text
stringlengths 53
17.2k
|
---|
de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlannın reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men'i, refi ve tica ret unvanının terkini ile maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davaimm eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği kabul edilmesine rağmen, davalı tarafın "VİP" sözcüğünü markasal biçimde kullanarak elde ettiği gelirin her halükarda 1.000,00 TL'den fazla olduğundan bahisle hiçbir araştırma yapılmadan takdiren ı .000,00 TL maddi tazminata karar verilmiştir. Oysa, davacı vekili, fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Bu durumda, mahkemece, davalının KHK'nın 66. maddesinin hangi fıkrasına göre maddi tazrninat talebinde bulunduğu açıklahla rak sonucunda yapılacak incelemeye göre ve taleple bağlılık ilkesi gözetilrnek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde maddi tazminat yönünden eksik ince lemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, karann bu nedenle davacı yaranna bozulması gerekmiştir. 7. "LACOSTE" Kararı Özet Davacı vekili, davalının, müvekkili adına tescilli LACOSTE markası nı taşıyan taklit ürünleri üretip ihraç işlemlerini başiattığını ileri sü rerek davalı eyleminin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespit ve men'ine, manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işieyecek reeskont oranında faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilme sini istemiştir. Davacı dava dilekçesinde maddi tazminat talep etmek le, bu talebinin dayanağını ve 556 sayılı KHK'da yer alan değerlen dirme usullerinden hangisini tercih ettiğini beyan etmemiştir. O halde mahkemece, tazminata yönelik değerlendirmelerden hangisini tercih ettiği açıklattmlarak o yönde inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi, bu yöndeki incelemelerin sonuç vermemesi halinde Borçlar Kanunu'nun ilgili maddelerine göre hüküm kurulması gerekir. Yargıtay ll. HD. 2005/13597 E. 2007/187 K. 15.01.2007 tarihli. Davacı vekili, davalının, müvekkili adına tescilli L. markasını taşıyan taklit ürünleri üretip ihraç işlemlerini başlattığının Halkalı Gümrük Müdürlüğü yazılardan anlaşıldığını ileri sürerek davalı eyleminin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin Madde 151-Yoksun Kalman Kazanç 3121 tespit ve men'ine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500.000.000 TL maddi ve 1.000.000. 000 TL manevi tazminatın haksız fıil tarihinden itibaren işleye cek reeskont oranında faiziyle birlikte davalıdan tahsiline el konulan ürünlerin im hasına, depolama ve sundurma ücretinin davalıdan tahsiline ve hükmün ilanma karar verilmesini istemiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece toplanan deliBere göre davanın kısmen kabulüne, davalı eyleminin davacı markasına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine ve önlenmesine, gümrük idare since el konulan 784 adet taklit ürünün etiketleri sökülerek ve masraflan davalı taraftan alınmak üzere Çocuk Esirgeme Kurumu'na teslimine, davacı ürünlerinin taklitleri henüz piyasaya sunulmamış olduğundan maddi tazminat isteminin reddine, takdiren 500.000.000 TL manevi tazminatın 20.5.2003 tarihinden itibaren reeskont oranında faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve hükmün ilanma karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendiri lmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, dava konusu taklit ürünlerin davacı markasını içeren etiketlerinin sökülmesi mümkün ise imhasına değil, etiketler sökülerek davalıya teslimine karar verilmesi gerektiğinden mahkemenin bu ürünlerin etiketleri sökülerek ve masrafları davalıya ait olmak üzere Çocuk Esirgeme Kurumu'na teslimine ilişkin kararı yö nünden (davalı temyizi olmadığın dan) davacının temyizde hukuki menfaati bulun madığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bender kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davacı dava dilekçesinde maddi tazminat talep etmekle bu talebinin daya nağını ve 556 sayılı KHK'nin 66. maddesinde yer alan değerlendirme usullerinden hangisini tercih ettiğini beyan etmemiştir. O halde mahkemece, HUMK' nın 75. maddesi uyarınca davacıya maddi tazminat isteminin dayanağını ve tazminata yöne lik değerlendirmelerden hangisini tercih ettiği açıklattmla rak o yönde inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi, bu yöndeki incelemelerin sonuç vermemesi halinde BK'nın 42 ve 43. maddelerine göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçeyle maddi tazminat talebinin reddi doğru görülmemiştir. 3- Davacı markasının tanınmış marka olduğu ve talep edilen 1 milyar liralık manevi tazminatın makul olduğu gözetilmeksizin yetersiz miktarda manevi tazmi nata hükmedilmesi de isabetsiz olmuştur. 8. "HARRY'S BAR" Kararı Özet Somut olayda dava, davacmm ticaret unvanı ve tescilli markasma va ki tecavüzün tespiti, önlenmesi, sonuçlarmm ortadan kaldırılması ve maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, her ne kadar maddi 3122 Yasaman tazminat isteminin 556 sayılı KHK'nın 66. maddesindeki (SMK m.l51) üç hesaplama şekli ile TTK'nın 58/2. maddesi uyarınca belir lenecek miktarlardan hangisi fazla ise o miktarda hüküm altına alın ması istemiyle kısmi dava açmış ise de, yargılama esnasında talebini 556 sayılı KHK'nın 66/2-b (SMK m.l51/2-b) maddesine dayandırmı ş tır. 556 sayılı KHK'nın 6. maddesi (SMK m.7) uyarınca, anılan KHK ile sağlanan marka korumasının tescil yoluyla elde edileceğinin açık olması karşısında, davaimm elde ettiği kazancın belirlenmesinde, baş langıç tarihi olarak davacı markasının Türkiye'de tescil edildiği tari hin esas alınması gerekir. Yargıtay ll. HD. 20051790 E. 2006/2934 K. 21.03.2006 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin 1911 yılında kurulup, o tarihten beri hizmet sektöründe faaliyet gösterip, gerek Harry's New York Bar S.A. olarak bizzat açtığı barlar ile gerekse üçüncü kişilere ve özellikle de büyük tanınmış uluslararası otel işletmecile rine franchising vermek suretiyle faaliyetlerini sürdürdüğünü, "Harry's New York Bar", "Harry's Bar" ve "Harry's" markalarını kendi adına dünyanın pek çok ülkesinde tescil ettirdiğini, "Harry's Bar" markasının bar hizmetlerini içeren 42. sınıf hizmetler için ülkemizde de tescilli olduğunu, müvekkili markalannın Paris Sözleşmesi'nin 6. mükerrer 1. maddesi kapsamında dünyaca tanınan markalar oldu ğunu, davalının uluslararası oteller zincirinin bir parçası olan Hyatt Regency oteli nin İstanbul şubesini ve otelin içerisinde "Harry's Jazz Bar" ismiyle bir bar işlettiği ni, davaimm kullandığı "Harry's Jazz Bar" ibaresinin müvekki linin "Harry's Bar" ibareli tescilli markasıyla aynı olduğu, davalının müvekkilinin ticari unvan ve mar ka tecavüzü yoluyla oluşturulan aynılık ve aynılık derecesindeki benzerliklerinin davaimm işletmesinin müvekkilinin işletmesi veya müvekki linin izni veya lisansı ile işletilmekte olduğu şeklinde algılanmasına neden olduğu ve bundan dolayı dava lı tarafın haksız olarak kazanç elde ettiğini ileri sürerek, davalının müvekkili ticari unvanına ve marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabet işlediğinin tespitine, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldınlmasına 556 sayılı KHK'nin 66 ve 67. maddeleri ile TTK'nin 58/2. fıkrası gereğince belirlenecek en fazla miktar üzerin den ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kal mak kaydıyla (1 00.000) Euro'nun faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ila nma kadar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili nin kullandığı isimde yer alan "Jazz" ibaresinin davacı markasıyla iltibas ihtimalini tamamen hertaraf eder mahiyette olduğunu, davacı iddiasının aksine "Harry's Bar" markasının
|
aynılık ve aynılık derecesindeki benzerliklerinin davaimm işletmesinin müvekkilinin işletmesi veya müvekki linin izni veya lisansı ile işletilmekte olduğu şeklinde algılanmasına neden olduğu ve bundan dolayı dava lı tarafın haksız olarak kazanç elde ettiğini ileri sürerek, davalının müvekkili ticari unvanına ve marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabet işlediğinin tespitine, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldınlmasına 556 sayılı KHK'nin 66 ve 67. maddeleri ile TTK'nin 58/2. fıkrası gereğince belirlenecek en fazla miktar üzerin den ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kal mak kaydıyla (1 00.000) Euro'nun faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ila nma kadar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili nin kullandığı isimde yer alan "Jazz" ibaresinin davacı markasıyla iltibas ihtimalini tamamen hertaraf eder mahiyette olduğunu, davacı iddiasının aksine "Harry's Bar" markasının Türkiye'de tanınmış bir marka olmadığını, markasını tescil ettirdiği 42. sınıf dışındaki ürün ve hizmetler bakımından markasının himayesini talep edemeye ceğini, istenen tazminat miktarı ve faiz oranı ile başlangıç tarihinin de kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, davacının "Harry's Bar" isminin tescilli marka olduğu, davalının ise iş yerinde Madde 151 -Yaksun Kalman Kazanç 3123 Harry's Jazz Bar ismini kullandığı, davalının kullandığı iş yeri isminde davacının tescilli markasının iki kelimesinin olduğu gibi yer aldığı, bu haliyle davalının dava cının markasından yararlandığı ve söz konusu markayı bilenlerin davalının işyerinin davacıya ait işyeri zincirinin bir parçası olduğuna kanaat getirecekleri, bu nedenle davacı ticaret unvanı ve markasıyla davalı işyeri adının iltibas oluşturduğu, 856 sayılı KHK'nın 42. maddesi uyarınca haksız rekabetin işlenmekte olduğunun tespit ve önlenmesine karar verilmesinin gerektiği gerekçeleriyle, davanın kabulü ile da valının iş yerinde Harry's Jazz Bar ismini kullanmasının davacı ticari unvanına ve markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının bu unvanı kullanmasının önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, (100.000) Euro tazminatın %5.75 faiziyle birlikte 19.07.2001 tespit tarihinden itibaren faiz işletil rnek suretiyle davalıdan tahsiline, hükmün ilanma karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Dava, davacının ticaret unvanı ve tescilli markasına vaki tecavüzün tespiti, önlenmesi, sonuçlannın ortadan kaldırılması ve maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, her ne kadar maddi tazminat isteminin 556 sayılı KHK'nın 66. mad desindeki üç hesaplama şekli ile TTK'nın 58/2. maddesi uyarınca belirlenecek mik tarlardan hangisi fazla ise o miktarda hüküm altına alınması istemiyle kısmi dava açmış ise de, yargılama esnasında talebini, 556 sayılı KHK'nın 66/2-b maddesine yani, "Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazan ca göre sınırlandırmıştır. 556 sayılı KHK'nın 6. maddesi uyarınca anılan KHK ile sağlanan marka korumas ının tescil yoluyla elde edileceğinin açık olması karşısında, davalının elde ettiği kazancın belirlenmesinde başlangıç tarihi olarak, davacı mar kasının Türkiye'de tescil edildiği 06.11.1998 tarihinin esas alınması gerekirken, davalının faaliyete geçtiği 1994 yılının hesaplamada esas alınması doğru olmadığı gibi, davalının markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazancın Türk Lirası olması, davacının yabancı para üzerinden doğmuş bir zararın da söz konusu olmaması ne deniyle yabancı para üzerinden tazminata hükmedilmesi de doğru olmamış ve kara rın açıklanan nedenlerle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 9. "GELiŞiM" Kararı Özet Lisans bedeli hesaplanırken sadece davacının iblalin yapıldığı yıldaki cirosu göz önüne alınmış, buna göre davalının ödemesi gereken lisans bedeli belirlenmi ştir. Lisans bedeli hesaplanırken sadece marka hakkı sahibinin cirosu, elde ettiği kazancın değil, davaimm cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabiieceği ürün miktarı da nazara ahnarak davah- 3124 Yasaman nın ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerek mektedir. Bu itibarla, somut olayın özelliklerine, davalının cirosuna, üretim ve satış kapasitesine, elde ettiği gelire göre ödemesi gerekli, hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun, makul bir miktarın li sans bedeli olarak tespiti ile hüküm altına alınması gerekirken, eksik incelemeye dayah bilirkişi raporları dayanak alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, karann bu yönden taraflar yara nna bozulması gerekmiştir. Yargıtay ll. HD. 2013/6117 E. 2013/21847 K. 02.12.2013 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin uzun yıllardır Rize ilinde gıda ve tütün alanında faaliyet gösterdiğini, 2000 yılında GELİŞİM ibaresini marka olarak tescil ettirdiği ni, 2000/08898 no lu bu markayı iş yerlerinde, reklam ve tabelalarında kullanarak haklı bir üne kavuşturduğunu, iyi bir pazar payı elde ettiğini, davalı şirketin ise 2009 yılında GELİŞİM ibaresini tescil için yaptığı başvurunun reddeditmesine rağ men bu ibareyi ticaret unvanında, tabelalarında ve işletmelerinde kullandığım, bu kullanımla rın müvekkilinin markasma tecavüz ve aynı zamanda unvan ve marka itibariyle haksız rekabete yol açtığını ileri sürerek, müvekkiline ait markaya tecavü zün tespiti ve önlenmesini, maddi durumun ortadan kaldırılmasını, markanın kulla nıldığı tabetanın sökülmesini, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılma sını, davalmın ticari unvanı da dahil olmak üzere markaya tecavüz için tüm vasıtala rın ortadan kaldınlmasını, 556 sayılı KHK'nın 66. maddesindeki hesaplama yön temlerinden ve TTK'nın 58/2 maddesindeki hesaplama yönteminden hangisi fazla ise buna göre hesaplama yapılarak şimdilik 15.000 TL manevi, 1.000 TL maddi tazminatın tecavüz tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında maddi tazminat talebini ıslahla 53.094 TL'ye yükseltmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin Kasım 2008 tarihinden itibaren Gelişim Marketler Zinciri Ltd. Şti. unvanı ile İstanbul'da faaliyetine devam ettiğini, herhangi bir mal üretimi yapmadığını, piyasada bilinen markaların ürettiği gıda maddeleri ticareti yaptığını, ne tabelada ne reklam panosunda Gelişim ibaresini kullanmadığını, bu ibare ile üretilen ya da satılan herhangi bir ürünün bulunmad ığını, resmi sicile kayıt lı şirket unvanını kullandıklarını, İstanbul'daki faaliyetin, davacının Rize'deki pazar payını etkileyemeyeceğini, davacının herhangi bir zararını bulunmadığını savuna rak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı nın süpermarket sektöründeki kullanımının unvan kullanımını aşarak markasal nite likte olduğu ve davalının eyleminin 556 sayılı KHK'nın 49 ve 61. maddeleri anla mmda davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, tarafların ticari faaliyet alanla rının gıda maddeleri ticareti ve perakendecilik bakımından ortak olduğu, ayrıca davacının marka tescilinin 2000 yılından itibaren davacıya hukuki koruma sağladı ğı, bu durumda gerek davacının daha eski tarihli ticaret unvanı tescili gerekse pera kendecilik sektörünü de kapsayan 2000 yılına ait marka tescili karşısında, davalının Madde 151-Yaksun Kalman Kazanç 3125 ticaret unvanını kullanmasının davacı şirket unvanı ile iltibas yaratacağı, tüketicile rin, davalıya ait işletmeyi davacı ile karıştıracaklan, dolayısıyla unvan yönünden de ittibasın söz konusu olduğu ve davalıya ait
|
bir zararını bulunmadığını savuna rak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı nın süpermarket sektöründeki kullanımının unvan kullanımını aşarak markasal nite likte olduğu ve davalının eyleminin 556 sayılı KHK'nın 49 ve 61. maddeleri anla mmda davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, tarafların ticari faaliyet alanla rının gıda maddeleri ticareti ve perakendecilik bakımından ortak olduğu, ayrıca davacının marka tescilinin 2000 yılından itibaren davacıya hukuki koruma sağladı ğı, bu durumda gerek davacının daha eski tarihli ticaret unvanı tescili gerekse pera kendecilik sektörünü de kapsayan 2000 yılına ait marka tescili karşısında, davalının Madde 151-Yaksun Kalman Kazanç 3125 ticaret unvanını kullanmasının davacı şirket unvanı ile iltibas yaratacağı, tüketicile rin, davalıya ait işletmeyi davacı ile karıştıracaklan, dolayısıyla unvan yönünden de ittibasın söz konusu olduğu ve davalıya ait ticaret unvanında yer alan Gelişim ibare sinin sicilden çıkarılmasının gerektiği, davacının markasının tanınma derecesinin yüksek olmadığı, davacının Rize ilinde faaliyet gösterdiği, başkaca lisansının bu lunmadığı, markanın ekonomik değerinin fazla olmadığı hususlarıyla birlikte, taraf ların ticari faaliyetlerinin boyutu, davacının marka değeri ve Türkiye'nin ekonomik koşulları da dikkate alınarak, bilirkişi raporunda yer alan alt hadden lisans bedeli belirlenmesinin oluşa ve hakkaniyete uygun düşeceği, davalının eylemi marka hak kına tecavüz ve haksız rekabet olarak kabul edildiğinden, tarafların dosyaya yansı yan ekonomik ve sosyal konum ve durumları, tecavüz eyleminin gerçekleşme biçi mi niteliği ve süresi gibi hususlar da dikkate alınarak 556 sayılı KHK'nın 62/1-b maddesi gereğince manevi tazminata da hükmetmek gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalının ticaret unvan kullanımını aşacak şekilde, gelişim ibare sinin markasal kullanımı nedeniyle eyleminin, davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitine, bu tecavüzün önlenmesine, neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, davalı tarafından kullanılan Gelişim ibareli tabetanın iş yerinden indirilmesine, bu ibareyi taşıyan reklam malzemesi broşür ve benzeri tanı tım malzemesinin toplatılmasına, davalı adına tescilli ticaret unvanındaki Gelişim ibaresinin ticaret unvanından terkinine, takdiren 30.000 TL maddi, 5.000 TL mane vi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve hüküm özetinin ilanına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Kararı, tarafvekilieri temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı ve davalı taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Dava, tescilli markaya yapılan tecavüz ile haksız rekabetin tespiti ve önlen mesi ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini ile fer'i istemiere ilişkindir. Davacı maddi tazminat istemini 556 sayılı KHK'nin 66/c maddesine dayandır mış, buna göre, davaimm marka ve tasarımı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre maddi tazminatın belirlenınesini istemiştir. Bu konuda emsal bir lisans anlaşması sunulamamıştır. Lisans bedelinin tespiti için bu durumda somut olayın özellikleri ve şartları dikkate alınacaktır. Mahkemece, bilirkişi kurulunun, davacı şirketin Rize İlinde faaliyet gösteriyor olması, kar maıjının düşüklüğü, markanın mazisinin eski olmayışı, iskonto oranı ve tahmini satışlar gibi hususlar dikkate alınarak 201 1 yılı için yıllık lisanslama bede linin 53.094 TL olabileceği ancak ürünün davacıya yıllık net katkısının 3 yıllık ortalamasının 32.218 TL olduğu ve bunun da belirlenen lisanslama bedelinin altında kaldığı, farazi lisans bedelinin fazla çıkmasının nedeninin davacının düşük kar marjı 3126 Yasaman olduğu, davacı markasının tanınma derecesi, pazar payı, satış rakamları, markanın ekonomik önemi ve hiç lisans verilmeyişi dikkate alındığında, davacı markası yö nünden yıllık lisans bedelinin 30.000-35.000 TL arasında olabileceği yönündeki raporu doğrultusunda 30.000 TL'nin lisans bedeli olarak kabulü ile maddi tazminat karşılığı olarak hüküm altına alınmıştır. Lisans bedeli hesaplanırken sadece davacının ihlalin yapıldığı yıldaki cirosu göz önüne alınmış, buna göre davaimm ödemesi gereken lisans bedeli belirlenmiş tir. Lisans bedeli hesaplanırken sadece marka hakkı sahibinin cirosu, elde ettiği kazancın değil, davaimm cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabiieceği ürün miktarı da nazara alınarak davaimm ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlen mesi gerekmektedir. Bu itibarla, somut olayın özelliklerine, davaimm cirosuna, üretim ve satış kapasitesine, elde ettiği gelire göre ödemesi gerekli, hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun, makul bir miktarın lisans bedeli olarak tespiti ile hü küm altına alınması gerekirken eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporları dayanak alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmem iş, kararın bu yönden taraflar yararına bozulması gerekmiştir. 10. "BORAN" Kararı Özet Davalılar tecavüz teşkil eden eylemlerinin tespit olunduğu tarih ile davanın açıldığı tarih arasındaki süreye ilişkin olarak tazminat öde-. mekle yükümlüdür ler. Öte yandan, 556 sayılı KHK'nin 66/c ve son fıkrası uyarınca (SMK m.15112-c ve 15113), lisans bedeli belirlenirken markanın ekonomik değeri ve tecavüz edildiği andaki geçerlilik süre si, tecavüz süresi sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı, çeşidi gibi etkenler göz önünde bulundur ulacağı gibi, bunun yanında müte caviz işletmenin kapasitesi, ekonomik değerleri, iştigal alanı gibi et kenler de dikkate alınarak hakkaniyete uygun bir lisans bedelinin be lirlenmesi gerekir. Yargıtay ll. HD. 2014/917 E. 2014/8693 K. 07.05.2014 tarihli. Davacılar vekili, müvekkillerinin "BORA N" ibareli markayı dava dışı şirketten 20.02.20 12 tarihinde devraldıklarını, markanın önceki malikinin söz konusu marka yı 20.05.2010 ile 20.05.2013 tarihleri arasında kullanması konusunda davalı .. .'a izin verdiğini, ancak anılan markanın sözleşme ile yetkilendirilen davalı tarafından değil, onun amcası olan diğer davalı taraf ından kullanıldığını, bu nedenle markayı kullanmamala rı konusunda kendilerine İhtarname gönderildiğini, buna rağmen markanın kullanılmasına devam edildiğini, bu durumun markaya tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek, 5.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 3 ı .1 0.20 ı 3 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 9.186 TL'ye yükseltmiştir. Davalılar davanın reddini istemişle rdir. Madde 151 -Yaksun Kalman Kazanç 3127 Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından devralınan "Boran" markasının davalı ... tarafından emlak işleri alanında kullanıl dığı, ancak bu konuda kendisine verilen bir yetkinin bulunmadığı, diğer davalı ... söz konusu markayı kullanma hususunda önceki malik ile sözleşme imzalamış ise de bu hakkı devir yetkisinin sözleşmede öngörülmediği, dolayısıyla markanın ancak davalı ... tarafından kullanılabileceği, markayı izinsiz kullanan davalı ... 'ın ve mar kayı devir hakkı olmadığı halde diğer dava !ı ya devreden davalı E .. davacılara karşı tazminat sorumluluklarının bulunduğu, emsal lisans sözleşmele ri dikkate alınarak bilirkişi tarafından yoksun kalınan kazancın tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların tecavüzlerinin önlenmesine, 9.186 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya
|
davacı tarafından devralınan "Boran" markasının davalı ... tarafından emlak işleri alanında kullanıl dığı, ancak bu konuda kendisine verilen bir yetkinin bulunmadığı, diğer davalı ... söz konusu markayı kullanma hususunda önceki malik ile sözleşme imzalamış ise de bu hakkı devir yetkisinin sözleşmede öngörülmediği, dolayısıyla markanın ancak davalı ... tarafından kullanılabileceği, markayı izinsiz kullanan davalı ... 'ın ve mar kayı devir hakkı olmadığı halde diğer dava !ı ya devreden davalı E .. davacılara karşı tazminat sorumluluklarının bulunduğu, emsal lisans sözleşmele ri dikkate alınarak bilirkişi tarafından yoksun kalınan kazancın tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların tecavüzlerinin önlenmesine, 9.186 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 556 sayılı KHK'nın 61/d maddesi uyarınca, marka sahibi tarafın dan lisans yoluyla verilmiş hakların üçüncü kişilere devrinin de marka hakkına tecavüz oluşturmasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava, markaya tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine iliş kindir. Davacıların, dava konusu markayı dava dışı şirketten devraldıkları, marka nın önceki malikinin bu markanın belirli bir adreste kullanılması hakkını davalı ... 'a devrettiği, anılan davaimm da yetkisi bulunmamasına rağmen söz konusu markanın kullanım hakkını diğer davalıya bıraktığı, davalıların eylemlerinin davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği dosya kapsamı ile sabit bulunmak tadır. Davalıların bu eylemleri nedeniyle karşılamak durumunda oldukları zarar, davacının gerçek zararı olup, bu zararın ne şekilde hesaplanacağı 556 sayılı KHK'nın 66. maddesinde gösterilmiştir. Davacı taraf, anılan KHK'nın 66/c. madde si uyarınca zararının hesaplanmasını talep etmiş ve dosyaya bir adet lisans sözleş mesi sunmuştur. Bu sözleşme esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporu hükme da yanak yapılmış ise de, söz konusu rapor denetime elverişli ve hüküm kurmaya ye terli bulunmamaktadır. Zira, bilirkişi raporuna esas alınan sözleşme beş yıllık olup bu sözleşmede 5.000 USD+KDV giriş bedeli belirlenmiştir. Bilirkişi heyetince de, davalıların bu miktarda tazminatla sorumlu oldukları yönünde görüş bildirilmiştir. Oysa davalılar tecavüz teşkil eden eylemlerinin tespit olunduğu tarih ile davanın açıldığı tarih arasındaki süreye ilişkin olarak tazminat ödemekle yükümlüdürler. Öte yandan, 556 sayılı KHK'nin 66/c ve son fıkrası uyarınca lisans bedeli belirlenir iken markanın ekonomik değeri ve tecavüz edildiği andaki geçerlilik süresi, tecavüz süresi sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı, çeşidi gibi etkenler göz önünde bulundurulacağı gibi bunun yanında mütecaviz işletmenin kapasitesi, ekonomik değerleri, iştigal alanı gibi etkenler de dikkate alınarak hakkaniyete uygun bir lisans bedelinin belirlenmesi gerekir. Hükme esas tutulan bi lirkişi raporunda bu yönde de bir değerlendirme bulunmamaktadır. Bu itibarla, mahkemece, yukarıda yapılan 3128 Yasaman açıklamalar çerçevesinde belirlenecek bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekir ken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. 11. "DJGIPROTEIN" Kararı Özet 556 sayılı KHK'nın 66/c bendi (SMK m.15112-c) uyarınca, lisans be deli hesaplamrken markanın ekonomik önemi, marka hakkı sahibinin cirosu ve elde ettiği kazancın yamnda davaimm cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabiieceği ürün miktarı da nazara alınarak davahum ti cari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerekmek te dir. Bu itibarla, somut olayın özelliklerine, davacının ve davaimm ci rosuna, davaimm üretim ve satış kapasitesine, davaimm elde ettiği ge lire göre ödemesi gerekli, hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun, makul bir miktarın lisans bedeli olarak tespiti ile hüküm altına alın ması gerekirken, davaimm bu konuda ileri sürdüğü itirazlar nazara alınmadan, aralarında yazılım konusunda uzman bulunma yan bilir kişi heyeti tarafından hazırlanan ve somut olayın özelliklerine uygun düşmeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek dava dışı şirketin davacı ya kestiği fatura bedeli kadar maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu yönden davalı yararı na bozulması gerekmiştir. Yargıtay ll. HD. 2013/5020 E. 2014/10820 K. 06.06.2014 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin internet hizmetlerine bağlı olarak 23/05/2008 tarihinde başvurusu yapılan ve 15/09/2008 tarihinde satışa sunulan 2008/305 11 tfTNet tescil no.lu " " ibareli markasının bulunduğunu, davalının, müvekkili şirketin ürününe benzer bir ürün çıkardığını, müvekkili şirket uygulamalarını taklit ederek haksız kazanç sağlamayı amaçladığını, müvekkili şirket markasının Jogosu ile davalının piyasaya sürdüğü ürünün logosunda büyük benzerlik bulunduğunu, ürünün iltibasa yol açacak şekilde yansıtılmasının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalı tarafça "öğrencil ere PROTEIN de lazım" ifadesine yer verilerek müvekkilince sunulan hizmete ilave bir hizmet veriliyormuş izlenimi yara tıldığını, davaimm piyasaya sürdüğü ürünün logosunda müvekkili markasının renk, grafik, tasarım ve konseptin aynen kullanıldığını, bu durumun tüketiciler nazarında iltibasa neden olacağını ileri sürerek, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, refi ve men'ine, davalının basılı evrak, broşür vs. 'nin toplatılmasına, imha edilmesi ne, satışının durdurulmasına, reklam yayınlarının durdurul masına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 556 sayılı KHK'nin 66/c maddesi uyarınca 10.000,00 Madde 151 -Yoksun Kolman Kazanç 3129 TL maddi tazminatın ve 50.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ilanma karar verilmesini talep etmiş, ıslahla maddi tazminat is temini 38.346,91 TL'ye çık armıştır. Davalı vekili, müvekkili şirketin eğitim alanında faaliyet gösterip davacının ürünün satışa başladığı tarihten çok önce 02/07/2006 tarihinde satışa başladığını, "DIGIPROTEIN" ibaresini 20/l 1/2008 tarih ve 2008/ 67337 başvuru no ile "eğitim ve öğretim hizmetleri, dergi, kitap, gazete vb. yayımlama hizmetleri" konusunda marka olarak tescil ettirmek üzere TPE'ye müracaatta bulunduğunu, "PROTEIN" ibaresinin kullanımının yasaklanamaya cağını, davacının "TTNET VİT AMİN" mar kası ile müvekkili şirkete ait "öğrencilere PROTEIN de lazım" sloganı arasında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığını, tarafların ürünlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin farklı olduğunu, müvekkilinin sloganı ile "rekabeti" ifade ettiğini, davacı nın verdiği hizmet ile aynı hizmet konusunda bir başkasının da var olduğunu gös terdiğini, müvekkilinin karşılaştırmalı reklam yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına, dava- tfTNet cının 23/05/2008 tarihinde başvurusunu yaptığı " ��" markası ile davalı nın 2008/673 .. no.lu 20/11/2008 başvuru tarihli "DIGIPROTEIN" markası arasında muhatap çevre nazarıyla ilişkilendirilme ve iltibas ihtimali bulunmadığı, ancak davalının hizmetlerinin tanıtımında kullandığı "öğrencilere PROTEIN de lazım" sloganının, davacının markasıyla muhatap çevre olarak kabul edilen öğrenci ve öğretmenler tarafından 556 sayılı KHK'nın 9/l-b maddesine göre "PROTEIN" iba resinin reklam konseptincieki fon ve yazım şekli davacı markasındaki "VİTAMİN" ile büyük benzerlik gösterdiğinden işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali doğacağı, davaimm reklamı bir karşılaştırmalı reklam olarak nitelendirilse dahi davacının sunduğu mal ve hizmetler ile ilgili olarak iltibasa sebebiyet verecek böyle bir reklamın hukuka uygunluğundan bahsedilemeyeceği, davacının " ('"TTNet " markası ve reklamında kullandığı
|
yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına, dava- tfTNet cının 23/05/2008 tarihinde başvurusunu yaptığı " ��" markası ile davalı nın 2008/673 .. no.lu 20/11/2008 başvuru tarihli "DIGIPROTEIN" markası arasında muhatap çevre nazarıyla ilişkilendirilme ve iltibas ihtimali bulunmadığı, ancak davalının hizmetlerinin tanıtımında kullandığı "öğrencilere PROTEIN de lazım" sloganının, davacının markasıyla muhatap çevre olarak kabul edilen öğrenci ve öğretmenler tarafından 556 sayılı KHK'nın 9/l-b maddesine göre "PROTEIN" iba resinin reklam konseptincieki fon ve yazım şekli davacı markasındaki "VİTAMİN" ile büyük benzerlik gösterdiğinden işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali doğacağı, davaimm reklamı bir karşılaştırmalı reklam olarak nitelendirilse dahi davacının sunduğu mal ve hizmetler ile ilgili olarak iltibasa sebebiyet verecek böyle bir reklamın hukuka uygunluğundan bahsedilemeyeceği, davacının " ('"TTNet " markası ve reklamında kullandığı şekil ve konseptin, TTK'nın 57/5'inci maddesi anlamında tanıtım vasıtası niteliğin de olduğu, davaimm "öğrenci lere PROTEIN de lazım" şeklindeki reklam konsepti ve "PROTEIN" ibaresinin yazım şeklinin, davacının bu tanıtım vasıtasıyla iltibas yarattığından haksız rekabet de teşkil edeceği, davalının markaya tecavüz ve haksız rekabet eylemi sabit oldu ğundan 556 sayılı KHK'nın 62/b, 66/c maddesi çerçevesinde bilirkişi heyetince belirlenen 38.346,91 TL maddi tazminat ile 556 sayılı KHK'nin 62/b, TTK'nın 58, BK'nın 49. maddeleri uyarınca manevi tazminat istemi de yerinde olup, somut ola yın özelliği ve hak ve nesafet kurallan gözetilerek 10.000,00 TL manevi tazminatın 3130 Yasaman �t uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacıya ait " markasıyla davaimm "DIGIPROTEIN" markası arasında herhangi bir iltibas bu lunmadığı, ancak daval ının hizmetlerinin tanıtımında kullandığı "öğrencilere PRO- ('"TTNet TEİN de lazım" sloganının, davacının " 1 " markasıyla muhatap çevre olarak kabul edilen öğrenci ve öğretmenler tarafından 556 sayılı KHK'nın 9/ı-b maddesine göre, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali nedeniyle karıştınlabileceği, davalının reklamında kullandığı sloganla ilgili rüçhan hakkında yararlanmadığı, böyle bir reklamın hukuka aykırı olduğunun, TTK'nın 57/5. madde si anlamında haksız rekabet teşkil edeceğinin tespitine, men'ine, ıslah ile arttırılmış maddi tazminat talebinin kabulü ile 38.346,9 I TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile ı 0.000,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar kesinleştiğin de ilanma karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, daval ı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekm iştir. 2-Dava, markaya yapılan tecavüz ile haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini ile fer'i istemiere ilişkindir. Davacı maddi tazminat istemini 556 sayılı KHK'nın 66/c maddesine dayandırmı ş, buna göre, davaimm dava konusu markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre maddi tazminatın belir leomesini istemiştir. Bu konuda emsal bir lisans anlaşması sunulamamış, ancak ticari ve organik bağ içinde olduğu dava dışı ... Eğitim Bilgi Tek. A.Ş. tarafından davacıya kesilen 30.09.2008 tarihli "Vitamin Yazılım Lisansı" ibareli 38.346,9ı TL bedelli fatura sunulmuştur. ı8.ı 0.20 ı O tarihli kök raporda, davacı ya kesilen bu faturadan hareketle davalının da aynı şirketten lisans alması halinde bu bedeli öde mesi gerektiği sonucu çıkarılabileceğinden 556 sayılı KHK'nın 66/c. maddesi uya rınca bu bedelin lisans bedeli olarak esas alınabileceği bild irilmiş ise de davalı veki li 28.12.201 O tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, davacı şirket ile dava dışı ... Eğitim Bilgi Tek. AŞ'nin farklı tüzel kişilikler olduğunu, ... Eğitim Bilgi Tek. AŞ'nin davacıya kestiği faturanın 556 sayılı KHK'nın 66/c. maddesi uyannca yapı lacak tazminat hesabında dikkate alınamayacağını bildirmiştir. Mahkemece itiraz üzerine alınan ek bilirkişi raporların da ise " .. Eğitim Bilgi Tek. AŞ'nin davacıya kestiği fatura bedelinin haksız rekabet sonucu davaimm elde etmesi mümkün görü len menfaat olarak değerlendirildiği ve bu nedenle tazminat hesabının 556 sayılı Madde 151 -Yaksun Kalman Kazanç 3131 KHK'nın 66/c maddesine ya da TTK'nın haksız rekabet hükümlerine göre hesap lanması arasında fark bulunmadığı" bildirilmiş olup davalı vekili anılan bu rapora karşı da itiraz etmiştir. Davacı tarafın tazminat talebini KHK'nın 66/c maddesine dayandırması ve bu konuda bir lisans anlaşması sunamamış olması karşısında dava dışı ... Eğitim Bilgi Tek. A.Ş'nin davacıya kestiği yazılım lisansı faturasına göre aralarında yazılım konusunda uzman bulunmayan bilirkişi heyeti tarafından hazır lanan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Bu durumda 556 sayılı KHK'nın 66/c bendi uyarınca lisans bedeli hesaplanır ken markanın ekonomik önemi, marka hakkı sahibinin cirosu ve elde ettiği kazan cın yanında davaimm cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabiieceği ürün miktarı da nazara alınarak davaimm ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerekmekte dir. Bu itibarla somut olayın özelliklerine, davacının ve davaimm ciro suna, davalının üretim ve satış kapasitesine, davaimm elde ettiği gelire göre ödeme si gerekli, hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun, makul bir miktarın lisans bedeli olarak tespiti ile hüküm altına alınması gerekirken, davalının bu konuda ileri sürdüğü itirazlar nazara alınmadan aralarında yazılım konusunda uzman bulunma yan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan ve somut olayın özelliklerine uygun düş meyen bilirkişi raporuna itibar edilerek dava dışı ... Eğitim Bilgi Tek. AŞ'nin dava cıya kestiği fatura bedeli kadar maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu yönden davalı yararına bozulması gerekmiştir. 12. "KLORAK" Kararı Özet Lisans bedeli hesaplanırken sadece marka hakkı sahibinin cirosu, el de ettiği kazanem değil; davaimm cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabiieceği ürün miktarı da nazara alınarak davaimm ticari iş ve iş lem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerekmektedir. Bu itibar la, somut olayın özelliklerine, davahum ciro suna, üretim ve satış ka pasitesine, elde ettiği gelire göre ödemesi gerekli, hakkani yete ve men faatler dengesine uygun, makul bir miktarın lisans bedeli olarak tes pitiyle hüküm altına alınması gerekir. Yargıtay 11. HD. 2011/8982 E. 2013/12375 K. 13.06.2013 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin çamaşır suyu sektöründe tanırırrıış ve bilinen "Klorak" markalı ürünün üreticisi olup, anılan markanın müvekkili adına tesci lli bu lunduğunu, davalının müvekkiline ait olan ve koruma altında bulunan "Klorak" mar kası ile iltibas yaratacak şekilde "Aydora Klor" markası ile çamaşır suyu ürünü sat ması sonucu müvekk ilinin markasının ününden haksız olarak yararlandığını, müvek kiline ait olan "Klorak" markalı ürünün şişesinin tasarımının da tescilli olduğunu, davalının müvekkiline ait tescilli tasarımı kullandığım, davalının eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiğini, davalının müvekkiline ait tescilli 3132 Yasaman marka ve tasanın hakianna yaptığı tecavüz nedeniyle
|
elde ettiği gelire göre ödemesi gerekli, hakkani yete ve men faatler dengesine uygun, makul bir miktarın lisans bedeli olarak tes pitiyle hüküm altına alınması gerekir. Yargıtay 11. HD. 2011/8982 E. 2013/12375 K. 13.06.2013 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin çamaşır suyu sektöründe tanırırrıış ve bilinen "Klorak" markalı ürünün üreticisi olup, anılan markanın müvekkili adına tesci lli bu lunduğunu, davalının müvekkiline ait olan ve koruma altında bulunan "Klorak" mar kası ile iltibas yaratacak şekilde "Aydora Klor" markası ile çamaşır suyu ürünü sat ması sonucu müvekk ilinin markasının ününden haksız olarak yararlandığını, müvek kiline ait olan "Klorak" markalı ürünün şişesinin tasarımının da tescilli olduğunu, davalının müvekkiline ait tescilli tasarımı kullandığım, davalının eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiğini, davalının müvekkiline ait tescilli 3132 Yasaman marka ve tasanın hakianna yaptığı tecavüz nedeniyle müvekkilinin uğradığı maddi zarar karşılığını davalının marka ve tasarımı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin maddi zararının dışında manevi zarar ve itibar zarannın da oluştuğunu, davalının ittibasa yol açan ürünü ile müvekkiline ait "Klorak" markalı ürünün aynı kalitede olmadığını, bu nedenle müvekkilinin piyasada sağladığı ün ve itibarın da zarar gördüğünü ileri sürerek, 30.000,00 TL manevi tazminat, 10.000,00 TL itibar tazminatı olmak üzere toplam 40.000,00 TL ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan davada yargılama sırasında yapılan ıslah sonucu 39.948,89 TL maddi tazrninatın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davalının marka ve/veya endüst riyel tasanın hakkına tecavüz teşkil eden ve/veya haksız rekabet oluşturan tüm faali yetlerinin durdurulmasına, davalı şirketin iltibasa neden olan ürünlerinin imhasına ve kararın yayın yolu ile duyumlmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin kendi tescilli markası olan "Aydora Temizliğin Gücü" markasıyla üretmiş olduğu çamaşır sulannın satışını yaptığını, ürünler arasında iltibas bulurırnadığını, müvekkilinin davacı tarafın dan tescilli olduğu iddia edilen şişeyi de kullanmadığını, haksız rekabet sayılabilecek hiçbir eylem ve davranışının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, sa vunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, da valının ürettiği çamaşır suyu ürününde kendi markasını tescil edildiği gibi kullan mayıp, davacının markasıyla karışabilecek biçimde ve davacının tescillenmiş şişe tasarımına benzer bir şişe tasarırnıyla kullandığının belirlendiği, davalının tescilli markasının tescil edildiği şekil ve yazı unsurları içinde "Klor" tali unsurunun yer almadığı, davaimm markasının ayırt edici karakterini bozduğu, dolayısıyla tescilsiz marka kullandığı, davalının ürettiği ürünlerin de davacı ürünlerine göre kalitesiz olduğu, dolayısıyla davacının marka itibarının da zarara uğradığı, haksız eylemin zaman içinde devam ediyor olması ve özellikle markaya tecavüzün aynı zamanda suç teşkil etmesi sebebiyle davalının zamanaş ıını savunmasının yerinde görülmedi ği, davaimm eyleminin marka ve tasanma tecavüz oluşturduğu ve aynı zamanda haksız rekabet niteliği taşıdığı sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulüyle davalı şirketin, davacıya ait marka ve tasarım haklarına tecavüz oluşturur mahiyette ey lemlerinin ve haksız rekabetinin tespitine, tecavüzlü ürünlerin, ambalajların, etiket Ierin ve tüm tecavüzlü ticari tanıtım araç ve gereçlerinin toplanmasına, tecavüzlü ürün ve malzemelerin imhasına, hüküm özetinin gazetede ilanına, 39.948,89 TL maddi tazminatla takdiren 1.000,00 TL itibar tazminatının ve 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işieyecek ticari faizleriyle birlikte davalıdan tahsil ine, fazlaya dair istemierin ise reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçe sinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlannın reddi gerekmiştir. Madde 151-Yoksun Kalman Kazanç 3133 2-) Dava, tescilli markaya ve tasanma yapılan tecavüz! e haksız rekabetin tespi ti ve önlenmesiyle uğranılan maddi ve manevi zarann tazmini ile feri istemiere ilişkindir. Davacı maddi tazminat istemini 556 sayılı KHK'nin 66/c maddesine da yandırmış, buna göre, davalının marka ve tasarımı bir lisans anlaşmasıyla hukuka uygun şekilde kullanması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre maddi taz minatın belirlenınesini istemiştir. Bu konuda emsal bir lisans anlaşması sunulama mıştır. Lisans bedelinin tespiti için bu durumda somut olayın özellikleri ve şartlan dikkate alınacaktır. Mahkemece, bilirkişi kurulunun davacı şirketin davaya konu ihlale uğrayan çamaşır suyu ürününe yönelik elde ettiği cirosu esas alınarak, bu ciroya %4 olarak takdir edilen oranın uygulanması suretiyle hesaplanan 39.948,89 TL'nin lisans bedeli olarak kabulüyle maddi tazminat karşılığı olarak hüküm altına alınmıştır. Lisans bedeli hesaplanırken sadece davacının ihlalin yapıldığı yıldaki cirosu göz önüne alınmış, buna göre davaimm ödemesi gereken lisans bedeli belir lenmiştir. Davacının cirosu esas alınarak belirlenen lisans bedelinin 39.948,89 TL olmasına karşın, davalının ihlale konu yılda ihlal ettiği ürüne yönelik cirosu 1.081,69 TL'dir. Bu durumda lisans bedeli hesaplanır ken sadece marka hakkı sahi binin cirosu, elde ettiği kazancın değil, davalının cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabiieceği ürün miktarı da nazara alınarak davalının ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerekmekte dir. Bu itibarla, somut olayın özellikleri ne, davalının cirosuna, üretim ve satış kapasitesine, elde ettiği gelire göre ödemesi gerekli, hakkaniyete ve menfaatler dengesine uygun, makul bir miktann lisans be deli olarak tespitiyle hüküm altına alınması gerekirken, davalının bu konuda ileri sürdüğü itirazlar nazara alınmadan yazılı şekilde davacı cirosu esas alınarak hesap lanan ve somut olayın özelliklerine uygun bulunmayan miktarın lisans bedeli olarak tespiti ile bu miktar maddi tazrninatın davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu yönden davalı yararına bozulması gerekmiştir. 13. "D&R" Kararı Özet Esasen, 556 sayılı KHK'nin 66/1-c maddesi (SMK m.151/2-c) uyarınca lisans bedeli istenildiğinde, markanın bir lisans anlaşmasi varm1ş gibi hukuka uygun şekilde kullamlmasi halinde ödenmesi gereken lisans bedeli dikkate alınmalldu. Bu noktada, bir emsal araştirmasi yapıl masi ve objektif bir lisans bedelinin belirlenme si amaçlanma lıdu. Da vallmn uyuşmazlik konusu dönemlere ilişkin defter ve belgeleri ince lenmek suretiyle bu yillardaki cirosu itibanyla hakkaniyete uygun bir lisans bedeline hükmedilmesi gerekirken, yazd1 şekilde ve davac1 def terlerine dayall hüküm tesisinin doğru olmad1ğ1 değerlendirilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2010/14829 E. 2012/6085 K. 16.04.2012 tarihli. Davacı vekili, müvekki linin adına tescilli "D&R" markasının kullanımı ıçın davalı ile yaptığı franchise anlaşmasını haklı nedenlerle ı 5/ı 1/200 ı tarihinden itiba ren geçerli olmak üzere feshettiğini, ancak davalının markayı kullanmaya devam 3134 Yasaman ettiğini ileri sürerek, 556 sayılı KHK'nın 66/c maddesine göre 24,454 TL maddi tazminatın ve 67. maddesi gereğince %50 oranında (12.227 TL) artırılarak ticari iş avans faizi ile, marka itibarının zedelenmesi nedeniyle 50,000 TL manevi tazmina tın yasal faizi ile 15/11/2001 tarihinden itibaren tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, toplanan deliHere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, ta
|
suretiyle bu yillardaki cirosu itibanyla hakkaniyete uygun bir lisans bedeline hükmedilmesi gerekirken, yazd1 şekilde ve davac1 def terlerine dayall hüküm tesisinin doğru olmad1ğ1 değerlendirilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2010/14829 E. 2012/6085 K. 16.04.2012 tarihli. Davacı vekili, müvekki linin adına tescilli "D&R" markasının kullanımı ıçın davalı ile yaptığı franchise anlaşmasını haklı nedenlerle ı 5/ı 1/200 ı tarihinden itiba ren geçerli olmak üzere feshettiğini, ancak davalının markayı kullanmaya devam 3134 Yasaman ettiğini ileri sürerek, 556 sayılı KHK'nın 66/c maddesine göre 24,454 TL maddi tazminatın ve 67. maddesi gereğince %50 oranında (12.227 TL) artırılarak ticari iş avans faizi ile, marka itibarının zedelenmesi nedeniyle 50,000 TL manevi tazmina tın yasal faizi ile 15/11/2001 tarihinden itibaren tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, toplanan deliHere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, ta rafların davacıya ait D&R markasının kullanıla rak davalının ticari faaliyette bulunma sına ilişkin franchise anlaşması yaptıkları, davalının işyerinde sözleşmeye ve hukuka aykırı olarak VCD ve DVD kiralaması nedeniyle davacının haklı nedenlerle 15/l l/2001 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde sözleşmeyi feshettiği, ancak davalının 14/06/2004 tarihli tespit tutanağına göre D&R markasını kullanmaya devam etmek suretiyle markaya tecavüz ve haksız rekabetle bulunduğu, 556 sayılı KHK'nın 66/1-c maddesi uyarınca lisans bedelinin taleple bağlı kalmarak 24,454 TL olduğu, markanın davalı ticari faaliyetinde ürün satışlarında önemli bir katkısmın bulunduğu kanaatİ ile 67. madde gereğince tazminatın l/5 oranında artırıldığı, markanın haksız ve hukuka aykırı kullanımı ve özellikle mağazada VCD ve DVD kiralanması faaliye tinin davaemın marka ima jını da zedelediği dikkate alınarak manevi tazminatın takdir edildiği gerekçesiyle davalınm D&R markasını 1511112001 tarihinden dava tarihine kadar haksız ve hukuka aykırı kullandığınm tespitine, 24.450,00 TL maddi tazminatın 556 sayılı KHK'nın 67. maddesi gereğince takdiren 4.890,80 TL artırılarak toplam 29.344,80 TL maddi tazminatın 15/12/2001 tarihinden itibaren ticari iş avans faizi ile, takdiren 5,000 TL manevi tazminatın ise aynı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ve davalı temyiz etmiştir. 1-) Mahkemece, davacının talebi doğrultusunda 556 sayılı KHK'nin 66/1-c maddesi uyarınca lisans bedeli belirlenirken, davacı cirosuna göre yapılan belirleme doğru olmamıştır. Esasen, 556 sayılı KHK'nin 66/1-c maddesi uyarınca lisans bedeli istenildiğin de, markanın bir lisans anlaşması varmış gibi hukuka uygun şekilde kullanılması halinde ödenmesi gereken lisans bedeli dikkate alınmalıdır. Bu noktada, bir emsal araştırması yapılması ve objektif bir lisans bedelinin be lirlenmesi amaçlanmalıdır. Dosyada başkaca emsal lisans sözleşmeleri bulunmarlı ğına göre, taraflar arasında önceki tarihlerde yürürlükte olan franchise sözleşmesin deki lisans bedeline ilişkin hüküm de dikkate alınarak, dava lının uyuşmazlık konu su dönemlere ilişkin defter ve belgeleri incelenmek suretiyle bu yıllardaki cirosu itibarıyla hakkaniyete uygun bir lisans bedeline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde ve davacı defterlerine dayalı hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir. 2-) Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının ince lenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Madde 151 -Yoksun Kalman Kazanç 14. "FL V-INN" KARARI Özet Davacı vekili dava dilekçesinde yoksun kahnan kazanç miktarım ta lep etmiş olup, yargılama sırasında bu talebini, lisans devir sözleşmesi yapılsaydı alması gereken miktar olarak açıklam ıştır. Mahkemece bu konuda yaptırılan bilirkişi incelemesinde davaimm ticari defterleri incelenerek elde etmesi muhtemel kazanca göre davaemın alması ge reken tazminat miktan saptanmış ve mahkemece de bu miktara hükmedilmiş ise de, davaemın talebinin bu şekilde bir tazminat iste mini kapsamamış bulunmasma göre davaemın talebi doğrultu sunda delillerin toplanarak ve gerektiği takdirde BK'mn 43. maddesine (TBK m. 55) uygun olarak tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Yargıtay ll. HD. 2003/9339 E. 2004/3478 K. 05.04.20 04 tarihli. 3135 Davalı B Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin kullanımının tescilden öneeye dayandı ğını, davacı tescilinin hükümsüz sayılması gerektiğini, davacının kazanç kaybının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı A Ltd. Şti. vekili, markayı kullananın diğer davalı olduğunu, onunla biti şik komşu olmalan dışında irtibatlan bulunmadığını, ancak resmi işlerde kullandıkla rı ve 07.09.1995 tarihinde tescil ertirdikleri unvaniarının "A Flyin Turizm Seyahat Acentası" olduğunu, iştigal konularının yamaç paraşütü olduğunu, kötü niyetli olarak bu dava içine çekilmeye çalışıldıklarını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalı A Ltd. Şti.nin davacı markasına tecavüz ettiğine dair delil bulunmadığı, diğer davalının davacının tescilli markası ile iltibas oluşturacak şekilde aynı tür iş kolunda faaliyette bulun masının davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, bilirkişile rce dava lı defterlerine göre hesaplanan tazminatın makul olduğu gerekçesiyle, davanın kıs men kabulü ile davacı markasına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesi ne, 100.000.000.-TL manevi tazminat ile 6.649.998.0 00.-TL maddi tazminatın da valı B Ltd. Şti.den tahsiline, diğer davalı hakkındaki davanın reddine karar veril miştir. Karar, davacı vekili ile davalı B Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1 -Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekili ile davalı B Turizm Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Dava, davacının işletme adı ve tescilli markasına davaimm tecavüzünün ve haksız kullanımının tespiti ve refi ile tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde yoksun kalınan kazanç miktarını talep etmiş olup, yargılama sırasında bu talebini, 556 sayılı Markalar Kanunu uyarınca lisans 3136 Yasaman devir sözleşmesi yapılsaydı alması gereken miktar olarak açıklamıştır. Mahkemece bu konuda yaptırılan bilirkişi incelemesinde davalının ticari defterleri incelenerek elde etmesi muhtemel kazanca göre davacının alması gereken tazminat miktarı saptanmış ve mahkemece de bu miktara hükmedi lmiş ise de, davacının talebi bu şekilde bir tazminat istemini kapsamarnı ş bulunmasına göre davacının talebi doğrul tusunda delillerin toplanarak ve gerektiği takdirde BK'nın 43. maddesine uygun olarak tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde talep dışına çıkıla rak tazminat belirlenmesi doğru görülmemiştir. 15. "GÜVEN HASTANESi" Kararı Özet Kullanırnın TTK'nın 52'nci maddesi anlammda tescilli bir ticaret un vanmm kullanımı kapsamını aşarak markasal kullanıma dönüştüğü anlaşılmak la, davaemın istemi de dikkate alınarak 556 sayılı KHK'nın 66/2-c (SMK m.l5l/2-c) hükmü uyarınca lisans yöntemine göre belirlenen yoksun kahnan kardan ibaret maddi tazminatm 3.934,28 TL olarak belirlendiği, tarafların ekonomik ve ticari konum ları, aynı sektörde faaliyet gösteren davahum davacı markasından habersiz olduğunun düşünül emeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2009/13563 E. 201116033 K. 17.05.2011 tarihli. Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını," güven" ibaresinin keli me anlamıyla bir vasıf, değer ifade ettiğini, "güvenilir insan" şeklinde kullanılabil diği gibi üretilen bir mala ve hizmetin kalitesini ve özelliklerini belirtmek için imal edilen malın veya hizmetin önüne veya sonuna eklenebildiğini, dolayısıyla
|
tazminat belirlenmesi doğru görülmemiştir. 15. "GÜVEN HASTANESi" Kararı Özet Kullanırnın TTK'nın 52'nci maddesi anlammda tescilli bir ticaret un vanmm kullanımı kapsamını aşarak markasal kullanıma dönüştüğü anlaşılmak la, davaemın istemi de dikkate alınarak 556 sayılı KHK'nın 66/2-c (SMK m.l5l/2-c) hükmü uyarınca lisans yöntemine göre belirlenen yoksun kahnan kardan ibaret maddi tazminatm 3.934,28 TL olarak belirlendiği, tarafların ekonomik ve ticari konum ları, aynı sektörde faaliyet gösteren davahum davacı markasından habersiz olduğunun düşünül emeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2009/13563 E. 201116033 K. 17.05.2011 tarihli. Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını," güven" ibaresinin keli me anlamıyla bir vasıf, değer ifade ettiğini, "güvenilir insan" şeklinde kullanılabil diği gibi üretilen bir mala ve hizmetin kalitesini ve özelliklerini belirtmek için imal edilen malın veya hizmetin önüne veya sonuna eklenebildiğini, dolayısıyla "güven" kelimesinin bu şekli ile ayırt edici bir vasfa sahip bulunmadığını, davalı kullanımı nın tescilli tica ret unvanının kullanımı niteliğin de olduğunu, firmaların farklı şehir lerde hizmet verdiklerini, başka şehirlerde şubesi veya yan kuruluşlarının da bu lunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının "GÜVEN HASTANESi" + ŞEKİL", "GÜVEN" ibareli tescilli markalannm sahibi olduğu, 01.08.2005 tarihinde tescil edilen davalı şirketin amaç ve konusu kapsamında sağlık ve hastane hizmetlerinin yer aldığı, davalının gerek İl Sağlık Müdürlüğü ile yazış malarında, gerekse, büroşür, ilan, reklam gibi tanıtım vasıtalarında, ticaret unvanını sadece tescilli olduğu gibi "Çukurova Güven Özel Sağlık Hizmetleri Cerrahi Tıp Merkezi Ticaret Ltd. Şti." şeklinde değil, aynı zamanda "GÜVEN" ibaresini diğer unsurlara göre daha büyük ve ön planda yer vererek kullandığı, bu kullanırnın TTK'nin 52'nci maddesi anlamında tescilli bir ticaret unvanının kullanımı kapsamı nı aşarak markasal kullanıma dönüştüğü anlaşılmakla, davacının istemi de dikkate alınarak 556 sayılı KHK'nın 66/2-c hükmü uyarınca lisans yöntemine göre belirle nen yoksun kalınan kardan ibaret maddi tazminatın 3.934,28 TL olarak belirlendiği, Madde 151-Yoksun Kalman Kazanç 3137 tarafların ekonomik ve ticari konumları, aynı sektörde faaliyet gösteren davalının davacı markasından habersiz olduğunun düşünülemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 16. "TARiŞ" Kararı Özet Davacı taraf maddi tazminat olarak 556 sayılı KHK'nın 66/c (SMK m.15112-c) maddesine göre emsal lisans bedeli üzerinden yoksun kah nan kazancı istemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ihlal oluşturan döneme ilişkin olarak emsal lisans bedeli belirlenmiş ve mahkemece de bu miktara hükmedilmiş ise de, davalı taraf bilirkişi raporuna itirazmda bir kısım emtia satışlarının bu hesaba dahil edi lerneyeceği gibi, bazı ürünlerin de davacı talebini aşar şekilde lisans bedelinde esas alındığı ve buna göre hatalı hesap yapıldığını ileri sür müştür. Bu durumda, mahkemece davalı tarafın bilirkişi raporuna karşı ciddi itirazlan hakkında bilirkişi heyetinden ek rapor alınmak sızın eksik inceleme ile tazminata hükmedilmesi doğru olmamıştır. Yargıtay 11. HD. 2014/9602 E. 2014/19971 K. 17.12.2014 tarihli. Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili adına tescilli olan markayı üzüm sirke si ürünlerinde haksız ve izinsiz olarak kullandığım, marka tecavüzü ve haksız reka betle bulunduğunu, müvekkili birliğin kullanma yetkili olduğu markayı davalı yanın kullanma konusunda lisansı, izni olmadığı halde kullandığım, bu konuda 2012/61 D.İş sayılı dosyada tespit yapıldığını ve kullanırnın tedbiren önlendiğini ileri süre rek, davalının markaya tecavüz ve haksız rekabetinin tespitini, önlenmesi, tecavüz oluşturan belge, ürün ve sair uygulamaların ortadan kaldırılmasını, ticaret unvanın dan "Tariş" ibaresinin silinmesini, tecavüzün sonuçlarının giderilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi ve 1.000 TL itibar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş olup, bilahare verdiği ıslah dilekçesi ile dava da maddi tazminat taleplerini, itibar tazminatından ayrı olarak 169.953,57 TL olarak ve ek olarak, dilekçede istemediği 10.000 TL manevi tazminat talebini ve faiz tale bini de ıslah yoluyla ileri sürmüştür. Davalı vekili, müvekkilinin Tariş'in diğer kooperatİf ortaklıklarının müştereken kurduğu bir şirket olduğunu, bir Tariş iştirakı olduğunu, kendisine davacı tarafından mal verilmesinin koşul olmadığını, ürün etiketlerinde de "Tariş Ayına İç Dış Tic. A.Ş" unvanının kullanıldığını, şirketin bir Tariş kuruluşu olduğunun belirtildiğini ve tüketicinin bilgilendirildiğini, markasal bir kullanım bulunmadığını, yasal ticaret 3138 Yasaman unvanı kullanımının engellenemeyeceğini ve haksız rekabet olamayacağını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsa mına göre, davalıya sirke ürünü bakımından daveının "Tariş" ibareli tescilli marka sının kullanımı konusunda lisans verilmediği halde ticaret unvanındaki kılavuz sözcüğü bahane ederek ürünleri üzerinde bu ibareyi göze çarpar biçimde kullandığı, davaimm 20ı2/6ı D.İş tespit dosyasında tespit edildiği üzere, ibareyi markasal biçimde kullandığı, bu kullanımının, davacı birliğin markadan doğan hak ve yetki lerinin ihlali sonucunu doğurduğu, bununla birlikte, davalı ürünlerinin marka teca vüzlü olarak satılmasına rağmen, markayı kötü ve son derece kalitesiz ürünlere ilişkin kullanım hali kanıtlamadığından, bir kalite sorunu belirlenmediğinden itibar tazminatı şartlannın oluşmadığı, davalının, markayı üzüm ve elma sirkesi ürünleri için 29/06/2012 tarihinden 14/08/20ı2 tarihine kadar kullanınakla elde ettiği gelirin %5 ciro payı oranı ile 91.168,06 TL kar elde ettiğinin tespit edilmiş olduğu, ıslah yoluyla faiz talep edilemeyeceğinden bu istemin reddi gerektiği, her ne kadar, dava lının ticaret unvanından "T ARİŞ" kılavuz sözcüğünün çıkarılması, terkin edilmesi istenmiş ise de, davalı şirket, kuruluşundan beri faal olan ve bu ticaret unvanı ile tanınmış kendine belli bir itibar elde etmiş olup aradan geçen çok uzun süre karşı sında ticaret unvanının salt bu marka ihtilafından dolayı terkinin istenmesinin MK. 2. madde anlamında kabulü mümkün bir istek olmadığı, dava dilekçesinde manevi tazminat talebi bulunmadığı halde, ıslah dilekçesi ile manevi tazminat talep eden davacının, marka tecavüzü eylemi ve etkilerini, itibar tazminatı istemlerini dile getirdiği ve şirketin itibarına zarar verildiğini, imajının zedelenmiş olduğunu ileri sürmesi nedeniyle, buna ilişkin parasal talebin de ıslah yoluyla isteyebileceğinin değerlendirildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin davacı adı na kayıtlı ve tescilli markayı izin verilmeyen sirke ürünlerinde markasal biçimde kullanmasının, marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ve ön lenmesine, 91.ı68,06 TL maddi tazminatın ve ıo.OOO TL manevi tazminatın dava lıdan tahsiline, itibar tazminatı faiz ve unvan terkini istemlerinin reddine, hükmün ilanma karar veri lmiştir. Kararı, taraf vekilieri temyiz etmiştir. ı-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçe sinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekilierinin aşağıdaki ben tl er kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-) Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, unvan terkini ve tazminat istemine ilişkin
|
imajının zedelenmiş olduğunu ileri sürmesi nedeniyle, buna ilişkin parasal talebin de ıslah yoluyla isteyebileceğinin değerlendirildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin davacı adı na kayıtlı ve tescilli markayı izin verilmeyen sirke ürünlerinde markasal biçimde kullanmasının, marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ve ön lenmesine, 91.ı68,06 TL maddi tazminatın ve ıo.OOO TL manevi tazminatın dava lıdan tahsiline, itibar tazminatı faiz ve unvan terkini istemlerinin reddine, hükmün ilanma karar veri lmiştir. Kararı, taraf vekilieri temyiz etmiştir. ı-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçe sinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekilierinin aşağıdaki ben tl er kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-) Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, unvan terkini ve tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, davacı taraf maddi tazminat olarak 556 sayılı KHK'nın 66/c maddesine göre emsal lisans bedeli üzerinden yoksun kalınan kazancı istemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ihlal oluşturan döneme ilişkin olarak emsal lisans bedelinin 9 ı. ı 68,06 TL olacağı belirlenmiş ve mahkemece de bu miktara hükmedi lmiş ise de, davalı taraf bilirkişi raporuna itirazında bir kısım emtia satışlarının bu hesaba dahil Madde 151 -Yoksun Kalman Kazanç 3139 edilerneyeceği gibi, bazı ürünlerin de davacı talebini aşar şekilde lisans bedelinde esas alındığı ve buna göre hatalı hesap yapıldığını ileri sürmüştür. Bu durumda, mahkemece davalı tarafın bilirkişi raporuna karşı ciddi itirazlan hakkında bilirkişi heyetinden ek rapor alınmaksızın eksik iceleme ile tazminata hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir. 3-) Ayrıca, faiz alacağı asıl alacağın eklentisi olup, ayn bir dava ile istenebile ceği gibi ıslah yolu ile de istenebilir. Mahkemece, ıslah yoluyla faiz istenemeyeceği gerekçesi ile buna yönelik talebin reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönüyle de davacı yararına bozulması gerekmiştir. HAKKIN TÜKETi LMESi MADDE 152: ( 1) Sınai mülkiyet hakka korumasına konu ürünleri n, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra bu ürünlerle ilgili fiiller hakkın kapsama dışında kahr. (2) Marka sahibi, birinci fıkra hükmü kapsamına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafından değiştiriterek veya kötüleştirile rek ticari amaçla kullanalmasam önleme hakkına sahiptir. Gerekçe: Madde ile, haklan tükenmes i ilkesi düzenlenmiştir. Sınai mülkiyet haklana konu malların hak sahibi veya onun izni ile bir başkası tarafindan ilk defa piyasaya sunulma sından sonra, piyasaya sunulan mallarla sınırlı olarak haklan tükeneceği ve hak sahibi nin sınai mülkiyet haklana konu mallarla ilgili fiillere, maddenin markalara ilişkin ikin ci fıkra hükmü saklı kalmak üzere, müdahale ederneyeceği sonucu benimsenmiştir. Uy gu lamadaki ve doktrindeki tereddütleri gidermek amacıyla hakkın tüketilmes inin yalnız piyasaya sunulan ürünler/e sınırlı olduğu, "bu" sözcüğü ile belirtilmiştir. Önceki düzenleme lerde ulusal tükenme ilkesi benimsenmiş iken, söz konusu metinlerde yer alan "Türkiye 'de" ibaresine Kanunda yer verilme yerek uluslararast tükenme tercih edilmiştir. Maddenin ikinci jikrası ile, tükenme ilkesine marka hakla balamınd an istisna geti rilmiş, marka hakkı sahibine, tükenme kapsamındaki ürünlerin üçüncü kişiler tarafin dan değiştiri/erek ya da kötüleştiri/erek kullanılmasını engelleme hakla tanınmıştır. Uluslararası Düzenlemeler: TRIPSm.6. 201512436 s. AB MarkaYönergesi m.15. 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m.IS. BİBLİYOGRA FYA ARIKAN Ayşe Saadet "Fikri Sınai Haklarda Hakkın Tüketilmes i Doktrini, Avrupa Birli ği ve Türkiye ", İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi, Sayı I 29, Mart Nisan 1996, s. 33 vd. "Fikri ve Sınai Hakların Tükenmesi ve Rekabet Hukuku, Ulusla rarası Ticaret Hukuku Açısından Değerlendir me", Ankara Barosu Uluslararas ı Hukuk Kurultayı 2002, s. 754 vd. "Fikri-Sınai Mülkiyet Hakları ve Hakkın Tükenmesi", 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, 9-10 Mart 2017, s. 641 vd. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3141 ARIKAN Özgür "Marka Tescilinden Doğan Hakların İstisna/arı: Sınai Mülkiyet Kanunu M 7/F. 5 Kapsamındaki İstisnalar ve Tükenme İlkesi ", Fikri Mülkiyet Hukuku Çalıştayı, 19-22 Aralık 2019, s. 261 vd. ARKAN Sabih ASLAN DÜZGÜN Ülgen Trademark Rights and Paral/el Importation in the European Union, istanbul 2016. "Marka Hakkının Tüketilm esi", Prof Dr. Ali Bozer'e Armağan, Ankara 1998, s. 197 vd. Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel İthalat Sorunu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Da lı 'na sunulmuş doktora tezi, Ankara 2009. "Marka Lisans Sözleşmelerind e Hakkın Tükenmesi Prensibi", Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: VXI, 201213, s. 47 vd. ASLANAdem Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, İstanbul 2014. ÇAML/BEL TA YLAN Esin Marka Hakkının Kullanımıyla Paralel ithalatın Önlenmesi, Anka ra 2001. GÜLLÜ Emre Marka Hakk ının Tükenmesi ve Paralel İthalat, Türk Patent Ensti tüsü Markalar Dairesi Başkanlığı 'na sunulmuş uzmanlık tezi, An kara 2014. GÜLPlNAR Mert Kaan 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçevesinde Marka Hakkının Tüketilmesi, Marmara Üniversites i Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı 'na sunulmuş yüksek lisans tezi, İstanbul 2013. iNAN Nurkul "Tek Satıcılık Sözleşmesi ve Üçüncü Kişiler", Banka ve Ticare t Hukuku Dergisi, C XVII, S 2, s.55 vd. KARAKUR T Yasemin Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi İlkesi ve İstisna ları, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı 'na sunulmuş yüksek lisans tezi, Ankara 2007. KA YHAN Fahrettin "Türk Marka Hukuku Açısından Paralel İthalat ve Marka Hakkı nın Tükenmesi ", Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Huku ku Dergisi, 200111, s.51 vd. KEŞLİ Ahmet T. "The Role of Exhaustion of Inte/leetual Property Rights in the lntegration; Application of the Principle in the European Internal Market & Turkish Customs Union", Erdoğan Moroğlu 'na Arma ğan, İstanbu/1999, s.403 vd. MERAŞ Sibel Marka Hakkının Tüketilmesi İlkesinin incelenmesi, Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı 'na sunulmuş uzmanlık tezi, Ankara 2008. OKUTAN Gül "Exhaustion of 1nte//ectual Property Rights: A Non-Tarif! Barrier to International Trade?", Annafes de la Faculte de Droit d'İstanbul, XXX No.46, Mart 1996, s.110 vd. PlNAR Hanıdi "Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi", Oğuz İmregün'e Ar mağan, İstanbul 2000, s.855 vd. 3142 Yasaman/ Ayoğlu TEKDEMİR Yaşar "Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Soru nuna iktisadi Bir Yaklaşım, Farklı Tükenme Rejimleri ve Türkiye için Politika Önerisi", Rekabet Dergisi, S.13, 2003, s.3 vd. TEOMANÖmer YAKIN Emir YEŞİLTEPE Salih Önder PLAN "Tek Satıcılık Hakkının Üçüncü Kişiler Tarafından ihlali Duru munda Haksız Rekabete ilişkin Kuralların Uygulanma Olanağı". Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu X. Ankara 1993, s.25 vd. Sınai Mülkiyet Kanunu Uyarınca Marka Hakkının Uluslararas ı Tükenmesi ilkesi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı 'na sunulmuş yüksek lisans tezi, Ankara 2020. "Tek Satıcılık Sözleşmesinde Tekel Hakkının Üçüncü Kişilere Karşı ileri Sürülme si", istanbul
|
Annafes de la Faculte de Droit d'İstanbul, XXX No.46, Mart 1996, s.110 vd. PlNAR Hanıdi "Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi", Oğuz İmregün'e Ar mağan, İstanbul 2000, s.855 vd. 3142 Yasaman/ Ayoğlu TEKDEMİR Yaşar "Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Soru nuna iktisadi Bir Yaklaşım, Farklı Tükenme Rejimleri ve Türkiye için Politika Önerisi", Rekabet Dergisi, S.13, 2003, s.3 vd. TEOMANÖmer YAKIN Emir YEŞİLTEPE Salih Önder PLAN "Tek Satıcılık Hakkının Üçüncü Kişiler Tarafından ihlali Duru munda Haksız Rekabete ilişkin Kuralların Uygulanma Olanağı". Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu X. Ankara 1993, s.25 vd. Sınai Mülkiyet Kanunu Uyarınca Marka Hakkının Uluslararas ı Tükenmesi ilkesi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı 'na sunulmuş yüksek lisans tezi, Ankara 2020. "Tek Satıcılık Sözleşmesinde Tekel Hakkının Üçüncü Kişilere Karşı ileri Sürülme si", istanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fa kültesi Dergisi, Güz 2017, 4 (2), s.l33 vd. I. TÜKENME İLKESi VE UYGULAMA ALANI 1. Kavram 2. Tarihsel Kökeni 3. Uygulama Alanına Yönelik Sınırlamalar II. TÜKENMENİN COGRAFİ SINIRI BAKIMINDAN SİSTEMLER 1. Ülkesel Tükenme 2. Bölgesel Tükenme 3. Uluslararası Tükenme III. 556 SA YILI KHK DÖNEMİNDE ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEME IV. SINAİ MÜLKİYET KANUNU'ND A ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEME V. MARKA HAKKININ TÜKENMİŞ KABUL EDiLMESI İÇİN ARANAN ŞARTLAR 1. Markanın SMK Kapsamında Korunan (Tescilli) Markalardan Olması 2. Markayı Taşıyan Mailann Piyasaya Sunulmuş Olması 3. Piyasaya Sunumun Marka Sahibinin Rızası Dahilinde Yapılmış Olması A. Piyasaya Sunumun Marka Sahibi Tarafından Yapılması B. Piyasaya Sunumun Marka Sahibinin izniyle Üçüncü Kişi Tarafından Yapılması a. Piyasaya Sunumun Marka Sahibi ile Arasındaki Hukuki-İk tisadi Bağımlılık ilişkisi Çerçevesinde Üçüncü Kişi Tarafından Yapılması b. Piyasaya Sunumun Marka Sahibinin izni ile Akdi Bir ilişki Çerçevesinde Üçüncü Kişi Tarafından Yapılması VI. TÜKENMENİN UYGULANMA YACAGI HALLER I. Markalı Mallar Üzerinde Değişiklik veya Kötüleştirme Yapılmış Olması ya da Başka Bir Haklı Nedenin Bulunması 2. Değiştir me veya Kötüleştirmenin Ticari Kullanım Amaçlı Olarak Yapılması VII. GÜMRÜK BİRLİGİ RE JİMİ ÇERÇEV ESiNDE TÜKENME İLKESi VIII. TRIPS HÜKÜMLER İ ÇERÇEVESiNDE TÜKENME İLKESi IX. MADDE İLE İLGİLİ YAR GIT AY KARARLARI Madde 152-Ha kk m Tüketilmesi 3143 AÇIKLAMALAR 1. TÜKENME iLKESi VE UYGULAMA ALANI 1. Kavram Bilindiği üzere, marka hakkı, hak sahibine, markayı oluşturan işaretin kullanılması konusunda mutlak karakterde bir tekel hakkı sağlamakta ve bu hak, hakkı ihlale yönelen herkese karşı ileri sürüleb ilmekte; böylelikle üçün cü kişilerin markayı oluşturan işareti kullanmaları marka sahibi tarafından engellenebilm ektedir1. Fakat markalı malların piyasaya sunumu yapıldıktan sonra, bu malların piyasa ajanları arasında tedavülüne marka hakkına daya nılarak müdahale edilmesine olanak tanımak, bir diğer ifadeyle markalı mal ların ticarete (alım satıma) konu edilmesini marka sahibinin tekeline bırak mak, hukuk sistemi tarafından sağlanan marka korumas ını amacını aşacak şekilde genişletmek anlamına gelir. Zira marka sahibine tanınan mutlak ka rakterdeki koruman ın amacı, markanın fonksiyonlarının üçüncü kişiler tara fından haksız kullanım ve müdahaleler ile etkisizleştirilmesini önlemektir. Oysa orijinal nitelikteki markalı malların piyasa ajanları arasında tedavül etmesi, markanın menşei gösterme, belirli bir kaliteyi garanti etme ve rek lam aracı olarak kullanılm a yönündeki temel fonksiyonlarını olumsuz etki leyecek bir hadise değildir. Markalı malların tedavülünün malların piyasaya sunulmalarından son raki aşamalarda da marka sahibinin kontrolü altında bırakılması, yaptıkları faaliyetin doğası mal alım satımı olan bağımsız taeirierin bu faaliyetlerinin marka hakkına dayanılarak engellenmesi sonucuna yol açar. Dolayısıyla marka sahibine, marka hakkına dayanarak markalı malların yeniden ticaret mevkiine konulmasına müdahale edebilme olanağı tanınması halinde, ba ğımsız tacir kavramı ortadan kalkar ve alım-satım ("ticaret") faaliyetinin yerini üretim ve pazarlama tekelleri alır. Marka sahibi, markayı taşıyan mal ların ilk satışından (piyasaya sunulmasından) sonra da malların ticari amaçlı olarak el değiştirmelerini yönetmek ve yönlendirmek konusunda rekabet hukukunun kabul ederneyeceği bir tekel hakkına sahip kılınmış olur. Serbest ticaret düzeni, rekabeti sağlama ve koruma amacı doğrultusunda, markalı malların ilk satışından (piyasaya sunulmasından) sonraki süreçte ticari amaçla el değiştirmelerine marka sahibinin müdahale edebilmesine olanak 1 Bkz. Şerh m.7/2, 3 ve 4 ile ilgili açıklamalar. 3144 Yasaman/Ayoğlu tanımak istemez. Bu nedenle, marka sahibinin menfaatleri ile piyasa ajanla rının markalı malları tedavül edebilmesi (alım satıma, ticarete konu olabil mesi) yönündeki çıkarlarını dengeteyecek bir hukuki formülün bulunması gerekir. Bu formül, "tükenme ilkesi" olarak isimlendirilir. Tükenme ilkesi, marka sahibi veya onun rızası dahilinde üçüncü kişiler tarafından belli bir coğrafi bölgede piyasaya sunulan markalı malların teda vülüne, marka sahibi tarafından marka hakkına dayanılarak engel olunama yacağını kabul eder. İlke, marka sahibinin, markalı mallan ilk defa ticaret mevkiine koymakla hukuk sisteminin kendisine tanıdığı tekel hakkından faydalandığı, orijinal nitelik teki markalı malların piyasada tedavülünden zarar görmeyeceği düşüncesini temel alır. Bu bağlamda, tükenme ilkesi, fikri mülkiyet haklarına sağlanan koruma ile serbest ticaret düzeni, özel mülkiyetİn kullanımı ile kamusal yararın korunması arasında bir denge oluş turulması amacını taşıe. İlkenin, tükenmenin coğrafi sınırına göre belirlenen belli bir bölge içerisinde, marka sahibi ya da onun rızası dahilinde üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulan markalı malların tedavül etmesine marka hakkına dayanılarak engel olunmasını önlemesi, bu bölge içerisinde piyasa ya sunulan mallar üzerindeki ticaret serbestisini mutlak boyuta ulaştırır. Tükenme ilkesinin uygulama alanı bulması ile birlikte piyasaya sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki marka hakkı etkisizleşir ve bu malları piyasada alıp satan (bu malların ticaretini yapan) kişilere karşı ileri sürüle mez hale gelir. Ancak markalı malları yeniden ticaret mevkiine koyan kim selerin tasarruflarının marka hakkının fonksiyonlarını olumsuz etkileyecek nitelikte olması halinde, pasif durumda bulunan marka hakkı canlanır ve ihlalde bulunan kimseye karşı ileri sürülebilir hale gelir. Zira tükenme ilke sinin felsefesi, orijinal nitelikteki markalı malların piyasada tedavül etmesi nin marka hakkını ihlal etmeyeceği düşüncesine dayanır. Markalı malların yeniden ticaret mevkiine konulması aşamasında, piyasa ajanları tarafından yapılan tasarrufların hakkın fonksiyonlarını olumsuz etkileyecek nitelikte olması halinde ise marka hakkı ihlal edilmiş olur. Örneğin, markalı malların orijinal niteliklerinin ortadan kaldırılması suretiyle değiştirilerek ya da kötü leştiriterek yeniden tedavüle sokulmaları halinde, markanın belirli bir kalite- Gül OKUTAN, Exhaustion of lntellectual Property Rights: A Non-Tariff Barrier to International Trade?, s.lll. Tükenme ilkesin in, kamusal yararın korunması noktasında serbest ticaret ve rekabet düzeninin korunması ile yakından ilgili bulunduğu konusunda bkz. Adem ASLAN, Türk ve AB Huku kunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.60-61; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.610. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3145 yi garanti etme fonksiyonu ihlal edilmiş olacağından, marka sahibi marka hakkına dayanarak bu tür malların piyasada tedavül etmesine müdahale ede bilir. ilkenin ulaşmayı amaçladığı sonuç marka sahibini hak ihlallerine karşı korumasız bırakmak değil, marka hakkının serbest ticareti önleyecek şekilde kullanılmasını engellemektir. Malların yeniden ticaret mevkiine konulması aşamasında
|
ihlal edilmiş olur. Örneğin, markalı malların orijinal niteliklerinin ortadan kaldırılması suretiyle değiştirilerek ya da kötü leştiriterek yeniden tedavüle sokulmaları halinde, markanın belirli bir kalite- Gül OKUTAN, Exhaustion of lntellectual Property Rights: A Non-Tariff Barrier to International Trade?, s.lll. Tükenme ilkesin in, kamusal yararın korunması noktasında serbest ticaret ve rekabet düzeninin korunması ile yakından ilgili bulunduğu konusunda bkz. Adem ASLAN, Türk ve AB Huku kunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.60-61; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.610. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3145 yi garanti etme fonksiyonu ihlal edilmiş olacağından, marka sahibi marka hakkına dayanarak bu tür malların piyasada tedavül etmesine müdahale ede bilir. ilkenin ulaşmayı amaçladığı sonuç marka sahibini hak ihlallerine karşı korumasız bırakmak değil, marka hakkının serbest ticareti önleyecek şekilde kullanılmasını engellemektir. Malların yeniden ticaret mevkiine konulması aşamasında piyasa ajanları tarafından yapılan ve hakkın fonksiyonlarını olumsuz etkileyen tasarruf bi zatihi markalı mal üzerinde tezahür edebileceği gibi (örneğin markalı malla rın değiştiritme veya kötüleştirilme suretiyle orijinal niteliklerinden uzaklaş tırılması), ticari faaliyetin farklı aşamalarında da tezahür edebilir. Örneğin, markalı malların yeniden ticaret mevkiine konulması aşamasında yapılan reklam ve tanıtım faaliyetinin marka sahibi tarafından yarat ılan iddialı imaj la çelişecek nitelikte olması ihtimalinde de, bu durumun markanın belirli bir kaliteyi garanti etme yönündeki işlevini olumsuz etkileyebileceği gerekçe siyle marka sahibi tarafından marka hakkına dayanılarak müdahalede bulu nulabilir. Görüldüğü üzere, tükenme ilkesi marka hakkının etkisini sınırlamakta, kapsamını daraltmakta ve adeta bu hakka sınır oluşturmaktad ır. Fikri mülki yet haklarının yakın dönemde geçirmekte olduğu evrimin üç temel görünü mü olduğu vurgulanmaktadır 3• Bunlardan ilki, bu hakların uygulama alanla rının genişlemesi; ikincisi, fikri mülkiyet hukukunun uluslararası nitelik kazanmaya başlamas ı; üçüncüsü ise, bu hakların mutlak karakterinin zayıf lamasıdır. İşte, fikri mülkiyet haklarının mutlak karakt erinin zayıflaması yönündeki dönüşümün temel göstergelerinden biri de tükenme ilkesidir4• Bu başlık altında son olarak belirtilmesi gereken husus şudur; marka hakkının tükenme si, hakkı tanıyan ulusal hukuk sisteminin markaya sağladı ğı tüm hakların tükenınesi anlamına gelmemektedir. Tükenen, markalı mal ların üçüncü kişiler tarafından yeniden ticaret mevkiine konulmas ını ve pi yasada tedavül etmesini önlemeye yönelik haklardır. Yoksa marka sahibinin markası üzerinde lisans verme, markasını rehnetme, üçüncü kişilerin aynı ya da benzer emtia sınıfı için aynı ya da benzer markaların tescil edilmesine yönelik istemlerine itirazda bulunma ya da markasının başkaları tarafından kullanılmasını önleme gibi haklarının tükenıne si veya etkisizleşmesi söz Yves GUYON, Droit des Affaires, Tome ı-Droit Commercial General et Societes, 1994, no. 725-1. Marka hakkının kapsam ve etkisinin tükenme ilkesinin kabulü ile birlikte önemli biçimde değiştiği ifade edilmektedir (bkz. Terence PRIME, European lntellectual Property Law, 2000, s.102). 3146 Yasaman/Ayoğlu konusu değildir. Bu itibarla, "marka hakkının tükenmesi ltüketilmesi" şeklin de kullandığımız ifade, terminolo jik açıdan ilkenin içeriğini tam olarak yan sıtmaktan uzaktır. Fakat aynı eleştiri ilkenin yabancı dillerdeki karşılıkları için de geçerlidir. Örneğin, tükenme ilkesi için İngilizcede kullanılan "exhaustion of trademark right" ve Fransızcada benimsenen "epuissement du droit de marque" terimleri de dilimize çevrildiğinde "marka hakkının tükenmesi" ifadesini karşılamaktadır. 2. Tarihsel Kökeni Tükenme ilkesinin kökeni Angio-Sakson hukuk sistemine dayanmakt adır. Doktrinde, Angio-Sakson hukuk ekolünde "ilk satış doktrini'' (''first safe doctrine ") olarak isimlendirilen ve zırnni lisans kuramma dayanan yaklaşımın tükenme ilkesinin temelini oluşturduğu ifade edilir5• Bu yaklaşıma göre, mar ka hakkı sahibi tarafından malın ilk satımı esnasında ilerleyen pazarlama aşa rnalarına ilişkin olarak herhangi bir sözleşmesel kısıtlama getirilmemiş olma sı, malı satın alan kimseye malların yeniden pazarlanması konusunda zırnni (örtülü) bir lisans hakkı tanınması olarak kabul edilir6• Angio-Sa kson ekolü nün marka sahibi tarafından markalı malların ilk olarak satışına ilişkin satış sözleşmesinde öngörülebilecek kayıt ve yasaklarnalann üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesine imkan tanıyan bu bakış açısı, Kıta Avrupası hukuk sis temine tamamen yabancıdır. Zira dikkat edilecek olursa, Comman Law siste minde hak sahibinin malın ilk satışı esnasında ilerleyen pazarlama aşamalan na yönelik olarak satım sözleşmesinde öngörebileceği kayıt ve yasaklamala r, yalnızca satış sözleşmesinin diğer tarafına (alıcıya) karşı değil, markalı mallan sonradan piyasadan edinen üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilmektedir7• Kıta Avrupas ı'nda ise tükenme ilkesi ilk olarak 1902 yılında verilen "Kölnish Wasser" kararı8 ile Alman imparatorluk Mahkemesi tarafından Gül OKUTAN, Exhaustion of lntellectual Property Rights: A Non-Tariff Barrier to International Trade?, s.l12. ilk satış doktrini, mülkiyetin devrini içermeyen hukuki işlemleri markalı malların piyasaya sunumu olarak kabul etmemektedir. Dolayısıyla bu doktrin çerçevesinde markalı mal üzerindeki hakkın tü ketilebilmesi için, mutlak surette mal üzerindeki mülkiyetin devri gerekir. Oysa Kıta Avrupası hukuk sistemi ve Türk Hukukunda durum böyle değildir. Mülkiyetin devrini içermeyen başkaca hukuki iş lemler de (örneğin markalı malların ki ralanmasıl "piyasaya sunum" olarak kabul edilebilmektedir. Sözleşmelerin nisbiliği ilkesinin geçerli olduğu Kıta Avrupası sistemlerinde, marka sahibinin , malla rın ilk satışına ilişkin satım sözleşmesinde ilerleyen pazarlama aşarnalarına yönelik olarak öngöre bileceği kayıt ve yasaklamalar ile tükenmeyi önleyebilmesi mümkün değildir. Kararın kısa özeti için bkz. Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.857-858. Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3147 uygulanmıştır. Mahkeme, bu kararında, markanın fonksiyonlarından hare ketle, marka hakkının hak sahibine markalı malların piyasada tedavül etme sürecini kontrol etme imkanı sağlayan bir tekel hakkı bahşetmed iğini, mar kayı taşıyan malların hak sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunulmalarıyla birlikte bu mallar üzerindeki hakkın tükenıne si gerektiğini kabul etmiştir. Tükenrne ilkesi, başlangıçta mahkeme kararları ile ortaya çıkmış olma sına rağmen, daha sonra pozitif norma dönüşerek ulusal hukuk sistemlerinin marka mevzuatı içerisindeki yerini almıştır. 3. Uygulama Alanına Yönelik Sınırlamalar Tükenrne ilkesinin uygulama alanı bakımından iki önemli sınırlama bu lunmaktadır. İlk sınırlama, ilkenin soyut olarak o marka altında pazarianan tüm mallar için değil, yalnızca belirli bir bölgede marka sahibinin rızası da hilinde piyasaya sunumu yapılan markalı mallar için uygulama alanı bulacak olmasıdır. Tükenrnenin coğrafi sınırı bakımından tercih edilecek sistem ile sınırları çizilecek olan bu bölge dışında piyasaya sunulmuş olan ya da bu bölge içerisinde bulunup da henüz piyasaya sunumu yapılmamış olan mallar (örneğin stokta beklemekte olan ürünler) üzerindeki marka hakkının tüken ınesi söz konusu olmayacaktır. Şu halde, tükenrne prensibi soyut olarak tüm markalı malları değil, belirli bir coğrafi bölgede piyasaya sunumu yapılan "somut/ belirli bir parti markalı malı" konu alan, uygulama alanı bu yönden sınırlı bir ilkedir. Tükenrne ilkesinin uygulama alanına yönelik ikinci sınırlama, marka türleri bakımından karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki, tükenrne ilkesi yalnızca emtia markaları (fabrika ve ticaret markaları) bakımından uygulanır. Zira piyasada tedavül edecek olan markanın kendisi değil, markanın üzerinde bulunduğu mal, yani emtiadır. Hizmet markalarının ise tükenınesi söz konu su olamaz9; çünkü hizmet
|
uygulama alanı bulacak olmasıdır. Tükenrnenin coğrafi sınırı bakımından tercih edilecek sistem ile sınırları çizilecek olan bu bölge dışında piyasaya sunulmuş olan ya da bu bölge içerisinde bulunup da henüz piyasaya sunumu yapılmamış olan mallar (örneğin stokta beklemekte olan ürünler) üzerindeki marka hakkının tüken ınesi söz konusu olmayacaktır. Şu halde, tükenrne prensibi soyut olarak tüm markalı malları değil, belirli bir coğrafi bölgede piyasaya sunumu yapılan "somut/ belirli bir parti markalı malı" konu alan, uygulama alanı bu yönden sınırlı bir ilkedir. Tükenrne ilkesinin uygulama alanına yönelik ikinci sınırlama, marka türleri bakımından karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki, tükenrne ilkesi yalnızca emtia markaları (fabrika ve ticaret markaları) bakımından uygulanır. Zira piyasada tedavül edecek olan markanın kendisi değil, markanın üzerinde bulunduğu mal, yani emtiadır. Hizmet markalarının ise tükenınesi söz konu su olamaz9; çünkü hizmet bir kere verilmekle tükenir, piyasada tedavül ede bilmesi mümkün değildir. Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s.135; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.610; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.178; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.83-84; Mert Kaan GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçevesinde Marka Hakkının Tüketilmesi, s.99; Onur ÜNAL, Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tüketilmesi, bkz. http://onurhukuk .com/wp content/uploa ds/2018/0S/PARALEL-ITHAL AT-VE-MARKA- HAKKININ-TUKETILM ESI.pdf (Son erişim: 15.06.2021), s. S; Karşı görüş için ise bkz. Arslan KAYA, Marka Hukuku, 2006, s.253-254. Yazar, ağırlıklı görüşün aksine hizmet markaları bakımından tükenme ilkesinin uygulanabilmesi gerektiği fikrindedir. 3148 Yasamani Ayoğlu Garanti markaları, holding markaları ve ortak markalar bakımından ise, bu markalar emtia üzerinde kullanıld ıkları takdirde tükenme ilkesi uygulama alanı bulabilir. Garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından kullanılan ve o işletmele re ait ürünlerin ortak özellikle ri ni, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini garanti etmeye yara yan işarettir10• Dolayısıyla garanti markasının fonksiyonu belirli bir emtiayı aynı tür mallardan ayırt etmek olmayıp, mal ya da hizmette bulunan birta kım özellikleri tekefful etmekten ibarettir. Garanti markasını taşıyan emtia, kendisini benzer ürünlerden ayıran ve karakterize eden asıl markasıyla tica rete konu olmaktadır. Ancak, garanti markaları da sahiplerine üçüncü kişile rin markayı kullanmalarını engellemeye yönelik müdahale hakkı sağladığın dan, emtia üzerinde kullanıldıkla rı takdirde, tükenme ilkesinin bu markalar hakkında da uygulanması gerekir. Aynı çözüm tarzı, holding markalan ba kımından da geçerlidir. Holding markaları da ürünü benzerlerinden ayırma, karakterize etme fonksiyonuna sahip olmayıp, markayı taşıyan ürünün belli bir şirketler grubuna dahil işletmelerden biri tarafından üretildiğini gösterme amacına hizmet ederler11• Holding markalarının da sahiplerine üçüncü kişile rin markayı kullanmalarını önlemeye yönelik müdahale hakkı tanıdığı dik kate alındığında, emtia üzerinde kullanıld ıkları hallerde, holding markaları hakkında da tükenme ilkesinin uygulanması gerekir. Ortak marka ise, üretim veya ticaret ya da hizmet işletmelerinden oluşan bir grup tarafından kullanı lan ve gruptaki işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işaret olarak tanımlanmaktadır 12• Emtia üzerine konularak klasik ticaret markası formatında kullanıldığı tak dirde ortak marka da tükenıneye konu oluşturabilecektir. ll. TÜKENMENiN COGRAFi SINIRI BAKIMINDAN SiSTEMLER Yukanda da belirtildiği üzere, tükenme ilkesi, marka sahibi ya da onun n zası dahilinde üçüncü kişiler tarafından belirli bir coğrafi bölge içinde piyasaya sunumu yapılan markalı malların yeniden ticaret mevkiine konulmasını önle mek amacıyla marka sahibi tarafından marka hakkının kullanılmasını engelle mektedir. Sözü edilen coğrafi bölgenin sınırlarını çizmek üzere, "ülkesef', "böl gesef' ve "uluslararası" tükenme olarak isimlendirilen üç ayrı sistem ortaya 10 Bkz. Şerh m.31/1 ile ilgili açıklamalar. 11 Holding markaları hakkında bkz. Ünal TEKiNALP, Holding Marka ları, iktisat ve Maliye Dergisi, C.XX, 5.1, s.267 vd. 12 Bkz. Şerh m.31/3 ve 4 ile ilgili açıklamalar. Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3149 çıkıruştır. Bir hukuk sistemi tarafından tükenmenin coğrafi sının bakımından hangi sistemin benimsen diği, orijinal nitelikteki markalı malların üçüncü kişiler tarafından dış pazarlardan iç pazara ithal edilmesine marka hakkına dayanılarak müdahale edilip edilerneyeceği noktasında önem arz eder. Tükenmenin coğrafi sının bakımından öngörülen sistemleri incelemeye geçmeden önce, konuyla yakından ilgili olan ve incelememizde sıkça kullanacağımız ''paralel ithalat', "tekrar ithalat' ve "gri piyasa" kavramlarını açıklamak yararlı olacaktır. "Paralel ithalat", marka sahibi ya da onun rızası dahilinde üçüncü bir kişi tarafından ülke dışında piyasaya sunulan ori jinal nitelikteki markalı malların marka sahibinden izin alınmaksızın ülkeye ithal edilrnesidir 13• Paralel ithalatın varlığından söz edebilmek için, ithalat konusu malların mutlaka orijinal nite likte olmalan ve marka sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunulmuş bulun maları gerekir; taklit ya da korsan üretim yoluyla piyasaya sunulan mallann ithal edilmesi paralel ithalat kavramı içinde kabul edilmez14• Paralel ithalatın varlığından söz edebilmek için ithalatın yapılacağı ülkede markalı malların piyasaya sunulmuş olması gerekir; ithalat ülkesinde marka koruması altındaki mal daha önce hiç piyasaya sunulmamış olup ilk piyasaya sunum ithal olunan mallar ile ger çekleştiri liyorsa paralel ithalattan söz edilemez 15• "Gri piyasa", marka sahibinin rızası dahilinde yurt dışında piyasaya su nulan ve üçüncü kişilerce ithal edilmek istenen orijinal nitelikteki mallar ile, marka sahibi tarafından yurt içinde piyasaya sunulan markalı mallar arasında kalite, nitelik ve sair hususlar yönünden farklılık bulunması halinde söz ko nusu olur16• Gri piyasa konusu mallar da taklit veya korsan üretim olmayıp, orijinal nitelikteki markalı mallardır. 13 Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.53; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.48. Paralel itha lat ve marka hakkı arasındaki ilişki hakkında ayrıntılı inceleme için şu monografilere bkz. Özgür ARlKAN, Trademark Rights and Parallel lmportation in the European Union; Ülgen ASLAN DÜZ GÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu; Esin ÇAMLIBEL TAYLAN, Marka Hakkı nın Kullanımıyla Paralel ithalatın Önlenmesi. 14 Taklit mal kavramı, tescil edildiği mallar açısından geçerli olan bir marka ile aynı veya ayırt edile meyecek kadar benzer olan bir işaretin izinsiz şekilde mal veya ambalaj üzerinde kullanılması ile piyasaya sunulan malları; korsan mal kavramı ise, fikri hak konusu malların izinsiz kullanımı veya çoğaltımını ifade eder (Ayşe SAADET ARlKAN, Fikri ve Sınai Haklar Kapsamındaki Taklit ve Korsan Malların Gümrüklerde Geçici Olarak Durdurulması, Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Ensti tüsü Avrupa Araştırmaları Dergisi, C. 4, S. 1-2, 1995-1996, s.144-145). 15 Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.51. 16 Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.53; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.56 vd. 3150 Yasamani Ayoğlu "Teh-ar ithalat' (ya da "geri ithalar7) ise, marka sahibinin nzası dalıilinde ülke içinde piyasaya sunulmuş olan orijinal nitelikteki
|
bir marka ile aynı veya ayırt edile meyecek kadar benzer olan bir işaretin izinsiz şekilde mal veya ambalaj üzerinde kullanılması ile piyasaya sunulan malları; korsan mal kavramı ise, fikri hak konusu malların izinsiz kullanımı veya çoğaltımını ifade eder (Ayşe SAADET ARlKAN, Fikri ve Sınai Haklar Kapsamındaki Taklit ve Korsan Malların Gümrüklerde Geçici Olarak Durdurulması, Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Ensti tüsü Avrupa Araştırmaları Dergisi, C. 4, S. 1-2, 1995-1996, s.144-145). 15 Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.51. 16 Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.53; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.56 vd. 3150 Yasamani Ayoğlu "Teh-ar ithalat' (ya da "geri ithalar7) ise, marka sahibinin nzası dalıilinde ülke içinde piyasaya sunulmuş olan orijinal nitelikteki markalı mallann, ülke dışı na ihraç edilmelerinden sonra, marka sahibinin izni alınmaks ızın ülkeye yeniden ithal edilmeleri halinde söz konusu olmaktaclır 8• Diğer iki olasılıkta da olduğu gibi, tekrar ithalat halinde de orijinal nitelikteki markalı mallarm ithali söz konu sudur. Ancak tekrar ithalat halinde, ilk iki olasılıktan farklı olarak, ithalat konusu mallar zaten ithal edilecekleri piyasadan daha önce ihraç edilmiş mallardır. Orijinal nitelikteki malların marka korumas ını sağlayan ülkeye ithali, bu üç olasılıktan birini gündeme getirecektir. Bir ithalat işleminin paralel ithalat mı yoksa tekrar ithalat mı oluşturduğu, tükeomenin coğrafi sınırı yönünden benimsenen sisteme göre belirlenecek çözüm tarzları üzerinde önemli farklı lıklar doğurabilmektedir. Fakat tükeomenin coğrafi sınırı bakımından be nimsenen sistem hangisi olursa olsun, marka sahibi tarafından ülke içinde ve ülke dışında piyasaya sunulan markalı mallar kalite, nitelik veya sair husus lar yönünden farklılık göstermekte ve bu farklılık marka sahibinin pazar kompartımanları yaratarak ülke pazarlarını birbirinden soyutlama amacından kaynaklanmamakta, objektif anlamda haklı nedenlere 19 dayanmakta ise, "gri piyasa" yaratacak ithalatlara marka hakkına dayanılarak müdahale edilmesi mümkün kabul edilir20• Gri piyasa yaratacak ithalatlar bakımından tükeome ilkesinin uygulanmamas ının nedeni, aynı pazar içerisinde özdeş marka altın da pazarianan iki farklı ürünün karşılaşmasına olanak tanım amak ve tüketi ciyi iç pazarın koşullarına uygun olmayan ürünlere karşı korumaktır. Böyle bir durumda, tükeome ilkesinin uygulanmaması için haklı bir nedenin bu lunduğu ifade edilir. Ancak bu yaklaşıma bir olasılıkta istisna tanınır. Şöyle ki, marka sahibinin markalı malları ülke içi ve ülke dışı piyasalarda farklı kalite ya da özelliklerde piyasaya sunmakta güttüğü amaç, marka hakkına dayanarak bu pazarları birbirinden soyutlamak, diğer bir ifadeyle pazar kompartımanları yaratmak ise, tükeome ilkesi yeniden devreye girei1. Zira 17 "Tekrar ithalat" kavramı için, çeşitli bilimsel eserler ve yargı kararlarında "geri ithalat" terimi de kullanılmak tadır. 18 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.900; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukun da Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.56. 19 Örneğin ürünlerin pazara sunulduğu ülkelerden birinde 110 volt, diğerinde ise 220 volt'luk elektrik akımının kullanılm ası halinde olduğu gibi. 20 Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.57; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.223. Okutan ise, uluslararası tü kenme ilkesini benimseyen sistemlerde gri mallar ticaretinin engellene meyeceği düşüncesindedir (Exhaustion of lntellectual Property Rights: A Non-Tar iff Barrier to International Trade?, s.126). 21 Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.189-190. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3151 böyle bir senaryoda, marka sahibinin gri piyasa yaratan ithalata müdahale etmesine imkan sağlayacak "haklı bir neden" bulunduğundan söz edilemez. Dolayısıyla gri piyasa yaratma olasılığı olan ithalatlar bakımından tükenme ilkesinin uygulama alanı bulup bulamayacağı noktasında, marka sahibinin iradesinin iç ve dış pazarları birbirinden soyutlamak, pazar kompar tımanları yaratmak yönünde olup olmadığı belirleyici olacaktır. Paralel ithalat, tekrar ithalat ve gri piyasa kavramlarının açıklamasını böylece yaptıktan sonra, tükeomenin coğrafi sınırı bakımından benimsenen sistemleri incelemeye ve bu sistemlerin paralel ve tekrar ithalat işlemleri karşısında benimsediği çözümleri irdelemeye geçebiliriz. ı. Ülkesel Tükenme Ülkesel tükenme sisteminde, yalnızca bu sistemi benimseyen ülke sınırla n içerisinde marka sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunulmuş olan markalı mallar üzerindeki hak tükenmiş kabul edilir2• Ülke sınırları dışında piyasaya sunulan markalı mallar üzerindeki hak, bu piyasaya sunum marka sahibinin rızası dahilinde yapılmış dahi olsa tükenmiş kabul edilmez23• Dolayısıyla ülke sel tükenmeyi benimseyen hukuk sisteminin coğrafi açıdan kriter olarak aldığı tek bir pazar mevcuttur, o da kendi iç pazarıdır. Sistem, kural olarak ülke dı şında yapılan piyasaya sunumlarla ilgilenmez, ülke dışında yapılan piyasaya sunuıniara hukuki bir sonuç bağlamaz. Zira bu sistemde, sadece marka hak kını tamyan ve ülkesel tükenmeyi benimseyen ülke pazarında piyasaya sunu mu yapılan markalı mallar üzerindeki hak tükenmiş kabul edilir ve yalnızca bu mallar üzerindeki ticaret serbestisi mutlak boyuta ulaşır. Ülkesel tükenme ilkesini benimseyen bir hukuk sisteminde, dış piyasa larda (ülke dışında) piyasaya sunumu yapılan mallar üzerindeki hak tüken miş kabul edilmediğinden, marka sahibinin ülke dışında piyasaya sunulan malların ülke içine paralel ithalat yoluyla ithal edilmelerini marka hakkına dayanarak önleyebilmesi mümkündür4• Durumu bir örnekle açıklamak ge rekirse, ülkesel tükenmeyi benimseyen (A) ülkesine, (B) ülkesinde piyasaya 22 Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.62. 23 Gül OKUTAN, Exhaustion of lntellectual Property Rights: A Non-Tariff Barrier to International Trade?, s.112. 24 Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.62; Ayşe SAADET ARlKAN, Fikri ve Sınai Hakların Tükenmesi ve Rekabet Hukuku, Uluslararası Ti caret Hukuku Açısından Değerlendirme, s.758; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.191. 3152 Yasaman/ Ayoğlu sunumu yapılan orijinal nitelikteki markalı malların ithal edilmesi marka sahibince engellenebilecektir. Zira (B) ülkesinde piyasaya sunumu yapılan mallar üzerindeki marka hakkı (A) ülkesi hukukuna göre tükenmemiştir; marka sahibi tarafından paralel ithalatı önlemek üzere kullanıla bilecektir. Buna karşılık, söz konusu olan tekrar ithalat olduğunda yukanda açıkla nan çözüm tarzı geçerli olmayacaktır. Gerçekten, tekrar ithalat ihtimalinde, ithalatı mevzubah is olan markalı mallar daha önce ülkesel tükenmeyi be nimseyen ülke pazarından ihraç edilmiş olduklarından, bu ihraç işlemi ile birlikte ülkesel tükenmeyi benimseyen ülke pazarında piyasaya sunumları yapılmış ve üzerlerindeki marka hakkı tükenmiş olacaktıe5• Şu halde, ülke sel tükenme sisteminin benimsenmesi halinde, marka hakkına dayanılarak orijinal nitelikteki markalı malların paralel ithalatını önlemek mümkünken, aynı malların tekrar ithalatını önleyebilmek mümkün değildir26• Ülkesel tükenme sistemi bakımından, paralel ya da tekrar ithalat konusu markalı malların ihracını yapan ülkede paralel bir marka hakkı bulunup bu lunmadığı yahut böyle. bir hak mevcut ise, markalı mallar üzerinde o hukuka göre tanınan marka hakkının tükenmiş olup olmadığı önem taşımaz27• Zira tükenınesi söz konusu olan marka hakkı, ülkesel tükenmeyi benimseyen hukuk
|
ithalat olduğunda yukanda açıkla nan çözüm tarzı geçerli olmayacaktır. Gerçekten, tekrar ithalat ihtimalinde, ithalatı mevzubah is olan markalı mallar daha önce ülkesel tükenmeyi be nimseyen ülke pazarından ihraç edilmiş olduklarından, bu ihraç işlemi ile birlikte ülkesel tükenmeyi benimseyen ülke pazarında piyasaya sunumları yapılmış ve üzerlerindeki marka hakkı tükenmiş olacaktıe5• Şu halde, ülke sel tükenme sisteminin benimsenmesi halinde, marka hakkına dayanılarak orijinal nitelikteki markalı malların paralel ithalatını önlemek mümkünken, aynı malların tekrar ithalatını önleyebilmek mümkün değildir26• Ülkesel tükenme sistemi bakımından, paralel ya da tekrar ithalat konusu markalı malların ihracını yapan ülkede paralel bir marka hakkı bulunup bu lunmadığı yahut böyle. bir hak mevcut ise, markalı mallar üzerinde o hukuka göre tanınan marka hakkının tükenmiş olup olmadığı önem taşımaz27• Zira tükenınesi söz konusu olan marka hakkı, ülkesel tükenmeyi benimseyen hukuk sisteminin tanıdığı haktır ve paralel ithalatın engellenip engelleneme- 25 Ayşe SAADET ARlKAN, Fikri ve Sınai Hakların Tükenmesi ve Rekabet Hukuku, Uluslararası Ticaret Hukuku Açısından Değerlendirme, s.759; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Hak larının Tükenmesi, s.56; Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.900; Ülgen AS LAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.226. Bu noktada belirtmek gerekir ki, ihraç işlemi esnasında markalı malların alıcıya nerede teslim edildiği, yani satım sözleş mesindeki ifa yerinin neresi olduğu büyük önem arz etmektedir. ihraç edilen malların alıcıya ya da alıcı adına hareket eden taşıcıya teslimi ülkesel tükenme sistemini benimseyen ülkenin sınırları içe risinde yapılmış ise, bu satış işlemi ile birlikte markalı mallar ihr acatı yapan/ülkesel tükenmeyi be nimseyen ülke pazarında piyasaya sunulmuş olarak kabul edilir. Dolayısıyla aynı mallar ihraç edil dikleri pazardan yeniden ülkesel tükenmeyi benimseyen ülke pazarına ithal edilmek istendiğinde, tekrar ithalat söz konusu olur ve marka sahibi bu ithalatı marka hakkına dayanarak önleyemez. Buna karşılık, ülkesel tükenme sistemini benimseyen ülkeden ihraç edilen mallar alıcıya ya da alıcı adına hareket eden taşıyıcıya ülke sınırları dışında teslim edilmiş ise, yani ifa yeri ülkesel tükenme yi benimseyen ülkenin sınır ları dışında ise, bu mallar ülkesel tükenmeyi benimseyen pazarda piya saya sunulmaksızın ihraç edilmiş olacaktır. Bu takdirde ise, aynı malların yeniden ülkesel tükenme yi benimseyen pazara ithal edilmek istenmeleri halinde, "tekrar ithalat" değil "paralel ithalat" söz konusu olacak ve marka sahibi marka hakkına dayanarak bu ithalata engel olabilecektir. 26 Marka sahibinin ülkesel tükenme sistemini benimseyen ülkenin sınırları dışında ürettiği malların ülke içine ithal edilmesi tekrar ithalat değil paralel ithalat oluşturur ve marka sahibi tarafından en gellenebilir (Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.56; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.226). 27 Marco C. E. J. BRONCKE RS, The lmpact of TRIPS: lntellectual Property Protection in Developing Countries, Common Market Law Review, Volume 31, no.6, 1994, s.1265. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3153 yeceği noktasında, ithalatı yapacak olan ülkenin tanıdığı marka hakkının tükenmiş olup olmadığı önem taşımaktadır. Ülkesel tükenme sisteminin, paralel ithalatları engellemeye olanak sağ layan yapısı nedeniyle uluslararası ticarete destek veren bir sistem olarak görülebilmesi mümkün değildir. Paralel ithalatın iktisadi açıdan anlamlı olabilmesi, paralel ithalat konusu malların ithal edilecekl eri pazarda marka sahibi tarafından piyasaya sunulan markalı mallara oranla daha ucuz fiyatla tüketiciye satılabilmelerine bağlıdır28• Paralel ithalat konusu markalı malların ithal edilecekleri pazarda marka sahibi tarafından piyasaya sunulan mallara oranla daha ucuz fiyatla tüketiciye sunulacağı düşünülürse, ülkesel tükenme sisteminin tüketicinin yararına olduğu da söylenemeyecektir. Buna karşılık sistem, markalı malların ülke içine ithal edilmesini marka sahibinin iznine tabi kılması nedeniyle marka sahiplerini koruyan bir görüntü vermektedir. 2. Bölgesel Tükenme Bölgesel tükenme sistemi, birden fazla ülkenin kendi aralarında yapmış oldukları bir uluslararası anlaşma nedeniyle bu ülkelerin sınırlarını birleşti rerek tek bir bölge (tek bir pazar) gibi kabul eden29 ve bu bölge içerisinde herhangi bir yerde marka sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunulmuş olan mallar üzerindeki hakkın tüm bölge açısından tükenmiş sayılmasını öngören bir sistemdir. Ülkesel tükenme sistemi ile benimsenen yaklaşım tarzına para lel şekilde, bölgesel tükenme sisteminde de belirlenen bölge dışında piyasa ya sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki hakkın, sunum işlemi marka sahibinin rızası dahilinde yapılmış dahi olsa tükenınediği kabul edilir. Bu bağlamda, bölgesel tükenme sisteminin, ülkesel tükenme sisteminden hare ket eden bir türev sistem olduğu düşünülebilir. Bu iki sistem arasındaki fark, ülkesel tükenme sisteminin coğrafi açıdan yalnızca tek bir ülkenin sınırlarını 28 Zira paralel ithalat konusu mallar ithal edilecekleri pazarda marka sahibi tarafından uygulanan fiyattan daha pahalı bir fiyatla satılacak olursa, tüketiciler paralel ithalat konusu malları değil, mar ka sahibi tarafından piyasaya sunulan malları satın almayı tercih edeceklerdir. Bu nedenle paralel ithalatın iktisadi açıdan anlamlı olabilmesi, paralel olarak ithalat edilecek markalı malların ilgili pa zarda marka sahibi tarafından uygulanan satış fiyatından daha düşük fiyatla tüketiciye sunulabil melerine bağlıdır. Özellikle marka sahibinin ilgili pazardaki tüketidierin alım gücünü dikkate alarak ürünün maliyetine oranla yüksek fiyat politikası (yüksek kar marjı) uyguladığı hallerde, paralel itha lat yoluyla ülkeye ithal edilen ürünler, bu ürünler için yapılan nakliye ve gümrük/ithalat masrafia rına rağmen marka sahibi tarafından uygulanan fiyata oranla daha elverişli bir fiyat üzerinden tü keticiye satılabilmektedir. 29 Gül OKUTAN, Exhaustion of lntellectual Property Rights: A Non-Tariff Barrier to International Trade?, s.113. 3154 Yasamani Ayoğlu esas alması; bölgesel tükenme sisteminin ise birden fazla ülkenin sın ırlarını birleştirerek tek bir iç pazar gibi kabul etmesi ve tükenmenin coğrafi sınırı bakımından birden fazla ülkeden oluşan bölgenin sınırlarını esas almasıdır. Bölgesel tükenme sisteminin söz konusu olduğu hallerde, bölge dışın dan yapılacak paralel ve tekrar ithalatların marka sahibi tarafından önlenip önlenemeyeceği bakımından benimsenen çözüm yöntemi, ülkesel tükenme sistemi çerçevesinde açıklanan çözümle paraleldir. Şöyle ki, bölge dışında piyasaya sunumu yapılan markalı malların bölge içine paralel ithalatı, söz konusu mallar üzerindeki marka hakkı tükenmiş kabul edilmediğinden mar ka sahibi tarafından engellenebilir 30• Buna karşılık, bölge içinden bölge dışı na ihraç edilen markalı malların bölge içine tekrar ithali, yapılan ilk ihraç işlemi ile birlikte bu mallar üzerindeki hak bölge içinde tükenmiş olarak kabul edildiğinden, marka hakkına dayanılarak engellenemez31• Bölgeyi oluşturan ülkeler arasında markalı malların paralel veya tekrar ithalata konu olması ise, bölge kendi içerisinde tek bir iç pazar gibi kabul edildiğinden, bu malların piyasaya sunumunun marka sahibinin nzası dahilinde yapılmış olması kaydıyla marka hakkına dayanılarak önlenemez. Bölgesel tükenme sisteminin karakteri stik örneğini oluşturan Avrupa Birliği Hukukunda ilkenin tarihsel gelişimi ve pozitif norma dönüşme süre cini kısaca aktarmakta fayda görmekt eyiz. 3° Fakat marka sahibi malların transit geçiş amacıyla bölge sınırları içerisine sokulmasına engel ola maz; zira transit
|
konusu mallar üzerindeki marka hakkı tükenmiş kabul edilmediğinden mar ka sahibi tarafından engellenebilir 30• Buna karşılık, bölge içinden bölge dışı na ihraç edilen markalı malların bölge içine tekrar ithali, yapılan ilk ihraç işlemi ile birlikte bu mallar üzerindeki hak bölge içinde tükenmiş olarak kabul edildiğinden, marka hakkına dayanılarak engellenemez31• Bölgeyi oluşturan ülkeler arasında markalı malların paralel veya tekrar ithalata konu olması ise, bölge kendi içerisinde tek bir iç pazar gibi kabul edildiğinden, bu malların piyasaya sunumunun marka sahibinin nzası dahilinde yapılmış olması kaydıyla marka hakkına dayanılarak önlenemez. Bölgesel tükenme sisteminin karakteri stik örneğini oluşturan Avrupa Birliği Hukukunda ilkenin tarihsel gelişimi ve pozitif norma dönüşme süre cini kısaca aktarmakta fayda görmekt eyiz. 3° Fakat marka sahibi malların transit geçiş amacıyla bölge sınırları içerisine sokulmasına engel ola maz; zira transit geçiş için bölge sınırlarına sokulan mallar bölge içerisinde satışa sunulmayacaktır. Transit geçiş amacıyla bölgeye sokulan mallar bölge içerisinde satışa sunulacak olursa, bu mallar üzerindeki marka hakkı bölgesel tükenme sistemine göre tükenmiş olmadığından marka sahibi marka hakkına dayanarak bu satışa engel olabilir (bkz. CJEU C-405/03, Class International BV v. Colgate-Pa lmolive Company, Unilever NV, Smith Kline Beecham plc, Beecham Group plc, 18.10.2005). 31 Bu açıdan ihraç işlemi esnasında markalı malların alıcıya nerede teslim edildiği, yani satım sözleş mesindeki ifa yerinin neresi olduğu önem arz eder. ihraç edilen malların alıcıya ya da alıcı adına hareket eden taşıyıcıya te slimi bölgesel tükenme sisteminin esas aldığı bölgenin sınırları içerisinde yapılmış ise, bu satış işlemi ile birlikte markalı mallar bölge içerisinde piyasaya sunulmuş olarak kabul edilir (bkz. Alman Federal Mahkemesi'nin 27 Nisan 2006 tarihli Eterna kararı; karar hakkında kapsamlı inceleme ve değerlendirme için bkz. Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.64-68). Dolayısıyla aynı mallar ihraç edildikleri pazardan yeniden bölge sınırları içerisinde ithal edilmek istendiğinde, tekrar ithalat söz konusu olur ve marka sahibi bu it halatı marka hakkına dayanarak önleyemez. Buna karşılık, bölgeden ihraç edilen mallar alıcıya ya da alıcı adına hareket eden taşıyıcıya bölgesel tükenme sisteminin esas aldığı bölgenin sınırları dı şında teslim edilmiş ise, yani ifa yeri bölgenin sınırları dışında ise, mallar bölge içerisinde piyasaya sunulmaksızın ihraç edilmiş olacaktır. Bu takdirde ise, aynı malların yeniden bölge sınırları içerisine ithal edilmek isteomeleri halinde, "tekrar ithalat" değil "paralel ithalat" söz konusu olacak ve mar ka sahibi marka hakkına dayanarak bu ithalata engel olabilecektir. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3155 Avrupa Topluluğu Kurucu Andaşmas ı'nda ("Treaty establishing the European Community ") tükenıneye ilişkin herhangi bir hüküm bulunma maktadır. Buna karşılık, Antlaşma'nın 28 ve 29. maddesi; üye ülkeler ara sında yapılacak ticarette ithalat ve ihracat vergileri, miktar kısıtlamalan ve eş etkili tüm önlemleri yasaklamaktadır. Antlaşma 'nın 28 ve 29. maddesi ile öngörülen malların serbest dolaşımına ilişkin ilkeye istisna oluşturacak hal ler ise 30. maddede sayılmıştır. Anılan maddeye göre; 28 ve 29. maddeler ile yasaklanan önlemleri haklı kılacak istisnai hallerden biri de üye ülkeler tara fından sınai ve ticari mülkiyet haklarının korunması amacıyla malların ser best dolaşımına getirilebilecek önlem ve kısıtlamalardır. Ancak yine aynı hükme göre; üye ülkeler tarafından 30. maddede öngörülen istisnai nedenler çerçevesinde uygulanacak tedbir ve yasaklamalar, topluluk içi ticarette keyfi bir ayırırncılığa ya da üstü örtülü bir kısıtlamaya yol açmamalıdır. Sınai hakların Topluluğun temel ekonomik amacı olan malların serbest do laşımını engellemek amacıyla kullanılması üzerine, mesel e Avrupa Birliği Ada let Divanı'nın gündemine gelmiştir. Divan, sınai ve ticari mülkiyet haklarının mevcudiyeti ve kullanımı arasında bir ayırım yaparak, Kurucu Antla şma'nın üye ülkeler tarafından tanınan sınai ve ticari mülkiyet haklannın varlığını tam dığını; ancak bu hakların kullanımının 28 ve 29. maddenin öngördüğü malların serbest dolaşımı prensibi ile çeliştiği hallerde, bu tarz bir kullanırnın Topluluk Hukukunca koronamayac ağını ve 30. maddenin öngördüğü istisna kapsamında algılanamayacağ ını içtihat etmiş, yaklaş ımını tükenme ilkesine dayandırrnıştır. Hakların varlığı ve kullanımı arasındaki ayrımı ortaya koyduğu ilk dava olan Deutsche Grammaphon/Metro32 davası ile birlikte Divan, "hakkın özgül konusu" ("specific subject matter ") kriterini geliştirmiş tir. Divan' a göre, 30. madde ile sınai ve ticari hakların korunmasına yönelik olarak tanınan istisna, bu hakların cevherinin, özgül konusunun korunmasına yönelik olarak tanın mıştır ve bu amacı aşacak, malların serbest dolaşımını engelleyecek şekilde kullanılmamalıdır. Divan tarafından geliştirilen bu yaklaşım, sınai ve ticari mülkiyet haklannın temel fonksiyonları çerçevesinde korunmaya layık ola caklan önermesine dayanır. Divan, Centrafarm/Sterling Drul3 davası ile, patent hakkı için hakkın özgül konusunun, patent konusu ürünü üretmek ve ilk olarak ticaret mevkii- 32 CJEU C-78/70, Deutsche Grammaphon GmbH v. Metro GmbH, 09.06.1971. 33 CJEU C-15/74, Centrafa rm BV v. Sterling Drug Ine, 31.10.1974. 3156 Yasaman/Ayoğlu ne koymak üzere patent sahibine tekel hakkı garantısı tanımak olduğunu ifade etmiştir. Bu yaklaşım tarzına paralel olarak, Centrafarm/Winthr op34 davasında, marka hakkının özgül konusu; marka sahibinin markalı ürünü ilk olarak ticaret mevkiine koymak ve markanın çekici gücünden faydalanmak isteyen kötüniyetli üçüncü kişilerin kullanımını önlemek konusundaki tekel hakkı olarak belirlenmiştir. Divan'ın, marka hakkının özgül konusunu belir lerken markanın fonksiyonlan üzerinde hassasiyetle durduğu ve marka sahi bi tarafından hakkın temel fonksiyonlarını korumaya yönelik olarak yapılan müdahaleleri hakkın özgül konusu içerisinde mütalaa ettiği ifade edilmeli die5. Divan, markalı malların sadece ilk defa ticaret mevkiine konulma süre cini hakkın özgül konusu içerisinde mütalaa etmiş ve marka sahibi tarafın dan veya onun rızası dahilinde yapılan ilk piyasaya sunumla mallar üzerin deki marka hakkının tükenmiş olacağını, bu itibarla Topluluk içeris inde ya pılan paralel ve tekrar ithalatlara marka hakkına dayanılarak engel olunama yacağını içtihat etmiştir. Divan'ın Topluluk dışından yapılan ithalatlara karşı tavrı ise, EMI Records/ CB�6 ve Polydor/Harle quin37 kararlarıyla gün ışığı na çıkmıştır. Söz konusu iki karar ile Divan, Topluluk dışınd an paralel itha latı yapılan mallara karşı marka hakkına dayanılabileceğini ifade ederek, tükenmenin coğrafi sınırı bakımından bölgesel sistemi benimsediğini açıkça ortaya koymuştur. Divan'ın ı970'li ve 80'li yıllarda verdiği kararlar çerçevesinde içtihat hukukundan doğan bölgesel tükenme ilkesi, 2 ı Aralık ı 988 tarih ve 891104 sayılı Üye Ülkelerin Marka Hukuklannın Uyumlaştırılmasına İlişkin Yöner ge ile pozitif düzenleme haline gelmiştir. Anılan Yönerge 'nin 7. madde sin de, "markanın sağladığı hakların tükenmesi" başlığı altında; "Markanın, marka sahibine, o marka altında Topluluk sınırları içerisinde marka sahibi tarafindan veya onun rızası dahilinde piyasaya sunulan maliarta ilgili ola rak markanın kullanılmasını yasaklama yetkisi vermediği" hükme bağlan- 34 CJEU C-16/74, Centrafarm BV v. Winthrop, 31.10.1974, par. 8. 35 O dönemde, doktrinde, "hakkın özgül konusu" kriterinin içtihat yoluyla yaratılmasının, Topluluk yasama organının fonksiyonunun Divan tarafından üstlenilmesi anlamına
|
paralel itha latı yapılan mallara karşı marka hakkına dayanılabileceğini ifade ederek, tükenmenin coğrafi sınırı bakımından bölgesel sistemi benimsediğini açıkça ortaya koymuştur. Divan'ın ı970'li ve 80'li yıllarda verdiği kararlar çerçevesinde içtihat hukukundan doğan bölgesel tükenme ilkesi, 2 ı Aralık ı 988 tarih ve 891104 sayılı Üye Ülkelerin Marka Hukuklannın Uyumlaştırılmasına İlişkin Yöner ge ile pozitif düzenleme haline gelmiştir. Anılan Yönerge 'nin 7. madde sin de, "markanın sağladığı hakların tükenmesi" başlığı altında; "Markanın, marka sahibine, o marka altında Topluluk sınırları içerisinde marka sahibi tarafindan veya onun rızası dahilinde piyasaya sunulan maliarta ilgili ola rak markanın kullanılmasını yasaklama yetkisi vermediği" hükme bağlan- 34 CJEU C-16/74, Centrafarm BV v. Winthrop, 31.10.1974, par. 8. 35 O dönemde, doktrinde, "hakkın özgül konusu" kriterinin içtihat yoluyla yaratılmasının, Topluluk yasama organının fonksiyonunun Divan tarafından üstlenilmesi anlamına geldiği yönünde eleştiri ler yapılmıştır (bkz. Jan BRiNKHOF, Merck ll: A Missed Opportun ity, lntellectual Property and Information Law, Essays in Honour of Herman Cohen Jehoram, 1998, s.251). 36 CJEU C-51/75, EMI Records Limited v. CBS United Kingdem Limited, 15.06.1976. 37 CJEU C-270/80, Polydor Limited and RSO Records Ine. v. Harlequin Record Shops Limited, 09.02.1982. Madde 152-Hak km Tüketilmesi 3157 mıştır38• Söz konusu maddenin II. fıkrasında ise, "Marka sahibinin markayı taşıyan malların tekrar ticaret mevkiine konulma sını engellem e konusunda haklı sebeplerinin bulunduğu, özellikle piyasaya sunulmuş olan markalı malların sonradan değiştiril diği ya da kötüleştirildiği hallerde birinci fıkra nın uygulanma yacağı" ifade olunrnuştllt9• 20 Aralık 1993 tarih ve 40/94 sayılı Topluluk Markasına İlişkin Konsey Tüzüğü'nün 13. maddesinde de Topluluk markası niteliğindeki markalara uygulanacak tükenrne sistemi açısından 89/104 sayılı Üye Ülkelerin Marka Hukuklarının Uyumlaştırılm a sına İlişkin Yönerge 'nin 7. maddesinde yer verilen düzenleme ile paralel bir düzenleme, aynı cümle kalıpları kullanılm ak suretiyle öngörülmüştül0• 89/104 sayılı Yönergenin 7. maddesinde tükenrnenin coğrafi sınırı yö nünden benimsenen sisternin asgari bir düzenleme niteliğinde mi yoksa ernre dici mahiyette mi olduğu, bir diğer ifadeyle Yönerge hükmüne rağmen Toplu luk üyesi ülkelerin milli hukuklarında uluslararası tükenrne ilkesini benimse me yetkilerinin bulunup bulunmad ığı tartışma konusu olmuş, bu tartışmalar "Silhouette '"'1 kararı ile son bulmuştur. Karara konu olan olayda, Silhouette markasının Avusturya ve diğer birçok ülkede yasal sahibi statüsünde bulunan Silhouette International şirketi, daha önce bir Bulgar şirketine sattığı eski kre asyon gözlük çerçevelerinin, davalı şirket tarafından o dönemde Birlik üyesi olmayan Bulgaristan'dan tekrar ithalat yoluyla Avusturya'ya getirilip burada ucuz fiyatla satışa sunulması üzerine, oluşturduğu kaliteye dayalı imajın zede lendiği gerekçesiyle marka hakkına dayanarak ithalatı önlemek istemiştir. Avusturya Yüksek Mahkemesi konuyu Divan'a taşımış ve Yönerge'nin 7. maddesinde öngörülen bölgesel tükenrne sistemine rağmen uluslararası tü kenrne sisteminin iç hukukta muhafaza edilmesinin mümkün olup olmadığı 38 89/104 sayılı Yönergenin m.7 /1 hükmünün orijinal metni şöyledir; "The trade mark sha/1 not entitle the proprietor to prohibit its use in relation to goods which have been put on the market in the Community un der that trade mark by the proprietor or with his consent". 39 89/104 sayılı Yönergenin m.7/2 hükmünün orijinal metni şöyledir; "Paragraph 1 sha/1 not apply where there exist legitimate reasons for the proprietor to oppose fu rther commer cialization of the goods, especially where the condition of the goods is changed or impaired after they have been put on the market." 40 40/94 sayılı Topluluk Markasına ilişkin Konsey Tüzüğünün 13. maddesinin orijinal metni aşağıdaki gibidir; "A Community trade mark sha/1 not entitle the proprietor to prohibit its use in re/ation to goods which have been put on the market in the Community under that trade mark by the proprietor or with his consent. Paragraph 1 sha/1 not apply where there exist /egitimate reasons for the proprietor to oppose further commer cialization of the goods, especially where the condition of the goods is changed or impaired after they have been put on the market." 41 CJEU C-355/96, Silhouette International v. Hartlauer, 16.06.1998. 3158 Yasaman/Ayoğlu yönünde görüş talep etmiştir. Divan, 89/ı04 sayılı Yönergenin üye ülkelerin marka hukuklarında geniş bir uyumlaştırmayı hedeflediğini ve 7. madde met ninin tahdidi bir düzenleme getirdiğini, üye ülkelerden bazılarının bölgesel, bazılarının uluslararası tükenmeyi tercih etmesi halinde ortak pazarın işleyişi nin olumsuz etkilenebileceğini vurgulamış ve 89/ı04 sayılı Yönergenin 7. maddesi hükmü karşısında üye ülkeler bakımından iç hukukta uluslararası tükenmeyi muhafaza etme imkanı bulunmadığına hükmetmiştir. Avrupa Birliği Hukukunda, 89/ı04 sayılı Yönerge 2008 yılında yerini 2008/95 sayılı Üye Ülkelerinin Marka Hukuklarının Uyumlaştırılmasına İlişkin Yönerge'ye bırakmıştır. 2008/95 sayılı Yönerge 'nin 7. maddesi de aynen 89/ı04 sayılı Yönerge'nin 7. maddesi gibi bölgesel tükenme sistemini benimsemiştir 42• 2008/95 sayılı Yönerge ise yerini 20ı5 yılında 20ı5/2436 sayılı Üye Ülkelerinin Marka Hukuklarının Uyumlaştırılmasına İlişkin Yö nerge'ye bırakmış olup, bu Yönerge 'nin ı5. maddesi de yine bölgesel tü kenme sistemi üzerine inşa edilmiştir43• 40/94 sayılı Topluluk Markasına İlişkin Konsey Tüzüğü 'n ün yerine bugün yürürlükte bulunan 20 ı 7 ;ı 00 ı sayılı Avrupa Birliği Markasına İlişkin Tüzüğün ı5. maddesi de yine bölge sel tükenme sistemini kabul etmiş bulunmaktadır44• Bu itibarla, Divan'ın 42 :wo8/9S sayılı V önergenin "Exhaustion of the rights conferred by a trade mark" başlığını taşıyan 7. maddesinin orijinal metni aşağıdaki gibidir: "1. The trade mark sha/1 not entitle the proprietor to prohibit its use in relation to goods which have been put on the market in the Community under that trade mark by the proprietor or with his consent. 2. Paragraph 1 sha/1 not app/y where there exist /egitimate reasons for the proprietor to oppose further commercialisation of the goods, especially where the condition of the goods is changed or impaired after they have been put on the market." 43 201S/2436 sayılı V önergenin "Exhaustion of the rights conferred by a trade mark" başlığını taşıyan ıs. maddesi nin orijinal metni aşağıdaki gibidir: "1. A trade mark sha/1 not entitle the proprietor to prohibit its use in relation to goods which have been put on the market in the Union under that trade mark by the proprietor or with the proprietor's consent. 2. Paragraph 1 sha/1 not apply where there exist legitimate reasons for the proprietor to oppose further commercialisation of the goods, especially where the condition of the goods is changed or impaired after they have been put on the market." 44 20ı7/ıooı sayılı Avrupa Birliği Markasına ilişkin Tüzüğün ıs. maddesinin orijinal metni aşağıdaki gibidir: "1. An EU trade mark sha/1 not entitle the proprietor to
|
market." 43 201S/2436 sayılı V önergenin "Exhaustion of the rights conferred by a trade mark" başlığını taşıyan ıs. maddesi nin orijinal metni aşağıdaki gibidir: "1. A trade mark sha/1 not entitle the proprietor to prohibit its use in relation to goods which have been put on the market in the Union under that trade mark by the proprietor or with the proprietor's consent. 2. Paragraph 1 sha/1 not apply where there exist legitimate reasons for the proprietor to oppose further commercialisation of the goods, especially where the condition of the goods is changed or impaired after they have been put on the market." 44 20ı7/ıooı sayılı Avrupa Birliği Markasına ilişkin Tüzüğün ıs. maddesinin orijinal metni aşağıdaki gibidir: "1. An EU trade mark sha/1 not entitle the proprietor to prohibit its use in relation to goods which have been put on the market in the European Economic Area under that trade mark by the proprietor or with his consent. 2. Paragraph 1 sha/1 not apply where there exist legitimate reasons for the proprietor to oppose further commercialisation of the goods, especially where the condition of the goods is changed or impaired after they have been put on the market." Dikkat edilecek olursa, 20ıS/2436 sayı lı Yöner ge'nin ıs. maddesinden farklı olarak, 20ı7/ıooı sayılı Avrupa Birliği Markasına ilişkin Tüzüğün ıs. maddesi, bölgesel tükenme ilkesinin uygulanması bakımından Avrupa Birliği sınırlarını değil, "Av rupa Ekonomik Alanı" sınırlarını esas alarak düzenleme getirmektedir. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3159 içtihat hukukundan doğan bölgesel tükenme ilkesi, Avrupa Birliği Huku kunda pozitif düzenleme olarak varlığını korumaya devam etmektedir. Diğer yandan, EFTA ("European Free Trade Association") üyesi üç devlet (İzlanda, Norveç, Lihtenştayn) ile Avrupa Birliği arasındaki Avrupa Ekonomik Alanı 'nın Kurulmasına İlişkin Antlaşma ("The Agreement on the European Economic Area", 1994) nedeniyle, tükenme ilkesinin uygulama alanı bakımından, anılan EFTA ülkelerinin sınırları içerisinde markayı taşı yan malların piyasaya sunulması halinde, bu sunumun Avrupa Birliği sınır ları içerisinde yapılmış gibi kabul edileceği vurgulanmalıdır4s. Bu bakımdan, Avrupa Ekonomik Alanı sınırları içerisinde yapılan her piyasaya sunum, sunuma konu mallar üzerindeki marka hakkının Avrupa Birliği Hukuku bakımından tüke nmiş sayılmasına yol açacaktır. Avrupa Birliğinde 89/104 sayılı Yönerge 'nin yürürlükte bulunduğu dö nemde, Avrupa Ekonomik Alanı'na dahil olan EFTA devletlerinin (İzlanda, Norveç, Lihtenştayn), uluslararası tükenme sistemini kendi hukuk sistemle rinde muhafaza edip edemeyecekleri konusunda EFTA Mahkemesi tarafın dan verilen "Maglite" kararı46, "Silhouette" kararı47 ile Avrupa Birliği Ada let Divanı tarafından ortaya konulan çözüm tarzından farklı bir yaklaşım benimsemektedir. Karara konu olan olayda, "Maglite" markası ile Amerika Birleşik Devletleri 'nde üretilen lambaların Norveç'teki tek satıcısı olan şir ket, anılan markayı taşıyan lambaları üreticisi dışındaki bir başka kişiden satın alarak Norveç'e ithal eden paralel İthalatçı şirketi, markanın Norveç'te kendi adına tescilli olmasından faydalanarak dava etmiştir. Norveç'in ulusla rarası tükenmeyi iç hukukunda muhafaza etmeye yetkili olup olmadığına karar verilmesi amacıyla mesele EFTA Mahkemesi'nin önüne getirilmiştir. EFT A Mahkeme si, Avrupa Topluluğunu Kuran Antlaşma ile Avrupa Eko nomik Alanı 'nın Kurulmasına İlişkin Antlaşma arasındaki amaç farkına değinmiş, Avrupa Ekonomik Alanı Antiaşması ile yalnızca bir serbest ticaret bölgesi oluşturulmak istendiğini, buna karşılık EFTA devletlerinin dış ticaret 4s Bkz. Avrupa Ekonomik Alanı'nın Kurulmasına ilişkin Antlaşma'nın eki olan fikri mülkiyet hakları ile ilgili 28 No.'lu Protokol m.2. Doktrinde, bu düzenleme ile "Topluluk çapında tükenme" kavramının rafa kalktığı, "Avrupa Ekonomik Alanı çapında tükenme" prensibinin oluştuğu ifade edilmektedir (Willy ALEXANDER, Exhaustion of lntellectual Property Rights: Worldwide or Community-(EEA) wide?, lntellectual Property and Information Law, Essays in Honour of Herman Cohen Jehoram, 1998, s. 9). 46 Case E-2/97 Maglite lnstrument Ine. v California Trading Company. 47 CJEU C-355/96, 5ilhouette International v. Hartlauer, 16.06.1998. 3160 Yasamani Ayoğlu politikalarını belirleme konusundaki bağımsızlıklarını uluslararası nitelikte bir başka organa devretmediklerini, uluslararası tükeome sisteminin rekabeti artırdığı ve tüketicinin yararına olduğu gibi markanın menşe gösterme fonk siyonunu da olumsuz etkilemediğini, TRIPS m.6 hükmü uyarınca tükenıne nin coğrafi sınırını belirleme yetkisinin her ülkenin kendi inisiyatifine bıra kıldığını vurgulamış ve her EFTA üyesinin uluslararası tükeome sistemini tercih edip etmemek bakımından serbest olduğuna hükmetm iştir. "Maglite" kararı ile EFT A ülkeleri uluslararası tükenın e sistemini tercih etme konu sunda serbest bırakıldık larından, bu tükenın e sistemini tercih eden EFT A ülkesine ülke dışından paralel ithalat yapılması suretiyle, bu malların A vru pa Ekonomik Alanı sınırları içerisinde serbest dolaşıma tabi kılınabilmesi riski ortaya çıkmıştır. Zira aslında bölgesel tükeome sistemi nedeniyle Av rupa Birliği sınırları içerisine sokulabilmeleri mümkün olmayan markalı malların, uluslararası tükenmeyi benimse yen EFTA ülkesi "üs" olarak kul lanılmak suretiyle, Avrupa Ekonomik Alanı Antiaşmas ı'nda öngörülen ser best dolaşımdan yararlanılmak suretiyle Avrupa Birliği sınırları içerisine sokulabilmeleri tehlikesi doğmuştur 48. Avrupa Birliği Hukukunda benimsenen bölgesel tükeome sistemi dokt rinde eleştiri konusu olmuştur. Bir görüş, marka hakkının asli fonksiyonlan nın menşei gösterme ve belirli bir kaliteyi garanti etme işlevleri olduğunu, bu işlevler göz önüne alındığında Topluluk boyutunda tükenmeyi savunma nın zor olduğunu, zira orijinal nitelikteki markalı malların Avrupa Ekono mik Alanı dışından ithal edilmeleri halinde markanın menşei gösterme ve belirli bir kaliteyi garanti etme yönündeki işlevlerinin zarar görmediğini, dolayısıyla marka hakkının ihlal edilmiş gibi kabul edilemeyeceğini savun maktadır 49. Bu görüşe göre, marka hakkı dışındaki fikri mülkiyet haklarında, örneğin patent veya telif hakkı söz konusu olduğunda, yaratıcı faaliyeti ko- 48 Jürg M. AMMANN, lntellectual Rights and Parallel lmports, Legal lssues of European lntegration, Law Review of the Europa lnstitut, Vol. 26, lssue No. 1/2, 1999, s.105. Bu tehlike nedeniyle, dakt rinde bir görüş, tükenme ilkesinin "yabancı" (Avrupa Ekonomik Alanı dışı) orijinli mallara uygulan maması gerektiğini savunmuştur (Michael ABBEY, The Exhaustion of IP Rights Under the EEA Agreement Does Not Apply to Third Country Goods, European Competition Law Review, Vol. 13, No. 6, November-December 1992, s. 231-233). Karşıt görüşe göre ise, böyle bir ayrım yapmanın hukuki mesnedi yoktur ve tükenme ilkesinin "Avrupa Ekonomik Alanı dışı" orijinli olup Avrupa Ekonomik Alanı sınırları içerisinde piyasaya sunulan markalı mallara da uygulanması gerekmekte dir (Felix PRANDL, Exhaustion of IP Rights in the EEA Applies to Third Country Goods Placed on the EEA Market, European Competition Law Review, Vol. 14, No. 2, March-April 1993, s. 43-45). 49 W. R. CORNISH, lntellectual Property: Patents, Copyright, Tradema rks and Allied Rights, 1999, no.1-59 ve no.17-122. Madde 152- Hakkın Tüketilmesi 3161 ruma amaçlı olarak Topluluk dışından yapılan ithalatı durdurmak için hakka dayanılması hoş görülebilir; buna karşılık marka hakk ının niteliği
|
Under the EEA Agreement Does Not Apply to Third Country Goods, European Competition Law Review, Vol. 13, No. 6, November-December 1992, s. 231-233). Karşıt görüşe göre ise, böyle bir ayrım yapmanın hukuki mesnedi yoktur ve tükenme ilkesinin "Avrupa Ekonomik Alanı dışı" orijinli olup Avrupa Ekonomik Alanı sınırları içerisinde piyasaya sunulan markalı mallara da uygulanması gerekmekte dir (Felix PRANDL, Exhaustion of IP Rights in the EEA Applies to Third Country Goods Placed on the EEA Market, European Competition Law Review, Vol. 14, No. 2, March-April 1993, s. 43-45). 49 W. R. CORNISH, lntellectual Property: Patents, Copyright, Tradema rks and Allied Rights, 1999, no.1-59 ve no.17-122. Madde 152- Hakkın Tüketilmesi 3161 ruma amaçlı olarak Topluluk dışından yapılan ithalatı durdurmak için hakka dayanılması hoş görülebilir; buna karşılık marka hakk ının niteliği itibarıyla anılan haklardan farklı olduğunu, as li fonksiyonunun ürünün menşeini gös termeye ve kalitesini garanti etmeye yöneldiğini, Topluluk dışından yapılan paralel ithalatlarda ise orijinal malların ithali söz konusu olduğundan bu fonksiyonla rın zedelendiğinin iddia edilemeyeceğini unutmamak gerekir50. Bu görüşe göre, Topluluk dışında piyasaya sunulan orijinal ürünün kalitesi iç pazarda piyasaya sunulandan farklı ise, marka hakkının ithalatı durdur mak için kullanılması mantıklıdır; aksi olasılıkta markanın menşei gösterme ve kaliteyi garanti etme fonksiyonlarını zedelemesi mümkün olmayan eş kalitedeki markalı malların ithalini önlemek haklı bir gerekçeye dayanmaya caktır51. Ancak bu eleştirile re rağmen bölgesel tükenme sistemi Avrupa Birliği Hukukunda varlığını ve geçerliliğini korumaya devam etmektedir. Bölgesel tükenme sistemi, ülkesel tükenme sistemi ile kıyaslandığında uluslararası ticarete daha fazla destek veren bir görüntü sergilemesine karşın, bölge dı şından yapılacak paralel ithalatlara engel oluşturması nedeniyle global eko nomik anlayışıyla bağdaşmamaktadır. 3. Uluslararası Tükenme Uluslararası tükenme sistemi, tükenmenin coğrafi sınırı bakımından ya pılan ayrım kapsamında ortaya çıkan sistemler arasında uluslararası ticarete en fazla destek veren sistemdir. Bu sisteme göre, markalı malların piyasaya sunumu dünyanın neresinde yapılmış olursa olsun, sunum işleminin marka sahibinin rızası dahilinde yapılmış olması kaydıyla, piyasaya sunulan mallar üzerindeki marka hakkı tükenecektir. Dolayısıyla uluslararası tükenme sis temi, yalnızca markalı malların piyasaya sunumunun marka sahibinin rızası dahilinde yapılıp yapılmadığı ile ilgilenir; bu sunumun nerede yapıldığını ise dikkate almaz. Durumu bir örnekle açıklamak gerekirse, uluslararası tüken me sistemini benimseyen (A) ülkesi hukuku tarafından tanınan marka hakkı, marka sahibi tarafından (B) ülkesinde piyasaya sunulan markalı mallar için de tükenmiş kabul edilir; bu malların (A) ülkesine paralel ve tekrar ithalatına 50 W. R. CORNISH, lntellectual Property: Patents, Copyright, Trademarks and Allied Rights, 1999, no.18-8; Willy ALEXANDER, Exhaustion of lntellectual Property Rights: Worldwide or Community-(EEA) wide?, s.12. 51 W. R. CORNISH, lntellectual Property: Patents, Copyright, Trademarks and Allied Rights, 1999, no.18-8. 3162 Yasamani Ayoğ/u marka hakkına dayanarak engel olunamaz. Şu halde, bu sistemde dikkate alınan, piyasaya sunumun hangi coğrafi sınır içerisinde gerçekleştiği değil, yalnızca marka sahibinin rızası dahilinde gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Piyasaya sunum marka sahibinin rızası dahilinde gerçekleşti kten sonra, bu işlem dünyanın neresinde gerçekleştiri lmiş olursa olsun, sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki hak tüketilmiş kabul edilecektir. Görüldüğü üzere, uluslararası tükenme sistemi tüm dünya pazarları nı tek bir pazar gibi algılama eğiliminin bir sonucu, küresel ekonomideki glo balleşme sürecinin bir görünümüdür. Paralel ithala ta imkan tanıyan yapısı gereği, dünya ticaretinin geliştirilmesi bakımından en olumlu sistem görü nümündedir. Hiç şüphesiz, paralel ithalata imkan tanınması suretiyle marka sahibinin iç ve dış pazarları birbirinden soyutlaması imkanının ortadan kal dırılması, tüketicinin de lehine bir çözüm oluşturmaktad ır. Aslında, bir ülke nin tükenmen in coğrafi sınırı bakımından hangi sistemi benimseyeceği, eko nomik olarak izlemeyi tercih ettiği politika ile yakından ilgilidir. Uluslarara sı tükenme rejimi kapsamında paralel ithalatlara imkan tanınması suretiyle marka hakkı ile sağlanan koruman ın zayıflatılması, tam rekabetçi iktisadi anlayışı benimseyen ekonomiler tarafından tercih edilebilecek bir yöntem dir. Dışa karşı korumacı iktisadi sistemlerin ise uluslararası tükenıneye olumlu yaklaşabilmeleri mümkün değildir. Korumacı ekonomik politikalar izleyen devletler ülkesel tükenme sistemini tercih etmeye eğilim gösterirler. lll. 556 SAYILI KHK DÖNEMiNDE ÖNGÖRÜL EN DÜZENLEME Tükenme ilkesi, Marka Hukukumuza 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK ile girmiştir. Söz konusu KHK'nm yürürlüğe girmesinden önceki dönemde yürürlükte bulunan 551 sayılı Markalar Kanunu'nda tü kenmeye ilişkin bir düzenleme mevcut değildi. 556 sayılı KHK'nin yürürlüğe girmesinden önceki dönemde Yargıtay tarafından meseleye ilişkin olarak verilen en önemli karar, 1991 tarihli "Epson" kararıdır52• Karara konu olan olayda, "Epson" markalı bilgisayarla- 52 Yargıtay, paralel ithalatı gerçekleştiren iki şirket aleyhine haksız rekabet hükümlerine dayanılarak açılan davaların temyiz ve karar düzeltme aşamalarında toplam altı adet hüküm tesis etmiştir. Yu karıda, bu hükümlerin ortaya koyduğu temel yaklaşım aktarılmaktadır. Bu kararlar; ll HO.'nin 1990/3562 E.l990/6852 K. 25.10.1990 tarihli; ll. HO. 1991/171 E. 1991/1406 K. 01.03.1991 tarih li; ll. HO. 1992/1151 E. 1992/9030 K. 17.09.1992 tarihli; ll. HO. 1992/7361 E. 1992/ll690 K. 25.12.1992 tarihli; ll. HO. 19090/8 223 E. 1992/7964 K. 25.06.1992 tari hli; ll. HO. 1992/6739 E. 1992/lll61 K. 04.12.1992 tarihli kararlardır (Kararlar için bkz. Ömer TEOMAN, Tek Satıcılık Hakkı- Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3163 nn Türkiye'deki teksatıcısı durumunda bulunan şirket, aynı markayı taşıyan orijinal cihazıarı Amerika Birleşik Devletleri 'nden ithal ederek Türkiye'de piyasaya sunan diğer şirketleri, tek satıcılık hakkının ihlal edildiği ve haksız rekabetle bulunulduğu gerekçesiyle dava etmiştir. Yargıtay, paralel ithalatın haksız rekabet teşkil etmeyeceğine hükmetmiş ve bu tespitini Anayasa 'da öngörülen ticaret serbestisi ilkesine dayandırmıştırs 3• nın Üçüncü Kişiler Tarafından ihlali Durumunda Haksız Rekabete ilişkin Kuralların Uygulanma Ola nağı, s. 41vd.); Teoman, Yargıtay' ın bu kararlarında benimsediği çözümü eleştirmiş ve yukarıda be lirtilen makalesinde, markalı malların paralel ithalatının tek yetkili satıcı aleyhine haksız rekabet oluşturduğunu savunmuştur. Doktrinde inan ise, yukarıda anlatılan olaya ilişkin olarak kaleme al dığı makalesinde; Gümrük Birliği rejimi çerçevesinde Türkiye' nin de tabi olduğu Topluluk Rekabet Hukuku ilkeleri uyarınca tek yetkili satıcıya haksız rekabet hükümlerine dayanarak paralel ithalatı önleme imkanı tanına mayacağını, bu tür bir yaklaşımın marka içi rekabeti kısıtlayac ağından Reka bet Hukuku'na aykırı olacağını; kaldı ki ticaret serbestisi ilkesi çerçevesinde paralel ithalat yapan kimsenin kötüniyetli olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığını, bu nedenle haksız rekabe tin söz konusu olmadığına ilişkin kararın ticari hakkaniyet ve rekabet özgürlüğü ilkeleri bakımından yerinde olduğunu savunmuştur (Nurkut iNAN, Tek Satıcılık Sözleşmesi ve Üçüncü Kişiler, s.55-77). s3 Yargıtay'ın "Epson" kararında benimsediği yaklaşım bugün halen geçerliliğini korumaktadır ve markalı malların paralel ya da tekrar ithalatının söz konusu olduğu durumlarda, marka sahibi ya da onun üretim veya dağıtım ağına mensup üçüncü kişilerin haksız rekabet kurallarına dayanarak it halatı önleyebilmeleri mümkün değildir. Zira bu ihtimalde haksız rekabetin şartları gerçekleşmiş olarak kabul
|
Rekabet Hukuku ilkeleri uyarınca tek yetkili satıcıya haksız rekabet hükümlerine dayanarak paralel ithalatı önleme imkanı tanına mayacağını, bu tür bir yaklaşımın marka içi rekabeti kısıtlayac ağından Reka bet Hukuku'na aykırı olacağını; kaldı ki ticaret serbestisi ilkesi çerçevesinde paralel ithalat yapan kimsenin kötüniyetli olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığını, bu nedenle haksız rekabe tin söz konusu olmadığına ilişkin kararın ticari hakkaniyet ve rekabet özgürlüğü ilkeleri bakımından yerinde olduğunu savunmuştur (Nurkut iNAN, Tek Satıcılık Sözleşmesi ve Üçüncü Kişiler, s.55-77). s3 Yargıtay'ın "Epson" kararında benimsediği yaklaşım bugün halen geçerliliğini korumaktadır ve markalı malların paralel ya da tekrar ithalatının söz konusu olduğu durumlarda, marka sahibi ya da onun üretim veya dağıtım ağına mensup üçüncü kişilerin haksız rekabet kurallarına dayanarak it halatı önleyebilmeleri mümkün değildir. Zira bu ihtimalde haksız rekabetin şartları gerçekleşmiş olarak kabul edilemez. Gerçekten, paralel ya da tekrar ithalatı gerçekleştiren kimsenin objektif iyi niyet kaidelerine aykırı bir davranışı bulunmadığı gibi, iktisadi rekabeti kötüye kullanma gibi bir amacı da söz konusu değildir. Markayı taşıyan orijinal nitelikteki malları salt ithal etmek ve iç pa zarda piyasaya sunmak, Medeni Kanun'un 2. maddesi çerçeves inde objektif iyiniyet kaidelerine aykırı hareket olarak yorumlanamaz. Paralel ya da tekrar ithalatı gerçekleştiren kimsenin, Türki ye'de o markayı taşıyan malları pazarlayan tek yetkili satıcının ya da münhasır lisans sahibinin var lığını bilmesi veya malların bizzat marka sahibi tarafından pazarlandığının bilincinde olması da onu kötüniyetli kılmaz. Dağıtım ağı mensubuyla marka sahibi arasındaki sözleşmesel ilişkiyi bilmesi, pa ralel ya da tekrar ithalatı gerçekleştiren kimseyi kötüniyetli addetmek için yeterli sebep değildir; kötüniyetin varlığına hükmetmek için ithalatı gerçekleştiren kimsenin dağıtım ağı mensubuna ya da marka sahibine zarar vermek kastıyla hareket etmesi gerekir. Ancak bu takdirde Türk Borçlar Kanunu m. 49/ll'den doğan bir sorumluluk söz konusu olabilir. Oysa istisnai haller bir kenara bıra kılacak olursa, ithalatı gerçekleştiren kimsenin iradesi zarar verme amacına yönelik değil, ticaret yapma hakkını kullanmaya yöneliktir. Ticaret serbestisi ise Anayasa'nın 167. maddesi hükmü ile teminat altına alınmış ve Devlet, piyasalarda rekabet ortamını sağlamakla yükümlü kılınmıştır [Bu konu hakkında ayrıntılı inceleme ve değerlendirme için bkz. Salih Önder YEŞiL TEPE, Tek Satıcılık Sözleşmesinde Tekel Hakkının Üçüncü Kişilere Karşı ileri Sürülmesi, s.133-151]. Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 2015/13665 E. 2017/1982 K. sayılı ve 10.04.2017 tarihli "Lacoste" kararı da "Epson" ka rarı ile aynı yöndedir; "DavaCI vekili, müvekkili ... nin 1991 yilmda n beri " ... " markasmm Türkiye distribütörü olduğunu , tüm davaetiann markan m pazar paymm artm/most için büyük emek sarf et tiklerini ve büyük yatmmlar yapttklannt, davaimm ise reklam ve tamttm harcamost gibi hiçbir har cama yapmaksiZin "lacoste" markalt ürünleri ithal ederek yurt içinde sattş ve pazarlamasmt yaptt ğmt, toptan sattş yapmak suretiyle yetkili distribütör gibi davrandtğmt, davaimm bu eyleminin hak stz rekabet hükümlerine aykmltk teşkil ettiğini ileri sürerek, davaimm hakstz rekabetinin tespiti ile men'ine ve hakstz rekabet ile artaya çtkan maddi durumun ortadan kaldmlmasma, müvekkili şir ketlerin sunduğu garantörlük ve müşteri memnuniyeti hizmetlerinden davalt şirketin hakstz ve hu kuka aykm olarak faydalanmasmm hakstz rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve hükmü n ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalt vekili, müvekkilinin "lacoste" markalt ürünleri yasal yol- 3164 Yasamani Ayoğlu 556 sayılı KHK, ticari alanı düzenleyen Türk mevzuatı ile Avrupa Birli ği mevzuatını uyuıniaştırma çabalarının bir ürünü olarak 1995 yılında yürür lüğe girmiştir. 556 sayılı KHK aracılığıyla Marka Hukukumuza getirilen yeni düzenlernelerin en önemlilerinden biri, KHK'nin 13. maddesinde yer alan ve "Marka tescilinden doğan hakların tüketilmes i" başlığını taşıyan hüküm olmuştur. Anılan hüküm, tükenrne ilkesini sistemimize taşıyan ilk pozitif norm olma özelliğini taşımaktadır. Tükenın e ilkesini düzenleyen 13. madde, markanın koruma kapsamını düzenleyen ve beş maddeden oluşan üçüncü bölümün son maddesi olarak KHK'deki yerini almıştır54• Tescilli bir markanın, tescil kapsamındaki mal üzerine konularak marka sahibi veya onun izni ile bir başkası tarafından "Türkiye 'de" piyasaya sunulmasından sonra mallada ilgili fiilierin marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalacağını belirten 13. madde, tükenrnenin coğrafi sınırını ülkesel boyutta belirlemekteydi. Gerçekten, madde metninde "Türkiye 'de piyasaya sunulma" şartı arandığından; KHK'nin uluslararası tükenrne sistemini reddettiği, Türkiye'de piyasaya sunumu yapılmayan markalı mallar üzerindeki marka hakkının tükenrneye ceğini kabul etti ği, piyasaya sunum için yalnız iç pazarı kriter almak suretiy le tercihini ülkesel tükenıneden yana kullandığı görüşü doktrinde hakim olmuştur55• Buna karşılık azınlıkta kalan bazı yazarlar, KHK m. 13 ile öngö- lardan ithal ederek satışa sunduklarını, yetkili satıcı izlenimi vermediğin i, toptan satış yapmanın tek başına yetkili distribütör gibi davranma anlamına gelmeyeceğini , paralel ithalat yapmanın marka hakkının tüketilmesi ilkesi gereğince meşru olduğunu , müvekkilinin haksız rekabet kurallarını ihlal etmediğini, iyi niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargı lama sonunda iddia, savunma , benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında davacı şirketlerin distribütör olduğu; dava/ı şirketin ise " ... " ürünlerini yapımcı firmadan ithal ederek iç piyasaya sunduğu hususlannda ihtilaf almadığı, sözleşmelerin nisbifiği ilkesi uyann ca kural olarak edimler ve yükümlü lük/erin bu sözleşmenin taraflan arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişi durumunda olan dava/ı tarafa yükümlülük getirdiğin den bahsedilemeyeceği ayrıca, dava/ının eyleminde aldatıcı veya dürüstlük kural ına aykırı bir yön bu lunmadığı, bu haliyle dava/ı eyleminin haksız rekabet niteliğinde bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlan yerinde de ğildir". Bkz. "Lacoste" kararı, karar no.152/l. 54 556 sayılı KHK'nin 13. maddesinin metni aşağıdaki gibiydi: "(1) Tescilli bir markanın tescil kapsamın daki mal üzerine konularak, marka sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye'de piyasaya sunulma sından sonra, mallar/o ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalır. {2) Marka sa hibinin, birinci fıkra hükmüne girmesine rağmen, malın piyasaya sunulmasından sonra, üçüncü kişiler tarafından değiştiriferek veya kötüleştiri/erek ticari amaçlı kullanmalarını önleme yetkisi vardır." 55 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.204; Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısın dan Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.67; Esin ÇAMLIBEL TAY LAN, Marka Hakkının Madde 152-Ha kk m Tüketilm esi 3165 rülen ülkesel tükenme sisteminin tükenmenin coğrafi sınırı bakımından em redici olarak değil, asgari düzey olarak kabul edilebileceğini savunmuş lar dır6. Yargıtay, 556 sayılı KHK döneminde verdiği kararlarda, ülkesel tüken me sistemine tamamen aykırı düşecek şekilde, markalı malların yurt içinde piyasaya sunumu bir kez yapılmış ise yurt dışında piyasaya sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki hakkın da
|
piyasaya sunulma sından sonra, mallar/o ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalır. {2) Marka sa hibinin, birinci fıkra hükmüne girmesine rağmen, malın piyasaya sunulmasından sonra, üçüncü kişiler tarafından değiştiriferek veya kötüleştiri/erek ticari amaçlı kullanmalarını önleme yetkisi vardır." 55 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.204; Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısın dan Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.67; Esin ÇAMLIBEL TAY LAN, Marka Hakkının Madde 152-Ha kk m Tüketilm esi 3165 rülen ülkesel tükenme sisteminin tükenmenin coğrafi sınırı bakımından em redici olarak değil, asgari düzey olarak kabul edilebileceğini savunmuş lar dır6. Yargıtay, 556 sayılı KHK döneminde verdiği kararlarda, ülkesel tüken me sistemine tamamen aykırı düşecek şekilde, markalı malların yurt içinde piyasaya sunumu bir kez yapılmış ise yurt dışında piyasaya sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki hakkın da tükeneceğini kabul etmiştir. Yargı tay'ın, 556 sayılı KHK'nin 13. maddesiyle ilgili olarak "Police"57 , "Lancome "58 ve "Dexter" 59 kararlarıyla ortaya koyduğu bu yaklaşım, orijinal nitelikteki markalı malların paralel ithalatının ancak bu markayı taşıyan mal ların Türkiye'de piyasaya sunumu hiç yapılmamış ise engellenebileceği yö nündedir. Yargıtay 'ın anılan kararlarında, markayı taşıyan mallar bir defa Türkiye'de piyasaya sunulmuşsa, artık yurt dışındaki pazarlarda piyasaya sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki hakkın da tükenmiş olacağı, do layısıyla bu malların Türkiye'ye ithaline marka hakkına dayanılarak engel olunamayacağı kabul edilmiştir. Başka bir anlatımla Yargıtay, 556 sayılı KHK döneminde tükenmeyi somut olarak belli bir parti mala ilişkin olarak değil, soyut şekilde marka hakkının kendisine ilişkin olarak uygulamış, ül- Kullanımıyla Paralel ithalatın Önlenmesi, 2001, s. lOS; Ayşe SAADET ARlKAN, Fikri ve Sınai Hakların Tükenmesi ve Rekabet Hukuku, Uluslararası Ticaret Hukuku Açısından Değerlendirme, s.770-771; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.612; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.89, 184-185, 193; SULUK/KARASU/NAL , Fikri Mülkiyet Hukuku, 2018, s.14; Mert Kaan GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçevesinde Marka Hakkının Tüketil mesi, s.62 ve 103; Yasemin KARAKU RT, Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi ilkesi ve is tisnaları, s.63; Sibel MERAŞ, Marka Hakkının Tüketilmesi ilkesinin incelenmesi, s.l50; Emre GÜL LÜ, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat, s.87-88. 56 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.902. Bu görüş eleştiriimiş ve KHK m.13 ile getirilen düzenlemenin emredici nitelikte olduğunu haklı olarak vurgulanmıştır (bkz. Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.67; Esin ÇAMLIBEL TAYLAN, Marka Hakkının Kullanımı yla Paralel ithalatın Önlenmesi, s. 105, dpn.162; Ay şe SAADET ARlKAN, Fikri ve Sınai Hakların Tükenmesi ve Rekabet Hukuku, Uluslararası Ticaret Hu kuku Açısından Değerlendirme, s.770-771; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.89 ve 184-185 ). 556 sayılı KHK döneminde Pınar'a benzer bir yaklaşımı benimseyen Aslan da, m.13 hükmünde tükenme ilkesinin coğrafi boyutunun bilinçli veya bilinçsiz olarak belirlenmemiş ve bu boşluğu doldurma görevinin yargıya bırakılmış olduğunu, KHK m.13 hükmünde öngörülen "Türkiye'de piyasaya sunulma" şartının asgari sınır olarak kabul edilerek uluslararası tükenme sisteminin uygulanabileceğini, bu nedenle KHK döneminde yürürlükte bulu nan tükenme ilkesinin sui generis nitelik taşıdığını savunmuştur (Adem ASLAN, Türk ve AB Huku kunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.192-193). 57 Yarg. ll. HD. 1998/7996 E.l999/2099 K. 12.03.1999 tarihli. Bkz. "Police" kararı, karar no.152/2. 58 Yarg. ll. HD. 1999/2086 E. 1999/4505 K. 26.05.1999 tarihli. Bkz. "Lancome" kararı, karar no.152/3. 59 Yarg. ll. HD. 1999/3243 E. 1999/5170 K. 14.06.1999 tarihli. Bkz. "Dexter" kararı, karar no.152/4. 3166 Yasaman/Ayoğlu kesel tükenıne sisteminin paralel ithalata imkan tanımayan yapısını göz ardı etmiş ve bu nedenle doktrin tarafından eleştirilrniştir 60• Oysa tükenın e ilkesi, somut anlamda piyasaya sunumu yapılan belli sayıda markalı mal üzerindeki marka hak kının etkisizleşmesini ifade etrnektedir 61• Yargıtay 'ın 556 sayılı KHK dönemindeki içtihadı, iç pazarda o markayı taşıyan malların piyasaya sunumu hiç yapılmamış ise ülkesel tükenıne sistemine benzer şekilde paralel ithalatın engellenebilmesi; ancak iç pazarda bir miktar (belirli bir parti) ma lın sunumu gerçekleştiri lmişse, dış pazarda sunumu yapılan mallar üzerin deki hakkın da tükenınesi ve uluslararası tükenıneye benzer şekilde paralel ithalatın engellenememesi sonucunu yaratmakta ydı. Bu yönde bir yaklaşım ise, tükenıne nin coğrafi sınırı bakımından öngörülen sistemlerden ne ülkesel tükenıne ilkesine ne bölgesel tükenıne ilkesine ne de uluslararası tükenıne sistemine uymamaktaydı 62• Bu eserin ilk baskısında, 556 sayılı KHK'nin ülkesel tükenıne sistemini benimsediği ve bu sisteme göre yurt dışından yapılacak paralel ithalatların marka hakkına dayanılarak önlenebilmesi gerektiği, Yargıtay'ın "Po/ice", "Lancome" ve "Dexter" kararları ile benimsediği çözümün ülkesel tükenıne ilkesi ile uyuşmadı ğı, buna karşılık KHK ile ülkesel tükenıne sistemi yönün de yapılan tercihin yerindeliğinin tartışmaya açılabileceği, Türkiye gibi tüke ticilerin alım gücünün sınırlı bulunduğu bir pazar için tüketicinin yararına olduğu tartışmasız olan uluslararası tükenıne sisteminin reddedilmesinin mantıklı bir tercih olmadığı, uluslararası tükenıne sisteminin markanın men- 6° Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.65; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.614; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tü kenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.89 ve 190-193, 236 ve 242; Mert Kaan GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçeve sinde Marka Hakkının Tüketilmesi, s.l66-167; Yasemin KARAKU RT, Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi ilkesi ve istisnaları, s.67 ve 96. 61 Fahrettin KAYHAN, Türk Marka Hukuku Açısından Paralel ithalat ve Marka Hakkının Tükenmesi, s.64; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.89. Tüken menin somut olarak piyasaya sunumu yapılan belirli sayıda markalı mal üzerindeki hakkın etkisiz leşmesini ifade ettiği, Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından "Sebago" kararında çok açık bir şekil de ifade edilmiştir (CJEU C-173/98, Sebago Ine andAncianne Maison Dubois et Fils SAv. G-B Unic SA, 01.07.1999). 62 Buna karşılık, yine 556 sayılı KHK döneminde verilen bir karar olmakla birlikte, paralel ithalatın söz konusu olmadığı "Naf N af" kararı nda, münhasıran yurt içinde piyasaya sunulan malların piyasadan edinilerek yeniden ticaret mevkiine konulması halinde markalı malların piyasaya sunumu ile birlik te üzerlerindeki hakkın tükendiğini kabul eden Yargıtay'ın yaklaşımı ülkesel tükenme ilkesi ile uyum içerisindedir (Yarg. ll. HD. 2000/7381 E. 2000/8746 K. 09.11.2000 tarihli, bkz. "Naf Naf" ka rarı, karar no.l52/S). Görüldüğü üzere sorun, paralel ithalatın söz konusu olduğu hallerde, 556 sa yılı KHK'nin öngördüğü ülkesel tükenme sisteminin meydana getirdiği hukuki sonuçların Yargıtay tarafından algılanamamasından kaynaklanmıştır. Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3167 şei gösterme, belirli bir kaliteyi garanti etme ve reklam aracı olarak kullan ma fonksiyonlarını olumsuz etkilediğinin söylenemeyeceği, bu sebeple yasal sistemde değişiklik yapılarak uluslararası tükenıneye geçilmesinin de !ege feranda daha yerinde bir tercih oluşturacağı savunulmuştur. Nitekim yasa koyucu da
|
ithalatın söz konusu olmadığı "Naf N af" kararı nda, münhasıran yurt içinde piyasaya sunulan malların piyasadan edinilerek yeniden ticaret mevkiine konulması halinde markalı malların piyasaya sunumu ile birlik te üzerlerindeki hakkın tükendiğini kabul eden Yargıtay'ın yaklaşımı ülkesel tükenme ilkesi ile uyum içerisindedir (Yarg. ll. HD. 2000/7381 E. 2000/8746 K. 09.11.2000 tarihli, bkz. "Naf Naf" ka rarı, karar no.l52/S). Görüldüğü üzere sorun, paralel ithalatın söz konusu olduğu hallerde, 556 sa yılı KHK'nin öngördüğü ülkesel tükenme sisteminin meydana getirdiği hukuki sonuçların Yargıtay tarafından algılanamamasından kaynaklanmıştır. Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3167 şei gösterme, belirli bir kaliteyi garanti etme ve reklam aracı olarak kullan ma fonksiyonlarını olumsuz etkilediğinin söylenemeyeceği, bu sebeple yasal sistemde değişiklik yapılarak uluslararası tükenıneye geçilmesinin de !ege feranda daha yerinde bir tercih oluşturacağı savunulmuştur. Nitekim yasa koyucu da Sınai Mülkiyet Kanunu ile tükenmenin coğrafi sınırı bakımından benimsediği sistemi değiştirerek uluslararası tükenme sistemine geçme yo luna gitmiştir. IV. SlNAi MÜLKiYET KANUNU'NDA ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEME Tükenme ilkesi, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda ("SMK"), m. I 52 hükmünde düzenlenmiştir. "Hakkın tüketilmesi" başlığını taşıyan hükme göre; "(1) Sınai mülkiyet hakkı korumas ına konu ürünlerin, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra bu ürünler/e ilgili fiili er hakkın kapsamı dışında kalır. (2) Marka sahibi, birinci fıkra hükmü kapsamına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafından değiştiri lerek veya kötüleştiri/erek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sa hiptir." SMK m.152 hükmü, 556 sayılı KHK'nin 13. maddesi ile karşılaştırıldı ğında üç noktada farklılık göstermektedir. İlk olarak, SMK m.152 hükmü, tükenme ilkesini, yalnızca marka hakkı açısından değil, tüm sınai mülkiyet haklarını kapsayacak şekilde düzenle mektedir. Gerçekten, 152. madde, SMK'nın m.146 vd.'ında yer alan "Ortak ve Diğer Hükümler" başlıklı beşinci kitabının, "Ortak Hükümler" başlığını taşıyan birinci kısmında yer almaktadır. Bu itibarla, m. 152 hükmü, yalnızca marka hakkının sağladığı korumadan yararlanan ürünler bakımından değil, üzerindeki sınai mülkiyet hakkının niteliği ne olursa olsun, sınai mülkiyet hakkı korumasına konu olan tüm ürünler bakımından uygulanacak bir dü zenleme getirmektedir. Başka bir ifadeyle, SMK m.152 hükmü, tükenrne ilkesi yönünden tüm sınai mülkiyet haklarını (marka, coğrafi işaret, tasarım, patent ve faydalı model) kapsamına alan "ortak" bir düzenleme içermekte dir. İkinci olarak, SMK m.l52 hükmü, 556 sayılı KHK'nin 13. maddesinden farklı olarak, tükenrnenin soyut olarak marka hakkı (sınai mülkiyet hakkı) bakımından değil, somut olarak piyasaya sunumu yapılan belirli miktardaki markalı mal (sınai mülkiyet hakkına konu ürünler) açısından uygulanac ağını açıkça belir tmektedir. Hükmün birinci fıkrasında öngörülen "Sınai mülkiyet 3168 Yasaman/ Ayoğlu hakkı korumasına konu ürünlerin, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişi ler tarafindan piyasaya sunulmasından sonra bu ürünler/e ilgili fiiller hak kın kapsamı dışında kalır" ifadesinde yer alan "bu ürünler/e ilgili" ibaresi, tükeomenin sadece piyasaya sunumu yapılan ürünler açısından ve bu ürünler ile sınırlı olarak uygulana bileceğini kanıtlamaktadır 63• Üçüncü ve en önemli farklılık ise, SMK m.152 hükmünün, tükenmenin coğrafi sınırı bakımın dan, 556 sayılı KHK'nin 13. maddesinden farklı olarak ülkesel tükenme sistemini değil, ulusla rarası tükenme sistemini tercih etmiş olmasıdır. 556 sayılı KHK'nin 13. maddesi, tükenme için markayı taşıyan malların "Türkiye 'de piyasaya sunulmasını" aradığından, ülkesel tükenme sistemi üzerine kurgulanmıştı. SMK m.152/1 hükmü ise sınai mülkiyet hak kı korumasına konu olan ürünlerin piyasaya sunulmaları gereken coğrafi alan bakımından herhangi bir sınırlama öngörmerniş; böylelikle, dünyanın neresinde olursa olsun, sınai mülkiyet hakkının sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulan ürünler üzerindeki hakkın tüken diğini kabul ederek "uluslararası tükenme" sistemini benimsemiştir 64• Bu eserin ilk baskısında, 556 sayılı KHK ile ülkesel tükenme yönünde yapılan tercihin yerindeliğinin tartışmaya açılabileceği, Türkiye gibi tüketi cilerin alım gücünün sınırlı bulunduğu bir pazar için tüketicinin yararına olduğu tartışmasız olan uluslararası tükenme sisteminin reddedilmesinin mantıklı bir tercih olmadığı, uluslararası tükenme sisteminin markanın men şei gösterme, belirli bir kaliteyi garanti etme ve reklam aracı olarak kullan ma fonksiyonlarını olumsuz etkilediğinin söylenemeyeceği, bu sebeple yasal sistemde değişiklik yapılarak uluslararası tükenıneye geçilmesinin de !ege feranda daha yerinde bir tercih oluşturacağı savunulmuştur. 556 sayılı KHK 63 Madde gerekçesinde, hakkın tüketilmesinin yalnız piyasaya sunulan ürünlerle sınırlı olduğunun, "bu" sözcüğü kullanılmak suretiyle belirtildiği ifade edilmiştir. 556 sayılı KHK'nın 13. maddesinde ise "bu" sözcüğü kullanılmaksızın " ... Türkiye'de piyasaya sunulmasmdan sonra, mallar/o ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkm kapsam1 d1şmda kalir" ibaresine yer verilmişti. KHK m. 13 hük münde kullanılan "mallar/o ilgili fiiller" ibaresi Yargıtay'ı yanıltmış ve Yüksek Mahkeme, markalı mallar bir kez Türkiye'de piyasaya sunulduk tan sonra, ülke dışında piyasaya sunulan mallar bakı mından da marka hakkının tükeneceğini kabul etmişti. Yargıtay' ın 556 sayılı KHK döneminde tü kenmeyi somut olarak Türkiye'de piyasaya sunu mu yapılan mallar için değil de, soyut olarak marka hakkının kendisini kapsayacak şekilde uygulayan içtihatları ve bunlara yönelik olarak doktrinde dile getirilen eleştiriler için "lll" no.lu başlık altındaki açıklamalarımıza bakınız. 64 Maddenin gerekçesi nde, uluslararası tükenme sistemine geçildiği belirtilmiştir. Doktrinde, hükmün metninde uluslararası tükenme sisteminin tercih edildiğinin açıkça belirtilmiş olmamasını eksiklik olarak yorumlayan yazarlar olmuştur (Ayşe Saadet ARlKAN, Fikri-Sınai Mülkiyet Hakları ve Hakkın Tükenmesi, s.664-665). Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3169 döneminde, doktrinde bizim dışımızda birçok başka yazar da uluslararası tükenme sisteminin Türkiye açısından daha doğru bir tercih olacağı yönünde görüş bildirmişti65• Bu sebeple yasa koyucunun, SMK ile tükenmenin coğrafi sınırı bakımından benimsediği sistemi değiştirerek uluslararası tükenme sistemine geçmesini olumlu bir tercih olarak görmekteyiz66• Buna karşılık, doktrinde SMK ile uluslararası tükenme ilkesine geçilme sini çeşitli gerekçelerle eleştİren yazarlar da olmuştur67• Yukarıda "II" no.lu başlık altında da belirttiğimiz üzere, bir ülkenin tükenmenin coğrafi sınırı bakımınd an hangi sistemi benimseyeceği, ekonomik açıdan izlemeyi tercih ettiği politika ile yakından ilgilidir68• Uluslararası tükenme rejimi kapsamın da paralel ithalatlara imkan tanınması, tam rekabetçi iktisadi anlayışı benim seyen ekonomiler tarafından tercih edilebilecek bir yöntemdir69• Dışa karşı korunmacı iktisadi sistemlerin ise uluslararası tükenıneye olumlu yaklaşa bilmeleri mümkün değildir. Korunmacı ekonomik politikalar izleyen devlet ler ülkesel tükenme sistemini tercih etmeye eğilim gösterirler. Ayrıca, tü kenmenin coğrafi sınırı bakımından uygulanacak sistemin seçiminde tüketi- 65 Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.223; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.234; Yasemin KARAKURT, Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi ilkesi ve istisnaları, s.20 ve 96; Sibel MERAŞ, Marka Hakkı nın Tüketilmesi ilkesinin incelenm esi, s.l16; Emre GÜLLÜ, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat, s.87. Çolak da uluslararası tükenme sisteminin gerek dünya ticaretinin gelişmesi gerek tü keticilerin menfaati bakımından en uygun sistem olduğu fikrindedir (bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.611).
|
iktisadi anlayışı benim seyen ekonomiler tarafından tercih edilebilecek bir yöntemdir69• Dışa karşı korunmacı iktisadi sistemlerin ise uluslararası tükenıneye olumlu yaklaşa bilmeleri mümkün değildir. Korunmacı ekonomik politikalar izleyen devlet ler ülkesel tükenme sistemini tercih etmeye eğilim gösterirler. Ayrıca, tü kenmenin coğrafi sınırı bakımından uygulanacak sistemin seçiminde tüketi- 65 Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.223; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.234; Yasemin KARAKURT, Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi ilkesi ve istisnaları, s.20 ve 96; Sibel MERAŞ, Marka Hakkı nın Tüketilmesi ilkesinin incelenm esi, s.l16; Emre GÜLLÜ, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat, s.87. Çolak da uluslararası tükenme sisteminin gerek dünya ticaretinin gelişmesi gerek tü keticilerin menfaati bakımından en uygun sistem olduğu fikrindedir (bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.611). 66 Uluslararası tükenme ilkesinin tüketicinin lehine sonuç vermesinden hareketle aynı yönde değer lendirme için bkz. Emir YAKIN, Sınai Mülkiyet Kanunu Uyarınca Marka Hakkının Uluslararası Tü kenmesi ilkesi, s.116. 67 Bkz. Sabih ARKAN, Ticari işletme Hukuku, 2018, s.320; Hayrettin ÇA�LAR, Sınai Mülkiyet Kanu nu'nun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ocak 2017, C.3, S.1, s.1S2; Ayşe Saadet ARlKAN, Fikri-Sınai Mülkiyet Hakları ve Hakkın Tü kenmesi, s.655. SMK'nın hazırlık çalışmaları sırasında tükenmenin coğrafi sınırı bakımından hangi sistemin seçileceği konusunun uzun tartışmalara neden olduğu hakkında bkz. SU LUK/KARASU/NAL, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2018, s. 14. 68 556 sayılı KHK döneminde yapılmış, Türkiye açısından uygun olan tükenme rejiminin iktisadi veriler ışığında değerlendirilmesini konu alan bir çalışma için bkz. Yaşar TEKDEMiR, Marka Hakkının Tü kenmesi ve Paralel ithalat Sorununa iktisadi Bir Yaklaşım, Farklı Tükenme Rejimleri ve Türkiye için Politika Önerisi, s.3-31. 69 Uluslararası tükenme nin iktisadi açıdan fayda ve sakıncaları hakkında ayrıntılı değerlendirme için bkz. Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.75-82; Mert Ka an GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçevesinde Marka Hakkının Tüketilmesi, s.77-83. Paralel ithalatın yasak lanmasının olumlu ve olumsuz yönleri hakkında ise bkz. Ülgen ASLAN DÜZ GÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.211-220; Yaşar TEKDEMiR, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorununa iktisadi Bir Yaklaşım, Farklı Tükenme Rejimleri ve Türkiye için Politika Önerisi, s.15-19. 3170 Yasamani Ayoğ/u cilerin alım gücü de önemli bir etkendir. Tüketiciterin alım gücünün yüksek olduğu gelişmiş ekonomiler ülkesel tükenme yi, bireylerin alım gücünün nispeten daha zayıf olduğu gelişmekte olan ekonomiler ise uluslararası tü kenmeyi tercih etme eğilimi içerisindedie 0• Biz, ülkemizde tüketicilerin alım gücünün sınırlı olduğunu göz önüne aldığımızda, paralel ithalata izin vere rek tüketiciye daha ucuz fiyat üzerinden orijinal ürün ulaşmasına imkan sağ layan yapısı nedeniyle uluslararası tükenme sisteminin Türkiye açısından daha doğru bir tercih olduğu düşüncesindeyiz. SMK m.152/1 hükmünde sözü edilen "Bu ürünler/e ilgili fiiller hakkın kapsamı dışında kalır" ibaresinin kapsamına, yalnızca markalı malların ye niden satılması değil, markayı taşıyan ürünlerin yeniden ticaret mevkiine konulması (satışa sunulması) amacıyla üçüncü kişiler tarafından yapılabile cek her türlü hukuki tasarruf dahil kabul edilir. Özellikle markayı taşıyan ürünleri yeniden ticaret mevkiine koyacak olan kimsenin markalı ürünlerle ilgili olarak markayı belirtmek/kullanmak suretiyle reklam yapması da bu kapsama dahildir71• Ancak yapılacak reklamların, o malın pazarlanması için olağan sayılan reklam usullerine uygun olmaları ve markanın itibarına zarar verecek nitelik taşımamaları gerekir72• Ayrıca, yapılacak reklamların, muha tap kitlerle, markayı taşıyan ürünleri yeniden ticaret mevkiine koyacak olan üçüncü kişi ile marka sahibi arasında ticari ilişki bulunduğu (örneğin malları yeniden satışa sunan kimsenin marka sahibinin dağıtım ağına mensup oldu ğuf3 ya da bu ürünlerin üçüncü kişi tarafından üretildikleri yönünde gerçeğe aykırı bir izienim de yaratmamaları gerekir. Markayı taşıyan ürünlerin onları yeniden ticaret mevkiine koyan üçüncü kişi tarafından üretildikleri yönünde ya da marka sahibi ile ürünleri yeniden ticaret mevkiine koyan üçüncü kişi arasında ticari bir ilişki bulunduğu yönünde izienim yaratmaya elverişli şe kilde reklam yapılması halinde, markanın menşei gösterme fonksiyonu zarar görebileceğinden, marka sahibi SMK m. 152/2 hükmüne dayanarak tükenme ilkesinin uygulanma masını ve bu tür reklamların önlenmesini talep edebile cektir74. 70 Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.67; Ali PASLI, Ulusla- rarası Antlaşmaların Türk Marka Hukukunun Esasına ilişkin Etkileri, 2014, s.528, dpn.764. 71 OEU C-337 /95, Christian Dior SA, Christian Dior BV v. Eva ra BV, 04.11.1997, par.38. 72 CJEU C-337 /95, Christian Dior SA, Christian Dior BV v. Evora BV, 04.11.1997, par.48. 73 Bkz. OEU C-63/97, BMW v. Ronald Karel Deenik, 23.02.1999, par.64. 74 CJEU C-63/97, BMW v. Ronald Karel Deenik, 23.02.1999, par.64. Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3171 V. MARKA HAKKININ TÜKENMiŞ KABUL EDiLMESi iÇiN ARANAN ŞARTLAR Marka hakkının tükenmiş kabul edilebilmesi için belli şartların gerçek leşmiş olması aranır. Söz konusu şartlar: markanın SMK kapsamında koru nan markalardan olması, markalı malların piyasaya sunulmuş olması ve bu sunum işleminin marka sahibinin rızası dahilinde yapılmış bulunmas ıdır. Aşağıda, anılan şartlar ayrı ayrı incelenecektir. 1. Markanın SMK Kapsamında Korunan (Tescilli) Markalardan Olması SMK'nın m. 711 hükmüne göre, "Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir". Dolayısıyla kural olarak, Türkiye'de tescilli bu lunmayan bir markanın SMK'nın sağladığı koruma kapsamında kabul edil mesi mümkün değildir. Fikri mülkiyet haklarına sağlanan koruma ve bu korumanın kapsamı, bu haklara uygulanan ülkesellik prensibi gereği her ülkenin kendi hukukuna tabidir. Türk Hukuku da SMK'nın öngördüğü ko rumayı sağlamak için Türkiye'de tescili zorunlu kıldığına göre, ülkemizde tescil edilmemiş bir markanın SMK ile sağlanan korumadan yararlana bilme si mümkün değildir. Bu bağlamda, markanın Türkiye'de tescilli olmaması olasılığında SMK ile korunan bir marka hakkı bulunmadığından, bu hakkın tükenınesi de söz konusu olamaz75. Zira tükenen, marka sahibinin markalı malların üçüncü kişiler tarafından yeniden ticaret mevkiine konulmas ını önlemeye yönelik müdahale haklarıdır. Bu haklar ise marka sahibine SMK m.7/3 hükmü tarafından tanınan haklardır; Türkiye'de tescilli bulunmayan markalar SMK kapsamında korunmadığına göre, bu ihtimalde tükenıneye konu oluşturabilecek bir hak da mevcut değil demektir. 556 sayılı KHK döneminde, doktrinde azınlıkta kalan bir görüş, tescilli olmayan markalar açısından da tükenmenin uygulanması gerektiğini savun muştur76. Bu görüşe göre, tescilli bulunmayan markalar da haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunduklarından, bu markalar bakımından da tü kenme ilkesi uygulama alanı bulmalıdır. Fikrimizce bu görüşe katılma ola nağı yoktur; zira haksız rekabet hükümleri ile korunan işaret, bu işareti taşı- 75 Gerek 556 sayılı KHK dönemi için, gerek SMK dönemi için doktrinde ortaya çıkan ağırlık görüş bu doğrultud adır: bkz. Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.203; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.613; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri
|
Bu haklar ise marka sahibine SMK m.7/3 hükmü tarafından tanınan haklardır; Türkiye'de tescilli bulunmayan markalar SMK kapsamında korunmadığına göre, bu ihtimalde tükenıneye konu oluşturabilecek bir hak da mevcut değil demektir. 556 sayılı KHK döneminde, doktrinde azınlıkta kalan bir görüş, tescilli olmayan markalar açısından da tükenmenin uygulanması gerektiğini savun muştur76. Bu görüşe göre, tescilli bulunmayan markalar da haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunduklarından, bu markalar bakımından da tü kenme ilkesi uygulama alanı bulmalıdır. Fikrimizce bu görüşe katılma ola nağı yoktur; zira haksız rekabet hükümleri ile korunan işaret, bu işareti taşı- 75 Gerek 556 sayılı KHK dönemi için, gerek SMK dönemi için doktrinde ortaya çıkan ağırlık görüş bu doğrultud adır: bkz. Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.203; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.613; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.170; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat So runu, s.88; Mert Kaan GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçevesinde Marka Hakkı nın Tüketilmesi, s.96-97. 76 Esin ÇAMLIBEL TAYLAN, Marka Hakkının Kullanımıyla Paralel ithalatın Önlenmesi, s.107. 3172 Yasaman/ Ayoğlu yan malların tedavülünü önlemek üzere sahibine bir hak bahşetmemektedir; mevcut olmayan bir hakkın tükenınesi de mümkün değildir. Marka sahibine, markayı taşıyan malların piyasada tedavül etmesine müdahale etme imkanı tanıyan düzenleme SMK m.7/3 hükmünde ve özellikle bu hükmün "b" ben dinde yer almaktadır: "İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanmas ı veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi". TTK'nın haksız rekabete ilişkin düzenlemele rinde (m.54 vd. 'ında) ise, kanımızca, marka sahibine, tescilli olmayan markayı taşıyan malların piyasada tedavül etmesine müdahale etme hakkı sağlayan bir hükmün varlığından söz edile mez. Bu itibar la, SMK m. 1 52 hükmünün, sınai mülkiyet haklarına SMK ile sağlanan koruman ın hangi hallerde tükeneceğini düzenleyen bir hüküm ol duğunun altı çizilmelidir. Bu noktada tartışma konusu yapılabilecek bir diğer husus, markanın tes cil kapsamında bulunmayan emtia üzerinde kullanılması halinde tükeomenin uygulanıp uygulanmayacağıdır. SMK'nın tescil ile marka sahibine sağladığı koruma, markanın tescil kapsamındaki emtia üzerinde kullanılması halinde mevcuttur (bkz. SMK m. 7/2, "a" ve "b"). Dolayısıyla markanın tescil kap samı dışındaki emtia üzerinde kullanılması halinde, SMK tarafından sağla nan bir marka koruması söz konusu değildir; bu korumanın bulunmadığı yerde tükenıneden bahsetmek de mümkün olamaz77• Kanımızca, tartışmaya açılabilecek bir diğer husus, Türkiye'de tescil edilmemiş, ancak Paris Sözleşmesi hükümleri uyarınca korunan tanınmış markaların tükenme ilkesi karşısındaki durumunun ne olacağıdır. Genel olarak iki tür tanınmış marka bulunduğu kabul edilir; bunlardan ilki olan dünyaca tanınmış markalar, yalnızca ilgili tacirler veya o malı tüke tenler tarafından değil, bu mal ile ilgisi olmayan kesimler tarafından da tanı nan, markanın üzerine konulduğu ürünün birdenbire, düşünmeden ve bir hatıranın yardımı ile hatırlanmadan, refleks halinde düşünülmesini sağla yan ve her türlü rekabet kaygısı dışında yüksek bir kaliteyi garanti eden marka lardır78. Bu tür markaların alıcılar nezdinde üst düzey bir çekici gücü simge lediğini söyleyebilmek mümkündür. İkinci tür olan Paris Sözleşmesi anla mında tanınmış markalar ise, ilgili alıcı çevresi tarafından tanınan ve tescilin 77 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.203. 78 Hamdi YASAMAN, Tanınmış Markalar, Arslanlı'nın Anısına Armağan, istanbul 1978, s.694-695. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3173 talep edildiği ülke makamlarınca Paris Sözleşmesi hükümlerine göre korun duğu bilinen markaları ifade eder. Dünyaca tanınmış markalar, Paris Söz leşmesi 'ne taraf olan bir devletin vatandaşına ait olmaları kaydıyla, her ko şulda Paris Sözleşmesi anlamında da tanınmış marka olarak kabul edilirler; buna karşılık dünyaca tanınmış olmayan ve yalnız ilgili ürün çevresi tarafın dan bilinen bir markanın da Paris Sözleşmesi kapsamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi mümkündür. Türkiye'nin de taraf olduğu Paris Sözleşmes i'nin birinci mükerrer 6. maddesi ile tanınmış markalara sağlanan koruman ın, Anayasa'nın usulünce imza olunan uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu belirle yen 90. maddesi gereği iç hukukumuza dahil olduğu tartışmadan uzaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markalara SMK tarafından sağlanan koruman ın niteliğidir. Şöyle ki, Türki ye'de tescil edilmemiş ancak Paris Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde ko runan tanınmış bir markaya SMK tarafından sağlanan koruma, Tür kiye'de tescili yapılan markalara sağlanan koruma ile eşdeğer olmayıp sınırlı nitelik tedir. Zira Paris Sözleşmesi hükümlerine göre korunan tanınmış markaya SMK tarafından sağlanan koruma, sadece bu markanın Türkiye'de başkası adına tescilini önlemeye yönelik bir tescile itiraz imkanı ve şayet bu tescil gerçekleşmişse terkini sağlayabilmek için hükümsüzlük davası ikame etme olanağı ile sınırlıdır (bkz. SMK m.6/4 ve 2511). Şu halde, Türkiye'de tescilli olmayan Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markaların SMK tarafından sınırlı şekilde korunduğu ve bu sınır dışında kalan hususlar için elde edilmek istenen koruman ın ancak haksız rekabet normlarına dayanılarak sağlanabile ceği bir vakıadır. Hal böyle olunca, Türkiye'de tescilli bulunmayan Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markanın sahibinin, markalı malların üçün cü kişiler tarafından yeniden ticaret mevkiine konulmas ını engellemek üzere dayanabiieceği ya da olası ithalatlara karşı kullanabileceği Türk Marka Hu kukundan doğan bir hakkı zaten mevcut değildir; mevcut bulunmayan bir hakkın tükenınesi de mümkün olamaz. 2. Markayı Taşıyan Malların Piyasaya Sunulmuş Olması Marka hakkının tüketilmiş kabul edilmesi için aranan ikinci koşul, mar kayı taşıyan malların piyasaya sunulmuş olmasıdır. Marka hakkının yalnızca ürünü ilk olarak piyasaya sunma konusunda mutlak hak sağladığını, markalı mallar bir kez piyasaya sunulduk tan sonra, hak sahibinin üçüncü kişiler tarafından bu malların yeniden ticaret mevkiine 3174 Yasaman/Ayoğlu konulmasına müdahale edemeyeceğini öngören tükenme ilkesi açısından, "piyasaya sunulma " kavramı merkez kavram konumundadır. Gerçekten, hangi tür tasarrufların piyasaya sunum olarak kabul edile ceği, hangi tasarrufların ise bu kavramın dışında tutulacağı meselesi ilke nin uygulama alanı bulması açısından önemlidir. SMK m. 152/1 hükmü "piyasaya sunulma" terimini kullanmış, ancak bu kavramdan ne anlaşılm a sı gerektiğini açıklamamış, bu hususu doktrin ve yargı kararlarına bırak mıştır. Kanımızca, piyasaya sunulma kavramı; markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından iradi olarak ticaret mevkiine konulmasın ı, bir diğer ifadey le ticaret hayatına, tedavüle çıkarılmasını ifade etmektedir. Marka sahibi markalı malları kendi rızasıyla piyasaya sunduktan sonra bu mallar üzerin deki ticaret serbestisi mutlak boyuta ulaşır; ticaret serbestisi o ürün bazında marka hakkı ile sınırıanmaktan kurtulur ve mallar piyasa ajanları arasında ticarete konu olmaya, tedavül etmeye başlar. Piyasaya sunum işleminin do ğası gereği, marka sahibinin malların piyasa ajanları arasında tedavül etme sine zırnnen de olsa rıza gösterme si söz konusudur. Dolayısıyla herhangi bir eylemin piyasaya sunum olarak kabul edilip edi lmeyeceği yorurnlanırken, marka sahibinin malların kendi sunumundan sonra tedavül etmesi yolunda zırnnen de olsa rızasının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Bu
|
sı gerektiğini açıklamamış, bu hususu doktrin ve yargı kararlarına bırak mıştır. Kanımızca, piyasaya sunulma kavramı; markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından iradi olarak ticaret mevkiine konulmasın ı, bir diğer ifadey le ticaret hayatına, tedavüle çıkarılmasını ifade etmektedir. Marka sahibi markalı malları kendi rızasıyla piyasaya sunduktan sonra bu mallar üzerin deki ticaret serbestisi mutlak boyuta ulaşır; ticaret serbestisi o ürün bazında marka hakkı ile sınırıanmaktan kurtulur ve mallar piyasa ajanları arasında ticarete konu olmaya, tedavül etmeye başlar. Piyasaya sunum işleminin do ğası gereği, marka sahibinin malların piyasa ajanları arasında tedavül etme sine zırnnen de olsa rıza gösterme si söz konusudur. Dolayısıyla herhangi bir eylemin piyasaya sunum olarak kabul edilip edi lmeyeceği yorurnlanırken, marka sahibinin malların kendi sunumundan sonra tedavül etmesi yolunda zırnnen de olsa rızasının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Bu rızanın bulunmadığı herhangi bir ticari faaliyet, piyasaya sunum olarak yorumlan mamalıdır. Arkan'a göre, markayı taşıyan malların piyasaya sunumu çeşitli şekil lerde gerçekleştirilebilir; "Sürümün hangi hukuki kalıp içerisinde yapıldığı nın (satım, kiralama, trampa gibi) önemi olmadığı gibi, ücret karşılığı yapı lıp yapılmadığının da üstünde durolmaz "79• Bu itibar la, piyasaya sunum un hangi hukuki kalıp içerisinde yapıldığı değil, hak sahibinin piyasaya sunum iradesinin bulunup bulunmadığı önem arz eder80• Bu irade mevcut olduktan sonra, sunumun ücret karşılığı yapılıp yapılmadığı tükenme ilkesinin uygu lanması bakımından herhangi bir farklılık yaratmaz. Bu bakımdan satım, 79 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.203. 80 Avrupa Birliği Adalet Divanı, marka sahibinin , mülkiyeti kendisine ait bulunan ve üzerlerinde "satı lamaz" ("not for sale") ibaresine yer verilen partüm tester'larını (numune/deneme şişelerinil piya saya sunma iradesinin bulunmadı ğına ve bu şişeler üzerindeki marka hakkının tükenmediğine ka rar vermiştir (bkz. CJEU C-127/09, Coty Prestige Lancaster Group GmbH v. Simex Trading AG, 03.06.2010}. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3175 mülkiyeti muhafaza kaydıyla satım, kiralama 8\ trampa, leasing gibi hukuki işlemler piyasaya sunum olarak kabul edilir; zira tüm bu işlemlerde marka sahibinin markalı malları ticaret mevkiine koyma yönündeki iradesi belir gindir. Piyasaya sunumun gerçekleşmiş sayılabilmesi açısından, marka sahi binin markalı mallar üzerindeki mülkiyet hakkını mutlaka devretm iş olması aranmaz 82• Bir malın vitrine konulmak suretiyleteşhiride doktrinde piyasaya sunum olarak kabul edilmektedir 83• SMK m. 1 52 hükmünde uluslararası tükenme sistemi tercih edildiğin den, markalı malların piyasaya sunumunun Türkiye içinde veya dışında yapılmış olması herhangi bir farklılık yaratmaz . Dünyanın neresinde piyasaya sunulmuş olursa olsun, marka sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunulan markalı mallar üzerindeki hak SMK m.l52 hükmüne göre tüken miş kabul edilir ve marka sa hibi, orijinal nitelikteki malların dünyanın herhangi bir bölgesinden Türkiye içerisine paralel ya da tekrar ithalat yoluyla ithal edilmelerine engel olamaz. 3. Piyasaya Sunumun Marka Sahibinin Rızası Dahilinde Yapılmış Olması Tükenmenin gerçekleşebilmesi için markayı taşıyan malların piyasaya sunumunun marka sahibinin nzası dahilinde yapılmış olması gerekir. Piyasaya sunum işleminin bizzat marka sahibi ya da onun rızası dahilinde olmak kay dıyla üçüncü bir kişi tarafından yapılabilmesi mümkündür. SMK m.l52/l hükmü, üçüncü kişi tarafından yapılan sunumlarda tükenmenin gerçekleşe- 81 Markayı taşıyan malları kiralayanın, üzerinde mülkiyet hakkına sahip olmadığı malları satarak ticaret mevkiine kayamayacağı tartışmasızdır; ancak kiralayan, markalı malları alt kiraya vermek yoluyla ticaret mevkiine koyabilir ya da kiraladığı malları kullanarak yürüttüğü faaliyete ilişkin rek lamlarda, bu faaliyeti hangi markayı taşıyan mallar ile gerçekleştirdiğini açıklamak üzere malların markasını zikredebilir. Örneğin, bir araç kiralama şirketinin, belirli süreyle kendi filosuna dahil et mek üzere bir otomobil üreticisinden kiraladığı araçların markasını kullanarak tüketicilere yönelik reklam yapması halinde durum böyledir. 82 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.861-862; Adem ASLAN, Türk ve AB Huku kunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.79. Buna karşılık, kimi zaman markalı mallar üzerin deki mülkiyetin devri dahi piyasaya sunum kapsamında algılanmaz; örneğin malların mülkiyetinin bir inançlı işlem ile gerçekte rehin tesis etme amaçlı olarak devrinde piyasaya sunumun gerçekleş tiği kabul edilmez (Hamdi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.861-862}. 83 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.203; Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.862. Malın sadece teşhir amacıyla vitrine konulmasının icaba davet anlamına gelme diği, icaba davet için malın teşhirinin yanı sıra üzerine fiyatının da konulması ve böylelikle satışının teklif edilmesi gerektiği hakkında bkz. Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Hakları nın Tükenmesi, s.179. Avrupa Birliği Adalet Divanı'na göre ise, piyasaya sunumun gerçekleştiğini kabul edebilmek için malların marka sahibinin mağazalarında satışa sunulmuş olmaları yeterli de ğildir, fiilen satılmış olmaları gerekir (CJEU C-16/03, Peak Holding AB v. Axolin- Elinor AB, 30.11.2004, par.44). 3176 Yasaman/Ayoğlu bilmesi için marka sahibinin rızasını aradığını " ... veya onun izni ile" ifadesine yer vererek göstermiştir. Konu, aşağıda "piyasaya sunurnun marka sahibi tara fından yapılması" ve "piyasaya sunurnun marka sahibinin izniyle üçüncü kişi tarafından yapılması" şeklinde iki ayrı başlık altında incelenecektir. A. Piyasaya Sunumun Marka Sahibi Tarafından Yapılması Markalı malların piyasaya sunumu bakımından ilk olasılık, sunum işle minin bizzat marka sahibi tarafından yapılmasıdır. Bu ihtimal, marka sahibi nin yeterli pazarlama ve dağıtım ağına sahip olduğu ve bu ağdan yararlana rak ürününü bizzat pazadad ığı hallerde karşımıza çıkmaktad ır. Markalı malların piyasaya sunumunun marka sahibinin rızası dahilinde yapılmış olması tükenmenin olmazsa olmaz koşulu, condictio sine qua non 'udur84. Marka sahibinin rızası bulunma ksızın, herhangi bir hukuki zo runluluk sonucu markalı malların piyasaya sunumu söz konusu olmuşsa, bu mallar üzerindeki hakkın tükenıne diği kabul edilir. Sınai mülkiyet hakları bakımından tükenmenin istisnası olan hallerden biri olarak gösterilen bu olasılığın en klasik örneği, patent hakkının tükenınesi meselesinde karşılaşı lan zorunlu lisans müessesesidir. Zorunlu lisans, patent hakkı sahibinin, pa tent konusu ürünü üretmek iradesinde olmamasına rağmen, söz konusu ürü nün kamu yararı açısından vazgeçilmez nitelikte olduğu hallerde ya da yasal mevzuatta öngörülen diğer durumlarda lisans vermeye zorlanmas ıdır85. Özel likle tıbbi ürünler sektöründe zorunlu lisans müessesesi ile sıkça karşılaşılır. Avrupa Birliği Adalet Divanı da haklı olarak zorunlu lisans altında üretilen patent konusu ürünler üzerinde tükenmenin uygulanmayacağ ına karar ver miştir86. Marka hakkının tükenınesi bakırnından da piyasaya sunumun marka sahibinin rızası dahilinde yapılmış olmasını mutlak olarak aramak gerekir. Örneğin, olası bir seferberlik halinde marka sahibinin üretip pazarlamaya zorlandığı mallar üzerindeki hak tükenmiş kabul edilmemelidir 87. 84 Piyasaya sunumun gerçekleştiğ ini ispat yükünün, kural olarak marka hakkının tükendiğini iddia eden kimseye düştüğü kabul edilir (bkz. CJEU C-244/00, Van Doren + Q. GmbH v. Lifestyle sports + sportswear Handelsgesellsch aft mbH, Michael Orth, 08.04.2003, par.42). Paralel ithalat konusu malların orijinal nitelikte olduklarını ispat yükü de paralel ithalatçıya aittir (Uğur ÇOLAK, Türk Mar ka Hukuku, 2018,
|
lisans vermeye zorlanmas ıdır85. Özel likle tıbbi ürünler sektöründe zorunlu lisans müessesesi ile sıkça karşılaşılır. Avrupa Birliği Adalet Divanı da haklı olarak zorunlu lisans altında üretilen patent konusu ürünler üzerinde tükenmenin uygulanmayacağ ına karar ver miştir86. Marka hakkının tükenınesi bakırnından da piyasaya sunumun marka sahibinin rızası dahilinde yapılmış olmasını mutlak olarak aramak gerekir. Örneğin, olası bir seferberlik halinde marka sahibinin üretip pazarlamaya zorlandığı mallar üzerindeki hak tükenmiş kabul edilmemelidir 87. 84 Piyasaya sunumun gerçekleştiğ ini ispat yükünün, kural olarak marka hakkının tükendiğini iddia eden kimseye düştüğü kabul edilir (bkz. CJEU C-244/00, Van Doren + Q. GmbH v. Lifestyle sports + sportswear Handelsgesellsch aft mbH, Michael Orth, 08.04.2003, par.42). Paralel ithalat konusu malların orijinal nitelikte olduklarını ispat yükü de paralel ithalatçıya aittir (Uğur ÇOLAK, Türk Mar ka Hukuku, 2018, s.619). 85 Bkz. SMK m.129-137. 86 CJEU C-19/84, Pharmon v. Hoechst, 09.07.1985. 87 Yargıtay, ülkesel tükenme sisteminin yürürlükte bulunduğu 556 sayılı KHK dönemind e, Türkiye'de ruhsatı bulunmayan ve satılmayan "Fampyra" isimli ilacın Türk Eczacılar Birliği tarafından Avrupa'dan satın alınarak Türkiye'ye ithal edilmesine ilişkin bir olayda, markalı mallar "marka sahibinin izni ile Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3177 Buna karşılık, markalı malların, marka sahibi ya da onun izni ile malları piyasaya sunacak üçüncü kişinin deposunda, piyasaya sunum işlemi henüz gerçekleşmeden haczedilmesi ve daha sonra paraya çevirme amaçlı olarak satılınaları halinde, bu mallar üzerindeki marka hakkının tükendiğini kabul etmek zorunludur. Zira bu ihtimalde İcra Hukuku'nun ernredici normları marka sahibinin iradesinin önüne geçmektedir. Aksine bir yorum tarzının kabulü halinde, örneğin elektronik eşya ticareti ile uğraşan bir tacirin depo sunda haczedilen markalı mallar üzerindeki hak tükenmeyecek, bu nedenle de paraya çevirme işlemi neticesinde markalı malları satın alan üçüncü kişi nin bu malları yeniden ticaret mevkiine koymasına marka hakkına dayanıla rak engel olunabilecektir. Hal böyle olunca, bu malları yeniden ticaret mev kiine koymak isteyen taeirierin haciz yoluyla satılan markalı mallara talip olmaları mümkün olmayacaktır. Bunun doğal sonucu ise, İcra Dairesi'nin malları ancak şahsi ihtiyaç nedeniyle almak isteyen tüketicilere satmak zo runda kalması olacaktır. Verilen örnekte elektronik eşya ticareti ile uğraşan tacirin deposunda çok sayıda (mesela yüzlerce) müzik seti haczedildiğini varsayarsak, bu malların şahsi ihtiyaç sahiplerine satılması zorunlul uğunu doğuracak bir yorumun İcra Hukuku'nun paraya çevirme prosedürünü ne kadar ciddi şekilde sekteye uğratacağı hemen anlaşılacaktır. Bu nedenle kanımızca, markalı malların, marka sahibi ya da onun izni ile malları piya saya sunacak üçüncü kişinin deposunda, piyasaya sunum işlemi henüz ger çekleşmeden haczedilmesi ve daha sonra paraya çevirme amaçlı olarak sa tılmaları halinde, bu mallar üzerindeki marka hakkının tükendiğini kabul etmek ve İcra Hukuku'nun ernredici düzenlemelerinin marka sahibinin ira desinin önüne geçtiğini varsaymak, daha yerinde ve hayatın olağan akışına daha uygun bir yorum tarzı olacaktır. Doktrindeki ağırlıklı görüş, markalı malların tek yetkili satıcı tarafından pazarlanması halinde, piyasaya sunumun tek yetkili satıcı tarafından, marka sahibinin akdi bir ilişki çerçevesinde verdiği izin çerçevesinde yapıldığını kabul etmektedir88• Kanımızca bu görüş isabetli değildir. Biz, bu olasılıkta, Türkiye sınırları içerisinde piyasaya sunulmamış olduğundan", Türk Hukuku açısından mallar üzerin deki hakkın tükenmediğini kabul etmiştir (Yarg. ll. HD. 2016/8533 E. 2018/3543 K. 14.05.2018 tarih li, bkz. "Fampyra" kararı, karar no.l52/6). Uluslararası tükenme sistemini benimseyen SM K' nin yürür lüğe girmesinden sonra bu tür bir ithalatın marka sahibi tarafından önlenemeyeceği ise kuşkusuzdur. Zira SMK döneminde, markalı malların yurt dışında marka sahibinin rızası dahilinde piyasaya sunul maları ile birlikte, uluslararası tükenmeyi benimseyen Türk Hukuku bakımından mallar üzerindeki hak tükenmiş olacak ve marka sahibi, bu malların Türkiye'ye ithal edilmelerine karşı çıkamayacaktır. 88 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.204; Hamdi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.867. 3178 Yasamani Ayoğ/u malların marka sahibi tarafından tek yetkili satıcıya gönderilmesi ile birlikte piyasaya sunumun gerçekleştiğinin, dolayısıyla piyasaya sunum işleminin marka sahibinin bizzat kendisi tarafından yapıldığının kabul edilmesi gerek tiği düşüncesindeyiz. Gerçekten, tek satıcılık sözleşmesi; "Yapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen, çerçeve niteliğinde, sürekli öyle bir sözleşmedir ki, bununla yapımcı, mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğ rafi bölgede tekele sahip olarak satmak üzere sadece tek satıcıya gönderme yi, buna karşılık tek satıcı da sözleş me konusu malları kendi ad ve hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı üstle nir"89. Şu halde, tek satıcılık sözleşmesi, taraflar arasında münferİt (birel) satım sözleşmeleri yapılmasını sağlamaya yönelik bir çerçeve sözleşme nite liğindedir90. Tek yetkili satıcı, üreticinin (marka sahibinin) vekili konumunda bulunmayıp bağımsız tacir yardımcısı statüsündedir; bu sebeple üreticiden (marka sahibinden) satın aldığı ürünleri üretici adına veya hesabına değil, kendi adına ve hesabına pazarlamaktadır 91• Dolayısıyla marka sahibi tarafın dan markalı malların tek satıcıya gönderilmesi, taraflar arasındaki çerçeve sözleşme ilişkisine dayanan birel satım sözleşmesini ifa amacına yöneliktir. Bir diğer anlatımla, bu ihtimalde marka sahibi tarafından markalı malların tek yetkili satıcıya birel satım sözleşmesi ile satılınala rı söz konusudur ki; böyle bir satım işleminin de piyasaya sunum anlamına geleceği açıktır. Bu itibarla, markalı malların marka sahibi tarafından tek yetkili satıcıya gönde rilmesi ile birlikte bu mallar üzerindeki marka hakkının tükendiği kabul edilmeli, tükenmenin gerçekleşmesi için markalı malların ayrıca tek yetkili satıcı tarafından ticaret mevkiine konulması aranmam alıdır. Görüldüğü üze re, bu ihtimalde piyasaya sunum işlemi tek yetkili satıcı tarafından değil, bizzat marka sahibi tarafından, malların tek yet kili satıcıya gönderilmesi (satılması) yoluyla yapılmış olmaktadır 92• 89 Hasan iŞGÜZAR, Tek Satıcılık Sözleşmesi, 1989, s.14. 90 Haluk TANDOGAN, Tek Satıcılık Sözleşmesi, BATi DER, C. Xl, S. 4, 1982, s.14. 91 Haluk TANDOGAN, Tek Satıcılık Sözleşmesi, BATi DER, C. Xl, S. 4, 1982, s.8. 92 Buna karşılık, ulaştığımız sonuç markanın Türkiye'de tek yetkili satıcı adına tescilli olması halinde geçerli olmayacaktır. Gerçekten, markalı malları üreterek tek yetkili satıcıya göndermeyi yükümle nen gerçek hak sahibi, markanın mülkiyetinin kendisine ileri bir tarihte geri döneceği inancı ve markadan doğan hakların kullanımının olası bir tecavüze karşı Türkiye'de tek yetkili satıcı tarafın dan daha etkin biçimde yapılabil eceği düşüncesiyle, markanın tek yetkili satıcı adına tescil edilme sine rıza göstermiş olabilir. Bu ihtimalde taraflar arasında bir inançlı işlem söz konusudur; tek yet kili satıcı bu işlem sebebiyle şeklen de olsa Türk Hukuku tarafından korunan marka hakkının sahibi Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3179 Üçüncü kişinin hukuken marka sahibi adına ve hesabına hareket ederek piyasaya sunum işlemini yaptığı hallerde de sunumun bizzat marka sahibi tarafından yapıldığını kabul etmek gerekir. Gerçekten, piyasaya sunumun üçüncü kişi tarafından marka sahibi adına ve hesabına yapıldığı hallerde, bu işlemin hukuki sonuçları marka sahibi nezdinde doğacağı ve yapılan
|
yetkili satıcıya göndermeyi yükümle nen gerçek hak sahibi, markanın mülkiyetinin kendisine ileri bir tarihte geri döneceği inancı ve markadan doğan hakların kullanımının olası bir tecavüze karşı Türkiye'de tek yetkili satıcı tarafın dan daha etkin biçimde yapılabil eceği düşüncesiyle, markanın tek yetkili satıcı adına tescil edilme sine rıza göstermiş olabilir. Bu ihtimalde taraflar arasında bir inançlı işlem söz konusudur; tek yet kili satıcı bu işlem sebebiyle şeklen de olsa Türk Hukuku tarafından korunan marka hakkının sahibi Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3179 Üçüncü kişinin hukuken marka sahibi adına ve hesabına hareket ederek piyasaya sunum işlemini yaptığı hallerde de sunumun bizzat marka sahibi tarafından yapıldığını kabul etmek gerekir. Gerçekten, piyasaya sunumun üçüncü kişi tarafından marka sahibi adına ve hesabına yapıldığı hallerde, bu işlemin hukuki sonuçları marka sahibi nezdinde doğacağı ve yapılan hukuki işlemle bağlanan yine marka sahibi olacağından, üçüncü kişinin hukuken tarafı olmadığı bir işlemi yaparak markalı malları piyasaya sunduğunu kabul etmek, hukuk tekniği açısından doğru olmayacaktır. Bu noktadan hareketle, üçüncü kişi ile marka sahibi arasında markalı malların marka sahibi adına ve hesabına piyasaya sunulmas ını hedef tutan bir temsil ya da vekalet ilişkisi nin bulunduğu tüm hallerde, piyasaya sunumun üçüncü kişi tarafından değil, bizzat marka sahibi tarafından yapıldığının kabulü gerekir. Başka bir ifadey le, markalı malların akdi bir ilişki çerçevesinde üçüncü kişi tarafından piya saya sunulması olasılığı, üçüncü kişinin piyasaya sunumu kendi adına ve hesabına yaptığı hallere hasredilmelidir. Bu sebeple doktrinde ifade olunan ve acente tarafından yapılan piyasaya sunumu "akdi ilişki çerçevesinde üçüncü kişi tarafından yapılan sunum" olarak nitelendiren görüşe katılabilmemiz mümkün değildir93• Gerçekten, TTK m.l 02/1 hükmü acenteyi; "Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip ol maksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse" olarak tanımladığına göre, hukukumuzda acente ister akdin yapılması için aracılık faaliyetinde bulunsun, ister müvekkili adına akit yapma yetkisine sahip olsun, her iki ihtimalde de onun vasıtasıyla yapılan işlemin hukuki tarafı müvekkildir. Bu bağlamda, acente tarafından yapılan piyasaya sunum işlemi marka sahibi adına ve hesabına yapılmaktadır. Şu halde; acente tarafından yapılan piyasa ya sunumun, marka sahibinin izniyle akdi bir ilişkiye dayanılarak üçüncü kişi tarafından yapılan piyasaya sunum olarak değil, bizzat marka sahibi konumundadır. Bu olasılıkta tükenmenin ancak tek yetkili satıcı tarafından yapılan piyasaya su numla gerçekleşebilec eği kabul edilmelidir; zira Türk Hukuku tarafından korunan marka hakkı şek len de olsa tek yetkili satıcıya aittir. Dikkat edilecek olursa, bu ayrıksı durumda üretici tarafından birel satım sözleşmesi çerçevesinde tek yetkili satıcıya gönderilen mallar üzerindeki hak tükenmiş kabul edilmeyecek; bu malların tek yetkili satıcı tarafından ticaret mevkiine konuldukları tarihte, tek yetkili satıcının "marka sahibi" sıfatıyla yaptığı piyasaya sunum nedeniyle mallar üzerindeki hakkın tükendiği sonucuna ulaşılacaktır. 93 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C.ll, 1998, s.136-137. 3180 Yasamani Ayoğ/u tarafından yapılan piyasaya sunum olarak görülmesi gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise şudur: marka sahibi tarafından, hukuken kendisi adına ve hesabına sözleşme akdetmek ya da akdedilecek sözleşmelere aracı lık etmekle yükümlü bulunan acenteye markalı malların gönderilmesi piya saya sunum anlamına gelmeyecektir; zira burada acente ile marka sahibi arasında piyasaya sunum kapsamında ele alınabilecek bir hukuki işlemin varlığından söz edilebilmesi mümkün değildir. Yukarıda açıklanan değerlendirmeleri kısaca özetlemek gerekirse; üçüncü kişinin kendi adına ve hesabına faaliyette bulunarak malın sürümünü desteklerneyi yükümlendiği tüm pazarlama ve dağıtım sözleşmeleri açısın dan (örneğin satış lisansı, mal franchise'ı ve distribütörlük sözleşmeleri açı sından), markalı mallar üzerindeki hakkın, bu malların marka sahibi tarafın dan kendi adına ve hesabına faaliyette bulunan üçüncü kişiye (dağıtım ağı mensubuna) gönderilmesi ile birlikte tükeneceği kanısında yız. Bunun yanı sıra, sözleşme pazarlama ve dağıtımı da hedef tutsa, bir akdi ilişki çerçeve sinde markalı malları piyasaya ulaştıran üçüncü kişi kendi adına ve hesabına değil de marka sahibi adına ve hesabına hareket ediyor ise, piyasaya su numun üçüncü kişi tarafından değil, yine bizzat marka sahibi tarafından yapıldığını kabul etmek gerekir. Bu olasılıkta, markalı malların pazarlama ve dağıtım ağı mensubu üçüncü kişiye gönderilmesi piyasaya sunum olarak kabul edilmemeli, piyasaya sunuma hazırlık faaliyeti olarak düşünülmelidir. B. Piyasaya Sunumun Marka Sahibinin izniyle Üçüncü Kişi Tarafından Yapılması SMK m.l52/l hükmüne göre, marka sahibinin rızası dahilinde yapılmak kaydıyla, üçüncü kişi tarafından yapılan piyasaya sunumlar da bizzat marka sahibi tarafından yapılan piyasaya sunumlar gibi sonuç doğurmaktad ır. Mar ka sahibinin izniyle malların üçüncü kişi tarafından piyasaya sunumu, su numu yapan üçüncü kişi ile marka sahibi arasındaki hukuki-iktisadi bağımlı lık ilişkisi çerçevesinde gerçekleştirilebileceği gibi, akdi bir ilişkiye dayanı larak da gerçekleştirilmiş olabilir. a. Piyasaya Sunumun Marka Sahibi ile Arasmdaki Hukuki-iktisadi Bağtmltflk ilişkisi Çerçevesinde Üçüncü Kişi Tarafmdan Yaptimost Marka sahibi ile üçüncü kişi arasındaki hukuki-iktisadi bağımlılık ilişki si çerçevesinde piyasaya sunum, marka sahibi ile piyasaya sunumu yapan üçüncü kişinin aynı şirketler topluluğuna dahil bulunmaları olasılığını ifade eder. Piyasaya sunumun hukuki- iktisadi bağımlılık ilişkisi çerçevesinde Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3181 gerçekleştiri ldiğini kabul için, marka sahibi ile sunumu gerçekleştiren üçün cü kişinin ortak kontrol altında bulunması yeterlidir; mutlaka marka sahibi nin ana ortaklık, sunumu gerçekleştiren üçüncü kişinin yavru ortaklık sıfatı nı taşıması gerekmez94• Her iki işletmenin de yavru ortaklık olması söz ko nusu olabileceği gibi, marka sahibinin yavru ortaklık, sunumu gerçekleştire nin ana ortaklık olması da mümkündür. Dolayısıyla tükenme ilkesinin uygu lanması bakımından, marka sahibi olan ve piyasaya sunumu gerçekleştiren ortaklıkların şirketler topluluğu içerisindeki konumları değil, ortak bir kont rol altında bulunup bulunmadıkları önemlidir. Markalı malların marka sahibi ile aynı şirketler topluluğuna dahil bir başka ortaklık tarafından piyasaya sunulması halinde çeşitli olasılıklar düşünüleb ilir. Bu olasılıklardan ilki, markanın "ortak marka" sıfatıyla aynı şirketler topluluğuna dahil birden çok ortaklık tarafından kullanılıyor olmasıdır. Bu ihtimalde, ortak markayı kullanan herhangi bir ortaklık tarafından gerçekleş tirilen piyasa ya sunumun diğer ortaklıklar açısından da "piyasaya sunulma" şartını gerçekleştirdiği ve ortak markayı kullanan tüm ortaklıklar açısından mallar üzerindeki marka hakkının tükendiği kabul edilmelidir95• Düşünülebilecek ikinci olasılık, herhangi bir ortak marka kullanımının söz konusu olmadığı hallerde, marka sahibi olan ortaklığın, markalı malların piya saya sunumunu akdi bir ilişki çerçevesinde aynı şirketler topluluğuna dahil bir 94 Hamdi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.866 dpn. 52. 95 Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın C-291/16 sayılı kararı [Schweppes SAv. Red Paralela SL], marka sahibi ile piyasaya sunumu yapan üçüncü kişi arasındaki iktisadi ilişki bakımından özellik arz eden bir olayı konu almaktadır. Bu olayda, "Schweppes" markasının ispanya'daki
|
ilki, markanın "ortak marka" sıfatıyla aynı şirketler topluluğuna dahil birden çok ortaklık tarafından kullanılıyor olmasıdır. Bu ihtimalde, ortak markayı kullanan herhangi bir ortaklık tarafından gerçekleş tirilen piyasa ya sunumun diğer ortaklıklar açısından da "piyasaya sunulma" şartını gerçekleştirdiği ve ortak markayı kullanan tüm ortaklıklar açısından mallar üzerindeki marka hakkının tükendiği kabul edilmelidir95• Düşünülebilecek ikinci olasılık, herhangi bir ortak marka kullanımının söz konusu olmadığı hallerde, marka sahibi olan ortaklığın, markalı malların piya saya sunumunu akdi bir ilişki çerçevesinde aynı şirketler topluluğuna dahil bir 94 Hamdi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.866 dpn. 52. 95 Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın C-291/16 sayılı kararı [Schweppes SAv. Red Paralela SL], marka sahibi ile piyasaya sunumu yapan üçüncü kişi arasındaki iktisadi ilişki bakımından özellik arz eden bir olayı konu almaktadır. Bu olayda, "Schweppes" markasının ispanya'daki sahibi Cadburry Schweppes, ingil tere'deki sahibi ise bu markayı daha önce Cadburry Schweppes'ten devralmış olan Coca-Cola Atlantic lndustries idi. "Schweppes" markasını taşıyan tonik ürününün Red Paralela firması tarafından ingilte re'den ispanya'ya ithal edilmesi üzerine, markanın ispanya'daki sahibi olan Cadburry Schweppes bu ithalatı engellemek üzere ispanyol Hukukuna göre sahip olduğu marka hakkına dayanmak istemiştir. Divan, Cadburry Schweppes ile Coca Cola'nın tek bir global marka imajı oluşturmak için birlikte ve or tak marka yönetimi stratejisi altında hareket ettiklerini, halk nezdinde markayı taşıyan ürünlerin kö keni (aidiyeti) bakımından ortaya çıkan karışıklığı bu ortak marka yönetim stratejilerinin sonucunda bilinçli tercihleri ile yarattıklarını ifade etmiştir. Divan, "Schweppes" markasının üzerinde ortak kont rolleri bulunan, markayı taşıyan ürünlerin kalitesini belirleme noktasında birlikte hareket eden, izle yecekleri ticari politikaları belirlerken koordinasyon içerisinde bulunan Cadburry Schweppes ile Coca Cola arasında "iktisadi ilişki" bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini, ingiltere'de Coca-Cola tarafın dan yapılan piyasaya sunumla Cadburry Schweppes'in marka hakkının tükendiğini ve bu nedenle Red Parale la tarafından ispanya'ya yapılan ithalatı ispanya' daki marka hakkına dayanarak önleyemeyece ğini kabul etmiştir. Görüldüğü üzere, Adalet Divanı, bu olayda aynı şirketler topluluğu içerisinde iki farklı şirketin ve ortak marka kullanımının söz konusu olmamasına rağmen, "markanın ortak kontrol altında olduğundan" bahisle Cadburry Schweppes ile Coca-Cola arasında ekonomik / iktisadi ilişki bu lunduğunu kabul etmiş ve Coca-Cola tarafından ingiltere'de yapılan piyasaya sunum ile Cadburry Schweppes'in is panyol Hukukuna göre sahip olduğu marka hakkının tükendiği sonucuna ulaşmıştır. 3182 Yasaman/ Ayoğlu başka ortaklığa yaptınnasıdır. Bu ihtimalde, markayı taşıyan malların marka sahibinin izniyle akdi bir ilişki çerçevesinde üçüncü kişi tarafından piyasaya sunumu söz konusu olduğundan marka hakkı tükenmiş kabul edilecektir6• Tartışılabilecek son olasılık, markalı malların, marka sahibi ortaklık adına, herhangi bir akdi ilişkiye dayanılmaksızın aynı şirketler topluluğuna dahil bir başka ortaklık tarafından piyasaya sunulmasıdır. Fikrimizce, bu şekilde gerçekleştirilen piyasaya sunum, marka sahibi ortaklığın rızası dışın da gerçekleştiri lmiş dahi olsa, tükenme ilkesinin aradığı şart gerçekleşmiş kabul edilmelidir 97• Gerçekten, bu ihtimalde marka sahibi olan ve piyasaya sunumu gerçekleştiren ortaklıkların aynı şirketler topluluğ una dahil olmaları nedeniyle aynı irade tarafından yönetildikleri açıktır. Tüzel kişilik kavramı nın arkasına sığınılmak suretiyle bu iradenin bölünmesi ve marka sahibi ortaklığın aynı şirketler topluluğuna dahil diğer ortaklık tarafından yapılan piyasaya sunuma rızası bulunmadığı gerekçesine dayanılarak tükenme ilke sinin uygulanmas ının engellenmesi; hem bu çözüm tarzının kötüye kulla nılması sonucunu doğuracaktır, hem de TTK m.18/II anlamında basiretli bir tacir gibi hareket etme yüküroünü yerine getirmeyen şirketler topluluğu le hine hakkaniyete uygun olmayan bir avantaj yaratılması anlamına gelecektir. Bu aşamada tartışmaya açılabilecek bir diğer mesele, markah malların şirketler topluluğuna dahil ortakhklar arasında devrinin piyasaya sunum şartını gerçekleştirmek için yeterli kabul edilip edilemeyeceğidir. Kanımız ca, bu ihtimalde piyasaya sunum şartı gerçekleşmiş kabul edilmemelidir 98• Gerçekten, markayı taşıyan malların aynı şirketler topluluğ una dahil ortak lıklar arasında devrinde, marka sahibinin piyasaya sunum iradesinden bah setmek mümkün değildir. Aynı şirketler topluluğuna dahil ortaklıklar ara sındaki devir işlemleri, çoğunlukla belirli bir işletme politikasını hayata ge çirmek amacıyla yapılır. Fikrimizce, şirketler topluluğu içerisindeki iş bö lümünü hayata geçirme amacına yönelik olup markalı malların pazara arz edilmesi niteliği taşımayan bu tür devirler, piyasaya sunum şartının gerçek leşmiş sayılması için yeterli kabul edilmemelidir 99• 96 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.866. 97 Aynı yönde bkz. Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.96. 98 Aynı yönde bkz. Mert Kaan GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçevesinde Marka Hakkı- nın Tüketilmesi, s.ııo. 99 Ulaştığımız bu sonuç, devralan ortaklığın tek yetkili satıcı statüsünde bulunması halinde de geçer lidir; zira bu tür bir devirle markalı malların kontrolü şirketler topluluğunu yönlendiren iradenin elinden çıkmış olarak kabul edileme z. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi b. Piyasaya Sunumun Marka Sahibinin izni ile Akdi Bir ilişki Çerçevesinde Üçüncü Kişi Taratmdan Yap1/mas1 3183 Markalı malların marka sahibinin izniyle üçüncü kişi taraf ından piyasa ya sunulmaları ihtimali, mutlaka marka sahibi ile üçüncü kişi arasında huku ki-iktisadi anlamda bir bağımlılık ilişkisi bulunmas ını zorunlu kılmaz; mar ka sahibi yapacağı sözleşmeler ile markalı malların üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunuimalarını sağlayabilir100• Yukarıda, marka sahibi ile üçüncü kişi arasında tek satıcılık ve acentelik sözleşmeleri bulunması halinde, su numun bizzat marka sahibi tarafından yapılmış sayılması gerektiğini belirt miştik. Fikrimizce, marka sahibi ile üçüncü kişi arasındaki akdi ilişkiye isti naden üçüncü kişi tarafından yapılan piyasaya sunuıniara en tipik örnek, markalı malların üretim lisansı sahibi ya da üretim franchise'ı alan kimseler tarafından pazara arz edilmesidir. Kuşkusuz, üçüncü kişi, piyasaya sunum işlemini, taraflar aras ında akde dilen sui generis nitelikte bir başka sözleşme çerçevesinde de gerçekleştiri lebilir. Burada önemli olan, taraflar arasındaki sözleşmenin üçüncü kişiye markalı malların üretimine ilişkin olarak hak bahşetmesidir. Aksi ihtimalde, markalı malları üretme hak ve imkanına sahip olmayan üçüncü kişi, söz konusu malları marka sahibinden teslim alarak ya kendi adı ve hesabına ya da marka sahibi adına ve hesabına dağıtmak ya da pazadamak durumunda olacaktır. Dağıtım ya da pazarlamanın üçüncü kişi tarafından "marka sahibi adı ve hesabına" yapıldığı hallerde, piyasaya sunum işleminin bizzat "marka sahibi" tarafından yapılmış kabul edilmesi gerektiğini yukarıda açıklamıştık Zira bu ihtimalde üçüncü kişi marka sahibi adına ve hesabına hareket etti ğinden, hukuken bu işlem ile işlemin diğer tarafına (yani mal ı satın alan kimselere) karşı bağlanan bizatihi marka sahibidir. Dolayısıyla piyasaya sunum işleminin de bizzat marka sahibi tarafından yapılmış olarak kabul edilmesi gerekir. Üçüncü kişinin kendi adına ve hesabına hareket ederek markalı malların dağıtım ve pazarlamasını üstlendiği hallerde ise, markalı malların marka sahibi tarafından dağıtım ve pazarlamayı üstlenen üçüncü kişiye gönderilmesi "ticaret mevkiine konulma" anlamına geldiğinden, bu işlem ile birlikte marka hakkı tükenmiş olacaktır. Bu nedenle, tükenmenin gerçekleşmesi için
|
sahibi adına ve hesabına dağıtmak ya da pazadamak durumunda olacaktır. Dağıtım ya da pazarlamanın üçüncü kişi tarafından "marka sahibi adı ve hesabına" yapıldığı hallerde, piyasaya sunum işleminin bizzat "marka sahibi" tarafından yapılmış kabul edilmesi gerektiğini yukarıda açıklamıştık Zira bu ihtimalde üçüncü kişi marka sahibi adına ve hesabına hareket etti ğinden, hukuken bu işlem ile işlemin diğer tarafına (yani mal ı satın alan kimselere) karşı bağlanan bizatihi marka sahibidir. Dolayısıyla piyasaya sunum işleminin de bizzat marka sahibi tarafından yapılmış olarak kabul edilmesi gerekir. Üçüncü kişinin kendi adına ve hesabına hareket ederek markalı malların dağıtım ve pazarlamasını üstlendiği hallerde ise, markalı malların marka sahibi tarafından dağıtım ve pazarlamayı üstlenen üçüncü kişiye gönderilmesi "ticaret mevkiine konulma" anlamına geldiğinden, bu işlem ile birlikte marka hakkı tükenmiş olacaktır. Bu nedenle, tükenmenin gerçekleşmesi için markalı malların pazarlama ve dağıtımı üstlenen kimse tarafından yeniden ticaret mevkiine konulması aranmayacaktır. Öyleyse, bu ihtimalde, markalı malların marka sahibi tarafından pazarlama ve dağıtımı 100 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C.ll, 1998, s. 136. 3184 Yasaman/Ayoğlu üstlenen kimseye gönderilmesi ile birlikte mallar üzerindeki hak tükenmiş olacağından, piyasaya sunum işlemi, aynen bir önceki ihtimalde olduğu gibi, bizatihi "marka sahibi" tarafından yapılmış olarak kabul edilmek gerekecek tir. Şu halde; ''piyasaya sunum işleminin akdi bir ilişki çerçeves inde üçüncü bir kişi tarafindan yapılması" ihtimali, üçüncü kişinin markalı malları üret me yönünde akdi hak sahibi bulunduğu hallere münhasır olarak algılanmak gerekir. Marka sahibinin, markalı malların akdi bir ilişki çerçevesinde üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasına rıza gösterdiği, bu yöndeki rızanın açık bir şekilde ifade olunması halinde olduğu gibi örtülü rızanın söz konusu olduğu hallerde de kabul edilir. Ancak kural olarak, üçüncü kişinin marka hakkını ihlal eden davranışına marka sahibinin tepkisiz kalması ve buna istinaden üçüncü kişi tarafından markalı malların piyasaya sunulmas ı, hak sahibinin bu sunuma rıza gösterdiği şeklinde kabul edilemez101• Fakat somut olayın şartlarından marka sahibinin üçüncü kişi tarafından yapılan piyasaya sunuma örtülü olarak rıza gösterdiği anlamı çıkarılabil iyorsa, tükenme için aranan şart gerçekleşmiş kabul edilir102• Markalı malların marka sahibinin izni ile akdi bir ilişki çerçevesinde üçüncü kişi tarafından piyasaya sunulması için en karakteri stik örnek, üçün cü kişinin sahip olduğu üretim lisansına dayanarak ürettiği markalı malları pazara arz etmesidir 103• Bu ihtimal de, üçüncü kişi tarafından üretilen markalı malların lisans sözleşmesinde öngörülen koşullar çerçevesinde üretilip üre tilmediği de bu mallar üzerindeki marka hakkının tükenip tükenme diğini belirlemek açısından belirleyici rol oynayacaktır 104• Gerçekten, lisans söz leşmesinin belli hükümlerinin lisans alan tarafından ihlal edilmesi, akde aykırı davranış niteliği taşımanın yanı sıra, aynı zamanda marka hakkının ihlal edilmesi anlamına da gelebilir. Başka bir anlatımla, lisans alanın, aldığı lisans çerçevesinde yaptığı üretim ve piyasaya sunum faaliyeti ile lisans 101 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenrnesi, s.867. 102 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.867. Ayrıca Bkz. CJEU C-324/08, Makro Zelfbedieningsgroothandel CV, Metro Cash & Carry BV, Remo Zaandam BV v. Diesel SpA, 15.10.2009, par.35. 103 Üçüncü kişinin üretim değil satış lisansına sahip olması halinde ise, piyasaya sunumun hangi anda ve kimin tarafından gerçekleş tirildiğini tespit bakımından, marka sahibi ile üçüncü kişi arasında tek yetkili satıcılık ilişkisi bulunması olasılığına yönelik olarak yukarıda "V, 3, A" başlığı altında yaptığı mız açıklamalar geçerli olacaktır. 104 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.870. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3185 sözleşmesini ihlal etmesinin yanında, lisans verenin marka hakkına tecavüz de bulunması da mümkündür. Böyle bir ihtimalde, marka sahibinin markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasına rızasının bulunmadığı ve bu sebeple mallar üzerindeki marka hakkının tükenınediği kabul edilecektir. Söz konusu olasılık, AB Hukukunda 2015/2436 sayılı Yönerge 'nin 25/2 hükmünde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre; lisans alanın, lisans sözleş mesinde öngörülen ve lisans süresini, markanın tescil edilen şeklini, marka nın kullanılacağı mal ve hizmetlerin kapsamını (lisans kapsamını), markanın kullanıla cağı bölgeyi ve üretilecek malların ya da sağlanacak hizmetlerin kalitesini düzenleyen sözleşme hükümlerini ihlal etmesi halinde, marka sa hibi lisans alana karşı markadan doğan haklarını kullana bilecektiL Anılan maddede, marka hakkının lisans alana karşı ileri sürülebileceği haller için yapılan bu sayım tahdidi niteliktedir. Lisans sözleşmesinin Yöner ge'nin m. 25/2 hükmünde sayılanların dışında kalan hükümlerine aykırılık halinde, örneğin lisans ücretinin ödenmemesi durumunda, marka sahibinin lisans alana karşı marka hakkına dayanab ilmesi mümkün olmayacak, marka sahibi ancak sözleşmeye aykırılık hükümleri çerçevesinde talepte bulunabilecektir. SMK meseleyi m.24/4 ve 29/1 "ç" hükümlerinde düzenlemiştir. SMK m.24/4 hükmüne göre, "Lisans veren, lisans alan tarafindan üretilecek ma lın veya sunulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemleri alır. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde marka sahibi, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir". SMK m. 29/l "ç" hükmüne göre ise, "Marka sahibi tarafindan lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletm ek veya bu hakları üçüncü kişilere devretme!C' marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. SMK m.24/4 hükmü, lisans verenin, lisans alan tarafından üretilecek olan malların kalitesini garanti altına alacak önlemleri alması gerektiğini, bu amaçla lisans sözleşmesinde malların kalitesini korumaya yönelik hükümlere yer verebile ceğini ve bu hükümlerin lisans alan tarafından ihlal edilmesi halinde marka sahibinin tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebile ceğini öngörmektedir. Dolayısıyla Türk Hukukunda, lisans alanın lisans sözleşmesinde üretilecek malların kalitesine yönelik olarak öngörülen hü kümleri ihlal etmesi halinde, sözleşmeye aykırılığın yanı sıra aynı zamanda marka hakkına tecavüz de söz konusu olmaktadır ve böyle bir ihtimalde, lisans sözleşmesinde öngörülen kalite standartlarına uygun olarak üretilme miş olan ürünler üzerindeki marka hakkı tükenmiş olmayacaktır. Zira bu mallar "marka sahibinin rızası dahilinde" piyasaya sunulmuş kabul edilme- 3186 Yasamani Ayoğ/u yecektir105• SMK m. 29/1 "ç" hükmünde öngörülen "lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz geniş/etmek " ifadesi ise yoruma açıktır ve kanımızca bu ifa denin içeriğinin, 2015/2436 sayılı Yönerge'nin m.25/2 hükmünde sayılan haller ile sınırlı olarak anlaşılm ası gerekir. Bu itibarla, lisans sözleşmesin de üretilecek malların kalitesine ilişkin olarak öngörülen hükümlerin ihlal edilmesinin yanı sıra, lisansın süresine, markanın tescil edilen şekline, mar kanın kullanıla cağı mal ve hizmetlerin kapsamına ve markanın kullanıla cağı bölgeye yönelik lisans sözleşmesi hükümlerinin ihlal edilmeleri halinde de marka hakkına tecavüzün söz konusu olduğu ve lisans alan tarafından üreti len mallar üzerindeki hakkın tükenınediği kabul edilmelidir 106• Lisans söz leşmesinin, 2015/2436 sayılı Yönerge 'nin m.25/2 hükmünde sayılan hallerin dışında kalan hükümlerinin lisans alan tarafından ihlal edilmesi halinde, örneğin lisans ücretinin ödenmemesi halinde ise, marka sahibi lisans alana karşı marka hakkına dayanamamalı ve lisans alan tarafından üretilen mallar üzerindeki hakkın tükenmediğini ileri sürememelidir. Böyle bir durumda, marka
|
bu ifa denin içeriğinin, 2015/2436 sayılı Yönerge'nin m.25/2 hükmünde sayılan haller ile sınırlı olarak anlaşılm ası gerekir. Bu itibarla, lisans sözleşmesin de üretilecek malların kalitesine ilişkin olarak öngörülen hükümlerin ihlal edilmesinin yanı sıra, lisansın süresine, markanın tescil edilen şekline, mar kanın kullanıla cağı mal ve hizmetlerin kapsamına ve markanın kullanıla cağı bölgeye yönelik lisans sözleşmesi hükümlerinin ihlal edilmeleri halinde de marka hakkına tecavüzün söz konusu olduğu ve lisans alan tarafından üreti len mallar üzerindeki hakkın tükenınediği kabul edilmelidir 106• Lisans söz leşmesinin, 2015/2436 sayılı Yönerge 'nin m.25/2 hükmünde sayılan hallerin dışında kalan hükümlerinin lisans alan tarafından ihlal edilmesi halinde, örneğin lisans ücretinin ödenmemesi halinde ise, marka sahibi lisans alana karşı marka hakkına dayanamamalı ve lisans alan tarafından üretilen mallar üzerindeki hakkın tükenmediğini ileri sürememelidir. Böyle bir durumda, marka sahibi ancak sözleşmeye aykırılık hükümleri çerçevesinde lisans ala nın sorumluluğuna gidebilir. Tartışılması gereken bir diğer senaryo, lisans alanın kendisine lisans sözleşmesi ile tanınan üretim kotasını aşması ihtimalidir. Üretim lisansı sa hibi tarafından lisans sözleşmesi ile öngörülen mi ktardan fazla üretim ya pılması ve bu üretim fazlasının bağımsız taeiriere pazarlanması halinde, bu eylemin lisans yolu ile verilen hakların izinsiz genişletilmesi niteliğinde olduğu kabul edilecek olursa; üretim fazlası oluşturan mallar üzerindeki marka hakkı tükenmiş kabul edilmeyecek ve marka hakkı sahibi, söz konusu malların piyasada tedavülüne marka hakkına dayanarak engel olabilecektir. Fikrimizce, bu yönde bir yorum tarzı adil sonuçlar doğurmayacaktır. Ger çekten, lisans sahibinden markalı malları satın alan üçüncü kişinin, bu mal ların üretim fazlası olup olmadığını incelemek gibi bir yükümlülüğü yoktur. Lisans sözleşmesinde öngörülen üretim kotasının aşılması, tümüyle marka sahibi ile lisans sahibi arasındaki akdi ilişkiye ilişkin bir hukuki meseledir. Bu ihtimalde, marka sahibi Türk Borçlar Kanunu'nun m.ll2 hükmü çerçe- 105 Sabih Arkan, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.204; Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tü kenmesi, s.870; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.188; Esin ÇAMLIBEL TAYLAN, Marka Hakkının Kullanımı yla Paralel ithalatın Önlenmesi, s.120; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Lisans Sözleşmelerinde Hakkın Tükenmesi Prensibi, s.62. 106 Aynı yönde bkz. Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Lisans Sözleşmelerinde Hakkın Tükenmesi Prensibi, s. 62. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3187 vesinde lisans alanın sorumluluğuna gidebilir. Ancak, markalı malları lisans lı üreticiden satın alan üçüncü kişiye bu malların kota fazlası olup olmadığı nı inceleme yükümlülüğü getirilemez; getirilse dahi bu yönde bir araştırma nın sağlıklı şekilde yapılması fiilen mümkün olamaz. Bu nedenle üçüncü kişinin markalı malların üretim (kota) fazlası olduğunu bilerek ve kötüniyetle satın alması olasılığı hariç olmak üzere, kanımızca söz konusu ihtimalde mallar üzerindeki hakkın tükendiğini kabul etmek zorunludur 107• Markayı taşıyan malların bir franchise sözleşmesi çerçevesinde franchise alan tarafından piyasaya sunulması da mümkündür. Franchise söz leşmesi; "Franchise verenin kendisine ait üretim, işletme ve pazarlama sis temini oluşturan fikri ve sınai unsurlar üzerinde franchise alana kullanma (lisans) haklan tanıyarak, onu kendi işletme organizas yonuna (yani söz ko nusu sisteme göre faaliyet gösteren işletmeler zincirine) entegre etmek ve bu sisteme dayalı ticari faaliyeti sırasında devamlı olarak desteklemek borcu altına girdiği; franchise alanın ise, hem (söz konusu sistemin içeriği ve franchise verenin belirlediği ilkelere uymak ve kendisine kullanma hakkı verilen fikri-s ınai unsurlardan yararlanmak kaydıyla) bu sisteme dahil mal veya hizmetlerin sürümünü kendi nam ve hesabına yapmayı ve desteklemeyi, hem de franchise verene belli bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği; sürekli bir borç ilişkisi kuran, kanunda düzenlenmemi ş ve tam iki tarafa borç yükleyen bir çerçeve sözleşme" olarak tanımlanmaktadır 108• Franchise sözleşmeleri konularına göre sınıflandırıldığında, mal (ürün) franchise'ı, hizmet franchise'ı ve üretim franchise'ı olarak üçe ayrılmaktadır. Tükenme ilke sinin hizmet markaları bakımından uygulanması mümkün olmadığına göre, hizmet franchise'ı sözleşmelerinin konumuz açısından önemi yoktur. Buna karşılık, mal (ürün) franchise'ında; "Mallar franchise alan tarafindan üre tilmez, franchise alan, malları franchise verenden veya franchise verenin izniyle üçüncü kişilerden alır ve tüketicilere satar "109. "Franchise sözleşme sinin konusunun, franchise alanın, franchise sistemine veya paketine göre bazı hammaddeleri üreterek veya işleyerek hazırlayıp satması olduğu hal lerde" ise üretim franchise'ı söz konusu olur110• 107 Aksi görüş için bkz. Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.870; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.188. 108 Osman Berat GÜRZUMAR, Franchise Sözleşmeleri ve Bu Sözleşmelerin Temelini Oluşturan Sistem lerin Hukuken Korunması, 199S, s. 10. 109 Çiğdem KIRCA, Franchise Sözleşmesi, 1997, s.38. 110 Çiğdem KIRCA, Franchise Sözleşmesi, 1997, s.40. 3188 Yasaman/Ayoğlu Konuya tükenme ilkesi bakımından yaklaşıldığında, mal (ürün) franchise'ında, franchise alanın markalı malları üretmesi değil, franchise verenden satın alarak kendi adına ve hesabına satması söz konusu olduğun dan, iki sözleşme arasında Borçlar Hukuku bakımından farklar bulunmasına rağmen111, franchise alanın faaliyeti tek yetki li satıcının faaliyetine benzer nitelikte görülmektedir. Bu bağlamda, mal (ürün) franchise'ının söz konusu olduğu hallerde, markalı malların hangi anda ve kimin tarafından piyasaya sunulduğunu tespit bakımından, tek yetkili satıcılık sözleşmesine ilişkin olarak yukarıda "V, 3, A" no.lu başlık altında aktardığımız açıklamaların geçerli olacağını belirtmekle yetiniyoruz. Üretim franchise'ının söz konusu olduğu hallerde ise, aynen üretim li sansı çerçevesinde üçüncü kişi tarafından yapılan piyasaya sunumlarda ol duğu gibi, marka sahibi ile arasındaki akdi bir ilişkiye dayanılarak üçüncü kişi tarafından yapılan bir piyasaya sunum söz konusu olmaktadır. Hem üretim lisansı hem de üretim franchise'ı çerçevesinde üretilen markalı malla rın pazara sunuldukları an ise, lisans veya franchise alan tarafından ticaret mevkiine konuldukla rı an olacaktır. Üretim lisansının birtakım hükümlerinin ihlali halinde, bu ihlaller aynı zamanda marka hakkına tecavüz oluşturmakta ise marka sahibinin markadan doğan haklarını kullanabileceği ve tükenme ilkesinin uygulanmayacağı yö nündeki tespitirniz, franchise sözleşmesinde mündemiç markalı malların üretimine ilişkin lisansı vücuda getiren, üretilecek malların kalitesini belirle yen hükümterin ihlali halinde de kuşkusuz geçerli olacaktır. VI. TÜKENMENiN UYGULANMAYACAGI HALLER SMK m. 152/2 hükmüne göre, "Marka sahibi, birinci fıkra hükmü kap samına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafindan değiştiri/erek veya kötüleş tiri/erek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sahiptir." Hüküm, "bi rinci fıkra hükmü kapsamına giren" ifadesine yer vererek, aslında bu ihti malde dahi mallar üzerindeki marka hakkının tüketilmiş olduğunu ve bu mallar üzerindeki ticaret serbestisinin mutlak boyuta ulaştığını; buna karşı lık, marka sahibinin, istisnai bir hal nedeniyle, tükenme ile birlikte kaybet miş bulunduğu markalı malların üçüncü kişiler tarafından yeniden ticaret mevkiine konulmasını önlemeye yönelik müdahale haklarını yeniden kazan dığını ortaya koymaktadır. 111 iki sözleşme arasındaki farklılıklar için bkz. Çiğdem KIRCA, Franchise Sözleşmesi, 1997, s.88 vd. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3189 Tükenmenin uygulanmayacağı hallere ilişkin olarak düzenleme getiren SMK m. 152 hükmünün ikinci fıkrası, kanımızca iki yönden eleştiriye
|
TÜKENMENiN UYGULANMAYACAGI HALLER SMK m. 152/2 hükmüne göre, "Marka sahibi, birinci fıkra hükmü kap samına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafindan değiştiri/erek veya kötüleş tiri/erek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sahiptir." Hüküm, "bi rinci fıkra hükmü kapsamına giren" ifadesine yer vererek, aslında bu ihti malde dahi mallar üzerindeki marka hakkının tüketilmiş olduğunu ve bu mallar üzerindeki ticaret serbestisinin mutlak boyuta ulaştığını; buna karşı lık, marka sahibinin, istisnai bir hal nedeniyle, tükenme ile birlikte kaybet miş bulunduğu markalı malların üçüncü kişiler tarafından yeniden ticaret mevkiine konulmasını önlemeye yönelik müdahale haklarını yeniden kazan dığını ortaya koymaktadır. 111 iki sözleşme arasındaki farklılıklar için bkz. Çiğdem KIRCA, Franchise Sözleşmesi, 1997, s.88 vd. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3189 Tükenmenin uygulanmayacağı hallere ilişkin olarak düzenleme getiren SMK m. 152 hükmünün ikinci fıkrası, kanımızca iki yönden eleştiriye açık tır. İlk olarak, Avrupa Birliği Hukukuna paralel şekilde, tükenmenin uygu lanmayacağı hallerin sadece ürünlerin ticari amaçla "değiştirilmesi" ya da "kötüleştirilm esi" ihtimalleri ile sınırlı olmadığını, hak sahibinin ürünlerin yeniden ticaret mevkiine konulmasına itiraz etmek için "haklı sebeplerinin bulunduğu" hallerde de tükenme ilkesinin uygulama alanı bulmayacağını hükmün metninde ifade etme fırsatı kaçırılmıştır 112• Bu önemli bir eksiklik tir. Gerek bu kitabın ilk hasısında gerek öğretide kaleme alınan diğer eser lerde, 556 sayılı KHK döneminde, KHK'nin 13. maddesinin ikinci fıkrasın da Avrupa Birliği Hukukuna paralel olarak haklı nedenlerin bulunması ha linde tükenme ilkesinin uygulanmayaca ğının açıkça belirtilmemiş olması ciddi bir eksiklik olarak görülmüş ve eleştirilmiştir 113• Doktrindeki tüm bu eleştirilere rağmen söz konusu eksikliğin SMK m. 152/2 hükmünde makul bir gerekçe gösterilmeksizin giderilmemiş ve "haklı neden" kavramına hü kümde yine yer verilmemiş olması, bizce ancak SMK'nın hazırlık çalışmala nndaki yetersizlik ve özensizliğin bir sonucu olarak görülebilir. Ancak SMK m. ı 52/2 hükmünün mevcut hali karşısında dahi, amaçsal yorum yoluyla ve TMK m. ı ve 2 hükümlerinden güç almak suretiyle, hükmün hak sahibinin ürünlerin piyasada tedavülüne müdahale edebileceği halleri "değiştirme" ve "kötüleştirme" ihtimalleri ile sınırlama (yani bu halleri sınırlayıcı olarak sayma) amacını gütmediği, bu halleri örnek olarak zikrettiği, dolayısıyla hükmün lafzına rağmen haklı nedenlerin varlığı halinde hak sahibinin tü kenme ilkesinin uygulanmam asını talep edebileceği yönünde yorum yapmak gerekir. 112 Bkz. Avrupa Birliğinin 2015/2436 sayılı Yönergesi m.15/2. Söz konusu hüküm, tükenmenin marka sahibinin malların yeniden ticaret mevkiine konulmasına itiraz etmek için haklı nedeninin bulun duğu hallerde, özellikle malların piyasaya sunulduk tan sonra değiştirilmiş ya da kötüleşti rilmiş ol duğu hallerde uygulanmayacağını öngörmek tedir. Hükmün orijinal metni aşağıdaki gibidir: "Paragraph 1 sha/1 nat apply where there exist legitimate reasons for the proprietor to oppose further commerciafisation of the goods, especialfy where the condition of the goods is changed or impaired after they have been put on the market." 113 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.208; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.628- 629; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.189; Ülgen AS LAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.181; Mert Kaan GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçevesinde Marka Hakkının Tüketilmesi, s.138; Yasemin KARAKU RT, Marka Tescilinden Doğan Hakların Tüketilmesi ilkesi ve istisnaları, s.90 ve 97. Aksi gö rüş için bkz. Emir YAKIN, Sınai Mül kiyet Kanunu Uyarınca Marka Hakkının Uluslararası Tükenme il kesi, s.140. Yazar, haklı neden kavramına SMK m.152/2 hükmüne yer verilmemiş olmasını bir ek siklik olarak değil, Türk yasa koyucusunun bilinçli bir tercihi olarak görmektedir. 3190 Yasaman/Ayoğlu İkinci olarak ise, SMK m. 152/2 hükmünde, yalnızca "marka sahibinin", ürünlerin üçüncü kişiler tarafından değiştirile rek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Oysa SMK m.152 hükmü, tükenme ilkesini tüm sınai mülkiyet haklarını kapsaya cak şekilde düzenleyen bir ortak hükümdür. Marka hakkının dışında kalan diğer sınai mülkiyet hakları bakımından da hak sahibinin ürünün değiştirile rek ya da kötüleştirilerek ticari amaçlı olarak kullanılmasını önleme hakkına sahip olması gerektiği tartışmasızdır. O halde, SMK m.152/2 hükmünün yalnızca "marka sahibini" esas alarak kaleme alınmış olması, kanun yapma tekniği bakımından hatalı bir yaklaşırndır. Zira hükmün mevcut halinin kar şıt anlamından hareketle, "değiştirme" ya da "kötüleştirme" halinde ürünün piyasada tedavülüne müdahale etme yetkisinin yalnızca marka hakkı sahibi ne tanındığı, diğer sınai mülkiyet hakkı sahiplerine ise böyle bir hakkın ta nınmadığı yönünde yorum yapılması mümkün olabilir. Oysa orijinal nitelik leri değiştirilmiş ya da kötüleştiri lmiş ürünlerin piyasada dolaşımına müda hale etme konusundaki menfaat bakımından, marka hakkı sahibi ile diğer sınai mülkiyet hakkı sahipleri arasında ayrım yapmanın makul bir gerekçesi olamaz. Bu sebeple SMK m. l52/2 hükmünün de aynen hükmün birinci fık rası gibi sadece marka hakkını değil, tüm sınai mülkiyet haklarını kapsaya cak şekilde kaleme alınması gerekirdi. SMK m. 152/2 hükmünün mevcut metni karşısında, yasa koyucunun amacından yola çıkarak yorum yapmak suretiyle, değiştirilmiş ya da kötüleştiri lmiş ürünün piyasada dolaşımına müdahale etme konusundaki menfaatleri bakımından marka sahibi ile diğer sınai mülkiyet hakkı sahipleri arasında ayrım yapılmasının doğru olmayaca ğını, hükmün esasında böyle bir ayırım yapma amacı ile kaleme alınmadığı nı, SMK m.152/2 hükmünün kıyasen diğer sınai mülkiyet hakkı sahiplerine de uygulana bileceğini ve böylelikle, diğer sınai mülkiyet hakkı sahiplerinin de marka hakkı sahipleri gibi bükümde öngörülen hallerde tükenmenin uy gulanmaması gerektiğini ileri sürebileceklerini kabul etmek daha doğru bir çözüm olacaktır. Yasa koyucunun, marka sahibinin tükenme nedeniyle kaybetmiş olduğu markalı mallar üzerinde üçüncü kişiler tarafından ticari amaçlı tasarruf edil mesini önlemeye yönelik müdahale haklarının SMK m.152/2 hükmünde belirtilen istisnai hallerde yeniden doğduğunu kabul etmesinin nedeni; mar kayı taşıyan malların üçüncü kişiler tarafından değiştirile rek ya da kötüleşti rilerek yeniden tedavüle konulmala rı halinde, markanın, mal ve hizmetlerin, bunların kalitesinden sorumlu olacak tek bir işletmenin denetimi altında üretildiğini, belli özellikleri ve kaliteyi taşıdığını garanti etme fonksiyonunu Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3191 yerine getirmesine olanak kalmamas ıdır114• Gerçekten, markayı taşıyan mal Iann değiştirit erek veya kötüleştirilerek tekrar tedavüle çıkarılmaları halin de, marka sahibinin, orijinal mallar üzerinde yapılan değişiklik veya kötüleş tirme sonucu ortaya çıkabilecek sorunlardan tüketicinin gözünde sorumlu duruma düşmesine ve markasının itibar kaybetme sine rağmen bu malların tedavülüne müdahale etme hakkından yoksun bırakılması hakkaniyete uy gun düşmezdi. İşte bu nedenle, markalı malların piyasaya sunulmalarından sonra dahi, malların üçüncü kişiler tarafından değiştiriterek ya da kötüleştiri lerek ticari amaçlı olarak kullanılması halinde marka sahibine müdahalede bulunma hakkı tanınmış ve bu tehlike hertaraf edilmeye çalışılmış tır. Marka sahibinin malların piyasaya sunulması ndan sonraki aşamada üçüncü kişiler tarafından tedavüle çıkarılmasını önleme yetkisi, iki şartın birlikte (kümülatif olarak) gerçekleşmesi halinde doğacaktır. Bu şartlardan birincisi,
|
kaliteyi taşıdığını garanti etme fonksiyonunu Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3191 yerine getirmesine olanak kalmamas ıdır114• Gerçekten, markayı taşıyan mal Iann değiştirit erek veya kötüleştirilerek tekrar tedavüle çıkarılmaları halin de, marka sahibinin, orijinal mallar üzerinde yapılan değişiklik veya kötüleş tirme sonucu ortaya çıkabilecek sorunlardan tüketicinin gözünde sorumlu duruma düşmesine ve markasının itibar kaybetme sine rağmen bu malların tedavülüne müdahale etme hakkından yoksun bırakılması hakkaniyete uy gun düşmezdi. İşte bu nedenle, markalı malların piyasaya sunulmalarından sonra dahi, malların üçüncü kişiler tarafından değiştiriterek ya da kötüleştiri lerek ticari amaçlı olarak kullanılması halinde marka sahibine müdahalede bulunma hakkı tanınmış ve bu tehlike hertaraf edilmeye çalışılmış tır. Marka sahibinin malların piyasaya sunulması ndan sonraki aşamada üçüncü kişiler tarafından tedavüle çıkarılmasını önleme yetkisi, iki şartın birlikte (kümülatif olarak) gerçekleşmesi halinde doğacaktır. Bu şartlardan birincisi, markayı taşıyan mallar üzerinde değişiklik ya da kötüleştirme ya pılmış olması ya da başka bir haklı nedenin bulunmas ı; ikincisi ise bu deği şiklik ya da kötüleştirmenin malların ticari şekilde kullanılması amacıyla yapılmasıdır. Aşağıda her iki şart ayrı ayrı incelenecektir. 1. Markalı Mallar Üzerinde Değişiklik veya Kötüleştirme Yapılmış Olması ya da Başka Bir Haklı Nedenin Bulunması Piyasaya sunulan markalı mallar üzerinde üçüncü kişiler tarafından de ğişiklik yapılması veya malların kötüleştirilmesi halinde, marka sahibi, mar ka hakkına dayanarak bu malların ticari amaçlı olarak kullanılmasını önleme yetkisine sahiptir. Zira markalı mallar piyasaya sunulmalarından sonra üçüncü kişiler tarafından değiştirilir ya da kötüleştiri lir ise, markanın menşei gösterme ve belirli bir kaliteyi garanti etme yönündeki işlevleri zedelenmiş o lacaktırııs. Markalı mallar üzerinde değişiklik yapılması, malın orijinal niteliğine üçüncü kişiler tarafından müdahalede bulunulması anlamına gelmektedir. Kötüleştirme ise markalı malların orijinal hallerine nazaran kullanıma daha elverişsiz bir konuma getirilmesini ifade eder. Bu bağlamda, malların ori jinal niteliklerini üçüncü kişilerin değişiklik yapma amacına yönelik bir müdahalesi bulunmak sızın yitirmesi, bir diğer ifadeyle malların "bozulma- 114 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C. ll, 1998, 5.138. 115 Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenme5i ve Paralel ithalat Sorunu, 5.118. 3192 Yasamani Ayoğ/u sı" da "kötüleştir me" kapsamında ele alınmalı ve bu tür malların yeniden ticaret mevkiine konulmasını önlemek üzere marka sahibi marka hakkına dayanab ilmelidir116• Örneğin, markayı taşıyan konserve gıda maddelerinin uygun ısıda bekletilmeyerek bozulmalarına yol açılması halinde de malın kötüleştirilmesi söz konusudur. Bozulmanın, gıda maddelerinde sıkça gö rülebileceği üzere, bizatihi ürünün doğasından kaynaklanması ve zamana bağlı olarak kendiliğinden oluşması da mümkündür. Şu halde, "değişiklik!' için markalı mallara üçüncü kişiler tarafından müdahalede bulunulması mutlak olarak gerekirken, "kötüleştirme" için müdahalede bulunulması şart değildir. Piyasaya sunulan markalı mallar üzerinde üçüncü kişi tarafından onarım yapılması, maldan parça çıkarılması ya da mala parça eklenmesi malın de ğiştirilmesi olarak kabul edilir117• Markalı malların kalitesini iyileşticici yön de müdahalelerde bulunulmuş olması da, malın orijinal niteliği zedelenmiş olacağından SMK m.152/2 hükmüne dayanmaya engel teşkil etmez118• Ger çekten, nasıl malın üçüncü kişiler tarafından değiştirilmesi veya kötüleşti rilmesi halinde markanın itibarının zarar görmesi söz konusu oluyorsa, aynı olasılık, malların kalitesini iyileştirİcİ yönde müdahalelerde bulunulması halinde de söz konusudur. Zira malın kalitesini iyileştirme amaçlı olarak yapılan bu değişikliğin, olumsuz sonuç vererek, tüketicinin üründen elde etmeyi umduğu yararı elde edememesi sonucunu doğurması ve tüketici nez dinde marka sahibinin itibarını zedelemesi her zaman imkan dahilindedir. Bu nedenle markanın temel işlevlerinden biri olan malların, onların kalite sinden sorumlu tutulabilecek tek bir işletmenin kontrolü altında ve orijinal nitelikleri hiçbir aşamada değiştirilmeden üretilmiş olduğunu garanti etme fonksiyonu ön plana çıkarılarak; markalı malların orijinal niteliğini bozacak her değişiklikte, bu değişiklik ürünün kalitesini iyileştirmeyi amaçlamış dahi olsa, marka sahibine SMK m. 152/2 hükmüne dayanma olanağı tanınmalı- 116 Son kullanma tarihi geçmiş olan ürünlerin satışı, SMK m.152/2 hükmü anlamında ürünün kötüleşti rilerek yeniden ticaret mevkiine konulması anlamına gelir (Yarg. ll. HO. 2017/4617 E. 2019/1562 K. 26.02.2019 tarihli, bkz. "Bioderma" kararı, karar no.lSZ/7). Ooktrinde, "kötüleşme" halinin söz konusu olup olmadığı değerlendir ilirken, mark anın yatırım, tanıtım ve iletişim işlevlerinin zarar gö rüp görmediğinin dikkate alınması önerilmektedir (Özgür ARlKAN, Marka Tescilinden Doğan Hak ların istisnaları: Sınai Mülkiyet Kanunu M. 7/F. S Kapsamındaki istisnalar ve Tükenme ilkesi, s.274). 117 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C. ll, 1998, s.138. 118 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C.ll, 1998, s.138; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.189; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.l19; Mert Kaan GÜLPINAR, 556 Sayılı MARKHK Hükümleri Çerçeve sinde Marka Hakkının Tüketilmesi, s.134. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3193 dır119• Buna karşılık, malın orijinal niteliğini değiştirmeyen önemsiz onarım lar, örneğin bir arabanın bozulan devir göstergesinin tamiri gibi, m.152/2 kapsamında mütalaa edilmemelidir 120• Ancak onarıma tabi tutulan markalı malların, bu durum açıklanmadan ve mal üzerine onarım yapan işletmenin markası konulmadan yeniden piyasaya sunulmalan halinde, bu malların tedavülünün marka hakkına dayanılarak önlenebilmesi gerekir121• Yukarıda da açıklandığı üzere, Avrupa Birliği Hukukuna paralel şekilde (bkz. 2015/2436 sayılı Yönerge m.lS/2), amaçsal yorum yoluyla, TMK m.l ve 2 hükümlerinden güç almak suretiyle, SMK m.152/2 hükmünün hak sa hibinin ürünlerin piyasada tedavülüne müdahale edebileceği halleri "değiş tirme" ve "kötüleştirme" ihtimalleri ile sınırlama (yani bu halleri sınırlayıcı olarak sayma) amacını gütmediğini, bu halleri örnek olarak zikrettiğini, do layısıyla hükmün lafzına rağmen haklı nedenlerin varlığı halinde hak sahibi nin tükenme ilkesinin uygulanmamasını talep edebileceğini kabul etmek gerekir. Markalı malları yeniden ticaret mevkiine koyan kimse tarafından yapılan reklam ve tanıtımların, markanın itibarını zedelemesi ya da marka sahibi ile bu kimse arasında hukuki bir bağ olduğu izlenimini yaratması du rumunda, marka sahibinin malların tedavülüne müdahale edebilmek için haklı nedeni bulunduğu kabul edilir122• 119 Yarg. 11. HO. 2004/12166 E. 2005/11433 K. sayılı ve 24.11.2005 tarihli kararında, ürünün üzerinde bulunan üretim kodlarının (barkodun) silinm esi halinde, marka sahibinin ürünün piyasada tedavü lüne müdahale edebileceğini kabul etmiştir. Bkz. "likör Barkod" kararı, karar no.152/8. 11. HO. 2016/11969 E. 2018/5029 K. sayılı ve 10.07.2018 tarihli kararında ise, bu içtihadından dönerek, " ... orijinal maliann hangi dağ1t1m zinciri araciiiğlYia dağltlidlğmm tespitini önlemek ve bu suretle fi yat avantaji sağlamak için orijinal üreticiler tarafmda n ürün üzerine yerleştirilen seri/parti numara lannm, ürünün d1ş görünümüne, imaj ve prestijine zarar vermeksizin ka/dm/orak, ithalat s�rasmda kendilerince farkil ve yeni bir seri numarasi yerleştir ilmesi eyleminde hukuka aykm bir haks1z reka bet veya markanm kötülenmesi söz konusu olmad1ğtndan ... " ifadelerini kullanmak suretiyle, viski şişeleri üzerindeki barkodun kaldırılmasını ürünün kötüleştirilmesi olarak değerlendirmemiş ve da va konusu ürünler üzerindeki hakkın tükendiğine karar vermiştir. Ürün üzerinde yer verilen barko dun ürünün orijinal niteliğinin ve bütünlüğünün bir
|
sahibinin ürünün piyasada tedavü lüne müdahale edebileceğini kabul etmiştir. Bkz. "likör Barkod" kararı, karar no.152/8. 11. HO. 2016/11969 E. 2018/5029 K. sayılı ve 10.07.2018 tarihli kararında ise, bu içtihadından dönerek, " ... orijinal maliann hangi dağ1t1m zinciri araciiiğlYia dağltlidlğmm tespitini önlemek ve bu suretle fi yat avantaji sağlamak için orijinal üreticiler tarafmda n ürün üzerine yerleştirilen seri/parti numara lannm, ürünün d1ş görünümüne, imaj ve prestijine zarar vermeksizin ka/dm/orak, ithalat s�rasmda kendilerince farkil ve yeni bir seri numarasi yerleştir ilmesi eyleminde hukuka aykm bir haks1z reka bet veya markanm kötülenmesi söz konusu olmad1ğtndan ... " ifadelerini kullanmak suretiyle, viski şişeleri üzerindeki barkodun kaldırılmasını ürünün kötüleştirilmesi olarak değerlendirmemiş ve da va konusu ürünler üzerindeki hakkın tükendiğine karar vermiştir. Ürün üzerinde yer verilen barko dun ürünün orijinal niteliğinin ve bütünlüğünün bir parçası olmayıp, ürünün dağıtım ağına mensup hangi dağıtıcı tarafından piyasaya verildiğini tespit etmeye yönelik bir araç olarak kullanıldığı hal lerde, paralel ithalatçının ürünü nereden tedarik ettiğini gizlemek amacıyla ürünün orijinal niteliği ni zedelemeden ürün üzerindeki barkodu silmesi mazur görülebilecek bir davranıştır. Bu sebeple Yargıtay'ın 10.07.2018 tarihli kararında benimsediği çözümün daha doğru ve yerinde olduğu görü şündeyiz. Bkz. "Viski Barkod" kararı, karar no.152/9. 120 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C. ll, 1998, s.139. 121 Sabih ARKAN, Marka Hakkının Tüketilmesi, s.207. 122 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de, markayı taşıyan malları yeniden ticaret mevkiine koyan bağımsız tacirin üçüncü kişiler nezdinde marka sahibinin yetkili satıcısı olduğu yönünde izienim yaratması halinde, tükenme ilkesinin uygulanma yacağı yönünde karar vermiştir {11. HO. 2014/708 E. 2014/9675 K. 26.05.2014 tarihli, bkz. "TAÇ" kararı, karar no.152/10; 11. HO. 2014/15611 E. 3194 Yasaman/ Ayoğlu Avrupa Birliği Adalet Divanı, tükenme ilkesinin uygulanmaması için haklı neden teşkil eden haller bakımından yol gösterici olabilecek önemli kararlar vermiştir. Divan, Christian Dior v. Evora kararında, reklamlar ile markanın şöhretine zarar verilmiş olmasının tükenmenin uygulanmaması için haklı neden olarak kabul edilebileceğini belirtmiş; buna karşılık, marka lı malları yeniden pazarlama amaçlı olarak reklam faaliyetine girişen bağım sız tacirin, halkı mallara yöneltmek amacıyla ilgili pazardaki geleneksel yöntemlere ve teamüllere uygun olarak malların reklamını yapması halinde hakkın ihlalinden söz edilemeyeceğini vurgulamıştır 123• Divan, BMW v. Deenik kararında da markalı malları yeniden ticaret mevkiine koyan ya da bu malların bakım ve onarımını yapan bağımsız tacir tarafından yapılacak reklamların, bu tacir ile marka sahibi arasında bağlantı olduğu fikrini uyan dırmaması gerektiğine, aksi takdirde marka hakkının ihlal edilmiş olacağına dikkat çekmiştir 124• Adalet Divanı'nın bir başka kararına125 konu olan olayda ise, Christian Dior ile SIL arasında Dior'a ait markayı taşıyan malların üretim ve dağıtı rnma ilişkin bir lisans sözleşmesi mevcuttu. Lisans sözleşmesinde, markanın lüks-kalite algısının ve itibarının korunması için Dior'a ait markayı taşıyan malların lisans alan SIL tarafından toptancılara ve indirim mağazalarına satılması yasaklanmış bulunmaktaydı. SIL içerisine düştüğü finansal sıkıntı nedeniyle Christian Dior markasını taşıyan malları Dior'un izin vermemesi ne rağmen indirim mağazası işleten Copad'a satrnıştı. Divan, Copad'a satı lan mallar üzerinde Dior'un marka hakkının tükenmed iğine ve Dior'un ken di markasını taşıyan ürünlerin lüks ve kalite algısını koruyabilmek adına bu malların piyasada tedavülüne müdahale etmek bakımından haklı sebebinin bulunduğuna hükmetmiştir. Adalet Divanı'nın C-46110 sayılı kararına (Viking Gas v. Kosan Gas) konu olan olayda, Kosan Gas kompozit şişelerde gaz satışı yapmaktaydı ve 2015/789 K. 21.01.2015 tarihli, bkz. "Kryolan" kararı, karar no.152/11; 11. HO. 2015/6471 E. 2016/888 K. 27.01.2016 tarihli, bkz. " ... " kararı, karar no.152/12). Dolayısıyla Yargıtay, 556 KHK dönemind e tükenme ilke sinin uygulanmayacağı halleri ürünün "değiştirilmesi" ve "kötüleşti rilme· si" ile sınırlı olarak görmemiş, malları ticaret mevkiine koyan bağımsız tacirin üçüncü kişiler nez dinde marka sahibinin yetkili satıcısı olduğu yönünde izienim yaratması halinde tükenme ilkesinin uygulanmaması için haklı neden bulunduğunu kabul etmiştir. 123 Bkz. CJEU C-337 /95, Christian Dior SA, Christian Dior BV v. Evora BV, 04.11.1997, par. 43 ve 48. 124 Bkz. CJEU C-63/97, BMW v. Deenik, 23.02. 1999. 125 CJEU C-59/08, Copad SA v. Christian Dior couture SA, Vincent Gladel, as liquidator of Societe industrielle lingerie, Societe industrielle lingerie (SIL), 23.04.2009. Madde 152-Ha kk m Tüketilmesi 3195 Kosan Gas tarafından kullanılan kompozit şişeler üç boyutlu marka olarak tescilli bulunmakta ydı. Viking Gas ise, kullanılıp içindeki gaz tüketilmiş olan Kosan Gas'a ait kompozit şişelere müşterilerin talebi üzerine yeniden gaz d olumu yapmakta, şişeterin üzerinde Ko san Gas' a ait bulunan markayı kaldırmamakta; ancak bir ek etiketierne yaparak şişenin kendisi tarafından yeniden doldurulduğunu belirtmekte ve dolumun yapıldığı dolum istasyonu nu göstermek teydi. Kosan Gas'in burada marka hakkının ihlal edildiğini ileri sürmesi üzerine, Divan, Kosan Gas'dan gaz alan müşterilerin kompozit şişeler üzerindeki mülkiyeti kazandıkianna ve mülkiyet hakkının korunması gerektiğine, piyasadaki diğer gaz tedarikçiteri tarafından bu kompozit şişele rio yeniden dotdurulmasının rekabete uygun olduğuna, haklı bir nedeni bu lunduğunu ispatlamadığı sürece marka sahibi konumundaki Ko san Gas' in kompozit şişeterin bağımsız taeider tarafından yeniden doldurulmasına mar ka hakkına dayanarak engel olamayacağına karar vermiştir126• Adalet Divanı, Portakahin v. Primakabin kararında ise, markalı malları satmak üzere elinde bulunduran bağımsız tacirlerin, markayı internette "keyword" olarak kullanmak suretiyle bu malların reklamını yapabilecekle rine ve marka sahibinin kural olarak buna karşı çıkamayacağına karar ver miş; ancak markanın somut olaydaki kullanılış biçimi tükenme ilkesinin uygulama alanı bulmasını engelleyen bir haklı neden yaratmakta, örneğin markanın itibarına zarar vermekte ya da malların satan tacir ile marka sahibi arasında ekonomik bir bağ bulunduğu izlenimi yaratmakta ise marka sahibi nin bu kullarnma karşı çıkabileceğini bir kez daha vurgulamıştır 127• Tükeomenin uygulanmayacağı hallere ilişkin önemli bir tartışma, mal üzerinde değişiklik yapılmaksızın yalnızca ambalaj üzerinde değişiklik ya- 126 CJEU C-46/10, Viking Gas v. Kosan Gas, 14.07.2011. Yarg. ll. HD. 2005/924 E. 2005/3761 K. sayılı ve 18.04.2005 tarihli kararında, hurda deb riyaj balatalarının üzerlerindeki orijinal marka silinme den işlen ip revizyona tabi tutularak yeniden piyasaya sunulmal arı halinde, ürünün kötüleştirilmesi söz konusu olduğundan tükenme ilkesinin uygulanmayacağı na karar vermiştir (Bkz. "Valeo" kararı, karar no.l52/13). Adalet Divanı'nın Viking Gas v. Kosan Gas kararının aksine, Yargıtay' ın hurda debriyaj balatalarının aynı marka altında işlemden geçirilerek yeniden sattimaiarına imkan tanı mamasının nedeni, kompozit gaz şişelerinin orijinal nitelikleri bozulmaksızın birden fazla kez kulla nılmaya müsait bir ürün olmasına karşın, deb riyaj balatalarının bir kez kullanıldık tan sonra original niteliklerini kaybetmeleri ve işlemden geçirilmeksizin yeniden kullanılam amalarıdır. Dolayısıyla bu iki karara konu olan ürünler, birden fazla kez kullanılm aya elverişli olup olmamaları bakımından birbirlerine oranla farklılık arz etmektedir. 127 CJEU C-558/08, Portakabin v. Primakabin, 08.07.2010. Yargıtay 11.
|
sayılı ve 18.04.2005 tarihli kararında, hurda deb riyaj balatalarının üzerlerindeki orijinal marka silinme den işlen ip revizyona tabi tutularak yeniden piyasaya sunulmal arı halinde, ürünün kötüleştirilmesi söz konusu olduğundan tükenme ilkesinin uygulanmayacağı na karar vermiştir (Bkz. "Valeo" kararı, karar no.l52/13). Adalet Divanı'nın Viking Gas v. Kosan Gas kararının aksine, Yargıtay' ın hurda debriyaj balatalarının aynı marka altında işlemden geçirilerek yeniden sattimaiarına imkan tanı mamasının nedeni, kompozit gaz şişelerinin orijinal nitelikleri bozulmaksızın birden fazla kez kulla nılmaya müsait bir ürün olmasına karşın, deb riyaj balatalarının bir kez kullanıldık tan sonra original niteliklerini kaybetmeleri ve işlemden geçirilmeksizin yeniden kullanılam amalarıdır. Dolayısıyla bu iki karara konu olan ürünler, birden fazla kez kullanılm aya elverişli olup olmamaları bakımından birbirlerine oranla farklılık arz etmektedir. 127 CJEU C-558/08, Portakabin v. Primakabin, 08.07.2010. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de, 2014/6429 E. 2014/12088 K. sayılı ve 26.06.2014 tarihli kararı nda, davacı markası nın, davalının yer sağlayıcısı ol duğu "nll" isimli internetten satış platformunda markayı taşıyan ürünlerin satışı ile bağlantılı ola rak kullanılmasını hukuka uygun bulmuştur. Bkz. "n11" kararı, karar no.l52/14. 3196 Yasaman/ Ayoğlu pılması ya da malların yeniden ambalajlanması hallerinde, marka sahibinin bu malların tedavülüne engel olup olamayacağı noktasında ortaya çıkmakta dır. Başka bir anlatımla, acaba paralel İthalatçı tarafından ambalaja müdaha le edilmesi ya da yeniden ambalajlama yapılması, markalı malların "değişti rilmesi" olarak ya da tükenmenin uygulanmaması için haklı bir neden olarak kabul edilmeli midir? Özellikle Avrupa Birliği içerisinde yapılan ilaç paralel ithalatları nedeniyle bu mesele Adalet Divanı 'nın önüne birçok kez gelmiş ve Divan bu konu hakkında çok sayıda karar vermiştir. Adalet Divanı'nın konuya ilişkin içtihatlarını kısaca özedemenin faydalı ve yol gösterici olabi leceği düşüncesindeyiz 128• Adalet Divanı, Birlik sınırları içerisinde malların serbest dolaşımını des teklemek amacıyla, ambalaja müdahalenin zorunluluk arz ettiği durumlarda belli kriteriere uyularak yapılan müdahalelerin marka hakkına dayanılarak önlenemeyeceğini kabul etmiştir. Divan, Hoffman-La Roche/Centrafarm129 ve Pfizer/Eurim Pharm130 kararlarında; ürünün yalnızca dış ambalajının de ğiştirilmesi, buna karşılık iç ambalajda ürünü zedeleyici nitelikte bir değişik lik yapılmamış olması, iç ambalaja konulan markanın şeffaf bir materyal ile görünür kılınması, dış ambalajda üreticinin ve yeniden ambalajlamayı yapan İthalatçının kimliklerini gösterilmesi halinde ürünün orijinal niteliğini kay betmiş olmayacağına hükmetm iştir. Mahkemeye göre, yeniden ambalajlama üye devletin mevzuatı gereği olup yetkili ulusal makamların kontrolü altında gerçekleştirilmişse, ürünün orijinal niteliğinin zedelendiği ileri sürülemeye cektir. Divan, bir başka kararında 131 ise, paralel İthalatçı tarafından yapılan yeniden ambalajlamanın zorunlu olup olmadığını tartışarak, böyle bir zorunluluğun bulunma dığı hallerde ambalaja yapılacak müdahalenin marka hakkının ihlali olarak değedendi rileceğini belirtmiştir. Karara ko nu olan olayda, paralel İthalatçı tarafından, ithal edilen ilaçların iç ve dış ambalajları değiştiri terek yeniden ambalajlama yapılmış; ancak hem iç hem dış ambalajın üzerine orijinal marka tekrar konulmuş, ilaç paketine 128 Divan'ın ambalaja müdahale edilmesi ve yeniden ambalajlama yapılmasına ilişkin bazı önemli kararları nın değerlendirmesi için ayrıca bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.620-625; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Paralel ithalat Sorunu, s.135-141. 129 CJEU C-102/77, Hoffman- La Roche v. Centrafa rm, 23.05.1978. 130 CJEU C-1/81, Pfizer v. Eurim Pharm, 03.12.1981. 131 Birleşik davalar; CJEU C-427/93 Bristol Myers v. Paranova, C-429/93 Boehringer v. Paranova, C- 436/93 Bayer, Bayer Danmark v. Paranova, 11.07.1996. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3197 piyasaya sunumun yapılacağı ülke dilinde bir prospektüs eklenmiş ve ilacın kullanımına ilişkin yardımcı alet bir başkasıyla değiştiri lmiştir. Divan, ambala j değişikliğinin zorunluluk arz ettiği durumlarda, paralel İthalatçının markalı malın orijinal niteliğinin korunması konusunda mar ka sahibinden beklenecek özeni gösterdiği müddetçe bu değişikliği yapa bileceğini belirterek; ambalaj üzerinde yeniden ambalajlamayı yapan İthalatçının ünvanının açıkça gösterilmesi gerektiğine hükmetm iştir. Am balaj üzerinde İthalatçının marka sahibi olmadığını ve ürünün onun kont rolünde üretilmediğini gösterir bir açıklamaya da yer verilmelidir. Di van'a göre, marka sahibi ambalaj üzerinde üreticinin ünvanının gösteril mesini de talep edebilir, buna karşılık yeniden ambalajlamanın rızası dışında gerçekleştiğine dair bir açıklamanın yer almasını talep edemez. Divan, paralel İthalatçının ambalaja yapacağı müdahaleyi önceden marka sahibine bildirmesi gerektiğine de hükrnederek, yeniden ambalajlamaya ilişkin bir numunenin talep etmesi halinde marka sahibine gönderilmesini de zorunlu kılmıştır. Adalet Divanı'nın C-379/97 sayılı kararına konu olan olayda, Upjohn Grubu bir antibiyotik ilacını Fransa'da "Dalacine", Dani marka, Almanya ve İspanya'da "Dalacin", diğer üye ülkelerde ise "Dalacin C" markası altında satışa sunmaktay dı. Paralel i thalatçı Paranova, Fransa' dan "Dalacine" ve Yunanist an'dan "Dalacin C" markasını taşıyan ürünleri tedarik ederek, bu ürünleri yeniden ambalajlamaya tabi tuttu ve Danimarka'da, Upjohn'un bu ülkede kullandığı "Dalacin" markası altında satışa sundu. Upjohn'un buna karşı çıkması üzerine Adalet Divanı, ürünün tedarik edildiği pazarda kullanı lan markanın ürünün ithal edildiği pazarda kullanılabilmesi mümkün değil ise, paralel İthalatçının yeniden ambalajlama yapabileceğini ve ithalatın ya pılacağı pazarda kullanılan markayı yeni ambalajın üzerinde kullanabilece ğini, aksi takdirde marka sahibinin farklı üye ülkelerde farklı markalar kul lanmak suretiyle üye ülke pazarları arasında suni bir ayrışma yaratabileceği ni ve paralel İthalatçının paralel ithalatı yapacağı pazarda giriş engeli ile karşılaşacağını ifade etmiştir132• Adalet Divanı, C-443/99 sayılı kararında, paralel ithalatın yapıldığı pa zarda müşterilerin ek etiketierne ile satışa sunulan tıbbi ürünleri tercih et memek yönünde bir eğilimleri varsa, yeniden ambalajlama yapılmadığı sü rece paralel İthalatçı açısından pazara etkin giriş sağlanmış olamayacağın- 132 CJEU C-379/97, Pharmacia & Up john SAv. Paranova A/5, 12.10.1999. 3198 Yasaman/Ayoğlu dan, yeniden ambalajlamaya izin verilmesi için objektif gereklilik koşulunun gerçekleşmiş sayılacağına karar vermiştir 133• Avrupa Birliği Adalet Divanı, C-143/00 sayılı "Boehringer Ingelheim and Others f' kararında, yeniden ambalajlamanın paralel ithalatın yapıldığı üye ülke pazarında (ya da bu pazarın önemli bir bölümünde) ürünün satıla bilmesi için objektif bir gerekliliğin söz konusu olduğu hallerde yapılabile ceğine, paralel İthalatçının ürünün satışına başlanmasından makul bir süre önce yeniden ambalajlama konusunda marka sahibine bilgi vermesi gerekti ğine, marka sahibine tanınacak sürenin yeniden ambalajlama konusunda marka sahibinin değerlendirme yapabilmesine imkan tanıyacak uzunlukta olması gerektiğine dikkat çekmiştir 134• Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın C- 348/04 sayılı "Boehringer Ingelheim and Others If' kararına göre, paralel İthalatçı; i) yeniden ambalajlamaya marka sahibi tarafından karşı çıkılınası nın üye ülkeler arasında pazarların birbirlerinden soyutlanmasına yol açaca ğını, ii) yeniden ambalajlamanın ürünün orijinal niteliğine zarar vermediği ni, iii) yeniden ambalajlamayı yapanın ve ürünün üreticisinin yeni ambalaj üzerinde açıkça gösterildiğini, iv) yeni ambalajın markan ın itibarına ve kali te algısına zarar verecek şekilde ya pılmadığını, v) marka sahibine yeniden ambalajlama konusunda bilgi verildiğini ve talep etmesi halinde, bir örneğin marka sahibine gönderildiğini ispat yükü altında bulunmaktadır 135• Avrupa Birliği
|
satışına başlanmasından makul bir süre önce yeniden ambalajlama konusunda marka sahibine bilgi vermesi gerekti ğine, marka sahibine tanınacak sürenin yeniden ambalajlama konusunda marka sahibinin değerlendirme yapabilmesine imkan tanıyacak uzunlukta olması gerektiğine dikkat çekmiştir 134• Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın C- 348/04 sayılı "Boehringer Ingelheim and Others If' kararına göre, paralel İthalatçı; i) yeniden ambalajlamaya marka sahibi tarafından karşı çıkılınası nın üye ülkeler arasında pazarların birbirlerinden soyutlanmasına yol açaca ğını, ii) yeniden ambalajlamanın ürünün orijinal niteliğine zarar vermediği ni, iii) yeniden ambalajlamayı yapanın ve ürünün üreticisinin yeni ambalaj üzerinde açıkça gösterildiğini, iv) yeni ambalajın markan ın itibarına ve kali te algısına zarar verecek şekilde ya pılmadığını, v) marka sahibine yeniden ambalajlama konusunda bilgi verildiğini ve talep etmesi halinde, bir örneğin marka sahibine gönderildiğini ispat yükü altında bulunmaktadır 135• Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın C-276/05 sayılı kararına konu olan olayda (The Wellcome Foundation Ltd v. Paranova Pharmazeutika Hande/s GmbH), paralel İthalatçı Paranova, Yunanistan' dan aldığı "Zovirax" isimli ilacı Avus turya'ya ithal etmekteydi. Ancak söz konusu ilacın Yunanistan 'da 70'lik tabietler halinde satılması, Avusturya'da geçerli mevzuata göre ise 60'lık paketierin kullanılmasının zorunlu bulunması nedeniyle, Paranova Avusturya'da ilacı orijinal ambalajında değil, kendisi yeniden ambalajlama yaparak (yeniden ambalajlama yapıldığını ve marka sahibinin unvanını am balaj üzerinde belirterek) satışa sunmuştu. Marka sahibinin buna karşı çık ması üzerine Divan, ürünün Avusturya' da satılabilmesi için yeniden amba lajlamanın ob jektif açıdan gerekli olduğu, paralel İthalatçının yeniden amba lajlama konusunda gerekli bilgileri marka sahibine vermekle yükümlü bu- 133 CJEU C-443/99, Merck, Sharp & Dohme GmbH v. Paranova Pharmazeutika Handels GmbH, 23.04.2002, par.33. 134 CJEU C-143/00, Boehringer lngelheim and Others 1, 23.04.2002, par.54 ve 68. 135 CJEU C-348/04, Boehringer lngelheim and Others ll, 26.04.2007, par.54. Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3199 lunduğu, verilen bilgilerin ürünün paralel ithalatın yapıldığı pazarda satıla bilmesi için yeniden ambalajlamanın gerekli olup olmadığı konusunda mar ka sahibinin değerlendir me yapa bilmesi için yeterli olması gerektiği, paralel İthalatçının marka sahibinin paralel ithalatı önlemek üzere kullanması ihti mali bulunan bilgileri (ürünün nereden ve nasıl temin edildiği gibi) vermek ten kaçınabiieceği yönünde karar vermiştir. Bu kararda ayrıca, paralel ithala tın marka hakkına dayanılarak önlenilmesi halinde üye ülkeler arasında pa zarların birbirlerinden yapay şekilde soyutlanmış olacağını ispat yükünün paralel ithalatçıya ait olduğu ifade edilmiştir 136• Tıbbi ürünlerin paralel İthalatçının talimatı ile üçüncü kişiler tarafından yeniden ambalajlanması halinde, yeniden ambalajlamayı fiilen gerçekleşti ren üçüncü kişinin ambalaj üzerinde gösterilmesi zorunlu olmayıp, yeniden ambalajlama nedeniyle sorumluluğu taşıyan paralel İthalatçının ambalaj üzerinde gösterilmesi yeterlidir137• Divan, paralel ithalat konusu malların ithal edildikleri pazarda satılabil meleri için yeniden ambalajlama objektif bir gereklilik teşkil etmiyorsa, marka sahibinin yeniden ambalajlamaya karşı çıkabileceğini Ferring Leegemidier AlS v. Orifarm AlS kararında bir kez daha vurgulamıştır 138• Avrupa Birliği Adalet Divanı 'nın C-642/16 sayılı (Junek Europ Vertrieb GmbH v. Lohmann & Rauscher International GmbH & Co. KG) kararına konu olan olayda ise, paralel İthalatçı ithal ettiği tıbbi sargı bezleri nin ambalajlarını açarak yeniden ambalajlama yapmamış, "Debrisoft" mar kalı ürünün orijinal ambalajının sol alt bölümüne, ürünün markasını kapat mayacak şekilde paralel İthalatçı olarak kendi bilgilerini içeren ek etiket yapıştırmıştı. Marka sahibi yeniden ambala jlamaya dair kendisine bilgi ve rilmediğini ve örnek gönderilmediğini ileri sürerek marka hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Divan, yeniden ambalajlamanın değil, ek etiket yapıştırma işleminin söz konusu olduğunu, dolayısıyla yeniden ambalajlama halinde aranan marka sahibine bi ldirim yapılması ve örnek gönderilmesi koşullarının bu ihtimalde aranmayac ağını ifade etmiştir139• 136 CJEU C-276/05, The Wellcome Foundation Ltd v. Paranova Pharmazeutika Handels GmbH, 22.12.2008. 137 Bkz. CJEU Birleşik davalar C-400/09 ve C-207/10, Orifarm A/5 & Paranova Danmark A/5 v. Merck 5harp & Dohme Corp., 28.07.2011. 138 Bkz. CJEU C-297/15, Ferring L<egemidler A/5 v. Orifarm A/5, 10.11.2016, par.29. 139 CJEU C-642/16, Junek Europ-Vertrieb GmbH v. Lohmann & Rauscher International GmbH & Co. KG., 17.05.2018. 3200 Yasaman/ Ayoğlu Avrupa Birliği Adalet Divanı 'nın yukarıda anılan bu kararları ile ortaya koyduğu yaklaşım şu şekilde özetleneb ilir: Paralel ithalatçının, pazara giriş engeli ile karşılaşmadan ithalatı yapacağı pazarda marka malları satabitmesi için objektif bir gerekliliğin söz konusu olması halinde, ürünün ambalajına ek etiketierne yoluyla müdahale edebilmesine ya da yeniden ambalajlama yapabilmesine imkan tanınrnaktadır. Buna karş ılık, paralel İthalatçı da, yeni den ambalajlamanın söz konusu olduğu hallerde marka sahibine bu konuda bilgi vermek ve talep edilmesi halinde yeni ambalajın bir örneğini marka sahibine göndermekle yükümlüdür. Yapılacak yeniden ambalajlamanın, ambalaj içerisindeki ürünün orijinal niteliğine zarar vermemesi, markanın itibarına ve kalite algısına halel getirmemesi aranır. Ayrıca, hem yeniden ambalajlamayı yapanın hem de ürünün üreticisinin yeni ambalaj üzerinde gösterilmesi gerekir140• 2. Değiştirme veya Kötüleştirmenin Ticari Kullanım Amaçlı Olarak Yapılması Üçüncü kişi tarafından değiştirilen veya kötüleştirilen malların ancak ti cari amaçlı olarak kullanıla cak olmaları halinde, marka hakkına dayanılarak bu kullanımı önleme imkanı söz konusu olacaktır. Bu nedenle, markalı mal lar üzerinde kişisel amaçlı olarak tüketici tarafından yapılan değişikliklere karşı marka hakkına dayanılabilmesi mümkün değildir141• SMK m. 152/2 hükmündeki "ticari amaçlı kullanım" ifadesi ile aniatılmak istenen, markalı malların yeniden ticaret mevkiine konulmak amacıyla kullanılm alarıdır. Örneğin, markayı taşıyan müzik setinin bir otelin salonunda orijinal hopar lörleri yerine daha güçlü hoparlörle destektene rek kullanılması, SMK m. 140 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yeniden etiketierne ve paketierne konusunu 2017/691 E. 2018/7009 K. sayılı ve 13.11.2018 tarihli kararında bilgisayar programlarınal kurtarma cd'lerine ilişkin bir uyuş mazlık ile bağlantılı olarak ele almıştır: " .. .Dava dosyast içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ka rannm gerekçesinde dayantlan delillerin tarttştftp, değerlen dirilmesinde usul ve yasaya aykm bir yön bulunma masma, dava konusu ... etiketlerinde ilk sa tt ş strasmda, program m yüklendiği dona ntma ait ve davactyla ilgili olmayan markanm görüntü kirliliği oluşturmayacak şekilde silinmiş ol masmm davacwa markadan doğan bir hak sağlamayacak o/most, yaztltm programmm or jinal ol duğunu gösteren ... etiketiyle birlikte ... markalt ürünlerin ilk defa ... içinde piyasaya sunulmasmdon sonra bu ürünler/e marka hakkmm, 556 saytlt marka KHK'nm 13. maddesi uyannca tüketilmiş o/ masma, amaca uygun olarak ma/m orjinalini bozmayan yeniden etiketierne ve paketiernenin de marka sahibine hak sağlamayacak olmasma ve markantn kötüleştirilmesi iddiasmm yerinde görül memesine göre, davact vekilinin tüm temyiz itirazlan yerinde değildir". Bkz. karar no.1S2/1S. 141 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C. ll, 1998, s.138-139; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.189; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Pa ralel ithalat Sorunu, s.119. Madde 152-Ha kk m Tüketilmesi 3201 152/2 hükmünde ifade olunan ticari amaçlı kullanım
|
markanm görüntü kirliliği oluşturmayacak şekilde silinmiş ol masmm davacwa markadan doğan bir hak sağlamayacak o/most, yaztltm programmm or jinal ol duğunu gösteren ... etiketiyle birlikte ... markalt ürünlerin ilk defa ... içinde piyasaya sunulmasmdon sonra bu ürünler/e marka hakkmm, 556 saytlt marka KHK'nm 13. maddesi uyannca tüketilmiş o/ masma, amaca uygun olarak ma/m orjinalini bozmayan yeniden etiketierne ve paketiernenin de marka sahibine hak sağlamayacak olmasma ve markantn kötüleştirilmesi iddiasmm yerinde görül memesine göre, davact vekilinin tüm temyiz itirazlan yerinde değildir". Bkz. karar no.1S2/1S. 141 Sabih ARKAN, Marka Hukuku C. ll, 1998, s.138-139; Adem ASLAN, Türk ve AB Hukukunda Fikri Mülkiyet Haklarının Tükenmesi, s.189; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, Marka Hakkının Tükenmesi ve Pa ralel ithalat Sorunu, s.119. Madde 152-Ha kk m Tüketilmesi 3201 152/2 hükmünde ifade olunan ticari amaçlı kullanım kapsamına girmeyecek tir. Dolayısıyla marka hakkına dayanılarak bu tür bir kullanırnın önlenmesi mümkün bulunmamaktadır. Buna karşılık, markalı malların piyasaya su numu kapsamında ele alınabilecek tüm işlemler, SMK m. 152/2 hükmünde zikredilen "ticari amaçlı kullanım" kapsamına dahil kabul edilmelidir. VII. GÜMRÜK BiRLiGi RE JiMi ÇERÇEVES iNDE TÜKENME iLKESi Türkiye ile Avrupa Birliği arasında, Ankara Anlaşma sı'nın 5. maddesi çerçevesinde "Gümrük Birliği" rejimini kuran 1195 sayılı ve 06.03.1995 tarihli Ortaklık Konseyi Kararı'nın, fikri, sınai ve ticari mülkiyetİn korun ması hakkındaki 8. Ek'inin 10. maddesinin II. fıkrasında, tükenme ilkesine ilişkin olarak eleştiriye açık bir düzenlemeye yer verilmiştir. Anılan hükme göre, "Taraflar arasındaki ticari ilişkilerde, fikri, sınai, ve ticari mülkiyet haklarına, hakkın tüketilmesi ilkesinin uygulanmas ı, bu karar ile öngörül memiştir"142. Hüküm, gümrük birliği rejimini kuran Ortaklık Konseyi Kara rı'nın tükenme ilkesi bakımından herhangi bir düzenleme içermediği ni, tü kenme ilkesinin tarafların kendi hukuk sistemlerine (Avrupa Birliği Hukuku ve Türk Hukukuna) tabi olacağını ifade etmektedir. Dolayısıyla hükme göre, gümrük birliği rejimi çerçevesinde Türkiye'de piyasaya sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki hak bölgesel tükenme sistemini benimseyen Av rupa Birliği Hukuku bakımından tükenmiş olmayacak; buna karşılık, Avrupa Birliği'nde piyasaya sunumu yapılan markalı mallar üzerindeki marka hakkı SMK kapsamında uluslararası tükenmeyi benimseyen Türk Hukuku bakı mından tükenmiş kabul edilecektir. Anılan hükmün getirdiği düzenleme sebebiyle, Türkiye' den Avrupa Birliği 'ne paralel ithalat gerçekleştirmek mümkün değildir; ancak Türk Hukukunda SMK m.152/1 hükmü ile ulusla rarası tükenme sistemi benimsenmiş olduğundan, Avrupa Birliği'nden Tür kiye'ye paralel ithalat yapılabilmesi mümkündür. Gümrük Birliği rejimini kuran 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın fikri, sınai ve ticari mülkiyet haklarının korunması hakkındaki 8. Ek'inin değinilen hükmü, Türk doktrini tarafından haklı olarak eleştirilmiş 143 ve söz 142 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ve hükmün yukarıda alıntı yapılan Türkçe tercümesi için bkz. çevrimiçi: www.ab .gov.tr/file s/AB_IIiskileri/okk_tur.pdf (Son erişim: 16.06.2021). 143 ilhan YILMAZ, Avrupa Topluluğunda Fikri ve Sınai Haklar, Marmar a Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü Avrupa Araştırmaları Dergisi, C.4, S.1-2, 1995-1996, s.29; Ahmet T. KEŞLi, The Role of Exhaustion of lntellectual Property Rights in the lntegration; Application of the Principle in the European Internal Market & Turkish Customs Union, s.432; Ayşe Saadet ARlKAN, Fikri Sınai Hak larda Hakkın Tüketilmesi Doktrini, Avrupa Birliği ve Türkiye, s.Sl. 3202 Yasamani Ayoğlu konusu düzenlemenin Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Ankara Antiaş ması'nın Gümrük Birliği'ni düzenleyen 10. maddesine aykırı olduğu ifade edilmiştir 144. Değinilen hükme göre; her iki taraf, ithalat ve ihracatta miktar kısıtlamaları ve eş etkili tüm tedbirleri kaldırma yükümlülüğü altındadır. Tükenme ilkesinin uygulanmadığı durumlarda marka hakkının en belirgin "eş etkili tedbir" olarak kullanılabileceği göz önüne alınırsa, doktrindeki eleştirilerdeki haklılık kendiliğinden ortaya çıkmaktad ır. VIII. TRIPS HÜKÜMLERi ÇERÇEVESiNDE TÜKENME iLKESi Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşma sı'nın lC No.lu eki konumunda bulunan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Sözleşmesi ("Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights"- "TRIP S"), 15 Nisan ı 994 tarihinde Marakeş 'te imzalana rak 1 Ocak ı 995 tarihinde yürürlüğe girmiş tir14s. TRIPS'in temel amacı, fikri mülkiyet haklarını ulusla rarası ticaret rejimine dahil ederek, hukuk sistemlerinin bu haklara sağladığı korumayı ortak bir düze ye çekebilmek ve bu amaca ulaşmak üzere Dünya Ticaret Örgütü çatısı altında etkin bir uyuşmaz lık çözüm mekanizması oluşturma ktıf46. TRIPS'in fıkri-sınai mülkiyet haklarının tükenınesini düzenleyen 6. mad desine göre; "Bu Anlaşma dahilinde uyuşmazlıkların çözümü amacıyla 3. ve 4. maddeler müstesna olmak üzere, bu Sözleşme 'de yer alan hiçbir husus fikri mülkiyet haklarının tükenmesi konusunu ele almakta kullanılmayacakt ır ". Hü kürnden, taraf devletlerin, tükenmenin coğrafi sınırı yönünden belirli bir siste mi seçmek zorunda bulundukl arı gibi bir anlam çıkmamaktad ır. Buna karşılık, 144 Harndi PlNAR, Marka Hukukunda Hakların Tükenmesi, s.894. 14s Türkiye' nin de taraf olduğu bu Sözleşme, 26.01.1995 tarih ve 4067 sayılı "Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşma sının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun" ile Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmıştır. 146 Christopher MAV, A Global Economy of lntellectual Proper ty Rights, The New Enclosures?, 2000, s.67-68. Sözleşme, bazı yazarlar tarafından, ticareti fikri-sınal mülkiyet hakları temelinde ele almayı başaran ve Dünya Ticaret Örgütü'nü uluslararası ticaret için fikri-sınal mülkiyet poli tikası yaratan etkin bir kurum haline getiren başarılı bir anlaşma olarak yorumlanırken (G. Bruce DOERN, Global Change and lntellectual Property Agencies, 1999, s. 95); bazı yazarlar tarafından ise, ortaya çıkan problemler e teknik çözümler getirmekten uzak, global ekonomik sistemin güç gösterisini simgeleye n bir sözleşme olarak değerlendirilmiş tir [Christopher MAV, A Global Economy of lntellectual Property Rights, The New Enclosur es?, 2000, s.44. Yazara göre, fikri mülkiyet haklarının günü müzdeki etkin statüsü, temelini global ekonomik anlayışta bulur ve fikri mülkiyet hakları kapitalizmin temel silahı haline gelmiş durumdadır (s. 42-43)]. Sözleşme çerçe vesinde etkin bir uyuşmazlık çözüm mekanizmasının benimsenmesi, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nin ısrarlarıyla gündeme gelmiştir (G. Bruce DOERN, Global Change and lntellectual Property Agencies, 1999, s. 93). Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3203 Sözleşme 'nin 3. ve 4. maddelerinde öngörülen düzenlernelerin tükeome ilkesi yönünden de geçerli olacağı ifade edilmiştir. Sözleşme'nin 3. maddesi, taraf devletlerin, diğer taraf devlet vatandaş larına, en az kendi vatandaş ianna sağla dığı avantajlan sağlamak durumunda bulunduklarını öngören "milli muamele" prensibini; 4. madde ise, bir akit devlet tarafından başka herhangi bir ülkenin vatandaşianna tanınan her türlü avantaj, hak, ayrıcalık veya muafiyetin, derhal ve şartsız olarak tüm diğer taraf devlet vatandaş larına uygulanm asını öngören "en çok kayırılan ülke muamele si" prensibini düzenlemektedir. Şu halde; kendi vatandaşları açısından veya üçüncü bir ülkenin vatandaş ianna karşı tükenıne nin coğrafi sının yönünden belirli bir sistemi kabul eden bir akit devlet, bu sistemi diğer taraf devlet vatandaş larına ait markalı mallar yönünden de uygu lamak zorunda
|
93). Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3203 Sözleşme 'nin 3. ve 4. maddelerinde öngörülen düzenlernelerin tükeome ilkesi yönünden de geçerli olacağı ifade edilmiştir. Sözleşme'nin 3. maddesi, taraf devletlerin, diğer taraf devlet vatandaş larına, en az kendi vatandaş ianna sağla dığı avantajlan sağlamak durumunda bulunduklarını öngören "milli muamele" prensibini; 4. madde ise, bir akit devlet tarafından başka herhangi bir ülkenin vatandaşianna tanınan her türlü avantaj, hak, ayrıcalık veya muafiyetin, derhal ve şartsız olarak tüm diğer taraf devlet vatandaş larına uygulanm asını öngören "en çok kayırılan ülke muamele si" prensibini düzenlemektedir. Şu halde; kendi vatandaşları açısından veya üçüncü bir ülkenin vatandaş ianna karşı tükenıne nin coğrafi sının yönünden belirli bir sistemi kabul eden bir akit devlet, bu sistemi diğer taraf devlet vatandaş larına ait markalı mallar yönünden de uygu lamak zorunda kalacaktır. Madde 6 hükmü ile tükeome ilkesi bakımından be nimsenen yegane düzenleme budur. TRIPS'in tükeome ilkesi ve paralel ithalat meselesini düzenlemekten bilinçli olarak kaçındığı ifade edilmiş147, madde 6 hükmünün "anlaşmamak üzere anlaşmak" anlamına geldiği belirtilmiştirı48• TRIP S' in 6. maddesi hükmünün ihtilaflann çözümüne yönelik usul i bir düzen leme niteliği taşıdığını ileri sürenler olduğu gibiı49, maddi hukuka ilişkin dü zenleme içerdiğini dile getiren yazarlar da olmuşturıso. Ancak tartışmadan uzak olan husus, hükmün akit devletleri tükeomenin coğrafi sınırı bakımından her hangi bir sistemi kabul etmeye zorlamadığıdırısı. ı47 Paul J. HEALD, Trademarks and Geographical lndications: Exploring the Cantours of the TRIPS Agreement, Vanderbilt Journal of Transnational Law, Vol. 29, No.3, M ay 1996, s. 656. ı48 Marea C. E. J. BRONCKERS, The Exhaustion of Patent Rights Under WTO Law, Journal of World Trade, Vol.32, No.5, 1998, s. 142; Ali PASLI, Uluslararası Antlaşmaların Türk Marka Hukukunun Esasına ilişkin Etkileri, 2014, s.526 dpn 763. Abbott'a göre, fikri mülkiyet uzmanları hakların ülke selliği noktasından tükenme ilkesine yaklaşırken, ticaret uzmanları gümrük dışı bariyer oluşturan bu hakların Dünya Ticaret Örgütü prensipleri ile uyuşmadığı noktasından hareket etmekte ve bu farklı yaklaşımlar çözümsüzlüğü ortaya çıkarmaktadır (Frederick M. ABBOTT, Commentary: The International lntellectual Property Order Enters the 21st Century, Vanderbilt Journal of Transnational Law, Vol. 29, No. 3, s.478-479). ı49 Talia EINHORN, The lmpact of the WTO Agreement on TRIPs (Trade Related Aspects of lntellectual Property Rights) on EC Law: A Challenge to Regionalism, Comman Market Law Review, Vol. 35, 1998, s. 1082. ıso Marco C. E. J. BRONCKERS, The Exhaustion of Patent Rights Under WTO Law, Journal of World Trade, Vol.32, No.S, 1998, s.145. Yazara göre, "anlaşmamak üzere anlaşmak" usull bir hüküm ola rak algılanamaz. Madde 6, akit devletlere tükenme politikasını ve tükenmenin coğrafi sınırını belir lemek üzere takdir hakkı tanımakta, bu tablo ise hükmün maddi hukuka ilişkin düzenleme içerdiği anlamına gelmektedir. ısı Marco C. E. J. BRONCKE RS, The Exhaustion of Patent Rights U nder WTO Law, Journal of World Trade, Vol.32, No.5, 1998, s. 159. Yazara göre ne TRIPS ne de başka bir Dünya Ticaret Örgütü düzenlem esi ile akit devletler uluslararası tükenmeyi kabule zorlanma maktadır. Buna karşılık, TRIPS'in temel felsefesi, serbest ticaret ile fikri mülkiyet haklarına ilişkin koruma arasında bir denge sağlamaktır (Marco C. E. J 3204 Yasaman/Ayoğlu Görüldüğü üzere, TRIPS ile tük:enmenin coğrafi sınırına yönelik her hangi bir sistemin taraf devletlerce benimsenmesi yönünde bir zorun luluk getirilmemiştir. Dolayısıyla bugün için ülkesel, bölgesel ya da uluslararası tük:enme ilkeleri arasından tercihte bulunma imkanı taraf devletlere aittir152; uluslararası hukuk tarafından tükenmenin coğrafi sınırı bakımından öngö rülmüş belirli bir model bulunmamaktad ır. Buna karşılık, TRIPS m.6 hük münde Gümrükler ve Ticaret Üzerine Genel Anlaşma'nın ("General Agreement on Tarif.fs and Trade "-"GATT ") ruhuyla bağdaşan yegane sistem olan uluslararası tükenmenin benimsenmesi ve böylelikle serbest ticaret ile fikri mülkiyet hakları arasındaki dengenin tesis edilmesi noktasında önemli bir fırsatın kaçırıldığı doktrinde haklı olarak ifade edilmektedir 153• IX. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "LACOSTE" Kararı Özet Distribütörün, Türkiye'de reklam yapmak suretiyle pazar sağlaması ile garantörlük ve müşteri memnuni yeti hizmetleri sağlaması; paralel ithalatçıların, haksız rekabet kuralları uyarınca men edilmesine ne den teşkil etmez. Sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak BRONCKERS, The Exhaustion of Patent Rights U nder WTO Law, s. 150). Bu yaklaşımın kanıtı, TRIPS'in fikri mülkiyet haklarının kullanımının rekabet açısından doğurduğu negatif sonuçları tanıması ve akit devlet hukuklarının kontrolü altına bırakmasıdır. Ancak, akit devletlerin bu imkandan faydalanarak oluşturdukları rekabet hukuku sisteminin TRIPS'in güvencesi altındaki fikri mülkiyet haklarını etkisiz bı rakmak üzere kullanılması halinde, sözleşmenin ihlal edildiği kabul edilir (Eieanor FOX, Trade, Competition and lntellectual Property -TRIPS and its Antitrust Counterpar ts, Vanderbilt Journal of Transnational Law, Vol. 29, No. 3, s. 497). Şu halde, TRIPS'in temel amacı, ne pahasına olursa olsun fikri mülkiyet haklarının gücünü ve etkinliğini korumak değildir. Tükenmenin coğrafi sınırı yönünden diğer akit devlet vatandaşları bakımından en avantajlı sistem uluslararası tüke n me ilkesi olduğuna ve bu ilke yi herhangi bir ülkeye karşı benimseyen akit devlet, m. 6 ile m. 4'e yapılan yollama nedeniyle söz konu su sistemi diğer taraf devlet vatandaşlarına ait mallar açısından da uygulamak durumunda bırakıldığına göre, TRIPS'in uluslararası tükenme sistemini tanıdığı, hiç değilse bu sistemin karşısında olmadığı söy lenebilir. Diğer yandan, Sözleşme' nin 6. maddesinde 3 ve 4. maddelere yapılan gönderme sebebiyle, "bölgesel tükenme" sisteminin "en çok kayırılan ülke muamelesi" klozunu öngören 4. maddeyi ihlal edip etmeyeceği tartışma konusu olmuş; bölgesel tükenme sisteminin benimsenmesinin taraf devlet vatandaşları arasında eşitsizlik yaratılması anlamına gelmeyeceği ve m. 4'e aykırılık teşkil etmeyeceği; bölgesel tükenme sistemi ile hak sahibinin milliyetinin dikkate alınması suretiyle değil, ithal edilen ürünlerin menşeinin dikkate alınması yöntemiyle ayrımcılık yapıldığı, ne m. 4'ün ne de bir başka TRIPS hükmünün bu tarz bir ayrımcılığı yasaklamadığı ifade edilmiştir (bkz. Marco C. E. J BRONCKERS, The Exhaustion of Patent Rights U nder WTO Law, Journal of World Trade, Vol.32, No .S, 1998, s. 153). 152 Ali PASLI, Uluslararası Antlaşmaların Türk Marka Hukukunun Esasına ilişkin Etkileri, 2014, s.526-527. 153 Jürg M. AMMANN, lntellectual Rights and Parallel lmports, Legal lssues of European lntegration, Law Review of the Europa lnstitut, Vol. 26, lssue No. 1/2, 1999, s.120. Madde 152-Hak km Tüketilmesi edimler ve yükümlülük ler bu sözleşmenin tarafları arasmda karşılıklı olup, üçüncü kişilere yükümlülük getirilemez. Yargıtay ll. HD. 2015/13665 E. 2017/1982 K. 10.04.2017 tarihli. 3205 Davacı vekili, müvekkili ... nin 1991 yılından beri" ... " markasının Türkiye dist ribütörü olduğunu, tüm davacıların markanın pazar payının artırılması için büyük emek sarf ettiklerini ve büyük yatırımlar yaptıklarını, davaimm ise reklam ve
|
edilmiştir (bkz. Marco C. E. J BRONCKERS, The Exhaustion of Patent Rights U nder WTO Law, Journal of World Trade, Vol.32, No .S, 1998, s. 153). 152 Ali PASLI, Uluslararası Antlaşmaların Türk Marka Hukukunun Esasına ilişkin Etkileri, 2014, s.526-527. 153 Jürg M. AMMANN, lntellectual Rights and Parallel lmports, Legal lssues of European lntegration, Law Review of the Europa lnstitut, Vol. 26, lssue No. 1/2, 1999, s.120. Madde 152-Hak km Tüketilmesi edimler ve yükümlülük ler bu sözleşmenin tarafları arasmda karşılıklı olup, üçüncü kişilere yükümlülük getirilemez. Yargıtay ll. HD. 2015/13665 E. 2017/1982 K. 10.04.2017 tarihli. 3205 Davacı vekili, müvekkili ... nin 1991 yılından beri" ... " markasının Türkiye dist ribütörü olduğunu, tüm davacıların markanın pazar payının artırılması için büyük emek sarf ettiklerini ve büyük yatırımlar yaptıklarını, davaimm ise reklam ve tanı tım harcaması gibi hiçbir harcama yapmaksızın "lacoste" markalı ürünleri ithal ederek yurt içinde satış ve pazarlamasını yaptığını, toptan satış yapmak suretiyle yetkili distribütör gibi davrandığını, davaimm bu eyleminin haksız rekabet hüküm lerine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, davaimm haksız rekabetinin tespiti ile men'ine ve haksız rekabet ile ortaya çıkan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, müvekkili şirketlerin sunduğu garantörlük ve müşteri mernnuniyeti hizmetlerinden davalı şirketin haksız ve hukuka aykırı olarak faydalanmasının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve hükmün ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin "lacoste" markalı ürünleri yasal yollardan ithal ederek satışa sunduklarını, yetkili satıcı izlenimi vermediğini, toptan satış yapmanın tek başına yetkili distribütör gibi davranma anlamına gelmeyeceğini, paralel ithalat yapmanın marka hakkının tüketilmesi ilkesi gereğince meşru olduğunu, müvekkili nin haksız rekabet kurallarını ihlal etmediğini, iyi niyetli olduğunu savunarak, da vanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında davacı şirketlerin distribütör olduğu; davalı şirketin ise" ... " ürünlerini yaptıncı firmadan ithal ederek iç piyasaya sunduğu hususlarında ihtilaf olmadığı, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülüklerin bu sözleşmenin tarafları arasında yani yaptıncı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişi durumunda olan davalı tarafa yü kümlülük getirdiğinden bahsedilemeyeceği, ayrıca, davaimm eyleminde aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı bir yön bulunmadığı, bu haliyle davalı eyleminin haksız rekabet niteliğinde bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar veril miştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 2. "POUCE" Kararı Özet Markah malların Türkiye'de sunulmasmdan sonra, orijinal nitelikte ki markah mallarm üçüncü kişilerce yurt dışmdan ithal edilerek Tür kiye'de pazarlanması (paralel ithalat), marka hakkına tecavüz teşkil 3206 Yasaman/ Ayoğlu etmez. Tek satıcının Türkiye'de reklam yapmak suretiyle pazar sağ laması ile tamir ve bakım hizmetleri sağlaması, paralel ithalatçıların, haksız rekabet kuralları uyarınca men edilmesine neden teşkil etmez. Yargıtay ll. HD. 199817996 E. 1999/2099 K. 12.03.1999 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı İtalyan şirketi DERİGO SPA'ya ait tüm dünyada ve Türkiye'de tescilli Police, Sting ve Vogart markalar ının Türkiye distri bütörü ve lisans hakkı sahibi olduğunu, dolayısıyla bu markalı ürünlerin Türkiye'de satım ve dağıtım işinin müvekkiline ait olduğunu, davaimm da aynı markalı gözlük leri her nasılsa temin edip pazarladığını, bu hususun müvekkilinin marka ve lisans haklarına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespit ve men'ine, davalı elindeki ürünlerin toplatılmasına, ilana karar verilmesini talep ve dava etmiş tir. Davalı vekili cevabında, iddianın hangi hukuku temele dayandınldığının açık olmadığını, davacıya tekel hakkı tanıyan bir sözleşme bulunma dığını, orijinal ve mevzuata uygun olarak ithal edilen malların satış ve pazarlanmasında yasaya aykırı lık bulunmadığını, rekabetin önlenmesi hakkındaki yasa hükümlerine göre böyle bir iddianın dinlenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişi raporuna nazaran, davacı ile üretici İtalyan firması arasındaki tek satıcılık sözleşmesi gereğince söz leşme konusu markayı taşıyan ürünlerin başkası tarafından ithal ve pazarlanmasının haksız rekabet teşkil ettiği, uyuşmazlık konusu ürünlerin Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun ve buna ilişkin tebliğ hükümlerinin getirdiği muafiyet kapsa mında olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, haksız rekabet konusu "Police" mar ka gözlüklerin toplanmasına ve i lana karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacının münhasır lisans sözleşmesi yaptığı "Police" "Vogart" ve "Sting" gözlüklerinin DE Rigo SPA adına dünyanın birçok ülkesinde tescilli olduğu, bun lardan "Police" markalı gözlüğün 12.8.1991 tarih ve 131645 numara ile, "Vogart" markasının 12.8.1991 tarihinde 130864 numara ile "Sting" markasının 29.10.1993 tarihinde 14 7732 numara ile ve 1 O yıl geçerli olmak üzere Türkiye'de marka siciline tescil edildiği, De Rigo SPA (Lisans veren) ile davacı Sesa Dış Ticaret -Semih Saraçoğlu (Lisans alan) arasında 5.6.1996 tarihinde münhasır Ticaret Marka Lisans Sözleşmesi yapıldığı ve bu anlaşmanın feshedilmedikçe her yıl kendiliğinden yeni lendiği, bu sözleşme gereği mezkur markalı ürünlerin Türkiye'ye ithali ve bütün Türkiye sathında pazarlama tanıtım ve reklamının davacı fırma tarafından yapılaca ğı, lisans sözleşmesine göre bu markalara karşı haksız rekabet ve markaya tecavüz hallerinde davacının tek başına dava açabileceği ve bu lisans sözleşmesinin TPE'ye tescil ertirildiği anlaşılmaktadır. Kadıköy 17. Notediği'nin tespitine, davacı vekilinin 19.9.1997 tarihli dilekçe sinin 4. bendine ve bilirkişi görüşüne göre davalı tarafından piyasaya satış için su- Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3207 nu lan gözlüklerin tümünün 1996 ve ı 997 model olup 1996 ve ı 997 kreasyonuna ait mallar olduğu, davalının dükkanında sattığı "Police" markalı gözlükler ile davacının lisans sahibi bulunduğu "Police" markalı gözlüklerin gözlük numunesi, kılıfı, şekil, ebat, dizayn bakımından davacı numunesi ile aynılık gösterdiği tartışmasız bulun maktadır. Davacı vekili dava dilekçesin de ve aşamalardaki açıklamalarında "Police" markalı güneş gözlüklerinin Türkiye'de münhasır lisans sahibi olduğunu, bu gözlük lerio Türkiye'ye ithalatının ve pazarlama yetkisinin kendilerinde bulunduğunu, mü vekkilinden izin alınmadan bu gözlükterin menşe ülkesinin dışında başka ülkeler den ithalinin ve Türkiye'de satılmasının mümkün olmadığını, davalının davacıya ait police markalı güneş gözlüklerinden aynısını kendilerinden satın alınmadan ve muvafakatieri dışında pazarlarlığını ileri sürerek bu eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Dava konusu uyuşmazlığın çözümünde doğru bir sonucu varılabilmesi için somut olayın markalar hakkındaki KHK ve haksız rekabet kuralları karşısındaki durumun incelenmesi gerekir. 556 sayılı KHK'nin 9111 maddesinin (c) bendinde, markayı taşıyan malın ithali veya ihracının, münhasıran marka sahibine ait bir yetki olduğu gösterilmiştir. Dola yısıyla bu markanın aynı ya da benzeri olan bir işareti taşıyan malların bir başka kişi tarafından ithali ya da ihracı, ilke olarak marka hakkına tecavüz teşkil edecek tir. (KHK 61/a). KHK'nin 9/11 maddesinin (c) bendi ile Türk iç pazarına
|
vekkilinden izin alınmadan bu gözlükterin menşe ülkesinin dışında başka ülkeler den ithalinin ve Türkiye'de satılmasının mümkün olmadığını, davalının davacıya ait police markalı güneş gözlüklerinden aynısını kendilerinden satın alınmadan ve muvafakatieri dışında pazarlarlığını ileri sürerek bu eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Dava konusu uyuşmazlığın çözümünde doğru bir sonucu varılabilmesi için somut olayın markalar hakkındaki KHK ve haksız rekabet kuralları karşısındaki durumun incelenmesi gerekir. 556 sayılı KHK'nin 9111 maddesinin (c) bendinde, markayı taşıyan malın ithali veya ihracının, münhasıran marka sahibine ait bir yetki olduğu gösterilmiştir. Dola yısıyla bu markanın aynı ya da benzeri olan bir işareti taşıyan malların bir başka kişi tarafından ithali ya da ihracı, ilke olarak marka hakkına tecavüz teşkil edecek tir. (KHK 61/a). KHK'nin 9/11 maddesinin (c) bendi ile Türk iç pazarına hiç sunul mamış olan malların ithali veya ihraemın marka hakkına tecavüz oluşturacağı kabul edilmiştir. Marka sahibi veya onun izni ile tek satıcı veya münhasır lisans hakkı sahibi ta rafından markalı emtia Türk iç pazarına ithal edilip sunulmasından sonra aynı mar kalı malın 3. kişiler tarafından yurt dışından ithali halinde durumun ne olacağının tartışılması gerekir. 556 sayılı KHK'nin 13/ı ve bu maddenin mehazı olan 89/104 Sayılı Yönerge' nin 7.1 maddesinde "Marka sahibi tarafından veya onun izni ile markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasından sonra marka sahibi, markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasını yasaklayamaz" hükmü getirilmiştir. Buna uygulamada ve yasal düzenlernede marka hakkının tüketilmesi kavramı denilmektedir. Bu ilkenin uygulanabilmesi için yukarıda da değiniirliği üzere tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye'de piyasaya sunulmuş olması gerekir. Markalı malların Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi, bu malları yurt dışına satar (veya yurt dışında menşe ülkeden başka bir ülkede üretirse) bunların üçüncü kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye'ye ithaline (paralel import) engel olamaz. Aynı ilke yabancı markayı taşıyan malların Türkiye'de tek satıcısı (münhasır li sans sahibi) durumunda olan ve marka sahibinin izniyle bu markayı adına tescil ettirmiş bulunan kişi bakımından da geçerlidir. Ancak, KHK'nin 13111 maddesi uyarınca marka sahibi, malların piyasaya sunulmasından sonra üçüncü kişiler tara- 3208 Yasaman/Ayoğlu fından başka ülkelerden ithalinden sonra değiştirite rek veya kötüleştiri lerek malın özgün niteliğinin değiştiri terek ticari amaçla kullanılması halinde bunu önleme yetkisine sahiptir. (Bak. Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hakkının Tüketilmesi, Prof. Dr. Ali Bozer'e Armağan sh. 202 vd). Bu ilkele re göre, davacı gözlükleri ile ayniyet arz eden orijinal vasıfta olup tak lit olmayan gözlükler, kanuni prosedüre uygun olarak menşe ülkesinden başka ülke lerde üretilip o ülkelerden Türkiye'ye ithal edilmesi halinde, İthalatçı tarafından satılması veya İthalatçı firmadan fatura karşılığı satın alınıp satışa arz edilmesi ha linde 556 sayılı KHK'nin 9/II, c maddesi uygulanmayacaktır. Türkiye'de veya yurt dışında taklidi imal ve ithal edilip satılan veya yurt dışın dan orijinal ithal edilmekle birlikte Türkiye'de değiştiriterek veya kötüleştirilerek malın özgün niteliğinin değiştirilmesi, kanuni prosedüre uygun olmıyarak ithal edilip yurda kaçak sokulması halinde ve elde bulunan orijinal emtianın ne şekilde bulundurulduğunun kanıtlanmaması durumunda bu eylemler marka hakkına tecavüz teşkil edecektir. Öte yandan, mahkemece davanın kabulüne dayanak yapılan hukuki nedenler den biri de, Rekabetin Korunması Hakkındaki 4054 sayılı Kanun'un 5'inci maddesi hükmüne dayanılarak Rekabet Kurulu'nca çıkartılmış bulunan Tek Elden Dağıtım Anlaşmalarına ilişkin 1997/3 sayılı Grup Muafiyeti Tebliği'dir. Anılan yasa hükmü ne göre, Rekabet Kurulu gerek istem üzerine ve gerekse grup içinde mutalaa edile bilen teşebbüsler bakımından, yine bu yasa hükmünde öngörülen koşulların gerçek leşmesi halinde, teşebbüsler arası anlaşma veya uyumlu eylemler hakkında sözü geçen yasanın 4'üncü maddesindeki yasaklamalar dışında tutabilen karar verebile ceği gibi, aynı amaçla gruplar bakımından tebliğ de yayımlayabilir. Bu tür karar veya tebliğler o karar veya tebliğ kapsamında kalan teşebbüsler bakımından sonuç doğururlar. Yoksa, bu karar ve tebliğler üçüncü kişilerin bu teb liğ veya karar kapsamında kalan teşebbüslerle olan ilişkilerinde yasaklayıcı veya rekabeti önleyici hükümler getirilemez. Nitekim yukarda sözü edilen grup muafiyet tebliğe hükümlerinin 3 'üncü mad desinde de getirilen muafiyetin, tek elden satım anlaşmalarında taraf olanlar yani (sağlayıcı) ile (tek elden dağıtıcı) ilişkisi bakımından getirildiği açık bir şekilde hükme bağlandığı anlaşılm aktadır. Mahkemece bu tebliğe yanlış anlam verilerek, tebliğ kapsamında kalmayan davalı üçüncü kişi bakımından uygulanması da isabetli görülmemiştir. Durumun tek satıcılık veya münhasır lisans sözleşmesi bakımından özellikleri ne gelince; burada özellikle tek satıcılık kavramı üzerinde de durmak gerekir. Öğre tide benimsendiği üzere tek satıcılık sözleşmesi yapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen, çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile yaptıncı ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir böl gede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi, Madde 152 -Hakkm Tüketilmesi 3209 buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı yükümlenir. (Bak. Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C. lll, Arık. 1985 sh.27 vd.). Tek satıcılık sözleşmesinde kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleş menin tarafları arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira, tek satıcıya o bölgedeki tekel hak kını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen bir akdi yükümlülük olmak tadır. O halde, tek satıcının bu hakkını 3. kişilere karşı haksız rekabet yolu ile ko ruması kural olarak mümkün değildir. Ayrıca, tek satıcının Türkiye'de reklam yap mak suretiyle pazar sağlaması, tamir, bakım sağlaması da Türkiye'ye aynı malı yasal yollardan menşe ülkesinden başka ülkelerde ithal edip satan kişilerin haksız rekabet kuralları uyarınca men edilmesine neden teşkil etmez. Dava konusu olayda da davalı taraf, davacı tarafından lisans sözleşmesine da yanarak yurt içine ithal ederek pazadadığı yukarıda markaları anılan gözlüklerin aynısının (orijinalinin) yurt içine yasal düzenlemeye uygun olarak ithal edildiğini ve kendisinin de buna dayalı olarak piyasaya sürerek satış yaptığını savunduğuna göre, mahkemece yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılma dan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 3. "LANCOME" Kararı Özet Markab malların Türkiye'de piyasaya sunulmasmdan sonra, paralel ithalatçı tarafmdan yasal yollardan yurda ithal edilen markah malla rm tacirler tarafmdan ticaret mevkiine konulması (pazarlanması), marka hakkına tecavüz teşkil etmez. Tek satıcmm Türkiye'de reklam yapmak suretiyle pazar sağlaması ile tamir ve bakım hizmetleri sağ laması, paralel ithalatçılarm, haksız rekabet kuralları uyarmca men edilmesine neden teşkil etmez. Yargıtay ll. HD. 1999/2086 E. 1999/4505 K. 26.05.1999 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin LANCOME parfüms Et Boaute Et Cie firması ile akdettiği 12.9. 1989 tarihli "Teknik Yardım ve Lisans Anlaşması" gereği
|
(orijinalinin) yurt içine yasal düzenlemeye uygun olarak ithal edildiğini ve kendisinin de buna dayalı olarak piyasaya sürerek satış yaptığını savunduğuna göre, mahkemece yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılma dan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 3. "LANCOME" Kararı Özet Markab malların Türkiye'de piyasaya sunulmasmdan sonra, paralel ithalatçı tarafmdan yasal yollardan yurda ithal edilen markah malla rm tacirler tarafmdan ticaret mevkiine konulması (pazarlanması), marka hakkına tecavüz teşkil etmez. Tek satıcmm Türkiye'de reklam yapmak suretiyle pazar sağlaması ile tamir ve bakım hizmetleri sağ laması, paralel ithalatçılarm, haksız rekabet kuralları uyarmca men edilmesine neden teşkil etmez. Yargıtay ll. HD. 1999/2086 E. 1999/4505 K. 26.05.1999 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin LANCOME parfüms Et Boaute Et Cie firması ile akdettiği 12.9. 1989 tarihli "Teknik Yardım ve Lisans Anlaşması" gereği LANCOME markasını taşıyan bütün esans ve kozmetik ürünlerin Türkiye'ye ithali, imali ve satımı bakımından Türkiye'de tek yetkilisi olduğunu, müvekkilini üçüncü kişilerle akdettiği dağıtıcılık sözleşmesi gereği, bayiler LANCOME markalı ürünle ri yalnızca kendi mağazalarında ve perakende olarak satabildiklerini, oysa davacı ile davalı arasında yapılmış bir dağıtıcılık sözleşmesi bulunmadığı halde, davalının haksız ve hukuka aykırı olarak LANCOME markalı ürünleri perakende satış fıyatı nın altında bir fıyatlakendi mağazasında sattığını, davalının bu eyleminden davacı nın ve bayilerio zarar gördüğünü, 556 sayılı KHK'nin 61. maddesine göre davalının LANCOME markalı ürünleri marka sahibinin ya da marka sahibinin haklarını Tür kiye'de korumaya tek yetkili davacının izni olmaksızın satması, dağıtması ve piya- 3210 Yasaman/Ayoğlu saya sunmasının ve LANCOME markalı ürünleri nereden ve nasıl temin ettiği açık lamaktan kaçınması hallerinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek, davalının, davacının marka hakkına tecavüzünün tespit ve önlenmesine bu ürünleri satmasının önlenmesine ve toplatılıp davacıya iade edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin mağazasında bulunan bir kısım malların daha ön ceki bayiliği döneminden kalan mallar olduğunu bir kısmını da yetkili bayilerden satın alıp mağazasında sattığını, mağazada satılan malların davacı tarafından ithal edilmiş orijinal mallar olduğunu, müvekkilinin eyleminde yasalara aykırılığın bu lunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacı mn lisans anlaşması gereğince LANCOME markalı ürünlerin ithali, imali ve dağıtımın da Türkiye'de yetkili firma olduğu, tek satıcısının, yapımcıya ait ürünleri o bölgede tanıtmakta ve pazarlamadaki özel çabaları ile o ürün piyasasında önemli bir yer tuttuk tan sonra bir başka firmanın tek satıcının sağladığı bu olanak ve pazardan yararlanarak başka bir firmadan aynı ürünü satın alarak az bir emek ve sermaye ile pazardan yarar lanmamn hukuken mümkün olmadığı, bu nevi eylemlerin TTK'nın 56. maddesine göre iktisadi rekabetin suistimali olduğu ve haksız rekabet teşkil edeceği, somut olayda dava lının eyleminin TTK 56. maddesine göre haksız rekabet olduğu, ancak davaimm LANCOME markası sahibinin marka hakkına tecavüzünün bulunmadığı gerekçesiyle davaimm haksız rekabetle bulunduğunun tespitine ve önlenmesine karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Davacının Lancome Parfüms Et Beaute Et Cie firması ile akdettiği 12.9.1989 tarihli "Teknik Yardım ve Lisans Anlaşması" gereği "LANCOME" markasını taşı yan parfüm ve kozmetik ürünlerin Türkiye'ye ithali imali ve satımı konusunda Tür kiye'de tek yetkili satıcı olduğu ve "LANCOME" markasının, Lancome Parf lims Et Beate Et Cie ünvanlı şirket adına 18.8.1988 tarihinde 185360 no.lu marka tescil belgesine göre Türkiye'de tescilli bir marka olduğu, üretici şirket ile davacı arasında münhasıran ticari marka lisans sözleşmesi yapıldığı (1 Ocak ı 996) ve 4.9. ı 997 tarihli yazı münderecetına göre bu markaya karşı haksız rekabet ve markaya teca vüz hallerinde davacının tek başına dava açabileceği anlaşılm aktadır. Davacı dava dilekçesinde davaimm eyleminin 556 sayılı Markalar Kanununa aykırı olduğu gibi aynı zamanda tek satıcılık ilkelerine ve dolayısıyla davalı eyle minin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek haksız tecavüzünün önlenmesini talep etmiştir. Yine mahkemenin kabulünde olduğu gibi davalı tarafından satışa sunulan ürünlerin Lancome markalı ürünlerin aynı olup taklit olmadığı, orijinal bulunduğu ve ambalajlarının da davacı şirket tarafından ithal edildiğinin yazıldığı, davacı şir ketin münhasır lisans sözleşmesi uyannca Türkiye'deki tali bayilerle ürün satış anlaşması yaptığı ve Lancome markalı ürünlerin yıllardan beri Türkiye sathında satışa sunulup pazarlandığı tartışmasızdır. Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3211 Davalı vekili, 16.10.1997 tarihli dilekçesinde ve 21.5.1996 tarihli tespit bilirki şi raporunda "müvekkili şirketin mal aldığı kişileri açıklamak zorunda bulunmadı ğını" ileri sürdüğü ve davacı şirket dışında mal aldığı şirketlere ait faturaları dosya ya ibraz etmekten kaçındığı görülmüştür. Dava konusu uyuşmazlığın çözümünde doğru bir sonuca varılabilmesi için somut olayın Markalar Hakkındaki 556 sayılı KHK ile haksız rekabet kur alları karşısındaki durumunun incelenmesi gerekir. 556 sayılı KHK'nin 9/Il-c bendinde markayı taşıyan malın ithali veya ihracı nın, münhasıran marka sahibine ait bir yetki olduğu, onun izni olmadan ithal ve ihraemın ve satımının mümkün olmadığı ilke olarak benimsenmiştir. Dolayısıyla tescilli markanm bulunduğu ürünlerin aynını ya da benzeri olan bir işareti taşıyan malların bir başka kişi tarafından ithali ya da ihracı marka hakkına tecavüz teşkil edecektir (KHK. md.61/a). KHK'nin 9/11-c bendi ile Türk iç pazarına hiç sunulma mış olan malların ithali ve ihraemın marka hakkına tecavüz oluşturacağı kabul edilmiştir. Marka sahibi veya onun izni ile münhasır lisans hakkı sahibi tarafından markalı emtianın tescilli olduğu ülkede satışa sunulmasından sonra Türk iç pazarına da ithal edilip satılmaya başlanması halinde aynı markalı malın 3. kişiler tarafından yurtdışından ithali veya Türkiye'ye ithalinden sonra Türk İç pazarında münhasır lisans sahibinden başka kişiler tarafından tüketicilere veya tali bayilere satılması halinde durum ne olacaktır? 556 sayılı KHK'nin 13/1. ve bu maddenin mehazı olan 89/104 sayılı Yönerge nin 7. 1. maddesinde "Marka sahibi tarafından veya onun izni ile markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasınd an sonra marka sahibi, markanın bu mallada ilgili olarak kullanılmasını yasaklayamaz ." hükmü getirilmiştir. Buna yasal düzenleme ve uygulamada "Marka Hakkının Tüketilmesi" kavramı denilmektedir. Markalı bir ürün marka sahibi ya da onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından piyasaya sürülünce hak tüketilmiş olmakta artık marka sahibi için markayı taşıyan malın sonraki satışlarına müdahale etme hakkı ortadan kalkmaktadır. Uluslararası litaratürde buna "Paralel İthalat" veya "Gri mallar ticareti" denilmektedir. Avrupa Topluluğunu kuran 1957 tarihli Roma Anlaşması ile (malların hizmetlerin, bireylerin ve sermayenin serbest dolaşımı) ilkesi benimsenmiş olup anlaşmanın birçok maddesinde (md.3/c, 9, 10, 3036) bu husus yer almış olup, marka sahiplerince yasal olarak pazara sunulan ürünlerin topluluk içinde dolaşımının engellenmemesi yani para lel ithalatın geçerliliğini kabul etmiştir. 1988 tarihli Avrupa Birliği MarkaYönergesinin 7. maddesinde (Birlik dahilinde marka hakkı sahibince veya onun oluru ile pazara sunu lan bir ürünün kullanımına, malların durıımunun bozulduğu veya değiştirildiği
|
Buna yasal düzenleme ve uygulamada "Marka Hakkının Tüketilmesi" kavramı denilmektedir. Markalı bir ürün marka sahibi ya da onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından piyasaya sürülünce hak tüketilmiş olmakta artık marka sahibi için markayı taşıyan malın sonraki satışlarına müdahale etme hakkı ortadan kalkmaktadır. Uluslararası litaratürde buna "Paralel İthalat" veya "Gri mallar ticareti" denilmektedir. Avrupa Topluluğunu kuran 1957 tarihli Roma Anlaşması ile (malların hizmetlerin, bireylerin ve sermayenin serbest dolaşımı) ilkesi benimsenmiş olup anlaşmanın birçok maddesinde (md.3/c, 9, 10, 3036) bu husus yer almış olup, marka sahiplerince yasal olarak pazara sunulan ürünlerin topluluk içinde dolaşımının engellenmemesi yani para lel ithalatın geçerliliğini kabul etmiştir. 1988 tarihli Avrupa Birliği MarkaYönergesinin 7. maddesinde (Birlik dahilinde marka hakkı sahibince veya onun oluru ile pazara sunu lan bir ürünün kullanımına, malların durıımunun bozulduğu veya değiştirildiği gibi, satışın önlenmesine ilişkin yasal nedenler bulunmadıkça, engel olunamaz) diyerek Ro ma anlaşmasının serbest dolaşım ilkesini pekiştirmiş bulunmaktadır. 21 Aralık 1988 tarihinde Avrupa Topluluğu Konseyi üye devletlerin markala rına ilişkin hükümterin uyumlaştırtl ması amacıyla hazırlanan 89/104 sayılı yöner geyi kabul etmiş ve üye devletler iç mevzuatlarını buna uygun hale getirmişlerdir. 3212 Yasaman/ Ayoğlu Türkiye'nin durumuna gelince; Türkiye-Avrupa Topluluğu Ortaklık Konseyi nin 6.3.1995 tarih ve 1/95 sayılı kararı çerçevesinde, ülkemiz, bu kararın yürürlüğe girmesinden önce ticaret ve hizmet markalar ı ile ilgili mevzuatını (1195 sayılı kon sey kararının 8 numaralı eki (md 4. 3) uyarınca yerine getirerek 556 sayılı Markalar Hakkındaki KHK'yi yürürlüğe sokrnuş ve bu KHK'nin 13/1. maddesi uyarınca Avrupa Topluluğundaki uygulamaya paralel kendi iç mevzuatını düzenlemiştir. Bu ilkeye göre tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından veya onun izni ile münhasır lisans sahibi tarafından markanın tescilli bulunduğu ülkede ve Türki ye'de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi ürettiği markalı malları kendi menşe ülkesinden başka bir ülkeye ihraç eder veya markalı malları menşe ülkeden başka bir ülkede üretirse, bunların 3. kişiler tarafından usulüne uygun şe kilde o ülkeden Türkiye'ye ithaline, (Paralel Import) engel olamaz. Aynı ilke ya bancı markayı taşıyan malların Türkiye'de münhasır lisans sahibi durumunda ve marka sahibinin izni ile bu markayı adına tescil ettirmiş bulunan kişi bakımınd an da geçerlidir. Ancak 556 sayılı KHK'nin 13/II maddesi uyarınca marka sahibi veya münhasır lisans hakkı sahibi markalı mallarını piyasaya sunmasından sonra üçüncü kişiler tarafından menşe ülkesinden veya başka ülkelerden markalı emtianın değişti rilerek veya kötüleştirile rek malın özgün niteliğinin bozularak ithal edilmesi, bu tür malların ticari amaçla kullanılm ası halinde bunu önleme yetkisine sahiptir. (Bak. Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hakkının Tüketilmesi, Prof. Dr. Ali Bozer'e Armağan sh.202 vd. Av. Kutlu Oytaç-Markalar Hukuku 1999 sh.36 vd.) Bu ilkelere göre davacı ürünleri ile ayniyet arz eden orijinal vasıfta olup taklit olmayan Lancome markalı ürünler kanuni prosedüre uygun olarak menşe ülkesin den veya menşe ülkesind en başka ülkelerde üretilip de o ülkelerden Türkiye'ye ithal edilmesi ve ithalatçı tarafından perakendeciye fatura karşılığında verilip, Türkiye'de satışa arz edilmesi halinde 556 sayılı KHK. 9/II-c maddesi uygulanmayacaktır. Türkiye'de veya yurt dışında markalı malın taklidi, imal ve ithal edilip satılma sı, yurt dışından orijinal ithal edilmekle birlikte Türkiye'de değiştiril erek veya kötü leştirilerek malın özgün niteliğinin değiştirile rek satılması, kanuni prosedüre uyul madan ithal edilip yurda kaçak sokulması ve kaçak sokan kişilerden alınıp piyasada satılması veya elde bulunan orijinal emtianın ne şekilde bulundurulduğunun kanıt lanamaması durumunda marka hakkı sahibi ve onun izni ile münhasıran lisans hak kı sahibi bu eylemlerin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini iddia edebilecektir. Öte yandan Rekabetin Korunması Hakkındaki 4054 sayılı Kanunun 5. maddesi hükmüne dayanılarak rekabet kurulunca çıkartılmış bulunan "Tek Elden Dağıtım ve Satın Alma" anlaşmalarına ilişkin 1997/3 ve 4 sayılı Grup Muafiyet Tebliğine ve 4054 sayılı kanuna göre, Rekabet Kurulu gerek istem üzerine ve gerekse grup için de mütalaa edilebilen teşebbüsler bakımından, 4054 sayılı yasada öngörülen koşul ların gerçekleşmesi halinde, teşebbüsler arası anlaşma veya uyumlu eylemler hak kında sözü geçen yasanın 4'üncü maddesindeki yasaklamalar dışında tutulabilen kararlar verebileceği gibi, aynı amaçla gruplar bakımından tebliğ de yayınlayabile ceği benimsenmiştir. Bu tür karar veya tebliğler o karar ve tebliğ kapsamında kalan Madde 152-Hak km Tüketilmesi 3213 teşebbüsler bakımınd an sonuç doğurur. Yoksa Rekabet Kurulunca alınan karar ve yayınladığı tebliğler üçüncü kişilerin bu tebliğ veya karar kapsamında kalan teşeb büslerle olan ilişkilerinde yasaklayıcı veya rekabeti önleyici hükümler getirilemez. Yukarıda anılan grup muafiyet tebliği hükümlerinin 2 ve 3 maddelerinde getiri len muafiyetİn tek elden satım anlaşmalarında taraf olanlar yani (sağlayıcı) ile (tek elden dağıtıcı) ilişkisi bakımından getirildiği, 3. kişileri ilgilendirmediği anlaşıldı ğından tebliğ kapsamında kalmayan davalı üçüncü kişi bakımından uygulanması söz konusu olmayacaktır. Durumun Münhasır Lisans sözleşmesi (Tek satıcılık) bakımından incelenmesi ne gelince, öğretide benimsendİğİ üzere tek satıcılık sözleşmesi yapımcı (sağlayıcı) ile tek satıcı (tek elden dağıtıcı) arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen, çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile yapımcı ürünlerinin tamarnı nı veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulun mayı yüklenir (Bak. Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku, Özel Borç ilişkile ri C.l /1 Ank. 1985 sh 27 vd). Tek satıcılık sözleşmesinde sözleşmelerin nisbi1iği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin tarafları ara sında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira, tek satıcıya o bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır. O halde tek satıcının bu hakkını 3. kişilere karşı haksız rekabet yolu ile koruması ilke olarak mümkün değildir. Ayrıca tek satıcının Türkiye'de reklam yapmak suretiyle pazar bağlaması, tamir ve bakım sağlaması da Türkiye'de aynı malı kanuni yollardan menşe ülkesin den başka ülkelerden orijinal şekilde ithal edip satan kişilerin bu eylemlerinin hak sız rekabet kuralları uyarınca men edilmesi de mümkün değildir. Dairemizin 1992 yılından beri kararlılık gösteren uygulaması bu yöndedir. Somut olayın yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda irdelenmesi ve davalı ey leminin 556 sayılı KHK hükümlerine ve TTK. 56 vd. maddelerinde yazılı yasal düzenlemeler e aykırılık teşkil edip etmediği araştmhp sonucuna göre karar verilme si gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 4. "DEXTER" Kararı Özet Markalı malların Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra, orijinal ni telikteki markalı malların üçüncü kişilerce yurtdışından ithal edilerek Türkiye'de pazarlanması (paralel ithalat), marka hakkana tecavüz teşkil etmez. Tek satleman Türkiye'de reklam yapmak suretiyle pazar sağlama sı ile tamir ve
|
bağlaması, tamir ve bakım sağlaması da Türkiye'de aynı malı kanuni yollardan menşe ülkesin den başka ülkelerden orijinal şekilde ithal edip satan kişilerin bu eylemlerinin hak sız rekabet kuralları uyarınca men edilmesi de mümkün değildir. Dairemizin 1992 yılından beri kararlılık gösteren uygulaması bu yöndedir. Somut olayın yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda irdelenmesi ve davalı ey leminin 556 sayılı KHK hükümlerine ve TTK. 56 vd. maddelerinde yazılı yasal düzenlemeler e aykırılık teşkil edip etmediği araştmhp sonucuna göre karar verilme si gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 4. "DEXTER" Kararı Özet Markalı malların Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra, orijinal ni telikteki markalı malların üçüncü kişilerce yurtdışından ithal edilerek Türkiye'de pazarlanması (paralel ithalat), marka hakkana tecavüz teşkil etmez. Tek satleman Türkiye'de reklam yapmak suretiyle pazar sağlama sı ile tamir ve bakım hizmetleri sağlaması, paralel ithalatçıların, haksız rekabet kuralları uyarınca men edilmesine neden teşkil etmez. Yargıtay ll. HD. 1999/3243 E. 1999/5170 K. 14.06.1999 tarihli. 3214 Yasaman/ Ayoğlu Davacı vekili, müvekkili şirketin merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nde bu lunan D. S. Company ile aralarında imzalamış oldukları 1 I. I .1993 tarihli sözleşme gereğine, D. marka ev dışı ayakkab ıların ve tekstil ürünlerinin Türkiye'de ve KKTC'deki tek temsilcisi ve distribütörü olduğunu, davalı fırmanın hiçbir haklı nedene dayanmak sızın D. markalı ürünlerin mağazalarında satışını yaptığını ileri sürerek, davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, men'ine, hükmün ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekki linin söz konusu ayakkabıları ithal yoluyla getirdiğini, davacı ile imalatçı fırma arasındaki anlaşmadan haberdar olmadığını, davanın red dini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporlarına naza ran, davacının D. S. Company fırmasının Türkiye'de tek yetkili temsilcisi olduğunu; "D." markalı ürünlerin satış ve pazar payını artırmak için faaliyetlerde bulunup, masraf yaptığı, davalının imalatçı fırma dışında başka bir fırmadan temin ettiği ürünleri pazarlamasının haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle davacının haksız rekabetle ilgili taleplerinin kabulü ile davaimm D. markalı ayakkabıları satışının önlenmesine, elde edilen ayakkabılardaki "D:" markaları nın sökülmesine, bunun mümkün olmaması halinde, ayakkab ıların imhasına, hüküm özetinin ilanına karar verilmiştir. Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlığın çözümünde doğru bir sonuca varılabilmesi için somut olayın markalar hakkındaki KHK ve haksız rekabet kuralları karşısındaki durumun incelenmesi gerekir. 556 sayılı KHK'nin 9111. maddesinin (c) bendinde, markayı taşıyan malın ithali veya ihracının, münhasır an marka sahibine ait bir yetki olduğu gösterilmiştir. Dola yısıyla bu markanın aynı ya da benzeri olan bir işareti taşıyan malların bir başka kişi tarafından ithali ya da ihracı, ilke olarak marka hakkına tecavüz teşkil edecektir (KHK 61/a). KHK'nin 9/II. maddesinin (c) bendi ile Türk iç pazarına hiç sunulma mış olan malların ithali veya ihraemın marka hakkına tecavüz oluşturacağı kabul edilmiştir. Marka sahibi veya onun izni ile tek satıcı veya münhasır lisans hakkı sahibi tarafından markalı emtia Türk iç pazarına ithal edilip sunulmasından sonra, aynı markalı malın 3. kişiler tarafından yurt dışından ithali halinde durumun ne olacağının tartışılması gerekir. 556 sayılı KHK'nin 13/1 ve bu maddenin mehazı olan 89/104 Sayılı Yönerge' nin 7 .ı maddesinde "Marka sahibi tarafından veya onun izni ile markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasından sonra marka sahibi, markanın bu mailarta ilgili olarak kullanılmasını yasaklayamaz" hükmü getirilmiştir. Buna uygulamada ve yasal düzenlernede marka hakkının tüketilmesi kavramı denilmektedir. Bu ilkenin uygulanab ilmesi için yukarıda da değinildiği üzere tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye'de piyasaya sunulmuş olması gerekir. Markalı malların Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3215 sahibi, bu malları yurt dışına satar (veya yurt dışında menşe ülkeden başka bir ülke de üretirse) bunların üçüncü kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye' ye ithaline (parallel import) engel olamaz. Aynı ilke yabancı markayı taşıyan malla rın Türkiye'de tek satıcısı (münhasır lisans sahibi) durumunda olan ve marka sahi binin izniyle bu markayı adına tescil ettirıniş bulunan kişi bakımından da geçerlidir. Ancak, KHK'nin 1 3/II. maddesi uyarınca marka sahibi, malların piyasaya sunulma sından sonra üçüncü kişiler tarafından başka ülkelerden ithalinden sonra değiştirite rek veya kötüleştirilerek malın özgün niteliğinin değiştirilerek, ticari amaçla kulla nılması halinde, bunu önleme yetkisine sahiptir (bkz. Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hakkının Tüketilmesi, Prof. Dr. Ali Bozer'e Arınağan, s.202 vd.). Bu ilkelere göre, davacı gözlükleri ile ayniyet arz eden orijinal vasıfta olup, taklit olmayan ayakkabılar, kanuni prosedüre uygun olarak menşe ülkesinden başka ülkelerde üretilip, o ülkelerden Türkiye'ye ithal edilmesi halinde, İthalatçı tarafın dan satılması veya İthalatçı fırınadan fatura karşılığı satın alınıp, satışa arz edilmesi halinde, 556 sayılı KHK'nin 9/I I. maddesi uygulanmayacaktır. Türkiye'de veya yurt dışında taklidi imal ve ithal edilip satılan veya yurt dışın dan orijinal ithal edilmekle birlikte, Türkiye'de değiştiriterek veya kötüleştiril erek malın özgün niteliğinin değiştirilmesi, kanuni prosedüre uygun olmayarak ithal edilip yurda kaçak sokulması halinde ve elde bulunan orijinal emtianın ne şekilde bulunduml duğunun kanıtlanmaması durumunda bu eylemler marka hakkına tecavüz teşkil edecektir. Nitekim yukarıda sözü edilen grup muafıyet tebliği hükümlerinin 3. maddesin de de getirilen muafıyetin, tek elden satım anlaşmalarında taraf olanlar yani (sağla yıcı) ile (tek elden dağıtıcı) ilişkisi bakımından getirildiği açık bir şekilde hükme bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece bu tebliğe yanlış anlam verilerek, tebliğ kapsamında kalmayan davalı üçüncü kişi bakımından uygulanması da isabetli gö rülmemiştir. Durumun tek satıcılık veya münhasır lisans sözleşmesi bakımından özellikleri ne gelince; burada özellikle tek satıcılık kavramı üzerinde de durınak gerekir. Öğre tide benimsendiği üzere tek satıcılık sözleşmesi yapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen, çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşmedir. Bu söz leşme ile yapımcı ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında gönderıneyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırınak için faaliyette bulunmayı yükümlenir (bkz. Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, c.l/1, Ankara, 1985, s.27 vd). Tek satıcılık sözleşmesinde kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin taraf ları arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere her hangi bir yükümlülük getirınez. Zira, tek satıcıya o bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen bir akdi yükümlülük olmaktadır. O halde, tek satıcının bu hakkını 3. kişilere karşı haksız rekabet yolu ile koruması kural ola rak mümkün değildir. Ayrıca, tek satıcının Türkiye'de reklam yapmak suretiyle 3216 Yasaman/ Ayoğlu pazar sağlaması, tamir, bakım sağlaması da Türkiye'de aynı malı yasal yollardan menşe ülkesinden başka ülkelerden ithal edip satan kişilerin haksız rekabet
|
da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırınak için faaliyette bulunmayı yükümlenir (bkz. Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, c.l/1, Ankara, 1985, s.27 vd). Tek satıcılık sözleşmesinde kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin taraf ları arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere her hangi bir yükümlülük getirınez. Zira, tek satıcıya o bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen bir akdi yükümlülük olmaktadır. O halde, tek satıcının bu hakkını 3. kişilere karşı haksız rekabet yolu ile koruması kural ola rak mümkün değildir. Ayrıca, tek satıcının Türkiye'de reklam yapmak suretiyle 3216 Yasaman/ Ayoğlu pazar sağlaması, tamir, bakım sağlaması da Türkiye'de aynı malı yasal yollardan menşe ülkesinden başka ülkelerden ithal edip satan kişilerin haksız rekabet kurallan uyannca men edilmesine neden teşkil etmez. Dava konusu olayda da davalı taraf, davacı tarafından lisans sözleşmesine da yanarak yurt içine ithal ederek pazadadığı yukarıda markaları anılan ayakkabıların aynısının (orijinal inin) yurt içine yasal düzenlemeye uygun olarak ithal edildiğini ve kendisinin de buna dayalı olarak piyasaya sürerek satış yapıldığını savunduğuna göre, mahkemece yukanda anılan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme ya pılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. S. "NAF NAF" Kararı Özet Markalı malların Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra, orijinal nitelikteki markalı malların üçüncü kişilerce yurt içinden fatura kar şılığı satın alınarak yeniden ticaret mevkiine konulması, marka hak kına tecavüz teşkil etmediği gibi haksız rekabet de oluşturmaz. Yargıtay ll. HD. 2000/7381 E. 2000/8746 K. 09.11.2000 tarihli. Davacı vekili, Fransız firması adına marka tescilli ve Türkiye'de lisans hakkı müvekkiline ait "Naf Naf' markalı hazır giyim eşyalarının yetkili bayi olmadığı halde davalı tarafından, üstelik düşük fiyatla satıldığını, satışa arzetmenin ve şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun bulundurmanın haksız rekabet oluştur duğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine, satışın yasaklanması na, önlenmesine, hükmün ilanına, yoksun kalınan kar olarak 6 milyar TL. maddi tazrninat ile ı 00 milyon TL. manevi tazminata faiziyle birlikte karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusunu markalı malların pek çok yerde satıldığını, mü vekkilinin bu yerlerden fatura ile satın alıp satışa sunduğunu, davacının dayandığı sözleşmede bunu engelleyen bir hüküm yer almadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davalının işyerinde belirtilen markalı çok miktarda malın satışa su nulduğu, davalı şirket defterlerinde kayıtlı alış fiyatı üzerinden %40 kar eklenerek ve %20 maliyet indirimi yapılarak davaimm malları satmış olması varsayımı ile davacının yoksun kaldığı kar miktannın 889.6ı6.000 TL. olarak belirlendiği, böyle ce davalının haksız kazanç elde ettiği gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. ı-Davacı, davalının yetkili satıcı olmadığı halde "N af N af' markalı ürünleri düşük fiyatla satmasının ve şahsi ihtiyaçtan fazla her ne suretle olursa olsun elinde Madde 152-Hak km Tüketilmesi 3217 bulundur masının haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek bu davayı açmış olup, dava! ının markayı taklit ettiğini iddia ve ispat etmiş değildir. Davacı, dava dışı T ... Limited Şirketi ile yetkili satıcılık sözleşmesi yapmış olup malla rın bu şirket tarafından ilk defa satışa sunulmasınd an sonra piyasaya yayıldığı anlaşılma ktadır. Davalı taraf, dava dışı A ... Tekstil Limited Şirketi'nden aynı markayı taşıyan ürünleri satın aldıktan sonra kendi mağazasında aldığı şekliyle olduğu gibi satışa sunduğunu savunmuş, fatura ibraz etmiş ve eyleminin haksız rekabet oluştunnadığını ileri sürmüştür. 556 sayılı KHK'nin 13/l. ve bu maddenin mehazı olan Avrupa Topluluğu Konseyi üye devletlerin markalarına ilişkin hükümterin uyumlaştırı lmasına ilişkin 89/104 sayılı Yönergenin 7.1. maddesinde "Marka sahibi tarafından veya onun izni ile markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasından sonra marka sahibi, markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasını yasaklayamaz" hükmü getirilmiştir. Buna "marka tescilinden doğan hakların tüketilmesi" denmektedir. Markalı bir ürün, mar ka sahibi ya da somut olayda olduğu gibi onun izni ile münhasır lisans sahibi tara fından piyasaya sürülünce, hak tüketilmiş olmakta, artık o markayı taşıyan malın sonraki satışlarına davacının müdahale etme hakkı ortadan kalkmaktadır. Dolayısıy la aynı KHK'nin 9/2 ve 61/a maddelerine dayanılarak marka hakkına tecavüz iddia sı dahi dinlenemeyeceği gibi, davalı eylemini haksız rekabet olarak nitelendirmek de mümkün olmayacaktır. Ancak, aynı KHK'nin 13/2 maddesi uyarınca marka sahibi, malın piyasaya sunulmasınd an sonra, üçüncü kişiler tarafından değiştiri terek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanılmasını önleme yetkisine sahiptir. Öte yandan, münhasır lisans (tek satıcılık) sözleşmesi, yaptıncı (sağlayıcı) ile tek satıcı (tek elden dağıtıcı) arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen, çerçeve niteli ğinde ve sürekli bir sözleşme olup, yaptıncı (bu davada davacı) ürünlerinin tamamı nı veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya (davada dava dışı T ... Limited Şirketi) bedeli karşılığında göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sü rümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı yüklenir. (Bak. Prof. Dr. Haluk Tando ğan, Borçlar Hukuku, Özel Borç ilişkileri, C. lll, Ank. 1985, sh. 27 vd.) Sözleşme nin nispiliği ilkesi uyarınca üçüncü kişiye herhangi bir yükümlülük getirilemez. O halde, davacının üçüncü kişilere karşı haksız rekabet hükümlerinden yola çıkılarak korunması mümkün değildir. Somut olayın yukarıda yapılan açıklamalar ışığında irdelenmesi ve davalı sa vunması delilleri üzerinde durularak, davalı eylemin 556 sayılı KHK'nin hükümle rine ve TTK'nin 56. vd. maddelerinde yazılı yasal düzenleme lere aykırılık teşkil edip etmediğine bakılmak, sonucuna göre karar verilmek gerekirken, eksik incele me sonucu yazılı gerekçelerle davanın kabulü, bozmayı gerektirmiştir. 2-Yukarıda açıklanan bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin hük medilen miktara ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek gö rülmemiştir. 3218 Yasaman/Ayoğlu 6. 11FAMPYR A" Kararı Özet Marka hakkı sahibinin izniyle orijinal malların yurt dışında satılması marka hakkına tecavüz teşkil etmediği gibi, Türkiye piyasasına sun ma eyleminden önce marka sahibinin bizzat veya izniyle bir başka ki şinin ruhsatlı olduğu ülkeden sadece Türk Eczacılar Birliği'ne mal satması da marka hakkına tecavüz teşkil etmeyecektir. Yargıtay ll. HD. 2016/8533 E. 2018/3543 K. 14.05.2018 tarihli. Davacılar vekili, müvekkili ... nin bioteknoloji firmalarından biri olduğunu, di ğer müvekkili Acorda'nın 05. sınıfta 20 I O 49342 tescil no .lu FAMPYRA markası nın 201 1 08758 tescil no.lu ve 2013 02769 tescil no.Iu patentlerin sahibi olduğunu, müvekkilleri arasında imzalanmış olan marka lisans sözleşmesi uyarınca Biogen'in F AMPYRA markasının kullanımına ilişkin lisans sahibi olduğunu, müvekkilinin ... nezdinde ruhsat başvurusu yapmış olduğunu, müvekkilinin bu ürünü ABD'de "AMPYRA", Avrupa'da "FAMPYRA" olarak ruhsatlandırmış ve pazarlamakla olduğunu, söz konusu ürünün ... .'de henüz ruhsatland ırılmamış ol duğundan
|
hakkına tecavüz teşkil etmediği gibi, Türkiye piyasasına sun ma eyleminden önce marka sahibinin bizzat veya izniyle bir başka ki şinin ruhsatlı olduğu ülkeden sadece Türk Eczacılar Birliği'ne mal satması da marka hakkına tecavüz teşkil etmeyecektir. Yargıtay ll. HD. 2016/8533 E. 2018/3543 K. 14.05.2018 tarihli. Davacılar vekili, müvekkili ... nin bioteknoloji firmalarından biri olduğunu, di ğer müvekkili Acorda'nın 05. sınıfta 20 I O 49342 tescil no .lu FAMPYRA markası nın 201 1 08758 tescil no.lu ve 2013 02769 tescil no.Iu patentlerin sahibi olduğunu, müvekkilleri arasında imzalanmış olan marka lisans sözleşmesi uyarınca Biogen'in F AMPYRA markasının kullanımına ilişkin lisans sahibi olduğunu, müvekkilinin ... nezdinde ruhsat başvurusu yapmış olduğunu, müvekkilinin bu ürünü ABD'de "AMPYRA", Avrupa'da "FAMPYRA" olarak ruhsatlandırmış ve pazarlamakla olduğunu, söz konusu ürünün ... .'de henüz ruhsatland ırılmamış ol duğundan ... .'de ticari açıdan pazarlanmamış olduğunu, davalı şirketin bu ürünü ... .'ye getirip Türk Bezacıları Birliği'ne satmakta olduğunu, davalıya bu konuda ihtar gönderdiklerini, müvekkil tarafından izin verilmediği halde davalı tarafından F AMPYRA markalı ürünlerin .... de satışının yapıldığını, müvekkil tarafından o ülkede satışa sunulma dan önce üçüncü kişiler tarafından satışa sunulursa, üçüncü şahısların bu fiilinin marka hakkına tecavüz olarak değerlendirileceğini, davalının müvekki linin F AMPYRA markalı ürünlerini, müvekkili ve/veya yetkili satıcı/dağıtıcı larından önce Türk piyasasına sokmasının müvekkilinin fikri mülkiyet haklarını ihlal ettiğini ve haksız rekabet teşkil ettiğini, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men'i, refini, hükmün ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili, müvekkilinin Almanya FC kanuniarına göre kurulmuş bir şir ket olduğunu, ... .'de ruhsatlandırılmamış bir ilacın satışının suç olduğunu, bu il acı ithal yetkilisinin ... ile yapılmış protokol uyarınca Türk Bezacıları Birliği old uğunu, hiçbir Türk firmasının Türk Bezacıla rı Birliğine ruhsatsız ilaç satamayacağını, bu ilaçları Türk Eczacılan Birliğinin ancak yurt dışından ithal edebileceğini, F AMPYRA adlı ilacın ... .'de ruhsatlandırı lmamış olduğunu, iç piyasaya hiç sunul mamış malların ithal ve ihraemın marka hakkına tecavüz teşkil edemeyeceğini, dosyaya sunulan faturaların doğru olduğu tespit edilirse bu ilaçların müvekkil tara fından Türk Bezacıları Birliği kanalıyla Sağlık Bakanlığına satıldığından bahsedil diğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı Özay Ecza Deposu Tıbbi ve Kozmetik Ürünler Tic. Ltd. Şti vekili, mü vekkilin hiçbir zaman dava konusu ilaç markasını ... .'de ne Türk Bezacıla rı Birliğine nede başka bir yere satmarlığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; da vacı ... ine. adına TR 20 I I 08758 nolu, TR 2013 02769 tescil no .lu patentler ile Madde 152-Hak km Tüketilm esi 3219 2010 49342 tescil no.lu FAMPYRA markasının 05. sınıfta davacı adına tescilli olduğu, davacının .... 'de tescilli marka ve patentleri kullanması için davacı ... ldec International Gmbh'ye lisans hakkı verdiği, F AMPYRA isimli ilacın MS hastalığın da kullanılan bir ilaç olduğu, bu ilacın .... 'de ... tarafından verilmiş bir ruhsatı ve izni bulunmadığı, sigortalı veya hak sahiplerinin tedavileri için gerekli görülen fakat .... 'de ruhsatlı olmayan veya ruhsatlı olduğu halde çeşitli nedenlerle üretilmeyen veya ithalatı yapı lmayan ilaç veya ilaçların ülkemizde yerini tutacak olan tam mua dilinin veya yakın muadilinin bulunmaması durumunda hayati öneme haiz bu ilaç ların temini hastanın gerekli evraklan tamamlaması durumunda T.B.B veya tama men kendi imkanlan ile getirterek bunun bedelini SGK'dan almasının mümkün olduğu, ... tarafından yapılan bu işlem SGK ile 04/04/2007 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde yapılan bir kurumsal hizmet olduğu, ticari amaçla yapılma yan bu ithalin marka hakkının tükenmesine sebebiyet vermeyeceği, dava konusu ürünlerin davacıya ait orijinal ilaçlar olduğu, bu ilaçların Avrupa'da FAMPYRA markası ile satışa sunulduğu, davalı Alman şirketi ... 'nin bu ilacı ruhsattı olduğu ülkeden Türk Bezacılan Birliğine satmasının ve Türk Bezacılan Birliğinin bu ilacı yurtdışından ithal etmesinin hukuka aykırı olarak değerlendirilemeyeceği, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın red dine karar verilmiştir. Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir. 556 s. KHK'nın 13/1 maddesi uyannca .... 'de tescilli markalı malların henüz ülke içinde piyasaya sunulmasından önce, aynı üretici tarafından yurt dışında üreti len orijinal malların ilk kez .... 'ye sokulması hakkı marka hakkı sahibine aittir. Bu nunla birlikte, Dairemiz yerleşik kararlannda da açıklandığı üzere marka hakkı sahjbi tarafından veya onun izni ile yurt içinde markalı ürünleri piyasaya sunulması halinde, daha sonradan başkalannın aynı markayı taşıyan orijinal mallan yurt içine sokmaları hak sahibi tarafından marka hakkına dayanarak engellenemez. Hak sahibi henüz ülke içinde ilk kez piyasaya sunma eylemini gerçekleştir meden önce, gerçek veya kamu ya da özel hukuk tüzel kişilerinin, kamusal sebep lerle de olsa ticari amaçlarla orijinal markalı malların .... 'ye ithali ancak hak sahi binin izniyle mümkündür (556 sayılı KHK 9/2-c ve 61/a maddeler i). Aksi takdir de, marka hakkı tükenınediği için söz konusu ticari faaliyetin yapılması marka hakkına tecavüz sayılacaktır. Henüz marka hakkı tükenmeyen ürünlerin yurt içine sokulması eylemini kim gerçekleştirmiş ise marka hakkına tecavüz eyleminin sorumlusu da bu kişi ya da kişiler olacaktır. Marka sahibinin izni ile orijinal mal ları yurtdışında satan kişilerin ise, kural olarak marka hakkına tecavüz ettiği söy lenemez. Zira, ticari amaçla yurda sokma eylemini, marka hakkına tecavüze konu edilen malları yurt dışında satan kişiler değil, bunlardan satın alarak ülkeye sokan .... 'deki İthalatçı kişiler gerçekleştir mektedir. Diğer bir anlatımla, yurt dışındaki satıcı firmaların, bu yolla marka tecavüzünde bulunmaları için, markalı malları izinsiz olarak bulundukları ülkeden ihracat yoluyla Türk iç piyasasına sokmuş olmaları gerekir. 3220 Yasaman/ Ayoğlu Somut olayda, F AMPYRA markalı ilacın ... tarafından yurt dışında 6 ayrı fir madan satın alarak bu kuruluş tarafından yurda ithal edildiği, yurt dışındaki satıcılar arasında davacı ... firmasının da olduğu, yurt dışında bu ilacın sadece TEB'e satışını yapan şirketlerin bu eylemlerinin marka hakkına tecavüz olarak nitelenemeyeceği, bu firmaların ancak ihracatını da yaparak malları kendilerinin .... 'ye getirmiş olma ları halinde eylemlerinin marka hakkına tecavüz oluşturabileceği gözetilip mahke mece bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 556 sayılı KHK'de, 551 sayılı Patentlerin Korunması Hakkındaki KHK'de olduğu gibi zorunlu lisans benzeri bir müessese bulunmadığı halde, ilacın kamusal amaca hizmet için ve ticari olmayan amaçlarla yurda ithalinin marka hakkına tecavüz oluşturmadığından balıis le davanın reddi doğru olmamakla birlikte açıklanan gerekçeyle sonucu itibariyle doğru olan kararın onanmasına karar verilmiştir. 7. "BIODER MA" Kararı Özet Markalı kozmetik malların Türkiye'de piyasaya sunulmaları sonrası son kullanma tarihleri geçtiğinde "defolu" ibaresiyle düşük fiyata sa ttlmaları, marka hakkına tecavüz teşkil eder. Yargıtay ll. HD. 2017/4617 E. 2019/15 62 K. 26.02.20 19 tarihli. Davacı vekili,
|
yapan şirketlerin bu eylemlerinin marka hakkına tecavüz olarak nitelenemeyeceği, bu firmaların ancak ihracatını da yaparak malları kendilerinin .... 'ye getirmiş olma ları halinde eylemlerinin marka hakkına tecavüz oluşturabileceği gözetilip mahke mece bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 556 sayılı KHK'de, 551 sayılı Patentlerin Korunması Hakkındaki KHK'de olduğu gibi zorunlu lisans benzeri bir müessese bulunmadığı halde, ilacın kamusal amaca hizmet için ve ticari olmayan amaçlarla yurda ithalinin marka hakkına tecavüz oluşturmadığından balıis le davanın reddi doğru olmamakla birlikte açıklanan gerekçeyle sonucu itibariyle doğru olan kararın onanmasına karar verilmiştir. 7. "BIODER MA" Kararı Özet Markalı kozmetik malların Türkiye'de piyasaya sunulmaları sonrası son kullanma tarihleri geçtiğinde "defolu" ibaresiyle düşük fiyata sa ttlmaları, marka hakkına tecavüz teşkil eder. Yargıtay ll. HD. 2017/4617 E. 2019/15 62 K. 26.02.20 19 tarihli. Davacı vekili, müvekkiline ait "BİODERMA" markalı ürünlerin davalı tarafın dan ... internet sitesinde izinsiz teşhir edildiğini, def olu olarak son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin satışının yapıldığını, ... .... Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkeme- si'nin 20 15/27 D .İş sayılı dosyasından yaptırdıkları tespitte "davalı şirkete ait inter net sitesinde BİODERMA markasına ilişkin toplam 197 adet ürün bulunduğu, bu ürünlerden bazılarının son kullanım tarihi geçmiş olması sebebiyle defolu olarak satışının yapıldığı"nın belirlendiğini, davaimm Türkiye'de satış izni münhasıran müvekkili şirkete ait ve taraflarınca ithal edilen ürünleri ne şekilde temin ettiğinin belli olmadığını, davalının satış işleminin müvekki linin imaj ve güvenilirliğine zarar verici nitelikte olduğunu, davalının hukuka aykırı uygulamaları ile davacı şirket aleyhine haksız kazanç elde ettiğini, davaimm fiilierinin haksız rekabet niteli ği taşıdığını, müvekkili ile müşterileri arasında ürünlerin satımının özel uzmanlık gerektirmesi sebebiyle seçici dağıtım sistemi kurulduğunu, ürünlerin kullanımı ile ilgili olarak bir zarar meydana geldiğinde tüketicilerin başvuracakları ilk sorumlu nun müvekkili olacağını ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün önlenmesine ve menine, markanın kullanıldığı reklam vasıtalarının ve basılı evrakın ve ürünlerin internet ortamından kaldırılmasına, karann özetinin ilanına, marka hakkına tecavüz sebebi ile davacının mahrum kaldığı kar için 1.000,00 TL maddi, marka imajının zedelenmesi sebebiyle 50.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte dava lıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davaimm ... 'da faaliyet gösterdiği için mahkemenin yetkisiz ol duğunu, internet adreslerinde son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin satılmasının söz Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3221 konusu olmadığını, müvekkilinin son kullanma tarihi yaklaşmış ürünleri bu konu daki tüketici ve piyasa talepleri sebebi ile son kullanım tarihi de gösterilmek sureti ile satışa sunduğunu, müşterinin bu durumu bilerek ürünü daha ucuza alması sebebi ile kabul ettiğini, müvekkilin "outlet veya fırsat ürünü" olarak sattığı ürünlerin ge nel olarak ... içinde üçüncü şahıslardan temin ettiğini, ürünlerin tamamının faturalı olduğunu, davacının marka imajına ve güvenilirliğine zarar verecek bir durumun olmadığını, müvekkilinin somut olayda bir kusurunun bulunmadığını, davacının markasına tecavüz söz konusu olmadığını, davacının davayı açtığı tarihte dahi mü vekkilinin sattığı ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçmediğini, davacının dava dan önce gönderdiği bir bildirirnin bulunmadığını, tazmin sorumluluklarının bu lunmadığını, maddi ve manevi tazminat isteminin yasal dayanağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; bilirki şi raporu gereğince dava konusu ürünlerin web sitesinde açık bir şekilde defolu ibaresi ile satışa sunulduklarının ve bu durumun 556 sayılı KHK'nin .... maddesi uyarınca marka hakkının tüketilmesi kapsamında olduğu, markanın son kullanma tarihine yakın olan ürünlerin satışının yapılması ve bunun belirtilerek tüketiciye sunulması markanın değiştirme ve kötüleştir me eylemi niteliğinde olmadığı, dava konusu olan markalı ürünlerin sahte ya da kaçak yollardan ülkeye girdiğinin ispat edilmediği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. ... Bölge Adiiye Mahkemesince, davacı ile davalı arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, davalı tarafın internet sitesi üzerinden satışını yaptığı dava konusu ürünleri, .... kişilerden temin ettiği, davalının www.turuncukasa.com internet sitesi üzerinden satışa sunduğu dava konusu BİODER MA markalı kozmetik ürünlerin bazılarının tespit raporuna göre son kullanma tarihleri dolmuş olmaları nedeniyle "defolu" ibaresiyle satıldığı, böylece davalının son kullanma tarihleri geçmiş ve 556 sayılı KHK'nın . ../. .. maddesi anlamında orijinal nitelikleri değişmiş, bozulmuş ve kötüleşmiş kozmetik ürünleri bu durumu bilerek satmak suretiyle davacının ı 93 ı 49 no.lu BİODERMA ibareli marka tescilinden kaynaklanan haklarını ihlal ettiği, dava konusu ürünlerin cilt sağlığı ile yakından ilgili türden kozmetik ürünler oluşu nede niyle ihlalden dolayı davacı fırmanın işletme imajının bu satışlar nedeniyle önemli derecede etkileneceği, satışın internet ortamında da yapılmış oluşu nedeniyle ihlalin yaygınlaştığı gerekçeleri ile . .. .. . . Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 05/ .. ./2016 tarih ve 20ı5/ı07 E., 20ı6/ı38 K. sayılı kararının kaldırılmasına, son kullanım tarihi geçmiş markalı ürünlerin satışı nedeniyle 556 sayılı KHK'nın ... -... ve 6 ı. maddeleri gereğince marka haklarına tecavüzün önlenmesine, kullanım tarihi geçmiş Bioderma markalı kozmetik ürünlerin davalı tarafından satışının ve internet ortamında tanıtımının yapılmasının önlenmesine, bu tür tanıtırnın siteden çıkarılma sına, 1.000,00 TL maddi tazminat ile .... 000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminatta fazlaya ilişkin talebin reddine, dava tarihinden itibaren her iki tazminata da ticari faiz yürütülmesine, hüküm özeti nin masrafı davalıdan alınarak günlük bir gazetede bir kez ilanma karar verilmiştir. 3222 Yasaman/Ayoğlu Karar, davacı ve davalı vekilieri tarafından temyiz edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvu rusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adiiye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kap samına göre saptanan somut uyuşmaz lık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykın bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uy gulanmasını gerektirİ cİ nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adiiye Mahkemesi kararının onanmasına karar verrnek gerekmiştir. 8. "LiKÖR BARKOD" Kararı Özet Üçüncü kişilerce markayı taşıyan emtialar üzerindeki üretim kodla rının sökülmesi, marka tescilinden doğan hakların tükenip tükenıne diği önem arz etmeksizin, marka hakkına tecavüz teşkil eder. Yargıtay ll. HD. 2004/12166 E. 2005/11433 K. 24.11.2005 tarihli. Davacı vekili, davalılardan K ...... Gıda Ltd. Şti.nin müvekkilinin tescilli C .. . . . . markasını taşıyan (1700) kasa likörün üretim kodlannın (barkot) sökülerek diğer davalıya sevk edilmeye çalışırken Mersin Gümrüğü'nde idarece el konulduğunu ileri sürerek, müvekkiline ait tescilli markayı taşıyan emtialar üzerindeki üretim kodlarının sökülmesinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitini ve önlen mesini talep ve dava etmiştir. Davalılardan K ...... Ltd. Şti. vekili, İngiltere'den Türkiye'ye gönderilen ürün- lerin orijinal olduğunu ve üzerindeki kodların sökülmediğini savunmuştur. Diğer davalı vekili, müvekkilinin adının konişmentoda ihbar adresi olarak gös terildiğini, husumet yöneltilemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece,
|
Kararı Özet Üçüncü kişilerce markayı taşıyan emtialar üzerindeki üretim kodla rının sökülmesi, marka tescilinden doğan hakların tükenip tükenıne diği önem arz etmeksizin, marka hakkına tecavüz teşkil eder. Yargıtay ll. HD. 2004/12166 E. 2005/11433 K. 24.11.2005 tarihli. Davacı vekili, davalılardan K ...... Gıda Ltd. Şti.nin müvekkilinin tescilli C .. . . . . markasını taşıyan (1700) kasa likörün üretim kodlannın (barkot) sökülerek diğer davalıya sevk edilmeye çalışırken Mersin Gümrüğü'nde idarece el konulduğunu ileri sürerek, müvekkiline ait tescilli markayı taşıyan emtialar üzerindeki üretim kodlarının sökülmesinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitini ve önlen mesini talep ve dava etmiştir. Davalılardan K ...... Ltd. Şti. vekili, İngiltere'den Türkiye'ye gönderilen ürün- lerin orijinal olduğunu ve üzerindeki kodların sökülmediğini savunmuştur. Diğer davalı vekili, müvekkilinin adının konişmentoda ihbar adresi olarak gös terildiğini, husumet yöneltilemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtiara ve istinabe yolu ile yaptırılan bilirkişi incele mesi sonucuna dayanılarak davacı ve davalı taraf likörlerinin ambalajlannın aynı olduğu, sadece orijinallerinde bulunan üretim kodlannın gürnrükçe el konulan ürün lerden kazmarak çıkartıldığı, böylece ürünün geri çağrılması gerektiğinde bulundu ğu yerin saptanmasına engel olmak düşüncesiyle malın menşeini gösterme ve kali tesini garanti etme fonksiyonunun ortadan kaldınlmasının amaçlandığı, 556 sayılı KHK'nin 13. maddesince tescilli bir markayı taşıyan malın marka sahibi tarafından veya onun izniyle Türkiye'de piyasaya sunulması ile marka tescilinden doğan hakla rın tüketilmesine neden olsa da marka sahibine malın piyasaya sunulmasınd an sonra üçüncü kişilerce ürünün değiştirilmesi veya kötüleştiri lmesini önleme yetkisi tanın dığı, davalılarca şişeterin üzerindeki üretim kodlan kazmarak davacının marka hak larına tecavüz edildiği, diğer davalı ile ürünlerin ithalinde birlikte hareket eden davalı A...... Ltd. Şti.nin husumet itirazlarının yerinde olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3223 Karar, taraflar vekilierince temyiz edilmiştir. I-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılardan K ...... Gıda Dağıtım ve Mümessi llik Tic. Ltd. Şti. vekilinin tüm, diğer davalı A ...... Otomotiv Dayanıklı Tüketim Malları Tekstil Gıda Nak. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde gö rülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Ancak, gerektiğinde gümrük ve uluslararası deniz taşıma hukuku uzmanla rından oluşturulacak bilirkişiler kurulundan alınacak rapordan da yararlanılarak davaya konu iddia ve istemierin ilişkin bulunduğu emtianın ithaline esas ernre dü- zenlenmiş konişmentoda ihbar adresi olarak gösterilen davalılardan A ...... Otomo- tiv Dayanıklı Tüketim Mallan Tekstil Gıda Nak. San. Tic. Ltd. Şti.nin emtianın sevkiyatında ve varmadan sonraki gümrük kesitinde malların ilgilisi olduğunu ka bule yeterli olguların veya malları beniruserne veya gümrükten çekme girişimleri gibi hallerin bulunup bulunmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bu davalının husumet ehliyetinin belirlenmesi gerekirken, salt malların ithalinde diğer davalı ile birlikte hareket ettiği yolundaki soyut gerekçeyle husumet itirazının reddi bozmayı gerektirmiştir. 3-Davacı vekilinin temyizine gelince; Davacı vekilinin 17.03.2004 tarihli ıslah dilekçesinde ileri sürülen istemler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi usule aykırı görülmüş, kararın bu yön bakımından davacı yararına bozulması gerekmiştir. 9. "ViSKi BARKOD" Kararı Özet Ürünün üzerindeki seri/parti numaralarının, ürünün dış görünümü ne, imaj ve prestijine zarar vermeksizin kaldırılması ve ithalat sıra smda üçüncü kişilerce farklı ve yeni bir seri numarası yerleştirilmesi, malın değiştirilmesi veya kötüleştirilmesi teşkil etmez. Buna karşın, ürün üzerinde bulunan "seri/parti numarası şişenin arkasında yazılı dır" türü ibareler e rağmen ürünün arkasında bir numara bulunma ması, malın orijinal niteliği üzerinde kötüleştirilme teşkil edecektir. Yargıtay ll. HD. 2016/11969 E. 2018/5029 K. 10.07.2018 tarihli. Davacı vekili, davalıların müvekkiline ait ... markalı viskinin kodlarını sil mek suretiyle ... 'ye ithalini sağladıkl arı nı, 556 sayılı KHK'nın hükümleri gereğin ce müvek kili markasının kötüleştirildiğini ileri sürerek marka haklarına tecavüzün tespitini, haksız rekabet ve tecavüzün önlenmesini, sonuçlarının ortadan kaldırıl masını, ürünlerde bulunan müvekkiline ait marka ve ticari unvanın silinmesini, mümkün değilse irnhasını, masrafı davalıdan alınarak hükmün ilanını talep ve dava etmiştir. 3224 Yasamani Ayoğlu Davalı ... San. Paz!. Dış. Tic. Ltd. Şti. vekili, ürün kodlarının davacının dünya daki satışların tekelini elinde tutmak, distiribütör ve satıcıları fişiemek için kullan dığım, bunun da paralel ithalat hukukuna aykırı olduğunu, dava konusu ürünlerin paralel ithalat yoluyla temin edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı ... Paz!. Ltd. Şti. vekili, ürünlerin yasaya uygun olarak ithal edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca davalılardan ... Gıda San. Ltd. Şti'nin davacıya ait ... markalı orijinal ürünleri yurt dışından ithal ederek Türkiye'de satışını yaptığı, diğer davalı ... Paz. Ltd. Şti. 'nin ise ithal edilen bu ürünlerin ... 'daki satış noktalarına dağıtımını yaptığı, ürünler üzerindeki seri numaraları nın ürünü izlemek, üründen sorumlu olan kişiyi bilebilmek amacı taşıdı ğı, dava konusu ürünlerin orijinal ürünler olduğu, hakkın tükenınesi ilkesi gereği paralel ithalat ile ürünlerin ülkeye sokulabileceği ancak Türk mevzuatı uyarınca ürünler üzerine Türkçe etiket ve kod numaraları nın bulunması gerektiği, dava konu su ürünlerin 3 adedi dışında bu yükümlülüklerin yerine getirildiği, 3 adet ürün ba kımından ise "seri numarası arkadadır." yazısına rağmen ürünler üzerinde seri nu maranın bulunmadığı gerekçesiyle ... markalı olup gümrükte el konulan ürünlerden İthalatçı firmanın etiketi üzerinde parti seri numarası yazılı olan ürünler bakımından davanın reddine, yedieminde ve gümrükte bulunan ürünlerin iadesine, ... markalı olup gümrükte ve yedieminde el konulan viskiler üzerinde bulunan İthalatçı firma nın etiketi üzerinde parti seri numarası şişenin arkasındadır yazısı bulunan ancak seri numarası bulunmayan ürünler bakımından, marka haklarına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, ürünlerde davacı markasının silinmesine ve çıkarılmasına, mümkün olmayanların içindeki içki davalı tarafından alınarak şişelerin masrafı davalı taraftan alınarak imhasına, masrafı davalılardan alınarak hüküm özetinin ilanına, tedbirin hüküm kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir. Kararı, tarafvekilieri temyiz etmiştir. 1-Dava, yasal yollardan piyasaya sürülmüş olan ve davalı tarafça paralel ithalat yoluyla yurda ithal edilmiş olan ve davacıya ait" ... " markasını taşıyan orijinal viski şişeleri üzerindeki üretim seri/parti numaralarının şişeler üzerinde kaldırılması ey leminin 556 sayılı Marka KHK'nın 13. maddesi uyarınca markanın kötüleştirilmesi niteliğinde olup olmadığı hususuna ilişkindir. Her şeyden önce 556 KHK'nın 13. maddesi uyarınca, hukuka uygun şekilde piyasaya sürülen markalı mallar üzerinde marka sahibinin hakkı tükenmiş olup hak sahibi bu malların paralel ithalat yoluyla ülkeye sokulmasına engel olamayacaktır. Her ne kadar marka sahibi, orijinal mallar üzerindeki markanın başkalarınca değişti rilmesi ve kötüleştirilmesine karşı çıkma hakkı bulunmakta ise de somut olayda olduğu gibi, davalı yanca orijinal malların hangi dağıtım zinciri aracılığıyla dağıtıl dığının tespitini önlemek ve bu suretle fiyat avantajı sağlamak için orijinal üreticiler tarafından ürün üzerine yerleştirilen seri/parti numaralar ının, ürünün
|
ve davalı tarafça paralel ithalat yoluyla yurda ithal edilmiş olan ve davacıya ait" ... " markasını taşıyan orijinal viski şişeleri üzerindeki üretim seri/parti numaralarının şişeler üzerinde kaldırılması ey leminin 556 sayılı Marka KHK'nın 13. maddesi uyarınca markanın kötüleştirilmesi niteliğinde olup olmadığı hususuna ilişkindir. Her şeyden önce 556 KHK'nın 13. maddesi uyarınca, hukuka uygun şekilde piyasaya sürülen markalı mallar üzerinde marka sahibinin hakkı tükenmiş olup hak sahibi bu malların paralel ithalat yoluyla ülkeye sokulmasına engel olamayacaktır. Her ne kadar marka sahibi, orijinal mallar üzerindeki markanın başkalarınca değişti rilmesi ve kötüleştirilmesine karşı çıkma hakkı bulunmakta ise de somut olayda olduğu gibi, davalı yanca orijinal malların hangi dağıtım zinciri aracılığıyla dağıtıl dığının tespitini önlemek ve bu suretle fiyat avantajı sağlamak için orijinal üreticiler tarafından ürün üzerine yerleştirilen seri/parti numaralar ının, ürünün dış görünümü ne, imaj ve prestijine zarar vermeksizin kaldırılarak, ithalat sırasında kendilerince farklı ve yeni bir seri numarası yerleştiri lmesi eyleminde hukuka aykırı bir haksız Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3225 rekabet veya markanın kötüleurnesi söz konusu olmadığından; Mahkemece bu nite likteki mallar yönünden davanın reddine, ancak üç adet ürün şişesi üzerinde "se ri/parti numarası şişenin arkasında yazılıdır" ibaresine rağmen şişe arkasında numa ra bulunmayan bu ürünler yönünden, tüketiciler nezdinde markayla ilgili kuşku uyandıracak ve olumlu imajını sarsacak olması nedeniyle bu eylemin 556 sayılı KHK'nın I 3/2 maddesi uyarınca markanın kötüleştirilmesi niteliğinde görülerek davanın kabulüne dair yerel mahkeme kararı yerinde olup davacının temyiz itirazla rı yerinde değildir. 2-Öte yandan, mahkemece ihlal konusu teşkil eden 3 ad. şişe yönünden gerek çeti kararın 2 no.lu hüküm fıkrasında ihtiyati tedbir kararının reddine, ihlal teşkil etmeyen ürünlerin ise l no.lu bükümde davalı tarafa iadesine karar verilmiş olduğu açık olduğundan ve bu nedenle tavzih isteminin reddi kararı hukuki yarardan yok sun olmakla bu kısma yönelik davalı temyizinin reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir. 10. "TAÇ" Kararı Özet Marka sahibi ile arasmda bayilik sözleşmesi bulunma yan üçüncü ki şinin, marka sahibinin tescilli markasım uzun yıllar boyunca kullan mış olması dürüstçe kullanım veya marka hakkınm tükenınesi olarak değerlendirilmediği gibi, marka hakkına tecavüz ile haksız rekabet teşkil eder. Söz konusu logonun kullammmın dava açılması sonrası sonlandırılması halinde dava konusuz kalır ve bu nedenle markaya tecavüz ile haksız rekabete ilişkin tespitiere gerek kalmaz. Yargıtay 11. HD 20141708 E. 2014/9675 K. 26.05.2014 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin "TAÇ" i bareli tanınmış markaların sahibi ol duğunu, davalı tarafın müvekkili şirketin tanınmış Taç unsurlu marka ve logosunun aralarında yetkili bayilik sözleşmesi bulunmadığı halde iş yeri tabelasında dikkat çekici büyüklükte ve yetkili bayi izlenimi uyandıracak şekilde kullandığım ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti ve menini, markaya tecavüzün men'i ve refini, davalı şirket tarafından iş yeri tabelasında kullanılan "Taç" marka ve logosunun tabeladan kaldırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacı tarafın "TAÇ" markalı ürünlerini uzun yıllardır satan en eski iş yerlerinden biri ol duğunu, müvekkili şirketin "TAÇ" markalı ürünleri satmasına ve iş yerinin dış cep hesinde TAÇ amblemini kullanmasına davacının 10-12 yıl sessiz kaldığını, müvek kili şirketin kullanımının markasal kullanım olmadığını, müvekki linin kendi ticaret unvanının iş yeri dış cephesinde esas unsur olarak yazıldığını, "TAÇ" logosuna tali unsur olarak yer verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesi bulunmaması nedeniyle davacıya ait tescilli TAÇ mar kasının davalı tarafından kullanımının haksız olduğu, davalının davacıya ait markalı 3226 Yasaman/ Ayoğlu ürünlerini satmasımn dürüstçe kullanım veya marka hakkının tükenınesi kapsamın da değerlendirilmeyeceği, davatın ın TAÇ logosunu kullanmasının davacı ya ait markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, ancak mahkemece verilen tedbir kararı gereğince davalı tarafın tabeta ve sair ürünlerde TAÇ logosunun kullanımının dava açıldıktan sonra sonlandırıldığı, bu nedenle davanın konusuz kaldığı gerekçe siyle, "Taç" logosunun davalı tarafça kullanırnın markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, diğer talepler yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. ll. "KRYOLAN" Kararı Özet Dava açılması ile sona erdirilen marka hakkına tecavüz teşkil edebile cek bir kullanırnın söz konusu olduğu hallerde, markaya tecavüz ko nusunda karar verilmesine gerek kalınamasına karşın, eğer davanın açılmasında davacı marka sahibi tarafa yükletilecek bir kusur bu lunmuyorsa yapılan yargılama giderleri davalı tarafa yükletilir. Yargıtay ll. HD. 2014/15611 E. 20151789 K. 21.01.2015 tarihli. Davacı vekili; dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili firmayla bağlı bulunduğu inanır Grup'un 1.6.2009 tarihinden iti baren "kryolan" markasının Türkiye'deki tek temsi lcisi olduğunu, 1.6.2009 tarihinden önce kryolan markasının kullanımına dair sözleşmenin tarafı olan davalının sözleşme sona erme sine rağmen markayı kullanmaya devam ettiğinin tespit edildiğini, davalı firmanın yer aldığı bina cephesinde ve firmanın bulunduğu alışveriş merkezinin bilimum yerlerinde "kryolan" markasının tabetasının görüldüğünü, durumun İhtarnameyle karşı tarafa bildirilmesine rağmen tecavüz ve haksız kullanırnın devam ettiğini ileri sürerek davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiilierinin tespit ve men'ini, sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, marka hakkına tecavüz oluş turan tüm tabela, pano, broşür, ilan, evrak ve benzeri ürünlerin imhasına karar ve rilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı markasını taşıyan ürünlerin mağazada satışının devam et tiğini, ancak davacının baskıları sonucunda 27.3.2013 tarihinde söz konusu markayı taşıyan tabetanın indirildiğini, içerdeki görselierin kaldırıldığını bu durumun şirke tin marka müdürüne de bildirildiğini, buna rağmen açılan davanın konusuz kaldığı nı, kaldı ki markalı ürünlerin satışının gerçekleştiri ldiği dükkanda, pazarianan ürün lere mahsus tabela, broşür, panonun bulunmasının doğal olduğunu savunarak dava nın reddini istemiştir. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3227 Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; da valıya ait işyerinde "kryolan" markası altında satılmakta olan ürünlerin fatura karşı lığında satın alınan "orijinal markalı" ürünler olduğu, 556 sayılı KHK'nın 13. mad desi gereği markanın sahibi, markasını taşıyan malları, Türkiye'de piyasaya sundu ğu veya mallar onun izniyle Türkiye'de piyasaya verildiği takdirde, markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasının yasaklanamayacağı, bu itibarla bu ürünler açısından 556 sayılı KHK açısından marka ihlalinin söz konusu olamayacağı; taraf lar arasındaki sözleşmenin feshedilmesine rağmen, davalıya ait işyerinin tabela ve afişler üzerinde yer alan fırma logosu ile "kryolan" yazı ve ibaresinin davacı vekili nin şikayeti ve Bursa Cumhuriyet Savcılığı'nın yazısına istinaden 12.3.2013 tarihin de kaldırılmış olduğu, 11.4.2014 tarihinde yapılan keşifte davalının işyerinde, rek lam ve tabelalarında, davacı şirketin davaya konu ettiği tescilli markaların, logonun veya fırma isminin
|
raporu ve tüm dosya kapsamına göre; da valıya ait işyerinde "kryolan" markası altında satılmakta olan ürünlerin fatura karşı lığında satın alınan "orijinal markalı" ürünler olduğu, 556 sayılı KHK'nın 13. mad desi gereği markanın sahibi, markasını taşıyan malları, Türkiye'de piyasaya sundu ğu veya mallar onun izniyle Türkiye'de piyasaya verildiği takdirde, markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasının yasaklanamayacağı, bu itibarla bu ürünler açısından 556 sayılı KHK açısından marka ihlalinin söz konusu olamayacağı; taraf lar arasındaki sözleşmenin feshedilmesine rağmen, davalıya ait işyerinin tabela ve afişler üzerinde yer alan fırma logosu ile "kryolan" yazı ve ibaresinin davacı vekili nin şikayeti ve Bursa Cumhuriyet Savcılığı'nın yazısına istinaden 12.3.2013 tarihin de kaldırılmış olduğu, 11.4.2014 tarihinde yapılan keşifte davalının işyerinde, rek lam ve tabelalarında, davacı şirketin davaya konu ettiği tescilli markaların, logonun veya fırma isminin kullanılmadığı, keşif sırasında böyle bir kullanıma rastlanılma dığı, dolayısıyla davaimm marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiilierin menini sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, marka hakkına tecavüz müseb bibi tüm tabela, pano. broşür ilan evrak ürünlerin imhasını gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davacının İnhisari Lisans sözleşmesi ile hak sahibi olduğu TPE 2002/31778 tescil sayılı "kryolan" markasını işyeri pano, tabela ve broşürlerin de 556 sayılı KHK'nın 13. maddesine göre faturalı ve yasal olarak satın alınan bu markalı mallardaki kullanımı dışında marka hakkına tecavüz oluştu rur şekildeki kullanımının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, ancak davaimm bu şekildeki kullanıma davanın açılması sonrasında son verildiğinden davalı tecavüzünün önlenmesi yönünden konusu kalmayan dava hakkında esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Mahkemece, davalı kullanımının davacının marka hakkına tecavüz teşkil etti ğinin tespitine, ancak davanın açılması sonrasında kullanıma son verildiğin den tecavüzün önlenmesi bakımınd an konusu kalmayan dava hakkında esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulduğuna göre, bu kabul itibariyle davanın açılmasında davacı yana yükletilecek bir kusur bulunmadığı halde davalı yaranna vekalet ücreti takdiriyle davacı tarafça yapılan yargılama giderleri nin yarısının davacı üzerinde bırakılması ve yine davalı tarafından yapılan yargıla ma giderinin de yarısının davacıdan tahsiline karar verilmesi doğru olmayıp, karann bu yönden bozulması gerekirse de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerek tirmediğinden kararın düzeltiler ek onanması gerekmiştir. 12. " ... " Kararı Özet Paralel ithalat çının, satışa sunduğu ürünlerin tanıtımında, reklamın da ve garanti belgesi üzerinde ilgili ürünlerin markalarını kullanımı marka hakkına tecavüz teşkil etmezken; dergi ve mağazalarında, telif hakkı marka sahibine ait vitrin fotoğrafı ve vitrin fotoğrafında yer 3228 Yasaman/Ayoğlu alan görselierin kullanılması marka hakkına tecavüz ile haksız reka bet teşkil edecektir. Yargıtay ll. HD. 2015/6471 E. 2016/888 K. 27.01.2016 tarihli. Davacılar vekili; 1924 yılından beri üretilerek piyasaya sürülen ... markalı ürünlerin dünya çapında bilinen markasının birçok ülkede ve Türkiye'de tescilli olduğunu, tescilli logo markalarını davaltiarın izinsiz kul lanarak şubelerinde bulu nan etalajlarda, tanıtım materyallerinde, garanti belgelerinde yetkili satıcı izlenimi vererek kullandıklarını, eylemin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluştur duğunu, dürüst kullanım sınırlarını aştığını, ayrıca marka tecavüzü yanında tüm telif hakları müvekkillerine devredilen . . . . markasını içeren fotoğraf ve eserlerin FSEK koruması altında korunduğunu söz konusu eserlerin dergi ve mağazalarda kullanıla rak telif haklarının da ihlal edildiğini, davaltiarın ... internet sitesinde de söz konusu eylemlerinin mevcut olduğunu ileri sürerek marka ve telif hakları tecavüzü ile hak sız rekabetin önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını talep ve dava etmiş tir. Davalılar vekili; müvekkil şirketlerin .... ibaresini bu markalı ürünleri sattıkla rını belirtmek amacıyla iyiniyetli ve tali unsur olarak kullandıklarını, müvekkilleri nin .... markalı saatleri yasal yollardan ithal ederek satışa sunduklarını, yetkili satıcı izlenimi vermediğini, paralel ithalat yapmalarının marka hakkının tüketilmesi ilkesi gereğince meşru olduğunu, garanti belgelerin yasal mevzuata uygun düzenlendikle rini, müvekkillerinin kullandığı tanıtım materyallerinin yetkili satıcı izlenimi ver meyeceği ve internet sitesinde kullanılan ibareterin hukuka uygun olduğunu savuna rak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; da valı tarafın paralel ithalat yaptığı ve satışa sunduğu " .... " markalı ürünlerin tanıtı mında, reklamında ve garanti belgesi üzerinde " .... " markasını tescilli haliyle (logo sal) kullanımının 556 sayılı KHK 13. maddesi kapsamında olduğu ve marka hakkı na tecavüz olarak değerlendirilemeyeceği, . . .. dergisindeki fotoğraf kullanımının haksız rekabet oluşturduğu, .... vitrin fotoğrafı ve .... vitrin fotoğrafında yer alan görsellerio marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu, şekil 5'deki görselin eser niteliğinde bulunmadığı kullanımının FSEK 80/son gereği haksız rekabet oluştura cağı raporda davalıların .... Şubesi'nde, .... mücevherat vitrin fotoğrafı ve .... vitrin fotoğrafında yer alan görsellerio hususiyet arz ettiği ve eser niteliğinde bulunduğu ve hak ihlali oluştıırduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıların davacı ürün tanıtım görsellerinin aynılarını tanıtım malzemesi olarak kullanmala rı ... sitesinde markalarımız başlığı ile markanın yetkili satıcısı imajını vererek .... mallarının da satışa sunulması ve oradan da markanın kendi sitesine link verilmesi eylemlerinin davacı marka hakkına tecavüz oluştıırduğunun tespitine, davalılarca .... dergisi Mart 2011 sayısında kullanırnın FSEK 84/son kapsamında haksız rekabet oluşturduğunun tespitin e, davalıların ... Şubesi, .... ve .... vitrin görüntüleri olan tanıtım malzemesi ve etelajların eser niteliğini taşıması nedeniyle vaki tecavüzün ref-i ve men-ine .... web sitesine verilen linkin haksız rekabet oluştıırduğunun Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3229 tesiptine ve TTK 56/1-b uyannca davalıların haksız rekabetinin menine maddi du rumun ortadan kaldırılmasına yönelik söz konusu vitrinlerdeki davacı ürün tanıtım görsellerine el konularak imhasına, sair taleplerin reddine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilieri temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekilierinin tüm temyiz itirazlan yerinde değildir. 13. "VALEO" Kararı Özet Üçüncü kişilerce ekonomik ömrünü tamamlamış malların yenilenmesi sırasında üzerindeki markanın silin meyip piyasaya sunulması, yenile nen mahn orijinalinden beklenen sonuçlan sağlamayacağı ve üzerin de markanm bulunması sebebiyle tüketiciler aldanabileceğinden ötü rü marka tescilinden doğan hakların tükeomesinin istisnası teşkil eder. Yargıtay ll. HD. 2005/924 E. 2005/3761 K.18.04.2005 tarihli. Davacılar vekili, müvekkillerinden Valeo Ot. Sist. End. A.Ş'nin merkezi Fransa' da bulunan Valeo S.A ile yapılan patent ve Know-How Lisans sözleşmesi ile Türki ye'de 'Valeo' markasıyla otomotiv aksarnı ve debriyaj sistemi ürettiğini, diğer müvek kilinin de Valeo Distiribution ile akdedilen sözleşmeyle aynı markalı ürünlerin pazar lamasını, dağıtımını ve satışını yapan kuruluş olduğunu, yerli otomotiv endüstrisinin debriyaj aksamma ilişkin ihtiyaçlannın %80'nin üretici şirket tarafından,%10'nun ise ithal suretiyle pazarlayıcı diğer şirket tarafından karşılandığını, yurt içi ve yurt dışı satışlannın çok yoğun olduğunu, markanın tanınmış bulunduğunu, davalı şirketin burda piyasasınd an
|
sırasında üzerindeki markanın silin meyip piyasaya sunulması, yenile nen mahn orijinalinden beklenen sonuçlan sağlamayacağı ve üzerin de markanm bulunması sebebiyle tüketiciler aldanabileceğinden ötü rü marka tescilinden doğan hakların tükeomesinin istisnası teşkil eder. Yargıtay ll. HD. 2005/924 E. 2005/3761 K.18.04.2005 tarihli. Davacılar vekili, müvekkillerinden Valeo Ot. Sist. End. A.Ş'nin merkezi Fransa' da bulunan Valeo S.A ile yapılan patent ve Know-How Lisans sözleşmesi ile Türki ye'de 'Valeo' markasıyla otomotiv aksarnı ve debriyaj sistemi ürettiğini, diğer müvek kilinin de Valeo Distiribution ile akdedilen sözleşmeyle aynı markalı ürünlerin pazar lamasını, dağıtımını ve satışını yapan kuruluş olduğunu, yerli otomotiv endüstrisinin debriyaj aksamma ilişkin ihtiyaçlannın %80'nin üretici şirket tarafından,%10'nun ise ithal suretiyle pazarlayıcı diğer şirket tarafından karşılandığını, yurt içi ve yurt dışı satışlannın çok yoğun olduğunu, markanın tanınmış bulunduğunu, davalı şirketin burda piyasasınd an Valeo markalı olanları toplayıp basit bir revizyon işleminden geçirmek suretiyle bazen ürünler üzerindeki marka ve patent işaretlerini silerek, bazen de kısmen silerek yeni görünüm vermek suretiyle ürettiğini, müvekkillerine veya piyasada aranan marka sahibi diğer fırmalara ait poşet ve kutularda sattığını, diğer davalının sevk ve idare işlerini yaptığını, ticari faaliyetlerinde kendi unvanını kullana rak eski debriyaj baskı ve balatalarının yenisi düzeyinde yenilenebileceği, yenisind en daha uzun ömürlü olacağı, daha az ödeme yapılacağı yönde ilanlar vererek haksız rekabetlerine devam ettiklerini, izin almadıklarını, TTK hükümleri yanında 551 ve 556 sayılı KHK'lere aykırı davrandıklarını, tüketicileri kandırdıklannı, bu nedenle müvekkillerinin pazar payının düştüğürıü, maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek, davalıların müvekkiller aleyhine yarattığı haksız rekabetin yasaklanmasına, tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına, 25 milyar TL maddi ve 25 milyar TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, müvekkillerinin çeşitli şekillerde hurdaya çıkarılmış debriyaj baskı ve balatalarını toplayarak ve yeniden işleyerek başka bir marka adıyla piyasa- 3230 Yasaman/ Ayoğlu ya sunduklarını, hiçbir şekilde markanın kullanılmadığını, haksız rekabetin söz konusu olmadığını, tazminatın fahiş olduğunu, ceza dosyasının sonucunun beklen ınesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddialar, savunmalar, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre, davalılann ekonomik ömrünü tamamlamış debriyaj baskı sistemle rini yeni leyerek ve bir kısmının üzerindeki 'Valeo' markasını dahi silmeden piyasa ya sundukları, bu durumun 556 sayılı KHK'nin 13'üncü maddesinde düzenlenen markanın tükeomesinin istisnası olduğu, yenilenen emtianın orijinalinden beklenen sonuçlan sağlamayacağı, bir kısmında davacıların markasının yer alması nedeniyle kullanıcı ların aldanacağı, markaya tecavüz ve haksız rekabet fiilierinin oluştuğu, muhasebeci bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre istenilen maddi tazminatın kadri maruf bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalıların eylemi nin davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalı yanın eylemlerinin önlenmesine, 25 milyar TL maddi ve 1 O milyar TL manevi taz minatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlannın reddi gerekmiştir. 2-Dava, haksız rekabetin önlenmesi, tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Somut olayda davacılar vekili, haksız rekabetin önlenmesi ve sonuçlarıyla beraber ortadan kaldırılması yanı sıra maddi ve manevi tazminat istemlerinde de bulunmuştur. Bu istemlerini de esasen TTK nun haksız rekabet hükümlerine da yandırmıştır. TTK'nın 58'nci maddesinde haksız rekabet nedeniyle zarar gören kimsenin isteyebileceği hususlardan birisi de maddi tazminat olarak belirtilm iştir. Kural olarak böyle bir istemin kabul edilebilmesi için davacının uğradığı zararı kanıtlaması gereklidir. Bu şekildeki tazminat davasında asıl olan, haksız rekabet nedeniyle davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir. An cak, bu tür zararın ispat edilmesindeki güçlüğünü dikkate alan kanun koyucu, TTK'nın 58/e maddesinde eylemin mali bakımından karşılıksız kalmaması bakı mından haksız rekabette bulunanın davranışı sonucu elde etmesi mümkün bulu nan menfaatin kar şılığını da maddi tazminat olarak hükrnetme yetkisini yargıca vermiştir. Somut olayda davacılar vekili, maddi zarar bakımından müvekkillerinin pazar payının düştüğünü de belirtmiş ise de yoğunluklu olarak davalı taraf ın elde ettiği menfaate dikkat çekerek tazminat isteminde bulunmuştur. Esasen maddi tazminat istemine ilişkin olarak salt davalı defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına da karşı koymayarak davalı tarafın haksız rekabet nedeniyle elde ettiği menfaatin maddi zarar olarak hükmedilmesini benimsemiştir. Madde 152-Hak km Tüketilmesi 3231 Mahkemece, davalı şirket kayıtları üzerinde yapılan hesap bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapora itibar edilerek maddi tazminata hükmedilmiştir. Ancak, karara esas alınan bilirkişi raporu yeterli araştırma ve incelemeye dayanmadığı gibi denetime de elverişli değildir. Ayrıca, satın alınan hurda debri yaj balatasının sadece alış faturaları değerlendir ilmiş, satış faturaları dikkate alınmamıştır. Öte yandan alınan tüm hurda emtianın tamamının işlenerek piyasaya tekrar dönüşümünün kabu lü, uygun bir indirim yapılmaması doğru değildir. Hüküm altına alınması gereken kar ise net kar olmalıdır. O halde mahkemece, davalılar vekilinin hesap bilirkişisi raporuna yaptığı ciddi nitelikteki itirazlar da dikkate alınarak, yeniden uzman bilir kişi vasıtasıyla inceleme yaptırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. 14. "nll" Kararı Özet Somut mağaza satışları gibi internet ortamındaki satışların, tükeome kuralının dışında tutulabilmesi için marka itibarının zarar görebile ceği biçimde, taklit satışları, sunum biçimi açısından itibar zedeleyici hallerinin oluşması gerekir. Ürünlerin daha ucuza satılması, kendi başına marka ihlali teşkil etmeyecektir. Sadece marka sahibinin in ternetten satış yapabileceğini kabul etmek, serbest rekabet ve piyasa ilkelerine aykırı olacaktır. Yargıtay ll. HD. 2014/6429 E. 2014/12088 K. 25.06.2014 tarihli. Davacı vekili, müvekkillerine ait .... markalannın tescilli ve koruma altında ol duklannı, ancak davalı ile müvekkilleri arasında herhangi bir lisans sözleşmesi bu lunmamasına rağmen, davalı tarafından işletilen .... adlı internet sitesinde bu markala nn 3. kişileri yanıltacak şekilde kullanıldığını, internet sitesinde yayınlandığını ve teşhir edildiğini, ürünlerin rayiçlerinin çok altında satılarak haksız rekabet yaratıldığı nı ileri sürerek, .... adlı internet sitesi üzerinden yapılan yayının tedbiren durdurolma sına ve nihai olarak davalıya ait bu internet sitesinin, uzantılarının tamamen kapatıl masına, internetten kaldırılmasına, erişimin engellenmesine, dava konusu markalann tespit tarihi olan 17.07.201 tarihinden beri izinsiz, haksız ve hukuka aykırı olarak kullanıldığının ve müvekkillerinin marka hakkına tecavüz edildiğinin, üçüncü kişile rin yanıltılmaya çalışıldığının tespitine, değişik iş dosyası üzerinden verilen tespit kararının nihai karara dönüştürü lmesine, müvekkillerinin marka haklarına, ticari iti barianna yapılan saldırı ve ihlal nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıy la 10.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın tespit tarihinden, tecavüzün daha önceden olduğunun tespiti halinde ise bu tarihten itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline ve hükmün ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili, www.n 1
|
satılarak haksız rekabet yaratıldığı nı ileri sürerek, .... adlı internet sitesi üzerinden yapılan yayının tedbiren durdurolma sına ve nihai olarak davalıya ait bu internet sitesinin, uzantılarının tamamen kapatıl masına, internetten kaldırılmasına, erişimin engellenmesine, dava konusu markalann tespit tarihi olan 17.07.201 tarihinden beri izinsiz, haksız ve hukuka aykırı olarak kullanıldığının ve müvekkillerinin marka hakkına tecavüz edildiğinin, üçüncü kişile rin yanıltılmaya çalışıldığının tespitine, değişik iş dosyası üzerinden verilen tespit kararının nihai karara dönüştürü lmesine, müvekkillerinin marka haklarına, ticari iti barianna yapılan saldırı ve ihlal nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıy la 10.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın tespit tarihinden, tecavüzün daha önceden olduğunun tespiti halinde ise bu tarihten itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline ve hükmün ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili, www.n 1 I .com sitesinin bir alış-veriş platformu ve müvek kili şirketin yer sağlayıcı olduğunu, üye olan satıcılara sanal mağaza alanı verildiği- 3232 Yasaman/ Ayoğlu ni, üyelerin kendi alanlarını ürün satışı için kullandıklarını ve doğrudan doğruya müvekki linin satış yapmadığını, müvekkilinin sorumlul uğunun bulunmadığını sa vunarak davanın reddini talep etmitşir. Mahkemece, davalı şirketin ileri sürüldüğü şekilde doğrudan doğruya anılan markaları kullanarak emtia üretimi ve satışı yaptığı yolunda bir delil bulunmadığı, davaimm bir yer sağlayıcı olarak web sitesinde ticaret yapanlara olanak sağladığı ve üye taeirierin bu sitede hukuki anlamda herhangi bir çekişme konusu olmayan, mar ka taklidi olduğu belirlenmeyen ve özgün nitelik taşıyan ürünleri satışa sundukları, yer sağlayıcının teknik olarak olanak sağladığı yerde, malları ile ilgili duyum yaptık ları ve duyum amacını aşar mahiyette bir marka kullanımla rı olmadığı, tüketicilerin veya müşterilerin malın geldiği kaynak konusunda yanılgıya uğradıklarına dair bir delil bulunmadığı, 556 sayılı KHK'nın 13. maddesi uyarınca tescilli markayı taşıyan ürünler bir kez piyasa çıktıktan sonra, marka sahibinin, tescil kapsamındaki bu mal lara ilişkin sonraki satışları marka tesciline dayanarak engelleme hakkı bulunmadığı, tescilli markayı taşıyan ürünlerin çok daha önce piyasa sürüldüklerinin belli olduğu, özgün ürünlerle ilgili olarak, marka hakkının tükendiği, internet ortamındaki satışla rın, tükenme kuralının kapsamı dışında tutulabilmesi için marka itibarının zarar gö rebileceği biçimde, taklit satışları, sunum biçimi açısından itibar zedeleyici hallerinin oluşmasının gerektiği, bu şekilde herhangi bir kanıtın bulunmadığı, somut mağaza satışlarına paralel olarak, internet ortamındaki mağazalarda da özgün ürünlerin satışa sunulmasının serbest rekabet hakkı kapsamında olduğu, ürünlerin daha ucuza satıl masının ise kendi başına marka ihlali anlamına gelmeyeceği, ayrıca sadece marka sahibinin internetten satış yapabileceğini kabul etmenin, mal ve hizmetlerin serbest rekabet ortarnında piyasaya sunumunun sağlanması ve arz/talep çerçevesinde gerçek fıyatlarının oluşmasının sağlanması şeklindeki serbest rekabet ve piyasa ilkelerine aykırı olacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davaimm yer sağlayıcısı olduğu web sitesinde satışa sunulan davacı markasını taşıyan ürünlerin markanın taklidi suretiyle kullanıldığının iddia ve ispat edilmemiş bulunmasına, ayrıca bu ürünlerin satışı için yapılan açıklamala rın da 556 sayılı KHK'nın 12. maddesi kapsamında dürüstçe ve ticari konularla ilgili bir kullanım niteliğinde bulunmasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. ıs. " ... " Kararı Özet İkinci el satış ıçın amaca uygun olarak malın orijinalini bozmayan yeniden etiketierne ve paketleme, markanın kötüleştirilmesi teşkil et mediği gibi marka hakkına tecavüz teşkil etmez. İkinci el yazılırnın Madde 152-Hakkm Tüketilmesi daha önceki kopyalan tamamen silindikten sonra yeniden oluşturul ması halinde özgünlük sertifikası niteliğindeki etiketlerle satışında bir sakınca yoktur. Yargıtay 11. HD. 2017/691 E. 2018/7009 K. 13.11.2018 tarihli. 3233 Davacı vekili, davacı şirketçe üretilen bilgisayar programlannın ... ve ... adı ve rilen dağıtım yöntemleriyle tüketicilere ulaştınldığını, ... dağıtım yönteminde, prog ramların bilgisayarlara önceden yilidendiğini ve programın yüklendiği bilgisayarla ra, yüklenen program ının davacı şirkete ait ve orijinal olduğunu belirtrne amacıyla ... adı verilen orijinallık etiketlerinin yapıştınldığını, ayrıca, yüklenen programın arızalanrnası ihtimaline binaen yüklenen programın bir kopyasını içeren kurtarma CD'sinin de tüketicilere sunulduğunu, davalı şirketin, bahsi geçen kurtarma CD'lerini üzerine davacı şirkete ait ... sertifıkalannı yapıştırmak suretiyle özensiz ambalajlada ikinci el olarak satışa sunduğunun tespit edildiğini, zikredilen eylemin davacının marka haklarına tecavüz eder nitelikte olduğunu zira, davalı şirketle ara larında yapılmış bir lisans sözleşmesi bulunmadığı gibi davalı şirketin, müvekkili nin yetkili dağıtıcı da olmadığını, kurtama CD'lerin satış amacıyla piyasaya sunul madığını bu nedenle bu CD'Ier üzerindeki marka hakkının tükenrnediğini, marka hakkmm tükendiği kabul edilse dahi davalı şirket eylemlerinin markanın kötüleşti rilmesi ve değiştirilmesi niteliğinde olması sebebiyle marka hakkının yeniden diri leceğini ileri sürerek, davalı yanca gerçekleştirilen eylemin 556 sayılı KHK'da sayılan haklara tecavüz ettiğinin tespiti ile önlenrnesini, 1.000 TL maddi tazminat ve 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, talebin zamanaşımına uğradığını, davalı şirketin bilgisayar prog ramlarının ikinci el olarak alım satımı işi ile iştigal ettiğini, hitap ettiği tüketici kit lesine sattığı ürünlerin ikinci el olduğunu özellikle belirtmek suretiyle satış yaptığı nı, davacıya ait ürünlerin ilk kullanıcı tarafından yasal yollardan satm alınmasın dan sonra ikinci el ürün olarak alınıp satılmasının davacının marka hakkını ihlal eder nitelikte bir eylem olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı .... İleti şim Tekn. ve Yay. Dış Tic. Ltd. Şti.'nin davacı ... aleyhine ikame ettiği, .. .'a ait 2. el bilgisayar programlarının alım satımının telif haklarına tecavüz teşkil etmediğinin tespiti istemine ilişkin davada, yayma hakkının tükenınesi sebebiyle davanın kabu lüne karar verildiği ve anılan hükrnün temyizi neticesinde, Yargıtay ll. H.D tara fından, bilgisayar programının 2. el satışını yasaklayan ... lisans sözleşmesi 16. maddesinin 5846 sayılı yasanın 23/2 maddesindeki emredici hüküm karşısında geçerli olmadığı gerekçesi ile onandığı, olayın ceza yargılamasına konu olduğu, ceza yargılaması sırasında aldınlan Adli Tıp raporunda da inceleme konusu davaya konu programlar üzerindeki 166 adet ... etiketinin ( ... özgünlük sertifıkasının) oriji nal olduğunun tespit edildiği, 2. el yazılırnın daha önceki kopyalan tamamen silin dikten sonra yeniden oluşturularak bu orijinal etikederle satışında bir sakınca olma dığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 3234 Yasaman/Ayoğlu Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, dava konusu ... etiketlerinde ilk satış sırasında, programın yüklen diği donamma ait ve davacıyla ilgili olmayan markanın görüntü kirliliği oluşturma yacak şekilde silinmiş olmasının davacıya markadan doğan bir hak sağlamayacak olması, yazılım programının orijinal olduğunu gösteren ... etiketiyle birlikte ... mar kalı ürünlerin ilk defa ... içinde piyasaya sunulmasınd
|
ceza yargılaması sırasında aldınlan Adli Tıp raporunda da inceleme konusu davaya konu programlar üzerindeki 166 adet ... etiketinin ( ... özgünlük sertifıkasının) oriji nal olduğunun tespit edildiği, 2. el yazılırnın daha önceki kopyalan tamamen silin dikten sonra yeniden oluşturularak bu orijinal etikederle satışında bir sakınca olma dığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 3234 Yasaman/Ayoğlu Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, dava konusu ... etiketlerinde ilk satış sırasında, programın yüklen diği donamma ait ve davacıyla ilgili olmayan markanın görüntü kirliliği oluşturma yacak şekilde silinmiş olmasının davacıya markadan doğan bir hak sağlamayacak olması, yazılım programının orijinal olduğunu gösteren ... etiketiyle birlikte ... mar kalı ürünlerin ilk defa ... içinde piyasaya sunulmasınd an sonra bu ürünlerle marka hakkının, 556 sayılı marka KHK'nın 13. maddesi uyannca tüketilmiş olmasına, amaca uygun olarak malın orijinalini bozmayan yeniden etiketierne ve paketleme nin de marka sahibine hak sağlamayacak olmasına ve markanın kötüleştirilmesi iddiasının yerinde görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlan ye rinde değildir. 16. "KUMTEL" Kararı Özet Üçüncü kişinin marka sahibinden satın aldığı ürünü, satın aldıktan sonra değiştirmesi veya kötüleştirmesi marka hakkına tecavüz teşkil eder. Üçüncü kişinin, internet sitesinde bulunan ürünler üzerinde marka sahibine ait tescilli marka ve logoyu marka sahibi ile arasında herhangi bir lisans sözleşmesi bulunmaksızın kullanma sı, marka sa hibinin marka hakkına tecavüz ile haksız rekabet teşkil eder. Yargıtay ll. HD. 2015/13657 E. 2017/1702 K. 21.03.2017 tarihli. Davacı vekili; müvekkili ... adına ... nezdinde 2005/ ... no.lu tescilli" ... " marka sının olduğunu, markanın müvekkili tarafından üretilen şeritler ve teller adi metalle rin ısı direnci alaşımla rı gibi ürünler üzerinde kullanıldığını, davalı 000 firmasının bazı ısıtıcı ürünlerinde müvekkiline ait " ... " markalı rezistansları kullandığını, bu ürünü bütün ürünlerinde kullanmadığı halde katalog ve web sitesinde kullanmadığı ürün modellerinde de kullandığım beyan ettiğini, kullanmadığı halde kullanılmış gibi reklam yaparak tüketiciyi yanılttığını, markayı haksız ve hukuka aykırı kullan dığını, düşük kaliteli rezistans kullanarak üründen yeterli performansı alamayan müşterinin gözünde 00. markasını kullandığım sandığı için itibar kaybı yaşattığını, haksız kazanç elde ettiğini, bu nedenle markaya karşı yaptığı bu tecavüzün ve hak sız rekabetin tespitini, men'ini, refini, bu ürünlerin ve katalog, tabela, ambalaj, kartvizit, basılı evrak vesaire tanıtım vasıtalarının toplatılarak irnhasını, markaya tecavüz nedeniyle 50.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; oo. rezistansları davacıdan fatura ile satın alındığını, bu rezistan sın kullanılmadığı ürünlerinde kullanıldığına dair hiçbir şekilde ibare veya tanıtım yapılmadığını, iddia konusu internet sitesinin müvekkili ile ilgisinin bulunmadığını, davacı tarafından yapılan tespit sonucu içeriğinden haberdar olunan bu site yetkili- Madde 152-Hakkm Tüketilm esi 3235 lerine kendileri tarafından yapılan ihtar sonrası sitenin erişime kapatıldığını, dava cıya ait bu markanın Türkiye'de müvekkili fırma tarafından tanınır hale getirildiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; muhtelif internet sitelerinde her üründe ... markasını kullandığı izlenimi yaratacak ibarelere yer verildiği, davalının ancak orijinal olarak ... markalı ürünlerin değiştirilmeden kullanılm ası halinde KHK'nın 13. maddesinden yararla nacağı, aksi halde marka hakkının tüketilmesi ilkesinin davalı yana koruma sağla mayacağı, ... markalı ürünler ile davalının Kumtel ürünlerinde yer alan tellerin kı yaslanması sonucunda da bu ürünlerin farklı olduğu ve davacı yan ürününü değişti rerek, kötüleştir erek kullandığının kabulü gerektiği, dolayısıyla davacı yan marka sına davalının tecavüz ettiği, davalının davacı ile herhangi bir lisans sözleşmesi düzenlemeksizin izinsiz ola rak davacının tescilli ... ibareli markasını ve logosunu sitede bulunan ürünler üzerinde kullandığı, davacının ... ibareli markasına tecavüzde bulunduğu, aynı zamanda TTK 55. maddesinde ifadesini bulan haksız rekabet fiilini de gerçekleştir diği, davalının bu fıillerinin men ve ref'ine, davalının davacı marka sının kullanıldığını işaret eder materyal bulunduğu taktirde toplatılarak imhasına, davalının fiili işleyiş şekli, fıilin yoğunluğu nazara alındığında da takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlend irilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekili ve davalı vekilinin tüm temyiz itirazlan yerinde değildir. 17. "VICTY" Kararı Özet 556 sayılı KHK hükümlerinden kaynaklanan hukuk davaları için İs tanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevlidir. Yargıtay ll. HD. 2008/8833 E. 2010/367 K. 18.01.2010 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin "Victy" markalı ürünlerin Türkiye'deki tek satı cısı olduğunu, ürünlerin yetkili alt satıcılar ağı kurularak tüketiciye ulaştırıldığını, davalıların işyerlerinde sattıkları parilimeri ürünlerinin arasında muhtemelen sahte üretilmiş bu markalı ürünleri ehliyetsiz çalışanları aracılığı ile daha düşük fıyatla satışa sunduklarını, kendilerini müvekkilinin bir bayisi gibi tanıttıklannı, müvekki li nin marka imajının zedelendiğini, maddi zarara da uğradıklarını, TTK'nın 57. madde sine aykırı davranıldığını ileri sürerek, haksız rekabetin önlenmesine şimdilik 3.000,00 YTL'nın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, 3 çeşitten toplam 19 adet ürün ile bayi imajı verilemeyeceği ni, takas yolu ile eczaneler den aldıkları orijinal ürünleri satışa sunduklar ını, malın kö tülenmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir. 3236 Yasaman/ Ayoğlu Mahkemece, dosya kapsamına göre, orijinal ürünü satmanın tek başına haksız rekabet oluşturmayacağı, yetkili satıcı gibi davrandıklarının kanıtlanamadığı, TTK'nın 57/3, 4,10 no.lu bent hükümterindeki hallerin oluşmadığı, taklit ürün sat madıkları, davalılardan Yaşar'ın işyerinde anılan ürünlere rastlanmadığı, davacı tanıklarının beyanlarının davanın kabulü için yeterli olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Davacı şirket, marka hakkına dayanmış olup, davalı da 556 sayılı KHK'nin 13. maddesinde düzenlenen marka hakkının tüketilmesi olgusuna dayalı savunma yapmıştır. Haksız rekabetin önlenmesi istemine dayanak gösterilen TTK'nın 57. maddesinde, başkasının markası ile iltibas oluşturulmak suretiyle yapılan bazı ey lemler haksız rekabet olarak nitelendirilmiş ise de, davacı tarafça esas itibariyle markaya tecavüz iddiası ileri sürülmüştür. 556 s. KHK hükümlerinden kaynaklanan hukuk davaları için dava tarihinden önce İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmuş olup, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, esasa girilmesi doğru olmamıştır. 2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlannın incelen mesine şimdilik gerek görülmemiştir. 18. "SAFE GUARD-SAFE WELD" Kararı Özet 556 sayılı KHK hükümlerinden kaynaklanan hukuk davaları için İs tanbul Fikri ve Sınai Haldar Hukuk Mahkemesi görevlidir. Yargıtay ll. HD. 2012/19078 E. 2013/1600 K. 24.02.20 13 tarihli. Davacı vekili, müvekki li şirketin dava dışı ana satıcı (üretici) ... ile akdetmiş ol duğu yetkili satıcılık anlaşması uyarınca " ... " marka ürünlerin Türkiye'de yetkili satıcısı olduğunu, davalı şirketin böyle bir sözleşmesi olmadığını, davalı dava konusu " ... "
|
nitelendirilmiş ise de, davacı tarafça esas itibariyle markaya tecavüz iddiası ileri sürülmüştür. 556 s. KHK hükümlerinden kaynaklanan hukuk davaları için dava tarihinden önce İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmuş olup, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, esasa girilmesi doğru olmamıştır. 2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlannın incelen mesine şimdilik gerek görülmemiştir. 18. "SAFE GUARD-SAFE WELD" Kararı Özet 556 sayılı KHK hükümlerinden kaynaklanan hukuk davaları için İs tanbul Fikri ve Sınai Haldar Hukuk Mahkemesi görevlidir. Yargıtay ll. HD. 2012/19078 E. 2013/1600 K. 24.02.20 13 tarihli. Davacı vekili, müvekki li şirketin dava dışı ana satıcı (üretici) ... ile akdetmiş ol duğu yetkili satıcılık anlaşması uyarınca " ... " marka ürünlerin Türkiye'de yetkili satıcısı olduğunu, davalı şirketin böyle bir sözleşmesi olmadığını, davalı dava konusu " ... " marka ürünleri paralel ithalat yolu ile başka ülkelerden Türkiye'ye sokarak sanki işbu ürünlerde ana satıcı (üretici) .. .'in garantisi varmış gibi pazarlama faaliyetlerini gerçek leştirdiğini, davaimm ... marka ürünleri yetkili satıcısı imiş gibi davranarak haksız bir güven ve haksız bir kazanç elde ettiğini, davalı fırmanın eylemlerinin TTK'nın 56 ve devamı maddeleri hükümleri kapsamında haksız rekabet teşkil ettiğini, davaimm ... markasından kaynaklanan herhangi bir marka hakkı bulunmamasına rağmen" ... " mar kasını basılı evraklarında, tekliflerinde ve kataloglarında kullanarak ana satı cı(üretici)nin ve müvekki li şirketin marka hakkına tecavüz ettiğini, ileri sürerek davalı şirketin haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespitine, akabinde eylemlerinin ve özellikle " ... " markasına tecavüz teşkil eden eylemlerine son verilmesine, üreticinin garantisi olduğuna ilişkin ve ... markasının yetkili satıcısı kendileri olduğu anlamına gelebilecek ibaretere yer vermesinin sonlandırılmasına, 1 .000 TL maddi, l 0.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Madde 152-Hakkm Tüketilmesi 3237 Davalı vekili, müvekkili şirketin yaptığı tüm ithalatları, ithalat rejimine uygun bir şekilde yerine getirdiğin i, ithal edilen ürünleri "safe guard" veya "safe weld" markaları adı altında sattığını, bunun dışında herhangi bir markanın ürününü satma dığını, bir an için davalının ... marka ürünleri paralel ithalat yoluyla sattığı kabul edilse dahi 556 sayılı KHK'nin 13/1. maddesinin hakkın tüketilmesi kavramını dü zenlediğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı vekili dava sını TTK'nun 56 ve devamı maddelerine dayandır arak açmış ise de dava dilekçesin de marka kullanım hakkına ve markaya tecavüz ettiklerini bildirerek 556 sayılı Kararname hükümlerine de dayandığı, davalı davayı inkar ile birlikte 556 sayılı KHK'de düzenlenen marka hakkının tüketilmesi prensibini savunmasına dayanak yaptığı, tarafların iddia ve savunması dikkate alındığında uyuşmazlığa 556 sayılı KHK hükümlerinin de uygulanması gerektiği, Kararnamenin 71. maddesinde karar namede öngörülen davalarda görevli mahkemenin ihtisas mahkemesi olduğu ve ... İli'nde faaliyet göstermek üzere Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri kurul muş bulunduğundan dava dilekçesinin görev yönünden reddine, Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğuna karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, da vacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. 19. " ... " Kararı Özet Marka sahibi ile arasında bayilik sözleşmesi bulunmayan üçüncü ki şinin, marka sahibinin tescilli markasım uzun yıllar boyunca kullan mış olması dürüstçe kullanım veya marka hakkının tükenınesi olarak değerlendirilmediği gibi, marka hakkına tecavüz ile haksız rekabet teşkil eder. Söz konusu logonun kullanımının dava açılması sonrası sonlandıralması halinde dava konusuz kalır ve bu nedenle markaya tecavüz ile haksız rekabete ilişkin tespitiere gerek kalmaz. Yargıtay 11. HD. 2014/18190 E. 2015/2910 K. 04.03.2015 tarihli. Davacı vekili, davalı tarafın müvekkili şirketin çok tanınmış " ... " unsurlu mar ka ve logosunun aralarında yetkili bayilik sözleşmesi bulunmadığı ve ... markalı ürünlerin satıldığını birçok yolla göstereb ilmesinin mümkün olduğu halde iş yeri tabelasında ve işyerine ait araçlar üzerinde dikkat çekici büyüklükte ve yetkili bayi izlerrimi uyandıracak şekilde kullanmaya devam etmesinin 556 sayılı KHK, TTK'nın ilgili maddeleri ve MK. 2. maddesine muhalefet teşkil ettiğini ileri sürerek, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine, iş yeri tabelasında kullanılan ... marka ve logosunun tabetadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 3238 Yasamani Ayoğ/u Davalı vekili; davacı tarafın ... markalı ürünleri Kayseri'de uzun yıllardır satan en eski işyerlerinden biri olan müvekkili şirketin ... markalı ürünleri satmasına ve işyerinin dış cephesinde ... amblemini kullanmasına 10-12 yıl sessiz kaldığını, mü vekkili şirketin . .. logosunu işyerinin dış cephesinde kullanmasınında markasal kullanım olmadığını, tedbir karanna itiraz ettiklerini, sadece ... markalı ürünlerin satıldığı işyerlerinin dış görünüm konseptinin tamamen farklı olduğunu, müvekki li işyerinin dış cephesinin sadece ... markalı ürün satan işyerlerinin konsepti ile alaka sının olmadığını, müvekkilinin kendi ticaret unvanının işyeri dış cephesinde esas, asli unsur olarak yazıldığını, belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu, .... icra Müdürlüğü' nün 2012/334 E. sayılı tedbir kararının uygulandığı dosya, ceza dosyası içerisinde bulunan 07/12/20 ll tarihli tespit ve el koyma tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesi bulunmaması nedeniyle davacıya ait tescilli ... markasının davalı tarafından kullanımının haksız olduğu, kesinleşen 20 I 2/2 E sayılı dosyamızda alınan bilirkişi raporuna göre dava! ının davacı ya ait markalı ürünlerini satması ise bilirkişi raporunda da tespit edildiği şekilde dürüstçe kullanım veya marka hakkının tükenınesi kapsamında değerlendirilmeyeceği, mev cut bilirkişi raporunu ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2012/248 E sayılı ceza dosya sında alınan bilirkişi raporunun da desteklediği gerekçesiyle davaimm ... logosunu kullanmasının davacıya ait markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tes pitine ancak mahkemece verilen tedbir kararı gereğince davalı tarafın tabela ve sair ürünlerde ... logosunun dava açıldıktan sonra en geç I 6/0 I /20 I 2 tarihinde kullanı ının sonlandın ldığı, levha ve logolardan söküldüğü aniaşılmakla davanın konusuz kaldığı, bu nedenle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karar; davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendiri lmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalı kullanımının 556 sayılı KHK'nın 12. maddesine uygun bir kullanım olmadığının anlaşılınasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 20. 11 ••• " Kararı Özet İkinci el ürün satan bir mağazanın ürün çeşitliliğini göstermek ama cıyla sattığı ürünlere ilişkin markalan kullanması, dürüstçe kullanım olarak kabul edilir. Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra ikinci el ürün statüsünde bulunan ürün açısından marka hakkının tükenıne si durumu söz konusudur. Yargıtay ll. HD. 2016/6041 E. 2018/341 K. 16.01.2018 tarihli. Davacı vekili; müvekkili şirketin tanınmış bir mobilya şirketi olduğunu, dava lının müvekkili şirketin bayisi olmadığı halde iş yerinde müvekkili
|
nedenle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karar; davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendiri lmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalı kullanımının 556 sayılı KHK'nın 12. maddesine uygun bir kullanım olmadığının anlaşılınasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 20. 11 ••• " Kararı Özet İkinci el ürün satan bir mağazanın ürün çeşitliliğini göstermek ama cıyla sattığı ürünlere ilişkin markalan kullanması, dürüstçe kullanım olarak kabul edilir. Türkiye'de piyasaya sunulmasından sonra ikinci el ürün statüsünde bulunan ürün açısından marka hakkının tükenıne si durumu söz konusudur. Yargıtay ll. HD. 2016/6041 E. 2018/341 K. 16.01.2018 tarihli. Davacı vekili; müvekkili şirketin tanınmış bir mobilya şirketi olduğunu, dava lının müvekkili şirketin bayisi olmadığı halde iş yerinde müvekkili şirketin logosu- Madde 152-Ha kk m Tüketilmesi 3239 nu kullanarak indirimli satışlar yaptığını, bu durumun haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata karar veril mesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin davacının logosunu ikinci el satış mağazasında ürün çeşitliliğini göstermek amacıyla kullandığım, davacının talebi üzerine kulla nımlarına son verdiklerini, davacının marka hakkını ihlal etmediklerini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davaimm ikinci el ürün sattığı, davalı kullanımının dürüstçe kullanım olarak kabul edileceği, marka hakkının tükenınesi durumunun mevcut olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. DAVA AÇlLAMAYACAK KİŞİLER MADDE 153: (1) Sınai mülkiyet hakkı sahibi, hakkına tecavüz eden tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri kişisel ihtiyaçlan ölçüsünde elinde bu lunduran veya kullanan kişilere karşı, bu Kanunda yer alan hukuk davalarını açamaz veya ceza davası açılması için şikayette buluna maz. (2) Sınai mülkiyet hakkı sahibi, sebep olduğu zarardan dolayı kendisine tazminat ödeyen kişi tarafından, sınai mülkiyet hakkı sahi binin elkoymaması nedeniyle piyasaya sürülmüş ürünleri ticari amaç la kullanan kişilere karşı, bu Kanunda yer alan hukuk davalarını açamaz veya ceza davası açılması için şikayette bulunamaz. Gerekçe: Madde ile, kişisel amaçlı her türlü kull anım ya da elde bulundurma tecavüz kapsamı dışına çıkarılırken, zarardan dolayı kendisine tazminat ödenmiş hak sahi binin el koymamas ı nedeniyle tazminat ödeyen kişi tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri ticari amaçla kullanan kişiler de kapsam dışında tutulmuştur. BİBLİYOGRAFYA EYMİRLİOGL U Zerrin KÜÇÜKALİ Canan YASAMAN Hamdi YASAMAN Hamdi PLAN "6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 'nda Tecavüzün Mevcut 01- madığma İlişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler", 6769 Sayılı Smai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, 2017, s.627-638. Fikri Hakların İhlalinden Kaynaklanan Tazminat Davası, Ankara 2017. "Marka Hukukunda Markaya Tecavüz Halinde Tazminat Taleple ri ve Bazı Sorunlar ", Marka Hukuku ile İlgili Makaleler Hukuki Mütalaalar Bilirkişi Raporları, C.JI1, İstanbul 2008, s.3-20. "Marka Hukukuna İlişkin Temel Yenilikler", 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, 07-10 Mart 2017, Ed. Prof Dr. Feyzan Hayal Şehirali Çelik, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, Aralık 2017, s.l25-1 72. I. DAVA AÇlLAMA YACAK KİŞİLER 1. Marka ihlaline Konu Ürünü Kişisel İhtiyaç Ölçüsünde Elinde Bulunduranlar 2. El Konulmayan İhlale Konu Ürünleri Ticari Amaçla Kullananlar II. MADDE İLE İLGİLİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESi KARARLARI Madde 153-Dava Açtiamayacak Kişiler 3241 AÇIKLAMALAR 1. DAVA AÇlLAMAYACAK KiŞiLER SMK m.153 hükmü 1. ve 2. fıkralarında, marka hakkına tecavüz halinde dava açılamayacak kişileri iki grup halinde toplarnıştır. Buna göre, kişisel ihtiyaç ölçüsünde marka ihlaline konu ürünü elinde bulunduran ile ihlale konu ürünlere el konulmaması halinde ürünleri ticari amaçla kullananlara dava açılamayacağı hükme bağlanmıştır. 1. Marka ihlaline Konu Ürünü Kişisel ihtiyaç Ölçüsünde Elinde Bulundur anlar 153. maddenin ilk fıkrası, ürünleri kişisel amaçla kullanan ve bunlara zilyet olan kişiler aleyhine dava açılamayacağını düzenlemektedir. Söz ko nusu düzenleme ile, bu ürünleri kişisel amaçla elinde bulunduran veya kul lanan kişilerin korunması amaçlanmaktadır 1• Bu hüküm uyarınca, örneğin marka sahibinin rızası dışında kullanılan bir gıda ürününü, ev eşyasını veya başka bir eşyayı elinde bulunduran veya kullanan, yani bu ürünlerin "zilyedi olan" kişiye karşı marka hakkına tecavüzden doğan davalar açılamayacak, kişi bu suç nedeniyle şikayet edilemeyecektir. Bu fıkra ile, her türlü kişisel amaçlı kullanım ve elde bulundurma tecavüz kapsamı dışına çıkarılmış ol maktadır 2. 2. El Konulmayan ihl ale Konu Ürünleri Ticari Amaçla Kullananlar Maddenin ikinci fıkrasında ise, hak sahibinin marka hakkına tecavüz eden e karşı dava açıp tazminat alması3, fakat tecavüz konusu ürünlere el koymamış olması hali düzenlenmektedir. SMK m.l53/2 uyarınca, söz konu su ürünlerin tecavüzde bulunan tarafından piyasaya sürülmesi halinde, bun ları ticari amaçla kullananla ra karşı dava açılamayacaktır. Böylece, madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, tazminat ödeyen kişi tarafından piyasaya istanbul BAM 16. HO. 2018/2540 E. 2018/1813 K. 14.09.2018 tarihli. Bkz. "Kişisel ihtiyaç Kullanımı " kararı, karar no.153/1. Harndi YASAMAN, Marka Hukukuna ilişkin Temel Yenilikler, s.171. Bir görüşe göre, tecavüzde bulunan kişinin bu hüküm çerçevesinde değerlendirilmesi için, ürünleri, kendisine karşı açılan tazminat davası devam ederken, bu dava sonuçlandıktan sonra ya da öde mede bulunduktan sonra piyasaya sürmüş olması arasında bir fark yoktur, Ahmet M. KILIÇO�LU, Sınai Haklarla Karşılaştı rmalı Fikri Haklar, 2019, s.454. 3242 Yasaman sürülmüş ürünleri ticari amaçla kullanan kişiler de kapsam dışında tutulmuş olmaktadır4• İkinci fıkrada, ticari amaçla kullananların yanında, "ticari amaçla elinde bu lunduranlar" arıılmamıştır. Bu durumda, ticari amaçla kulla nırnın satmak veya piyasaya surırnak gibi fiiller olduğu göz önüne alındığında, depo veya ambar sahibi gibi sadece saklamaya yönelik fiilierde bulunanların kapsam dışında olup olmadığı sorusu akla gelebilir. Kanun koyucunun aynı ürünü satana dava açıla mayacağını fakat depolayana dava açabileceğini öngörmüş olması mümkün olmamalıdır; bu sebeple kullanma sözcüğünün geniş yorumlanmas ı gerek.it. Bu maddenin uygulanab ilmesi için, marka sahibi lehine tazminata bük molunmuş olması ve tazminatın ödenmiş olması şarttır. Bundan başka, mah kemece ihlale konu mallara el konulmasına karar verilmesine rağmen, mar ka sahibi tarafından bunun icra edilmemiş olması gerekir. Davada el koyma talep edilmiş ve fakat mahkemece bu talep reddedilmiş ise, maddenin uygu laması nasıl olacaktır? Çok net olmamakla birlikte, taeirierin söz konusu ürünleri kullanmalan nın artık meşru olduğu gibi bir sonuç çıkmaktad ır; ayrıca, hak sahibinin el koymaması nedeniyle piyasaya sürülen ürünler ifadesi ile sadece tedbir ko nulmayan ürünlerin piyasaya sürülmesinden mi bahsedildiği açık değildir. Eymirlioğlu, yeni düzenlemenin kötüniyetli kişilere kapı araladığını ileri sürmüştür. Yazara göre, dava açarken mutlaka hak sahibi adına el koyma talebinde bulunulması gerekir6• Marka sahibinin ihlal sebebiyle dava açması ve tazminat elde
|
ı gerek.it. Bu maddenin uygulanab ilmesi için, marka sahibi lehine tazminata bük molunmuş olması ve tazminatın ödenmiş olması şarttır. Bundan başka, mah kemece ihlale konu mallara el konulmasına karar verilmesine rağmen, mar ka sahibi tarafından bunun icra edilmemiş olması gerekir. Davada el koyma talep edilmiş ve fakat mahkemece bu talep reddedilmiş ise, maddenin uygu laması nasıl olacaktır? Çok net olmamakla birlikte, taeirierin söz konusu ürünleri kullanmalan nın artık meşru olduğu gibi bir sonuç çıkmaktad ır; ayrıca, hak sahibinin el koymaması nedeniyle piyasaya sürülen ürünler ifadesi ile sadece tedbir ko nulmayan ürünlerin piyasaya sürülmesinden mi bahsedildiği açık değildir. Eymirlioğlu, yeni düzenlemenin kötüniyetli kişilere kapı araladığını ileri sürmüştür. Yazara göre, dava açarken mutlaka hak sahibi adına el koyma talebinde bulunulması gerekir6• Marka sahibinin ihlal sebebiyle dava açması ve tazminat elde etmesiyle birlikte, mallara el konulmasını talep etmemesi halinde, marka hakkı sahibi nin söz konusu malların ticaret alanında kalmasına zımnen rıza gösterdiği kabul edilebilecek; mütecaviz, hakkında tazminat ödediği malları satabile cektie. Çolak'a göre, burada FSEK 68. maddede yer alan farazi lisans hük- Taklit fotokopi makines ini bilmeden satın alan kırtasiyecinin, satıcı tarafından hak sahibine tazmi nat ödendiği takdirde, bu makineyi ticari alanda kullanmaya devam etmesi madde kapsamında ör nek gösterilmiş, fikri hak ihlalinin ayrıca değerlendirileceği ifade edilmiştir, Zerrin EYMIRLIO�LU, Tecavüzün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.636. Zerrin EYMIRLIO�LU, Tecavüzün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.635. Zerrin EYMIRLiO�LU, Tecavüzün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.636. Harndi YASAMAN, Marka Hukukuna ilişkin Temel Yenilikler, s.171. Madde 153-Dava Açiiamayacak Kişiler 3243 müne benzer bir kabul mevcuttur. Buna göre, eğer marka hakkı sahibi, ihlale konusu mallar için dava açmış, tazminat elde etmiş, fakat bu mallara el ko nulmasını talep etmemiş ise, adeta marka hakkı sahibi bu malların ticari kanallarda kalmasına zımnen rıza göstermiş gibi kabul edilecek ve müteca viz kimse, tazminat ödediği malları satabilecek olup, bu malları satın alan kimselere karşı yeniden marka hakkı ihlali iddiası ile talepte bulunula maya caktır8. Güneş'e göre de, marka sahibinin el koyma isteme hakkı bulunduğu halde, bundan sarfınazar etmesi halinde, taklitlerin muhtemel sonraki satışla rı çekişme konusu olabilecektir. Ancak, bu mallar için marka sahibine taz minat veya kar yoksuniuğu ödemesi yapılmışsa, mallar bir anlamda lisans lanmış, meşruiyet kazanmış kabul edilmektedir 9• FSEK 68. madde ile uygulamada ortaya çıkan sorunda, gerek doktrin gerek Yargıtay tarafından bedel ödenmesi seçeneğinin tercih edilmesi halin de, hak sahibi ile hakkı ihlal eden arasında varsayımsal (farazi) ilişkinin kurulduğu kabul edilmektedir10• Alıca'ya göre, davalının dava konusu mali hak kullanımla rı varsayımsal sözleşme kapsamında yasal kullanımla r haline dönüşür. Bu nedenle varsayımsal bedelin kapsadığı kullanımların kaldırıl ması (refi) istenemez. Varsayımsal sözleşme uyannca yasal hale gelen kul lanımlar, dava konusu mali haktarla sınırlıdır. Manevi haklara yönelik ihlal ler varsayımsal sözleşme bedeli kapsamında yasal hale dönüşmez 11• Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 198711836 E. 1987/4131 K. sayılı ve 07.07.1987 tarihli kararın da, "davacı yararına telif tazminatına hükmedi/di ğine göre, bunun yanında ayrıca dava/ı tecavüzün men 'ine karar verileme yeceği, zira taraflar arasında sözleşme yapılmış gibi bir hukuki durum doğ duğu, dava/ının telif tazminatımn hesabına esas çoğa/tım ve satımını gerçek leştirilen nüshaları n durumunun yasal hale geleceği .. " sonucuna varılmıştır. Yargıtay HGK'nin 2002/11/176 E. 2002/214 K. sayılı ve 23.02.2002 tarihli kararında, mali haklar korunurken sadece bu tecavüzün haksız fiil olduğu varsayımından hareket edilemeyeceği, bazı objektif kriterler nazara alınarak bir sözleşme yapılması halinde, isteyebileceği bedel karşılığında bir sözleş me yapılmış gibi bir durumun ortaya çıktığını belirtmiştir. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.813. ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.275. 10 YAVUZ/ALICA/ MERDIVAN, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, C. ll, s. 2027, dpn. 82'de sayılan yazarlar ve dpn. 83'te belirtilen Yargıtay kararları. 11 YAVUZ/ALICA/ MERDIVAN, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, C. ll, s.2028. 3244 Yasaman "Fikri Hakların ihlalinden Kaynaklanan Tazminat Davası" adlı doktora tezinde Küçükali, Yargıtay uygulamas ını hatalı bulmakta ve "Dava sonucun da dava/ıyı bedel ödemeye mahkum eden i/am, taraflar aras ında gerçek bir fiili sözleşme ilişkisi kurmaz. Farazi sözleşme ilişkisi ile mali hakların ihlali durumunda davacıya verilecek miktarın hesaplanması için öngörülen mate matiksel bir yöntem" olduğunu savunmaktadır 12• Yazara göre, sözleşmeler hukuku bakımından irade kurucu unsuru göz ardı edilmek suretiyle, ücret karşılığı hukuka ayrılığa izin verilemez: "Üç katı bedel ödenmesi daha sonra ki bir tecavüzü yasal hale getirmez. FSEK m. 68 hükmünün düzenlenmes inde ki amaç, meydana gelen zararı gidermek değil, tecavüz eden kimselere verilen ceza ve caydırıcı mahi yetieki bir bedelin ödefilmesi aynı zamanda hak sahip lerini hak aramaya teşvik edici bir unsur olarak düşünülmelidir"13• Çolak ve Güneş tarafından ileri sürülen yukarıda görüşü kabul etmek mümkün değildir. Gerçekten de Yargıtay kararlarında ve doktrinde bazı ya zarlar, FSEK 68. madde ile ilgili olarak, tazminat ödeyen kişi ile hak sahibi arasında farazi lisans sözleşmesinin kurulduğunu kabul etmektedirler. Ancak, adalet ve hakkaniyet ölçülerine göre, haksız fiilin tazminat ödenmesi ile meşru hale gelmesi tazminat hukukunun temel ilkelerine aykırıdır. Tazminatın içinde hak sahibinin maddi ve manevi hakları tatmin edilmektedir. Ancak, tazminatın caydırıcılık ve örnek teşkil etme işlevi de vardır. Küçükali' nin haklı olarak ileri sürdüğü gibi, lisans bedelinin talep edilmesi bir hesaplama yöntemidir. Nitekim SMK 151. maddeye göre, marka hakkı ihlal edilen fiili kaybı ile yok sun kalınan kazancı talep edebilir. Bu zararın tazmininin hesaplanmasında 3 yöntem vardır. Bunlardan birisi de tecavüz edenin bu hakkı hukuka uygun olarak bir lisans sözleşmesi ile kullanmış olması halinde ödeyeceği bedeldir14• Eymirlioğlu bu konuda aynen şu görüşü savunmakt adır: "Yargıtay karar larında, şahsi ihtiyacın dışında her ne sebeple olursa olsun taklit ürünlerin elde bulundurulmas ı, sınai hakka tecavüz olarak kabul edilmektedir. Bu ye rinde görüş ün amacı, şahsi ihtiyaç dışında ihlal konusu ürünleri elinde bulun duranların da özen göstermelerini, dikkatli ve duyarlı olmalarını sağlamak, haksız rekabeti önlemek, ticari hayatta ahlak ve dürüstlüğü yerleştirmektir" 15• 12 Canan KÜÇÜKALI, Fikri Hakların ihlalinden Kaynaklanan Tazminat Davası, 2017, s.74. 13 Canan KÜÇÜKALI, Fikri Hakların ihlalinden Kaynaklanan Tazminat Davası, 2017, s.82-83. 14 Hamdi YASAMAN, Marka Hukukunda Markaya Tecavüz Halinde Tazminat Talepleri ve Bazı Sorun lar, s.7. 15 Zerrin EYMIRLIOGLU, Tecavüzün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.635. Madde 153-Dava Açtiamayacak Kişiler ll. MADDE iLE iLGiLi BÖLGE ADLiYE MAHKEMESi KARARLARI 1. "KiŞiSEL iHTiYAÇ KULLANIMI" Kararı Özet Firmanın makine üretimi yapmadığı, kot pantolon yıkama-sakma iş lemi yaptığı, fırmanın yıkama-sakma işleminin yapıldığı bölümde ... numaralı yıkama-sakma makinesi buluş başlıklı
|
sınai hakka tecavüz olarak kabul edilmektedir. Bu ye rinde görüş ün amacı, şahsi ihtiyaç dışında ihlal konusu ürünleri elinde bulun duranların da özen göstermelerini, dikkatli ve duyarlı olmalarını sağlamak, haksız rekabeti önlemek, ticari hayatta ahlak ve dürüstlüğü yerleştirmektir" 15• 12 Canan KÜÇÜKALI, Fikri Hakların ihlalinden Kaynaklanan Tazminat Davası, 2017, s.74. 13 Canan KÜÇÜKALI, Fikri Hakların ihlalinden Kaynaklanan Tazminat Davası, 2017, s.82-83. 14 Hamdi YASAMAN, Marka Hukukunda Markaya Tecavüz Halinde Tazminat Talepleri ve Bazı Sorun lar, s.7. 15 Zerrin EYMIRLIOGLU, Tecavüzün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.635. Madde 153-Dava Açtiamayacak Kişiler ll. MADDE iLE iLGiLi BÖLGE ADLiYE MAHKEMESi KARARLARI 1. "KiŞiSEL iHTiYAÇ KULLANIMI" Kararı Özet Firmanın makine üretimi yapmadığı, kot pantolon yıkama-sakma iş lemi yaptığı, fırmanın yıkama-sakma işleminin yapıldığı bölümde ... numaralı yıkama-sakma makinesi buluş başlıklı patent belgesi kap samında kalabilecek kazan yapısına sahip 4 adet yıkama-sakma maki nesi bulunduğunu beyan ettiği, ... AŞ'nin kullanımının SMK 153/1 maddesi kapsamında kişisel ihtiyaçlar ölçüsünd e kullanım olup olma dığının yargılamayı gerektirdiği göz önüne alınarak, ilk derece mah kemesinin 07/06/2018 tarihli tedbirin kaldmiması kararının haklı ve yerinde olduğuna karar verilmiştir. İstanbul BAM 16. HD. 2018/2540 E. 2018/1813 K. 14.09.2018 tarihli. 3245 Tespit talep eden vekili dilekçesinde; davahlar tarafından üretim, dağıtım ve satımı yapılan makinelerin müvekkili adına tescilli patent unsurlarını taklit etmek suretiyle müvekki linin patent hakkına tecavüz ettiğini, patente tecavüz fiilierinin durdurulması, patent konusu taroburların üretilmesi, satılması, kullanılması, ithal ve ihraç edilmesi veya bu amaçlarla elde bulundurulması ve bunlarla sınırlı olmamak üzere patent hakkına tecavüz eden muhtemel tüm fiilierin durdurulması ve önlen mesi, patent konusu tamburun uygulanmasını mümkün kılan, bunun esasını teşkil eden bir kısmı ile ilgili unsurların veya araçların davahlar tarafından kullanılması nın durdurulması, önlenmesi, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren makineler bunların üretiminde münhasıran kullanıla n cihaz, makine gibi araçlara dava sonuç lanıncaya kadar el konulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş tir. İlk derece mahkemesi tarafından tespit talebi kapsamında marka patent vekili makine mühendisi bilirkişiden altnan 20.04.20 18 tarihli raporda .... AŞ fırmasının adresinde yapılan incelemede makine üretimi yapılmadığı, kot pantolon yıkama sıkma işlemi yapan bir fırma olduğunun görüldüğü, yıkama-sıkma işleminin yapıl dığı bölümde ... numaralı yıkama sıkma makinesi buluş başlıklı patent belgesinin kapsammda kalabilecek kazan yapısına sahip 4 adet yıkama- sıkma makinesinin var olduğunun görüldüğünü, ... i bareli MNT 491 O LT model yıkama-sıkma makinesi taroburunun patent belgesiyle aynı teknik özelliklerde olduğunu, patent belgesinin koruma kapsamına tecavüz oluşturduğunu beyan ettiği görülmüştür. İlk derece mahkem esinin 24.04.20 18 tarihli kararıyla, "Dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu, delil tespiti, patent kayıtları dikkate alındığında yargılamanın etkin liğinin sağlanması, zararın genişlemesinin engellenmesi, HMK 389, 6769 sayılı SMK 159 madde gereği ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, ihtiyati tedbir talep edene ait 2016/14526 B numaralı patent belgesinin koruma kapsamı dikkate almarak karşı tarafların ... 491 O LT model yıkama sıkma makinesi taroburunun ürünler üzerinde 3246 Yasaman kullanılm asının, tanıtımının yapılmasının, piyasaya sürülmesinin engellenmesine, ürünlere, kalıplara, tanıtım evrakına el konulmasına, yediemine teslimine, 100.000 TL nakdi veya muteber banka teminat mektubu yatırıldığında ihtiyati tedbirin uygu lanmasına" karar verilmiştir. ... Tic. AŞ vekilinin itiraz dilekçesi üzerine mahkemenin 02.05.2018 tarihli ara kararıyla tedbir kararının durdurul masına, itirazın duruşmada değerlendiri lmesine karar verilmiş, 07.06.2018 tarihli duruşmada da "patent konusu makinenin üretimi nin bulunmadığı, ticari amaçlı makinenin alım satımının yapılmadığı, davalı tarafın işletmesinde makineyi kullanan taraf olup söz konusu kullanırnın patent ihlalinde bir kullanım olup olmadığının esas yargılama ile çözümünün mümkün olduğunun davalı tarafın hukuki bir kullanımda bulunup bulunmadığının tartışılmasının gerekli olduğunu, verilecek tedbir kararının davalı taraf için telafi si mümkün olmayan zarar getireceği" gerekçesiyle İtirazın kabulüne, davalı ... Tekstil Yıkama San. Tic. AŞ yönünden tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Tedbir talep eden vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde davalının adresinde tespit yapıldığı ve adreste ... ibareli ... model yıkama-sıkma makinası taroburunun talep edenin patent belgesinin koruma kapsamına tecavüz oluşturduğu nun tespit edildiği ve tedbir talebinin kabul edildiğini, fırma adresinde bilirkişinin katılımıyla tedbirin uygulandığını ve haciz tutanağı tutulduğunu, davalının davacıya ait buluş konusu makinalan ticari amaçla elde bulundurması ve uygulamaya koy mak suretiyle kullanımının SMK gereğince patent hakkına tecavüz sayılan bir ey lem olduğunu, kişisel kullanımdan söz edebilmek için ürünlerin ticaret alanına çıka nlmaması ve bunlardan gelir elde edilmemesinin beklendiğini, davalının kullanımı nın ise ticari olduğunu, davaimm davacının patenti için ... ile inhisari lisans sözleş mesi yapıldığını bildiğini, iletişime geçtiğini ve fıyat araştırdığını beyanla tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin karann bozularak yeniden ihtiyati tedbire karar ve rilmesini talep etmiştir. .... AŞ vekili istinaf talebine cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin makine üreticisi olmadığına ilişkin önceki beyanlarını tekrar ettiklerini, fikri mülkiyet iddi asıyla açılmış bir hükümsüzlük davası olması halinde tedbir kararı verilmemesinin hakkaniyet gereği olduğunu, diğer davalı ... tarafından İstanbul 1. FSHHM 'nin 2018/213 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, bekletici mesel e yapılması gereke ceğini, müvekkilinin patent konusu ürünü üretip satmadığını, tekstil faaliyetinde üretiminin bir parçası olarak kullanıldığını, bilirkişi raporunun da oldukça yüzeysel ve denetime elverişli olmadığını, patent iddiaları ile makinelerinin diğer bileşenleri nin ilişkisi açıklanmadığını, tüm makinelerin kullanımının engellenmesi arasında bir orantılılık bulunmadığını beyanla istinaf taleplerinin reddedilmesi ni talep etmiş tir. Talep eden adına TPMK nezdinde tescilli yıkama-sıkma makinesi buluş başlık lı 2016/14526 sayılı patent belgesinin 23.10.2017 tarihinde tescil edildiği görülmüş tür. Madde 153-Dava Apiamayacak Kişiler 3247 GEREKÇE: Bakırköy 1. FSHHM' nin 07/06/20 18 tarihli kararının gerekçesinde, davalı tara fın işletmesinde makineyi kullanan taraf olduğunu, söz konusu kullanırnın patent ihlalinde kullanım olup olmadığının esas yargılama ile çözümü mümkün olduğunu, davalı tarafın hukuki bir kullanımda bulunup bulunmadığının tartışılmasının gerekli olduğunu beyan ettiği, tedbire itiraz eden vekilinin ise dilekçesinde, ... Tekstil AŞ' nin makineleri ticari amaçla elde bulundurduğunu, kullanımının SMK gereğince patent hakkına tecavüz sayılan bir eylem olduğunu ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Dos ya kapsamında alınan patent vekili makine mühendisi bilirkişinin 20/04/2018 tarihli raporunda "... firmasının makine üretimi yapmadığı, kot pantolon yıkama-sıkma işlemi yaptığı, firmanın yıkama-sıkma işleminin yapıldığı bölümde ... numaralı yı kama-sıkma makinesi buluş başlıklı patent belgesi kapsamında kalabilecek kazan yapısına sahip 4 adet yıkama-sıkma makinesi bulu nduğunu beyan ettiği, ... AŞ'nin kullanımının SMK 153/1 maddesi kapsamında kişisel ihtiyaçlar ölçüsünde kullanım olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği göz önüne alınarak ilk derece mahkeme sinin 07/06/20 I 8 tarihli tedbirin kaldırılması kararının haklı ve yerinde olduğuna, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. TECAVÜZÜN MEVCUT OLMADIGINA İLİŞKİN DAVA VE ŞART LARI MADDE 154: (1) Menfaati olan herkes, Türkiye'de giriştiği veya girişeceği ticari veya
|
AŞ' nin makineleri ticari amaçla elde bulundurduğunu, kullanımının SMK gereğince patent hakkına tecavüz sayılan bir eylem olduğunu ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Dos ya kapsamında alınan patent vekili makine mühendisi bilirkişinin 20/04/2018 tarihli raporunda "... firmasının makine üretimi yapmadığı, kot pantolon yıkama-sıkma işlemi yaptığı, firmanın yıkama-sıkma işleminin yapıldığı bölümde ... numaralı yı kama-sıkma makinesi buluş başlıklı patent belgesi kapsamında kalabilecek kazan yapısına sahip 4 adet yıkama-sıkma makinesi bulu nduğunu beyan ettiği, ... AŞ'nin kullanımının SMK 153/1 maddesi kapsamında kişisel ihtiyaçlar ölçüsünde kullanım olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği göz önüne alınarak ilk derece mahkeme sinin 07/06/20 I 8 tarihli tedbirin kaldırılması kararının haklı ve yerinde olduğuna, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. TECAVÜZÜN MEVCUT OLMADIGINA İLİŞKİN DAVA VE ŞART LARI MADDE 154: (1) Menfaati olan herkes, Türkiye'de giriştiği veya girişeceği ticari veya smai faaliyetin ya da bu amaçla yapmış olduğu ciddi ve fiili giri şimlerin smai mülkiyet hakkana tecavüz teşkil edip etmediği husu sunda, hak sahibinden görüşlerini bildirmesini talep edebilir. Bu ta lebin tebliğinden itibaren bir ay içinde cevap verilmemesi veya veri len cevabm menfaat sahibi tarafandan kabul edilmemesi halinde, menfaat sahibi, hak sahibine karşı fiilierinin tecavüz teşkil etmediği ne karar verilmesi talebiyle dava açabilir. Bildirimin yapılmış olması, açılacak davada dava şartı olarak aranmaz. Bu dava, kendisine karşı tecavüz davası açılmış bir kişi tarafandan açdamaz. (2) Birinci fıkra uyaranca açılan dava, sicile kayith tüm hak sahip lerine tebliğ edilir. (3) Birinci fıkra uyaranca açılan dava, hükümsözlük davasıyla bir likte de açılabilir. (4) Mahkeme, 99'uncu maddenin üçüncü veya yedinci fıkrası ile 143'üncü maddenin onuncu veya on ikinci fıkrası uyaranca yapdan yayımdan önce, öne sürülen iddialarm geçerliliğine ilişkin olarak karar veremez. Gerekçe: Uygulamadaki ve doktrindeki tereddütleri gidermek amacıyla tecavüzün mev cut olmadığına ilişkin davanın açılmasınd an önce hak sahibine "girişimle rin" hak ka tecavüz teşkil edip etmediğinin sorulması ve bildirim bir zorunlu başvuru yolu olarak öngörülm üştür. Bu yolla mahkeme/erin iş yükünün azaltılması ve uyuşmaz lıkların yar gılama olmaksızın giderilmesi amaçlan mıştır. Öte yandan önceki düzen lemelerde yer alan "noter aracılığıyla" ibaresi metne alınmamıştır. Noter aracılığı ile ihtarın, yurt içinde yerleşim yeri bulunma yan kişiler bakımından uygulamada ciddi sorunlara yol açtığı tespit edildiğinden, önceki düzenlemel erde yer alan ve bildirimin şeklini belirten "noter aracılığıyla" ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır. Noter aracılığıyla ihtar, özellikle uluslararası tebliğlerde bürokrasiyi arttıran ve çoğu halde ihtarı imkansızlaştıran bir yöntemdir. Bu haliyle, ihtarın herhangi bir şekilde yapıldığının veya tüm çabalara ve farklı yolların denenmesine rağmen yapı lamadığının ispatlanması halinde davanın açı/abilmesine olanak tanınmıştır. Madde 154-Tecavüzün Mevcut Olmad1ğma ilişkin Dava ve Şartlan 3249 BİBLİYOGRA FYA EYMİRLİOGLU Zerrin "Tecavüzün Mevcut Olmadığına İlişkin Davalar ve Dava Açıla mayacak Kişiler", 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyu mu, 9-10 Mart 2017, s.627-638. PLAN I. TECA VÜZÜN MEVCUT OLMADIGINA İLİŞKİN DAVA VE ŞARTLARI ll. MADDE İLE İLGİLİ YAR GIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. TECAVÜZÜN MEVCUT OLMAD IGINA iLiŞKiN DAVA VE ŞARTLARI SMK'nın 154. maddesinde düzenlenen dava, doktrinde menfi tespit davası olarak kabul edilmektedie. Gerçekten, madde hükmünün ilk fıkra sında, menfaati olan herkesin, fiilierinin marka hakkına tecavüz teşkil et mediğine karar verilmesini talep edebileceği hüküm altına alındığına göre, bir hukuki ilişkinin (tecavüz nedeniyle mütecaviz ile marka sahibi arasın daki ilişki) var olmadığının tespitine ilişkin dava, bir menfi tespit davası dıe. Bununla birlikte, menfi tespit davasında bir hukuki ilişkinin, eldeki vakıalar ve hukuki sebepler ışığında var olmadığı iddia edilir. Buna karşın, 154. madde hükmü ile getirilen davada, henüz girişilmemiş, ancak ileride girişilecek fiillerin, marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği hususunun dahi tespiti istenebilir. Kaldı ki, davadan önce bildirim ve görüş talebinde bulunulması, sınai faaliyete başlanılmadan önce de söz konusu olabilir. Buna göre, pekala faaliyete başlanılmadan da dava ikame edilebilir. Gö rüldüğü üzere, henüz hukuki ilişkinin varlığına yahut yokluğuna delalet eden vakıalar dahi gerçekleşmemiştiL Bu olasılıkta, aslında mahkemeden neredeyse bir yorum kararı istenmekte; gelecekteki fiillerin, marka hakkına Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s.233; Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §30, no.88; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.895; Zerrin EYMiRLiO�LU, Tecavüzün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.630; Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.164; NOYAN/GÜNEŞ, Marka Hukuku, 2015, s.715. Ancak, bu davanın bir menfi tespit davası olmadığı da ileri sürülmüştür, Feyzan ŞEHIRALi ÇELIK, Patent Hakkının Korunması, 1998, s.179-180. Bu görüşe gerekçe olarak, menfı tespit davalarında, davacının önceden hukuki ilişkinin varlığını iddia etmesi gerektiği; ancak bu dava bakımından bu şartın yerine gelmediği belir tilmiştir. Hakan PEKCANITEZ, Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.975. Hukuki ilişki ile kastedilen, taraflar arasındaki belirli, somut ve mahkemeye sunulan vakıalarla var olan, kişiler yahut bir ya da birkaç kişi ile bir eşya arasında hukuken düzenlenmiş ilişki ya da bu türden bir hukuki ilişkinin münferit hukuki sonuçlarıdır (talep hakları). 3250 Yasaman tecavüz niteliğini taşımayacağı bu karar tahtında hüküm altına alınmakta dır3. SMK m.154, davanın açılmasın dan önce, menfaat sahibinin ilgili faaliyet ve girişimlerinin marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığı hakkında hak sahibinden görüş talep etmesini düzenler; bu talebin tebliğinden itibaren bir ay içinde cevap verilmemesi veya menfaat sahibinin verilen cevabı kabul etmeme si halinde, menfaat sahibi aynı taleple dava açabilecektir. Hükümde, söz konusu bildirimin açılacak davada dava şartı olmadığı belirtilmiştir4• Bununla birlikte, madde gerekçesinde, bu davadan önce hak sahibine girişimlerin hakka tecavüz teşkil edip etmediğinin sorulmasının ve bildirirnin bir zorunlu başvuru yolu olduğu belirtilmiştir. Marka sahibinin, tecavüzün söz konusu olmadığı yönünde görüş bildirmek suretiyle muvafakat vermesinden sonra, verdiği muvafakat kapsamında kalan bir kullaruma ilişkin olarak ihlal iddiasıyla dava açması, çe lişkili davranış yasağına aykırı olarak değerlendiri lmelidir. Mülga 556 sayılı KHK'da söz konusu bildirim için öngörülen noter aracılı ğıyla yapılma gerekliliğine, SMK düzenlemesinde yer verilmemiştir. Gerekçede belirtildiği üzere, herhangi bir şekilde6 ilitar yapıldığının veya tüm çabalara kar şın yapılamadığının ispatlanması halinde, dava açılabilecektir. Bununla birlikte, menfaatin bulunması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Davanın açılmasın daki hukuki menfaat ise 1. fıkrada belirtilmiştir. Buna göre, ticari veya sınai faaliyete başlamış yahut başlayacak olan üreticinin, kullanacağı marka yönünden bir tecavüzün bulunup bulunmad ığını yahut gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öğ renmek ve belirsizliği gidermek yönünde menfaati vardır7• Bir kullanımın ihlal niteliği taşıyıp taşımadığı şeklinde genel bir talep ise yöneltilemez, mahkeme den fiili n kime ait olduğu ve hangi hakları ihlal etmediği gibi genel bir araştırma yapıp karar verme si beklenemez. Belli bir somut durumun, belli bir marka hakkını ihlal edip etmediğinin tespiti talep edilir (Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s. 165 vd.). Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018,
|
verilmemiştir. Gerekçede belirtildiği üzere, herhangi bir şekilde6 ilitar yapıldığının veya tüm çabalara kar şın yapılamadığının ispatlanması halinde, dava açılabilecektir. Bununla birlikte, menfaatin bulunması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Davanın açılmasın daki hukuki menfaat ise 1. fıkrada belirtilmiştir. Buna göre, ticari veya sınai faaliyete başlamış yahut başlayacak olan üreticinin, kullanacağı marka yönünden bir tecavüzün bulunup bulunmad ığını yahut gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öğ renmek ve belirsizliği gidermek yönünde menfaati vardır7• Bir kullanımın ihlal niteliği taşıyıp taşımadığı şeklinde genel bir talep ise yöneltilemez, mahkeme den fiili n kime ait olduğu ve hangi hakları ihlal etmediği gibi genel bir araştırma yapıp karar verme si beklenemez. Belli bir somut durumun, belli bir marka hakkını ihlal edip etmediğinin tespiti talep edilir (Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s. 165 vd.). Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.895. Anlaşmanın muhtemel olduğu hallerde görüş istenmesinin daha doğru bir yaklaşım olabileceği, aksi takdirde görüş istemeyerek vakit kaybetme nin de önüne geçilebileceği yönünde, Zerrin EYMIRliOGLU, Tecavüzün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.632. Anılan şartlarda açılan davaların aynı zamanda yasal dayanaktan yoksun olacağı yönünde, Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.164. Zerrin EYMiRLiOG LU, yine de, bildirimin yazılı yapılmasının ispat açısından zorunlu olduğunu, aynı zamanda madde metninden talebin tebliğinden bahsedilmesi sebebiyle yazılı bildirime işaret edildiği ni belirtmektedir (Tecavüz ün Mevcut Olmadığına ilişkin Davalar ve Dava Açılamayacak Kişiler, s.631). ihlal edilip edilmediği söz konusu olan davaya konu markanın TÜRKPATENT'te geçerli bir tescilinin bulunmasının da, dava şartı olduğu ifade edilmiştir, llhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.396. Madde 154-Tecavüz ün Mevcut Olmadiğ ma ilişkin Dava ve Şartlan 3251 Mülga KHK döneminde ı ı. Hukuk Dairesi, marka tescil başvurusunda bulunan bir kişinin, kendisine açı lacak bir davada marka başvurusuna daya nabilecek olması sebebiyle menfi tespit davası açmakta hukuki yararı olma dığını kabul etmiştir8• Çolak, SMK m. ı 55 uyarınca sonraki markanın tesci linin savunma olarak ileri sürülerneyecek olması sebebiyle, bu içtihactın ge çerliliğini yitirdiğini ifade etmektedir. Ayrıca, markanın tescil başvurusunda olduğundan farklı halde veya farklı sınıflara ilişkin olarak kullanılması ha linde tescil koruma sağlamayacağından, bu durumda da menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar olacaktır9• SMK m. ı 54/3 hükmüne göre, marka hakkına tecavüzün bulunmadığı yönündeki müstakil dava yoluyla sürülebilecek menfi tespit talebi, ı 54. maddenin 1 . fıkra hükmü uyarınca görüşü talep edilecek hak sahibine karşı açılacak hükümsüzlük davasında da ileri sürülebilir. Örneğin, ilişkili oldu ğu mal ve hizmetler bakımından vasıf belirten bir markanın hükümsüzlüğü ile kullanırnın SMK m. 7/5 kapsamında olduğu ve ihHil oluşturmadığının tespiti aynı dava içinde istenebilir 10• Bu durumda, maddede düzenlenen bildirim ve görüş talep etmenin bir anlamı kalmaz. Şu kadar ki, hükümsüz lük davasında ileri sürülebilecek hukuki sebebe bağlı olarak, menfi tespit ve hükümsüzlük taleplerinin terditli olmaları düşünülebilir. Şayet marka nın hükümsüzlüğüne karar verilirse, terditli olarak ileri yöneltilen menfi tespit talebinin değerlendi rilmesine gerek olmayacak; hükümsüz kılınan markanın davacı adına tescili veya fiilen kullanımı kural olarak mümkün hale gelecektir 11• SMK'nın ı54. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesi uyarınca, menfi tespit davası, aleyhine marka hakkına tecavüzden dolayı dava açılmış kişi tarafından ikame edilemez. Zira burada marka sahibi, tecavüzün bulunduğu- "Davacmm, marka tescili için başvuru yaptiktan sonra bu nedene dayali alarak am/an markayi kullanmasmin başkasmm markasma tecavüz teşkil etmediği yönünde tespit davasi açmasmda bir hukuki yoran bulunmam aktadir. Kendisin e karş1 apiabilecek muhtemel marka hakkma tecavüz da vasmda tescil için başvuru yapildiği olgusunu savunma sebebi olarak ileri sürebi/ecektir. Hukuki ya ran n varliğ1, davanm karann dava/1-karşl davaci yaranna bozulmasi gerekmiştir. " Yarg. ll. HO. 2009/2582 E. 2010/8860 K. 20.09.2010 tarihli kararı. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.896. 10 Hayri BOZGEYIK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.165. 11 Hükümsüzlüğe karar verilmesi halinde, menfi tespit talebi açısından hukuki yarar kalıp kalmadığı nın her davada ayrıca tartışılmasının yerinde olacağı yönünde, Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.895. 3252 Yasaman na ilişkin görüşünü dava açmak suretiyle ortaya koymuştur 12; mevcut davada bu konu da çözümlenecektir 13• Bu noktada hukuki menfaatin varlığından da bahsetmek mümkün değildir; çünkü sınai faaliyete başlayan ve markayı kullanan kişinin fiilierinin marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığı, derdest bir davada tartışılmaktadır. Bu noktada, davalı delillerini getirmek suretiyle, tecavüzün var olmadığı yönündeki savunmasını yapmak ve dava nın reddini sağlayarak fiilierine hukukilik kazandırmak imkanına sahiptir. Bununla birlikte, tecavüz davasına dayanak gösterilen markanın, tecavüz davasında gündeme gelenden farklı bir sınıfta kullanımına ilişkin olarak menfı tespit davasının açılması ise mümkün olmalıdır 14• SMK'nın 154. maddesinin 2. fıkrası, maddede düzenlenen davanın, marka üzerinde, sicilde görünen tüm hak sahiplerine bildirilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır. Böylece bu kişilerin de davaya müdahale edebilme imkanına sahip olma ları sağlanmıştır. ll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "ERiNOKS" Kararı Özet Davalılar tarafından keşide edilen 25.12.2007 tarihli ihtarnam eyle, davacının "ERİNOKS" ibaresini tescilsiz marka ve ticaret unvanı olarak kullanmasının, davalıların marka tescillerinden kaynaklanan haklarını ihlal ettiğinin iddia edilmesinin yanı sıra, taraflarca kullanı- 12 Burada hukuk davalarının mı yoksa hem hukuk hem ceza davalarının mı kastedildiğinin açık olma dığı, fakat burada kastedilenin hukuk davası olarak kabul edilebileceği yönünde, Uğur ÇOLAK, Türk Ma-rka Hukuku, 2018, s.897. Mülga KHK döneminde Noyan/Güneş, bu davaları "hukuk veya ceza davası" olarak tespit etmiştir, NOYAN/ GÜNEŞ, Marka Hukuku, 2015, s.716. Mülga KHK döneminde Yargıtay ceza davasını bu madde kapsamında değerlendirmiştir: "Mahkem ece, iddia, savunma , bi lirkişi raporlan ve tüm dosya kapsarnma göre, 551 saytlt KHK'nm 149/1-4. maddelerinde patentten doğan haklara tecavüzden dolayt kendisine dava aÇilan kişilerin fiilierinin faydalt model belgesin den doğan haklara tecavüz teşkil etmediğinin tespiti davast açamayacağmm düzenlen diği, davact ha kk mda faydalt model belgesinden doğan haklara tecavüzden dolayt suç duyurusunda bulunuldu ğu, izmir Cumhuriyet Başsavctl tğt'nca yürütü/üne soruşturma sonunda dava konusu 2002 01093 nurnaralt fayda lt modelin ihlali iddiast ile aÇilan dava n m izmir Fikri ve Smai Haklar Ceza Mahkeme si'nin 2008/72 E. savtlt dosyast ile derdest olduğu anlaştldtğmdan davacmm eylemlerinin faydalt model belgesine tecavüz oluşturmayacağmm tespitini istemesinin mümkün olmadtğt gerekçesiyle davanm reddine karar verilmiştir. Karan, davact vekili temyiz etmiştir .... tüm temyiz itirazlan ye rinde değildir. " Yarg. ll. HD. 2011/1958 E. 2012/8810 K. 24.05.2012 tarihli kararı, Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.897. 13 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.396. 14 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.898. Madde 154-Tecavüzün Mevcut Olmad1ğma ilişkin Dava ve Şartlafi Ian ticaret unvaniarının benzer olmasının karıştınlma ihtimali oluş turduğu da ileri sürülmüştür. Bu itibarla, İhtarnarneyi keşide eden davalılardan Erinoks
|
ğu, izmir Cumhuriyet Başsavctl tğt'nca yürütü/üne soruşturma sonunda dava konusu 2002 01093 nurnaralt fayda lt modelin ihlali iddiast ile aÇilan dava n m izmir Fikri ve Smai Haklar Ceza Mahkeme si'nin 2008/72 E. savtlt dosyast ile derdest olduğu anlaştldtğmdan davacmm eylemlerinin faydalt model belgesine tecavüz oluşturmayacağmm tespitini istemesinin mümkün olmadtğt gerekçesiyle davanm reddine karar verilmiştir. Karan, davact vekili temyiz etmiştir .... tüm temyiz itirazlan ye rinde değildir. " Yarg. ll. HD. 2011/1958 E. 2012/8810 K. 24.05.2012 tarihli kararı, Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.897. 13 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.396. 14 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.898. Madde 154-Tecavüzün Mevcut Olmad1ğma ilişkin Dava ve Şartlafi Ian ticaret unvaniarının benzer olmasının karıştınlma ihtimali oluş turduğu da ileri sürülmüştür. Bu itibarla, İhtarnarneyi keşide eden davalılardan Erinoks Dış Ticaret Ltd. Şti'nin adına tescilli bir marka bulunmaması nedeniyle pasif dava ehliyetinin olmadığı bozma gerek çesi yapılmış ise de, İhtarname içeriğinde, bu şirketin ticaret unvanına dayalı haklarının korunması amaçlanarak muaraza çıkartıldığı için, bu iddia sahibi şirkete karşı İhtarname içeriğinin doğru olmadığı ileri sürülerek dava açılması ve kendisine husumet yöneltilmesi mümkün dür. Yargıtay HGK. 2013/11-1591 E. 2014/816 K. 22.10.2014 tarihli . 3253 ... Davacı vekili, müvekkilinin 6 yıldır ERİNOKS ticaret unvanı ve markası ile hizmet verdiğini, davaemın tanıtım işaretine yoğun emek ve maddi harcama yapa rak ayırt edicilik kazandır dığını, davalılann yıllarca suskun kaldıktan sonra müvek kili şirkete keşide ettiği İhtarname ile marka hakkına tecavüz edildiği iddiasında bulunduğunu, oysa yıllardır sessiz kalarak hak kaybına uğranıldığını, davalıların iyiniyet kurallanna aykın davranışının haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, davacının ticari işlerine yönelik olarak yanlış, yanıltıcı ve lüzumsuz yere ineitici beyanlada İhtarname keşide etmek suretiyle ortaya konulan muarazanın giderilme sini, bu yolla vaki haksız rekabetin men'ine, karar özetinin tirajı yüksek bir gazetede ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, yetki itirazında bulunmuş, müvekkillerinin uzun yıllardır faa liyet gösteren, sektörlerinde önde gelen fırmalar olduklannı, ERİNOKS ticaret un vanını kullanan davacı fırmanın sadece Ankara'da faaliyet göstermesi nedeniyle müvekkil fırmaca fark edilmediğini, durumun öğrenilmesi üzerine düzenlenen İlı tarnamenin davacıya gönderildiğini, davalıların markası ile davacının ibaresinin fonetik ve okunuş bakımından aynı, görsellik bakımından da yakın olması nedeniy le İhtarlarının haklı olduğunu savunarak davanın reddini savunrnuştur. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalıların, dava cının "ERİNOKS" ticaret unvanı ve tanıtım işareti ile uzun yıllardan beri ticaret yaptığını bildiği halde sessiz kalarak hak kaybına uğradığı, bu durumda davacının davalıların İhtarnamesinden sonra oluşan hukuki tedirginliği gidermek amacıyla muarazanın giderilmesini talep etmede haklı olduğu, ancak davalıların markalarını korumak amacıyla İhtarname gönderme lerinin davacının herhangi bir sınai hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davacının "ERİNOKS" ticaret unvanı ve tanıtım işareti adı altında ticaret yapması eylemi hukuka aykın bulunmadığından, davalıların "ERİNOKS" ibaresini kullan maması yönünde ilitarname çekmek suretiyle yarattıkları muarazanın giderilmesine ve önlenmesine, diğer isternlerin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir. 1-Mahkeme kararında da belirtildiği üzere dava 556 sayılı KHK'nin 74. mad desine dayalı bir menfı tespit davası olup, davalılardan E ... Dış Ticaret Ltd. Şti. 3254 Yasaman marka sahibi değildir. Bu itibarla, mahkemece, anılan davanın marka sahibi aleyhi ne açılması gerektiği nazara alınarak bu davalı aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmek gerekirken, kabulü bozmayı gerekmiştir. 2-Muarazanın giderilmesi davası olarak açılan ve mahkemece de kabul edildi ği üzere, esasen menfi tespit davası niteliğin de olan ve davalıların uzun süre sessiz kalmaları nedeniyle davacının ticaret unvanındaki "ERİNOKS" ibaresinin kullanı mına karşı dava açma haklarını yitirdiiderinden bahisle, davacının ticaret unvanının davalılar adına tescilli unvaniar a iltibas ve tecavüz oluşturmadığının tespitine yöne lik bir davanın gerek TTK ve gerekse de 556 sayılı KHK hükümlerine göre dinleni lebilme imkanı bulunmamaktadır. Bu durumda, ancak eda davasına konu olabilecek hallerde tespit davası açılamayacağı gözetilrnek suretiyle davalılarca ticaret unvan Iarına dayalı olarak sessiz kalma yoluyla dava açma haklarını yitirdiklerİnİn tespiti ne yönelik muarazanın men'i istemli davanın da reddi gerekirken, yazılı gerekçeler le istemin kısmen kabulü de bozmayı gerektirıni ştir. 3-Mahkemenin, davacı tarafından tanıtıcı işaret (tescilsiz marka) olarak kulla nılan "ERİNOKS" ibaresi ile davalı E ... Servis Ek. San. Tic. A.Ş. adına tescilli "ERİNOKS" ve "EKİNOKS" markasının iltibas yaratacak derecede benzer olması na rağmen, davacının bu işareti tescilsiz olarak kullanımına uzun süre sessiz kalmak suretiyle 556 sayılı KHK 74. maddesi uyarınca davalının marka hakkına dayalı olarak dava açma hakkının yitirildiğine ilişkin kabulüne gelince; Dairemizin 09.07.2002 tarih ve 4013/7210 sayılı kararında da belirtildiği gibi, dava tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK'da dava hakkı eda davası üzerine kurulmuş olup, menfi tespit davası düzenlenmiş değildir. Ne var ki, doktrinde ve uygulamada menfi tespit davasının belli koşulların gerçekleşmesi halinde dinlenebilmesi gerek tiği kabul edildiği gibi, yine bir kısım mevzuatta da bu tür davalar özel bir düzenle meye tabi tutulmuştur (Örneğin 551 sayılı KHK'nin 149., 554 sayılı KHK'nin 64., 556 sayılı KHK'nin 74. maddeleri ). Ancak, bu tür davalada davalı taraf bir şey yapmaya ve şeyden kaçınmaya zorlanamayacağından ve sadece taraflar arasındaki hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu belirlenmekle yetinileceğinden, dava açıla bilme koşul ve menfaatinin bulunup bulunmadığı hususu, üzerinde titizlikle durul ması gereken bir zorunluluktur. Aksi halde, sınırsız dava hakkının varlığının kabu lü, uyuşmazlıkların gereksiz bir şekilde alabildiğince yaygınlaşmasına yol açabile cektir. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, 556 sayılı KHK'nin 74. maddesine daya lı menfi tespit davası koşullarının ve böyle bir davanın açılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı hususlarının anılan madde amacıyla sınırlı olarak değerlendi rilmesi gereklidir. 556 sayılı KHK'nin 74. maddesi 1. ve 2. fıkralarında " .. Menfaati olan herkes, marka sahibine karşı dava açarak, fiilierinin marka hakkına tecavüz teşkil etmediği ne karar verilmesini talep edebilir. Birinci fıkrada belirtilen davanın açılmasın dan önce, kendisinin Türkiye'de giriştiği veya girişeceği sınai faaliyeti sonucu üretilen ürünlerde kullanacağı markanın, başkasına ait bir marka hakkına tecavüz teşkil edip Madde 154-Tecavüıün Mevcut Olmad1ğtna ilişkin Dava ve Şartlan 3255 etmediği hakkında, marka sahibinden görüşlerini bildirmesini noter aracılığıyla talep edebilir." şeklinde yer alan hüküm, esas itibariyle hukuki menfaat ve menfi tespit davası açıiabilmesi koşullarını birlikte düzenlemektedir. Söz konusu madde metninden de anlaşılacağı üzere, böyle bir menfi tespit da vasının amacı Türkiye'de sınai faaliyette bulunan veya bulunacak kişinin fiilierinin başkası adına tescilli bir markaya tecavüz oluşturup oluşturmadığı hususundaki belirsizliğin giderilmesine yöneliktir. Bu durumda menfi tespit davasını açan dava cının fiilierinin marka hakkına tecavüz niteliğinde bulunup bulunmadığının tespitini istemekte hukuki menfaati olacağı tabiidir. Ne var ki, somut uyuşmazlıkta, marka hakkı
|
karar verilmesini talep edebilir. Birinci fıkrada belirtilen davanın açılmasın dan önce, kendisinin Türkiye'de giriştiği veya girişeceği sınai faaliyeti sonucu üretilen ürünlerde kullanacağı markanın, başkasına ait bir marka hakkına tecavüz teşkil edip Madde 154-Tecavüıün Mevcut Olmad1ğtna ilişkin Dava ve Şartlan 3255 etmediği hakkında, marka sahibinden görüşlerini bildirmesini noter aracılığıyla talep edebilir." şeklinde yer alan hüküm, esas itibariyle hukuki menfaat ve menfi tespit davası açıiabilmesi koşullarını birlikte düzenlemektedir. Söz konusu madde metninden de anlaşılacağı üzere, böyle bir menfi tespit da vasının amacı Türkiye'de sınai faaliyette bulunan veya bulunacak kişinin fiilierinin başkası adına tescilli bir markaya tecavüz oluşturup oluşturmadığı hususundaki belirsizliğin giderilmesine yöneliktir. Bu durumda menfi tespit davasını açan dava cının fiilierinin marka hakkına tecavüz niteliğinde bulunup bulunmadığının tespitini istemekte hukuki menfaati olacağı tabiidir. Ne var ki, somut uyuşmazlıkta, marka hakkı sahibi davalı Erinoks Servis Ek. San. ve Tic. A.Ş.'nin sessiz kalmak suretiyle davacının "ERİNOKS" ibaresini tanıtıcı işaret (tescilsiz marka) olarak kullanımı aleyhine dava açma hakkını yitirip yitirmediği hususu, ancak marka sahibi davalı tarafından açılabile cek bir tecavüzün önlenmesi davasının yargılanması sırasında ve MK'nın 2. maddesi uyarınca mahkemece de re'sen dikkate alınması gereken bir itiraz mahiyetinde olup, davacının 556 sayılı KHK'nin 74. maddesi kapsamında bu hususun menfi tespit davası yoluyla belirlenınesini istemekte hukuki yararı olduğu kabul edilemez. Bu nedenle, davalı Erinoks Servis Ek. San. ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan muara zanın men'i davasınm da reddi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabu lüne karar verilmesi de doğru görülmemiştir ... Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargı lama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği anlaşıldık tan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Dava, haksız rekabetin önlenmesi ile muarazanın giderilmesi istem lerine ilişkindir. Mahkemece, taraf işaret ve markalannın benzer olduğu göz önüne alındığında, davacının bu işaretleri kullanırken, davalıların marka hakkına tecavüz edip etmedi ğinin tespit edilmesini talep etmekte hukuki yararı olduğu, davalıların davacıya ait ticaret unvanı ve tanıtım işaretinin kullanımı ndan beş yılı aşkın bir süre sonra ken dilerine ait ticaret unvanı ve marka ile iltibas yarattığını ileri süremeyeceği, davalı ların sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradıkları, bu durumda davacının davalıla rın İhtarnamesinden sonra oluşan hukuki tedirginliği gidermek amacıyla 556 sayılı KHK'nin 74. maddesi anlamında muarazanın giderilmesini talep etmekte haklı ol duğu, ancak davalıların davacıya gönderdiği İhtarnamenin haksız rekabet oluştur madığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalılann "Erinoks"' ibaresini kul lanmaması yönünden İhtarname çekmek suretiyle yarattıkları muarazanın gideril mesi ve önlenmesine, diğer istemierin reddine karar verilmiştir. Davalılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölü münde gösterilen nedenlerle bozulmuştur. 3256 Yasaman Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalılar vekili getirmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmaz lıklar; davalılardan E ... Dış Ticaret Ltd. Şti hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerekip ge rekrnediği, eda davasına konu olabilecek hallerde tespit davası açılamayacağı ilke sinden hareketle davalılarca "ticaret unvanlanna" dayalı olarak sessiz kalma yoluyla dava açma haklarını yitirdiklerİnİn tespitine yönelik muarazanın men'i istemli dava nın reddinin gerekip gerekınediği hususu ile davacının "tescilsiz marka kullanımı na" davalıların sessiz kalma nedeniyle dava açma hakkını yitirdiklerİnİn (menfı) tespitini 556 sayılı KHK'nin 74. maddesi kapsamında istemekte hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanrnaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, marka hakkına tecavüzün mevcut olma dığı hakkında dava ve bu davanın açıiabitme şartlarının incelenmesi gereklidir. Anılan davanın yasal dayanağı olan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkın da Kanun Hükmünde Kararname (556 sayılı KHK)'nin 74. maddesi; "Menfaati olan herkes, marka sahibine karşı dava açarak, fiilierinin marka hakkına tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesini talep edebilir. Birinci fıkrada belirtilen davanın açılmasından önce, kendisinin Türkiye'de gi riştiği veya girişeceği sınai faaliyeti sonucu üretilen ürünlerde kullanacağı marka nın, başkasına ait bir marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hakkında, marka sahibinden görüşlerini bildirmesini noter aracılığı ile talep eder. Bu talebin marka sahibine tebliğinden itibaren bir ay içinde marka sahibinin cevap vermemesi veya verilen cevabın menfaat sahibi kişi tarafından kabul edil memesi halinde, menfaat sahibi birinci fıkraya göre dava açar. Birinci fıkrada belir tilen dava, marka hakkına tecavüzden dolayı kendisine kar şı dava açılmış bir kişi tarafından açılamaz. Dava, marka üzerinde hak sahibi bulunan ve Marka Siciline kayıt edilmiş olan bütün hak sahiplerine tebliğ edilir. Bu maddede belirtilen dava, markanın hükümsüzlüğü davasıyla birlikte de açı labilir" düzenlemesini içermektedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere, marka hakkına tecavüzün mevcut ol madığına ilişkin bu davayı, menfaati olan herkes açabilecektir. 556 sayılı KHK'nin 74. maddesi uyannca açılacak dava, esas itibariyle bir menfı tespit davasıdır. Öğretide bu davanın, saf bir menfı tespit davası olmadığı, zira bu dava ile as lında mahkemeden bir yorum kararı istendiği, gelecekteki fıillerin, marka hakkına tecavüz niteliği taşımayaca ğının bu dava ile karar altına alınmakta olduğu belirtil- Madde 154-Tecavüzün Mevcut Olmad1ğma ilişkin Dava ve Şartlan 3257 miştir (Hamdi Yasaman, Marka Hukuku 556 Sayılı KHK Şerhi, 2. Cilt, İstanbul 2004, s. 1204). Ayrıca, usul hukukunda menfı tespit davasından söz edebilmek için, davaimm daha önce belli bir hukuki ilişkinin varlığını iddia etmesinin gerektiği, oysa bu tür dava ile henüz marka hakkına tecavüzün varlığının iddia olunmadığı da belirtilmiş tir (Sabih Arkan, Marka Hukuku, 2. Cilt, Ankara 1998, s.233). Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından kullanı lan "ERİNOKS" ibaresinin, davalılardan Erinoks Servis Ekipmanları ... A.Ş. adına tescilli "ERİNOKS" ve "EVİNOKS" ibareli markalarla görsel ve sözel olarak ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu açıklanmıştır. Ayrıca davacı şirket olan "E ... Endüstriyel Mutfak ... Ltd. Şti."nin ticaret unvanı ile davalıların ticaret unvaniarının da benzer olduğu ve iltibas oluşturabileceği bildirilmiş tir. Bu durumda, taraf işaret ve markaları nın benzer olması da göz önüne alındı ğında, davacı tarafın tescilsiz marka olarak kullandığı ibarenin aslında davalıların marka hakkına tecavüz etmediğini mahkeme kararı ile belirleomesini istemekte hukuki yararının bulunduğu Hukuk Genel Kurulunca kabul edilmiştir. Kaldı ki somut olayda, davalılar tarafından keşide edilen İhtarname ile bu konularda muara za çıkartılarak davacı kullanımlarının sonlandırılması istenilmiş olduğundan, huku ki durumunun belirlenınesini amaçlayan davacı tarafa, dava açma hakkının tanın ması gereklidir. Davalılardan E ... Dış Ticaret Ltd. Şti'nin pasif dava ehliyetinin bulunup bu lunmadığı konusundaki uyuşmazlığa gelince; davalılar tarafından keşide edilen 25. I 2.2007 tarihli İhtarnarneyi e, davacının "ERİNOKS" ibaresini tescilsiz marka ve ticaret unvanı olarak kullanrnasının, davalıların marka tescillerinden kaynaklanan haklarını ihlal ettiğinin iddia edilmesinin yanı sıra, taraflarca kullanılan ticaret un vanlarının benzer olmasının karıştırılına ihtimali oluşturduğu da ileri sürülmüştür. Bu itibarla, i h tarnarneyi
|
göz önüne alındı ğında, davacı tarafın tescilsiz marka olarak kullandığı ibarenin aslında davalıların marka hakkına tecavüz etmediğini mahkeme kararı ile belirleomesini istemekte hukuki yararının bulunduğu Hukuk Genel Kurulunca kabul edilmiştir. Kaldı ki somut olayda, davalılar tarafından keşide edilen İhtarname ile bu konularda muara za çıkartılarak davacı kullanımlarının sonlandırılması istenilmiş olduğundan, huku ki durumunun belirlenınesini amaçlayan davacı tarafa, dava açma hakkının tanın ması gereklidir. Davalılardan E ... Dış Ticaret Ltd. Şti'nin pasif dava ehliyetinin bulunup bu lunmadığı konusundaki uyuşmazlığa gelince; davalılar tarafından keşide edilen 25. I 2.2007 tarihli İhtarnarneyi e, davacının "ERİNOKS" ibaresini tescilsiz marka ve ticaret unvanı olarak kullanrnasının, davalıların marka tescillerinden kaynaklanan haklarını ihlal ettiğinin iddia edilmesinin yanı sıra, taraflarca kullanılan ticaret un vanlarının benzer olmasının karıştırılına ihtimali oluşturduğu da ileri sürülmüştür. Bu itibarla, i h tarnarneyi k eş ide eden davalılardan E ... Dış Ticaret Ltd. Şti'nin adına tescilli bir marka bulunmaması nedeniyle pasif dava ehliyetinin olmadığı bozma gerekçesi yapılmış ise de, İhtarname içeriğinde, bu şirketin ticaret unvanına dayalı haklarının korunması amaçlana rak muaraza çıkartıldığı için, bu iddia sahibi şirkete karşı İhtarname içeriğinin doğru olmadığı ileri sürülerek dava açılması ve kendisine husumet yöneltilmesi mümkündür. Ayrıca, her iki davalı tarafından keşide edilen İhtarnamenin haksız rekabet oluşturduğunun dava dilekçesinde ileri sürülmesi nedeniyle, adına marka tescili bulunmasa dahi E ... Dış Ticaret Ltd. Şti'nin i h tarname çekmek suretiyle oluşturduğu muarazının giderilmesi için davacı tarafından hasım gösterilmesinde bir yanlışlık bulunmadığından, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanınası gereklidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı nın onanınası gerekmiştir. 3258 Yasaman 2. "OYUN KAGIDI" Kararı Özet Davacı vekili, davacı şirketin marka başvurusunun Resmi Marka Bülteni'nde ilanı sonrasında, davalı tarafın adına tescilli markasına dayanarak müvekkili aleyhinde Cumhur iyet Savcılıkları ile Mahke melere başvuruda bulunarak, davacı satışlarının durdorulmak isten diğini belirtmiş ve davalı eylemlerinin haksız rekabet olup, muaraza nın giderilmesi, davalı eyleminin haksız rekabet olduğunun tespit ve men'i, manevi tazminatın tahsilini istemiştir. Davacı tarafından açılan işbu dava, davacı adına tescil edilmek istenilen markaların 556 sayılı KHK'nin 74'üncü maddesi (SMK m.154) gereğince davalı markasına benzer olmadığının tespitini istemine yönelik olmayıp, mahkemece 556 sayılı KHK'nin 74'üncü maddesi (SMK m.154) gereği nce açılan davanın koşulları bulunmadığı gerekçesi ile reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. Yargıtay 11. HD. 2006/13557 E. 2008/6221 K. 13.05.2008 tarihli. Davacı vekili, 1989 yılında kurulan müvekkili şirketin kağıttan mamul her tür lü ambalajların ve bu meyanda oyun kağıtlarının da imalat ve pazarlama işi ile işti- gal ettiğini, " "markasının 03.07.2001 tarihinde 2001 12923 numa rası ile "oyun kağıdı" emtiasında kullanılmak üzere davacı adına tescil edildiğini, "A. E. N3.+Şekil", "A. G. N3.+Şekil", "A. M. N3.+Şekil" ve "A. KÇ N3.+Şekil" markalarının tescili için davacı başvurusunun 17.01.2005 tarihli bültende yayınlan dığını, davacının "A. K. A./30+Şekil" marka başvurusunun ilanı sonrası davalı tarafın müvekkili şirket ürünlerini satan fırmaları arayarak, müvekkili iş mahsulleri hakkında yanlış ve yanıltıcı beyanda bulunduğunu, müvekkilinin A. markası ile üretilen ürünleri üzerindeki marka kullanımının davalı adına tescilli olan "K.-A. A3. A." ibareli markasına tecavüzde bulunulduğunu iddia ederek, satışların durdurulma sını istediği, davaimm Cumhuriyet Savcılıkları ile mahkemelere başvurduğunu, davacı ve davalı markaları nın benzer olmadığını, davalı tarafın asılsız uygulamala rından dolayı müvekkili şirketin müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi ile diğer iktisadi menfaatlerinin zarar gördüğünü, en azından böyle bir tehlikeye maruz kaldığını ileri sürerek, davaimm yarattığı muarazanın menine, davalı tarafın eylemlerinin ayrı ayrı haksız rekabet olduğunun tespit ve men'ine, şimdilik 10.000 YTL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, TTK'nin 61 'inci mad desi gereğince hükmün ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekki li tarafından davacı aleyhine İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde 2005/ 168 Esas numarası ile açılan davanın derdest Madde 154-Tecavüz ün Mevcut Olmadığma ilişkin Dava ve Şartları 3259 olup, böyle bir dava varken 556 sayılı KHK'nin 74/4'üncü maddesi uyarınca dava açılamayacağını, müvekkili adına tescilli markanın korunması adına yapılan yasal işlemler dolayısıyla aleyhinde dava açılamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, işbu davanın konusu nun, davacı şirketin davalının tescilli bir markasına tecavüz etmediği, tarafların markalarının benzer olmadığı ve iltibas yaratmadığı halde, davalının bu tür iddiala rının asılsız ve haksız olup, söz konusu iddialarla müvekkili ve müvekkili ürünlerini satan kişi ve şirketler hakkında delil tespitleri ve Cumhuriyet Savcılıkları'na şika yette bulunduğu gibi girişilen hukuksal yolların haksız olduğunun tespiti olduğu, davaimm muaraza yaratmaya yönelik olduğu iddia edilen eylemlerinin haksızlığının değerlendiri lebilmesi için, davacı markaları nın davalı markasına tecavüz teşkil etmediği hususunda öncelikle karar verilmesi gerektiği, oysa davacı aleyhinde mar ka hakkına tecavüzden dolayı İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkeme sinde 2005/168 Esas numarası ile açılan dava devam etmekte olup, 12.05.2005 tarihinde açılan işbu davanın 556 sayılı KHK'nin 74/4'üncü maddesi hükmü uya rınca dinlenilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar veril miştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı vekili, davacı şirketin marka tescil başvurusunun Resmi Marka Bülte ni'nde ilanı sonrasında, davalı tarafın adına tescilli markasına dayanarak müvekkili aleyhinde Cumhuriyet Savcılıkları ile Mahkemelere başvuruda bulunarak, davacı satışlarının durdurolmak istendiğini, davalı eylemlerinin haksız rekabet olup, mua razanın giderilmesi, davalı eyleminin haksız rekabet olduğunun tespit ve men'i, manevi tazminatın tahsilini istemiştir. Davacı tarafından açılan işbu dava, davacı adına tescil edilmek istenilen markaların 556 sayılı KHK'nin 74'üncü maddesi gereğince davalı markasına benzer olmadığının tespitini istemine yönelik olmayıp, mahkemece 556 sayılı KHK'nin 74'üncü maddesi gereğince açılan davanın koşulla rı bulurımadığı gerekçesi ile reddi doğru görülme miş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. ÖNCEKi TARiHLi HAKLARlN ETKiSi MADDE 155: Marka, patent veya tasarım hakk1 sahibi, kendi hakkmdan daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açm1ş olduğu tecavüz davasmda, sahip olduğu smai mülkiyet hakk1m sa vunma gerekçesi olarak ileri süremez. Gerekçe: Madde, sınai mülkiyet haklarına ilişkin yürürlükteki Kanun Hükmünde Karar namelerden yalnız 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede bulunan bir madde dir. Doktrindeki görüşler ve yargı kararları ışığında, anılan düzenlemenin marka lar ve tasarımlar için de uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Maddeyle, başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettikleri tespit edilen kişilerin, o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adiarına yapılan tesci/e dayan malarının önü kapatılmıştır. Sonraki tarihli tescil, bir hukuka uygunluk ned eni ola rak kabul edilmemiştir. Böylece aradaki kullanımların şartları gerçekleş mişse hak ka tecavüz oluşturacağı ve her ne kadar dava/ı taraf adına tescil mevcut olsa da bu dönemdeki kullanım için de
|
hakkmdan daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açm1ş olduğu tecavüz davasmda, sahip olduğu smai mülkiyet hakk1m sa vunma gerekçesi olarak ileri süremez. Gerekçe: Madde, sınai mülkiyet haklarına ilişkin yürürlükteki Kanun Hükmünde Karar namelerden yalnız 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede bulunan bir madde dir. Doktrindeki görüşler ve yargı kararları ışığında, anılan düzenlemenin marka lar ve tasarımlar için de uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Maddeyle, başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettikleri tespit edilen kişilerin, o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adiarına yapılan tesci/e dayan malarının önü kapatılmıştır. Sonraki tarihli tescil, bir hukuka uygunluk ned eni ola rak kabul edilmemiştir. Böylece aradaki kullanımların şartları gerçekleş mişse hak ka tecavüz oluşturacağı ve her ne kadar dava/ı taraf adına tescil mevcut olsa da bu dönemdeki kullanım için de şartları varsa tazminat sorumluluğ unun doğacağı kabul edilmiştir. Uluslararası Düzenlemeler 201512436 s. AB Marka Yönergesi, m.18 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m.16 BİBLİYOGRA FYA AL/CA Türkay GÜL İbrahim, GÜN Buket MEMİŞ Tekin MERDİVAN Fethi "6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 'nda Önceki Tarihli Hakların Etkisi", 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, 9-10 Mart 2017, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 2017, s.673-736. Marka Hakkına Tecavüz Davasında Tescilli Marka Savunması, Ocak 2017. Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, istanbul2019. "Türk Hukukunda Kötüniyetli Marka Tesciline Bağlanan Sonuç lar-İlk Derece Mahkemesi ve Hukuk Genel Kurul Kararı Üzerine Bir Değerlendir me", Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı, İstanbul 2009, s.407-421. "Tescilli Marka Hakkına Tecavüz Davasında Kullanmama Def'i ", 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, 9-10 Mart 2017, Banka ve Ticaret Hukuku Enstitüsü, Ankara 2017, s.483-522. Madde 155-Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3261 ŞEHİRA Lİ ÇELİK Feyzan Hayal "SMK m.1 55 'in Temel Varsayımları ve Olası Değişkenleri Üzeri ne Düşüncel er", BATİDER, 2019, C. XXXV, S.2, s.62-102. PLAN "SMK m./55 V esilesiyle Bir İncelem e", BATİDER, 2018, C.XXXIV, S.2. s.33-90. "Patent Verilebilirlik Değerlendirmesinde "Önceki Tarihli Başvu ru/ar", Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi 2017, C.3, Si, s./03-117. "Buluş Sahibinin Açıklamaları Patent Almasını Ne Zaman Engel /emez? -Riskler ve Olasılıklar Üzerine Düşünceler ", Fırat Öztan 'a Armağan, C. ll. Ankara 201 O, s. 1967 vd.. "Fikri Mülkiyet Hukukunda Tesci/e Dayalı Kullanırnın Hukuka Uygunluğu Sorunu: Şekil Esastan Üstün müdür? ", Ticaret Huku ku ve Yargıtay Kararları Sem pozyumu XXXVI, 14 Aralık 2012, Ankara 2013, s.51 vd. "Tescilli Tasarım Sahibine Karşı Tecavüz Davası Açılabilir mi? Yeni Bir Karar, Yeni Ufuk", FMR., 201111, C.1 2, s.39-69. "Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın 21 Şubat 2013 tarihli "Canina " Kararı", BATİDER, 2013, C.XXJX S.2, s.293-319. I. ÖNCEKi TARİHLİ HAKLARlN ETKİSİ 1. Önceki Rüçhan veya Başvuru Hak Sahibinin Tescilli Hak Sahibine Açtığı Tecavüz Davası a. Rüçhan Hakkı Sahibi b. Gerçek Hak Sahibi 2. Marka, Patent ve Tasanın Hakkı Sahibinin Tescilli Sınai Mülkiyet Hakkını Defi Olarak Kullanamaması a. Sonraki Hakkın Tescilli Olması b. Tescilli Marka Sahibinin Başka Savunma Haklan ll. MADDE İLE İLGİLİ YARGlTAY KARARLARI lll. MADDE İLE İLGİLİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESi KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. ÖNCEKi TARiHLi HAKLARlN ETKiSi 1. Önceki Rüçha n veya Başvuru Hak Sahibinin Tescilli Hak Sahibine Açtığı Tecavüz Davası a. Rüçhan Hakkı Sahibi Rüçhan hakları SMK 12. maddede düzenlenmiştir 1. Bunlar ilk tescil başvurusuna dayanan rüçhan ile sergiye dayanan rüçhan hakkıdır. Bkz. Şerh m.12 ile ilgili açıklamalar. 3262 Yasaman SMK 12. maddenin 1. fıkrasına göre: "Paris Sözleşmesi veya Dünya Ti caret Örgütü Kuruluş Anlaşmasına taraf devletlerden birinin uyruğunda olan ya da bu devletlerden birinin uyruğunda olmamakla birlikte bunlardan birinde yerleşim yeri veya işler durumda ticari müessesesi bulunan gerçek ya da tüzel kişiler veya bunların halejleri, bu devletlerin herhangi birinde yetkili merciiere markanın tescili için usulüne uygun olarak yaptıkları baş vuru tarihinden itibaren altı aylık süre içinde, Paris Sözleşmesi hükümleri kapsamında aynı marka ve aynı mal veya hizmetler için Türkiye 'de başvuru yapma konusund a rüçhan hakkından yararlanır". SMK 12. maddenin 3. fıkrasında ise sergiye dayalı rüçhan hakkı düzen lenmiştir. Buna göre: "Başvuruya konu markanın kullanılacağı mal veya hizmetleri Türkiye 'de açılan ulusal ya da uluslararası sergilerde ya da Paris Sözleşmesi veya Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasına taraf devlet lerde açılan resmi ya da resmi olarak tanınan uluslararası sergilerde mar kayla birlikte teşhir eden ve markanın tasdik/i örneğini ibraz eden 3 'üncü maddede belirtilen gerçek veya tüzel kişiler, teşhir tarihinden itibaren altı ay içinde Türkiye 'de aynı markanın tescili için başvuru yapma konusund a rüç han hakkından yararlan ır". b. Gerçek Hak Sahibi Marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı ihdas ve istimal eden ve pi yasada maruf hale getiren kişiye aittir. Buna gerçek hak sahibi denilir. Bu halde tescil açıklayıcı etkiye sahiptir. Diğer bir ifade ile, marka üzerindeki hak tescilden önce doğmuş bulunmaktadır. Buna karşın, bir markayı ihdas ve istimal etmeksizin sadece seçip tescil ettiren kimsenin tescili ise kurucu etkiye sahiptir. Bu tescil sadece hak sahibine başlangıçta şarta bağlı bir hak sağlayabilir. Gerçek hak sahibinin dava açıp bu markayı tescil ettireceği tarihe kadar kurucu etkiye sahipliği devam eder. Gerçek hak sahibinin, yapılan bir marka tescil başvurusuna SMK m.6/3 kapsamında itiraz edip tescili engelleyebilmesi veya söz konusu marka tescil edilmiş ise m.25'in atfıyla yine m.6/3'e dayanarak hükümsüz kıldırabilmesi için, söz konusu işaret üzerinde hak elde etmiş olması gerekmektedir. Bu hak, işaretin ticaret alanında kullanılmak suretiyle belirli bir ayırt edicilik kazanmas ı, piyasada belirli bir seviyede tüketiciler tarafından bilinmesi sure tiyle doğmaktad ır. Bkz. Şerh m.G/3 ile ilgili açıklamalar. Madde 155-Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3263 SMK m.6/3 'ün uygulanab ilmesi için, markaya belli bir ayırt edicilik, bir başka ifadeyle bilinirlik kazandırılması gerekir. İşarete koruma getirilebilmesi için bunların ticarette kullanıla rak ayırt edicilik kazandırılması gerekir. Ancak bu ihtimalde, işaret üzerinde bir hak elde edilmiş olabilir. Gerçekten, bir işare ti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir. Bu genel ilkenin yansıması SMK m.6/3 'te görülmektedir. Gerçek hak sahipliği kapsamındaki mal veya hizmetler ile tescil başvuru suna konu mal veya hizmetlerin aynı olmasına gerek bulunma makta, iltibas ihtimali yaratacak benzer mal veya hizmetler de bu kapsama girmektedir. Tanınmışlık iddiasına dayanılmadığı sürece, ülkesellik ilkesi uyarınca yurt dışındaki tescil ve kullanıma dayalı öncelik ve üstün hak sahipliği söz konusu olmamakt adır3• SMK m.6/3 kapsamında yapılan İtirazın sahibinin Türkiye'de kullanımı bulunmasa da, eğer markası tanınmış ise, m.6/4'ün yanı sıra söz konusu tescilin kötüniyetli olduğundan bahisle tescilinin engel lenmesi mümkündür4• 2. Marka, Patent ve Tasarım Hakkı Sahibinin Tescilli Sınai Mülkiyet Hakkını Defi
|
bu ihtimalde, işaret üzerinde bir hak elde edilmiş olabilir. Gerçekten, bir işare ti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir. Bu genel ilkenin yansıması SMK m.6/3 'te görülmektedir. Gerçek hak sahipliği kapsamındaki mal veya hizmetler ile tescil başvuru suna konu mal veya hizmetlerin aynı olmasına gerek bulunma makta, iltibas ihtimali yaratacak benzer mal veya hizmetler de bu kapsama girmektedir. Tanınmışlık iddiasına dayanılmadığı sürece, ülkesellik ilkesi uyarınca yurt dışındaki tescil ve kullanıma dayalı öncelik ve üstün hak sahipliği söz konusu olmamakt adır3• SMK m.6/3 kapsamında yapılan İtirazın sahibinin Türkiye'de kullanımı bulunmasa da, eğer markası tanınmış ise, m.6/4'ün yanı sıra söz konusu tescilin kötüniyetli olduğundan bahisle tescilinin engel lenmesi mümkündür4• 2. Marka, Patent ve Tasarım Hakkı Sahibinin Tescilli Sınai Mülkiyet Hakkını Defi Olarak Kullanamaması a. Sonraki Hakkın Tescilli Olması Başvuru sahibinin gerçek hak sahipliği varsa ya da rüçhan hakkını haiz ise, tescilli marka, patent ve tasarım sahibi sınai haklarının tescilli olduğu savunmasını yapamaz ve bunu bir defi olarak ileri süremez. Mülga 556 sayılı KHK'da bu husus ileri sürülebiliyordu. Gerçek hak sahibinin ya da rüçhan hakkı sahibinin hükümsüzlük davası açarak markayı markalar sici linden terkin ettirmesi gerekiyordu. Bundan başka, marka hükümsüz kılın madığı dönemde tescilli olduğu için tazminat da istenemiyordus. Yargıtay uygulaması da bu yöndeydi. Buna karşın, bazı münferİt karar larda, kötüniyetİn varlığı halinde tazminat istenebileceği kabul edilmiş idi6• Yarg. ll. HO. 2009/3298 E. 2010/9702 K. 04.10.2010 tarihli. Bkz. "Exel-Excel" kararı, karar no.6/72. Kötüniyetli tescil için bkz. Şerh m.6/9 ile ilgili açıklamalar. KHK'daki dönem ile ilgili doktrin ve Yargıtay kararları için bkz. Feyzan Hayal ŞEHiRALi ÇELIK, SMK m.155'in Temel Varsayımları ve Olası Değişkenleri Üzerine Düşünceler, s.65-69. Yarg. ll. HO. 2002/6904 E. 2002/10352 K. 12.11.2012 tarihli kararda Yargıtay, ticaret unvanının kötüniyetli olarak tescil edilmesi halinde, "tescilli unvanın kullanımının hukuka uygun olduğu ve haksız rekabet yaratmadığı" şeklindeki genel ilkeden ayrılarak, unvanın tescilli olduğu döneme iliş kin olarak tazminata hükmedilebileceğine karar vermiştir. Bkz. "Özdilek" kararı, karar no.lSS/1. 3264 Yasaman Doktrinde de bazı yazarlar tescilli dönemde de bazı hallerde marka sahibine dava açılabileceğini savunmuşlardır. KHK döneminde bir tebliğde, Şehirali Çelik, sınai hakların tescilinin, hakkın adına tescilli olduğu kişi lehine bir "hak sahipliği karinesi" yarattığını; bu tescilin, hükümsüzlük davası çerçe vesinde geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılması halinde, tescilin şeklen var olduğu süreye ilişkin tazminata hükmedi lmesi gerektiğini; özellikle kötüniyetli tescilin varlığında, bu kötüniyetİn hukuken korunmama sının gerektiğini; hak sahibinin tescilin varlığına ve geçerliliğine güvenınesi esas olmasına karşın, tescilin kötüniyeti hukuka uygun hale getirmemesi gerekti ğini ileri sürmüştüe. Bu uygulamadan vazgeçilmiş ve AB mevzuatına uygun düzenleme ya pılmıştır. SMK 155. maddede, bu defiyi kullanamayac akların marka, patent ve tasarım hakkı sahipleri olduğu bel irtilmiştir. Görüldüğü gibi, faydalı model, coğrafi işaretler ile geleneksel ürün adları SMK 155. maddede sayılmamış tır. SMK'nın "Tanımla r" başlıklı 2. maddesinin 1 fıkrasının (i) bendinde, sınai mülkiyet hakları olarak markalar, coğrafi işaretler, tasarımlar, patent ve faydalı modeller sayılmıştır. Bunlar arasında geleneksel ürün adı yoktur. Sınai mülkiyet hakkı olan ve SMK 142-145. maddelerde düzenlenen faydalı modellerin de bu kapsam da düşünülmesi gerekir. Zira, SMK 145. maddede, patentler hakkında öngö rülen hükümlerin faydalı modeller için de uygulanacağı belirtilmiştir. Alıca, coğrafi işaret ve geleneksel ürün adlarının inhisari hak sağlamad ıklarını, bunların sicilde belirtilen şartlara uygun olan ürünlerinin üretimi veya pazar lamasında faaliyet gösteren herkes tarafından kullanıldığını; bu hakların kendine özgü tescil ve ortak kullanım re jimine tabi olması sebebiyle düzen leme dışı bırakıldığını ileri sürmüştür 8• Bu konu ile ilgili ABAD'ın tasarımlada ilgili 6 Şubat 2012 tarihli Ce/aya kararı mevcuttur9• Önceki tescilli tasarımın sahibinin, sonraki tescil Feyzan Hayal ŞEHiRALi ÇELIK, Fikri Mülkiyet Hukukunda Tescile Dayalı Kullanırnın Hukuka Uygun luğu Sorunu: Şekil Esastan Üstün müdür?, s. 81. Türkay ALICA, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda Önceki Tarihli Hakların Etkisi, s.719. 9 CJEU C-488/10, Celaya Emparanza y Galdos lnternacional SA v. Proyectos lntegrales de Balizamiento SL, 16.02.2012; Kararın tercümesi için bkz. Feyzan Hayal ŞEHiRALl ÇELiK, Decision of European Court of Justice on the infringement or threatened infringement of Community design and definition of third parties. Judgment of the Court (First Chamber), 16 February 2012, FMR 2011/1, Y.12, C.12, s.67 vd. Madde 155- Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3265 tarihli tasarımın kullanılmasını önlemeye yönelik davada, İspanyol Mahke mesi hakların kapsamının yorumlanması amacıyla ABAD'a başvurarak so rular yöneltmiştir. Divan, temel ilkeler, sınai mülkiyet sistemindeki öncelik ilkesi ve tasarımlar için öngörülen incelemesiz tescil sistemindeki ilkeleri nazara alarak, sonradan tescilli tasanma karşı önceden hükümsüzlük davası açmaksızın tecavüz davası açılabileceği sonucuna varmıştır 10• ABAD, 21 Şubat 2013 tarihli Canina kararında, iki ineelemeli tasarım arasındaki uyuşmazlıkta yorum kararı vermiştir11• Bu kararda da Divan, hü kümsüzlük davası açılmadan tecavüz davası açılabileceğini; Topluluk Mar kası Tüzüğünün düzenlemeleri, fikri mülkiyet hukukunun temel ilkesi olan öncelik ilkesi ve tecavüz davaları ile hükümsüzlük davaları arasındaki nite lik farkını göz önünde tutarak, topluluk markası tescil sürecinin özellikleri nin bu sonucu etkilerneyeceği yorumunu yapmıştır 12• ABAD, 10 Mart 2015 tarihli Rosa Del Vents kararında, o sırada yürür lükte olan 2008/95 sayılı Yönergenin m.5(1) hükmünde düzenlenen inhisari hakkın yorumuna açıkhk getirmiştir 13• Önceki tescilli markanın sahibi Rosa Dels Vents, U Hostels'e ait sonraki tescil tarihli "uh" kelime markasını kullanmasını engellemek amacıyla Mad rid Mahkemesi nezdinde dava açmıştır. Bunun üstüne, U Hostels, Rosa dels Vents'ın ona karşı bir hükümsüzlük davası açmamış olmasına dayanan bir savunmada bulunmuştur. Madrid Mahkem esi, Yüksek Mahkemelerinin içti hadına göre U Hostels'in haklı olduğu sonucuna varmış ve önceki tarihli marka sahibinin, sonraki tarihli marka sahibinin kullanımına karşı çıkması nın ön şartının hükümsüzlük davası açılmış olması gerektiğini belirtmiştir. Buna karşın, öncelik ilkesinden ziyade tescilden doğan bağışıklık ilkesi üzerinden temellenen içtihadın, bu tespitine ters düştüğü sonucuna varan Mahkeme, (i) ulusal hukuklarında, bahsolunan tüzük ve yönergeden farklıla- 10 Bu kararın değerlendirilmesi konusunda bkz. Feyzan Hayal ŞEHIRALi ÇELiK, Tescilli Tasarım Sahibi ne Karşı Tecavüz davası açılabilir mi? Yeni Bir Karar, Yeni Ufuk, s.13 vd. 11 CJEU C-561/11, Federation Cynologique lnternationale v. Federacion Canina lnternacional de Perres de Pura Raza, 21.02.2013; kararın Türkçe tercümesi ve değerlendirmesi için bkz. Feyzan Hayal ŞEHIRALl ÇELIK, Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın 21 Şubat 2013 tarihli "Canina" Kararı, s.293 vd. 12 Feyzan Hayal ŞEHiRALl ÇELiK, SMK m. 155'in Temel Varsayımları ve Olası Değişkenleri Üzerine Düşünceler , s. 77. 13 CJEU C-491/14, Rosa des Vents Assessoria SL v. U Hostels Albergues Juveniles SL, 10.03.2015. 3266 Yasaman şarak "bütün üçüncü kişiler" yerine
|
ziyade tescilden doğan bağışıklık ilkesi üzerinden temellenen içtihadın, bu tespitine ters düştüğü sonucuna varan Mahkeme, (i) ulusal hukuklarında, bahsolunan tüzük ve yönergeden farklıla- 10 Bu kararın değerlendirilmesi konusunda bkz. Feyzan Hayal ŞEHIRALi ÇELiK, Tescilli Tasarım Sahibi ne Karşı Tecavüz davası açılabilir mi? Yeni Bir Karar, Yeni Ufuk, s.13 vd. 11 CJEU C-561/11, Federation Cynologique lnternationale v. Federacion Canina lnternacional de Perres de Pura Raza, 21.02.2013; kararın Türkçe tercümesi ve değerlendirmesi için bkz. Feyzan Hayal ŞEHIRALl ÇELIK, Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın 21 Şubat 2013 tarihli "Canina" Kararı, s.293 vd. 12 Feyzan Hayal ŞEHiRALl ÇELiK, SMK m. 155'in Temel Varsayımları ve Olası Değişkenleri Üzerine Düşünceler , s. 77. 13 CJEU C-491/14, Rosa des Vents Assessoria SL v. U Hostels Albergues Juveniles SL, 10.03.2015. 3266 Yasaman şarak "bütün üçüncü kişiler" yerine "üçüncü kişiler" ifadesinin kullamlrnış olmasımn, yapılacak yorum üzerinde herhangi bir etkiye sebep olup olma yacağı ve (ii) 207/2009 sayılı Tüzük m. 9(1)'de benimsenen yorumun m.5(1) için de uygularup uygulanamayac ağını ön mesele yaparak Adalet Divam'na başvurmuştur. Divan; (i) Kullanıla n ifadeler arasındaki bu küçük farktan ötürü düzenlemeler kelimesi kelimesine aynı olmasa da, paralel kabul edilebilecek kadar yakın olması sebebiyle, ulusal hukuk kuralını, yönergeyle tutarlı bir şekilde uygu lamanın mahkemenin sorumluluğu altında olduğunu belirtmiştir; (ii) Federation Cynologique Internationale (C-56111 1) kararındaki bir takım tespitlerini tekrarlayarak, a. 2008/95 sayılı Yönergenin m.4(1) hükmüne göre, önceki ve sonraki tarihli tescilli markalar arasında bir uyuşmazlık söz konusu olması halinde, önceki tarihli markanın marka koruması için gerekli şartları sağladığının varsayıldığını belirttikten sonra, bu yönergedeki hükümlerin, öncelik ilke sine göre yorumlanması gerektiğini vurgulamıştır (Federation Cynologique Internationale kararı, C-561/1 1, 39 ile 40. paragraflar) ; b. 2008/95 sayılı Yönerge m.9 dolayısıyla marka sahibinin, sessiz kalma sonucu hak kaybı hali dışında, sonraki tescil tarihli bir markanın hükümsüz lüğünü isteyebileceği ve kullanımım önlemeye yönelik dava açabileceğini ifade etmiştir. Ayrıca bu halin, sonraki tescil tarihli markamn sahibinin aynı yönergenin 5(1) hükmünde düzenlenen bir inhisari hakka sahip olmasından etkilenmeyeceğinin de altını çizmıştır (Federation Cynologique Internationale kararı, C-561/1 1, 34, 35 ile 38. paragraf) ; c. 2008/95 sayılı Yönergenin m.5(1) hükmünde düzenlenen bir marka sahibinin, markasıyla aynı veya benzer bir markanın, ticari amaçlarla üçüncü kişilerce kullanılmasına ilişkin sahip olduğu inhisari hakkını, sonradan tescil edilmiş bu tür bir markaya karşı bu marka hükümsüz kılınmadan ve hatta hükümsüzlük davası açmadan dahi kullanabileceğini belirtmiştir. Bu inhisari hak açısından söz konusu tek istisnanın ise, bu yönergenin 9. maddesinde düzenlenen marka sahibinin sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildi ği veya bilmesi gerektiği halde 5 yıl boyunca sessiz kalması hali olduğuna da dikkat çekmiştir (Federation Cynologique Internationale kararı, C-561111, 34 ile 51. paragraflar). Madde 155-Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3267 Tecavüzün söz konusu olabilmesi için, her şeyden önce bir hakkın var lığı ve bu hakkın konusunun 3. kişilerce yetkisiz kullanımı gerekir. Önemli olan, elde edilmiş ve niteliği itibarıyla sonraki tescili yasaklama yetkisi ve ren bir hakkın varlığıdır. "Öncelik ilkesi", bir hakkın diğer bir hakka göre daha önceki bir tarihte oluştuğunu ifade eder. Öncelik, hakkın niteliğine göre kullanım veya tescil başvurusu tarihine göre belirlenir. Önceki tarihli hak sahibinin sonraki tarihli hak sahibine üstünlüğü kabul edilir. SMK 155 'in temel amacı, farklı kişilere ait farklı tarihli haklar arasında ortaya çıkabilecek çatışmada, salt tescilin varlığının tecavüzü ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedeni olmasının önüne geçilmesidir 14• Kanun koyucunun hareket noktası marka, patent ve tasarım hakları arasındaki çatışmaların ön lenmesidir. Kanunun lafzından anlaşılm amakla birlikte, maddenin gerekçe sinde belirtildiği üzere, başkasının sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden kişi lerin, o sınai mülkiyet hakkından daha sonraki bir tarihte kendi adiarına ya pılan tescile dayanma larının önü kapatılmıştır. Sonraki hakkın tescilli olması maddenin uygulanması açısından zorun ludur. Henüz başvuru sürecinde davalıya açılan tecavüz davasında sonraki tarihli hakkın defi olarak ileri sürülmesi mümkün değildir. Tescilin sağla madığı bir hakkı başvurunun sağlaması mümkün değildir. Kanun koyucunun önceki tarihli hakkın da tescilli olduğundan hareket ettiği anlaşılma ktadır1s . Şehirali Çelik, tescilli haklar arasındaki tecavüz davalarında öncelik il kesinin kapsamı ve etkilerini isabetle şu şekilde sıralamıştır: -"Çatışan haklar arasındaki öncelik, hakların başvuru veya rüçhan tarihi ne göre belirlenir. -Önceki tescil sahibi, açacağı tecavüz davası kapsamında hakkın koruma kapsamına giren kullanımı engelleyebilir. -Önceki tescil sahibinin sonraki kullanıma karşı tecavüz davası açabil mesi için, önceden hükümsüzlük davası açması gerekmemektedir. Tes cile karşı hükümsüzlük davası açılması, kullanıma karşı tecavüz davası açılmasının ön şartı değildir. 14 Feyzan Hayal ŞEHIRALl ÇELIK, SMK m.155'in Temel Varsayımları ve Olası Değişkenleri Üzerine Düşünceler, s.81. ıs Feyzan Hayal ŞEHIRALl ÇELIK, SMK m.155'in Temel Varsayımları ve Olası Değişkenleri Üzerine Düşünceler, s.80-81; Türkay ALICA, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda Önceki Tarihli Hakların Etkisi, s.719. 3268 Yasaman -Sonraki tescil sahibi, kendisine karşı açılan tecavüz davasında tescili sa vunma aracı olarak ileri süremez, sonraki kullanırnın tescile dayanması tecavüzü ortadan kaldırmaz. -Önceki tescil sahibi (davacı), sonraki kullanım nedeniyle şartları varsa tazminat talep edebilir. -Sonraki kullanırnın önceki tescile dayalı tecavüz davası ile engellene bilmesi, sonraki tescilin kendiliğinden ortadan kalkması sonucunu do ğurmaz. Sonraki tescilin sicilden silinmesi ancak bir hükümsüzlük dava sı çerçevesinde mümkün olabilir. Bu nedenle tecavüz ve hükümsüzlük davalarının birlikte açılarak hem kullanırnın engellenmesi hem de sicil den terkinin sağlanması en isabetli yaklaşımdır". b. Tescilli Marka Sahibinin Başka Savunma Hakları Sonraki tarihli marka sahibi, gerçek hak sahibi ya da rüçhan hakkı sahi binin açtığı tecavüz davasında, tescilli sınai mülkiyet hakkını defi olarak ileri süremez. Ancak, marka sahibinin SMK'den doğan bazı savunma hakla rı söz konusu olabilir. Bunlardan birisi sessiz kalma yoluyla hak kaybı (SMK m.25/6); diğeri ise kullanmama defidir (SMK m.29/2)16• SMK'nın 25/6 maddesine göre, marka sahibi sonraki tarihli bir marka nın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde 5 yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki markanın hükümsüzlüğünü isteyemez. Bu hüküm tecavüz halleri için öngörülmemiştir. Ancak AB mevzuatında, sessiz kalma nedeniy le hükümsüzlüğün istenemeyeceği durumlarda, tecavüz davasında da iste nemeyeceği kabul edilmektedir. AB'deki bu düzenlernelerin Türk Huku kunda da uygulanması ve AB ile paralel yorumlanması mürnkündür 17• Nite kim AB Yönergesinin 29 numaralı gerekçesinde, uzun bir süre bilerek kul lanıma müsaade eden önceki marka sahibinin, kendi markasından sonraki tarihli markanın hükümsüz kılınmasını talep ederneyeceği veya bu markanın kullanımına karşı çıkamayacağı belirtilmiştir. Kullanmama defi, SMK 155'e dayanılarak açılan davada ileri sürülebi lir. Markaya tecavüzü düzenleyen 29. maddenin 2. fıkrasında "19. maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def'i olarak ileri sürülebilir " hük- 16 Bunlarla ilgili bkz. Şerh m.25/V ve 29/lll'teki açıklamalar. 17 Feyzan Hayal
|
bildiği veya bilmesi gerektiği halde 5 yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki markanın hükümsüzlüğünü isteyemez. Bu hüküm tecavüz halleri için öngörülmemiştir. Ancak AB mevzuatında, sessiz kalma nedeniy le hükümsüzlüğün istenemeyeceği durumlarda, tecavüz davasında da iste nemeyeceği kabul edilmektedir. AB'deki bu düzenlernelerin Türk Huku kunda da uygulanması ve AB ile paralel yorumlanması mürnkündür 17• Nite kim AB Yönergesinin 29 numaralı gerekçesinde, uzun bir süre bilerek kul lanıma müsaade eden önceki marka sahibinin, kendi markasından sonraki tarihli markanın hükümsüz kılınmasını talep ederneyeceği veya bu markanın kullanımına karşı çıkamayacağı belirtilmiştir. Kullanmama defi, SMK 155'e dayanılarak açılan davada ileri sürülebi lir. Markaya tecavüzü düzenleyen 29. maddenin 2. fıkrasında "19. maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def'i olarak ileri sürülebilir " hük- 16 Bunlarla ilgili bkz. Şerh m.25/V ve 29/lll'teki açıklamalar. 17 Feyzan Hayal ŞEHiRALi ÇELiK, SMK m.lSS'in Temel Varsayımları ve Olası Değişkenleri Üzerine Düşünceler, s.87. Madde 155-Önceki Tarihli Haklarm Etkisi 3269 mü mevcuttur. Buna göre, önceki hak sahibinin 5 yıl boyunca markasının kullanılmamış olduğu itirazı yapılabilir. 19. maddenin 2. fıkrası şöyledir: "6 'ncı maddenin birinci fıkrası kapsamınd a yapılan itiraz/arda, itiraz gerek çesi markanın iliraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türki ye 'de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzeri ne, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihin den önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye 'de ciddi biçimde kullan makta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir". Bu bakımdan tecavüz davalarında davalı, m.29/2 kapsamında tecavüz edildiği ileri sürülen markanın kullanılmadığı savunma sında bulunarak tecavüz iddialarını hertaraf edebilir18• Bunun için tecavüz iddiaları ile karşı karşıya kalan davalı, davacının tecavüz iddiasına dayanak olarak gösterdiği markasını dava tari hinden önceki beş yıl içinde ilgili mal ve hizmetler bakımından ciddi biçimde kullanmakta olduğunu ya da buna engel haklı sebepleri olduğunu ispatlamas ını isteyebilir. Tecavüz iddiasına karşılık davalının kullanmama def inde bulunabilmesi için, öncelikle tecavüz edildiği ileri sürülen markanın dava tarihinde en azından beş yıldır tescilli olması gerekmektedir. Bununla birlikte, söz konusu definin başarılı olabilmesi için, bu markanın tecavüz davasının açıldığı tarihten önceki beş yıllık süre içeri sinde tescilli olduğu ve tecavüz iddialarına dayanak yapılan mal ve/veya hizmetler bakımından ciddi olarak kullanılmamış olması veya kullanmamaya ilişkin haklı nedenlerin ispatlanamaması gerekmektedir. Marka, tasarım ve patent hakları dışında, SMK'da ya da diğer kanunlar da düzenlenen bazı haklada ilgili de tecavüz davalarında savunma haklarının kullanılması söz konusu olabilir. Ticaret unvanı, işletme adı, alan adı ve FSEK'teki bazı haklada ilgili olarak öncelik hakkının ileri sürüldüğü haller olabilir. Alıca'ya göre, öncelik ilkesi, tescil esasının geçerli olduğu tüm sınai mülkiyet hakları yönünden temel bir kuraldır ve ihlal davalarında da dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla SMK m.l55'te düzenlenmeyen haklar bakımından, madde kıyasen uygulana bilir niteliktedir19• Sınai hakların tescili, hakkın adına tescilli olduğu kişi lehine bir "hak sahipliği karinesi" yaratır. Bu tescilin, hükümsüzlük davası çerçevesinde 18 Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Fethi MERDiVAN, Tescilli Marka Hakkına Dayalı Tecavüz Davasın da Kullanmama Defi, s.483. 19 Türkay ALICA, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda Önceki Tarihli Hakların Etkisi, s.722. 3270 Yasaman geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılması halinde, tescilin şeklen var olduğu süreye ilişkin tazminata hükmedilebilmeli dir. Özellikle kötüniyetli tescilin varlığında, bu kötüniyet hukuken korunma malıdır. Hak sahibinin tescilin varlığına ve geçerliliğine güvenınesi esastır. Bu nunla birlikte, kendi tesciline güven ilkesi incelemeli- incelemesiz sistem ayrımı gözetilerek somut olay bazında değerlendiri lmelidir. Tescil, kötüniyeti hukuka uygun hale getirmemelidir. Aynı koruma kapsamlı birden fazla tescilin varlığında, öncelik ilkesi ge reği önceki tescile üstünlük tanınmalıdır. Özellikle sonraki tescilin kötüniyetli olması halinde kötüniyet hukuken korunmamalıdıe 0• ll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. 11ÖZDiLEK" Kararı Özet Davacı tarafından davadan önce davahya 06.06.20 05 tarihinde "ÖZDİLEK" ibaresini ticaret unvanından terkini amacıyla İhtarna me yollandığı, davalının İhtarname üzerine 18.07.2005 tarihinde un vanındaki "ÖZDİLEK" ibaresini "ÖZDİBEK" olarak değiştirdiği, ancak yaklaşık bir yıl sonra tekrar ÖZDİLEK unvanını tescil ettire rek kullanmaya devam ettiği dosya kapsamı ile sabit olup, esasen bu eylemi ile davalının kötüniyetli ve kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Buna karşın, mahkemece yazılı gerekçeyle davacının maddi ve mane vi tazminat istemi reddedilmiştir. Bu durumda, mahkemece, davacı nın maddi ve manevi tazminat isteminin yukarıda belirtilen ilke çer çevesinde ele alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Yargıtay ll. HD. 2002/6904 E. 2002/10352 K. 12.11.2012 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin 16.02.1982 tarihinde davalı şirketin ise 01.11.1993 tarihinde kurularak tescil edildiğini, davalı şirketin müvekkili unvanında yer alan "ÖZDİLEK" ibaresini unvanında kullanarak müvekkili itibarından haksız bir şekilde fayda sağladığını, davalıya 06.06.2005 tarihinde "ÖZDİLEK" ibaresini ticaret unvanından terkini amacıyla İhtarname yollandığını, davaimm ihtamame üzerine 18.07.2005 tarihinde unvanındaki ÖZDİLEK kelimesini "ÖZDİBEK" ola rak değiştirdiğini, fakat bir yıl sonra tekrar ÖZDİLEK unvanını kullanmaya başla dığını ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti ve durdurul masını, anılan ibarenin dava- 2° Kötüniyet ile ilgili bkz. Tekin MEMIŞ, Türk Hukukunda Kötüniyetli Marka Tesciline Bağlanan Sonuç lar-ilk Derece Mahkemesi ve Hukuk Genel Kurul Kararı Üzerine Bir Değerlendirme, s.407 vd. Madde 155-Önceki Tarihli Haklarm Etkisi 3271 !ının ticaret unvanından terkinini, www.bosta nciozdilek.com, www.ozdlek .info internet sitelerinin kapatılmasın1, şimdilik 3.000 YTL. maddi, 7.000 YTL. manevi tazminatın tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirket ticaret unvanı ile davacı şirket ticaret unvanının iltibasa neden olmadığını, kaldı ki davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığını, ayrıca davalı tarafından ÖZDİLEK kelimesinin davacı şirketten önce kullanılmaya başlandığını, dolayısıyla ÖZDİLEK kelimesi üzerinde gerçek hak sahibinin davalı şirket olduğunu savunarak, davanın usul ve esas yönünden reddini istemiştir. Mahkemece toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin ticaret unvanı tescilinin (16.02.1982 Bursa), dava lı şirketin tescilinden (O 1.1 1.1993 İstan bul) önce olması nedeniyle davacı şirketin tescil önceliğinin bulunduğu, bu nedenle davacının TTK'nin 54. maddesi uyarınca davalı unvanının sicilden terkinini isteme hakkına sahip olduğu, gerek taraf sicil kayıtlarının farklı yerde olması, gerekse 2005 yılında yapılan ihtar üzerine davaimm unvanını değiştirerek bir yıl sonra tekrar dava konusu unvanına dönmüş olması nedeniyle davalı lehine iyiniyet ilkesinin gerçek Ieşmediği, haksız rekabet teşkil etmeyen tescilli ticaret unvanın kullanılması dışında başkaca somut kanıt ve belge ibraz edilemediğinden davacı tarafın diğer istemleri nin reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın klsmen kabulü ile davalı şirketin ticaret unvanından "ÖZDİLEK" kelimesinin çıkarılmasına, tescilli ticari unvanı kullanıl ması haksız rekabet teşkil etmeyeceğinden davacı tarafın diğer isteklerinin reddine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilieri temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme
|
Bursa), dava lı şirketin tescilinden (O 1.1 1.1993 İstan bul) önce olması nedeniyle davacı şirketin tescil önceliğinin bulunduğu, bu nedenle davacının TTK'nin 54. maddesi uyarınca davalı unvanının sicilden terkinini isteme hakkına sahip olduğu, gerek taraf sicil kayıtlarının farklı yerde olması, gerekse 2005 yılında yapılan ihtar üzerine davaimm unvanını değiştirerek bir yıl sonra tekrar dava konusu unvanına dönmüş olması nedeniyle davalı lehine iyiniyet ilkesinin gerçek Ieşmediği, haksız rekabet teşkil etmeyen tescilli ticaret unvanın kullanılması dışında başkaca somut kanıt ve belge ibraz edilemediğinden davacı tarafın diğer istemleri nin reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın klsmen kabulü ile davalı şirketin ticaret unvanından "ÖZDİLEK" kelimesinin çıkarılmasına, tescilli ticari unvanı kullanıl ması haksız rekabet teşkil etmeyeceğinden davacı tarafın diğer isteklerinin reddine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilieri temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendiri lmesinde usul ve yasaya ayklrı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin temyizine gelince; Dava, haksız rekabetin tespiti, durdu rulması, dava konusu ibarenin davalının ticaret unvarundan terkini, maddi ve mane vi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, TTK'nin 54/1 'inci maddesi hükmüne göre, ticaret unvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kimse, bunun men'ini ve haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun şekilde değiştirilmesini veya silinmesini ve zarar görmüş ise kusur halinde bunun da tazmi ni isteyebilir. Kural olarak, tescilli unvanın kullanımı haksız rekabet teşkil etmez. Ancak, kusurlu ve kötüniyetli tescil halinde meydana gelen zarardan tescil ettiren sorumludur. Somut olaya gelince; davacı tarafından davadan önce davalıya 06.06.2005 tari hinde "ÖZDİLEK" ibaresini ticaret unvanından terkini amacıyla İhtarname yollan dığı, davalının İhtarname üzerine 18.07.2005 tarihinde unvanındaki "ÖZDİLEK" ibaresini "ÖZDİBEK" olarak değiştirdiği, fakat yaklaşık bir yıl sonra tekrar ÖZDİLEK unvanını tescil ettirerek kullanmaya devam ettiği dosya kapsamı ile sabit 3272 Yasaman olup, esasen bu eylemi ile davaimm kötüniyetli ve kusurlu olduğunun kabulü ge rekmesine rağmen, mahkemece, yazılı gerekçeyle davacının maddi ve manevi taz minat istemi reddedilmiştir. Bu durumda, mahkemece, davacının maddi ve manevi tazminat isteminin yu karıda belirtilen ilke çerçevesinde ele alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye olarak davacı tarafın maddi ve manevi tazmi nat isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. 2. "PVC KELEPÇE TASARIMI" Kararı Özet Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüst lük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kulla nılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendi sinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyiniyet iddiasında bulu namayacağından şüphe yoktur (TMK m.2). Bu kapsamda, davaimm Türkiye'deki endüstriyel tasarım tescillerinde uygulanan incelemesiz sistemden yararlanarak tescilini sağladığı, fakat daha sonra yeni ve ayırt edici niteliğinin bulunmam ası nedeniyle koruma kapsamında olmadığı mahkemece belirlenerek hükümsüzlüğüne karar verilen "harcıalem" tasarım tescili ve bu tescile dayalı hakları, 554 sayılı KHK'nin 45/1 (SMK m.79) maddesi hükmü uyarınca hiç "doğmamış" sayılır ve gerçekte var olmayan bir hak iddiası ile davacı tarafta oluşmasına neden olunan zararların tazmini gerekir. O halde, davacı işletmesindeki üretim araçlarına el konulması sebebiyle davacının üretim yapmasının davalı tarafından bir hakka dayalı olmaksızın kötüniyetle engellenmiş olduğunun somut olaydaki hükümsü zlük ka rarı ve açıklanan dosya kapsamı ışığında kabulü gerektiği için, mey dana gelen zararının tazmini yoluna gidilmesi gerekir. Yargıtay HGK. 2013/209 E. 2013/399 K. 27.03. 2013 tarihli. Dava, davalı tarafın endüstriyel tasarım tescilinin kötüniyetli olması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekki linin üç yılı aşkın bir süredir yağmur oluk borularının duvara bağlantı yapılmasına yarayan PVC kelepçelerinin üretimini yaptığını, dava lının yenilik ve ayırt edicilik niteliği bulunmayan PVC kelepçesini TPE nezdinde adına 23.05.1997 tarihinde tescil ettirdiğini, müvekkili hakkında şikayette bulunup arama ve zabıt kararları aldığını, müvekkilinin işyerinde 06.08.2004 tarihinde yapı lan arama ve zabıt işlemi sonunda üretimini gerçekleştirdiği PVC kelepçe ürünleri ile bu ürünleri üretmeye yarar kelepçe kalıplarına el konulup yediemine verildiğini, hakkında tasarım hakkına tecavüz suçlaması ile Ankara Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemes i'nin 2005/ 591 ve 2005/439 esas sayılı dosyalannda kamu davaları açıl dığını, daha sonra anılan yargılama lardan heraat ettiğini, davalı adına tescil edilmiş Madde 155-Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3273 bulunan tasarımın öteden beri piyasada genel kullanımı olan davalı ve birçok firma tarafından üretim ve satışa konu edilip eski tarihli katalogla rda tanıtımının yapılmış olması karşısında yenilik ve ayırt edicilik vasıflarının bulunmadığı tespit edilerek İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkeme si'nin 26.05.2005 gün 2004/284- 2005/132 sayılı kararı ile hükümsüzlüğüne karar verildiğini, davaimm haksız ve hukuka aykırı tescilinin arkasına sığınarak müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini ve üretim araçlarına el konulması sebebiyle üretim yapamaması ve buna bağlı taah hütlerini yerine getiremernesi nedeniyle ciddi mağduriyete uğradığını ileri sürerek, üretim kalıplarının iadesine, müvekkilinin uğradığı zararlar karşılığı ıslah dilekçe siyle birlikte toplam 40.000,00 TL maddi tazminat ve 30.000,00 TL manevi tazmi natın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin yasal tasarım tescilinden kaynaklanan haklarını kullandığım, kötü niyetli olmadığını ve davacıya karşı Anayasal şikayet hakkının kullanıldığını, müvekkili tasarımının hükümsüz kılınmasının öneeye yönelik hakla rını ortadan kaldırmayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiş tir Mahkemece, PVC sektöründe bulunan davalının yeni olmayan harcı alem ürü nü incelemesiz sistemden istifade ederek adına tescil ettirmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu, davacı gibi üçüncü kişilere yasaklayıcı eylemiere girişilmesi nin tasarım hakkı sahipliğinin kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, 554 sayılı KHK'nin 45. maddesi uyarınca tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde kararın sonuçlarının geçmişe etkili olacağı, davacının üretim araçlarına el konulma sı nedeniyle davacının 4.452,14 TL maddi zararının olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 4.452,14 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı dan tahsiline karar verilmiştir. Kararın taraf vekilieri tarafından temyizi üzerine Özel Daire' ce; " ... tasarım tescil belgesinden kaynaklanan hakların kullanılması, bu belge ile sağlanan koruma kapsamında olup, tescilli bir tasarımın haksız kullanımın dan söz edilemez. Ancak, tasarım tescil belgelerinin hükümsüzlüğü yolundaki kararlar ile sicilden terkinleri sağlandıktan sonra korumaları kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlannın hak sız olduğu ileri sürülebilecektir. Tesc illi endüstriyel tasarım sahibi, bu tescil hü kümsüz kılınroadıkça tasarımını kullanabilir. Somut uyuşmazlıkta da davalı, usulü ne uygun şekilde tescil ettirmiş bulunduğu tasarım tescil belgesine dayanarak, yasal şikayet hakkını kullanmıştır. Tasarım tescil belgesi hükümsüz kılınana kadar şika yet hakkının kötüye kullanılm asından söz edilemez. Mahkemece, anılan hususlar nazara alınmadan, davacının harcı alem olan pis su kelepçesini kendisine ait olma dığını ve bir tasarım olarak korunmasının mümkün olmadığını, bilerek adına tescil ettirdiği, bu tasarım belgesine dayanarak basiretli bir taeirden beklenemeyecek ve haksız
|
... tasarım tescil belgesinden kaynaklanan hakların kullanılması, bu belge ile sağlanan koruma kapsamında olup, tescilli bir tasarımın haksız kullanımın dan söz edilemez. Ancak, tasarım tescil belgelerinin hükümsüzlüğü yolundaki kararlar ile sicilden terkinleri sağlandıktan sonra korumaları kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlannın hak sız olduğu ileri sürülebilecektir. Tesc illi endüstriyel tasarım sahibi, bu tescil hü kümsüz kılınroadıkça tasarımını kullanabilir. Somut uyuşmazlıkta da davalı, usulü ne uygun şekilde tescil ettirmiş bulunduğu tasarım tescil belgesine dayanarak, yasal şikayet hakkını kullanmıştır. Tasarım tescil belgesi hükümsüz kılınana kadar şika yet hakkının kötüye kullanılm asından söz edilemez. Mahkemece, anılan hususlar nazara alınmadan, davacının harcı alem olan pis su kelepçesini kendisine ait olma dığını ve bir tasarım olarak korunmasının mümkün olmadığını, bilerek adına tescil ettirdiği, bu tasarım belgesine dayanarak basiretli bir taeirden beklenemeyecek ve haksız rekabet oluşturacak ve tasarım hakkının kötüye kullanılması niteliğinde ola cak şekilde eylemiere giriştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilme si doğru görülmemiş, bozma yı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar ve rilmiş; Yerel Mahkeme, önceki hükümde direnmiştir. 3274 Yasaman Direnme hükmünü davacı vekilinin temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu; Özel Daire bozma ilaınındaki gerekçeleri benimsernek suretiyle sonuçta, Özel Daire bozma kararı doğrultusunda direnme kararının bozulmasına karar vermiş; davacı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşm azlık; endüstriyel tasarım tescilinden kaynaklanan hakların kullanılmasının mutlak olarak hukuka uygun kabul edilip edilmeyeceği, bu bağlamda durumun özelliklerinden hareketle TMK'nın 2. maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılıp kullanılm adığı araştırılarak kötüniyetli tescil lerden dolayı zararı ispatlananlar için tazminata hükmedilmesine yasal imkan bulu nup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşma zlığın çözümü için öncelikle endüstriyel tasarım hukukuna ilişkin açık lama yapılması gereklidir. Tasarım hukuku ilk olarak 16. yüzyılda Fransa'da tekstil ürünlerindeki desen Ierin başkaları tarafından taklit edilmesinin önüne geçmek için geliştirilmeye baş lanmıştır. Ülkemizde ise, 1995 yılına kadar 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Ka nunu'nda yer alan hükümler ile (FSEK m.2, m.4) koruma sağlanırken, 24.06. I 995 tarihinde 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hük münde Kararname (554 sayılı KHK) çıkartılmıştır. Anılan Kararname ile koruma altına alınmak istenen tasarım, kavram olarak; bir ürün veya ürün parçasının görünümüdür (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Huku ku, İstanbul 2012, Beşinci Bası, s.66 1). 554 sayılı KHK'nin 3. maddesindeki tasarım tanımı ise; "bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluş turduğu bütünü" şeklindedir. Kararnamede "endüstriyel" kelimesinin kullanılmasının sebebi ise; endüstriyel yolla üretilen ürün tasarımıarına endüstriyel tasarım denmesidir. Bunlar seri imalata konu ürünlerdir. AB ve Türk Hukukunda hem endüstriyel hem de endüstriyel olmayan, yani elle üretilen tasarımlar korunur (Sami Karahan/Cabit Suluk/Tahir Saraç/Temel Nal; Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Ankara 2012, s. 269). Korumanın kapsamı, urunun görünüm (Karahan/Sul uk/Saraç/Na l; y.a.g.e.; s. 285). özellikleriyle sınırlıdır Bir endüstriyel tasarımın 554 sayılı KHK hükümlerine göre korunabilmesi için tasarımın tescil edilmesi gereklidir. Bu tescil ilkesi, tescilsiz tasarımların korunma yacağı anlamına gelmez. Tescilsiz tasarımlar genel hükümler e göre korunacaktır (Tekinalp, y.a.g.e. s.674). Ülkemizde tasarım tescilleri, TPE tarafından yapılmaktadır. Madde 155- Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3275 Tescilli bir tasarımın, hukuken korumadan yararlanab ilmesi için bazı özellikle re sahip olması gerekir ki; bunların en başında kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olmama hali gelir (m.9). 554 sayılı K.HK'de, yeni ve ayırt edici nitelikteki tasarım lar korunmakt adır. Yenilik ve ayırt edicilik incelemesi, önceden mevcut bulunan tasarımlar ile ih tilaf konusu olan tasarımın kıyaslanarak değerlendirilmesi işlemidir. Yenilik (m.6) unsurunun belirlenmesinde, tasarımının, önceki mevcut bir tasarımın aynısı olup olmadığı incelenir. Ayırt edicilik (m.7) ise; yeni olan bir tasarımın ortak özelliklerinin dışında ve bilgilenmiş kullanıcı gözüyle kıyaslanan diğer tasarımlardan farklı kılan özellikle r dir. 554 sayılı KHK'nin 6. maddesinde; tasarımın aynısının başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması, bir başka deyişle mutlak yenilik koşulu kabul edilmiştir. Mutlak yenilikten söz edile bilmesi için de, tasarım tescil başvurusu yapılan ürünün görünümünün, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulan tasarımlardan yararlanma ve benzetme serbes tisi ilkesi sınırları içinde kalmak kaydıyla, küçük ayrıntıların ötesinde farklı özellik lere sahip olması gerekli ve yeterlidir. Burada bahsi geçen kamu, dünyanın herhangi bir yerinde, dar veya geniş, belirli veya belirsiz üçüncü kişilerdir. Bahsi geçen 'kamu' kavramına örnek olarak; konferans, seminer vs. katılımcı ları, TV seyircileri, yazılı basın okuyucuları, internet kullanıcısı vd. verilebilir (Tekinalp, y.a.g.e.; s. 285). TPE, başvuroya konu tasarımın yeni ve ayırt edici nitelik taşıyıp taşımadığını incelememektedir (Esas İnceleme). TPE, sadece, başvuruda gerekli evrakın verilip verilmediği, başvuru ücretinin yatırılıp yatırılmadığı gibi şekli hususları inceler (Şekli İnceleme). Şekli eksikliği bulunmayan ya da eksikleri giderilen bir başvuru, aylık periyotlada çıkan Resmi Endüstriyel Tasarımlar Bülteninde yayımlanır. (Baş vuru sahibi, pazara henüz çıkarmadığı ürüne ait tasarımın rakiplerce taklit edileceği endişesini taşıyorsa yayın ertelemesi talep edebilir. Bu durum özellikle moda sektö rü bakımınd an önem taşımaktadır.) Yayını takip eden üçüncü kişiler, başvuroya itirazda bulunabilir. İtiraz, yayın tarihinden itibaren 6 ay içinde yapılabilir. İtiraz sahibi, başvuroya konu tasarımın yeni ve ayırt edici nitelikte olmadığını ispatlama lıdır. İtiraz dilekçesi ile birlikte TPE'ye bilgi ve belge sunulmalıdır. TPE'nin Yeni den İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK), itiraz sahibinin dosyaya sunduğu bilgi ve belgelerle sınırlı bir inceleme yapar. İtiraz üzerine YİDK, başvuruyu esas incelemeye alır. Yani başvuroya konu tasarımın yenilik ve ayırt edici nitelik şartla rını taşıyıp taşımadığını inceler. 6 aylık askı süresince itiraz yapılmamışsa, başvuru su esas incelemeye tabi tutulmaksızın başvuru sahibine tasarım belgesi verilir. İtirazı reddedilen üçüncü kişiler veya itiraz üzerine başvurusu geri çevrilen başvuru sahibi, 60 günlük süre içinde Ankara'daki ihtisas mahkemelerinde TPE kararının iptalini talep edebilir. Başvuru sahibinin açacağı iptal davasında husumet, 3276 Yasaman itiraz sahibi ile TPE'ye birlikte yöneitilir (Karahan/Suluk/ Saraçi Nal; y.a.g.e.; s.283). Ülkemizde tasarım tescilleri bakımından yayıma dayalı itiraz sistemi benim senmiştir. Çünkü esas incelerneyi yapmak oldukça zaman alıcı ve masraflı bir iştir. Kaldı ki, esas inceleme sistemini benimseyen ülkelerde bu incelemeye tabi tutulan tasarımların birçoğu daha sonra mahkemeler tarafından özgün olmadığı gerekçesiy le iptal edilmektedir. Bu da göstermektedir ki, pratikte esas inceleme sağlıklı bir şekilde zaten yapılamamaktadır. Bu inceleme esasen uyuşmazlık halinde mahkeme ler önünde yapılabilm ektedir. Türk Hukukunda "hükürnsüzlük" ancak mahkeme önünde ileri sürülebilir. TPE, bir tasarımın hükümsüz olup olmadığı konusunda karar veremez. Ancak itiraz prosedürü çerçevesinde TPE YİDK, tasarımın koruma şartlanın karşılanmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddedeb ilir (Karahan/Suluk/ Saraç/N al; y.a.g.e., s.290). Hangi hallerde mahkemelerce hükürnsüzlük kararı verileceği 554 sayılı KHK'nin 43. maddesinde sayılı
|
husumet, 3276 Yasaman itiraz sahibi ile TPE'ye birlikte yöneitilir (Karahan/Suluk/ Saraçi Nal; y.a.g.e.; s.283). Ülkemizde tasarım tescilleri bakımından yayıma dayalı itiraz sistemi benim senmiştir. Çünkü esas incelerneyi yapmak oldukça zaman alıcı ve masraflı bir iştir. Kaldı ki, esas inceleme sistemini benimseyen ülkelerde bu incelemeye tabi tutulan tasarımların birçoğu daha sonra mahkemeler tarafından özgün olmadığı gerekçesiy le iptal edilmektedir. Bu da göstermektedir ki, pratikte esas inceleme sağlıklı bir şekilde zaten yapılamamaktadır. Bu inceleme esasen uyuşmazlık halinde mahkeme ler önünde yapılabilm ektedir. Türk Hukukunda "hükürnsüzlük" ancak mahkeme önünde ileri sürülebilir. TPE, bir tasarımın hükümsüz olup olmadığı konusunda karar veremez. Ancak itiraz prosedürü çerçevesinde TPE YİDK, tasarımın koruma şartlanın karşılanmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddedeb ilir (Karahan/Suluk/ Saraç/N al; y.a.g.e., s.290). Hangi hallerde mahkemelerce hükürnsüzlük kararı verileceği 554 sayılı KHK'nin 43. maddesinde sayılı olarak (nurnerus clausus) belirlenmiştir. Bunlar, tasarımın yeni ve ayırt edici nitelikte olmaması, teknik fonksiyonun tasarım şekil lendirmesi, tasarımın kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı olması, tasarımın gerçek sahibinin başkası olması, sonradan kamuya açıklanmış olmakla birlikte, aynı veya benzer başka bir tasarımın başvuru (veya varsa rüçhan) tarihinin daha önce olması halleridir. Açıklanan bu madde (554 sayılı KHK m.43) uyarınca verilen hükümsüzlük ka rarları geriye etkilidir. Bu hususun düzenlendiği 554 sayılı KHK'nin 'Hükümsüzlü ğün Etkisi' başlıklı 45/1. maddesi aynen; "Tasarımın hükümsüzlüğüne karar veril mesi halinde, kararın sonuçları geçmişe etkili doğar. Bu nedenle, tasarım başvurusu veya tesciline hukuki bakımdan bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan ko ruma, hükümsüzlük kapsamında doğmamış sayılır." şeklindedir. Bu yasa hükmü uyarınca; bir tasarımın hükümsüzlüğüne karar verildiği takdir de KHK ile sağlanan koruma "doğmamış sayılır". Doğmamış sayılma hem başvuru hem de tescil ile ilgilidir. Yokluğun sonucu; başvuru ve tescile dayalı olarak oluşan hakların hiç doğmadıklarının, hukuki ilişkilerin hiç kurulmadıklarının belirtilmesi dir. Bu aşamada önemle belirtilmelidir ki; tasarım tescillerinde şekli incelemenin benimsenmesi nedeniyle kötü niyetli kişiler koruma şartlarını taşımayan, "harc-ı alem" tasarımiara belge almakta ve belgeleri hükümsüz kılınıncaya kadar rakipleri ne karşı kullanmaktadır. 554 sayılı KHK m.45'deki düzenlemeye rağmen belgenin geçerli olduğu dönemdeki kullanımın, tazminat ödeme yükümlülüğü doğurmayaca ğının kabul edilmesi durumunda bu sistem mağdur üreten bir rnekanizmaya dönü şecektir (Karahan/Suluk/Sar aç/Nal; y.a.g.e., s. 283). Zira kötü niyetli kişiler, incelemesiz sistemden yararlanarak kamuya mal olmuş tasarımları adiarına tescil ettirmekte ve hükümsüz kılınıncaya kadar bunları rakiple- Madde 155-Önceki Tarihli Haklarm Etkisi 3277 rinin üretimlerini durdurma aracı olarak kullanmaktadır (Karahan/Suluk/Saraç/Nal; y.a.g.e., s. 293). Bahsi geçen bu kötüniyetli tescilleri önlemek için 554 sayılı KHK kendi içeri sinde koruma mekanizması öngörmüştür. 554 sayılı KHK'nin 43. maddesindeki düzenleme uyarınca, "doğmamış" sayılan endüstriyel tasarım tesciline dayalı olarak tescil sahibinin üçüncü kişilere verdiği zararların tazmini yoluna gidilebilecektir. Somut olayda, davalıya ait olan endüstriyel tasarım tescili, 23.05.1997 tarihin den geçerli olmak üzere "pis su kelepçesi" ürürıü için davalı şirket adına tescil edilmiştir. Bu tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebiyle açılan dava sonucu, İs tanbul 2. FSHH Mahkemesi 'nin 2004/284 E, 2005/132 K. sayılı ilamıyla davalı şirket adına tescilli 1997/3258-1 no.lu tasarımın hükümsüzlüğüne 26.05.2005 tari hinde karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; bilirkişi raporuna dayalı olarak, dava ya konu tasarımın tescil tarihi olan 1997 yılından çok daha önce 1991 yılından beri kamuya sunulduğu, yenilik ve ayırt edicilik unsurlarını taşımadığı belirtilmiştir. Bu kararın, 30.11.2006 tarihinde onanarak kesinleştiği konusunda uyuşmazlık bulun mamaktadır. Sonradan hükümsüz kılınan bu tasarım tescil belgesi sahibi şirket tarafından daha önce (05.07.2004) Ankara C. Başsavcılığına verilen dilekçeyle, davacı tarafın dan tasarım haklarına tecavüz edildiğinin ileri sürülmesi üzerine, Ankara FSHC Mahkem esi'nde sanık E .. A .. (davacı) aleyhine davalar açılmış, iki ayrı kamu dava sının birleştirilmesi sonucunda 2005/ 284 E., 2006/399 K. sayılı dosya üzerinden 23.01.2007 tarihinde sanığın (davacının) heraatine karar verilmiştir. Anılan karar gerekçesinde; yeni ve ayırt edici niteliği olmadığı belirlenen tasarım tescilinden doğan hakların ihlali olarak değerlendirilecek bir eylem bulunmadığı, bu nedenle atılı suçun unsurlarının oluşmadığı belirtilmiştir. Dava dosyasına eklenen TPE kayıtlarına göre de davalı şirketin davacı dışında pek çok kişi ve şirket aleyhine sonradan hükümsüz kılınan tasarım hakkına dayalı olarak davalar açtığı da anlaşılm aktadır. Yukarıda bahsi geçen hükümsüzlük davası, ceza davası ve eldeki dosyada alı nan bilirkişi raporlarında ittifak halinde belirtildiği üzere; davalı adına tescilli olan 3258 no.lu "pis su kelepçesi" ürünü, daha önce kamuya arz edilmiş olup, yenilik ve ayırt edicilik kriterlerinden yoksun olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Davalının basiretli bir tacir olmasının beklenınesi nedeniyle de (TTK m.20/2), kendisinin de içinde bulunduğu ilgili piyasada daha önce kamuya sunulmuş olan ürünler hakkında yeterli derecede bilgiye sahip olduğunun kabulü gereklidir. Buna rağmen davalı, piyasada yaygın olarak 1991 yılından beri var olan bir ürünü kendi tasarımıymış gibi 1997 yılında tescil ettirmiştir. Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallan na uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullamlmas ını hukuk düzeni koru- 3278 Yasaman maz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyiniyet iddiasında bulunamayacağında da şüphe yoktur (TMK m.2). Bu itibarla, davalının Türkiye'deki endüstriyel tasarım tescillerinde uygulanan incelemesiz sistemden yararlanarak tescilini sağladığı, ancak daha sonra yeni ve ayırt edici niteliğinin bulunmaması nedeniyle koruma kapsamında olmadığı mahkemece belirlenerek hükümsüzlüğüne karar verilen "harc-ı alem" tasarım tescili ve bu tescile dayalı hakları, yukanda aynntılı olarak açıklandığı üzere 554 sayılı KHK'nin 45/1 maddesi hükmü uyannca hiç "doğmamış" sayılır ve gerçekte var olmayan bir hak iddiası ile davacı tarafta oluşmasına neden olunan zarariann tazmini gerekir. O halde, davacı işletmesindeki üretim araçlarına el konulması sebebiyle davacı mn üretim yapmasının davalı tarafından bir hakka dayalı olmaksızın kötüniyetle en gellenmiş olduğunun somut olaydaki hükümsüzlük kararı ve açıklanan dosya kapsamı ışığında kabulü gerektiği için, meydana gelen zarannın tazmini yoluna gidilmelidir. Bu durum karşısında; davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile "boz ma" yönündeki Hukuk Genel Kurulu'nun 17.10.2012 gün ve 2012/11-236 E., 714 K. sayılı kararının kaldınlmasına karar vermek gerekmiştir. Ancak, yerel mahkemece hükmedilen tazminat miktanna ilişkin temyiz itirazlan Özel Daire'ce incelenmedi ğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir. lll. MADDE iLE iLGiLi BÖLGE ADLiYE MAHKEMESI KARARLARI 3. "HAMMER JACK" Kararı Özet Her ne kadar davalı taraf "hammer jack" marka tesciline dayalı yatı rım ve üretim yaptığından bahisle savunmada bulunmuş ise de; 10 Ocak 2017'de yürürlüğe giren 6769 sayılı SMK'nın 155. maddesi ge reğince marka tescilinin artık bir savunma gerekçesi olarak ileri sü rülemeyeceği, yasa hükmünün ve madde gerekçesinin son derece açık olduğu, somut olayda davaimm ürünlerinde yer alan işaretin, davacı ya ait şekil markasıyla aynı olduğu, böylelikle SMK'nın 159. maddesi ile HMK'nın 389-390. maddelerinde yazılı tedbir koşullarının oluştu ğu gözetilerek,
|
Kurulu'nun 17.10.2012 gün ve 2012/11-236 E., 714 K. sayılı kararının kaldınlmasına karar vermek gerekmiştir. Ancak, yerel mahkemece hükmedilen tazminat miktanna ilişkin temyiz itirazlan Özel Daire'ce incelenmedi ğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir. lll. MADDE iLE iLGiLi BÖLGE ADLiYE MAHKEMESI KARARLARI 3. "HAMMER JACK" Kararı Özet Her ne kadar davalı taraf "hammer jack" marka tesciline dayalı yatı rım ve üretim yaptığından bahisle savunmada bulunmuş ise de; 10 Ocak 2017'de yürürlüğe giren 6769 sayılı SMK'nın 155. maddesi ge reğince marka tescilinin artık bir savunma gerekçesi olarak ileri sü rülemeyeceği, yasa hükmünün ve madde gerekçesinin son derece açık olduğu, somut olayda davaimm ürünlerinde yer alan işaretin, davacı ya ait şekil markasıyla aynı olduğu, böylelikle SMK'nın 159. maddesi ile HMK'nın 389-390. maddelerinde yazılı tedbir koşullarının oluştu ğu gözetilerek, davacının istinaf isteminin kabulüne karar verilmiştir. İstanbul BAM 16. HD. 2018/280 E. 2018/616 K. 13.03.2018 tarihli. Davacı vekili, "müvekkilinin 1988 yılından beri TÜRKPATENT nezdinde ... + şekil ve şekil marka tescilleri bulunduğunu, ilkinin 12, 18, 25. sınıfta ikincisinin 25. sınıfta tescilli olduğunun, ... markaları nın son derece tanınmış marka olduğunun, davalı tarafın ise, iltibas yaratacak biçimde ... + şekil markasını tescil ettirdiğini, davalıya ihtar göndermelerine rağmen, davalının başka başvuru daha yaptığını, davalı adına tescilli ... numaralı ... + şekil markasının, SMK'nın 6/1, 6/5, 6/9 ve 25. maddeler gereği hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkilinin markasının tanınmış Madde 155-Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3279 olduğunu, karıştırma ihtimali bulunduğunu, davalı tescilinin kötüniyetli olduğunu, SMK'nın ı 55. maddesi gereği tescilli marka kullanımının tecavüz teşkil etmez ilke sinin de ortadan kalktığını, davalının kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu" iddia ile davalı markasının hükümsüzl üğünü ve da valının tüm kullanımlarının engellenmesini, ürün ve tanıtım malzemelerinin topla tılmasını, internet ve sosyal medyadaki kullanımla rının da durdurulmasını talep etmiş, bu tedbir talebi mahkemece 04. ı 2.2017 tarihli kararında birlikte davalı mar kanın tescilli olduğu, benzerlik ve kullanırnın davanın esasını teşkil ettiği, davanın esasını çözecek şekilde tedbir kararı verilemeyeceği, böyle bir kararın davalının ticari hayatını olumsuz etkileyeceği ve SMK'nın 159. maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, bu ret kararına karşı davacı taraf vekili, 12.12.2017 harç tarihli dilekçesi ile istinaf isteminde bulunmuştur. Davacı taraf istinafında, "SMK'nın 155. maddesi gereği tescile dayalı kullanı rnın tecavüz teşkil etmez prensibinin ortadan kalktığını, HMK uyarınca yaklaşık ispatın yeterli olduğunu, davalıların tescilinin ret gerekçesi yapılamayaca ğını, ben zerlik ve kullanırnın davanın esasını teşkil ettiği biçimindeki gerekçenin de doğru olmadığını, böyle kabul edilirse hiçbir sınai mülkiyet davasında tedbir kararı veri lemeyeceğini, davalı markanın, müvekkilin markası aynen kopyalanmak suretiyle oluşturulduğunu, tedbir kararının, davalının tica ri hayatını olumsuz etkileyebilece ği gerekçesinin de kabul edilemez olduğunu, davalı tarafın kötüniyetli olduğunu ve tedbir koşullarının mevcut olduğunu" iddia ile ret kararının kaldırılmasını, ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinafa cevaben, "davacının SMK'nın 155. maddesini Anayasa'ya aykırı yorumladığını ve bunun kabul edilemez olduğunu, tescilin adeta yok sayıla mayacağ ını, müvekkilinin tescile güvenerek yatırımlar yaptığını, markalar arasında iltibas bulunma dığını, markalann birbirini amınsatmasının dahi söz konusu olmadı ğını, tedbir koşullarının oluşmadığını, ret kararının doğru olduğunu" savunarak kararın onanmasını talep etmiştir. Her ne kadar davalı taraf 2017/07336 no.lu marka tesciline dayalı yatırım ve üretim yaptığından bahisle savunmacia bulunmuş ise de; 10 Ocak 20 I 7'de yürürlüğe giren 6769 sayılı SMK'nın 155. maddesi gereğince marka tescili nin artık bir savunma gerekçesi olarak ileri sürülemeyeceği, yasa hükmünün ve madde gerekçesinin son derece açık olduğu, somut olayda davalının ürünlerinde yer alan işaretin, davacının 88/104961 no.lu şekil markasıyla aynı olduğu, böylece SMK'nın 159. maddesi ile HMK'nın 389-390. maddelerinde yazılı tedbir 3280 Yasaman koşullannın oluştuğu gözetilerek, davacının istinaf isteminin kabulü ile aşağıdaki karar verilmesi gerekmiştir. HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle : 1-6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2 maddesinin kabulü ile Bakırköy l. FSHHM'nin davacının tedbir talebinin reddine ilişkin 04. 12.2017 tarihli ret kararı nın KALDIRILMASINA, 2-HMK'nın 389-390. maddeleri ile 6769 sayılı SMK'nın 159. maddesi gereğin ce davacının ihtiyati tedbir isteminin takdiren 1.000.000 TL nakdi teminat ya da aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı koşuluyla kabulü ile ı haftalık yasal sürede teminat yatırıldığı takdirde davacı ya ait ı 04961 no .lu şekil markas ının, davalı tarafça, 2017/07336 no .lu marka sicilindeki hali dahil olmak üzere ayakkabı emtiasında ve basılı evrak, reklam ve tanıtım malzemele ri ve ürün tanıtımla rında kullanılmasının TEDBİREN ÖNLENMESiNE, 3-6100 sayılı HMK'nın 393. maddesi gereğince işbu tedbirin yasal sürede te minat yatırıldığı takdirde, Bakırköy İcra Dairesi aracılığıyla yerine getirilmesine, 4-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 5-İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yolu na başvurma harcı 83,90 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam ı69,60 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığı ndan avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 14/03/20 18 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 4. " ... " Kararı Özet İlk derece mahkemesi tarafından ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiş; bunun üzerine davalı tarafından yapılan istinaf baş vurusu ise, davalı tarafın kullanımı , kullanım şekli ve SMK'nın 155. maddesi, davacının ürün ambalajının renk ve tasarımı ile davalı ürün ambalajı renk ve tasarımı, davacının şekil markaları ve dosya kapsa mına göre tedbir kararının yerinde olduğu gerekçesiyle reddedilmiş tir. İstanbul BAM 16. HD. 2018/3015 E. 2018/2141 K. 15.10.2018 tarihli. Davacı vekili, "müvekk ilinin 1953 yılından beri ABD'de pasıanınayı önleyici, çözücü madde sektöründe ... markasıyla üretim ve satış yaptığını, ... markanın sek törde dünya çapında tanınmış olduğunu, dünyada ve Türkiye'de uzun yıllardır kul- Madde 155-Önceki Tarihli Haklarm Etkisi 3281 lanıldığını, .... markanın Türkiye'de de tescilli olduğunu, ABD dışında pek çok ülke de de marka tescilleri bulunduğunu ve ürün satımı olduğunu, Türkiye'de 2 ve 4. sınıflarda ... ve ... no.lu ... markalannın ve .... ve ... no.lu (ürün kutusu şekli ve dizay nı) markalan bulunduğunu, tanınmışlığın Bakır köy 2. FSHHM 2013/158 E. 2013/9 K. sayılı kararıyla da sabit olduğunu, davaimm ise müvekkilinin markasını ve am balaj kutu görsellerini taklit ettiğini, kutulardaki renklerin ve konumlarının bile aynı olduğunu" iddia ile davalı tarafça üretilip satışa sunulan ve müvekkilin hem ... mar kasıyla, hem ürün ve ambalaj tasarımı ve etiket dahil tüm ticari takdim şekli ile iltibas yarattığı ürün ve benzerlerinin satış üretim dağıtım ve ticari amaçla bulundu rulmasının önlenmesini, internetteki (www .... ) tanıtım ve kullanımların durdurul masını ve bu kullanımların site içeriklerinden çıkarılmasını, mümkün olmadığı takdirde
|
ABD dışında pek çok ülke de de marka tescilleri bulunduğunu ve ürün satımı olduğunu, Türkiye'de 2 ve 4. sınıflarda ... ve ... no.lu ... markalannın ve .... ve ... no.lu (ürün kutusu şekli ve dizay nı) markalan bulunduğunu, tanınmışlığın Bakır köy 2. FSHHM 2013/158 E. 2013/9 K. sayılı kararıyla da sabit olduğunu, davaimm ise müvekkilinin markasını ve am balaj kutu görsellerini taklit ettiğini, kutulardaki renklerin ve konumlarının bile aynı olduğunu" iddia ile davalı tarafça üretilip satışa sunulan ve müvekkilin hem ... mar kasıyla, hem ürün ve ambalaj tasarımı ve etiket dahil tüm ticari takdim şekli ile iltibas yarattığı ürün ve benzerlerinin satış üretim dağıtım ve ticari amaçla bulundu rulmasının önlenmesini, internetteki (www .... ) tanıtım ve kullanımların durdurul masını ve bu kullanımların site içeriklerinden çıkarılmasını, mümkün olmadığı takdirde web sitelerine erişimin önlenrnesini, ürünlerin dizaynları, kalıp, kutu, am balaj, broşür, katalog vb.'nin toplahlarak yediemine teslimini, bu konularda tedbir kararı verilmesini, yargılama sonunda da markaya tecavüzün ve haksız rekabetin hükmen tespitini, men'ini, defini, tedbir konulannda esastan da hüküm kur ulmasını, 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini ve kararın ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevaben, "müvekkilinin, İstanbul/Çekmeköy adresi itibariyle yet kili mahkemenin İstanbul Anadolu FSHHM olduğunu, müvekkilinin 1963 yılından beri sektörde faaliyet gösterdiğini, ... i bareli çok sayıda markası yanında ... no .lu ... " markası da bulunduğunu, 17 yıldır bu markalı ürünlerin de satışını yaptığını, karış tırma ihtimalinin ve marka hakkına tecavüz, haksız rekabet ya da tanınmışlıktan haksız yararlanmanın söz konusu olmadığını" savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece 26.06.20 18'de ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, 50.000 TL tazmi nat karşılığında, davaimm tescilli markası dışında ... ibaresinin üstte büyük ve ... ibaresinin altta küçük olarak, koruyucu yağlar, spreyler emtiası üzerinde kullanımı nın dava sonuna kadar tedbiren önlenmesine, bu ürünlerin satış ve tanıtımının ya pıldığı www .... internet adresindeki detay ... web sayfasında ve sair internet sitele rinde içeriklerio 1 hafta içinde çıkarılmasına, mümkün olmadığı takdirde bu sitelere erişimin engellenmesine" karar verilmiştir. Davalı vekili 10.07.2018 havale tarihli istinaf dilekçesi ile, "verilen kararın hu kuka aykırı olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardan beri sektörde bulunduğunu, ... ibareli çok sayıda marka tescilleri olduğunu, ayrıca müvekki linin " ... şekil" biçi minde marka tescili bulunduğunu ve kullanımının tescile dayalı olduğunu, iltibasın ve karıştırma ihtimalinin söz konusu olmadığını, davacının tecavüz iddiasının dü rüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davacının tescilli markasında çok daha önce müvekkilinin kullanımının bulunduğunu, davacının gerçek hak sahipliğine dayana mayacağını, davacı markanın tanınmış marka olmadığını ve haksız yararlanmanın, sulandırmanın söz konusu olmadığını" savunarak ihtiyati tedbir kararının kaldırıl masını istemiştir. Davacı vekili istinafa cevaben, "önceki iddialarını tekrarlayarak, her iki tarafa ait ürün görsellerine ve marka görsellerine de yer vermek suretiyle, ürünlerin ticari 3282 Yasaman takdim şekillerinin, renk ve tasarımlarının birebir aynı olduğunu, SMK ı 55. md gereği tescilin savunma dayanağı olamayacağı nı, müvekki linin ... marka tescillerin den ilkinin 1973 yılına kadar geri gittiğini, şekil markaları nın ise ı 996 yılından beri tescilli olduğunu, müvekki linin markasının tanınmışlığının Bakırköy FSHHM kara rıyla sabit olduğunu, tedbir koşullarının mevcut olduğunu ve tedbir kararının doğru olduğunu" savunarak istinaf isteminin reddin i, tedbirin devamını istemiştir. Her ne kadar davalı vekili yukarıda yazılı nedenlerle istinaf isteminde bulun muş ise de, davalı tarafın kullanımının, kullanım şekli ve SMK'nın 155. maddesi, davacının ürün ambalajının renk ve tasarımı ile davalı ürün ambalajı renk ve tasa rımı, davacının ... no.lu şekil markaları ve dosya kapsamına göre tedbir kararının yerinde olduğu gözetilerek istinaf isteminin reddi gerekmiştir. S. 118URLINGTON" Kararı Özet İlk derece mahkemesi taraf ından, davacı tarafça davalı aleyhine tes cilli markaların hükümsüzlüğüne dayalı dava açıldığı, h�Hihazırda davalı kullanımlarının tescilli markaya dayalı olduğu gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Buna karşın, istinaf mah kemesi tarafından, davacının markalarının başvuru tarihi ile davalı markalarının başvuru tarihleri göz önüne alındığında; SMK m.155 gereğince "sonraki tescil sahibi, önceki başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davalarında sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceği nden", davacı tarafın markalarının tanınmışlığını ispat yönünden ibraz ettiği mahkeme ilamları, delilleri incelenmek ve bilirkişi incelemesi de yap tırmak suretiyle, bilirkişi raporu alındıktan sonra tedbir talebinin de ğerlendirilmesi gerekirken, hükümsüzlük davası ve davalı markaları gerekçe gösterilerek tedbir talebinin reddi yerinde görülmemiş ve da vacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldı rılmasına, bilirkişi incelemesi yaptınlarak alınacak rapordan sonra tedbir talebinin değerlendirilmesi yönünden dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. İstanbul BAM 16. HD. 20191781 E. 2019/817 K. 11.4.2019 tarihli. İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dilekçesinde, müvekkili ... 'a ait " ... " markasının, ABD'de yerleşik International .... 'in alt şirketi olan ... tarafından I 923 yılında yaratıldığını, aynı zamanda söz konusu şirketin ticaret unvaru olarak kulla nıldığını, yirmi yıldan fazla bir süredir ... A.Ş. tarafından da Türkiye'de satılmakta olduğunu, müvekkillerimize ait " ... " markalı ürünlerin, Avrupa, Amerika, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da birçok ülkede satıldığını, müvekki linin" ... " markasını OHIM nez dinde, O 1.12.1999 tarihinde ve ... numarası ile topluluk markası olarak tescil ettiği ni, aynı zamanda, " ... " markasının WIPO aracılığıyla ülkemiz dahil Avustralya, Madde 155-Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3283 Bosna Hersek, Belarus, İsviçre, Cezayir, Mısır, Gürcistan, Hırvatistan, İsrail, Rus ya, Suriye ve Fas gibi birçok ülkede de tescilli olduğunu, müvekkilinin " ... " marka sının, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde de 25.09.1998 tarih ve ... tescil no.su ile tescilli olduğunu ve Türkiye'de de koruma altına alındığını, davalılann müvek killeri tanınmış " " ve markaları nın haksız kullanıla rak davalılara ait http:// .... cnm.tr/ ve http://www ..... com/ internet siteleri üzerinden gözlük satışı yap tığını, sitelerde satışa sunulan gözlük! erin müvekkillerine ait " ... " markasına ait ürünler olduğu izieniınİ yaratılmakta ve gözlükler üzerinde müvekkillerinin marka sını birebir taklit ettiklerini, dava lılardan .. .'in, bu kullanımlarını yasal hale getirmek için müvekkillerinin tanınmış " ... " markasının birebir aynısını 09. ve 14. sınıflarda haksız olarak tescil ettirdiğini, davalıların yasaya aykırı ve tecavüz niteliğindeki eylemleri nedeniyle müvekkili firmanın maddi ve manevi zarara ve itibar kaybına maruz kaldığını belirtmiş ve http:// .... com.tr/ ve http://www ..... com/ internet sitele rine eri ş imin engellenmesine, marka ve telif haklarına tecavüz eden nitelikteki ürün lerin irnhasına, 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi ve 5.000 TL itibar tazrninatının dava tarihinden itibaren işieyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinde özetle; Burlington markasının müvekkillerinin üzerine Türk
|
müvekkillerine ait " ... " markasına ait ürünler olduğu izieniınİ yaratılmakta ve gözlükler üzerinde müvekkillerinin marka sını birebir taklit ettiklerini, dava lılardan .. .'in, bu kullanımlarını yasal hale getirmek için müvekkillerinin tanınmış " ... " markasının birebir aynısını 09. ve 14. sınıflarda haksız olarak tescil ettirdiğini, davalıların yasaya aykırı ve tecavüz niteliğindeki eylemleri nedeniyle müvekkili firmanın maddi ve manevi zarara ve itibar kaybına maruz kaldığını belirtmiş ve http:// .... com.tr/ ve http://www ..... com/ internet sitele rine eri ş imin engellenmesine, marka ve telif haklarına tecavüz eden nitelikteki ürün lerin irnhasına, 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi ve 5.000 TL itibar tazrninatının dava tarihinden itibaren işieyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinde özetle; Burlington markasının müvekkillerinin üzerine Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 2008/2171 1 ve 2012/102924 tescil no ile tescilli olduğunu ve sahibinin ... Bilgisayar olduğunu, ... Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.'nin 2008 yılından itibaren gözlük üretimi ve satışı hiz metleri ile iştigal ettiğini, müvekkillerine Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli 2 adet ' ... ' ibare! i markası bulunduğunu, müvekk illeri adına tescilli ' ... ' mar kası mevcutken, müvekkilleri aleyhine marka tecavüz ve tazrninat davasının mes netsiz olduğunu, davacı şirketin dava dilekçele rinde de beyan ettikleri gibi, ' ... 'ın bir giyim markası olduğunu, ancak Türkiye'de sadece çorap olarak ve sadece tek mağazada satıldığını, doktrinde ve Yargıtay uygulamalarından yola çıkarak, tanın mış markanın en önemli kriterinin, 'toplumun ilgili kesiminde markanın bilinme ve tanınma derecesi olduğunu, .... markasının, Türkiye'de toplumun ilgili kesimi tara fından bilinen bir marka olmadığını, müvekkili ve sahibi olduğu şirketin, 2008 yı lından beri gözlük üretimi ve satışı hizmetleri ile iştigal ettiğini, müvekki linin, ... gözlük markasını, İngiltere'nin ... şehrinden yola çıkarak oluşturulduğunu, müvek kilinin markasını ilk yarattığı sırada, Türkiye'de davacı şirkete ait ... markasına ilişkin herhangi bir mağaza bulunmadığını ve herhangi bir dükkanda satılmadığını, müvekkilinin ..... giyim markasından haberdar olmayarak ... markasını yarattığını, müvekkili şirketin iştigal konusunun sadece gözlük üretimi olduğunu, Burlington markasının 9. Nice sınıfında sadece müvekkili adına tescilli olduğunu, davacı şirke tin 9. sınıfta marka tescilinin olmadığını, davacı şirketin, Burlington giyim marka sının gözlük emtiası ile ilgili üretiminin mevcut olmadığını, müvekkil ile davacı şirketin iştigal konularının birbirinden tamamen farklı olduğunu, davacı şirketin, müvekkili şirkete ait Burlington markasının varlığını ve Türk Patent ve Marka Ku rumu nezdinde tescilli olduğunu 2008 tarihinden itibaren bildiğini, bu nedenle da vacı şirketin marka tecavüz davasını müvekkilinin marka tescilinden 1 O yıl sonra 3284 Yasaman açmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu belirtmiş ve müvekkili aleyhine açılan tazminat talepli marka tecavüz davasının ve buna ilişkin tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin O 1/02/2019 tarihli 20 ı 8/248 Esas sayılı kararıyla; davacı tarafça davalı aleyhine tescilli markalann hükümsüzlüğüne dayalı dava açıldığı, halihazırda davalı kullanımlarının tescilli markaya dayalı olduğu, yasal şartları oluşmadığı gerekçesiyle, tedbir talebinin red dine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; 6769 sayılı SMK ı55. maddesi gereğin ce, davalının markalannın tescilli olmasının müvekkilinin marka hakkına tecavüzü ortadan kaldırmadığını, müvekkilinin " ... " ve şekil markalarına ilişkin kullanımları nın çok eskiye dayandığını, müvekkilinin marka tescillerinin de davaimm marka tescillerinden daha öneeye ait olduğunu, markaların tanınmış marka olduğunun Yargıtay denetiminden geçmiş mahkeme kararları ile tespit edildiğini, İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkem esi'nin 20ı2125ı Esas- 20 ı4/122 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 'ın 20ı4/ı8ı62 Esas-20ı5/3586 Karar sayılı onama kararı, İstan bul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2014/1 ı8 Esas-2014/269 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 'ın 2015/3210 Esas-2015/8402 Karar sayılı onamakararı ile müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunun tespit edildiğini ve dava dışı şirketler tarafından tescil edilen şekil+ ... markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğini, davalının kullanımlarının müvekkilinin marka hakkına tecavüzün yanı sıra telif haklarına da tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin ürünle rinin tanıtımı için özel olarak tasarlanmış teneke kutu tasarımlarının birebir aynısı nın ve müvekkilinin tescilli markalannın http://www ..... com ve www ..... com.tr internet sitesinde kullanıldığını, davaltiarın kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin markalarından haksız kazanç sağlamak amacıyla hareket ettiklerini, davaltiarın haksız kullanımlarının müvekkili nezdinde geri dönüşümü olmayan zarariara sebe biyet verdiğini beyanla mahkeme kararının kaldırıla rak tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davacı vekilinin dilekçe ekinde sunduğu İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2012/251 Esas-2014/122 Karar sayılı kararında davacının dayandığı .. .. ibaresi ve ... sayılı logosunun dünyada birçok ülkede tescilli olduğu ve kullanılan ürünler üzerindeki markaların bilinirliği yanında reklam ve tanıtım için yapılan çalışma ve giderler nazara alındığında tanınmış mar ka niteliği taşıdığı beyan edilerek, 35. sınıfta davalı adına tescilli ... sayılı ... +şekil markasının hükümsüzlüğüne karar verildiği ve Yargıtay ' ın 2014/18162 Esas- 20ı5/3586 Karar sayılı kararı ile onandığı, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2014/118 Esas-2014/269 Karar sayılı kararı ile davacının her iki markasının tanınmış olduğunun tespiti ile davalı adına 35. sınıfta davalı adına 31/03/20 ı 4 tescil tarihli ... sayılı ... +şekil markasının hükümsüzlüğüne karar verildi ği ve Yargıtay 'ın 2015/3210 Esas-2015/8402 Karar sayılı kararıyla onandığı gö rülmüştür. Davalı ... adına tescilli, 10/ı2/2012 başvuru tarihli şekil+ ... markasının 09/14 sınıflarda tescilli olduğu görülmüştür. Madde 155-Önceki Tarihli Haklarm Etkisi 3285 G E R E K Ç E: Tedbir talep eden davacı vekilinin TPMK nezdinde tescilli 98/019493 sayılı "Burlington" ve ... sayılı şekil markasına ve müvekkilinin marka larının tanınmış olduğunu ileri sürerek, davalllara ait olduğunu iddia ettiği http:// .... com.tr/ ve http://www ..... com/ internet siteleri üzerinde, birebir aynı marka ile ve müvekkilinin kullandığı kutu ambalajının taklit edilerek ürün sattığı ve tanı tum yaptığı iddiasıyla tedbir talep ettiği, davalı ... adına TPMK nezdinde tescilli ... sayılı markaların tescilli olduğu, ilk derece mahkeme sinin O 1102/2019 tarihli kara rıyla davacı tarafın, davalı aleyhine açtığı marka hükümsüzlüğü davasının ve davalı kullanımlarının tescilli markaya dayalı olduğunun gerekçe göstererek tedbir talebi nin reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görül müştür. Davacının markalarının başvuru tarihi ile davalı markalarının başvuru tarih leri göz önüne alındığında; 6769 sayılı SMK 155. madde gereğince "sonraki tescil sahibinin önceki başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz dava larında sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olduğunu ileri sü remeyec eğinden", davacı tarafın markalarının tanınmışlığını ispat yönünden ibraz ettiği mahkeme ilamları ve delilleri de incelenmek suretiyle, bilişim ve marka vekili bilirkişiden davalıya ait olduğu internet sitelerinde
|
ve tanı tum yaptığı iddiasıyla tedbir talep ettiği, davalı ... adına TPMK nezdinde tescilli ... sayılı markaların tescilli olduğu, ilk derece mahkeme sinin O 1102/2019 tarihli kara rıyla davacı tarafın, davalı aleyhine açtığı marka hükümsüzlüğü davasının ve davalı kullanımlarının tescilli markaya dayalı olduğunun gerekçe göstererek tedbir talebi nin reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görül müştür. Davacının markalarının başvuru tarihi ile davalı markalarının başvuru tarih leri göz önüne alındığında; 6769 sayılı SMK 155. madde gereğince "sonraki tescil sahibinin önceki başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz dava larında sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olduğunu ileri sü remeyec eğinden", davacı tarafın markalarının tanınmışlığını ispat yönünden ibraz ettiği mahkeme ilamları ve delilleri de incelenmek suretiyle, bilişim ve marka vekili bilirkişiden davalıya ait olduğu internet sitelerinde bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle, bilirkişi raporu alındıktan sonra tedbir talebinin değerlendirilmesi gerekir ken, hükümsüzlük davası ve davalı markaları gerekçe gösterilerek tedbir talebinin reddi yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahke me kararının kaldırılmasına, bilirkişi incelemesi yaptınlarak alınacak rapordan son ra tedbir talebinin değerlendirilmesi yönünden dosyanın mahkemesine gönderilme sine karar verilmiştir. 6. "ELiT" Kararı Özet Davacı şirketin 29, 30, 35 ve 43. sınıflarda tescil edilmiş markalarının bulunduğu, davacı şirketin ticari sicil kaydından 12/08/1948 tarihinde sicile kaydedildiği, çikolata ve şekerleme ürünlerinin imalatı ve pazar laması alanında faaliyet gösterdiği görülmüş; davaya konu hüküm sözlüğü istenen markanın ise, davalı adına tescilli ve "tadı hep dama ğınızda a&g elit profıterol" ibareli olduğu, 43. sınırta tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından, Beyoğlu ... Noterliğinin e-tespit tutanağı ile tespit yaptırıldığı, ... başlığı ile yapılan internet aramasın da davah tarafın iş yerinin tanıtımının yapıldığı, 11 ••• 11 ibaresi yazılı profıterol tatlı ta bağı, peçete, iş yeri tabelası ve 11 ••• 11 logoso ile birlik te, www .... com internet sitesinin alan adının görsellerinin çıktığı, da valı markasının "tadı hep damağınızda a & g elit profıterol" şeklinde tescilli olduğu, ancak markanın tescil edildiğinden farklı olarak .... ibaresinin kullanıldığı, SMK 155. madde gereğince davalı markasının 03/08/2012 başvuru tarihli olduğu, davacı tarafa ait tescilli markala rın tescil başvuru ve koruma tarihleri göz önüne alınarak tescilli marka kullanımının hukuka uygunluk sebebi olarak ileri sürülemeye- 3286 Yasaman ceği, mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatiyle davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. İstanbul BAM 16. HD. 2018/3754 E. 2018/2751 K. 28.12.2018 tarihli. Davacı dava dilekçesinde, müvekkilinin ... olduğunu, TPMK'da ... esas unsurlu ISO'den fazla markalarının bulunduğunu, davaimm 2012/68773 sayı ile tescilli "tadı hep damağınızda a & g elit profiterol" markası ile müvekkilinin markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, tecavüzün ve haksız rekabet teşkil hareket lerinin men ve ref'ini, marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden fiilierin durdurulmasını, tecavüzün giderilmesini bu amaçla marka hak kına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden ... ibareli ürünlerin imalatının durdurul ması, satışının ve ihraç edilmesinin önlenmesini, markanın hükümsüzlüğünü, sicil den terkinini talep etmiştir. Mahkemenin 28/08/20 ı 8 tarihli ihtiyati tedbir kararının 1 haftalık yasal süre içerisinde uygulanmaması nedeniyle kendiliğin den kalktığı, davacı vekilinin talebi üzerine mahkemenin 26/09/2018 tarihli 20 1 8/368 Esas sayılı ara kararı ile davalının "tadı hep damağınızda a & g elit profitero l" markasını taşıyan ürünlerine ait amba laj, etiket, kutu ve kolilerin ve bunların yapımında kullanılan kalıp ve kıişelerin bulundukları yerden toplatılarak dava sonuna kadar ihtiyati tedbir olarak bir yedie mine teslimine, "tadı hep damağınızda a & g elit profiterol" ibareli ürünlere ait ambalajların, etiket ve kolilerio üretiminin durdurolmasına satış ve ihraç edilmesi nin önlenmesine, kararın infazı için Bakırköy Nöbetçi İcra Müdürlüğünün görev lendirilmesine karar verildiği görülmüştür. Davalıla r vekilinin lll ı 0/2019 tarihli tedbire itiraz dilekçesinde, 26/09/2018 tarihli ihtiyati tedbir kararının İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... talimat sayılı dos yasından, müvekkili ... 'a ait" ... Beşiktaş İstanbul" adresinde uygulandığını, 100 adet kutunun .. .'a yediemin olarak teslim edildiğini, -Davada HMK 389. maddede öngörülen hakkın elde edilmesinin zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceğinden bahsedilemeyeceğini, 100 adet kutunun müvekkiline yediemin olarak tesliminin dahi bu hususu gösterdiğini, ek kararın uygulanmam asının da bunu gösterdiğini, -HMK 392/1 maddesi gereğince mahkemenin tedbir isteyenden teminat alma dığını, bunun gerekçesini de kararında göstermediğini, -Tedbir kararının davanın sonucuna etki eder tarzda verildiğini, -Kararın uygulamada tereddüt yaratacak tarzda verildiğini, kararda ... ibaresini taşıyan ürünler üzerinde değil doğrudan " ... markasını taşıyan ürünler üzerinde ted bir kararı verildiğini, -Müvekkilinin günlük taze profitero l, ekler, supangle, trileçe, ekmek kadayıf ı ve kazandibi tatlıları ürettiğini ve bunları işletmede tabakta, paket serviste ise plas tik, şeffaf veya karton kutuda sunduğunu, El it markasını taşıyan bir ürün üretrnedi ğini, Madde 155-Önceki Tarihli Hakiann Etkisi 3287 -Davacı tarafın müvekkilinin " ... a&g ... " markasım taşıyan kutular üzerinde tedbir uyguladığı nı beyan la kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemenin duruşmalı inceleme yaptığı 25/1 0/20 18 tarihli kararı ile davalı ta rafın tedbire itirazının kısmen kabulüne 40.000,00 TL teminat alınmasına diğer itirazların reddine karar verdiği görülmüştür. Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde; tedbir kararının hukuka aykırı verildi ğini beyan etmiş, tedbire itiraz dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiş, ek olarak müvekkilinin tescilli markası ile davacının ... markası arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, her iki markadaki ortak .... ibaresinin davacı tekelinde olan bir ibare olmadığı gibi ayırt ediciliğinin de bulunma dığını, davacı haklılığını yaklaşık olarak ispatlayama dığını, -Müvekk ilinin markasını taşıyan l 00 adet karton kutuya el konulduğunu, -Kararın açık anlaşılır ve net olmadığını, -Kararın gerekçesinin bulunmadığını beyanla ihtiyati tedbir kararının kaldırıl- masını talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; tedbir kararının 04/10/2018 ta rihinde uygulandığını, istinafa başvurunun 16/1112018 tarihinde yapıldığını, süre sinde itiraz bulunmad ığını, -Davanın temelini davalıların Beşiktaş İstanbul'da bulunan ticari işletmelerin işletme adı ve ürün markası olarak müvekki linin .. markasını kullanmalarının, dava lıların ürün ambalajları ve internet sitelerinde dahi ... adı altında faaliyet gösterme lerinin oluşturduğunu, -Müvekkilinin .. markalarından oluşmuş seri markaları bulunduğunu, davalıla rın internet sitelerinde ve işletme adlarında dava tarihinden sonra değişikliğe gittik lerini, ancak yeterli olmadığını, tedbirin haklı ve usulüne uygun bulunduğunu be yanla istinaftalebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. GEREKÇE: Davacı vekilinin dava dilekçesinde, TPMK nezdinde tescilli ... ibareli markala rına dayanarak, davalı markasının hükümsüzlüğü ile davaimm müvekkilinin marka sına tecavüz ve haksız rekabet ettiğinden bahisle markaya tecavüz ve haksız rekabe tin tespiti, önlenmesi ve refı talebiyle dava açtığı, ihtiyati tedbir talep ettiği, mah kemenin 26/09/2018 tarihli kararıyla ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verdiği, davalı vekilinin itirazı üzerinde
|
davalıların Beşiktaş İstanbul'da bulunan ticari işletmelerin işletme adı ve ürün markası olarak müvekki linin .. markasını kullanmalarının, dava lıların ürün ambalajları ve internet sitelerinde dahi ... adı altında faaliyet gösterme lerinin oluşturduğunu, -Müvekkilinin .. markalarından oluşmuş seri markaları bulunduğunu, davalıla rın internet sitelerinde ve işletme adlarında dava tarihinden sonra değişikliğe gittik lerini, ancak yeterli olmadığını, tedbirin haklı ve usulüne uygun bulunduğunu be yanla istinaftalebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. GEREKÇE: Davacı vekilinin dava dilekçesinde, TPMK nezdinde tescilli ... ibareli markala rına dayanarak, davalı markasının hükümsüzlüğü ile davaimm müvekkilinin marka sına tecavüz ve haksız rekabet ettiğinden bahisle markaya tecavüz ve haksız rekabe tin tespiti, önlenmesi ve refı talebiyle dava açtığı, ihtiyati tedbir talep ettiği, mah kemenin 26/09/2018 tarihli kararıyla ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verdiği, davalı vekilinin itirazı üzerinde duruşmalı inceleme yapılarak tedbir kararına İtira zın reddediirliği görülmüştür. Davacı şirketin dava dilekçesi ekinde sunduğu marka tescil kayıtlarından 29, 30, 35 ve 43. sınıflarda tescil edilmiş ... markalannın bulunduğu, davacı şirketin ticari sicil kaydından 12/08/1948 tarihinde sicile kaydedildiği, çikolata ve şekerle me ürünlerinin imalatı ve pazarlaması alanında faaliyet gösterdiği görülmüştür. 3288 Yasaman Davaya konu, hükümsüzlü ğü istenen markanın, davalı adına 03/08/20 12 baş vuru tarihinden itibaren tescil edilmiş 2012/68773 sayılı "tadı hep damağınızda a & g elit profiterol" ibare1i olduğu ve 43. sınıftatescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından, Beyoğlu ... Noterliğinin 16/10/2018 tarihli ... yevmiye numaralı e-tespit tutanağı ile tespit yaptınldı ğı, ... başlığı ile yapılan internet arama sında davalı tarafın iş yerinin tanıtımının yapıldığı, 11 ••• 11 ibaresi yazılı profıterol tatlı tabağı, peçete, iş yeri tabelası ve 11 ••• 11 logosu ile birlikte, www .... com internet sitesi nin alan adının görsellerinin çıktığı, davalı 112012/68773 sayılı tadı hep damağınızda a & g elit profıterol 11 şeklinde tescilli olduğu, ancak markanın tescil edildi ğinden farklı olarak .... ibaresinin kullanıldığı, 6769 sayılı SMK I 55. madde gereğince davalı markasının 03/08/2012 başvuru tarihli olduğu, davacı tarafa ait tescilli mar kaların tescil başvuru ve koruma tarihleri göz önüne alınarak tescilli marka kulla nımının hukuka uygunluk sebebi olarak ileri sürülemeyeceği, mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatİyle davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. GÖREVLİ VE YETKiLi MAHKEME MADDE 156: (1) Bu Kanunda öngörülen davalarda görevli mahkeme, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve sınai haklar ceza mahke mesidir. Bu mahkemeler, Hakimler ve Savcalar Kurulunun olumlu görüşü alınarak, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde kurulur. Bu malıkernelerin yargı çevresi, il ve ilçe sınırlarına bakalmaksızın Adalet Bakanlığının öneri si üzerine Hakimler ve Savcal ar Kurulu tarafından belirlenir. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahke menin görev alanına giren dava ve işlere, asliye hukuk mahkemesin ce; fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, asliye ceza mahke mesince bakılır. Bu dava ve işlere bakacak asliye hukuk ve asliye ceza mahkemeleri ile bu malıkernelerin yargı çevresi, il ve ilçe sınır larına bakalmaksızın Adalet Bakanl ığının önerisi üzerine Hakimler ve Savcal ar Kurulu tarafından belirlenir. (2) Kurumun bu Kanun hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Kurumun kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Kurum aleyhine açacaklan davalarda görevli ve yetkili mahkeme, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi dir. (3) Sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhi ne açılacak hukuk davalannda yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykm fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir. (4) Davacının Türkiye'de yerleşim yeri bulunmaması halinde yet kili mahkeme, davanın açaldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezi nin bulunduğu yerdeki mahkemedir. (5) Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açalacak davalarda yetkili mahkeme, davaimm yerleşim yerinin bu lunduğu yer mahkemesidir. Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sı nai mülkiyet hak sahibinin Türkiye 'de yerleşim yeri bulunmaması halinde, dördüncü fıkra hükmü uygulanır. 3290 Yasaman/Yüksel Gerekçe: Madde ile, Enstitüye karşı Kanun kapsamında açılacak davalarda kesin yetkili mahkeme/erin Ankara mahkemeleri olduğu kabul edilmiş, üçüncü kişilerin kendi aralarında açacakları davalar için ise özel yetki kuralları benimsenmiştir. BİBLİY OGRAFYA BERKH AN İhsan GİRAYEda KALE Serdar KARACA Osman Umut KOÇYİGİT İlker! BULUR Alper PASLI Ali YARDIM Ertan PLAN Fikri Mülkiyet ve Arabuluculuk, istanbul 2019. "Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukukunda Arabuluculuk ", Ticari Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuk, Ankara 2019, s.29-40. Marka Davalarınd a Yargılama Usulü, Ankara 2020. "Dava Şartı Olan Arabuluculuk Kapsamındaki Sınai Mülkiyet Uyuşmazlıkları ", Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Huku ku Dergisi, 2019/1, s.47-57. Ticari Uyuşmazlıkl arda Dava Şartı Arabulucu luk, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı Yayını, Mart 2019. "Ticari İşletme ve Ticaret Şirketleri Bakı mından Zorunlu Arabu luculuğun Değerlendirilmes i: Türk Ticaret Kanunu 5/A Mad desi nin Yorumlanması ", Ticari Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabulucu luk, Ankara2019, s./3-25. "Ticari Uyuşmazlıkl arda Zorunlu Arabulucu luğa Başvuru ", Ticari Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuk, Ankara 2019, s.89-IJO. I. ZORUNLU ARABULUCULUK II. GÖREVLİ MAHKEME III. YETKİLİ MAHKEME IV. TANIMA VE TENFiZ V. MADDE İLE İLGİLİ YARGlTAY KARARLARI VI. MADDE İLE İLGİLI BÖLGE ADLİYE MAHKEME Si KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. ZORUNLU ARABULUCULUK TTK m.5/ A hükmü ile "kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda be lirtilen ticari dava/ardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri" için öncelikle arabulucuya başvuru dava şartı olarak öngörülmüşt ür1• 7155 sayılı Kanun'un 20. maddesi ile TIK'ya m.5/A hükmü eklenmiştir. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3291 Fikri mülkiyet hukuku uyuşmaz lıkları, TTK m.411-d hükmünde ticari davalar arasında sayılmıştıe. Bu sebeple "konusu bir miktar paranın öden mesi" olan "alacak" ve "tazminat" talepleri içeren fikri mülkiyet uyumazlık ları için arabuluculuk, 1 Ocak 20 I 9 tarihinden itibaren dava şartıdıe. TTK m.4 hükmü uyarınca, fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davaların, ticari dava olarak nitelendirilmesi için, tarafla rının tacir olmasına veya ticari işletmeyle ilişkili olmalarına gerek yoktur; bunlar mutlak ticari dava niteliğindedir4• Buna karşın, fikir ve sanat eserleri ne ilişkin haklardan doğan davalar bu kurala istisna oluşturur; herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmedikleri takdirde ticari dava sayılmazlar5• Bir uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olup olmadığına ilişkin kriter 6325 sayılı HUAK m. l/2'de düzenlenmiştir. Buna göre arabuluculuk, "ancak tarafla rın üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hu kuk uyuşmaz/ık/arı", yani tarafların sulh olmak suretiyle sona erdirebilecekleri uyuşmazlıklar açısından uygulama alanı bula bilil. Dava şartı olarak arabuluculuk öngörülen haller bakımından herhangi bir elverişlilik sorunu
|
mülkiyet uyumazlık ları için arabuluculuk, 1 Ocak 20 I 9 tarihinden itibaren dava şartıdıe. TTK m.4 hükmü uyarınca, fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davaların, ticari dava olarak nitelendirilmesi için, tarafla rının tacir olmasına veya ticari işletmeyle ilişkili olmalarına gerek yoktur; bunlar mutlak ticari dava niteliğindedir4• Buna karşın, fikir ve sanat eserleri ne ilişkin haklardan doğan davalar bu kurala istisna oluşturur; herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmedikleri takdirde ticari dava sayılmazlar5• Bir uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olup olmadığına ilişkin kriter 6325 sayılı HUAK m. l/2'de düzenlenmiştir. Buna göre arabuluculuk, "ancak tarafla rın üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hu kuk uyuşmaz/ık/arı", yani tarafların sulh olmak suretiyle sona erdirebilecekleri uyuşmazlıklar açısından uygulama alanı bula bilil. Dava şartı olarak arabuluculuk öngörülen haller bakımından herhangi bir elverişlilik sorunu ile karşılaşılmaz. Marka hukukunda dava şartı olarak arabulucuya başvuru zorunluluğu, tazminat talepleri ve sözleşmesel ilişkiden kaynaklanan alacak talepleri hu susunda gündeme gelie. Bu kapsamda, SMK m.25 uyarınca açılacak hü- Bu konuda farklı görüşler için bkz. lsmail KIRCA, Nispi Ticari Davaya Dair, 2017, s.S7, dn. 3; Abuzer KENDIGELEN, TTK-Değişiklikler , Yenilikler ve ilk Tespitler, 2012 s.48. Bununla birlikte Yardım, bir da vanın ticari dava olarak nitelendiri lmesinin doğal sonucu olan ticaret mahkemelerinin görevinin, tüke tici mahkemelerinde veya diğer özel görevli mahkemelerde görülen davalarda ortaya çıkmadığına işa ret etmektedir. Yazar buradan hareketle, tüketici mahkemesinde görülen bir davanın ticari dava ola rak nitelendirile meyeceğini belirterek, tüketici mahkemelerinde görülen davaların zorunlu arabulucu luk kapsamında olmadığını ifade etmektedir, Ertan YARDIM, Ticari Uyuşmazl ıklarda Zorunlu Arabulu culuğa Başvuru, s.98. Pas/ı, TTK m.S/A'nın ticari davalarda uygulanacağını belirterek ticari davaların tümünün ticaret mahkemelerinde görülmediğine işaret etmektedir: Ali PASLI, Ticari işletme ve Tica ret Şirketleri Bakımından Zorunlu Arabuluculuğun Değerlendirilmesi, 5.16, 24. POROY/YA SAMAN, Ticari işletme Hukuku, 2019, 5.128; ihsan BERKHAN, Fikri Mülkiyet ve Arabu luculuk s.36. Bu davalar, mutlak ticari davalar olarak nitelendirilmektedir, POROY/YASA MAN, Ticari işletme Hukuku, 2019, s.133, 134; Sabih ARKAN, Ticari işletme Hukuku, 2018, s.107, 112, 118; BÖRÜ/KOÇYI� iT, Ticari Dava, 2013, s.l9; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.43; Eda GIRAY, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukukunda Arabuluculuk, s.30. POROY/YA SAMAN, Ticari işletme Hukuku, 2019, s.138; Sabih ARKAN, Ticari işletme Hukuku, 2018, s.115; lhsan BERKHAN, Fikri Mülkiyet ve Arabuluculuk, 5.36; KOÇYi�iT/BULUR, Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk, s.l79. KOÇYI�IT /BULUR, Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk, 5.73; Osman Umut KARACA, Dava Şartı Olan Arabuluculuk Kapsamındaki Sınai Mülkiyet Uyuşmazlıkları, s. 51. Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.44; ilhami GÜNEŞ, Uyguiamalı Marka Hukuku, 2020, s.422. 3292 Yasaman/Yüksel kümsüzlük davaları ile SMK m.26 uyarınca açılacak iptal davalarında, ala cak ya da tazminat talebi ileri sürülmediği ihtimalde, dava şartı niteliğinde arabuluculuk söz konusu olmaz8• SMK m. l49 hükmünde öngörülen tespit ve tedbir talepleri, SMK m. ı 59 uyarınca ihtiyati tedbir talebi ve delil tespiti9, SMK m. ı 54 uyarınca tecavüzün mevcut olmadığının tespiti davaları bakı mından da arabuluculuk dava şartı teşkil etmeyecektir 10• SMK m.l50 ve 151 uyarınca açılacak maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatı davaları açısından arabuluculuk zorunlu dava şartıdır11• SMK m.149 uyarınca el ko nulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde mülkiyet hakkı tanınması, tazminat tan bedel indirimi ve tazminatı aşan kısmın davalıya ödenmesi talepleri de dava şartı olan arabuluculuğa tabidir12. SMK m.27 /3-b ve 27/4 uyarınca, markanın hükümsüzlüğü veya iptalinden önce kurulmuş ve uygulanmış söz leşmelerden kaynaklanan alacaklara ilişkin davalar bakırnından da arabulu culuk dava şartıdır13• Marka hakkının ihlali halinde açılan davalarda tazminat talebinin yanı sıra tecavüzün önlenmesi, durdurulması, kaldırılması taleplerine de yer ve rilmektedir. Bu durumlarda da, dava açılmadan önce arabulucuya başvurul ması dava şartı teşkil edecektir. Arabulucuya başvurmadan dava nın açılmış olması halinde ise tazminat talebi yönünden davanın ayrılması ve ayrılan davanın reddedilmesi, diğer talepler için yargılamaya devam edilmesi gere kir14. Öte yandan, Yargıtay 'ın Jumba kararına15 konu uyuşmazlıkta, marka ihsan BERKHAN, Fikri Mülkiyet ve Arabuluculuk, s.42; Eda GiRAY, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukukun da Arabuluculuk, s.34; Ali PASLI, Ticari işletme ve Ticaret Şirketleri Bakımından Zorunlu Arabulucu luğun Değerlendirilm esi, s.21. Bu talepler ile hızlı bir hukuki koruma amaçlanm ası sebebiyle de arabulucuğa başvuru şartı aran mamalıdır: Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.45. 10 ihsan BERKHAN, Fikri Mülkiyet ve Arabuluculuk, s. 44, 47, 48. 11 Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.209; lhsan BERKHAN, Fikri Mülkiyet ve Arabuluculuk, s.45; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.46; Osman Umut KARACA, Dava Şartı Olan Arabuluculuk Kapsamındaki Sınai Mülkiyet Uyuşmazlıkları, s.54; Eda GiRAY, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukukunda Arabuluculuk , s.34. 12 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.46; Eda GiRAY, Fikri ve Sınai Mülkiyet Huku kunda Arabuluculuk, s.34. 13 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.46; Osman Umut KARACA, Dava Şartı Olan Arabulucu luk Kapsamındaki Sınai Mülkiyet Uyuşmazlıkları, s.53; Eda GIRAY, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukukunda Arabuluculuk, s.34. 14 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.422; Ali PASLI, Ticari işletme ve Ticaret Şirketle ri Bakımından Zorunlu Arabuluculuğun Değerlendirilmesi, s.25. Bununla birlikte, uygu lamada fark lılıklar gözlemlendiği yönünde, Osman Umut KARACA, Dava Şartı Olan Arabuluculuk Kapsamındaki Sınai Mülkiyet Uyuşmazlıkları, s.53. Arabulucuya başvuru nun sonradan tamamlanabilir bir dava Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3293 hakkına istinaden unvan terkini, markaya tecavüzün tespiti, men'i ve buna ek olarak maddi ve manevi tazminat istemleri ileri sürülmüş; Yargıtay ı ı. Hu kuk Dairesi tarafından davaların yığılmasının söz konusu olduğu belirtilmiş ve tazminat talepleri yönünden arabuluculuğa başvuru şartı gerçekleşmemiş olsa dahi uyuşmazlığın esasına girilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır: "Somut olayda, 6100 sayılı HMK'nın ll O. maddesiyle düzenleme altına alınan "davaların yığılması" durumu söz konusu olup, uyuşmaz/ık, marka hakkına dayalı olarak unvan terkini, markaya tecavüzün tespiti, meni ve tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarını içer mektedir. Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan tazminat istemleri ne ilişkin davalar arabulucu luğa tabi ise de, unvan terkinine, markaya tecavüzün tespiti ve menine ilişkin davalar, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan bir alacak ya da tazminat davası olmadığından arabulu culuğa tabi değildir. Bu durumda, arabuluc uluğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılan tahsil davası da arabuluculuk dava şartına tabi olma yacağından aksi yöndeki mahkeme gerekçesi isabetli görülmemiştir ". Zorunlu arabuluculuk için başvuru, yetkili mahkemen in bulunduğu yer- deki arabuluculuk bürosuna, bu yerde arabuluculuk bürosu bulunmaması halinde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır (6325 sayılı HUAK m. ı8/A-4). ll. GÖREVLi MAH KEME SMK'nın 156. maddesinin 1. fıkrasında, SMK'da öngörülen tüm dava lar bakımından görevli mahkemenin
|
tecavüzün tespiti, meni ve tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarını içer mektedir. Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan tazminat istemleri ne ilişkin davalar arabulucu luğa tabi ise de, unvan terkinine, markaya tecavüzün tespiti ve menine ilişkin davalar, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan bir alacak ya da tazminat davası olmadığından arabulu culuğa tabi değildir. Bu durumda, arabuluc uluğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılan tahsil davası da arabuluculuk dava şartına tabi olma yacağından aksi yöndeki mahkeme gerekçesi isabetli görülmemiştir ". Zorunlu arabuluculuk için başvuru, yetkili mahkemen in bulunduğu yer- deki arabuluculuk bürosuna, bu yerde arabuluculuk bürosu bulunmaması halinde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır (6325 sayılı HUAK m. ı8/A-4). ll. GÖREVLi MAH KEME SMK'nın 156. maddesinin 1. fıkrasında, SMK'da öngörülen tüm dava lar bakımından görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkeme si ile Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi olmak üzere ihtisas mahkeme leri olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu mahkemeler, tek hakimli ve asliye derecesinde kurulan mahkemelerdir1 6• şartı olmadığı yönünde, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.44; KOÇYiGiT/BULUR, Ticari Uyuşmazlıklar da Dava Şartı Arabuluculuk, s.48. Aynı yönde Yardım, hüküm anında bu konu daki dava şartı noksanlığı giderilmişse, davanın usulden reddedilmemesi şeklinde düzenleme ya pılması gerektiği görüşündedir , Ertan YARDIM, Ticari Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuğa Baş vuru, s.109. Bu konuda bkz. istanbul BAM 16. HD. 2020/220 E. 2020/218 K. 30.01.2020 tarihli, bkz. "Tasarım Hakkı" kararı, karar no.156/16; istanbul BAM 16. HD. 2020/107 E. 2020/26 K. 16.01.2020 tarihli. 15 Yarg. ll. HD. 2019/4851 E. 2020/2732 K. 10.06.2020 tarihli, bkz. "Jumba" kararı, karar no.156/1; aynı yönde bkz. istanbul BAM 16. HD. 2020/1224 E. 2020/1447 K. 25.09.2020 tarihli. 16 Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.l98; POROY/YASA MAN, Ticari işletme Hukuku, 2019, s.135. 3294 Yasaman/Yüksel Görevli olan ihtisas mahkemeleri ile genel mahkemeler arasında görev ilişkisi vardır17• Böylece mahkeme, görev kuralına aykırılık olup olmadığını re'sen incelemek durumundadır. Ayrıca, bu husus karar kesinleşinceye ka dar taraflarca ileri sürülebileceği gibi, istinaf veya temyiz aşamasında da re'sen gözetilecektir 18• ihtisas mahkemeleri ile genel mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğuna göre, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkeme sinde açılması gereken davanın, genel bir mahkemede açılması yahut genel mahkemede açılması gereken davanın anılan ihtisas mahkemesinde açılması halinde görevsizlik kararı verilmelidir 19• SMK'nın ı56. maddesi uyannca belirlenen yerde (yetkili mahkeme), Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi bulunmaması halinde, o yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi (bir ya da iki Asliye Hukuk Mahkemesi olan yer lerde ı numaralı Asliye Hukuk Mahkemesi, ikiden fazla Asliye Hukuk Mahkemesi olan yerlerde 3 numaralı Asliye Hukuk Mahkemesi) 20 davaya bakacaktıe 1• SMK m. ı56'nın ı ve 2. fıkraları göz önüne alındığında, SMK'da düzen lenen tüm davalar bakımından ihtisas mahkeme lerinin görevli olduğu açık tır. Buna göre, ihtisas mahkeme lerinin bakacaklan davaların yasal dayanağı SMK'nın ilgili hükümleri olup, davadaki taleplerin hukuki sebebini, ihlal edilen haktan doğan talep hakkını düzenleyen ilgili SMK düzenlemesi oluş turmalıdır. O halde, talebin hukuki dayanağı salt SMK'ya dayandığında sorun yoktur. Örneğin, bir üçüncü kişinin markanın hükümsüzlüğünü talep 17 Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.207; Mine AKKAN, Medeni Usul Hukuku, 2017, c. ı, s.135; Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2016, s.135. 18 Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Huk uku, C.l, 2017, s.240; Baki KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. 1, 2020, s.151; Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2016, s.97; ARSLAN/YILMA Z/TAŞPlNAR AYVAZ/HANAGASI, Medeni Usul Hukuku, 2019, s.200. 19 Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.135; Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2019, s.135. 20 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.411; Yarg. ll. HO. 2015/14071 E. 2017/1991 K. 10.04.2017 tarihli, bkz. "Çay" kararı, karar no.156/2; Yarg. ll. HO. 2015/6335 E. 2016/879 K. 27.01.2016 tarihli. Bu konuda bkz. 30.05.2018 tarih ve 839 sayılı HSK kararı, 31 Mayıs 2018 tarihli ve 30437 sayılı Resmi Gazete. 21 Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.206; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargı lama Usulü, s.20 vd. 30.05.2018 tarih ve 839 sayılı HSK kararında ifade edildiği üzere; ihtisas mah kemeleri kurulan istanbul, Ankara ve izmir'de, bu illerin ilçeleri dahil olmak üzere mülki sınırları içindeki marka davalarına ihtisas mahkemesi bakacaktır. ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde, marka davalarına ilçelerdeki mahkemeler bakacaktır, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.20; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.755 vd., 770. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3295 ettiği yahut marka sahibinin, marka hakkına tecavüz nedeniyle, tecavüz fai line tecavüzün durdurulması ve maddi tazminat talebi yönelttiği hallerde durum böyledir. Ancak, bunun dışında ihtimaller de gelişebilir. Davalı mar ka hakkına tecavüz ettiği, bir diğer anlatımla, SMK'nın 29. maddesinde ön görülen fiillerden birisini gerçekleştirdiği gibi, bir haksız rekabet eylemi de meydana getirmiş olabilir22• Örneğin, marka olarak tescilli bir ibarenin aynı zamanda internet alan adı içinde kullanılması ve bu ibareye başka bir inter net sitesinin alan adında yer verilmesi halinde, hem haksız rekabet hem de marka hakkının ihlalinden söz edilecektir. Ancak dikkat edilmesi gereken, hükümterin koruma alanlannın kesişmemesi nedeniyle, davacı yönünden hakların yanşmasının söz konusu olrnadığıdır. Davacı her iki ihlal yönün den, taleplerini ilgili düzenlemeye dayandıracaktır 23• Doktrinde bir görüş, Asliye Ticaret Mahkemelerini de, Asliye Hukuk Mahkemeleri ve Sulh Hukuk Mahkemeleriyle birlikte genel görevli mahke- 22 Yarg. 11. HD. 2015/3115 E. 2016/1333 K. 11.02.2016 tarihli kararı: "Mahkemece de kabul edildiği gibi herhangi bir fikri ya da smai hak km ihlôli çoğu zaman hakstz rekabeti de bünyesinde banndmr. Davactya ait işleme eser alduğu kabul edilen ve dava/1 ta rafmdan ürettiri/en promosyon sinyol be beklerin dava/1 tarafmdan marka ve tasanm alarak tescilinin ardmdan davacmm nzas1 bulunmakst Zin bir başka firmaya ürettirilmesi sebebiyle davacmm marka ve tosan m tescillerinin hükümsüzlü ğüyle birlikte hakstz rekabetin tespitini, tecavüzün durdurulm asmt ve önlenmesini isteyebileceği kabul edilmelidir. ". 23 Yarg. ll. HD. 2014/19065 E. 2015/13291 K. 10.12.2015 tarihli kararı: "Oysa davac1 vekilince 22.10.2014 tarihli oturumda am/an ibarenin müvekkili adma marka olarak tescilli olduğunu bil dirilmişse de, 556 saylll KHK hükümleri uyannca tescilli markadan kaynaklanan öncelik ya da üs tünlük hakianna dayanmam tş, tüm iddialanm 6102 sayllt TTK'nm 54 vd. maddelerinde düzenle nen hakstz rekabet hükümlerine dayandtrmtş ttr. Ka/dt ki, aym eylemle birden fazla yasa ile ko runmakta olan hakiann ihlali iddiastntn varfiği halinde, kural olarak hakiann yanşmas1 hali söz konusu olmaytp, hakiann ytğllmast durumu mevcuttur. Hak sahibinin bu halde koruma talebi baktmmdan seçimlik hakki bulunmakt adir.". Yarışma hakında bkz. Yarg. HGK. 2017/3-1001 E. 2018/245 K. 21.02.2018 tarihli
|
ve tosan m tescillerinin hükümsüzlü ğüyle birlikte hakstz rekabetin tespitini, tecavüzün durdurulm asmt ve önlenmesini isteyebileceği kabul edilmelidir. ". 23 Yarg. ll. HD. 2014/19065 E. 2015/13291 K. 10.12.2015 tarihli kararı: "Oysa davac1 vekilince 22.10.2014 tarihli oturumda am/an ibarenin müvekkili adma marka olarak tescilli olduğunu bil dirilmişse de, 556 saylll KHK hükümleri uyannca tescilli markadan kaynaklanan öncelik ya da üs tünlük hakianna dayanmam tş, tüm iddialanm 6102 sayllt TTK'nm 54 vd. maddelerinde düzenle nen hakstz rekabet hükümlerine dayandtrmtş ttr. Ka/dt ki, aym eylemle birden fazla yasa ile ko runmakta olan hakiann ihlali iddiastntn varfiği halinde, kural olarak hakiann yanşmas1 hali söz konusu olmaytp, hakiann ytğllmast durumu mevcuttur. Hak sahibinin bu halde koruma talebi baktmmdan seçimlik hakki bulunmakt adir.". Yarışma hakında bkz. Yarg. HGK. 2017/3-1001 E. 2018/245 K. 21.02.2018 tarihli kararı: "Bir kişinin (a/acakflnm) diğer bir kişiye (borçluya) karşt, aym konuda belirli bir sonucu sağlamak amactyfo değişik hukuksal nedenlere dayanarak istem de bulunmasma hakiann yanşmas1 denilmek tedir. Bazt hôflerde başkasma zarara uğratan olay hem sözleşmeden hem de hakstz eylemden doğan sorumluluğun koşuflanm içerebilir. Sözleşme den doğan sorumluluk ile hakstz eylem (sözleşme dtşt} sorumlulu ğunun birlikte bulunmalan hô linde, dava hakkt baktmmdan hakiann yanşmas1 söz konusu olur. Zarar verici olay {hakstz fii/}, aym zamanda taraflar arasmdaki sözleşme ilişkisine aykm ise zarar gören bu sözleşme ilişkisine dayanarak zarannm tozminini isteyebileceği gibi zaranm hakstz fiile dayanarak da isteyebilir. Bunlardan birisi ile zaranm tozmin ettiren alacak/mm, bunu yapmakla, dayanabiieceği diğer hu kuki sebebi tüketmiş olacaği izahtan varestedir. "; Yarg. HGK. 2017/21-108 1 E. 2020/28 K. 21.01.2020 tarihli kararı: "3.2.04.06.1958 tarihli ve 15/6 Saytil Yargttay içtihadi Birleştirme Ka ran uyannca, maddi olaylan OÇiklamak taraf/ara, ileri sürülen olaylan hukuken nite/emek ve uy gulanacak yasa hükümlerini tespit etmek ve uygulamak hôkime ait bir görevdir. Bir uyuşmazitk ta hakiann yanşmast kapsammda birden fazla hukuk kuraimm uygulanmost söz konusu oldu ğunda, tarafm en lehine olan hükmün uygulanmost gerekir." 3296 Yasaman/Yüksel melerden kabul etmektedir4• Buna göre, özel mahkeme olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin, genel mahkeme olan Asliye Ticaret Mahke melerinin görevine giren konulan da karara bağlayabileceği kabul edilmek tedirs. Bu durumda, marka sahibi ihtisas mahkemesinde iki farklı hukuki sebebe aynı anda dayanarak dava açtığında, ihtisas mahkemesi her iki nor mun ihlalinden doğan davayı inceleyecektir. Doktrindeki diğer görüş uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemeleri ticari da vaların çözümü için görevli özel mahkemelerdir 26• TTK m.S/3 uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir7• Kanaatimizce, Asliye Tica ret Mahkemeleri ister genel yetkili ister özel yetkili kabul edilsin, bu mah kemeler ile Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki bir gö rev ilişkisi olduğundan, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin görevi dahilinde bulunan bir uyuşmazlığın, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülme si olanaklı değildir. Öte yandan, marka hakkına ilişkin talepler ile haksız rekabetten kaynaklanan taleplerin birlikte ileri sürülmesi ticaret hayatının olağan işleyişi içerisinde çok yaygındır. Gerek bu taleplerin birlikte ince lenmesi halinde daha doğru kararlar verilebilecek olması gerek usul ekono misi ışığında, Asliye Ticaret Mahkemesinin her iki talep yönünden görevsiz lik kararı vermesi ve dosyayı Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine 24 Baki KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. 1, 2020, s.121; Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2016, s.87. ARSLAN/YILM AZ/TAŞPlNAR AYVAZ/H ANA�ASI da, Asliye Ticaret Mahkemelerine genel görevli mahkemeler başlığı altında yer vermiştir, Medeni Usul Huku ku, s.197 vd. 2s Bu fiili durumun yasalaştırılması nın yerinde olacağı yönünde, Serdar KALE, Marka Dava ların da Yargılama Usulü, s.24. Bu yönde bkz. Yarg. ll. HO. 2004/13315 E. 2005/11012 K. 14.11.2005 tarihli, bkz. "LPG" kararı, karar no.156/3; Yarg. ll. HO. 2017/2715 E. 2019/82 K. 07.01.2019 tarihli. Özel mahk emelerin genel mahkemelerin görevine giren davalara bakabi leceği yönünde yasal bir düzenleme bulunmam ası sebebiyle, bu durumda mahkemelerin gö rev alanı dışında kalan talep bakımından görevsizlik kararı vermesi gerektiği, karşı dava bakı mından da bu durumun geçerli olduğu yönünde, Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hu kuku, C.l, 2017, s.239. 26 Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.150; BÖRÜ/KOÇYI�IT, Ticari Dava, 2013, s.507; Ertan YARDIM, Ticari Uyuşmazlıkl arda Zorunlu Arabuluculuğa Başvuru, s.98. 27 Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.l53; Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2016, s.87. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahk emesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olması, 6335 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe dayanmak ta olup, bu değişiklik ı Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce açılan davalar açısın dan, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olarak kabul edilecektir, Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.154; BÖRÜ/KOÇYI�iT, Ticari Dava, 2013, s.505. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3297 göndermesi gerekir28• Marka hakkına tecavüze ve haksız rekabete ilişkin taleplerin, olgular ve hukuki sebepler itibarıyla terditli olarak ileri sürüldüğü hallerde de aynı sonuca vanlmalıdır. SMK m. 1 56 hükmü, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen bir davaya karşı açılmak istenen ve marka hakkına dayanan karşı davanın akıbeti konusun da açıklık taşımamaktadır. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine giren bir davanın, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde karşı dava olarak açılma sının söz konusu olduğu hallerde, yukanda vardığımız sonuçlara paralel olarak Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi her iki davayı birlikte inceleyip karara bağlayabilmelidii9• Bu kabulün temelinde, özel yetkili mahkeme nin, genel yetkili mahkemenin görevine giren bir uyuşmazlığa dair talepler öne sürüldü ğünde bunları da karara bağiayabilecek olması yat:a.r0• Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin görev alanı dahilinde bu lunan bir uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi ise kabul edilemeyecektir. Bu nedenle, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan 28 Yarg. ll. HO. 2003/13462 E. 2004/7488 K. 05.07.2004 tarihli, bkz. "Home Store" kararı, karar no.156/4. 2003/3127 E. 2003/9525 K. 20.10.2003 tarihli kararında, marka ve telif hakkına tecavüz ile haksız rekabet sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava, Fikri ve Sınai Haklar Mah kemesi'ne gönderilmiş olup Yargıtay tarafından sadece bu gönderme esnasında uygun usulün iz lenmemiş olması inceleme konusu yapılmıştır. Aynı yönde bkz. Yarg. ll. HO. 2002/13315 E. 2003/5630 K. 27.05.20 03 tarihli. Uyuşmazlığın karma karakterli olması halinde, Fikri ve Sınai Hak lar Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu yönünde, ilhami GÜNEŞ, Uygulamada Fikri ve Sınai Mül kiyet Hakları -Haksız Rekabet Davaları, 2020, s.438. Bu fiili durumun normatif bir dayanağı olma dığı, bu yönde kanuni bir düzenleme yapılması gerektiği yönünde, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.24. Ayrıca, TIK m.4 gerekçesinde şu ifadeye
|
ll. HO. 2003/13462 E. 2004/7488 K. 05.07.2004 tarihli, bkz. "Home Store" kararı, karar no.156/4. 2003/3127 E. 2003/9525 K. 20.10.2003 tarihli kararında, marka ve telif hakkına tecavüz ile haksız rekabet sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava, Fikri ve Sınai Haklar Mah kemesi'ne gönderilmiş olup Yargıtay tarafından sadece bu gönderme esnasında uygun usulün iz lenmemiş olması inceleme konusu yapılmıştır. Aynı yönde bkz. Yarg. ll. HO. 2002/13315 E. 2003/5630 K. 27.05.20 03 tarihli. Uyuşmazlığın karma karakterli olması halinde, Fikri ve Sınai Hak lar Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu yönünde, ilhami GÜNEŞ, Uygulamada Fikri ve Sınai Mül kiyet Hakları -Haksız Rekabet Davaları, 2020, s.438. Bu fiili durumun normatif bir dayanağı olma dığı, bu yönde kanuni bir düzenleme yapılması gerektiği yönünde, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.24. Ayrıca, TIK m.4 gerekçesinde şu ifadeye yer verilmektedir: "Fikri mülkiyet hukukuna ilişkin dava/ann halen tek yarg1çll, fikri ve smal haklara ilişkin hukuk mahkem elerinde görülmekte bulunmal arı, bu mahkem e/erin ihtisas mahkem eleri olarak adlandmlmalan, başka bir deyişle ihtisas mahkemesi olma/an, bu davalan ticari dava olmaktan Çikarmaz; niteliklerini değiş tirmez. Fikri mülkiyet dava/anna bakan mahkem e/erin tek hôkimli (MarkKHK m. 71, PatKHK m. 146, EndTasKHK m. 58, CoğişKHK m. 30), asliye mahkem elerinin bir başkan ve iki üye/i {26/09/2004 tarihli ve 5235 sayi/1 Adli Yarg1 ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adiiye Mahkemel erinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkmda Kanunun 5'inci maddesi) olma/an, fikri ve smal haklar mahkeme sinin ticaret mahkemesi olmad1ğ1 aniamma gelemez. Çünkü ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde tek hakim/i asliye mahkeme si de ticaret mahkemesi Slfatwla ticari dava/ara bakmaktad1r. ". 29 Yarg. ll. HO. 2001/9879 E. 2002/2077 K. 29.03.20 02 tarihli, bkz. "Diaform" kararı, karar no.156/5. Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2016, s.580, dpn.3. Karşı görüşte Mine AKKAN, Pekcanıtez Me deni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.239; Hakan PEKCANIT EZ, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, 2017, c.ıı, s.l231. 30 BUDAK/KARAASLAN, Medeni Usul Hukuku, 2018, s.46. Kale, olması gereken hukuk bakımından, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görevine girmemekle birlikte bu mahk emedeki bir dava ile bağlantı lı davaların, karşı dava olarak Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde açıiabilmesi için açık bir düzenleme yapılması gerektiği görüşündedir, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargı lama Usulü, s.25. 3298 Yasaman/Yüksel davaya karşı açılmış ve Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkeme sinin görevi ne giren karşı dava söz konusu olduğunda, Asliye Ticaret Mahkem esinin her iki dava hakkında görevsizlik kararı vererek, davaların Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermesi uygun olur1• Yukarıda belirttiğimiz durumlarda, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mah kemelerinin tek hakimli olarak teşekkül ettirilmesinin önem arz etmediği görüşündey iz. Zira SMK'dan kaynaklanan davalar, TTK m.4/1/d uyarınca mutlak ticari dava niteliğindedir. Keza, haksız rekabetten doğan davalar da mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Buna göre, tek hakimli Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri de esas itibarıyla ticari davalara bakmak tadır32. O halde söz konusu görev ayrımı, haksız rekabet hükümlerinden do ğan ve Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde, örneğin karşı davada ileri sürülen taleplerin sonuca bağlanması yönünden sakınca doğurmamak tadır. Karşı dava ile aynı ilkeden yola çıkılarak, haksız rekabet ile SMK'ya dayanan davaların ayrı ayrı mahkemel erde açılması halinde, bunların birleştirilmesi bakımınd an da aynı esasların geçerli olduğu kabul edilme lidir. Buna göre dava, ilk davanın açıldığı mahkemede değil, sırasına bakılmaksızın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde birleştirile bilmelidie3. Uygulamada, bunlardan başka, marka hakkına tecavüzden kaynaklanan ih tilaflarda, markası tecavüze uğrayan kişinin iddialarını haksız rekabet hükümleri 31 Kuru'ya göre, özel mahkemenin görevine giren bir dava, genel mahkemede görülmekte olan bir davaya karşı, karşı dava olarak açılmışsa, genel mahkemenin, her iki dava hakkında da görevs izlik kararı vererek asıl davanın ve karşı dav anın özel mahkemeye gönderilmesine karar vermesi gere kir. Baki KURU, Medeni Usul Hukuku, 2016, s.580, dpn. 3. Aksi görüşte Hakan PEKCANIT EZ, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C. ll, 2017, s.l231. 32 Bu konuda bkz. yukarıda TIK m. 4 gerekçesi. 33 Bu hususta normatif bir düzenleme yapılması gerektiği yönünde, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.26. Birleşmenin özel mahkeme nezdinde yapılması yönünde, Baki KURU, Me deni Usul Hukuku, 2016, s.499. "Asti dava, karşt dava ve birleşen dava/ann görevli ihtisas mahke mesi olan Fikri ve Stnai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmesi" gerektiği yönünde, Yarg. ll. HD. 2017/3473 E. 2019/2417 K. 28.03.2019 tarihli kararı örnek gösterilebilir. Yarg. ll. HD. 2003/3854 E. 2003/3992 K. 25.04.2003 tarihli kararında, haksız rekabet hükümlerine dayanılarak açılan dava ile KHK'ye göre açılan davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahk emesi'nde birleştirilmiş olması hakkında, re'sen gözetilmesi gereken bir görev meselesi olmasına rağmen görüş beyan etmemiş; yerel mahkeme kararını onamıştır. Sulh ve asliye mahkemelerindeki davalar birleştirile meyeceği gibi, genel mahkeme ile özel mahkemede görülen iki davanın, keza iki farklı özel mahkemede gö rülen iki davanın da birleştirile meyeceği yönünde, Muhamme t ÖZEKES, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C. ll, 2017, s.l434. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3299 ile gerekçelendirdiği görülrnektedit4• Bu gibi hallerde, hakim hukuku re'sen uygulayarak davanın SMK' dan doğduğunu tespit ettiği takdirde davaya bakma ya devam edecektir. Yargıtay, markanın izin alınmadan kullanılmayacağı veya kullanımının kolaylaştınl mayacağı yönünde marka sahibine karşı verilen taah hüdün ihlalini, marka hakkının ihlali olarak değerlendir miş, bu davanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince görüleceği yönünde karar vermiştir5• Franchise sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar, görevli mahkemenin belirlenmesi açısından özellik arz etmektedir. Franchise sözleşmesi, SMK kapsamında düzenlenmemiştir. Bu sözleşmeler, tescilli markanın olduğu gibi, tescilsiz bir markanın kullanımını da konu alabilir. Franchise sözleşme sine konu markanın tescilli bir marka olmaması halinde, Fikri ve Sınai Hak lar Hukuk Mahkem esinin görevli kabul edilmesi SMK m.l56 hükmüne ay kırı olur36. Yargıtay içtihad ı uyarınca, franchise sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar marka hukuku ile ilişkili oldukları takdirde Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemeleri tarafından görülecek, aksi takdirde bu mahkemeterin görevi dışında kalacaktır. Aylık franchise ücretinin ödenmemesi hakkında ki bir uyuşmazlık marka hukukundan kaynaktanmadı ğı için, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevli olmayacaktır37. Yine, franchise sözleş mesinin feshi sebebiyle uğranılan zararın tazminini konu alan bir uyuşmaz lık da Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkem esinin görevi dışında kalacak tır38. Marka hakkının kullanılmasına ilişkin sözleşmeler kapsamında marka kullanma bedeline veya kullanma hakkının verilmesine ilişkin uyuşmazlık larda, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemes inin görevli olduğu ifade 34 Örnek olarak; Yarg. ll. HD. 2014/9858 E. 2014/17234 K. 10.11.2014 tar ihli, bkz." Arıtma Cihazları" kararı, karar no.156/6; Yarg. ll. HO. 2012/16417 E. 2013/13185 K. 24.06.2013
|
Yargıtay içtihad ı uyarınca, franchise sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar marka hukuku ile ilişkili oldukları takdirde Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemeleri tarafından görülecek, aksi takdirde bu mahkemeterin görevi dışında kalacaktır. Aylık franchise ücretinin ödenmemesi hakkında ki bir uyuşmazlık marka hukukundan kaynaktanmadı ğı için, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevli olmayacaktır37. Yine, franchise sözleş mesinin feshi sebebiyle uğranılan zararın tazminini konu alan bir uyuşmaz lık da Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkem esinin görevi dışında kalacak tır38. Marka hakkının kullanılmasına ilişkin sözleşmeler kapsamında marka kullanma bedeline veya kullanma hakkının verilmesine ilişkin uyuşmazlık larda, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemes inin görevli olduğu ifade 34 Örnek olarak; Yarg. ll. HD. 2014/9858 E. 2014/17234 K. 10.11.2014 tar ihli, bkz." Arıtma Cihazları" kararı, karar no.156/6; Yarg. ll. HO. 2012/16417 E. 2013/13185 K. 24.06.2013 tarihli; Yarg. ll. HO. 2004/14048 E. 2005/ll817 K. 01.12.2005 tarihli. Hukuki nitelendirme suretiyle davalı eylemi nin marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturm adığının tespiti ve buna göre uygulanacak yasa maddesinin tayin ve takdirinin fikri ve sınai haklar hukuk mahk emesi tarafından yapılacağı yönün de, Yarg. ll. HO. 2015/2666 E. 2015/4021 K. 23.03.2015 tarihli. 35 Yarg. ll. HO. 2014/3511 E. 2014/6600 K. 03.04.2014 tarihli. 36 ll. HO.'nin bu yöndeki içtihat değişikliği hk. bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.761 vd. 37 Yarg. ll. HO. 2013/7608 E. 2013/20990 K. 20.01.2013 tarihli, bkz. "itirazın iptali" kararı, karar no.156/7. 38 Yarg. ll. HO. 2016/2017 E. 2017/1887 K. 29.03.2017 tarihli; Yarg. 20. HO. 2016/13541 E. 2017/512 K. 26.01.2017 tarihli; Yarg. ll. HO. 2016/6038 E. 2016/6035 K. 01.06.2016 tarihli; Yarg. ll. HO. 2015/14146 E. 2016/78 K. ll.01.2016 tarihli. 3300 Yasaman/Yüksel edilmiştir39• Yargıtay, franchise sözleşmesi kapsamında verilen marka lisan sından kaynaklanan yükümlülükterin ihlalinden doğan cezai şart ve tazmina tın tahsili talebiyle açılan bir davada, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahke mesinin görevli olduğuna hükrnetmiştir40• Yargıtay 'a göre, ayrıca, franchise sözleşmesinin feshi sonrasında yapılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi yönündeki talepler bakımından da Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevlidir41• Bunun gibi, taraflar arasında franchise ilişkisi kurup kurma dığı, tarafların bu sözleşmeyi imzalamaya yetkili olup olmadıkları hususundaki uyuşmazlık açısından da Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemes inin görevli old uğu yönünde karar verilmiştir42• lll. YETKiLi MAHKEME SMK m.156/2 hükmü, Türk Patent ve Marka Kurumu 'nun (TÜRKPATENT) kararlarına karşı açılacak davalar ve TÜRKPATE NT'in kararlarından zarar gören kişilerin Kurum aleyhine açacakları davalar için, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli ve yetkili oldu ğunu düzenlemektedir. Bu kapsamda başvuru sahipleri veya hakları etkile nen kişiler TÜRKPATE NT'in kararlarına karşı yargı yoluna gidebilirler. Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin bu konudaki yetkisi kesin yetki olup mahkemece re' sen nazara alınır43• SMK m. I 56/3 hükmü uyarınca, marka hakkı sahibinin 44 üçüncü kişilere yönelteceği hukuk davalarında, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği ya da bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesi yetki lidir. Hukuka aykırı fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkeme sinin yetkisi, internet üzerinde veya ulusal basın organları vasıtasıyla gerçekleşen tecavüz hallerinde önem arz eder. Bu durumlarda tecavüz, ülkenin neredeyse her 39 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.414. Yarg. ll. HD. 2017/53ll E. 2018/690 K. 25.01.2018 tarihli. 40 Yarg. ll. HD. 2016/7281 E. 2016/7687 K. 03.10.2016 tarihli; Yarg. ll. HD. 2015/14430 E. 2016/174 K. 13.01.2 016 tarihli, bkz. "Fiavius" kararı, karar no.l56/8. 41 Yarg. ll. HD. 2015/14404 E. 2016/222 K. 13.01.2016 tarihli. 42 Yarg. ll. HD. 2015/4560 E. 2015/5839 K. 27.04.2015 tarihli. 43 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.413; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.41. 44 Yarg. ll. HD. 2005/7536 E. 2006/7865 K. 03.07.2006 tarihli kararında, marka sahipliğinin davanın açıldığı değil, tecavüz eyleminin meydana geldiği ana göre tespit edileceğine karar vermiştir. Bkz. "Bad M ad" kararı, karar no.l56/9. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3301 yerinde etki gösterebilecektir4s. Haksız fiilden doğan davalara ilişkin HMK m. ı 6 hükmünden farklı olarak, SMK' da fiilin meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkem esinin yetkisi düzenlenmemiştir. Oysa ilk kez ger çekleşme veya tekrarlanma tehlikesi bulunan muhtemel tecavüzün önlenme si talebi açısından, fiilin meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahke mesinin yetkisi önem arz etmektedir 46• Marka hakkı ihlalinin önlenmesi, durdurulması ve kaldırılması davaları ile tazminat davaları, marka sahibi veya münhasır lisans alan tarafından m. ı56/3'te öngörülen mahkemelerden birinde açılabile cektir47• Öte yandan, bükümde birden çok yetkili mahkeme düzentenrnek suretiyle davacının korunmas ına yönelindiği gibi, burada kesin yetkinin kabulü bakımınd an herhangi bir kamu yararı da bulunmamaktadır. Bu sebeple, getirilen düzenlemenin kesin yetki tesis etmediğinin kabulü gerekir. Davacı, genel yetkili mahkeme olan davaimm yerleşim yeri mah kemesinde de dava açabilecektir48• SMK m. ı 56/3 hükmünde öngörülen yetki kuralı, tecavüz failine karşı açılan davalarda işlerlik kazanacaktır. Tecavüz fiili ve fail SMK'nın 29. maddesine göre tespit edilecektir. Sözleşmeden doğan davalarda ise ı 56. madde uygulama alanı bulmayacaktır. Örneğin, lisans yahut franchise alanın sözleşmeye aykırılığına dayanan davalarda yetkili mahkeme, sözleşmeden doğan davalarda yetkiye ilişkin HMK m. lO hükmüne göre belirlenir. Ancak, SMK'nın 29. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi uyarınca, marka sahibi tara fından lisans sözleşmesi ile verilen hakların izinsiz olarak genişletilmesi ya da üçüncü kişilere devredilmesi, marka hakkına tecavüz teşkil eder. Bu hal- 4s Ülkenin her yerinde dava açma hakkının, hakkın kötüye kullanılması yasağıyla sınıriandınim ası gerektiği yönünde, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.34, dn. 21. Aynı yönde, Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.758, 769. 46 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.34. Bozgeyik, HMK m. 16'ya atıfta bulunarak, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabileceğini belirt mektedir (Hayri BOZGEYIK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.209). 47 llhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.412; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s. 759, 769, 826. Bu yönde bkz. Yarg. ll. HD. 2007/10775 E. 2008/14224 K. 18.12.2008 tarihli kara rı. Lisans sözleşmesi sona erdiği takdirde davacının kendi ikametgahında dava açamayacağı yö nünde bkz. Yarg. ll. HD. 2008/9965 E. 2010/1243 K. 04.02.2010 tarihli kararı. 48 Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s.260; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.35; Hayri BOZGEYIK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.209. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin yetkisinin özel yetki olduğu ve genel yetkinin özel yetkiyi kaldırmadığı yönünde, Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.279, 292. Aksi görüşte Tekinalp, mülga Marka KHK'sı 63. maddesi ile genel yetkili mahkemenin yetkisinin kaldırıldığını; hükümde yer alan kesin ifadenin aksini kabule engel olduğunu belirtmiştir
|
47 llhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.412; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s. 759, 769, 826. Bu yönde bkz. Yarg. ll. HD. 2007/10775 E. 2008/14224 K. 18.12.2008 tarihli kara rı. Lisans sözleşmesi sona erdiği takdirde davacının kendi ikametgahında dava açamayacağı yö nünde bkz. Yarg. ll. HD. 2008/9965 E. 2010/1243 K. 04.02.2010 tarihli kararı. 48 Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s.260; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.35; Hayri BOZGEYIK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.209. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin yetkisinin özel yetki olduğu ve genel yetkinin özel yetkiyi kaldırmadığı yönünde, Mine AKKAN, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.l, 2017, s.279, 292. Aksi görüşte Tekinalp, mülga Marka KHK'sı 63. maddesi ile genel yetkili mahkemenin yetkisinin kaldırıldığını; hükümde yer alan kesin ifadenin aksini kabule engel olduğunu belirtmiştir (Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 30, no.ll7). 3302 Yasaman/Yüksel de, dava SMK m.29'da öngörülen bir tecavüz haline ilişkin olarak açıldığın dan, SMK'nın 156. maddesi uygulama alanı bulacaktır49• Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemelerinin görevine giren davalarda yetki bakımından SMK'da herhangi bir düzenlemeye yr verilmemiştir. Mar ka hakkına tecavüz suçlarında, CMK m.12 uyarınca, suçun işlendiği yer mahkemesi yetkili olacaktır s0• SMK m.256/4 hükmü, davacının Türkiye'de yerleşim yeri bulunmaması halinde yetkili mahkemeye ilişkin düzenleme getirmiştir. Bu halde, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki mahkeme; eğer vekillik kaydı silinmişse TÜRKPATENT 'in merkezinin bulunduğu yerdeki mahkeme yetkilidir. Markanın sahibine tanıdığı hak tekel hakkı niteliği taşıdığından, üçüncü kişiler de bu haklardan etkilenir. Bu kapsamda, üçüncü kişiler tarafından, SMK m.154 uyarınca eylemlerinin sınai hak sahibinin haklarına tecavüz teşkil etmediğinin tespiti davası ya da markanın hükümsüzlüğü veya iptali davası açılabilir s1• SMK m. 156/5 uyarınca, üçüncü kişiler tarafından marka hakkı sahibi aleyhine açılan davalarda, davaimm yerleşim yeri mahkemesi yetkilidirs2• Marka hakkı başvurusu veya marka sahibinin Türkiye'de yerle şim yeri bulunmaması halinde, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı olan marka vekilinin iş yerinin bulunduğu yer; vekilin kaydı silinmişse Türk Pa- 49 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 30, no.117; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargı lama Usulü, s.36. so Seyrani ILKHAN, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa göre Marka Hakkı Aleyhine işlenen Suçlar, 2019, s.152; YENiSEY/NUHOGLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, 2020, s.264; Bahri ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, 2020, s.214. SMK'nın 156. maddesi uyarınca belirlenen yerde (yetk ili mah keme) fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi bulunma ması halinde, o yerdeki asliye ceza mahkemesi davaya bakacaktır. Bir ya da iki asliye ceza mahkemesi olan yerlerde ı numaralı asliye ceza mah kemesi, ikiden fazla asliye ceza mahkemesi olan yerlerde 3 numaralı asliye ceza mahkemesi görevli ve yetkili olacaktır , Önder BAYRAK, Uygulamada Fikri -Sınai Mülkiyet ve Haksız Rekabet Suçları, 2019, s.239; Yarg. 7. CD. 2013/7737 E. 2014/21021 K. 10.12.2014 tarihli kararı. Bu konuda bkz. 30.05.2018 tarih ve 839 sayılı HSK kararı, 31 Mayıs 2018 tarihli ve 30437 sayılı Resmi Gazete. sı iptal başvuruları, SMK m.26 uyarınca Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından karara bağlanır. Yürürlük m.192/1-a uyarınca, 26. madde SMK'nın yayımı tarihinden itibaren yedi yıl sonra (2024 yılında) yürürlüğe girecektir. Geçici m.4 uyarınca, anılan yürürlük tarihine kadar iptal yetkisi mah kemeler tarafından kullanılacaktır; Hamdi YASAMAN, Marka Hukukuna ilişkin Temel Yenilikler, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, 07 -10 Mart 2017, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, Aralık 2017, s.l64; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1010. sı Bu yetki kuralının, kesin yetki tesis ettiği yönünde, Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s. 7. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3303 tent ve Marka Kurumu merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açı lırs3. Hükümsüzlük davalarında yetkili mahkem enin tespiti hususunda Yargı tay'ın farklı yönde kararları bulunmaktadır. Bunların bir kısmında, tescilli bir marka sahibinin yönelttiği hükümsüzlük davaları, marka sahibi tarafın dan üçüncü kişilere karşı yöneltilen davalar gibi kabul edilerek, yetkili mah kemenin buna göre belirlenmesi gerektiğine hükmedi lmiştir. Yargıtay ll. Hukuk Dairesi 'nin 2005 tarihli Arzum kararında, açılan hükümsüzlük dava sı, davacının kendi tescilli marka hakkına dayanarak dava açmış olmasından ötürü üçüncü kişiler tarafından hak sahibine karşı açılan davalar gibi değil, marka sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar gibi değerlen dirilmiştir54. Kale, davayı ikame eden üçüncü kişinin, hakkını tescilli bir markaya dayandırıyor olması ve bu tescilli markanın da davalının markasın dan daha önce tescil edilmiş olması halinde, SMK m.l56/5 hükmünün uygu lama alanı bulmayacağını ileri sürmüştür. Bu görüşe göre, önceki tescilli markaya dayanan marka sahibi tarafından, sonraki tescilli marka sahibine karşı açılan hükümsüzlük ve iptal davalarında, davacının yerleşim yeri mah kemesi yetkilidir55. Bir kısım Yargıtay kararlarında ise hükümsüzlük davaları üçüncü ki şiler tarafından marka sahibine karşı açılan davalar olarak değerlendiril miş, yetkili mahkemenin buna göre tespit edileceğine hükmedilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2007 tarihli Özaltın kararında, davacının kendi ikametgah ının bulunduğu yerdeki mahkemede dava açab ilmesi için, davalı üçüncü kişinin mütecaviz olmasının gerektiği, hükümsüzlük talepli davalarda ise davalı marka sahibinin ikametgah ının bulunduğu yer mah kemesinin yetkili olduğu sonucuna varılmıştırs6• SMK'nın uygulandığı Bölge Adiiye Mahkemesi içtihadının da bu yönde olduğu görülmektedir57. Güneş, markanın hükümsüzlüğü talep edildiğinde, marka hakkına dayanı lıyor olsa dahi davacının üçüncü kişi konumunda olduğu görüşündedir. 53 llhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.412, 413. s4 Yarg. ll. HD. 2005/2530 E. 2005/6972 K. 30.06.2005 tarihli, bkz. "Arzum" kararı, karar no.156/10; Yarg. ll. HD. 2003/1525 E. 2003/7164 K. 30.06.2003 tarihli. ss Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.37. 56 Yarg. ll. HD. 2006/10327 E. 2007/13330 K. 25.10.2007 tarihli, bkz. "Özaltın" kararı, karar no.156/11. 57 istanbul BAM 16. HD. 2017/4549 E. 2018/2510 K. 22.11.2018 tarihli, bkz. "GMD" kararı, karar no.156/17; aynı yönde istanbul BAM 16. HD. 2017/2358 E. 2018/1993 K. 28.09.2018 tarihli. 3304 Yasaman/Yüksel Zira, bu markanın kapsamı yargılama sonunda açıklığa kavuşacaktır58• Çolak, SMK m.156/3 hükmünde "davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleş tiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahke mesi" düzenlemesin e yer verilmesi sebebiyle, bu hükmün tecavüz nede niyle açı lacak davalara özel olduğunu; hükümsüzlük ve iptal talepli dava ların, davalı tescilli marka sahibinin ikametgahında açılması gerektiğini ifade etmektedir59• Yargıtay, tescilsiz marka sahiplerinin ise tescilli marka sahibine karşı üçüncü kişi kabul edileceği ve yetkili mahkemenin buna göre belirleneceği yönünde içtihat oluşturmuştur6 0• SMK hükümlerinin uygulandığı Bölge Adliye Mahkemesi kararları da bu yöndedir 61• Anılan içtihata göre, yetkili mahkemenin belirlenmesi açısından, tescilli marka sahibi dışındaki kişile rin tümü üçüncü kişi kabul edilirler. Bu içtihat, ayırt edicilik kazanmış tescilsiz markaların ve gerçek hak sahipliğinin
|
2018/1993 K. 28.09.2018 tarihli. 3304 Yasaman/Yüksel Zira, bu markanın kapsamı yargılama sonunda açıklığa kavuşacaktır58• Çolak, SMK m.156/3 hükmünde "davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleş tiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahke mesi" düzenlemesin e yer verilmesi sebebiyle, bu hükmün tecavüz nede niyle açı lacak davalara özel olduğunu; hükümsüzlük ve iptal talepli dava ların, davalı tescilli marka sahibinin ikametgahında açılması gerektiğini ifade etmektedir59• Yargıtay, tescilsiz marka sahiplerinin ise tescilli marka sahibine karşı üçüncü kişi kabul edileceği ve yetkili mahkemenin buna göre belirleneceği yönünde içtihat oluşturmuştur6 0• SMK hükümlerinin uygulandığı Bölge Adliye Mahkemesi kararları da bu yöndedir 61• Anılan içtihata göre, yetkili mahkemenin belirlenmesi açısından, tescilli marka sahibi dışındaki kişile rin tümü üçüncü kişi kabul edilirler. Bu içtihat, ayırt edicilik kazanmış tescilsiz markaların ve gerçek hak sahipliğinin de SMK kapsamında ko runduğundan hareketle eleştirilmiş, bu davaların da davacının yerleşim yerinde açılabileceğinin kabul edilmesi gerektiği öne sürülmüşt ür62• Bu noktada, öğretide tescilsiz markaların TTK m.56 vd. hükümleri tahtında, haksız rekabet düzenlemeleri kapsamında korunacağ ı, SMK'da yer alan görev ve yetki düzenlemelerinin uygulanmaya cağının kabul edildiğini be lirtmek gerekir63• Objektif dava birleşmesinin söz konusu olabilmesi için, HMK m.llO uyarınca davaya konu taleplerin tümü için ortak yetkili bir mahkemenin bulunması gerekir64• Bununla birlikte, Yargıtay ll. Hukuk Dairesi 2009 yılında verdiği Oyak kararında, ileri sürülen talepler arasında hükümsüzlük 58 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.413-414. 59 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.l037. Bu yönde, Meltem ARAS, Markanın iptali ve iptal Halleri, 2019, s.50. 60 Yarg. ll. HO. 2015/13659 E. 2015/13683 K. 21.12.2015 tarihli, bkz "F." kararı, karar no.156/12; Yarg. ll. HO. 2000/5697 E. 2000/6699 K. 12.09.2000 tarihli. Ayrıca bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.l037. 61 istanbul BAM 16. HO. 2019/1182 E. 2019/1538 K. 11.07.2019 tarihli, bkz. "TV Dizisi" kararı, karar no.156/18. 62 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.38 vd. 63 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.758, 823; ilhami GÜNEŞ, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Haksız Rekabet Davaları, 2020, s.437; ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s. 411. Bu yönde, Yarg. 20. HO. 2016/4842 E. 2016/6845 K. 13.06.2016 tarihli. 64 Hakan PEKCANITEZ, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.ll, 2017, s.l092; Baki KURU, Medeni Usul El Kitabı, Cilt 1, 2020, s.421; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.39. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3305 talebinin de bulunması nedeniyle, uyuşmazlığın davaimm yerleşim yeri mahkeme since karara bağlanması gerektiğine hükınetm iştir65. Yargıtay ll. Hukuk Dairesi' nin 201 O yılında verdiği Hidrolift kararına konu uyuşmaz lıkta ise ilk derece mahkeme si, davalı mark asının hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men'i, davalı ticaret unvanının terki ni ve tazminat taleplerinden, markanın hükümsüzlüğü ve ticaret unvanının terkini talepleri bakımın dan davalı şirket merkezi mahkem esinin yetkili olduğu gerekçesiyle dosyayı tefrik etmiş; bu istemler açısından yetkisizlik kararı vermiştir. ll. Hukuk Dairesi ise üçüncü kişiler aleyhine açılan dava larda "davacının ikametgah ının bulunduğu veya suçun işlendiği ya da te cavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemenin" yetkili olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur66. Bununla birlikte Çolak, SMK m.155 uyarınca, marka hakkı sahibinin, önceki hak sahipleri nin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceğine; davaimm markasının tes ciline rağmen, davacının daha eski tarihte tescil edilen markasına tecavü zün mümkün olabileceğine işaret etmiştir. Yazar, bu nedenle, hükümsüz lük ve tecavüz davasının birlikte açıldığı durumda, hükümsüzlük kararının tecavüzün refi gibi değerlendirilmesi ve önceki marka sahibine üstünlük tanınarak yetkinin tecavüz davalarına göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür67. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 2019 yılında verdiği bir ka rarda ve bir Bölge Adiiye Mahkemesi kararında, hükümsüzlük ile birlikte markaya tecavüzden kaynaklanan istemler de yöneltildiğinde, yetkili mah kemenin SMK m.l56/3 'e göre belirlenmesi gerektiği ve davacının ikamet gahının bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği sonucuna varıl mıştır68. Mülga Marka KHK m.63/4 hükmünde yer verilen; birden fazla mahke menin yetkili olduğu durumda, yetkili mahkemenin ilk davanın açıldığı 65 Yarg. ll. HD. 2008/7264 E. 2009/ll537 K. 09.ll.2009 tarihli, bkz. "Oyak" kararı, karar no.156/13. Bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.765. Hükümsüzlük davası ile birlikte tecavüzden kaynaklanan davalar da açıldığında, esas olanın hükümsüzlük davası olduğu yönünde, ilhami GÜ NEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.433. 66 Yarg. ll. HD. 2008/13887 E. 2010/5471 K. 17.05.2010 tarihli, bkz. "Hidrolift" kararı, karar no.156/14. Ayrıca bkz. Yarg. ll. HD. 2013/11573 E. 2014/710 K. 14.01.2014 tarihli. 67 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.765. 68 Yarg. 20. HD. 2019/1039 E. 2019/2415 K. 08.04.2019 tarihli, bkz. "Yargı Yeri" kararı, karar no.156/15; istanbul BAM 16. HD. 2019/1783 E. 2019/2029 K. 07.10.2019 tarihli, bkz. "Vills Men tollü Merhem" kararı, karar no.156/19. 3306 Yasaman/Yüksel mahkeme olduğu yönündeki düzenleme SMK'ya alınmamıştır. Bu hükümle amaçlanan, birden fazla mütecavizin söz konusu olduğu durumda davaların aynı mahkemede görülmesiydi . SMK'nın yürürlüğü döneminde ise bu du rumda HMK m. 7 uygulama alanı bulacaktır69• Dava açılmadan önce SMK m. 159 dairesinde talep edilecek ihtiyati tedbirler bakımından görevli mahkeme, SMK'nın 156. maddesi uyarınca Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidie 0• Yetkili mahkeme ise SMK m.159/3 gereğince HMK'ya göre belirlenecektir. Dava açılmadan önce yapı lan ihtiyati tedbir talepleri için yetkili mahkeme, esas hakkındaki görevli ve yetkili mahkeme; dava açıldıktan sonra ise davanın görüldüğü mahkemedir (HMK m. 390/1)71• HMK m.40 1 uyarınca, şayet henüz dava açılmamış ise, delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu72 veya tanık olarak din lenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkeme sinden istenir. Dava açıldıktan sonra ise, davanın görülmekte olduğu mahkeme delil tespiti talebi hakkında da görevli ve yetkili olacaktır73• IV. TANIMA VE TENFiZ Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye'de tenfiz edilebi lmesi için bir takım ön şartlar mahkeme tarafından re'sen incelenir. Bunlar, kararın ya bancı bir devlet mahkemesi tarafından verilmesi, ilgili kararın özel hukuka ilişkin olması ve kararın kesinleşmiş olmasıdır74• Bu ön şartlara ek olarak, kararın verildiği ülke ile Türkiye arasında mütekab iliyet bulunması, tenfizi istenen ilaının Türk mahkeme lerinin münhasır yetkisine girmemesi, sa vunma hakkına uyulmuş olması, tenfizi istenen hükmün kamu düzenine 69 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.36; Meltem ARAS, Markanın iptali ve iptal Halleri, 2019, s.51. 70 Mikail Bora KAPLAN, Sınai Mülkiyet Kanunu' nda i htiyati Tedbirler, 2018, s.l26 vd. 71 Mikail Bora KAPLAN, Sınai Mülkiyet Kanunu' nda ihtiyati Tedbirler , 2018, s.l28; Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.l67; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü,
|
TANIMA VE TENFiZ Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye'de tenfiz edilebi lmesi için bir takım ön şartlar mahkeme tarafından re'sen incelenir. Bunlar, kararın ya bancı bir devlet mahkemesi tarafından verilmesi, ilgili kararın özel hukuka ilişkin olması ve kararın kesinleşmiş olmasıdır74• Bu ön şartlara ek olarak, kararın verildiği ülke ile Türkiye arasında mütekab iliyet bulunması, tenfizi istenen ilaının Türk mahkeme lerinin münhasır yetkisine girmemesi, sa vunma hakkına uyulmuş olması, tenfizi istenen hükmün kamu düzenine 69 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.36; Meltem ARAS, Markanın iptali ve iptal Halleri, 2019, s.51. 70 Mikail Bora KAPLAN, Sınai Mülkiyet Kanunu' nda i htiyati Tedbirler, 2018, s.l26 vd. 71 Mikail Bora KAPLAN, Sınai Mülkiyet Kanunu' nda ihtiyati Tedbirler , 2018, s.l28; Hayri BOZGEYiK, Marka Hakkının Korunması, 2019, s.l67; Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.267. 72 Yarg. ll. HD. 2018/3044 E. 2020/458 K. 16.01.2020 tarihli; Yarg. ll. HD. 2014/10054 E. 2014/16552 K. 31.10.2014 tarihli. 73 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.272; llhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Huku ku, 2020, s.347. 74 Nuray EKŞi, Tanıma ve Tenfiz, 2020, s.l17. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3307 aykın olmaması ve davaimm itiraz etmiş olması şartı ile ilaının yetkisiz bir mahkeme tarafından verilmemiş olması gerekie5• Türk mahkeme lerinin münhasır yetkisine ilişkin tenfiz şartı, marka hu kuku açısından özellik arz eder. Marka hakkına tecavüze ilişkin davalar, Türk mahkeme lerinin münhasır yetkisi kapsamında değildir. Bu sebeple marka hakkına tecavüzün tespiti, tazminat gibi konulan hükme bağlayan yabancı mahkeme kararlannın Türkiye'de tenfizi mümkündür76• Şayet ya bancı mahkeme kararının bazı bölümleri tenfiz edilebilir nitelikte, bazıları değilse, kararın kısmen tenfizi de mümkündür77• Yargıtay 11. Hukuk Dairesi "kararın markaya tecavüzün ortadan kaldırılması ve hükmün ilanma ilişkin kısımlarının niteliği gereği ancak kararı veren mahkemenin bulunduğu ya bancı ülkede infaz edilebilece/C' olması sebebiyle, bu kısımlar için tenfiz kararı verilmesinin mümkün olmadığını tespit etmiştir. Daire tarafından, tenfiz isteminin, kararın "infaz edilmesi mümkün olan tazminat ve para ce zası kısım/arına yöne/i/C' olarak kabul edilmesi gerektiğine hükmedilmi ştir78• Fikri ve sınai hakların hükümsüzlüğü ve iptali davaları ise, Türk mah kemelerinin münhasır yetkisine girmektedir. Bu sebeple, bu konularda veri len yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi mümkün değildie9• Marka hukukuna ilişkin yabancı mahkeme ve hakem kararlarının tenfizi için görevli mahkem enin, SMK m.156 ışığında, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğu kabul edilmelidir80• MÖHUK m.51/2 uyarınca tenfiz, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye'deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkeme sinden, Türkiye'de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir. MÖHUK m.55 uyarınca, marka hukukuna dayalı uyuşmazlıklara ilişkin olarak verilen yabancı mahkeme ve hakem kararlarının tenfizinde, basit yargılama usulü uygulanır8 1• 75 ŞANLl/ESE N/ATAMAN FIGANMEŞE, Milletlerarası Özel Hukuk, 2019, s.538 vd. 76 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1058. 77 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1059. 78 Yarg. ll. HD. 2014/1376 E. 2014/4242 K. 06.03.2014 tarihli. 79 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1059. 80 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1064. Yarg. ll. HD. 2014/15778 E. 2014/18740 K. 01.12.2014 tarihli; Yarg. ll. HD. 2015/3651 E. 2015/10305 K. 12.10.2015 tarihli. 81 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1066. 3308 Yasaman/Yüksel V. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "JUMBA" Kararı Özet Konusu bir miktar paramu ödenmesi olan tazminat istemlerine ilişkin davalar arabuluculuğ a tabi ise de unvan terkinine, markaya tecavü zün tespiti ve menine ilişkin davalar, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan bir alacak ya da tazminat davası olmadığından arabu luculuğa tabi değildir. Bu durumda, arabuluculuğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılan tahsil davası da arabuluculuk dava şartına tabi olmayacağından aksi yöndeki mahkeme gerekçesi isabetli görülme miştir. Bu itibarla, işin esasına girilerek, taraf iddia ve savunm aları mn değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir ken yazılı gerekçeyle davamn usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan red dine dair bölge adiiye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir. Yargıtay 11. HD. 2019/4851 E. 2020/2732 K. 10.06.2020 tarihli. Davacı vekili, müvekkili adına tescilli "GAZİANTEP CUMBA" markasına davalı tarafından "JUMBA KÜNEFE GAZİANTEP" markası ile tecavüz edildiği nin tespiti, tecavüz teşkil eden her türlü fiilin önlenmesi, durdurulması, toplanan ürünlerin imhası, davaimm ticaret unvanından "JUMBA" kelimesinin çıkartılması, "jumbakünef e" isimli instagram hesabının kullanımının durdurulmasını, davalılar tarafından marka başvurusunda bulunulmuş olduğundan dava sonuçlanıncaya kadar marka hakkının üçüncü kişilere devrinin önlenmesini, şimdilik 30.000 TL manevi 1.000 TL maddi tazminata ve maddi tazminat talebinin tespiti amacı ile SMK 159/2-c uyannca lisans bedelinin tespitine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince, 6102 sayılı TTK'nın 5/A maddesi gereğince konusu bir miktar alacak ve tazminat olan davalar yönünden arabuluculu ğa başvurulması nın dava şartı olduğu, somut olayda davacının; her ne kadar markaya tecavüzün tespiti, refi ve haksız rekabete dayalı olarak ticaret unvanının kısmen iptali talepleri mevcut ise de, aynı zamanda maddi ve manevi tazminat talepleri de bulunduğu ve tazminat taleplerinin zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu, davacının diğer talepleri de aynı iddiadan kaynaklanmakta olup uyuşmaz lığın bir bütün olarak değerlendiri lme si gerekli olduğundan dava şartının ihalal edildiği gerekçesi ile davanın 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlık larında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A, HMK I 15/2 uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur. Bölge Adiiye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi ile aynı gerekçe ile dava cı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3309 Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, marka hakkına istinaden unvan terkini, markaya tecavüzün tespiti, men'i, buna bağlı olarak da maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk Derece mahkeme since, dava türü itibariyle dava açılmadan önce arabulucuya müracaat edilmesinin dava şartı olduğundan bahisle davanın usulden reddine karar verilmiş; davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu da Bölge Adiiye Mahkemesince aynı gerekçeyle esastan reddedilmiştir. Davanın 7 l 15 sayılı Yasa'nın 20. maddesi ile TTK'ya eklenen 5/ A madde sinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Bahse konu maddeye göre, TTK'nın 4. maddesinde ve diğer ka nunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ala cak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut olayda, 6100 sayılı HMK'nın l 10. maddesiyle düzen leme altına alınan "davaların yığılması" durumu söz konusu olup, uyuşmazlık, mar ka hakkına dayalı olarak unvan terkini, markaya tecavüzün tespiti, meni ve tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarını içermektedir. Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan tazminat istemlerine ilişkin davalar arabuluculuğa tabi ise
|
olduğundan bahisle davanın usulden reddine karar verilmiş; davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu da Bölge Adiiye Mahkemesince aynı gerekçeyle esastan reddedilmiştir. Davanın 7 l 15 sayılı Yasa'nın 20. maddesi ile TTK'ya eklenen 5/ A madde sinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Bahse konu maddeye göre, TTK'nın 4. maddesinde ve diğer ka nunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ala cak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut olayda, 6100 sayılı HMK'nın l 10. maddesiyle düzen leme altına alınan "davaların yığılması" durumu söz konusu olup, uyuşmazlık, mar ka hakkına dayalı olarak unvan terkini, markaya tecavüzün tespiti, meni ve tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarını içermektedir. Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan tazminat istemlerine ilişkin davalar arabuluculuğa tabi ise de, unvan terkinine, markaya tecavüzün tespiti ve menine ilişkin davalar, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan bir alacak ya da tazminat davası olmadığından arabu luculuğa tabi değildir. Bu durumda, arabuluculuğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılan tahsil davası da arabuluculuk dava şartına tabi olmayacağından aksi yöndeki mahkeme gerekçesi isabetli görülmemiştir. Bu itibarla, işin esasına girilerek, taraf iddia ve savunmalarının değerlen dirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görül memiş, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adiiye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir. 2. "ÇAY" Kararı Özet Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmayan ve Adli Yargı Adalet Komisyonu'nun bulunduğu merkezde yer alan Asliye Hukuk Mahkemeleri'nde tek Asliye Hukuk Mahkemesi varsa o mahkeme, iki .! .. asliye hukuk mahkemesi varsa 1 numaralı ve 2'den fazla asliye hu kuk mah kemesi varsa 3 numaralı asliye hukuk mahkemesi ihtisas mahkemesi sıfatıyla görevlidir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuru lu'nun 04/06/2013 tarih ve 1074 sayılı kararı ile yeni bir ihtisas mah kemesi olan Rize 3. numaralı Asliye Hukuk Mahkemesi kurularak fa aliyete geçtiği ve daha önce görevli mahkemenin davalara bakma ola nağı kalmamış olduğundan, bu durumda mahkemece gönderme ka rarı verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozma yı gerektirmiştir. Yargıtay ll. HD. 2015/14071 E. 2017/1991 K. 10.04.2017 tarihli. 3310 Yasaman/Yüksel Davacı vekili, müvekkili kurumun faaliyet alanının çay üretimi yapıp satmak olduğunu, müvekkil kurumun çaylarının tescilli olduğunu, 556 sayılı KHK ile ko ruma altına alındığını, davalı fınnanın müvekkil kurumun marka tescilli 1000 gr'lık Çaykur Tiryaki çayının aynı benzerini 1000 gr' lık Keskin-Gül Tiryaki Çayı olarak piyasaya sürdüklerini, bu şekilde müvekkil kurumu hem maddi hem de manevi olarak zarara uğrattığını iddia ederek müvekkili kurumun uğramış olduğu zarara karşılık olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL maddi, 2.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davalı davaya cevap vermemiş, duruşmaları da takip etmemiştir. Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davalının Keskin-Gül Tiryaki Çayı bi çimindeki markayı ambalaj kullanım biçimine göre kullanma sının iltibas yaratması nedeniyle davacının Çaykur Tiryaki Çayı marka hakkına tecavüz oluşturduğu, da vacı adına tescilli marka ile haksız rekabet yarattığı anlaşıldığı gerekçesiyle uğranı lan zarar miktarı tam olarak ispat edilemediğinden Borçlar Kanunu'nun 50. maddesi de dikkate alınarak 10.000,00 TL maddi, 2.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. I-Dava, 556 sayılı KHK'da düzenlenen marka hakkına dayalı olarak açılan maddi ve manevi tazminat davası olup, bu Kanun'dan kaynaklanan davalarda ihtisas mahkemesi görevlidir. 24/03/2005 tarih ve 188 sayılı HSYK kararı gereğince, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmayan ve Adli Yargı Adalet Komisyonu' nun bulunduğu merkezde yer alan Asliye Hukuk Mahkemeleri'nde tek Asliye Hu kuk Mahkemesi varsa o mahkeme, iki ./ .. asliye hukuk mahkemesi varsa 1 numaralı ve 2'den fazla asliye hukuk mahkemesi varsa 3 numaralı asliye hukuk mahkemesi ihtisas mahkemesi sıfatıyla görevlidir. Bu durumda mahkemece, Hiikimler ve Sav cılar Yüksek Kurulu'nun 04/06/2013 tarih ve 1074 sayılı kararı ile yeni bir ihtisas mahkemesi olan Rize 3. numaralı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kurularak faaliyete geçtiği, daha önce görevli mahkemenin davalara bakma olanağının kalmamış olma sına ve bu durumda mahkemece gönderme kararı verilmesi gerekirken uyuşmaz lı ğın esası incelene rek yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının ince lenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir. 3. "LPG" Kararı Özet Davacı vekili, marka hakkı müvekkiline ait bulunan tüplere, davalı tarafından yetkili bayii olmadığı halde dolum yapıldığını, bu duru mun müvekkili aleyhine haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Haksız rekabet davaları TTK'nın 56. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, bu maddelerden doğacak uyuş mazlıklar genel mahkemelerde görülebile ceği halde, 556 sayıh Marka lar Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 71. maddesinde (SMK m.156), bu Kanun Hükmünde Kararname'de öngörülen dava larda görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olduğu hükme bağ lanmıştır. Bu itibarla davacının marka hakkına dayanmış bulunması na göre, bu konudaki deliUerin takdirinin ihtisas mahkemesine ait olacağı şüphesizdir. Yargıtay ll. HD. 2004/13315 E. 2005/11012 K. 14.11.2005 tarihli. 3311 Davacı vekili, müvekkiline ait tescilli " ... " markalı tüplerin davalı tarafından kaçak olarak LPG gazı doldurulurken kolluk kuvvetlerince tespit edildiğini ileri sürerek dav aimm yetkili bayii olup olmadığının belirlenerek eyleminin haksız reka bet ve markaya tecavüz teşkil ettiğini tespiti ile 556 KHK'nin 61. ve 62. maddeleri ne istinaden tecavüzün durdurul masına, karar özetinin ilanına, maddi ve manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına, davalının adının kara listeye kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava lı vekili, müvekki linin " ... " oto LPG d olum bayiisi olduğunu, birkaç kez hatırını kıramadıkla rı kişilerin araçta kullanıldığını bildikleri için her ne marka olur sa olsun tüplerine dolum yaptığını ancak seri halde ... markalı tüplere LPG dolumu yaparak pazarlam adıklarını, haksız rekabet ve markaya tecavüz koşullarının oluş madığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma; toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre davaimm ... otogaz bay ii olmasına rağmen davacı şirket adına tescilli " ... " marka tüpe dolum yapıldığının tespit edildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile davaimm eyleminin haksız rekabet ve markaya tecavüz teşkil ettiğinin tespit ve önlenmesine, karar özetinin ilanına, maddi ve manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına kara listeye kayıt isteminin reddine karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, haksız rekabet ve markaya tecavüzün tespiti ve durdurulması istemine ilişkindir. Davacı vekili, marka hakkı müvekkiline ait bulunan tüplere, davalı tarafından
|
rı kişilerin araçta kullanıldığını bildikleri için her ne marka olur sa olsun tüplerine dolum yaptığını ancak seri halde ... markalı tüplere LPG dolumu yaparak pazarlam adıklarını, haksız rekabet ve markaya tecavüz koşullarının oluş madığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma; toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre davaimm ... otogaz bay ii olmasına rağmen davacı şirket adına tescilli " ... " marka tüpe dolum yapıldığının tespit edildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile davaimm eyleminin haksız rekabet ve markaya tecavüz teşkil ettiğinin tespit ve önlenmesine, karar özetinin ilanına, maddi ve manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına kara listeye kayıt isteminin reddine karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, haksız rekabet ve markaya tecavüzün tespiti ve durdurulması istemine ilişkindir. Davacı vekili, marka hakkı müvekkiline ait bulunan tüplere, davalı tarafından yetkili bayii olmadığı halde dolum yapıldığını, bu durumun müvekkili aleyhine haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Haksız rekabet davaları TTK'nın 56. vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, bu maddelerden doğacak uyuşmaz lıklar genel mahkemelerde görülebileceği halde, 556 sayılı Markalar Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 71. maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararn ame'de öngörülen davalarda görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olduğu hükme bağlanmıştır. Bu itibarta davacının marka hakkına dayanmış bulunmasına göre, bu konudaki delillerin takdirinin ihtisas mahkemesine ait olacağı şüphesizdir. 3312 Yasaman/Yüksel Somut olayda, davanın açıldığı Göle Asliye Hukuk Mahkemesi, Ticaret Mah kemesi sıfatıyla, davaimm eyleminin haksız rekabet ve markaya tecavüz teşkil etti ğinin tespit ve önlenmesine karar vermiştir. Ancak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 24.3.2005 gün ve 188 sayılı karan ile Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmayan yerlerde; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, iki asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bir numaralı asliye hukuk mahkem esinin, ikiden fazla asliye hukuk mah kemesi olan yerlerde üç numaralı asliye hukuk mahkeme sinin, yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlannın merkez ve mülhakatlan olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Mahkemenin görevine ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup, temyiz aşaması da dahil yargılamanın her aşamasında re'sen nazara alınmasının usul hukukunun yerleşik bir kuralı olması karşısında, davaya konu uyuşmaz lığa bakmak ticaret mahkeme sinin görevi dışında kalmaktadır. Bu durumda mahkemece yukanda açık lanan kararlar ışığında inceleme yapılarak öncelikle görevli olup olmadığının değer lendirilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde işin esasına yönelik karar verilmesi doğru görülmemiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre davalılar vekilinin sair temyiz itirazlannın şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. 4. "HOME STORE" Kararı Özet Davacı vekili, Home Store isimli markanın, davah tarafından izinsiz olarak kullanıldığını ileri sürerek, markaya olan tecavüzün ve bu te cavüz nedeniyle oluşan haksız rekabetin men'ine, markanın kullanıl dığı yerden silinmesine, maddi ve manevi tazminatın davahdan tahsi line, hükmün ilanma karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, uyuşmaziağın çözümünde görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; karar tebliğe çıkarılmadan ve kesinleştirilmeden fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine gönderildiği için, bu mahkeme tarafından gereğinin yapılması için dosya tekrar İstanbul 6. Asliye Ti caret Mahkemesine gönderilmiştir. İstanbul 6. Asliye Ticaret Mah kemesinin kararı kesinleştirildikten sonra dosyanın tekrar geldiği fik ri ve sınai haklar hukuk mahkemesi, davanın HUMK 193. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Karar onanmış tır. Yargıtay ll. HD. 2003/13462 E. 2004/7488 K. 05.07.20 04 tarihli. Davacı vekili, müvekkillerinden ... Dekarosyon İç Mimari San. Ltd. Şti. adına tescilli ve diğer müvekkillerinin kullanım hakkına sahip olduğu "Home Store" isim li markanın, davalı tarafından izinsiz olarak davalı tarafından kullanıldığını, ileri Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3313 sürerek, markaya olan tecavüzün ve bu tecavüz nedeniyle oluşan haksız rekabetin men'ine, markanın kullanıldığı yerden silinmesine, 8.000.000.000. TL. maddi ve 2.000.000.000. TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilanma karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin kullandığı ticari markanın GEPPETTO markası olduğunu, iştigal konusunu belirtmek üzere "Home Store &Cafe" ibaresinin yazıl dığını, davacının markasından yararlanma amacının bulunma dığını, savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, uyuşmazl ığın çözümünde görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Hak lar Hukuk Malı. olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Malı. ne gönderilmesine karar verilmiş, karar tebliğe çıkanlmadan ve kesinleştirilmeden fıkri ve sınai haklar hukuk mahkemesine gönderildiği için, bu mahkeme tarafından gereğinin yapılması için dosya tekrar İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir. İstanbul 6. Asliye Tica ret Mahkemesinin kararı kesin leştirildikten sonra dosyanın tekrar geldiği fikri ve sınai haklar hukuk mahkem esi, davanın HUMK. l93. maddesi uyannca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. S. "DiAFORM" Kararı Özet 556 sayılı Kanun Hükmün de Kararname hüküml erinin uygulanma sı nı gerektiren uyuşmazlıklar, 26.3.200 1 tarihli Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 335 sayılı kararı ile kurulan İstanbul Fikri ve Sı nai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görevine girmektedir. Yargıtay ll. HD. 200119879 E. 2002/2077 K. 08.03.2002 tarihli. Davacı vekili, müvekkili adına tescilli olan "DİAFORM" ve "DİASTİCK" markalarının davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek, haksız rekabetin men'ine, davalının ticaret unvanında kullandığı DİAFORM adının sicilden silinmesine top lam 3.000.000.000 TL. maddi-manevi tazminatın faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı (karşı davacı) vekili, asıl davanın reddini istemiş; karşı dava ile de, da valı (karşı davacı) adına tescilli tica ri unvanına karşı yapılan tecavüzün haksız ol duğunun tespitine, karşı davalı adına olan markanın iptaline, toplam 2.000.000.000 TL. maddi-manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, dosyanın Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararı ile gönderildiği, Fikri ve 3314 Yasaman/Yüksel Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görev alanının 5846 sayılı Yasa, 55 I, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Karamameler ile sınırlı olup, TTK'nın 54, 57/5. ve devam eden maddelerinden kaynaklanan bu ihtilafı çözmede görevli olmadığı ge rekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, hüküm kesinleştiğinde dosyanın görevli Kadıköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi'ne GÖNDERiLMESiNE karar veril miştir. Karar, davalı (karşı davacı) vekilince temyiz edilmiştir. Davacı vekili, davalıya ait ticaret unvanının davacı adına tescilli markalara te cavüz teşkil ettiğini; karşı davacı vekili ise, davacıya ait markaların müvekkiline ait ticaret unvanına tecavüz teşkil ettiğini ileri sünnektedir. 556 sayılı Markaların Ko runması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 9. maddesi marka tescilinden doğan hakların kapsamını, 42. maddesi markanın hükümsüzlük halini, 61. maddesi ise marka hakkına tecavüz sayılan fiilieri düzenlemiştir. Taratların iddia ve
|
ile gönderildiği, Fikri ve 3314 Yasaman/Yüksel Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görev alanının 5846 sayılı Yasa, 55 I, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Karamameler ile sınırlı olup, TTK'nın 54, 57/5. ve devam eden maddelerinden kaynaklanan bu ihtilafı çözmede görevli olmadığı ge rekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, hüküm kesinleştiğinde dosyanın görevli Kadıköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi'ne GÖNDERiLMESiNE karar veril miştir. Karar, davalı (karşı davacı) vekilince temyiz edilmiştir. Davacı vekili, davalıya ait ticaret unvanının davacı adına tescilli markalara te cavüz teşkil ettiğini; karşı davacı vekili ise, davacıya ait markaların müvekkiline ait ticaret unvanına tecavüz teşkil ettiğini ileri sünnektedir. 556 sayılı Markaların Ko runması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 9. maddesi marka tescilinden doğan hakların kapsamını, 42. maddesi markanın hükümsüzlük halini, 61. maddesi ise marka hakkına tecavüz sayılan fiilieri düzenlemiştir. Taratların iddia ve savun maları dikkate alındığında, dava konusu uyuşmazlığa, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin de uygulanması gerekmektedir. Mahkemenin gerekçesin de de belirtildiği üzere, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uy gulanmasını gerektiren uyuşmazlıklar, 26.3.2001 tarihli Hakimler ve Savcılar Yük sek Kurulu'nun 335 sayılı kararı ile kurulan İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görevine girmektedir. Mahkemece, işin esasına girilmesi gerekir ken, yazılı gerekçeyle görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bo zulması gerekmiştir. 6. "ARITMA CiHAZLARI" Kararı Özet Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacının iddiasının marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilmesi ge rektiği, bu davaya bakınakla görevli mahkemenin HSYK tarafından özel olarak görevlendirilen Bursa (3) No.lu Asliye Hukuk (Fikri ve Sı nai Haklar) Mahkemesi olduğu ve göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzeninden olup, davanın her aşamasında mahkemece res'en göz önüne alınabileceği gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Karar onanmıştır. Yargıtay ll. HD. 2014/9858 E. 2014/17234 K. 10.11.2014 tarihli. Davacı vekili, müvekkili fırmanın ... marka su arıtma cihazlarını pazarlayan ve bu cihaziarın teknik bakımlarını yaparak yetkili servis hizmeti sağlayan bir kuruluş olduğunu ve ... , ........ ve ... ... markaları nın sahibi olduğunu, davalıların ise uzun yıllardır müvekkili şirkette satış pazarlama ve teknik servis departman ında çalıştık tan sonra istifa ederek işten ayrı ldıklarını ve müvekkili şirkette çalışırken tanıştıkla rı müşteri potansiyeli ile pazarlama alanını, teknik servis hizmet yöntem ve şekille rini ve müvekki li şirket uhdesinde bulunan müşteri bilgilerini müvekkilinin razısı hilafına ele geçirmek suretiyle haksız rekabet oluşturacak şekilde davalılardan ... Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3315 adına ... gold adında şahıs şirketi kurarak haksız kazanç elde etmeye başladıklar ını, davacı ile davalılar arasında düzenlenen iş sözleşmeleri ile rekabet yasağına aykırı davranışta bulunduklarını, davalıların eylemleri nedeniyle müvekkili firma adına tescil edilen marka ile iltibas yaratarak, müvekkili firmanın kullandığı markalı ürün ler, işyeri tüketici çevresi fiyatlan konusunda TTK'nın 56. maddesi anlamında hak sız rekabete neden olduklarını ileri sürerek, öncelikle haksız rekabetin tespiti ve men'i ile haksız rekabetin neticesi olan durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmış ise bu beyanların düzeltilmesi ve hükmün ilanma karar verilmesi ile sözleşme gereği 5.000'er TL cezai şartın davalı lar ... ve .. .'dan ve 20.000 USD'nin davalı .. .'tan dava tarihinde itibaren işieyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile, 10.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacının iddiası nın marka hakkına tecavüz kapsammda değerlen dirilmesi gerektiği, esasen yapılan şikayet üzerine davalılar hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2013/27674 soruşturma sayılı evrakı ile Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 'nin 61/A-1 maddesi ile TCK'nın 53, 54/1 ve 63. maddeleri gereği ceza landırılması istemi ile dava açıldığı, durumun öncelikle özel nitelikli Markalar Ka nunu ve 556 sayılı Markaların Korunması hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu davaya bakınakla görevli mahkemenin HSYK tarafından özel olarak görevlendirilen Bursa (3) No.lu Asliye Hukuk (Fikri ve Sınai Haklar) Mahkemesi olduğundan ve göreve ilişkin düzenlemeler kamu dü zeninden olup, davanın her aşamasında mahkemece res'en göz önüne alınabileceği gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğin e karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektinci sebeplere göre, da vacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. 7. "iTiRAZIN iPTALi" Kararı Özet Dava, franchise sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıy la başlatılan takibe yapdan itirazm iptali davasıdır. 5846 sayılı Yasa' dan doğan haklar ile 551, 555, 554 sayılı KHK'lardan doğan haklara ilişkin uyuşmazlıklan çözme görevi ihtisas mahkemelerine bırakılmış br. Davacı, dava dilekçesinde taraflar arasmda imzalanan Franchise Sözleşmesi uyarmca kararlaştırdan aidat bedelinin ödenmediğini ve bu sebeple takibe girişildiğini açıklamıştır. Dosyada mevcut Franchise Sözleşmesi hükümleri ve dava dosyası içerisinde taraflarm iddia ve savunmalan itibanyla, davacı tarafça söz konusu sözleşme kapsa mmda 556 sayıh KHK'dan kaynaklanan bir hak sahipliği veya marka hakkına tecavüzden ya da amlan KHK'da düzenlenen lisans vb. diğer 3316 Yasaman/Yüksel hususlardan kaynaklanan bir uyuşmazlık olduğu ileri sürülme diği gi bi, uyuşmazlığın niteliği itibarıyla işbu davada 5846 sayılı FSEK ve 551, 554 ve 555 sayılı KHK hükümlerinin de uygulama yeri bulun mamaktadır. Bu durumda davaya bakmalda görevli mahkemenin ge nel mahkemeler olduğu gözetilmeksizin ihtisas mahkemesince işin esasına girilerek kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay ll. HD. 201317608 E. 2013/20990 K. 20.01.2013 tarihli. Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 18.01.2007 tarihinde O 1.02.2007 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli Franchise Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 4/4. maddesi uyannca davalının her ay 100 USD+ KDV'yi her ayın birinci iş günü döviz olarak ya da o günkü Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Efektif Satış Kuru TL. karşılığı olarak aidat bedelini ödemeyi borçlandığını, vadesinde aidat bedelinin iki ay üst üste ödenmemesi halinde o yıla ait aidat bedelinin muaccel olacağının kararlaşt ınldığını, başlangıçta davalının kredi kartından tahsil edilmekte olan aidat bedeline ilişkin 01.02.2009 tarihli 195.88 TL'lik ve Nisan-Aralık 2009 dönemine ait dokuz aylık ile Ocak-Şubat 2001 dönemine ait aidat bedeli ve temerrüd faizlerini içeren 02.12.2010 tarihli 3.241.46 TL.'lik fatura bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkil tarafından davalıya karşı Arıkara 27. İcra Müdürlüğü'nün 2011/4735 esas sayılı takip dosyasında 18.03.2011 tarihinde 3.643.84 TL. alacak için ilamsız İcra takibi yapıldığını, ödeme emrinin borçlu dava lıya 30.03.2011 tarihinde tebliğ olunduğunu, borçlunun borcun tamamına faize ve takip fenlerine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, borçlunun takipten sonra 21.03.2011 tarihinde 973.00 TL. ödeme yaptığını, davalının İcradaki borca itirazı nın haksız olduğunu, alacağın likit bulunduğunu ifade ederek davalının anılan takip dosyasındaki 3.643.84 TL. borca yaptığı İtirazın iptaline, takibin devamına, takip konusu alacağın %40'ı oranında İcra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin anılan sözleşme uyarınca davacı tarafa
|
ve Nisan-Aralık 2009 dönemine ait dokuz aylık ile Ocak-Şubat 2001 dönemine ait aidat bedeli ve temerrüd faizlerini içeren 02.12.2010 tarihli 3.241.46 TL.'lik fatura bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkil tarafından davalıya karşı Arıkara 27. İcra Müdürlüğü'nün 2011/4735 esas sayılı takip dosyasında 18.03.2011 tarihinde 3.643.84 TL. alacak için ilamsız İcra takibi yapıldığını, ödeme emrinin borçlu dava lıya 30.03.2011 tarihinde tebliğ olunduğunu, borçlunun borcun tamamına faize ve takip fenlerine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, borçlunun takipten sonra 21.03.2011 tarihinde 973.00 TL. ödeme yaptığını, davalının İcradaki borca itirazı nın haksız olduğunu, alacağın likit bulunduğunu ifade ederek davalının anılan takip dosyasındaki 3.643.84 TL. borca yaptığı İtirazın iptaline, takibin devamına, takip konusu alacağın %40'ı oranında İcra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin anılan sözleşme uyarınca davacı tarafa ödemeler yaptığını, takip konusu alacağın müvekkilinin borcu olmadığını ifade ederek, dava nın reddine ve %40'dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, takip ko nusu borcun sözleşmeden doğduğu, sözleşmenin davacıya ait markanın davalı tara fından kullanımını da düzenlediği, 556 sayılı KHK hükümlerinin düzenlediği huku ki ilişkilerden doğan İtirazın iptali davalannda görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğu, taraflar arasında 28.01.2007 tarihinde marka kullammım da konu alan franchise sözleşmesi imzalandığı, sözleşme uyarınca da valının davacı ya her ay 100 USD veya karşılığını Türk parası olarak ödeme borcu altına girdiği, davalının davacıya bir kısım ödemeler yaptığı, davacının sözleşmenin devam ettiği süre zarfında yapılması gereken ödemelerin eksik yapıldığını iddia ettiği, davalının ise böyle bir iddiayı kabul etmediği, benimsenen ikinci bilirkişi Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3317 raporu kapsamına göre, davacının davalıdan takip tarihinden evvel 3.588.97 TL. alacağının bulunduğu, davacının bu miktar için davalıya karşı İcra takibinde bulun duğu, İcra takibinden sonra ve fakat ödeme emrinin tebliğinden önce davalının da vacıya 973.00 TL. ödediği, borcun 2.615.97 TL.'ye düştüğü ödeme emrinin davalı ya tebliğ edildiği, davalının itirazda bulunduğu ve takibin durduğu, anılan miktar kadar davalının borçlu olduğu, İtirazın iptali davasının yapılan ödeme gözetilerek ve ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden açılmasının gerektiği, şu hale göre davalının itirazının 2.615.97 TL. için haksız olduğu, bu nedenle anılan miktar için itirazının iptaline ve takibin devamına karar verilmesinin gerektiği, takip konusu alacağın likit olduğu, bu nedenle İcra İflas Kanunu'nun 67. maddesi uyannca anılan alacağın %40'ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsilinin gerektiği, faz laya yönelik isternin reddinin icap ettiği, ancak reddedilen miktar yönünden davacı nın İcra takibi ve davada kötüniyetli olmadığı anlaşıldığı, davaimm İcra inkar taz minatı isteminin kabulüne de olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile Ankara 27. İcra Müdürlüğü'nün 2011/4735 esas sayılı icra takip dosya sında davaimm gerçekleştirmiş olduğu İtirazın 2.615.97 TL. asıl alacak için iptaline, takibin 2.615.97 TL. için devamına karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. 1-) Dava, 18.01.2007 tarihli franchise sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan İtirazın iptali davasıdır. Mahkemece dava da Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu belirtilerek davanın esasına girilmiş ve davanın kısmen kabulü ile İtirazın kısmen iptaline ve kabul edi len kısım üzerinden davalı aleyhine %40 oranında icra inkar tazminatının davacıya ödenmesine karar verilmiştir. 556 sayılı KHK'nın 71/1 maddesi "Bu Kanun Hükmünde Karamarnede öngö rülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu mahkemeler tek ha kimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangile rinin ihtisas mahkemesi olarak görevtendirileceği ve bu malıkernelerin yargı çevre sini, Adalet Bakanlığı'nın teklifi üzerine Hakimler ve Savcıla r Yüksek Kurulu belir ler." hükmüne amirdir. Ayrıca 5846 sayılı Yasa'dan doğan haklar ile 551, 555, 554 sayılı KHK'lardan doğan haklara ilişkin uyuşmazlıkla rı çözme görevi de ihtisas mahkemelerine bırakılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde taraflar arasında imzalanan Franchise Sözleşmesinin 4.4 maddesi uyannca kararlaştırılan aidat bedelinin ödenmediğini ve bu sebeple takibe girişildiğini açıklamıştır. Dosyada mevcut Franchise Sözleşmesi hükümleri ve dava dosyası içerisinde tarafların iddia ve savunmalan itibariyle, davacı tarafça söz konusu sözleşme kapsamında 556 sayılı KHK'dan kaynaklanan bir hak sahipliği veya marka hakkına tecavüzden ya da anılan KHK'da düzenlenen lisans vb. diğer hususlardan kaynaklanan bir uyuşmazlık olduğu ileri sürülmediği gibi, uyuşmazlı ğın niteliği itibariyle işbu davada 5846 sayılı FSEK ve 551, 554 ve 555 sayılı KHK hükümler inin de uygulama yeri bulunmamaktadır. 3318 Yasaman/Yüksel Bu durumda davaya bakınakla görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu gözetilmeksizin işin esasına girilerek kısmen kabul karan verilmesi doğru görül memiş, bozmayı gerektirmiştir. 2-) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlannın şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. 8. "FLAViUS" Kararı Özet Tescilli markamu lisans sözleşmesi ile kullandırtlması 556 sayılı KHK'mn 20. vd. maddelerinde (SMK m.24) düzenlenmiş bulunma k tadır. KHK'mn 21/9. maddesine göre, sözleşme şartlarının lisans alan tarafından ihlali halinde, tescilli bir markadan doğan haklar, lisans alana karşı dava yoluyla ileri sürülebilir. Somut uyuşmazhkta davacı taraf, franchise kapsamında yer alan marka lisans sözleşmesi ile ka rarlaştırılan ve lisans alan tarafından öden meyen lisans ücretinin tah sili amacıyla takipte bulunduğuna ve takibe davah tarafça itiraz edilmesi üzerine işbu İtirazın iptali davası açılmış olduğuna göre, da vaya bakma görevi 556 sayılı KHK'nın 63. maddesi (SMK m.156) uyarınca Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'ne ait olup mahke mece görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davah yararına bozulması gerekmiştir. Yargıtay ll. HD. 2015/14430 E. 2016/174 K. 13.01.2016 tarihli. Davacı vekili, taraflar arasında franchising sözleşmesi akdedildiğini, davalıla rın sözleşmede öngörülen bedeli ödememeleri üzerine aleyhlerine başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek, İtirazın iptalini talep etmiştir. Davalılar vekili, yetki ve görev itirazında bulunmuştur. Mahkemece, davac ının bu davada FSEK, marka, patent, tasanm, ıslahçı hakkı gibi bir hakkın ihlalinden veya anılan mevzuatta öngörülen hukuki uyuşmazlıklar dan kaynaklanan bir talebinin olmadığı, uyuşmazlığın tacir olan her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili akdettikleri Franchising Prensipleri Sözleşmesi'nin ifası ve alacağın tahsili istemli İtirazın iptali niteliğinde bir ticari dava olduğu, davanın As liye Ticaret Mahkemesi'nde görülmesi gerektiği belirtilerek, davanın usulden reddi ne karar verilmiştir. Karan davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, taraflar arasında akdedilen 15.03.2006 tarihli sözleşme ile davacı tara fından lisans verilen "Flavius" markasının kullanımı sebebiyle belirlenen lisans ücretinin davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine vaki İtirazın iptali istemine ilişkindir. Tescilli markanın lisans sözleşmesi ile kullandınlması 556 sayılı KHK'nın 20. vd. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. KHK'nın 2119. madde- Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3319 sine göre, sözleşme şartlarının lisans alan tarafından ihlali halinde, tescilli bir mar kadan doğan haklar, lisans alana karşı dava
|
anılan mevzuatta öngörülen hukuki uyuşmazlıklar dan kaynaklanan bir talebinin olmadığı, uyuşmazlığın tacir olan her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili akdettikleri Franchising Prensipleri Sözleşmesi'nin ifası ve alacağın tahsili istemli İtirazın iptali niteliğinde bir ticari dava olduğu, davanın As liye Ticaret Mahkemesi'nde görülmesi gerektiği belirtilerek, davanın usulden reddi ne karar verilmiştir. Karan davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, taraflar arasında akdedilen 15.03.2006 tarihli sözleşme ile davacı tara fından lisans verilen "Flavius" markasının kullanımı sebebiyle belirlenen lisans ücretinin davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine vaki İtirazın iptali istemine ilişkindir. Tescilli markanın lisans sözleşmesi ile kullandınlması 556 sayılı KHK'nın 20. vd. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. KHK'nın 2119. madde- Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3319 sine göre, sözleşme şartlarının lisans alan tarafından ihlali halinde, tescilli bir mar kadan doğan haklar, lisans alana karşı dava yoluyla ileri sürülebilir. Somut uyuş mazlıkta davacı taraf, franchising kapsamında yer alan marka lisans sözleşmesi ile kararlaştırılan ve lisans alan tarafından ödenmeyen lisans ücretinin tahsili amacıyla takipte bulunduğuna ve takibe davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine işbu İtirazın iptali davası açılmış olduğuna göre, davaya bakma görevi 556 sayılı KHK'nın 63. madde uyarınca Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'ne ait olup, mahkemece gö revsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir. 9. "BAD MAD" Kararı Özet Somut olayda dosya kapsamına göre, davacı, davalı eylemlerini 02.06.2003 günü şikayet konusu yapmış ve matlan aynı gün toplatarak yed-i emine tevdi ettirmiş ve ceza davası açılmıştır. Temyize konu hu kuk davasının konusu olan eylemler, anılan tarihteki eylemlerdir. Da vacı taraf dava tarihinden önce markasını devretmiş ise de; olay tari hinde marka sahibi olup, davacı olay tarihindeki marka hakkına daya narak davayı, tercih hakkını kendi ikametgahı mahkemesi olarak kul lanıp açtığına göre, mahkemece, davalı tarafın HUMK'nın 9'uncu maddesine dayalı yetki itirazının reddi ile işin esasına girilerek, tarafla rın delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, dava tarihinde davacının marka sahibi olmadığı olgusundan hareketle, yazılı gerekçe ile davanın yetki yönünden reddedilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle karann davacı yararına bozulması gerekmiştir. Yargıtay ll. HD. 200517536 E. 200617865 K. 03.07.2006 tarihli. Davacı vekili, davalının, müvekkili adına tescilli BAD MAD markasını haksız ve izinsiz olarak kullandığım ileri sürerek marka hakkına tecavüzün tespit ve men'i ne, bu iba reyi taşıyan eşyaların imhasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kay dıyla 556 sayılı KHK'nin 66/b ve 67. maddeleri uyarınca 12.500.000.000 TL maddi ve 5.000.000.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilanma karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, yetki itirazında buluna rak davanın esastan da reddini istemiştir. Mahkemece toplanan deliliere göre, davacının davadan 4 ay önce dava konusu markayı Akyüz Tekstil San. ve Dış Tic. Ltd. Şti'ne devrettiği ve dava tarihi itibarıy la marka sahibi olmadığı, suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerin İzmir olduğu, marka sahibi olmayan davacının genel yetki kuralının dışına çıkarak 556 sayılı KHK'nin 63/1. maddesinde marka sahibine tanınan haktan fayda lanmasının ve kendi ikametgahında dava açmasının mümkün bulunmadığı gerekçe siyle yetki itirazının kabulüne, karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın yetkili İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir. 3320 Yasaman/Yüksel Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, 556 sayılı KHK'nin 62'nci maddesi uyannca açılan markaya tecavü zün tespit ve men'iyle maddi ve manevi tazminata ilişkindir. 556 sayılı Markalann Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 63/1 'inci maddesi hükmüne göre, marka sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının ikametgahı mahkemesi veya suçun işlendiği ya da tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkeme dir. Somut olayda, dosya kapsamına göre, davacı, davalı eylemlerini 02.06.2003 günü şikayet konusu yapmış ve mallan aynı gün toplatarak yed-i emine tevdi ettir miş ve ceza davası açılmıştır. Temyize konu hukuk davasının konusu olan eylemler, anılan tarihteki eylemlerdir. Davacı taraf dava tarihinden önce, markasını devretmiş ise de, olay tarihinde marka sahibi olup, davacı olay tarihindeki marka hakkına dayanarak davayı, tercih hakkını kendi ikametgahı mahkemesi olarak kullanıp açtı ğına göre, mahkemece, davalı tarafın HUMK'n ın 9'uncu maddesine dayalı yetki itirazının reddi ile işin esasına girilerek, tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, dava tarihinde davacının marka sahibi olmadığı olgu sundan hareketle, yazılı gerekçe ile davanın yetki yönünden reddedilmesi doğru görülme miş, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. 2-Öte yandan kabul şekline göre de, dava tarihinden sonra 556 sayılı KHK'nin, 22.6.2004 tarih ve 5194 sayılı Yasa ile değiştirilen 71 'inci maddesi hük müne göre, bu Kanun Hükmünde Karamarnede öngörülen daval arda görevli mah kemenin ihtisas mahkemeleri olduğu, bu malıkernelerin tek hakimli ola rak görev yapacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca, bu mahkemeler den hangilerinin ihtisas mah kemeleri olarak görevlendirileceğini ve bu malıkernelerin yargı çevresini Adalet Bakanlığı'nın teklifi üzerine Hakimler ve Savcıla r Yüksek Kurulu'nun belirleyeceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye uygun olarak, mahkemenin karanndan önce, Ha kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, 16.09.2004 tarih ve 396 sayılı kararı ve daha sonra alınan ve halen yürürlükte olan 24.3.2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile anılan Kanun Hükmünde Karamarnelere ilişkin davalar bakımından, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmayan yerlerde, Asliye Ticaret Mahkemesi kurul muş olup olmamasına bakılmaksızın, bir ya da iki Asliye Hukuk Mahkemesi olan yerlerde bir numaralı Asliye Hukuk Mahkemesi, ikiden fazla Asliye Hukuk Mah kemesi olan yerlerde 3 numaralı Asliye Hukuk Mahkemesi görevlendirilmiş, bu malıkernelerin yargı çevresinin adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülha katları olan ilçeleri kapsadığı da belirtilmiştir. Malıkernelerin görevi kanunla düzenlenmiş olup, görev kuralları, kamu düze nine ilişkindir ve temyiz dahil, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınır. ihtisas mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, görev ilişkisidir. Bu durumda, karardan önce yürürlüğe giren göreve ilişkin açıklanan son dü zenleme gereğince, İzmir Asliye 3 'üncü Hukuk Mahkemesi görevli olup, yetki Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3321 itirazında bildirilen yetkili mahkeme ile bağlı olan, ancak yetki itirazında bildirilen görevli mahkeme ile bağlı olmayan mahkemece, dosyanın İzmir Asliye 3 'üncü Hukuk Mahkem esi'ne gönderilmesi yerine, İzmir Asliye 3 'üncü Ticaret Mahkeme si'ne gönderilmesine karar verilmesi de doğru olmamıştır. 10. "ARZUM" Kararı Özet KHK'nin 63/1. maddesinde (SMK m. 156/3), marka sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme nin davacının ikametgahımn olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkeme olduğunun düzenlen mesi karşısında, tescilli marka sahibinin bu sayılan yerlerde bulunan mahkemelerden herhangi birinde dava açması mümkün olup, tercih hakkı davacıya aittir. Davacılar, davada tescilli marka haklarına da yanarak bu davayı açmış olmalarına göre, aym ibarenin davalılar adına marka olarak tescilli olması tescilli markaya
|
görevli olup, yetki Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3321 itirazında bildirilen yetkili mahkeme ile bağlı olan, ancak yetki itirazında bildirilen görevli mahkeme ile bağlı olmayan mahkemece, dosyanın İzmir Asliye 3 'üncü Hukuk Mahkem esi'ne gönderilmesi yerine, İzmir Asliye 3 'üncü Ticaret Mahkeme si'ne gönderilmesine karar verilmesi de doğru olmamıştır. 10. "ARZUM" Kararı Özet KHK'nin 63/1. maddesinde (SMK m. 156/3), marka sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme nin davacının ikametgahımn olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkeme olduğunun düzenlen mesi karşısında, tescilli marka sahibinin bu sayılan yerlerde bulunan mahkemelerden herhangi birinde dava açması mümkün olup, tercih hakkı davacıya aittir. Davacılar, davada tescilli marka haklarına da yanarak bu davayı açmış olmalarına göre, aym ibarenin davalılar adına marka olarak tescilli olması tescilli markaya dayanan davacıla rın üçüncü kişi olarak kabulünü gerektirmeyece ğinden, haklarında 63/3. fıkrası (SMK m. 156/5) ilk cümlesindeki yetki kuralı uygulana maz. Bir an için, amlan yetki kuralının da somut olayda uygulanma sının mümkün olduğu kabul edilse bile, bu durumda da amlan mad denin son fıkrası hükmüne göre birden fazla mahkemenin yetkili bu lunduğu hallerde yetkili mahkemenin ilk davamn açıldığı mahkeme olduğunun düzenlenmesi nedeniyle mahkemece bu durumda da yetki sizlik kararı verilmesi mümkün değildir. Bu itibarla, davacıların dava yolu ile korunmasım talep ettikleri markamu tescilli olması karşısında kendi ikametgahları mahkemesinde açtıkları davamn 556 sayılı KHK'nin 63/1-son uyarınca yetkili mahkemede açıldığının kabulü ile davahların yasal olmayan yetki itirazımn reddine karar verilerek, uyuşmazlığın esasına girilmesi gerekir. Yargıtay 11. HD. 2005/2530 E. 2005/6972 K. 30.06.2005 tarihli. Davacılar vekili, müvekkillerinden Güney İthalat ve Paz. A.Ş. adına TPE nez dinde tescilli olan "Arzum" markalı ürünlerin pazarlama ve satışının ise diğer mü vekkili Arzum Dış Tic. ve Paz. A.Ş. tarafından yapıldığını, yıllar boyunca yapılan yatırımlar ve tanıtım kampanyalan sonucu "Arzum" markasının toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaştığın ı, davaltiardan Çarkan Elekt. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin müvekkillerine ait markanın itibarından ve tanınmışlık düzeyinden haksız olarak istifade etmek için kötü niyetli bir şekilde müvekkilinin markasının aynısını benzer ürün ve hatta aynı ürün gruplarında marka olarak tescil ettirdiğini, davalının bu tescilinin haksız olduğunu, diğer davalı Arzumsan Elekt. Malz. Aydınlatma San. Tic. A.Ş.nin ise müvekkili Arzum Dış Tic. ve Paz. A.Ş.nin unvanında ana unsur olarak yer alan "Arzum" ibaresini unvanında }<ullandığını, davalının "Arzum" ibare sini unvanında kullanmasının müvekkilinin daha önce tescil edilmiş ticaret unvanı- 3322 Yasaman/Yüksel na tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek, davalılardan Çarkan Elekt. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına tescilli "Arzum" markasının 556 sayılı KHK ve TTK'nın haksız re kabet hükümleri çerçevesinde hükümsüzlüğünün tespiti ile marka sicilinden terki nine, davaimm "Arzum" ibaresini kullanımının men edilmesine, diğer davalı Ar zumsan Elekt. Malz. Aydınlatma San. Tic. A.Ş.nin unvanındaki "Arzum" ibaresinin 556 sayılı KHK ve TTK'nın 52. maddesi gereğince unvandan çıkarılmasına, davalı nın "Arzum" ibaresini kullanımının men edilmesine, masrafı davalılara ait olmak üzere hüküm özetinin ulusal çapta yayın gazetelerde yayınma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, hükümsüzlük davasında yetkili mahkemenin davaimm ika metgahı mahkemesi olduğunu, müvekkilleri davalıların her ikisinin de İzmir Ticaret Sicili'nde kayıtlı olup, merkez adreslerinin İzmir olduğunu, bu sebeple yetki itira zında bulunduklarını, açıldığı tarih itibariyle hükümsüzlük davasının zamanaş ımına uğradığını ve davanın esas bakımından da haksız ve dayanaksız olduğunu savuna rak, İzmir Mahkemeleri'nin yetkisinin kabulünü ve davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 556 sayılı KHK'nin 63/3. maddesinde marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin davaimm ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkeme olduğu belirtilmek suretiyle belge sahibine koruma sağlandığı, her iki davaimm da İzmir Ticaret Sicil Memurlu ğu'nda kayıtlı olup, İzmir'de ikamet ettikleri gerekçesiyle, süresinde yapılan yetki itirazının kabulü ile mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep ha linde dosyanın yetkili İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesine (Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi sıfatı ile) gönderilmesine karar verilmiştir. Dava, davalıların eylemlerinin tescilli ve tanınmış "Arzum" markasına tecavüz teşkil ettiği iddiası ile davalı Çarkan Elekt. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı "Arzum" markasının hükümsüzlüğünün tespiti, sicilden terkini, "Arzum" ibaresinin diğer davaimm unvanından çıkarılması ve davaimm "Arzum" ibaresini kullanımının men'i istemlerine ilişkindir. Davacılar tescilli ve tanınmış olduğunu ileri sürdükleri markalarının davalılar tarafından haksız olarak tescil edildiğini, ticari unvan ve marka olarak kullanıldığını ileri sürmelerine göre, davanın hukuki dayanağını önce likle 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri oluşturmaktadır. Anılan KHK'nin 63/1. maddesinde, marka sahibi tara fından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkemenin davacının ikametgah ının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkileri nin görüldüğü yerdeki mahkeme olduğunun düzenlenmesi karşısında tescilli marka sahibinin bu sayılan yerlerde bulunan mahkemelerden herhangi birinde dava açması mümkün olup, tercih hakkı davacıya aittir. Davacılar, davada tescilli marka hakları na dayanarak bu davayı açmış olmalarına göre, aynı ibarenin davalılar adına marka olarak tescilli olması tescilli markaya dayanan davacıların üçüncü kişi olarak kabu lünü gerektirmey eceğinden, haklarında 63/3. fıkrası ilk cümlesindeki yetki kuralı uygulanamaz. Bir an için, anılan yetki kur alının da somut olayda uygulanmas ının mümkün olduğu kabul edilse bile, bu durumda da anılan maddenin son fıkrası Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3323 hükmüne göre birden fazla mahkemenin yetkili bulunduğu hallerde yetkili mahke menin ilk davanın açıldığı mahkeme olduğunun düzenlenmesi nedeniyle mahkeme ce bu durumda da yetkisizlik kararı verilmesi mümkün değildir. Bu itibarla, davacı ların dava yolu ile korurunasını talep ettikleri markanın tescilli olması karşısında kendi ikametgahları mahkemesinde açtıkları davanın 556 sayılı KHK'nin 63/1-son uyarınca yetkili mahkemede açıldığının kabulü ile davalıların yasal olmayan yetki itirazının reddine karar verilerek, uyuşmazlığın esasına girilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş olup, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir. 11. "ÖZAL TlN" Kararı Özet Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, gerektirici sebeplere, davalı adına tescilli markanın hükümsüz kılınması için 556 sayılı KHK'nin 42'nci (SMK m.25) maddesine göre açılan davada, davacı vekili, her ne kadar müvekkili adına tescilli markasından ötürü aynı KHK'nin 63/1 'nci fıkrası (SMK m.l56/3) uyarınca kendi ikametgah mahkemesinde dava açmış ise de; söz konusu 1. fıkra hükmünün, marka hakkı sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hu kuk davalarında yetkili mahkemenin marka hakkı sahibinin ikamet gahı veya suçun yer veya tecavüzün etkilerinin görüldüğü yer mah kemesi olarak düzenlenme si nedeniyle, anılan fıkraya göre aleyhine dava açılacak üçüncü kişinin her halükarda mütecaviz olmasının ge rekmesine, oysa somut uyuşmazlığa konu edilen davalı markasının hükümsüzlüğü istemli davada ise yetkili mahkemenin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca davalı marka
|
yararına bozulması gerekmiştir. 11. "ÖZAL TlN" Kararı Özet Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, gerektirici sebeplere, davalı adına tescilli markanın hükümsüz kılınması için 556 sayılı KHK'nin 42'nci (SMK m.25) maddesine göre açılan davada, davacı vekili, her ne kadar müvekkili adına tescilli markasından ötürü aynı KHK'nin 63/1 'nci fıkrası (SMK m.l56/3) uyarınca kendi ikametgah mahkemesinde dava açmış ise de; söz konusu 1. fıkra hükmünün, marka hakkı sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hu kuk davalarında yetkili mahkemenin marka hakkı sahibinin ikamet gahı veya suçun yer veya tecavüzün etkilerinin görüldüğü yer mah kemesi olarak düzenlenme si nedeniyle, anılan fıkraya göre aleyhine dava açılacak üçüncü kişinin her halükarda mütecaviz olmasının ge rekmesine, oysa somut uyuşmazlığa konu edilen davalı markasının hükümsüzlüğü istemli davada ise yetkili mahkemenin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca davalı marka sahibinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlan yerinde değildir. Yargıtay ll. HD. 2006/10327 E. 2007/13330 K. 25.10.2007 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin 1965 yılından beri faaliyette olan tanınmış bir ku ruluş olduğunu, ı 999 yılından sonra da "ÖZAL TIN" i bareli markayı tescil ettirerek kullandığım, markaları nın tanınmış olduğunu, dava! ının ise "Şekil+ÖZAL TIN" i bareli markayı ı 7 .O 1.2003 tarihinde kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin tanınmışlık düzeyinden haksız yarar sağlanacağı ve marka itibarının zedeleneceğini ileri sürerek, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin ikametgahının Aydın'da olduğunu, bu nedenle Ay dın Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dosya kapsamına göre, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname' nin 63/3 'üncü maddesi gereğince marka hakkı sahibi aleyhine açılacak davaların davaimm ikametgahı mahkemesinde görülüp sonuçlandıniması gerektiği belirtile- 3324 Yasaman/Yüksel rek, dava dilekçesinin yetki yönünden reddiyle, dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yetkili Aydın ihtisas Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliHere gerektirici sebeplere, davalı adı na tescilli markanın hükümsüz kılınması için 556 sayılı KHK'nin 42'nci maddesine göre açılan davada, davacı vekili, her ne kadar müvekkili adına tescilli markasından dolayı aynı KHK'nin 63/1 'inci fıkrası uyarınca kendi ikametgah mahkemesinde dava açmış ise de, söz konusu 1 'inci fıkra hükmünün, marka hakkı sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkemenin marka hak kı sahibinin ikametgahı veya suçun yer veya tecavüzün etkilerinin görüldüğü yer mahkemesi olarak düzenlenmesi nedeniyle, anılan fıkraya göre aleyhine dava açıla cak üçüncü kişinin her halükarda mütecaviz olmasının gerekmesine, oysa somut uyuşmazlığa konu edilen davalı markasının hükümsüzlüğü istemli davada ise, yet kili mahkemenin aynı maddenin 3 'üncü fıkrası uyannca dava lı marka sahibinin ikametgah ının bulunduğu yer mahkemesi olmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlan yerinde değildir. SONUÇ: Yukanda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlannın reddi ile kararın ONANMA SINA, aşağıda yazılı bakiye 0,90 YTL. temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 25.10.2007 tarihinde oyçokluğu karar verildi. KARŞI OY: Dava, davalı markasının hükümsüzlüğüne ilişkin olup, yukarıda yapılan özet ten de anlaşılacağı üzere davacı taraf davalı markasının müvekkilinin markasına benzediğini ileri sürerek işbu davayı açmıştır. 556 sayılı KHK'de hükümsüzlük davalannda yetkili mahkemenin hangisi ol duğu hususunda özel bir düzenleme getirilmemiştir. Bu durumda davada yetkili mahkemenin hangi mahkeme olduğunun 556 sayılı KHK'nın "Hukuk Davalarında Yetkili Mahkeme" kenar başlıklı 63 'üncü maddesi uyannca saptanması gerekir. Yasa koyucu 556 sayılı KHK'de HUMK' nın yetkiye ilişkin kurallarından ayrılarak marka sahibi lehine düzenlemeler içeren özel bir hüküm öngörmüş ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde gerek marka sahibinin 3 'üncü kişilere karşı açtığı davalarda ve gerekse de 3 'üncü kişiler tarafından marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin marka sahibinin ikametgah mahkemesi olduğu düzenlemesini getirmiştir. Çekişme dava konusu olayda olduğu gibi davanın iki tarafının da marka sahibi olduğu durumlarda yetkili mahkemenin davacı marka sahibinin ikametgah mahkemesi mi, yoksa marka sahibi davalının ikametgah mahkemesi mi olduğu konusundadır. Yukarıda da açıklandığı üzere yasa koyucu 556 sayılı KHK ile (ki dava ayrımı getirmeksizin) marka sahibi lehine hükümler öngörmüş ve davada bir den fazla mahkemenin yetkili olduğu hallerde de davanın açıldığı ilk mahkemenin yetkili olacağı düzenlemesini getirmiştir. Davacı taraf hükümsüzlük davasını kendi marka hakkına dayalı olarak açtığından davayı görmeye yetkili iki mahkeme vardır. Bunlardan ilki davac ının ikametgah mahkemesi, diğeri ise davalının ikametgah Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3325 mahkemesi dir. Bu itibarta da 63 'üncü maddenin son fıkrası uyarınca davada yetkili mahkeme davanın ilk olarak açıldığı davacının ikametgah mahkemesidir. Nitekim Dairemiz içtihatları da bu yöndedir (30.06.2 003 T 2003/1525 E, 2003/7164 K - 04.05.2006 T, 2005/5248 E, 2006/5173). Bu itibarla mahkemenin yetkisizlik kara rının açıklanan gerekçelerle bozulması gerektiği görüşünde olduğundan sayın ço ğunluk kararına karşıyım. 12. "F." Kararı Özet Dava, markanan tescilli olduğu tüm emtialar için hükümsöz sayılması ve sicilden terkini istemine ilişkindir. Mahkemece, üçüncü kişiler ta rafmdan marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme nin, davaimm ikametgahmm bulunduğu yerdeki mahkeme olması se bebiyle davanan yetki yönünden reddine karar verilmiş olup karar yasaya uygundur. Yargıtay ll HD. 2015/13659 E. 2015/13683 K. 21.12.2015 tarihli. Davacı vekili; müvekkili şirketlerin "F ... " ve "F ... " esas unsurlu tanınmış mar kaların tescilli sahipleri olduğunu, davaimm 2012/108 ... sayılı "Fakir" ibareli mar kasını TPE nezdinde tescil ettirdiğini, müvekkili şirketlerin "F ... " markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, davaimm markasının müvekkillerinin markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalının kötü niyetli olarak müvekkilinin itibarından yararlanmaya çalıştığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı 2012/108943 sayılı markanın tescilli olduklan tüm emtialar için hükümsüz sayılmasını ve sicil den terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı; "Fakir" ibareli markasını 16. sınıfta yer alan ürünler bakımından tescil ettirdiğini, davacılarm "F ... " markasını kullanım alanı ile kendi faaliyet alanları arasmda hiçbir benzerlik bulunma dığını, ikametgah mın, işyeri adresinin ve tebligat adresinin Adana'da olduğunu ve Adana mahkemelerinin yetkili oldu ğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını savunarak davanın reddini iste miştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalının adresinin Adana ili Seyhan İlçesi dahilinde bulunduğu, 556 sayılı KHK'nın 63. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtildiği üzere üçüncü kişiler tarafından marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin davaimm ikametga hının bulunduğu yerdeki mahkeme olduğu, bu halde mahkemenin işbu davada yetkili olmadığı gerekçesiyle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, da vacılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. 3326 Yasaman/Yüksel 13. "OYAK" Kararı Özet Dava, markanın tescilli olduğu tüm emtialar için hükümsüz sayılması ve sicilden terkini istemine ilişkindir. Mahkemece, üçüncü
|
benzerlik bulunma dığını, ikametgah mın, işyeri adresinin ve tebligat adresinin Adana'da olduğunu ve Adana mahkemelerinin yetkili oldu ğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını savunarak davanın reddini iste miştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalının adresinin Adana ili Seyhan İlçesi dahilinde bulunduğu, 556 sayılı KHK'nın 63. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtildiği üzere üçüncü kişiler tarafından marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin davaimm ikametga hının bulunduğu yerdeki mahkeme olduğu, bu halde mahkemenin işbu davada yetkili olmadığı gerekçesiyle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, da vacılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. 3326 Yasaman/Yüksel 13. "OYAK" Kararı Özet Dava, markanın tescilli olduğu tüm emtialar için hükümsüz sayılması ve sicilden terkini istemine ilişkindir. Mahkemece, üçüncü kişiler ta rafından marka sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme nin davaimm ikametg ahının bulunduğu yerdeki mahkeme olması se bebiyle davanın yetki yönünden reddine karar verilmiş olup karar yasaya uygundur. Yargıtay 11. HD. 2008/7264 E. 2009/11537 K. 09.11.2009 tarihli. Davacı vekili, davaimm adına 13.06.2006 tarihinde tescil edilen "ORMET+Şekil" markalarındaki şekil ile müvekkil adına 31.10.2005 tarihinden itibaren tescilli bulunan "OY AK +Şekil" markalarındaki şekillerin aynı olduğu nu ileri sürerek, davalı şirkete ait markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terki nine, davaimm tecavüzünün önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş tir. Davalı temsilcisi, temsilcisi olduğu şirketin ticaret merkezinin Kadıköy 'de bulunduğunu, dolayısıyla İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkem esi'nin yetkili olduğunu, talebin de haksız olduğunu savunarak, davanın reddini iste miştir. Mahkemece, toplanan kanıtiara dayanılarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 16.07.2007 gün ve 308 sayılı kararı ile Karta) Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkeme si'nin faaliyete geçirilip 18.09.2007 gün ve 383 sayılı kararı ile yargı çevresinin İstanbul İli Anadolu Yakası olarak belirlendiği, davaimm ika metgahının da Kadıköy 'de bulunduğu ve süresinde yaptığı yetki ile itirazında İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'ni yetkili mahkeme olarak gös termişse de bu beyan ile gerçekte yetkili mahkemenin kendi yerleşim yerindeki mahkeme olduğunu bildirmek istediği, dolayısıyla yetki itirazının geçerli olduğu, 556 sayılı KHK'nı n 63/3. maddesinde üçüncü kişiler tarafından marka hakkı sa hibine karşı açılacak davalarda yetkili mahkemenin davaimm yerleşim yerindeki mahkeme olduğunun belirtildiği, işbu davada davacı şirketin de üçüncü kişi ko numunda bulunduğu ve kendi marka hakkına dayanarak açmışsa da davada anılan KHK'nın 63/1. maddesinin uygulanamayaca ğını, tecavüzün durdurulması ve refi istemlerinin de hükümsüzlük kararı vermeye yetkili mahkeme tarafından değer lendirilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, talep halinde ve karar kesinleştiğinde dosyanın yetkili Karta! (İstanbul) Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 'ne gönderilmesine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliliere gerektinci sebeplere göre, dava cı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 14. "HiDROLiFT" Kararı Özet Marka sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk da valarında yetkili mahkeme, davacının ikametg ahının olduğu veya su çun işlendiği ya da tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir. Davacının dava dilekçesinde kendisine ait marka hakla rına ve ticaret unvanına tecavüz edildiğini ve bu eylemlerden davah nın kusurlu bulunduğunu ileri sürerek bahse konu tecavüzterin ön lenmesini ve bu kapsamda TTK'nın 54. maddesi uyarınca tazminata karar verilmesini de istemesine göre, davacı taleplerinin birbiri ile ir tibath olduğu da nazara alınarak anılan Kararname hükmü karşısın da davaya bakılmak gerekirken, yazılı şekilde tefrik ve yetkisizlik ka rarı verilmesi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacı ya rarına bozulması gerekmiştir. Yargıtay ll. HD. 2008/13887 E. 2010/5471 K. 17.05.2010 tarihli. 3327 iat�DAOLJFT Davacı vekili, müvekkilinin " " ibareli 1987/98532 no.lu markasının 7. sınıfla tescilli olduğunu ve bu ibareyi 14.11.1986 yılından beri ticaret unvanı olarak kullandığım, bu ibareyle piyasada tanındığını, davalının ise aynı ibareyi ticaret unvanı olarak kullanıp 2001/21992 no ile marka tescilini sağlamas ının müvek kilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, davalı markasının hükümsüzlüğüne, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men'ine, davalı ticaret unvanının terkinine, fazlaya ilişkin haklar saklı olarak şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, 25.000,00 TL manevi tazminat ile 5.000,00 TL itibar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yetki itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davalı şirket merkezi nin Aydın İlinde bulunması nedeniyle davacının marka hükümsüzlük ve ticaret unvanının terkini istemleri için mahkemenin yetkisiz olduğu gerekçesiyle diğer istemler için dosyanın tefrikine, bu istemler açısından dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine, talep ve kesinleşme halinde dosyanın yetkili ve görevli Aydın Asliye 3. Hukuk Mahkem esi'ne gönderilmesine karar verilmiştir. Kararı, tarafvekilieri temyiz etmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davacı vekilinin temyiz istemi yönünden yapılan incelemeye gelince; dava, davalı markasının hükümsüzlüğüne, marka haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, ticaret unvanın terkini ile maddi ve manevi tazminat istem lerine ilişkindir. 3328 Yasaman/Yüksel Davacı taraf, tescil edilmiş marka hakkına ve ticaret unvanına dayanarak işbu davayı açmıştır. 556 sayılı Markalann Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 63/1 'nci maddesi hükmüne göre, marka sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalannda yetkili mahkeme, davacının ikametga hının olduğu veya suçun işlendiği ya da tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yer deki mahkemedir. Yukarıda da açıklandığı üzere davacının dava dilekçesinde kendisine ait marka haklarına ve ticaret unvanına tecavüz edildiğini ve bu eylemlerden davalının kusur lu bulunduğunu ileri sürerek bahse konu tecavüzterin önlenmesini ve bu kapsamda TTK'nın 54. maddesi uyannca tazminata karar verilmesini de istemesine göre, da vacı taleplerinin birbiri ile irtibatlı olduğu da nazara alınarak anılan Kararname hükmü karşısında davaya bakılmak gerekirken, yazılı şekilde tefrik ve yetkisizlik kararı verilmesi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacı yararına bo zulması gerekmiştir. 15. "YARGI YERi" Kararı Özet KHK'nın 63. maddesi 1. fıkrasmda (SMK m.156/3) marka sahibi ta rafmdan üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarmm, davacı nın ikametgahının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemede açılabileceği, son fıkrasm da birden fazla mahkemenin yetkisinin bulunduğu durumlarda ilk davanm açıldığı mahkemenin yetkili olduğu hususlan düzenlenmiş olup; mön hasar lisans veren adma tescilli markalara dayanılarak açı lan haksız rekabet ve marka hakkma tecavüzün önlenmesi, tazminat ve hükümsözlük talepli işbu davada, anılan düzenlemeler uyannca davacmm kendi ikametgahmda dava açdabileceğinden, uyuşmazhğm davacmm ikametgah adresi mahkemesi olan ... 3. Asliye Hukuk (F. Smai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesinde görülüp sonuçlandanlması gerekmektedir. Yargıtay 20. HD. 2019/1039 E. 2019/2415 K. 08.04.2019 tarihli. KARAR: Dava 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu
|
nedenle davacı yararına bo zulması gerekmiştir. 15. "YARGI YERi" Kararı Özet KHK'nın 63. maddesi 1. fıkrasmda (SMK m.156/3) marka sahibi ta rafmdan üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarmm, davacı nın ikametgahının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemede açılabileceği, son fıkrasm da birden fazla mahkemenin yetkisinin bulunduğu durumlarda ilk davanm açıldığı mahkemenin yetkili olduğu hususlan düzenlenmiş olup; mön hasar lisans veren adma tescilli markalara dayanılarak açı lan haksız rekabet ve marka hakkma tecavüzün önlenmesi, tazminat ve hükümsözlük talepli işbu davada, anılan düzenlemeler uyannca davacmm kendi ikametgahmda dava açdabileceğinden, uyuşmazhğm davacmm ikametgah adresi mahkemesi olan ... 3. Asliye Hukuk (F. Smai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesinde görülüp sonuçlandanlması gerekmektedir. Yargıtay 20. HD. 2019/1039 E. 2019/2415 K. 08.04.2019 tarihli. KARAR: Dava 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında açılmış marka hükümsüzlüğü ve sicilden terkini, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi istemine ilişkindir . ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (F. Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) davalının yasal ikametgahının 11 ••• Sokak No: 1 O kat: 4 ... / ... 11 olduğu tespit edildiği, 556 Sayılı KHK gereğince tescilli bir markaya dayanarak marka sahibinin açacağı hükümsüzlük davalarında yetkili mahkeme davalının ikametgahının mahkemesidir. Davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesin de yetki itirazında bulunmuş ve yetkili mahkemeyi belirtiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3329 ... 2. F. ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince de, Sınai Mülkiyet Kanununun 156. maddesinde de sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalannda yetkili mahkemenin davacının yerleşim yeri veya huku ka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir. Davacı adına ... nezdinde tescilli marka bulunmaktadır. Bu nedenle gerek Sınai Mülkiyet Kanunu gerek haksız rekabete ilişkin TTK hükümleri uyannca davacı ikametgahının bulunduğu ... mahkemeleri de olayda yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. KHK'nın 63. maddesi 1. fıkrasında marka sahibi tarafından üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalannın, davacının ikametgahının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemede açılabile ceği, son fıkrasında birden fazla mahkemenin yetkisinin bulunduğu durumlarda ilk davanın açıldığı mahkemenin yetkili olduğu hususları düzenlenmiş olup, münhasır lisans veren adına tescilli markalara dayanılarak açılan haksız rekabet ve marka hakkına tecavüzün önlenmesi, tazminat ve hükümsüzlük talepli işbu davada anılan düzenlemeler uyarınca davacının kendi ikametgahında dava açabileceğinden, uyuşmaz lığın davacının ikametgah adresi mahkemesi olan ... 3. Asliye Hukuk (F. Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılma sı gerekmektedir. VI. MADDE iLE iLGiLi BÖLGE ADLiYEMAHKEM ESi KARARLARI 16. "TASARlM HAKKI" Kararı Özet Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde, herhangi bir işlem yapılmak sızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiy le usulden reddine karar verilir. Arabuluculuk tamamlanabilir nite likte bir dava şartı olmayıp, ilk derece mahkemesince tefrik edilen maddi, manevi tazminat istemleri yönünden dava tarihinden sonra arabuluculuğa baş vurulmuş olması nedeni ile davanın usulden reddi ne karar verilmesi yerindedir. İstanbul BAM 16. HD. 2020/220 E. 2020/218 K. 30.01.2020 tarihli. İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamam lanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre du ruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu; GEREGİ DÜŞÜN ÜLDÜ: TARAFLA RıN iDDiA VE SAVUNMALARININ ÖZETi DAVA: Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesin de özetle; davacı vekili mü vekkili şirketin plastik ürün üretim ve pazarlama faaliyeti sürdürdüğünü, müvekkili şirket tarafından dava konusu ürünü 08/02/201 7 tarihinde ... tescil numaralı tasarım 3330 Yasaman/Yüksel tescil belgesi ile tasarımın şerh altına alındığını, davalı şirketin müvekkili şirkete ait tasarım tescilli ürünü ticari amaçla elinde bulundurup, üretimini yaparak satışa sun duğunu, müvekkili şirketin haberi olmadan yapılan bu eylemlerle 6769 sayılı Sınai Mülkiyeti Kanunu'nun 59. maddesine aykırılık teşkil ettiğini ve müvekkili şirketin tasarım haklarına tecavüz edildiğini, Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2018/242 değişik iş, 2018/245 karar sayılı dosyası üzerinden davalının üretim satışa sunduğu ürün ve müvekkili şirketin üretmiş olduğu tescilli ürünün ayırt edilemeye cek şekilde aynı olduğunun tespit edildiğini, ticari olarak işyerinde satışını gerçek leştirmekte ve kazanç elde ettiğini, işbu nedenle müvekkili şirketin haklarının teca vüze uğraması nedeniyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 149. maddesinde yer alan taleplerde bulunabileceğinin açıkça görüldüğünü, tüm bu nedenlerle dava lının Koruma Kapsamındaki Tasarım Hakkına Tecavüzün Önlenmesi ve 554 sayılı KHK'dan ve 6769 sayılı Kanundan kaynaklanan haklarına tecavüz olmak üzere haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin ve aynı görünüm özelliğine sahip tasarımları sergilemek, tanıtımını yapmak, icaba davet etmek suretiyle tecavüz ettiğinin tespiti ne, önlenmesine, davalı şirket tarafından halen devam eden tescilli ürünlere ilişkin üretimin durdurulmasına, piyasada davalı tarafından satışına devam edilen ürünlerin toplahlarak satışın önlenmesine, müvekkilinin olası kar kaybı ve haksız fıil netice sinde uğradığı sair zararlar dikkate alınarak daha sonra artırılmak üzere şimdilik 10.000,00 TL maddi, müvekkilinin bu süreçte uğradığı itibar kaybına ilişkin olarak 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işieyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. CEVAP ve KARŞI DAVA: Davalı-k arşı davacı vekili cevap ve karşı dava di lekçesinde özetle; davacı-karşı davaimm dava dilekçesinde müvekkili şirketten 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi talebinde bu lunduğunu, bu taleplerinin yerinde olmadığını, söz konusu talepler açısından TTK 51 A hükmü uyarınca zorunlu olmasına karşın arabuluculu ğa başvuruda bulunmadı ğından, davacının maddi-manevi tazminat taleplerinin usulden reddi talebinin zo runlu olduğunu, müvekkiline ait ürünler ile davacı-karşı davalı tasarımının arasında bir benzerlik olmadığını, karşı dava yönünden 1980 yılında İstanbul'da kurulan müvekkili firmanın üretimine mutfak eşyaları ile başladığını, devamında sanayi ekipmanları, daha sonra bahçe mobilyala rı üretimleriyle ürün yelpazesini geliştir diklerini, davacı-karşı davalı taraf ından esas davaya dayanak gösterilen tasarımların yenilik ve ayırt edicilik kriterine haiz olmadığını, tüm bu nedenlerle maddi ve ma nevi tazminat taleplerinin usulden reddine, açılan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile davacı-karşı davalı adına tescilli olan ... sayılı endüstriyel tasarım tescillerinin hükümsüzlü ğüne ve sicilden terkinine karar veril mesini talep etmiştir. KARŞI DAVAYA CEVAP: Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap di lekçesinde özetle; kötüniyetli davalı/karşı davacının Türkiye'de sadece müvekki lin de bulunan makinaları kopyalamış ve izinsiz üretim yaptığını, müvekkiline ait ürün ler ile davalıya ait ürünlerin birebir aynı olduğunu, müvekkiline ait ürünlerin yenilik ve ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, karşı davacının sunmuş olduğu deliller çerçe- Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3331 vesinde karşı davacının müvekkiline ait ürünü izinsiz kopyalarak haksız gelir elde ettiğinin açık olduğunu, karşı dava dilekçesinde emek ilkesine ihlal ettiğini dolaylı olarak ikrar ettiğini, karşı davacının tasarım tescilinin hükümsüzlüğüne gerekçe
|
ma nevi tazminat taleplerinin usulden reddine, açılan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile davacı-karşı davalı adına tescilli olan ... sayılı endüstriyel tasarım tescillerinin hükümsüzlü ğüne ve sicilden terkinine karar veril mesini talep etmiştir. KARŞI DAVAYA CEVAP: Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap di lekçesinde özetle; kötüniyetli davalı/karşı davacının Türkiye'de sadece müvekki lin de bulunan makinaları kopyalamış ve izinsiz üretim yaptığını, müvekkiline ait ürün ler ile davalıya ait ürünlerin birebir aynı olduğunu, müvekkiline ait ürünlerin yenilik ve ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, karşı davacının sunmuş olduğu deliller çerçe- Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3331 vesinde karşı davacının müvekkiline ait ürünü izinsiz kopyalarak haksız gelir elde ettiğinin açık olduğunu, karşı dava dilekçesinde emek ilkesine ihlal ettiğini dolaylı olarak ikrar ettiğini, karşı davacının tasarım tescilinin hükümsüzlüğüne gerekçe gösterdiği kanun maddelerinin müvekkilini koruduğunu, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapı lan yargılama sonucunda; davacı yanın dava şartı olarak kabul edilen arabuluculuğa gitmeden işbu davanın açıldığı, söz konusu dava şartının sonradan tamamlana bilir şekilde düzenlenmemesi ve her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendi rilmesi prensibi nedeniyle davacının davasının dava şartıyokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. İSTİNAF İSTEMİ: Karara karşı davacı vekili süresi içerisindeki istinaf dilek çesinde özetle; mahkemenin esas dosyada 10/07/2019 tarihli ara karar gereğince dava şartı eksikliği için süre verdiğini, süre içerisinde dava şartı eksikliğinin yerine getirildiğini, 13/09/2019 tarihli arabuluculuk tutanağının 19/ ı 1/20 ı 9 tarihinde dos yaya sunulduğunu, dava şartı tamamlanmış olmakla davanın reddine karar verilme sinin hatalı olup usul ekonomisine aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkeme sinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Bakırköy 1. FSHHM'nin 2019/ıü3 Esas sırası na konu asıl dava, tasarım hakkına tecavüzün, haksız rekabetin men'i, tespiti ile maddi, manevi tazminat istemlerine ilişkin olarak açılmıştır. Karşı dava ise, dava cı adına kayıtlı endüstriyel tasarım tescillerinin hükümsüzlüğü ve terkini istemle rine yöneliktir. Mahkemenin 21/ı 1/20ı9 tarihli ara kararı ile maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden dosyanın tefrikine karar vererek 2019/387 Esas sıra sına kaydedilmiştir. Bakırköy 1. FSHHM' nin 2019/387 Esas sayılı, 06/12/2019 tarihli nihai kararı ile; maddi ve manevi tazminat talebi yönünden arabuluculu ğa başvurulmadan dava açıldığı, arabuluculuk dava şartının sonradan tamamlanabilir nitelikte olmadığı dikkate alınarak davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, dava tarihi olan 19.03.2019'dan sonra arabuluculuğa başvurmuş ve 13.09.2019 tarihli anlaşmazlık tutanağını sunmuştur O 1.01.2019 tarihinde yürür lüğe giren 6102 sayılı Kanun'un 5/ A. maddesinde "dava şartı olarak arabuluculuk" başlığı ile; "Bu Kanun'un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari da valarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır" şeklinde düzenleme yapılmıştır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazl ıklarında Arabulu culuk Kanunu'nun 18/A maddesi uyarınca, 2. fıkrası son cümlesine göre ise; "(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varı1amadığına ilişkin son tutanağın aslını veya ara bulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haf talık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın 3332 Yasaman/Yüksel usulden reddedileceği İhtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın geregı yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." Arabuluculuk, tamamlanabi lir nitelikte bir dava şartı olmayıp ilk derece mahkemesince tefrik edilen maddi, manevi tazminat is temleri yönünden dava tarihinden sonra arabuluculuğa başvurulmuş olması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDiNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 10,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığı ndan avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bıra kılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğin de ve talep halinde taratlara iadesine dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 30/0112020 tarihinde oy birliği ile kesin ola rak karar verildi. 17. "GMD" Kararı Özet Dava, davalıya ait markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir . SMK'nin 156/5 maddesi uyarınca, 3. kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme davahum yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Davalı vekili süresin de yetki itirazında bulunm uştur. Mahkemece, yukarıda açıklanan ya sa hükmü gözetilerek davahum ikametgahı İzmir Fikri Sınai Haklar Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şe kilde hüküm kurulma sı usul ve yasaya aykırıdır. İstanbul BAM 16. HD. 2017/4549 E. 2018/2510 K. 22.11.2018 tarihli. Davacı vekili, müvekki linin TPE nezdinde ... tescil numarasıyla ... markasının sahibi olduğunu, davaimm da müvekkili ile aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğini ve GMD Güralp Cranes markasını 01/05/2013 tarih ve 2013/40068 numaralı başvuru su ile TPE'ye tescil ertirmek için başvurduğunu, başvurunun yayınianmasını mütea kip müvekkilince yayma itiraz edildiğini, İtirazın reddedildiğini, ret kararı üzerine tekrar itiraz yoluna başvurduklarını, bu İtirazın da 23/12/2014 tarihli YİDK kararı ile reddedildiğini, davalının markasının müvekkiline ait markayla iltibasa yol açabi lecek şekilde kullanıldığını belirterek davalının markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3333 Dava lı vekili, müvekki linin 17/0 l/20 17 tarihinde marka hakkından vazgeçtiği ni, yasa gereği marka siciline kayıt tarihi itibariyle vazgeçmenin hüküm doğurdu ğunu, davanın ise 19/01/2017 tarihinde açıldığını, bu nedenle davacının, dava aç makta hukuki yararı bulunmadığını, yine 556 sayılı KHK'nın 63/3. maddesinde öngörülen kural gereği müvekki linin ikametgahı İzmir mahkemelerinin yetkili ol duğunu, bu yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davaimm 2013/40068 başvuru numaralı ve 01/05/2013 koruma tarihli markası ile ilgili 17/01/2017 tarihli marka hakkından vazgeçme beyanı ile geri çekildiği, vazgeçme beyanının 07/02/2017 tarihinde sicile yansıtıldığı, dava tarihinde ve vazgeçme tarihinde yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK'nin 23/3 mad desi uyarınca bu vazgeçmenin sicile tescil tarihi olan 07/02/2017 tarihinde ve dava dan sonra hüküm doğuracağından, davacının dava tarihinde haklı olduğu, davanın konusuz kaldığı gerekçeleriyle karar verilmesine yer olmadığına ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; 6769 sayılı Kanunun 28/3 maddesi uya rınca bültende yayınlanan ya
|
davacının, dava aç makta hukuki yararı bulunmadığını, yine 556 sayılı KHK'nın 63/3. maddesinde öngörülen kural gereği müvekki linin ikametgahı İzmir mahkemelerinin yetkili ol duğunu, bu yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davaimm 2013/40068 başvuru numaralı ve 01/05/2013 koruma tarihli markası ile ilgili 17/01/2017 tarihli marka hakkından vazgeçme beyanı ile geri çekildiği, vazgeçme beyanının 07/02/2017 tarihinde sicile yansıtıldığı, dava tarihinde ve vazgeçme tarihinde yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK'nin 23/3 mad desi uyarınca bu vazgeçmenin sicile tescil tarihi olan 07/02/2017 tarihinde ve dava dan sonra hüküm doğuracağından, davacının dava tarihinde haklı olduğu, davanın konusuz kaldığı gerekçeleriyle karar verilmesine yer olmadığına ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; 6769 sayılı Kanunun 28/3 maddesi uya rınca bültende yayınlanan ya da kararda belirtildiği üzere sicile yansıyan tarihte değil, vazgeçmenin sicile kayıt edildiği tarihte hüküm doğurduğunu, zira mar kadan vazgeçme talebinin kurumun kabulüne bağlı olmayıp, tek taraflı irade beyanıyla mutlak sonuç doğuran bir irade açıklaması olduğunu, davacının, dava açmadan önce markanın son durumunu araştırmadı ğını, dolayısıyla ihmali bu lunduğunu, müvekkilinin markadan vazgeçmesi nedeniyle dava açılmasına se bebiyet vermediğini, ayrıca SMK'nin 156/5 maddesi uyarınca 3. kişiler tarafın dan sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin davalının ikametgahı mahkemesi olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıl dığını bildirmiştir. Davaimm adresinin Torbalı/İzmir olduğu ve yetki itirazını süresinde yaptığı görülmüştür. Davacının ... markasının ... tescil numaralı ve 26/05/2005 tarihinde 7. sınıf için tescil edilmiş olduğu görülmüştür. Davaimm markasının ise 2013/40068 tescil numarası ile 01/05/2013 tarihinde 7 ve 35. sınıflarda tescil edildiği, ancak müddet olduğu görülmüştür. TPMK'dan gelen 14/02/2017 tarihli cevabİ yazıda; davalının 17/01/2017 tari hinde markasından vazgeçtiği ve markanın sahibi adına hüküm ifade etmediğinin tespit edildiği görülmüştür. TPMK'dan gelen 1 0/03/2017 tarihli cevabİ yazıda; dava! ının talebi üzerine markanın iptal edilmiş olduğu, sicilden terkin edildiği ve hükümden düştüğü, bu cevabİ yazı ekinde kurum tarafından dava lı şirkete yazılan 07/02/2017 tarihli cevabİ yazıda; iptal işleminin gerçekleştirildiği ve marka siciline yansıtıldığının bildirildiği görülmüştür. 3334 Yasaman/Yüksel GEREKÇE: Dava, davalıya ait markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. 6769 sayılı SMK'nın I 56/5 maddesi uyarınca 3. kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme davaimm yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Davalı vekili süresinde yetki itirazında bulunmuştur. Mahkeme ce, yukarıda açıklanan yasa hükmü gözetilerek davaimm ikametgahı İzmir Fikri Sınai Haklar Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin sair yönler incelenmeksizin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaftalebinin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 18/05/2017 ta rih, 2017113 esas, 2017/71 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-İzmir Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin yetkili olduğu gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Bu aşamada davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-İstinafpeşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 6-İstinaf aşamasında davalı tarafından yargılama gideri olarak yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 36,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 122,20 TL'nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK'nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 18. "TV DiZiSi" Kararı Özet Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davaimm müvekkilinin temsilcisi olduğunu, mahkemenin gerçek hak sahipliğini araştırarak karar vermesi gerek tiğini, yetkisizlik kararı verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüşse de, markanın davah adına tescilli olduğu, davacının bu davada 3. kişi olduğu, marka hükümsözlüğü davalarının SMK 156/5 maddesi gere- Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme ğince sicilde hak sahibi görünen kişinin yerleşim yerinde açılması ge rektiği kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine ka rar verilmiştir. 3335 İstanbul BAM 16. HD. 2019/1182 E. 2019/1538 K. 11.07.2019 tarihli. GEREGİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin ... di- jital platformunda yayınlanarak izleome rekorlan kıran " ... " isimli internet dizisinin yapımcısı olduğunu ve yapmış olduğu lisans anlaşması uyannca dava konusu mar kaların tescilinin sağlandığı internet dizisinin, kamuoyunca geniş olarak bilinen ve tanınan bir dizi haline geldiğini, davalının müvekkilinin önceki dönemdeki şirket müdürü olduğunu ve kendisinin tek başına temsile yetkili olduğu dönem zarfında müvekkilinin söz konusu dizisini bizzat ... Tv yayıncı kanalı ile müzakere ederek lisans sözleşmesini şirket adına imzaladığını, davaimm vekaleten şirket kurmakla görevlendirildiğini ve bu bağlamda şirketin kuruluş işlemlerinin tamamla ndığını, TPMK nezdinde marka başvurularında bulunduğunu ve imza sirküleri ile münferi den imza yetkisinin oluşturulduğunu, ancak davaltiarın şirket yetkilerinin sicil gaze tesinde ilan edilerek kaldırıldığını ve vekaletnamenin de Adana .... Notediği'nin 06/09/2018 tarih ve ... yevmiye numaralı azilnamesi ile hükümsüz kılındığını, hal böyle iken davaimm bu işlemleri takiben, ticari vekil sıf atı ile başvurmuş olduğu ve kendi adına tescilli hale gelen 2016/48102 ve 2016/80533 sayılı markaları şirket adına marka devri gerçekleştir meden imtina ettiğini ve yayıncı kanal olan ... Tv'ye sözde bundan böyle dizinin yayınlanamayacağını, keza marka hakkının kendisin de bulunduğunu, kendisinin noter ihtarına uyarlık gözlenilmez ise dizinin yayınının durdurulması adına dava yoluna başvuracağına dair İhtarname keşide ettiğini, dava lının söz konusu tutumunun haksız yarar sağlamaya yönelik olup, kötü niyetli oldu ğunu, davaimm gerek markayı kötü niyetli olarak elinde bulundurduğunu ve gerek se müvekkilinin iş yaptığı portföye yönelik itibar sarcısı saiklerle hareket ederek müvekkilinin olası tazminat ve cezai şart bedelleri ile karşı karşıya kalmasını ve müvekkilinin tanınmış dizisinin yayından kaldırılmasını amaç edindiğini iddia ede rek, davalı adına 2016/48102 sayı ile tescilli "SI FIR BİR" i bareli ve ... sayı ile tescilli aynı ibareli markaların hükümsüzlüğünü ve markaların müvekkiline devrini, devir talebi kabul edilmez ise terditli olarak markaların sicilden terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, ikame edilen işbu davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhi ne açılacak davalarda yetkili mahkemenin, davaimm yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu ve bu hüküm uyarınca müvekkilinin yerleşim yeri Adana il sınırlan içerisinde bulunduğundan, işbu davada yet kili mahkemenin Adana Mah kemeleri olduğunu savunarak, öncelikle yetki yönünden davanın reddine karar ve rilmesi gerektiğini savunmuş tur. Bakırköy I. FSHHM' nin 19/03/2019 tarihli, 2018/408 Esas -201 9/94 Karar sayılı kararıyla; Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 156/5 maddesi gereğince, 3. kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibine karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme, davaimm yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi
|
... sayı ile tescilli aynı ibareli markaların hükümsüzlüğünü ve markaların müvekkiline devrini, devir talebi kabul edilmez ise terditli olarak markaların sicilden terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, ikame edilen işbu davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhi ne açılacak davalarda yetkili mahkemenin, davaimm yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu ve bu hüküm uyarınca müvekkilinin yerleşim yeri Adana il sınırlan içerisinde bulunduğundan, işbu davada yet kili mahkemenin Adana Mah kemeleri olduğunu savunarak, öncelikle yetki yönünden davanın reddine karar ve rilmesi gerektiğini savunmuş tur. Bakırköy I. FSHHM' nin 19/03/2019 tarihli, 2018/408 Esas -201 9/94 Karar sayılı kararıyla; Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 156/5 maddesi gereğince, 3. kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibine karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme, davaimm yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi nin olduğu, yetki itirazında bulunan davaimm adresinin, gerek dava dilekçesinde, gerek TPMK'dan gelen belgelerden ve gerekse davalı tarafından sunulan vekalet- 3336 Yasaman/Yüksel nameden anlaşılacağı üzere Adana ilinde bulunduğu, davalı vekilinin süresinde yetki itirazında bulunduğu anlaşılm akla, davanın mahkememizin yetkisizliği nede niyle usulden reddine, SMK'nın 156/5 maddesi uyarınca Mahkemeınİzin yetkisizli ğine, kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın yetkili Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının hatalı olduğunu, TPMK sicilinde kendi üzerine tescil yaptıran kişinin SMK mevzuatında marka sahibi sayılamayaca ğını, uyuşmaz lık da sınai mülkiyet hakkı sahibinin ger çekte kim olduğu delillerle saptanarak hak sahibi kişinin müvekkili davalının ise, müvekkilinin temsilcisi olduğu gözetilerek yetkisizlik itirazının bu belirlemeye göre yeniden değerlendiri lmesi gerektiğini, hak sahibinin kim olduğu saptanmadan veri len yetkisizlik kararının HMK'nın 353/a-3 ve HMK'nın 353/a-6 hükmüne, usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyadan anlaşıldığı üzere sınai mülkiyet hakkı sahibinin esasta davalı değil müvekkili şirket olduğunu, davalının kötü niyetli tescilde bulu nan üçüncü kişi olduğunu, müvekkilinin yerleşim yerinin yetkili olduğunu, SMK'nın 156/3 maddesine göre haksız fıilin etkilerinin görüldüğü yer mahkeme sinde yetkili olduğunu, yetkili mahkemelerin Karaisalı ve Bakırköy Mahkemeleri olduğunu beyanla, esasa yönelik beyanda bulunarak yetkisizlik kararının kaldırıla rak Dairemizce karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinafa cevabında; iddia ların dayanaktan yoksun ve kabulünün mümkün olmadığını, SMK'nın 156/5 hük müne göre sınai mülkiyet hakkı sahibine karşı açılacak hukuk davalannda yetkili mahkemenin davalının (sınai mülkiyet hakkı sahibinin) yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, müvekki linin de TPMK nezdinde hak sahibi olup yerleşim yeri Adana il sınırları içinde yer aldığından davanın yetkisiz mahkemede açıldığını beyan etmiş tir. GEREK ÇE: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davalı adına tescilli 2016/48102 ve 2016/80533 sayılı markaların davalının şirket yetkilisi olduğu dö nemde ticari vekil ve temsilci sıfatıyla adına tescil ettirildiği, daha sonra verilen yetkilerin azilname ile kaldırıldığından bahisle kötüniyetli olduğu ileri sürülen da valı adına tescil edildiği beyan edilen markaların SMK 10, SMK 6/2 ve SMK 25. maddelerine dayanarak, markaların devrini, terditli olarak hükümsüzlüğünü ve si cilden terkinini istediği görülmüştür. 6769 sayılı SMK 156/5 maddesinde, "3. kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda, yetkili mahkeme davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi dir." hükmü düzenlenmiştir. TPMK'nın 10/10/2018 tarihli yazı cevabında; ... sayılı markaların " ... Mahallesi ... Sokak No: ... ... Sitesi ... Blok K:lO D: .. ./Adana" adresinde yerleşik davalı ... adına kayıtlı olduğu bildirilm iştir. Dava dilekçesinde davalının adresinin" ... Mahallesi .... Sokak No: ..... ./Adana" olarak gösterildiği ve gösterilen adrese dava dilekçesinin tebliğ edildiği görülmüştür. Davacı vekilinin istinaf dilekçesi nde, markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davalının müvekkilinin temsilcisi olduğunu, mahkemenin gerçek hak salıipliğini araştırarak karar vermesi gerektiğini, yetkisizlik kararı verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüşse de; markanın davalı adına tescilli olduğu, davacının bu davada 3. kişi olduğu, marka hükümsüzlüğü davalarının SMK Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3337 156/5 maddesi gereğince sicilde hak sahibi görünen kişinin yerleşim yerinde açıl ması gerektiği, dosya kapsamında bulunan kayıtlardan ve dava dilekçesi nden dava lının adresinin Adana'da bulunduğu mahkemenin yetkisizlik kararının yerinde oldu ğu kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. HÜKÜM : Yukanda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESAS TAN REDDiNE, 2-Davacıdan alınması gereken 44,40 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığı ndan avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, S-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 1 1/07/2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi. 19. "ViLLS MENTOLLÜ MERHEM" Kararı Özet Somut uyuşmazbkta davacı vekili, hükümsüzlük ile birlikte haksız rekabetin tespiti ve meni, markaya haksız müdahalenin meni ve ma nevi tazminat isteminde bulunmuş olup, yetkili mahkemenin SMK'nm 156/3 ve 4. maddesine göre değerlendirilmesi gereklidir. İstanbul BAM 16. HD. 2019/1783 E. 2019/2029 K. 07.10.2019 tarihli. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin TPMK nezdinde ... ibaresi ve şekil markaları için ... tescil numaralı tıbbi ve s ıhhi merhem ve ilaçlannın bulun duğunu, davalının davaya konu ... markasının müvekkilinin ... ibareli markalanna ayırt edilemeyecek ve ittibasa yol açacak kadar benzediğ ini, davalılann müvekkilinin ürünleri ile aynı "mentollü merhem" cinsi ürünler üzerinde kullandığı ibarenin, mü vekkilinin markası ile neredeyse aynı şekilde telaf fuz edildiğini, müvekki linin marka sının tanınmış marka olup, davalı markasının varlığının müvekkilinin tanınmış ve önceki tarihli markalannın ayırt edici karakteri ni zedelediğini, ... ve ... markalannın tamamen ve ilk kez müvekkili tarafından yaratıldığını, son derece farklı ve ayırt edici markalar olduğunu belirterek, dava konusu ... 2 tescil numaralı markanın devrinin önlenmesi, internet sitelerine erişimin engellenmesi ve yazı her türlü tanıtım vasıtası nın, davalılara ait işyerlerinden ve bulunduklan her yerden toplahlarak yeddiemine teslimi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalılara ait 2014/05722 tescil numaralı "Vills" ibareli markanın hükümsüzlüğünü, marka tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, men'ine, ref'ine, kullanırnların önlenmesine, davalıların ... ibare si de dahil olmak üzere ve ürüne ait şişe, etiket, kalıp, kutu, koli, ambalaj, katalog, broşür, basılı evrak, yazı her türlü ürün ambalaj ve tanıtım vasıtasının, davalıya ait işyerlerinden ve ticari amaçla bulunduk ları her yerden toplanmasına ve imha edilme sine, 200.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. CEVAP: Davalılardan ... cevap dilekçesinde özetle; marka, imalat, satış, baş vurular ve itirazlada hiçbir alakasının olmadığını, davanın niteliği gereği kendisine 3338 Yasaman/Yüksel husumet yöneltilemeyeceğini, davanın kendi yönünden husumetten reddi gerektiği ni, mahkemenin davaya bakınakla yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, esasa ilişkin olarak eczane olarak tescili yapılmış, kaydı bulunan, itiraza uğramamış diğer eczaneler tarafından da satılmakta olan
|
davalılara ait 2014/05722 tescil numaralı "Vills" ibareli markanın hükümsüzlüğünü, marka tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, men'ine, ref'ine, kullanırnların önlenmesine, davalıların ... ibare si de dahil olmak üzere ve ürüne ait şişe, etiket, kalıp, kutu, koli, ambalaj, katalog, broşür, basılı evrak, yazı her türlü ürün ambalaj ve tanıtım vasıtasının, davalıya ait işyerlerinden ve ticari amaçla bulunduk ları her yerden toplanmasına ve imha edilme sine, 200.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. CEVAP: Davalılardan ... cevap dilekçesinde özetle; marka, imalat, satış, baş vurular ve itirazlada hiçbir alakasının olmadığını, davanın niteliği gereği kendisine 3338 Yasaman/Yüksel husumet yöneltilemeyeceğini, davanın kendi yönünden husumetten reddi gerektiği ni, mahkemenin davaya bakınakla yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, esasa ilişkin olarak eczane olarak tescili yapılmış, kaydı bulunan, itiraza uğramamış diğer eczaneler tarafından da satılmakta olan ve halen satılan bir ürünü sipariş ver diğini, gelen ürünlerin diğer bütün müstahzarla rda oldu ğu gibi kayıt altına alınarak eczanesinde satışının yapıldığını, kendileri dışındaki iki veya daha çok fırma arasındaki hukuki ilişkilerin kendisine sorumluluk doğurmaya cağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... şirket yetki lisi cevap dilekçesinde özetle; yasal ve fiili adresinin, satışlarının, tespit ve yazışma adreslerinin Ankara'da olduğunu, yetki itirazında bulunduklarını ve yetkili mahke menin Ankara Mahkemeleri olduğunu, dava dilekçesinin yasal unsurları içermedi ğini hangi davalıdan ne istendiği ve şeklindeki içeriği hiçbir kuşkuya yer vermeye cek şekilde, belli ve net olmayan dilekçenin reddine karar verilmesi gerektiğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak dava konusu ürünlerle ilgili taleplerin dayanaksız kaldığını, dava konusu kutunun şeklinin 02/02/2018 tarihinde davanın açılış tarihinden önce değiştirildiğini ve yeni şekliyle satışa sunulduğunu, dava dilekçesinde bitişik yazılan vaporub ibaresinin aksine iki kelimeden oluşan ayrı ayrı yazılan ve İngilizce ibareler olan 11 ••• (buharlaşmak) 11 ve 11 •••• (Ovma, Ova lama, Masaj)11 ibarelerinden oluşan 11 ••• 11 ibaresini kullandıklarını, buharlaşan mer hem türundeki ürünleri tanımlamak için kullanılan, ürünün cinsine ve amacına atıf yapan bir ibare olduğunu, marka algısı yaratmayan ve hiçbir iltibasa yer vermeyen ve herkesin kullandığı genel bir ibare olduğunu, şirketin 11 ••• 11 markasının patentini aldığını ve TPMK nezdinde tescil ettirdiklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETi: İlk derece mahkemesince; markanın hükümsüzlüğü yönünden SMK 156/5 maddesinin gereğince Ankara F. Sinai Haklar Hukuk mahkeme sinin yetkili olduğu, neticei talep yönünden öncelikle hükümsüzlüğün karara bağlanması, sonuca göre markaya tecavüz ve haksız rekabe tin değerlendiri lebileceği, her iki dava lının Ankara'da olduğu, tespitin Ankara'da yapıldığı gerekçesi ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir. İSTİNAF iSTEMi: Davacı vekili süresindeki istinaf dilekçesinde özetle; mü vekkilinin markasının tescilli olduğunu, SMK 156/3 maddesi gereğince mahkeme nin yetkili olduğunu, hükümsüzlük ile birlikte haksız kullanım, haksız rekabet ve tazminat talepleri olduğunu, hükümsüzlüğün öncelikle karara bağlanmasına ilişkin açık bir hüküm olmadığını belirterek kararın kaldırılması gerektiğini belirtmiştir. İNCELEME VE GEREK ÇE: Dava, markanın hükümsüzlüğü ile markaya hak sız müdahalenin meni, haksız rekabetin tespiti men'i ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yetkisizlik kararı verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incele mesi, HMK'nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Markaların korunmasına dair usul ve esaslar, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda düzenlenmiş olup Kanun'un Madde 156-Görevli ve Yetkili Mahkeme 3339 156/3. ve 4. maddesine göre; "Sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fıilin gerçekleştiği yahut bu fıilin etkilerinin görüldüğü yer mahke mesidir. Davacının Türkiye'de yerleşim yeri bulunmaması halinde yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkem edir". Ka nun'un 156/5. maddesine göre ise; "Üçüncü kişiler taraf ından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkeme sidir". Somut uyuşmazlıkta; davacı vekili, hükümsüzlük ile birlikte haksız rekabetin tespiti ve meni, markaya haksız müdahalenin meni ve ma nevi tazminat isteminde bulunmuş olup yetkili mahkemenin SMK 156/3 ve 4. mad desine göre değerl endirilmesi gereklidir. (Aynı yönde; Y. 20. HD, E. 2019/1039, K. 20 I 9/241 5, 8.4.2019 tarihli ilamı) Davacının, sicilde kayıtlı vekilinin adresi ile uyuşmazlık konusu dikkate alındığında davanın İstanbul mahkemesinde dava açma sı yerinde olup davacı vekilinin istinaf istemi yerindedir. Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. SONUÇ: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1 -Davacı vekilinin isti naf isteminin kabulü ile,2-İstanbul 2. FSHHM'nin 05/03/2019 gün ve 2018/392 Esas, 2019/110 Karar sayılı yetkisizlik kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KALDlRlLMASlNA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönder ilmesine ( ... )dosya üzerinde yapılan ince leme sonucu, 07.10.2019 tarihinde HMK'nın 35311-a-3 maddesi uyannca oybirli ğiyle kesin olarak karar verildi. ZAMAN AŞIMI MADDE 157: Sınai mülkiyet hakkı veya geleneksel ürün adından doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borç lar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır. Gerekçe: Madde ile, uygulamada, zamanaş ımı konusunda ortaya çıkabilecek tereddütler dü şünülerek Kanun kapsamından doğan özel hukuka ilişkin uyuşmaz/ık/arda, Türk Borç lar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı açıkça belirtilmiştir. PLAN I. MARKA HAKKlNA TECA YÜZDE ZAMANAŞIMI Il. MADDE İLE İLGİLİ YARGIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. MARKA HAKKINA TECAVÜZDE ZAMANA ŞIMI Marka hakkının ihlali şeklinde bir haksız fiil söz konusu olduğunda, TBK'ya yapılan atıftan hareketle, anılan Kanunun 72. maddesinde düzenlenen haksız fiiliere ilişkin zamanaşıını süresi uygulanır. Buna göre dava açmak için zamanaşıını süresi, zarar görenin zararı ve tecavüz edeni öğrendiği tarihten baş layarak iki yıldır. Bununla birlikte, öğrenme söz konusu olmasa bile, her halü karda haksız fiilden itibaren 1 O yıl geçmesiyle dava hakkı zamanaşımına uğrar. Zararın öğrenilmiş sayılması için, varlığını, niteliğini ve temel unsurla rını belirleyecek bilgilerin dava açacak şekilde öğrenilmiş olması gerekir. Tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların bilinmesi aranmaz. Bu sürenin işlemeye başlamasında önemli olan, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmedir. Öğreneb ilecek durumda olmak zamanaşımının işlemeye başla masına yol açmaz. Zamanaş ımı, zarar ve tazminat yükümlüsünden hangisi daha sonra öğrenilirse, o hususu öğrenme tarihinden itibaren işlemeye baş lar. Zarara uğrayan tüzel kişi ise, yetkili organın öğrenmesi esastır2• Zarara uğrayan küçük veya kısıtlı ise kanuni temsilcinin öğrenmesi nazara alınır. Ayrıntı için bkz. Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşı mı, 2010. OGUZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. ll, 2018, s.73-74. Madde 157-Zamanaşımı 3341 Haksız eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halindeyse, ceza kanun larında öngörülen daha uzun zamanaş ıını
|
yıl geçmesiyle dava hakkı zamanaşımına uğrar. Zararın öğrenilmiş sayılması için, varlığını, niteliğini ve temel unsurla rını belirleyecek bilgilerin dava açacak şekilde öğrenilmiş olması gerekir. Tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların bilinmesi aranmaz. Bu sürenin işlemeye başlamasında önemli olan, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmedir. Öğreneb ilecek durumda olmak zamanaşımının işlemeye başla masına yol açmaz. Zamanaş ımı, zarar ve tazminat yükümlüsünden hangisi daha sonra öğrenilirse, o hususu öğrenme tarihinden itibaren işlemeye baş lar. Zarara uğrayan tüzel kişi ise, yetkili organın öğrenmesi esastır2• Zarara uğrayan küçük veya kısıtlı ise kanuni temsilcinin öğrenmesi nazara alınır. Ayrıntı için bkz. Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşı mı, 2010. OGUZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. ll, 2018, s.73-74. Madde 157-Zamanaşımı 3341 Haksız eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halindeyse, ceza kanun larında öngörülen daha uzun zamanaş ıını süreleri uygulanır. Bu halde zama naşımı, zararın öğrenildiği tarihten itibaren değil, zarar verici fiilin işlendiği tarihten itibaren hesaplanır 3. Bu hükmün uygulanab ilmesi için iki koşulun gerçekleşmesi gerekir. Bunlar zarar verici fiilin aynı zamanda cezai gerekti ren (suç teşkil eden) bir fiil olması ve bu fiil için ceza kanunlarının öngördü ğü zamanaşıını süresinin daha uzun olmasıdır4• Uzun ceza zamanaş ımının uygulanması için savcılığa şikayette bulu nulmasına ya da ceza davası açılmış olmasına gerek yoktur. Ceza zamana şımı süresinin uygulanması için haksız eylemin suç niteliğinde olması ye terlidir5. Takipsizlik kararı verilse dahi ceza zamanaşıını uygulanab ilir. Ceza davasının hiç açılmaması durumunda, hukuk hakimi haksız eylemin suç niteliği taşıdığını saptamışsa, uzamış ceza zamanaş ımını uygulayacak tır6. Ceza zamanaş ımının uygulanması için, fiilin aynı zamanda cezayı ge rektirmesi yeterlidir; ayrıca ceza davası açılmış veya malıkurniyet kararı verilmiş olması aranmaz7• Yargıtay, tüzel kişiler açısından da aynı ilkeyi uygulamaktad ır: "Diğer taraftan tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aley hine açılan tazminat davasında da uygulanmas ı gerektiği, zira, organla rın fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaş ımı süresinin, organ hakkın da ise, daha uzun olan ceza zamanaş ımı süresinin kabul edilmesinin uy gulamada hakkaniyete uygun olmayan sonuçlar dağuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaş ımı süresinin kabulünün uygun ola cağı kabul edilmelidir. Ceza zamanaş ımı süresinin uygulanmas ı için ce za davasının açılmış olması gerekmez, haksız eylemin suç niteliğinde olması yeterlidir. Takipsizlik kararı verilse dahi ceza zamana şımı uygu lanabilir. Ceza davasının hiç açılmaması durumunda, hukuk hakimi, 3 O�UZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.ll, 2018, 5.78. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2020, 5.943. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2020, 5.943. 6 Flkret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2020, 5.944. Bkz. Yarg. ll. HO. 2014/2822 E. 2014/12506 K. 30.06.2014 tarihli. Bkz. "Cavalli" kararı, karar no. 157/1. 3342 Yasaman haksız eylemin suç niteliği taşıdı ğını saptamışsa, uzamış ceza zamana şımını uygulayacaktır "8• Marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemler devam ettiği müddetçe, zamanaşıını süresi işlemeyecek; tecavüzün tespiti, durdurulması ve gideril mesi talepleri tecavüz sürdüğü müddetçe yapılabilecektir9• SMK m.149( 1 )(b) uyarınca, açılacak tecavüzün önlenmesi (men) davaları, şayet tecavüzün tekrarlanma ihtimali varsa, tecavüzün sona ermesinden sonra dahi açılabile ceğinden, bu davalar açısından zamanaş ıını süresi söz konusu olma yacaktır. Tazminat davaları için ise, yukarıda açıklanan genel zamanaşıını süreleri uygulanır. ll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "CAVALLi" Kararı Özet Uyuşma zlık konusu eylem ile ilgili olarak açılan ceza davası sonucunda Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin 28.06.2010 tarihli 18524/10153 sayılı kara rı ile davalı eyleminin Anayasa Mahkemesi 'nin iptal kararı uyarınca "kanunsuz suç ve ceza oluşturulamayacağı" ve aynı eylemin haksız re kabet suçunu da oluşturmayacağından babiste samğa atılı eylemin 556 sayılı KHK'ye muhalefet ve haksız rekabet oluşturmayacağı, el konulan eşyaların da suç konusu eşya olmaktan çıktığından babiste davalı şirket temsilcisi samğın heraatine ve el konulan eşyaların samğa iadesine ka rar verilmiştir. Bu durumda, dava konusu eylemin suç oluşturmadığı, ceza soruşturmasında el konulan söz konusu ürünlerin davalı tarafa iade edildiği ve davalı tarafça yeniden piyasaya sürüleceği hususunda girişimlerde bulunulduğu hususları da işbu davada iddia edilmediğine göre, mahkemece uyuşmazlığa ceza zamanaşıını tabi olup, bu davanın süresinde açıldığından babiste zamanaşıını definin reddedilerek uyuş mazlığın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Yargıtay 11. HD. 201 4/2822 E. 2014/12506 K. 30.06.2014 tarihli. Yarg. 3. HD. 2016/12018 E. 2017/18096 K. 25.12.2017 tarihli; aynı yönde Yarg. ll. HD. 2016/7139 E. 2016/9125 K. 23.11.2016 tarihli. Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 30, no.115; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.827. Yarg. HGK. 2017/11-107 E. 2018/1260 K. 27.06.2018 tarihli kararı: "Durdurm a davas1 devam etmekte olan bir tecavüze son vermek için OÇ/lan bir eda davas1d1r. Bu talebin ileri sürüle bilmesi için tecavüzde bulunanm kusuru ve zorann varliği aranmaz. Tecavüz devam ettiği sürece, am/an talep için zamanaş1m1 da söz konusu olmayacaktir." Madde 157-Zamanaşımı 3343 Davacı vekili, müvekkilinin TPE nezdinde 03, 24 ve 25. sınıflarda tescilli, ta nınmış marka statüsünde "R .. Cavalli" ibareli markasının bulunduğunu, davalı işye rinde yapılan aramada müvekkili markasının kullanıldığı 408 adet taklit ürüne el konulduğunu, davalının fiilierinin marka hakkına tecavüz ve haksız fıil teşkil ettiği ni ileri sürerek marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesini, taklit ürünler ile üretmeye yarayan araç ve benzeri vasıtaların, broşür, işaret, resim, ambalaj, basılı evrak vs. imhasını, kararın gazetede ilanını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, zamanaş ıını defıinde bulunduklarını, "Cavalli" ibareli markaların 1999 ve 2001 yıllarında, "G .. Cavalli" ibareli markanın da 2011 yılında müvekkili adına tescil edildiğini, bu tescilierin davacı tescilinden önce yapıldığını, olay tari hinde davacı markanın tanınmışlık statüsünün bulunmadığını, arama kararı üzerine müvekkilinin ürünlerinin teslim alındığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca yaptırılan arama sonucu davalı işyerinde "R .. Cavalli" markalı ürünlerin bulunduğu, Ceza Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda ürünlerin taklit olduğunun tespit edildiğini, davalıdan elde edilen yediemindeki ürün örneklerinin getirtilerek incelendiği, "R .. Cavalli" markası ile "J .. Cavalli" markasının tüm ürünlerde farklı yerlerde kullanıldığının bizzat ürün örneklerinin tek tek incelenmesiyle tespit edildiği, markaya tecavüz ve haksız reka betin sabit görüldüğü, uzatılmış ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği gerek çesiyle zamanaşıını definin reddine, davaimm ürünlerinde davacının tescilli Roberto Cavalli markasının kullanmasının davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, haksız rekabetin ve markaya tecavüzün önlenmesine, ürünlerin bu marka altında satıma sunulmasının ve dağıtılmasının önlenmesine, ürünlerde davacı markasının çıkarılması veya silinmesi
|
teslim alındığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca yaptırılan arama sonucu davalı işyerinde "R .. Cavalli" markalı ürünlerin bulunduğu, Ceza Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda ürünlerin taklit olduğunun tespit edildiğini, davalıdan elde edilen yediemindeki ürün örneklerinin getirtilerek incelendiği, "R .. Cavalli" markası ile "J .. Cavalli" markasının tüm ürünlerde farklı yerlerde kullanıldığının bizzat ürün örneklerinin tek tek incelenmesiyle tespit edildiği, markaya tecavüz ve haksız reka betin sabit görüldüğü, uzatılmış ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği gerek çesiyle zamanaşıını definin reddine, davaimm ürünlerinde davacının tescilli Roberto Cavalli markasının kullanmasının davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, haksız rekabetin ve markaya tecavüzün önlenmesine, ürünlerin bu marka altında satıma sunulmasının ve dağıtılmasının önlenmesine, ürünlerde davacı markasının çıkarılması veya silinmesi mümkün de ğilse imhasına, markanın kullanıldığı broşür, ambalaj, resim, işaret, tanıtım vasıtala rı, reklam ve basılı evrakta kullanımının önlenmesine, çıkartılması mümkün olma yanların imhasına, hüküm özetinin gazetede ilanma karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Uyuşmazlık konusu eylem ile ilgili olarak açılan ceza davası sonucunda Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin 28.06.20 10 tarihli 18524/10153 sayılı kararı ile davalı eyleminin Anayasa Mahkeme si'nin iptal kararı uyannca "kanunsuz suç ve ceza oluşturulamayaca ğı" ve aynı eylemin haksız rekabet suçunu da oluşturmayacağından bahisle sanığa atılı eylemin 556 sayılı KHK'ye muhalefet ve haksız rekabet oluşturma yacağı, el konulan eşyaların da suç konusu eşya olmaktan çıktığından bahisle davalı şirket temsilcisi sanı ğın heraatine ve el konulan eşyaların sanığa iadesine karar verilmiştir. Bu durumda, dava konusu eylemin suç oluşturmadığı, ceza soruşturmasında el konulan söz konusu ürünlerin davalı tarafa iade edildiği ve davalı tarafça yeniden piyasaya sürüleceği husu sunda girişimlerde bulunuldu ğu hususları da işbu davada iddia edilmediğine göre, mah kemece uyuşmaz lığa ceza zamanaşıını tabi olup bu davanın süresinde açıldığın dan bahisle zamanaşıını definin reddedilerek uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiş, karann dava lı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 3344 Yasaman 2. "H. KLINIK" Kararı Özet Eylemler davalı tüzel kişiliklerin organlarını oluşturan gerçek kişiler tarafından ika edilmiş olup, organiann fiilierinden tüzel kişiler doğ rudan doğruya mesul bulunmak tadırlar. Tüzel kişilerin organlannın işledikleri haksız fıil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, ceza zamana şımı süresi tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanır. Zira organların fiili, tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yüküm lüsü yapar. Yargıtay ll. HD. 2000/8885 E. 2000/90 15 K. 17.11.2000 tarihli. Davacı vekili, ABD uyruklu müvek kilinin tıbbi araştırma ve yayınlarıyla ünlü bir kuruluş olup, yayınları arasında ailelerin temel başvuru kitabı "Family Health Book", isimli aile sağlık kitabının da bulunduğunu, davacının "H. Clinic, H. ve H." ibaresi ve şekilden oluşan tescilli markaları olup bunların Türkiye'de de tescil edil miş bulunduğunu, davaltiarın sahip ve basımcısı bulundukla rı Ö. Gazetesi'nin Ekim 1994 ile Ocak 1995 tarihleri arasında anılan Aile Sağlık Kitabı adlı eseri üçe bölüp H. Clinic markasını da aynen kullanarak izinsiz yayın1amak suretiyle marka ve telif haklarına tecavüz edip aynı zamanda haksız rekabetle bulunduklarını ileri sürerek, haksız tecavüz ve rekabetin tespit ve men'i ile 100.000 USD doları tazminatın dava lılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalıla r vekili, Ö. Holding A.Ş'nin pasif dava ehliyeti olmadığını, zamanaşı mı süresinin geçmiş bulunduğunu, davacının aktif dava ehliyetine sahip olduğunu kanıtlaması gerektiğini, hukuka aykırı bir eylemleri olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece zamanaşıını sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraf vekillerinin temyizi üzerine dairemizce davalı Holding A.Ş vekilinin tüm, davacı vekilinin sair itirazlan reddolunmuş, yerel mahkeme kararı davacı veki linin açılan ceza davası sebebiyle uzamış zamanaşıını savunmasının değerlendiril mesi yönünden davacı yararına bozulmuştur. Davacı vekili, bozma kararındaki maddi hatanın düzeltilmesini istemiştir. Davalıla r vekili, eski iddialarını ve uzamış zamanaşıını savunmasının yasal da yanağı olmadığını savunarak karar düzeltme isteminde bulunmuştur. I-Davacı vekilinin bozma kararındaki daktilo hatasının (tashihi) düzeltilmesi isteminin kabulü ile 25.2.2000 tarih ve 2000/417-3789 sayılı bozma kararımızın 2'nci sahife 2 no.lu bendin 5. satırında yazılı (bir) kelimesinin (beş) olarak düzel tilmesi gerekmiştir. 2-Davalılar vekilinin karar düzeltme istemine gelince, Yargıtay ilaınında be nimsenen gerektirici sebeplere göre davalılar vekilinin müvekkilin Ö. Holding'in pasif dava ehliyetine ilişkin talebi yerinde görülmemiştir. Madde 157-Zamanaşımı 3345 Davalılar vekili, karar düzeltme dilekçesinde "davalı tüzel kişilikler açısından uzamış ceza zamanaşıını sürelerinin uygulanmasının yasal olmadığını yargı kararla rına da aykırı olduğunu" ileri sürmüş, olay tarihinde henüz yürürlüğe girmemiş bulunan 556 sayılı KHK'nın 61/A maddesinin bu yöndeki bozmaya gerekçe yapı lamayacağını savunmuştur. Dava konusu eylemlerin aynı zamanda suç teşkil ettiği ihtilaf konusu olmayıp, itiraz davalı tüzel kişiler hakkında uzamış ceza zamanaşımının uygulanıp uygulan mayacağı konusuna ilişkin bulunmaktadır. Davalılar vekilince ibraz edilen 4. Hu kuk Dairesine ait yargı kararlarında BK'nın 60. md. f.2'de öngörülen uzamış ceza zamanaşımının çalıştıran (istihdam eden) durumunda bulunan tüzel kişiye uygula namayacağı hususu kabul edilmiştir. Olayımızda eylemler davalı tüzel kişiliklerin organlarını oluşturan gerçek kişiler tarafından ika edilmiş olup, organların fiilierin den tüzel kişiler doğrudan doğruya mesul bulunmaktadırlar. Tüzel kişilerin organla rının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşıını süresi tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanır. Zira, organların fiili tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapar. Dairemizin yerleşik içti hatlan bu yönde olup doktrinde de aynı görüş hakim bulunmaktadır. (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, C.l. sahife 829) Bozma karanna da bilahare meriyete giren 535 sayılı KHK'nın 61/A. maddesindeki bu görüşü doğru layan kuralın bozmaya gerekçe yapılması zamanlama yönünden yerinde olmamakla beraber, bu kuralın yukarıda açıklanan nedenlerle doğru, var olan ve öteden beri işleyen bir kural olması karşısında, davalı vekilinin bu itirazı da neticeye müessir görülmeyerek reddi gerekmiştir. 3. " ... " Kararı Özet Tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiiller aynı zamanda suç teşkil etse bile, istisnalar haricinde tüzel kişi hakkında uzamış zamana şımı uygulanmaz. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşle re göre, tüzel kişilerin, özellikle kamu kurumları yönünden 1 yıllık za manaşımı süresinin işlemeye başiayabilmesi için, o tüzel kişi veya ku rumun dava açma konusunda emir vermeye yetkili organı tarafından zararın ve zarar sorumlusunun öğrenilmiş olması zorunludur. Yasal olarak yapılmış bir yetki devri söz konusu olmadıkça, daha alt birimle rin bu arada hukuk müşavirlikleri nin zararı ve zarar soru mlusunu öğ renmeleri zamanaşıını süresinin başiayabilmesi için yeterli değildir. Yargıtay 7. HD. 2009/2530 E. 2009/4905 K. 03.11.2009 tarihli. Dava haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. Toplanan delillerden davalı şirket hakkında izinsiz sanayi suyu satışı yaptığı iddiasıyla muhtelif tarihlerde tutanak düzenlediği, oluşan zararın
|
işledikleri haksız fiiller aynı zamanda suç teşkil etse bile, istisnalar haricinde tüzel kişi hakkında uzamış zamana şımı uygulanmaz. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşle re göre, tüzel kişilerin, özellikle kamu kurumları yönünden 1 yıllık za manaşımı süresinin işlemeye başiayabilmesi için, o tüzel kişi veya ku rumun dava açma konusunda emir vermeye yetkili organı tarafından zararın ve zarar sorumlusunun öğrenilmiş olması zorunludur. Yasal olarak yapılmış bir yetki devri söz konusu olmadıkça, daha alt birimle rin bu arada hukuk müşavirlikleri nin zararı ve zarar soru mlusunu öğ renmeleri zamanaşıını süresinin başiayabilmesi için yeterli değildir. Yargıtay 7. HD. 2009/2530 E. 2009/4905 K. 03.11.2009 tarihli. Dava haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. Toplanan delillerden davalı şirket hakkında izinsiz sanayi suyu satışı yaptığı iddiasıyla muhtelif tarihlerde tutanak düzenlediği, oluşan zararın tahsil i istemiyle de 3346 Yasaman görülen davanın açıldığı, davalı tarafın cevap dilekçesinde zamanaşıını defı ile bir likte davanın esastan da reddini savunduğu, mahkemece işin esasına girilerek dava nın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Zamanaşımı, bir talep ve dava hakkının kanunda belirlenen süre içerisinde kul lanılması halinde alacağın talep ve dava edilebilme niteliğini ortadan kaldıran, bir başka deyişle borçlu tarafa borcunu ödememe imkanı veren bir defıdir. Borçlar Kanununun 60/1 maddesi hükmüne göre zamanaşıını süresi, davacının haksız fıil sorumlusunu ve zararı öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl ve her halükarda zarara neden olan olay tarihinden itibaren 10 yıldır. Aynı Kanunun 60/2 maddesin de ifadesini bulan uzamış zamanaşıını kural olarak haksız fiili işleyen gerçek kişi hakkında uygulanır. Tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fıiller aynı za manda suç teşkil etse bile istisnalar haricinde tüzel kişi hakkında uzamış zamanaşı mı uygulanmaz. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre tüzel kişilerin, özel likle kamu kurumları yönünden 1 yıllık zamanaşıını süresinin işlemeye başiayabil mesi için o tüzel kişi veya kurumun dava açma konusunda emir vermeye yetkili organı tarafından zararın ve zarar sorumlusunun öğrenilmiş olması zorunludur. Yasal olarak yapılmış bir yetki devri söz konusu olmadıkça daha alt birimlerin bu arada hukuk müşavirliklerinin zararı ve zarar sorumlusunu öğrenmeleri zamanaşıını süresinin başiayabilmesi için yeterli değildir. Somut olayda davacı İSKİ Genel Müdürlüğü adına dava açma konusunda emir vermeye yetkili organın genel müdür yetkisini devretmiş ise genel müdür yardımcı sı olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki dosya içeriğinde genel müdürün ya da genel mü dür yardımcısının dava açılmasına ilişkin 'olur' verdiği tarih belli olmadığı gibi, davaimm zamanaşımına yönelik savunması hususunda da mahkemece hiçbir araş tırma yapılmamıştır. Hal böyle olunca davaimm zamanaşıını defı ön sorun olarak incelenip, davacı idareden icra takibi başlatılması ya da dava açılmasına ilişkin olarak yetkili organ olan genel müdür veya yetkisini devretmiş ise genel müdür yardımcısına 'olur' için evrakların sunulduğu ve "olur" verildiği tarih sorulup saptanmalı, buna ilişkin bel geler getirilmeli, davacı tarafça öne sürülmüş olmasına göre, davadan önce icra takibi başlatılmış ise dairesi ve dosya numarası davacı idareden sorul arak temin edilmeli, tüzel kişilerde uzamış zamanaşıını hükümlerinin uygulanmayacağı da gözetilerek davada zamanaşıını süresinin gerçekleşip gerçekleşmediği duraksamasız belirlenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu neden lerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma kapsa mına göre de davalı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer ol madığına, peşin ödenen 123,00 TL temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iade sine, 03.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. LİSANS ALANIN DAVA AÇMASI VE ŞARTLARI MADDE 158: (1) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa inhisari Usansa sahip olan kişi, üçüncü bir kişi tarafından sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hak sahibinin bu Kanun uyarınca açabileceği davaları, kendi adına açabilir. (2) İnhisari olmayan lisans alan, sınai mülkiyet hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı sözleşmede açıkça sınırlandırılmamışsa, yapacağı bildirimle, gereken davayı açmasını hak sahibinden ister. Hak sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde talep edilen davayı açmaması halinde, lisans alan, yaptığı bildirimi de ekleyerek, kendi adına ve kendi menfaatle rinin gerektirdiği ölçüde dava açabilir. Bu fıkra uyarınca dava açan lisans alanın, dava açtığını hak sahibine bildirmesi gerekir. (3) Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesinin varlığı halinde ve söz konusu sürenin geçmesinden önce, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Mahkemenin tedbir kararı verdiği haller de talepte bulunan lisans sahibi dava açmaya da yetki lidir. Bu halde ikinci fıkradaki şartlar yargılama devam ederken tamamlanır. Gerekçe: İnhisari lisans sahiplerinin, lisans verenin açabileceği davaları, doğrudan ve kendi adiarına açma hakları bulunmasına karşın, inhisari olmayan lisans sahipleri ancak mad denin ikinci fıkrasındaki prosedürü işlettikten sonra kendi adiarına dava açabileceklerdir. İnhisari olmayan lisans sahiplerinin hakları lisans veren karşısında sınırlıdır. Lisans veren başkaları na lisans hakkı verebi/eceği gibi kendisi de hakkı doğrudan kullanabilir. İnhisari olmayan lisans alanın hakkı müdahafeci olmaktan ziyade kullanmaya ilişkindir. Lisans veren sınai mülkiyet hakkıyla ilgili ticari tercih ve politikalarını, dava açıp açmamak dahil, kendisi tespit edecektir. Bu nedenle taraf ların iradelerinin uyuşması durumunda, sözleşme ile inhisari olmayan lisans alanın dava açma yetkisinin sınırlandırılmasına imkan tanınmıştır. Yine yapılan değişiklikle, inhisari olmayan lisansın niteliğine uygun düşecek şeki lde, lisans alanın kendi adına açacağı dava, lisans alanın menfaallerinin gerektirdiği ölçü ile sınırlandırılmıştır. Noter aracılığı ile ihtarın, yurtiçind e yerleşim yeri bulunmayan kişiler bakımın dan uygulamad a ciddi sorunlara yol açtığı tespit edildiğinden, önceki düzenlemel erde yer alan ve bildirimin şeklini belirten "noter aracılığıyla " ibaresi, yürürlükten kaldı rılmıştır. Noter aracılığıyla ihtar, özellikle uluslararası tebliğlerde bürokrasiyi arttı ran ve çoğu halde ihtarı imkansızlaştıran bir yöntemdir. Bu haliyle, ihtarın herhangi 3348 Yasaman bir şekilde yapıldığının veya tüm çabalara ve farklı yolların denenmesine rağmen yapılamadığının ispatlanması halinde davanın açı/abilmesine olanak tanınmıştır. 6100 sayılı Kanunun 397'nci maddesi kapsamında ihtiyati tedbir talebinde bu lunan kişinin tamamla yıcı prosedürü işletmesi ve iki haftalık süre içerisinde esasa ilişkin dava açmas ı gereklidir. Bu davanın açılmamas ı halinde ihtiyati tedbir kararz kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. İkinci fıkrada ise dava açıiabilmesi için üç aylık süreyi içeren uzun bir prosedüre yer verilmiştir. İ htiyati tedbir talebinde bulu nan lisans alanın tedbir koydurma hakkının işlevsel hale getirilmesi ve tedbirin kendiliğinden ortadan kalkmasının önlenmesi için, ikinci fıkra prosedürünün dava açıldıktan sonra tamamlanmas ına imkan sağlanarak, maddenin üçüncü fıkrası 6100 sayılı Kanunla uyumlu hale getirilmiştir. BİBLİYOGRAFYA DİŞELBuse OKTAY Saibe ONGANBurak ÖZEL Çağlar ŞEHİRALİ ÇELİK Feyzan Hayal PLAN Dava Taki p Yetkisi, Doktora Tezi, İstanbul 2020. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanma sı, İstanbul 2002. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmelerinde Tarafların Hukuki
|
tedbir talebinde bu lunan kişinin tamamla yıcı prosedürü işletmesi ve iki haftalık süre içerisinde esasa ilişkin dava açmas ı gereklidir. Bu davanın açılmamas ı halinde ihtiyati tedbir kararz kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. İkinci fıkrada ise dava açıiabilmesi için üç aylık süreyi içeren uzun bir prosedüre yer verilmiştir. İ htiyati tedbir talebinde bulu nan lisans alanın tedbir koydurma hakkının işlevsel hale getirilmesi ve tedbirin kendiliğinden ortadan kalkmasının önlenmesi için, ikinci fıkra prosedürünün dava açıldıktan sonra tamamlanmas ına imkan sağlanarak, maddenin üçüncü fıkrası 6100 sayılı Kanunla uyumlu hale getirilmiştir. BİBLİYOGRAFYA DİŞELBuse OKTAY Saibe ONGANBurak ÖZEL Çağlar ŞEHİRALİ ÇELİK Feyzan Hayal PLAN Dava Taki p Yetkisi, Doktora Tezi, İstanbul 2020. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanma sı, İstanbul 2002. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmelerinde Tarafların Hukuki Durumu, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007. Marka Lisansı Sözleşmesi, Ankara 2015. "Sınai Mülkiyet Hukukunda Sicile Kaydedilmeyen Hukuki İşlem lerden Doğan Hakların İyiniyetli Üçüncü Kişileri Karşı İleri Sürü lememesi- SMK m. 148.5 ve Ötesi", Sabih ARKAN 'a Armağan, İs tanbul2019, s.l109-1160. I. İNHİSARİ LiSANS ALANIN DAVA AÇMA HAKKI Il. İNHİSARİ OLMAYAN LiSANS ALANIN DAVA AÇMA HAKKI III. MADDE İLE İLGİLİ Y ARGlTAY KARARLARI IV. MADDE İLE İLGİLİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESi KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. iNHiSARi LiSANS ALANIN DAVA AÇMA HAKKI Sözleşmeyle lisans alana tamnan hakkın kapsamı ve lisans alan dışında başka kimselerin markayı kullamp kullanamaması bakımından lisans söz leşmeleri, inhisari ve basit lisans sözleşmeleri olmak üzere ikiye ayrılmakta dır1. Marka lisansı ile ilgili bkz. Şerh m.24 ile ilgili açıklamalar. Madde 158-Lisans Alan m Dava Açmas1 ve Şartlafi 3349 Marka hakkına yönelik tecavüzler, marka sahibinin hukuki durumunu etkilediği ölçüde lisans alanların da hukuki durumunu etkiler. Bir yandan failin haksız yere markanın ticari itibarından yararlanmas ını sağlayan teca vüzler, diğer yandan markanın itibarının zedelenmesine yol açacaktır. Bu nedenle marka hakkına yönelik tecavüzterin önlenmesi, durdurulması ve bu tecavüzterin sebep olduğu zararın fail tarafından tazmin edilmesi, lisans alanın menfaatlerini de yakından ilgilendirmekte; lisans alanın bu tür teca vüzlere karşı savunma haklarıyla donatılması önem kazanmaktad ıe. Ancak kanun koyucu, lisans sözleşmesinin niteliğine ve tarafların iradesine göre bir ayrım yapmış, her lisans alana "markadan doğan hakları savunma" yetkisini tanımamıştıe. İnhisari lisans sahibi, kural olarak marka sahibinin markaya tecavüz ha linde açabileceği davaları kendi adına açmaya yetkilidir (SMK m. ı 58). An cak lisans sözleşmesinin tarafları, sözleşmede aksini kararlaştı rarak inhisari lisans alanı kendi adına dava açma hakkından mahrum bırakabilirler. Söz leşmeyle bu haktan mahrum bırakılan inhisari lisans alanın hukuki durumu, dava açma hakkı bakımından basit lisans alanın hukuki durumuyla aynıdır. Bu itibarta kanun koyucu, dava haklarının lisans alana tanınması bakımın dan sadece lisans sözleşmesinin türünü dikkate almamıştır. İnhisari lisans alan, marka sahibi hesabına bu davayı açar. Bu yetkisi kanundan doğan dava takip yetkisidir. Dava takip yetkisi HMK 53. maddede düzenlenmiştir4• Kanuni dava takip yetkisi, doğrudan hak sahibi dışında kendi adına dava takip etme yetkisi veren bir kanun hükmüne dayanır. Dişe/, maddi hukuk kurallarının öngördüğü dava takip yetkisine dayanan davalara örnek olarak SMK ı58. maddeyi de zikretmek tedir. Dava hakkından mahrum bırakılınayan inhisari lisans hakkı sahibi, mar ka hakkının ihlali olası lığında, doğrudan doğruya SMK ı 49. maddede öngö rülen talepleri dava yoluyla ileri süreb ilecektir. Lisans alanın markaya yönelik tecavüzterin önlenmesini veya durdu mlmasını istemesi, açacağı davayla faili marka hakkını ihlal etmekte kul- Lisans alanın cezai sorumluluğu konusunda bkz. Şerh m.30. ile ilgili açıklamalar. Burak ONGAN, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmelerinde Tarafların Hukuki Durumu, s.128; Çağlar ÖZEL, Marka Lisansı Sözleşmesi, s.191. Bkz. Buse DiŞEL, Dava Takip Yetkisi, s.592 vd. Buse DIŞEL, Dava Takip Yetkisi, s.78. 3350 Yasaman landığı araçlardan yoksun bırakması, hem lisans alanın hem de marka sa hibinin yararınadır. Diğer yandan, maddi ve manevi tazminat davaları (SMK m.149, 150, 151), marka hakkına tecavüz dolayısıyla el konulan mallar üzerinde mülkiyet hakkı tanınması (SMK m. 149, e ve d bentleri), taklit markanın kullanımından ötürü tazminat davası ve anılan davalar bağ lamında ileri sürülecek talepler (SMK m. 149); SMK m.158 hükmünde inhisari lisans alana "kendi adına dava açma hakkının tanınması" bakımın dan önem taşımaktadır. Anılan istemierin lisans alan tarafından dava yo luyla ileri sürülmesi ve davanın lisans alan lehine sonuçlanması olasılığın da, davaimm ödemekle yükümlü olacağı bedel, doğrudan doğruya inhisari lisans alana ait olacaktır. Bu dava ile inhisari lisans alan, kendi uğradığı zararın tazminini talep etmektedir. Bu sonuç, hem bükümde lisans alanın davaları kendi adına açabileceğini öngörmesinden, hem de inhisari lisans sözleşmesinin niteliğinden çıkmaktadır. İnhisari lisans alan, lisans verenin markayı kullanma hakkını saklı tutması ihtimali dışında, markayı sözleş mede belirlenen bölgede tek başına kullanma hakkını haizdir; o halde mar ka hakkına yönelik tecavüzler, lisans alanın menfaatlerini de önemli ölçüde ihlal etmektedir. Marka hakkına yönelik tecavüzler, markasını inhisari lisansla kullandı ran marka sahibinin de menfaatlerini ihlal edebilir. Öncelikle belirtmek ge rekir ki, lisans alana, kendi adına dava açma hakkının tanınması, marka üze rindeki mutlak hakkın sahibi sıfatını taşıyan marka sahibinin dava haklarını hertaraf etmez6• Aksi düşünce, inhisari lisans sahibinin dava açmaktan ka çınrnası halinde marka sahibini markaya yönelik tecavüzleri önlemek, dur durmak ve uğradığı zararın giderilmes ini isternek hakkından mahrum bırakır ki; bu görüş, hem marka sahibinin marka üzerindeki hakkının mutlak niteli ğiyle hem de kanun koyucunun lisans sözleşmesine izafe ettiği hukuki ko numla bağdaşmayacaktır. Hem lisans alanın hem de marka sahibinin marka ya yönelik tecavüzde bulunan faile karşı aynı nitelikteki davaları ikame et mesi halinde, zorunlu olmamakla birlikte davaların birleştirilmesi usul eko nomisi bakımından yararlı olabilir. Bu durumda hakim, failin eylemleri se bebiyle marka sahibinin ve lisans alanın ayrı ayrı uğradıkları zararın kapsa mını belirleyecek ve failin bu zararları tazmin etmesine karar verecektir. Zira markaya tecavüzden doğan zarar, marka sahibinin ve lisans alanın mal varlıklarında ayrı ayrı meydana gelir. 6 Yarg. 11. HD. 2014/15585 E. 2015/598 K. 19.01.2015 tarihli. Bkz." ... " kararı, karar no.158/1. Madde 158-Lisans Alan m Dava Açmast ve Şartlan 3351 İnhisari lisans hakkı sahibine kendi adına dava açma hakkı tanınmasına rağmen, lisans alana açacağı davayı ihbar etme yükümlülüğü yüklenmemiş tir. SMK 158/2 hükmüyle, açacağı davayı marka sahibine bildirmekle yü kümlü kılınan "lisans alan" terimi, kavramsal olarak "kendi adına dava açma hakkından mahrwn kılınmarnış" inhisari lisans alanı kapsamamaktadır. Lisans sözleşmesinin sicile tescil ettirilmemesi halinde, lisans alanın te cavüz davası açıp açamayacağı hususu ABAD'ın 04.02.2016 tarihli karanna konu olmuştur. Lisans alan, "AKTRİS" markasının kullanımı engellemek için Hassan Youssef e karşı dava açmıştır. Lisans AB
|
zararları tazmin etmesine karar verecektir. Zira markaya tecavüzden doğan zarar, marka sahibinin ve lisans alanın mal varlıklarında ayrı ayrı meydana gelir. 6 Yarg. 11. HD. 2014/15585 E. 2015/598 K. 19.01.2015 tarihli. Bkz." ... " kararı, karar no.158/1. Madde 158-Lisans Alan m Dava Açmast ve Şartlan 3351 İnhisari lisans hakkı sahibine kendi adına dava açma hakkı tanınmasına rağmen, lisans alana açacağı davayı ihbar etme yükümlülüğü yüklenmemiş tir. SMK 158/2 hükmüyle, açacağı davayı marka sahibine bildirmekle yü kümlü kılınan "lisans alan" terimi, kavramsal olarak "kendi adına dava açma hakkından mahrwn kılınmarnış" inhisari lisans alanı kapsamamaktadır. Lisans sözleşmesinin sicile tescil ettirilmemesi halinde, lisans alanın te cavüz davası açıp açamayacağı hususu ABAD'ın 04.02.2016 tarihli karanna konu olmuştur. Lisans alan, "AKTRİS" markasının kullanımı engellemek için Hassan Youssef e karşı dava açmıştır. Lisans AB Marka Siciline kayde dilmemiştir. Duesseldorf Eyalet Mahkemesi ABAD'a müracaat ederek iki soru sormuş ve yorum kararı istemiştir. Birinci soru şöyledir: Topluluk Mar kası Tüzüğünün 23/1. maddesi, tecavüz halinde Topluluk Markası Siciline kaydedilmemiş lisans alanın dava açmasına engel teşkil eder mi? İkinci soru ise şöyledir: Lisans alanın marka sahibinin haklarını yetkilendir me suretiyle ileri sürmesi şeklindeki ulusal uygulamaya engel midir? Divan, Tüzüğün 23. maddesinin amacının Topluluk Markası üzerinde hak kazanan veya kazana bilecek kişilerin korunmas ına yönelik olduğu; marka hakkına tecavüz eden üçüncü kişilere ilişkin olmadığı; markaya tecavüz halinde lisans alanın, li sans sicile kaydedilmemiş olsa da dava açabileceği şeklinde yorumlanması gerektiği sonucuna varmıştıe. ll. iNHiSARi OLMAYAN LiSANS ALANIN DAVA AÇMA HAKKI İnhisari olmayan lisans sahibinin, kural olarak marka hakkına tecavüz halinde dava hakkı yoktur. Ancak adi lisans alan belirli koşulların gerçek leşmesiyle kendi adına dava açma hakkı kazanır8• Dava açma hakkından yoksun olan lisans alanın bu hakkı kazanabilme si, marka sahibinin markaya yönelik tecavüzlere karşı dava açmaktan ka çınmasına bağlıdır. SMK m.l58/2 izlenecek usulü açıklamaktadır: Dava açma hakkı bulunmayan lisans alan, marka hakkına yönelik tecavüze karşı hukuki yollara başvurmas ını yapacağı bildirimle marka sahibinden isteyebi lir9. Feyzan Hayal ŞEHIRALl ÇELIK, Sınai Mülkiyet Hukukunda Sicile Kaydedilmeyen Hukuki işlemlerden Doğan Hakların iyiniyetli Üçüncü Kişileri Karşı ileri Sürülememesi- SMK m. 148.5 ve ötesi, s.1114. Yarg. 11. HD. 2019/5415 E. 2020/3339 K. 30.06.2020 tarihli. Bkz. " ... "kararı, karar no. 158/2. Yarg. 11. HD. 2002/553 E. 2002/753 K. 01.02.2002 tarihli. Bkz. "Honda Motor" kararı, karar no.lSB/3. 3352 Yasaman KHK'de bu bildirimin noterden yapılması gerektiği belirtilmiştir. SMK'da noterden bildirim şartı kaldırılmıştır 10• Maddenin gerekçesinde be lirtildiği üzere, Türkiye'de yerleşim yeri olmayanla ra noter tebligatının ya pılmasının zorluğu ya da imkansızlığı sebebiyle bu usul kaldırılmıştır. Adi lisans alanın bu bildirimi herhangi bir yolla yapması ve dava açtığı zaman da bunu ispatlaması gerekir. Marka sahibinin lisans alanın yaptığı bildirim üzerine dava açmayacağı nı bildirmesi veya bildirimi aldığı tarihten itibaren üç ay içinde dava açıl maması halinde, lisans alan kendi adına dava açma hakkını kazanacaktır. Dava açma hakkını kazanması halinde lisans alan, dava açtığını marka sahi bine bildirmekle yükümlüdür. Düzenleme, marka sahibinin davaya katılmasını temin etmek amacını taşımaktadır. Bildirim üzerine marka sahibinin davaya katılması, artık lisans alanın kazandığı ve kullandığı "kendi adına dava açma hakkını" hertaraf etmez. Diğer yandan, lisans alanın kendi adına dava açma hakkını kazanma sı, marka sahibinin de kendi uğradığı zararlar için dava açmasını önlemez. SMK m.l58/2'nin öngördüğü durumlarda, birden çok inhisari olmayan lisans alanın tecavüzde bulunan faile karşı dava açması söz konusu olabilir. Bu olasılıkta, davaların birleştirilmesi usul ekonomisi bakımından yerinde olacaktır. Ciddi bir zarar tehlikesinin varlığı halinde, dava hakkından mahrum olan lisans alan, SMK m.158 hükmünde öngörülen süre geçmeden mahke meden ihtiyati tedbir isteminde bulunabilir. Bazı durumlarda, lisans alanın acilen ihtiyati tedbir isteminde bulunması ve bu yolla zarara sebebiyet vere cek fiilieri önlemesi gerekecektir ve lisans alanın bu konuda bildirim yap masının beklenınesi gecikmeye yol açabilir. Bu nedenle ihtiyati tedbir kara rının verilebilmesi için, lisans alanın bildirimde bulunması koşulu aranma malıdır. Mahkemenin tedbir kararı verdiği hallerde talepte bulunan lisans sahibi dava açmaya yetkilidir. Hakim, ihtiyati tedbiri tamamlayan dava açıldığın da, söz konusu dava nın lisans alan tarafından marka sahibine bildirilip bildiritmediğini araştıra cak; bildirilmediyse marka sahibinin davadan haberdar edilmesini sağlaya caktır. Lisans alan, tecavüz teşkil eden eylemleri, dava açmadan hatta ihtiya- 10 Yarg. 11. HD. 2003/3854 E. 2003/3992 K. 25.04.2003 tarihli. Bkz. "Hangten" kararı, karar no.lSS/4. Madde 158-Lisans Alan m Dava Açmasi ve Şartlan 3353 ti tedbir istemeden önce dahi marka sahibine bildirmiş olabileceği gibi, mahkemeden davanın ihbar edilmesini de isteyebilir. Bu olasılıkta hakim, bildirimden itibaren üç ayın dolmasına kadar davayı bekletmelidir. Bu süre dolmadan marka sahibi davayı yürütmeye talip olursa, marka sahibi davacı konumuna geçecektir. Bu bağlamda, ihtiyati tedbir isteminde bulunan ve mahkemenin verdiği ihtiyati tedbir kararına istinaden dava ikame eden kişi lisans alan olmasına rağmen, kendisine yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde fa ile karşı SMK m. 149 vd. hükümlerinde öngörülen savunma hakları nı kullanmaya karar veren marka sahibi davacı sıfatını edinecektir; zira mar ka sahibinin hükümde belirtilen süre geçmeden savunma hakkını kullanma ya karar vermesi, lisans alanın kendi adına dava açma hakkının doğmasını önleyecektir. lll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI ı. " ... " Kararı Özet 556 sayılı KHK'nın 21. maddesi (SMK m.24 ve 158) uyarınca marka sahibinin, markasını değil, markasının kullanım hakkını lisans alana devrettiği, dolayısıyla marka sahibinin markadan doğan haklarına te cavüz edilmesi durumun da, inhisari lisans sahibinin, marka sahibinin 556 sayılı KHK uyarınca açabileceği davaları kendi adına açabileceği; ancak bu yöndeki davaları marka hakkı sahibinin de açabileceğinin kabulü gerekmektedir. İnhisari lisans alana kendi adına dava açma hakkının tanınması, marka üzerindeki mutlak hakkın sahibi olan da vacının dava haklarını hertaraf eder nitelikte değildir. Yargıtay ll. HD. 2014/15585 E. 2015/598 K. 19.01.2015 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin .... nezdinde tescilli " .... ve" ... " markalarının sahibi olduğunu, davalı şirketin müvekkiline ait markayı birebir kullandığı ve bu durumun 556 sayılı KHK anlamında marka haklarına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, davaimm tecavüzünün durdurulması ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi ni talep ve dava etmiştir. Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı adına tescil li" .... markasının 28.12.2004 tarihli inhisari marka lisans sözleşmesi ile 5 yıl süre ile kullanımının dava dışı Satrüm .... 'ne devredildiği, bu sözleşmenin feshi ile ilgili herhangi bir kayıt veya belgenin dosyaya sunulmadığı, bu durumda inhisari marka lisans sözleşmesi gereğince dava açma hakkının inhisari olarak markayı devralan bu şirkete ait olduğu, marka hakkı sahibinin sözleşmede açıkça aksi belirtilmediği için 556 sayılı KHK'nın 21/3. maddesi uyarınca
|
2014/15585 E. 2015/598 K. 19.01.2015 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin .... nezdinde tescilli " .... ve" ... " markalarının sahibi olduğunu, davalı şirketin müvekkiline ait markayı birebir kullandığı ve bu durumun 556 sayılı KHK anlamında marka haklarına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, davaimm tecavüzünün durdurulması ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi ni talep ve dava etmiştir. Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı adına tescil li" .... markasının 28.12.2004 tarihli inhisari marka lisans sözleşmesi ile 5 yıl süre ile kullanımının dava dışı Satrüm .... 'ne devredildiği, bu sözleşmenin feshi ile ilgili herhangi bir kayıt veya belgenin dosyaya sunulmadığı, bu durumda inhisari marka lisans sözleşmesi gereğince dava açma hakkının inhisari olarak markayı devralan bu şirkete ait olduğu, marka hakkı sahibinin sözleşmede açıkça aksi belirtilmediği için 556 sayılı KHK'nın 21/3. maddesi uyarınca markayı kullanamayacağından aktif 3354 Yasaman dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve maddi, manevi tazmi nat istemlerine ilişkindir. Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, inhisari marka li sans sözleşmesi ile kullanımı dava dışı şirkete devredilen markaya tecavüz dolayı sıyla dava açma hakkının marka hakkı sahibi davacıya değil, inhisari lisans sahibine ait olduğu, marka sahibi davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle dava Şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. 556 sayılı KHK'nın 21. maddesinde, inhisari lisans söz konusu olduğu zaman, lisans veren hakkını açıkça saklı tutmadıkça kendisi markayı kullanamayacağı, aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa lisans hakkını alan kişi, markanın koruma süresin de markanın kullanılmasına ilişkin her türlü tasarrufta bulunabileceği ve aksi söz leşmede kararlaştırılmamışsa, inhisari lisansa sahip olan kişinin, üçüncü bir kişi tarafından marka sahibinin markadan doğan haklarına tecavüz edilmesi durumunda, marka sahibinin bu KHK uyarınca açabileceği davaları kendi adına açabileceği hüküm altına alınmıştır. Anılan yasal düzenleme uyannca somut olaya bakıldığında, davacı marka sahi binin, kullanım hakkını inhi sari lisans sözleşmesi ile dava dışı .. .'ne devretti ği, ... nez dinde tescilli markasına davalı tarafından vaki tecavüzün tespiti ve durdurulması ile tazminat istemli olarak davacı marka sahibi tarafından dava açıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece davacı marka sahibinin aktif dava ehliyetinin bulun madığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar tesis edilmiş ise de; 556 sayılı KHK'nın 21. maddesi uyarınca marka sahibinin, markasını değil, markasımn kullanım hakkını lisans alana devrettiği, dolayısıyla marka sahibinin markadan doğan haklarına teca vüz edilmesi durumunda, inhisari lisans sahibinin, marka sahibinin 556 sayılı KHK uyarınca açabileceği davaları kendi adına açabileceği ancak bu yöndeki davaları marka hakkı sahibinin de açabileceğinin kabulü gerekmektedir. İnhisari lisans alana kendi adına dava açma hakkının tanınması, marka üzerindeki mutlak hakkın sahibi olan davacının dava haklarını hertaraf eder nitelikte değildir. Bu itibarla, anılan hususlar gözetilerek davacının işbu davada aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü ile davanın esastan incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gere kirken aksinin kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmi ştir. 2. " ... " Kararı Özet İnhisari lisans sözleşmesinin tarafları arasında, aksi kararlaştırılına dığı için 554 sayılı KHK'nın 4118. (SMK m.158/l) maddesinde de ön görüldüğü üzere, lisans alanın tasarım sahibinin tasarımdan doğan Madde 158-Lisans Alanm Dava Açmas1 ve Şartlan haklarına tecavüz edilmesi durumunda tasarım sahibince açabileceği davaları kendi adına açabileceğinde kuşku yoktur. Somut olay bakı mından, lisans sözleşmesinde bu konuda herhangi aksi bir hükme yer verilmediği, tersine lisans alana bu konuda dava açma hak ve yetkisi tanıodağı gözetildiğinde, davacının kendi adına işbu tecavüzün tespit ve men'ine yönelik dava açmaya hakkı bulunduğu, kısaca husumete ehil olduğu açıktır. Yargıtay ll. HD. 2019/5415 E. 2020/3339 K. 30.06.2020 tarihli. 3355 Davacı vekili, müvekki linin 2014/03359 numarası ile tescilli ve Semiha Kap lan'a ait çoklu endüstriyel tasarımın 10/05/2014 tarihinde yapılan inhisari lisans sözleşmesi gereğince lisans sahibi olduğunu, endüstriyel tasarım içerisinde yer alan 1 O numaralı tasarımın müvekkili tarafından "LATİF A" markası ile üretim ve satışı nın gerçekleştirildiğini, davaimm 1 O numaralı tasarımın benzerlerini "BU SEM TEKSTİL " markası adı altında toptan ürettiğini, davaimm bu ürünleri hem kendine ait mağazalarda, hem de www.busem.com ibareli internet sitesinde toptan sattığını, bu durumun müvekki linin tasarım hakkını ihlal ettiğini, davalının taklit ürünlerini piyasadan temin ederek müvekkilinin orijinal ürünü ile birlikte Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 'nin 2014/108 D. İş sayılı dosyasından delil tespiti yaptırdıklarını, müvekkilinin ürünlerindeki "Newyork 23" ibaresinin sınırsız seçe nek özgürlüğü olmasına rağmen aynı karakter ve biçimde dava1ının ürünlerinde yer almasının tasarım hakkına tecavüz için yeter sebep olduğunu, dava1ının ürünlerinde bu ibareyi kullanmasının müvekkilinin tasarımının tanınırlığı, ünü, piyasadaki say gınlığından yararlanma, ürünlerin taklit edilmesi amacını taşıdığını, orijinal tasarım lar ile taklit ürünlerin genel görünüm itibarıyla birebir aynı olduğunu, bilgilenmiş kullanıcı nezdinde iltibasa neden olduğunu ileri sürerek, KHK ve TTK'nın haksız rekabet hükümleri dikkate alınarak davalının tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti ile durdurulmasına, önlenmesine, kararın ülke çapında televizyon kanallanndan ve gazetelerden bir tanesinde yayınianmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının inhisari lisans sözleşmesinin yasal olarak geçerli ol madığını, 3. kişiden hak elde etmek için kötü niyetle hazırlanmış bir anlaşma görü nümü taşıdığını, sözleşmede hata ve uyumsuzluklar bulunduğunu, lisans başvuru sunun 02/05/2014 tarihinde yapılıp O l/08/20 14 tarihli bültende yayınlandığını, li sans başvurusunun kabul edilip edilmeyeceği belli değilken inhisari lisans sözleş mesinin irnzalandığını, imza tarihinde lisans alan şirketin henüz kurulma dığını, hukuken henüz var olmayan şirketin böyle bir sözleşme yapıp hak sahibi olmasının mümkün olmadığını, tespit dosyasında bilirkişi tarafından tek benzerlik olan "Newyork 23" ibareli baskının endüstriyel tasarım tescilinin temel öğesi olarak kabul edilemeyeceğinin belirtildiğini, müvekkilinin imal ettiği elbisenin daha ince ve dökümlü kumaştan yapıldığını, baskı kalitesinin ve tasarımların farklı olduğunu, New York'un dünyaca ünlü bir şehir olup, "23" yazısının çağrışım yaratmış olabi leceğini, bu durumun tesadüf olduğunu, ''Newyork 23" yazısına dayalı olarak tasa rım hakkına tecavüz edildiğinin ileri sürülemeyeceğ ini, davaya konu modelin mü- 3356 Yasaman vekkilinin internet sitesinde yer almadığını, müvekkilinin internet üzerinden satışı nın da olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının inhisari lisans sahibi olduğu, davacının tasarımı ile davaimm elbise olarak satışa sunduğu ürünler karşılaştırıldığında, bilgilenmiş kullanıcı gözüyle aynı algı ve izlenimi, aynı hissiyah uyandıracak derecede benzer oldukları gerekçesi ile da vacının davasının kabulüne, 2014/03359 numaralı tasanma yönelik davaimm satışa sunduğu New York 23 tasarımlı elbisenin endüstriyel tasarım hakkına yönelik teca vüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ve men'i'ne, davaimm New York 23 başlıklı tasarımına yönelik ürün satışının, tanıtımının ve ürünleri piyasaya sürmesi nin engellenmesine, ürünlere ve
|
durumun tesadüf olduğunu, ''Newyork 23" yazısına dayalı olarak tasa rım hakkına tecavüz edildiğinin ileri sürülemeyeceğ ini, davaya konu modelin mü- 3356 Yasaman vekkilinin internet sitesinde yer almadığını, müvekkilinin internet üzerinden satışı nın da olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının inhisari lisans sahibi olduğu, davacının tasarımı ile davaimm elbise olarak satışa sunduğu ürünler karşılaştırıldığında, bilgilenmiş kullanıcı gözüyle aynı algı ve izlenimi, aynı hissiyah uyandıracak derecede benzer oldukları gerekçesi ile da vacının davasının kabulüne, 2014/03359 numaralı tasanma yönelik davaimm satışa sunduğu New York 23 tasarımlı elbisenin endüstriyel tasarım hakkına yönelik teca vüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ve men'i'ne, davaimm New York 23 başlıklı tasarımına yönelik ürün satışının, tanıtımının ve ürünleri piyasaya sürmesi nin engellenmesine, ürünlere ve tanıtım evrakına üretim kalıplarına el konulmasına, el konulan ürünlerin tanıtım evrakının ve üretim kalıplarının masrafı davalıdan alınmak suretiyle imhasına, ürünlerin internet üzerinde satışının erişiminin engel lenrnesine, kararın kesinleştikten sonra 5 büyük gazeteden birinde masrafı davalı dan alınmak suretiyle ilanma karar verilmiştir. Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adiiye Mahkemesince, 2014/03359 başvuru numaralı çoklu ta sarım belgesinin başvuru tarihinin 02/05/2014 olduğu, sicile kayıt edilerek O 1/08/2014 tarihinde bültende yayınlandığı, inhisari lisans sözleşmesinin sicile tescil edilmediği, sözleşmenin 7. bendinde "Lisans veren, lisans sözleşmesine konu olan bu tasarımını bir ya da birden fazla gerçek veya tüzel kişiliğe sahip firmaya bu tasarımın kullanılması ile ilgili olarak lisans verebilecek ve kendi de tescilli tasarımı kullanabilecekti r." düzenlemesinin olduğu, 554 sayılı KHK 41/4 maddesinde "İnhisari lisans söz konusu olduğu zaman, lisans veren başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutroadıkça kendisi de tasarımı kullanamaz" hükmü düzenlen diği, sözleşmenin 7. bendi göz önüne alındığında davacı ile dava dışı tasarım tescil sahibi arasındaki sözleşmenin inhisari olmayan lisans sözleşmesi olduğu, sözleşme nin başlık kısmında yazılı inhisari lisans ibaresinin sözleşmenin niteliğini değiştir meyeceği, tarafların iradesinin inhisari olmayan lisans sözleşmesi yapmak yönünde olduğu, davacının kural olarak dava açma hakkının bulunmadığı, tasarım tescil sahibinden de 554 sayılı KHK 4119 ve 10. maddeleri gereğince dava açmasının istenrnediği, yasada öngörülen prosedür izlemneden dava açıldığı, dava şartının gerçekleşmediği, davacının doğrudan dava açma hakkının bulunmadığı gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf isteminin esasa yönelik sebepler incelenmeksizin kabulü ne, Bakırköy I. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkem esi'nin 22/11/2016 tarihli 2015/59 E. 2016/200 K. sayılı kararının kaldırılmasına, davacının husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, tasarım hakkına tecavüzün tespit ve men'i ile refi istemlerine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacı lisans sahibinin davacı sıfatına sahip olup olmadığında toplan maktadır. Konu taraf sıfatı ile ilgili olup taraf sıfatı (husumet) dava şartı niteliğinde olmadığından, öncelikle söylemek gerekir ki, Bölge Adiiye Mahkem esi'nin yanılgı- Madde 158-Lisans Alanm Dava Açmas1 ve Şartlan 3357 lı değerlendirme ile dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddine karar vermiş olması yerinde değildir. Öte yandan, 554 sayılı KHK'da inhisari olan yahut inhisari olmayan lisans ko nusunda açık bir tanım bulunmamaktadır. Bu bakımdan, lisansın niteliği konusunda anılan Kararnamenin 41/3. maddesi uyannca değerlendirme yapılmalıdır. Söz ko nusu mevzuat hükmü "Aksi sözleşmede kararlaştınlmamış ise lisans inhisari değil dir." biçiminde düzenlenmiştir. Bu düzenleme biçimi itibariyle, taraflar arasında lisansın inhisari olduğu kararlaştırılmış ise bu lisansın "basit" lisans olarak nitelen dirilmesinin söz konusu olmaması gerekir. Diğer bir yandan, taraflar arasında dü zenlenen ve inhisari olduğu kararlaştırılan bir lisans sözleşmesine, mahsus karar namenin ernredici hükmüne aykın olarak tasarım sahibinin başkalarına da lisans verebileceği gibi bir hüküm konulmuş olması halinde, TBK'nın 26 ve 27/2. madde leri gözetildiğinde, geçersiz ve karamameye aykırı sözleşme hükmüne bağlı olarak taraf iradelerinin i nh i sari olmayan sözleşmeye yönelik olduğu sonucuna varılamaz. Somut olayda, davacı ile davalı tasarım sahibi arasındaki sözleşme, başlığın dan, giriş maddesinden ve sözleşmenin 9. maddesinden de anlaşılacağı üzere inhisari lisans veren bir sözleşmedir. Bir başka söyleyişle, sözleşen taraflar lisansın inhisari olması konusunda anlaşmışlardır. Sözleşmenin 7. maddesindeki lisans ve renin sahibi olduğu tasarımla ilgili olarak üçüncü kişilere de lisans verebileceği yolundaki hüküm, 554 sayılı KHK'nın 41/4. maddesinin ernredici hükmü doğrultu sunda milli sınırlar içerisinde geçersiz nitelikte olup bu geçersizlik sözleşmenin bütününü geçersiz kılacak nitelikte değildir. Bu nedenle, taraf iradelerinin, bizatihi bu iradeyi ortaya koyan sözleşme dışında, sözleşmedeki geçersiz bir hükme dayalı olarak ve bağlarnından koparılarak yorumlanması doğru değildir. İnhisari lisans sözleşmesinin taraflan arasında, aksi kararlaştırılmadığı için 554 sayılı KHK'nın 41/8. maddesinde de öngörüldüğü üzere lisans alanın tasarım sahi binin tasarımdan doğan haklarına tecavüz edilmesi durumunda tasarım sahibince açabileceği davaları kendi adına açabileceğinde kuşku yoktur. Somut olay bakımın dan, lisans sözleşmesinde bu konuda herhangi aksi bir hükme yer verilmediği, tersi ne lisans alana bu konuda dava açma hak ve yetkisi tanındığı gözetildiğinde, dava cının kendi adına işbu tecavüzün tespit ve men'ine yönelik dava açmaya hakkı bu lunduğu, kısaca husumete ehil olduğu açıktır. Tüm bu nedenlerle, Bölge Adiiye Mahkemesince, tasarım sahibi ile davacı ara sındaki lisans sözleşmesinin basit lisans niteliğinde kabul edilmek suretiyle verdiği bükümde isabet bulunmadığından kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. 3. "HONDA MOTOR" Kararı Özet İnhisari olmayan lisans alan, marka sahibine bildirimde bulunm adan markaya tecavüze ilişkin davaları ikame edemez. Yargıtay ll. HD. 2002/553 E. 2002/753 K. 01.02.2002 tarihli. 3358 Yasaman Davacı vekili, müvekkili ile Japonya'da mukim Honda Motor Co. Ltd. arasın da 1. 7. 1992 tarihli (Münhasır Distribütörlük ve Pazarlama Sözleşmesi) irnzalandı ğını, anılan şirketin uluslararası çapta ticari markalann hamili olduğunu, müvekki li nin anılan sözleşme ile (Honda) markalı otomobillerin ve yedek parçalarının Türki ye'de satışı, pazarlaması ve dağıtımı ile bakım ve servis de dahil olmak üzere 3 'üncü kişilere bayilik verilmesi hususunda yetkili kılındığı gibi (Honda'ya) ait ticari markalann, telif haklarının, patentleri n, kullanılan model ve tasarımların, sınai ve mülkiyet haklarının 3 'üncü kişilerce kullanılması halinde ilgili hakların korun ması için gerekli önlemlerin alınması konusunda da yetkili kılındığını, müvekkilinin Bursa yetkili bayisinin dava dışı İnallar .... A.Ş. olduğunu, davalının (Kırgızlar Hon da) unvanı altında (Honda) marka araçların tamir, bakım ve boya servisi işlettiğinin saptanması üzerine yapılan tespitte davalının markaya ait özel amblemi kullandığı nın ve keza marka ve logoyu işyerine ait antetli kağıtlarda, araç bakım tablolarında, iş tulumlarında ve iş emirlerinde kullandığının tespit olunduğunu, davalının ticari faaliyetleri sırasında yapmış olduğu işin kalitesi, kulla nmakta olduğu yedek parçalar ve müşteri memnuniyeti konularında ciddi endişeler taşıdığını, davaimm anılan eylemlerinin haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, davalının markaya tecavüzünün refi ve meni, haksız rekabetin önlenmesine, fazlaya ilişkin
|
(Honda'ya) ait ticari markalann, telif haklarının, patentleri n, kullanılan model ve tasarımların, sınai ve mülkiyet haklarının 3 'üncü kişilerce kullanılması halinde ilgili hakların korun ması için gerekli önlemlerin alınması konusunda da yetkili kılındığını, müvekkilinin Bursa yetkili bayisinin dava dışı İnallar .... A.Ş. olduğunu, davalının (Kırgızlar Hon da) unvanı altında (Honda) marka araçların tamir, bakım ve boya servisi işlettiğinin saptanması üzerine yapılan tespitte davalının markaya ait özel amblemi kullandığı nın ve keza marka ve logoyu işyerine ait antetli kağıtlarda, araç bakım tablolarında, iş tulumlarında ve iş emirlerinde kullandığının tespit olunduğunu, davalının ticari faaliyetleri sırasında yapmış olduğu işin kalitesi, kulla nmakta olduğu yedek parçalar ve müşteri memnuniyeti konularında ciddi endişeler taşıdığını, davaimm anılan eylemlerinin haksız rekabet olduğunu ileri sürerek, davalının markaya tecavüzünün refi ve meni, haksız rekabetin önlenmesine, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıy la (500.000.000) lira maddi tazminat ve (1.000.000.000) lira manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle haksız rekabetin tespit ve menine, da valının kullandığı (Honda) marka ve logolannın silinmesine, (26.800.000) lira maddi ve (500.000.000) TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline ilişkin olarak verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanınış, bu defa da, davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur. 556 sayılı KHK'nin 21. maddesi sadece inhisari lisansa sahip olanların marka sahibinin markadan doğan haklarına tecavüz edilmesi halinde bu Kanun Hükmünde Kararname uyarınca marka sahibinin açacağı davaları kendi adına açabileceği, basit veya adi lisans diye de anılan inhisari olmayan lisans sahiplerinin kural olarak böyle bir hakka sahip olmadığı, ancak basit lisans sahiplerinin de marka sahibine noter kanalıyla yapacağı bir bildirimden sonra marka sahibinin 3 ay içerisinde dava aç maması halinde bu bildirimi de ekleyerek kendi adına dava açabileceğini ve lisans sözleşmelerinde, bu Kanun Hükmünde Karamameye aykırı hükürnlerin bulunama yacağı ve bulunduğu takdirde geçersiz olduğu hükme bağlanmıştır. Davacı taraf, TPE nezdinde tescilli bulunan (Honda) markasının sahibi yabancı firma ile distribütörlük sözleşmesi yanı sıra ayrıca lisans sözleşmesi de imzalamış tır. imzalanan lisans sözleşmesi inhisari bir lisans sözleşmesi olmayıp, basit lisans sözleşmesidir. Bu itibarla lisans verene noter vasıtasıyla bildirimde bulunmadan marka hakkına dayalı olarak dava açamayacağı gibi distribütörlük sözleşmesinin 12/2 maddesi de davacıya anılan şekilde dava açma hakkı sağlamaz. Madde 158-Lisans Alan m Dava Açmas1 ve Şartlan 3359 Açıklanan bu nedenlerle mahkemenin aktif husumete ilişkin gerekçesi yerinde değil ise de, davacı taraf haksız rekabetin tespit, men ve neticelerine dair iş bu da vada sadece markaya tecavüz edildiği iddiasını ileri sürmemiş, bunun yanında dist ribütörlük sözleşmesi uyarınca (Honda) markalı otomobiller bakımından servis hizmeti vermeye kendisi veya kendisi ile sözleşmesi bulunan kişi ve kuruluşların yetkili olduğunu, davalı tarafın kendisi ile böyle bir sözleşmesi bulunmadığı halde, gerek işyeri ve işyeri evraklarının düzenieniş şekline ve gerekse iş yerinde çalışan kişilerin iş kıyafetlerinde yer alan işaret ve yazılarla kendisini yetkili servis gibi gösterrnek suretiyle, haksız rekabette bulunduğunu ileri sürmüştür. Dosya içeriği ve bilirkişi raporundan da bu iddianın yerinde olduğu anlaşıl maktadır. Davalı tarafın bu eylemlerinin de TTK'nin 56 ve 57/5 maddesine göre davacı bakımından haksız rekabet teşkil ettiği açıktır. 4.6.1958 tarihli ve 15/6 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı uyannca hukuki niteleme hakime ait olacağından açıkla nan bu nedenlerle davacının aktif husumete ehil olduğu ve davalı tarafın faaliyet süresine ve hayatın olağan koşullarına nazaran hükme dilen miktar kadar davacının zarara uğradığınm kabulünde netice itibariyle bir isabetsizlik mevcut değildir. Öte yandan, 3444 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle BK'nın 49'uncu maddesine göre, manevi tazminata hükmedilmesi için kusurun varlığı yeterli olup, ağır kusur gerekli değildir. Açıklanan bu nedenlerle haksız rekabetin tespit ve meni ile neticelerine ilişkin mahkeme kararı sonucu itibariyle doğru bulunduğundan, davalı vekilinin tüm karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir. 4. "HANGTEN" Kararı Özet Basit lisans sözleşmelerinde lisans alan, marka hakkına tecavüz ha linde marka sahibine yapacağı bildirim üzerine marka sahibinin bil dirimden itibaren üç ay içinde dava açmaması halinde, dava açma hakkım kazanır. Bildirimin noterden yapılması bir ispat koşuludur . Marka sahibi dava açmayacağını bildirirse, basit lisans alanın üç ay dolmadan dava açma hakkı doğar. Yargıtay ll. HD. 2003/3854 E. 2003/3992 K. 25.04.2003 tarihli. Davacı vekili, müvekki linin lisans sahibi olduğu "Hang Ten" markasında yer alan işaretin davalı tarafından reklamla rda, ürün etiketlerinde, levhalarda kullanıldı ğını ileri sürerek, asıl davada bu durumun haksız rekabet ol uşturduğunu belirterek, haksız rekabetin ortadan kaldırılmasına, tecavüzün refine, birleşen davada ise, davalının eyleminin markaya tecavüz oluşturduğunun tespitine, bu tecavüzün dur durulmasına, markaya tecavüz nedeniyle 79.500.000.000. TL maddi, 19.875.000.000. TL manevi, haksız rekabet nedeniyle 26.500.000.000. TL maddi, 6.650.000.000. TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 3360 Yasaman Davalı vekili, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, haksız rekabet ve markaya tecavüzün söz konusu olmadığ ını, davaimm maddi ve manevi zararının oluşmadığını belir terek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemenin dav aimm haksız rekabet ve markaya tecavüzde bulunduğu gerek çesiyle davaların kısmen kabulüne dair verdiği kararının Dairemizce onanınası üzerine, davalı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dava, lisans alanın açtığı markaya tecavüzün önlenmesi, haksız rekabetin men'i, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Yukarıda özetlendiği gibi, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Dairemizce onanrnış, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Davacı ile dava dışı marka sahibi yabancı şirket arasında imzalanan lisans söz leşmesinde davacıya markaya tecavüz nedeniyle dava açma hakkı tanınmamıştır. Yani sözleşme basit lisans sözleşmesidir. Bu durumda lisans alan davacı, Markalar Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname 'nin 21 ve 73 'üncü maddeleri gereğince marka sahibine noter aracılığı ile yapacağı bildirimden sonra marka sahibinin 3 ay içinde dava açmaması veya dava açılmasına izin vermemesi halinde kendi adına dava açabilir. Ancak, madde hükmünde yer alan noter bildiriminin bir geçerlik şartı değil, bir ispat şartı olduğunun kabulü gerekir. Nitekim doktrinde de bu görüş be nimsenmiş bulunmaktadır (Bkz. Fikri Mülkiyet Hukuku, Ünal Tekinalp, 2000 s. 399). Nitekim somut olayda da davacı lisans alan, marka sahibi şirkete 02.03.1997 tarihli faks mesajı ile dava açma hususunda izin için başvurmuş, marka sahibi şirket ise 03.03.1998 günlü faks mesajı ile dava açılmayacağını davacıya bildirmiş ve bu metinler dosyaya ibraz edilmiştir. Bu durumda davac ının 556 sayılı Kanun Hük münde Kararname'nin 2 I ve 73 'üncü maddeleri gereğince kendisinin dava açma hakkının doğduğunun kabulü gerekir. Ayrıca, dosyadaki yazılara, mahkeme kara rında belirtilip Yargıtay ilaınında benimsenen gerektirİcİ nedenlere göre davalı vekilinin HUMK' nın 440'ıncı maddesinde sayılan haiierden hiçbirisini ihtiva etme yen karar düzeltme isteğinin reddine karar vermek gerekmiştir. IV. MADDE iLE iLGiLi BÖLGE
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.