siir
dict | siir_uzunlugu
int64 31
9.7k
|
---|---|
{
"siir": "Hatıra \n\n\nİnsan hatıralarla yaşıyor…\nBiliyor bu gün de \nBir hatıra olacak\nVe bir daha yaşanmayacak\nOnlar orda kalacak…İnsan hatıralarla yaşıyor…\nÇokluğu şimdi\nDüşlerinin içinde,\nBiliyor yaşanmayacak bir daha\nVe biliyor\nSilinmeyecek tek şey\nHatıra…\n\n",
"siir_uzunlugu": 34
} | 34 |
{
"siir": "Şasırmak bile şaşırır \n\n\nkaybolmuşsun mekanik sevgilerde\nyüreğin kararmış\nşekilciliğin doruklarına çıkmışsın\nsoğuk şekilcilik sarmış her yerini\nkalbin kutuplarda buz kesmiş\nsen bahardaki güneşim diyorsun hala..\nsıcak bir sevgi\nsıcak bir gözyaşı sevinçten\nsıcak bir merhaba örneğin\nseni getirir kutuplardan\nbir bahar güneşi sıcaklığına \nöyle hızla dönersin ki kendine\nşaşırmak bile şaşırır\nbir merhaba sıcacık sabahleyin\nbir günaydın örneğin..\nsokaktaki çöpçüye..\nkağıt toplayan insana...\nseni öyle güzel yapar ki \nkardeşim\nen çok sen şaşırısın kendine\nşaşırmak bile şaşırır\nbir günaydın de güneşe\nbir merhaba de bulutlara\nki hergün ayrı bir resim yapar sana\nyaşam o kadar güzel ki\nsevgiyle başlarsan güne\nbarışırsan sana engel taşla bile\nbüyük bir armağan seni bekler.\nsen kendine şaşarsın\nşaşırmak bile şaşırır.ali bozkurt niyazlar\nsaat 05:52\n3 aralık 2014\nantalya\n\n",
"siir_uzunlugu": 124
} | 124 |
{
"siir": "Aşk kuytularda soluyor \n\n\ngecenin suları duruldu\naşk kuytularda soluyor,\nşehrin tüm yüreklerinde bir maske\nelbet bir mavi şafak daha yırtılır\ndüş üşür yüreğimde.hasretlik bir akşam getirdim sana,\nçınarcık'ın küskün çınarları gibi\nzamana mahçup\nve anıların buğusunu öperek.kirpiklerini ıslatan yağmurlar rehin\nmartıların kanatları kanıyor\nsuskun bu dolunay çömeldikçe avuçlarıma\nsesin sessizliğimde çoğalıyor\nsende benim gibi\nağrıyormusun hasretlik acılarda.yüreğim yağmurlar giymiş\naşk kuytularda soluyor.(2007/Çınarcık)\n\n",
"siir_uzunlugu": 62
} | 62 |
{
"siir": "Zalim Ayrılık \n\n\nKışlanın içinde kapanıp kaldım,\nDedim eyvah! Gardaş ben niye geldim,\nEn sonunda yine asker mi oldum! \nÇabuk git başımdan zalim ayrılık.Memleketim Zile köyümse Çayır,\nÇekemez haldeyim dertlerim ağır,\nGözümden yaş akar hep zayır zayır,\nNolur beni terk et zalim ayrılık.Çekerim çekerim bitmiyor çilem,\nGünler de geçmiyor teskere alam,\nGurbetin yolları hep dolam dolam,\nYakın eyle yolumu zalim ayrılık.Bana mı garezin bana mı ahtın,\nHey Allah'ım bana tek gözmü baktın,\nVeysel'i çaresiz tek mi bıraktın,\nYapacağın bu mu zalim ayrılık.Kışlanın içinde kapanıp kaldım,\nDedim eyvah! Gardaş ben niye geldim,\nEn sonunda yine asker mi oldum! \nÇabuk git başımdan zalim ayrılık.Memleketim Zile köyümse Çayır,\nÇekemez haldeyim dertlerim ağır,\nGözümden yaş akar hep zayır zayır,\nNolur beni terk et zalim ayrılık.Çekerim çekerim bitmiyor çilem,\nGünler de geçmiyor teskere alam,\nGurbetin yolları hep dolam dolam,\nYakın eyle yolumu zalim ayrılık.Bana mı garezin bana mı ahtın,\nHey Allah'ım bana tek gözmü baktın,\nVeysel'i çaresiz tek mi bıraktın,\nYapacağın bu mu zalim ayrılık.Kışlanın içinde kapanıp kaldım,\nDedim eyvah! Gardaş ben niye geldim,\nEn sonunda yine asker mi oldum! \nÇabuk git başımdan zalim ayrılık.Memleketim Zile köyümse Çayır,\nÇekemez haldeyim dertlerim ağır,\nGözümden yaş akar hep zayır zayır,\nNolur beni terk et zalim ayrılık.Çekerim çekerim bitmiyor çilem,\nGünler de geçmiyor teskere alam,\nGurbetin yolları hep dolam dolam,\nYakın eyle yolumu zalim ayrılık.Bana mı garezin bana mı ahtın,\nHey Allah'ım bana tek gözmü baktın,\nVeysel'i çaresiz tek mi bıraktın,\nYapacağın bu mu zalim ayrılık.Kışlanın içinde kapanıp kaldım,\nDedim eyvah! Gardaş ben niye geldim,\nEn sonunda yine asker mi oldum! \nÇabuk git başımdan zalim ayrılık.Memleketim Zile köyümse Çayır,\nÇekemez haldeyim dertlerim ağır,\nGözümden yaş akar hep zayır zayır,\nNolur beni terk et zalim ayrılık.Çekerim çekerim bitmiyor çilem,\nGünler de geçmiyor teskere alam,\nGurbetin yolları hep dolam dolam,\nYakın eyle yolumu zalim ayrılık.Bana mı garezin bana mı ahtın,\nHey Allah'ım bana tek gözmü baktın,\nVeysel'i çaresiz tek mi bıraktın,\nYapacağın bu mu zalim ayrılık.Kışlanın içinde kapanıp kaldım,\nDedim eyvah! Gardaş ben niye geldim,\nEn sonunda yine asker mi oldum! \nÇabuk git başımdan zalim ayrılık.Memleketim Zile köyümse Çayır,\nÇekemez haldeyim dertlerim ağır,\nGözümden yaş akar hep zayır zayır,\nNolur beni terk et zalim ayrılık.Çekerim çekerim bitmiyor çilem,\nGünler de geçmiyor teskere alam,\nGurbetin yolları hep dolam dolam,\nYakın eyle yolumu zalim ayrılık.Bana mı garezin bana mı ahtın,\nHey Allah'ım bana tek gözmü baktın,\nVeysel'i çaresiz tek mi bıraktın,\nYapacağın bu mu zalim ayrılık.Kışlanın içinde kapanıp kaldım,\nDedim eyvah! Gardaş ben niye geldim,\nEn sonunda yine asker mi oldum! \nÇabuk git başımdan zalim ayrılık.Memleketim Zile köyümse Çayır,\nÇekemez haldeyim dertlerim ağır,\nGözümden yaş akar hep zayır zayır,\nNolur beni terk et zalim ayrılık.Çekerim çekerim bitmiyor çilem,\nGünler de geçmiyor teskere alam,\nGurbetin yolları hep dolam dolam,\nYakın eyle yolumu zalim ayrılık.Bana mı garezin bana mı ahtın,\nHey Allah'ım bana tek gözmü baktın,\nVeysel'i çaresiz tek mi bıraktın,\nYapacağın bu mu zalim ayrılık.\n\n",
"siir_uzunlugu": 471
} | 471 |
{
"siir": "Bayram \n\n\nBayram\nHuzur doludur her an\nSevgi selidir dört bir yan\nBüyük, küçük inan\nKavuşmanın adı bayramHeyecan başlar arifeden\nHazırlıklar taa şerefeden\nZiyaretler başlar kabirden\nVefanın adıdır bayram! Şekeri, tatlısı pek bi bol\nNeşe ile biter her yol\nDost, ahbap, fukara bir ol\nAğzın tadıdır bayramKüskünler hep barışsın\nHısım, akraba, komşu karışsın\nÇoluk çocuk görüp de alışsın\nBirliğin adıdır bayramYaşlı, genç, garip sevinsin\nRuhlar mutluluğa ersin\nTöre, adet hep bilinsin\nDirliğin adıdır bayramKulun haklı sevincidir\nİnancın mutlu erincidir\nGelin, kız birer incidir\nGüzelliğin adıdır bayram 23.8.2011 AKBÜK\n\n",
"siir_uzunlugu": 87
} | 87 |
{
"siir": "Can İçinde Dost Sensin \n\n\nCAN İÇİNDE DOST SENSİNPak imanım pak dinim\nCan içinde dost sensin.\nNeye yarar kof tenim\nCan içinde dost sensin.İz bulupta sürmeye\nKatlayıpta dürmeye,\nOlsa imkan görmeye\nCan içinde dost sensin.Eli kolu oynatan\nUyandırır uykudan,\nCan tazeler durmadan\nCan içinde dost sensin.Dağile yar dağile\nDağla beni dağile,\nCevr u cefa naz ile\nCan içinde dost sensin.Enginlerden engin ol\nMürşit dosta teslim ol,\nGöz aç kapa nurlu yol\nCan içinde dost sensin.Aranılan Maşuk'tur\nDost dostuna aşıktır,\nBu hal ihsan. nasiptir\nCan içinde dost sensin.Ali Baba içelim\nİçip içip geçelim,\nÇile içre çileyim\nCan içinde dost sensin. Bursa/2004AŞİNA ALİ BABA\n\n",
"siir_uzunlugu": 100
} | 100 |
{
"siir": "Sensizliğe Çekiliyorum.. \n\n\nSenin olmadığın bi yere göç ediyorum \nHer saniye seninle olan kalbimi söküp atıyorum \nİstediğin gibi yapıorum gözlerini unutuyorum... \nSensizliğie çekiliyorum... Hiç olmayan bi aşkın pşnden gitmkten vazgeçiyorum... \nHayallerimi ve kırıklarını sana armagan ediyorum... \nSeni ve taş kalbini başbaşa bırakıyorum... \nSensizliğe çekiliyorum...\n\n",
"siir_uzunlugu": 43
} | 43 |
{
"siir": "İstanbul Yani \n\n\nbir görünüyor\nbir kayboluyor\nİstanbul yani...açsam pencereyi\ngirecek içeri\nöyle üşümüş kar...hele martılar\nhepten şaşkın\nbir o yana\nbir bu yana...\nsanırsın düğün varbir \niki \nüç\ndört\nbeş\naltı\ntam altı lamba bir direkte\nşöööyle esti mi rüzgâr\nsallanıyor koca direk...\ne durur mu lambalar\nonlar da sallanıyor\nbiri hariç\nonun üstünde martı var\ngelin gibi... benim gibi...evet\nkesinlikle düğün var\nyoksa \nniye yağsın ki kar? RıHTıM\n\n",
"siir_uzunlugu": 69
} | 69 |
{
"siir": "Hep Testileri Su Yolunda Kırıyorum \n\n\nHer ülkenin kendine özgü bir anlayış kıvraklığı var olduğunun hislerime kaydı vardı, daha küçük yaşlarda. Kaydettim sürekli, memuriyet, sivil, hukuk ve serbest yaşam diyerek izlenimleri raflara yerleştirmek isterdim hep. Ev hanımı özelliğim öne çıkardı kendince dönem dönem. Hiçbir şey bilinen değil, tek bilinen, ayrıca bir yazılı anlaşma, ara sıra sözlü anlaşmalarda dikkate alınır, hoşa giderse. Memuriyetten yazılı bir haber daha kolay ve rahat bir anlayışa sığdırılabiliyor, o da kısıtlanabilir hürriyetine ulaştırılıyor yenilerde. Bir anlayışa sığdırabilme diye ilgilendiğim, serbest yaşam konumu altında örneğin toplamayı denemiştim; Aile ilişkisi, ev kime ait ise orada, eşler arasında, gelir düzeyi etkilenim kazanabilir an ve an \nAile ilişkisi, ev kime ait ise orada, komşular arası ilişkiler yorulmasın özeni belirgindir bazen\nAlie ilişkisi, ev kime ait ise orada, alış verişte, seyahatte yurt içi veya yurt dışı ayrıcalık olurİş hayatı süresinde bütün ilişkiler bazen kolay algılanabiliyor, zira, iş saatlerinde diğer gerçeklerden uzak kalınabiliyor, soluk alınabiliyor, sorumluluk duygusu hatta olağanüstü sağlıklı ve sağlam duyum duruşundan bile haz alınabiliyor. İşsiz kalınırsa, hastalık, kaza gibi kötü tesadüfler icabet ederse, sabır diliyorum dayanabilmelerine. Bu kötü tesadüflerde de fırlatılmış olunabilen durum ile ne yapılacağını çok azı düşünüyor. Bir memur, kötü bir tesadüfle, 'hayır' kararı aldıysa bir işin yürürlüğü için, o hayır’ı mahkeme kolay kolay evet’e çeviremez. Kimin elindeyse düdük, keyfine göre çalabileceğine uyulmalı oynuna tarihlerce alıştırılıyor…Avrupa Birliği ile birlikte bir yaşam için:‘’’’ Ne Demek! Buyur.... Kalbini kıracağın birini bulamadın mı? \nYazık, \nSen şimdi üzülürsün, sıkılırsın. Neyse senin üzülmen, \nBeni de üzer bilirsin, Sana kalbimi yolluyorum, \nİstediğin gibi yerden yere vur, \nLafımı olur; \nNe demek! Buyur… ……’’’ Sevgili Şairimiz Zeki Geniş bey’e teşekkürlerbaşarılmalı… elbette bir genel çoğunluk başaramaz bunu, birkaç çiçekle de yaz geldi denilemiyor… hep azınlık kararı, çoğunluğu diye bir cümleyi bile bitiremeden daha ‘hep bana hep bana’ tepesinde duran için, aşağı doğru gayet iyi kayılır… Bolu dağında kayak mevsimi yakınlaşıyor demek istemedim dersem de yalan olur... Avrupa Birliği ile yaşam için bıçak sırtı anlayışı kağıtta güzel, uygulama ise hakkını aramayı biliyorsan alırsın sanılır, hakkını arayacak o aracı kim olacaksa, ki o aracı olmak, o bulunmak zorunda, peki o terk ederse seni, diye de hesap var daha ardında. Bir lokma ekmeğe kaç takla atmalı soluk, demek az kalır bu adap karşısında bazen… O lokma zehir zakkum edilir ve sonra yutulsun diye bırakılır… Kimilerinde soluk kalmıyor elbette, diri diri bir yaşamın yokluğunun seyri hiç hoş değil, ama az değil ki… Güç birlikleri de alabildiğine çoğalıyor çığ olmaya, o çığ da ne kadar ufak iken yuvarlatılırsa hayra yarar, yoksa Allah muhafaza…eğer karar alındıysa uşaklık hizmeti sırası sende diye, o devletin makamları işlememeli… 1938 den beri buna soyundu Avrupa, Amerika da keşfetti bunu Hitler sürecinde… Aklına çare gelsin fırsatını bulamaz kimse, çünkü emniyete alınmıştır bu, daha anlaşılır anlaşılmaz yedek sonsuzca el altında duruyor ve sürekli yedeği de eklenmek şartıyla, ötekini sokarlar araya hizaya dizeye… Anayasa en güzel örnek buna, futbol sahasında oynanmaya sunulu… sermaye daha açık seçik bir ikramiye… vergisiz beslenen iyi kükrer, iyi yakarırlar, iyi yalakalardır onlar, deniliyor sık sık… Ama öyle soygun, vurgun yap ki, yaşamın ilerisine uşak çalıştırabilesin zengince… Bir ülke az vurgunla bel bükmez, okkalı olmalı…Sahi, ben bu arada bıçak sırtı anlamını buldum; çok yakın aralık, çok az fark demek, ama nasıl kullanacağımı anlayamadım daha tam. Vergiye bir aritmetik gelir ki, bu yasayı yazan da, yazdıran da bilmez ne olduğunu, ama başı darda olan belediye bilir bunu. İhtiyaç duydukça gelirden kesinti hayata geçer, anlatılması, anlaşılması yok ki zaten, ne suçlu var, ne suç, ne ezen, ne ezilen, buna dayanabilene dünya bir zevk, bir renk… Kural denilen işe değil, kişiye yaramalı sistemi Avrupa ithali hükümetiyle mutludur seçimde oy verenler, daha Cumhurbaşkanı için de onlara başvurulacak, yarasalara işe yarayan ve ama kendini yarasa sanan duyguları sadece beslenmiş kümecikler… diğerleri için de, hep diken üstünde bir gece huzuru ile hep sabahı akşam edebilmek... geçmişe bakarken bugünü okşuyorum elimde olmadan… Çok küçüktüm, bunlara ilgim giderek hobi oldu… Düşünce de bir hobi olabilir veya sadece hobi bir düşüncede de olabilir… ara sıra durgunlaşmaya elbette ihtiyaç duyulur… Madem şu son yılların yüklenmelerle yıpratıcılığı böyle belli ettiriyor kendini, bari bir hayrı olsun diye, düşündüm işte yine… Azınlığın bu kurtuluş yaşamı bir çare mi bilmiyorum, çoğunluğun mutsuzlukları üzüyor beni.Çoğunluk oluyor hep, yoğunca felaketi davet eden, azınlıklar sivriliyorlar çünkü, onlar haşa, hiç bela davet ederler mi? Yahudi gibi bazen yer değiştirmeye koyulurlar…Avrupa Birliği ile yaşam için bu kurallarla hep kendileri batıyorlar, neden Asya kuralları yaşamda kalmasın ki? Düşünüyorum hep… üzer beni, iğnem batar gibi algılanır sık sık… öyle istediğim de oluyordur belki… bıçak sırtı bir anlayış kıvraklığında bükülüyoruz işte… doğaldır, düşünme hakkını alıyor der geçerim belki… bir çiçek yaprağının dikeni olur mu hiç? Bir gül dalının dikeni oluyor, ama gül yaprağının dikeni yok ki…Ama batıyor ise veya batıyor işte gibi bir hal nihayet oluyorsa, olsun isteniyor diyedir. Şu yorma zahmeti de öyle değil mi, boşuna mı harcanıyor yeryüzünde? Bir gül yaprağının ne çok günahsızlıkları acıyor bu benzetmede… Hep testileri su yolunda bıçak sırtı kırıyorum ben de… hobi falan değil üstelik amaçlanmak, sadece anlamak için öncelik tanıdığım ile önceliği olmalıyı karıştırıyorum, hepsi bu… Ekim 2007\n\n",
"siir_uzunlugu": 828
} | 828 |
{
"siir": "Hasretinle Yanarım \n\n\nAylardır kayboldun dönmedin geri,\nŞiirci kalemim esine hasret.\nSessizce gittiğin günlerden beri,\nYüreğim üç harflik sesine hasret.Boşluğa uzanır hayalim hülyam,\nKızaran bulutta resmindir akşam.\nSeninle bezenen sevdalı dünyam,\nKalbinde kandilin isine hasret.Ne hasret eskidi, ne sevda yeni,\nVuslatım sayarak severim seni.\nYaşlarla ıslanan sevda madeni,\nİçimde yıllanan pasına hasret.Bahara darılan bahçeler bağlar,\nAdını zikredip sessizce ağlar.\nİçimde sınırsız sevgiler çağlar,\nDuygular güllerin hasına hasret.Sabırdan teselli aramak boşa,\nYanağım alıştı damlayan yaşa.\nHüzünler içinde daldığım düşe,\nYüreğim resminin yasına hasret.07.07.2009\nSennur ÇETİNDOST KALEMLERİN HASRET DAMLALARIİçimde bir arzu var, derin mi derin,,, \nSevgisiz bakan gözler aman ne serin,,, \nBulamadım seni ben hazırdır yerin, \nRuhum sevgi çeşmesinin tasına hasret.'...Yüksel ÖNAÇANUzunca zamandır yoktunuz yine \nAylardır hasretiz şiirlerine \nİnan ki sevindik biz geldiğine \nGönüller şiirin hasına hasret.....İbrahim COŞAREşikten içeri ulak girmeye \nKorkar oldum artık haber sormaya \nKalmadı umudum seni görmeye \nUykusuz geceler düşüne hasret...Kazım UZUNNice zaman oldu gelmez selamın \nYine hasretleri yazmış kelamın \nYürek hilal kaşlı gözü elamın \nVelhasıl adamın hasına hasret...Şemsettin DERVİŞOĞLU\n\n",
"siir_uzunlugu": 160
} | 160 |
{
"siir": "Türkiye Cumhuriyeti \n\n\nDüşman sarmıştı vatanı,\nParçalamışlardı bölük bölük,\nHazmedemiyordu millet,\nÖyle veya böyle vatandan gidecekti bu illet.Yürekler kabarıyordu,\nBir çıkış yolu bir ışık aranıyordu,\nO ışık Selanik te doğdu,\nAdı Mustafa kemal Atatürk dü.Dağınıklığın toplanması gerekiyordu \nHer şey vardı sadece birlik yoktu\nBirleştirecek o cesaret timsali de\nMustafa kemal oldu.\nMisakı millinin ruhu olduTopyekûn herkes bir oldu\nOrdunun alası Anadolu da kuruldu\nOrdunun askerleri, kadın erkek çoluk çocuktu\nAnadolu bir kere coştu durur mu? Düşman bir bir temizlendi,\nEzildi düşman ezildi,\nÇünkü karşısındaki artık,\nTÜRKİYE CUMHURİYETİYDİ! ! !\n\n",
"siir_uzunlugu": 88
} | 88 |
{
"siir": "Gençlik çağımda! \n\n\n“Sen vardın gönül bağımda! ”Gönlüm o acıyı, tattı hüzünden\nBıraktın yalnızlık, dağında beni\nSüzüldü gözyaşım, aktı gözümden\nYıkmıştın o gençlik, çağımda beniHor gördü yüreğin, sevmedi neden\nDönmezmiş bırakıp, çekip de giden\nTutuştu kavruldu, kül oldu beden\nYakmıştın o gençlik, çağında beniGece düşlerimde, gündüz hayelde\nGölgeni arardım, baktığım yerde\nGönlümü alıp da bin türle derde\nKatmıştın o gençlik, çağımda beniBir çocuk gibi sen, beni ağlatıp\nBiçare gönlümü, yakıp dağlatıp\nKalbinden bir ömür, boyu fırlatıp\nAtmıştın o gençlik, çağımda beniOkyanusta kaldım, kırık sal gibi\nKırıldı umudum, benim dal gibi\nSense beni eşya, tıpkı mal gibi\nSatmıştın o gençlik, çağımda beni\nYakmıştın o gençlik, çağında beniSEÇKİN ERDOĞAN / BURSA\n\n",
"siir_uzunlugu": 108
} | 108 |
{
"siir": "Göç \n\n\n1\ngöçüyorlar\ngiysilerini onarmışlar akşamdan\nbir kavgadan bir kavgaya\nsedir ağaçları altındangöçüyorlar\nölülerini aralayarak siperlerden\nkuşatma altında\nbeyaz bayrak bilmedengöçüyorlar\nsırt çantaları kavga yüklü\numutla ayıklanmış gözlerinde\nçekincesiz ağlayış\ngöçüyorlar\nyalnız bırakılmışlığın alnına\nçakarak filistin türküsünügöçüyorlar\nayrılık dizilmiş iki yana\ndimdik ayakta\nbir ülke gibi geçiyor....................\n\n",
"siir_uzunlugu": 47
} | 47 |
{
"siir": "Iraklı Çocuklar \n\n\ndüşünmeli özgürce düşünmeli\nyapabilmeli her istediğini\nbir çocuk olmalı ırakta\nya da köle kabilde\nbir orak buğday tarlasında\nya da yelkenli akdeniz de\nkocaman yüreğe sahip olmalı\nırakı kaplayacak kadar kocaman\no yüreği kalkan yapmalı\nfüzelere kimyasal bombalara\nekmek olmalı aç sofralara\nsu olmalı çatlayan topraklara\nya da sıcacık bir yuva olmalı\nelleri üşüyen ıraklı çocuklara\n\n",
"siir_uzunlugu": 58
} | 58 |
{
"siir": "Gül \n\n\nGÜLGülü gülde arama, gül senden içeridir.\nBülbülün nağmeleri gülşenden içeridir.\nHadi bir kez gülüver açılsın gonca güller,\nGülüşüne nice gül feda olsa yeridir.Bilirim gül rengini bahar dalından alır.\nKokusu esen yelde adı gönülde kalır.\nKıskanır seni her gül, sana tutkun bu gönül,\nGülüşüne nice gül, feda olsa yeridir.Sevinç ATANBeste İsmail Akçapınar.\n\n",
"siir_uzunlugu": 52
} | 52 |
{
"siir": "Öz Geçmişimiz \n\n\nÖZ GEÇMİŞİMİZ \tTaa gerilere gidelim, geçmişimizde neler yaşamışız bir bakalım, evvelden büyüklerimiz ne kadar çile çekermişler açlıkla susuzlukla mücadele etmişler. Kendileri eker kendileri biçermişler… Nerde motor bulup da tarla sürecekler ki… Kendi yaptığı sapanlarla gemlerle tarla bağ Bahçeyi sürmüşler. \t\t\t\t\t\t\t\t\t\t\t\tBir hayal edelim acaba bizler yapar mıydık? Hayır, hep hazıra davacıyız. Evvelden çok hastalık olmazmış saf topraktan yetişen gıdalar yerdiler. Doktor ne bilmezdiler. Birde o zamanlar hormonsuz gıdalar olurdu. O zamanlar hastalık ne bilmezdiler.\t\t\t\t\t\t\t\t Onca çile ye rağmen tarlalara kendi hayvanlarının gübrelerini kullanıp, hormonsuz yetiştirdiler. Şimdiyse hep kimyasal gübre döküyorlar. Ve bu milletimizde hastalığa davetiye çıkarıyor, resmen her tür hastalık var.\tGeçmişimizde ki hayatı bazen arıyoruz. Neden diyeceksiniz? Çünkü her gün söylüyoruz: Neden hasta oluyoruz? Evvelden büyüklerimiz kendi ürettikleri yiyecekleri hormonsuz büyütürlerdi. Mesela, Elma, Armut, Mandalina veya sebze gibi şeyleri doğal gübrelerle yetiştirirlermiş ve çok güzel olurmuş. Hastalıkta olmazdı. Mesela, iple asılan Yayıklara sütleri kordular ve sonra ayakla vurarak yayardılar ve Yağ, Peynir, Lor, gibi yiyeceklerde temiz olurdu. Nerde kaldı O eski günlerimiz.\t\t\t\tİnanın ki ben çok arıyorum büyüklerimin yaptığı temiz yiyecekleri, tandırda yapılan o sıcak ekmekleri kendi elleriyle çektikleri unlar ve güveçlerde yapılan yemekleri... Hani nerde kaldı eski günler. Evvelden analarımız çocuklarını tarlada, tumpta büyütürlermiş topraklardan aldıkları vitamininle, vücutlarında ağrı filan kalmazmış. Çünkü topraktaki mineralleri vücudumuz çekermiş onun içinde hasta olunmazmışız.\t\t\t\tÇok öncelerde analarımız çocuklar hasta olunca höllük (Elenmiş toprak) yaparmışlar, sancılanan bebeklerin ayaklarına kormuşlar o çocukta daha sancı falan olmazmış. \t\t\t\t\t\t\t\t\tYani anlayacağınız, kendi çabalarıyla çocukları iyileştirirmişler. \tO zamanlar doktora getiremezmişler, imkânları olmazmış.\tBüyüklerimizin yaptıklarını şimdi kim yapıyor? Hiç kimse. O zamanlar tarlaları öküzlerle ve atlarla sürermişler. Gem takarmışlar malın peşine tarlayı sürermişler biraz olsun zorluklarla mücadele edermişler. Çünkü zorluksuz hiçbir şey olmazdı. Mesela o zamanlar koyun çok vardı. Fakat Kene korkusu yoktu. Şimdi Ne alaka diyeceksiniz keneler koyunların yünlerine takılırmış. İnsanlara zarar vermezmiş, şu andaysa artık kene korkusu yaşıyoruz. Bizim memleketimizde kuyun çoktu hemen hemen, her köyde nerden baksan her ailede en az yüz tane koyun olurdu. Şimdi hiç yok. Şu da bir gerçek ki; koyunun yoğurdu çok güzel olurdu. Şimdi ise koyun yoğurdu bulamazısınız. Bir düşünün şimdi ki yoğurtlar hep hazır. Acaba içine ne koyuyorlar biliyor musunuz? Büyüklerimiz hep söylerler: “Bizim yaptıklarımızı yapın ki fazla hastalık olmasın. Mesela medeğin ne olduğunu biliyor musunuz onun da yoğurdu ve ağuzu çok güzel olur. \tNe diyelim artık onları bulamıyoruz. Bakın şimdi Türkiye’mizde ne tür değişiklikler oldu: Belki bazı illerimizde bu yazdıklarımı yapan vardır. Bilemiyorum, ama şunu iyi anladım ki; bizleri şu an ki gıdalarla zehirliyorlar.\tGelin buna izin vermeyelim. Birde şuna değinmek istiyorum; Amerika bir hastalık çıkarttı acısını biz çekiyoruz. Neymiş domuz gribi salgını varmış gelin buna inanmayalım çünkü her zaman ki soğuk algınlığını bu millete domuz gribi diye yutturdular. Bizleri mahvetmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bizlerde her şeyi abartıyoruz. Özellikle medya… Türkiye’nin nüfusunu azaltmak ve güçsüz kalmasını sağlamak istiyorlar. Ve bizlerde seyirci kalıyoruz bu olanlara. Bizim doktorlarımız bilmiyor mular daha önce Türkiye de böyle bir şey yoktu. Şimdi niye çıktı? Yani bizim milletin ne kadar saf olduğunu anladılar. \t\t\t\t\t\t\t\tAma geçmişimizde hiç böyle şeyler yaşanmadı her şey normaldi ama şuan kritik bir anda yaşıyoruz.(mesela kırmızı et önceleri doktorlar yiyin diyorlardı şimdi ise yemeyin diyorlar.) Niye? Artık ete de güvenemiyoruz. At etimi, eşek etimi yoksa sığır etimi bilemiyoruz. O yüzden; “kendin kesip kendin yiyeceksin” demiş atalarımız. Öz geçmişimizi hatırlı yan var mı? Hayır yok.\n\tBelki de bizler kendi çabalarımızla biraz olsun eski yaşantımıza dönmemiz lazım. Bakın o zaman nasıl sağlıklı oluyoruz. Bir yemek pişirende nasıl büyüklerimize danışarak yapıyorsak yine öyle danışarak yapabiliriz ve sağlıklı oluruz. Şöyle bir düşünün; geçmişte ki yaşamımız olsaydı nasıl olurdu? İyimi acaba kötümü? Hani nasıl derler yaşa da gör misali… Bu zamanı geri sara bilseydik çok merak ediyorum. Gel gör ki, büyüklerimiz bizlere geçmişi anlattıkları zaman bir masal gibi geliyor.\tSağlıktan sanırım biraz olsun bahsettim; şimdi yine gerilere gidelim… Şimdiki düğünlerle eski düğünlerin arasındaki farktan bahsedeyim. Eskilerde annelerimizin düğünleri çok güzel olurmuş. Atlarla ve faytonlarla gelin gidermişler. Gelinlik yerine kendi diktikleri elbiseler giyermişler. Saçlarının yanlarından uzun simli sırmalar asardılar. Daha bir güzel olurdular. Atları allı pullu yazmalarla süslenirmiş. Türk bayrağını atın boynuna asarlarmış. O kadar güzel düğünler olurmuş ki anlatmaya doyamazlar. Hani şimdi öyle düğünler? Şimdiki gençler davullu zurnalı ve müzikli eğlenceli düğünler yapıyorlar. Gelin arabaları ise Mercedes veya Kongo onları o kadar özene bezene süslüyorlar ki… Ya gelinlikler… Daha şata fatlı daha görkemli giyiniyorlar. Altınlar ve takılar takıştırıyorlar. Şimdiki gençlerin böyle hoşlarına gidiyor. Eskilerde evlerin içi bile o kadar eşya olmazmış, sadece bir hasır bir kat yatak birde kap kaşık olurmuş ama şimdi o kadar eşyalar alıyorlar ki evin içini nasıl düzeceklerini bile bilemiyorlar.\tAnalarımız ve babalarımızın birer kat elbisesi olurdu. Ama şu an bizlerin kaç kat elbisesi var. Asla sayamam çünkü çok aç gözlülüğümüzü gösteriyoruz… Bu da bizi hırpalıyor geçmişi düşünmemiz gerek… Belki bizler zorluk görmediğimizden dolayı pek anlamıyoruz. Büyüklerimizin ne zorluklarla bu zamana geldiklerini bilmemiz lazım. İşte onları o zaman anlarız.\t\t\t\t\t\t\t\t\t\t\t\t\t Eskilerde büyüklerimizin bayramlarda fazla olmasa da giyinecek elbiseler olurdu. O bir takım elbiseyle kaç bayram geçirirmişler. Çocukların bir pantolon ve birde kazak olurdu. Ayaklarında ise siyah lastikler… O kadar neşeli geçerdi ki; mesela ben hatırlıyorum çünkü bizlerde giyerdik. Şimdi ne arıyor siyah lastik; birde bizler ne bulduysak onu giyerdik, hiç karşı çıkmazdık, bayram sabahı erken kalkardık, büyüklerimizin önce ellerini öperdik eyer paraları varsa bayram harçlığı verirdiler. Yoksa bir şeker alırdık. \t\t\t\t\t\t\t\t\t\tBayramın birinci günü kapı kapı dolanırdık, yarışa girerdik kimin daha çok şeker, fıstık topladığını ve sonra arkadaşlarla oturup birlikte yerdik özellikle kurban bayramı daha güzel geçerdi çünkü kurbanların kesildiği vakit bütün çocuklar toplanıp seyrederdik. Sonra erkekler etleri ayırıp bizlere verirdi dağıtalım diye… Biz etleri ev ev dağıtırdık. Özellikle kesmeyenlere verirdik. \t\t\t\t\t\t\t\t\tAma şimdi hiç kimse daha dağıtmıyor ister kurban kessin isterse kesmesin, binde bir aile veriyor. Ben bunu yanlış buluyorum. Neden diyeceksiniz? Çünkü o kadar kesmeyen aileler var ki; onlarıda düşünmek lazım. Bu, senede bir kere oluyor. \t\t\t\t\t\t\tNerde o eski bayramlar, insan arıyor o günleri; şimdiki çocuklar her şeyin iyisini istiyorlar. O kadar güzel elbiseler giyiniyorlar ki resmen güzellik yarışına giriyorlar sanki… Elden ne gelir(!) Sanırım bizler onların öyle olmasını sağlıyoruz, nasıl yetiştirmemiz lazım bilemiyoruz. Nerde hata yapıyoruz acaba? \t\t\t\t\t\t\t\t\tŞimdiki bayramlar da az da olsa halen bazı illerimizde eski bayramları yaşayanlar ve yaşatanlar var. Buna inanıyorum. \t\t\tBüyüklerimizin masallarıyla bizler büyüdük. O kadar heyecanlı anlatırlardı ki masalı, yarım bırakırlardı tıpkı bir arkası yarım gibi… Bir ertesi güne bırakırlardı. O kadar eğlenceli olurdu ki; sabaha dek uyuyamazdık, acaba nasıl olacak sonunu merak ederdik. O zamanlar da ne radyo vardı nede TV vardı. Onların hikâyeleriyle ve masallarıyla bizler büyüdük. Şimdi ki çocuklarımız ise televizyonların ve bilgisayarların başından kalkmıyorlar. Neymiş efendim onlarda şimdi çıkan elektrikli aletlerden bilgileniyorlar, onlardan bir şeyler öğreniyorlar. \t\tBüyüklerimizin eskiden gözlerinde rahatsızlık olmazdı. Niye? Çünkü TV yokmuş, gözlerine zarar verecek hiç zararlı aletler yokmuş. Şu an bizlerin gözleri ve vücutlarımızın dışarıda olsun hastanelerde olsun evlerimizde olsun ne kadar radyasyondan zarar görüyor biliyor musunuz? Belki de bilmiyorsunuz. İşte bunları bilmemiz lazım; çocuklarımıza öğrendiğimiz masallarla büyütürsek belki onlarında bu tür zararlardan koruruz. Gelin büyüklerimizi kaybetmeden onlardan birçok şeyler öğrenelim ki geleceğe zarar vermeden koruyalım.\t\t\t\t\t\t\t\t Atalarımızın bir sözü vardır: “Bin bilirsen bir bilene danış.”\t\tZehra OKUR derinduyugular28hotmail.com\n\n",
"siir_uzunlugu": 1160
} | 1,160 |
{
"siir": "Aşk mı? \n\n\naşk mı? AŞKBenim için Aşk Sabahları mutluluk, gündüzleri hasret, akşamları sevinçtir... Aşk sevgilinin gözlerinde yaşama sebebi bulmaktır. Aşk eldeki iki yarım elmadan büyük olanını sevgiliye vermektir. Aşk için sızlasa da sevgilinin yüzüne gülümseyebilmektir. Aşk susuzluk öldürecek olsa da bardağı önce ona uzatmaktır. Aşk iki elin tutmaz olsa da onu sırtında taşıyabilmektir. Aşk almadan verirken gocunmamaktır. Aşk gözlerini kapattığında onun kokusunu duyabilmektir. Aşk bağıra bağıra 'seviyorum' diyebilmektir.. Aşk sen soğuk karların içindeyken içini ısıtan ateştir. Aşk yaşarken ölmek ya da öldükten sonra yaşayabilmektir. Aşk köklerini dünyaya salmış somut bir değerdir -? ? ? Aşk bir avuç kum içindeki bir kaç parça altın gibidir! ! ! Kum parmaklarınızın arasından kayarken, tek düşündüğünüz altının sonunda avucunuzda kalmasıdır... Sonunda altın avucunuzda öyle veya böyle kalır... Daha sonra anlarsınız ki... Gerçek Aşk o akan kumlardaymış. Aşk belki sevilmeden sevmek demektir. Aşk ellerinle onun ellerini tutarken gözlerinin içine bakıp pembe düşler kurmaktır. Aşk sevgili için her şeyini verebilmektir...Karşılıksızsa sabahtan akşama kadar ağlamak Aşk. Bence aşk kendini unutup başkasını yaşamaktır. Aşk acı çekmektir. Bir yudum suyun olsa bile onunla paylaşmaktır. Geceleri uykusuz kalmak, sabahları da koşarak onun yanına gitmektir. Her an yanında olsa bile, yine de onu özlemektir. Onu bir çiçekten bile kıskanacak, ama son nefesini bile ona verecek duruma gelmektir. İşte aşk budur ve ben sana AŞIĞIM! ! !\n\n",
"siir_uzunlugu": 215
} | 215 |
{
"siir": "Bayram \n\n\nBayram,\nBir çift ayakkabı,\nÜç beş şeker olmamalı,\nYürekten olmalı,\nEn derinden.Bayram,\nBir çift göz olmalı,\nİnsanlara,\nSevgiyle baktırıp,\nMutluyken ağlatabilmeli.Bayram,\nİçten bir ses olmalı,\nÇağırdığında,\nTüm İnsanlar,\nOna doğru koşmalı.Bayram, \nBize verdiğimiz,\nSözü hatırlatmalı.\nKulaklarımızda,\nÇınlatmalı.Bayram,\nŞeker tadında olmalı,\nGeldiğinde,\nÇocukları ve yaşlıları,\nSevindirebilmeli.Bayram,\nÇok özel olmalı,\nÇok güzel olmalı,\nRamazan gibi,\nKendisini özletebilmeli.\n\n",
"siir_uzunlugu": 56
} | 56 |
{
"siir": "Seher Vaktinde \n\n\nIşık hüzmesiyle, yağmur sesimle\nDönüp geleceğim seher vaktinde\nKüheylanın sırtına binbir isimle\nBinip geleceğim seher vaktindeBoşalıp yer altından fay gibi\nDörtnala koşan genç bir tay gibi\nSemayı aydınlatan dolunay gibi\nSönüp geleceğim seher vaktindeGözlerim ilişmeden sola ve sağa\nMeydan okuyarak ovaya dağa\nKirli hatıraları kara toprağa\nGömüp geleceğim seher vaktindePranga takacağım uykularıma\nKelepçe vurup kör kütük duygularıma\nZemzemden lezzetli saf sularıma\nKanıp geleceğim seher vaktindeBekle beni ey yar en geç yarına\nSilüetim düşecek hülyalarına\nMeleklerin gezdiği rüyalarına\nGirip geleceğim seher vaktindeAç kapıyı bana ay yüzlü dilber\nYokmu ki gönlünde zerre kadar yer\nEngel mi set mi ne serersen ser\nYıkıp geleceğim seher vaktinde\n\n",
"siir_uzunlugu": 105
} | 105 |
{
"siir": "Senin Gibi Bir Şer! . \n\n\nKOMAYA GİRMİŞ; DERİN BİR UYKUDASIN! \nRüyalar aleminde yaşıyorsun adeta\nDÜĞÜN-DERNEK, ZİL-ZURNA SENİN YASIN..TÜRKİYE CENAZE EVİNE DÖNDÜ,\nHer gün beşer-onar şehit geliyor,\nGÜNEŞ BATTI, YILDIZLAR, AY SÖNDÜ. Seni görünce seni görünce ey BEŞER,\nHANGİ MİLLETTENSİN? ADI NE İNSANLIĞININ? \nGELMEMİŞTİR YERYÜZÜNE SENİN GİBİ BİR ŞER! ...\n\n",
"siir_uzunlugu": 48
} | 48 |
{
"siir": "Bir Gençlik Bekliyoruz. \n\n\nHer zaman ve mekânda, gücünü Hak’tan alan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.\nSiyâsi ferâsetle, resmi doğru okuyan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Hafif bir sarsıntıda, dâvâsından kopmayan\nHakk ortada dururken, puta/muta tapmayan\nKur’an’a tam sarılan, sağa/sola sapmayan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Dünden beri herkese, gösterdin doğru yolu\nHer yönden güçlü ol ki, kimse bükmesin kolu\nElinde bilgisayar, ilim, irfanla dolu\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Üzerinde hırkası, bürdesi Kâbe olan\nÇölde, dağda, bayırda, ibresi Kâbe olan\nDoğu/Batı değil de, kıblesi Kâbe olan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Çınar ağacı gibi, dallı, budaklı, köklü\nAt üstünden inmedi, çizme giydi körüklü\nO ecdâdın yolunda, şefkât, merhamet yüklü\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Gül yazmalı ninenle, aksakallı ol deden\nDünden beri bu böyle, oldular nefsi güden\nEmirlere yapışıp, harama isyan eden\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Olan tüm bâtılları, elin tersiye iten\nYalan, yanlış ne varsa, birer birer düzelten\nAdâletten şaşmayan, hak/hukuku gözeten\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz…\n\n",
"siir_uzunlugu": 177
} | 177 |
{
"siir": "Beş Ekim Dünya öğretmenler Günü Bütün Öğretmenlerimize Kutlu Olsun \n\n\nSayın Başkan, \nSayın İl Genel Meclisimizin Saygın Üyeleri ve Değerli yöneticileri. \nBugün “5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü,” Bu gün Birleşmiş Milletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü olan (UNESCO) tarafından 1994 yılında kabul edilen ve o günden buyana, “Dünya Öğretmenler Günü” olarak, kutlanması nedeniyle bütün öğretmenlerimizin çok önemli olan bu gününü kutlamak maksadıyla, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinize saygılarımı sunarım\nSayın Başkan,\nSayın İl Genel Meclisimizin Saygın Üyeleri, \nBir ülkenin gelişip kalkınması “çok kaliteli öğretmen ve kaliteli eğitimle olur”. Öğretmenlerin görevleri, sadece okul içiyle sınırlı değildir. Onlar toplumun içindede varlıklarını sürdürürken, yerine getirmeleri gerekli olan görevleri vardır. Bu görevlerden her hangi birisinde eksiklik olduğunda, bu eksikliğin nedenlerini düşünmek zorundayız. Bugün ülkemizde 10 milyon, dünyada da 100 milyonun üstünde çocuk okula gitmektedir. Bu çocukların yarısından fazlası da kız çocuklarıdır.\nÖğretmenlerimizin, çocuklarımıza daha iyi gelecek vaat etmesi açısından, SAĞLIKLI BİR YAPI İÇİNDE YETİŞTİRMELERİ GEREKMEKTEDİR. Bu durum her bakımdan çok önemlidir.\nNe var ki, bizler genellikle öğretmenlerin sorunlarını bilmiyor ve o sorunların ortadan kalkması için bir gayret sarf etmiyoruz. İş böyle olunca da, “eğitim-öğretimde” ortaya çıkan farklılık bir takım olumsuzlukları, beraberinde getirmektedir. İşte bu farklılığın ortadan kaldırılması maksadıyla, uluslararası düzeyde oluşturulan bir yapılanmanın sonucunda, öğretmenlerin sorunları ele alınmış ve nelerin yapılması gerektiği karara bağlanmıştır. Bizde de, bilinmesi ve kabul edilmesi gereken bir durum var. O durumda, öğretmenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmektir. Çeşitli ülkelerdeki öğretmenlerin içinde bulunduğu şartları, bizde öğretmenlerimize sağlamalıyız. Sağlamalıyız ki, öğretmenlik mesleğini birinci derecede kaliteli duruma getirebilelim. İşte o zaman, istediğimiz ölçütte bir sonuca ulaşmış oluruz. Bu açılardan baktığımızda, Öğretmenlerimize ne yapsak az gelir. O zaman, öğretmenler gününün önemi ve anlamı, daha da belirginleşir. Dünya Öğretmenler Gününün ana teması, “DAHA KALİTELİ ÖĞRETMEN, DAHA KALİTELİ EĞİTİMDİR.”\nÜlkemizde de eğitime vereceğimiz önemle, öğretmene yapacağımız yatırım sonucunda, geleceğimizi şekillendirmiş oluruz. Bu bakımdan, öğretmenlere gereken önem verilmeli ve onların vereceği eğitime, bilime, araştırmaya ve teknolojiye her aşamada gerekli payı ayırmak zorundayız. Bu nedenle, Eğitime ve eğitimciye yapılan yatırım çok önelidir. Kaliteli eğitim, kaliteli öğretmenler ile sağlanır. Zengin toplumların oluşması, çocuklarına kaliteli eğitim almalarına bağlıdır. Kaliteli öğretmenden yoksun olan toplumlar, başka ülkelerin himayesinde yaşamaya mahkûmdurlar. Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamız gerekir.\nSayın Başkan,\nSayın İl Genel Meclisimizin Saygın Üyeleri.\nÜlkemizdeki öğretmen gelirlerinin çok düşük olması nedeniyledir ki, öğretmene olan saygınlık yok olmuştur. Bu sebeplerden dolayı, azda olsa bir kısım öğretmenlerimiz, kimliğine yakışmayan bir takım ticari işlerin içinde olmak zorunda kalmaktadırlar. Hâlbuki devleti yönetenler bilmeliler ki, öğretmenlerin mesleki bilgi düzeylerinin mutlaka artırılması gerektiğini ve bu yönde gerekli önlemlerin alınmasının şart olduğunu, hatta öğretmenlerin, ekonomik ve sosyal sorunlarının ivedilikle çözümlenmesinden geçer. \nBu sorunlar çözülmediği takdir de, eğitim-öğretimde ki var olan sıkıntıları ortadan kaldırmak mümkün olamaz. Var olan sorunlarla birlikte, yeni oluşacak sorunlarla baş edemezsiniz. Bu nedenle, Milli Eğitim Politikalarını yeniden gözden geçirmek zorundayız.\nSayın Başka,\nSayın İl Genel Meclisinin Saygın Üyeleri.\nÖğretmenlerimizin, gelişen teknolojiden mutlaka yararlanması sağlanmalıdır. Onları, kahvehanelerden ve buna benzer yerlerden kurtararak, pedagojik biçimlenimi tamamlayacakları yerlerde olmalarını sağlamak gerekir. Hatta çağdaş yapılanma esasları düşünülerek, her türlü öğrenim olanakları sağlanmalıdır. Öğretmen, az öğretip çok not dağıtan olmaktan çıkarılmalı, çok şey öğreten, “eğitim-öğretimi” ciddiye alan ve öğrencisine örnek olan bir anlayış statüsüne kavuşturulmalıdır. Öğretmen hiçbir zaman, siyasi, etnik, yöre, cinsiyet, zengin, fakir, din ve mezhep ayrımı yapmadan, görevini en iyi şekilde yapmasını bilen olmalıdır. İnsanların eğitim hakları temel haklardan birisidir. Bu hakların sağlanmasını da devletimiz ücretsiz yapmak zorundadır. Bilgi düzeyi yüksek insanların yetiştirilmesi buna bağlıdır. \nİçinde bulunduğumuz “eğitim-öğretim” yapılanmasındaki eksiklerimizin neler olduğunu anlamak için, birde uluslar arası boyutuna da bakmamız gerekmektedir. Uluslararası oluşan “Eğitim Birliği” (Dünya Eğitim Sendikaları Federasyonu) anaokulu öğretmeninden, üniversite öğretim üyelerine kadar 161 ülkede 338 üye organizasyonuna bağlı 29 milyon eğitim personeli bulunduğu görülmektedir. Bunların tamamının amacı, KALİTELİ EĞİTİM İÇİN, KALİTELİ ÖĞRETMENLERİN var olmasını sağlamaktır. Bu organizasyonda olduğu gibi, ülkemizde de geleceğimizin garantisi ve en önemli yatırımı olan genç nesilleri şekillendirecek olanlar, öğretmenlerimizdir. \nBu gerçeği görmüş olan, Mustafa Kemal Atatürk, “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eserin olacaktır”,diyor. Nesillerimize bırakabileceğimiz en büyük mirasımız iyi ve nitelikli bir eğitim sistemi ve iyi yetiştirilmiş nesiller olmalıdır, diye düşünüyorum.\nSayın Başkan,\nSayın İl Genel Meclisimizin Saygın Üyeleri ve Değerli yöneticilerimiz.\nYapmış olduğum bu konuşmamdan, umarım hepimiz payımıza düşeni almış olduk. Ülkemizin şiddetle bu saymış olduğum nitelikli “eğitim-öğretime” ve onu tam anlamıyla verecek öğretmenlerimize ihtiyacı vardır. \nSözlerimi tamamlarken, hepinize saygılarımı sunuyorum.\nMürsel Adıgüzel\n\n",
"siir_uzunlugu": 704
} | 704 |
{
"siir": "İklimi Elverişli Yerlerde \n\n\nBahçe, park gibi\nYapışım dışı\nOlan yer.\nUçurtmalar biraz gök,\nAçık hava ve\nRüzgar ister.\nAçık havadan etkilenmeyecek\nEski etnografik eserlerin,\nEvlerin, işlik vb.\nSivil yapıların sergilendiği\nBir bölgede kurulan\nÜstü açık müze.\n\n",
"siir_uzunlugu": 36
} | 36 |
{
"siir": "Cennet Snin Olsun \n\n\nAnaya babaya saygı haktandır,\nÇıkıp karşısına cevap vermezsen.\nCennet anaların ayagındadır,\nBurun kıvırarak hakir görmezsen.\n\nAra sıra birşey sorar konuşur,\nKonuşurken hep dilleri dolaşır,\nSen dinlersen o huzura uulaşır,\nKonuşmasın kesip ona gülmezsen.Yemek yerken bazı bazı hüpretir,\nÖksürürken ortalığa sıçratır,\nMecbur kalıp yapmış gibi atlatır,\nÖfkelenip hatırını kırmazsan.Yaşlandıkça bazı şeyi unutur,\nUnuttukça küçük işi büyütür,\nTek yaptıgı torunları avutur,\nSen ona bağırıp yapma demezsen.\n\nBilge sen anana çevir yönünü,\nSakın kırma ana baba gönlünü,\nHergün duan olsun öpte elini,\nCennet senin olur onu üzmezsen.\n\n Cennet anaların ayağı altındadır.\n\n 23. 03. 2007 Tufanbeyli\n\n",
"siir_uzunlugu": 93
} | 93 |
{
"siir": "Dök Şımdı Sessizce Gözyaşı \n\n\nSessiz sedasız geldi gün batımı \nKuşlar. çiçekler el etek çekti aniden\nKaranlık ablukaya aldı yer yüzünü \nYıldızlar düğün evine çevirdi gökyüzünü \nSaklandı birden bütün çiçek kokuları \nBoy sırasında çıkarken hayaller ortaya\nBen ve gün gönül dağına kavuştu an an\nBütün hüzünle savruldu geçmişten atan beyan\nSen bir kenarda düşersin düşlerin tavına\nYa saçların abartmış dolunay gibi\nYa gözlerin buğulanmış sisler gibi\nDüştüğüm yere bakarsın sanki yerin dibi\nKaranlık ablukaya almış hayatı sessizce\nNe umutlar kalmış saf akla gelen\nNe insanlık kalmış töreyle kalan \nHer şey giderken gecenin koynunda sonsuzluğa \nBir hoş seda kalmış geçmiş anılardan \nBaktığın gece karanlığını derinlerde\nDok şimdi bir kenarda göz yaşlarını sessizceI.TÜRKMEN \n\n",
"siir_uzunlugu": 109
} | 109 |
{
"siir": "Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine \n\n\nTuran devleti yeniden kurulacak,\nKurt başlı bayrak dalgalanacak yine.\nÖtüken başkent yapılıp durulacak,\nKurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türk Obaları çoğalıp gürleşecek,\nTürk yiğitleri buraya yerleşecek.\nBütün dünyadaki Türkler birleşecek,\nKurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türkler cihan içinde olacak lider,\nTürklerde ne sıkıntı kalacak ne keder.\nOrta Asya'dan ta Avrupa'ya kadar,\nKurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türkler Turan'da kendisini bulacak,\nTuran Devletinde din İslam olacak.\nOğuz Kağan Başbuğ olarak gelecek,\nKurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Yusuf Dede Korkut gelecek törenden,\nOrda Ayetler okunacak Kurandan.\nYeniden bir Kür Şad çıkacak Turandan,\nKurt başlı bayrak dalgalanacak yine.\n\n",
"siir_uzunlugu": 96
} | 96 |
{
"siir": "Bir Tek Kurşun İle Karar Verdim \n\n\nBir tek kurşun ile karar verdim\nPolis olmaya,\nHasan Tahsinlerle, Kubilaylarla sevdim\nPolis olmayı,\nŞehit olan abimle sevdim,\nPolis olmayı vatan için sevdim.Yengemin gözyaşlarıyla ateşlendim,\nBabamın yıkılışıyla tetiklendim,\nAnnemin feryadıyla irkildim,\nYanan canlar için sevdim Polis olmayı.Bir tek kurşun ile karar verdim\nPolis olamaya,\nHasan Tahsinlerle, Kubilaylarla sevdim\nPolis olmayı,\nDalgalanan bayrak için sevdim,\nPolis olmayı vatan için sevdim.Kefeni bayrak olan abimle,\nYanım tutuşan kalbimle,\nDağ gibi geçilmez bendimle,\nSevdim ben Polis olmayı.Abim sevdirdi Polis olmayı\nVatan için Şehit olmayı\nTek yürek tek vücut olmayı\nAbim sevdirdi Polis olmayı.Bir tek kurşun ile karar verdim\nPolis olamaya,\nHasan Tahsinlerle, Kubilaylarla sevdim\nPolis olmayı,\nKefenim bayrak olsun diye sevdim\nPolis olmayı.\n\n",
"siir_uzunlugu": 115
} | 115 |
{
"siir": "Gül ile dikeni hep karıştırdın \n\n\nGÜL İLE DİKENİ HEP KARIŞTIRDIN\n14.04.2012Nazlı canım sana bir şey diyeyim\nGül ile dikeni hep karıştırdın\nDertlerimi açıp sır söyleyeyim\nGül ile dikeni hep karıştırdınSinsi güller vardır dikenden beter\nAcıtır canını hep pişman eder\nEyvah yandım dersin ölene kadar\nGül ile dikeni hep karıştırdınBazı gül de har var dayanamazsın\nGördüğüne bakıp aldanamazsın\nKül eder sıcağı sen yanamazsın\nGül ile dikeni hep karıştırdınSakın karıştırma gülü dikeni\nHayata küstürür bezdirir seni\nAğlayı ağlayı çeken çileni\nGül ile dikeni hep karıştırdınGülmüdür? Dikenmi Hüseyin tanı\nYalan söylar tanımaz insan insanı\nSahtekarlar kandırırlar hep seni\nGül ile dikeni hep karıştırdın\n\n",
"siir_uzunlugu": 100
} | 100 |
{
"siir": "Can Akdeniz \n\n\nCAN AKDENİZTek dostum can dostum\nEn büyük sırdaşım deniz! \nDalaşırız, boğuşuruz \nDarılırız, bezende küseriz\nAma hep dalgalarda birleşiriz biz\nHuyunu bana vermiş Akdeniz! \nSırdaşım arkadaşımdır\nDertlerimi; Onunla paylaşırım\nKızar bana bazen\nBende ona kızarım \nAma darılmak olmaz\nÇünkü ayınıdır karakterimiz\nUfak bir esinti coşturur\nRüzgârların esiriyiz onunla biz\nBurası güneyin en doğu yeri\nBurası altın sahillerin olduğu yerdeyiz\nBu güzellikleri vermiş bize Akdeniz\nKışları bile sıcacık bakar bizlere\nÜşümeyin diye sesiyle ısıtır\nTaşır bazen içindekileri hediye etmeye bize\nBizler ve ben hayranız kurbanız Akdeniz’e\nCoşar çoğu an durmaz Akdeniz\nYaz kış fark etmez\nGökte ışıldayınca yıldızlar\nAy ışığı olamasa da! \nHep parıldar Yakamozlar\nHer haliyle candır deniz\nNe mutlu bizlere! \nHep bizdedir ve bendedir! \nAKDENİZ\n\n",
"siir_uzunlugu": 117
} | 117 |
{
"siir": "Robin Hood Hırsızdı \n\n\nDostlar aramızda kalsın,\nRobin Hood' ta hırsızdı! \nBen saz çalarken, o at çalardı! Ama, vardı bir farkımız! \nBen düğün düğün dolaşırken,\nO fakir edebiyatı yapardı! Benden duymuş olmayın,\nEşeği, katır diye satmıştım ona,\nKatırı, at diye satmış yargıca! Dedim ya, Robin hırsızdı,\nİyi ok atar, havalı atlara binerdi,\nSorun gönlünü çaldıklarına.\n\n",
"siir_uzunlugu": 54
} | 54 |
{
"siir": "Şirinem \n\n\nİyi gün kötügün demeden hep yanımdasın\nSen her zaman benimlimlesin\nSöylesene hakkını nasıl öderim\nŞirinem şirinemGüzellik dersen güzellik sende\nİnsanlık dersen insanlık sende\nFarklı olan her şey sende\nŞirinem şirinemSenin için varım ben şu koskoca yeryüzünde\nSevgin için yaşayorum ben senin gönlünde\nCennetim sensin benim hayatım sensin benim\nŞirinem şirinemSenin için çarpıyor yüreğim\nAnlatamam seni tutulur dilim\nSeninle doludur bedenim\nŞirinem şirinemEzelde görülmedi böyle sevgi \nLeyla ile mecnun dediğin nedirki\nDünyada böyle aşk görülmediki\nŞirinem şirinemRengarenk gökkuşağı senin gibi\nDoğa yemyeşil gözlerin gibi\nKıpkırmızı güller saçların gibi\nSımsıcak güneş sevgin gibi\nBembeyaz tenin ay gibi\nSende benimsin benim \nDamarımdaki kan gibi\nVücudumdaki kalp gibi\nBeni yaşatıyorsun\nTüm güzellikler hep sende\nHer şeyin en güzeli sende\nSende bendesin bende\nŞirinem şirinem\n\n",
"siir_uzunlugu": 121
} | 121 |
{
"siir": "Babam \n\n\nBen hiç babamı görmedim\nGülüşü, neşesei, sesi nasıldır bilemedim\nBoyunu, hareketini, yüzünün şeklini öğrenemedim.\nOnu sadece fotoğraflarrda gördüm.\nOnsuz kaldım, hasretiyle büyüdüm\nAcaba ne oldu babama \nmertak ettim sordum anama\nSorularımla başını götürdüm.Asker amcalar götürmüşler onu\nAcaba niçin yaptılar babama bunu? \nNe yapmıştı asker amcalara? \nOnlar neden yaparlar bunu babalara? \nYok mudur çocukları onların? \nNiçin babasını götürürler çocukların.? Bir asker götümce yanına koşarım\nKarşısına dikilir suratına bakar şaşarım\nOna ciddi ciddi soru sorarım\n- Asker amca, babam ne zaman gelir? \nGözlerinin içine bakar bakar öylece ağlarım\nAsker hayretle yan tarafa çekilir\nCevap vermeden çekip gider.\nTÜm umutlarım, beklentilerim yıkılır.\nArkasından yaşlı gözlerle öylece bakarımÇok özledim baba seni\nNeden sensiz bıraktılar beni\nSensiz büyümenin kahrını, baba\nHala çektirmediler mi acaba? \nYok mu çocukları askerlerin? \nBilmezler mi acısını bebelerin? Ne yapmıştı onlara babam? \nCevabını ir gün bana verdi anam\nAnadil hakkını istemiş\nKardeşlik budur demiş\nİşkenceye jarşı şıkmış\nHaklarımızı aramış\nOnu, ben, inkar ednlere karşı koymuşAlıp götürmüşler\nBir daha geri gelmemiş.. Tatvan, 06.08.2008\n\n",
"siir_uzunlugu": 162
} | 162 |
{
"siir": "Yırmi üç Nısan Günü \n\n\nVarmı böyle bayramlar\n Atam verdi armağan\nBayramdır çocuklara\nBu gün 23 NısanBu gün coştu çocuklar\nSokaklarda oyunlar\nElerde birer bayrak\nBu gün 23 NısanArtık herkes gülmeli\nBanbaşkadır vatandanım\nBayrak kan ay yıldızım\nBu gün 23 Nısan günüAtam armağan eti \nunutlmayız bu günü\nBiz bize biz kurbanız\nBu gün 23 Nısan günüKutlu olsun çocuklar\nArmağanım büyüktür\nSize emanet oldu\nBu gün 23 NısanÇok severim bayramı\nBayrak evde olunca\nAsılsın her köşeye\nBu gün 23 Nısan günü\n\n",
"siir_uzunlugu": 79
} | 79 |
{
"siir": "Cennet niyeti \n\n\nCENNET NİYETCennet niyetinde art niyet kem göz yoktur\nKişinin kendi kem gözü art niyetiyle kendine nazar değdirip \nKendini hasta etmesi ölümüne sebep olması çoktur\nCennet niyetinde iyi güzel hal çoktur\nKişinin kendi iyi gözü iyi niyetiyle kendine nazar değdirip\nKendini hasta etmesi ölümüne sebep olması yokturHazreti cennetzür\n\n",
"siir_uzunlugu": 49
} | 49 |
{
"siir": "Millî Eğitim Vakfı Şiiri 3 \n\n\nGel sen vakfa yardım et! \nYoksullar eğitilsin,\nGelirini bağışla,\nSevabını Rab versin…Vakıf ki sayesinde,\nTesisler açılmakta,\nHer ne eksik var ise,\nAlınıp konulmakta…Eğitim geliştirsin,\nEksiksiz bir şekilde,\nVatan millet sevgimiz,\nBütünleşsin kalplerde…(2012)\n\n",
"siir_uzunlugu": 37
} | 37 |
{
"siir": "Selam Olsun \n\n\nYeter demesini bilsen artık içmeyeceğim\nDur demesini bilsem gönlüme sevmeyeceğim\nHer akşam böyle türkülerle\nKendimden geçmeyeceğim\nBir dur diyebilsem kendime ölmeyeceğim\nNe yapsam nafile ne etsem boşuna\nSevme derim gönlüme sever inadına\nİçme derim kendime söver anama avradıma\nBaşarı nedir be usta\nAnlatamam kendimi bırak dost dediğim insanlara\nİffetmi şanmı para mı? \nKarnın doyar nasıl olsa\nSen bir daha düşün bu sır nerde be usta\nOy verdiğin parti iktidar olsa\nTuttuğun takım şampiyonluğu kovalasa\nSelam olsun\nHamdolsunlar la dinlediğim başbakana\n\n",
"siir_uzunlugu": 82
} | 82 |
{
"siir": "Sele Kapılan Küre \n\n\nküre, sele kapıldı herkesin uyuduğu bir gecede gülüşleri ve ağlayışları farklıydı kıtaların eskiden\naşkları ve nefretleri ne çok benziyor şimdi çocuklar tahta oyuncakları severdi bir zamanlar\ntahta araba, tahta ....................\n\n",
"siir_uzunlugu": 33
} | 33 |
{
"siir": "Gülün Anlattıkları (Yazı) \n\n\nZamanın gerilerinden gelen aksin yansıması her şeyi birden değiştirdi... Gök, mutlu yüzünü çevirdi aniden... O güzel ve büyüleyici kokunun bunlara neden olması çok ilginç değil mi...? Sadece burnunuzdan süzülüyormuş gibi gelen o koku nerelere ulaştı ve neleri açığa çıkardı. Sanki beynimin her zerresinden geçerken yüzünü daha da belirginleştirdi, damarlarımda adım adım ilerlerken bende sana doğru koşmaya başladım. Ve işte sen! ! ! Her zaman mağrur duruşunla karşımdaydın... Bir gülün verebileceği en büyük mutluluğu yaşıyordum. Sonra kokuya alıştı ruhum, yüzün bulanıklaştı.... Hayır! Gitme! ... Beni terk ettiğin zaman gibi acımaya başladı ruhum, ya da yaşattıklarında mı beynimden kalbime süzülmeye başladı tekrar...? Sen geldin o zaman işte aklıma, bedeninde ötesine geçti hayalin... Artık fiili olarak seni hatırlıyordum... Ruhum daralmaya başladı, tıpkı son zamanlarımızdaki gibi... O zaman hatırladım işte, niye yıllardır güllerden uzak olduğumu. Bir gülü andıran teninin bana çektirdikleri, son notunu iliştirdiğin gül... Bunlardı beni senden ve o güzel güllerden uzaklaştıran.... Yaşamın en yaşanılacak yıllarını yaşanmaz hale getiren, gözümden süzülen her damlanın bile hesabını veremezken kendime, insanlarla beni burun buruna getiren senin kokundu şimdi beni bu ruh haline sürükleyen... İçimi tuhaf duygular kapladı, bir arada bulunması imkansız duygular... Nefretle özlem, pişmanlıkla suçluluk... Boğuştum... Seni hatırlamaya başlayalı, gülü koklayalı en fazla 3. 4 sn. olmuştu. Tiksindim birden kendimden... İçimdeki şelale kabardı yine, taşmak, bağırmak, ağlamak istedim. Seni her korkudan uzaklaştırmışken neden şimdi, neden şimdi tekrar seni yaşıyorum? Hem de asırlar gibi 3-4 saniyede... Gül... Suçlu Gül... Ve işte o içimi en çok acıtan an... O amansız ve gereksiz panikle koparmaya başladım her yaprağını, sanki acıyan senin canındı. Bunu hissettikçe her yaprağı iki defa kopardım... Elimde sadece gülün yeşil taslağı kalıncaya kadar. Lime lime ettim her bir parçanı, tıpkı gülü paramparça ettiğim gibi... Yo. Sakinleşmedi ruhum... Sonra daha utandım kendimden sana olan nefretim yeryüzünün en nadide parçalarından birini mahvetmeme neden oldu. O zaman anladım beni de mahvedenin sen değil sana duyduğum o yoğun duyguların nefrete dönüşmüş hali olduğunu... Bu daha da canımı acıttı. Bana zarar veren sen değil, bendim... Bir gül, rabbim bir gül nelere sebep oldu! Tereddüt ettim birden bu yoğun fikir dalaşından. Beni yine ben mi sürüklüyordum amansızca istediğim yöne... Bu da seni haklı çıkartmanın, korumanın bir parçası mıydı...? Hayır... Bu gerçeğin ta kendisiydi. Beni yaşayan, bana en yakın olan, bendim. Bu kadar ağır cezaları başkasının bana vermesine izin vermezdim. Üzülmeli miyim yoksa sevinmeli mi? Birden elimde kalan son gülün parçasına gözüm ilişti. Gülü düşündüm. Onun ne suçu vardı ki! Demek ki zaman artık tüm bunların farkına varıp düşünme zamanıydı... Düşünüp gerçekleri görmenin vakti gelmişti. Kendimi sorguladım, büyüdüm, olgunlaştım adeta... Benin sınırlarını hayal ettim. Yoktu sanki. Ben! Beni ürküten bir ben. Ve tüm bunlara neden olan, güzel, mis kokulu, masum, gonca bir gül.... Zamanın bana hediye ettiği bir anın tüm analizi bunlar... Sevginin ve nefretin aynı anda hissedilebildiği o müthiş anatomimin bana sunduğu şanstı adeta... O ani iniş çıkışların ardından dinginleşti ruhum... Yüzüme hafif bir tebessüm hakim oldu... Artık beynimde de kalbimde de hissettiğim bendim...\n\n",
"siir_uzunlugu": 485
} | 485 |
{
"siir": "Dolunay gecesi \n\n\nGündüze ait aydınlığın,\ngeceye tabi olduğu zaman.\nGecenin en sadık yerinde,\ngözlerim karanlığa aşinadır,\ndolunay gecesi aydınlığa.\nBir kalpten bir kalbe,\nsessizce dağılırken cemaat.\nGecenin karanlığında \nkaybolup gider,\nDolunay aydınlığında bir \nÖMÜR. 07.08.11/Bursa\n\n",
"siir_uzunlugu": 35
} | 35 |
{
"siir": "Bak ne güzel olur dünya \n\n\nDeniz toprak, bahar hava\nTemiz toplum dürüst yaya\nYatan görür tatlı rüya\nBak ne güzel olur dünyaTaze başak, meyve bahçe\nYeşil doğa, tatlı suya\nKonar kuşlar tele bağa\nBak ne güzel olur dünyaYuvasından uçan kuşlar\nYüklü döner yuvasına\nZarar gelmez kanadına\nBak ne güzel olur dünyaBüyük anne, küçük anne\nEvlat torun büyük nine\nSaygılıdır birbirine, büyüğüne küçüğüne\nBak ne güzel olur dünya\n\n",
"siir_uzunlugu": 67
} | 67 |
{
"siir": "Albay Kırca \n\n\nVatan için, bayrak için, yıllarca hainle mücadele ettin,\nVatan evladı. Vatan hainlerinin korkulu rüyası oldun,\nBir operasyonda hainin attığı kahpe kurşunla vuruldun,\nMakamın cennet olsun Albayım hakkını helal et bize. Kıymetinizi bilemedik vatana can veren vatan evlatları,\nHainlerin iftirasına muhatap ettik seni gibi canlarımızı,\nKim ne derse desin benim, milletimin kahraman yiğitleri,\nMakamın cennet olsun Albayım hakkını helal et bize. Siz bedrin aslanları gibi emin olun gözümde aslansınız,\nSiz Çanakkale’de vuruşan kına kuzu yiğitler gibisiniz,\nİki cihan Peygamberin övdüğü Mehmetçiklerimizsiniz,\nMakamın cennet olsun Albayım hakkını helal et bize. Yiğitliğini Güneydoğudaki vatan topraklarına sorsunlar,\nAntalya’da hainlerle çatışmada gazi olduğunu görsünler,\nEsen boğada Ermeni teröristlerle çatışmayı bilsinler,\nMakamın cennet olsun Albayım hakkını helal et bize.Halil ÇOLAK\nAnkara; 21.01.2009\n\n",
"siir_uzunlugu": 114
} | 114 |
{
"siir": "Matilda Ve Fener \n\n\nSöndürmüşüz feneri kaldık yine karanlık ve deniz\nBir balıkçı şivesinde kahrolmuş savaş sonrası nefis...\nMayhoş ömrümde nedendir gökkuşaklı dibe vuruşum\nRenkli renkli açar kör noktalar, bilmezler en son ben koymuşum...Büründürmüşüz matildayı kaldık yine mest ve sarhoş\nGöç eden bir kavimde şans yıldızı aydınlık içinde loş\nGüneşimde ki karartıyla dünyanıza kara leke kondurmuşum\nSesli sesli konuşur boş bardaklar. bilmezler en son ben duymuşum...\nGeçilmez Sayfalar/13 Mayıs 2014\n\n",
"siir_uzunlugu": 68
} | 68 |
{
"siir": "Tutsağım \n\n\nTutsağım\nSeni bildiğim günden yanadır bu yangınım\nÇok yanar olmuşum, kavrulmuşum\nNe külleri yüreğime doldurmuşum\nBir feryat olmuş şu garip bağrım\nTutsaklığımdan yanadır şu gönül ağrım\nSevmişim seni delice divane\nOlmuş şu yüreğim senden ayrı virane\nKapılmışsam rüzgarına günahım banadır\nTutsağım sana sen bilemesende\n\n",
"siir_uzunlugu": 45
} | 45 |
{
"siir": "A A Denemeleri 31 EĞİTİMDE ÖĞRETMEN FAKTÖRÜ \n\n\nEğitim üzerine yazılar:EĞİTİMDE ÖĞRETMEN FAKTÖRÜEğitim zorlu süreçtir. Öğretmen bu süreçte en etkili eleman. Ancak bu etki olumlu da olabiliyor, olumsuz da. Tüm imkanlara rağmen eğer öğretmen unsuru eksikse, yani mesleğinde donanım yoksunluğu yaşıyorsa eğitim aksayacaktır.\nBu süreç zorlu bir süreçtir evet. Öğretmen mesleğinde yeterli, araştırma ve öğrenmeye açık, okuma alışkanlığı olan bir tip ise ne ala. Aksi halde durum vahimdir. Eğitimin bu en önemli elemanı eğitim için bir engeldir. Tek başına bütün yapılan masraflara, sağlanan bütün imkanlara rağmen eğitim amacına ulaşamayacak, tam aksine yanlış ve aksi istikamete gidecek, yapılmak istenen her şey akamete uğrayacaktır.\nYıllardır ülkemizde öğretmen yetiştirmek bir problem olmuş, siyasiler yüzünden yetersiz öğretmenler eğitim ordusuna katılmıştır. Bu öğretmenlerin yetiştirdiği nesiller de yetersiz eğitilmiş, adeta eğitilmekten beter edilmiş, hiç eğitilmemişe nazaran daha kötü bir yere varılmış, olumsuz bir sonuç elde edilmiştir. Bu yanlış eğitim bütün umutları boşa çıkarmış, nesillerin kaybına yol açmış, anarşi ve teröre eleman yetiştirilmiştir.\n1980 darbesinin yapıldığı ortamı hatırlarsak bunun 1970 kurslarda yapılan hızlandırılmış eğitimin bu dönem anarşi ve terör olaylarındaki etkisi daha iyi anlaşılmış olur. 1 ay, 1. 5 ay gibi kısa zamanda yetiştirilen öğretmen kitlesi eğitime en büyük darbeyi vurmuş, o dönem gençliğini bu öğretmenler yetiştirmiş, bilgisizlik içinde yetişen bu nesil Molotof kokteyl yapmasını öğrenmiş, liselerde siyasi örgütlenmelere gitmiş, provokasyonların elinde oyuncak haline gelmiştir. Kimi öldürülmüş, kimi yaralanmış ve sakat kalmış, kimi ise hapishanelerde çürümüş, işkenceler altında can vermiştir.\n1990’larda ise dönemin hükümetleri bir türlü dolduramadığı eğitim kadrolarını, başka meslek mensuplarıyla doldurmuş, onların yetiştirdiği nesiller de 28 Şubat post-modern darbesine malzeme ve eleman yapılmışlardır. \nBu her darbeden uygun birkaç yıl önce eğitimde yapılan bu yozlaştırmaların darbelere uygun zemin hazırlamada eleman sağlama ve malzeme elde etme operasyonları olduğu artık anlaşılmıştır.Demek ki eğitimde öğretmen unsur ve asıl onun eğitilmesi baş meseledir. Ne yazık ki bu konu siyasiler elinde oyuncak edilmiş, bir takım kötü niyetli kontrgerilla faaliyetlerinin oyuncağı durumuna düşürülmüştür.\nÜlkenin geleceğini önemseyen iktidarlar için en önemli hususu nasıl eğitimse, eğitimin de en hayati, en can alıcı unsurun öğretmendir. Bu meselenin bam teli de öğretmenin yetiştirilmesidir. Bu yüzden eğitim akademilerinin organizasyonu, eğitim fakültelerinden sonra en az iki yıllık eğitim uzmanlığı eğitimi yapılmalı ve bu uzmanlık yüksek lisans olarak uygulanmalıdır.\nAyrıca eğitim ordusunda doktora öğrencilerine yer verilmeli, bunların bir yandan uzman öğretmen olarak görev yapması sağlanmalı, diğer yandan eğitimlerine devam ederek alanlarında doktora yapmaları sağlanmalıdır. Bu doktora sahibi eğiticiler Başöğretmenlik payesiyle zümre başkanlığı yapmalı, akademik kariyerlerine devam etmeleri sağlanarak, en yüksek noktaya ulaşmaları sağlanmalıdır.\nBu yolla eğitimin kalitesi sürekli artırılmalı, bu alanda bir yarış başlatılmalıdır. Ayrıca bu şekilde orta öğretimle yüksek öğretimin bağlantısı süreklilik kazanarak, eğitime bir devinim kazandırılmalıdır.\n\n",
"siir_uzunlugu": 427
} | 427 |
{
"siir": "Soracağım Gurbet Eller \n\n\nBu günlerin acısını,\nAlacağım gurbet eller.\nGün gelecek sana hesap,\nSoracağım gurbet eller.Ağarttığın saçlarımı,\nDöktürdüğün dişlerimi,\nMahvettiğin gençliğimi,\nSoracağım gurbet eller.Sende yiten Ahmet'leri,\nAyşe'leri, Zeynep'leri,\nSakat kalan yiğitleri,\nSoracağım gurbet eller. Sen aldın bak bizi bizden,\nKopardın sen özümüzden,\nHesabını bir gün sizden,\nSoracağım gurbet eller.Biz baş idik ayak olduk,\nSenin pisliğine daldık,\nBu hallere nasıl geldik,\nSoracağım gurbet eller.Türk oğluyuz, Müslüman Türk,\nBizden çekin, sen bizden ürk.\nAcıları sana tek tek,\nÇektirecem gurbet eller.Sanma bizi ölüyoruz,\nGeri öze dönüyoruz,\nSana yumruk sıkıyoruz,\nVuracağız gurbet eller.Ateş'in bu sözü doğru,\nKötülüğün geldi sonu,\nMutluluk bu yolun sonu,\nVaracağız gurbet eller.Enschede.03.12.1996\n\n",
"siir_uzunlugu": 102
} | 102 |
{
"siir": "Köylüm Gitti Gurbet Ele \n\n\nTaşlık Köyü benim köyüm\nKöylüm gitti gurbet ele\nÇift olukta akar suyum\nKöylüm gitti gurbet eleŞehir şehir dolaşıyor\nMersin, İzmir ulaşıyor\nKarar verip doluşuyor\nKöylüm gitti gurbet eleManisa, Ayvalık yeri\nAnkara ile Kayseri\nGiden kalır gelmez geri\nKöylüm gitti gurbet eleFransa, Almanya yolu\nBelçika, Hollanda dolu\nAvustralya başka kolu\nKöylüm gitti gurbet eleTaşlık Köyü, Taşlık Köyü\nKaynaklardan çıkar suyu\nGezer iken dere boyu\nKöylüm gitti gurbet eleÇobanoğlu der kelâmı\nGurbet elden var selâmı\nÇok özledim ben sılamı\nKöylüm gitti gurbet ele(10.11.2000)\n\n",
"siir_uzunlugu": 85
} | 85 |
{
"siir": "-0001-Türk Perisi-5022-Turkish \n\n\n-0001-Türk Perisi-5022-TurkishBiliyormusun...\nTürk Perisi....Bize böyle öğretmişlerdi...\nHer zaman Satılık tarihçilerimiz...\nTarihimizi böyle yazmışlardı...\nHatta onlara göre türk ulusu yoktu..\nOrta Asyadan göç Hepsi bir efsaneydiAnlıyormusun beni...\nTürk Perisi....Mersin-20.01.2010-Bilal Geniş\n\n",
"siir_uzunlugu": 31
} | 31 |
{
"siir": "Yek Bi Yek \n\n\nYek bi yek aliqî dil li şaneşîn e\nEv can li kîjan şibakê xwe datîne\nBer bi te ve diajo her pêlên xwînê\nLi sîwarê her malê dilek rûdine31.01.2016\nDiyarbekir\n\n",
"siir_uzunlugu": 33
} | 33 |
{
"siir": "Kırmızı Gül \n\n\nGülistâna taht kurmuş şems-haşem kırmızı gül\nFermân yağdırır halka kor hatem kırmızı gülLâ'li, yâkûtu, elması, yalınkılıç mahfûz\nZümrüd köşkünde kurdurmuş harem kırmızı gülZümrüd yapraklarıyla saray hayali gerçek\nYeşil kubbe üzre essah alem kırmızı gülSevdâlı yanağıyla zülfünü görse güler:\nLâleyle sümbül yarışta, hakem kırmızı gülCisminde asıl letâfeti, lezzeti onun \nİsmine bakmaz, ha gonce, ha fem kırmızı gülLebin zülâlinden sermest olsa leb-teşneler\nZinhar olmaz böyle günâha zem kırmızı gülBülbül niyâz eder: rengin soluk görünmesin\nKanımı akşamdan sabaha em kırmızı gül Gönül fermân dinlemez, dudak kalbin elçisi \nKim vurur ateşli bir âha gem kırmızı gülSevdâkâr ağlasa da kâr etmez gülmese yâr\nBir yaksa şu bahtı siyâha şem' kırmızı gülKırmızı gül, kırmızı gül! de inle sevdâlı\nTâ ki koysun cisme cân, rûha dem kırmızı gülKirpiğiyle yanağındaki şebnemden verir \nArza semâya, leyle suhba nem kırmızı gülGördün mü, gülşende sundun da gönle sevdâyı\nVarlığıma erdi eyvâh adem kırmızı gülBiri kâse görünür gönlüme biri bûse \nBıkmaz hem lâle ister daha hem kırmızı gülSelâm olsun parlar yıldızlar içre güneşçe\nGülistâna taht kurmuş şems-haşem kırmızı gülGöklerden rahmet yağarken son sözü söyler yâr\nFermân yağdırır halka kor hatem kırmızı gül\n\n",
"siir_uzunlugu": 183
} | 183 |
{
"siir": "Hastalıklı Ruhum \n\n\nGelecekte ne sebepten olursa olsun ölüm, kimimizi On Beşinde, Hasta düşmüş ruhumda gelecek, sonu gelmez yenilgi ve malubiyetlerin döngüsünden, başarısız intihar teşebbüslerinden ibaret. kimimizi Yirmisinde kıstıracaktır hayat denen bu üstü açık tımarhanede.Ne şekilde olursa olsun öldüğümde bir gülümseme olmalı yüzümde,... bu geride kalan sevdiklerimin acısını bir nebze olsun azaltabilir belkide.Gülerek yapılan bir eylem neden kötü algılansınki, zaten ölen sadece ben olduğuma göre.... bu artık geride kalanların sorunu..\n\n",
"siir_uzunlugu": 69
} | 69 |
{
"siir": "Gurbet Elleri \n\n\nSılayı gurbet ettik. gurbeti sıla\nMalı melali satıp düşmüştük yola\nYurdundan ayrılmak zulümdür kula\nBizim derdimizi bilmez gurbet elleri.Ayrısındır gardaşından bacından\nBilen olmaz sevincinden acından\nMutluluk denilen hayalin ucundan\nAratırda bulmaz gurbet elleri.Alıp gidemezsin garip başını\nSoran olmaz senin mezar taşını\nİçine dökersin gözün yaşını\nAğlatırda silmez gurbet elleri.Keşke herkes yerinde kalsaydı\nKişi aradığını sılada bulsaydı\nYılmaz köyünde şair olsaydı\nOlsun dersin olmaz gurbet elleri.\n\n",
"siir_uzunlugu": 66
} | 66 |
{
"siir": "Tarihte Bir Büyük \n\n\nTarihte bir büyük onur bıraktı\nŞimşekler misali çaktı Atatürk\nYurda giren düşmanların üstüne\nBir şahin misali aktı AtatürkGüzel Ankara'yı başkent yapışı\nKocatepe'ye şahlanıp çıkışı\nTürklüğün hükmüyle ordu akışı\nDüşmanı denize döktü AtatürkVatan toprakların geriye aldı\nSulari der Türk gençliğine kaldı\nBütün dünya milletleri hep bildi\nAy yıldızlı bir bayraktı Atatürk\n\n",
"siir_uzunlugu": 53
} | 53 |
{
"siir": "Gece Sözleri \n\n\nGeceyle dinlemeli genişleyen\nBir ağacın gövdesiniÜzerine yıldız sererken\nSu vermeli gülün toprağınaŞiir geceyi sever çünkü\nAşk geceyle açıklar kimliğiniEski bir ırmak yatağında\nYeni bir serüvendir geceVe bir kadın sevilmeyi bekler\nGecenin en ince yerinde\n\n",
"siir_uzunlugu": 36
} | 36 |
{
"siir": "Yürek Arşivimde Kalan Mahdut Zamanlar! \n\n\nYÜREK ARŞİVİMDE KALAN MAHDUT ZAMANLAR\nSeyahat etmeyi çok sevdiğim halde görevim icabı mahdut zamanlarda seyahat etme imkanım oluyor.\nOrta halli Anadolu insanıyız aslında seyahate hayat kavgasından zaman ayıramıyoruz, taki bir fırsat kapımızı çalana kadar. Ben de öyle. Oğlumun Fethiye de okuması dolayısıyla izin alıp düştüm yollara. Çeşme Fethiye arası 7 saat ortalama. Çeşme İzmir arasını ezberledim dua gibi. Eski çeşme İzmir yolu hala işlediği halde siz otobanı tercih edersiniz eminim. Altı şeritli Muhteşem bir otobanda yolculuk yapmak harika, arabanız su gibi akıyor yolda adeta. Doğayı çok sevdiğim için hep etrafı göz kamerama hapsederek seyahat ederim.Çeşme İzmir arası çoğu yeşil maki bitki örtüsü olsa da urla sınırı boyunca doyurucu yeşilliğe çam ormanlarına rastlamanız mümkündür. Ve sonra mavi mendiliyle ege denizi sizi karşılar. Doyumsuz koylar seyredersiniz ve bir ömrünüz daha olsa gezseniz ege kıyılarını.\n Fazla sözü uzatmadan izmirden fethiyeye uzanalım. İzmirden aydın istikametine doğru yola koyulunca Torbalı ilçesinden tatlı bir ovaya düşersiniz yemyeşil, bitkinin en doyurucu tonlarını keşfedersiniz. Sol sağ yanınızda uzanan sıra dağların eşliğinde İncirli ova, germencik gibi harika ilçeleri köyleri seyredip geçerek incirin anayurdu aydına düşersiniz. Gerçekten aydına yolunuz düşsün girer girmez incirin o baygın kokusunu alırsınız.\nAydından Muğla istikametine devam ederken sol yanınızda sıra dağların daha fazla yükseldiğini görürsünüz, dağlar size eşlik etmeyi bırakmaz hiçbir zaman. Muhteşem, bereketli topraklardan geçersiniz hep ekmek kokan, Anadolu kokan. Yunana kök söktüren Aydın efelerinin istiklal harbinden kalan seslerini duyarsınız, Çakırcalı Efenin sesini duyarsınız içinizden, rahmet okumadan geçemezsiniz.\nÇine ve Yatağan gibi güzel mütevazi ilçelerden geçerek, bakir doğayı ve tarlalarında çalışan milletin efendilerini seyrederek Muğlaya ulaşırsınız.\nVe Muğla; dağların kucağına başını yaslamış karşılar sizi. Küçük gibi görünsede Muğla dağınık yerleşim buranında gerçeği. Hoş görülü insanlarının sıcaklığı yüzünüze yansır. Muğladan ayrılırken dağ yamacındaki yoldan bakarsanız Muğla el sallar size, bekleriz diye…Yavaşça yükselen dağların arasından süzülürsünüz, doyumsuz yeşil benekli doğayı, harika taş şekilli dağları seyrederek geçersiniz ve bir dağ yamacından aşağı süzlürken işte karşınızda Gök ova...şöyle arabanız dursada siz o eşsiz ovayı seyretseniz, adına mütenasip.Sağa bakınca mavi körfez sizi karşılar, toprakla koyun koyuna sarılmış ayrılma niyeti olmayan iki sevgili gibi; toprak ve deniz. Deniz içeriye kadar sokulmuş karanın ciğerine kadar taa..Deniz başını dayamış sevgilisinin göğsüne uyuyor...Toprak daha merhametli aşk içinde çekmiş bağrına basmış denizi...Devam edersiniz ova içinde muhteşem arazi, doyumsuz bereketli topraklar, inip arabanızdan koşmak istersiniz...Ve Sonra Köyceğize doğru yola koyulursunuz ve orta rakım sıra dağlar hala siz eşlik etmektedirler ve gittikçe yükselmektedirler. Sonra köyceğize nasıl girdiğinizi anlamazsınız doğanın büyüleyici etkisinden gözünüzü alamadığınızdan. Yeşilin en güzel tonunu verimli toprakları ormanları görürsünüz ve nemin kokusunu hissedersiniz. Devam edersiniz ve maki bitkisine hakim dağların eteğinde ve güzel ilçelere rastlarsınız, ilkokul öğretmenimin bize öğrettiği ‘’ortacada evimiz’’türküsünde ismi aklımda kalan Ortacaya gelirsiniz, işte Ortaca! . Ortaca neresiydi öğretmenim? Sorusunun cevabını otuz küsür yıl sonra alıyorum ve ortaca bana hoş geldin diyor.\nDevam ederek Fethiyeye doğru dağların arasından süzülürsünüz, muhteşem çam ormanları sizi karşılar, dümdüz kalem gibi çam ağaçlarını seyretmeye doyamazsınız. Arabanızdan inip o çam ağaçları altında koşmak istersiniz.Sonra Marmaris yönüne dönmeden devam edersiniz tabiatın çam ormanlarının kucağında ve aniden sizi Göcek koyu karşılar. Ellerini dağların arasına ustaca uzatmış, Mavi mendili elinde avucunda papatyalarla sizi nazlı bir gelin gibi karşılar Göcek. Koya demirlemiş beyaz papatya dediğim tekneler zincirini görürsünüz. etrafı çam ağaçları ve önü deniz olan, kendine özgü mimarisi bulunan Göcek tam bir dinlenme yeri. Arabanız sol tarafa doğru dönerken virajdan son kez Göcekin güzelliğini ve göz kırpmasını izlersiniz. \nVE FETHİYE…arabanız dağların yamacından aşağı yavaşça süzülerek tatlı virajların ve yeşil bitki örtüsünün ve ormanların güzelliği eşliğinde Fethiyeye girersiniz. İşte Fethiye seni nasıl edeyim methiye? Ve karşınızda maviliğin sultanı Akdeniz … Fethiye baba dağı ve mendos(ana dağı diyorum ben) dağının eteğinde yeşil ve mavinin örtüştüğü bir güzel şehir. Yüce mevlanın tüm nimetlerini cömertçe verdiği yerleşim yeri, nüfusu seksen binin üstünde. Anne ve babasının göğsüne başını dayamış ayaklarını Akdenizin mavisine bandırmış bir nazlı çocuk gibi Fethiye. Sıradağların korumasında bir şehir. Denizden bakınca sağ yanda mendos ve baba dağını görürsünüz tüm heybetiyle. Baba dağı paraşütçülerin uğradığı bir dağ. en yüksek dağ ve ölü deniz hemen arkasında. Sol yanda ise ak dağı görürsünüz.Arkası orman ve dağlık olduğu için doğal suyu bol fethiyenin ve ortadan geçen bir çayı var. Çeşmede bunu görmek mümkün değil.\nAkdeniz iklimine hakim olan Fethiye denizden gelen rügarlarıyla sizi karşılar.Kordon boyunu gezdim hemen hemen sahil boyu devam ediyor.kendine özgü mimarisi ve tarihi bir geçmişe sahiptir Fethiye.Turizme yönelik faaliyetler burdada hakim. genellikle bahar ve yaz aylarında hareketli ve nüfus yoğunluğu fazla. Çok güzel bir doğası ve bir çok koyu var ve tam karşıda Bizans adası denilen bir ada var. Baba dağının bir önündeki küçük dağın tepesindeFethiye kalesini görürsünüz.iklimi ılıman olduğu için her çeşit meyve ağacına rastlamak mümkündür.\nKısaca ülkemin her yeri ayrı bir cennet ama mahdut sınırlar içinde yeşilin her tonunu göreceğiniz topraklarımız var. Kastamonu seyahatimde gördüğüm gibi; Batı Karadenizin yeşil şeridi olan Karabük -Kastamonu bitki örtüsü, doğası ve ormanları da hafızamda iz bırakmıştır. \nOnun için bir fırsat yakaladığınız zaman değerlendirin ve cennet ülkemizi gezin.\n13 MAYIS 2013 FETHİYE\nSAFFET ÇAKIR\n\n",
"siir_uzunlugu": 809
} | 809 |
{
"siir": "Bir Kot Pantolona Gitti Pullar \n\n\nOrtaokula başladığımız yetmişli yılarda, Bahçelievler'in bir sokağında oturuyoruz. İlkokuldan çıkıp ortaokula başlayınca, hali ile çevremiz, arkadaşlarımızda değişti. Arkadaşların arasında, futbol oynayanı var, sinemayı tiyatroyu seveni var, kartpostal biriktiren var, pul koleksiyonu yapanı var, kısacası ne ararsan var.Mahalleden bir iki arkadaş pul koleksiyonu yapıyorlar, ben de bakarken hoşuma gitti. Birisi dedi ki ''Ağabey bu pullar seneler sonra satarsan servet servet, sana on tane villa alır'', hmmm nasıl bir şey bu ya, şimdi on liraya al, on yıl sonra delikanlı oldun mu yüz katına, bin katına sat.İki sokak ötede yaşlı bir amca bulduk. Amca hem kitapçı hem de pul satıyor. ''Bak evlat' dedi 'Bu pul biriktirme işine filateli denir, pul biriktiren kişiye de filatelist, sen şimdi bu işe başlayınca ne olacaksın? '' Ne olacağım ki acaba diye düşünürken, amca biraz hiddetlenerek'' Filatelist dedik ya oğlum'' deyiverdi. Çocuk aklımız ile yarı anladık, yarı anlamadık amcanın söylediklerini...Cumartesi tatil günü soluğu Behiç Fahir amcanın yanında alıyoruz. Mahallede arkadaşlara da hava atıyoruz, bilmiyorlar ya, ''Oğlum filatelistim artık bu saatten sonra ona göre.'' Bön bön suratımıza bakıyorlar, ''İyi ne yapalım filatelist olduysan, Allah tamamına erdirsin, para pul var mı işin ucunda? '' Elim ile çenemi kaşıyorum'' Şimdilik sadece pul var pul, para kısmetse ileride beş on yıl sonra, Behiç Fahir Amca öyle dedi'' Aklımızdan neler geçiyor neler. Üüüüf, beş on sene sonra paraları koyacak yer de bulamayacağız. Arkadaşlarda şafak bet beniz atıyor, illa ki düşünüyorlardır bizde mi yapsak pulculuk arkadaşlarla diye...Her cumartesi Behiç Fahir Amca'nın dükkânına uğramak alışkanlık oldu artık. Amca bir açıyor defter defter pulları, cillop gibi, ayrıca bir de o senenin çıkan pul kataloğunu verdi bize hediye. Eve gittim bir karıştırdım, aklım çıkacak nerede ise. Eskilerden 1930 yılı pulu, 1923 yılı İzmir İktisat Kongresi pulu, fiyatını duysanız dudağınız uçuklarda iyileştirmezsiniz bile tedavi ile ilaçla. Otuz bin lira kırk bin lira serisi. Hele hele bir de geri tarihlere git, Osmanlı Dönemi Pullarına, yüz bin, iki yüz elli bin Türk Lirası fiyatları var pulların Filateli Kitapçığında. Aklım çıkacak da tavana vuracak bir daha geri gelmeyecek diye korkuyorum...Pulculuğu yavaş yavaş ilerletiyoruz. O zaman e-mail ve internet denen aletler daha piyasada yok. Herkes birbirine, köye şehre mektup yazıyor en kallavisinden. Akrabalara eşe dosta haber veriyoruz, mektupların zarflarını sakın atmayın, bize getirin. Sağ olsun birçoğu da getiriyordu. Kesiyoruz pul olan yeri, su ile dolu tasa atıyoruz, pul az sonra kâğıttan ayrılıyor, alıp kurutup doğru pul defterine...Pul koleksiyonu yapan üç beş arkadaş daha var, onlarla fikir alışverişinde bulunuyoruz. Arada kızlara şaka yollu takılıyoruz,''Gelin kızlar evde size pul koleksiyonumuzu gösterelim' diye, kikir kikir gülüyorlar, yapmadığımız şaklabanlık kalmıyor...Bizim pul sevdası böyle böyle bir iki sene sürdü. İki sene sonunda, bir bakayım maddi olarak, ne kadar olmuş dedim bu pullar. Kalemi kağıdı aldım elime, benim hesaplarıma göre, dört beş bin lira eder bu pullar. Gidelim bakalım Kızılay'a doğru, orada bu işin ticaretini yapan amcalar var. Paramızı alalım çatır çatır yiyelim, babamıza arkadaşlarımıza yardım da yaparız az buçuk... Her neyse bir cumartesi günü, Kızılay Menekşe Sokak'daki bir pasajda, iki tane yaşlı pulcu amca bulduk, girdik birine, selam aleykümselâm, verdik defteri. Amca eline büyüteçi aldı, bakıyor da bakıyor. İçimden dedim ki beş bini de geçer herhalde bizim pullar, babama bir Anadol marka araba mı alsam. Anadol deyip de geçmeyin, o zamanın en lüks arabası, şimdilerde piyasada tek tük kaldıysa da. Öyle düşünürken, amca başını kaldırdı, gözlüklerini indirdi,''Şu arka sayfadakiler beş para etmez, ön sayfadaki yüz yüz elli tanesine de temizinden bir beş yüz toka ederim size'' dedi.Arkadaş ile şoke olduk şoke, başımızdan kaynar sular döküldü adeta ''Ne beş yüzü amca, ne diyorsun sen ya, bizim ile dalga mı geçiyorsun, Behiç Fahir amca çok para eder dediydi bize',' amca tekrar ''Eeee oğlum ben otuz yıldır bu işi yapıyorum, anlarım biraz, işinize gelirse, yanda bir pulcu daha var bir de ona gidin siz bilirsiniz.''Dur dedim bir de yandakine gidelim. Oradan çıktık yandaki pulcuya girdik. O amcada uzun uzun inceledi, elinde ki büyüteç ile, sanırsın Emniyet'in Kriminal Laboratuvarı. Şimdi anlayacak bu amca gerçek değerini galiba dedim içimden. Ne dese beğenirsin, ''Bunlar ancak dört yüz dört yüz elli eder küçük arkadaşlar'' demez mi. Bir bozulduk, bu sefer başımızdan kaynamayan sularda döküldü, yine ilk girdiğimiz dükkâna girdik. Amca hiç olmazsa bir elli yüz lira arttır dediysek de, adam la dedi illa demedi...''Ver elini amca, hayırlı olsun o zaman, hayrını gör ver paramızı'' dedim. Aldık parayı doğru yan pasajdaki kotçuya, alırsın en güzelinden bir lewis marka Amerikan kotu, yallah sokaklarda top tepmeye, akranlarımıza hava atmaya. İşte böyle bizim geçmişteki pulculuk hikâyemiz. Şimdiki bazı bebeler bilmez bile belki filatelistin ne olduğunu, uzman doktor cinsi filan zannederler. Bir kot pantolona gitti o pullar, bir kot pantolona. Üç beş sene daha saklasak zengin olur muyduk ki acaba?\n\n",
"siir_uzunlugu": 767
} | 767 |
{
"siir": "Huzur ellerinin güzelliğidir \n\n\nO kadar mavi değil\nBugün gökyüzü! \nDeniz çok mavi gelmiyor bana\nOrmanlar yeşiline mavi sıvamış\nGökyüzü yeşili bölmüş bulutlara\nDeniz tirsileşmiş bir acayip bugün\nSen hasta sen neşesiz olduğun için\nHuzur ellerinin güzelliğidir\nGözlerin karşımda mutluluk denizi\nBahar dalı. çiçek dili. yeşilin rengi\nAnlatmanın imkanı yok güzelliğini…\n\n",
"siir_uzunlugu": 48
} | 48 |
{
"siir": "Seni sende tende her gece yaşıyorum \n\n\nArayıp sormasam da, düşünme beni gülüm\nBeni sende, seninle, her gece yaşıyorum\nÇatma kara kaşını, yıkma bana âh gülüm! \nSeni bende, hep tende, her gece yaşıyorumSana yazdıklarımı, okudun mu hiç, bilmem? \nHasret göz yaşımı, inan ki ben hiç silmem\nSeni sevdim işte yâr, bakaşına hiç gülmem\nSeni bende, hep tende, her gece yaşıyorumHasretinle, aşkınla, alev alev yanarım\nYaralı bülbül gibi, daldan dala konarım\nDuymasan da sesimi, adını hep anarım\nSeni bende, hep tende, her gece yaşıyorumNefeslerim hep sensin; yokluğun beni yakar\nŞu gönül derelerim, sana çağlayıp akar\nÂhû gözlü, NAZLI yâr, gözlerim yola bakar\nSeni bende, hep tende, her gece yaşıyorumBir zaman açan güle, bir zaman tatlı dile\nGül için figân eden, dertli öten bülbüle\nBazen dönerim susuz, yanmış kupkuru çöle\nSeni bende, hep tende, her gece yaşıyorumDurak seninle yaşar, seninle dağlar aşar\nO sensiz nasıl yaşar, düz yolda sensiz şaşar\nO da insan ve beşer, gözyaşları hep taşar\nSeni bende, hep tende, her gece yaşıyorumDurak YİĞİT\nGönüllerin Şairi\n2010...KOCAELİ\n\n",
"siir_uzunlugu": 166
} | 166 |
{
"siir": "Yeter \n\n\nKaosun krallığı yüzyılları sarsan büyük savaşlar \nKorku ve gözyaşı zafer ve kan \nMekanın tarihin hazin yıkılışı durmadan üstüste binişi\nGeçmişten günümüze akan nehrin etten ve kandan köprüsü artık dur yeter!\n\n",
"siir_uzunlugu": 31
} | 31 |
{
"siir": "Vasiyet \n\n\nDostlarım,\nBir dağ başına gömün beni,\nÖldüğüm zaman.\nToprakla sımsıkı örtün üstümü.\nGüneşin doğmadığı günler,\nToprak ısıtsın yüzümü.Avuçlarım, göğe doğru dursun yanımda,\nYağmur, avuçlarıma düşsün.\nMezar taşıma yazında gelenler; \nAğlamasın mezarımda...Şöyle denizi görsün toprağım,\nDağ gibi dalgalar,\nKucağımda son bulsun.\nBir dağ başına gömün ki beni; \nİlk ve son arzum olsun.\n\n",
"siir_uzunlugu": 52
} | 52 |
{
"siir": "Evlilik \n\n\nNasıl bir hayatmış bilemiyorum.\nNeden bu dünyayı sevemiyorum.\nHayat bir kez güldürmemişken.\nNeden i.…….. edemiyorum.EVLİLİK kutsal deyip girdik bu yola\nMutluluk bulacağım diye vermedim mola\nBu hayatın çilesini çekenler.\nUmduğunu bulamazsın çıkma dedi bu yolaEVLİLİKLE yıprandım kafam rahat etmedi.\nSomurtmakla kalmadı bir gülücük vermedi.\nEvliliktir deyip bu normal diyeceksin.\nDoğrudur ama ne zaman güleceksin.Bal tadında bir EVLİLİK hayalim. dileğimdi.\nBunun için dünyada ne yapıp ne edeyimdi.\nZeytin dalını uzattım yine uzatırım ben\nBilmiyorum eksiklik neremdeydi nerdeydi.Bekarlık sultanlık mı onu bilemem.\nEVLİLERE sultanlıktır diyemem.\nHangi suda kulaç attığımı.\nBilir misin gerçekten onu da bilemem.Söyleyin dünya söyleyin bana.\nİnsan yaşarken ÖLÜR mü de bana\nŞan şöhret para mal mülk HAŞA\nBir zerrecik mutluluğu ver banaHayattan yorulmak acep bumuymuş.\nİnan ki bu hem de mutsuzluğun koruymuş.\nNe olur mutsuzluğu sök at içimden.\nAtmaz isen bu hayatının sonuymuşÇELİK’im diyor ki bu kaderi çekerim.\nHatun inat olursa gıdım gıdım biterim\nGülmesine gerek yok somurtmasın yeterki\nHUZUR ile birlikte seveceğim inan ki\n\n",
"siir_uzunlugu": 156
} | 156 |
{
"siir": "Din \n\n\nDin isimdir, inançtır, baş eğmek, bağlanmaktır\nBu bağlamda oturup sessizce ağlamaktırPadişahta fermandır, ikrah ile yeksandır\nBazı yerde merhamet, bazı zaman ihsandır. Dünyada her şey insan, din evveldir ahirdir\nSavaşlarda istila, gönüllerde kahırdırVarlıklıya mülk olur, krallarda istila \nHâkimlere hükümdür, mazluma zülden ala! Toplumlarda millettir, şeriattır, zulmettir \nŞairin sırtına yük, vekiline zahmettirBazısına din para, bazı gönülde hizmet\nİkisi de ibadet, ikinci galip elbetBazısı mabut diyor bazıları inkiyad\nVeliler biat eder, deli istisnasız yâdDurumdan vazifeyi inatla çıkaranlar\nTakva üzre yaşamış mülksüz Veysel KaranlarBazısı ikrah etmiş yaşadığı hayata\nBu yüzden kaza- kader demişler tabiataKimisi kahır çeker her haline şükreder \nKimine evhit dindir, “hamdolsun halime” derMükâfattır, cezadır, galebedir, âdettir.\nDin itaat, din isyan, din bazen siyasettir. Büyüklüğün muradı vera’dır ibadeti\nKralda ferman olur, yaşar malum âdetiHesap günü gelince bütün ahval sorulur\nSular bazen sel olur, bilahare durulur.Hülasa din mükâfat, millet içinde millet\nDevletsiz din yaşamaz, dinsiz millette illet!\n\n",
"siir_uzunlugu": 144
} | 144 |
{
"siir": "Ört Pas Ettim \n\n\nAşk cesaret işiydi\nCesaretimi kaybettim\nSonra aşkımı da\nÜzgündüm ve üzüldüm\nSeni bir daha göremedim\nÇok aramak istedim\nSeni içime gizledim\nAşkımı da cesaretimi de\nBöyle ört pas ettim\nÜzgündüm ve üzüldüm\nSonra aşkımı da\nCesaretimi de kaybettim\nAşk cesaret işiydi...\n\n",
"siir_uzunlugu": 44
} | 44 |
{
"siir": "İzdırap \n\n\nİzdırapZaman geçip gençlik gider\nBir gün saçlarına ak düşer\nZülüm girdabında boğulup gider\nO zaman anlarsın hayatın İzdırap diyeİçki, kumar masalarında gençlik\nYürümez arkadaş düşmanla dostluk\nEmerler kanını geçer o gençlik\nO zaman anlarsın hayatın İzdırap diyeİhtiyarlık çalar bir gün kapını\nHastalık yıpratır vücut yapını\nMezara koymazlar malın mülkünü\nAnlarsın ömrün geçmiştir İzdırap diyeHalil Çolak 12.7.1974 Erzurum\n\n",
"siir_uzunlugu": 58
} | 58 |
{
"siir": "Özlemezsen, özlemem... \n\n\nÖzlemezsen, özlemem…\nAğlamak bir anda gelir hani adına da depresyon derler.\nAslında ufak bir şey sizi bir anda duygusala bağlar ve dökülüverir yaşlar gözünüzden,\nAma o ufak şeyden ağlamaz aslında insan, geçmişte biriktirdikleri yüzünden bu haldedir ki..\nTutamazsın kendini sele dönüşür ansızın gözyaşları,\nBen yapamam böyle anne,\nBeceremem.\nBöyle olmaz anne,\nDüzelmem lazım.\nKendime çeki düzen vermem lazım! \nÇeki düzen vermemiz lazım.\nAma yok anne güç vermiyor bana,\nGüvenemiyorum anne! \nKanımın çekildiğini hissediyorum,\nNeler oluyor? \nBazı şeyler gerçek mi oluyor? \nHayır, yapamam bunu zorlama ama! \nBelki de sen haklıydın, benden adam olmaz! \nYargılarım yetmez ama kendimi yargılamakta üstüme yok! \nKendimden başka kimse yargılayamaz nasılsa beni! \nTanrı çoktan terk etti bizi anne..\nAşk benden uzaklaşmıştır belki de,\nHeyecanımı kaybetmişim,\nYok inancımı kaybetmişim,\nYok yok ben seni kaybetmişim! \nAh gönlüm oldu mu şimdi? \nNeden olmasın değil mi, nasılsa kaderi değiştirmek bizim elimizde,\nAma gel gör ki ben değiştirmek istiyor muyum? \nBu günlerde kendime şaşırıyorum.\nGücüme, dayanıklılığıma gülüyorum,\nYetmiyor alkışlıyorum.\nBugünlerde sana şaşırıyorum.\nGülüşüne, fedakarlığına bayılıyorum,\nYetmiyor kucaklıyorum seni.\nBugünlerde bize şaşırıyorum.\nSevgimize, deli dolu oluşumuza,\nYetmiyor aşık oluyoruz.\nBugünlerde şımarık ruhuma şaşırıyorum.\nYeniden sevmesine heyecanlanmasına.\nSoğuk bir kış günü arıyorum içimi titretecek battaniyeye sarılıp uyuya kalmak için.\nMeğer aşk ne karmaşık bir şeymiş tek yaşanan ve tekrarları beğenilmeyen...\nYa da öyle sanılan bir şey işte..\nSana hayır demek mümkün mü? \nSeni tanıyalı belki çok kısa bir süre oldu,\nAma,\nAma ben senden etkilendim.\nSende benden.\nBunu anlayabiliyorum,\nHissediyorum,\nElini tutmaya çalıştığımda elektrik kıvılcımlarını görüyorum ben…\nLugatıma yasak getirdiğim kelimeleri,\nTekrar lugatıma alıyorum.\nZamanını bekliyorum söylemek için,\nGözlerinin içine bakarak taa içine bakarak sayıklamak istiyorum.\nSeni seviyorum demek,\nDeli divane, salya sümük aşık olmak istiyorum yeniden…\nSen benim yaramazlığımın içinde koruduğum çocuksuluğumu sevdin.\nBende sende gizli olan gücünü, çekim kuvvetini sevdim…SAYGILARIMLA…\n23/07/2011 22:32\n\n",
"siir_uzunlugu": 292
} | 292 |
{
"siir": "İnmeyecek bu bayrak Türkiye'm ayağa kalk \n\n\nDöküldü senin için\nKanlar yere serildi\nYüz binler ve milyonlar\nNice canlar verildi\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nO rengin şehit kanı\nGöklerdedir Ay-Yıldız\nGazi ve şehitlerim\nSana fedâ çocuk kız\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nSon Dünya Kupasında\nHerkes tanıdı rengi\nGöklerde dalgalandı\nMillet gördü ahengi\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nKapladı dev bayraklar\nHepten tribünleri\nSevindirdi topluca\nKahramanı ve eri\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nBaşarıya susamış\nMilletin şahlanışı\nKazındı hep ruhlara \nDaim yükseltti başı\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nÇin Kore Japonya'yı\nBiz tek tek mağlup ettik\nGösterdik kendimizi\nBütün dünyaya yettik\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nTürk'e verilen sevgi\nHep dünyayı şaşırttı\nSevinç göz yaşlarımız\nCanlara canlar kattı\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nHiçbir millet hiçbir soy\nDemez böyle Türkiye\nOralardan vatana\nBu sözleri hediye\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nPotansiyelimizi\nGeçirin harekete\nSebep olsun yurdumda\nHuzura berekete\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\nSöyleyen Hasan Sancak\nSevgi aşkı güçlensin\nZorluk ve sıkıntıyı\nO birlik aşkı yensin\nİnmeyecek bu bayrak\nTürkiye'm ayağa kalk\n\n",
"siir_uzunlugu": 181
} | 181 |
{
"siir": "Çanakkale \n\n\nHey onbeşli onbeşli \nNereye gidiyorsun \nArkana bakmadan bağırıyorsun \nVatan! Vatan! Vatan!\nYok mu sizler gibi şanlı yatan Ortalıkta kan. et ve kemik \nÇakallar inmiş Çanakkaleye aç \nKan kokusu doyurmuş namerdi \nSen şanlı! Sen Türk askeri \nKurban vermiş anan senide Savaş bitmese cepheye gidecek \nKimse yok savaşacak \nKöyüm de kalmış anam. bacım \nBirde topal yemen gazim Revirde iki bacağıda kopmuş asker \nSanki kanatlanıp uçacakmış gibi \nBağırıyor Çanakkale geçilmez \nBurda bir akıntı var karşı koyulmaz Şanlı ordu toprağımın askeri\nŞehidim. gazim sensin benim herşeyim _hey onbeşli onbeşli \nTokat yolları taşlı \nŞahlanmış Çanakkale aya karşı_20/03/2015\nCumartesi\n\n",
"siir_uzunlugu": 91
} | 91 |
{
"siir": "Mahsuni Baba \n\n\nGarip şair Mahsuninin çırağı,\nÇalar söyler yiğit idi yüreği,\nMahsuninin Hacı Bektaş durağı,\nKaplte yaşar ölmez Mahsuni baba.Nankörlerse kıymetini bilmedi,\nSenin gibi bu dünyaya gelmedi,\nYiğit yürek Mahsunimse ölmedi,\nKalpte yaşar ölmez Mahsuni baba.Unutmadık seni Mahsuni babam,\nSeni unutmamak gayretim çabam,\nDaha gelmez senin gibi bir adam,\nDünya sensiz olmaz Mahsuni baba.Uğramıştım Hacı Bektaşa bir yaz,\nGittim mezarına eyledim niyaz,\nAcın içimizde dinmez bu avaz,\nKalplerde gül solmaz Mahsuni baba.Çektiği çileler kendinde saklı,\nÇalar söyler idi her sözü haklı,\nAnlamadı seni cahilin aklı,\nAhın yerde kalmaz Mahsuni baba.Gerçek söyler idi hak oğlu haktı,\nAllah var dünyada onun gibi yoktu,\nDoğru sözle dokuz köyden uzaktı,\nYazık gitti gelmez Mahsuni baba.Veysel der ki; Gerçek er oğlu erdi,\nHep çileler çekti nede gün gördü,\nÇoklarına çok çok akıllar verdi,\nMekanın nur dolsun Mahsuni baba.\n\n",
"siir_uzunlugu": 133
} | 133 |
{
"siir": "Ateş Düştü Gönlüme \n\n\nŞurada çıngı, çıngı kim çıkardın yangını\nİçimde hara döndü aşkımızın vurgunu\nNe bahar der nede güz her mevsimde sürgünü\nSeni ben sevdim diye herkes düşman gönlümeAnladım ki her şeyim sensiz yalanmış yalan\nİyi günün dostları kötü günde gör talan\nHer gün yüz merhabası her yüz selam salan\nSeni ben sevdim diye herkes düşman gönlümeYazsam roman olacak aşkımın badiresi\nBaşka bir yerde yoktur kalbimde ki adresi\nSenin için ölürüm haykır hele ver sesi\nSeni ben sevdim diye herkes düşman gönlüme10.MAYIS.2010.P.TESİ\n\n",
"siir_uzunlugu": 82
} | 82 |
{
"siir": "Ali Baba'nın Çiftliği \n\n\nAli Baba'nın\nÇiftliğini\nVergiciler basar.\nÇiftlik olur dar.\nAli Baba\n'Aman' diye bağırır.Çiftlikte\nAkmıyor sular,\nBelediye gelmiş\nCezalar yazar,\nAli Baba\n'Olmaz' diye bağırır.Ali Baba çiftliğinde\nKesilmiş elektrikler,\nFaturaları ödeyememişler,\nAli Baba\n'İnsaf' diye bağırır.Ali Baba çiftliğinde\nKamulaştırmalar.\nÇaresiz ortamda\nBütün hayvanlar,\nAli Baba\n'Yeter' diye bağırır.\n\n",
"siir_uzunlugu": 50
} | 50 |
{
"siir": "Babaya Hasret \n\n\nBabaya HasretBaba şefkatini hep dışarıda gördüm,\nBazen sevginin olmadığını hissettim\nSenin için zorda olsa \nSeni seviyorum demeni bekledim yıllarcaHasretim sana baba\nBelki senden gördüklerimden\nBelki de yetiştirilme tarzımdan\nSana sarılmayı hep özledim yıllarcaEtle tırnak olmak istedim seninle\nBir arkadaş olamadık geçmişte\nArtık büyüdüm yanlızlığımla\nSeni seviyorum demeni bekledim yıllarcaHasretimi diyorum \nHer zaman seninle konuşmayı denedim\nBazen sen konuşmadın \nBazende ben o cesareti bulamadım kendimde\nSadece sıcak kollarını hissetmek istedim\nİki yabancı değil etle tırnak olmayı denedim\nBirgün beni anlarsın baba olunca derdin ya\nBaba olmak gerekmiyor seni anlamak için\nAnlamsızları anlamak istemiyorum\nSeni senin sevgini istiyorum\nHasretim sana baba hasretim sana.Herdem\n19/01/2007\n17:40\n\n",
"siir_uzunlugu": 105
} | 105 |
{
"siir": "Bebek \n\n\nGözleri el vermiyor bakmaya henüz,\nTeninde doğmamış güneşin rengi.\nAydınlık, bedeninde cesur ve gürbüz,\nSaçları gecenin yaldızlı rengi.Hoş geldin dünyaya hoş geldin bebek! \nGelişin tatlı bir sohbet gibidir.\nHoş geldin ey masum, hoş geldin bebek! \nÇevren ağladığına gülen nesildir.\n\n",
"siir_uzunlugu": 40
} | 40 |
{
"siir": "Silinesiz Sevdayı \n\n\nyarını yarına ek\neline yaz sevdayı\nçizgiye çizgiyi çek\ndiline diz sevdayıözlemi düşür düşe\nişinde kalın kuşe\nyerin yüzüne neşe\nyeline sez sevdayıtamı güne çalışır\nkuşlarıyla alışır\nsevgi dolu dolaşır\nseline ez sevdayıboşuna değil işte\noynaşıra sevişte\nara sıra gevişte\niline çiz sevdayıozan efe didişe\nşaşılası gidişe\nçizikleri endişe\nsilinesiz sevdayı 140511ankara\n\n",
"siir_uzunlugu": 54
} | 54 |
{
"siir": "Gün Batımı \n\n\nBir gülüş ardında, üzgünlüğüm.\nAteşim, bir sigara da.\nÇok şey var anlatılacak, söyleyecek.\nSaatler yetmeyecek,\nYetmeyecek zaman.\nKaç ömür geçsede aradan,\nBitmeyecek bu şiir....Gönlünü gönlüme çizen yıldızlar,\nAy ışığındaki parıltı,\nGönül rengindeki gün batışları,\nYüreğimde uzar gider gölgeler,\nBeni benden alır, gider gölgeler....Akşamlarla uzar gider ayrılık,\nDerdimi benimle yazar gölgeler.\nSusarım; \nKaleminden kan damlar.\nBitmiyecek sana adanan,\nKardelen çiçeği gülüşler.\nRüzgardaki ürkek öpüşler,\nYağmurdaki kalp atışları.\nGitmek bilmiyor,\nGün batımı....15.05.2014\n\n",
"siir_uzunlugu": 72
} | 72 |
{
"siir": "Zehir... \n\n\nBir ölçek umarsızlık\nİki ölçek bana necilik\nOn ölçek riyakârlık\nSınırsız çıkarcılık\nTaklit / koypacılık\nBolca yalan içine\nİyice karıştırılacakKusursuz inancın\nSevgi ve saygının \nVe de paylaşımın\nÜzerine dökülecek\nEtkileri görülecekEğitim öğretim \nSoru sormamaya\nYasaları düzenin\nTartışılmazlara\nHızla dönüşecek\nİnsan köleleşecekDeğerler batıya\nBencil çıkarlara\nPeşkeş çekilecek\nTarihsel kopyaya \nÇağdaşlık denilecekDüzenin öğretimi \nYasaları düşüncesi\nYaşamı hayalleri \nBatıdan alınacak\nZehir tüm görevini\nTamamlayacak\nDeğerler kaybolacakArtık bak sonuca\nBatılılaşma yolunda\nKendini kaybetmiş\nÖmrünü tüketmiş\nİki arada bir derede\nHani özgürlük nerede? Ömrümüz geçti\nYalanlar içindeZamanın söylevi\nÇağdaşlık peşindeOlayların gerçeği\nBatının efendiliğinde\nBenim ülkem nerelerde? 11.12.2007 - İzmir\n\n",
"siir_uzunlugu": 95
} | 95 |
{
"siir": "Böyle Dost. \n\n\nSana güvenmiştim dost diyebildim\nAlaycı bakışla halime güldün\nİçimdeki seni kendin ödürdün\nBöyle dost variken düşman gerekmez.Parmaklıklar arkasından bakası\nYüreğinden kör yılanlar sokası\nÖlsem bile iki elinde yakası\nBöyle dost variken düşman gerekmez.Gözlerimden kanlı yaşlar akıttım\nBaykuş gibi viraneyi yurt ettim\nYüreğimi erim, erim, erittim,\nBöyle dost variken düşman gerekmez.Bir parça sevğini başima kalktın\nDüşman yıkamadı sen beni yıktın\nEn sonunda yalnızı terk ettin\nBöyle dost variken düşman gerekmez \n Yalnız.\n\n",
"siir_uzunlugu": 72
} | 72 |
{
"siir": "Geldi geçti \n\n\nHem kışıyla hem yazıyla\nHem sözüyle hem sazıyla\nBülbülün güle nazıyla\nGeldi geçti gençlik çağıÖmür geçti anlamadık\nGüzelliği kalır sandık\nBir arpa boyu yol aldık\nGeldi geçti gençlik çağıSanırsın bitmez yollarım\nGeri baktım her şey yarım\nBelki bir gün tamamlarım\nGeldi geçti gençlik çağı\n\n",
"siir_uzunlugu": 46
} | 46 |
{
"siir": "Bir bayram sabahıydı anneciğim \n\n\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nBayramlaşmak için geldim kapına\nBir bayram sabahıydı\nYıllar sonra\nKapanmak için ayaklarına.\nHakketmek için ayaklarının altındaki cenneti\nÇekebilmek için kalbindeki merhameti\nElimi uzattım kapının tokmağına\nÖttü uzun uzun teknoloji bülbülü\nUzandı gözlerim kapının aralığına.\nYıllar oldu anneciğim uzun yıllar\nGeçit vermedi dağlar aşılamadı yollar\nSevgine hasret özlemli kollar\nDolanmayı bekledi boynuna.\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nBayramlaşmak için geldim kapına.\nYirminci yıllarda demir aldığım limana\nBir küskünlük ile ayrıldığım yuvama\nYenik düştüğüm duygularıma\nKarlar yağmağa başladığı bir anda saçlarıma\nAyrıldığım limana demir atmaya geldim.\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nElim uzandı kapının tokmağına\nGözüm ilişti kapının aralığına\nYorgun adımlarının sesinin gelmesini kulaklarıma\nYılları sürükleyip peşinden gelmeni bekledim.\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nYıllar sonra bir bayram sabahı\nGerilere bırakıp ahı eyvâhı\nBir ömür boyu biriktirdiğim günâhı\nYıllar sonra bir bayram sabahı\nHayatın çöplüğüne atmaya geldim.\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nBayramlaşmak için geldim kapına\nElim uzandı kapının tokmağına\nYılların özlemini kondurmak için yanağına\nAffetmen için kapanıp ayağına\nAnlamadığım duygularımı kulaklarına\nFısıldamak istedim.\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nBir gittim on beş geldim\nYıllar yılı şuursuzca direndim\nSeneler boyu kinlerle nefretlerle bilendim\nHiç uğruna hiçliklerle gücendim\nBir bayram sabahında annem\nBayramlaşmaya kapına geldim.\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nBayramlaşmak için geldim kapına\nSen yıllar yılı rüyalarımı süsleye geldin\nSen gönlümü dolduran güzeldin\nKırgınlıklar sarsada her bir yanımı benim için özeldin\nÖzel günde annem bütün özlemimle sana geldim.\nBir bayram sabahında anneciğim\nBayramlaşmak için geldim kapına\nBir karım ve yavrularım\nBir yanda damatlarım, gelin ve torunlarım\nElimdeki bûketse duygularım\nÖzlemimle dopdolu boynu bükük sana geldim.\nBir bayram sabahında anneciğim\nBayramlaşmak için geldim kapına\nKırk yaşlarında geldin hep rüyalarıma\n“Bu bayram olmadı gelecek bayrama”\nDeyip erteledim özlemlerimi duygularımı\nRüyalarla boğuştuğum anlarımı\nSeninle dolu anılarımı\nYeniden yaşamağa geldim.\nBir bayram sabahıydı anneciğim\nBayramlaşmaya geldim kapına\nDualarının aydınlığına\nİbâdetlerinin yüzüne akseden nuruna\nAnnem olmanın şuuruna\nEvladın olmanın gururuna\nAyaklarına kapanıp cennete ermenin onuruna\nŞefkat ve merhametine erişmenin ayrıcalığıyla\nRabb’imin huzuruna\nVarmak amacıyla anneciğim\nBir bayram sabahında\nBayramlaşmak için geldim kapına…\n Serhat GÜLÜ\n\n",
"siir_uzunlugu": 329
} | 329 |
{
"siir": "Dost Diye Diye \n\n\nBen gönlümü kul eyledim ehli irfana\nKamil insana\nDost elinden çekmem eli gitmem yabana\nDurdum divana\nDost diye diyeDüştüm mürşit kemendine sardım özümü\nVerdim özümü\nMürşit bana ayna oldu gördüm özümü\nSerdim özümü\nDost diye diyeTutuştu gönlüm elinden sönmez bir daha\nDönmez bir daha\nDosttan başka gerek mi var bir kıblegaha\nGirdin dergaha\nDost diye diyeOturmuş gerçek erenler sohbette sazda\nDemde niyazda\nİçirdi deminden saki bize birazda\nGönlüm avazda\nDost diye diyeDaimi'yim her an arar gözlerim seni\nÖzlerim seni\nAlır gönül köşesine gizlerim seni\nİzlerim seni\nDost diye diye\n\n",
"siir_uzunlugu": 92
} | 92 |
{
"siir": "Her Ne Halde İsem Bilir Dost Beni\t \n\n\nAşıkını bu menzile erdiren\nHer ne halde isem bilir dost beni\nBir noktada bin bir hikmet gördüren\nHer ne halde isem bilir dost beniÇekip katarını yola gelene\nCanım kurban olsun halden bilene\nŞu gönlüm yar olmaz yüze gülene\nHer ne halde isem bilir dost beniMümin olan muhabbeti hal eyler\nÖzünü alemde türap yol eyler\nNadan olan ismimizi pul eyler\nHer ne halde isem bilir dost beniKerem eyle kurtar ulu yaradan\nAyırma bizleri cemden sıradan\nCahil olan seçmez akı karadan\nHer ne halde isem bilir dost beniDaimi eriştim seyran çağıma\nKumru dudu konar dal budağıma\nBen bağban olmuşum kendi bağıma\nHer ne halde isem bilir dost beni.\n\n",
"siir_uzunlugu": 113
} | 113 |
{
"siir": "istikbal Göklerde \n\n\nBaktı gökyüzüne döndü yüzünü\nİstikbal göklerde dedi Atatürk\nDünya benimsedi altın sözünü\nİstikbal göklerde dedi AtatürkKaradan giderken dört köşe bucak\nHızıyla zamanı kısalttı uçak\nYeniliğe açtı, daima kucak\nİstikbal göklerde dedi AtatürkTürk hava kurumu görevi seçti\nO anda yasayı orada biçti\nUçak sanayisi sisteme geçti\nİstikbal göklerde dedi AtatürkBir gün en etkili silah olacak\nSanayi gelişip uçak dolacak\nÜreten devletler karlı kalacak\nİstikbal göklerde dedi AtatürkGözleri semadan yana dönderin\nAya ilk insanı sizler gönderin\nVasiyeti etti böyle önderin \nİstikbal göklerde dedi Atatürk\n\n",
"siir_uzunlugu": 84
} | 84 |
{
"siir": "Temelinde Eğitim Var \n\n\nSuçluların artmasının\nTemelinde eğitim var\nSevgi saygını bitmesinin\nTemelinde eğitim var.Memleketin oğlu kızı\nBatıya döneli yüzü\nKüçümser olması bizi\nTemelinde eğitim var.Biri ak der biri kara\nAzar sinemdeki yara\nVar mı dersen buna çare? \nElbet derim eğitim var.Kararı vermeden hâkim\nYargıya hükmeder mahkûm\nAdaletsiz ise hüküm\nTemelinde eğitim var.\nAkraba yandaş koruma\nTanık çoktur bu duruma\nGerek yok başka yoruma\nTemelinde eğitim var.Çoğaldı cangama nizah\nBilen varsa etsin izah\nYaşıyorsak kara mizah\nTemelinde eğitim var.Şu duruma bak arkadaş\nBelli değil ayakla baş\nKurumlar ediyor savaş\nTemelinde eğitim var.İyiliğe erdirmenin\nKötülüğü kovdurmanın\nHer varlığı sevdirmenin\nTemelinde eğitim var.ELEMİ der hür olmanın\nBütünleşip bir olmanın\nEbediyen var olmanın\nTemelinde eğitim var.İbrahim PATAZ\n10.04.2011 Osmaniye\n\n",
"siir_uzunlugu": 115
} | 115 |
{
"siir": "Ben Bu Gece İstanbul'un Koynunda \n\n\nBen bu gece İstanbul'un koynunda\nKadehleri yokluğuna kaldırdım\nBir klarnet. bir keman. bir tanburda\nHasret dolu şarkıları çaldırdım...Bitti meyler. susuzluğum geçmedi\nEfkarıma İstanbul da yetmedi\nSazendeler bırakıp da gitmedi\nHasret dolu şarkıları çaldırdım...Aklımdaydı ellerinin tutuşu\nKarşımdaydı o Kazancı Yokuşu\nAttım yere kalan bir kaç kuruşu\nHasret dolu şarkıları çaldırdım...Geçti zaman. erdi gece sabaha\nDediler ki; gerek yok ki tamaha\nBeyoğlu'nda turlayıp da bir daha\nHasret dolu şarkıları çaldırdım...\n\n",
"siir_uzunlugu": 69
} | 69 |
{
"siir": "ATATÜRK'Ü Anlamak... \n\n\nATATÜRK OKUMAKTI; \n-MATEMATİKTİ,\n-EDEBİYATTI,\n-FELSEFEYDİ...ATATÜRK İNSANLIKTI; \n-SEVMEKTİ,\n-ÇALIŞMAKTI,\n-KORUMAKTI...ATATÜRK BAŞARMAKTI; \n-BİRLİKTİ,\n-BERABERLİKTİ,\n-BARIŞMAKTI...ATATÜRK UYGARLIKTI; \n-EŞİTLİKTİ,\n-CUMHURİYETTİ,\n-YÜCELMEYİ BİLMEKTİ...ATATÜRK YARINA VARMAKTI; \n-VATANDI,\n-BAYRAKTI,\n-İNANMAKTI....ATATÜRK; \n-UFKA VARMAKTI,\n-UFKU AŞMAKTI...\n-UFKU YAŞAMAKTI....''-NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...''Fikret Turhan-Yalova,\n08.04.2015\n\n",
"siir_uzunlugu": 36
} | 36 |
{
"siir": "Düşlerdir Güzel Olan \n\n\nbırak bırak\nbırakma beni umarsızlığıma\noysa düşlerdir güzel olan\nve sevdiren yaşamı\ntüm bir dünyayı \nyetmez evreni isteyen düşler\nve paylaşmayı dostlarla\nve hatta düşmanlatekili değil\nçoğulu yaşadığında güncesi tarihin\norda olmaktır yaşamak\no zaman bir başka olur sevdalar\nBedrettin’ce yücelir insan\ngönenir yeniden yaratıldığında doğa\nbir ulu çınar olur serinliği ellerindedüşlerdir güzel olan\n\n",
"siir_uzunlugu": 57
} | 57 |
{
"siir": "Nerede Olsa Yaşarsın \n\n\nBeni sevsen ne yazar\nSevmesen ne yazar\nSana yar dedim\nGönlümü bil dedim\nAşklarıma şahit ol dedim\nYüreğime eş ol dedim\nYeni fatihler doğsun dedim\nAşklarıma bayrak olsun dedim\nKarşılık beklemeden sadece \nYarim ol dedim\nÇünkü seni gülüm\nBir ülkücü sevdiBizim Allah aşkımız\nBizim vatan aşkımız\nBizim bayrak aşkımız\nBizim Peygamber aşkımız\nBizim Atatürk aşkımız\nBizim Fatih aşkımız\nBizim hizmet aşkımız\nÜlkücü ocağında karşılıksızdır \nAşklarımıza karşı koyanları\nGülün dikenini düşmana\nDesenini sevdiklerimize batırırız\nSaygı, sevgi, hoşgörü \nBarış ile savaş\nKarşındaki deli oğlandan sorulurAllah diye İstanbul’u fetheden milletiz\nAma gönlüne karışamam\nSadece gözlerime bak\nYüreğimi okuyamadıktan sonra\nNerede olsa yaşarsın.\n\n",
"siir_uzunlugu": 102
} | 102 |
{
"siir": "Bayrak Merasiminde \n\n\nHazırol! emri... Selam... Sonra yürekler çarpar; \nGenç göğüsler kabarır, ruhları kaplar da bahar. \nŞafak üstünde gülerken güzelim nazlı hilal \nYükselir bir heyecan dalgası... yüzler al al Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak \nSönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. \nO benim milletimin yıldızıdır parlayacak, \nO benimdir, o benim milletimdir ancak! Her çocuk bir koca arslan o benimdir! derken, \nOna can vermeğe hazır bir işaret etsen' \nHer yürek aşkına tutkundur ezelden ebede: \nŞu küçük yavru, bu genç kız, o beyaz saçlı dede. Onun aşkıyla erir kalbleri örten kara yas; \nBu kızıl gül dedemizden, atamızdan miras. \nOna gül rengini vermiş dökülen kanlarımız: \nSönmesin, ey yüce Tanrım, budur ancak varımız!\n\n",
"siir_uzunlugu": 113
} | 113 |
{
"siir": "Borç \n\n\nHaksızlık etmeyin, hakir görmeyin,\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.\nEziyet etmeyin, vurup dövmeyin,\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Dananın hakkını biz çalıyoruz,\nYavrunun ağzını tasmalıyoruz,\nHayvan sömürüyor, süt alıyoruz,\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.'Öküz gibi çalış' Dendimi anla,\nYılmadan çift sürer öküz sabanla,\nÇalışmış dedenle ve de babanla,\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Sıpa bile binmez ana sırtına,\nSen ağır yüklerle binersin ama.\nBilmiyorsan kalk sor nankör vicdana; \nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Bir atın sırtında işin ne söyle,\nKalkıp da at sana binseydi öyle\nRazı olur muydun acaba böyle? \nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Canını hem sömür, hakir gör hem de,\nNe bir hakkın var ki; senin inekte? \nBir elin deride, bir elin ette,\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Boğazına dursun kuzu ızgara,\nBir vicdan olur mu bu kadar kara? \nYaşama hakkını ver hayvanlara.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Keçiler, koyunlar kulun mu senin? \nDöktüğün kanlarla kirlenmiş elin,\nAklından etkin mi aciz bedenin? \nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Yaptığı balları arıya bırak; \nYaşayıp duruyor çabalayarak,\nHakkını yiyorsun balı çalarak.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Tavuk olmasaydı omlet mi yerdin? \nÇare mi bulurdu baklava derdin? \nPiliç yavrun olsa; sanki keserdin.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Et yerine ot ye, canın mı çıkar? \nVicdan bir canlıyı şişe mi takar? \nBir güzel varlığı nasıl parçalar? \nİnsan hayvanlara en büyük düşmanYiyebilsen yerdin iti, kediyi,\nAkrebi, öçakalı, kurdu, tilkiyi,\nHayvana çok gördün bir postekiyi.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Ne hakkın var senin hayvan üstünde? \nNe hakkın var senin tavşan postunda? \nAyının, kaplanın elin üstünde.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Deri için timsah, diş için bir fil,\nKandır döküyorsun akıllı gafil,\nKarada canisin, denizde kaatil.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Sırf eğlenmek için kuş taşlıyorsun,\nİpek koza için can haşlıyorsun,\nBıçakla, silahla dolaşıyorsun.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman.Bırak kendi kürkü hayvanda kalsın,\nSen kürksüz olsan da yine yaşarsın,\nKullan vicdanını, dağlar aşarsın.\nİnsan hayvanlara en büyük düşman(ERAURUM SANKİ YAYLA isimli hece şiirlerinden > 53-56/100)\n\n",
"siir_uzunlugu": 309
} | 309 |
{
"siir": "Öğretmenime \n\n\nİlk okul günüydü erken uyandık \nHeyecanla önlükleri giyindik\nUçarıydık şefkatine sığındık\nAna bildik baba bildik sizi biz\nHakkınızda duacıyız hepimizBeraberce andımızı söylerdik\nAğızınızdan nasihatler dinlerdik\nSayenizde gerçekleri anlardık \nAna bildik baba bildik sizi biz\nHakkınızda duacıyız hepimizGülücükler dağıtırdı yüzünüz\nKalbimizi okur idi gözünüz\nDoğruları anlatırdı sözünüz\nAna bildik baba bildik sizi biz\nHakkınızda duacıyız hepimizBir gün dahi derse geç kalmazdınız \nHep sabır derdiniz hiç yılmazdınız\nBadireler görür yıkılmazdınız\nAna bildik baba bildik sizi biz\nHakkınızda duacıyız hepimizVatan derdi bayrak derdi diliniz\nKusurları düzeltirdi eliniz\nİlim idi aydınlıktı yolunuz\nAna bildik baba bildik sizi biz\nHakkınızda duacıyız hepimizGüven derki minnettarız sizlere\nLayıksınız övülesi sözlere\nEbediyyen mürşütsiniz bizlere\nAna bildik baba bildik sizi biz\nHakkınızda duacıyız hepimiz04 Kasım 1997 Akdağmadeni\n\n",
"siir_uzunlugu": 119
} | 119 |
{
"siir": "Nar kızılı \n\n\nNar kızılı bir akşam \nAntalya da\nTanrının armağanı\nSahilde\nÖnümde\nGün batımı\nNe muhteşem\nBilseniz dostlar\nDemli bir çaya beklerim\nYolunuz düşerse\nKonyaaltında \nBen hep ordayım\nYanlızlığımla başbaşa\nHepimize yer var\nAkdeniz akşamlarında\n\n",
"siir_uzunlugu": 35
} | 35 |
{
"siir": "Düğün - Çocuk Şiiri \n\n\n23 Nisan bizim çocuklar. \n23 Nisan hepimizin \nCumhuriyetimizin beşiği \n23 Nisan'da kurulmuş çocuklar. Dünyada ilk çocuk bayramını \nBize veren Atamızı \nUnutmayalım çocuklar.\nElele verelim. \nGönül gönüle verelim. \nAtatürk'ü sevelim çocuklar. Birlikte kutlayalım bugünü \nBugün çocukların düğünü \nBugün egemen olmanın düğünü \nDüğün var düğün. \nBugün en kutlu gün. \nBugün ilk meclis kuruldu \nZalim padişah yurttan kovuldu. 23 Nisan 23 Nisan \nSeviniyor hep insan. \nSevincimize katılsın çiçekler, \nKatılsın kuşlar böcekler. \nKutlayalım bu günü. \nBugün egemen olmanın düğünü. \nDüğün var düğün, bugün en kutlu gün. 1986 Mersin\n\n",
"siir_uzunlugu": 88
} | 88 |
{
"siir": "Eskidendi \n\n\nbazı fotoğrafların var\nkitaplarımın arasında kalmış\nokurken ayraç olarak bırakıp\nsonrada orada unuttuğum\n...\nonca zaman hiç solmamış\nsevdanın rengi hala yanaklarında\ngözlerin hala açık yeşil\nsaçların gün batımı renginde\n...\nboş ver tüm bunlar eskidendi\nkelebekler çoktan başka bahara gitti\n\n",
"siir_uzunlugu": 42
} | 42 |
{
"siir": ".Nerdesiniz.... \n\n\nNerdesin Ertuğrul Gazi\nNerdesin Osman\nNerdesin Orhan Gazi\nNerdesin FatihNerdesin Yavuz\nNerdesin Kanuni\nNerdesiniz Ey sultanlar\nAdalet yok oldu Dünyayı yöneten komutanlar....İslamı üç kıtaya yaydınız\nÜç kıtada adalet sağladınız\nVicdanı dini hür bir devleti\n600 yıl ayakta tutmayı başardınızNerdesiniz....\n\n",
"siir_uzunlugu": 40
} | 40 |
{
"siir": "Acemi Güneş \n\n\nSen güneştin Gökhan Abi\nYeşil geceye doğan\nBiz dokuz acemi güneştik\nSenden ışık alan\nSen bizi aydınlatıp\nYeni şafaklara doğduktan sonra\nİki güneş\nYeşil gecede battı\nİki güneş \nKaranlık geceye daldı\nDört güneşi \nKarabulutlar sardı\nSenin yolundan giden\nAcemi bir güneş kaldı\n\n",
"siir_uzunlugu": 44
} | 44 |
{
"siir": "Ömürde Çarşamba \n\n\nYine bir çarşamba, şubatın üçü ve ömür yaşı kırk sekiz\nBugün yarına, gençlik ihtiyarlığa, yaşam ölüme gebe çaresiz\nİki bin on altı, beşinci hafta ve çarşamba günündeyiz\nSen umursamaz, ben hasretinde, aşk bize can çekişiyor çaresiz...S.Güler-3.2.2016\n\n",
"siir_uzunlugu": 38
} | 38 |
{
"siir": "Hayat \n\n\nBazen sazın telinde bir türkü \nBazı cin kurnaz bir tilki \nBazende süpriz olur gel gör ki \nHayat hayat herşey bayat Tatlı başlar. bütün aşklar \nGözlerde yaş dilde taşlar \nGelir geçer bahtsız şanslar \nHayat hayat herşey bayat Çeker çeker dayanırsın \nDert küpüne boyanırsın \nHayat yalan aldanırsın \nHayat hayat herşey bayat Kuruyan bir yaprak dalı \nYıllarca bastığın halı \nGün gelecek musalla salı \nHayat hayat herşey bayat \n 27.07.2007 \n Ali Ekber\n\n",
"siir_uzunlugu": 67
} | 67 |
{
"siir": "Baba \n\n\nSana olan sevgim satırlara sığmaz ki\nHiç bir cümle bu minnetimi anlatamaz ki\nBilsen seni öylesine seviyorum ki\nİster anla ister anlama baba. Bir isteğimi hiç de iki etmezsin\nSevgime hep karşılık gösterirsin\nBazen de beni öyle çok üzersin\nİster duy ister duyma baba. Beni okutmak için verdiğin emeği\nSon kuruşunu bile bana verdiğini\nBiliyorum her zaman senin kıymetini\nİster inan ister inanma baba. \nKeşke çok param olsa da sana versem\nAslında hakkını asla ödeyemem\nSöz olsun sana layık olacağım ben\nİster gül ister ağla baba. \n(Suskun Satırlar) \nNazende İnce\n\n",
"siir_uzunlugu": 91
} | 91 |
{
"siir": "Gurbet Akşamı \n\n\nKime naz edeyim sevdiğim kime\nÇekmedin bilmezsin gurbet akşamı\nSitemler eyleyip tanrıya bile\nKüsmedin bilmezsin gurbet akşamıKaranlık geceler gelir üstüne\nHasret duyan düşmanına dostuna\nYazam dersin ayrılıklar üstüne\nYazmadın bilmezsin gurbet akşamıBir kuşun kanadı götürsün dersin\nBir kuru selâmı getirsin dersin\nYürekte yangın var söndürsün dersin\nYanmadın bilmezsin gurbet akşamıGün doğmuyor gecelerden sabaha\nHasretini katıyorum şaraba\nYudum yudum içiyorum bir daha\nİçmedin bilmezsin gurbet akşamıAy ışığı esirger mi geceden\nDemet yaptım, gonca gonca güllerden\nBakmıyorsun şu karanlık yollardan\nBakmadın bilmezsin gurbet akşamıKarşıdan duyulan tren sesi mi\nYanımda soluyan yâr nefesi mi\nZindan mı acaba kuş kafesi mi\nGörmedin bilmezsin gurbet akşamıBahar yeşil yeşil neye yarar ki\nMehtap ışıl ışıl neye yarar ki\nGurbet bir cehennem cehennem sanki\nGelmedin bilmezsin gurbet akşamıHer akşam bir Güneş siladan batar\nGözüm yağmur yağmur dert katar katar\nMehmet'e bu gurbet her akşam mezar\nÖlmedin bilmezsin gurbet akşamı(1980 Hakkari)\n\n",
"siir_uzunlugu": 145
} | 145 |
{
"siir": "O Hayâtın tâ Kendisi! \n\n\nDİNGüzelliğin kaynağı o\nDin; hayâtın hayâtıdır.\nKâl değil de hâl ilmidir\nDin; hayâtın hayâtıdır.Doğru kullan n’olur aklı\nGönlümüzde neler saklı\nCem edendir aklı… nakli\nDin; hayâtın hayâtıdır.Mâzi dersen koca dündür\nGerekl‘olan gün bugündür\nDünya, ukbâ bir bütündür\nDin; hayâtın hayâtıdır.Yolcu için arz bir garaj\nGüzel olsun n’olur bagaj\nAllah’tan kullara mesaj\nDin; hayâtın hayâtıdır.Haksız olan yanı tutma\nHaram lokma ölsen yutma\nŞu gerçeği hiç unutma\nDin; hayâtın hayâtıdır.\nO, hayâtın tâ kendisi..! 21/09/’08\nHanifi KARA\n\n",
"siir_uzunlugu": 79
} | 79 |
{
"siir": "Sözlerim \n\n\nAğlarsan ağlayanın yanında olursan cennette gülersin, güleni ağlatırsan yalnızlığa itersen cehennemde feryat ederken bağırarak kıçını yırtarak sessizce feryat edersin yalnız kalırsın, ama anlayamazsın seni duyan olmaz, ne verirsen elinle oda gelir seninle. Ağlayanı güldürmek bu dünyada gülmek için değil, ahirette gülmek içindir. Yani bir taşla dört kuş yakalamaktır. Kaybolma karanlıkların koynunda, gönlünde olan sevgiden merhametten bir parça dağıt, yık parçala karanlıkları, ışıklar içinde gönüllerde huzurla yaşa. Sen sustukça damarlarında yalnızlık haksızlık zulüm akar, sessizliğe ses olmak yalnızlığa düşene dost, zulüm yapanın suratına okkalı bir tokat sözle vurmak gerek. Acılarla yanmak önemli değil, acılarla yananın halinden anlamak, yarasına merhem olmak, tatlı bir sözle teselli etmek gerek. Yoksa Yüce Allah bu acıyı kuluna boşuna vermemiştir, anlaması koşması yaraları sarması için vermiştir. Bir mızrak gibi saplanmasın yalnızlık kalbine, yalnızlıkları insan seçer, ya çok bencildir ya da çok çıkarcıdır ya da hiçbir şeyi kabullenmez elleri ile iter yok eder, kendi eliyle yalnızlığın mızrağını kalbine kendi elleriyle saplar.\nMehmet Aluç\n\n",
"siir_uzunlugu": 156
} | 156 |
{
"siir": "Ay karanlık Sen uzaktın \n\n\nAY KARANLIK SEN UZAKTINBelki sana ay ışığında varırım sandım\nAy karanlık, sen uzaktın\nElimi uzattım...\nGölgeni tutarım sandım\nSerapmış meğer,\nHayalen kandım,\nÇünkü ay karanlık, sen uzaktın… 14/05/2011 Kadir Işık(Gökkuşağı Şiiri)\n\n",
"siir_uzunlugu": 35
} | 35 |
Subsets and Splits