text
stringlengths
194
9.95k
label
stringclasses
5 values
ABD'de zayıf göstergelere rağmen çeyrek puanlık faiz artışı bekleniyor ABD Merkez Bankası'nın bugün kısa vadeli faiz oranlarını yüzde 1.5'e yükseltmesi bekleniyor. ABD Merkez Bankası'nın (FED) karar organı Açık Piyasa Komitesi'nin bugün yapacağı toplantıda, kısa vadeli faiz oranlarını çeyrek puan artırarak yüzde 1.5'e çekmesi bekleniyor. Ekonomistler, ABD Merkez Bankası'nın karar organı Açık Piyasa Komitesi'nin yarın yapılacak toplantısında çeyrek puanlık bir artırıma gideceğinden emin görünüyor. Reuters'ın ABD'de Cuma günü açıklanan istihdam verisinin ardından yaptığı ankete katılan 20 ekonomistin tamamı, faiz artışının gerçekleşeceği yönünde görüş bildirdi. Ancak aynı ekonomistler, ABD Merkez Bankası'nın eylül ayında nasıl bir tavır izleyeceği konusunda fikir birliğine varamadılar. Ankete katılanların 10'u faiz yükselişlerinin devam edeceğini, 6'sı ise bir değişiklik olmayacağını tahmin ederken, 4 kişi ise kararsız olduğunu bildirdi. ABD'de açıklanan son ekonomik verilerin beklentilerden düşük olması, faiz artırımlarının ne sıklıkla yapılacağı sorusunu da beraberinde getiriyor. Faiz artırımının yeniden gündeme gelmesi de uluslararası piyasalarda tedirginliği arttırdı. Öyleki dün Avrupa borsalarında yine düşüşler hakimdi.
economy
Bir fındık 850 milyon dolarlık döviz getirdi Türkiye, hiçbir hammadde ithalatı gerektirmeyen fındıktan 48 haftada 850 milyon dolar kazandı. Bir yıllık sürede bu rakamın 930 milyon dolara çıkacağı öngörülüyor. Türkiye, Fiskobirlik'in 2004-2005 sezonu için açıkladığı 5 milyon 50 bin liralık fındık taban fiyatını tartışadursun, 2003 ürünü ihracatı 849 milyon dolara ulaştı. Akıllı fiyat politikaları sayesinde 48 haftada 205 bin 177 ton fındık ihraç edip 850 milyon dolara yakın gelir elde eden Türkiye'nin, 52 haftalık (1 yıl) dönemde 930 milyon dolara yakın döviz girdisi sağlayacağı belirtildi. Oysa 2002-2003 sezonunda Türkiye 248 bin tonluk ihracata karşılık 574 milyon dolar kazanabilmişti. Zira 2002'de kentali, yani 100 kilosu 226 dolardan satılan standart fındık, bu yıl 397 dolardan işlem gördü. Tarım ürünleri ihracatının en büyük avantajı, hammade sorununun olmaması. Örneğin en büyük ihracat kalemini oluşturan tekstil ve konfeksiyon sektöründe 12 milyar dolarlık ihracat için 7.5 milyar dolarlık ithalat yapılmış. Keza hızlı bir büyüme gösteren otomotiv ve elektrik elektronik sektörlerinde de ithalat oranları da oldukça yüksek. Bu açıdan bakıldığında tek bir üründen fındıktan 900 milyon doların üzerinde döviz girdisi önemli hale geliyor. DÜNYA ÜRETİMİ AZALDI Geçen yıl Türkiye 450 bin tonla toplam dünya üretiminin yüzde 77'sini gerçekleştirmiş. İkinci sıradaki İtalya'nın üretimi 60 bin ton. İtalya'yı 34 bin tonla ABD ve 20 bin tonla İspanya takip ediyor. Gürcistan, Azerbaycan gibi diğer ülkelerin üretiminin toplamı ise 25 bin ton civarında. Bu yıl meydana gelen 'don' sebebiyle Türkiye'nin üretiminde 100 bin tona yakın azalma bekleniyor. Buna karşılık İtalya 40 bin tonluk, İspanya da 10 bin tonluk bir artış bekliyor. ABD ise üretiminde 9 bin tonluk bir azalma öngörmüş. İtalya ve İspanya'nın üretim artışına rağmen toplam dünya üretiminin 538 bin tonla geçen senenin altında gerçekleşecek. Bu rakam 1994 yılından bu yana elde edilen en düşük rakam. Üretimdeki yüzde 8.6'lık azalışa karşılık tüketimin artması da fiyatları yukarıya çekiyor.
economy
Altı aylık cari açık 9 milyar 945 milyon dolar olarak açıklandı. Buna göre 12 aylık birikimli cari açık 11.7 milyar dolar ediyor. Görebildiğim kadarıyla 2004 yılının cari açığı 15 milyar dolara doğru gidiyor. Önümüzdeki en ciddi tehlike budur. Küreselleşmenin bugün ulaştığı boyut karşısında ekonomi politikası eski etkinliğiyle uygulanamaz durumda. Eskiden cari açık söz konusu olduğunda alınacak ekonomi politikası önlemleri belliydi: (1) İthalattan alınan gümrük vergileri ya da fonlar artırılır, ithalata kota uygulanırdı. (2) Tarife dışı engellerle (ithalatı zorlaştıracak gümrük denetimleri gibi) ithalat kısıtlanmaya çalışılırdı. (3) İhracatın teşvikine (ihracatta vergi iadesi gibi) ağırlık verilirdi. (4) Bütün bunlara ek olarak yerli paranın değeri düşük tutulmak suretiyle ihracat özendirilirken, ithalat frenlenmeye çalışılırdı. Bu son önlem aynı zamanda gelen turistleri özendirirken yurtdışına gidenleri de bir miktar engellerdi. Bugün bu politikaların hemen hiçbiri uygulanamaz durumda. Gümrük vergileri veya ithalat fonlarını artırmak ya da ithalata kota koymak bugün artık kolay değil. Dünya Ticaret Örgütü ya da AB hemen karşınıza çıkıverir. Aynı biçimde ihracat teşvikleri de çok zor uygulanacak önlemler arasında artık. Çünkü karşı taraf hemen anti-damping soruşturmasına girişip ardından dengeleyici vergi uygulamasını başlatıveriyor. Eğer ihraç edilen mallarda tekel konumunuz yoksa, sizin ithalat uyguladığınız tarife dışı engeller de hemen karşı tarafın sizden ithalatına aynı uygulamayı yapmasıyla sonuçlanıyor. Dolayısıyla burada ithalatı kısıtlayıcı ve/veya ihracatı artırıcı uygulamaların sonucunda kazanç beklerken kayıpla karşılaşmak söz konusu olabiliyor. Bu gelişmeler yeni değil. Yaklaşık olarak son 20 yılın giderek hız kazanan gelişmeleri. Türkiye, bu gelişmeleri yaşayarak öğrendi ve o nedenledir ki kur politikasını ötekilerin yerine ikame etti. 1980'lerde ve 1990'larda izlenmeye çalışılan yönetilebilir kur politikasının altında bu yatıyordu. Yani yerli paranın değerini düşük tutmak suretiyle ihracat ve turizm gelirlerini artırırken ithalat ve turizm giderlerinin artmasını önlemek. Türkiye, 2000 yılı başından bu yana kur bazlı bir ekonomi politikası uyguluyor. Yani Türk Lirası değerli tutulmak suretiyle ekonomik göstergeler düzeltiliyor. Türk Lirası değerli olunca enflasyon düşüyor, borç yükü azalıyor, milli gelir yükseliyor. Ne var ki bu tür kur bazlı programların faturası daima ödemeler dengesinin cari işlemler dengesine çıkar. Gelişmeler de bunu gösteriyor. Eğer bugünkü koşullarda bir değişiklik olmazsa cari açığımız yıl sonunda 15 milyar dolar dolayında gerçekleşecek gibi görünüyor. Yani kabaca GSMH'nin yüzde 5.5'i dolayında. Bu açığı Türkiye'nin kaldırıp kaldıramayacağı tümüyle beklentilere bağlı. IMF ile üç yıllık yeni bir stand-by düzenlemesi yapılması ve ardından AB'den müzakere tarihi alınması gerçekleşirse daha da ilginç olarak Türk Lirası'nın daha fazla değerlenmesi söz konusu olabilir. Bugün içinde bulunduğumuz durum klasik ekonomi politikasının dış dengeye yönelik araçlarıyla pek bir şey yapılamayacağı bir durumdur. Geriye kalıyor iç dengeye yönelik araçları kullanarak dış dengeyi düzeltmek. Yani para politikası ya da maliye politikası araçlarını kullanarak talebi kısmak bir çare olarak ortaya çıkıyor. Bu yolla ithalat da kısılabilir. Bunun da iki yolu var: (1) Faizi yükseltmek, (2) Faiz dışı fazlayı artırmak. Siyasetçinin gözünü kamaştıracak kadar yüksek bir düzeye oturmuş bulunan büyüme oranına bakınca bu dediğimin uygulanabilir olmadığını biliyorum. Bu durumda geriye bir tek şey kalıyor: Mini krizler çıkararak Türk Lirası'nın değerini düşürmek. Örneğin cari açığın kontrol altında olduğunu söylemek yerine cari açığın ciddi bir sorun olduğunu söylemek cari açık sorununu azaltacak yönde hizmet edebilir
economy
Putin'in gelişi doğalgazı 'Şen'lendirecek Putin'in eylül başında Türkiye'ye yapacağı ziyarette Ali Şen'in ortağı Gazprom'un Türkiye'ye yapacağı 1.5 milyar dolarlık yatırım da gündeme gelecek. Gazprom, elektrik santrali ve Tuz Gölü'nün altına doğalgaz deposu yapmak istiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye ziyaretinde gündemi enerji konuları belirleyecek. Putin'in 2 Eylül'deki ziyareti sırasında Trans-Trakya hattının yanı sıra Ali Şen'in ortağı Gazprom'un değeri 1.5 milyar doları bulan projeleri de gündeme gelecek. Geçtiğimiz aylarda Ali Şen'in sahibi olduğu Bosphorus Gaz Corporation'a yüzde 40 oranında ortak olan Gazprom'un Türkiye'ye yönelik projelerinin başında Tuz Gölü'nün altında doğalgaz depolama tesisi kurmak yer alıyor. 300-400 milyon dolara mal olması beklenen bu projeyi Gazprom ve Şen ortaklığı 'finansmanını kendileri karşılamak üzere yapmaya talip'. BOTAŞ'a (Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ) "Biz bu tesisi kuralım, ortak işletiriz" teklifi götüren Grup, diğer yandan da Türkiye'de doğalgaz ile çalışacak bir elektrik santrali kurma düşüncesinde. Boru hatları inşaatı, doğalgaz dağıtım ihalelerinden pay almak, Gazprom ve Şen ortaklığının peşinde olduğu diğer konular. İzmir'in doğalgaz dağıtımının yanı sıra önümüzdeki yıllarda özelleştirmeye çıkması beklenen İGDAŞ (İstanbul Gaz Dağıtım AŞ) da ilgi alanları içine giriyor. Grubun amacı Türkiye'ye 7 yılda yaklaşık 1.5 milyar dolarlık yatırım ile girmek. ORTAK ÇALIŞMA BAŞLADI Üstelik söz konusu projelerle BOTAŞ ile ortak çalışmalar da yürütülüyor. Önümüzdeki hafta salı günü Rusya'dan gelecek bir heyetin Putin'in ziyareti sırasında gündeme gelecek konularla ilgili hazırlık yapacağı ve ziyaret sırasında tüm bu çalışmaların masaya getirileceği belirtiliyor. Görüşmelerde gündeme gelmesi beklenen bir diğer konu ise BOTAŞ'ın 20 Aralık tarihine kadar yapması gereken kontrat devir ihaleleri. Kurumun 5 ülke ile yaptığı doğalgaz kontratlarının yüzde 10'luk bölümünü ihale ile özel sektöre devretmesi gündemde. Ancak iddialara göre BOTAŞ, kontrat devri ihalesine çok gönüllü çıkmıyor.Piyasada BOTAŞ'ın 5 ülkeden gelen doğalgazın kontratlarını bir potada toplayarak ihaleye çıkma planı yaptığı konuşuluyor. Bu da ihaleye katılacak olan şirketlerin bu 5 ülkeye giderek satıcı firmayı ikna etmeleri anlamına geliyor. Ama Rusya'nın Ali Şen'in şirketi dışında diğer şirketlere izin vermeye yanaşmadığı da biliniyor. Putin gelmeden yetiştirilmesine calışılan bir başka gelişme ise BOTAŞ'ın iletim ile ilgili yönetmeliği. Söz konusu yönetmelik ile birlikte özel sektöre toplam doğalgaz miktarının yüzde 20'si kadar ithalat hakkı tanınmış olacak.Ayrıca yönetmelik ile birlikte özel sektörün iletim hatlarından nasıl yararlanacağı konusu da netleştirilecek.
economy
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC) projesinin Türkiye içindeki en zorlu etaplarından biri tamamlandı. Botaş’ın hat yapım ekibi, Adana yakınlarındaki 1740 metre rakımlı Göbek Tepesi’ndeki çalışmalarını bitirdi. Hazar Denizi petrolünü Akdeniz’e taşıyacak Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesinin yüzde 78.4’ü tamamlandı. Toplam 1760 kilometrelik hattın, Türkiye’den geçecek 1076 kilometrelik bölümünde çalışmalar üç ayrı etapta sürdürülüyor. Bu etaplardan ‘Lot C’ adı verilen sonuncusu, boru hattını Akdeniz’e ulaştıracak. 330 kilometrelik ‘Lot C’ bölümü, projenin en zorlu etaplarından 1740 metre yüksekliğindeki Göbek Tepesi’ni geride bıraktı. GEREKİRSE DEĞİŞİYOR 15 ayrı ulustan 600 uzmanın görev yaptığı Botaş ‘Lot C’ montaj ekibi Adana’nın Andırı ilçesine kurdukları kampta, askeri düzenle, gece gündüz çalışıyor. Altı hafta kampta dünyayla bağlantısını koparıp, kesintisiz mesai yapan ekip daha sonra bir hafta izin kullanıyor. Montaj işlemini planlandığı gibi 2005 başında tamamlamak amacıyla yürütülen çalışmalara sadece istisnai durumlarda ara veriliyor. İstisnalardan biri ayıların çiftleşme mevsimi nedeniyle, diğerleri ise hat üzerinde rastlanan arkeolojik kalıntıların uzmanlarca incelenmesi amacıyla yaşandı. Ekipte petrol boru hattıyla ilgili mühendis ve işçilerin yanı sıra sağlık personeli ve arkeologlar görev yapıyor. Hat güzergahında bugüne kadar 200’e yakın değişiklik yapıldı. Bunun başlıca nedeni, kazılarda ortaya çıkarılan arkeolojik kalıntılar. Uzmanların restore ettikleri hamam, kaya mezarı gibi kalıntıların koruma bölgesine alınması için yetkililer uyarılıyor. Lot C’nin Saha Müdürü Burçin Yandımata ‘Çevre dokusunu bozmama konusunda da duyarlıyız. Kazılar yapılmadan önce güzergahı ayrıntıyla fotoğraflıyoruz. Borular döşendikten sonra, çevreyi eski haline getiriyoruz’ diyor. Kampta bunlar yasak Kamp içinde koşmak Sigara içmek Sarhoş olacak kadar alkol almak 60 km’den hızlı araç kullanmak Evli çiftlerin aynı kampta kalması Personelin yakınlarını misafir etmesi Gece kamptan dışarı çıkmak
economy
MB faiz artırımı sinyali verdi Merkez Bankası (MB) Para Politikası Raporu'nda, "kontrol dışı bazı risk unsurlarının bulunduğu, bu risklerin gerçekleşmesi halinde faiz artırımına gidilebileceği" açıklandı. Ancak, raporda risklerin ne olduğu konusunda net ifadelere yer verilmedi.... Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Standart & Poors'un Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesinin ardından bir gün bile geçmeden Merkez Bankası tüm ekonomi çevrelerini şaşırtan uyarılarda bulundu. Piyasalar ve ekonomi çevreleri Merkez Bankası'ndan, faiz indirimi beklerken bankanın dün açıklanan Para Politikası Raporu'nda ekonominin önünde halâ büyük riskler bulunduğu ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda Merkez Bankası'nın faiz arttırabileceği ifade edildi. Raporda Merkez Bankası'nın kontrolünde olmayan ve faiz artırımına gidebileceğini belirttiği riskler, ABD Merkez Bankası'nın faiz artırımları ile artan petrol fiyatları olarak yorumlandı. RİSK-1 ABD'DE FAİZ ARTIŞI Merkez Bankası, piyasa faizi ile kendi faizi arasındaki paralelliğin kaybolması durumunda risk algalamalarının değiştiğini, buna en güzel örneğin de, ABD Merkez Bankası'nın faiz artırımına ilişkin beklentinin artması olduğunu söyledi. Merkez açıklamasında, ABD Merkez Bankası'nın faiz artırımına gitmesiyle Türkiye'den bir miktar sermaye kaçışı olmasının beklendiği belirtildi. Merkez raporunda, ekonomik programa bağlı kalınması ve yapısal reformların kararlılıkla sürdürülmesi durumunda etkinin çok az olacağını belirtti. RİSK-2 PETROL FİYATLARINDAKİ YÜKSELİŞ Rapora göre, bu yılın ilk yarısı itibariyle yıl sonu hedefine ulaşılabileceği beklentisi giderek güçleniyor. Petrol fiyatlarındaki artışın yakın zamanda tersine dönmeyeceği algılamaları güçlenirken, ham petrol fiyatlarındaki bu artış eğiliminin önümüzdeki dönemde hem cari işlemler açığı, hem enflasyon üzerinde baskı oluşturması olası görülüyor. Yılın ikinci yarısında son dönemde artan faizler ve döviz kuru dalgalanmalarına paralel olarak büyüme hızında iç talep kaynaklı göreli bir yavaşlama gözlenebilecekse de artan yatırım eğilimi ve dış talebin güçlü seyretmesinin bu yavaşlamayı sınırlı kılabileceği tahmin ediliyor.
economy
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) doğalgaz dağıtım ihalesine katılacak firmalardan istediği teminat mektubunda aktif büyüklüğüne göre ilk 10'da yer alan banka sınırlaması yayımlanan bir yönetmelikle kaldırıldı. Uygulamaya, Rekabet Kurumu eski Başkanı Aydın Ayaydın da karşı çıkmış ve "Bu durum haksız rekabet yaratır" demişti. Ayaydın, daha önce Vatan gazetesine verdiği demeçte "EPDK'nm Türkiye'de sadece 10 banka varmış gibi rekabete aykırı bir tutumu olamaz. Bu şart, sanki 11'inci ve sonraki bankalar riskli gibi bir izlenim uyandırıyor" diyerek, uygulamanın yaratabileceği sakıncalara dikkat çekmişti. Dünkü Resmi Gazete'de yayımlanan "Doğalgaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına ilişkin Yönetmelik" ile Ayaydın'ın işaret ettiği yanlıştan dönüldü. Yönetmelikte yer alan 14. Madde'de şöyle denildi: "Teminat mektupları banka veya özel finans kurumlarından alınır. Yabancı bankalardan sağlanan teminatlarda Türk banka veya özel finans kurumlarından bir veya birkaçının kontrgarantisi aranır. Teminatlarla ilgili tüm masraflar teklif sahipleri tarafından karşılanır. Verilecek teminat mektuplarının kapsam ve şeklini tespite Kurum yetkilidir." Daha önce EPDK, doğalgaz dağıtım ihalesine katılacak firmalardan istediği teminat mektubunda aktif büyüklüğüne göre ilk 10'da yer alan banka sınırlaması getirmişti. Aktif büyüklük tek rasyo değil Rekabet Kurumu eski Başkanı Aydın Ayaydın, aktif büyüklüğün tek başına bir rasyo olmadığının altını çizerek, mali yapısı çok güçlü olmasına rağmen aktif büyüklükte ilk 10'da olmayan pek çok banka bulunduğunu hatırlatmıştı.
economy
Bakanlar Kurulu, kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili esasları düzenleyen ve Mart 2001'de yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararında değişiklik yaptı. Resmi Gazete'de yayımlanan değişiklikle, yeni istihdam edilecek personel sayısının mevcut personel sayısının yüzde 1'ini geçemeyeceğine ilişkin kısıtlama ve yeni istihdam edilecek personelin yüksek okul mezunu olma koşulu kaldırıldı. Kamu bankalarının, kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda gereksinim duyacakları niteliklere sahip personeli, örgüt analizi, iş analizi, iş ölçümleri, her bir pozisyonun görev tanımı ve çalıştırılacaklarda aranacak nitelikler ile gerekli pozisyon sayısı esas alarak yönetim kurulları tarafından belirlenecek norm kadroya göre istihdam edebilecekleri bildirildi. İhtiyaç duyulan niteliklere sahip adaylardan yeterli iş tecrübesi olmayanların yazılı sınavla işe alınması koşulu getirildi. Halen Ziraat Bankası'nda 22 bin 138, Halk Bankası'nda da 8 bin 515 personel bulunuyor. Aynı kararla, görev zararlarının tasfiye edilmesinden sonra doğan farklar nedeniyle ortaya çıkan Hazine'ye ait yükümlülüklerin, ek bir faiz yürütülmeden Ziraat Bankası ve Halk Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri'ne bütçede yer alan ya da alacak olan harcama kaleminden ayrılacak ödeneklerle karşılanması öngörüldü. Şube kararı "Ziraat Bankası ve Halk Bankası'nın Yeniden Yapılandırma ve Özelleştirmeye Hazırlık Planlarının Uygulama Esas ve Usullerine İlişkin Kararda" yer alan şube kapatma konusunda değerlendirilecek kıstaslardaki şu cümle de yürürlükten kaldırıldı: "...bu kıstaslara göre yapılan değerlendirme sonucunda herhangi bir il ve / veya ilçe merkezindeki bankaların mevcut bütün şubelerin kapatılması sonucu çıksa bile, o il ve / veya ilçe merkezindeki bankaların şubelerinden herhangi biri (Ziraat Bankası şubesi veya T. Halk Bankası şubesi - eski Emlakbank şubeleri dahil) hariç diğerleri kapatılır
economy
Susuz ve fırçasız diş temizliği Oral-B, diş temizliğinde yeni bir sayfa açtı. Diş fırçası ve su gerekmeden dişlerin temizlenmesini sağlayan yeni bir ürün geliştiren Oral-B, parmağa takılan süngerimsi bu ürün sayesinde dişlerin kolaylıkla temizlenmesini sağlıyor. Oral-B, Brusp-Up isimli bu ürünü su ve diş macunu olmadığı anlarda diş fırçasına alternatif olarak piyasa çıkardı. Tekli ambaljlar halinde satılan bu yeni ürün bir kullanımlık.
economy
MB anketinde büyüme tahmini yüzde 6.2'ye çıktı Merkez Bankası'nın Ağustos ayı birinci dönem beklenti anketinde yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 10.9'dan yüzde 10.7'ye geriledi. Hükümetin yıl sonu TÜFE hedefi yüzde 12 düzeyinde bulunuyor. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından 3 Ağustos'ta açıklanan Temmuz ayı enflasyon verilerine göre yıllık bazda TÜFE yüzde 9.57 artış gösterdi. Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamada ayda iki defa mali ve reel sektör temsilcilerinin katılımıyla hazırlanan anket sonuçlarına göre gelecek 12 aylık TÜFE beklentisi yüzde 10.1'den yüzde 9.7'ye geriledi. Cari ayın TÜFE beklentisi ise yüzde 0.2'den yüzde 0.5'e yükseldi. Ankete göre, yıl sonu büyüme beklentisi ise yüzde 6'dan yüzde 6.2'ye yükseldi. Hükümetin yıl sonu büyüme hedefi yüzde 5 düzeyinde bulunurken, açıklanan ilk çeyrek büyüme ve aylık bazdaki sanayi üretim rakamları bu hedefin aşılacağına işaret ediyor. Yıl sonu dolar kuru beklentisi 1.564.100 liradan 1.569.000 liraya çıkarken, yıl sonu itibariyle 3 aylık bileşik faiz beklentisi yüzde 24.6'dan yüzde 24.5'e geriledi. Yılın ilk beş ayında 8.8 milyar dolarlık gerçekleşme ile hükümetin 7.6 milyar dolar düzeyinde bulunan yıl sonu tahminini aşan cari işlemler açığına dair beklentiler ise Temmuz ikinci dönem anketindeki 10.076 milyar dolardan 10.703 milyar dolara yükseldi.
economy
'Hesabını bilirsen IMF ile de sosyal harcama olur' Ekonomik programı kendilerinin hazırladığını belirten Gül, "Doğrular belli. IMF'nin söylemesine gerek yok" dedi. Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, hesabını bildikten sonra sosyal harcama yapılabileceğini söyledi. Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, IMF ile ilişkilerin devamının iç ve dış piyasalara mesaj verilmesi, faizlerin ve risk priminin makul seviyeye indirilmesi, düşük enflasyon ortamında büyümenin sürdürülebilirliği açısından gerekli olduğunu söyledi. Gül, "IMF ile anlaşmaya varılınca sosyal harcama yapılmayacak diye bir şey söz konusu değil" dedi. Gül, ekonominin geleceğine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: * Hükümetin Farkı IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerimizin nasıl olduğuna iyi bakmak lazım. Bu dönem, öncekilerden çok farklı. Biz, IMF ve Dünya Bankası ile temasa geçmeden çok önce kendi programımızı yaptık. IMF'nin teklif ettiği bir programı uygulamaya koymuyoruz ki. * Neden IMF Evrensel doğrular belli. Bunları IMF'nin söylemesine gerek yok. Biz zaten görüyoruz. Örneğin, faiz dışı fazlanın önemini, IMF'nin söylemesine gerek olmadan biz de kabul ediyoruz. Hâlâ büyük tasarrufun faizden olacağını da dışarıdan birisinin söylemesi gerekmiyor. IMF'den gelen ekibe bir bakın hangisi bizim Ali'den (Babacan) daha iyi? Gerek Ali Babacan gerek Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı gerekse DPT Müsteşarı Ahmet Tıktık gayet iyi teknisyenler ve program çalışmalarını yürütüyorlar. * Üç Yıllık Hedefler Mali disiplin birinci önceliğimizdir. Kısa dönemli rahatlama peşinde değiliz. Böyle bir hükümet 2-3 senelik başarı peşinde olmaz. Amacımız mali disiplini sürdürmek, enflasyonu faizleri düşürmek, sürdürülebilir büyüme sağlamak. * Dış Şoklara Dayanma Gücü Bugün, dünya petrol fiyatları varil başına 45 dolara çıktı. 2 sene önce Sayın Ecevit'in başbakanlığı döneminde petrolün varili 11 dolardı. 2004 Bütçesi hazırlanırken petrol fiyatları için tahminler 26 dolardı. Biz de bu seviyeye göre bütçe yaptık. Çok şükür şu anda hiçbir çalkantı, sarsıntı yok. Bütün bunlar ekonominin, dış şokları absorbe etme gücünü gösteriyor. * Sosyal Kaygılar IMF ve Dünya Bankası ile program yapınca, sosyal harcama yapılmayacak diye bir şey yok. Yeterki sen hesabını kitabını iyi yap. Bizden önce Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) gelirleri faiz ödemelerine harcanıyordu. Sosyal faaliyetlere göstermelik harcama yapılıyordu. İlk defa bu dönemde SYDTF amacına göre kullanılmaya başlandı. Faize 1 kuruş aktarılmadı. 800 trilyonu aşkın kaynak sadece sosyal amaçlarla harcanıyor.
economy
Raydaki inekler haklı çıktı! HAYDARPAŞA Garı’nda dev bir pankart. Bir karikatür. Karikatürde, mahkemede yargılanan inekler!.. Karikatürdeki savcı sanık sandalyesinde oturan inekleri göstererek şöyle konuşuyor: ‘Bu sanıklar rahat seyredemeyeceğiz diye, hızlı tren projesini engellemeye çalışıyorlar sayın hakim!’ Demek, AKP Hükümeti’nin yaptıklarını eleştiren, tersini savunanlar inek!.. Demek, bilimadamları inek!.. Demek, çok ciddi hayati tehlikelere işaret edenler inek!.. Bu alayın bedelini, Türkiye ne yazık ki, çok pahalıya ödüyor. Halkla alay etmek!.. Bilimle alay etmek!.. Hatta, kendi insanlarına hakaret etmek!.. İKİ İHALE Aslında, önceki akşam Sakarya’da raydan çıkan hızlı tren mi, yoksa pembe tablolar eşliğinde, raydan yavaş yavaş çıkan Türkiye mi?.. Hızlı tren, Ankara-İstanbul arasını 4-5 saate indirmek, yıllardır her iktidarın hayali. Elbette, olumlu bir amaç. Ama, altyapı şartıyla. Hızlı tren şartnamesi ilk kez 1991’de hazırlanıyor. Aradan geçen 13 yılda, değişik nedenlerle askıda kalıyor. AKP işbaşına gelince, ele alınan projelerden biri de hızlı tren. Önce, Ankara-Eskişehir arası ihaleye çıkarılıyor. İhaleyi İspanyollar kazanıyor. Şimdi, sırada Eskişehir-İstanbul arasının ihalesi var. Peki, bu ne ihalesi.. Hızlı tren için altyapı ihalesi!.. Ama, bu altyapı olmadan hızlı tren seferleri başlıyor!.. ‘HER ŞEY ALLAH’TAN’ İhaleye çıkıldığına göre, altyapının hızlı trene göre yenilenmesi gerektiğini herkes biliyor!.. O yenilenmede neler var?.. - Virajları genişletmek - Rayları kalınlaştırmak - Rayların oturduğu yatakları güçlendirmek - Rampaları düşürmek. Teknik olarak belki daha başka önemli düzenlemeler. Ama bunların hiçbiri yapılmadan hızlı tren seferleri başlıyor. ‘Yapmayın’ diyenler inek!.. Göz göre göre gelen facia ise, TCDD Genel Müdür Vekili Ali Kemal Ergüleç’e göre, ‘Her şey Allah’tan!..’ Kazaya bu teşhisi koyan genel müdürün kendisi Allah’lık!.. İÇERİDEN UYARI İşin çarpıcı bir başka boyutu daha var. Hızlı tren uygulamaya geçmeden önce, TCDD içinden buna karşı çıkanlar var: ‘Bu altyapı ile hızlı tren tehlikelidir!..’ Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve TCDD’nin yeni yönetimi, bu uyarıyı dikkate alacağı yerde, bunu siyasal direnme olarak kabul ediyor ve TCDD’de bu uzmanlar bir kenara itiliyor. TCDD’nin başına da Allah’lık bir genel müdür!.. Yataklı vagonlarda içki yasağı getirmeye kalkan Allah’lık bir adam!.. Öyle bir karikatürü, hiç sıkılmadan Haydarpaşa Garı’na astıran zihniyetin, böyle bir faciayı ‘Her şey Allah’tan’ diye nitelemesi, son derece normal. Hızlı trende altyapının tamamlanması için, zaten çıkılan ihale de bunu gösteriyor, daha en az 3-4 yıl gerekiyor. Ama, kim bekler 3-4 yılı, ‘Biz yapıyoruz, yaptık, yaparız’ böbürlenmeleri!.. Trajedinin son perdesi, iki gariban makinistle bir gariban tren şefinin gözaltına alınması!.. RJ uçaklarına dikkat! ANADOLU’da küçük havaalanlarına inebilen, uzun pistlere ihtiyaç göstermeyen uçaklar: RJ uçakları. Uzun süredir bunlar tehlike gösteriyor. Hatta, geçenlerde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım aynen şöyle diyor: ‘RJ’leri iade ediyoruz. Bunlarla uçmak tehlikeli.’ Yerinde bir önlem!.. Ne var ki bu sözün gerisi gelmiyor. THY’den öğrendiğim kadarıyla, RJ uçaklarından 4’ü iade ediliyor, ama 6’sı hálá uçuyor!.. Bu uyarıyı hatırlatmanın tam zamanı!
economy
Çukurova YKB hisselerini 2006'ya kadar satacak İstanbul Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Çukurova Grubu arasında imzalanan sözleşmeye göre, TMSF'nin ve Çukurova Grubunun mülkiyetine sahip olduğu Yapı ve Kredi Bankası hisselerinin üçüncü şahıslara satışı, 31 Ocak 2005 tarihine kadar Çukurova Grubu tarafından gerçekleştirilecek. BBDK'dan yapılan açıklamaya göre, BDDK ile Çukurova Grubu arasında 5 Ağustos 2004 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren sözleşmenin içeriği şöyle: “Sözleşmeye göre, TMSF'nin ve Çukurova Grubu'nun mülkiyetine sahip olduğu Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. hisselerinin üçüncü şahıslara satışı, 31 Ocak 2005 tarihine kadar Çukurova Grubu tarafından gerçekleştirilecek. Ancak, söz konusu hisse senetleri bu süre içinde satılmazsa, tarafların üzerinde mutabık kaldıkları bir üçüncü kişi, bu hisselerin satışı için yetkilendirilecek ve satış hiç bir şart ve koşulda 31 Ekim 2005 tarihini geçmemek üzere bu kişi tarafından yapılacak. Söz konusu hisselerin tamamının satışı için yetki verilecek olan üçüncü kişi, TMSF ve Çukurova Grubu tarafından müştereken belirlenecek ve banka hisse senetlerinin satışı ve halka arz işlemleri konusunda uluslararası deneyime sahip yatırım bankaları arasından en geç 31 Ekim 2004 tarihine kadar seçilecek. Bu tarihe kadar yatırım bankasının seçilememesi halinde, TMSF bu nitelikleri haiz en az iki yatırım bankasını Çukurova Grubuna önerecek ve Grup bunlardan birisini bir ay içinde seçecek. Bu şekilde seçilecek yatırım bankası tarafından hisselerin satışının yapılamaması halinde, 31 Ekim 2005 tarihinden itibaren TMSF, söz konusu hisselerin satışında; tek yetkili olarak, ihale dahil kendi belirleyeceği herhangi bir yöntemle satışı gerçekleştirecek.” Açıklamada, “Çukurova Grubu 31 Ocak 2003 tarihli sözleşmenin IV.6.a maddesinde yapılan değişikliğe ilişkin yukarıdaki hükmü aynı içerikte TMSF ile imzalayacağı ek sözleşme de koymayı kabul ve taahhüt eder” denilerek, yetkisine istinaden TMSF'nin, kendisinin Çukurova ile imzalayacağı ek sözleşmede, hisse senetlerinin satış yöntemi ile ilgili hükümleri de ilave edebileceği, bunun dışında, bu maddeyle ilgili olarak Çukurova Grubunun BDDK ve TMSF ile imzaladığı ek sözleşmelerde herhangi bir farklılık olması halinde, BDDK ile imzalanan ek sözleşme hükmünün geçerli olacağı belirtildi. Açıklamada, bu ek sözleşmenin, TMSF ile imzalanacak ek sözleşmenin yürürlüğe girmesi, geçerliliği veya yürürlükte kalması ile hiçbir şekilde bağlı olmaksızın kendi hükümlerine göre yürürlüğe gireceği ve yürürlükte kalmaya devam edeceği, TMSF ile imzalanan sözleşmenin kısmen veya tamamen geçersiz olması veya hükümlerine uyulmaması nedeniyle 31 Ocak 2003 tarihli sözleşme hükümlerine dönülmesi halinde dahi bu sözleşme hükümlerinin aynen uygulanmaya devam edileceği kaydedildi. Bu sözleşmenin 31 Ocak 2003 tarihli sözleşmenin eki mahiyetinde olup, 31 Ocak 2003 tarihli sözleşmenin bu sözleşmeye aykırı olmayan hükümlerinin aynen geçerli olmaya devam edeceği bildirildi.
economy
Faizler dünyada yükselirken Türkiye’de düşer mi? DÜNYADA faizler artmaya devam ediyor. Amerika ve İngiltere ekonomilerinin ısınması nedeniyle hissedilen enflasyonist baskıların üzerine petrol fiyatlarının durdurulamayan yükselişi eklendi. Dünyayı enflasyon korkusu sardı. Amerika Merkez Bankası (FED) son bir ay içinde iki kez faizleri artırdı. FED faizleri toplam 0.5 puan arttı. Yıl sonuna kadar FED’in faizleri 1 puana kadar artırması şaşırtıcı olmayacaktır. İngiltere ilkbahar aylarından başlayarak faizleri artırmaya başladı. İngiliz Merkez Bankası (Bank of England) şimdiye kadar dört kez faiz artırımına gitti. Toplam olarak son altı ayda Bank of England’ın faiz artırımı 1 puan oldu. Yıl sonuna kadar İngiltere’de faizlerin biraz daha artması gündemde. Avrupa’da işler biraz daha karışık. Tatmin edici bir ekonomik büyümeye geçemeyen Avrupa’nın büyük ekonomileri bir yandan bütçe açıklarını azaltamazken, diğer yandan Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) faiz indiriminden fayda ummaya başlamıştı. Petrol fiyatlarının fırlamasıyla bu umut şimdilik öldü diye düşünülebilir. AMB’nın kamuoyuna yaptığı son açıklamalar enflasyon tehdidinin kısa dönemde onlar için de önemli olduğunu ve mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Petrol fiyatlarında kayda değer bir düşme olmadığı taktirde, AMB de yıl sonuna kadar bir ya da birkaç faiz artırımına gidebilir. Siyasetçiler bundan hoşlanmayacaklardır. Aynı durum Japonya için de söz konusudur. Kaldı ki, son dönemlerde Japonya’daki ekonomik büyüme beklentilerin de üzerine çıktı. Japon Merkez Bankası da daha petrol fiyatları bir tehdit oluşturmamışken ‘deflasyon’ lafını bırakıp ‘enflasyon’ lafını telaffuz etmeye başlamıştı. Dünyada hal böyleyken, tarım fiyatlarının düşmesinden kaynaklanan mevsimsel hareketlerle Türkiye’de haziran ve temmuz aylarında aylık enflasyonun düşük çıkması Merkez Bankası’nın bir faiz indirimine gidebileceği beklentisini yarattı. Normal şartlarda, böyle bir beklenti gerçekçi olabilirdi. Ama, şimdi iki önemli etken Merkez Bankası’nın faizler konusundaki kararını etkileyecektir. Dünyada petrol fiyatlarının artması hiç kuşkusuz Türkiye için de önemli bir enflasyonist tehdit oluşturmaktadır. Bu tehdit Türkiye için çok daha ciddidir. Çünkü, Türkiye daha düşük enflasyon ortamına yeni alışmaya çalışmaktadır. Enflasyondaki düşüşün kalıcı olup olmayacağı ekonomik birimlerin kafasında hala büyük bir soru işaretidir. Enflasyonun başını kaldırıyor gibi yapması beklentileri temelden bozabilecektir. Dolayısıyla, Merkez Bankası, ‘enflasyon başını kaldırıyor’ görüntüsü vermemek için elindeki bütün silahlarla mücadele edecektir. En azından, kendine verilen misyon bunu gerektirir. Merkez Bankası’nın elindeki en önemli silahlardan biri faizlerdir. Bu aşamada, faizleri indirmek petrol fiyatlarından gelen tehdide aldırmamak olur. Halbuki, Merkez Bankası’nın açıklamaları bu tehdidi ciddiye aldıklarını göstermektedir. İkinci önemli etken iç talebin önlenemez yükselişidir. İç talep patlaması yalnızca cari açığın büyümesine neden olmuyor, aynı zamanda, enflasyon tehdidini de beraberinde getiriyor. İç talebin kontrol edilmesinin vurgulandığı bir ortamda Merkez Bankası’nın faiz indirmesi bir anlamda ‘yangına körükle girmek’ olacaktır. İçinde bulunduğumuz ortam Türkiye’de reel faizlerin arzulanandan daha yüksek olmasını gerektirmektedir. Bir anlamda, iç talep büyümesinin ve buna bağlı olarak hızlanan ekonomik büyümenin maliyeti yüksek reel faizlerle ödenmektedir. Bu konuyu hafta içinde daha ayrıntılı inceleyeceğim. Fiyat-miktar politikaları PLANLI ekonomilerde ekonomi politikalarının temeli miktarı kontrol etmektir. Üretim miktarı kontrol edilir. Yatırım miktarı kontrol edilir. Banka krediler planın gerektirdiği biçimde dağıtılır. Ama, miktarlarla beraber aynı zamanda fiyatlar da kontrol edilmeye çalışıldığından, ekonomide bazı mallarda kıtlık, bazı mallarda fazlalık olur. Ekonomi politikalarının değişmez kuralı şudur: Hem fiyatı hem de miktarı kontrol edemezsiniz. Birinden birini seçmek zorundasınız. Serbest piyasa ekonomilerinde ekonomi politikalarının temeli gerektiğinde göreli fiyatları etkilemektir. Fiyatları etkilemeye yönelik politikalar aynı zamanda miktarı da kontrol etmeye çalışmaz. Bu nedenle de, yanlış işler yapılmıyorsa, serbest piyasa ekonomilerinde kıtlık yoktur. Fiyatlar oynaktır. Eskiden kalma içgüdüyle, ekonomi politikalarını oluşturanlar bazen hem miktarı hem de fiyatı etkilemenin yollarını ararlar. Örneğin, tüketim çok arttığı için kamu bankalarına talimat verip tüketici kredilerini kesmeye çalışmak böyle bir içgüdüden kaynaklanmaktadır. Bankalara dönüp ‘aklınızı başınıza alın, çok tüketici kredileri vermeyin’ gibi moral baskı yaratmaya yönelik mesajlar vermek de aynı içgüdünün sonuçlarıdır. Var olan iştahı yok gibi varsaymak, fiyatın getirdiği olguları fiyatı değiştirmeden ortadan kaldırmaya çalışmak 1950 model ekonomi politikalarıdır. Tüketici kredilerindeki artıştan ekonomi politikaları yapıcıları rahatsızsa, rahatsız olmaları gereken yer faizlerin düşüklüğü olmalıdır. Ama, bir taşla iki kuş vurma dürtüsü bazen en basit iktisadi kuralları dahi insanlara unutturabilmektedir. Bu konuyu da daha sonra daha ayrıntılı bir biçimde ele alacağım. Karar doğru zamanlama yanlış TİCARİ krediler üzerinden alınan yüzde 3 kaynak kullanımı destekleme fonu (KKDF) kesintisinin kaldırılması çok yerinde bir karardır. Bu çeşit ek maliyetler mali piyasalarda aracılık maliyetlerini artırmaktadır. Bankalar 100 liralık fon toplamak için 20 liralık bir maliyete katlanıyorsa, kredi kullananlar 100 liralık bir fon için 40 liralık maliyet ödemektedirler. Fonların bankalara olan maliyetiyle kredi kullananlara olan maliyeti arasındaki fark devletin koyduğu çeşitli vergi ve vergi benzeri yüklerle çok açılmıştır. Ticari kredilerde KKDF kesintisinin kalkması bu farkı kapatacak bir gelişmedir. Doğrudur. İç talep yükselişinin önlenemediği bir ortamda, ticari kredilerin göreli olarak ucuzlatılmış olması ise iç talep artışına üretimin daha kolay tepki vermesini sağlayacak bir gelişme olmuştur. Örneğin, geçmişte KKDF kesintisinden kaçmak için bir yıldan uzun krediler kullanılarak yapılan ithalatlar şimdi normal ticari kredilerle aynı maliyetlerle, hatta daha ucuza yapılabilecek bir duruma gelmiştir. KKDF’nin ticari krediler üzerinden alınmasının durdurulması doğru bir kararın yanlış bir zamanda uygulanmasına çok iyi bir örnek olmuştur. Karar IMF’nin zorlamasıyla alınmıştır. Bu çeşit konularda IMF de konjonktürü iyi takip etmesi gerekir. Şimdi, ticari kredilerden kaldırılan KKDF’nin tüketici kredileri üzerine konması planlanmaktadır. İki yanlışla bir doğru bulunmaya çalışılmaktadır. Serbest piyasa bu çeşit düzenlemelerin arkalarından dolaşmayı iyi bilir. Yerel önlemler işe yaramaz.
economy
IMF'nin kayıp 4.8 milyar doları Rus barona gitmiş İngiliz Times gazetesi 1998'de IMF'nin Rusya'ya yolladığı 4.8 milyar dolarlık kayıp paranın, Rus işadamı ve İngiliz Chelsea takımının sahibi Abramovich'e gittiği iddialarına yer verdi. Chelsea takımının sahibi Rus işadamı Roman Abromoviç için Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Rusya'da kaybolduğu söylenen milyarlarının adresi olduğu iddia ediliyor. İngiltere'de yayımlanan Times gazetesinin manşetine taşıdığı habere göre Abromoviç'in adının geçtiği bu olay İsviçreli yetkililerce soruşturulmaya başlandı. Gazetenin haberine göre 1998 yılında IMF'nin Rusya'ya gönderdiği 20 milyar dolardan 4.8 milyar dolar esrarengiz bir şekilde ortadan yok oldu. 10.6 milyar dolarlık şahsi servetiyle dünyanın en zengin 25'inci kişisi seçilen 37 yaşındaki Abramovich'in adı modern zamanların en büyük finansal bilmecesi olarak adlandırılan bu olay için İsviçreli yetkililer tarafından hazırlanan raporlarda 3 kere geçti. Haberde Abramovich'in ilişkisi bulunduğu tespit edilen Rusya'daki kimi şirketlerin ise bu olayla ilgili düzinelerce evrakta kaydı bulunduğu belirtildi. IMF'nin 1998'de rubleyi desteklemek için özel bankalara 20 milyar dolar aktardığı ve özel Rus bankaların bu parayla ruble alarak, rublenin merkez bankasına iadesi ile de tedavüldeki rublenin azalmasıyla paranın değer kazanmasının amaçlandığı söyleniyor. Ancak İsviçreli yetkililer bu planın böyle işlemediğini söylüyor. YOLSUZLUK SENARYOSU Yetkililerin senaryonasına göre, 4 milyar 800 milyon dolar tutarında olduğu düşünülen IMF fonları New York'ta bir hesaba havale edildi, buradan da İsviçre'ye geçti. İsviçreli yetkililer muhabir banka sistemiyle gizli hesaplar oluşturan Rus yönetiminin Abramovich'in sahibi olduğu Runicom grubu eliyle bu hesapları yönettiğini öne sürüyor. Ancak gerek IMF, gerek Rusya, fonların kötüye kullanılmadığını savunuyor. Abramovich'in sadece Rus işadamı kimliği ile değil İngiltere'de milyonlarca seyircisi olan bir futbol kulubü sahibi olarak ta futbol dünyasını şekillendirdiği yorumları yapılırken, Chelsea futbol kulubüne 400 milyon dolar transfer parası ayıran Rus işadamı ile ilgili iddialar soruşturuluyor. Diğer yandan araştırmayı yürüten yetkililer, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin skandal hakkında bildiklerini açıklamayı reddettiğini söylüyor.
economy
Com.tr'ler kapış kapış İnternette adres tescilinde Türkiye'deki tek yetkili kurum olan ODTÜ İnternet Adı Yönetimi istediği adresle ilgili iş yaptığını gösterenlere com.tr uzantılı sanal adresleri verecek. İnternette adres tescili konusunda Türkiye'deki tek yetkili kurum olan ODTÜ İnternet Adı Yönetimi (Domain Names Systems-DNS), com.tr ile biten ve doktor.com.tr, baklava.com.tr gibi "jenerik adresleri" vermeyi kararlaştırdı. Buna göre, ODTÜ DNS'ye ilk başvuruyu yapan ve istediği adresle ilgili iş yaptığını gösteren belgeleri getirenler com.tr uzantılı sanal adresleri kapacak. ODTÜ DNS yöneticisi Doç Dr. Mustafa Akgül, konuyla ilgili sorularımızı yanıtlarken, yoğun talep ve ortaya çıkabilecek problemler nedeniyle şimdiye kadar jenerik isimleri tescil etmediklerini, ancak internet kullanımını kolaylaştırmak için böyle bir karar aldıklarını söyledi. Haziran ayında kurayla araba, banka ve hizmet sektöründeki 25 şirkete doğrudan adlarıyla com.tr uzantılı adreslerini verdiklerini hatırlatan Doç. Dr. Akgül, şöyle devam etti: "Türkiye'de internet hızla yaygınlaşıyor. Bu yüzden kullanımı daha da kolaylaştırmak için bu kararı aldık. Artık internette tüpçü, doktor, akücü gibi jenerik adlarını ve com.tr'yi yazarak konuyla ilgili kuruluşa veya kişiye ulaşabileceğiz. Bu sayede sanal ortamda Türkiye'nin de ağırlığı artacak" diye konuştu. SANATÇILARDAN YOĞUN TALEP DNS'de jenerik adıyla tescil edilecek 5 bin 771 adres bulunduğunu belirten Doç Dr. Mustafa Akgül, şimdiye kadar en çok sanatçılar adına talep edilen adresler olduğunu söyledi. Özellikle 14 sanatçı adına 25 binden fazla başvuru yapıldığı kaydeden Doç Dr. Akgül, bu adreslerin yalnızca sanatçıların kendilerine tescil edileceğini bildirdi. Öte yandan, www.turk.com.tr ve www.ataturk.com.tr adreslerinin ise kesinlikle verilmeyeceğini kaydeden Doç Dr. Akgül, bu alan adlarının kişi veya kurumların üzerine tescil edilmeyeceğini bildirdi. ALKOL İLK SIRADA Doç Dr. Akgül, internet kullanıcıların bu adreslerin tescili halinde, nereye ulaşmak istiyorlarsa adını yazarak, sonuna com.tr eklemesinin yeterli olacağını, bu sayede internette bilgiye ulaşmanın son derece kolaylaşacağını kaydetti. Yoğun istek nedeniyle öncelikli olarak günlük hayatta gereksinim duyulan adlarla internet adreslerini tescil edeceklerini belirten Doç Dr. Akgül, "örneğin rakı, şarap ve bira ile başlayan adresler için binlerce başvuru oldu. Bunların yanı sıra tüpçülerden, taksicilere, hatta sütçülere kadar birçok kişi alan adı için başvurdu. DNS olarak bu adların tamamını ilk isteyen ve istediği adla ilişkisini gösteren belgelerini tamamlayanlara vereceğiz" dedi. Bu güne kadar 500 binden fazla talebin yapıldığı ve ODTÜ DNS'nin vermeyi karalaştırdığı bazı alan adları şöyle: "boza.com.tr, camci.com.tr, cennet.com.tr
economy
PETKİM limanını özel sektöre açtı PETKİM Genel Müdürü Kenan Yavuz, Aliağa Tesisleri içindeki limanı özel sektörün kullanımına açtıklarını bildirdi. Sadece petrokimyasal ürünlerin yükleme boşaltmasında kullanılan limanın ''tesisler için tehlike yaratmayacak ürünlerde'' bir ihtisas limanı haline getirilmesini amaçladıklarını ifade eden Yavuz, limanı, sadece belli ürünlerin yükleme boşaltmasının yapıldığı bir konuma getirmek istediklerini belirterek, şöyle devam etti: 'Otomotivden kuru yük ve gıda sektörlerine kadar tüm sektörlere hizmet verecek bir potansiyelimiz var. Limanda kendi romörkörlerimiz var. Kılavuz ve gümrükleme hizmeti de verebiliyoruz. Tesislerimiz içinden geçerken tehlike yaratmayacak tüm ürünlerin yükleme boşaltmasını yapabiliriz. '
economy
İran: Türkiye doğalgazda 2005'i beklemeli Tahran İran Ulusal Doğalgaz Şirketi Genel Müdürü Rükneddin Cevadi, Türkiye'nin İran'dan aldığı doğalgazın fiyatının yeniden gözden geçirilmesi için 2005 yılına kadar beklemesi gerektiğini belirtti. Hayat-ı Nov (Yeni Hayat) gazetesinin bugünkü sayısında yayınlanan habere göre Cevadi, iki ülke arasındaki doğalgaz anlaşması gereği Türkiye'nin 2005 yılına gelmeden ithal ettiği doğalgaz fiyatında bir indirim talep edemeyeceğini savunarak, “Türkiye 2005 yılında elindeki yasal gerekçeler ve kanıtlarla doğalgaz fiyatının yeniden gözden geçirilmesi talebinde bulunabilir” dedi. İran ve Türkiye arasında doğalgaza ilişkin görüşülen en önemli konunun İran doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ihracı olduğunu söyleyen Cevadi, “İran doğalgazını Avrupa ülkelerine ihraç edebilmesi için birçok ülkeyle imza aşamasına gelinmiş mutabakatlara varılmıştır. Türk yetkililerinin görüşlerinin değişmesi nedeniyle doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya ihracatı konusunda henüz bir sonuca ulaşılamadı” diye konuştu. Cevadi şunları kaydetti: “Doğalgazın Avrupa'ya ihracatı için Türkiye ile birçok görüşme yaptık. İran'ın doğalgazının Avrupa'ya ihracatı bizim hakkımızdır. Türk yetkililerin de, doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya naklinin iki ülkenin çıkarına olacağı gerçeğinin farkına varmasını umuyoruz. Avrupa, çeşitli enerji kaynaklarına ihtiyaç duyması nedeniyle bu konuda Türkiye'ye baskı uygulayacaktır. Ancak, Türkiye'nin uluslararası toplumun ve İran'ın mantıklı talebine ne zaman yanıt vereceğini bekleyip görmemiz gerekir.” Hazar bölgesi ve İran doğalgazının aktarımında Türkiye'nin önemli bir coğrafi konuma sahip olduğunu söyleyen Cevadi, Türkiye'nin bu avantajından yararlanarak her yıl yüzlerce milyon dolar gelir sağlayabileceğini ve ekonomik durumunu daha da iyileştirebileceğini kaydetti. İran'ın doğalgazının ihracı için kendisini sadece boru hatlarıyla sınırlamadığını ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) projelerini geliştirmekte olduklarını söyleyen Cevadi, Türkiye üzerinden Avrupa'ya doğalgaz naklinin ekonomik ve daha kolay bir yol olduğunu, bu proje olmazsa alternatif olarak doğalgazın Karadeniz'in kuzeyinden aktarılması projesini değerlendireceklerini belirtti.
economy
Piyasada petrol gerginliği Devam eden cari açık endişesi, petrol fiyatlarındak yüksek seyir ve uluslararası borsalardaki olumsuzluklar piyasaları rahatsız etti. Borsa, günü sadece 6 puanlık yükselişle 18 bin 832 puandan tamamladı. Dövizde gevşeme yaşanırken bono faizlerinde de düşüş vardı. Piyasaların en önemli gündem maddesini üst üste rekorlar kıran petrol fiyatlarının seyri oluşturdu. Bununla birlikte beklentilerin üzerinde çıkan cari açık ve bu konuda alınan önlemler yakından izlendi. Güne bu tedinginliklerle başlayan Borsa, satıcılı ve sıkışık bir seyir izledi. Yeni para girişinin yaşanmadığı Borsa'da endeks 18 bin 700 puan seviyelerine kadar çekildi. İMKB Ulusal-100 Endeksi 76 puanlık düşüşle birinci seansı 18 bin 750 puandan tamamladı. Hisse senetleri yüzde 0.4 oranında değer yitirdi. Endeks, seans içinde en düşük 18 bin 652 puan olurken, en yüksek olarak açılıştaki 18 bin 857 puanı gördü. 1. seansta işlem gören toplam 292 hisse senedinden 94'ü değer kazandı, 140'ı değer yitirdi, 58 hissenin fiyatında değişiklik olmadı. Seansta, 175 trilyon 866 milyar 185 milyon liralık işlem hacmi oluştu. 1. seansta, Doğan Holding, Doğan Yayıncılık, Kardemir (D), Yapı ve Kredi Bankası ve İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı en fazla işlem gören hisse senetleri oldu. İkinci seansta bir miktar toparlanma yaşandı. İMKB Ulusal-100 Endeksi 6 puanlık yükselişle günü 18 bin 832 puandan tamamladı. Hisse senetleri yüzde 0.04 oranında değer kazandı. Dövizde vergi ödemeleri nedeniyle gerileme yaşandı. Öğleden sonra ise bir miktar yükseliş vardı. Serbest piyasada dolar 1.462.000 lira, euro 1.804.000 liradan haftaya başladı. Merkez Bankası dolar kapanış kurunu alış 1.452.393 lira, satış 1.459.398 lira olarak açıkladı. Euronun alış kuru 1.793.124 lira, satış kuru ise 1.801.773 lira oldu. Bono piyasasında da faizler geriledi. En çok işlem gören 22 Şubat 2006 vadeli tahvilin basit faizi yüzde 26.65'ten, bileşik faizi yüzde 25.07'den kapandı. Bu kağıdın aynı gün valörlü işlemlerinin bileşik faizi, Cuma günkü kapanışa göre 0.21 puan düştü.. Bu tahvilin aynı gün valörlü işlemlerinin Cuma günkü kapanışında, basit faizi yüzde 26.91, bileşik faizi yüzde 25.28 olmuştu
economy
Dünya petrol talebi, 2002 yılından buyana günlük 750 bin varil artış göstererek, günlük toplam 82.2 milyon varil düzeyine çıktı. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC), günlük yedek petrol kapasitesinin, 600 bin varile gerilediği bildirildi. Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA), aylık raporuna göre, yetersiz olarak belirtilen yedek petrolün, 2002 yılında 6-7 milyon varil olduğu hatırlatıldı. Rapora göre, OPEC, günlük yedek petrol stoğunu, bu yıl sonuna kadar 370 bin varil, 2005 yılına kadar da 680 bin varil miktarında artıracak. OPEC'in yedeklerine, 2006 yılına kadar 850 bin varil ilave edilecek. PETROL TALEBİ Bu arada, dünya petrol talebinin, düşünülenden daha hızlı bir şekilde arttığı da belirtildi. Yine IEA raporuna göre, dünya petrol talebi, 2002 yılından buyana günlük 750 bin varil artış göstererek, günlük toplam 82.2 milyon varil düzeyine çıktı. Rapora göre, günlük 29 milyon varilden fazla petrol üretimi gerçekleştiren OPEC, son 25 yılın en yüksek petrol üretimini yapıyor. Raporda, gerek dünya petrol talebinin hızlı artmasının, gerekse OPEC'in petrol yedeklerinin azalmasının, petrol fiyatlarını artıran önemli bir unsur olduğu da vurgulandı
economy
Doğalgaz zamlı fiyattan satılmaya başlandı. Başkent'te vatandaşlar daha önce 334 bin 200 liradan satılan doğalgazın metreküpünü ÖTV artışıyla birlikte 351 bin 15 liradan satılın alıyor. Belediye yetkilileri, Maliye Bakanlığı'nın ÖTV oranını artırmasıyla doğalgazın fiyatına bu artışın yansıtıldığını belirterek, zammın vergi oranındaki artıştan kaynaklandığını ve sadece bu artış oranını fiyatlara yansıttıklarını bildirdiler.
economy
Tekel'le yine ilgileniriz siz masaya koyun görelim Tekel'in sigara bölümüne ilk ihalede 1 milyar 150 milyon dolarla en yüksek fiyatı veren JTI'nın Baltıklar, Orta Doğu, Afrika, Romanya ve Türkiye bölgesinden sorumlu Başkan Yardımcısı Andre Benoit, "Tekel'le yeniden ilgilenmeyi elbette düşünüyoruz. Önce masaya Türkiye'nin neyi koyacağını görelim" dedi. TEKEL'in sigara bölümüne ilk ihalede 1 milyar 150 milyon dolarla en yüksek fiyatı verip alamayan Japan Tobacco International (JTI), yeni ihaleyle ilgili olduğunu ortaya koydu. JTI'ın 60'a yakın ülkeyi kapsayan CIS, Baltıklar, Orta Doğu, Afrika, Romanye ve Türkiye bölgesinden sorumlu Başkan Yardımcısı Andre Benoit, "Tekel'le yeniden ilgilenmeyi elbette düşünüyoruz. Önce masaya Türkiye'nin neyi koyacağını görelim" dedi. Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmeleri dikkatle izlediklerini belirten Andre Benoit, "Türkiye'de enflasyonun düştüğünü, istikrarlı büyüme seyrinin yakalandığını görüyoruz" diye konuştu. Benoit, kendi sorumluluk bölgesindeki 60'a yakın ülkeledik toplam pazara baktığında, yüzde 61'ini Philip Morris International (PMI), British American Tobacco (BAT) ve JTI'ın kontrol ettiğini vurguladı. Benoit, Tekel'in sahip olduğu pazar büyüklüğünün bölgenin yüzde 11'ini yakaladığına dikkat çekti. Benoit, Tekel'in sahip olduğu pazar büyüklüğü açısından da dünya 7'incisi olduğuna işaret etti. TEKEL'E İLGİMİZ VAR Andrea Benoit, "Türk Hükümeti Tekel'in sigara bölümünü yeniden özelleştirme pazarına sürecek. Siz yeni ihaleye girecek misiniz?" sorusunu şöyle yanıtladı: "Tekel'in özelleştirilmesiyle ilgimizi kesmiş değiliz. İhale açıldığında elbette ilgilenmeyi düşünüyoruz." Benoit, "İlk ihalede 1 milyar 150 milyon dolarla Tekel'e en yüksek fiyatı siz verdiniz. Ancak, fiyat düxük bulundu, ihale iptal edildi. İkinci denemede teklifiniz bu fiyatın üstünde mi, altında mı olur?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Tekel'i bu kez masanın üstüne nasıl koyacaklarını bilmiyoruz. nce masanın üstüne konulsun, sonra fiyatı belirleriz." MARKALAR VE PAZAR ÖNEMLİ Benoit, Tekel'in pazar payı ve marka gücünün kendileri için önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "JTI Türkiye'de daha da büyümek istiyor. Tekel'in markalarının gücünü biliyoruz. Giderek gerilemekle birlikte pazar payı da büyük. Biz Tekel'in fabrikalarından çok bu yanıyla ilgiliyiz. Ancak, ihalede elbette markalara, pazar payına ve fabrikalara bir bütün olarak bakıyoruz." Benoit, "Tekel'in sigara bölümünü blok değil de parça parça satarlarsa yine ilgilenir misiniz?" sorusun üzerine de şöyle dedi: "Parça parça da olsa, blok da satılsa biz Tekel'le ilgiliyiz. Tekel'in özelleştirilmesinden umutluyuz." Benoit, "Philip Morris, Türkü adlı yerel bir marka çıkardı. Siz de Türkiye'de bu tür adımlar atmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna, "Şu anda böyle bir hazırlığımız yok. Ancak, böyle adımları biz de düşünebiliriz" yanıtını verdi. Aslında evin içini iyice göremedik JTI Başkan Yardımcısı Andre Benoit, "Tekel'in ilk özelleştirme ihalesinde eksik gördüğünüz yan neydi?" sorusu üzerine şöyle konuştu: "Bir evi sadece dışına bakarak alır mısınız? Biz Tekel'de evin içini tam anlamıyla göremediğimizi düşünüyoruz. Evet, fabrikaları inceledik, hesaplara baktık, ona göre bir fiyat belirledik. Ancak, önümüze uluslararası denetimden geçmiş bir bilanço konulamadı. Yani, evin içini de görebilmeliyiz." 140 milyon dolar yatırdık 100 milyon dolar ihracat var JTI Başkan Yardımcısı Andre Benoit, kendi sorumluluk bölgesindeki yatırımlarını şöyle sıraladı: "Rusya 592, Türkiye 140, Romanya 100 ve Ukrayna 50 milyon dolar. Bunların dördü de bulundukları ülkelerdeki en büyük Japon yatırımları arasında yer alıyor. İzmir Torbalı'daki fabrikamız Orta Doğu ve Afrika'nın lideri durumunda bulunuyor. Torbalı'da yılda 31 milyar adet sigara üretiyoruz. Bunun yüzde 55'ini ihraç edip, Türkiye'ye 100 milyon dolar döviz getiriyoruz. Türkiye'den ihracat konusunda en iyi pazarlarımız arasında İran'ın da önemli bir yeri var."
economy
Libya heyeti, 200 bin konut ve 6 milyar dolarlık enerji yatırımı için Türk firmalarını davet etti. Türkiye-Libya işbirliği Toplantısı, Ankara Sheraton Oteli'nde yapıldı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, 8 yıllık aradan sonra kayıp yılları kazandıracak yeni bir yol planı ortaya koyduklarını belirterek, "2003 yılında Libya ile 1.3 milyar dolarlık ticaret hacmi vardı. 3 yılda bu rakamı 3 milyar dolara çıkaracak bir yol haritası çizdik" dedi. Tüzmen, Libya'nın Barselona sürecine dahil olması yönündeki adımlarının paralelinde Türkiye'nin de Libya ile bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) hedeflediğini kaydetti. Türk firmalarına kolaylık sağlanacak Libya İşgücü, Eğitim ve İşletme Bakanı Matug Muhammed Matug ise bu dönemin ilişkilere hız kazandıracak yeni bir dönem olduğunu kaydederek, Libya'da Türk yatırımcılarının yüzde 100 sermaye veya ortak sermaye ile sanayi, inşaat, turizm, gıda sanayi alanında yatırım yapabileceğini söyledi. Libya Elektrik Bakanı Omran Abu Kra da, Libya'nın elektrik gereksiniminin her yıl yüzde 10 arttığını belirterek, "Libya'da elektrik üretimi ve dağıtımı için Türk firmalarını bekliyoruz. Gerekli kolaylıklar sağlanacak" dedi. Elektrik alanında 6 milyar dolarlık yatırımın söz konusu olduğunu bildiren Kra, bu yatırımla ilgili ihalelerin yapılmaya başlandığını bildirdi. Dış Yatırımlar Başkanı Mohamed Zarrug Rajab da, Libya'daki projelerde Türk şirketleri ve yatırımcıları görmek istediklerini belirterek, Libya'daki yabancı sermaye mevzuatının, firmaların kendi öz sermayesiyle yatırım yapabilmelerine olanak sağladığını kaydetti. Libya heyetinin, 200 bin konut ve 6 milyar dolarlık enerji yatırımı için Türk firmalarını Libya'ya davet ettiği öğrenildi. Müteahhitlerin alacak sorunu Kasım'da çözülecek Devlet Bakanı Tüzmen, Türkiye ve Libya arasında müteahhitlik alanındaki borç alacak konusundaki sorunu ortadan kaldıracak tedbirler aldıklarını açıkladı. Tüzmen, "Bu konuda uzman komite oluşturduk. Eylül başında çalışmalara başlıyorlar. Kasım ayında sonuçları almış olacağız" diye konuştu.
economy
Turkcell ucuz tarife için vergi indirimi istiyor... Devletin GSM sektöründen yüzde 66 vergi aldığını belirten Turkcell Genel Müdürü Muzaffer Akpınar, "İndirim yapsınlar biz de indirelim" dedi Telekom'un yeni tarifelerinin indirim mi yoksa zam mı olduğunun konuşulduğu bugünlerde GSM şebekelerinin ücretleri de yeni tartışmalara yol açtı. Bodrum'da gazetecilerle bir araya gelen Turkcell Genel Müdürü Muzaffer Akpınar, sorular üzerine, "Bizim ücretlerimiz üzerinden devlet şu anda yüzde 66 vergi alıyor. Hatta bizim taahhüdümüz var. Devlet vergimizde indirim yaptığı gün, biz de bunu abonelerimize yansıtacağız" yanıtını verdi. Sektörde vergi yükünün çok ağır olduğuna dikkat çeken Akpınar, "Hatta bu konuda devletle mahkemeliğiz" dedi. Noel öncesi Ukrayna'da Türkiye'nin çevresindeki altı ülkede yaklaşık 220 milyon kişilik bir pazarda GSM hizmeti vermek için projeler yürüttüklerini anlatan Akpınar, Turkcell'in yüzde 41.45'ine sahip olduğu yurtdışında kurulu Fintur International aracılığıyla Gürcistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Moldova'da GSM operasyonunu sürdürdüğünü belirtti. Turkcell'in Ukrayna'da ve İran'da da GSM şebekesi kurma girişimleri olduğunu kaydeden Akpınar, bu operasyonlar için Turktell'i kurduklarını söyledi. Turkcell'in iki yılda 250 - 300 milyon dolar yatırım taahhüdünde bulunduğu Ukrayna operasyonunun "Noel dönemindeki hareketliliği yakalamak için Noel öncesinde" başlatılmasının hedeflendiğini belirten Akpınar, İran projesinin ise "ağır ilerlediğini" ifade etti. Akpınar şunları söyledi: "İran ağır yürüyen bir süreç. Biz ümitliyiz. Net ve şeffaf bir ihale oldu. Kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz, ama süre vermek zor. Görüşmeler sürüyor." "İran'a girmek riskli değil mi?" sorusu üzerine Akpınar, "İran bizim için şu anda faaliyette bulunduğumuz diğer ülkelerden daha fazla bir risk taşımıyor" dedi. Bu arada Turkcell'in abone sayısı, yılın ilk yarısında 20.9 milyona ulaştı. Turkcell'den borsaya gönderilen açıklamaya göre, 31 Mart'ta şirketin 19.7 milyon abonesi vardı.
economy
Demir ağa ihtiyacımız var ama TCDD yapmasın Yapı Merkezi Holding Başkanı Başar Arıoğlu'na göre Türkiye'nin taşımacılıkta geleceği raylı sistemlerde yatıyor. Yapı Merkezi'nin kilometre taşlarına bakıyorum. Hepimizin hayatına şu ya da bu şekilde dokunduğunu görüyorum. İstanbul Aksaray'daki alt ve üst geçitler, bir ilk sayılan Karaköy'deki katlı otopark, Galata Kulesi'nin 1965 yılında gerçekleşen ilk restorasyonu, Eskişehir Metrosu, İzmir Metrosu, İstanbul'da raylı sistemler, Beyoğlu'ndaki nostaljik tramvay, İstanbul Şişli'de gökyüzüne doğru uzanmış ve İş Kulelerden sonra en uzun gökdelen ünvanını şimdiden almış olan (inşaatı devam ediyor) Şişli Plaza... Restorasyon konusunda en çok üstüne düştükleri iş de geçtiğimiz günlerde tamamladıkları Bosna Hersek'teki Mostar Köprüsü olmuştu. Mühendis Ersin Arıoğlu ve mimar Köksal Anadol tarafından 1965 yılında kurulan Yapı Merkezi, 12 şirkete ulaşıp, 2 bin çalışana sahip olunca 2000 yılında holdingleşmişti. Sonra Ersin Arıoğlu, politikaya soyundu ve CHP'den milletvekili olup, Ankara'ya gitti. Hal böyle olunca, 36 yaşındaki büyük oğlu Başar Arıoğlu'nun sorumlulukları birden katlandı. Başar Arıoğlu, kendini yönetim kurulu başkanının koltuğunda bir anda buldu. Ama neyse ki kendi tabiriyle bu işe 'çaycılıktan' başlamıştı. Daha 12 yaşındaydı o zamanlar. Sonra fotokopi de çekmişti. Yabancı dil öğrenmeye başlayınca da şirketteki bazı tercüme işleri ona verilmişti. Derken inşaat mühendisi olmak için üniversiteye gitmiş. ardından masterını inşaat yönetimi konusunda yapmıştı ve şirkette aldığı sorumluluklar da 'şantiye şefliğine' kadar ulaşmıştı. Ayağına çizmeleri çekip, tulumu giyip, kazılan tünellerin içine dalmış, yapılan işi bizzat yerinde takip etmişti. Özetle çekirdekten yetişmiş, babanın politikaya atılmasıyla üstlendiği sorumluluklara daha 12 yaşındayken hazırlanmaya başlamıştı. İşte bu yüzden olsa gerek, Başar Arıoğlu'yla buluştuğumuz gün kendinden çok emindi. Bütün projeleri en ince ayrıntısına, hatta teknik bilgilerine kadar anlattı. Kuşkusuz en çok son projeleri merak ettik. Ne de olsa dünyanın önde gelen metropollerinden sayılan İstanbul'un şu sıralar altını kazımakla meşguller. Raylı sistemler konusunda en uzman isimler arasında yer alan Yapı Merkezi Holding Başkanı Başar Arıoğlu'yla sohbetten kesitleri aşağıda bulacaksınız... * Tren kazalarından bağımsız soruyorum bu soruyu, Yapı Merkezi olarak Türkiye'nin geleceğini raylı sistemde görüyorsunuz değil mi? Türkiye raylı sistem yapmak mecburiyetinde. İstanbul'da bugün 150 kilometre metro ve tramvay ağı olması gerekirken, sadece 25-30 kilometre var. 10 milyonun üzerinde insanın medeni bir standartta çalışabilmesi, hayatını trafikte geçirmemesi için daha çok raylı sisteme ihtiyaç var. İstanbul'un rayla örülmesi lazım. Londra ve Paris'te 300 kilometreyi zorluyorlar, düşünün artık. Şehir içi raylı sistemler olduğu kadar Devlet Demiryolları'nın (TCDD) yapmaya çalıştığı güzergahlarda da bizim bir iddiamız var. Oralarda da bazı işleri almak istiyoruz. Ankara-İstanbul arası güzergahın rehabilite edilmesi, hızlandırılması planlanıyor. Birinci ihalesi yapıldı. Eskişehir- Ankara'yı biz kazanamadık. Ama devamları gelecek. Takip ediyoruz. Bu kazanın olması talihsiz bir şey oldu. Teknik inceleme sonuçları netleşmedi. Fikir beyan etmek çok doğru değil ama oradaki altyapılar böyle bir işletme (hızlandırılmış tren) yapmaya müsait değil. Yük taşımacılığında Avrupa'da yükün yüzde 50'si 60'ı trenle taşınırken, Türkiye'de bu oran sadece yüzde 5. Yolcu taşımacılığında da çok şey yapılması lazım. Demir ağlarla Türkiye'nin örülmesi bu hükümetin de gündeminde. Türkiye'nin geleceği içinde en hayırlı hedef bence bu. Bunları eskiden TCDD kendisi yapıyordu. Ama TCDD'nin kendisinin yapmasının manasızlığı zaten ortaya çıktı. Dolayısıyla TCDD burada düzenleyici, planlayıcı rolüne çekilecek. İşleri de özel şirketler yapacak diye düşünüyorum. * Daha çok şehir içi raylı sistemler yapıyorsunuz. Büyük şehirlerin dışında raylı sisteme hazırlanan başka şehirler var mı? Şu anda raylı sistem yapmak için hazırlanan 6-7 şehir var. Samsun hazırlandı. İzmit, Adapazarı, Trabzon, Malatya, Diyarbakır, Gaziantep ve Denizli'nin hazırlığı var. Antalya daha büyüğü için hazırlık yapıyor. KABATAŞ'TA TÜNEL PROJESİ * Kabataş'tan Taksim'e tünel kazdığınızı biliyoruz. Tünelin ucunu gördünüz mü? En göz önündeki projemiz şimdi bu. Yer altında finiküler sistemi. Deliği deldik. Önce Taksim'den başladık, arkasından da Kabataş'tan. Bir yandan da istasyonları yapıyoruz. 650 metre uzunluğunda. Bu hat metroyu denize bağlayacak. Yani deniz otobüsünden inen, tünelden Taksim'e çıkacak. * Öncelikle baba Ersin Arıoğlu, politikacı olunca korkuya kapıldınız mı? İşler size kaldı ne de olsa... Ayrıca babanızın CHP milletvekili olması ama AKP'nin hükümet olması nedeniyle endişe duydunuz mu? İhalelere girememek filan gibi.. Evet babam politikaya ani bir kararla geçti. Öyle bir karar alınca, burada tabii oturmuş bir kurumsal yapı var, dolayısıyla geçiş dönemini organize etmek zor olmadı. Biraz görevlerimiz arttı. İki kardeşim daha çalışıyor. Onlarla da, ortaklarımızla da görev bölüşümü yaptık. İşi götürüyoruz. Küçük kardeşim şantiyede. Daha sonra o da yönetimde görev alacak. AKP ile ilişkilere gelince bizim girdiğimiz işler çok büyük işler, politik ve göz önünde işler. Böyle olduğu için de her şey çok açık ve ortada olur. Taraf tutma ihtimal dahilinde olmaz. Olmuyor da. Kayseri Belediyesi Ak Partili. Ama ihaleyi biz aldık mesela. Bunu Ak Parti de CHP de konu etmez, biz de etmeyiz
economy
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, otomotiv ve beyazeşya satışlarını patlatıp, ekonomiyi rekor büyüme hızına ulaştıran tüketici kredilerini, cari açığı şişiren ve istikrarı bozan günah keçisi olarak ilan etti. Yılın ilk beş ayında yüzde 101 artıp 8.8 milyar doların üzerine çıkan cari açık konusunda kendi görevlerini yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini kaydeden Unakıtan, bankaları ise üzerlerine düşeni yapmamakla eleştirdi. Bankaların çok yüksek miktarlara ulaşan tüketici kredisi verip cari açığı büyüttüklerini savunan Unakıtan 'Bu konuda ekonomiye değil, kendi çıkarlarına hizmet ediyorlar' imasında bulundu. 2000 yılındaki yüksek kredi kullanımının körüklediği cari açığın ekonomiyi 2001'de krize sürüklediğini hatırlatan Unakıtan, "Bankaların geçmiş dönemlerden muhakkak suretle ders almaları lazım" diye konuştu. Tüketici kredilerindeki artışın önüne geçmek için gerekirse binde 10 olan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kesintisini artırabileceklerini kaydeden Unakıtan şunları söyledi: Şer çıkarı suçlaması "Ekonomik istikrarı bozucu herhangi bir duruma asla müsaade etmeyiz. Bunun bu şekilde bilinmesinde fayda vardır. Bankalar tüketici kredilerinde kendi üstlerine düşeni yapmak mecburiyetindedir. Devlet olarak biz hiç kimsenin ayak değneği değiliz ve kimsenin de gözünün yaşına bakmayız. Tüketici kredileri konusunda bankacıların, bankacılık sektörünün çok iyi hesap yapıp ona göre, memleket ekonomisinin önceliklerini öne alarak karar vermeleri gerekir. Kendi 'şer'çıkarlarının önünde memleketin, ekonomin çıkarlarını düşünmelerinde çok büyük faydalar olduğunu tekrar belirtmek istiyorum. Bu faydaların en büyüğü de kendilerine gelir." Altı aylık cari açık 9 milyar 945 milyon dolar Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ilk beş ayda 8.8 milyar doların üzerine çıkan cari açığı önemli bir sorun olarak nitelemesinden saatler sonra Merkez Bankası söz konusu rakamın Haziran'da 9 milyar 945 milyon dolara çıktığını açıkladı. Haziran ayındaki cari açık rakamı 1 milyar 563 milyon dolarla beklentilerin üzerinde çıktı. Rekora doymayan petrol 45 doları geçti Her gün yeni rekorlar kırarak Türkiye'nin ithalat faturasını kabartan ve cari açık endişelerini artıran petrol dün bir rekor daha kırdı. ABD petrolünün varil fiyatı 45.04 dolara, Brent petrolün fiyatı ise 41.45 dolara çıktı. Petroldeki son çıkış, Irak'ta şiddetlenen çatışmaların bu ülkeden ihracatı düşüreceği beklentisiyle yaşandı. FDF'de yıllık hedefe 7 ayda ulaşıldı Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 2004 yılı ük 7 aylık bütçe gerçekleşmelerine ilişkin rakamları açıkladı. Rakamlar, yılsonu hedeflerine göre 7 aylık dönemde beklenenin üzerinde bir performans gösterildiğini ortaya koydu. IMF'nin büyük önem verdiği ve borçların çevrilebilrnesinde büyük önem taşıyan faiz dışı fazla (FDF) rakamında 19.1 katrilyon lirayla yıllık hedefin yüzde 94.6'sına ulaşıldı. İlk yedi ayda toplam gelirler 76.6 katrilyon liraya ulaşırken, giderler 60.7 trilyon lirada kaldı. Yılın ilk yedi ayında bütçe gelirlerinin giderleri karşılama oram yüzde 87.9'a ulaşırken, geçen yılın aynı döneminde bu oran yüzde 64.4 düzeyindeydi. Bütçe açığı ise 15.9 katrilyon lirayla yılsonu hedefinin yüzde 34.7'sinde kaldı.
economy
'Korkmayın... Cari açığı bavul ticareti ve turizm kapatacak' Dış Ticaret Müsteşarı Tuncer Kayalar, Unistyle Moda Fuarı'nda konuştu: '30 milyar dolarlık dış ticaret açığı turizm, müteahitlik ve bavut ticareti ile kapanacak'. Bu yıl 30 milyar dolar dış ticaret açığı oluşacağını öngören Dış Ticaret Müsteşarı Tuncer Kayalar, açığın turizm, müteahitlik hizmeti ve bavut ticareti gelirleri ile kapanacağını belirtti. Moskova'da 6 yıldır düzenlenen Unistyle Moda Fuarı'na katılan Kayalar, "30 milyar dolarlık bir cari açık görülüyor. Bu açığa baktığımızda turizm gelirleri 16 milyar dolar olarak bekleniyordu. 15 milyon turist ile bu rakam 17-18 milyar doları bulacak. 2004'de yurtdışı müteahitlik hizmetlerinden 5 milyar dolar bekliyorduk, 6-7 milyar doları yakalayacağız. 5 milyar dolarlık bavul ticareti ni de eklediğimizde cari açık 10 milyar dolara kadar düşecek. Dolayısıyla cari açığın Türk ekonomisinde sorun yaratmaz" dedi. HEDEF 100 MİLYAR DOLAR Dış Ticaret Müsteşarı Kayalar, 2000 yılında geliştirdikleri komşu ülkeler stratejisi ile hedeflerinin Türkiye ihracatının yüzde 30'unu komşu ülkelerle gerçekleştirmek olduğunu söyledi. 2000 yılında ihracat içinde komşu ülkelerin payı yüzde 22 iken 2003 yılında bu rakamın yüzde 27'lere çıktığını belirtti. 2005 hedeflerinin Uzakdoğu ülkeleri, 2006'da ise Latin Amerika ülkelerine ihracat çıkarmaları yapacaklarını kaydeden Kayalar, "İhracat hedefi 2005'de 75 milyar dolar, 2006'da ise 100 milyar dolar" dedi
economy
Hangi banka, 200-500 milyon lirayla hayatı kurtulabilecek fakirin fakiri işsiz kadınları muhatap kabul eder de, kredi verir, sonra kredinin taksitlerinin peşine düşer? Gelir beyanı, teminat, kefil istemeden kredi imkânı tanır? 'Mikro finans kuruluşları' kanun tasarısı işsizlik ve yoksullukla mücadelede yeni cephe olması amacıyla hazırlandı. Tasarı, Plan Bütçe Komisyonu'nda görüşülmeyi bekliyor. Yeni yasama yılında ilk görüşülecek tasarı olacak. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve AKP Diyarbakır Milletvekili Prof. Dr. Aziz Akgül'ün girişimiyle Temmuz 2003'te başlatılan 'mikro kredi projesi'nin ikinci ve büyük adımı olacak, tasarının kanunlaşması. Tasarıda, mikro finans kuruluşları ikiye ayrılıyor: Mevduat kabul edenler ve mevduat kabul etmeyenler. Mevduat kabul eden mikro finans kuruluşları asgari 1 trilyon liralık sermayeye sahip olacak. Kuruluş sürecinde, bankaların kuruluşunda aranılan tüm şartlar geçerli olacak. Nitekim kanun tasarısı hazırlanırken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK) teknik desteği alındı. 'Finans kuruluşları niye ilgi göstersin ki' sorusuna yanıt bulmadan önce mikrokredi projesi konusuyla bugüne kadar hiç ilgilenmemiş olanlara kısa bir özet yapalım. Önümüzdeki günlerde Diyarbakır'da düzenlenecek 'Mikro Kredi Danışma Kurulu' toplantısı öncesinde Prof. Dr. Aziz Akgül, 'bilanço'yu çıkarmış. Danışma Kurulu toplantısı, projeye inanıp maddi destekte bulunanlar ile manevi desteğini esirgemeyen gazetecilerin de katılacağı bir hesap verme yeri olacak. Prof. Dr. Aziz Akgül, 18 Temmuz 2003'ten bu yana pilot bölge seçilen Diyarbakır'da 815 kişinin toplam 420 milyar liralık mikro kredi kullandığını söylüyor. Dağıtılan krediler kadın başına 100 milyon lirayla 750 milyon lira arasında değişiyor. Kimi aldığı bu sermayeyle 'elişi', kimi yemek yapıp satıyor. Krediyle çamaşır makinesi alıp çevre lokantaların örtülerini yıkayanlar da var, 200 milyon liraya sera kuran da. Kadınlar, taksitleri haftalık olarak kapılarına gelen proje sorumlularına ödüyor. Bir yılda tahakkuk eden kredide geri dönüş yüzde 100. Projenin mimarı Prof. Dr. Aziz Akgül'e "Mevduat kabul eden, kâr amacı güden ticari bir kuruluş 100-200 milyon liralık krediyle niye uğraşsın?" diye soruyorum. Prof. Dr. Aziz Akgül, "Büyük bir pazar var" diye yanıtlamaya başlıyor ve devam ediyor: "Türkiye'de 20 milyonluk bir kesim şu an bankacılık sisteminden aydalanamıyor. Mikro kredi dünyada, 111 ülkede veriliyor. Finans kuruluşları için en kârlı alan. Sonuçta yüzde 100 geri dönüşü var." Kanun tasarısına göre mevduat kabul etmeyen mikro finans kuruluşları, Temmuz 2003'ten bu yana 815 kadına 420 milyar liralık finansman sağlayan Türkiye İsrafı Önleme Vakfı gibi kâr amacı gütmeyecek, hizmetin sürdürülebilir olması amacıyla krediye hizmet bedelini ilave edecek. Sivil toplum kuruluşları, vakıf, dernek, belediye, il özel idareleri, sendikalar mevduat kabul etmeyen mikro finans kuruluşları başlığı altında fakirlere el uzatabilecek. Kanun tasarısına göre bu kuruluşlar 'sürdürülebilir hizmet vermesi' halinde vergiden muaf da tutulabilecek. Sıra öğretmen eğitiminde Eğitim reformu çalışmalarını takip edenlerin çoğunun aklında aynı soru var? "İlköğretimde eleştirel düşünen, sorgulayan, yaratıcı, çözüm getiren, bilgi teknolojilerini kullanan çocuklar yetiştirmeyi hedefleyen yeni müfredatı, eski müfredatın en önemli parçası öğretmenler uygulayabilecek mi?" Maalesef ki, çocukların sahip olması hedeflenen özellikleri tüm öğretmenler taşımıyor. Öğretmenler için eğitim süreci başlatılmış. Üç aydır 1700 öğretmene hizmet için eğitim verilmiş, katlanarak devam edecekmiş. Öğretmenlerin de müfredatın önce bilgisine, sonra kültürüne sahip olmaları amaçlanıyor. Finansbank inceliyor Prof. Dr. Aziz Akgül mikro finans kuruluşları tasarısının kanunlaşması halinde yabancı yatırımcıların da Türkiye'ye ilgi göstereceğini söylüyor. Aslında ilginin de ötesinde Alman Kalkınma Bankası, Dünya Bankası'nın özel sektörü destekleme kuruluşu IFC ile birlikte Türkiye'ye yatırım yapma niyetindeymiş. Konuyla 'yerlilerden' de ilgilenler var. Örneğin Finansbank. Finansbank'ın bir ekibi, Diyarbakır'a gidip, mikro kredi uygulamasını tetkik etmiş. Finansbank'ın sahibi Hüsnü Özyeğin 'sosyal sorumluluk projeleriyle' çok ilgili işadamlarındandır. Eşi Ayşen Özyeğin ise Türkiye'nin en etkin 'topluma yatırım' örgütlerinden Anne Çocuk Eğitim Vakfı'nın (AÇEV) kurucusu.Mikro kredi uygulaması başlarken, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı'na Finansbank, 25 bin dolarlık katkıda bulunmuştu
economy
Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan, ekonomiden sorumlu eski bakanlardan Güneş Taner'in oğlu Kemal Taner ile Atalar Mağazaları'nın sahibi Fevzi Atabek'in kızı Aylin Atabek'in düğününe TMSF'ye teslim edilmesi gereken lüks Mercedes ile gidince arabasından oldu. TMSF adına kayıtlı olduğu anlaşılan Mercedes'e dün el konuldu. Cem Uzan'ın Beykoz Çubuklu'daki evine gelen TMSF görevlileri lüks otomobili alarak Mecidiyeköy'deki TMSF'ye ait binaya götürdüler. TMSF yetkilileri aradıkları aracı Esma Sultan Yalısı'ndaki düğünde görünce harekete geçti. Uzan'ın korumalarının basın mensuplarının araç içinde görüntü almasına engel olmalarının sebebi de anlaşıldı. Mal kaçırmaktan yargılanabilir Cem Uzan'ın kullandığı lüks Mercedes aslında Mavi Turizm adına kayıtlı bulunuyordu. Mavi Turizm ise 14 Şubat'ta Uzan şirketlerine yönelik olarak yapılan operasyonda TMSF'nin yönetimine geçen 219 Uzan şirketinden biriydi. Fakat Mavi Turizm'in envanterinde görünen araba bugüne kadar TMSF'ye teslim edilmemişti. TMSF yetkilileri dünkü operasyonu "Aracın üzerinde haciz vardı. Fakat aracın kendisi bir türlü bulunamıyordu. Cem Uzan 4 Ağustos'taki düğüne bu araçla gidince araa gördük ve teşhis ettik. Bugün (dün) öğleden sonra Cem Bey'in evine gidip hacizin gereğini yaparak araca el koyduk" dedi. Cem Uzan'ın TMSF adına kayıtlı olan aracı bildirmeyip, kullanmasının ardından TMSF'nin Cem Uzan hakkında "Mal kaçırma girişimi"ne istinaden dava açabileceği de belirtildi. TMSF 6 Ağustos Cuma günü Uzanlar'a ait 19 aracı açık artırma usulüyle satmış ve bu satıştan da 2 trilyon liranın üzerinde gelir elde etmişti. Sözkonusu Mercedes'in de TMSF'nin bir sonraki açık artırmasında sansa çıkarılacağı öğrenildi.
economy
Bilgin’in teknesi 45 milyara satıldı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Sabah Gazetesi Samandıra Tesisleri’ne yapılan operasyonda ele geçen mallar arasında bulunan, Etibank’ın eski sahibi Dinç Bilgin’in damadı Clifford Holmes Polley’in üzerine kayıtlı tekne ile römorku, 45 milyar liraya sattı. TMSF’nin Esentepe’deki binasında gerçekleştirilen ve 11 kişinin teminat yatırmadan katıldığı açık artırmada, Büyükçekmece’deki Bayındırbank’a ait depoda bulunan tekne, 24 milyar liralık muhammen bedelin yüzde 75’i olan 18 milyar 350 milyon liradan satışa sunuldu. Son ana kadar çekişmeli geçen açık artırmada tekne, Turan Bayanay tarafından satın alındı. Mesleğini açıklamayan ve tekneyi kendisi için aldığını belirten Bayanay’ın, bugün mesai bitimine kadar tekne bedeli olan 45 milyar lirayı TMSF’ye peşin olarak ödemesi gerekiyor. Satış bedeli bu süre sonunda ödenmez ise, tekne 24 Ağustos 2004 tarihinde yeniden satışa çıkarılacak. İzmir bağlama limanına kayıtlı olan 8.6 metre boy ve 2.4 metre enindeki ‘Comics’ isimli fiberglas teknede, küçük bir başaltı kamarası ve 100 beygir gücünde 2 adet içten takma kuyruklu ‘yamaha’ motor bulunuyor
economy
Türkiye'nin en büyük bankası Ziraat, 2001'deki yeniden yapılanmanın ardından ulaştığı yüksek kârlılığı sürdürüyor. Ziraat Bankası bu yılın ilk altı ayında net kârını yüzde 60 artırarak 611 trilyon liraya ulaştırdı. Bankanın Genel Müdürü Can Akın Çağlar, aktif büyüklüklerinin son bir yılda yüzde 30 oranında arttığını belirtti. Çağlar, rakamların verimlilik ilkeleri uyarınca çalıştıklarının göstergesi olduğunu vurguladı. Kamu kağıtlarından elde ettikleri kârla haksız rekabet ettikleri yönündeki eleştirilere de cevap veren Çağlar, "Bugün Ziraat Bankası, normal faaliyet gelirleriyle giderlerini karşılayacak ve kâr elde edebilecek durumdadır" dedi. Çağlar, ilgili kanun çerçevesinde kamu bankalarına idari ve mali özerklik kazandırıldığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugüne kadar hep özel banka mantalitesiyle hareket edildi. Ziraat Bankası'nın hükümetin veya herhangi bir bakanın, bu anlamda, şu firmaların kredilendirilmesi, şu sektöre girilmesi veya girilmemesi anlamında herhangi bir telkinle karşı karşıya kalmadığını net olarak söyleyebilirim." Halka arz 2007'de Ziraat Bankası'nın halka arzıyla ilgili çalışmalara da değinen Genel Müdür Can Akın Çağlar, şunları söyledi: "Ziraat dünyanın 115'inci büyük bankası. Büyüklüğü göz önüne alındığında, bugün için kısa sürede özelleştirilmesi çok mümkün değil. 2007 yılında sermaye piyasalarının derinlik kazanması, yabana yatırımcıların Eğişinin artması bekleniyor. Elimizde bu durumu göz önüne alan bir rapor var. Raporda birkaç aşamadan oluşan halka arz yöntemiyle özelleştirme öngörülüyor. Buna göre hareket ediyoruz.
economy
'Görünüm iyi' dedi, not artırdı Cari açığın dalgalı kur ve yüksek rezervler sayesinde yeni bir kriz riski oluşturmayacağını belirten Standard and Poor's, Türkiye'nin görünümünün iyileşmesine bağlı olarak notunu yükseltti Kredi derecelendirme kuruluşu Stardard and Poor's (S&P), görünümün iyi olduğunu ve cari açığın krize neden olmayacağını belirterek kredi notlarını artırdı. Kuruluş, dün yaptığı açıklamayla Türkiye'nin makroekonomik görünümünün iyileşmesine bağlı olarak uzun dönemli yerel ve yabancı para cinsi notlarını sırasıyla BB ve BB eksiye yükseltti. Kuruluş ülke görünümünün ise durağan olduğunu açıkladı. S&P, not artırımının, ülkenin makroekonomik istikrara yönelik ilerlemesini yansıttığını bildirdi. Açık yüzde 4 olur Açıklama S&P'nin, yılın ilk yarısında 9 milyar 945 milyon dolara yükselen ve piyasalarda "kriz çıkar mı çıkmaz mı" tartışmalarının yapılmasına neden olan cari açık konusuna ise olumsuz yaklaşmadığını gösterdi. Açıklamada, cari açığın gayri safi milli hasılaya (GSMH) oranının 2004 ve 2005'te yüzde 3.5 - 4'e çıkabileceği, ancak dalgalı kur ve uluslararası rezervlerin yeni bir kriz riskini dengeleyeceği ifade edildi. S&P, IMF ile 2005 - 2007 arasında yeni bir program yapılmasının ve AB müzakerelerinin 2005'te başlamasının Türkiye'ye güçlü bir çapa sağlayacağını belirterek, "AB ile müzakerelere başlamadaki ilerleme ve kamu maliyesinin daha da güçlenmesi yeni not artışına yol açabilecek" dedi. 'Yüksek FDF gerek' Yüksek borcun düşürülmesi için hükümetin mevcut IMF programındaki hedefe yakın bir faiz dışı fazlaya (FDF) bağlı kalması gerekeceğine dikkat çeken S&P, yüksek reel faizlerin, zayıf gelir tabanının ve büyük sosyal güvenlik açıklarının mali esnekliği sınırladığını bildirdi. Kuruluş ayrıca, mevcut başarıları, IMF programını ve AB müzakerelerini tehlikeye atacak adımların not düşürme baskısına neden olabileceğini vurguladı. S&P'nin BB notu, spekülatif derecedeki notlar içindeki en yüksek notu ifade ediyor. Not, ülkenin ödememeye daha az eğilimli olduğu anlamına geliyor. Bankalar açıkta düşüş bekliyor Bankalar, temmuzda dış ticaret açığının 3 milyar doların altına düşmesini bekliyor. İktisadi yönelim anketinde sipariş ve satışların yavaşlamasının ithalatı bir miktar düşüreceğini tahmin eden bankalar ihracatta da 5 milyar doların üzerindeki seyrin sürmesini bekliyor. Tahminler ihracatta 5.1 - 5.5 milyar dolar, ithalat ise 7.9 - 8.4 milyar dolar arasında bulunuyor. Bu arada Gümrük Müsteşarlığı ihracatı 5.3 milyar, ithalatı da 7.7 milyar dolar civarında tahmin etti. Cari açığa önlem için ağustos beklenecek Döviz kurlarında mayısta yaşanan düzeltme, kamu bankalarının tüketici kredilerinde frene basması ve hurda indiriminin yarıya düşürülmesinin cari açık üzerindeki olumlu etkisinin, temmuz ve ağustos ayı verilerinde görüleceği belirtiliyor.Ekonomi yönetimi, atılan adımların ithalat üzerindeki etkilerinin gecikmeli olarak ortaya çıktığını ifade ederken düzenlemelerin olumlu etkilerinin temmuz ve ağustos verileri ile ortaya çıkacağını belirtiyor. Yetkililer, ağustosta da cari açıkta yükseliş sürerse yeni önlemlerin gündeme gelebileceğine işaret ediyor. Milli gelirin yüzde 4'ü kadar cari açığın sorun yaratmayacağını kaydeden yetkililer, bu yılki açığın da yüzde 5'lere varmasının beklenmediğini belirtiyor. Bankalar korktu Öte yandan, açık bankaları korkuttu. Cari açığın haziranda 9 milyar 945 milyon dolar çıkmasıyla bankalar açık pozisyonlarını hızla kapattı. 30 Temmuz'da 1 milyar 85 milyon dolar olan bankaların açık pozisyonları (döviz yükümlülüklerinin varlıklarını aşan kısmı) 6 Ağustos itibariyle 596 milyon dolar geriledi ve 439 milyon dolara indi.
economy
Haziranda sanayi üretiminde toplam artış yüzde 15.7 oldu Geçen yılın haziran ayına göre imalatta %16.8, madencilikte % 12.4, elektrik, gaz ve suda % 7.1 üretim artışı kaydedildi ANKARA ANKA Sanayi üretiminde, iç talep canlanması ve hızlı ihracat artışının etkisiyle yaşanan hızlı artış eğilimi haziranda da sürdü. Haziranda, sanayide yüzde 15.7 ile bu yıl mayıstan sonraki en yüksek üretim artışı kaydedildi. Sanayi üretimi, mayıs ayında yüzde 16.5'le tüm zamanların artış rekorunu kırmıştı. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), 1997 yılındaki ortalama üretim düzeyini 100 kabul ederek 403 önemli sanayi maddesinin üretim bilgilerinden oluşturduğu aylık sanayi üretim endeksinin haziran sonuçlarını açıkladı. Haziranda, geçen yılın aynı ayına göre imalat sanayiinin üretiminde yüzde 16.8, madencilikte yüzde 12.4, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 7.1, toplam sanayii üretiminde yüzde 15.7 artış kaydedildi. Toplam sanayi üretimi bir önceki aya göre de yüzde 1.3 artış kaydetti. Böylece sanayi üretim endeksi haziran sonunda 127.1'le şu ana kadarki en yüksek düzeyine ulaştı. Endeks, bundan önceki en yüksek düzeye 125.5'le mayıs ayında ulaşmıştı. Toplam sanayi üretimi, bu yıl, geçen yılın aynı aylarına göre ocakta yüzde 5.7, şubatta yüzde 15.2, martta yüzde 13 artmıştı. Üretim artışının nisanda yüzde 15.6, mayısta yüzde 16.5 ve haziranda yüzde 15.7 çıkması, yılın ilk çeyreğinde yüzde 12.4 olan GSMH büyüme oranının, ikinci çeyrekte daha yüksek çıkacağına işaret ediyor. Altı aylık artış Sanayi üretimin ocak-haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13.6 artış kaydedildi. İmalat sanayinde yüzde 15, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 6.9 artış yaşanırken, madencilik üretimi yüzde 1.5 geriledi. Toplam sanayi üretiminde altı aylık artışın yüksek çıkmasında, imalat sanayinde kaydedilen hızlı artış eğilimi etkili oldu. İmalat sanayii alt sektörleri içinde en büyük katkı ise endeksteki ağırlığı dolayısıyla taşıt araçlarından geldi. Üretim, temel sektörlerden gıdada yüzde 0.3, tütünde ise yüzde 3.1 geriledi. Haziranda üretim artışı kaydeden sektörler (Yüzde) İmalat sanayii üretimi 16.8 Madencilik 12.4 Elektrik, gaz ve su 7.1 Toplam sanayii üretimi 15.7 İlk yarıda alt sektörlerdeki artış Sektörler Yüzde Büro, muhasebe bilgi işlem makinaları 241.9 Taşıt araçları 79 Radyo, tv, haberleşme cihazları 61.3 Mobilya 42.1 Basım yayım 28.5 Makina ve teçhizat 27.7 Tıbbi, hassas, optik cihazlar 17.9 Deri 17.7 Metal eşya sanayi 15.5 Kimyasal maddeler 15.2 Metalik olmayan mineraller 12.1 Ağaç ve mantar ürünleri 10.8 Tekstil 8.4 Plastik, kauçuk ve giyim 6.4 Ana metal sanayi 5.1 Kağıt 5
economy
Maliye, sigara indiriminde vergi kaybı önlemini aldı Sigaradan alınan maktu özel tüketim vergisi tutarları, sigaranın tütün tipine göre yeniden belirlendi. Şark tipi tütün oranı azaldıkça ÖTV tutarı artan yeni düzenlemeyle sigaranın oransal ÖTV’si ise yüzde 53.43’ten yüzde 28’e indirildi. SİGARA fiyatlarında yapılan indirimin önüne geçmek amacıyla, sigara, puro ve benzeri tütün ürünlerinden alınan özel tüketim vergisinde yeni düzenlemeye geçildi. Daha önce sigara fiyatına göre alınan maktu özel tüketim vergisi tutarları, sigaranın tütün tipine göre yeniden belirlendi. Şark tipi tütün oranı azaldıkça maktu ÖTV tutarı artan yeni düzenlemeyle oransal vergi de yüzde 53.3’ten yüzde 28’e geriledi. Bakanlar Kurulu’nun sigaradan alınan özel tüketim vergisi ileilgili olarak yaptığı düzenleme Resmi Gazete’de yayımlandı. Yeni düzenlemenin sigara fiyatlarına önümüzdeki günlerde zam olarak yansıyabileceği belirtiliyor. Yapılan düzenlemeyle, öncelikle sigara ve puro gibi tütün ürünlerinden alınan oransal ÖTV tuarları düşürüldü. Puro ve sigarilloların oransal ÖTV’si yüzde 53’ten yüzde 50’ye, sigarada yüzde 28’e, içilen tütün ve enfiye ile çiğneme tütünlerinde de yüzde 50’ye indirildi. Puroya gram başına 180 bin lira maktu ÖTV tutarı getirildi. Tütün içeren sigaralarda, içerdiği şark tipi tün oranı yüzde 24’e kadar olanlarda adet başına 50 bin lira, yüzde 25-49 arasında olanlarda 30 bin lira, yüzde 50 ile yüzde 74 arasında olanlarda 22 bin 500 lira ve yüzde 75 ile yüzde 100 oranları arasında olanlarda da 17 bin 500 lira olarak belirlendi. Buna göre 20 adet sigara bulunan sigara parati başına maktu ÖTV tutarı tütün tipine göre 1 milyon lira ile 350 bin lira arasında değişiyor. Tütün yerine geçen maddelerden yapılmış sigaralardan adet başına, purolardan ise gram başına 17 bin 500 lira maktu ÖTV alınacak. İçilen tütünün gram başına maktu ÖTV tutarı 5 bin lira, enfiye ve çiğneme tütünlerininki ise 10 bin lira olarak belirlendi. Belirlenen oransal ve maktu özel tüketim vergisi tutarları birlikte alınacak. Sigaranın maktu ÖTV’si daha önce sigaranın paket satış fiyatına göre alınıyordu. Paket fuiyatı 1 milyon 600 bin liraya kadar olanlardan sigara başına bin 250 lira, 1 milyon 600 bin lira ile 3 milyon 50 bin lira arasında olanlardan sigara başına 2 bin 500 lira ve 3 milyonr 50 bin liradan payalı sigaralarda da 4 bin lira alınıyordu. Dolayısıyla 20 adet sigara içeren pakete göre maktu vergi tutarı 25 bin lira ile 80 bin lira arasında değişiyordu.
economy
Otomotive acil 1.5 milyar dolar gerekiyor Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Turgay Durak, sektörde kapasite kullanımının yüzde 70’in üzerine çıktığını hatırlatarak, ‘Türk otomotiv sektörüne acil olarak yapılması gereken yatırım yan sanayi ile birlikte yaklaşık 1.5 milyar dolar civarında’ dedi. ÜRETİMDE kapasitenin üst sınırına yaklaşan Türk otomotiv sanayiinde, üretim ve ihracat artışını sürdürebilmek için yeni yatırım hesapları yapılıyor. Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Turgay Durak, ‘Türk otomotiv sektörüne acil olarak yapılması gereken yatırım yan sanayi ile birlikte yaklaşık 1.5 milyar dolar civarında’ dedi. Otomotiv sektöründe geçen yılın tamamında ortalama yüzde 52 olan kapasite kullanım oranı, bu yılın 6 aylık bölümünde yükselen ihracat ve iç pazar desteğiyle yüzde 72’ye ulaştı. Yıllık 1 milyon 183 bin 705 adetlik üretim kapasitesi bulunan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) üyesi 17 kuruluştan bazıları kapasite sınırını zorlamaya başladı. Bu yılın 6 aylık bölümünde, 428 bin 519 adet araç üretimi yapan bu kuruluşlar, toplam üretimin yüzde 57’sini oluşturan 243 bin 720 adedini ihraç ettiler. Sektörde bu dönemdeki ortalama kapasite kullanım oranı otomobilde yüzde 58, kamyonda yüzde 56, kamyonette yüzde 150, otobüste yüzde 76, minibüste yüzde 35, midibüs ve traktörde yüzde 68 olarak gerçekleşti. 250 BİNLİK EK KAPASİTE Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Turgay Durak, Türk otomotiv sanayiinin üretim ve ihracatta sınıra yaklaştığını kaydederek, acil olarak yapılması gereken yatırımın yan sanayi ile birlikte yaklaşık 1.5 milyar dolar civarında olduğunu söyledi. Durak, bu konuyu sürekli gündeme getirdiklerini ifade ederek, ‘Bu sıçramayı yapmak için, yüksek adette üretim yapan 5 tane otomobil ve hafif ticari araç fabrikası ile orta boy ticari vasıta fabrikalarının her biri, kapasitelerini üçte bir oranında artırabilirler’ dedi. Yaklaşık 250 bin adetlik bu kapasite artırımı için 1 milyar dolarlık yatırımın gerektiğini söyleyen Durak, ancak yan sanayi de hesaba katılınca rakamın 1.5 milyar dolara yaklaştığını belirtiyor. Durak, ‘Dolayısıyla bu etap yatırımlara teşvik sağlanmalı. Yan sanayi de bu yatırımların bir parçası olacağı için ‘Büyük yatırımlarda onlara da ek teşvik verin’ dedik. Cevabını bekliyoruz’ diye konuştu. Diğer taraftan Oyak Renault, yılın 6 ayında sektördeki en yüksek kapasite kullanım oranına ulaştı. Bu dönemde 103 bin 475 adetlik üretim gerçekleştiren ve bunun 65 bin 928’ini ihraç eden Oyak Renault, yüzde 92’lik kapasite kullanım oranını yakaladı. Mercedes Benz Türk, 5 bin 737 adetlik üretim sonucu yüzde 87’lik kapasite kullanım oranı ile ikinci sırayı alırken, Ford Otosan 92 bin 687 adetlik üretimin sağladığı yüzde 86’lık kapasite kullanımıyla üçüncü oldu. Otomotiv satışları Temmuz’da hız kesti TÜRKİYE’nin ithalatındaki ve ekonomisindeki büyümeyi körükleyen sektörlerin başında gelen otomotivin satışları önceki aylara göre azalıyor. Temmuz ayındaki otomobil satışları, bir önceki aya göre yüzde 11 azalarak 33.4 bine indi. Satışların 54.6 binle rekor düzeye ulaştığı mayıs ayına göre gözlenen toplam düşüş yüzde 40’ı buldu. Otomotiv pazarında toplam satışlar ise Temmuz ayında yüzde 7 azalarak 54.9 bin oldu. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nden (ODD) edindiği verilere göre, temmuz ayında 23 bin 758’si ithal, 9 bin 652’si yerli olmak üzere toplam 33 bin 410 otomobil satıldı. Otomobil satışları, bir önceki haziran ayına göre yüzde 11.3 azaldı. Yerli otomobil satışları yüzde 0.9 gerilerken, ithal otomobil satışlarındaki düşüş yüzde 15’i buldu. Otomobil satışlarındaki düşüşte ÖTV’nin artırılması da önemli bir rol oynadı. İthalatın pazar payı da azaldı. Haziran ayında yüzde 74.2 olan ithal otomobillerin pazar payı, temmuz ayında yüzde 71.1 düzeyine indi. İlk yedi aydaki otomobil satışları ise geçen yıla göre yüzde 242.7 artarak 269 bin 82’ye ulaştı. Bunların 189 bin 991’ini ithal, 79 bin 91’ini yerli otomobiller oluşturdu. İthal otomobil satışları yüzde 264.9, yerli otomobil satışlarıyüzde 199 arttı. Hafif ticari araç satışlarındaki artış ise hız kesmekle birlikte devam etti. Temmuz ayındaki hafif ticari araç satışları, bir önceki aya göre yüzde 1 artarak 21 bin 465 oldu. İlk yedi aydaki hafif ticari araç satışları, geçen yıla göre yüzde 134 artarak 134 bin 221’e yükseldi. Hafif ticari araç satışlarında ithalatın pazar payı yüzde 46’dan yüzde 44’e indi. Otomotiv sektörünün temmuz ayında otomobil ve hafif ticari araçlardan oluşan toplam satışları, bir önceki aya göre yüzde 6.9 azalarak 54 bin 875 olarak gerçekleşti. Pazarda ilk yedi ayda ise 403 bin 303 adetlik satış yapıldı. Toplam satışlar, geçen yılın eş dönemindeki 135 bin 872 adetlik düzeyine göre yüzde 196.8 arttı.
economy
Antalya'ya 15 gün içinde havayoluyla, yarım milyondan fazla turist geldi. Turist sayısı ağustos ayında, aylık yüzde 17, yıllık oranda da yüzde 38 arttı. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre, pazar günü havayoluyla Antalya Dış Hatlar Terminali'ne 44 bin 265 yolcu girişi oldu. 1-15 Ağustos tarihleri arasında ise havayoluyla 520 bin 653 turist Antalya'ya geldi. Yıl başından bu yana bölgeye gelen turist sayısı 3 milyon 794 bin 907'ye ulaştı. Bu rakamlarla birlikte ağustos ayında Antalya'ya gelen turist sayısı aylık yüzde 17, geçen yılın aynı dönemine göre de yüzde 38 artış gösterdi. 541 uçak iniş kalkış yaptı Antalya Havalimanı, pazar günü en yoğun günlerden birini yaşadı. Antalya Hava alimanı'nda pazar günü 541 uçak iniş ve kalkış yaptı. Antalya Devlet Hava Meydanları Müdürü Osman Serdar, uçak iniş ve kalkışındaki bu sayının tüm zamanların en iyi rakamı olduğunu söyledi. Uçak iniş ve kalkışında hiçbir zaman 500'lü rakamlara ulaşmadıklarını belirten Serdar, "Hem yolcu sayısında hem de uçak iniş ve kalkışında artış var. Dün 541 uçak iniş ve kalkış yaptı. Bu, tüm zamanların en büyük rakamı" dedi. İniş için havada uçak bekletmediklerini belirten Osman Serdar, "Bunlar bizler için, Türkiye için harika şeyler. İkinci pist ve ikinci terminal hizmete girdiği zaman bu rakamlar ikiye katlanacak. Havalimanının kapasitesi iki katına çıkacak. Kasım ayında ikinci pist hizmete girecek. 2005 yılının mart ayında da ikinci dış hatlar terminali açılacak. Havalimanı kapasitemiz yüzde 100 oranında artarak saatteki 24 uçak kapasitemiz 48'e çıkacak. İki yıl önce 37 uçak park edebiliyorduk, bu yıl sonunda uçak park edebilme kapasitesi de 100'e ulaşmış olacak" diye onuştu
economy
İMKB, OECD şampiyonu oldu İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İMKB-100 endeksinde temmuz ayındaki yüzde 83.3'lük yükselişi ile OECD ülkeleri arasında birinci sıraya oturdu. İstanbul Menkul Kıymet Borsası (İMKB), temmuz ayında genel endeksteki en yüksek artış oranı olan yüzde 83.3 ile OECD şampiyonu oldu. İMKB'yi yüzde 81.5'le İzlanda, yüzde 54.3'le Yunan, yüzde 50.3'le Polonya borsaları izledi. OECD verilerine göre üye ülkelerin borsaları içinde, temmuz sonu itibariyle son yıllık dönemde en yüksek endeks artışı yüzde 83.3'le İMKB'de yaşandı. 2003'ün temmuz ayı sonunda 10.572 olan İMKB genel endeksi, bu yıl aynı tarihte 17.967.6'ya ulaştı. Genel endeksteki yıllık artış oranında İMKB'yi yüzde 81.5'le İzlanda, yüzde 54.3'le Yunan, yüzde 50.3'le Polonya, yüzde 46 ile Norveç borsaları izledi. Son bir yılda Macar Borsası'nda işlem gören senetleri ortalama yüzde 44.2, Çek Borsası'nda yüzde 42.8, Avusturya Borsası'nda da yüzde 40.8 değerlendi. Meksika Borsası'nda yıllık endeks artışı yüzde 37.5, Japon Borsası'nda yüzde 31.8, Belçika ve Danimarka Borsası'nda yüzde 28.2, İrlanda ve İsveç Borsalarında yüzde 24.8, İrlanda Borsası'nda yüzde 21.3 oldu. AB üyesi 12 ülkenin oluşturduğu Euro bölgesinde, hisse senetlerinin son bir yıldaki ortalama değer artışı yüzde 13.4 olarak belirlendi. Son bir yılda en düşük endeks artışını ise yüzde 1.8'le Fin Borsası kaydetti. Güney Kore Borsası'nda yıllık endeks artışı yüzde 6.1, Hollanda Borsası'ndaki artış üzde 10.4, finansal olmayan hisse senetlerini kapsayan İngiltere Borsası endeksindeki yıllık artış oranı da yüzde 11.4 olarak gerçekleşti.
economy
Yüksek fiyattan ilaç iddiasına savcılık el koydu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun (SSK) yüksek fiyattan ilaç aldığı iddiasına ilişkin soruşturma açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bir ilaç firmasının eski çalışanı olan Veysi Mungan'ın, SSK'ya, diğer hastane ve kurumların aldığından daha yüksek fiyata ilaç satıldığına ilişkin şikayeti üzerine başlattığı incelemeyi, soruşturmaya dönüştürdü.Mungan'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği suç duyurusu dilekçesinde, ''Bir ilaç firması ile SSK İhale Komisyonu üyelerinin ortaklaşa hareket ederek devleti zarara uğrattıkları, 22 Aralık 2003'te bir ilaca ilişkin yapılan ihale sonucunda SSK'nın 15 trilyon fazla para ödediği'' iddia edilmişti
economy
'Kapanmıyoruz, büyüyoruz' Toys'R'Us Türkiye Başkanı Murat Beyazıt, ABD'deki merkezin oyuncaktan çekilme kararından etkilenmediklerini , yeni mağazalar açarak büyüdüklerini söyledi EKONOMİ SERVİSİ Toys'R'Us Amerika'nın oyuncak işinden çekilmesi kararının Türkiye'deki mağazaları etkilemeyeceği belirtildi. Toys'R'Us Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Murat Beyazıt, "Kapanmak diye bir şey söz konusu olamaz. Amerika'nın kararı Amerika'yı bağlar. Biz kararlı bir şekilde büyümeye devam edeceğiz" dedi. Beyazıt, şöyle konuştu: "Firmanın merkezi Amerika, oyuncak kısmını başka bir şirkete satmak istiyor. Toys'R'Us Türkiye'de geçmiş yıllara nazaran çok daha hızlı büyüyor. Bırakın olumsuzu daha güçlü bir şirket bize olumlu yansıyacaktır." Toys'R'Us'ın dünyada 29 ülkede faaliyet gösterdiğini ve bunların 24'ünün kendileri gibi lisans anlaşmaları şeklinde olduğunu dile getiren Beyazıt, "Biz bir Türk aile şirketi olarak Türkiye'de daha da büyümeyi, İstanbul'da en az 10 tane daha Toys'R'Us mağazası açmayı düşünüyoruz" dedi. Kayseri, Eskişehir, Samsun gibi illerde de mağaza açacaklarını belirten Beyazıt, "Biz sadece oyuncak satmıyoruz. Türkiye'de en çok puset, biberon, kırtasiye, bisiklet satan mağaza zinciriyiz. Bunu tüketici satışlarla gösteriyor. Biz de bu olumlu gelişmeler doğrultusunda kararlı bir şekilde büyümeyi sürdüreceğiz. Kapanmak gibi bir şey söz konusu olamaz" diye konuştu. 28 milyon dolar zarar Oyuncak mağaza zinciri Toys'R'Us'ın ABD'deki merkezi geçen hafta global oyuncak işinden tamamen vazgeçebileceğini açıklamıştı. The New York Times gazetesinde çıkan haberde Wall - Mart ve Target gibi ucuz ürün satan zincir mağazaları ile rekabet edemediği için şirketin oyuncak kısmını başka bir firmaya satma kararı aldığı belirtilmişti. ABD oyuncak pazarını Wall - Mart'a kaptıran firma, 2004 yılı ilk çeyreğinde 28 milyon dolar zarar ettiğini açıklamıştı. Firmanın dünya genelinde bin 460 mağazası bulunuyor. Bu mağazalarda 60 bin kişi çalışıyor
economy
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), artık çekirdek enflasyonu da ölçecek. DİE Başkanı Ömer Demir, Merkez Bankası'nın çekirdek enflasyon ölçülmesi talebi olduğunu, 2005 yılı başından itibaren bir de çekirdek enflasyon rakamı açıklayacaklarım bildirdi. Çekirdek enflasyonu, geçici değişiklikler nedeniyle temel fiyat hareketlerini dalgalandıran etmenlerden arındırılmış enflasyon rakamı olarak tanımlayan Demir, şöyle konuştu: "Bu temel eğilimleri saklayan arızi (geçici) unsurların ayıklandığı bir enflasyon rakamı olacak. Bundan önce özel imalat sanayi çekirdek enflasyon olarak nitelendiriliyordu. O da önemli bir unsurdur ama çekirdek enflasyon sadece bundan ibaret değildir. Biz yeni dönemde ülkemizin durumuna uygun bir çekirdek enflasyon hesaplaması yapmayı düşünüyoruz." Yeni dönemde Toptan Eşya Fiyatları Endeksi (TEFE) yerine de Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) geliyor. DİE Başkanı Demir, "Bizim TEFE karma bir endeks. Yeni dönemde TEFE'yi kaldırıp, ÜFE'nin mal bileşenlerine uygun yeni bir endeks oluşturacağız. Bunları yeniden gözden geçirip tamamen ÜFE'ye geçiyoruz" diye konuştu. Yeni sepet enflasyon rakamını sıçratır mı? DİE'nin "Takip edilen ürünlerin çoğu artık kullanılmıyor" denilerek eleştirilen ve fiyat artışlarını doğru ölçmediği belirtilen enflasyon sepetini değiştirmesi sonrası, enflasyonda bir sıçrama yaşanması ihtimali bulunuyor. DİE Başkanı Demir, bu konuyla ilgili bir araştırmalarının bulunmadığını belirterek, "Bu konuda şimdiden bir şey söylemek spekülatif olur" diye konuştu. İşsizlik rakamları her 3 ayda bir yayınlanacak DİE Başkanı, yıl sonu itibarıyla bölgesel bazda işsizlik rakamlarını yayınlayacaklarını açıkladı. Demir, 2005 yılından itibaren her 3 ay sonunda yıllık işsizlik rakamlarını da yayınlayacaklarını söyleyerek, "Fiyat hareketi gibi işsizlik rakamlarını aylık ama geçmiş 3 ayın ortalaması biçiminde açıklayacağız" dedi.
economy
Türk Telekom’un, ağustos ayı başında uygulamaya koymayı planladığı ve abonelerden seçim yapmasını istediği yeni tarife paketlerinin uygulaması daha sonra 24 Ağustos’a ertelenmişti. Telefon konuşma ücretlerinde belirli koşullara bağlı olarak ucuz tarifelere geçileceği şeklinde sunulan kampanyaya, çeşitli tüketici örgütleri "yanıltıcı" olduğu gerekçesiyle tepki göstermişti. Telekom’un yeni tarife paketlerine ilişkin reklamlara, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan Reklam Kurulu tarafından yasak getirildi. Reklam Kurulu, 10 Ağustos’ta yaptığı toplantıda, başta tüketici derneklerinin "indirim adı altında telefon ücretlerinde artış gerçekleştirildiği" görüşüyle tepki gösterdiği kampanyaya ilişkin reklamları durdurma kararı aldı. Kurul’un kararı şöyle:"Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin ’Telefon konuşmaları yüzde 80 ucuzluyor’ başlığıyla tanıttığı kampanya çerçevesinde abonelere sunduğu alternatif ücret paketleriyle ilgili reklamlarına ilişkin olarak; Türk Telekom’a söz konusu reklamları tedbiren durdarma cezası verilmesi kararlaştırıldı."
economy
Vagon fabrikası jean üretim merkezi oluyor TCDD, Malatya'daki Vagon Onarım Fabrikası'nı borçlarının bir kısmına karşılık Maliye'ye devrediyor. Maliye ise ihracat ve yatırım şartı ile Malatyalılara verecek. Hızlandırılmış tren kazası ile kabus günlerini yaşayan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nın (TCDD) Malatya'daki Vagon Onarım Fabrikası, jean üretim merkezine dönüşecek. Yaklaşık 20 yıl önce kurulan ve o günden bu yana tek bir vagon dahi onarmayan Malatya'daki tesis, tam 42 bin metre kapalı alana sahip. Bir dönem Tekel'e tütün deposu olarak kiralanan, 76 lojman ve bir o kadar sosyal tesisi olan Vagon Onarım Fabrikası'nı Devlet Demiryolları bugünlerde vergi ve SSK borçlarının bir bölümü karşılığında Maliye'ye devretmeye hazırlanıyor. Maliye ise yıllık 300 milyon Euro ihracat ve 100 milyon Euro'luk yatırım şartı ile tesisleri aralarında Çalık Grubu ve LCW'nin üreticisi Taha Holding'in de bulunduğu bir müteşebbis gruba devretme sözü verdi. Üstelik bu dev Vagon Fabrikası, bir değil tam 30 fabrikayı bünyesinde barındıracak. Projeyi başından beri takip eden ve 10-15 gün içerisinde tüm süreçlerin sonuçlanacağını anlatan Malatya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Mücahit Fındıklı, "Demiryolları'nın fabrikasını 1.Organize Sanayi Bölgesi'ne katmaya çalışıyoruz. İşlemler bittiğinde dünya çapında bir jean üretim merkezi olacak. Tesisin içinde 30 fabrika, meslek yüksek okulu ve sanat okulu oluşturulacak. 8 bin kişi istihdam edilecek. Binada 30 ayrı fabrika arasında genele koordinasyonu sağlayan bir üst birim oluşturulacak" dedi. 'HÜKÜMETTEN SÖZ ALDIK' Başbakan Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın ABD'deki ofisinde ekonomi danışmanlığı yaptığı Çalık Holding, LCW'nin sahibi Taha Holding yöneticileri ile altyapının kurulması için çalışma yürüttüklerini ifade eden Fındıklı sözlerine şöyle devam etti: "TCDD'nin Vagon Onarım Fabrikası'nın inşaatı 1978'de başladı. İnşaat bitti, ancak 20 yıldır hiç kullanılmadı. Bir dönem Tekel'e tütün deposu olarak kiraya verildi. O sırada da yangın çıktı. Sonra yine onarıldı. Yıllardır bomboş duruyor. Gördükçe Malatyalıların içi daralıyordu." Hükümetten ve Maliye Bakanlığı'dan devir için söz aldıklarını anlatan Fındıklı, denim kumaşında dünyanın merkezi olmayı hedeflediklerini söyledi.
economy
Kaçak ve usulsüz doğalgaz kullananlardan, hesaplanacak tüketim miktarlarının bedeli yüzde 300 zamlı olarak alınacak. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun, kaçak ve usulsüz doğalgaz kullanımına ilişkin tebliği ile doğalgaz piyasası müşteri hizmetleri yönetmeliğinde yaptığı değişiklikler, Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre dağıtım şirketi, müşterilerle yapacağı anlaşma ve sözleşmelerde kaçak doğalgaz kullanım miktarının yüzde 200'üne kadar, yinelenmesi durumunda ise yüzde 300'üne kadar 'kaçak doğalgaz kullanım bedeli' uygulanabileceğine ilişkin hükümlere yer verebilecek. Sayaç değiştirenlerden ek bedel istenmeyecek Bu arada Doğalgaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikler de Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre dağıtım lisansı ihalesinde, bankaların yanı sıra özel finans kurumlarının dolar olarak düzenlediği teminat mektupları da kabul edilecek. Dağıtım şirketinin, alacaklarını garanti altına alabilmek amacıyla, abonelerden abonelik sözleşmesinin imzalanması sırasında bir defaya özgü olmak üzere aldığı güvence bedeli, ön ödemeli sayaç kullanan abonelere uygulanmayacak. Mevcut mekanik sayacın ön ödemeli sayaçla değiştirilmesi durumunda da dağıtım şirketi ek bir bedel istemeyecek.
economy
Büyük petrol buhranı gibi Petrolün varili 44.3 doları buldu. Uzmanlar 'Petrol 50 dolara gidiyor' yorumları yapmaya başladı. 50 dolar, dünya ekonomisini krize sürükleyen 73 krizindeki seviyeyi denk geliyor. İşte gerçek turuncu alarm ABD'de 11 Eylül saldırılarının yıldönümü arifesinde terör korkusu petrol fiyatlarında bu güne kadar hiç telafuz edilmeyen 50 dolarları gündeme getirdi. ABD petrolünün varili art arda rekorlarla son 21 yılın zirvesini bir kez daha aştı ve 44.3 doları kırdı. Türkiye'nin ithalatta esas aldığı Londra'da işlem gören Brent tipi petrolün varili ise 42 doları gördü. Petrol fiyatları böylece yıl başından beri yaklaşık yüzde 40 oranında arttı. Brent tipi petrolün daha önceki rekoru 1. Körfez Savaşı'ndaki 41 dolar rakamıydı. Neredeyse enflasyon etkisinden arındırılmış haliyle ABD petrol fiyatları da petrol ambargosuyla kriz yaşandığı 1973 yılında görülen seviyelere yaklaştı. 1970'li yılların ünlü petrol krizine de OPEC ülkelerinin üretimlerini büyük oranda kısmaları oldu. 1973'te 10.47 dolar olan ham petrol varil fiyatı yüzde 270 artarak 38.50 dolara yükseldi. Ancak o dönem 38.5 dolara çıkan petrolün varili bugünkü hesaplarla yaklaşık 52 dolara denk geliyor. Yani uzmanların petrolde tehlike sinyali verdiği rakam 50 dolarların üzerinde. ABD'de aralarında IMF, ve New York Borsası'nın bulunduğu büyük finans kuruluşlarına El-Kaide'nin terör saldırısı düzenleyeceğine yönelik endişeler üzerine Bush yönetimi 'turuncu' alarma geçme kararı aldı. Ancak artan tedirginlik petrolün tırmanışı ile dünya ekonomisinin de 'turuncu' alarma geçmesi gerektiğini ortaya koydu. ÜRETİM ARTIRILAMIYOR Öyleki dünyaca ünlü finans kuruluşları yükselişin 50 doları da aşabileceği uyarısını yapan raporlar yayınlamaya başladı. Nedeni ise bu kez Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'ne (OPEC) üye ülkelerin üretimi artıracak kapasitesinin kalmayışı oldu. Mayıs'ta Ortadoğu'daki gerilimle artan petrol fiyatları OPEC'in üretim artışı ile dizginlenmişti.
economy
139 fabrikanın aynı anda temelini atarak Guinness'e aday olan Kayserili işadamları yatırımların yanısıra trilyonluk hayır işleriyle de tanınıyor. Kayserililer ticari yeteneklerinin sırlarını ve hayırseverliklerini AKŞAM'a anlattı Asur Krallıkları'nın başkenti Kayseri'de tarihten günümüze ulaşan ticari bir miras yaşatılıyor. Anadolu'daki kıraç toprakları bir ticaret merkezi yapan bu gelenek Kayseri'nin Türkiye çapında tanınan iş adamları yetiştirmesini sağlıyor. Halen 700 fabrika bulunan ve 1 milyar doların üzerinde ihracat yapılan Kayseri'de 139 fabrikanın daha temeli atılarak büyük bir rekora imza atıldı. Geçtiğimiz hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın temelini attığı projenin Guinness Rekorlar Kitabına girmesi bekleniyor. Yılbaşına kadar temeli atılan fabrika sayısı 200'ü bulacak ve 2 yıl sonra inşaatlar bittiğinde 20 bin kişiye iş imkanı sağlanmış olacak. Yatırım hamlesi başlatan Kayserililer hayır çalışmalarıyla da rakip tanımıyor. Sabancılar, Kadir Has, Hüseyin Bayraktar, Dedemanlar ile Beğendik, Cıngıllıoğlu ve Boydak aileleri gibi yüzlerce işadamı hem başlatılan atılım projesine destek verdiler hem de 1. Hayırseverler Zirvesi'ni düzenlediler. Zirve'de Kayseri'ye ikinci üniversitenin kurulması gibi elbirliğiyle yapılacak yeni projeler ele alındı. Hayırseverliği de ticaret gibi dedelerinden kalma bir emanet gibi gören bu şehrin iş adamlarının ders çıkartılacak ilginç yönleri mevcut. MÖ 3000'LERE DAYANIYOR AKŞAM Gazetesi'ne konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve işadamları ticari yeteneklerinin gizemini ve yardımseverlik aşkının kendilerine nereden geldiğini anlattı. Başkan Özhaseki, Kayserili'nin ince ticari zekasının sırlarını söyle açıkladı: 'Kaniş ve Karum'da (Kayseri yakınında bulunan tarih öncesi yerleşim yerleri) Mezopotamya'dan gelen tüccarlarla ticaret yapılmış. O günkü yaşayan krallar faizin ne olacağı borç alıp vermemenin cezasının ne olacağı konusunda kararlar almış. Fahiş faiz uygulayan insanlara o günlerde ceza uygulandığına ilişkin tabletler bulunmuş MÖ 3000'li yıllardaki tabletlerde sözleşmeler var. Burada kıraç topraklarda tarımdan beklentisi olmayan insanlar ticaret yaparak geçinmişler. Gün gelmiş insanlar alıp satmışlar. Gün gelmiş üretmeleri gerektiğinin farkına varmışlar. Osmanlı'nın ilk serbest bölgesi Yamıla Pazarı da Kayseri'de kurulmuş. Çaresizlikten kaynaklanan bir durum. Zamanla alıp satmak 1950'lerden sonra yetmemeye başlamış.' 'NE LÜZUM VAR GÜNAH' Kayseriler'in atalarından kalma ticari alışkanlıkları olduğu ifade eden Belediye Başkanı Özhaseki şunları söyledi: 'Örnek olarak sabah dükkanını açan bir esnafla memur arasında düşünce farkı var. Tüccar dükkanını temizler mallarına bakar. Ne eksik var onları gözden geçirir. Yeni çıkan bir şey var mı onu takip eder. Bazen bir çay içmeye bile vakti olmaz. Ecdadımızdan kalma ticari alışkanlıklar var. Terazinin doğru olması gibi. Kul hakkı gibi. Sonra atalarımızdan hayırseverlik duygusunu almışız. Önemli olanın iyi işler yapmak olduğunu hayırla anılmak gerektiğini öğrenmişiz. 'İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydası dokunandır' hadisi şerifiyle hareket ediyorlar. İsraf etmeden harcamayı severler. Dedem karısı evde avizeyi değiştirelim, perdeyi değiştirelim dese kıyameti kopartırdı. Dükkanda tonlarca kumaş olduğu halde ne lüzum var günah derdi. Birisi gelse açta açıkta bir var. Aşevine milyarlar verir gözü onu hiç görmez. Öyle bir gelenek var.' TEK LÜKSLERİ BAĞ EVİ Bu insanların en lüksü bağ evidir. Allah'ın huzurunda ince bir hesap daha yapıyorlar. O da ahiret hesabıdır. İnsanlara faydalı olmak onların duasını almak için de trilyonları bu dünyaya gömüyorlar. Yani Kayserili işini bilir. Son 10 yıl içinde 300 civarında hayırseverimiz 500 civarında hayır eseri ortaya koymuş. 300 milyon dolar bu uğurda harcamışlar. Bunu da Guinness'e verdik. Bunlar bizim bildiklerimiz bir bina olarak ortaya konanlar. Daha komşusuna yardım muhtaç birisine yapılan yardımlar bunun içinde yok.
economy
Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan, İmar Bankası davasına bakan mahkemeye verdiği kitapçıkla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında ifade verdi. Uzan'ın, İstanbul Adliyesi'ne birlikte geldiği korumaları, görüntü almaya çalışan gazetecileri tartakladı. Uzan, savcılıktan çıktıktan sonra da İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi'nde hakkında açılan üç ayrı davaya yazılı savunma verdi. Uzan, basın mensuplarının sorularını cevaplandırmadan 45 dakika kaldığı adliyeden ayrıldı. Bir gazetecinin şikâyetiyle Uzan'ın korumalarından biri, polislerce adliyede alıkonuldu. Davanın 3 Haziran 2004'teki duruşmasında Uzan'ın mahkeme heyeti üyelerine gönderdiği kitapçığın bir örneği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmişti. Savcılık da kitapçığın suç unsuru içerip içermediğine ilişkin soruşturma başlatmıştı. Uzan'ın 'Tarihe bir not düşmek amacıyla yazdım' sözleriyle başlayan kitapçıkta, Uzan Grubu şirketlerin durumları ve İmar Bankası'na ilişkin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na sunulan teklif konusunda bilgilere yer veriliyordu.
economy
Yaşar'a sanal kâr suçlaması Aralık 99'da el konan Yaşarbank'ın gruba ait iken açıkladığı 7.1 trilyonluk kârın fiktif olduğu aslında aynı dönemde 350 trilyon zararı bulunduğu iddia edildi. Yine aynı dönemde, bankanın aktif büyüklüğünün % 51'inin sanal olduğu belirtildi. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Aralık 99'da el konan Yaşarbank'ın yönetiminin muhasebe kayıtları ile oynayarak, bankanın kârını şişirdiğini iddia etti. Kurul, bankanın yönetiminin kamuoyuna yanıltıcı rakamlar açıkladığı gerekçesiyle bankanın eski patronu Selçuk Yaşar ve yönetim kurulu üyeleri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Yaşarbank'a el konulmadan önceki 1999 yılı 9 aylık bilançosunda 7.1 trilyon kâr gösterilirken, aslında o dönem halka açık bankanın 421 trilyon lira zararı olduğu öne sürüldü. Kurul'un banka kayıtlarıyla oynayarak kârın şişirilmesi nedeniyle suç duyurusunda bulunduğu kişiler arasında Selçuk Yaşar'ın yanısıra o dönem banka yönetim kurulu üyesi olan ve şimdi Yaşar Grubu'nun başına geçen kızı Feyhan Kalpaklıoğlu da yer aldı. AKTİF TOPLAMI PATLADI Edinilen bilgiye göre Yaşarbank yönetimi, bankanın 1996 yılından itibaren Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na geçene kadar 3 yılda her bilanço dönemi öncesinde özellikle bankanın gelirlerini olduğundan da yüksek göstermeye yönelik işlem yaptı. Banka Fon'a alındığında ardında 13 bin 722 borsa yatırımcısını bırakan Yaşarbank'ın gelir şişirme yöntemiyle kamuoyunu yanılttığı ileri sürüldü. Bankanın el konulmasından önceki kamuoyuna açıklanan son bilançosunda 7.1 trilyon kar gösterilmişti. Ancak iddiaya göre bu dönemde bankanın 428 trilyonluk fiktif gelirin etkisiyle karlı duruma geçtiği aslında, 421 trilyon lira zararın bulunduğu belirtildi. Aynı durum altı aylık bilançoda varolduğu iddia edildi. Yaşarbank'ın 6 aylık bilançoda 4.5 trilyon lira kar açıklamışken, aslında 350 trilyon zararda olduğu öner sürüldü. Bankanın özellikle el konulma tarihi olan Aralık 99'a doğru kâr patlatmaya yönelik işlemlerinin arttığı iddia edilirken, edinilen bilgiye göre Yaşarbank mali durumunda gerçeği yansıtmayan işlemler bankanın son bilançosunda neredeyse yüzde 50'yi aştı. Bankanın zararının gizlenmek için gerçeğe aykırı kayıtlarla banka aktif büyüklüğünün de 2 katına çıkarıldığı iddia edildi. SON 3 YILDA YOĞUNLAŞTI Yaşarbank'ın gelirlerini arttırarak, kârını şişirme politikasını ise bankanın kimi şubeleri aracılığıyla yaptığı ileri sürüldü. Öyleki banka tarafından gerçekte hiç bir kredi kullanımı olamadığı halde kredi kullandırılmış ve gelir elde edilmiş gibi gerçeğe aykırı kayıtlar yapıldığı iddia edildi. Edinilen bilgiye göre 1997 yılı 12 aylık mali tablolarında aktif toplamı 288 trilyon lira olan Yaşarbank'ın bu büyüklük içinde 114 trilyon liralık bölümünün gerçeği yansıtmıyordu. Fon'a alınmadan önceki 9 aylık bilançosuna göre de bankanın aktif büyüklüğünün 843 trilyon olarak açıklanmasına karşın gerçekte bu tutarın 415 trilyon lira olması gerektiği iddia edildi. 1 YILDAN 3 YILA HAPİS Bu arada SPK, bankanın diğer yönetim kurulu üyeleri Mustafa Günenç, Ali Ayhan Ertenü, Muhittin Bilget, Uray Ergun, Sema Gökçen, banka genel müdürü Canip Özardalı, bankanın muhasebeden sorumlu Güdür Yardımcısı Yurdaer Çayırlı, Muhasebe Birim Müdürü Kamuran Yalçınkaya, bankanın şube müdürlerinden Ceyhan Deniz Göztepe, Vesbiye Namkoç, Mehmet Sezgin ve Yaşar Gültekin hakkında da 'yalan yanlış bilgilendirme' suçunu içeren Sermaye Piyasası Kanunu'nun 49-A-3 maddesi kapsamında işlem yapılması ve 1 yıldan 3 yıla hapis cezası ile yargılanmaları için savcılığa suç duyurusunda bulundu.
economy
Enflasyon sepetinden tornavida çıkıyor, ekmek arası köfte giriyor Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), yeni enflasyon sepetinden cenaze masrafları, hamam ücreti, gazyağı, pastırma, kibrit ve tornavida gibi 60 malı çıkartıp, sepete gofret, cips, LPG, internet ücreti, at yarışı, şans oyunları ve ekmek arası yiyecek gibi malları sokacak. DİE, artık çekirdek enflasyonu da ölçecek. DİE Başkanı Ömer Demir, bundan sonra enflasyon hedeflemesine geçilmesi için bir çekirdek enflasyon hesabı gerekeceğini belirterek, Merkez Bankası'nın çekirdek enflasyonun ölçülmesi için bir talebi olduğunu vurguladı. Bu konuda görüşmelerin gerçekleştirildiğini ve bir ortak çalışma grubu oluşturulmasına karar verildiğini anlatan Demir, “2005 yılından itibaren bu amaca hizmet edecek bir çekirdek enflasyon açıklayacağız” diye konuştu. ÇEKİRDEK ENFLASYON NEDİR? Çekirdek enflasyonu, geçici değişiklikler nedeniyle temel fiyat hareketlerini dalgalandıran etmenlerden arındırılmış enflasyon rakamı olarak tanımlayan Demir, şöyle konuştu: “Bu temel eğilimleri saklayan arızi (geçici) unsurların ayıklandığı bir enflasyon rakamı olacak. Bundan önce özel imalat sanayi çekirdek enflasyon olarak nitelendiriliyordu. O da önemli bir unsurdur ama çekirdek enflasyon sadece bundan ibaret değildir. Biz yeni dönemde ülkemizin durumuna uygun bir çekirdek enflasyon hesaplaması yapmayı düşünüyoruz.” YENİ ENFLASYON SEPETİ Ömer Demir, yeni enflasyon sepetine girecek ve çıkacak malların netleşmesi için öncelikle yurt, hapishane, hastane, kışla ve huzurevi gibi yerlerde yaşayan kurumsal nüfusun tüketim kalıplarının belirlenmesini hedeflediklerini kaydetti. Kurumsal nüfusun toplam tüketim içinde yüzde 1-1.5'luk bir payı olduğunu tahmin ettiklerini söyleyen Demir, 1-2 ay içinde bu çalışmanın bitirilerek sepetteki malların kamuoyuna açıklanacağını ifade etti. SEPETE GİREN VE ÇIKAN MALLAR DİE Başkanı'nın verdiği bilgiye göre, çıkan mallar içinde cenaze masrafları, jeton ücreti, hamam ücreti, gazyağı, terlik, ipek kumaş, sinek ilaçları, pastırma, kibrit, tornavida, Birinci sigarası, Yeni Harman sigarası gibi yaklaşık 60 mal bulunuyor. Eklenecek bazı yeni ürünler ise gofret, cips, araç için LPG, kuru temizleme, kargo, cep telefonu ekipmanları, internet ücreti, at yarışı, sayısal loto, şans topu, epilasyon, kasko, gevrekler (corn flakes), kombi, kreş ücreti, ekmek arası yiyecek ve banka havalesi ücreti olarak sıralanıyor. DİE, sepet güncellemesinde ağırlığı binde 1'in altına düşen ürünleri sepetten çıkarırken, binde 1'in üzerinde ağırlığa sahip ürünleri dahil ediyor. YENİ YILDA TEFE YERİNE ÜFE Yeni dönemde Toptan Eşya Fiyatları Endeksi (TEFE) yerine Üretici Fiyatları Endeksi'nin (ÜFE) geleceğini de anlatan Demir, “Bizim TEFE karma bir endeks. Yeni dönemde TEFE yi kaldırıp ÜFE'nin mal bileşenlerine uygun yeni bir endeks oluşturacağız... Bunları yeniden gözden geçirip tamamen ÜFE'ye geçiyoruz” diye konuştu. YENİ SEPET ENFLASYONDA SIÇRAMA YAPAR MI? Yeni oluşturulacak sepetle enflasyonda bir sıçrama olup olmayacağı konusunda da Demir, “Böyle bir tahmin şimdiden mümkün değil. Girecek ya da çıkacak mallardan yola çıkarak böyle bir durum beklenti içinde değiliz. Aşağı ya da yukarı çeker anlamında ampirik bir araştırmamız, kurumsal olarak da bu anlamda bir beklentimiz yok... Bu konuda şimdiden bir şey söylemek spekülatif olur” diye konuştu. İŞSİZLİK RAKAMLARI İşsizlik rakamlarının önemine de değinen DİE Başkanı, yıl sonu itibariyle bölgesel bazda işsizlik rakamlarını yayınlayacaklarını açıkladı. Demir, 2005 yılından itibaren 3 aylık aralarla, zincirleme şekilde, her 3 ay sonunda yıllık işsizlik rakamlarını, her ay da geçmiş 3 ayın işsizlik rakamlarını yayınlayacak yeni bir sistem tasarladıklarını ifade etti. Ömer Demir, “Yani biz şimdiki fiyat hareketi gibi işsizlik rakamlarını da aylık ama geçmiş 3 ayın ortalaması biçiminde yayınlamaya düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
economy
Hazine 91 günde % 24.5 borçlandı Hazine'nin 91 günlük bono ihalesinde hedeflenen 2.5 katrilyonluk satış gerçekleştirildi. Hazine'nin ihalesine 5.3 katrilyon liralık nominal teklif geldi. İhalede ortalama bileşik faiz yüzde 24.52 oldu. İhalede maksimum faiz ise yüzde 24.75'e yükseldi. Hazine'nin ihalelerinin ardından gösterge tahvillerde de faizler yüzde 24.49'a geriledi. Bu arada Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu ile yeni bir stand-by anlaşması yapmaya karar vermesi Türk tahvillerinin performansını artırdı. Sektörün göstergesi JPMorgan'ın Gelişmekte Olan Ülke Tahvilleri Endeksi'nin 8 baz puan düşüşle ABD Hazine tahvillerinin 459 baz puan üzerine çıktı. Türkiye'nin 2034 vadeli tahvili 97.1 dolara yükseldi. 2030 tahvili de 134 dolara çıktı
economy
Japan Tobacco International (JTI), geçen hafta özel tüketim vergisi (ÖTV) oranlarında yapılan değişikliğin ardından, orta fiyat kategorisinde yer alan ürünü Winston sigarasının fiyatına yüzde 26.1 ile yüzde 27.3 arasında artırdı. Düzenleme sonrası 2 milyon 300 bin lira olan Uzun Winston ve Uzun Winston Light sigaralarının fiyatı yüzde 26.1 oranında artışla 2 milyon 900 bin liraya çıktı. Kısa Winston'ın, Box, Soft, Light ve Superlight çeşitlerinin fiyatları da yüzde 27.3 oranında artışla 2 milyon 200 bin liradan 2 milyon 800 bin liraya çıktı
economy
Yatırım yapan kazanacak Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mustafa Su, Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) katılım paylarının hangi oranda yatırıma yönlendirildiğinin önemli olduğunu söyledi. Katılımcıların kesinti oranlarına dikkat etmesi gerektiğini belirten Su, sistemin cazip hale gelebilmesi için katılım paylarının azami ölçüde yatırıma yönlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Anadolu Hayat Emeklilik olarak katkı paylarından sadece yüzde 2.4 oranında kesinti uyguladıklarını dile getiren Mustafa Su, "Katılımcıların yatırdıkları her 100 liralık katkı payının 97.6 lirasını yatırıma yönlendirerek daha kazançlı çıkmalarını sağlıyoruz. Sistemin başladığı günden bu yana düşük kesinti prensibini başarıyla uyguladık" dedi. BES'te uzun vadede hem katılımcıların, hem şirketlerin, hem de ülke ekonomisinin kazançlı çıkacağını belirten Mustafa Su şöyle konuştu: "Bilindiği gibi, bireysel emeklilik sistemi hem katılımcıya hem de şirketlere uzun vadede kazanç vaat etmektedir. Emeklilik şirketleri ne kadar çok fedakârlık yaparsa, katılımcıların menfaati o kadar artacaktır. Hedefimiz düşük kesinti stratejisiyle sistemi cazip hale getirmektir." 'Kesintiye dikkat' AnadoluHayatEmeklilik GenelMüdürüMustafaSu, BES katılımcılarına şu uyarılarda bulundu: "Bireysel emekliliğe titizlikle hazırlandık. Amacımız katılımcıların menfaatlerine uygun planlar sunmak, bu amaçla kesinti oranlarını minimumda tutarak katkı paylarının en üst seviyede yatırıma yönlendirilmesini ve yüksek getiri sahibi olmalarını sağlamaktır. Katılımcıların dikkatli olması gereken bu hususları özellikle belirtmek isterim. Bu arada katılımcılar yatırdıkları her 100 birim katkı payının ne kadarı kesintiye gidiyor, ne kadarı yatırıma yönlendiriliyor, sorusunu mutlaka sormalı." AXA OYAK Sigorta'ya 2004 Tüketici Ödülü Grand Cevahir Otel'de düzenlenen 'Tüketici Zirvesi'nde Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün katılımıyla 'Tüketici 2004 Kalite Ödülleri' sahiplerini buldu. Tüketici Dergisi bu zirveden önce düzenlediği kalite anketiyle bir yıl boyunca iki değişik kanaldan Türk halkının marka tercihlerini araştırdı. İlk aşamada yaklaşık 38 bin kişi ile birebir anket gerçekleştirildi. Elde edilen sonuçlar daha sonra, Tüketici Dergisi'nin internet sitesinden gelen oylarla birleştirildi ve Türkiye'de tüketicinin kalitesine en çok güvendiği markalar belirlendi. Marka araştırmasının 'Sigorta Şirketleri' dalındaki birincilik ödülü AXA OYAK'ın oldu. Pek çok firmanın faaliyet gösterdiği Türk sigorta sektörü içerisinde yüzde 18'lik bir oyla alanında Türkiye'nin kalitesine en güvenilen markası olan AXA OYAK, en yakın rakibi ile arasında yüzde 5'lik bir fark yarattı. Genel Sigorta 'değişim ve gelişim'e açık Genel Sigorta çalışanları Maslak Princess Otel'de "Motivasyon Toplantısı'nda buluştu. 2003 yılında şirket genelinde başlatılan 'değişim ve gelişim' workshop projesinin devamı olan bu çalışmaya genel müdürlük ve tüm bölge müdürlüklerinden yönetici ve çalışanlar katıldı. Genel Sigorta Genel Müdürü Hulusi Taşkıran'ın açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda genel müdür yardımcıları Serdar Gül ve Didem Bulut hazır bulundu. Çalışanlara özel bilgi Pazarlama, Eğitim ve Reklam, Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Didem Bulut, katılanlara Genel Sigorta'nın sektördeki en son durumunu yansıtan bir sunumla şirketin sektör içindeki konumu, sermaye durumu ve finansal yapısı ile ilgili bilgileri aktardı. Şirket genelinde kaliteli hizmet sunumuna önem verildiği vurgulanarak, geçen yıldan bu yana kalite iyileştirme faaliyetleri hakkındaki grup workshop'lar ve alınan aksiyonlar irdelendi. Toplantıda şirketin en son reklam çalışması olan 'kâğıt ötesi sigortacılık' temasının işlendiği reklam görseli tanıtıldı. Bu arada şirket çalışanlarının önem verdiği öneri sistemi de değerlendirildi. Öneri sistemine gönderilen önerilerin değerlendirilmesi sonunda pazarlama yetkilisi Rengin Kızılkaya birincilik ödülü aldı. Başak'ın balığı konuştu Digiturk'ün 33 radyo ve ekstra müzik kanalındaki balıklar Başak Sigorta'nın reklamında konuşuyor Digiturk'ün 33 radyo ve ekstra müzik kanalını açtığınızda karşınıza gelen akvaryumdaki balıkların Başak Sigorta reklamında yaptıklarını gördüyseniz şaşırmayın. Aquavision'un deniz dibinin büyüleyici atmosferini ekrana yansıttığı bu yeni uygulama ile stresten arınmak için Kızıldeniz'e veya Maldivler'e gitmenize gerek yok. Akmerkez'de kurulan 2000 litrelik akvaryumdan görüntülerin yayımlandığı Digiturk'ün ekstra müzik ve radyo kanallarından deniz altının gizemli dünyasını keşfedebilirsiniz. Buraya ilk reklamveren olan Başak Sigorta, huzur ve güveni çağrıştıran bir ortamda reklamlarının müşteriye ulaşmasını amaçlıyor. Aquavision olarak adlandırılan reklam projesinde, akvaryumdaki balıklar birbirleriyle konuşma balonlarıyla konuşturuluyor ve diyaloglarda şirket isimleri geçiyor. Bu arada ekranda görülen gerçek akvaryumda 21 cins balık ve 100'ün üzerinde deniz canlısı yaşıyor. Başak Sigorta Reklam Müdürü Burcu Dinçer, "İnsanlar çağın gereği artık evlerine gittiklerinde daha sakin ve huzurlu bir ortam arıyor. Digitürk radyo kanallarının 33 kanalından herhangi birini açtığınızda hem müzik dinliyorsunuz, hem de akvaryumda balıkları seyrediyorsunuz. Halkımızın sevebileceği projelerde yer almak istiyoruz" dedi. Melodi de 'Batı'lı Batı Sigorta, yat yarışlarının tanınmış isimlerinden olan 'Melodi' teknesine iki yıldır sponsor olarak destek veriyor. Batı Sigorta'yı bayrağını taşıyarak yarışlarda tanıtan 'Melodi' teknesi, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2004 yılında da yurtiçi ve yurtdışı yarışlarda başarılara damga vurmak için yarışacak. Eğitim hep sürecek Tekstilbank şube müdürleri ile Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigorta yetkilileri, eğitim çalışmasında bir araya geldi. Acıbadem Sigorta ve Acıbadem Sağlık Grubu tanıtım filmleri gösterildikten sonra, toplantının açılış konuşmasını Acıbadem Sigorta Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gülsultan Doğan yaptı. Hedef büyük Acıbadem Sigorta'nın üretim rakamları ve hedeflenen veriler Satıştan Sorumlu Grup Müdürü Serpil Erden tarafından, Acıbadem Sigorta ürünleri ise Projeler ve Organizasyon Grup Müdürü Timur Kaya tarafından Tekstilbank şube müdürlerine aktarıldı. Acıbadem Sigorta ve Tekstilbank işbirliğinin şube kârlılığı Gülsultan Doğan tarafından anlatıldıktan sonra, soruları Tıbbi Koordinasyon Müdürü Dr. Tuğrul Özseçen yanıtladı.
economy
Markalı ürün seferberliği MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Nurettin Nebati, Çin tehdidi dolayısıyla yılbaşından sonra ihracat gelirlerinde ciddi bir düşüş yaşanacağı tahmininde bulunarak, buna karşı ‘markalı ürün’ seferberliği başlatılması gerektiğini bildirdi. Nurettin Nebati, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin ihracatta rekor üstüne rekor kırmasına karşın, yılbaşından itibaren dış satım gelirlerinde ciddi bir düşüş yaşanacağı öngörüsünde bulundu. İhracatta istikrarlı büyüme için markalaşmaya odaklanmanın kaçınılamaz bir gerçek olduğu vurgulayan Nebati, ‘İhracatta katma değeri yüksek markalı ürünlerin ağırlığı arttırılabilirse, Türkiye’nin ihracat geliri 2010 yılında yıllık 150 milyar dolara ulaşabilir’ dedi. Nebati, Türkiye’nin 2003’ten itibaren ihracatta rekor üstüne rekor kırmasına karşın, ihracatın üçte birini gerçekleştiren tekstil ve hazır giyim sanayicileri arasında 2005’le ilgili kaygıların had safhaya ulaştığını dile getirdi
economy
İş Yatırım, Türk Hava Yolları'nın (THY) halka arzına ilişkin yapılacak pazarlama faaliyetleri kapsamında hazırlanacak formları, yaşadıkları ülkelere dönüş yapacak 300 bin civarındaki Türk vatandaşına THY uçaklarında dağıtmayı planlıyor. İş Yatırım tarafından yapılan açıklamada, şirketin THY hisselerinin bir kısmının halka arz yoluyla özelleştirilmesi çalışmalarında danışmanlık hizmeti vermesi için THY ile bir anlaşma imzalandığı anımsatılarak, bu konuyla ilgili çalışmaların başladığı bildirildi. Açıklamada, İş Yatırım yetkililerinin özelleştirilecek hisselerin ne kadarının yabancılara verileceğinin henüz belirlenmediği ifade edilerek, hisselere özellikle yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlardan yoğun ilgi olduğu kaydedildi. Açıklamada, şu bilgilere yer verildi: 'İş Yatırım, THY arzında geçmiş uygulamalardan farklı olarak özellikle belli başlı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklere yönelik olarak aktif pazarlama gerçekleştirecek. Öncelikle hazırlanacak formların yaşadıkları ülkelere dönüş yapacak 300 bin civarındaki Türk vatandaşına THY uçaklarında dağıtılması planlanıyor. Bu formları doldurarak adres bilgilerini THY personeline iletecek olan yatırımcılara halka arz sirküleri ve broşürleri talep toplama tarihinden önce gönderilecek.' Açıklamada, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın yurtdışında yaşayan ve iş yapan Türkleri temsil eden çeşitli derneklerle ön görüşmelere başladığı da belirtildi.
economy
Petrol, Venezüella ile 47 dolardan döndü Petrol fiyatları haftaya 46,91 dolarlık tarihi rekorla başladı. Venezüella'da Devlet Başkanı Hugo Chavez'in zaferle ayrıldığının açıklanması 47 dolara doğru giden fiyatların biraz gerilemesine neden oldu. GEÇEN haftayı tarihi zirvelerinde kapatan ham petrol fiyatları, yeni haftaya da yeni rekorlarla girdi. New York Ticaret Borsası'nda işlem gören hafif türü ham petrolün varil fiyatı, 21 yıllık borsa tarihinin en yüksek değeri olan 46.91 dolar seviyesine ulaştı. Dünyanın 5'inci büyük petrol ihracatçısı Venezüella'da hafta sonu gerçekleştirilen Devlet Başkanı Hugo Chavez'in geleceğini belirleyecek referandum sonuçlarıyla ilgili belirsizliğin sürmesi ve Irak'ta aralıksız süren çatışmalar, olumsuz gelişmelere karşı hassas olan petrol piyasasında yeni zirvelerin gerçekleşmesine zemin oluşturdu. Son gerçekleşen yükselişlerle birlikte ham petrol fiyatları New York Ticaret Borsası'nda, 1 yıl öncesine göre yüzde 50'nin üzerinde değer kazanmış oldu. Venezuella devlet petrol şirketi PDVSA Başkanı Ali Rodriguez ham petrol fiyatlarının bu hafta içinde 47-48 dolarları görebileceğini belirterek, ‘50 dolar seviyesi bir mıknatıs gibi piyasaları çekiyor. Sanırım bu seviyeye bir deneme olacak’ diye konuştu. CHAVEZ ETKİSİ Venezüella'da yapılan referandumdan Devlet Başkanı Hugo Chavez'in zaferle ayrıldığının açıklanması, uluslararası borsalarda günlerdir yükselen petrol fiyatlarını biraz geriletti. Gün içinde New York Ticaret Borsası'nda 46.91 dolarla tarihinin en yüksek değerini gören hafif türü ham petrolün varil fiyatı, Venezüella'daki referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından 46.20 dolar seviyesine geriledi. Londra Uluslararası Petrol Borsası'nda işlem gören Brent türü ham petrolün varil fiyatı ise Venezüella'dan gelen haberler sonrasında 43 sent gerileyerek 43.40 dolar seviyesine indi. Venezüella'nın günlük 2.6 milyon varil seviyesinde bulunan petrol arzının Devlet Başkanı Hugo Chavez'in referandumu kaybetmesi halinde yandaş işçilerin eylemleri neticesinde kesintiye uğrayacağı korkusu, uzmanlarca petrol fiyatlarında son günlerde yaşanan rekor yükselişlerin nedeni olarak gösteriliyordu. Irak'ın orta kesiminde bulunan bir petrol boru hattında yangın çıkarken, güneydeki terminallerden petrol arzı ise yarım kapasiteyle sürüyor. Görgü tanıkları ve polisin bildirdiğine göre yangın, cuma günü direnişçilerin sabotaj saldırısına uğrayan Bağdat'ın güneyindeki Müseyyeb kasabasından geçen boru hattında başladı. Şiilerin çoğunlukta olduğu kasabanın kontrolü koalisyon askerlerine karşı savaşan direnişçilerde bulunduğundan, görevliler henüz boru hattına müdahalede bulunamıyor. Yanan boru hattının, Irak'ın rafineri, petrol tankları ve üretim bölgelerini birbirine bağlayan iç boru hattı ağına dahil olduğu bildirildi. Bağdat'a benzin sağlayan hatta Cuma günü gerçekleşen sabotaj saldırısı nedeniyle, Irak'ın başkentinde benzin sıkıntısı oluşmaya başlamıştı. YARIM KAPASİTE Irak'ın güneyindeki terminaller ise yarım kapasiteyle petrol ihracatını sürdürüyor. Günlük yaklaşık 900 bin varillik arz, 42 inç genişliğindeki tek boru hattıyla sağlanıyor. Güney terminallerini besleyen 48 inç genişliğindeki diğer ana petrol boru hattı ise saldırı olacağı endişesiyle kapalı tutuluyor. Chavez: Fiyatları 25 dolara indirmek için çalışacağız GÜNLERDİR olumsuz haberler nedeniyle yükselişini sürdüren petrol piyasalarının ateşi, Venezüella ve Suudi Arabistan'dan gelen olumlu haberlerle düşme eğilimine girdi. Venezüella'da hafta sonu gerçekleştirilen referandumda zaferini ilan eden Devlet Başkanı Hugo Chavez, zafer konuşmasında petrol piyasasında istikrar sözü verdi. ‘Hükümetim adına OPEC'e garanti ederim ki dünya petrol piyasasının istikrarı sağlanacak’ diyen Chavez, Orta Doğu haricindeki en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesiyle ilgili endişelerin azalmasını sağladı. Başkent Riyad'da yayınlanan bir gazeteye açıklamalarda bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah ise petrol fiyatlarını 25-30 dolar seviyesine çekmeyi hedeflediklerini kaydetti. ‘Fiyatları 25-30 dolar seviyesine düşürmek için petrol sahalarının izin verdiği ölçüde maksimum pompalama yapacağız’ diyen Veliaht Prens, rekor seviyelerde gezen fiyatların gevşetilmesi adına ülkesinin üzerine düşeni yapmayı sürdüreceğini söyledi.
economy
Ekonomistler hükümetin cari işlemler açığını azaltmak için tüketici kredilerini hedef almasını doğru bulmuyor. Bu nedenle KKDF'yi 5 puan artırmanın istenilen sonucu vermekten uzak kalacağına dikkat çekiyorlar Cari işlemler açığının arttığı bir dönemde talepteki artışın ithalatı da körükleyici bir etki yaratması, dikkatleri tüketim harcamalarına ve özellikle tüketici kredilerine çekti. Cari işlemler açığındaki artışı dizginlemek amacıyla iç talebi frenlemek için tüketici kredilerindeki Kaynak Kullanımın Destekleme Fonu'nu (KKDF) artırmayı planlayan hükümet, mevcut yasa çerçevesinde Fon kesintisini ancak beş puan daha artırarak yüzde 15'e çıkarabilecek. Ekonomistler ise hükümetin cari işlemler açığını azaltmak için tüketici kredilerine uygulanan KKDF'yi artırmanın istenilen sonucu vermekten uzak olacağına dikkat çekiyorlar. Dışbank'tan Ekonomist Erkin Işık, 'Beş puanlık bir artış kredi almadaki cazibeyi kaybettirecek bir önlem olmaz. Hükümet bunun fazla artırılması için yöntemler arayabilir. Bu tek başına yeterli bir önlem olmaz' dedi. Merkez Bankası verilerine göre, tüketici kredileri 6 Ağustos haftasında geçen yıl sonuna göre yüzde 44.4 artışla 12.25 katrilyon liraya ulaştı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, hafta başında düzenlediği basın toplantısında, bankaları artan tüketici kredisi kullanımı konusunda uyarmış ve cari işlemler açığındaki artışı durdurabilmek tüketici kredilerindeki KKDF'nin artırılabileceğini söylemişti. KANUN BU YETKİYİ VERİYOR Bazı kanunlarda değişiklik yapan ve 20 Haziran 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4684 sayılı yasanın geçici 3. maddesi, Bakanlar Kurulu'na KKDF'yi sıfıra kadar indirme ya da 15 puana kadar artırma konusunda yetki veriyor. Reuters'e değerlendirmede bulunan ekonomi yetkilileri, hükümetin cari açığı azaltmak için önümüzdeki günlerde KKDF oranlarını artıran kararnameyi hazırlayacağını kaydetti ancak artışın tüketici kredilerinde en fazla 5 puan olabileceğine dikkat çekti. SORUN TÜKETİCİ KREDİSİNDE DEĞİL HSBC Ekonomisti Ahmet Akarlı, cari açığın banka kredileri ile bire bir ilişkilendirilmemesi gerektiğini kaydederek, bankacılık aracılık maliyetlerinin artırılmasını doğru bulmadığını söyledi. Akarlı, Türkiye'nin büyümeye bağlı olarak ister istemez cari açık verildiğini kaydederek, şunları söyledi: 'Çok güçlü ara malları talebi var ve tüketim malları ithalatının sınırlı bir ağırlığı var. Oradaki artış keskin olsa bile ağırlıklı olarak cari işlemler dengesindeki bozulmanın oradan kaynaklandığını düşünmüyorum. Tüketici kredilerine getirilecek sınırlamanın da etkisinin görece kontrollü olacağı kanaatindeyim... Bunun optimal bir önlem olduğu kanaatinde değilim.' 1 EKİM'E KADAR BEKLENECEK Hükümetin tüketici kredilerindeki KKDF oranını yüzde 15'in üzerine çekmek için yeni bir yasal düzenleme yapması gerektiği ifade ediliyor. Bunun için de TBMM'nin açılacağı 1 Ekim'in beklenmesi gerekiyor. Işık, Merkez Bankası'nın 'seçici' önlemlerden söz ettiğini ve canlanmanın belirli sektörlerde yüksek olduğunu belirterek, 'Sonuçta kredilerdeki vergi artırılabilir ama o sektörlere yönelik vergi gibi bazı önlemler getirilebilir... Genel olarak ekonomide canlanma var. Bunu önlemenin yolu da faiz indirimini geciktirmektir' dedi. TAHMİN 12 MİLYAR DOLAR Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener önceki gün yaptığı basın toplantısında, son olarak IMF'nin de genişlemesine dikkat çektiği cari açık beklentisinin yıl sonu için, mayıs itibarıyle aşılan, 7.6 milyar dolardan 10.8 milyar dolara revize edildiğini söyledi. Analistler, yıl sonunda cari işlemler açığını 12 milyar dolar olarak tahmin ediyor. Merkez Bankası'nın salı günü açıkladığı verilerine göre, cari işlemler açığı ocak-haziranda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 95.4 artışla 9.945 milyar dolara ulaştı. IMF'ye 8. gözden geçirme sonrasında gönderilen niyet mektubunda, ihracat ve turizm gelirlerindeki güçlü artışın artan ithalatı büyük oranda dengelemesiyle bu yılki cari açığın GSMH'nın yüzde 3.5-4'üne karşılık gelen bir düzeye ulaşmasının beklendiği bildirilmişti. IMF de yaptığı yıllık değerlendirmede Türk ekonomisinin genişleyen cari işlemler açığından kaynaklanan risklerle karşı karşıya olduğunu açıklamıştı. Patronu hapiste şirketi satışta Yeltsin döneminde yıldızı parlayan ve Rusya'nın en zengin adamları arasına giren Yukos'un sahibi Mikhail Khodorkovsky, demir parmaklıkların ardında yargılanıyor. Devleti dolandırılmaktan ve vergi kaçakçılığından suçlanan Khodorkovsky ve sağ kolu Platon Lebedev hakkında 10 yıl hapis cezası isteniyor. Şirket yöneticilerinin yargılama süreci devam ederken, 3.4 milyar dolarlık vergi borcu nedeniyle el konan petrol devi Yukos'un üretim yapan bir iştirakinin değerinin tespit edilmesi için Batılı bir yatırım bankasına başvuruldu. Rus Hükümeti'nin isteğiyle Alman Dresnder Bank'a ait Dresnder Kleinworth Wasserstein, Yukos'un ana petrol üretimi yapan Yuganskneftegas şirketinin piyasa değerini belirleyecek. Rusya'nın prestijli bir yatırım bankasına bu görev vermesi dünya enerji piyasalarına rahat bir nefes aldırdı. Yukos ve iştiraklerinin çok düşük bir fiyata satılacağını düşünen dünya enerji piyasaları, Rus hükümetinin Dresnder Kleinworth Wasserstein'i görevlendirerek doğru yaptığının altını çizdi. Jüri üyeleri ikramiyeye ortak Kamu kuruluşlarının düzenleyeceği yapı sanatları ile ilgili yarışmalarda, jüri üyelerinine ve danışmanlara verilecek ücretler ile bu kişilere ve yarışmacılara ödenecek yolluklar yeniden belirlendi. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan yönetmeliğe göre bu tür yarışmalarda görev alan danışman ve asli jüri üyeleri ile raportörlerin her birine, yarışmacılara verilecek ödüllerin toplam tutarının yüzde 4'ünü geçmemek üzere, idarece belirlenecek miktarda ücret ödenecek. Önceden, bu kişilere en yüksek devlet memuru aylığının iki katını geçmemek üzere idarelerce belirlenecek miktarda ücret ödeniyordu
economy
Raydaki inekler haklı çıktı! HAYDARPAŞA Garı’nda dev bir pankart. Bir karikatür. Karikatürde, mahkemede yargılanan inekler!.. Karikatürdeki savcı sanık sandalyesinde oturan inekleri göstererek şöyle konuşuyor: ‘Bu sanıklar rahat seyredemeyeceğiz diye, hızlı tren projesini engellemeye çalışıyorlar sayın hakim!’ Demek, AKP Hükümeti’nin yaptıklarını eleştiren, tersini savunanlar inek!.. Demek, bilimadamları inek!.. Demek, çok ciddi hayati tehlikelere işaret edenler inek!.. Bu alayın bedelini, Türkiye ne yazık ki, çok pahalıya ödüyor. Halkla alay etmek!.. Bilimle alay etmek!.. Hatta, kendi insanlarına hakaret etmek!.. İKİ İHALE Aslında, önceki akşam Sakarya’da raydan çıkan hızlı tren mi, yoksa pembe tablolar eşliğinde, raydan yavaş yavaş çıkan Türkiye mi?.. Hızlı tren, Ankara-İstanbul arasını 4-5 saate indirmek, yıllardır her iktidarın hayali. Elbette, olumlu bir amaç. Ama, altyapı şartıyla. Hızlı tren şartnamesi ilk kez 1991’de hazırlanıyor. Aradan geçen 13 yılda, değişik nedenlerle askıda kalıyor. AKP işbaşına gelince, ele alınan projelerden biri de hızlı tren. Önce, Ankara-Eskişehir arası ihaleye çıkarılıyor. İhaleyi İspanyollar kazanıyor. Şimdi, sırada Eskişehir-İstanbul arasının ihalesi var. Peki, bu ne ihalesi.. Hızlı tren için altyapı ihalesi!.. Ama, bu altyapı olmadan hızlı tren seferleri başlıyor!.. ‘HER ŞEY ALLAH’TAN’ İhaleye çıkıldığına göre, altyapının hızlı trene göre yenilenmesi gerektiğini herkes biliyor!.. O yenilenmede neler var?.. - Virajları genişletmek - Rayları kalınlaştırmak - Rayların oturduğu yatakları güçlendirmek - Rampaları düşürmek. Teknik olarak belki daha başka önemli düzenlemeler. Ama bunların hiçbiri yapılmadan hızlı tren seferleri başlıyor. ‘Yapmayın’ diyenler inek!.. Göz göre göre gelen facia ise, TCDD Genel Müdür Vekili Ali Kemal Ergüleç’e göre, ‘Her şey Allah’tan!..’ Kazaya bu teşhisi koyan genel müdürün kendisi Allah’lık!.. İÇERİDEN UYARI İşin çarpıcı bir başka boyutu daha var. Hızlı tren uygulamaya geçmeden önce, TCDD içinden buna karşı çıkanlar var: ‘Bu altyapı ile hızlı tren tehlikelidir!..’ Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve TCDD’nin yeni yönetimi, bu uyarıyı dikkate alacağı yerde, bunu siyasal direnme olarak kabul ediyor ve TCDD’de bu uzmanlar bir kenara itiliyor. TCDD’nin başına da Allah’lık bir genel müdür!.. Yataklı vagonlarda içki yasağı getirmeye kalkan Allah’lık bir adam!.. Öyle bir karikatürü, hiç sıkılmadan Haydarpaşa Garı’na astıran zihniyetin, böyle bir faciayı ‘Her şey Allah’tan’ diye nitelemesi, son derece normal. Hızlı trende altyapının tamamlanması için, zaten çıkılan ihale de bunu gösteriyor, daha en az 3-4 yıl gerekiyor. Ama, kim bekler 3-4 yılı, ‘Biz yapıyoruz, yaptık, yaparız’ böbürlenmeleri!.. Trajedinin son perdesi, iki gariban makinistle bir gariban tren şefinin gözaltına alınması!.. RJ uçaklarına dikkat! ANADOLU’da küçük havaalanlarına inebilen, uzun pistlere ihtiyaç göstermeyen uçaklar: RJ uçakları. Uzun süredir bunlar tehlike gösteriyor. Hatta, geçenlerde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım aynen şöyle diyor: ‘RJ’leri iade ediyoruz. Bunlarla uçmak tehlikeli.’ Yerinde bir önlem!.. Ne var ki bu sözün gerisi gelmiyor. THY’den öğrendiğim kadarıyla, RJ uçaklarından 4’ü iade ediliyor, ama 6’sı hálá uçuyor!.. Bu uyarıyı hatırlatmanın tam zamanı!..
economy
Petrol fiyatları yükselince ithalatı yüzde 51 arttı Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), ham petrol fiyatlarındaki artış ile birlikte, ithalatın da artış trendine girdiğini bildirdi. DTM'nin ''Dış Ticaretin Görünümü'' değerlendirmesinde, ithalatın 2004 yılı Haziran ayında yüzde 47,5 oranında artarak, 8 milyar 446 milyon dolara ve Ocak-Haziran döneminde yüzde 47,3 oranında artarak 45 milyar 434 milyon dolara yükseldiği hatırlatıldı. Altı ayda tüketim malları ithalatı yüzde 108.8 artarken, otomotiv ithalatı 3.2 milyar dolarlık artışla, ithalatı en çok artan sektör oldu. İlk altı ayda genel ithalat 14 milyar 597 milyon dolar arttı. Bu artışta, ara malları ithalatındaki 7,5 milyar dolar, yatırım malları ithalatındaki 3,8 milyar dolar ve tüketim malları ithalatındaki 3,3 milyar dolarlık artışların etkili olduğu kaydedildi. Toplam ara malları ithalatı 30 milyar 751 milyon dolar, tüketim malları ithalatı 6 milyar 405 milyon dolar, yatırım malları ithalatı 8 milyar 278 milyon dolar olarak gerçekleşti. HAM PETROL İTHALATI Ocak-Nisan döneminde artış hızı yüzde 8'de kalan ''ham petrol'' ithalatı, önceki yılın aynı dönemine göre, Mayıs ayında yüzde 50 ve Haziran ayında yüzde 51,8 oranlarında arttı ve Haziran ayında 531 milyon dolara ulaştı. Ham petrol fiyatlarındaki artış ile birlikte, ithalat da artış trendine girdi
economy
IMF ile anlaşma tahvillere yaradı Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile üç yıllık yeni bir stand-by anlaşması yapmaya karar vermesi Türk tahvillerinin performansını artırdı. Cuma günkü zayıf ABD verilerinin ardından gelişmekte olan ülke tahvillerinin geneli iyi performans göstermeyi sürdürdü. Sektörün göstergesi JPMorgan'ın Gelişmekte Olan Ülke Tahvilleri Endeksi'nin 8 baz puan düşüşle ABD Hazine tahvillerinin 459 baz puan üzerindeydi. ABD verilerinin zayıf çıkması, ABD Merkez Bankası'nın faiz artırımı konusunda üzerindeki baskıyı azaltarak, yüksek getirili gelişmekte olan ülke tahvillerine olan yatırımcı ilgisini artırmasıyla dünyadaki tahvil piyasalarında büyük bir çıkışa neden oldu. Türkiye'nin 2034 vadeli tahvili 97.1 dolara yükseldi.
economy
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Aycell - Aria birleşmesiyle oluşan Avea'nın, 2013 sonuna kadar olan 10 yılda yaklaşık 11.8 milyar dolarlık vergi ve benzeri kaynağı Hazine'ye aktarmasının beklendiğini bildirdi. DYP Milletvekili Dursun Akdemir'in yazılı soru önergesini yanıtlayan Yıldırım, birleşmeyle Aria'nın "kurtarıldığı" iddialarını kabul etmedi. Aria'nın toplam 3.6 milyar dolarlık borcunun önemli bir bölümünün birleşme sırasında sermayeye çevrilmesiyle 1.3 milyar dolara indirildiğini belirten Yıldırım, bu kapsamda Aria'nın yeni şirkete aktardığı bu borçla birlikte 4.9 katrilyon liralık aktif kaynağın Avea'ya aktarıldığını anlattı.Yıldırım, Aycell'in birleşme öncesindeki yaklaşık 500 trilyon lirası Türk Telekom'a, 70 trilyonu da değişik yüklenici firmalara olan borç ve mali yükümlülüklerinin de Türk Telekom tarafından ödenmiş sermayeye çevrildiğini anımsattı
economy
Üç büyükten Doğu Karadeniz Otoyolu'na 831 milyon $ kredi Akbank'ın Malta Şubesi, Garanti Bankası'nın Lüksemburg Şubesi ve İş Bankası'nın Bahreyn Şubesi'nin oluşturduğu konsorsiyum, Doğu Karadeniz Devlet Yolları projesi için kullanılmak üzere 831 milyon dolarlık finansman sağladı. Finansmanla ilgili kredi sözleşmesi, 13 Ağustos Cuma günü imzalandı. Yapılan açıklamaya göre bankaların eşit olarak 277'şer milyon dolar ile katıldığı 831 milyon dolarlık kredinin, Avrupa'yı Kafkaslara ve Orta Asya'ya bağlayan ve bölge ekonomisi açısından büyük önem taşıyan Doğu Karadeniz Devlet Yolları için kullanılacağı belirtildi. Açıklamaya göre, vadesi 5 yıl olan kredi, sözleşmenin imza tarihinden 42 ay sonra başlamak üzere 4 eşit taksitte geri ödenecek. Söz konusu projeye Garanti-Akbank konsorsiyumu tarafından geçtiğimiz yıl 59.8 milyon dolar, 2002 yılında ise 140 milyon dolar finansman sağlanmıştı.
economy
Tarıma rekabet geliyor Bu anlaşmanın en önemli yanı tarımdaki destekleri süreç içinde tümüyle ortadan kaldırmayı hedeflemesi. Bu hedefe varıldığında tarım ticareti serbest rekabet şartlarında yürütülecek. Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ), Cenevre'de 27 Temmuz'da başlayıp 1 Ağustos'ta sona eren ve DTÖ'nun Taylandlı Başkanı Supachi Panitchpakdi'nin "tarihi" olarak nitelediği toplantıda belirlenen Çerçeve Anlaşması'nın Türkiye için önemi ne? Bu sorunun cevabını vermeden önce, DTÖ'nün tarımla ilgili kurumsal hedefini özetleyelim. NASIL BİR DÜNYA TARIMI? DTÖ'nün karar alırken oylama yöntemini benimsemeyip, görüş birliği araması da çok önemli bir özelliği. Tarım konusundaki çabaların son toplantıya kadar istenilen yolu alamamasının nedeni de bu. Son toplantıda kabul gören tarım konusundaki "Çerçeve Anlaşma" da çok farklı çıkarlara ve o çıkarlar ardında toplanan üye ülkelere rağmen görüş birliği ile alındı. GATT'ın kendini de feshettiği son müzakere turlarının yapıldığı Urugay toplantısında, tarımı da DTÖ kapsamına aldı. Üyeler, tarım ülkelerinden yapılan ithalatta uyguladıkları gümrükleri indirerek pazara girişi kolaylaştıracaklar, iç üretimdeki destekleri ve ihracata uyguladıkları teşviki azaltacaklar. Kısacası tarım ticaretini serbest rekabet şartları altında yürütecekler. Bunun teknik olarak mümkün olması için üç aşama tespit edilmiş: 1- Pazara giriş 2- İç destekler ve 3- İhracatta sübvansiyonlar. Pazara giriş için varılan anlaşmaya göre, gelişmiş ülkeler altı yıl içinde yüzde 36, gelişme yolundaki ülkeler de on yıl içinde yüzde 24 nispetinde gümrük vergilerinde indirim yapacak. İç desteklere gelince, 1986 ila 1988 yılları arasındaki tarifeler esas alınacak. Gelişmiş ülkeler altı yıl içinde tarıma verdikleri desteklerinde yüzde 20, gelişmekte olan ülkeler ise on yıl içinde yüzde 13.33 oranında indirime gidecek. İç destekler konusunda bir istisna ise asgari desteklerdir. Asgari destek, o malın üretim değerinin Gelişmekte olan ülkelerde yüzde onunu, gelişmiş ülkelerde ise yüzde beşini geçmemesi gerekmektedir. Türkiye'deki destekleme alımları, ürünün üretim değerinin yüzde onunun altında kaldığı için, ülke olarak burada bir sorun yaşamayacağız. İhracat sübvansiyonları da aynen diğer iki konu gibi indirim hedeflidir. Bütçe harcamalarından ve sübvansiyonlardan yararlanan ürün adedinin sınırlanması istenmektedir. Buna göre gelişmiş ülkeler, anlaşma yapıldığından itibaren altı yıl içinde, bütçedeki ihracata yönelik destek harcamalarını yüzde 36, sübvansiyonlardan yararlanan ürün sayısını da yüzde 24 oranında azaltacak. Bu oranlar, Gelişmekte olan ülkeler için ise sırasıyla on yıl içinde yüzde 24 ve yüzde 14'tür. Esas alınacak dönem kimi ülkeler için 1986 ile 1990, bazısı için 1991 ile 1992'dir. DTÖ'nun tarımda, tüm desteklerden arındırılmış son durağa gitmeden önce, acilen hedeflediği çerçeve bundan ibaret. Bu hedefler temel bir mutabakat sağlamış ama herkesin çıkarı farklılaşınca arabayı yola koymak kolay olmamış. Bu nedenle son anlaşmayı arabayı yeniden yola koymak olarak niteleyenler de var. Peki, neden daha bir anlaşma sağlanamadan araba yoldan çıktı: Bunu anlamak için, DTÖ'nün içindeki farklı çıkar gruplarının kısa bir anlatımını yapmak gerekiyor. Bunlar öyle çelişiyor ki Dünya Ticareti'nin ancak yüzde on beşini oluşturan tarımsal ve tarıma dayalı endüstri malları, DTÖ'nün pazarlıklarının yüzde 85'ini oluşturuyor... Çünkü, öncelikle zengin Kuzey ile fakir Güney arasında bir çelişki var... Fakir ülkeler, zenginlerin tarım ihracatında uyguladıkları sübvansiyona son vermesini istiyor. Aynı zamanda endüstriyel ürünlere de pazarlarını açmalarını talep ediyor. Ne ki, çelişki bu kadarla sınırlı değil. Fransa'nın, tüm Avrupa köylülerinin sözcülüğüne soyunmuş, bu nedenle de hem AB'nin tavrını eleştirip, hem de Amerika Birleşik Devletleri'ne muhalif bir duruşu var. ABD'YE TAVIR VAR Amerika'ya tavır alanlar sadece AB, Fransa değil. Gelişmekte olan ülkeler arasında da AB muhalifleri var. Karışıklık bu kadarla da bitmiyor. Dünyanın en büyük tarım ithalatçısı ülkeleri birleştiren On'lar Grubu var. Bu grubun içinde İsviçre, Japonya, İsrail, Güney Kore bulunuyor... Bu grup kendileri için hassas olarak niteledikleri ürünler için hem sübvansiyonları, hem de yüksek gümrük duvarlarını savunuyorlar... Örneğin, Japonya'da pirinç ithalatı için uygulanan gümrük duvarı yüzde 500... En büyük tarım ürünü ihracatçıları da On Yedi'ler olarak toplanmış bulunuyor... Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda bunlardan... Bu grup esas olarak ABD'yi hedef almış durumda. Sübvansiyonların ve yüksek korumanın kaldırılmasını istiyorlar. Tarım ürünleri ihracatçısı olan ama On Yedi'ler gibi çok gelişmemiş olanlar da, Yirmi'leri oluşturuyor. Bunların liderliğini dünyanın en büyük soya ve şeker üreticisi olan Brezilya yapıyor. Yirmi'ler de sübvansiyonların tümünün kaldırılmasını istemekte... Diğer gruptan belki de tek farkı gümrük duvarlarının zamana yayılarak kademeli kaldırılmasını istemek. DTÖ tüm bu farklı çıkarları bir Çerçeve Anlaşma içinde toparladı. Anlaşmaya biraz da bu nedenle "tarihi" denmekte. Şimdi geliyoruz dizinin en önemli ve hassas sorusuna, "Türkiye'nin bu gelişmeler ışığında durumu nedir, ne yapmalı, nasıl durmalı?
economy
Koç Grubu'nun faktoring şirketi Koçfaktör, 2003 yılında dünyanın en iyi üçüncü ihracat faktoring şirketi seçildi. 2002 yılında da aynı başarıyı elde eden Koçfaktör, üst üste iki yıl aynı dereceyi alan ilk Türk firması oldu, Koçfaktör'dan yapılan açıklamada söz konusu ödülün verilmesinde servis kalitesi, ihracat yapılan ülke sayısı, çalışan muhabir sayısı ve ihracat faktoring hacminin başlıca ölçütler olduğu belirtildi. Açıklamada söz konusu değerlendirmenin 140 firma arasında yapıldığı kaydedildi.
economy
CHP, THY için Araştırma Komisyonu kurulmasını istedi Yaşanan korkunç tren kazası üzerine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkında gensoru önergesi veren CHP, bu kez de THY’nin çoğu belediyeci olan yeni yönetiminin uçuş güvenliğini tehdit eden uygulamaları için araştırma önergesi verdi. CHP’nin önerisi kabul edilirse araştırma komisyonu kurulacak. YAŞANAN korkunç tren kazası üzerine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkında gensoru önergesi veren CHP, bu kez de THY’nin çoğu belediyeci olan yeni yönetiminin uçuş güvenliğini tehdit eden uygulamaları için araştırma önergesi verdi. TBMM açıldığında CHP’nin önerisi kabul edilirse, araştırma komisyonu kurulacak. CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, THY’nin yönetiminin değişmesinin ardından personelin emekliliğe zorlandığını ve bu durumun idari ve teknik zafiyetlere yol açtığını iddia ederek, arkadaşlarıyla birlikte araştırma önergesi verdi. Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanlığı’na sunulan Meclis Araştırma önergesinde, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın saygın ticari kuruluşlarından birisi konumuna olan THY’nin, AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte ciddi sorunlar yaşamaya başladığını iddia etti. Kılıçdaroğlu, yıllardır kar eden bu kuruluşun zarar ettiği ifade ederek, önergesinde, şöyle dedi: ‘11 Eylül saldırılarının ardından sektördeki birçok büyük firmanın zarar ettiği bir konjonktürde kar eden kuruluşun, yönetim değişikliğinden sonra, sektörün rahatladığı bir dönemde, zarar etmesinin nedenleri araştırılmalıdır. Tüm kamuda olduğu gibi, THY’de siyasal kadrolaşmaya gidilmiş ve işinin ehli olmayan, havacılık konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip bulunmayanlar, şirketin tepe yöneticiliklerine getirilmişlerdir. Oysa THY gibi kuruluşlara yapılacak atamalarda daha özenli davranılması gerektiği açıktır. Çünkü yanlış kararların doğuracağı riskler doğrudan insan yaşamıyla ilgilidir ve telafisi olanaksızdır. Bugün THY, ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.’ Önergede, Atatürk Havalimanı’ndaki bakım hangar ünitelerinin ancak 100 uçağın ihtiyacını karşılayabilecekken, uçak sayısının 150’yi aştığı, bu durumda uçakların bakımının yapılamadığı da öne sürüldü. önergede, şu sorulara da yer verildi: THY’nin kullandığı RJlOO’lerin yaşanan kazalardan dolayı teknik hatalarının olduğu bilinmesine karşın, yetkililer uçaklarda yapımla ilgili bazı hataların olduğu, ancak bunun uçuşa engel olmadığını söylemektedir. Swiss Air’den kiralanan 3 Airbus uçağın da 2.5 yıl hiç kullanılmamasından kaynaklanan sorunları bulunulduğu belirtilmektedir. Bu uçaklar için, uçuş güvenliği konusunda alınan tedbirler nelerdir? Personel açığının kapatılması için çalışan personelin çalışma saatlerinin artırıldığı iddia edilmektedir. Bu durum uçuş güvenliğini tehlikeye düşürmez mi? Teknisyenlerin uçağın defterini onaylamadan, uçağın sefere çıktığı ve bu durumdan da herkesin haberdar olduğu söyleniyor. Ayrıca bazı teknisyenlerin taşeronlar aracılığı ile THY’de çalıştırıldığı iddiası var. Bu doğru mu? THY’de, Genel Müdür, Genel Müdür Teknik Yardımcısı (Uçak Revizyon Atölyeleri Başkanlığı), THY İmalat ve Tamir Atölye Müdürü, Yer işletme Başkanlığı, Yer işletme Başkan Yardımcılığı, Sosyal ve idari işler Başkanlığı ve Özel Büro Başkanlığı makamlarına İstanbul Büyükşehir Ulaşım A.Ş’de çalışanların atandıkları doğru mu? Adı geçen şirketin İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) işletmeciliği dışında, havayolu taşımacılığı ile bir ilgisi var mıdır?’
economy
İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda bir ‘güvenlik’ eziyeti yaşanıyor. THY, transit yolcuları ve iç hat yolcularını ayrı otobüslere bindirirken, yolcular 1 saat süren bir işlemle tek tek sayılıyor. İZMİR Adnan Menderes Havalimanı’nda yurt dışı bağlantılı transit yolcuların gümrüğe götürülmek üzere iç hat yolcularından ayrı otobüse bindirilmesi ve bu sırada yaşanan sorunlar nedeniyle yolculuğun yarım saatle bir saat arasında uzuyor. Yolcular, bu işlemler sırasında tek tek sayıldıklarını söyleyip tepki gösterirken, Türk Hava Yolları (THY) yetkilileri, güvenlik nedeniyle bu işlemi yaptıklarını belirtti. Yurt dışından İzmir’e bilet alan yolcular, İstanbul’da aktarma yapıp Türk Hava Yolları’nın iç hatlar uçağına biniyor. Bu nedenle normal olarak İstanbul’dan İzmir’e gelen uçakta normal iç hat yolcuları olduğu gibi, yurt dışından gelen yolcular da yeralıyor. Transit yolcuların yurtiçine giriş işlemi de bu nedenle İzmir’de Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde pasaport ve bagaj kontrolu yapılıyor. Yurt dışından gelen yolcular bundan sonra Türkiye’ye giriş yapıyor. Uçak, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na indiğinde iç hat yolcuları ile Transit Yolcular ayrı otobüslere bindiriliyor. Normal yolcular iç hatlar çıkış terminaline, transit yolcular da dış hatlar terminaline pasaport kontrolüne götürülüyor. Yolcuların birbirlerinden ayrılıp ayrı otobüslere bindirilmeleri sırasında uçakta sorun yaşanıyor. Türk Hava Yolları’nın bu işlemlerle ilgili yaptıkları anonsları yolcular genellikle anlamıyor ve sorun yaşanıyor. Yanlış otobüslere binmeler olduğu gibi, THY görevlilerinin de kendilerine yardımcı olmadıkları öne sürülüyor. Uçakta ve otobüslere binildikten sonra yapılan sayımlarda yanlış otobüslere binildiği için transit yolcu sayısı genellikle birbirini tutmadığından, görevliler yeniden teker teker sayım yapmak zorunda kalıyor. Yolcular ve seyahat acentaları bu kargaşalık nedeniyle yarım saatle bir saat arasında gecikmeler yaşandığını vurguladı. Bu konuda tur organizatörleri, ‘Yolcular uçağın içinde veya otobüslerde anlamsız bekletiliyor. Klimalar ve havalandırma kapatıldığı için uçağın içi sıcak oluyor. Yapılan anons ise anlaşılmıyor. İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, bu sorunu sık sık yaşadığını belirterek, biraz dikkat ve özenle sorunun çözülebileceğini savundu. Demirtaş, gümrüklü yolcularla, iç hatlar yolcularının birbirlerine karışmaması için personelin ellerinde bir uyarı pankart ile yolculara yön göstermesi gerektiğini ifade etti. THY: Güvenlik için yapıyoruz THY yetkilileri mevcut uygulamayı yapmak zorunda olduklarını ifade etti. Sayım işleminin güvenlik açısından gerekli olduğunu vurgulayan yetkililer, yolcuların isim isim sayımının kendileri için de sıkıntı yarattığını ancak mevcut imkanlar dahilinde başka alternatiflerinin olmadığını belirterek şöyle dedi: ‘Sayım işlemindeki amaç, yasadışı yollardan girişi önlemek. Yolcuları teker teker saymazsak emniyet yetkilileri THY görevlileri hakkında soruşturma açar. İsimleri okunan bazı yolcular bilerek cevap vermiyor ya da soruyu anlamamazlıktan geliyor.
economy
Uluslararası Para Fonu (IMF), Türk ekonomisinin makroekonomik koşullarının, onyıllardır görülen en iyi düzeyde olduğunu açıkladı. IMF mevzuatının 4. maddesi çerçevesinde tüm üye ülkelere uygulandığı gibi Türkiye'nin genel ekonomik durumunun IMF İcra Direktörleri Kurulu'nca 30 Temmuz tarihinde ele alınmasının ardından hazırlanan rapor, dün fonun internet sitesinde yayımlandı. Raporda, Türk hükümetinin uyguladığı mali politikalar ve enflasyonun düşürülmesi çabaları övülerek, 2004 yılı sonu için yüzde 12'lik enflasyon hedefine ulaşılmasının ve büyüme oranının yüzde 5'i aşmasının beklendiği vurgulandı. Uygulanmakta olan sıkı mali politikaları sayesinde faiz dışı bütçe fazlası hedefinin aşıldığına dikkat çekilirken, Türkiye'nin güçlenen talebe bağlı olarak cari açık konusunu yakından izlemesi tavsiye edildi. 'Döviz şoku riski var' Raporun borçlara ilişkin bölümünde de "kamu borcunun boyutu, vade süresinin kısalığı ve yüksek döviz oranı Türkiye'yi döviz ve faiz şoklarına açık hale getirmektedir" ifadesi kullanıldı. Raporda, kamu harcamalarında büyük artışa gidilmemesi, sosyal güvenlik ve vergi reformlarının tamamlanması çağrısında bulunuldu. Orta vadede Türk yetkililerin önündeki en zorlu meselenin, sürdürülebilir büyüme ve düşük enflasyon politikalarının uygulanması olduğu ifade edildi. Raporda 2000 ve 2001 yılı krizlerinin yıkıcı etkilerine işaret edildikten sonra, bunların ardından sağlanan güçlü çabalar sayesinde hızlı ve etkili bir toparlanma elde edildiği kaydedilerek, "2003'de yüzde 6'yı aşan yüksek faiz dışı bütçe fazlası, kamu borcunun sürdürülebilir ve azalan bir yönde tutulmasına katkıda bulundu. Borcun GSMH'ya oranı 2003'te yüzde 70'e indi ve piyasalarda Türkiye'nin borcuna ilişkin riskler önemli ölçüde azaldı. Dalgalı kur rejimine bağlı olarak sıkı bir para politikasına bağlı kalınması, Merkez Bankası'nın güvenilirliğinin tesisine yardım etti ve güvenin yeniden sağlanmasıyla birlikte, reel faiz oranlarında dramatik bir düşüş elde edilmesini hızlandırdı" ifadesi kullanıldı. Sağlanan başarıya karşın risklerin sürdüğüne işaret edilen raporda, borç durumunun Türkiye'yi döviz ve faiz şoklarına açık hale getirdiği belirtildi. Raporda, "Ayrıca bugüne kadar elde edilen başarıların sürdürülmesi ve güçlü orta vadeli büyüme sağlanması için mali düzenlemelerin kalitesi ilerletilmeli ve yapısal reform adımları hızlandırılmalı" denildi. 'Faiz dışına dokunmayın' Orta vadeli beklentiler ve politikalara ilişkin olarak da İcra Kurulu raporunda şöyle denildi: "Direktörler, hükümeti, gelecek yılın faiz dışı bütçe fazlası hedeflerinin düşürülmesi yönündeki çağrılara karşı çıkmaya çağırdı. Çünkü bu yolla elde edilecek yararlar, kısa vadede bile daha yüksek reel faiz oranları yüzünden fazlasıyla kaybedilecek ve bu da büyümeyi yavaşlatacak. Öngörülebilir orta vade çerçevesinde yüksek faiz dışı bütçe fazlalarının sürdürülmesi, önümüzdeki yıllarda gelecek önemli miktardaki kamu borcu ödemelerinin sağlanmasına yardım edecek ve piyasa güveninin güçlendirilmesine katkıda bulunacak." Raporda sosyal güvenlik ve vergi alanında da reform gereğine işaret edilirken, "Reformlar, yüksek emeklilik primlerine karşın büyük bir açığa sahip olan sosyal güvenlik sistemini ve vergi kaçırılmasıyla mücadele edecek bir vergi idaresini kapsamalı. Cari harcamalardaki yüksek artışlara karşı çıkılmalı. Bu yolla, kamu yatırımlarının artırılması sağlanabilir" denildi. İcra Direktörleri raporunda, vergi reformunun sistemi basitleştirecek ve vergi tabanını artıracak şekilde yapılması önerildi. Borç konusunda da hükümetin planlarını birkaç yıllık bir borç indirim planı çerçevesinde yapması tavsiye edildi. 'Tarihi fırsat yakalandı' Finans sektöründeki reformlar konusunda birçok başarıya imza atıldığına dikkat çeken IMF İcra Direktörleri, yeni başkan Rodrigo Rato'nun da katılımıyla hazırlanan ilk raporunda, gerçekleştirilecek reformlar arasında yeni bankacılık yasasının kabulünün de önemli yer tuttuğunu belirtti. IMF raporunda, daha fazla doğrudan dış yatırım sağlanması ve yeni işlerin ortaya çıkarılmasına yönelik olarak direktörlerin, hükümetin, yatırım ortamının ilerletilmesine bağlılığını memnuniyetle karşıladığı kaydedildi. Raporun sonunda, "Türkiye tarihi bir fırsatla karşı karşıya. Direktörler, hükümeti, sürdürülebilir büyüme sağlanması ve zafiyetlerin azaltılması yönünde bu eşsiz fırsatı yakalamaya, mali, finansal ve yapısal reformları sürdürmeye ve dolayısıyla Türkiye'yi Avrupa ekonomileriyle tam bir uyum yönünde geri dönülmez bir yola güçlü şekilde koymaya teşvik etti" denildi. -------------------------------------------------------------------------------- Güçlü talep ve büyüyen cari açık için uyarı geldi Cari açık üzerinde önemle durulan IMF raporunda bu konuda şöyle denildi: "Kısa dönemli sınavlara ilişkin olarak İcra Direktörleri, yurtiçi talep büyümesinin olağanüstü güçlü olduğuna ve bunun cari açığın genişlemesine katkıda bulunduğuna işaret etti. Faiz dışı bütçe fazlası hedeflerinin aşılması, belirli tüketici alımlarına yönelik vergi teşviklerinin azaltılması ve devlet bankalarının verdiği kredilerin kısılması sayesinde mali politika sıkı olmaya devam etti. Buna karşın İcra Direktörleri, cari açıktaki artışın dikkatle izlenmesinin sürdürülmesine gerek gördü. Direktörler, yurtiçi talebin güçlü olmayı sürdürmesi durumunda mali politikaları daha da kısmaya hazır olmaya ve en azından cari açığa ilişkin görünümün istikrar kazanmasına kadar, bu yılın mali performans fazlasının tasarruf edilmesini önerdi. Direktörler, hükümeti, yurtiçi talebin güçlü olmaya devam etmesi durumunda mali politikayı daha sıkılaştırmaya hazır olmaya ve en azından cari açığa ilişkin görünümün istikrara kavuşmasına kadar bu yılki mali performans fazlasını tasarruf etmeye davet etti" denildi. Kurul raporunda asgari ücretteki artışlardan üzüntü duyduğunu belirtirken,"Yurtiçi talebin dizginlenmesine yardım edecek şekilde kamu kesimi maaşlarını kontrol altında tutma çabalarından dolayı memnuniyet duyuldu" ifadesini kullandı. -------------------------------------------------------------------------------- 'Seçime 3 yıl olması şansınız' IMF İcra Direktörleri övgüleri yanında Türk ekonomisinin halen bazı risklerle karşı karşıya olduğunu belirterek, raporunda şöyle dedi: "Kamu borçlarının yüksek boyutu, vadelerin kısalığı ve döviz kompozisyonu önemli bir zafiyet kaynağı. Orta vadede hükümetin esas sınavı, sürdürülebilir büyüme ve düşük enflasyona ulaşılmasını sağlayacak politikaların uygulanmasıdır. Hükümetin Meclis'te güçlü bir çoğunluğu olması ve üç yıl daha yeni seçimlere gerek bulunmaması bu başarıya ulaşmak için gereken zorlu yapısal reformların uygulanması için görülmemiş bir fırsat yaratıyor" Raporun, İcra Direktörleri Kurulu'nun değerlendirmesi başlığı altındaki bölümünde de şu ifadelere yer verildi: "Sürdürülebilir ve hızlı bir büyüme sağlanırken, enflasyon da dramatik bir şekilde tek haneli rakamlara indirildi. Yüksek faiz dışı bütçe fazlaları, kamu borcu oranının düşmesine ve piyasa güveninin yükselmesine yardım ederken reel faiz oranlarında büyük bir düşüş de sağlandı. Türk Lirası'nda on yıllardır süren değer kaybı da durduruldu.
economy
Dışbank’a 400 milyon dolar kredi Dışbank, yurtdışı mali piyasalardan toplam 400 milyon dolar tutarında sendikasyon kredisi aldı. Dışbank’tan yapılan açıklamaya göre, 1 yıl vadeli libor artı yüzde 0.60 faizli kredi, ihracatın finansmanı için kullanılacak. Dışbank’ın bugüne kadar sağladığı en yüksek yurtdışı borçlanma olan krediye 25 ülkeden 60 düzenleyici banka katıldı. Önce 250 milyon dolar tutarında kredi için 17 bankaya yetki veren Dışbank, uluslararası finans kuruluşlarından gelen yoğun talep doğrultusunda toplam finansman tutarını 400 milyon dolara yükseltti. Dışbank Yönetim Kurulu ve İcra Başkanı Tayfun Bayazıt da, imza töreninde yaptığı konuşmada, uluslararası piyasaların gösterdiği güvene dikkati çekerek, bir Türk finans kuruluşu olarak Dışbank’a duyulan bu güvenin gurur verici olduğunu belirtti. Bayazıt, Türk ekonomisindeki ve finans sektöründeki olumlu gelişmelerin, yabancı bankalar tarafından takdir edildiğini kaydetti
economy
Şirketlerden * Doğan Yayın Holding, 21 Mayıs 2003-25 Aralık 2003 tarihleri arasında Borsa'dan satın aldığı 229 bin 206 lot Milliyet Gazetecilik hissesini hisse başına 5.500 liradan uluslararası bir yatırımcıya sattığını açıkladı. Doğan Yayın'ın 1.2 trilyon liralık Milliyet'in yüzde 1'ine denk gelen satış sonrasında Doğan Yayın 1.2 trilyon lira aldı. Milliyet hisselerini alan yatırımcının söz konusu hisseleri 3 yıl boyunca elinden çıkarmayacağı duyuruldu. * Dardanel, İngiltere'deki şirketini kapama kararı aldı. Dardanel Önentaş'dan Borsa'ya gönderilen açıklamada, şirket Yönetim Kurulu'nun, 1.000 İngiliz Poundu sermayeli Dardanel Europa Ltd. ünvanlı bağlı ortaklığın, herhangi bir faaliyetinin olmaması nedeniyle kapatılmasına karar verdiği bildirildi. * Merko Gıda Oyak Bank'ın 1.2 milyon dolarlık alacağına karşılık yasal takibe geçmesi nedeniyle kilitlendiğini açıkladı. Merko Gıda, 4 üretim tesisini 2 ayrı şirkete kiraladı. Merko Gıda yetkilileri bankalardan aldığı kredilerin vadelerini uzatabilmek amacıyla kreditör bankalarla görüştüğünü açıkladı. * Koçfaktor, dünyanın en iyi 3. ihracat faktoring şirketi seçildi. Factors Chain International'ın (FCI) 2002 ve 2003 değerlendirmelerinde iki kez üst üste üçüncülüğe seçilen Koçfaktor böylece bu dereceyi iki yıl üst üste alan ilk Türk faktoring şirketi oldu. Bu ödülün verilmesinde, servis kalitesi, ihracat yapılan ülke sayısı, çalışılan muhabir sayısı ve ihracat faktoring hacmi kullanılan başlıca ölçütlerdi
economy
Microsoft Service Pack 2 hazır Microsoft, uzun zamandır beklenen Windows XP işletim sisteminin ikinci güvenlik paketi Service Pack 2’nin hazırlıklarını tamamladı. Yazılımdaki güvenlik boşluklarına karşı koruyucu özellikler de içereceği belirtilen Service Pack 2, geçtiğimiz haftadan itibaren bilgisayar üretici firmalarına sunulmaya başlanırken, bu hafta içinde de şirketin müşterileri olan büyük şirketlere gönderilecek. Kişisel bilgisayar kullanıcılar ise paketi internetten ücretsiz olarak indirebilecek. Şirketten yapılan açıklamada, paketin İngilizce dışında 25 dilde kullanıcılara hizmet vereceği bildirildi. Ayrıca Microsoft’un Service Pack 2 ve diğer programlar için yaklaşık bir milyar dolarlık yatırım yaptığı, yeni işletim sistemi ‘Longhorn’’un bir bölümünün de Pack 2’ye dahil edildiği kaydedildi. Windows XP piyasaya çıkmasının ardından geçen 3 yıl içinde birçok defa virüs saldırılarına uğramıştı. Microsoft Başkanı Bill Gates, Service Pack 2 ile tüketicileri gittikçe artan bu tür saldırılardan koruma yolunda önemli bir adım attıklarını söyledi.
economy
Roche susmam için 5 milyon dolar teklif etti Ezgi BAŞARAN Roche’un Neorecormon adlı ilacı SSK’ya fahiş fiyatla sattığının ortaya çıkmasında kilit isim olan Roche eski satış müdürlerinden Veysi Mungan, Roche yönetiminin susması için kendisine 5 milyon dolar teklif ettiğini savundu. Roche ise Mungan'ın susmak için 2 milyon dolar istediğini iddia ediyordu. SSK'ya fahiş fiyatla ilaç sattığı iddiası ile hakkında soruşturma başlatılan Roche'un eski satış müdürlerinden Veysi Mungan, Roche'un kendisine susması için 5 milyon dolar teklif ettiğini savundu. İlaç skandalının ortaya çıkmasında kilit isim olarak gösterilen ve olayın patlak vermesi ile işten atılan Mungan, Hürriyet'in soruların şöyle yanıtladı: Eski çalıştığınız şirketin sırlarını açık ettiniz. Bir nevi köstebeklik yaptınız değil mi? - Ben basına bilgi vermedim. Herhalde onlar o belgeleri adliyeden bulmuşlar. Siz belgeleri sadece yargıya mı verdiniz? - Evet, ben sadece 3 tane faturayı yargıya sundum. Yıllardır bu şirketteydiniz, bu sizin şahit olduğunuz ilk yolsuzluk mu? - Evet. Roche, 18 yıl çalıştığım bir şirket. 2003'te Kamu İhale Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, şirket üst yönetimince belirlenen kanser ilaçlarının satış uygulamalarında sorun başladı. Kanuna göre, SSK’lar ilaçları ihaleyle almaya başladı. Geçmişte ilaç endüstrisiyle toplu anlaşma yapıyordu. Tüm firmaların uygulaması standarttı. İthal ilaçlarda yüzde 7 iskonto, yerli ilaçlarda yüzde 10 iskonto gibi. Bütün SSK dispanserleri ilaç firmalarına siparişlerini geçerdi ve buna göre ilaçlar gönderilirdi. Ama bu yasa yürürlüğe girince her SSK tesisi ayrı ayrı ihaleye çıkmaya başladı ve ilaç firmaları da doğrudan veya depoları vasıtasıyla ihalelere katıldı. TEK DEPODAN İHALE Roche ne yaptı? - Şirket yönetim kurulunun talebi üzerine bizim pahalı dediğimiz, hayati öneme sahip biotek ürünleri, Neorecormon veya bunun gibi ilaçların ihalelerine yönetimin belirlediği tek depo üzerinden çalışmaya başladık. Bu kararı Biotek ilaçlardan sorumlu genel müdür yardımcısı Gökhan Demir verdi. İlk itiraz sizden mi geldi? - Evet, depolar da sürekli bana şikayette bulunuyordu. Neden tek deponun ihaleye girdiğini soruyordu. Amerika’daki Roche da böyle bir şeyden ceza almış, o yüzden konu çok hassastı, toplantılarda sürekli söylüyordum, yazılı olarak da bildiriyordum genel müdüre. Çünkü sonuçları 224 milyon liraya bitmiş bir ihaleyi bile biz 90 milyon liraya faturalıyorduk. Yani şirket hasar görüyor. Düşük fiyatla faturalamaktan devletin de şirketin de karı yoktu. Devlet zarar görüyor, Roche zarar görüyor. Kim fayda görüyor? - Aradaki ecza deposu. Normalde bizim ihale sonucunda yüzde 6.5 düşük fiyata faturalama yapmamız lazım. Mesela Siirt Devlet Hastanesi'ne 247 milyona ihale sonucu bitmiş, sizin yüzde 6.5 depo ücretini düşünerek bunu yaklaşık 229 milyona faturalamamız lazım. Ama 101 milyondan faturalıyoruz. Hangi depo bu? - Beşer Ecza Deposu. Ne özelliği var bu deponun peki? - Bilmiyorum. Ama şu anda Roche'ta çalışan kişiler arasında depoyla resmi olarak tek ilişki kuran kişi Gökhan Demir'di. Bu arada Genel Müdür Faruk Yöneyman'ın da bu depoyla bizzat görüştüğünü hem de 4 kez görüştüğünü öğrendim. Başka depolarla değil sadece bununla. Gizli bir ortaklığı mı kastediyorsunuz? - Bunu ben söyleyemem. Parayı 'haram' diye kabul etmedim Roche ile aranızdaki ipler ne zaman koptu? - Şu meşhur 22 Aralık ihalesinden sonra. Sadece Roche ilaçlarından KDV hariç 36.5 trilyonluk bir ihale söz konusu. Bunun içinde 24 trilyonluk Neorecormon ilacı var. "Bu ihaleye neden doğrudan katılmıyoruz, depoyu sokuyoruz" diye sordum. İtiraz ettim. Ayrıca aynı gün Demirci Devlet Hastanesi’ne 90 milyon liradan aynı ilacı faturalıyoruz, SSK’ya 230 milyon teklif ediyoruz. Tepkim yönetim tarafından tolere edilmez hale geldi. 31 Aralık’ta iş aktimi iptal ettiler. Ama sonra geri döndünüz? - Genel Müdür Faruk Yöneyman aradı, Swissotel’de buluştuk. Tam 4 saat konuştuk. Ne yapmayı düşündüğümü sordu. Yasal haklarımı kullanıp işe dönüş davası açacağımı, belgeleri de yargıya teslim edeceğimi söyledim. ‘Neyse bunları unutalım. Geçmişte hatalar olmuş. Ben şimdi SSK’dan Sorumlu Satış İdaresi Müdürlüğü adı altında yeni bir müdürlük yaratıyorum. Seni de onun başına getiriyorum’ dedi. İki koşulla teklifini kabul ettim. Kamunun bugüne kadarki zararını, fiyat farklarını kapatmalarını istedim. Sorumlular hakkında gereken işlemin yapılmasını talep ettim. Taleplerimi değerlendirip, yerine getireceğini söyledi. Bu arada, susmak için ne kadar istediğimi sordu. Haram olduğunu söyleyip kabul etmedim. Ne kadar para teklif edildi? - 5 milyon dolar kadar
economy
Çağlar’la tekstile yüklen 1.7 milyar doları öde İnterbank’tan kaynaklanan borçların ödenmesi konusunda TMSF ile Nergis Grubu anlaştı. Dün TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ile Nergi Grubu patronu Cavit Çağlar 1.7 milyar dolarlık borcun ödeme planı üzerinde anlaştı. Çağlar borcunu 12 yılda ‘Libor artı 1’ faizle ödeyecek. TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Nergis Grubu ile anlaştı. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ile Nergis Grubu patronu ve İnterbank’ın eski sahiplerinden Cavit Çağlar’ın imzalarıyla sonuçlanan protokole göre Nergis Grubu 12 yılda ‘Libor artı 1’ faizle 1 milyar 678 milyon dolar borç ödeyecek. Protokole ayrıca İnterbank’ın eski sahiplerinden Şükrü Şenkaya’da taraf olarak imza attı. Atılan imzalardan sonra TMSF’nin yaptığı açıklamada, Nergis Grubu’nun başta inşaat olmak üzere beklenen verimi alamadığı alanlardan çekilip, tekstil gibi daha yüksek katma değer oluşturacağı sektörlerde çalışacağı üzerinde durduğu kaydedildi. Dün atılan imzalar sonucunda, TMSF, batık banka patronlarıyla kesinleşmiş yedi protokol imzalamış oldu. İmzalanmış sekizinci anlaşma ise Etibank nedeniyle Dinç Bilgin ve ortağı olduğu şirketlerle yapılan ön protokol. 12 YIL VADE TMSF bir süredir devam eden görüşmeler sonucunda dün Nergis Grubu ile bir protokol imzaladı. Anlaşmaya, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ile 7 Ocak 1999 tarihinde usulsüz kredi kullanımından dolayı 1.1 milyar dolar zarar nedeniyle el konulan İnterbank’ın hakim ortakları Cavit Çağlar ve Şükrü Şenkaya imza koydu. 31 Aralık 2003 tarihi itibarıyla TMSF’ye krediler ve kefaletlerden dolayı 1 milyar 168 milyon dolar, sorumluluk davalarına konu iştirak alımı ile temlik kullanımından dolayı 510 milyon dolar olmak üzere toplam 1 milyar 678 milyon dolar borcu bulunan Nergis Grubu, imzalanan protokol kapsamında anapara borcu ile faizini toplam 12 yılda ödemeyi taahhüt etti. Yapılan anlaşmaya göre, protokol süresince Cavit Çağlar ve Şükrü Şenkaya’nın İnterbank’tan kaynaklanan borçlarına ‘Libor artı yüzde 1’ faiz uygulanacak. Gruba ait bazı gayrimenkuller ile bir kısım şirketlerdeki hisseler borca karşılık TMSF’ye devredilecek. Ayrıca gruba ait diğer gayrimenkul, fabrika ve tesisler üzerindeki mevcut ipoteklere ek olarak, borç tutarı kadar yeni ipotek tesis edilecek ve grup firmalarının hisseleri Fon tarafından rehin alınacak. 181 MİLYONLUK ÖDEME İmzalanan protokol uyarınca, ödemeler bu yıl varlık devirleriyle başlayacak ve yıl sonuna kadar yaklaşık 181 milyon dolarlık ödeme yapılmış olacak. TMSF açıklamasında, Nergis Grubu ile borç yapılandırma görüşmelerinde dikkate alınan önemli noktalar arasında, kanuni takip yoluyla tahsil edilebilecek alacağın, hem miktar hem de süre itibarıyla protokolden beklenen tahsilatın bugünkü değerinin gerisinde kalacak olmasının yer aldığı belirtildi. Açıklamada, Nergis Grubu’nun sanayi şirketlerinin, sahip olduğu yüksek üretim ve ihracat potansiyelinin zaman içinde oluşturacağı fonlarla borçların ödenmesine daha büyük katkıda bulunacağının beklendiği kaydedildi. Yeşil Şehri, TMSF’ye verdi PROTOKOLÜN imzalanmasından sonra TMSF’den yapılan açıklamada, Nergis Grubu’nun, sahip olduğu ve üretim faaliyetlerine katkısı olmayan varlıklarını, borçları karşılığında TMSF’ye devredebileceği veya satabileceği belirtildi. Açıklamada, Nergis Grubu’nun satış bedelini TMSF’ye vereceği ifade edilerek, ‘Grubun inşaat gibi bazı yan ticari faaliyetlerden çekilerek asıl faaliyet alanı olan tekstile yoğunlaşmak suretiyle daha büyük katma değer yaratması planlanıyor. Önemli bir borç ödeme kapasitesine sahip bulunduğu düşünülen inşaat projesinin TMSF’nin öngöreceği yeni bir finansal ve ticari model içinde sürdürülmesi üzerinde anlaşıldı’ denildi. TMSF’ye yakın kaynaklar, Çağlar’ın en önemli projelerinden Yeşil Şehir’in yapılan anlaşma gereğince TMSF’ye geçeceğini belirtti. Nergis Grubu ile TMSF arasındaki fiyat pazarlığının ise bağımsız bir danışman şirket aracılığıyla çöz ümleneceği aynı kaynak tarafından kaydedildi. Bu operasyonun en kısa sürede sonuçlandırılacağı ve Nergis Grubu’nun ödeme planının açıklanacağı bu kaynağın verdiği bilgiler arasında yer aldı.
economy
Moody's: Kredi notunuz hak ettiğinizden düşük değil S&P'nin Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesine karşın, not artımını "henüz erken" bulan Moody's'in Başkan Yardımcısı Kristin Lindow, halen B1 olan notun hak edilenin altında olmadığını savundu. Lindow, cari işlemler açığı nedeniyle oluşacak kırılganlıkların Türkiye'de maxi-devalüasyona (yüksek oranlı) yol açabileceği olasılığına da dikkat çekti. ULUSLARARASI kredi derelecelendirme kuruluşu Moddy's, Türkiye'nin döviz cinsinden B1 olan ülke notunu değiştirmeye niyetli olmadığını açıkladı. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin (Standard and Poor’s) Türkiye’nin döviz cinsinden notunu B+’dan BB’ye yükseltmesine karşılık, "henüz erken" olduğunu söyleyerek notunu B1'de tutan Moody's'in Başkan Yardımcısı ve Türkiye Analisti Kristin Lindow, "Mevcut durumda Türkiye'nin kredi notu hak ettiğinin altında değil" dedi. Lindow, bu arada artan cari açığın maxi-devalüasyona yol açabileceği uyarısında bulundu. Moody's Başkan Yardımcısı ve Kıdemli Uzmanı Kristin Lindow, makroekonomk alandaki ilerlemeleri ve Avrupa Birliği (AB) reformlarını izlediklerini, bunların ekim ayında yayınlanacak İlerleme Raporu'nun pozitif çıkmasına neden olacabileceğini açıklarken, şu değerlendirmeleri yaptı: MÜZAKERELER ZAMAN ALIR Aralık ayında AB ile tam üyelik müzekarelerinin "2005 yılında bir tarihe bağlanması kararı doğuracağına" inanıyoruz. Ancak bu müzakereler uzun zaman alabilir ve en az 2-3 yıl daha kesin katılım tarihi verilmeyebilir. BORÇLANMA UYARISI Bu arada, sürekli artan cari işlemler açığı nedeniyle oluşan kırılganlıkların, döviz cinsi ve dövize endeksli borcun payının yüksekliği düşünüldüğünde borcun GSYİH'ya oranını yüzde 100'lerin üzerine çıkarabilecek bir maxi-devalüasyona yol açma olasılığını düşünmek mümkün. İHTİYAÇLARINIZ BÜYÜK Türkiye'nin dış finansman ve yeniden yapılanma ihtiyacı, aynı hatta daha düşük kredi notuna sahip ülkelere oranla çok büyük. Bu nedenle karşılaştırmalı analizler Türkiye'nin mevcut durumda kredi notunun hakettiğinin altında olmadığını gösteriyor. NOT BİR KADEME DÜŞÜK Eminim ki kredi notları açısından durumun gerisinde kalmamak için hızlı şekillenen gelişmeleri tartışmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin B1 olan döviz cinsi kredi notu S&P'nin yeni notunun bir kademe altına denk geliyor. Kredi notuna ilişkin olarak yeni yıllık raporu halen hazırlama sürecindeyiz. EĞİTİM SİSTEMİ ZAYIF Uzun vadeli kaygılardan birisi de işsizlikteki büyüme ve sorunun ana nedeni olarak görünen eğitim sistemindeki zayıflık. Hükümetin eğitimin ilerlemesi için finansal ve diğen kaynak sağlamanın gereğini kabul etmesi olumlu olacaktır.
economy
5.1 milyar dolarlık imza Çukurova'nın patronu Mehmet Emin Karamehmet ile TMSF Başkanı Ahmet Ertürk 1 saat süren görüşmenin ardından protokole imza attı. Çukurova Grubu ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) arasında iki aydır süren pazarlık dün saat 16 ile 17 arasında yapılan son görüşmenin ardından nihayet imzayla sonuçlandı. Çukurova Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet görüşmeye 10 kişilik yönetim kurulu ile birlikte geldi. Bir saat süren son görüşmenin ardından anlaşma imzalandıktan sonra TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'ün, Karamehmet'e hayırlı olsun dileğini ilettiği ve ardından "Önemli olan anlaşmayı imzalamak değil gereğini yerine getirmektir" dediği öğrenildi. TOKALAŞMA HATIRASI İmza esnasında ilginç bir anekdot da Çukurova Grubu'nun yönetim kurulu üyelerinin Ertürk ve Karamehmet imzaları atıp tokalaşırken cep telefonlarına sarılıp fotoğraf çekmeleri oldu. 20 Temmuz 2004 tarihinde yapılan basın açıklamasıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile Çukurova Grubu arasında "borçların erken ödenmesi" hususunda mutabakat sağlandığı duyurulmuştu. 20 AYDA 5.1 MİLYAR $ Anlaşmanın açıklanan sonuçlarına göre, Çukurova Grubu yapılan anlaşma ile yaklaşık 20 ayda toplam 5.1 milyar dolarlık ödeme yapacak. Grup, TMSF'ye 2.1, YKB'ye de 3 milyar dolar ödeyerek borcunu kapatacak. Yapılan açıklamalara göre anlaşmanın ayrıntıları şöyle: * Çukurova Grubu'nun Pamukbank'tan kaynaklanan TMSF'ye olan 15 yıl vadeli 3.2 milyar dolar olan borcu 13 ay vade ve 2.1 milyar dolara düşürüldü. * Grup, 8-10 ay içinde Yapı Kredi'- ye yaklaşık 1 milyar dolar ödeyecek. Böylece grup bankanın elindeki Turkcell, Turkcell Holding, Digiturk ve Superonline hisselerini geri alacak. * 31 Mart 2006 tarihine kadar Çukurova Grubu'ndan 2 milyar dolar daha tahsilat yapılacak. Grup böylece YKB'- ye olan borçlarını da kapatmış olacak. * Yapılan anlaşma sonunda Yapı Kredi, Çukurova Grubu'nun yaptığı ödemelerle yaklaşık 3 milyar dolarlık bir nakit girişi sağlamış olacak. * Anlaşma çercevesinde Yapı Kredi Bankasını ilk nakit girişi eylül ayının ilk haftası içerisinde varlık satışını takiben başlayacak ve TMSF'ye olan anapara tahsilatı ise 31 Mart 2006'da borcun tasfiyesi ile sonlandırılacak. * Anlaşmayla Çukurova'nın her yapacağı taksit ödemesi tutarına göre ödemeye isabet eden miktarda rehinli Turkcell ve Turkcell Holding hisseleri üzerindeki rehin kaldırılacak. * Yeni ödeme planına uygun ödemelerde bir aksama olması halinde daha önce yapılan 15 yıllık protokol geçerliliğini koruyacak. * Ocak 2003'te BDDK ile Çukurova arasında yapılan eski anlaşmaya göre, grup, YKB'ye olan 1 milyar 937 milyon dolar olan ana para borcunu 9 yılda, Pamukbank'ın TMSF devrinden kaynaklanan 3 milyar 86 milyon dolarlık ana para borcunu 15 yılda, faizle birlikte 6 milyar 218 milyon dolara ulaşan borcunu ödemeyi taahhüt etmişti.
economy
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kayseri'de, İl Müftüsü Necmettin Nursaça'nın da tanık olarak imzaladığı, 'bir günde 139 temel atma rekoru', Guinness Rekorlar Kitabı'nda "böyle bir dal olmadığı" gerekçesiyle kabul görmedi. Guinness Rekorlar Kitabı Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Orhan Kural, Guiness'in Londra'daki merkezinden gelen yanıtta, "Böyle bir dal olmadığı için bu başvuruyu kabul edemeyeceklerini söylediler. Ancak, böyle bir dal açılması için yeniden görüştüm, incelemeye alacaklarını bildirdiler" dedi. Rekorlar kitabına giren Türkler'e ait son listenin yeni geldiğini belirten Kural, "Türkiye'den 14 rekor, Guinness'e girmiş bulunuyor. Ancak temel atma ile ilgili bir kategori olmadığı için başvuru kabul edilmedi."dedi. Rekor denemesinin "Neden Kayseri İmamı'nın şahitliğinde yapıldığı" yönündeki sorumuz üzerine Kural, Guinness Rekorlar Kitabı için diğer ülkelerde papazların tanıklığının kabul edildiğini belirterek, "Temel atma rekoru için Londra'daki Guiness merkezine imam veya müftünün tanıklık yapıp yapmayacağını sordum. Kabul ettiler. Bunun üzerine Kayseri İl Müftüsü'nden bu konuda tanıklık yapmasını istedik. Önce şaşırdı sonra da kabul edip tanıklık yaptığına dair imzalı bir yazı verdi" dedi. Guinness'teki Türkler Halterci Naim Süleymanoğlu, 'olimpiyatlarda en fazla altın madalya', 'en fazla şampiyonluk ünvanı' ve 'dünyanın en genç halter rekoru' ile yer aldığı Guinness Rekorlar kitabında halterci Halil Mutlu da bir kez yer alıyor. Türklere ait diğer rekorların bazıları ise şöyle: 2000 itibariyle dünyada kişi başına yıllık ekmek tüketiminde (yıllık 199.6 kilo) Türkiye birinci Dünya Kupası'nda en hızlı gol atan futbolcu ünvanına Hakan Şükür sahip. Güney Kore'ye golü 11'inci saniyede atmıştı. Efes'te yapılan deve güreşini 20 bin kişi izledi. Dünyanın en uzun mikrobu (150 mm) Türkiye'de kalkertaşlarında bulundu. Türk Lirası 2003'te dünyanın en değersiz parası seçildi. Dünyanın en uzun burunlu (8.8 cm) adamı Mehmet Özyürek. Kırkpınar dünyanın en eski güreş yarışması (1460'tan beri) Dünyanın en küçük mikrofonu (çapı 40 mikron) Bilkent Üniversitesi'nde. Dünyanın en uzun çamaşır ipi (33 bin 81 metre) Adana'da Güney Rotary Kulüp tarafından asıldı.
economy
İlki geçen yıl düzenlenen Rock’n Coke festivalinde Akbank’ın geliştirdiği ve elektronik cüzdan olarak kullanılan CardRock, akıllı karta dönüştürülüp, üniversitelerde hem elektronik cüzdan, hem kimlik kartı, hem de ATM kartı olarak kullanılacak. AKBANK, ilki geçen yıl düzenlenen Rock’n Coke festivali için geliştirdiği elektronik cüzdan ‘CardRock’ı akkıllı karta dönüştürüyor. Üniversite öğrencilerinin kimlik kartı olarak da kullanacakları akıllı kart, kampüslerin girişlerinde, kütüphanelerinde ve yemekhanelerinde kullanılacağı gibi atm kartı olarak da hizmet verecek. Akbank Bireysel Bankacılık Pazarlama Bölüm Başkanı Cem Muratoğlu, bu yıl sonunda hayata geçirecekleri projeyle ilgili olarak şunları söyledi: ‘Smart (akıllı) kart uygulamalarını bütün dünya yaygınlaştırmak istiyor. Yeterli talep olursa kullanımı sağlayacak bir ağ kurulmalı. Fikir festivalde kullanılan Rockcard’tan doğdu. Bu kartları biraz daha geliştirip kampüslere sokalım istedik. Üzerinde hem çip hem manyetik şerif olan bir kampüs kart geliştirdik. Gençler bu kartla bütün kampüs hayatını geçirebilecek. Akbank’ın basacağı kart, kimlik kartı olarak kullanılacak ve yemekhane, kütüphane ve kantinde geçerli olacak. Her öğrenciye bir banka hesabı açılacak, üzerinde mastercard logosu olacak ve bir atm kartı olarak kampüs dışında da kullanılabilecek. İsteğe göre kartlara kredi de eklenecek.’ HEDEF 500 BİN ÖĞRENCİ Selçuk Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi ile anlaştıklarını söyleyen Muratoğlu, ‘Yıl sonunda başlayacağız. Personelle birlikte yaklaşık 150 bin kişiye bu hizmetleri vereceğiz. 2005’te 500 bin öğrenciye bu hizmeti vermeyi planlıyoruz. Kart kimlik yerine geçtiğinden anlaşılan üniversitelerde öğrencilerin kartı taşıması zorunlu olacak ama alınan hizmetler anlaşmalara göre değişiklik gösterebilecek’ dedi. Muratoğlu, kartı toplu taşıma sistemleriyle entegre edebileceklerini de söyeyerek ‘Konya’da Selçuk Üniversitesi’nin çok yakınına gelen bir tramvay sistemi var. Akbil gibi bir sistem kullanılıyor. Onlarla görüşmelerimiz sürüyor. Anlaşırsak o sistemi de akıllı karta entegre edebiliriz. Böylece öğrenciler ulaşımlarını da bu kartla sağlayabilirler’ diye konuştu. Türkiye örnek oldu GEÇEN yılki Rock’n Coke festivalinde 12 bin kart bastıklarını ve 2 günlük festival boyunca 350 milyar liralık bir harcama yapıldığını dile getiren Muratoğlu, bu yılki festival için 25 bin kart basacakları söyledi. Elektronik cüzdan sayesinde bozuk para ve para üstü gibi sorunların ortadan kalktığını bildiren Muratoğlu, ‘Eğlenmek için festivale giden kişiler alışverişlerinde daha az vakit harcayıp, kuyruklarda para üstü beklememiş oldu. Aynı zamanda paranızı nakit taşımadığınız için bu çok güvenli bir yöntem de. CardRock dünyada bir ilk oldu. Bu kadar kapsamlısı yok. Dünyanın çok büyük müzik festivallerinde bile böyle bir uygulama yok. Coca-Cola benzer festivalleri Hollanda, Belçika gibi ülkelerde de düzenliyor ve bizim uygulamamızı örnek olarak gösteriyor’ diye konuştu. Festivalin ikinci markası olduk GEÇEN yılki festivalden çok olumlu bir geri dönüş aldıklarını bildiren Muratoğlu, ‘Gençlerin markamıza olan bakışı çok olumlu oldu. Festivalden sonra Coca-Cola’nın yaptığı bir araştırma gösterdi ki Akbank, festivalin en çok hatırda kalan ikinci markası oldu. Festival esnasında yarattığımız internet cafelerde gençlerin bizim lehimizde konuşuklarını gözlemledik. Yaptığımız anketlerden, festivale gelenlerle yapılan röportajlarda bizimle ilgili çok olumlu bir geri bildirim olduğunu gördük. Doğru bir proje seçtiğimizi daha iyi anladık’ dedi. Rock festivaliyle gençlere ulaştık CEM Muratoğlu, Coca-Cola’nın düsenlediği Rock’n Coke festivalinin ana sponsoru olduklarını belirterek sponsorluk gerekçelerini şöyle acıkladı: ‘Türkiye genç nüfuslu bir ülke. Gençlik en kritik kitlelerden biri ve onlara yaklaşmak gerçekten zor. Doğru yolları bulmak gerekiyor. Gençlerle iletişim kurmak istedik. Bankacılık gibi sektörler gençlerin günük yaşamında çok yer etmiyor. Bu festival gençlerin eğlence ihtiyaçlarının iyitasarlandığı bir organizasyon. Bu nedenle biz de festivalin ana bankası, ana sponsoru olmak istedik
economy
Günlerdir olumsuz haberler nedeniyle yükselişini sürdüren petrol piyasalarının ateşi, Venezüella ve Suudi Arabistan'dan gelen olumlu haberlerle düşme eğilimine girdi. Bu sabah uluslararası borsalarda petrol fiyatları 46.91 ile yeni bir rekor kırmıştı. Gün içinde New York Ticaret Borsası'nda 46.91 dolarla tarihinin en yüksek değerini gören hafif türü ham petrolün varil fiyatı, Venezüella'daki referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından 46.20 dolar seviyesine geriledi. Londra Uluslararası Petrol Borsası'nda işlem gören Brent türü ham petrolün varil fiyatı ise Venezüella'dan gelen haberler sonrasında 43 sent gerileyerek 43.40 dolar seviyesine indi. Venezüella'nın günlük 2.6 milyon varil seviyesinde bulunan petrol arzının Devlet Başkanı Hugo Chavez'in referandumu kaybetmesi halinde yandaş işçilerin eylemleri neticesinde kesintiye uğrayacağı korkusu, uzmanlarca petrol fiyatlarında son günlerde yaşanan rekor yükselişlerin nedeni olarak gösteriliyordu. CHAVEZ'DEN İSTİKRAR SÖZÜ Venezüella'da hafta sonu gerçekleştirilen referandumda zaferini ilan eden Devlet Başkanı Hugo Chavez, zafer konuşmasında petrol piyasasında istikrar sözü verdi. “Hükümetim adına OPEC'e garanti ederim ki dünya petrol piyasasının istikrarı sağlanacak” diyen Chavez, Orta Doğu haricindeki en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesiyle ilgili endişelerin azalmasını sağladı. 25-30 DOLAR Başkent Riyad'da yayınlanan bir gazeteye açıklamalarda bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah ise petrol fiyatlarını 25-30 dolar seviyesine çekmeyi hedeflediklerini kaydetti. “Fiyatları 25-30 dolar seviyesine düşürmek için petrol sahalarının izin verdiği ölçüde maksimum pompalama yapacağız” diyen Veliaht Prens, rekor seviyelerde gezen fiyatların gevşetilmesi adına ülkesinin üzerine düşeni yapmayı sürdüreceğini söyledi. 50 DOLAR BEKLENTİSİ Son gerçekleşen yükselişlerle birlikte ham petrol fiyatları New York Ticaret Borsası'nda, 1 yıl öncesine göre yüzde 50'nin üzerinde değer kazanmış oldu. Venezuella devlet petrol şirketi PDVSA Başkanı Ali Rodriguez ham petrol fiyatlarının bu hafta içinde 47-48 dolarları görebileceğini belirterek, “50 dolar seviyesi bir mıknatıs gibi piyasaları çekiyor. Sanırım bu seviyeye bir deneme olacak” diye konuştu
economy
Emeklilik Gözetim Merkezi verilerine göre bireysel emeklilik sisteminde 9 ayda 181 bin 826 katılımcıya ve 96.5 trilyon liralık fon büyüklüğüne ulaşıldı Bireysel emeklilik sistemi, dokuz aylık bir dönemde hızlı bir büyüme gösterdi. Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) verilerine göre, geçen yıl 27 Ekim'de ilk sözleşmelerin yapılmasıyla hayata geçen bireysel emeklilik sisteminde 9 Ağustos tarihi itibariyle sözleşme sayısı 190 bin 93 ve katılımcı sayısı 181 bin 826 kişiye ulaştı. Yatırıma yönlenen fonların büyüklüğü toplam 96.5 trilyon liraya yükseldi. 'FEVKALADE BAŞARILI' Aktif çalışma hayatında olan bireyler, emeklilik sistemine büyük ilgi gösteriyor. Sözleşmelere katılımcı yaş dağılımına bakıldığında yüzde 40.6 payla 25-34 yaş grubu birinci sırada yer alıyor. İkinci sırada yüzde 35.4 payla 35-44 yaş grubu geliyor. 56 yaş üzerinin katılımı ise yüzde 1.4'de kaldı. 11 firmanın faaliyet gösterdiği sistemde, Yapı Kredi Emeklilik katılımcı ve sözleşme sayısı ile fon büyüklüğü açısından pazarın lideri konumunda bulunuyor. Yapı Kredi Emeklilik Genel Müdürü Giray Velioğlu, sistemde 200 bine yakın katılımcıya ulaşıldığına dikkat çekerek, 'Günlük repo ve doların ne olacağını merak eden bir toplumun, böyle uzun vadeli bir kavrama kısa sürede adapte olmasını beklemiyorduk. Ama, şu anda gördüğümüz tabloyu fevkalade başarılı buluyorum'' diye konuştu. Velioğlu, bu işe çok iyi hazırlanan Yapı Kredi Emeklilik'in pazarlamaya önem verdiğini ve 450 kişilik doğrudan satış ekibi bulunduğunu belirterek, 'Ektiğimizi biçiyoruz. Pazar payımız yüzde 20.62, pazar lideriyiz. 2003 sonunda 7 bin civarında olan katılımcı sayımız, şu anda 43 binin üzerinde. Fon büyüklüğümüz 19 trilyona yaklaştı. Biz, bu yıl sonunda 80 bin civarında katılımcıya ulaşırız, fon olarak da 30 milyon doları buluruz'' dedi
economy
Mumcu: Bizim turiste kalitesiz diyenin ağzına biber sürerim Doğan Yayın Holding’in (DYH) Antalya’da düzenlediği ‘Anadolu’daki Avrupa’ toplantısına katılan Turizm Bakanı Erkan Mumcu, ‘Kimse Türkiye’ye gelenlere kalitesiz turist demesin. Önce bundan vazgeçelim. Bundan sonra öyle diyenlerin ağzına acı biber süreceğim’ dedi. KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, Türkiye’nin özellikle de Antalya’nın ‘mass turizm’ yaptığını bununda Avrupa’nın orto sınıfı için güneş ve deniz tatili anlamına geldiğini söyledi. Mumcu, ‘Türkiye’ye şu anda gelen turist profili Avrupa’nın orta sınıfıdır ve onların yıllık geliri Türkiye’deki orta sınıfın 8-10 mislidir. Öyle bir dolarlık taklit t-shirt almıyorlar diye de kimse onlara kalitesiz turist demesin. Bundan sonra öyle diyenlerin ağzına acı biber süreceğim’ dedi. Doğan Yayın Holding’in (DYH) Antalya’da düzenlediği ‘Anadolu’daki Avrupa’ toplantısına katılan Mumcu, yaptığı konuşmada Türk turizminin İspanya ve Yunanistan ile mukayese edilebileceğini, Fransa ve İtalya ile kıyaslanmaması gerektiğin savundu. Bakan Mumcu, ‘Fransa ve İtalya kendi kültürlerini üretip yaşıyor ve bunu satıyor. Ne zaman bizde bunu yaparsak o zaman onlarla kıyaslayın’ dedi. İKİ KUTUPLU OLMALIYIZ Dünyanın yeniden iki kutuplu olmaya yöneldiğini söyleyen Mumcu, Türk turizminde de farklı stratejilerle kentlerin farklı konumlandırılması gerektiğini belirtti. Mumcu şunları söyledi: ‘Antalya’daki turizm ile İstanbul’daki turizm farklı olmalı. İstanbul’u çok daha değişik turist gruplarına göre konumlandırabiliriz. Bazı kentler vardır ki marka olarak kendi ülkelerinin imajını da aşabilir. Londra İngiltere’nin, Paris Fransa’nın ötesine geçmiş kentlerdir. İstanbul’da Türkiye için öyle olabilir.’ Mumcu, çok yakında turizmde dünyada ses getirecek bir projeyi açıklayacaklarını da söyledi. Yalçındağ: Bu işin aslanı kaplanı olmaz DOĞAN Yayın Holding (DYH) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, ‘Marka Güçtür’ toplantısında yaptığı konuşmada, ‘Dikkat ederseniz, Anadolu’daki Avrupa diyoruz. Eskiden Anadolu aslanları, kaplanları denirdi. Biz artık diyoruz ki, bu işin aslanı kaplanı yok. Aslan kaplan dediğimiz zaman biz hep kendi içimizde bir mücadele algılıyoruz’ dedi. Yalçındağ, şöyle konuştu: ‘Türkiye’nin geneline baktığımız zaman biz yaptığımız işlerde gerçekten Avrupalı olmuşuz diye bir gözlemimiz var. Bu düşüncelerimizi yerinde test edelim diye Türkiye’yi gezelim dedik. Bizim DYH olarak görevimiz iletişim kurmak, sizlerle temas etmek. Ama sadece İstanbul’da ofislerde oturarak bu ileşitimi kuramıyoruz. Bunun için dedik gidelim, hissedelim, yerinde test edelim.’ Kişi başı etiket tüketimi daha ABD’nin onda biri DOĞAN Yayın Holding’in Antalya’da düzenlenen ‘Marka Güçtür’ toplantısının açılış konuşmasını ve ev sahipliğini yapan ATSO Başkanı Kemal Özgen, markanın Antalya için hayati önem taşıyan bir konu olduğunu söyledi. Özgen, marka kavramının Türkiye’de bir süredir çok tartışılmakla birlikte, yeni bir konu olduğunu belirtirken şöyle dedi: ‘En büyük firmalarımızda markalaşma sürecinin başlarındayız. Halen ürün tanımlama ve etiketleme aşamasını tamamlayan firma ve sektörler bulunmaktadır. Franchising sistemimiz perakende ticaretin yüzde 2’si civarında. Bir istatistiğe göre, kişi başına etiket tüketimimiz bir metrekare, ABD’nin onda biri. Antalya’da biz halenbazı üyelerimize, bırakınız ürün etiketini, fiyat etiketi kullanma çağrısı yapıyoruz.’ Öger: Almanya’da iki farklı Türk imajı var ÖGER Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Vural Öger, Türkiye’de kentlerin tanıtımıyla ilgili doğru stratejiler geliştirilmesini önererek Bakan Mumcu’nun görüşlerine destek verdi. Öger, İstanbul’u dünyanın kültür başkenti yapmak gerektiğini ama Antalya’nın şu anki turizm yapısı üzerinde devam etmesinin daha iyi olacağını savundu. Turizm sayesinde Türkiye’nin genel imajının da pozitif etki altında kalabildiğini söyleyen Öger, ‘Örneğin Almanlar genellikle Almanya’daki Türklerden damat almak istemezler, hatta komşu bile olmamayı tercih ederler. Ama tatil deyince Almanların büyük bölümünün aklına sadece Türkiye gelir. Bir tarafta çok vasıfsız işçi gönderen köylü bir toplum imajı var diğer taraftada süper tatil yapılabilecek ülke imajımız var’ dedi.
economy
Ziraat Bankası, Hazine tarafından belirlenecek tarihte başlayacak olan üçüncü taksit nema ödemeleriyle ilgili kurum ve işyeri toplu başvurularının, 18 Ağustos’tan itibaren kabul edileceğini bildirdi. Tasarrufu teşvik işyeri sicil numaları olan ve elektronik posta adresi uzantıları .k21.tr, .edu.tr, .com.tr, .gov.tr, .mil.tr, .pol.tr ve .bel.tr olan özel kuruluşlar ile kamu kurum ve kuruluşları personelleri, üçüncü taksit nema ödemelerini işyerleri aracılığıyla alabilecekler. Daha önceki taksit ödemelerinde olduğu gibi kurum ve işyeri aracılığıyla talepte bulunan hak sahiplerinin ödemeleri, başvuru tarihinden itibaren en geç üç gün içinde yapılacak. Kurumu aracılığıyla başvurmayan hak sahiplerinin ise bir aylık takvim içinde sıralarını bekleyecekleri bildirildi. Kurum ve işyerleri, ünvanlarını taşıyan elektronik posta adresi ile birlikte en son kesinti ve katkı tutarlarını yatırdıkları Ziraat Bankası şubelerine başvuracaklar. Kurum ve işyeri yetkililerine üçüncü taksit nema ödemesi yapılabilmesi için son bir ay içinde verilmiş olan kamu kurum ve kuruluşları için resmi görevlendirme/yetki yazısı, diğer kuruluşlar için noter takdikli yetki belgesi ve imza sirküleri, işyerlerine ait tasarrufu teşvik işyeri sicil numarası, kurum veya işyeri irtibat telefonu ve geçerli e-posta adresiyle birlikte başvurmaları gerekiyor. Banka tarafından hazırlanacak nema üçüncü taksit talep dosyaları, kurum veya işyerlerinin e-posta adreslerine iletilecek. Bu dosya yalnızca Ziraat Bankası’nın internet adresinden kurum veya işyerlerine iletileceği bildirildi. Ziraat Bankası’na gelen başvuruların, en kısa sürede işleme alınıp kurum veya işyerlerinin e-posta adreslerine olumlu ya da olumsuz bilgi verileceği kaydedildi
economy
The Economist: Türkiye yüzde 6 büyüyecek THE Economist dergisinin gelişmekte olan 25 ülke için yaptığı ankette Türkiye'nin 2004 yıl sonu büyümesi yüzde 6 olarak öngörüldü. Değerlendirmede, 10'uncu sırada yer alan Türk ekonomisi için 2005 yılı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla artış hızı beklentisi ise yüzde 4.4 olarak belirlendi. Yıl sonu için cari dengenin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 3.6'sı kadar açık vermesi öngörülürken, 2005 yılı için bu oran yüzde 2.9 olarak tahmin edildi. Son dönemde sıkça tartışılan büyüme ve cari açık oranları için yurtiçinden de çeşitli tahminler geliyor. Büyüme beklentileri yüzde 5 ve 10 arasında değişiyor. Yaşanabilecek bir krizin en önemli kaynağı olacağı yorumları yapılan cari açık için ise yüzde 3 ile yüzde 5 arasında tahminler bulunuyor. Ekonomistin anketine gore en çok büyümesi beklenen ülkeler yüzde 9.5 ile Venezuela ve yüzde 9.2 ile Çin. Singapur'un ise yüzde 7.5 büyümesi bekleniyor.
economy
Güzel haber ve iyimserlik fakiri Türkiyemizde bir güzel gelişme sanat ve eğlence sektörümüzdeki canlı gelişmedir. Bir bağlantı (network) endüstrisi olarak nitelendirebileceğimiz sektör, yüksek yatırım, değer ve istihdam -ve de vergi tabanı-yaratma kapasitesi nedeniyle yetkililerin daha fazla ve ayrıntılı istatistik üretme arzusuna mahzar olursa, bu gelişmeyi gözlemlerden rakamlara dökme şansımız artacaktır. İş, gelişmeyi kanıtlamakta kalmayacak; eminiz, gelişmeyi daha da özendirmek ile devam edecektir. Neden sanat ve eğlence sektörünü özendireceğimizin cevabı çok zor değildir. Bu sütunda çeşitli fırsatlarla değindiğimiz gibi liberal ekonomik sistem ciddi bir büyüme sorunu ile karşı karşıyadır. Sistemin geçmişte de büyüme sorunları vardı. Ancak, sorunlar, büyük ölçüde altyapı yatırımları, ama çok daha büyük ölçüde askeri harcamalar kanalıyla çözülüyordu. Bu iki kanalda ciddi tıkanmalar var. Liberal ekonomi liginin ağır topları olan gelişmiş ülkelerde altyapı talebi fazla değil. Gelişmekte olan ülkelerde ise kaynak sıkıntısı var. Diğer taraftan, altyapı yatırımlarının değer yaratım süreleri uzun olsa dahi geri dönüş hızı yavaş. Bu ve diğer nedenler ile altyapı yatırımları eskisine kıyasla liberal ekonominin büyümesine eskisi gibi etki yapmıyor. Askeri harcamaların ise, ekonomik nedenleri bir tarafa bırakınız, her şeyden önce, tam bir nefret kaynağı olduklarından artık liberal ekonominin bir büyüme iticisi olarak ele alınması mümkün değil. Ayrıca, Irak savaşı nedeni ile bu sütunda işlediğimiz gibi askeri harcamaların kendilerinin ekonomik büyümeye verdikleri ivme kesinlikle eskisi gibi değil. Değer yaratım süreleri fevkalade kısıtlı; yarattıkları değer yüksek değil. Dolayısı ile, askeri harcamalar ve savaşlar artık ahlaki ve insani nedenlerin yanı sıra ekonomik nedenler ile de liberal ekonominin büyüme iticileri arasında yer almıyor. Yakın tarihin en önemli büyüme iticilerini kaybetmiş olan liberal ekonomik sistemin büyümesini devam ettirebilmek için elinde şimdi tek araç var: O da 'bireysel tüketim'. Örneğin, 1980'li yılların sonunda, 1990'lı yılların başında eski Sovyet Bloku'nun çöktürülüşünün en önemli nedeni budur. Çoğu iyi eğitim almış ve iyiyi kolay arzulayacak 400 milyon kişinin yaşam standardının kısa bir süre içinde 50 yıllık bir boşluğu/gecikmeyi kapatacak şekilde artırılması için gerekli tüketimi düşününüz bir kere. Türkiye bile, Laleli'de 'bavul ticareti'nden başlayıp bugün Antalya'da 'Rus turist patlamasına' ulaşan sürece bu sayede şahit olmuyor mu? Tüketimin, büyümenin önemli bir iticisi olarak ortaya çıkması yeni bir şey değil. Tüketim, ekonomik büyüme teorisinin, yazıldığı günden bu yana önemli bir faktörü. Yani, tüketim olgusunu 'tu kaka' bir tavırla ele almak ve bir 'pis kapitalist' aldatmacası olarak tanımlamak doğru değil. Unutmayalım ki, eski Sovyet Bloku yalnızca tüketim olsun da liberal ekonomiye katkıda bulunsun diye çökmedi; tüketim, özellikle de bireysel tüketim, olmadığı için kendi çöktürülüşüne çanak tuttu. O nedenle, tüketimin yeni psikolojisini iyi anlamak, bu çerçevede bireysel tüketicinin sanat ve eğlence kavramlarını tüketim olgusu ile nasıl ilişkilendirdiğini iyi analiz etmek gerek. Şu bir gerçek ki, bugünün bireysel tüketicisi bir taraftan dünyayı keşfetmeye, değişik kültürleri öğrenmeye çalışırken bireyselliğini de yaşamaya meraklı; ama, en önemlisi, ulaşım ve bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde giderek küçük bir köy haline gelen bu kısa küresel yaşamında beş aşağı, beş yukarı yedi düvelin insanı ile aynı beğenileri ve aynı yaşamı paylaşmak istiyor. Bu ortak beğeni ve yaşam büyük ölçüde bilişim teknolojisi temelli medyaya bağlı eğlence sektörü tarafından etkileniyor. Dolayısı ile, tüketici, adeta, 'eğlence seven' bir tüketici haline geliyor; tüketicinin gözünde tüketim, eğlenceye ve tüketicinin eğlenceden aldığı tatmine endeksleniyor. Büyük markaların, özellikle hızlı dönen tüketim maddeleri maddelerinin kendilerini bir sanat ve eğlence öğesi ile tanımlamaları da bundan kaynaklanıyor. Sanat ve eğlence sektörü tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ekonomik büyümeye ivme veren bir endüstri haline geliyor. Gelişmeleri daha dikkatli izlemeye değer
economy
Wal-Mart rekabeti 11 milyar dolarlık oyuncak devi Toys 'R' US'ı pes ettirdi. Ünlü oyuncak firması sektörden çekilmeyi düşündüğünü açıkladı. Toys 'R' US oyuncak birimini satarak ağırlığı, geçen yıl 2 milyar dolar satışla agre-sif bir büyüme gerçekleştirdiği bebek ürünleri birimi Babies 'R' US'a verecek. Toys 'R' US, 200 mağazasıyla dünyanın en büyük çocuk ürünleri satan mağaza zinciri Babies 'R' US'ta yatak, mobilya, puset ve hamile kadınlar için kıyafetler satıyor. Pazarda liderlikten üçüncülüğe düştü Geçen yıl, alışveriş trafiğinin en yoğun yaşandığı Noel haftasında Wal-Mart, Target ve diğer discount (indirim) mağazaları fiyatlarını kırarak 27 milyar dolarlık ABD oyuncak pazarından en büyük payı almayı başardı. Yüzde 20'lik pazar payıyla 1990'larda lider konumda bulunan Toys 'R' US, yerini Wal-Mart'a kaptırdı. 10 yıl önce oyuncak pazarında adı bile olmayan Wal-Mart bugün pazarın yüzde 20'sini elinde bulunduruyor. Toys 'R' US ise yüzde 17'lik payla pazarda Target'ın arkasından üçüncülüğe geriledi. Discount mağzalarının tek kurbanı Toys 'R' US değil. Kitapevleri, müzik marketler, elektronik mağaza zincirleri ve süpermarkeüer de Wal-Mart'ın düşük fiyat politikasıyla ve tedarikçiler üzerindeki gücü ile savaşmakta büyük zorluk çekiyor. Kendini yeniledi ama geliri artmadı Toys 'R' US, üç yıl önceki parlak günlerine yeniden dönmek için bir dizi yatırım yaptı. 2001 yılında Times Square'da özellikle tasarımıyla turistlerin ilgisini çeken büyük bir mağaza açü. 2002 yılında ABD'deki 683 mağazasını yeniden tasarladı. Yenilenen her bir mağaza Toys 'R' US'a 600 bin dolara maloldu. Kâr etmeyen bölgelerdeki mağazalar kapatıldı. Ancak yapılan tüm bu yatırımlar Toys 'R' US'ı kurtarmaya yetmedi. Toys 'R' US, ucuz oyuncaklarla baş edemedi ve 2002 yılında 275 milyon dolar olan geliri 2003'te 119 milyon dolara geriledi. Borsadaki hisseleri ise 40 dolar seviyesinden 10 dolara kadar düştü
economy
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin bir numaralı sorunu olan istihdam için 'hızlandırılmış' önlemler alınması gerektiğini söyledi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, tüketim çılgınlığına işaret ederek göz göre göre banker faciasına benzer bir 'kart faciası'na gidildiğine dikkat çekti. Çağlayan, genel başkan değişimi nedeniyle DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'i, ardından da eski Genel Başkan Bülent Ecevit'i ziyaret etti. Çağlayan, Sezer'i ziyareti sırasında Türkiye'nin en büyük sıkıntısının işsizlik ve cari açık olduğuna işaret ederek, cari açığın finanse edilebilmesi için Türkiye'ye doğrudan yabancı sermayeyi çekmek gerektiğini söyledi. Kredi kartı uyarısı ASO Başkanı Zafer Çağlayan, "Sanayici kredi bulamazken, insanların cebine patlamaya hazır bomba gibi kredi kartı konuluyor. Tüketim çılgınlığı sorun yaratabilir" uyarısı yaptı. Sezer ise yatırıma dayanmayan büyümenin sağlıklı olmadığını vurguladı. Dış ticaret açığının 30 milyar dolar gözüktüğüne işaret eden Sezer, "Bu, çok sağlıklı gidiş değil. Bu nedenle tedbir alınmalı. Tüketim çılgınlığına getirilecek sınırlamanın da bir yolu olabileceğini düşünüyorum. Banker faciasına benzer bir kart faciasına göz göre göre gidiliyor gibi" ifadesini kullandı. Zafer Çağlayan, Ecevit'i ziyareti sırasında da, "Geçmişte başbakanlık ve diğer görevlerinizde hakkınızda en ufak şaibe ve dedikodu söz konusu olmadı. Darısı herkesin başına" dedi
economy
Türkiye pazarında 14 yıldır faaliyet gösteren Metro Group'un yürüttüğü sosyal sorumluluk projelerinin rakamsal boyutu 1 milyon dolara yaklaştı. Metro Group ve Metro Cash&Carry, fakirlik sınırında bulunan Bursa'nın Büyükorhan ilçesine bağlı Ericek Köyü'nün beş senelik bir proje dahilinde rehabilitasyonunu üstlendi. Real'in 'Sokak Futbolu' projesi de büyük ilgi görüyor. Bu yıl düzenlenen 3. Sokak Futbolu Turnuvası'na 3 bin takım müracaat etti. Metro Group ve Praktiker Yapı Market'in Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'nın katkılarıyla hazırlattığı 'Depremden Nasıl Korunuruz?' kitapçığı da Praktiker mağazalarında müşterilere ücretsiz olarak veriliyor. Halkı bilgilendiriyor Mutfak Dostları Derneği ile ortak projede 'Yenilebilir Otlar Kitabı' Anadolu'da kaybolan mutfak değerlerini anımsatmayı amaçlıyor. İstanbul Kültür Festivali'nin sponsorluğunun yanı sıra Metro Group Kısa Film Yarışması ile de genç yönetmen adaylarının eğitimine katkıda bulunmayı ve Türk sinemasının gelişmesini desteklemeyi amaçlıyor. Dünyanın 28 ülkesinde faaliyet gösteren Metro Group'un Türkiye Temsilcisi Nurdan Tümbek, sponsorluk projelerinin mağazaların cirosunu artırmaktan ziyade tüketici ile ortak bir ruh yaratmak için yürütüldüğünü ifade etti
economy
LONDRA - ABD'de 16 kişinin ölümüne ve binlerce kişinin evsiz kalmasına neden olan Çarli kasırgası, asıl zararı Avrupalı reasürans şirketlerine verdi. Saatte 235 kilometreye ulaşan hızıyla geçtiği yerleşim yerlerini tanınmaz hale getiren kasırganın, sigorta şirketlerine verdiği zararın 4-10 milyar dolar arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Kasırganın ardından dünyanın en büyük reasürans şirketi Alman Munich Re'nin hisse senetleri Frankfurt Borsası'nda bugün yüzde 1 oranında değer kaybetti. Avrupalı diğer reasürans şirketleri İsviçreli Swiss Re, Zurich Financial ve Converium ile Fransız Scor'un hisse senetlerindeki değer kaybı ise sırasıyla 2.1, 1.1, 4.2 ve 1.9 olarak gerçekleşti. Büyük maddi hasarlı felaketler, reasürans şirketleri için kısa vadede önemli bir zarar kaynağı olabilirken, uzun vadede yükselen reasürans primleri sayesinde gelirlerinin artmasını beraberinde getirebiliyor.
economy
Çinliler 550 milyar SMS attı Çin’de devletin resmi yayın organının aktardığı verilere göre, bu yıl 550 milyar kısa mesajın gönderileceği tahmin edilirken, cep telefonu operatörlerinin de gelirlerini ikiye katlayarak 6.7 milyar dolara yüksetecekleri bildirildi. Enformasyon Bakanlığı hazırladığı raporda, 100 milyon kullanıcıyla dünyanın en büyük cep telefonu pazarını oluşturan ülkede bu yıl gönderilen mesaj sayısının en az iki katına çıkacağını açıkladı. Raporun oluşturulmasında bilgilerine başvurulan Çin’in en büyük cep telefonu operatörü China Mobile, geçen yıl 170 milyar kısa mesaj gönderen abonelerinin bu yıl bu rakamı 350 milyara çıkaracağını belirtirken, sektörün iki numaralı şirketi China Unicom ise geçtiğimiz yıla oranla dört katlık bir artış öngörerek 2004 için 200 milyar kısa mesaj tahmininde bulundu. Raporda ayrıca, cep telefonu kullanıcılarının 2006’ya kadar 17 milyar dolar değerinde 1.4 trilyon adet kısa mesaj gönderecekleri belirtildi
economy
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Karamehmet Grubu ile yaptığı anlaşmanın hemen ardından Sümerbank'ın eski hakim ortağı Hayyam Garipoğlu ile de anlaştı. TMSF ile Garipoğlu Grubu arasında dün protokol imzalandı. TMSF'den yapılan açıklamada, TMSF ile 21 Aralık 1999 tarihinde fona devredilen Sümerbank A.Ş'nin hakim ortağı Garipoğlu Grubu arasında, Sümerbank ve diğer fon bankalarına olan borçların yapılandırılmasına yönelik olarak bir süredir devam eden müzakerelerin anlaşma ile sonuçlandığı bildirildi. En optimum ödeme takvimi hazırlandı 31 Aralık 2003 tarihi itibarıyla TMSF'ye 373.7 milyon dolar borcu bulunan Garipoğlu Grubu, 9 yılı anapara, 2 yılı faiz, 1 yılı da dolaylı sorumluluklarından kaynaklanan borçları olmak üzere toplam 12 yılda tüm borçlarını ödemeyi taahhüt etti. TMSF ödeme protokolü hazırlanırken, kanuni takip yoluyla yapılacak tahsilatın hem daha uzun süre alması hem de miktar olarak alacağın çok gerisinde kalması nedeniyle, grubun faal şirketlerinin gelecekte yaratacakları fonlarla borçlarını ödeme imkanı verilmesinin dikkate alındığını açıkladı. TMSF tarafından protokole ilişkin yapılan açıklamada "Bu çerçevede, bağımsız denetim kuruluşlarınca hazırlanan raporlar, faaliyetlerine devam eden şirketlerin nakit akım projeksiyonları, şirketlerin fon yaratma kapasiteleri ve borç ödeme amacıyla elden çıkarılacak varlıkların satışından beklenen en yüksek değerler göz önünde bulundurularak en optimum ödeme takvimi hazırlandı" denildi. 2004'te 5 milyon $ ödeme yapılacak * Garipoğlu 373.7 milyon dolarlık borcunu 9 yılı anapara, 2 yılı faiz 1 yılı da dolaylı sorumluluklardan kaynaklı borçlar olmak üzere 12 yılda ödeyecek. * Protokol süresince borç tutarına yıllık Libor artı yüzde 1 faiz uygulanacak. * Gruba ait gayrimenkul, fabrika ve diğer tesisler üzerindeki mevcut ipoteklere ilaveten 350 milyon dolarlık yeni ipotek tesis edilecek ve Grup firmalarının hisseleri Fon tarafından rehin alınacak. * İmzalanan bu protokole göre ödemeler, bu yıl içinde başlayacak ve yılsonuna kadar 5 milyon dolar ödenmiş olacak
economy
İSTANBUL - Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Dr. Ömer Bolat, reel sektörde temkinli iyimserliğin sürdüğünü açıkladı. İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından önceki gün sonuçları açıklanan 'Ekonomik Beklentiler' anketinde de aynı doğrultuda bir eğilim belirlenmişti. MÜSİAD'ın '2004 İlk Yarıyılı Değerlendirme ve 2005 Beklentileri Anketi', geçen yıldan süregelen bir kısım şikâyet ve sıkıntıların devam etmesine karşın, reel sektörde geleceğe ilişkin iyimserliğin hâkim olduğu saptandı. Ayrıca işadamlarının ekonominin genel performansını 2003 yılına nazaran daha iyi bulduğu belirtildi. Ömer Bolat, anket sonuçlarına genel olarak bakıldığında, bazı olumsuzluklara rağmen, iş ortamının iyileşmesinin ve protesto edilen çek ve senet sayısının azalmasının net olarak ortaya çıktığını belirtti.
economy
Petrolde ölümü gösterip sıtmaya razı edecekler Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı eski uluslararası piyasalar uzmanı Necdet Pamir, petrol fiyatının Venezuella, Irak'taki belirsizliklere rağmen 50 doları aşmasının zor olduğunu söyledi. Petrol fiyatları 47 dolar sınırına dayanarak yeni bir rekor kırması piyasalarda "50 dolar olacak mı" korkusu yarattı. Venezuella ve Suudi Arabistan'dan gelen olumlu açıklamalara rağmen yükseliş Irak'da bir petrol kuyusunun direnişçilerce ateşe verilmesi ile sürdü. Fiyatlarla ilgili olarak birçok senaryo çizilirken, petrol uzmanı Necdet Pamir, yükselişlerin geçici olduğunu söyleyerek fiyatların yıllık ortalamada 30- 35 dolar aralığında kalacağını belirtti. Pamir, OPEC ve diğer petrol üreten ülkeler için "ölümü gösterip sıtmaya razı edecekler" diye konuştu. Petrol fiyatlarındaki artışın arz, talep ve stok açısından ele alınması gerektiğini ifade eden Pamir, fiyat artışının nedenlerini şöyle sıraladı: * Çin 'in petrol ithalatı geçen yıla göre %30 arttı. * OPEC'in acil durum kapasitesi düşük kaldı * OECD ülkelerinin stok miktarı yeterli değil. * Rusya'da Yukos krizi devam ediyor. * Venezuela'da bugüne kadarki seçim belirsizliği. * Spekülatörlerin fiyatları yukarı çekmesi. Fiyatların 50 dolara ulaşacağı konusundaki endişelerin yersiz olduğunu belirten Pamir arz tarafında rezerv açısından bir sıkıntı olmadığını ama Rusya, Irak ve Venezuela kaynaklı olumsuz etkinin olduğunu belirtti. Necdet Pamir şöyle konuştu: 41 YIL YETECEK REZERV VAR "Fiyatlardaki yükselişi arz ve talep açısından şu şekilde ele alabiliriz. Dünyada 1.1 trilyon varil kanıtlanmış petrol rezervi var ve bu rezervlerin bugünkü 80 milyon varil seviyesindeki tüketim ile 41 yıl daha yeteceği öngörülüyor. Zaman ilerledikçe enerji tüketiminde verimlilik arttığı için bu süre daha da uzayabilir. Ayrıca kanıtlanmış rezervler kadar henüz bulunmamış rezerv olduğu da belirtiliyor. Bu nedenle fiyatlar üzerinde rezerv açısından bir baskı yok. Arzı etkileyen diğer gelişmeler OPEC, Rusya, Irak ve Venezuela. OPEC'in üretim kotası 26 milyon varil ve şu anda bu kotanın üzerinde 27.1 seviyesinde üretim yapılıyor. Bunu 1.5-2 milyon varil daha artıracak kapasite bulunuyor. Daha önceleri 5-6 milyon varil acil durumlarda kullanılacak serbest kapasite tutulurdu. Şu an bu kapasite bulunmuyor." Rusya, Irak ve Venezuela'nın da fiyatları etkilediğini belirten Pamir şöyle devam etti: "Yukos'un günlük 1.7 milyon varil üretimi bulunuyor.Yaşanan sıkıntılar piyasaları olumsuz etkiledi. Irak'ın da 2.5- 2.6 milyon varil üretimi bulunuyor. ABD'nin hedefi bunu yıl sonunda 3 milyon varile çıkarmak. Irak'taki istikrarsızlığın kısa vadede çözülemeyeceği beklentisi olumsuzluk yaratıyor. Venezuela 3 milyon varil üretim yapıp bunu 2.5 milyonunu ihraç eden bir ülke. Orada sıkıntıların bitmesi olumlu." ASIL NEDEN TALEP ARTIŞI Fiyatları artıran asıl nedenin talep artışı olduğuna dikkat çeken petrol uzmanı, başta Çin, Hindistan ve Brezilya olmak üzere öngörülmeyen talep artışları olduğunu ifade etti. ABD'de de seyahat mevsimi olması nedeniyle petrol talebinin arttığına değinen Necdet Pamir, "Eylül'e doğru bu talep azalır ama ısınma ihtiyacı nedeniyle belli bir seviyenin altına inmez" dedi. Pamir şöyle devam etti: "Çin'in petrol ithalatı geçen yılın yüzde 30 üzerinde. Ülke bu seviyede büyümeye devam etmeyip frene basacaktır. 1973-74 yıllarında yaşanan petrol krizlerinden sonra OECD ülkelerine 90 günlük ihtiyacı karşılamaya yetecek miktarda petrol stoku tutmaları öneriliyordu. Bu seviyenin çok altında stok olduğu bildiriliyor. Stoklar az olunca spekülatörler istedikleri gibi piyasada at oynatıyorlar.
economy
SSK’ya yüksek fiyatla ilaç alımı hakkında soruşturma açılırken, SSK İstanbul İhale Komisyonu Başkanı Azmi Arslan’ın geçen cuma günü sağlık sorunlarını gerekçe göstererek rapor alıp yurtdışına çıktığı saptandı. SSK’ya yüksek fiyatla ilaç alımı hakkında soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Roche firmasının yanı sıra diğer ilaç firmalarınında aynı yöntemle SSK’ya yüksek fiyatla ilaç sattığını tespit etti. SSK’nın MSD ilaç firmasından 18 milyon 203 bin liralık ilaçı 21 milyon 403 bin liradan, Pfizer’den ise 14 milyon 61 bin liralık ilacı 17 milyon 235 bin liradan aldığı belirlendi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı incelemenin ardından aralarından MSD, Pfizer, Novartis şirketlerinin de yer aldığı ilaç firmaları hakkında da soruşturma başlatılacağı, delil toplamak amacıyla yöneticilerinin bilgisine başvurulacağı belirtildi. Ayrıca SSK’nın ihalelerinin denetlenmesi işleminin Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından yapılması gerektiği bildirildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın SSK İstanbul İhale Komisyonu’nun kimlerden oluştuğuna dair ilgili kurumlara yazdığı yazıya henüz cevap gelmediği ileri sürüldü.
economy
Petrol fiyatları haftanın son gününde de yeni rekorlar kırarak, günlerdir süren amansız yükselişine devam etti. New York Borsası'nda işlem gören hafif türü hampetrolün varil fiyatı, dün 45.90 dolarla 21 yıllık borsa tarihinin en pahalı işlemini gerçekleştirdi. Londra Uluslararası Petrol Borsası'nda işlem gören Brent türü hampetrolde ise yeni rekor 42.85 dolar oldu. Fiyatların bu denli yükselmesinde Venezüella'da Devlet Başkanı Hugo Chavez'in oylanacağı referandumun bu hafta sonu gerçekleştirilecek olması, Çin'in petrol talebinde gücünü koruması ve Irak'taki çatışmalarla ilgili artan endişeler, etkili oldu. GÜLER: ÇARESİZ DEĞİLİZ Bu arada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda düzenlediği basın toplantısında petrol fiyatlarının son zamanlarda aşırı artması konusunda çözümsüz, çaresiz olmadıklarını ve her zaman tedbirlerinin bulunduğunu bildirdi. Enerji konusunda uzun vadeli çalışmaları başlattıklarını anlatan Bakan Güler, bu çerçevede yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda önemli noktalara geldiklerini söyledi. ''Yenilenebilir Enerji Yasası''nı hazırladıklarını bildiren Güler, Yasa'nın komisyonlardan geçtiğini, Meclis açılır açılmaz da çıkarılmasına çalışacaklarını bildirdi. Güler ''Enerji Verimliliği Yasası'' ile ilgili tasarının da yıl içinde yasalaşmasını arzu ettiklerini ifade etti. Güler, petrol cinsinden değerlendirildiği zaman, hidroelektrik enerjisinin 7 milyon ton, rüzgar enerjisinin 2.3 milyon ton, güneş enerjisinin 23 milyon ton, biyokütlenin 7 milyon ton ve jeotermal enerjinin 0.15 milyon ton petrol eşdeğeri potansiyeli bulunduğunu belirterek ''Bunu da mutlaka kullanmak istiyoruz'' dedi.
economy
Komşuda fiyatlara olimpiyat zammı Yunan Kalkınma Bakanlığı, olimpiyatı fırsat bilerek fazladan kâr etmek isteyen esnaf için önlem aldı. Bu yıl Atina'da düzenlenen olimpiyat oyunlarını fırsat bilerek fazladan kar etmek isteyenlerin artması üzerine, Yunan kalkınma bakanlığı ek önlemler almayı uygun gördü.. Atina'ya gelmesi beklenen yüzbinlerce yabancıyı bu tür "tuzaklardan" kurtarmak amacıyla hazırlanan uzunca bir fiyat listesi otellere, olimpiyat tesislerine, cafe ve restoranların bulunduğu semtlerde dağıtılmaya başlandı.. Bu listeyle, olimpiyatların yapılacağı 13-29 ağustos tarihleri arasında Atina'ya gelecek olan yabancıların bazı ürünlere en fazla hangi fiyatı ödeyeceği de belirlendi. Olimpiyat oyunları nedeniyle 3.5 milyonluk başkent Atina'nın altyapısı baştan aşağı geliştirildi. Metro ve tramvay hatlarının yanısıra hava alanına tren seferleri kondu. Atina'nın düne kadar karmakarışık olan trafiğine çekidüzen veren yollar genişletildi. Çevre yolu ve köprüler inşa edildi. Mağazalar yaz aylarında saat 15.00'e kadar açık kalırken, olimpiyat günlerinde sabah 09.00'dan akşam 21.00'e kadar açık kalacak. Bankalar da çalışma saatlerini akşam saatlerine kadar uzatacak. Hastaneler sürekli açık kalacak.
economy
Ham petrol 45 doları geçip rekor yeniledi Uluslararası ham petrol fiyatları, 45 dolar düzeyine ulaştı. ABD’deki Batı Teksas petrolünün varil fiyatı, bir ara 45.04 dolar düzeyine çıkarken, Londra’daki Brent türü Kuzey Denizi petrolü ise 41.45 dolardan işlem gördü. ABD’de petrol, cuma günü 44.77 dolardan işlem görmüş önceki gün de 44.97 dolar seviyesine kadar çıkarak 1983’ten bu yana en yüksek rakama ulaşmıştı. Fiyatların artmasında, başta Irak’taki karışıklık olmak üzere, küresel petrol arzında yaşanabilecek sorunlar ve dolayısıyla, arzın talebi karşılayamaması ihtimali ile Rusya’da Yukos ile ilgili gelişmeler etkili oluyor. Irak’ın güneyindeki terminalleri besleyen iki ihraç boru hattı hızlı bir şekilde onarılarak, yeniden petrol üretimine başlandı. Yetkililer, Basra’daki ihraç boru hatlarından, Körfez’deki yükleme terminallerine petrol pompalandığını bildirdiler. Boru hatları, önceki gün sabotaj sonucu kullanılamaz hale gelmişti.
economy
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Merkez Bankası'nın açıkladığı 6 aylık ekonomik veriler, maalesef Türkiye'deki ekonomik gidişle ilgili bir süredir hissedilen ve dile getirilen kaygıların, düşünülenin ötesinde bir ciddiyette olduğunu ortaya koymuştur” dedi. Deniz Baykal, Antalya'da iki gündür sürdürdüğü gezilerine bugün de Kemer'e bağlı Göynük Beldesi ile Finike'ye bağlı Sahilkent Beldesi'nde devam etti. Sahilkent Beldesi Belediyesi önünde gazetecilerin Merkez Bankası'nın açıkladığı rakamlara ilişkin sorularını yanıtlayan Baykal, şunları söyledi: “Merkez Bankası'nın açıkladığı 6 aylık ekonomik veriler, maalesef Türkiye'deki ekonomik gidişle ilgili bir süredir hissedilen ve dile getirilen kaygıların, düşünülenin ötesinde bir ciddiyette olduğunu ortaya koymuştur. Merkez Bankası'nın son açıklamasında görüyoruz ki, Türkiye'nin cari işlemler açığı ilk 6 ay sonucunda 9 milyar 945 milyon dolar olmuştur. Buna göre, ilk 6 ayda cari işlemler açığı 10 milyar dolar düzeyine dayanmıştır. Bu geçen yıla göre yüzde 95'lik bir artışı göstermektedir. Cari işlemler açığı iki katına yükselmiştir. Bunun altında dış ticaret açığı yatıyor. Türkiye'nin dış ticaret açığının ilk 6 aylık verilere göre 12 milyar 216 milyon dolar olduğu görülüyor. Bu da bir önceki 6 aylık döneme göre yüzde 117'lik bir artış ortaya koyuyor. Dış ticaret açığı olağanüstü hızla artıyor ve buna bağlı olarak da Türkiye'nin cari açığı kabul edilemez düzeye yükseliyor. 10 milyar dolarlık düzeye gelmiş gözüküyor.” “GİDİŞ TEHLİKELİ” Bu rakamlarla sonbahar aylarındaki gelişmelerin kaygı verici olacağını savunan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Haziran'dan sonraki aylarda turizm mevsiminin canlanmasına göre bu rakamların belli ölçüde aşağı çekilmesi söz konusudur. Ama sonbaharla birlikte tekrar aynı doğrultuda gelişmeler ortaya çıkabilir ve geçen yıllarda yaşanılanın çok üzerinde bir noktada kendisini göstermesi kaçınılmaz gözüküyor. Bunu, üst üste geçen yılki cari açıkla birlikte dikkate alacak olursak, gidişin çok tehlikeli olduğunu bize gösteriyor. Eğer cari açık oranı, gayri safi milli hasılamızın yüzde 4'ünün üzerine çıkmaya başlarsa bu çok ciddi bir alarm demektir. Bugünkü gidişat yıl sonunda yüzde 4'ün üzerinde bir cari açık, gayri safi milli hasıla oranının ortaya çıkacağını gösteriyor.” Bu tablonun, hükümetin IMF ile bir anlaşma noktasına gelmiş olduğu gerçeğiyle birlikte değerlendirmek gerektiğine dikkati çeken Baykal, ”Bu ekonomik tablo içerisinde Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde bir ekonomi politikası sürdürme olanağı maalesef gözükmüyor. Bu bir başarısızlık tablosu” dedi. CHP Genel Başkanı Baykal, şöyle devam etti: “Türkiye 5 yıldan beri IMF'nin gözetiminde bir ekonomi politikası izliyor. Bu politikanın ulaşması gereken amaç, Türk ekonomisinin kendi ayakları üzerinde durabilmesiydi. Ne yazık ki, bu sağlanamamıştır. Tam tersine Türkiye'nin dış desteğe olan ihtiyacı, hatta mecburiyeti olağanüstü yüksek düzeyde ortaya çıkmıştır. IMF ile yaptığımız işbirliğinin ortaya koyduğu sonuç, günü kurtarma bakımından bir kazanç sağlamıştır ama gerçek sorunların çözümü açısından ortaya çıkan manzara hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Bugün Türkiye 5 yıl öncesinden daha fazla dış desteğe mahkum bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye'nin dış borçları artmaktadır, cari açığı artmaktadır. Türkiye'nin dış ekonomilerin desteğine mecburiyeti artmaktadır. Bu, izlenen ekonomik politikanın ciddiyetle sorgulanması gerektiğini bize göstermektedir. Bu cari açık bir sonuçtur. İzlenen ekonomi politikasının oluşturduğu bir sonuçtur. Kur politikası önemli nedenlerinden birisidir. İhracat, ithalat büyük ölçüde ondan etkilenmektedir. Kur politikasının değişmesi halinde Türkiye'de enflasyonla ilgili gelişmelerin belli ölçüde tehlikeye girme olasılığı vardır. Bütün bunları en iyi şekilde değerlendirme mecburiyetiyle karşı karşıyayız. Tablo kaygı verici olmuştur ve ekonomi politikasının ciddi şekilde sorgulanması gereği ortaya çıkmıştır.”
economy
Irak'ta terör tehdidi ham petrolü 45 dolara çıkardı Irak'ta petrol pompalanmasının durdurulmasıyla ABD ham petrolünün varili 44.97 dolara yükseldi. Uluslararası ham petrol fiyatları, kısa bir düşüşün ardından yeniden 44 doların üstüne çıkarken, Irak'ın güneyinde ülke petrolünün yüzde 90'ını üreten Basra terminaline kuyulardan petrol pompalanması "terör tehdidi'' yüzünden durduruldu. ABD'nin Teksas petrolünün varil fiyatı, varilde 44.97 dolara yükselirken, Irak Petrol Bakanlığı, ''Şii önder Mukteda Essadr'ın tehdidi yüzünden üretimin durduruluğunu, ancak iki gün yetecek stokların hazır olduğu'' bildirildi. Hazır depolama tanklarından petrol sevkıyatının Basra'da sürdüğü bildirildi. ABD'de petrol cuma günü 1983'ten bu yana en yüksek değer olan 44.77 dolardan işlem görmüştü. Rusya'da ise en büyük petrol üreticisi Yukos şirtine bağlı kurum olan ve Yukos üretiminin yüzde 60'ını karşılayan ''Yuganskneftegaz''ın hisse senetleri, icra memurlarınca donduruldu. Mahkeme, bu kararaYukos'un 3 milyar 400 milyon dolarlık borçlarını ödeyememesini gerekçe görteriyor. Cuma günü ABD ham petrolü varil başına 44.77 dolar ile 21 yılın zirvesini görmüştü. Gözler Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'ne (OPEC) çevrilirken, Londra'da işlem gören Brent ham petrolü ise varil başına 41.5 dolara yükseldi. Başta ABD ve Çin olmak üzere, dünyadaki petrol talebinin artmasıyla arzın, olası herhangi bir kesintiyi karşılayamayacak kadar sınırlarına yaklaşmış olmasının yarattığı endişeler, petrolün yılın bu dönemine kadar yüzde 30'dan fazla değer kazanmasına yol açtı.
economy
Petrol 47 doları kırdı uçak bileti zamlandı 1991 Körfez Savaşı'ndan bu yana en yüksek seviyesine ulaşarak, 47 doları aşan petrol fiyatları karşısında havayolu şirketleri birer birer bilet fiyatlarına zam yapmaya başladı. Son olarak Air France bilet fiyatlarına 14 dolara kadar zam yapacağını açıkladı. Portekiz Havayolları şirketi TAP, 28 Ağustos'tan itibaren, iç hat ve Avrupa ülkeleri güzergahlarındaki uçuşlarda bilet fiyatlarına, 3.7 dolar, dış hat bilet fiyatlarına 8.6 dolar zam yapacağını bildirdi. British Airways ise hafta başında bilet fiyatlarını 4.5 dolar ile 11 dolar arasında artırdığını açıklamıştı. British Airways'in en büyük rakibi Virgin Airways'de maliyetlerin artması üzerine petrol zammını yolculara yansıtma kararı aldı. Şirket bilet fiyatlarını 4 ile 10.8 dolar arasında artırdı. Lufthansa ise Avrupa uçuşları ve uzun menzilli uçuşları bilet fiyatlarına 2.5 dolar ile 8.5 dolar arasında zam yaptı. Cathay Pacific yetkilileri, kısa uçuşlar için 7 dolar, uzun menzilli uçuşlar için ise 19 dolar zam yapıldığını belirtti. KLM, eylülden itibaren fiyatları ortalama 3.6 dolar yükseltecek. Benzer haberler Qantas ve Yeni Zellanda Havayollarından da geldi.
economy
Telekom 1.7 katrilyonluk reklam cezası kıskacında Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü Özcan Pektaş, Telekom’un yüzde 80’lere varan indirim sloganıyla sunduğu reklamlar için açılan davaların herhangi birinin sonuçlanması ve ‘haksız sözleşme şartı’nın oluşması halinde Telekom’a abone başı 100 milyon liralık ceza kesileceğini bildirdi. TÜRK Telekom’un, ‘yüzde 80’lere varan indirim’ sloganıyla tanıttığı yeni tarifeleriyle ilgili olarak açılan davaları kaybetmesi halinde toplam 1.7 katrilyon lira ceza ödeme tehdidiyle karşı karşıya kalabileceği bildirili. Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü ve Reklam Kurulu Başkanı Özcan Pektaş, Telekom’un yeni abone paketleriyle ilgili reklamları durdurma kararının ardından, bir basın toplantısı düzenleyerek ayrıntıları anlattı. Pektaş, söz konusu durdurma kararının yeni tarife reklamlarının tümünü değil, sadece ‘yüzde 80’lere varan indirim’ kısmını içerdiğini vurguladı. Telekom’un bu ayki faturalarla birlikte abonelere gönderdiği 17 bin broşürle gazete ve televizyon reklamlarını inceleyerek bu kararı aldıklarını belirten Pektaş, 2 Ağustos itibariyle Telekom’dan savunma istediklerini bildirdi. Pektaş, savunmaya ilişkin cevabı yeni aldıklarını, bu yüzden durdurma kararının geciktiğini anlatırken, olayın vakit geçirmeden çözülmesi gerektiğini söyledi. Telekom’un yeni tarifelerinde yüzde 80 indirimin söz konusu olmadığını vurgulayan Pektaş, ‘Sanki toplum ve tüketici nezdinde bir ucuzlama kanısı var. Gerçeğin bu olmadığı ortada. Ama bazı görüşme şekillerinde, örneğin yurtdışı, indirim söz konusu. Fakat paketin tamamında yüzde 80’lik bir indirim yok. Bunun tüketiciyi yanıltma amacı taşıdığını düşünüyoruz. Bu nedenle reklamların durdurulma kararı verildi’ diye konuştu. Cezanın bugün onaylanarak, tebligatının Telekom’a gönderildiğini ve hafta başında ellerine ulaşacağını kaydeden Pektaş, Telekom’dan gereğinin yapılmasını istedi. Pektaş, alınan kararın nihai karar olmadığını, Telekom’un savunma yapmak için halen 1 aylık süresi bulunduğunu belirterek, kesin kararın verilmesi durumunda Telekom’un 44 milyar 975 milyon idari para cezasına çarptırılacağını bildirdi. Pektaş, bu tutarın yapılan ceza tebligatının ardından ödenmemesi halinde ise ikiyle çarpılarak yaklaşık 90 milyara ulaşacağını vurguladı. Özcan Pektaş, Telekom’un tarifelerine ilişkin açılan 900’e yakın davanın anımsatılması üzerine, bu davalardan herhangi birinde Telekom aleyhine bir sonuç çıktığında ve ‘haksız sözleşme şartı’nın oluşması halinde, abone başına 100 milyon ceza kesebileceklerini kaydetti. Türk Telekom’un 17 milyona yakın abonesinin bulunduğu dikkate alındığında cezanın toplam tutarının 1.7 katrilyon liraya ulaşacağı hesaplanıyor. Pektaş, Telekom’un söz konusu paketle ilgili yeni reklamları da bulunduğunu, bunları incelediklerini ve orada tüketiciyi yanıltmaya yönelik bir işlem göremediklerini bildirdi. Tüketicilere uyarılarını da ileten Pektaş, ‘Tüketiciye telefonla konuşmasın demiyorum. Konuşsunlar, konuşmasınlar değil ama konuşurken hesaplı olsunlar. Hesaplarını sağlıklı yapsınlar.
economy
Petrol 50 doların üzerine çıkacak! ABD petrolü 46.65 dolara yükseldi. Uzmanlar, üretimin artmaması, terör saldırıları nedeniyle fiyatların 50 doların da üzerine çıkaracağını söylüyor. Petrol fiyatları neredeyse her gün rekor üstüne rekor kırıyor. Irak'ın güneyindeki ana petrol boru hattındaki petrol akışını durdurması ve dünyanın 5'nci büyük petrol üreticisi Venezuela'daki referandum seçimleri öncesindeki belirsizlik petrol fiyatlarını son 21 yılın en yüksek seviyesine taşıdı. ABD ham petrolü 1.08 dolar artarak varil başına 46.65 dolara yükselirken, Londra'da işlem gören Brent tipi petrol ise 1.59 dolarlık artışlavaril başına 43.88 dolara tırmandı. Ayrıca ABD'deki BP rafinerisinde meydana gelen patlama da fiyatların artmasında tetikleyici kriterler arasında gösteriliyor. SPEKÜLASYON DA VAR Analistler petrol fiyatlarının 50 doların üstüne çıkabileceği uyarısında bulunarak 1973 yılında yaşanan büyük petrol krizindeki fiyatları aşacağını belirtiyor. Petrol sektörü analistlerinden Geoff Pyne, hızla artan talebe rağmen petrol üretiminde herhangi bir artış imkanı olmamasının fiyatları ve piyasayı olumsuz etkilediğini söyledi. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC) üretim kapasitesini arttramamasının da handikap olduğunu belirten Pyne, özellikle ekonomilerinde patlama yaşayan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin petrole olan susuzluğu ve ABD ekonomisinin yeniden güçlenmesinin bu talep artışındaki en önemli unsurlar olduğunu vurguladı. 2004 temmuz ayında Çin'in petrol ithalatı bir önceki seneye göre yüzde 40 oranında artarken, Çin ABD'den sonra ikinci büyük petrol tüketen ülke konumuna geldi. Uzmanlar artan talebin karşılanmaması durumunda fiyatların daha da artacağı endişesi taşıyor. Meksika Körfezi'nde yaşanan kasırga, Rus petrol şirketi Yukos'un krizde olması gibi etkenlerinde piyasayı olumsuz etkilediğine değinen uzmanlar, ABD ham petrolünün çok spekülatif bir piyasayada işlem gördüğünü anımsatarak, hassas dengeler üzerine kurulmuş piyasanın en ufak bir endişe de bile olumsuz etkilendiğini sözlerine ekledi. KRİZDE NE OLMUŞTU? Brent tipi petrol daha önce 1. Körfez Savaşı'nda 41 dolarlık rakamla rekor kırmıştı. Neredeyse enflasyon etkisinden arındırılmış haliyle ABD petrol fiyatları da petrol ambargosuyla kriz yaşandığı 1973 yılında görülen seviyelere yaklaştı. 1970'li yılların ünlü petrol krizine de OPEC ülkelerinin üretimlerini büyük oranda kısmaları neden olmuştu. 1973'te 10.47 dolar olan ham petrol varil fiyatı yüzde 270 artarak 38.50 dolara yükselmişti. Ancak o dönem 38.5 dolara çıkan petrolün varili bugünkü hesaplarla yaklaşık 52 dolara denk geliyor. Yani uzmanların petrolde tehlike sinyali verdiği rakam 50 dolarların üzerine çıkmış oldu. Uzmanlar talebin karşılanmaması durumunda yeni bir kriz gelebileceği uyarısında bulunuyor. Çözüm yoluna ilişkin ise henüz hiç bir cepheden açıklama çıkmıyor olması petrolde tırmanışı artırıyor
economy
Kadın işçiler 7.5 saatten fazla çalıştırılmayacak Kadın işçiler gece postasında 7.5 saatten fazla çalıştırılamayacak. Kadın İşçilerin Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmelik, işyerlerinde 18 yaşını doldurmuş kadınların gece postalarında çalıştırılmaları ile ilgili koşulları kapsıyor
economy
Ev elektroniği alanında 2010 yılında dünyanın en güçlü 3 markası arasında olmayı hedefleyen LG Electronics’in Başkanı Moon B.Shin, Türkiye’ye güçlü Türk markalarından dolayı giremediklerini belirtti. Shin, ‘Bizim Türk pazarına girip rekabet etmemiz en az beş yılımızı alır’ dedi. TÜRKİYE’de plazma TV ve cep telefonları ile tanınan Güney Koreli LG Electronics’in Başkanı Moon B.Shin ABD, Ortadoğu ve Avrupa’da ev elektroniği alanında hızla büyüdüklerini belirterek, ‘Ancak Türkiye’de ki güçlü markalar nedeniyle Türk pazarına girmekten çekiniyoruz’ dedi. Ortadoğu ve Afrika’dan bir grup gazetecinin Güney Kore’ye yaptığı ziyaret sırasında bir basın toplantısı düzenleyen Shin, LG’nin dünya pazarlarındaki durumunu ve hedeflerini anlattı. Toplantının sonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Shin, ‘Türk pazarında tehdit mi fırsat mı görüyorsunuz’ sorusunu şöyle yanıtladı. ‘Türk pazarı bizim çok güçlü olduğumuz bir pazar değil. Türkiye’nin yerli markaları çok güçlü olduğu için Türk pazarına 5 yıl daha girmeyi düşünmüyoruz. Türkiye Avrupa Birliği’nden (AB) üyelik için tarih alırsa durum değişir. Beş yıl içinde Türk pazarına kendi markamızla girebiliriz.’ Shin, Türkiye’de LG, Arçelik ortaklığı ile Gebze’de bir klima fabrikası kurulduğunu, bu fabrikanın Türk pazarına Arçelik, uluslararası pazarlara Beko-LG markası ile üretim yaptığını söyledi. LG’nin ABD ve Avrupa pazarında niş ürünlerle güçlü duruma geldiğini belirten Shin, Türk pazarını ise, ‘orta segmentin çok güçlü olduğu bir pazar’ olarak tanımladı. Orta segment’te Türk markalarının çok güçlü olduğunu vurgulayan Shin, ‘Türk markalarıyla Avrupa’da da rekabet halindeyiz’ dedi. Ortadoğu ve Afrika’da LG’nin marka bilinirliğinin çok iyi olduğunu belirten Shin, ‘Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da marka bilinirliğinde 9 ülkede bir, 2 ülkede iki numarayız’ diye konuştu. Global olarak 2010 yılında dünyada 3 numara olma hedefini koyan LG Electronics, telekomünikasyon grubu ile birlikte geçtiğimiz yıl 25.1 milyar dolar ciro yaptı. Enerji’den inşaata çok geniş bir alanda faaliyet gösteren LG Holding’in cirosu ise geçtiğimiz yıl 72 milyar dolar oldu. TÜRK MÜHENDİSLER LG Electronics Başkanı Moon B. Shin LG’nin Gebze’de Arçelik ile ortak olarak kurduğu klima fabrikasında bu yıl 300 bin olan üretimi gelecek yıl 500 bine çıkartmayı hedeflediklerini söyledi. Arçelik ile Türkiye’de yüzde 50-50 ortaklıkla kurdukları üretim biriminden son derece memnun olduklarını belirten Shin, ‘Türkiye’de yakaladığımız başarıda Türk mühendislerin rolü çok büyük, ODTÜ ve İTܒden çok iyi mühendisler çıkıyor’ dedi. Shin bir soru üzerine Koç Grubu ile çalışmaktan çok memnun olduklarını söyledi. LG Electronics’in başarısında en önemli payın Ar-Ge yatırımı olduğunu berten Shin şöyle devam etti: ‘Gelirimizin yüzde 5’ini bazı alanlarda ise yüzde 10-15’ini Ar-Ge’ye ayırıyoruz. Geçtiğimiz yıl Ar-Ge’ye 1 milyar dolar ayırdık. Bünyemizde 12 bin mühendis çalışıyor. LG electronics’in kárı yüzde 10 civarında ve bu kárlılık yüksek Ar-Ge ile ürettiğimiz yeni ürünlerden sağlanıyor. LG Türkiye’de cebi üçe katlayacak Cep telefonları ve telekomünikasyon altyapısı üretiminde iddialı olan LG Türk pazarına geç girmenin sorunlarını yaşıyor. Türkiye’de uzun bir süre güvenilir dağıtım kanalı bulamadıkları için pazarı zorlamadıklarını belirten, LG Ortadoğu Afrika Bölgesi Telekomünikasyon Sistemleri ve Mobil Cihazlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Boyhun Kim bu yıl 100 bin olan satışlarını gelecek yıl üçe katlamayı hedeflediklerini söyledi. Kim, dünyada 2004 yılında 42 milyon cep telefonu satmayı amaçlayan LG’nin Türkiye’de sadece 100 bin cep telefonu satabileceğini söyledi. Türkiye pazarına geç girmenin sorunlarını yaşadıklarını belirten Kim, ‘Türkiye pazarında büyümek için gerekli hamleleri yapacağız ve 2005 yılında satışımızı 3’e katlayacağız’ dedi. Son derece gelişmiş bir plazma ve LCD ekran teknolojisine sahip olan LG bu ekran teknolojilerini cep telefonunda başarıyla kullanıyor. Uzakdoğu’da mobil iletişim standartı olarak kullanılan CDMA için ürettiği ürünlerde bir numara olan LG, 2006 yılında dünyanın en büyük 3 cep telefonu üreticisi arasına girmeyi hedefliyor. LG buzdolabı akıllı evi yönetiyor LG’nin geliştirdiği ürünler arasında internet buzdolabı önemli bir yer tutuyor. Şu an itibariyle Güney Kore ve ABD’de pazarlanmaya başlayan ‘İnternet Buzdolabı’ hem buzdolabı, hem internet, hem televizyon, hem ev network’unun (elektronik ağ) yöneticisi olarak kullanılıyor. Pek çok üretici tarafından benzer modelleri bulunan ürünün en belirgin farkı üzerindeki ekranın taşınabilir olması. Bu sayede ekranı mutfak masasının veya tezgahın üzerinde TV olarak kullanmak, internete girmek mümkün oluyor. Bu arada buzdolabı üzerinden dijital formatta fotoğraf çekip başkalarıyla paylaşabiliyorsunuz. LG’nin geliştirdiği akıllı ev cihazları ev de herhangi bir ağ olmasa da cep telefonu ile uzaktan kumanda edilebiliyor. Ev elektroniğinde farklılık yaratmak amacında olan LG farklı tip ve işleve sahip ürünler geliştiriyor
economy
İSTANBUL - Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD), Avrupa'da Türkiye hakkındaki önyargıları kırmayı hedeflediği kampanyayı 'Kalbinizi açın' sloganıyla başlattı. 'Open your heart: Kalbinizi açın' mesajını taşıyan projede, özellikle Avrupa kamuoyuna ulaşılmaya ve fikirleri değiştirilmeye çalışılıyor. Düzenlenen basın toplantısında konuşan TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Murat Saraylı "Bizler Türkiye'nin problemlerini 'eğitim', 'birliğimiz' ve 'zenginleşmemiz' olarak üç başlık altında topluyoruz. Bu üç konuyu da doğrudan ilgilendiren ve kayıtsız kalınamayacak çok ciddi bir global değişim devam ediyor. Bu da Avrupa Birliği'dir. Başlattığımız projeyle amacımız Türkiye' nin AB'ye üyelik sürecini Avrupa kamuoyuna sokmak, kamuoyunda tartışılmasını sağlamak ve Türkiye' ye olan önyargıları yıkmak" diye konuştu. AB sürecinde artık siyasilerin yapacakları fazla bir şey olmadığına da dikkat çeken Saraylı, "Görüşmeler sonucunda referandumda halk oy verecek. Bu nedenle kendimizi AB halkına anlatmalı ve oy kullanmalarını sağlamalıyız" dedi. TÜGİAD'ın Uluslararası İlişkiler Komisyonu tarafından yürütülen bu çalışmanın sivil bir inisiyatif olduğunu ve 'Open your heart' mesajının bulunduğu logonun önce yurtdışına giden gemi ve kara taşımacılığı yapan üyelerinin araçlarıyla daha sonra ise Avrupa'ya giden posta ve kargo gönderileriyle ulaştırılacağını söyleyen Murat Saraylı, ilk uygulamayı CASPI Denizcilik'in, gemilerinde başlattığını ifade etti.
economy