin yüzde 1.02 ’sinde ise reaksiyon geliştiği için biofiberler çıkarılmış. Bu sistem eğitimli uzman hekimler tarafından uygulanan tıbbi bir yöntem. Yöntem hakkındaki deyatlı bilgilendirme hekim tarafından yapılmakta. Kesinlikle takıp çıkarılan veya kafaya yapıştırılan bir peruk sistemi değil. Her saç fiberi cilde tek tek ekildiği için görünüm olarak kişinin kendi saçından ayırt edilemiyor. Kişinin beğenisine yönelik üst düzeyde bir doğal görünüm sağlıyor. Biofiber İmplant Sistemi sadece dökülme sonucu saçsız kalan alanlara değil, yaralanma ve yanık nedeniyle saçsız kalan alanlara da başarıyla uygulanabiliyor. Biofiber İmplant Sistemi 13 standart renkte bulunuyor. Doğal saç gibi yıkanıp kurutulan biofiber tercihe göre düz dalgalı ve kıvırcık olarak imal edilebiliyor. Biofiber implant sistemi kullanan hastaların sağlıklı ve uzun süreli bir estetik sonuç için hekimlerin işlem öncesi ve sonrasındaki önerilerine sıkıca uymaları gerekiyor.
health
Yapay kalpli bir hasta daha ayakta Bağımsız yapay kalp AbioCor takılan 5. hasta da taburcu edildi. 51 yaşındaki James Quinn, 70 gün hastanede kaldıktan sonra 14 Ocak’ta taburcu oldu. Emekli fırıncı Quinn, hastaneye 300 metre uzaklıktaki bir otele yerleştirildi. Hastanın bitişik odasında ise sağlığı ile ilgilenecek bir uzman bulunuyor. AbioCor adı verilen bağımsız yapay kalpler, şimdiye kadar 6 hastaya takıldı. AbioCor, genellikle kalp nakli yapılamayan veya kalp yetersizliğinden ölecek durumda olan hastalara takılıyor. AbioCor takılan hastalardan 3’ü hayatını kaybetti. ABİOCOR NEDİR? AbioCor isimli yapay kalpte bir motor, sağlam ve esnek bir plastikten üretilen membran ve ventillerden oluşan bir pompayı yönlendiriyor. Kalp, milyonlarca kez atabilecek ve pıhtılaşma sistemini uyarmayacak şekilde yapılmış. Motoru, yaklaşık 1,5 saat dayanabilen lityum piller çalıştırıyor. Bu süre az gibi görünse de, bugüne kadar yapılan uygulamalara bakıldığında, hastaya büyük dolaşım kolaylığı sağlıyor. Piller zayıfladığında, taşınabilir bir alet yardımıyla, indükleme yöntemiyle dışarıdan doldurulabiliyor. Elektronik basınç ölçerler, kalp atışının, efor sarf etme, stres veya korku gibi durumlarda, ne kadar yükselmesi gerektiğini tespit ediyor. Bir yumruk büyüklüğündeki suni kalp, dakikada yaklaşık 8 litre kan pompalıyor. İki özel karıncık, akciğerleri vücuttan ayrı olarak kanla besliyor. Suni kalp, yaklaşık 1 kg ağırlığında.
health
Güven Tıp Merkezi uyarıyor: Her kan basıncı yüksekliğinde dil altı nifedipine (turuncu kapsüller ) çiğnemek. Dil altı nifedipine sadece acil durumlarda kullanılmalı. Her kan basıncı yükselmesi acil durum sayılmaz. Dil altı nifedipine kan basıncını hızla ve kontrolsüz düşürerek istenmeyen sonuçlara (felç,kalp krizi, ölüm vb.) yol açabilir. Tansiyon düşürücü ilaçları bir süre kullanıp bırakmak. Bir çok hasta, ilaçlarla kan basıncı kontrol altına alınınca ilacını bırakır. Hipertansiyonun büyük olasılıkla ömür boyu hastaya eşlik edeceği unutulmamalı. İlacın bırakılması, hipertansiyonun vücuda zarar vermesine yol açar. Bir çok hastalığı mevcut olan “mevcut ilaca alışır, ilaç yan etki yapar, ilaç bağımlılık yapar” şeklindeki düşünce kesinlikle yanlıştır. Hastaya en büyük zararı kontrolsüz hipertansiyon verir. İlaç kullanan hastaların ilaçsız tedaviyi ihmal etmeleri. İlaçsız tedaviye dikkat edilmez ise antihipertansif ilaçların da etkisi çok azalır veya ortadan kalkar. Hipertansiyon tedavisi ancak sağlıklı bir hasta-hekim ilişkisi ile mümkündür. Hasta sorumluluklarını yerine getirmez ise doktor, doktor dolaşmasının hastaya bir yararı yoktur. Hipertansiyonun çok yaygın bir hastalık olması, kamuoyu ve medyanın da ilgisini çekmiştir. Gerek kamu oyu gerekse medyada hipertansiyon konusu çok konuşulmakta ve bu konuda uzman olmayan kişilerin de fikirleri yansıtılmaktadır. Hastalar, yetkisiz ve bilgisiz kişiler tarafından eksik ve yanlış bilgilendirilebileceklerini unutmamalıdır. Komşu ve arkadaşın tavsiyesi ile ilaç alınması ciddi zararlara yol açabilir. Hastalar kendilerini rahatsız eden baş ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı gibi yakınmalar ortadan kalkınca tedaviyi gevşetebilirler. Tedavide, amacın sadece hastayı o dönemde rahatsız eden baş ağrısı, nefes darlığı çarpıntı gibi yakınmaları gidermek değil aynı zamanda hedef organ hasarını önleyerek veya geri çevirerek kalıcı sakatlık ve ölümleri azaltmak olduğu unutulmamalıdır. Daha önce kullandığı tedavinin etkisiz olması durumunda doktora giden hasta, genellikle ilk ilacın etkisiz diye bırakarak yeni bir ilaç kullanmaya başlar. Tedavinin başarısız olduğu durumlarda, genellikle tedaviye ikinci bir ilaç eklenmelidir bu hatada, hastanın doktorunun da payı olabilir. Kullanılan ilacın ismini hatırlamamak veya doktora giderken ilaç kutusunu yanına almamak. Kan basıncı değerlerinin kaydedildiği formları, doktora giderken yanına almamak. ‘Bünyem, yüksek tansiyona alışmış’ deyip hipertansiyonu ciddiye almamak. Kan basıncı yüksekliğini sadece strese (gerginliğe) bağlayıp tansiyon ilacı kullanmamak. ‘ben tansiyonumun yükseldiğini hissediyorum’ deyip yakınma olmayan zamanlarda kan basıncını ölçtürmemek. Kan basıncı kontrol altına alınan bir hastanın ilacı bırakarak ‘kan basıncı yeniden yükselecek mi’ diye deneme yapması. Antihipertansif ilaçlar bırakılsa bile kan basıncını düşürücü etkileri, bir süre daha devam eder. Hastada geçici, hipertansiyon yok ise, ilaç bırakılınca kan basıncı bir süre sonra kesinlikle yeniden yükselecektir. İlaç kesilmesi ve doz değişikliği kesinlikle doktor tarafından yapılmalıdır. Muayeneye gelen veya tahlil için kan verecek hastanın o gün ilacını almaması. Hipertansiyonu olan hastalar, tahlil için aç kalmak zorunda olsalar bile çoğu zaman çok az su ile tansiyon ilaçlarını alabilirler.
health
Sıcak ve nemli havaların insan vücudunda olumsuzluklara neden olduğunu söyleyen İl Sağlık Müdürü Saadettin Yazı, özellikle kalp ve tansiyon gibi kronik hastalar ile çocukların güneşten uzak durmaları, 11.00 ila 15.00 saatleri arasında kesinlikle dışarı çıkmamaları gerektiğini söyledi. Sıcak ve nemli havaların insanlar üzerinde sağlık sorunlarına neden olabildiğinin altını çizen Sağlık Müdürü Yazı, özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastaların, uyarılara dikkat etmesi gerektiğini belirterek, "Bu tip insanların saat 11.00 ila 15.00 saatleri arasında kesinlikle dışarı çıkmamaları gerekir. Sıcak artışı, güneş çarpmaları, tansiyon ve kalp rahatsızlıkları gıda zehirlenmeleri ve aşırı nemden kaynaklanan yorgunluklar ile kramplar bu saatlerde insanlar üzerinde sıkça görülüyor" dedi. Aşırı nemin, vücudun sıcağa karşı savunma mekanizması olan terin buharlaşmasını önleyerek, serinlemeye engel olduğunu kaydeden Yazı, "Kişiler çok terler; fakat az serinler. Böylece aşırı sıvı kaybına bağlı olarak yorgunluk, halsizlik, iç sıkıntı, nabız zayıflığı ve dolaşım bozukluğu oluşabilir. Bu durumlarda kişiye aşırı sıvı kaybından dolayı tıbbi müdahale yapılmalı ve hemen sıcak ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Hastanın uzanması sağlanmalı ve eğer bilinci yerindeyse, bir litreye yakın su içirilmelidir. Bu tedbirlerin yanı sıra özellikle çocuklar, yaşlılar, kalp ve şeker gibi kronik hastalığı olanların yukarıda belirttiğimiz saatlerde dışarı çıkmamaları gerekmektedir. Bu türlü insanların serin yerleri tercih etmeleri ve bol su almaları gerekir" diye konuştu.
health
Vücut yağlarını kısa sürede eritebilecek yeni bir zayflatma aleti geliştirildi The Sunday Telegraph gazetesi, İsrail'de geliştirilen bir aygıt sayesinde vücut yağlarının kısa sürede ve kolayca eritilebileceğini öne sürdü. Gazetenin haberinde, geliştirilen aletin şu ana kadar sadece domuzlarda denendiği ve sonuç verdiği belirtilirken, ilk klinik denemelerin ise gelecek yıldan itibaren İngiltere'de yapılacağına işaret edildi. Bu aygıtın vücuttaki yağları yakmak için yüksek oranda ultrason dalgaları kullandığı, eritilen yağın kişinin vücudu tarafından emildiği ve vücut tarafından yakılarak yok edildiği belirtiliyor. Söz konusu aletin klinik denemelerinin de başarılı olması halinde aleti geliştiren kişilere milyarlarca dolar kazandıracağını da belirten Telegraph, halen bütün dünyada 1 milyon kişinin bütün eziyetine rağmen liposuction yaptırdığını, böylesine zahmetsiz bir yöntemin ortaya çıkmasının ise "devrim niteliği" taşıyacağını öne sürüyor.
health
Vücudunun ve yüzünün hiçbir yerine bıçak değdirmeyeceğini belirten oyuncu, ''Estetik yaptıran kadınlar birbirinin kopyası gibi oluyor. Bu resmen zorbalık. Onlar için üzülüyorum'' dedi. Londra Dorchester'da ''Kedi Kadın-Catwoman'' filmindeki rol arkadaşı Sharon Stone ile birlikte filmin prömiyeri öncesinde basın toplantısına katılan Berry, estetik operasyonları üzerine çarpıcı açıklamalarda bulundu. İnsanların güzelliği takıntı haline getirdiğini ve estetik ameliyatlarını ''gençlik pınarı'' gibi gördüğünü belirten Halle Berry, ''En çok üzüldüğüm de kadınların bu gençlik pınarından yararlanmak için yüzlerini kestirip biçtirmeleri. Daha 30 yaşında bıçak altına yatan kadınlar görüyorum ve üzülüyorum'' dedi. Estetik ameliyatlarının biri yapıldığında gerisinin de geldiğini ifade eden güzel yıldız, ''Bu sanki plastik çamur gibi. Bir yerinden sıkıyorsun, diğer taraftan akıyor. Bir ameliyat yaptırıyorlar, sonra da diyorlar ki; biraz da öbür taraftan çektireyim. Sonunda bütün kadınlar birbirinin kopyası oluyor'' yorumunda bulundu. Bu gidişin kendisini korkuttuğunu dile getiren Halle Berry, estetik operasyonlara kadınları yönlendirenlerin de zorbalık yaptığını söyledi. Bu arada, ''Kedi Kadın'' filminde Berry'ye eşlik eden Sharon Stone'un ünlü yıldızla estetik ameliyatları konusunda aynı fikirde olmadığı ortaya çıktı. Daha önce estetik ameliyatı geçirdiği yönündeki haberleri yalanlayan 46 yaşındaki Sharon Stone bu kez çark ederek, ''Aslında kendinizi nasıl hissediyorsanız onu yapmalısınız'' dedi.
health
Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Bayram, GAZÜ Gıda Mühendisliği bölümünce bulgur üzerine son 10 yılda yapılan bilimsel çalışmaların, dünya bilim çevrelerinin dikkatini çektiğini ve bu konuyla ilgilenen bilim adamlarının sayısının arttığını belirtti. Bulgurun insan beslenmesindeki öneminin ve ekonomik değerinin, Avustralya’daki bilim adamlarının konuya ilgisini artırdığını ifade eden Bayram, Avustralya’daki Grain Research and Development Corporation Fonu ile Curtin Üniversitesi’nden gelecek 6 kişilik heyetin, GAZܒde yapacağı 2 günlük bilimsel çalışmanın ardından, bazı bulgur fabrikalarını ziyaret etmeyi planladığını kaydetti. Bulgur, Amerika, Kanada, Avrupa ve Arap ülkelerinde üretilmesine rağmen dünyada bulgurla ilgili bilgi ve araştırma merkezi olarak Gaziantep’in bilindiğini vurgulayan Bayram, şöyle konuştu: “Dünyada bulgurun en fazla üretildiği, bulgur için makine ve teknoloji geliştirildiği yer Gaziantep’tir. Kendine özgü üretim sistemine sahip olan ve dünya bilim literatürüne Antep tipi bulgur üretim sistemi olarak geçirilen sistem, şu an en başarılı sistem olarak kabul edilmektedir. Türkiye’deki bulgurun üretimi 1 milyon tonun üzerindedir ve her yıl bu rakam artmaktadır. Bu üretim miktarı, makarnanın 2,5 katı kadardır. Üretim, Amerika kıtasında yaklaşık 250 bin tondur.”
health
Samsun'da yolda yürürken darp edilen ve kanlar içinde kalan alkollü şahıs, tedavi için kaldırıldığı hastaneden beyninin çalınacağı korkusuyla kaçtı. Edinilen bilgiye göre olay, Kılıçdede Mahallesi Atatürk Bulvarı kenarında bulunan Saray Gazinosu karşısında akşam saat 22.00 sularında meydana geldi. Kimliği belirsiz kişi veya kişilerin saldırısına uğrayarak darp edilen alkollü bir şahıs, kanlar içinde olduğu yere yığıldı. 112 Acil Yardım ve Kurtarma ekiplerine ait ambulansla Samsun Devlet Hastanesi'ne kaldırılan ve adının Mustafa Kocataş olduğunu söyleyen yaralı şahıs, burada tedavi altına alınmak istendi. Kafasının röntgen filmi çekilmek istenilen Mustafa Kocataş, "Beynimi çalacaksınız" diyerek tedavi olmadan hastaneden kaçtı. Kaçtıktan yarım saat sonra hastaneye 100 metre mesafede Okay Gürsoy adlı bir genç tarafından yaralı halde fark edilen Kocataş, tekrar Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Mustafa Kocataş, bu kez sağlık ekiplerinin ve kendisini hastaneye getiren gencin ısrarları üzerine tedavi altına alındı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
health
Anne karnına 4 boyutlu bakış Ultrasonda 4 boyutlu (eş zamanlı) teknoloji sayesinde anne karnındaki bebeğin 4. haftasından itibaren renkli görüntüsü çekilerek... Ultrasonda 4 boyutlu (eş zamanlı) teknoloji sayesinde anne karnındaki bebeğin 4. haftasından itibaren renkli görüntüsü çekilerek, cinsiyeti, kime benzediği, hangi sağlık sorunları olduğu tespit edilebiliyor. Renkli ultrasonla anne karnında bebeğin çekilen fotoğraflarından albüm yapmak, görüntüsü CD'ye kayıt yaptırıp izlemek de mümkün oluyor. 4 boyutlu renkli ultrason Antakya'da, Uzmanlar Tanı Merkezi'nde hizmete girdi. Radyoloji Uzmanı Behçet Akbelen, siyah beyaz ve 2 boyutlu ultrasona göre anne karnındaki bebeğin 1.5 ay daha önce görüntülenmesini sağlayan 4 boyutlu renkli ultrasonun anne ve baba adaylarının büyük ilgisini çektiğini söyledi. Meraklı anne babaların hamileliğin 4. ayından itibaren bebeklerinin fotoğrafına kavuşabildiklerini kaydeden Akbelen, "Renkli ultrasonla anne karnındaki bebeğin gülmesinden, parmağını emmesine kadar bütün hareketlerini izlemek mümkün. Bunun yanı sıra özürlü bebeklerin doğmasını önlemek bakımından da faydalı bir cihaz. Öyleki bebeğin vücudunun herhangi bir yerindeki özrü önceden tespit etmek, bu cihazla çok kolay. Ayrıca gelişmiş cihaz sayesinde anne baba adaylarına çocuğun cinsiyeti ile ilgili en erken ve en kesin teşhis de verilmektedir" dedi. Akbelen, ultrasona giren hamile kadınlara bebeklerinin değişik pozisyonlarındaki görüntülerini fotoğraf kartına basma imkanı sağladıklarını belirtti. Ultrasona bağlanan anne adaylarının bebeklerini izlerken oldukça heyecanlandıklarını söyleyen Akbelen, 95 milyon lira karşılığında bu hizmeti verdiklerini kaydetti.
health
Merkezde, üreme sağlığı konularına ağırlık verilecek, kadınların sağlık hizmetlerine ulaşması kolaylaştırılacak. Şanlıurfa Valiliği, İl Özel İdaresi'ne ait Sosyal Merkez'de "Kadın Hastalıkları ve Sağlığı Merkezi" açmaya hazırlanıyor. Çeşitli branşlarda 25 personelin görev alacağı Merkez'de, aile planlaması danışmanlığı; güvenli annelik; gebelerin izlenmesi; cinsel yolla bulaşan hastalıklar; AIDS/HIV danışmanlık hizmeti; çocuk sağlığı hizmetleri; adolesan/gençler konusunda danışmanlık hizmetleri ve laboratuar hizmetleri verilecek. Malzemeler Avrupa Komisyonu'ndan Vali Şükrü Kocatepe, merkezin Avrupa Komisyonu finansmanı ile 2003-2007 yılları arasında kadınların sağlığına yönelik uygulanacak "Üreme Sağlığı Projesi" çerçevesinde kurulacak ve Eylül ayı sonunda açılacak. Merkezde öncelikle sağlık personeline kadın hastalıkları ve sağlığı eğitimi verilecek. Merkezde gerekli araç-gereç ve malzemeleri Avrupa Komisyonu sağlayacak, proje sonunda malzemeler İl Sağlık Müdürlüğü'ne bırakılacak. Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Komisyonu arasında 2001 yılı Aralık ayında imzalanan finansman anlaşması ile "Üreme Sağlığı Projesi"nin uygulama aşaması 2003 yılında başladı. 2003-2007 yılları arasında sürecek olan proje Şanlıurfa dahil olmak üzere toplam 34 ili kapsıyor. Proje amacı ve hizmetleri Üreme sağlığı hizmetlerine ağırlık verilecek merkezde, aile planlaması; doğum öncesi ve doğum sonrası bakım konularında bölgesel farklılıkların ortadan kaldırılması; cinsel yolla bulaşan hastalıklar, HIV, AIDS ve adolesan danışmanlık hizmetlerinin aktif hale getirilmesi amaçlanıyor. Halkın sağlık birimlerine ve personeline ulaşabilirliğini ve hizmet kalitesini artırmak da projenin amaçlarından. Proje kapsamında güvenli annelik; acil obstetrik hizmetleri; aile planlaması; cinsel yolla bulaşan hastalıklar; HIV/AIDS yönetimi; genç insanlar için cinsel sağlık-üreme sağlığı hizmetleri konuları da ele alınacak. Merkez, Şanlıurfa Valiliği Sosyal Merkez Hizmet Binası'nda, Şanlıurfa Sağlık Müdürlüğü Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi'ne bağlı alt birim olarak açılacak. Merkezde, kadın doğum uzmanı; aile hekimi uzmanı; halk sağlığı uzmanı; çocuk hastalıkları uzmanı; psikolog; diyetisyen; çocuk gelişimcisi; tıbbi teknolog; diş hekimi; ebe-hemşire; laborant; ambar memuru; ayniyat saymanı ve hizmetli olmak üzere 25 personel görev yapacak. Gençlik Danışma Merkezi kurulacak Proje kapsamında, 10-24 yaş arasındaki tüm gençleri kapsayan bir de Gençlik Danışma Merkezi açılması planlanıyor. İki hekim, iki hemşire, bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı ve bir diyetisyen olmak üzere on sağlık personelinin görev alacağı merkezle ilgili fizibilite çalışmaları sürüyor. Gençlik Danışma Merkezi'nde, gençlerin cinsel davranış ve üreme sağlığı yönünden olgunlaşma sürecinde destek alabilmeleri için ebeveynler, toplumsal gruplar, okullar, kamu kurumları, medya ve ekran gruplarına sağlık eğitimi, temel cinsel sağlık ve üreme sağlığı danışmanlık hizmetleri verilecek. Üreme Sağlığı Projesi Türkiye'nin batısında nüfus artışı hemen hemen sabitlenmişken Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde toplam doğurganlık hızı binde 42. Gebelikten korunma yöntemlerinin kullanılması yaygınlığı Türkiye'nin batısında yüzde 40.5 iken, bu oran Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 26.7. Sağlık personeli yardımıyla yapılmayan doğumların oranı Türkiye genelinde yüzde 18.5; bölgede yüzde 46.8. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kadınların yüzde 60'ı hiçbir doğum öncesi bakım hizmeti almıyor. Türkiye'nin batısında bu oran yüzde 14. Şanlıurfa'da projenin hizmete girmesi ile bölgedeki riskli davranışların değiştirilmesi, kadınların ve gençlerin sağlık kuruluşlarından daha etkin yararlanması, doğu-batı farkının asgariye indirilmesi hedefleniyor. Bu amaçla, Türkiye, AB Üreme Sağlığı Programı kapsamında ülke genelinde üreme sağlığı konusunda hizmet içi eğitim veren üreme sağlığı eğitim merkezleri ve bu merkezlerde görevli eğiticileri yetiştirecek bölgesel eğitim merkezlerinin oluşturulması planlandı. Avrupa Komisyonu, bu programın yürütülmesi için 20 milyon Euro sivil toplum örgütlerine, 35 milyon Euro da Sağlık Bakanlığı'na hibe etti.
health
İç kanama geçiren insan gözünden anlaşılacak Trafik kazası geçiren kişilerin iç kanama geçirip geçirmediği, gelecekte göze bakılınca anlaşılabilecek. ABD'de geliştirilen bir lazer cihazıyla retinadaki değişiklikler ölçülerek, iç kanama olup olmadığı tespit edilecek. Alman Rheinische Post gazetesinin internet sayfasında yayınlanan habere göre, New Jersey eyaletindeki Sarnoff firması tarafından geliştirilen lazer cihazla, hastanın iç kanama geçirip geçirmediği, daha erken anlaşılacak. ''Retinal Oximeter'' ismi verilen cihazla, retinadaki toplardamarların içindeki kanın oksijen oranı, değişik renklerdeki lazer ışın demetiyle kısa sürede ölçülüyor. İç kanama olduğunda, bu toplardamarlardaki kanın oksijen oranı hızla düşer. Uzmanlar, kaza geçiren birçok insanın hayatının bu yöntemle kurtarılabileceğini belirtti. Cihazı küçültmek için çalışan bilim adamları, klinik deneylerin kısa sürede başlatılacağını açıkladı. Aniden düşen tansiyon ve hızlanan nabız olarak bilinen iç kanama belirtileri, çok güvenli değil. Yoğun kan kaybında büzüşen kan damarları, en önemli organlara kan ulaştırmaya çalışır. Bu durumda tansiyon kan kaybının yüzde 25 ila30'a ulaştığında aniden düşer. Bu kadar kan kaybeden yaralıyı kurtarmaolasılığı da düşüktür. Nabız da yoğun ağrı ya da geçirilen şokun etkisiyle hızlanıyor olabilir.
health
yorgunluğu gidermenin en kolay yolu olarak banyoyu görüyoruz. Bu doğru ancak güzel bir masaj ya da buhar banyosunun da bedenimize yararları saymakla bitmez. Eğer yolunuz düşerse iş çıkışı bir bakım merkezinde bitkilerin yardımıyla günün yorgunluğunu üzerinizden atabilirsiniz. Hayatın giderek bireyselleştiği ve yenilendiği günümüzde aklımız kadar bedenimizin yenilenmeye ihtiyacı var. Bu da kişilerin yüzlerini doğaya dönmelerine neden oluyor. Aslında doğaya dönüşün asıl nedeni; iç dünyamızı yeniden keşfetmek, bedensel ve ruhsal gereksinimlerimizin farkına hastalıklara direnç göstermek. Bunun için doğa sonsuz bir nimet bizim için. Besinlerimizi, soluduğumuz havayı ve enerjimizi ona borçluyuz. İşte aromaterapinin önemi burada ortaya çıkıyor. Aromaterapi, bitkisel yağlarla uygulanan bir yöntem. Günümüzde bilimsel tıbba destek olarak ve yoğunlukla güzellik alanında kullanılıyor. Bitkilerin aromatik özleri masajla vücuda uygulanıyor, bedenimizde ve ruhumuzda yarattığı pozitif enerji yükünü hissetmeye dayanıyor. Aromatik yağlar ise bitkilerin çiçek, yaprak, kabuk, kök ve meyvelerinden elde ediliyor. En eski güzellik yöntemi bitkiler 1- Aromaterapik masaj Aromatik yağların masajla uygulanması cilt altındaki yağ tabakalarına daha çabuk ulaşmasını sağlıyor. Sonuçta cilt canlanıyor, parlaklık kazanıyor. 2- Aromatik banyolar Bitki banyoları: Bitkiler saplarıyla birlikte sıcak su dolu küvetin içine serpiliyor. Fiziksel ve psikolojik olarak rahatlamanızı sağlıyor. Aromatik tuz banyoları: Aromatik yağların rafine edilmiş deniz ve kaya tuzuyla harmanlanmasıyla elde ediliyor. Şişlik, ödem, yorgunluk, çatlak ve selülitlerin giderilmesinde etkili. Aromatik esans banyoları: Aromatik esansların sauna, buhar banyosu, küvet veya jakuziye katılmasıyla uygulanıyor. Yağlar vücuda derinlemesine nüfuz ederek kaslarda sıkılaşma ve toksinlerin atılmasını sağlıyor. 3- Aromatik yosun-parafin banyoları Aromatik yağ ya da esanslar yosun veya parafin içine katılarak, basen ve karın bölgesindeki çatlakların, elastikiyet kaybının azaltılmasını hedefliyor. Bu yağların aynı zamanda yüz ve dekolte bölgesinde toparlayıcı bir etkisi var. Kozmetik ürünlerinde aromatik güzellik Bitkiler, sonsuz güzelliğin en etkili silahları arasında sayılıyor. Birçok kozmetik ürünün içeriğinde de yoğun olarak kullanılan bitkilerin yüzde yüz gücünü hissetmek mümkün. Aromatik yağların etkileri yağların özelliklerine, kullanım alanlarına ve saklama koşullarına bağlı olarak değişiyor. Masaj uygulaması sırasında kullanılan aromatik yağların koyu renkli şişelerde, serin yerlerde ve mutlaka kapalı bir şekilde saklanması gerekiyor. Güneşin tadını yaz mevsimi boyunca doya doya çıkaran vücudumuz artık gerçek anlamda bir bakıma ihtiyaç duyuyor. İstanbul’un önemli spa adreslerinden biri olan Laveda Spa, Ritz Carlton Oteli’nde cildinizi yenileyip ruhunuzu dinlendirmeyi vaat ediyor. Cilde parlaklık ve ışıltı veren ve tamamen doğal deniz kaynaklı ürünlerle yapılan bakımlarla hücrelerin derinlemesine temizlenmesi sağlanıyor. Güneşin kuruttuğu cilt yoğun su bazlı nemlendirici bakımla daha sonra kaybettiği nemi geri kazanıyor. Peeling uygulaması da cildin yeniden nefes alması için bire bir. Ve çikolata bakımı. Bileşimindeki mineraller, badem, mısır buğdayı, kılıç otu yağları ve bitki özleri ile tüm vücudu yoğun bir şekilde nemlendiriyor ve pürüzsüzleşmesini sağlıyor. Yüz şişkinliğine son Babor, elastikiyetini ve sıkılığını kaybetmiş ciltlere ‘Face Contour Fluid’i sunuyor. Göz çevresi dahil yüzün her bölgesine uygulanabilen bitkisel drenaj ve sıkılaştırıcı kompleks bakım programı etkisini ilk kullanımdan itibaren gösteriyor. İllüzyon değil gerçek La Prairie serisine ait ‘Rose Illusion’ cildin pürüzsüz, genç ve ışıltılı görünmesini sağlayan bir makyaj öncesi bakım. Silikon teknolojisi sayesinde cilt yüzeyini hafifçe dolgunlaştırıyor. Böylelikle ince çizgiler dolarak kırışıklıkların minimize edilmesini sağlıyor. Işığı dağıtan polimerler de cilt kusurlarını kamufle ediyor ve cilt tonunun dengelenmesine yardımcı oluyor.
health
Gaziantep SSK Bölge Hastanesi’nin tuvaletinde doğum yaptıktan bir hafta sonra hayatını kaybeden genç kadının eşi, sorumluların cezalandırılmasını istedi. SSK Bölge Hastanesi’nde yaşanan sağlık skandalı şöyle gelişti: Doğum anının geldiğini söyleyen Simge Eneş, SSK Gaziantep Bölge Hastanesi’nde tedavi altına alındı. 15 Temmuz’da hastanenin tuvaletinde doğum yaptı ve 1 kilo 100 gram ağırlığında bir kız bebek dünyaya getirdi. Yer yokluğu nedeniyle bebek, Sani Konukoğlu Tıp Merkezi Yoğun Servisi’ne yatırıldı ve anne Simge Eneş taburcu edildi. Hastaneden taburcu edildikten sonraki 6 gününü evinde geçiren Simge Eneş, rahatsızlanınca, SSK Bölge Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada kötüleşen Eneş Özel Sani Konukoğlu Tıp Merkezi’ne gönderildi. Simge Eneş, bu hastaneye getirildikten 15 dakika sonra öldü. 20 yaşındaki eşi Simge Eneş’le mutlu bir evlilik hayatı sürdürdüklerini belirten acılı eş Mehmet Eneş, eşinin ölümünden sorumlu tuttuğu SSK Bölge Hastanesi doğum servisi doktorlarının cezalandırılmasını isteyerek, savcılığa suç duyurusunda bulundu.
health
HaberSağlık-İstanbul] Uzmanlar uyarıyor: "Artan sıcaklarla birlikte gıda zehirlenmelerine dikkat!" Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi, yaz aylarında sıcaklarla birlikte artan, toplum sağlığını olumsuz yönde etkileyen, yüksek ateş, ishal ve kusma gibi şikayetlere neden olan gıda zehirlenmelerine karşı toplumu uyarıyor. Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Şefi Dr. Ömer Ayata, yaz aylarında sık rastladığımız gıda zehirlenmelerine karşı toplumun dikkatli olması gerektiğini belirterek, hijyen eksikliği, sıcak hava ve çiğ besin tüketilmesi gibi etkenlerin gıda zehirlenmelerine neden olduğunu söyledi. Gıda zehirlenmelerine maruz kalmamak için yenilen yemeklere dikkat etmek gerektiğini belirten Dr. Ömer Ayata, yaz aylarında güvenmediğimiz yerlerden tavuk, yumurta, deniz ürünleri gibi ürünleri tüketmememiz, sushi ve lahmacun gibi yemekleri daha az tüketmemiz gerektiğini belirterek, mayonezin en erken bozulan ürün olması nedeniyle gıda zehirlenmesine yol açan maddeler arasında birinci sırada yer aldığını söyledi. Dr. Ayata, ayrıca çiğ et ve iyi temizlenmemiş yeşilliklerin de zehirlenmeye yol açtığını vurgulayarak, en tehlikeli zehirlenmenin ise balık zehirlenmesi olduğunun altını çizdi. Toplumun sağlığına olumsuz etkileri nedeniyle çalışamamazlık ve verimsiz çalışabilme gibi durumları yaratarak iş gücü kayıplarına da neden olan gıda zehirlenmelerinin etkileri yazın, ölümlere kadar varabiliyor. Bol miktarda sıvı kaybına yol açan ve hastaları şoka sokabilen zehirlenmeler sıcaklarla birlikte artış gösteriyor. Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Şefi Dr. Ömer Ayata, "Sıcak hava her türlü bakterinin daha kolay ve daha çabuk üremesini sağlıyor. Bu yüzden, kışın haftada bir vaka olurken, bu günlerde Amerikan Hastanesi olarak, günde beş-altı vakaya bakıyoruz" dedi.
health
Dev tütün üreticisi BAT'ın çikolatalı ve vanilyalı sigara denemeleri yapması İngilizleri ayağa kaldırdı: Büyükler yetmedi, şimdi de çocuklarımıza göz diktiler. Independent gazetesinin manşete taşıdığı habere göre British American Tobacco (BAT) bir süredir Kanada'daki merkezinde çikolata, alkol, vanilya ve çay gibi maddeler eklediği sigaraları test ediyor. İngiltere'deki sigara karşıtı örgütler ve sağlık otoriteleri ise bu çalışmaların, sigaranın çocuklara hitap etmesini sağlamak için yapıldığını öne sürüyor. İngiltere'nin eski sağlık bakanı Frank Dobson, "Bu şirketler yılda 120 bin müşterisini öldürüyor. Yerine yenilerini bulmak zorundalar. Yetişkinlerin sigaraya başlamadığını bildikleri için de çocukları hedef alıyorlar" diye denemelere ateş püskürdü. BAT ise bu aromaların sigaranın tadını değiştirmediğini, bu yüzden de çocuklara yönelik olmadığını savunuyor. Sigara yasaklansın Diğer yandan İngiliz MORI araştırma kuruluşu tarafından yapılan ve 4000 kişinin katıldığı anketin sonuçlarına göre İngiliz halkı sigaranın yasaklanmasını istiyor Bu ankete göre İngiltere'de toplumun bütün kesimlerinin, kamuya açık yerlerde sigara içilmesinin yasaklanması fikrine destek verdiği bildirildi. Halkın yüzde 96'sı sigaranın devlet hastanelerinin "hiçbir yerinde içilmemesi" gerektiği görüşünde. Anketin sonuçlarına göre, kamuya açık yerlerde sigara içilmesinin yasaklanması fikrine en yoksul kesiminden yüzde 72, zengin kesimden de yüzde 86 oranında destek geldi. İngiliz halkının yüzde 85'i alışveriş merkezlerinde, yüzde 79'u restoranlarda, yüzde 78'i kafelerde, yüzde 62'si istasyonlarda, yüzde 49'u barlarda, yüzde 47'si de gece klüplerinde sigaranın yasaklanmasını istiyor. Yasağın, sigara içenlerin üçte ikisi tarafından desteklendiğine, İngiltere'nin, İrlanda ve Norveç'ten sonra sigarayı kamuya açık yerlerde yasaklayan üçüncü ülke olabileceğine dikkat çekiliyor. İngiltere Sağlık Bakanı John Reid, birkaç gün önce sigaranın fakirlerin tek tesellisi ve eğlencesi olduğunu belirterek, yasağa karşı çıkmış ve sigara karşıtı lobilerin eleştirileriyle karşılaşmıştı. Araştırma sonuçları, sigara karşıtı ASH adlı sivil toplum kuruluşu tarafından memnuniyetle karşılandı. Sigara içenler için lobi faaliyetleri yapan Forest (Freedom of the Right to Enjoy Smoking Tobacco) adlı kuruluşun yöneticileri ise sonuçları "güvenilmez" buldu. Sigara konusunda dünyadan bazı veriler 13-15 yaşındakilerin yüzde 14'ü tiryaki Dünyada 650 milyon kişi sigara içiyor. 2002 rakamlarına göre 13-15 yaş arasındaki gençlerin yüzde 14'ü tiryaki. Bunların yarısı ise ilk sigaralarını 10 yaşından önce denedi. İngiltere'de sigara içen çocuk sayısı son 2 yılda yüzde 21'den 25'e çıktı. Yılda 5 milyon kişi sigara yüzünden ölüyor. Bu rakamın 2025 yılında ise 10 milyona çıkacağı tahmin ediliyor.
health
Domuz ve insan hücrelerinden domuz klonlandı Tayvan’da ilk kez insan ve domuz hücreleri kullanılarak domuz klonlandı. Hayvan Teknoloji Enstitüsü’nden yapılan açıklamada, sezaryenle alınan 2 hafta ila 2 aylık 3 klon domuzun sağlık durumunun çok iyi olduğu belirtildi. Araştırmacı Wu Shinn-chih, ilk önce, insan ve domuzdan alınan hücrelerin 3 yaşındaki bir domuza nakledildiğini, nakledilen genetik maddeler arasında insanda pıhtılaşmayı sağlayan etmenler ve domuz proteini bulunduğunu söyledi. Wu, bilim adamlarının daha sonra, klonları yaratmak amacıyla domuzun kulağından hücreler alarak, bunu diğer domuzların yumurta hücrelerine enjekte ettiklerini belirtti. Hayvan Teknoloji Enstitüsü Müdürü Wong Chung-nan, daha önce 5 yabancı kuruluşun başarılı bir şekilde domuz klonladığını, ancak Tayvan’da ilk kez tek hücre yerine iki hücreden klonlama yapıldığını kaydetti. Wong, klonlamaya insan hücresi de eklenmesinin, klonlanan hayvanların insandaki pıhtılaşma faktörü bulunan süt vermesine imkan sağlayacağını, bunun da hemofili hastalarının tedavisinde kullanılabileceğini ifade etti. Sütün domuz proteini de içereceği, bunun da yavru domuzlarda ishali engelleyebileceği kaydedildi.
health
Tümör protezi bacak kurtardı Münihli cerrah ve mühendis Rainer Baumgart, geliştirdiği bir protezle, kemik tümörü hastalığına yakalanan küçük bir kızın bacağını kurtardı. Baumgart, hastaya kemiğin büyümesini teşvik eden protez bacak taktı. Özellikle çocuklarda görülen kemik tümörü bulunan kişilerde kemiğin yeniden büyümesinin çok önemli olduğunu ifade eden Baumgart, tümör protezinin bunu sağladığını söyledi. Baumgart, kendi ameliyat yönteminde tümörlü bacak kısmını kestiğini ve özel protezini taktığını belirterek, protez içinde bulunan küçük bir motorun, elektrik akımı vererek kemiğin düzenli bir şekilde uzamasını teşvik ettiğini kaydetti.
health
Lenf sisteminiz suyu, proteinleri, elektrolitleri ve kan hücrelerini vücudunuzun her yanına taşımaktan sorumludur. Aynı zamanda, vücuttaki toksinleri de lenf düğümlerine taşır. Toksinler burada yön değiştirerek kana karışır ya da terleme yolu ile vücuttan atılır. Bedeninizin toksinlerden arınması için, kendine özgü bir sistemi olsa da, zaman zaman yardıma ihtiyaç duyar. Yüze ve bedene yapılan hafif, rahatlatıcı bir masaj lenf düğümlerini uyararak daha verimli çalışmalarını sağlar, böylece ciltteki sıvı ve toksin birikimi ortadan kalkar. Ayrıca, yorgun görünen cildinize ve altları torba torba olan gözlerinize harika bir biçimde enerji kazandırır
health
Tüp Bebekte yeni gelişmeler yüz güldürüyor Tüp bebek ve mikroenjeksiyon teknolojisindeki gelişmeler yıllardır çocuk özlemi çeken çiftlerin sorunlarına çözüm getiriyor. Lazer Yardımı ile Tomurcuklanma uygulanan vakalarda gebelik oranları yükseliyor Gebeliğin oluşmasında en önemli basamak elde edilen embriyonun anne rahmine tutunmasıdır. Anne adayının yaşının ileri olduğu çiftler ile önceki uygulamalarında embriyoların anne rahmine tutunmasında problem olan vakalarda, lazer yardımıyla tomurcuklanma uygulamasının başarılı sonuçlar verdiğini ve bu yöntem ile birçok çiftin sağlıklı çocuk sahibi olduğu açıklanıyor. Ardışık Blastosist Transferi ile şans artıyor Bir diğer yeni yöntem ise ardışık blastosist transferi. Konu Hakkında bilgi veren Dr. Murat Taşdemir doğal yollardan elde edilen gebeliklerde embriyonun rahme beşinci günde ulaştığına dikkat çekenken, klasik tüp bebek uygulamalarında embriyoların 2. günde anne rahmine verildiğini belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Ardışık transfer olarak adlandırılan bu uygulamada yeterli sayıda embriyo elde edilebilen vakalarda embriyolar özel besi yerleri kullanılarak geliştirilmeye devam ediliyor ve altıncı günde tekrar transfer yapılıyor. Bu uygulamalar ile gebelik oranları artarken elde edilen gebeliklerin düşükle sonlanma ihtimali de azalıyor.” Baba adayları spermim yok diye üzülmeyin! Günümüz tıp teknolojisi menisinde hiç spermi olmayan erkeklere de testis biyopsisi ile baba olabilme şansı veriyor. Mikroenjeksiyon uygulamaları için testislerden birkaç adet sperm elde edilmesinin yeterli olduğunu söyleniyor. Dr. Taşdemir ağır erkek kısırlığı vakalarında başarıyla uygulanan bu yöntemi şöyle açıklıyor: “Günümüzde kullanılan gelişmiş yöntemler sayesinde testiste sperm üretimi çok az veya sadece belli bölgelerde olsa dahi, testislerin değişik bölgelerinden biyopsi ile alınan parçalardan spermler ayrıştırılıyor ve TESE olarak adlandırılan bu yöntemle elde edilen spermler ile yapılan mikroenjeksiyon işlemi sonrasında bu vakalar çocuk sahibi olabiliyor.” Tüp Bebekte ve Tekrarlayan Düşüklerde Aşı Tedavisi Üreme sağlığı ve bağışıklık sistemi konusundaki gelişmelerin, ısrarla gebelik elde edilemeyen çiftlerde, nedeni izah edilemeyen kısırlık vakalarında ve erken gebelik kayıplarında bağışıklık sistemindeki bozukluklardan kaynaklandığını belirten Dr. Taşdemir bu çiftlere uygulanan aşı tedavisini şöyle açıklıyor: “Bebeğin babadan gelen proteinlerine karşı annede oluşan reaksiyonlar gebeliğin oluşamamasına veya oluşan gebeliğin erken dönemde düşükle sonlanmasına neden oluyor. Bu vakalarda tüp bebek uygulamaları ile beraber aşı tedavisi uyguluyoruz. Aşı tedavisi ile anne adayında blokan antikor adı verilen antikorların oluşmasını ve rahimde gelişmekte olan embriyoya zarar veren hücrelerin baskılanmasını hedefliyoruz. Bu tedavide baba adayından alınan kan örneğindeki lenfosit adını verdiğimiz hücreler ayrıştırılarak lenfosit aşısı hazırlanıyor ve bu aşıyı gebelik öncesinde üç kez uyguluyoruz. Gebelik elde edildikten sonra aşıyı iki kez tekrarlamayı öneriyoruz.” Lenfosit aşısının tekrarlayan düşük vakalarında da başarı ile uygulandığını belirten Dr. Taşdemir düşükle sonlanmış yedi gebeliği olan anne adaylarının bile bu yöntemle çocuk sahibi olabildiğini söylüyor.
health
Çin' de aids kursu Çin'in orta kesimindeki Hubei eyaletindeki tüm tıp ve sağlık personeline AIDS hastalığının önlenmesi ve tedavisi ile ilgili olaral bir yıl süreli kurs verilmeye başlandı. Çin Uluslararası Radyosu'nun haberine göre, Hubei, Çin'in tıp ve sağlık personelinin tümüne AIDS'in önlenmesi ve tedavisi eğitimi verilen ilk eyaleti olacak. Hubei eyaletinin merkezi Wuhan'da başlayan AIDS'in önlenmesi ve tedavisi ile ilgili ilk kursa 60 kişi katılıyor. Kursta, Çin ve ABD'nin AIDS ile mücadele kuruluşlarında görevli personelin ders verdiği öğrenildi.
health
MR'da renkli dönem Hastalıkların teşhisinde son yıllarda gittikçe daha çok kullanılan ''Manyetik Rezonans''(MR) yöntemi, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi... Hastalıkların teşhisinde son yıllarda gittikçe daha çok kullanılan “Manyetik Rezonans” (MR) yöntemi, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Bülent Bayram’ın geliştirdiği teknikle renkli hale getirildi. Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Nevzat Gürmen ve Doç. Dr. Zübeyde Alkış’ın katkılarıyla geliştirdiği yöntem hakkında bilgi veren Yard. Doç. Dr. Bayram, iç organlar ile fonksiyonlarının görüntülenmesi için kullanılan MR tekniğinin dünyada şimdiye kadar siyah-beyaz görüntülerle uygulandığını anlattı. Yard. Doç. Dr. Bayram, 1994 yılında doktora çalışması için gittiği Almanya’daki radyolog arkadaşının bir çocuğun beyin MR’ının filmini incelemesini istediğini belirterek, şöyle konuştu: “Radyolog arkadaşım, filmde bir tümör olduğunu, ancak profesörünün bu tümörü göremediğini söylüyordu. Ben uzaktan algılama ve uydu görüntüleriyle uğraşıyorum. Ona, ‘biz uydu verilerinden dağları, ovaları, ağaçları, suları ayırabiliyoruz. Beyin anatomisi konusunda bana biraz bilgi verebilirsen bunu da herhalde ayırabiliriz’ dedim. Gerçekten de tümörü bulduk ve o çocuk da ameliyat olarak kurtuldu. MR filmlerine ilgim bu olayla başladı.” Türkiye’ye döndükten sonra MR cihazları ve tekniği üzerinde araştırma yaptığını, MR filmlerinin nasıl oluştuğunu incelediğini ifade eden Yard. Doç. Dr. Bayram, araştırmasında bu işin çok daha hızlı ve farklı bir biçimde yapılabileceğini fark ettiğini kaydetti. Dünyada henüz bir çalışmanın yapılmadığı bu konu üzerinde yaklaşık 5 yıl önce Prof. Dr. Gürmen ve Doç. Dr. Alkış’la birlikte çalışmaya başladıklarını anlatan Yard. Doç. Dr. Bayram, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz mühendis olarak görüntü işleme yöntemleriyle MR filmlerini renklendiriyoruz. Bu amaçla bir bilgisayar yazılımı geliştirdik. MR filmini cihazla tarıyorsunuz. Doğrudan dijital görüntü üreten MR cihazları da var. Ama biz onlarla değil, film üzerinde çalıştık. Filmi bilgisayara veriyorsunuz, kısa bir süre sonra renklendirilmiş MR’ı elde ediyorsunuz. Buradaki yöntem, MR’ın farklı fazlarda üretilebilmesine dayanıyor. Yani farklı manyetizmalarda görüntüde oluşan bilgi farklılaşıyor. Bu farklı bilgileri biraraya getirerek, tek anlamlı bir bilgi, yani renkli MR’ı üretiyoruz. Bunu, tamamen sayısal görüntü işleme yöntemleriyle gerçekleştiriyoruz. MR filmlerinin bilgisayar tarafından tamamen otomatik olarak renklendirildiği bu yöntemin, insan gözünün yanılmasını zorlaştırarak rahatsızlıkların daha kolay tespit edilmesini sağlayacağını düşünüyoruz. Çünkü renkli görüntüde daha fazla bilgi var.” DPT’NİN DESTEĞİ VE PATENT Yard. Doç. Dr. Bayram, Devlet Planlama Teşkilatı’nın desteğiyle geliştirilen yöntem için Türk Patent Enstitüsü’nden 10 yıllık patent aldıklarını dile getirdi. Yöntemin hayata geçirilmesi amacıyla tıbbi bir çalışma gerçekleştirmeyi planladıklarını da anlatan Yard. Doç. Dr. Bayram, bunun için tanısı zor 100 vakayı ele alarak, “renkli MR’ın tanıyı kolaylaştırıp kolaylaştırmadığının” araştırmasını yapacaklarını bildirdi. Çalışmalarının sonraki aşamasının ise “tanı veri tabanı” oluşturmak olduğunu vurgulayan Yard. Doç. Dr. Bayram, MR filmi üzerinde bilgisayarda tanıyı koyduktan sonra “hangi tür tümör veya vaka” olduğunu gösterecek bir sistem geliştireceklerini kaydetti. “Çalışmamızın üçüncü aşaması da verileri değerlendirmeyi insana bırakmadan, MR’da görülen anomalileri yüzde 80-90 doğrulukta bilgisayarın tespit etmesini sağlayacak bir sistem kurmak” diyen Yard. Doç. Dr. Bayram, yöntemle ilgili hazırladığı makalenin de yakında uluslararası bir bilim dergisinde yayınlanacağını sözlerine ekledi.
health
Evde hazırlayabileceğiniz basit tariflerle, dişlerinizi güzelleştirin. Diş etleri ve diş taşı için; iki tatlı kaşığı adaçayı, papatya veya kekiği bir bardak kaynar su veya sirkede 20 dakika beklettikten sonra, süzün. Sirkeyle hazırladıysanız, 20-30 damla sıcak su ekleyip, gargara edin. Sararan dişler için; iki yemek kaşığı limon suyu ile iki yemek kaşığı greyfurt suyunu küçük bir şişeye koyup iyice çalkalayın. Haftada üç kez bu karışımla fırçalanan dişler beyazlıyor. Dişlerdeki kahverengilikleri gidermek için; dişlerinizi kabuğuyla kestiğiniz ince bir limon dilimiyle ovuşturun. Diş taşlarını ve nikotin lekelerini yok etmek için; dişlerinizi çilek ile ovun veya çilek suyuyla fırçalayın. Daha sonra da, az tuzlu bir bardak su ile ovun. Sık sık dişlerinizi karbonat ile fırçalayın. Daha sağlıklı görünen dişler için; normal diş macunu yerine arada bir dişlerinizi toz haline getirilmiş kuru adaçayı yapraklarına kattığınız bir miktar kille de fırçalayabilirsiniz.
health
Horlamayı kesen farklı bir yöntem Pozisyon değiştirmek horlamayı engelliyen en eski yöntem, kola takılan yeni bir ürün bu işlevi size hatırlatıyor (Habersaglık-Istanbul) Snorestopper adlı cihaz horlamayı doğal yöntemle önlüyor. Cihazın ithalatçısı Tartı Dış Tic. yetkilisi Ali Yüksel’in verdiği bilgiye göre, cihaz horlamayı algıladığında, sinirleri uyarmak için 4 sn.lik hafif bir elektrik akımını otomatik olarak horlayan kişinin cildine gönderiyor. Beyin, sinirlerdeki bu uyarıyı hissediyor ve pozisyon değişikliğini hatırlatıyor. Böylece horlamanız sona eriyor. Snorestopper hakkında; - Hafif elektrik uyarıları uykuyu etkilemez ve bölmez, - Özel olarak dizayn edilmiş biosensor ve şiddet kontrolü, - Horlamayı otomatik olarak algılar, - Uyurken yanlış dokunuşlardan etkilenmez, - Modern görünümlü ve kol saati şeklinde dizayn edilmiştir, - 12 saatten sonra otomatik olarak kapanır.
health
Kalp hastalığına karşı erken uyarı Elektro Tomografi (EBT) erken koroner ateroskleroz teşhisi ölçümü ve takibini mümkün kılan yeni bir tomografi görüntüleme teknolojisi. (Habersaglık-Istanbul) EBT cihazının fark yaratan etkinliği, çok hızlı kasılmakta olan kalp ve koroner damarların görüntülerini hareketsiz ve net olarak alabilmesi. Bu tetkik hiçbir ön hazırlık gerektirmiyor ve cihaz kapalı bir tünel şeklinde olmadığı için kapalı alan korkusu olanlar rahatlıkla girebiliyor. Kalp hastalıklarının tedavisinde kullanılan balon anjioplasti, stent takibi veya by-pass ameliyatı geçirmiş hastaların düzenli takiplerinde EBT tetkikleri hastalara hiçbir zahmet vermeden uygulanabiliyor. EBT Türkiye'de yaklaşık 3 yıldır kullanılıyor ve bu teknoloji İstanbul ve Ankara olmak üzere sadece iki merkezde bulunuyor. Kimler EBT yaptırmalı? Erkekseniz ve 35 yaşını aştıysanız 35 yaşını aştıysanız Ailenizde kalp hastalığı varsa Sigara içiyorsanız Şeker hastalığınız varsa Kilonuz fazlaysa Hareketsiz ve pasif bir yaşamınız varsa Yüksek tansiyonunuz varsa Stresli bir yaşamınız varsa EBT- Elektron Tomografi ile yapılan birkaç dakikalık Koroner Damar Tarama Testi, bu hastalığı en erken devrede gösteriyor. Ayrıntılı Bilgi İçin; www.testkalp.com.tr
health
Dünyada bu işin öncüsü olan Avustralyalı cerrah George Fielding liderliğinde bir ekip, New York Üniversitesi’nde gelecek ay 12-18 yaş arası 8 genci ameliyat edecek. Cerrah Fielding, daha önce Isabella Burbury adlı hastaya ameliyatla bu yöntemi uyguladı. Ameliyat öncesi yaklaşık 90 kilo olan Burbery, 6 ay içinde 62 kiloya indi. Yeni yöntem tıp çevrelerinde kuşkuyla karşılansa da mideye by-pass ameliyatından daha kolay ve etkili olduğu savunuluyor. Mideye by-pass ameliyatını binlerce Amerikalı yetişkin yaptırıyordu. Ameliyat olan yetişkinlerin yüzde 10’u ise yeni yöntem olan mide kemeri taktırıyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, yetişkinler için bu ameliyatı 2001’de onaylamıştı, ancak gençlerde hiç denenmemişti. Gençlerin mide kemeri ameliyatına kabul edilmesi için vücut kütle endeksinin en az 40 olması gerekiyor. Obeziteye bağlı hastalıkları olan gençler için ise 35. Gençlerin ayrıca diğer kilo verme yöntemlerini denediklerini, fakat başarılı olamadıklarını kanıtlamaları gerekiyor. Ameliyat, midenin üst kısmının çevresine tuzlu su dolu bir silikon kemer yerleştirmek suretiyle yapılıyor. Böylece mide, bir futbol topu büyüklüğünden bir golf topu büyüklüğüne iniyor. Bunun sonucunda da daha az miktarda yiyecek alıyor ve daha çabuk tokluk hissi veriyor. Bu ameliyatta mide ya da bağırsakların kesilmesi söz konusu değil.
health
İlk yapay göz geliştirildi Kurbağa embriyonundan alınan hücrelerle yapılan ilk yapay göz, kurbağanın büyüme evresindeki hali olan 'iribaş'a başarıyla nakledildi. Japon bilim adamları dünyanın ilk yapay gözünü geliştirdi. BBC'nin web sitesinde yer alan habere göre, bilim adamları yapay gözü, görme problemlerini çözmede önemli bir adım olarak değerlendirdi. İlk yapay gözü geliştiren ekibin lideri Makoto Asashima, embriyondan alınan hücrenin özel bir aracın içine yerleştirildiği, sonrasında da sol gözü çıkarılmış bir iribaşa nakledildiğini belirtti. Araştırmacılar bir hafta sonra nakledilen gözün, görme sinirlerine bağlandığını ve iribaşın vücudunun yapay gözü reddetmediğini tespit etti. Profesör Asashima, aynı sürecin geliştirilerek insanlar için de uygulanabileceğini ifade etti.
health
Diş Hekimleri Odası Başkanı Dr. Tülay Tacettinoğlu, özellikle yaz aylarında asitli ve çok soğuk içeceklerin fazla miktarda tüketildiğini, bunun da diş çürüklerine sebep olduğunu vurguladı. Yazın sıcaktan bunalan vatandaşların başta kola olmak üzere birçok asitli içeceklerle serinleme yöntemini seçtiklerini ifade eden Dr. Tacettinoğlu, “Direkt olarak başa dikilen asitli içecekler tamamen ağız içerisine yayılarak diş mineleri arasına girmektedir. Dişler için zararlı olan asit bir müddet sonra dişlerin çürümesine neden olmaktadır. O nedenle içecekleri pipetle içmekte fayda vardır.” dedi. Pipetle içilen içeceklerin ağız içerisine tamamen yayılmasının önlendiğini hatırlatan Tacettinoğlu, asitin belli bir bölgede kaldığını veya direkt olarak mideye gittiğini belirterek, bunun da dişlerin çürümesini engellediğini ifade etti. Asitli içecekler içildiğinde diş fırçalama imkanı olmasa bile ağzın normal ısıya sahip bol suyla temizlenmesinde fayda olacağını vurgulayan Dr. Tacettinoğlu, diş çürüklerinin özellikle çocuklarda büyük tehlike arz ettiğini; çünkü gelişme çağında olan çocukların dişlerinin de kök salma dönemi olduğu için dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Aşırı soğuk içecek ve yiyeceklerin de dişler için büyük tehlike oluşturduğunu ifade eden Dr. Tacettinoğlu, “Yazın asitli içeceklerin yanı sıra soğuk su, soğuk dondurma ve soğuk meyve de ağız ortamındaki ani ısı değişikliğine sebep olduğu için tehlikelidir. Yaz aylarında vatandaşlarımız hararetlerini kesmek için aşırı soğuk içecekleri fazla tüketiyor. Ancak bu durum, dişler için çok zararlı. Çünkü aşırı soğuk içecekler, diş mine yüzeyinin aşınmasına sebep oluyor. Bu aşınma da bir zaman sonra minede çatlaklar oluşturuyor. Ardından dişin canlı dokusunda aşırı reaksiyon yaşanıyor ve şiddetli ağrılar meydana geliyor.” şeklinde konuştu. Dr. Tacettinoğlu, yaz aylarında diş çürükleri şikayeti ile gelenlerin sayısında yüzde 40 oranında artış olduğunu belirterek, vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı.
health
Mesela makyajınızı temizlemeden asla yatağa girmeyin. Cildinizdeki makyajı temizlemediğiniz takdirde, gün içinde biriken yağlar ve kirler bakterilerin üremesine, böylece kara noktaların oluşmasına neden olur. Sonuç olarak, cildiniz daha hızlı yaşlanmaya başlar. Oysa, temizlenen ve nemlendirilen cilt, siz gece uyurken kendini daha iyi tamir eder ve yeniler. Cildiniz aslında kendini sürekli yenileyen bir organdır. Cildinizde pütürlenmeler ya da noktalar görmeye başladıysanız, toksinlerden arınmanızın zamanı gelmiş demektir. Haftada bir kez maske ile cildinizi derinlemesine temizleyin, çünkü hücreleriniz kendini yenilerken, gözenekleriniz yağ ve kirlerle dolmaktadır. Çoğu yüz temizleme maskesinin içinde kil ya da çamur bulunur. Bu maddelerin içindeki negatif yüklü iyonlar pozitif yüklü kirleri çekerler, böylece gözeneklerdeki yağlar ve ölü hücre kalıntıları bir bakıma emilmiş olur.
health
İşaret dilini simültane tercüme edecek eldiven Avustralya'daki bir üniversitede, sağır ve dilsizlerin kullandığı işaret dilini bu dili bilmeyenlere simültane tercüme edecek bir eldiven geliştiriliyor. Avustralya'daki University of New South Wales araştırmacılarından Velid Kadus'un üzerinde çalıştığı projede, işaret dilini kullanan kişinin giydiği bir eldiven, işaretlenen kelimeleri bağlı olduğu bilgisayar ekranında görünecek şekilde yazılı İngilizce'ye dönüştürüyor. Kadus, son denemede sistemin Avustralya'da kullanılan işaret dilini yüzde 95 doğrulukla çevirmeyi başardığını belirtti. Ancak programın aşması gereken önemli zorluklar var. İlk olarak, işaret dili normal dildeki tipik bir cümle içindeki her kelimeyi kullanmıyor. Öte yandan, işaret dilindeki her işaret, hemen hemen normal dildeki iki kelimenin yerine geçerken, herkes, bu işaretleri, aşağı yukarı aynı olmakla birlikte, kendi tarzı içinde yapıyor.
health
Bilinçsiz diyetle zayıflayanları bekleyen “anoreksia nevroza” (yiyememe hastalığı) ve “blumia” (yediklerini çıkarma rahatsızlığı), ünlü yıldızlara tövbe ettirdi! Bir dönem zayıflıklarıyla konuşulan ünlüler, ‘ölüm diyetlerine’ son vererek sağlıklarına kavuştu. Internetteki “msn” sitesi, ölüm diyetine son vererek sağlıklı görüntüye kavuşan ünlüleri tanıttı. Nicole Kidman, Jennifer Aniston gibi yıldızların hâlâ zorlu rejimlerle sağlıklarıyla kumar oynadığının belirtildiği sitede; diyeti boş veren ünlülerin eski ve yeni hallerine yer verildi. Kumpir yiyor! Ally McBeal dizisindeki mutluluğu arayan bekar avukat rolüyle tanınan Calista Flockhart, her ne kadar çoğu insana oranla hâlâ zayıf olsa da; 1998’deki ünlü manken Twiggy’yi mumla aratan görüntüsünden uzaklaştı. Zayıflığı yüzünden anoreksiya hastası olduğu yorumları yapılan Flockhart’ın önceki görüntüsü, zayıflamak isteyenler için bir ibret belgesi. Şimdi sağlıklı kiloya sahip olan yıldız, kumpir ve sosis yerken görüntülendi.
health
Kısmi görme yeteneği kazandıran protez geliştiriliyor Belçika’da, görme özürlülere kısmi görme yeteneği kazandıran protez takılmasına yönelik bilimsel araştırmaların başarıyla devam ettiği açıklandı. Louvain Katolik Üniversitesi’ne bağlı Saint Luc hastanesinde, tamamen görme özürlü bir kadın üzerinde 1800 gündür devam ettirilen deneyler sonunda, kadının, örneğin, “yan yana duran bir diş macunu tüpü ile bir bıçağın görüntülerini algılayabildiği”, bunları herhangi bir dış yardım olmadan tutabildiği bildirildi. Görme özürlülere “biraz” görme şansı sağlamak için çalıştıklarını ve emeklerinin sonuçlarını almaya başladıklarını belirten bilim adamları, hazırladıkları elektronik göz protezlerinin, “diğer tüm protezler gibi”, yerini aldıkları organın yeteneklerinin tümünü geri getiremediğini, ancak “görme özürlülere yardımcı olacağını” söylediler. Deneye katılan kadının 4 yılı aşkın süredir, haftada iki defa hastaneye gelerek elektronik göz protezini taktığını, henüz laboratuvardan çıkarılamayan bu protezi sürekli yanında taşıyamadığını belirten doktorlar, hastanın sinir sisteminden geçerek, gözlük kenarına yerleştirilen bir mikrokamera ile beyin arasında temas sağladıklarını bildirdiler. AB ve Belçika tarafından maddi destek sağlanan bilimsel deneylerin, bundan sonra başka görme özürlüler üzerinde de sürdürüleceği, gözün ağ tabakasının devre dışı bırakıldığı bu deneylerde, kullanılabilir göz sinirlerinin değerlendirildiği ifade ediliyor. Uzmanlar, tamamen görme özürlü olan deneğin, elektronik göz protezi sayesinde ayrıntıları göremese de cisimleri fark etme ve onlara dokunma, kullanma yeteneği kazandığını bildirdiler. Bugünkü aşamada, cisimlerin gösterilmesi ile görme özürlü denek tarafından algılanması arasında 10 saniye kadar zaman geçtiğini belirten uzmanlar, yüksek teknolojinin bu alanda sürat ve yetenek getireceğine inandıklarını anlattılar ve insan organizmasının, keşfedilen sistemi kabullenmesinin önemi üzerinde durarak, çalışmaların önünün açık olduğunu kaydettiler. Uzmanlar, bundan sonraki deneylerin “haftada iki defa” ve “laboratuvar kısıtlamalı” olmayacağını, “sürekli ve gerçek yaşama uygun” deney aşamasına geçileceğini bildirdiler.
health
[HaberSağlık-İstanbul] Mesleğinin baharında, 30 yaşında pırıl pırıl bir genç Sibel Kalaycı. İllet hastalığı kısa bir süre önce yakalandı. Ama, yılmadı, hayata sıkı sıkı bağlandı. Yetmedi "Kansere Gülümsemek" isimli kitabıyla, içindeki mücadeleyi herkesle paylaştı. Gazeteci meslekdaşımız Sibel Kalaycı için 20 Ağustos’ta Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda moral gecesi yapılacak. Herkes, Sibel için o gece orada olacak. Ya siz! Hayatın her alanından, her kesiminde insanlar, ne can verdi kanser yüzünden. Milyonlarca insan da vermeye ve amansız hastalıkla mücadele etmeye devam ediyor. Ve, kolay kolay pes etmeyerek, örnek mücadele sergiliyor...Tıpkı, mesleğinin en verimli çağında bu amansız hastalığa yakalanan ANKA Muhabiri meslekdaşımız Sibel Kalaycı gibi...Sibel Kalaycı için, medya meslek kuruluşları, gazeteciler 20 Ağustos’ta Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda bir "Moral dayanışma gecesi" düzenledi...O gece, Sibel’in dostları, arkadaşları ve verdiği mücadeleyi duyan herkes orada olacak. Sibel’e moral vermek için...İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın himayesinde yapılacak "Sibel Kalaycı ile Moral Gecesi"ne, bir çok meslek kuruluşu ve sanatçı da gönülden destek veriyor. Magazin Gazetecileri Derneği de, bu zorlu mücadelede gülümseyen Sibel’in yanında yer alacak.. Dün gece A Takımı ve Kaptan Savaş Ay "Sokak Arası"nı Sibel Kalaycı’ ya ayırdı. Savaş Ay, Mevlüt Yüksel’ in çağrısıyla, gazeteci meslekdaşlarının yaptığı moral gecesine tam destek verdi. MGD Başkanı Nurettin Soydan, sanat dünyasının ünlülerine çağrıda bulunarak, Sibel Kalaycı’nın "moral gecesinde bulunalım" dedi.Kansere karşı amansız bir mücadele veren Sibel Kalaycı’ nın en büyük arzusu, Nilüfer’ i o gece yanında görebilmek. Sibel Kalaycı’ nın bu hassas arzusunu bilen MGD Başkanı Nurettin Soydan, ATV ekranlarından Nilüfer’ e seslenerek, 20 Ağustos gecesi Sibel’i yalnız bırakmaması çağrısında bulundu. Gazeteci meslekdaşımız Sibel Kalaycı için 20 Ağustos’ta Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda moral gecesi yapılacak. Herkes, Sibel için o gece orada olacak. Nükhet Duru- Cenk Eren ikilisi, Volkan Konak ve Ege, daha önce Sibel Kalaycı için Harbiye Açıkhava konserine katılacaklarını söylemişti. Ünlü müzik yapımcısı ?ahin Özer’in bizzat destek verdiği ve içinde olduğu dayanışma ve moral konserine A Takımı’na konuk olan sanatçılar, Reyhan Ataman, sinema sanatçısı Mine Soley, Türkücü Asuhan, Betül Çağlar, Kadir Tapucu ve manken Nilay Dorsa da katılacaklarını ekrandan açıkladı.Gazeteci meslekdaşımız Sibel Kalaycı için 20 Ağustos’ta Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda yapılacak moral gecesinin biletleri Bilex’ten satışa sunuldu.Geceye destek verenler, Magazin Gazetecileri Derneği’nin 0212/ 263 11 06 telefonundan Başkan Nurettin Soydan’ a veya Flash TV Haber Müdürü Mevlüt Yüksel ile irtibata geçebilirler. Sibel Kalaycı’ nın kansere verdiği mücadelede en büyük destekçisi hiç kuşkusuz eşi Şahin Doğan oldu. Şahin Doğan, "Kansere Gülümsemek" adlı kitapta, biricik eşinin verdiği mücadeleyi şu satırlarla dile getirdi:"Hiç kimse başkasının nasıl acı çektiğini bilemez asla. Kansere gülümsemek; yazarın fırtınalı hayat öyküsünü anlatıyor. Sokrat ’’Kendini Tanı’’, diye öğüt vermiş. Ne kadar doğru bir söz, insanın en gerçek yardımcısı yine kendisi galiba. Bu kitabın birinci bölümü hastalığın başlangıcını anlatmaktadır. İkinci bölümde yer alanlar ise, okuyucunun çok sık ya da çok az fakat belki de hiç duymadığı en önemli kanser belirtilerini anlatan ve en iyi uzman görüşlerin bulunduğu bölümden oluşmaktadır. Yazarın amacı bu hastalığın karşısında, okuyucuya yeni bir bakış açısı kazandırarak, belirtileri yorumlamaktır. Bu kitap yolun kenarında oturarak, gösterişli ve bol sözlerle zamanını geçirenler için değil, hedefi aydınlanma olan insanlar için yazılmıştır. Kendi rahatsızlıklarını zamanında anlayabilen bir insan, kendine daha iyi bir yol bulmuş demektir. Hayatınıza ve size ait olan tüm güzel ?eyler siz değiştiğinizde sizinle birlikte değişirler. Yüreğine ve kalemine sağlık biricik eşim...Senin yanında öyle bir güzellik var ki, bazen her şeyin bir rüya olduğunu sanıyorum. Şahin Doğan Yönetmen-Yazar "
health
Halk arasında ‘temriye’ olarak bilinen ve hava sıcaklığının artması ile birlikte kendisini gösteren mantar hastalığının başka hastalıklarla karıştırılmaması gerektiğini belirten Prof. Dr. Aktaş, kulaktan duyma yöntemlerle tedavi edilmemesini istedi. Halk arasında “temriye” olarak bilinen ve hava sıcaklığının artmasıyla birlikte kendisini gösteren mantar hastalığının başka hastalıklarla karıştırılmaması gerektiği belirtildi. Mantar hastalığının başta sedef, egzama, frengi-cüzam lekeleri olmak üzere birçok mikrobik hastalıkla karıştırıldığını belirten Erciyes Üniversitesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem Aktaş, mantar hastalığının mikroskobik muayene ve mantar kültürü yapılarak teşhis edildiğini açıkladı. Hastalığın tedavisinde losyonlar, kremler, pomatlar ve ağızdan yutulan tabletlerin kullanıldığını belirten Aktaş, “Hastalık belirtisi görülünce vakit kaybetmeden doktora gidilmeli, çevreden duyulan yanlış bilgilerle tedaviye çalışılırsa tedavisi imkansız sorunlar ortaya çıkabilir." dedi. Parmak araları ve altlarında soyulma, çatlama, beyazlaşma ve şişlik belirtileriyle ortaya çıkan ayak mantarına, bilinçsizce tercih edilen imitasyon ayakkabıları davetiye çıkarıyor. Mantarın nemli ortamlarda oluştuğunu anlatan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Hasan Doğan, ayakkabıyı canlı organizma gibi düşünmemiz gerektiğini hatırlatarak, “Ayakkabı, insan gibi nefes alıp vermelidir.” dedi. İmitasyon deriden yapılan ayakkabının nefes alıp verme özelliğinin olmadığına dikkat çeken Doğan, “İmitasyon ayakkabı kullananlarda ayak mantarı oluşumlarına sıkça rastlanıyor." şeklinde konuştu. Ayağın ihmal edilen organlar arasında yer aldığını, ayağın anatomik gelişiminin sağlıklı olabilmesi ve erişkin çağda ayak deformiteleri (çarpıklık) oluşmaması için ayakkabı alırken dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Dr. Doğan şunları söyledi: “Ayak arkına uygunluk, topuk kısmının sertliği ve ön kısmının parmakların köklerine destek olması özelliklerine dikkat etmeliyiz.” Mantar hastalığının belirtileri Deride kabarıklık ve çürümüşlük oluşur. Kılların dökülmesine sebep olur. Kaşıntı yapar ve boyun bezlerini şişirir. Sırt ve kol bölgelerinde kepeklenen, sulanan ve kaşınan lekeler görülür. Ayak parmak aralarında kaşıntı ve çatlamalar. Tabanlarda içi su dolu kabarcıklar, kepeklenme ve şiddetli ayak kokusu görülür. Mantardan nasıl korunulur? Ayrı havlu, ayrı saç fırçası kullanılmalı. Çarşaflar haftada iki kez sıcak suda yıkanarak güneşte kurutulmalı. Özel terlik kullanılmalı. Ayakların terlemesine engel olunmalı. Dar pantolon, naylon iç çamaşırları ve çoraplar, mantarın azmasına sebep olacağı için giyilmemeli. Mantar hastalığı olanlar havuz,hamam, spor salonu gibi yerlerden uzak durmalı.
health
''Nanoteknoloji'' gelince kemoterapi ve radyoterapi bitecek Yakın gelecekte ''nanoteknoloji'' sayesinde kemoterapi ve radyoterapinin ortadan kalkacağı, bunun yerine, lokal bazda vücuda zarar vermeden tedavi yoluna gidileceği bildirildi. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (GYTE) İleri Teknoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Ata, Eskihisar Rotary Kulübü'ndeki toplantıda yaptığı konuşmada, ''atomik-moleküler boyutta, maddenin mühendisliğinin yapılarak yepyeni özelliklerinin açığa çıkarılması'' olarak bilinen ''nanoteknoloji'' dalında önemli gelişmeler sağlandığını söyledi. ''Nanoteknoloji''nin, 21. yüzyıl için önemli olduğunu belirten Ali Ata, ABD'de 2000 yılında 500 milyon dolarlık bütçeyle Ulusal Nanoteknoloji Merkezi kurulduğunu, GYTE'nin ise bu teknoloji için 1 milyon dolarlık yatırım yaptığını bildirdi. ''Nanoteknoloji''nin öncelikli çalışma alanlarının ''enformasyon, enerji, biyoloji ve yeni malzemeler'' olduğunu ifade eden Ata, şunları söyledi: ''GYTE, nanoteknoloji dalında, en büyük ulusal merkezlerden biri olacak. Hedefimiz, hidrojen enerjisini gündeme taşımaktır. Hidrojenle elektrik üretmek ve hafif, çok dayanıklı malzemeler üretmek. Alüminyum konusunda araştırma merkezi kuruldu. Askeri malzemelerde ve otomobillerde kullanım konusunda önemli gelişmeler sağlandı. Ayrıca bu teknolojiyle üretilen hafif malzemeler sayesinde, uzay teknolojisinde ve havacılık sektöründe önemli gelişmeler yaşanacak.'' Doç. Dr. Ata, ''nanoteknoloji''nin sağlık alanında da önemli gelişmelere yol açacağını belirterek, bu gelişmelerin, özellikle kanser tedavisinde yeni açılımlar yaratacağını anlattı. Ata, şöyle devam etti: ''Sağlık alanında ve özellikle kanser tedavisinde büyük gelişmeler kaydedildi. Yakın bir zamanda, kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ve radyoterapi ortadan kaldırılacak. Lokal bazda, vücuda zarar vermeden tedavi yoluna gidilecek. Nano sistemlerin fabrikasyonu, karakterizasyonu ve manüplasyonlarıyla, daha önce varlığı bilinmeyen çeşitli fonksiyonlar ortaya çıkartılacak. Bunların verimli bir şekilde insanlığın kullanımına sunulması sonucu, hayat standartlarında önemli ilerlemeler olacak.'' Ali Ata, ''nanoteknoloji''nin, sağladığı avantajların yanı sıra bazı olumsuzluklara yol açabileceğini de bildirdi. Bunların, insan yaşamını doğrudan etkileyecek türden olabileceğine işaret eden Ata, ''Nanoteknoloji, tarım ve sanayi üretiminde işsizlik yaratabilecek, petrol, altın, elmas ve para değersiz, kitle imha silahları ise herkese erişebilir hale gelebilecek'' diye konuştu.
health
Akdeniz kadını olarak, en çok arkamızda sürüklediğimiz popolarımızdan çekiyoruz. Üstelik, yeni teknolojiler, sürekli otomobil kullanımı, televizyon ve bilgisayar kullanımı da, bu konudaki problemlerimizi halletmemize pek yardımcı olmuyor. Ama endişe etmeyin, güzel bir popo için egzersiz ve diyetin yanında da bazı, daha kolay yöntemler var: Selülit bandı Selülit bandı yeni bir ürün. Üstelik de son derece iddialı bir ürün. Üreticileri, 15 bandın, neredeyse 4 cm kadar selülit atılmasına yettiğini söylüyorlar. Selülit bandı, tıpkı nikotin bandı gibi görev görüyor. Çünkü içerdiği maddeler, deriyle sürekli temas halinde. Bantta yer alan ana maddelerden biri bol miktarda iyot içeriyor. Yapılan bazı araştırmalara göre, iyot, dolaşımı hızlandırarak, kan akışını artırıyor ve böylece toksinler vücuttan atılıyor. Bantta bulunan bir diğer madde de kırmızı su yosunu, ki bu da, rodisterol adlı aktif bir element açısından zengin. Bu madde, vücudun yağı enerjiye çevirme işlemini hızlandırıyor. En iyi sonuçlar için, günde iki bant uygulamanız öneriliyor. Zayıflama makinesi Yeni bir tür pasif jimnastik aleti. Üreticilerine bakılırsa, bu aletle çalıştığınızda 400 tane popo egzersizi yapmış kadar oluyorsunuz. Alet, enfraruj ısısı kullanarak, kasların gerilmesini sağlıyor, böylece poponuz forma giriyor. Aslında aletin tek yaptığı poponuzdaki kasları sizin için sıkıca tutmak. Bu da, poponuza bağlanan elektrotlar yardımıyla sağlanıyor. Bu elektrotlar, çok ufak titreşimler yaratak, kasları devinime geçiriyor. Buna göre, spor salonunda kullanabileceğinizden daha çok kası kullandığınız iddia ediliyor. Neden olarak da beyin ve vücudun, ancak kısıtlı sayıdaki kası çalıştırmak için koordine olabilecekleri veriliyor. Ayrıca, kasların gerilmesi, kasları kısaltıyor ki, bu da popoyu sıkılaştırıyor. Makinanın üreticilerine bakılacak olursa, enfraruj ısısı, vücut ısısını 3 derece kadar artıyor, bu da metabolizmanın yüzde 35 hızlanmasına sebep oluyor. Her seans yaklaşık 40 dakika sürüyor ve acı hissedilmiyor. Kasların kasılması, yağ hücrelerini bölüyor. Bu da 10 seansta 7.5 ila 10 cm incelebileceğinizi gösteriyor. Bio-Dermoloji Vakum masajıyla selüliti azaltan bir diğer yöntem de bio-dermoloji. İddia edilen o ki, tek seansta bile selülitlerinizde farkı görebiliyorsunuz. Üstelik popoyu da kaldırdığı söyleniyor. Bio-dermoloji, bir vakum mekanizması sayesinde uygulanan bir sıkıştırma tekniği. Böyelece yağ topakları, sıvılaşacak şekilde kırılıyor ve ya kan tarafından emiliyor, ya da lempatik sisteme geçerek, böbrekler tarafından atılıyor. Daha sonra da bio-dermoloji makinesine bağlı, elle kullanılan bir alet, popo üzerinde gezdiriliyor. Bu işlem, lempatik sistemi sıvıdan arındırıyor ve selülit üzerinde çalışmayı sağlıyor. Böylece kan dolaşımı artıyor, yeni gelen kanla vitamin ve mineraller de popoya hücum ediyor ki, bu da poponuzun daha güzel görünmesini sağlıyor. Bio-dermolojiyi kullananlar, tek bir seansın bile gözle görünür bir fark yarattığını söylüyorlar. Popoyu fırçalama Bu herhalde bilinen en eski yöntemlerden biri. Cildinizi fırçalamak, derideki kılcal damarların kanla dolmasını ve toksinlerin dışarı atılmasını sağlar. Bu da, selüliti azaltır. Önce ayaklardan başlayıp, uzun ve düz bir hareketle fırçalayın. Daha sonra yukarı, kalbe doğru, dairesel hareketlerle çıkın. Bunu yaparken, vücudunuzu öne doğru eğiyor olacaksınız, bu da kanınızdaki oksijeni artırır. Bu yöntemi, sıcak ve soğuk suyla uygulayabilirsiniz. Örneğin önce sıcak suyu açın. Sıcak su, kan cilt yüzeyine hücum etmesini ve damarların genişlemesini sağlar. Bu da kan dolaşımını hızlandırır. Şimdi de soğuk suyu açın. Bu hem, gözeneklerinizi kapanmasını ve dolayısıyla da sıkılaşmayı sağlar, hem de vücudun kendini ısıtmaya çalışmasını sağlar. Bu da metabolizmanızı hızlandırıcı bir etki yaratır.
health
Fırat Üniversitesi Fırat Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ünitesi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüsnü Çelik, hamile olan bayanların günün sıcak saatlerinde dışarıda gezmelerinin sakıncalı olabileceğini söyledi. Aşırı sıcakların etkisiyle oluşan tansiyon düşmesi durumlarının, gebelerde zaten düşen tansiyonu daha da düşürdüğünü belirten Fırat Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ünitesi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüsnü Çelik, "Bu durumlar karşısında sıcak havalarda dışarıda gezen hamile kadınlar, bayılmalarla karşı karşıya kalabilirler. Bir hekim olarak gebelerin günün sıcak saatlerinde dış ortamlarda durmalarını uygun görmüyoruz. Bu hem anne için hem de çocuk için tehlikeli olabilir" diye konuştu. Aşırı sıcakların ve aşırı soğukların gebelerde erken doğuma neden olabileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Çelik, gebelerin sıcakların fazla olduğu öğle saatlerinde dışarı çıkmalarının, zorunlu olmadığı sürece uygun olmadığını sözlerine ekledi.
health
Türk Eczacılar Birliği tarafından hazırlanan 'Meslek İçi Sürekli Eğitim Dergisi'nin (MİSED) Temmuz ayı sayısında 'Akılcı İlaç Kullanımı' konusuna dikkat çekildi. Dergide yer alan ve Dr. Salih Mollaoğlu ile Eczacı Emel Aşkın tarafından yazılan makalede, 'Akılcı İlaç Kullanımı'nın, kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun süre ve dozajda, en düşük fiyata ve kolayca sağlayabilecekleri ilaç kullanımı olduğu belirtilerek, bunun için öncelikle hastanın tıbbi sorununun doğru değerlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Daha sonra, var olan ilaçlardan hastanın durumuna göre, özgün, etkili ve en az yan etkili olanlarının seçilerek uygulanması gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca, tedavi için birden fazla ilaç kullanılması durumunda, bu ilaçların birbirleriyle etkileşimlerinin de göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanıyor. Tüm dünyada etkisiz, yüksek maliyetli, yanlış ve gereksiz ilaç kullanımının ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürdüğüne dikket çekilen makalede, özellikle az gelişmiş ülkelerde ilaç ithalinin yüksek oranlarda olması sebebiyle, akılcı olmayan ilaç kullanımının bu ülkelerdeki zararlarının daha da belirginleştiği kaydediliyor. Akılcı olmayan ilaç kullanımının altında, sosyal, kültürel, ekonomik, yönetsel ve eğitim gibi birçok faktörün olduğu belirtilerek, bu faktörler şu şekilde sınıflandırılıyor: "Doktorlardan kaynaklanan nedenler: Eğitim ve bilgi yetersizliği, objektif ilaç bilgi eksikliği, aşırı hasta yükü, sosyal-politik-yönetsel baskılar, sınırlı deneyimlerin genellemesi, ilaçların etkilerine dair yanlış inanışlar. Hastalardan kaynaklanan nedenler: Yanlış ya da olmayan ilaç bilgisi, yanlış inanış ve saplantılar, yanlış beklenti ve talepler, yaygın self-medication (kendi kendini tedavi). İlaç sistemlerinden kaynaklanan nedenler: Gerektiği zaman, gerektiği kadar, gereken ilacın bulunamaması, özel eczanelerde reçetesiz ilaç satışı. Sağlık sistemi ve düzenleme mekanizmalarından kaynaklanan nedenler: Etkisiz veya olmayan ilaç politikaları, düzenleme (ruhsatlandırma, etkili ve sürekli denetim) mekanizmalarının yetersizliği, mevzuat yetersizliği ve yaptırım gücünün az olması, ilaç fiyatlandırma sistemi ve denetimindeki yetersizlik, ilaç endüstrisinin etkisi. İlaç promosyonlarından kaynaklanan nedenler: Aşırı ve yasal olmayan promosyon, uygun olmayan talepler, taraflı, yetersiz ve yanlış bilgilendirme". Akılcı olamayan ilaç kullanımının etkileri ise şöyle sıralanıyor: "İlaç tedavisinin kalitesinin düşmesi, boşa kaynak harcanması ve sonucunda temel ilaçlara ulaşılabilirliğin azalması, tedavi maliyetinin yükselmesi, acil ve temel ihtiyaçlara karşı gelişmesi ve bunun sonucu olarak tedavinin ekonomik ve sosyal maliyetinin artması, yan etki riskinin artması, psiko-sosyal etkiler (hastaların ilaç bağımlısı olması, ihtiyaç olamadığı halde ilaca artan talep)". Makalede yer alan ve akılcı olmayan ilaç kullanımının önüne geçmek için neler yapılabileceğine dair öneriler ise şunlar: "Eğitim-iletişim-ikna etmeye dayalı müdahaleler: Mezuniyet öncesi eğitim, hizmetiçi eğitim, halk eğitimi, periyodik toplantılar, seminerler. Yönetsel müdahaleler: Belirlenmiş, seçilmiş ilaçların sağlanması, temel ilaç listeleri standart tanı tedavi rehberlerinin oluşturulması, ilaç kullanımının düzenli izlenmesi ve ilgililere geri bildirim yapılması. Düzenleyici müdahaleler: Güvensiz ve şüpheli etkisi olan ilaçların yasaklanması, kullanım aşamasında reçete denetimi, kullanılan ilaçların sınırlandırılması".
health
En hassas yalan makinası geliştirildi İngiliz bilim adamları, yüz kaslarının hareketlerini izleyerek sonuca varan yalan makinelerinin en hassasını geliştirdiklerini bildirdiler. Manchester'daki Metropolitan Üniversitesi bilim adamları tarafından geliştirilen makinenin bir dizüstü bilgisayar ve video kameradan oluştuğu, özel yazılım sayesinde makinenin, çıplak gözle fark edilmeyen, en küçük mimikleri dahi takip edebildiği belirtildi. Makinenin verdiği sonuçların yüzde 80 doğru olduğu kaydedildi. Terleme, kalp atışları ve ses tonundaki değişikliklere göre çalışan klasik yalan makinelerinde elde edilen sonuçların doğruluk oranı ise yüzde 60. Yeni geliştirilen yalan makinesiyle ile kişinin söylediği ''doğruları'' ve ''yalanları'' ayırt etmenin de mümkün olduğu belirtiliyor.
health
Gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar: ·Dişlerin ve dilin düzenli ve doğru bir şekilde fırçlanması ve ağız içini temizlemesi kokuyu geçirmiyorsa ·Ağız kokusunu kanama, ağızda ya da boğazda şişme ve ağrı eşlik ediyorsa Ağız kokusunun en sık rastlanan nedeni ağız içindeki hastalıklardır. Diş çürükleri, ağız bakımının yetersiz olması, diş taşı oluşumu, dişetlerinin ve ağız içindeki mukozanın iltihabı, iyi temizlenmeyen protezler ağız kokusuna yol açar. Geniz bademciklerinin infeksiyonları, burunda ykronik nezle ve sinüzit, kronik yutak ve gırtlak iltihapları da birer ağız kokusu nedenidir. Yemek borusunda meydana gelen keselerin (divertikül) içinde besin parçalarınnı toplanarak konuşması ve hazımsızlık da ağız kokusuna sebep olur. Kronik bronşit ve akciğer absesi gibi solunum yolu rahatsızlıklarında da ağız kokusu olabilir. Böbrek yetmezlikleri sonucunda ortaya çıkan üremide nefeste amonyak kokusu, kronik karaciğer hastalığında fare ölüsüne benzeyen nefes kokusu ve şeker komsaındaki aseton kokusu bu tip ağız kokularıdır. Kadınların adet dönemlerinde ve gebelerde ağız kokusu olabilir. Ağızdan soluyan ve tükürük salgısı azalan ateşli hastalarda da ağız kokusu ortaya çıkabiliri. Ağız kokusu ancak nedeninin belirlenip uygun tedavinin yapılmasından sonra ortadan kalkar. Ağız içindeki nedenlere bağlı ağız kokusunun giderilmesi için dişlerin düzenli olarak fırçalanması, mikrop öldürücü ve koku giderci özellikleri olan gargaralar, ciklet, karanfil ve ağız spreyleri yararlı olabilir.
health
Cep telefonu sinyallerine karşı kulaklık koruması Cep telefonlarının yaydığı ve zararlı olup olmadığı tartışılan mikrodalgalardan koruyan bir kulaklık geliştirildi. İngiltere’deki Warwick Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde görevli bilim adamı Roger Green ve çalışma arkadaşları, kullanıcıları cep telefonlarının yaydığı ve zararlı olup olmadığı tartışılan mikrodalgalardan koruyan bir kulaklık geliştirdiler. Alman Bild der Wissenschaft dergisinin internet sitesinde yayınlanan habere göre, cep telefonundan gelen elektrik sinyalini optik sinyale dönüştürerek plastik bir kablodan geçirdiklerini belirten Green, optik sinyalin bu kablodan geçtikten sonra kulaklığa ulaştığında sese dönüştürüldüğünü kaydetti. Birçok insanın kulaklık aracığıyla cep telefonunun yaydığı dalgalardan korunmak istediğini, fakat piyasadaki cihazların anten gibi çalışarak zararı artırabileceğini söyleyen Green, bu olası zararı optik sinyalle çözdüklerini belirtti.
health
Stresin o kadar korkulacak bir hastalık olmadığını ifade eden Yard. Doç. Dr. Yalçınkaya, tarihte kazanılan bütün büyük başarıların altında ciddi streslerin yattığını ifade etti. Çok sayıda hastalığın sebebi olarak gösterilen stresin, vücutta bulunan pasif dokuları harekete geçirdiği, bu durumun olumlu hale dönüştürülebileceği bildirildi. Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı Başkanı Yard. Doç. Dr. Yalçın Kaya, “stres'' kavramının, kişiyi normal dışı davranışa sürükleyen sıkıntılı bir süreç olarak tanımlanabileceğini söyledi. Aşırı kaygı ve algıların strese sebep olabileceğini belirten Kaya, stres halinin, yaygın olarak bilinenin aksine çok korkulacak bir durum olmadığını ifade etti. Konuyla ilgili pek çok uzmanın, “Aman stres yapmayın, stres yaparsanız kaybedersiniz'' gibi korkutucu telkinlerde bulunarak, çoğu zaman kişilerdeki stresi daha da artırdığına dikkat çeken Kaya, “Oysa stres, insan organizmasını tetikleyen, pasif dokuları harekete geçiren en önemli ateşleyicilerden biridir.'' dedi. Stresin kaybettirebildiği gibi kontrol edilebilmesi durumunda da önemli yararlar sağladığını vurgulayan Yalçın Kaya, tarihe baktığımızda, bütün savaşların stres ve heyecanla kazanıldığını ya da kaybedildiğini hatırlattı. Günümüzde fazla strese mazur kalan öğrenci ve hastayı örnek gösteren Kaya, stres konusunda korkuttulduğu zaman, yaşanan en ufak bir streste bu kişilerin (Tamam artık, stres yaptım, kaybedeceğim) diye düşünmeye başlayarak ümitlerini yitirdiklerini kaydederek, “Bunun sonucunda da hastalık ve başarısızlık geliyor.” dedi. Stres konusunda bu olumsuzlukların yaşanmaması için strese karşı yaygın bakış açısını değiştirmek gerekliliğine dikkatleri çeken Kaya şöyle konuştu: “Stres, kaygı ve heyecan, organizmayı tetikleyici bir faktör olarak algılanmalıdır. Eğer böyle yapılırsa, yaşanan stres ve kaygı durumu pozitif enerjiye dönüştürülebilir.'' Kişilerin, kendilerinde stres belirtisi gördükleri andan itibaren, “Bende artık stres başladı. Vücudumdaki normal durumlarda kullanamadığım pasif dokular artık aktif hale geçiyor. Bu işin üstesinden geleceğim.'' şeklinde düşünmeleri gerektiğini belirten Kaya, böyle yapıldığı takdirde, sınav gibi stresin yoğun olduğu durumlarda başarının, sosyal hayatta ise mutluluğun yakalanabileceğini söyledi. Kaya, önemli olanın, yaşanan stresin algılanış biçimi olduğunu belirterek, “Önemli olan algılama boyutunu değiştirebilmektir. Kişinin bu durumu bilinçli şekilde kontrol edebilmesi halinde, stres anında yaşanan negatif kısırdöngü pozitife dönüşecektir.'' diye konuştu.
health
Eczaneler ve ilaç depoları zamlı ilaç satışlarına yarından itibaren başlayacaklar. Yapılan fiyat artışından sonra 1 milyon 520 bin liraya satılan Novalgine tablet 1 milyon 650 bin liraya, 5 milyon 490 liraya satılan Apranax Fort ise 5 milyon 960 liraya çıktı. Alfasilin 500 adlı antibiyotik 7 milyon 780 bin liradan, 8 milyon 450 bin liraya, Alfasid 375 adlı antibiyotik ise 14 milyon 640 bin liradan, 15 milyon 890 bin liraya yükseldi. Fiyat artışı yapılan bazı ilaçların eski ve yeni satış fiyatları söyle: İlaç Eski Fiyat Yeni Fiyat Aspirin 1.020.000 1.100.000 Çocuk Aspirini 390.000 430.000 Novalgine tab. 1.520.000 1.650.000
health
Şimdiye kadar Elmadağ Çocuk Tutukevi, Elazığ Islahevi, Elazığ Tutukevi, İstanbul H tipi Çocuk Cezaevi, ve İzmir Bergama Tutukevinde şimdiye kadar 963 çocuğa verilen eğitimler İzmir Islahevi’nde gözetim altında tutulan 100 çocuğa verilecek eğitimle sona erecek. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nden Tetkik Hakimi Orhan Aslan ile Semiha Şakir Vakfı’ndan Genel Koordinatör Osman Şibik ve Proje Koordinatörü Hülya Barboros’un katılımıyla gerçekleştirilen tanıtım etkinliğinde çocuklara, verilen öz bakım eğitimi bir süre izlendi, ardından temel temizlik malzemeleriyle giysiden oluşan bir temizlik seti ve öz bakım kitapçığı hediye edildi. Semiha Şakir Vakfı Genel Koordinatörü Osman Şibik yaptığı konuşmada; “Bireyin sağlıklı olarak hayatını sürdürebilmesi için öz bakım çok önemlidir. Küçük yaşlardan itibaren aile tarafından çocuğa aşılanması gereken bu davranış sosyo-ekonomik şartlar ve ailenin eğitimsizliği gibi sebeplerle ya yeteri kadar önemsenmemekte yada çocuğa hiç verilmemektedir. Çocuk yetişirken ailesinden alamadığı yada yanlış aldığı bu olumsuz davranış biçimini olması gereken doğru biçim olarak algılayıp aynı şekilde davranış biçimi geliştirmektedir. 2003 yılında Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevinde yaptığımız Ergen Değerlendirme ve Eğitim İhtiyaç Anketinde de açıkça görüldüğü üzere suça itilmiş çocuk profilinin büyük çoğunluğu bu tip ailelerin çocuklarıdır. Verilecek eğitim ve temizlik malzemeleriyle bir bilinç oluşturma planlanmakta, belirli periyotlarla proje tekrar edilerek çocukların alışkanlık kazanmaları arzulanmaktadır. İşbirliğinden ötürü Adalet Bakanlığı’na katkılarından dolayı Elsan Elyaf A.Ş.’ye bir kez daha teşekkür ederiz.” dedi. Vakıf, öz bakım eğitimi ve malzeme yardımıyla çocuklarda bakım ve hijyen konularında bilinçlenmeyi ve eğitimin devamıyla temizlik malzemelerini kullanma, iç çamaşırı giyme ve doğru kullanma alışkanlığı sağlamayı hedefliyor. Öz bakım eğitimi projesiyle 1050 çocuğa ulaşmayı amaçlayan Semiha Şakir Vakfı, eğitim öncesi ve sonrası uyguladığı testlerle oluşacak değerlendirme raporunu yayınlayarak kamuoyuyla paylaşmayı da hedefliyor. Çocuk Tutukevleri ve Islahevlerinde yaptığı özbakım eğitimi ve malzeme yardımıyla çocukların daha sağlıklı bir hayat sürmelerini hedefleyen Semiha Şakir Vakfı, projeyi belirli periyotlarla tekrarlamayı hedefliyor.
health
Ege Üniversitesi Bilgi ve İletişim Teknolojileri Araştırma-Uygulama Merkezi (BİTAM), E.Ü. Tıp Fakültesi bünyesinde geliştirdiği kapalı devre TV sistemi sayesinde, ameliyatları canlı olarak yayınlıyor. Operasyonlar ayrıca, BİTAM web sayfası üzerinden de eş zamanlı olarak izlenebiliyor. BİTAM iletişim grubunun çekirdeğini oluşturan ve faaliyetleri sona eren Odyovizüel Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin girişimiyle, 1984 yılında çalışır hale getirilen sistemin, 2000 yılından itibaren modernize edilerek verimliliği artırıldı. Şu anda aktif durumdaki merkez stüdyoya bağlı 6 operasyon merkezi bulunuyor. Bunlar; göz hastalıkları, genel cerrahi, kulak-burun-boğaz, ortopedi ve travmatoloji, kadın hastalıkları ameliyathanesi ile girişimsel anjiyografi bölümü operasyon odası. Ayrıca, bilimsel kongre ve organizasyonların canlı yayını ya da çok kameralı çekimleri de BİTAM bünyesindeki canlı yayın ekibi tarafından yayıncılık kriterlerine uygun biçimde gerçekleştiriliyor. Çekimler, kapalı devre televizyon sistemi kullanılarak yapıldığı gibi, BİTAM web sayfası üzerinden de sanal alemde eş zamanlı olarak izlenebiliyor.
health
Mikroplu sulara yeni çözüm Sudaki mikropların ''steri-pen'' adı verilen ve morötesi ışın saçan bir kalemle yok edilmesinin mümkün olduğu bildirildi. Amerika'da piyasaya çıkan kalemin, özellikle yabancı ülkeler ya da kırsal alanda tatile giden turistlerin çok işine yarayacağı belirtiliyor. Kalemin yarım litre suyu yaklaşık 1 dakikada mikroptan arındırdığı kaydediliyor. ''Steri-pen'' adını verdiği kalemi icat eden Miles Maiden, ''morötesi ışınlar saçan özel kalemin, mikropların DNA'larını bozarak onların üremelerini engellediğini'' belirtti. Maiden, ''mikroplar insan vücuduna girdikten sonra, özellikle midede hızla çoğaldıkları için tehlike yaratıyorlar'' diye konuştu. 43 yaşındaki Maiden, ''morötesi ışınların mikropları etkisiz hale getirdiğini, güneş enerjisiyle ilgili bir proje üzerinde çalışırken keşfettiğini'' bildirdi. ''Steri-pen'' adlı kalemler 199 dolardan satılıyor.
health
Özellikle havaların ısınmasıyla birlikte bir çoğunun zayıflamak için diyete başladığı şu günlerde, uzmanlar, aç kalmanın şişmanlamaya neden olduğu uyarısında bulundular. Diyet denince herkesin aklına 'az yemek yemek' veya 'aç kalmak' geliyor. Diyetin 'sağlıklı beslenme' anlamına geldiğini belirten uzmanlar, "İster şişman, ister şeker ya da kalp hastası, ister çocuk olun; diyetten kasıt sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarının kazanılmasıdır. Kişinin enerji ihtiyacının yüzde 55'i karbonhidratlardan, yüzde 15'i proteinlerden, yüzde 25-30'u da yağlardan gelmelidir. Bu dengeyi sağladığınız zaman, beslenme tedavisini halledebilirsiniz. Dolayısıyla, zayıflama diyetleri de bundan ayrı düşünülemez" diye konuştu. Günümüzde dış görünümün neredeyse her şeyden önemli hale gelmesi nedeniyle bu türden estetik kaygılar ve sağlıklı beslenme konularının birer pazar haline geldiğini ifade eden uzmanlar, "Oysa zayıflamak isteyen herkes aslında tıbbi anlamda şişman değil. Bu nedenle zayıflamak isteyen bir kişinin öncelikle şişman olup olmadığının tespit edilmesi gerekiyor. Bunun için de Beden-Kütle Endeksi denilen bir ölçümden yararlanılır. Ölçüm aralıklarına göre şişmanlık tanısı konur. Böylece ideal kilonun ne olması gerektiği belirlenir. Eğer kişi şişmansa, güvenilir bir sağlık kuruluşuna başvurması gerekir. Şişmanlık, tedavisi zorunlu bir hastalıktır. Tedavi de diyetisyen, hekim ve hatta psikologların ortak çalışmasını gerektirir" şeklinde konuştular. Uzmanlar, sağlıklı kilo vermek isteyenlere şu önerilerde bulundular: "Zayıflamak isteyen herkes, bu işi en kolay, zahmetsiz ve en kısa zamanda halletmek ister. Oysa alınan kilolar bir haftada alınmadığı gibi bir haftada da verilemez. Aç kalmak, şişmanlamanın bir başka yoludur; çünkü bedenimiz açlığa göre değil, sık aralıklarla beslenmeye göre programlanmıştır. Bunun için de öğün disiplinine çok iyi uymak gerekiyor. Yemeklerimizi aralıklı olarak yediğimizde, beden aç kalma tehdidi içinde olduğunu düşünüyor. Böylece yenilen tüm yiyecekleri depolayıp, kıtlık dönemlerinde kullanmak üzere yağa dönüştürüyor. Bunu yaparken de metabolizmayı yavaşlatıyor. Dolayısıyla tek öğünle beslenmek ve öğün atlamak şişmanlığın nedenlerindendir. Tek öğün beslenmenin bir adım ötesi ise 'Bulumia', ya da 'Anoreksia Nervoza' hastalıklarıdır. Bunlar zayıflama takıntısıyla yememe, yediklerini kusma gibi davranışlarla ilerleyip, ölümle sonuçlanabilen ciddi hastalıklardır. Bu hastalığa sahip kişiler, zayıflama takıntıları nedeniyle, kendilerini olduklarından şişman görme eğilimine ve hep daha fazla zayıflama arzusuna sahip oluyorlar. Yapılan en büyük hatalardan biri de su içmemek. Vücudumuzun yüzde 60'ı sudur. Bunun için mutlaka yeterince su almamız gerekiyor. Su aynı zamanda metabolizmayı hızlandırıyor ve toksinlerin vücuttan atılmasına yardımcı oluyor. Çok düşük kalorili diyetlerle, tek besinle beslenmede, gerçekten yağ dokusunu kaybetmek mümkün değildir. Kısa zamanda kilo verdiğinizde, yağ değil, kas ve su kaybı yaşarsınız. Ayrıca bu beslenme şeklini bırakıp, eski beslenme şeklinize döndüğünüz anda, tekrardan kilo almaya da başlarsınız. Üstelik bu kilo alış çok da hızlı olur. Bu tür kilo alıp vermeler metabolizmayı da değiştirip, yavaşlamasına sebep olur. Zayıflamada asıl hedef, beslenme alışkanlıklarımızı değiştirerek bunu hayat biçimine dönüştürmek ve sürekli kılmaktır. İncelmek için türlü çareler öneriliyor. Bunlar arasında yeşil çay içmekten, sıkılaştırıcı kremler sürmeye, keten tohumu yemekten elma sirkesi içmeye kadar pek çok kanıtlanmamış öneri var. Oysa dengeli beslenmeye başlayıp, bununla birlikte egzersiz uyguladığınızda, hem zayıflamanız kesinleşir, hem de kalıcı olur. Egzersizi hayatınıza çeşitli şekillerde katabilirsiniz. Asansör yerine merdivenleri kullanıp, otobüsten bir durak önce inebilir, arabayla gittiğiniz yakın yerlere yürümeyi deneyebilirsiniz. Yeni bir şeyler denemek adına yoga gibi spor dallarına başlayabilir, ya da bir spor salonuna kaydolabilirsiniz. Önemli olansa bunları hayatınızın bir parçası haline getirerek düzenli uygulamaktır".
health
Japonlardan acıtmayan iğne Japonya'da bir firma, hiç acıtmayan iğne yaptı. Ülkenin önde gelen tıbbi cihaz üreticisi Terumo'nun sözcüsü, ürettikleri iğnenin ucunun 0.2 mm kalınlığında olduğunu, bu sayede iğnenin acı vermediğini belirtti. Sözcü, yaptıkları iğne ucunun, dünyanın en ince iğnesi olduğunu ve dizi üretime geçmeyi düşündüklerini bildirdi. Sözcü, ilaçlı sıvının iğnenin ucuna akışını kolaylaştıran bir teknikle tasarladıkları iğneyi, önce ulusal ensülin iğnesi pazarına sunmayı tasarladıklarını, çünkü şeker hastalarının günde birkaç kez iğne olduklarını kaydetti.
health