siir
dict
siir_uzunlugu
int64
31
9.7k
{ "siir": "Düş Kırıkları \n\n\nTasasız bir türkü söyle\nCoşku sarsın dorukları\nUmutla gülsün gözlerin\nYok olsun düş kırıkları.Şarkıları ağlatmasın\nGüzel günler hiç bitmesin\nGece gitsin. gün batmasın\nYok olsun düş kırıkları.Yitsin acıların izi\nKim bilir ki. bizce bizi\nKurtalarım sevgimizi\nYok olsun düş kırıkları\n\n", "siir_uzunlugu": 40 }
40
{ "siir": "Yas Acı Bir Çığlık \n\n\nYAS Acı Bir Çığlık Bir Mermi Kanatlarında Sıcak Memleketlere Göç Ediyor Şimdi Başım Dik Gururla İçime Akan Gözyaşları Ve Sana Olan Tutkumla Birtek Seni Sevdim Birde Gecenin Karanlığını Gecenin Sonu Yok Taze Güllerin Kokusu Geliyor Birde Uçan Güvercinlerin Sesi Ah be CAnım Ah Yürek Sesimin Girdabında Birtek Sen Varsın Birde SAna Olan Tutkum Ve AŞKIM\n\n", "siir_uzunlugu": 59 }
59
{ "siir": "Mutluluk ve şarap.. \n\n\nMutluluk, kadehin dibinde kalmış bir yudum şaraptır. \nyaşlılık ise dudağa sürülen boya \ngençlik, çılgın akan bir nehir gibi. başını bir o taşa bir bu taşa vurmaktır. \nçocukluk ise hiç durmadan, neye ağladığını bilmemektir \nama hepsine bakıpta yaşamak, ayrı bir güzelliktir.Gündüz Yavuz..\n\n", "siir_uzunlugu": 43 }
43
{ "siir": " Çanalar Çaldı \n\n\nArtık bütün çabalar, bütün serzenişler boş\nAyrılık saatinin çanları çoktan çaldı\nGönderdiğin çiçekler bile saksıda sarhoş\nTek yanlı bir sevgiden başka neyimiz kaldı \nAyrılık saatinin çanları çoktan çaldıNeyi paylaşabildik, neyi bölüşebildik\nNe gün bir birbirimize bakıp gülüşebildik\nAslında ikimizde gerçekte bu değildik\nBu iş ki beni benden, senide senden aldı\nAyrılık saatinin çanları çoktan çaldıAslında susacaktım, yok diyordum tık ses yok\nBenim gibi birine çok lükstün sen hem de çok\nVe nihayet başıma vurdu da gerçek zonk, zonk\nŞaşırdım zira gönlüm bu derece aptaldı\nAyrılık saatinin çanları çoktan çaldıSeni bulmak isterken daha fazla yitirdim\nBir katil edasıyla seni sende bitirdim\nSonra da pişmanlıktan kendim komaya girdim\nVe nihayet ümidim azaldıkça azaldı\nAyrılık saatinin çanları çoktan çaldıArtık beni sen bütün meraretimle unut\nArtık olmayacağım ufkunda siyah bulut\nTez kavuş mutluluğa ve sıkı sıkıya tut\nKalbim tüm duaları inan sana yolladı\nAyrılık saatinin çanları çoktan çaldı\n\n", "siir_uzunlugu": 146 }
146
{ "siir": "Sen geldiğin zaman gökyüzü maviydi \n\n\nSen geldiğin zaman gökyüzü maviydi\nEsen rüzgârınla Anadolu kokuyordun.\nGökyüzü maviydi, mendilin mavi\nAy düşmüştü gözlerine biliyor musun ?Gözlerin gözlerime değmişti yüreğin yüreğime\nGülüşlerin ruhuma bulaşmıştı \nsaklımdaki kuş dağları aşmıştı.\nNerelerdeydin sen şimdiye kadar?\nAsırları mı övütür kınalı ellerin!\nGözlerinde hangi şafağın ıssızlığı var\nMendilin hasret kokardı, saçların kar.\nSeninle hangi şarkıları söylerdi yıldızlar?Çölün ruhundan kopan bir gurbetin yazıydı\nBir özlemin kavuran ayazıydı\nAh mah yüzlüm gece karanlıktı alnın ak\nKuşlarda dinlemişti bizi bir şafak \nGökyüzü maviydi, mendilin ıslak. Hasret kokuyordun günün sonunda\nAra sıra duyardım sesini telefonda\nkulaklarımda ılık sesin, gözlerim ıslak\nBellide etmezdim hani sana bunu da\nSaçlarıma aklar düştü demiştin, unutmadım\nİçime akardın su gibi berrak\nGülüşlerin bulaşmıştı ruhuma\nGökyüzü maviydi, mendilin ıslak.\n\n", "siir_uzunlugu": 121 }
121
{ "siir": "Mezar ve Gül \n\n\n“Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar\nSeher vakti yağdığında yağmurlar? ”\nDiye mezar sordu güle.\n“Ya senin o kuyu gibi ağzına\nDüşen insan ne yapar daha sonra? ”\nDiye sordu ona gül de.“Ey karanlık mezar, amber ve bal \nKokusuna döner o damlacıklar\nAnladın mı beni şimdi? ”\nMezar da dedi ki “Ey dertli çiçek, \nMelek olup göklerde süzülecek\nİçime düşen her kişi.”(1837)Fransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN\n\n", "siir_uzunlugu": 69 }
69
{ "siir": "Şemşamer \n\n\nŞahsım için etmedim kimseyle münakaşa,\nYalnızca sizler için düştüm telaşa,\nDüşman gayreti güderek geldim bu yaşa,\nEski düşmandan dost olmaz, aklınız başa. Madem dost idi, neden kavga ettiniz.\nZehrinizi akıtıp, bizleri de gerdiniz.\nBana düşman edip, gizli gizli sevdiniz.\nDüşmanda namert aynı sizin denginiz.Kimsede koymam hakkımı alırım.\nGerekirse hayatımı yine yakarım.\nBen çakal değilim aynıdır kararım.\nİstemem kimseyi, karşılarında ben varım.Erkılıç, öfkelendin dökme bana yüzünü,\nKibir etme dinle arada, eşin sözünü,\nKalırsın ortada, kaybetme sakın özünü,\nEski dostlar düşman olmuş aç bak gözünü.Kula kulluk etmek olur şey değil,\nOnurunla yaşa bir tek rüku’ da eğil.\nKendiniz olun kimseden almayın meyil.\nTükürdüğünü yalamak bize göre değil.(Kayseri - 29.04.2015)\n\n", "siir_uzunlugu": 108 }
108
{ "siir": "Kanlı Bir Kılıç \n\n\nKanlı bir kılıç gibi çekmiş bulutlarını \nGrup zamanı batı ufkunda akdeniz\nSanki bundan sonra burda\nBarış Olmayacak gibi\nÇok sürmedi kıp kızıl kılınç\nZevaliyle son envarın \nSimsiyah kesildi\n2010 kasım\n\n", "siir_uzunlugu": 33 }
33
{ "siir": "Gençliğe Rahmet! ! ! \n\n\neldeki yobazlık bizde moda olmuş\nyeni nesil kanuniyi fatihi unutmuş\nvatan çiçekleri açmadan solmuş\navrupa tasması takmış şimdiki gençlikfatih yirmisinde karadan istanbulu almışta\ngenç osman kelle koltukta bağdata dayanmışta\nosmanlı ak bağrına yedi cihanı basmışta\ntarihini unutmuş şimdiki gençlikkemalpaşa kıyıdan gitmiş varmış samsuna\nmillet aşkı ile milleti toplamış erzuruma\ncandan aziz vatanı sulamış al kanıyla\ntembelliğe kul olmuş şimdiki gençliktüm yurdu yabancı sermayeler sarmış\nnamert düşman kurşunu ekonomiyle sıkmış\nyurdun suyu sıkılmış posası bize kalmış\ntürk lirasıyla burun siler şimdiki gençlikbir fatiha okumazlar kefensiz şehitlere\nustalıkları oynaşta serserilikte zibidilikte\nhatırlamazlar dedeleri neler yapmış çanakkalede\ncamilere girmez olmuş şimdiki gençlikbak nediyor ata gençliğe hitabede\nbirçok düşman bekliyor seni istikbalde\nasil kanında var cesarette kudrette\ndamarlarında alkol gezdirir şimdiki gençlikkulakta nur kalmamış gitar tutar elleri\nhiçe sayıyorlar yunusu köroğlunu veyseli\npaslanmışta yas tutuyor bağlamamın telleri\ntürkülerini ar etmiş şimdiki gençlikistiklal marşı ibret tablosu gibi duruyorda\nmehteran cesaret verici marşları çalıyorda\nbizim gözler mahremde uçkurumuz haramda\ndiskolarda caz yapıyor şimdiki gençlik\n\n", "siir_uzunlugu": 162 }
162
{ "siir": "Akışına Bırak \n\nAkışına bırak aksın herşey gönlünce \nAma salıverme ahengi yıpratırsın\nBak dünya ışıl ışıl , pırıl pırıl \nAkışına bırak herşeyi\nAşk'a düş yar’a düş \nYaradan’a düş\nAkışında güzel herşey farkına var\nÇiçeğe donanırsın kuşa ağaca \nOlmaz sandıkların oluverir \nAkışta kal.....15-10-2014 İzmir\n\n", "siir_uzunlugu": 42 }
42
{ "siir": "Suudi Arabistanda Milli yas yok \n\n\nBİZDE NEDEN VAR? Ülkemizde Kral Abdullah için \n,,,Yas var\nBayraklar yarıya indirildiTiyatrolar, Operalar, baleler \nEğlence gözü ile bakıldığı için \nOyun iptaline gidildiSuudi Arabistan da, yas yok\nAcaba Atatürk Türkiyesindeki \nBu kavram karmaşası neydi? 10 Kasımda laylomlu \n,,,Bir Türkiye\nKral Abdullah\nTürkiye ziyaretinde\nGitmemişti Anıt kabireKral Abdullah için\nKendi Ülkesinde \nYası uygun görmeyen\n,,,Suudi halkı\nGörülmedi hiç göz yaşıAnlamış değilim \nAtatürk Türkiyesin de\nBu hüzün. bu göz yaşı\n,,, Bu yas, ne diyeBunun faydası, \nAcaba hangi zihniyete\nOyun içinde oyun var\n,,,Ey halkım \n______________biline_____Şair 67______\n\n", "siir_uzunlugu": 88 }
88
{ "siir": "Senin Gibi Bir Şer! . \n\n\nKOMAYA GİRMİŞ; DERİN BİR UYKUDASIN! \nRüyalar aleminde yaşıyorsun adeta\nDÜĞÜN-DERNEK, ZİL-ZURNA SENİN YASIN..TÜRKİYE CENAZE EVİNE DÖNDÜ,\nHer gün beşer-onar şehit geliyor,\nGÜNEŞ BATTI, YILDIZLAR, AY SÖNDÜ. Seni görünce seni görünce ey BEŞER,\nHANGİ MİLLETTENSİN? ADI NE İNSANLIĞININ? \nGELMEMİŞTİR YERYÜZÜNE SENİN GİBİ BİR ŞER! ...\n\n", "siir_uzunlugu": 48 }
48
{ "siir": "Alıkoyan \n\n\nAlıkoyan şeyler, aşk olsa gerek\nİnsan alıkoysa, kaybolan nedir\nHayır dendiğinde, desturu verek\nHayat bir gezinti, sızlayan nedirZaman akıp gider, hayatı yaşa\nYaşın gibi değil, vurulmaz taşa\nHissettiğin aşkı, verseler başa\nHayat bir gezinti, sızlayan nadirBeklersen fırsatı, yakalar insan\nSevenlerle yaşar, dolaşır insan\nToprağa karışır, düşerse insan\nHayat bir gezinti, sızlayan nedirSevmek için neden, sakın arama\nGönül Harman olmuş, yari sar ama\nSaçlar ıslandıkça, onu tarama\nHayat bir gezinti, sızlayan nedirKartanesi güzel, güzel anlatır\nZarar vermez sana, kimi daraltır\nYollar kapanmışsa, ruhu parlatır\nHayat bir gezinti, sızlayan nedirBahattin nefretin, sebebi yeri\nZulme boyun eğme, akandır teri\nMerhamet hoşgörü, Allah’ın eri\nHayat bir gezinti, sızlayan nedir\nBahattin Tonbul\n15.12.2014\n\n", "siir_uzunlugu": 109 }
109
{ "siir": "“Başarımız için; hesap verdiğimiz bir değerimiz olmalı: kusurumuzu büyüklerimiz fark eder! ” 022 \n\n\n“Başarımız için; hesap verdiğimiz bir değerimiz olmalı: kusurumuzu büyüklerimiz fark eder! ”\n“Dinlediğimiz şarkıların/türkülerin ve okuduğumuz kitapların çoğunluluğuyla kalplere insen! ”\n“Başarımız için bazı koşulları öne sürerek; kendi varlığımızın mana keşfini erteleyemeyiz ki! ”\n“Hangi korkun, herhangi bir kitaba karşı tanışıklığına engel; korkuların kâr bırakmaz kardeş! ”******Kemal KABCIK’ın Kaleminden:“Sorumluluğuna uyanabilmiş bir sevenin; kalbinde yer alan tek bir isime ve elinde yer alan tek bir kırmızı güle: cesaret yetirebilmesi; hep iyi gelirmiş korkunç sevmelere! ... Sevecekseniz eğer; en korkunç/en sevecen/en sevimli sevdalar sevenlerin seçiciliğine: ister kucak dolusu kırmızı gül ile korkunçluğunuza, ister tek bir kırmızı gül ile sevecenliğinize-sevimliliğinize imzanızı atın ebediyet için! ...”{ Düşünce Metni Yazarı: Kemal KABCIK – ANTALYA - 22 Aralık 2014 Pazartesi 16:26:51 }******“Başarımızın muhafazası için; hem kendimiz hem de büyüklerimiz sürekli düşünebilmelidir! ”\n“Dinlediğimiz şarkıların/türkülerin ve okuduğumuz kitapların ışığı; ebedi yolunu aydınlatsa! ”\n“Hazır mevcut imkânların gösterdiği başarılara; kendimizi ve de büyüklerimizi taşıyabilmeli! ”\n“Korkma; çünkü sevgi dolu kalbinin genişliğine: ezelden beri yazılmış tüm kitaplar sığabilir! ”\n\n", "siir_uzunlugu": 173 }
173
{ "siir": "Sert Dokundu \n\n\nÇokları duymuyor diye\nAzıma düşman oldular\nGitara uymuyor diye\nSazıma düşman oldular Neden ey Köroğlu neden\n Yoksa Nigar mı bilmeden\n Bam teline sert dokunduFerhat iken Şirin cana\nTutulup da Aslıhan’a\nKerem oldum yana-yana\nKözüme düşman oldular Niye Telli Senem niye\n Adın Marya değil diye\n Sam yeline sert dokunduSuna Gelin vay başına\nSu dediler gözyaşına\nYay dedim diye kaşına\nGözüme düşman oldular Niçin Berivan’ım niçin\n Kurbanı oldun bir hiçin\n Eceline sert dokunduHem bendedir hem de sende\nArama Hint’te Yemen’de\nBuldum diye beni bende\nÖzüme düşman oldular Ola ki ey Yunus senin\n Dudağın Taptuk Emre’nin\n Ak eline sert dokundu\n\n", "siir_uzunlugu": 99 }
99
{ "siir": "Aşk-ı Alem \n\n\nAşk-ı alem yürek dili\nMecnun etti leyla çölü\nSonun belli bil evveli\nDünya zaten Düş AlemiSözünde var bin bir mana \nDamla ol da var ummana \nGerek yok akıl yormana\nDünya zaten Düş AlemiHakkın rızasını alıp\nDüş yollara sazın çalıp\nAğlama dur dalıp dalıp\nDünya zaten Düş AlemiYaradan var şu cihani\nBil kendini hakkı tanı\nToprak sarar her yatanı\nDünya zaten Düş AlemiŞafak vakti uyanırsın\nYarin yanında sanırsın\nÜstün örter utanırsın\nDünya zaten Düş AlemiDinmez oldu gözün yaşı\nKalmadı canın telaşı\nSevdanı ahrete taşı\nDünya zaten Düş Alemi& Aşık Alemi &\n\n", "siir_uzunlugu": 92 }
92
{ "siir": "Hıdırellez İkindisi \n\n\nO yükseldiğinde kameranın kadrajında şehvetle\nyükselirdi yükselirdi yükselirdi ve...Meşaleler istiflemiş ateş ırmaklarında, döker keder \nırmağa çingene isyankarlar…kelebek kanatları akıtır \nhep sonbaharr..hıdırellez mevsimine mühürlenir şiirbaz; \nHüznün konçertosunda sevdalarla dağlanır; cerahatlar fışkırtan \nkastanyetin yarası..efkarın darağcında papatya cesetleri \nAsılır müebbeten mapushane sularda..sularınyangınında\nŞehvet şavkımaları, doğurtur klarnetten sazende ikindiyi…\nHıdırellez mevsiminde istiflenir çerçöp. İstiflenir defnelerle \nçiçek cesetleri... yakamozlu sular kördüğüm saçlarına,\nDağlanan yaralar çağırır çingene makamında..enstürmantal\nPatlayan depresyon ıslıkları, cüzzamlı türküler besteler\nıssızlıkta…papatya ölüleri azapla çiçeklenir, pervane kanadının madeni yalazında.\ntomurcuklar çatlatır melankolik ağıtlar..sevda ağıtlarına \nçağrılır klarnetli acılar..meşaleler harlanır hıdırellez ırmağında.. \ndökülür uçuruma kanatlanan sevdalar..sazende makamında \nkurşuni kelebekler, yağmalanmış bedenlerin avazında can çeker..\nBekaretin virajından savrulup bariyere, şarampole düşer ateş \nambiyansında şehvet... Çingene avazında patlayan darbukalar,\nyarasını biriktirir cerahatlı yağmurda..Peşkeş çekilince aşka \nÇingene bekaretler; yırtılır kızlığı gelinciğin ve yiter.. çeker sizi \ndipsiz uçurumlara keder...Çeker sizi bataklıklara ecel... \nŞehvetin girdabında hanende iniltiler; çarmıhına gerer çivilenmiş \nçiçekler..sübyani yangınlarda ateş iniltileri, intiharın sancısına \ndilsiz uçurumlar eker.. Azabın muştusuyla sazlıkta nefes nefes; \nnefes nefes yanarsınız ey çingene pervaneler! döker keder sanrıya\ndağlanan çiçekleri, meşaleyle donanmış ateşli ırmakta ne? O yükseldiğinde kameranın kadrajında Şehvetle...\nIrmaklarda akar gider ateşli pervaneler! Kurşuni kanatlara dökülür kelebekler..ateş mahlukları\nAkar Uçurum ıssızlığında..efkar kaburgasından doğar,\nhüzzamkarca acılar..hıdırellez ağıtından şehvetin kanatları; \nkatlolarak geçer rüzgar uğultusunda..sübyani acılarda kirlenir\nsevişmeler..taç yapraklarından kanar hüzünkar pervaneler...\nkabus ambiyansında nefsinin ateşleri; harlanır emmarenin\nuçurum sevdasında..klarnet gürültüsü semazence raks eder; \npervane esrikliğinde saçlarında suların..efkarın darağcında\nmüebbet mahpusluklar; medcezirce gidip gelir şavkında isyanların...\nböğürtlenler ezilir kelamın dağarcığında..hüznün senfonisi \nYapraklarda şavkır; uğultulu kanatların madeni ıslığında..tomurcuklu çiçekler \nşehvetleri besteler.. gövdelenmiş ergenliğin ikindi sularında..\nçingene klarnetin efkarına üflenir; tomurcuklar patlatan şehvetli \nvesveseler..zikir uğultusunda şeytani süvariler, melankolik girdaplara \nhıdırellezi eker..Çeker sizi bataklıklara ecel..çeker böğürtlen şehvetinden\nkadavradan çelenkler...ırmaklarda akarken kelebek cesetleri..doğardı\nküllerinden ankalar nefesnefes...ateşleri harlarken pervane türküleri; \nnefesnefes azapsınız ey efkarlı çingeneler! kederin savletinde yiter\nuçurum çiçekleri..meşaleler döken efkarlı türkülerde…Ve O yükseldiğinde kameranın kadrajında Şehvetle \nyükselirdi yükselirdi yükselirdi ve....\n\n", "siir_uzunlugu": 303 }
303
{ "siir": "Ay Işığı Görünce Gözbebeklerim Büyür \n\n\nAy ışığı görünce gözbebeklerim büyür;\nAy ışığı önünde gölgem zamana yürür.Ay karanlık gecede ne hainlikler vardır;\nAy'ı sevmeyenlerin yürekleri çok dardır.Bayrağımızda bile onu görürsün her dem;\nAy doğarken geceye. zaferden olmaz şüphem.Hilal olduğu zaman çok da güzel duruyor;\nAy'ın o güzelliği gönlümüze vuruyor.Karanlık gecelerde denizde parıldarsa;\nYakamoz derler o na, arada kımıldarsa.Hele bir de önüne güzel yıldız gelirse;\nBayrak olur da coşar, bunu herkes bilirse.Aynur diye çocuğa isimlerde takarız;\nBir Aynur'a bakarız, bir de ay'a bakarız.Ay bize atalardan çok da güzel armağan;\nBakıp bakıp ağlarız, yüreğe de sarmaylan.\n\n", "siir_uzunlugu": 92 }
92
{ "siir": "Doğa Adında Bir Ermiş \n\n\nToprak ana kız doğurmuş\nAdını da ağaç koymuş\nYazın giydirmiş onu\nKış gelince soymuşNere gitsin nasıl etsin\nŞaşırıp kalmış ağaçcık\nHem üşümüş hem ağlamış\nHer bir yerleri apaçıkDoğa adında bir ermiş\nAğaçları çok severmiş\nKurmuş gizli tezgahını\nRenkler kokular eğirmişKumaş dokumuş ışıktan\nGelinlik kıza giydirmiş\nAlıp götürmüş sarayına \nOğlu ile evlendirmiş\n\n", "siir_uzunlugu": 55 }
55
{ "siir": "Gurbet \n\n\nAkşam yine güneş garptan göç etti bu gün \nGurbet sancısı bağrımda kör bir düğüm\nBir yaşmaklı görsem anam gelir aklıma\nBabamı özlemek sinmiş yapraklarımaÇökünce karanlık kalbimin sancısı artar\nBu sancı anne baba evlat özlem acısına uğrar\nGözlerimde akan katrelerde mazideki günlerin\nHatıra ışıkları encam misali yanarISPARTA-09.10.1991\n\n", "siir_uzunlugu": 47 }
47
{ "siir": "Yalnızlık Silsilesi \n\n\nNe vakit sona erecek bu yalnızlık silsilesi? \nFeryat ne zaman bitecek güneşe eller açıkken? \nNe zaman vazgeçecek kederinden Mecnun? \nNe diye uğraşıyor, Leyla apaçıkken? Saçlarının raksı ne diye dimağımda? \nBulutun gökte sen gibi, boydan boya.\nNasıldır bil, bu yalnızlık silsilesi.\nBahar gibi kokar, çağlayanlar gibi sesi.\nFeryat ne zaman bitecek güneşe eller açıkken? \nBana sen nefes oldun, senden kaçacakken.\n\n", "siir_uzunlugu": 61 }
61
{ "siir": "Hayat \n\n\nHayat dediğin nedir ki\n3 günlük macera \nPrensibleri nedir ki\nHep acı yaşatır insana\nSen inansan da inanmasan da\nBir gün gelecek başına bu bela\nHayat budur aslında.Hayatta hep bir hedef olmalıdır\nYapılan veya yapılamayan\nHayatta hep bir başarı olmalıdır \nBaşarılan veya başarılamayan\nHiç beklemediğin anda arkandan vuran\nHayatı anlamadıysan\nTüm yükleri üstüne salan.Hayat bir sahnedir\nVe biz son sahnedeyiz\nHiç kimse merak etmesin\nElbet bir gün öleceğiz\nGideceğimiz yer belli\nBiz dünyanın eserleriyiz.\n\n", "siir_uzunlugu": 75 }
75
{ "siir": "Atışma ' GÜNAYDIN ' 22 \n\n\nG Ü N A Y D I N 1- \nGünaydın Adana, günaydın Sivas \nBir tarafta yaz var bir yanı ayaz \nÖnce çevrene de sonrada gel yaz \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n2- \nGünaydın toprağa günaydın taşa \nYerde sürüngene gökteki kuşa \nSeni unutmak mı al bayrak, hâşâ \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir ALİM \n3- \nBade içip sazı çalan aşığa \nGül misali boyun büken maşuğa \nPenceremden süzüp giren ışığa \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Nadir ÇİTİL \n4- \nİstanbul’da Sultan Şair Mirriban \nKayseri’den Eyyüp Mert’im uyan \nİnternet üstünden okuyup duyan \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n5- \nŞakıyorsan yare özgürsün bülbül \nYüreğinde açsın tomurcuk ve gül \nIşığa yönelip neşeyle bir gül \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… İlkay COŞKUN \n6- \nGünaydın yepyeni umut olan gün \nCismimin mekanı hana günaydın. \nHamdolsun Mevla’ya kalktık sağ-salim \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Eyyup MERT \n7- \nGönlünüzde umut açsın gül gibi \nAğ kurup sevgiden örelim ipi \nNe boran durdursun ne kış ne tipi \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir ALİM \n8- \nAlim’im uyanda yıka yüzünü \nSivas’tan seslen de duyam sözünü \nSöndürecek var mı yürek közünü \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n9- \nGünaydın yiğido can KAYATURAN \nGünaydın dost ÂLİM, Mihriban Sultan \nLütfeyleyip bize koşup katılan \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Eyyup MERT \n10- \nGökteki yıldıza aya güneşe \nBir günaydın dede sürsün bu neşe \nMevsim kış olsa da etme endişe \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n11- \nŞevki, Nadir ile yazdım kelam’ı \nSon nefeste yetiş okut selâ’mı \nGünaydın diyerek saldım Selam’ı \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir ALİM \n12- \nVursun yüzünüze günün ışığı \nDuygulu yürekler gönül aşığı \nYeni gün yeni bir umut beşiği \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Eyyup MERT \n13- \nBize selam verip selam alana \nUlaş, Gürpınar’da köyde kalana \nYoğurda su döküp ayran çalana \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n14- \nMuhabbet çığırı açan gardaşım \nSevdamın tanığı, gönül sırdaşım \nEy güzel yürekli her arkadaşım \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Eyyup MERT \n15- \nSelvi ağacına yaşlı çınara \nCoşup deli akan suya pınara \nBana yok mu deyip çıkma kenara \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n16- \nİzmir den günaydın geldi bu sabah \nBilmukabil hocam bizden eyvallah \nGünün güzel olsun her gün her sabah \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Mihriban EREN \n17- \nDost bağına varıp güller derleyen \nYoldaşlıkla bize lütuf eyleyen \nİçinden geleni dıştan söyleyen \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Eyyup MERT \n18- \nŞairin kalemden dökülür sözü \nAşığın ozanın konuşur sazı \nBaharla canlanıp bekleyen yazı \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n19- \nSaat yedi otuz hazırlanırım \nDokuzda ofiste hazır olurum \nDokuz buçuk birde çayım alırım \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Mihriban EREN \n20- \nEdirne, Ardahan, Erzurum Van’a \nSultan Şehir Sivas öz vatanıma \nİstanbul, Ankara, Trabzon sana \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n21- \nDostları özledim sevgi sizlere, \nHakkı hakkaniyet gören gözlere, \nSelam olsun burdan nurlu yüzlere \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir AKBULUT \n22- \nGünün aydınlığı sarsın bizleri \nBen selamlıyorum burdan sizleri \nİşallah silinmez şaiir sözleri \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bahri KARA \n23- \nZulüm görüp karşı koyup direnen \nDürüstlüğü yıllar yılı söylenen \nFakir sofrasına konup eğlenen \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n24- \nİrfan’ı mecliste verin öğütler, \nEk toprağa fidan olsun çiğitler, \nSelam size selam eşsiz yiğitler, \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir AKBULUT \n25- \nAkbulut’um teşrif etmiş meclise \nSelam salmış eşe dostta herkese \nYüreğimden neler geçer bir bilse \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n26- \nUzadı aralar uzadı sözler, \nİstanbul’dan Bekir hep sizi gözler, \nGece hasret çeker sabahı özler, \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir AKBULUT \n27- \nÇocuğuna ana eşine yoldaş \nKomşudan haberdar olmalı gardaş \nDostluk kabirece bizde arkadaş \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n28- \nGüneşin burcunda bülbül öterken \nBebecikler beşiğinde yatarken \nKöyümüzün bacaları tüterken \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Mihriban EREN \n29- \nMihriban vatanı yurdu dalaşmış \nŞairlerle şiir ile kaynaşmış \nKimisine bacı kime gardaşmış \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n30- \nAydın, Kuşadası Türkin Oteli \nDevlet Hastanesi karşıda yeri \nDeniz manzaralı personel seri \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Ömer KOÇ \n31- \nTecerin başına duman ağmadan \nHeğük kalesine dolu yağmadan \nGürleğük dağına güneş doğmadan \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Mihriban EREN \n32- \nGidelim Ulaş’a çıkak Tecer’e \nAl bayrak dikelim yurtta her yere \nSabah erken seslen söyle bir kere \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n33- \nGönlünde gül açsa gelmez hazanın \nCennet olur yeri okur yazanın \nNe sevmekten bıkın ne de usanın \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN…. Bekir ALİM \n34- \nKuşadası yazın başka her yanı \nİnsana yaşatır çok güzel anı \nYiğido’dur merttir onun başkanı \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n35- \nÖmer’im amacım birlik olalım \nBuralara Sivas mührün vuralım \nHalaylarda davul zurna çalalım \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Ömer KOÇ \n36- \nErtuğrul Çitil’im gurbette kaldım \nİzmir, Ödemiş’ten selamlar saldım \nNey üfledim neyzen dendi saz çaldım \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Ertuğrul ÇİTİL \n37- \nTutuya dağında çiçek açmadan \nAllı turnam yaylalara göçmeden \nOzan pınarından suyu içmeden \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Mihriban EREN \n38- \nAçılır yaylada lale sümbüller \nGüllerin aşkıyla öter bülbüller \nHasbıhal ederken bal akan diller \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n39- \nAçsın yediveren doğsun bir güneş \nGeceyi gündüzle bir tutalım eş \nAkmasın gözünden bir damlacık yaş \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir ALİM \n40- \nBirazcık Sivası gezeyim dedim \nVar Sitemkar Aşık Eyyup’u gördüm \nŞevki Kayaturan hocamı sordum? \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Mihriban EREN \n41- \nKayaturan iki günlük dünyada \nUyanmadan tatlı geçen rüyada \nAsumanda gezer iken hülyada \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n42- \nHele geliyorsa bahar kokusu \nGevşeyip toprağın buzlu dokusu \nDosta kavuşmaktır gönül arzusu \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Eyyup MERT \n43- \nİzmir, Kayserili hepsi Sivasta \nAtışalım kalem kalmasın pasta \nÇırak olunmadan olunmaz usta \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN.... Mihriban EREN \n44- \nDostu olmayanın dünyası çok dar, \nDostlar birer çiçek, rayiha saçar, \nAllah ayırmasın ölene kadar. \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Vehbiye YERSEL \n45- \nHer şiir yazanı şairdir sanma \nKendin met edene aldanıp kanma \nAnlatacak burda çok şey var amma \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n46- \nArkadaş bizlerde ötedir candan, \nYoluna ölürüz kaçmayız bundan, \nSabah selamına Edirne Van’dan, \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... BEKİR AKBULUT \n47- \nŞebingülü ile günaydın dedim \nSevip sevileni aydın istedim \nŞiir sohbetine kaydım istedim \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Hikmet OKUYAR \n48- \nSabah seherinde erken uyanan \nBuz gibi ayranı içerek kanan \nSana seslenirim duyman mı canan \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n49- \nİzmirden dostlara selamlar olsun, \nBirlik beraberlik ülkümüz olsun, \nDostlarla dünyamız nura gark olsun, \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Vehbiye YERSEL \n50- \nKaranlık yırtılır şafak atarken, \nTanyeri ağarıp horoz öterken, \nSobalar yanıp, ta baca tüterken, \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... BEKİR AKBULUT \n51- \nKuşlar cıvıldaşır seher vaktinde \nSadık kalmak gerek iman akdinde \nÖzlenirsin kalbe sevgi ektin de \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Eyyup MERT \n52- \nYüreğinde özlem hasret kokana \nAdaletli olup adil bakana \nKibir dağlarını bir bir yıkana \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n53- \nDolaştım bu sabah gezdim dünyayı \nBesliyor sultanı gönül sarayı \nUnutmak olur mu dost Mihrican’ı \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir ALİM \n54- \nUlu çınarların yaprağı olsun \nYeter ki Sivas’ın toprağı olsun \nGönülden gözlere “ BERCESTE” dolsun \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Mihriban EREN \n55- \nİstanbul. dan Sivas o kadar yakın, \nSelamı yolladım geceden bakın, \nAklıma düştünüz hep akın akın, \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... BEKİR AKBULUT \n56- \nBir merhaba bahşet eşe-yârene \nDikenler devşirme güller derene \nGülüşün dağılsın yana yörene \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... Eyyup MERT \n57- \nDeğerli dostlardan Şevkiyi gördüm. \nSevgi taşlarıyla bir duvar ördüm, \nDostları görmeden bir bakar kördüm \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Vehbiye YERSEL \n58- \nUzaklardan gelir dostun selamı \nOndan esirgeme iki kelamı \nBu dünya da rağbet pula malamı \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n59- \nİhmal etme günlük ibadetini \nHasta ruhlar bulsun tababetini \nTerk etme davete icabetini \nGünaydın dostlarım size günaydın... Eyyup MERT\n60-\nŞu bizim Bahri’yi anlatmaz kalem \nEyyup can gardaşım yok mu der selam \nDost için var olup dost için ölen \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Bekir ALİM \n61- \nSivas’ın insanı başkadır başka \nGönüller coşarak gelirse aşka \nSevgiler selamlar bitmese keşke \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN... BEKİR AKBULUT \n62- \nBize uygun değil karmaşık işler \nUzak dursun bizden sarhoşlar keşler \nGönül hep güzelle olmayı düşler \nGünaydın dostlarım size günaydın... Eyyup MERT \n63-\nKayaturan ilim eri Vehbiye \nBütün bu mısralar ona hediye \nÖğretmenim laik kendi sevgiye \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN \n64- \nBekliyorum şair dostlar adaya\nGezelim denizde çıkak karaya\nAtışmada bende girdim sıran\nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Ömer KOÇ \n65-\nNe gam keder olsun ne rengin solsun \nGönlüne prü neşe mutluluk dolsun \nBir selam sal artık gel sabah olsun \nGünaydın dostlarım Günaydın size ….Bekir ALİM \n66-\nMert’in her daimdir dosta duası \nİyilikten gayrı var mı dahası? \nGurbetteki dostun dosttur sılası \nGünaydın dostlarım size günaydın... Eyyup MERT\n67-\nKayaturan deryalarda yüzene \nAtışmada bize şiir yazana \nTürkiye’yi karış karış gezene \nGünaydın dostlarım size GÜNAYDIN… Şevki KAYATURAN (14.03.2012 Saat 12.58)\nŞevki KAYATURAN\n\n", "siir_uzunlugu": 1398 }
1,398
{ "siir": "Deli Yüreğim \n\n\nYalansız bir şarkı tutturdu dilim\nHer gün batımı sana onu söylerim\nBir yıldız gibi parıldar cahil gönlüm\nYeter derim anlamaz ki deli yüreğimBırak dedim divane bedenime\nDinmek, durulmak nedir bilmedi\nSevme dedim artık, uslan dedim\nDesem de söz dinlemez ki deli yüreğim11 Ocak 2015\nPazar\n\n", "siir_uzunlugu": 47 }
47
{ "siir": "Şair Özlem Demirkaya Dünde Bugünde Yüreklerden Silinmeyecek \n\n\nÖ zlem demek cennet. güneş. nefes. huzur demek\nZ aman yüceltti sevgimizi okyanuslar misali devsin yüreklerimizde\nL utfusun Rabbimin şarkılar şiirler seni söyler\nE llerin umut. ellerin aşk. ellerin mutluluk ellerin huzur saçar kainata\nM avidir yüreğin su ekmek gibisin dünyamda\nD ünyalara bedeldir o kahve o cennet gözlerin\nE llerin umut. ellerin aşk. ellerin mutluluk ellerin huzur saçar kainata\nM avidir yüreğin su ekmek gibisin dünyamda\nİ çimizde okyanus yürekli Şair Özlem Demirkaya dünde bugünde yüreklerden silinmeyecek ! \nR üyaların en güzeli o kahve o cennet gözlerin\nK alplerde sen dualarımızda sen dünyamızda sen herşeyde biraz sen varsın\nA şksın sevdasın yarsın cansın bitmeyen şarkımsın okyanus yüreklim\nY ağmurlar rüzgarlar okyanuslar ve güneş getirdi seni bana\nA lkışlarımız o dev yüreğine Şair Özlem Demirkaya dünde bugünde yüreklerden silinmeyecek !\n\n", "siir_uzunlugu": 130 }
130
{ "siir": "Bu gece bir başka ihtiyacım var sana \n\n\nBu gece bir başka ihtiyacım var sana \nYumuşacık ellerinin şefkatine \nRengini bilmediğim gözlerinin tenhalarına \nHiç dokunmadığım saçlarının gölgesine \nBilemezsin, ne kadar ihtiyacım var Bu gece bir başka yanıyor hasret ateşin \nGözlerim nafile yıldızların karanlığında \nNefesim ilmik boğazıma \nBu gecede gelmez isen bu köhne kıyıya \nYarın, istemem artık gelme Bu gece, başka gece \nDertli başımın en çok bu gece ihtiyacı var omzuna \nBu boşluğun teninin varlığına \nSesin gelecekse bu gece gelmeli düşlerden beriye \nYarın çok olacak ikimizede \nBu gece, işte öyle bir gece\n\n", "siir_uzunlugu": 89 }
89
{ "siir": "Gurur benden büyük \n\n\nUtanma gurur duy ben işte o adamım\nSana gelecek zararı ben engel olurum\nBen o adamım asarım kendimi ağlama\nGurur benden büyük senden küçüktürYazma ki adını bende gizli kalacak o\nSır benim demeye ne gerek vardı ki\nHer şeyi söyleyip rusvay etmem ben\nGurur bende büyük sende küçüktürAğlama açık kalsın söyle suçlu nerede\nBoşuna yol gelmişim suçluyu bulamadım\nFerman verdin kanunu cezası çok fazladır\nAf etmeye gerek yok suçlu cezasını çeksin\n\n", "siir_uzunlugu": 74 }
74
{ "siir": "Ağlama Anam \n\n\nKüçükken sen beni okşar severdin,\nBenim oğlum asker olacak derdin.\nBeni hep korudun kol kanat gerdin\nSen bana rabbimin lütfusun anam.Oğlun asker oldu ne mutlu sana\nBu can feda olsun aziz vatana\nNasıl çiğnetirim onu düşmana\nHer iki cihanda aziz ol anamOğlun şehit düştü derlerse sana\nÜzülüp ağlama ne olur ana\nBu vatan emanet dedemden bana\nUğruna canımı veririm anamSayısız şükürler olsun rahmana\nSil gözyaşlarını ağlama ana\nBir can borcum vardı verdim vatana\nŞehitler ölmezmiş bilirsin anam.\n\n", "siir_uzunlugu": 79 }
79
{ "siir": "Evlilik Anonim Şirkettir \n\n\nAslında en karşılıksız alışveriş evliliktir. \nNe aldığının, ne de verdiğinin hesabını bilirsin... \nVefa, fedakarlık, aşk, yalnızlık, ayrılık özlem\nKatlanmışlık ve benzeri o kadar çok duygu, \nAcı veya sevinçle bedeli ödenir \nPayın meyvelerin kadardır...\nÇocukların meyvedir \nBüyüdükçe acıların azalır sanırsın...Kimilerine göre evlilik bir limited şirkettir,\nİki kişiyle kurulması gibi bir benzerliği dışında,\nÇıkar amaçlı değilse, \nDenk düşen bir benzer yanı yoktur. \nEvlilik bir ailenin başlangıcıdır,\nToplumun en küçük \nEn sağlam olması gereken birimidir. \nÇocuklarla birlikte anonim bir geçişe hazırlıktır,\nİlle de evlilik bir şirket olarak kabul görecekse; \nSayı beşi bulursa evlilik bir anonim şirkettir...Derdim de budur işte. \nBiraz düşünmek biraz düşündürmek... \nMemlekette düşünmek, düşündürmek, \nMizah yasaktır. \nBeş çocuk serbesttir, \nAnonim şirket kurmak için servet gerektir. \nİnsanı servet yerine koyanlara \nBilmem ki bu ne demektir? \nEğer evlilik bu ise gerçekten şirkettirEvlenemeyen insanlar çoğaldı\nBoşananlarda\nİflas ediyor şirketler \nEvlilikler evlilik olsaydı Önder Karaçay \n\n", "siir_uzunlugu": 143 }
143
{ "siir": "G ü n a h \n\n\nBankadan kredi çekmeden düşün,\nÖdeme zorlaşır bozulur işin,\nBunalıma düşer ayrılır eşin,\nFaizi, haramı yemekte günah.Seni aldatanlar geçerler dalga,\nYemin, billah artar çıkarır kavga,\nMekana dönüşür cezalı bölge,\nŞirk ile küfürü demekte günah.Helalin var iken haramdan kaçın,\nDinimize uygun kapansın saçın,\nAsla görünmesin göbeğin. kıçın,\nNamahreme eli sürmekte günah.Nefsine uyupta sanala dalma,\nDiyalok kurupta günahkar olma,\nDürüstler mevcutken çirkefi bulma,\nMüstehcen şeyleri görmekte günah.Muhtaçlar var iken gıdayı atma,\nYalana kapılıp ticaret yapma,\nKul hakkı ağırdır Zeki unutma,\nÖzürlü malları vermekte günah.21-3-2010\n\n", "siir_uzunlugu": 85 }
85
{ "siir": "Bayram \n\n\nÂfâk bütün hande, cihan başka cihandır; \nBayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır! Bayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet, \nÜmmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandır Her cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda; \nHer dîdede bir rûh demâdem cevelândır. Âlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâd \nFeyzindeki te'sîr ile âsûde revandır. Ferdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin, \nNevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır. Heycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîbin \nDünyâda biraz dindiği an varsa bu andır. Subhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu? \nBak çehre-i gabrâya: Nasıl şen, ne civandır! Her sînede bir kalb-i meserret darabanda, \nHer kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır. Raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır, \nGûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır. Eşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni, \nYâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır! Bayramda gelir yâ da ne hoş hâtıralar ki: \nBin ömre verilmez, o kadar kadri girandır, Iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi: \nMâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi. Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi; \nİkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti. Dedim ki: 'Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda \nDurup o âlemi seyreylesem de meydanda, Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur. \nBütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. ' Bu arzû-yi tenezzüh gelince, artık ben \nDurur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden. Gelin de bayramı Fâtih'te seyredin, zirâ \nHayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ, Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan \nTutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan, Asırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar, \nBüyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var! Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar, \nİçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar, Biraz gidin; Kocaman bir çadır... Önünde bütün, \nÇoluk çocuk birer onluk verip de girmek için Nöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var? \n'Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar! ' Geçin: sırayla çadırlar. Önünde her birinin. \nDiyor: 'Kuzum, girecek varsa durmasın girsin.' Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân, \n'Alın gözüm buna derler...' sadâsı her yandan. Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele: \nGelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele. Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi \nİnince binmede artık onun da hemşerisi: 'Hak okka çünkü bu kantar... Frenk îcâdı gıram \nDeğil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam.' - Muhallebim ne de kaymak! \n- Şifalıdır macun! \n- Simit mi istedin ağa? \n- Yokmuş onluğun, dursun. O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller, \nBu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller! Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,\nHoroz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar; Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan \nÖnünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer... \nFerâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler. Koşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran. \nDavullu zurnalı 'dans' eyliyen, coşup bağıran, Bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe, \nÇocukların tarafındaydı en çok eğlence, Güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle; \nBirer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle Gelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât... \nBütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât! Onar parayla biraz sallandırdılar... Derken, \nDururdu 'Yandı! ' sadâsıyle türküler birden, - Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de, \n- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de. 'Deniz dalgasız olmaz \nGönül sevdasız olmaz \nYâri güzel olanın \nBaşı belâsız olmaz! Haydindi mini mini maşallah \nKavuşuruz inşallah...' Fakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı, \nBir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı, Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor. \nGelen geçen 'Bu niçin ağlıyor? ' deyip soruyor. - Yetim ayol... Bana evlâd belâsıdır bu acı \nÇocuk değil mi? 'Salıncak' diyor... - Salıncakçı! \nKuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevâbına say... \nYetim sevindirenin ömrü çok olur... \n- Hay hay! Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine \nKatıldı ağlamayan kızların şetâretine.\n\n", "siir_uzunlugu": 559 }
559
{ "siir": "Ay Işığında \n\n\nAnadoluda bir köy\nKoca bir dağa yaslanmış\nDağ yaşlı dağ yüce\nDağ düşman sahibi\nSebep nedir demeyin\nEşkıyayı barındırmış\nAnadoluda o köy\nBelki yirmi belki otuz haneydi\nBir kalabalığı haber ettiler akşam üstü\nAkkoyunlar döndüğünde\nGüneş gerdeğe girdiğinde ayla\nHenüz doğmadan yıldızlar\nBir kalabalığı haber ettiler\nKöy dört göz oldu\nGözler sınırın ötesinde\nVe uzaklar yakın oldu\nKalabalık göründü\nEn önde bir cip\nKoklayarak geliyor yolu\nVe yüzlerce asker peşinde\nAskerler hep tanıdık yüzlü\nAskerler mazlum ve sıkılgan\nTıpkı anadolum gibi\nTek bir adamın\nYürüdüler arkasından\nVe tek renk üniformalar\nSırtlarında karmaşık duygularla yüklü\nAğır çantalarıyla\nYürüdüler ekmeğini. aşını yedikleri\nİnsanlara doğru\nYürüdükçe büyüyordu sanki adımları\nSonra bir sessizlik çöktü\nBir tek emir yetti namluların dönmesine\nBir bölük asker kuşattı dağı\nDağ uyuyan aslan\nDağ çetin ceviz\nEn sessiz zamanında gecenin\nBir damla değil\nBir kurşun oldu bardağı taşıran\nUykuları param parça oldu ateşböceklerinin\nParmak değmişti bir kez tetiğe\nNamlu kızgın. asker emir kulu\nBaşları yere eğilmişti askerlerin\nGözleri toprağa\nToprak şaşkın. toprak yaralı\nDamarlarında yıllardan beri\nAkıtılan kanın bolluğu\nAy ışıdı. insanlar doğruldu\nKoca dağdan yeter diyen sesler duyuldu\nBöyle ölmek olmaz dedi\nÖmrü yitik bir kadın\nHemde tanrının gözü önünde\nAy ışığında\nBöyle öldürmek olmazki dedi\nAk sakllı bir adam\nBak komutan bak\nÜçüncü nesil kucağımda\nBir değil bin değilki tükensin\nMilyonlarca can\nCandan anlamadı komutan\nEmir yağdı namluların ucuna\nToprak kan. duvarlar kan\nKan değil insanlıktı toprağa akan\nAğır yaralarıyla ayağa kalkan adam\nİşte bundan sonra vaz geçtik dedi\nBiz düzde yaşamaktan\n29/05/1987\n\n", "siir_uzunlugu": 243 }
243
{ "siir": "Demek Sende.. \n\n\noysa adın bahardı,\nakdeniz gibiydin.\nruhunda hep bir sıcaklık vardı\nher ne kadar sulusepken yağsada gözlerin.hep ayıplardın pes edip gidenleri\nher ne kadar kırık dökük olsada yüreğin.\nhep gerçeği söylerdi akşam 8 bültenleri.\ndemek sende gittin ve yarım kaldı düşlerin.yıllardır baş koyduğumuz kavga,\ngeride bıraktığın yarım yamalak sevda,\nkuşların, papatyaların, çiğdemlerin \nasil mor menekşelerin.\nsöyle, boynu bükük kalmayacakmı.\nbelki artık burada değilsin ama; \nyarın mahşerde hesap sormayacakmı?\n\n", "siir_uzunlugu": 69 }
69
{ "siir": "Oyna \n\n\nDışarı çık ve oyna: \nTop oyna; \nOyna, \n yakantop ya da istop \nVeya futbol oyna. \nAma oyun oyna hayatla … \n… Para çekeceğin \nGün, bankadan. Çünkü umut varsa \nVe her gün \n (o) \n ise,\nOyun bilmez’in alay’ı; \n(Rüşveti zenginin \nYa da tükenmişliği \nfukaranın –vesaire…)\nOyun, sen oynadığın gün \nBankada, kuyrukta ….. :”Her gün’ü, \n’Alay bilir-oyun-bilmez’in; \nHalayı, izleye … * İnce oyun’u sergile, \nOyun içindeki: \nOyna, \noyun oynayan ile \nYa da ‘şey’ ile. \nFakat bunun öncesinde \nOyun oynama amacı gütme. \nZaten belki de \nGarip olanıdır - \nPek çokları’na: \nBu, götürmez \nSeni iki’liğe … \nSezgiden önceki bir \nRuh-görü verendir \nBu sana.\n\n", "siir_uzunlugu": 98 }
98
{ "siir": "DÜŞ- Dr. \n\n\nben- beni göremiyorum - sizleri düş ünmekten ziyade \nne olur birazda düşleriniz den bahs edin - anlatın düşlerinizi \nbu acize. \nkedi idim uysallaştım, huzurdayım halimle \nbaktım ki birden oturmuş beklerim. \nhayvanseverlerin dizinde. \nciğer gibi bekliyorum. sizden \ndüşlerinizden bir kaç pare. \nister şiir - ister sanet \nanlatıver bekleyen biçareye \nruhi sistem hoş sohbetten \nfayda alır - nur-i çeşmi renkle. \nadı güzel- vasfı güzel düş doktorası \nne alemde. \nben düşerimi görüyorum hemde şu alemde. \ngogıla foton kuşağı nedir? yazıp \nbasıver enter - e tık diye. \ntüm düş lerim - doğum tarihimle \ngelmiş gezegenimize. \nbak bu ben de kurgulanan hayy aleminin işleri \nyaratan yaratılmayı dilediği işleri \nilham ile in dirirmiş ins -ler an dığında \noluşurmuş nurlar dan kispeleri \nbiz gibiler düş deyipte gülerken geçen her deme \nbak tüm bunlar tesadüfse- \ntekrar gülüver - aciz kedinin düşlerine. \nselam - biraz da sen an lat varsa düş görecek zaman \ngöreceğin düşlerini de anlatsan olur ruh dostu kardeşe. \n========================================\n\n", "siir_uzunlugu": 155 }
155
{ "siir": "Ah Rambo Ah Ne de Aslandın Ne de Kaplandın \n\n\nBu Amerikalılar alem adamlar vallahi... Dünya film piyasasının büyük bölümü ellerinde olduğu için, insanları olayları cilalayıp parlatmayı da biliyorlar, ülkeleri yerden yere vurup silkelemeyi de biliyorlar... Holywood denen sinema fabrikasının bir çok ülkenin milli gelirinden ihracatından fazla gelir elde ettiği kulağımıza gelen haberler arasında... Milyonlarca dolar bütçeler ile filmler çeviriyorlar, hiç bir masraftan kaçınmadan, sonrada parsayı topluyorlar milyon dolar olarak...Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş. O filmleri de bizim gibi ülkeler ile birlikte dünyanın bir çok ülkesine de kakaladı ve dünya kadar paralar kazandı hem Amerika hem de kendisi...Bazı zamanlarda rastlamışsınızdır basında Türk Ramboları benzetmesine ki ne kadar yalan ve yanlış bir söylem olduğu da gün gibi ortada... Benim tertemiz, vatan sevgisi ile dolu dolu askerimi Amerikalının hayali bir kahramanına niye benzeteyim ki? Hiç duydunuz mu onlardan Amerikan Mehmetçiği ya da İngiliz Mehmetçiği diye bir kelime ya da cümle, duyamazsınız... Mehmetçiğin bir anlamı da küçük Muhammed'tir...Bir çok ülke de askerlik paralıdır, buna ABD' de dahil, paralı olduğu içindir ki de onların vatan ve namus gibi kavramları bizim ki ile kıyas bile kabul etmez... Gerçek savaşların çekilmiş belgesellerini izleyin bakın, askerler hep tankın arkasından ya da saklanarak bir şekilde korka korka ilerlerler bir çatışma bölgesinde... Belli ki Rambo ve benzeri filmler kendi askerlerinin cesaretini arttırmak için, kısaca onlara gaz vermek için çevrilmiş medya tik materyallerdir... Gerçek bir savaş da ya da onların çevirdiği bir film de süngü takıp da mermilerin üstüne giden bir askere ya da subaya rastladınız mı? Rastlayamazsınız, böyle olaylar, bizim Mehmetçiklerimize özgü, onlara ait kahramanlıklardır... Bizim askerimiz asırlardan beri Mehmetçik diye anılır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu komplekslerimizden kurtulalım artık. Cesaret ise cesaret, akıl ise akıl, kuvvet ise kuvvet, vatan sevgisi ise her zaman dorukta... Hele de emperyalist bir ülkenin askeri ile Mehmetçiği kıyaslamaya kalkmak ve O'na Rambo diye etiket yapıştırmak hiç kimsenin harcı olmamalı... Kağıttan kaplanlar ile düşman karşısında dişi ile tırnağı ile kaplanlaşanları birbirleri ile karışıtrmayalım kesinlikle... Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine... \n\n", "siir_uzunlugu": 371 }
371
{ "siir": "İşim artık ÇİŞİMDİ... \n\n\nişim,\nçiçek ekmek\ninsan sevmek\ndoğayı seyretmekti...\nşimdi,\ndoğa pislendi\ninsanlardı pis edeni\nçiçek ekmek artık enayilikti...\nişim,\nşiir yazmak\nkitap okumak\ndoğayı korumaktı...\nşimdi,\ndoğa isyanda\nyazarlar nisyanda\nokunmayınca şiir yazmak salaklıktı...Fikret Turhan-Yalova,\n12.04.2015\n\n", "siir_uzunlugu": 38 }
38
{ "siir": "Onsuz Gibi \n\n\nTarlalarda sessizce uzanmak o sıcak rüzgarında \nBir defa mutlu olmak istiyorum o öbürleri gibi \nŞimdi dağlar, kırlar, denizlerde o oldukları yerde\nDaha ne çok caddelerden geçmek...yol üzeri gibiYeni bir dünya yaratan hevesiyle bir bebek \nEmekleyen çocukluğa, gençliğe, yaşlanmaya\nO bizsiz ne yapar biliyor belki…ama biz\nOnsuz gibi bir soğukta yaşamasak istiyorumBiraz tatlı gerçekler, neşelendirilmiş anılarla\nSevgiye, sevgiliye, kuş tüyünde düşlere yolculuk gibi…\nBir ömre gülen çiçeklerce aşka değer, tüm anlarıyla\nBinbir gece masalı o yıldızlı serüven olsun gibi…Sanki biraz geç kalmış gibi bir endişe bazen\nYa benimle doğsaydın, ya seni görmeseydim\nÖmrün bazen aşka huzur gibi o bir vaktine\nOnsuz gibi bir algıda yaşanmasın diliyorumNisan 2006\n\n", "siir_uzunlugu": 108 }
108
{ "siir": "Hüzün Sevincin Gurbetteki Kardeşi \n\n\nHüzün sevincin gurbetteki kardeşi\nHasret hüzün sevinç’e \nHayatı çocuksu sevince.Kalbime endişe saplanır\nNe zaman gelecek diye.\nGurbetteki hüzün\nGelme istemem seni.Aciz kalınca mutluluk rüzgarına,\nHapsolurum dallara\nKırılgan hevesler solurum.Ben sevinci bulunca\nÜzüntüden ölürüm\nBir gün gelecek diye\nGurbetteki kardeşi.\n\n", "siir_uzunlugu": 43 }
43
{ "siir": "Dostluk \n\n\nDost demek iyi günde kötü günde\nSeni arayip soran derdini bilendir\nHastanede hapihanede arayandir\nDost seni her daim destek olandir.\n-\nVarlikda yoklukda yaninda olandir\nDost düstügünde yok olmayandir\nDost bir parca ekmegi bölüsendir\nDost ummadigindayardima kosandir.\n-\nIyi günün dostu her zaman cok olur\nKötü gününde yaninda biri varsa\nIste gercek dost dedigimiz o. dur\nDost acilari parcalayan azaltandir.\n-\nGercek dost varmi derseniz var\nAmma ne yazikki binde bir tane\nAsk olsun onu secip görebilenlere\nDost gercegi söyleyendir acida olsa.\n\n", "siir_uzunlugu": 82 }
82
{ "siir": "Deniz kızı \n\n\nGüneş yüzüyor denizde\nDeniz kızı sen nerdesin\nAyın şavkı denizde yüzüyordu\nSen gelmedin\nDeniz kızı deniz kızı\nDenizcinin hayali\nBekler seni her hali\nSen gelmezsen kim gelir\nSüzülerek gel denizden\nBekler denizci\nBekler her yerde\nDeniz kızı deniz kızı\nSeni hatırlatır her sızı\nSen gönül hırsızı\nDeniz kızı deniz kızı\nGönlünü çaldın da gittin\nSen hala gelmedin\nBekler seni denizci\nUmudu hiç tükenmeden\nYanar içindeki ateş\nÇoşar hiç sönmeden\nFırtınalar gelir\nFırtınalar gider\nDeniz kızı deniz kızı\n\n", "siir_uzunlugu": 79 }
79
{ "siir": "Acı Hasret Türküsü \n\n\nYazılmış alnıma kara yazılar,\nSen uzaksın hasret acı ben garip.\nHasretin; Bağrımda yara, sızılar...\nSen uzaksın, hasret acı, ben garip.Bakarsın görmezsin gözünde perde,\nHani arıyorduk? Mutluluk nerde! \nBin türlü dertleri topladık ser'de,\nSen uzaksın, hasret acı, ben garip.Ayazdır gecesi aşık gönlümün,\nSabahı fırtına hoyrat ömrümün,\nNicedir halleri ahu gözlümün? \nSen uzaksın, hasret acı, ben garip.Taşkın sellerime yağmurlar yağar,\nYağdıkça, kasveti içerim boğar,\nBazen güneş bile tersinden doğar,\nSen uzaksın, hasret acı, ben garip.Menzilim uzakta, yollar müşkülü'm,\nNe kemik ne kandır, ruhtur teşkili'm,\nHayali sözlere benim işkil im...\nSen uzaksın, hasret acı, ben garip.Bazı düşündükçe dalar gözlerim,\nDökülür dilimden ona sözlerim,\nNasıl bir sevda ki her an özlerim,\nSen uzaksın, hasret acı, ben garip.22.04.2015/Kahramanmaraş.\n\n", "siir_uzunlugu": 116 }
116
{ "siir": "Güneş Doğmasın \n\n\nGizemi olmuştun gecelerimin\nRüyalarımdaydı mahzun gözlerin\nTükenen umutlarımın hayaliydin\nGeceme güneş doğmasın diledimGüneşi sürgün ettim gökyüzünden\nKorktum hayallerimi silmesinden\nMahrum edecekti mahzun gözlerinden\nRüyalarıma güneş doğmasın diledimGecelerin siyahında sana âşıktım\nÇünkü seni gecelerimde bulmuştum\nDoğan güneşte kaybolmuştum\nGeceme güneş doğmasın diledimHayallerimin üstüne güneş doğacaktı\nSenli rüyamlarımdan uyandıracaktı\nSensiz gündüzlerimi aydınlatacaktı\nSensiz günüme güneş doğmasın diledimDoğan güneşle biterdi rüyalarım\nGündüzlerde başlardı hasretliğim\nKaybolan hayalini arardı gözlerim\nHayalime güneş doğmasın diledimHayalde olsan sen gecelerimdeydin\nAslında rüyalarımda değil gerçeğimdeydin\nSevgine yorgun düşmüş yüreğimdeydin\nYorgun yüreğime güneş doğsun diledim\n\n", "siir_uzunlugu": 87 }
87
{ "siir": "Üç Ayların Fazileti \n\n\nÜÇ AYLARIN FAZİLETİ VEYA EY NEFSİM\n\nRecep; İnsanların çağlar boyu tazim ve saygıda kusur etmediği ay… Kameri ayların yedincisi... “Eşhur-i hurum”... Şehrullah’tır, yani Allah’ın ayı...Şaban; Âlemlerin Efendisi’nin methi sena ettiği ve insanların gafletin çok olduğunu belirttiği ay... Ümmetinin de gafletinden çok korktuğu ay…Ramazan; O başlı başına bir sultan ve başlı başına bir zaman… O Kur’an ayı, sonsuz rahmeti koynunda barındıran emsalsiz ay… Recep; tohumun toprağa atıldığı, kılıçların kınına sokulduğu, Şaban; iman tohumunun sulama ve gübrelenmesinin yapıldığı, Peygamber’in Ramazan’ı bekleme ümidinin zirveleştiği an, Ramazan; tüm bu ürünlerin harmanlanıp hasadının vuku bulduğu zaman... Ey nefsim! İslamiyet gibi güneşten mahrum olan Mekke Müşrikleri dahi bu aylar gelince, özellikle Recep ayı; en azılı düşmanına dahi kılıç çekmez, onunla ilgili hiçbir olumsuz davranış sergilemez, kin ve adavetini unuturdu. Sen batmayan ve sönmeyen bir güneş olan İslamiyet güneşiyle müşerref olduğun halde düşmanını bırak, kendi din kardeşine karşı kin ve adavetini kusacak, kanlar akıtacak, yürekler mi dağlayacaksın? Kıldığın üç-beş namaz vb. gibi birkaç ibadetinle övünüp kendini cennet yamaçlarının tek varisleri mi göreceksin? Ey nefsim! Bir cahil müşrik kadar dahi Allah’ın getirdiğine inancın ve saygın yok mu? Üstelik sen ondan farklı olarak, hak olan bir dine inandığını iddea etmektesin. Müşrikler bu ay geldiğinde babalarının katillerine dahi kılıç çekmez, selam deyip geçerlermiş. Sen ise, kendi kardeşine her zaman kılıç çekiyor ve nice canlar yakıp kalpler kırıyorsun. Her gün kendi kardeşlerin dünyanın farklı yerlerinde öldürülürken sen, koyun sürüleri gibi kendi süründen alınana lakayt kalıyorsun. Allah’a şirk koşan Müşrikler dahi sadece belli aylarda düşmanlarına saldırmazken sen düşmanına hiçbir ay dahi cihat etme yolunu seçmeyecek misin? Sen Cihat’ın en küçüğü olan kalbinle buğz etmeyi dahi gereksiz görerek düşmanının ekmeğine yağlar sürecek, kardeşlerine kuyular kazmada en ön safta mı olacaksın? Ey nefsim! Sen ki; Kur’an ve sünneti bildiğin halde ve yine tek kurtuluşunun da bunlar olduğunu idrak etmene rağmen kalbini bunlara kapayıp, İsrailoğulları’nın sergiledikleri davranışları sergilemeye devam mı edeceksin? Hem İsrailoğuları’nın kıssalarını okurken veya dinlerken onlara lanet okuyacak ama onların gittikleri yolları kendine şiar mı edineceksin? Sen ki; insanlarla, kendi kardeşlerinle birlikte olduğunda onları lanetleyecek ama kendi şeytanlarınla baş başa kalınca İsrailoğullarının yolu olan Yahudileşmeyi mi tercih edeceksin? Ey nefsim! Her gün namazlarında (tabii kılıyorsan) Âlemlerin Rabbi’ne “yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.”(Fatiha, 4) deyip, Tağut’a kullukta devam mı edeceksin? Sen yine Rabbi’ne “bizi dosdoğru yoluna ilet. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil.”(Fatiha, 4–6) deyip kelebeklerin ateşe koştuğu gibi yine mi koşacaksın bu yollara? Ey nefsim! Yine sen ki; Rabbi’nin gönderdiğini papağan gibi okuyacak, Peygamber’inin tebliğlerini koyunlar gibi dinleyecek ama tüm bunları balık hafızana yerleştirdiğin için balıklardan daha çabuk mu unutacaksın? Sen, İsrailoğuları gibi “bana sayılı günler haricinde ateş dokunmayacak” diyip belirli bir miktar yandıktan sonra Cennet’e yerleştirileceğini idea edip, ölmek ve rabbin huzuruna çıkmak bahsi söz konusu olduğunda kendisine her gün lanetler yağdırdığın Firavun ve Nemrutlar gibi mi korkacaksın? Ey nefsim! Âlemlerin efendisi, O Muktedayı Ekmel (sav) Recep ayı için, “bu ayı hakkımızda hayırlı kıl.”derken, sen hayır deryasından ateşten kaçar gibi mi kaçacaksın? “Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim.”(Fecr, 24) denilen bir gün gelmezden evvel hala bir şeyler yapmayacak mısın? “Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine bir baksın. Allah'tan korkunuz. Hiç şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir.”(Haşr, 18–19) …Ey nefsim! Şimdi sen, bunları hatta daha fazlasını bildiğin halde ve müşrikleri dahi Rabbi’ne yaklaştıran bu ay (Recep ayı) gelmesine rağmen Allah’tan ümidini kesip Alemlerin Rabbi’nin yasakladığı yollara mı koyulacaksın? Ki, bazı âlimler Recep ayının başındaki “Rı” harfinin Allah’ın rahmetini ifade ettiğini beyan etmektedirler. Sen hala bu ayın içerisine girdiğin halde rahmete arkanı mı dönecek ve uzaklaşma yolunu mu tercih edeceksin? Ey nefsim! O Rabbin ki, “De ki: Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”(Zümer, 53) buyurmaktadır. Rabbin bu kadar fırsat verip tövbe yolunu sonuna kadar açmışken sen bu rahmete sırtını dönüp o gün geldiğinde, “keşke toprak olsaydım” deme yolunu mu tercih edeceksin? Rabbin seni Cennet’ine koymak, nimetlerini sonuna kadar tattırmak için uğraşmasına rağmen sen kâfirden daha sert kalpli kesilecek ve girmeni hiç istemediği Cehennem’e mi koşacaksın? Bari gel bu ayda (Recep ayında) dinle, Rabbi’ni, Rabbi’nin gönderdiği elçiyi… Tüm İslam âlemini sağlık, huzur ve iman şuuruna erdirmesini Âlemlerin Rabbi Allah’tan niyaz ederim. Sevgi, saygı, selam ve dualarımla…\n\n", "siir_uzunlugu": 725 }
725
{ "siir": "Emperyal Oyunlar \n\n\nİkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika ve Rusya arasında bölüşülen Dünya o kadar ilginç şeyler yaşamıştır ki bunun bir oyundan başak bir şey olamayacağını düşünmek oldukça yerinde olur. İki kutba suni olarak ayrılan; ama her iki kutubunda el birliği içinde olduğunu göstermemek adına çeşitli senaryolar üretilmiştir. Soğuk savaş, psikolojik savaş, nükleer silahların sınırlandırılması vs...Bu iki emperyal güç tarihte hiç olmadığı kadar insanları salak yerine koymuşlar ve bunda da oldukça başarılı olmuşlardır.Güçlü bir\nMillet olan Türk Milleti de bu oyunlara gelmiş, tarihi birikimini, olması gerekene yerini bu oyunlar sayesinde terketmiştir. Dünya'da bütün diğer unsurlar bir şekilde arka bahçe kabul edilmiş olup, her iki tarafta arka bahçelerine şirin gözükmek için ilginç yötemler uygulamıştır. Öyle ki: Bazı yönetemler açık verirken bile normal karşılanmıştır. Örnek: Amerika ile sorunlu olan kişi ve kurumlar, onun zıt kutubunda bulunan Rusya'ya gitmek yerine Avrupa' ya gittikleri görülmüştür. Bunun tam tersi de olmuştur. Biz Türk Milleti olarak ya Ameriknacı olmuşuz yada Marksit Leninist olarak kendi içimizde birbirimize düşmüşüz. Darbelerin, kargaşaların ardında genel olarak bu vardır.Sovyet Rusya içinde bulundurduğu Türkleri asimle etmekle uğraşırken, Amerika bu asimilasyona gizli destek vermiştir. Bizim engellenmesi gereken bir olduğumuz hususunda da bir anlaşma söz konusudur ki; bu tarihte neler yaptığımız ile bellidir. Amerika ne hikmetse Orta Doğu için Türkiye ile masaya otururken, Türk Milletini bir bütün olarak almıyor. En ihtiyaç duyduğu dönemde dahi, Türk Milletini bir bütün olarak düşünüp kendi menfaatlerini koruma cihetine gitmemiştir. Bu korku o kadar içine işlemiş ki, bu Millet güçlenirse beni tarihten silecek diye, Orta Doğu da Asya da en güçlü ve en geniş coğrafyaya yayılmış Türklerin Birlik olmasını istemiyor. Biz birlik olamadığımız müddetçe de gerek kendi içimizde gerekse Dünya da geçerli şeyler yapmamız mümkün değildir.Düşünün, Afganistan' a Türk Askeri istiyor, orada Türk Askeri çok seviliyor, sebep nedir? Sebep Şudur: Afganistan kuzeyinde özellikle Özbekler, Hazarlar, Kırgızlar. Türkmenler yaşıyor ve sayıları 10 milyon civarı bu da ülkenin yaklaşık üçte biri. Bu Türk boylarından Talibana ve El kaideye katılanlar da var. Aynı paralelde Tacikistan var. Bu Ülkeninde %35 i Türk boylarından oluşuyor. İran'ın %45 i Türk.(1920 de Türkmen soylu kacar hanedanını yıktıklarında bu oran%60 idi.) İran ile sorun yaşıyor çözmek için Türkiye arabulucu olmaya çalışıyor. Buralardaki Türk Milletini yok sayarak yada asimle etmeye çalışarak durdurmaya çalışmasaydılar, her zamanki gibi Dünyanın dengesi bu kadar bozulmazdı.Tarihte bu net bir şekilde bellidir. Türk Milleti denge unsuru olmuştur. Çin içinde 1949 yılında bağımsızlığı elinden alınmış Uygur Cumhuriyetinide 50 milyon Türk'ün ya asimle edildiğini yada savaşlarda yok edildiğini de hesaba katarsanız olayaın vehameti ortaya çıkcaktır. Şimdi bir daha düşünmeleri gerekecek. Türklerden korkmak yerine Türk Birliğinin kurulması için biraz çaba sarfetseler Dünya sorun üretmeyecek bu kadar. Türkistan sınırları o kadar nettirki O kadar açıktır ki, bunu değiştirmeye çalışanlar ne kadar yanlış yaptıklarını bütün berraklığı ile görürsünüz. Mesela, Rusya sınırları içerisinde Türklerin yaşadığı topraklar 4 milyon km2. Bu Rusya'nın dörtte biridir. Bütün özerk ve federe Cumhuryetlere Rus doldurmuşlar Cumhuriyet isimleri Türk ama bir çok yerde nüfusun çoğu Rus. Şimdi diyeceksiniz ki Türkiye de neden bu yapılamadı. Mesela Kürt'lerin yoğun yaşadığı şehirlerde Türkler göç ettikleri yada göç ettirild. ikleri için şu anda bu kadar problem var. Yani Çin yapınca Rus yapınca iyi bize gelince ne hikmetse yapılmıyor. Ben facebook'ta 'TÜRKBİRLİĞİ KURULMALIDIR' diye açtığım site bütün bu oyunları durdurmaya yöneliktir.\n\n", "siir_uzunlugu": 527 }
527
{ "siir": "Gençlik Nerede Şimdi \n\n\ngurbet seninle döndü\nnice ocaklar söndü\numur boynuma bindi\ngençlik nerede şimdi gurbet elde kuş olduk\nhep gözleri yaş olduk\nbiz feleğe tuş olduk\ngençlik nerede şimdikavim gardaşım vardı\nekip biçtiğim kardı\nyaşım kemale erdi\ngençlik nerede şimdiben göçtüm siz göçmeyin\ngurbet suyu içmeyin\nsılanızdan geçmeyin\ngençlik nerede şimdigönlüm özlem doluyor\nbeni derde buluyor\nhep derdim çoğalıyor\ngençlik nerede şimdiözde yürek kanıyor\ngözde yaşam donuyor\nömür kağıt, yanıyor\ngençlik nerede şimdisaçlarımda bu aklar\nkoca bir ömür saklar\nözlem resmimi koklar\ngençlik nerede şimdiYusuf der farkındayım\nfeleğin çarkındayım\nyarın da kırkındayım\ngençlik nerede şimdiYusuf Ter 18.05.2007\nSaat 02:30 İsviçre\n\n", "siir_uzunlugu": 101 }
101
{ "siir": "Aşkın Kâtili \n\n\nEvlilik aşkı \nöldürür derler \nBu ne kadar\ndoğrudur sizce? \nEvlilik aşkın \ngerçekten kâtili midir? \nYoksa aşkın kâtili\nKutsal evlilik kurumunu da\nkatletmeye niyetli olan\nsevgi nedir bilmeyen\ngaddar insanlar mıdır? \nKimdir sizce aşkın kâtili? (15 Ocak 2006/ İstanbul)\n\n", "siir_uzunlugu": 40 }
40
{ "siir": "İçimizdeki Şeytan \n\n\nEşler birbirlerini severken birden bir şeytan girer içeri\nSızar yüreklere derinden\nYok eder sevgi ağacını kurutur\nBaşlar içindeki şeytan konuşmaya....\nEşleri birbirine düşman eder\nAraya ayrılık girince,\nHerkes haklıdır kendince\nAçılır kirli çamaşırlar dökülür etrafa. nefrete dönüşürler.\nBirbirlerinin boğazına basarlarNe oldu sevgiye\nKayboldu uçtu gitdi uzaklara\nSeverken deli gibi\nAyrılık girer yüreklere\nNe zor şeydir bu ayrılık\nKimi zaman pişman olunur. kimi zaman şanslı sayarız kendimizi.....\nOlan çocuklara olur\nAyrılığı kabul edemezler\nAğlar gözleri. derinden yaralanır yürekleri\nÇevreye baktığımızda ne çok ayrılan var\nŞimdi herkes özgür. çekmiyor\nAtıyorlar baştan. kimse zora gelemiyor\nEskidenmiş güzel evlilikler\nÇekilirmiş kahırlar\nEkonomik özgürlük girince\nHerkes örf adeti unuttu\nYalnız yaşama döndü.\nGüzel evlilik ne oldu sana\nAç kapılarını herkese\nHerkes sevdiğiyle evlensin\nEziyete. acılara katlansınEvliliğin temeli sevgidir\nZora gelemiyecekseniz neden evlenirsiniz? \nNeden insanların başını yakarsınız\nBen bekar bir bayan olarak görüş bildirmekteyim\nAma gerçek evlilik istiyorsanız\nAcıya. mutluluğa herşeye var mısınız? \nYoksa zora gelmeden bitti bu sayfa unut beni mi diyorsunuz? \nBence evlilik bir kere olur\nÖlene kadar........\nYaşamı paylaşmak. pembe umutlar yaratmak\nAşk evi oluşturmak\nÇocuklarımızı gönül bahçesinde yetiştirmek\nGelecek kuşaklara örnek olup. uçan kuşlara sevgiyle seslenebilmek.\n\n", "siir_uzunlugu": 177 }
177
{ "siir": "Asker Oğluma \n\n\n'Büyüttüm besledim asker eyledim' 'Türküsü' önceleri ağır gelmezdi bana\n Sen askere gidince gözüme yaşlar doldu\n Odanı boş görüp de, özlem çökünce cana\n Hayalinle birlikte kokun burnuma geldi Odanın kapısını örtmeye kıyamadım\n Gel diye seslendim de sesini duyamadım\n Ev boş gibi geldi, ilk gece uyuyamadım\n Sofrada yoksun diye kaşık elimde kaldı Ses verip de sesini duyamamak çok zormuş\n Gördüm ki şu yüreğim senle gülüp oynarmış\n Meğer senin yokluğun içimi yakan kormuş\n Senin yokluğun beni derde, hüzün’e saldı Okulun biter bitmez gelip askere gittin\n Daha sana doymadan, gözleri çeşme ettin\n Al bayrağa sarıldın içime ateş attın\n Gardan el sallayıp gidişin canımı aldı Kütahya'ya kar yağar diye aklım sendedir\n Sesin değişik gelse dert, acısı bendedir\n Benim seni özleyişim, yürekte gendedir\n Oğul inan ki benimde betim benzim soldu Baban Necati'den hatıra bu şiir sana\n Benim oğlumda asker oldu dedim vatana\n Telefon edipte selam göndersen de bana\n Sen gittin gideli gözüm resminde kaldı Necati KEÇELİ\n İZMİR Askerde olan oğlum Gürkan KEÇELİ'e armağandır\n\n", "siir_uzunlugu": 159 }
159
{ "siir": "Dinin Yeri Doldurulamaz \n\n\nNe ilim ne de bilim felsefe de yetersiz,\nDin çok özel bir konu, mükemmel ve eksiksiz…Din ile sağlanıyor, huzur ve güvenliğin,\nBu yüzden gerekiyor maneviyatın için…Yeri doldurulamaz din, her kula özeldir,\nArkasında ALLÂH(c.c.) var,\nDaima güvenilir…(2012)\n\n", "siir_uzunlugu": 39 }
39
{ "siir": "İki dilim doğum günü \n\n\nŞafak üç\nPerşembe doğum günüm\nBir santim daha batıyorum\nBu hayata\nYakın yirmi beş tane yakın mumları\nAkşam üstü keyfinin tadını kaçıran\nYakın çöp kokularını\nHer şeye rağmen hızlı seviyorum\nMonoton hayatımı\nHer şeye rağmen\nYoklayarak buluyorum \nHafif sis bulaşmış\nDoğum günü hatıranı\nBilemem bu koşuda\nİpi ne zaman göğüslerim\nNe zaman gözlerimi örterim\nAma ben her şeye rağmen\nSeviyorum seni\nİyi ki varsın olmasan bile\nÜfledim mumları\nİki dilim düştü hissene\n\n", "siir_uzunlugu": 76 }
76
{ "siir": "Kuralcı Olup Olmamak \n\n\nBilindiği gibi\nKurallarla başımız hoş değil\nÖrneğin yazım alanında böyle bu\nElimize kalem alınca çoğumuz\nİnanılmaz yanlışlar yapıyoruz\nTrafik alanında da böyle bu\nSiyaset alanında da böyle\nKurallara yan çiziyoruz ikidebir\nBir kargaşadır gidiyor yollarda\nVe ülke yönetiminde\nÜstelik ‘Bu böyle olmaz\nHerkes kurallara uymalı’ diyenleri\nKatı kuralcı olmakla suçluyoruz\nSonra da istiyoruz ki\nSiyasete karışmamak kuralına\nKaskatı bağlı kalsın asker\nHiç yanlış yapmasın bu konuda\nİyi güzel de\nKuralcı olmaktan hoşlanmıyorduk hani\nYeter ki biz olmayalım da\nSırf asker mi kuralcı olsun yani\n\n", "siir_uzunlugu": 87 }
87
{ "siir": "''- Atatürk...'' Olunmaz DOĞULUR.. \n\n\nMustafa Kemal ATATÜRK... o önce,\n sadece Mustafa'ydı...\nbahçelerden \n kargaları kovalardı...\nemeğin kutsallığını\nçocukluğunda anlamıştı...sonra,\n matematik öğretmeni\n zekasını görünce\n ona Kemal'ini ekledi...\n en zor formülleri bile çözeceği\n gençliğinde belliydi... en sonunda,\n vatanına kanını\nal bayrağa şanını\nkurtarıcısına en büyük adını\nveren halkından ''ATATÜRK'' \n soy adını almıştı...Mustafa Kemal ATATÜRK...\n\n", "siir_uzunlugu": 51 }
51
{ "siir": "Öğretmenim \n\n\nGeleceğimiz emanat sana\nEmektar eller ayaklara\nİhtiyaç aydınlık insanlara\nYeni nesil genç kuşaklara\nEllerinde kitap defterler\nKendilerine öğrencilerine adamış cevherler\nNice yetiştirien öğrenciler\nİlimin ışığında aydınlık yüzler\nBaşarı geleceğe ışık tutmak\nEngebeli yolda yol almak\nBaşarı'dan başarı'ya koşmak\nÖğrenciyle elelle verip tutuşmak\nSınıf siz'siz okunur'mu? \nKara tahta tebeşir'siz olur'mu? \nSorulamayan soru ezberde tutulur'mu? \nBir ulu ağaç gölgesiz olur'mu? \nBen bunları düşünür'ken sevgili öğretmen'im\nElimde uğurun saydığım kalem'im\nNice öğretmenler günü'nüz temeni ederim\nKutlu mutlu olsun öğretmen'im\n\n", "siir_uzunlugu": 77 }
77
{ "siir": "Meçhul asker \n\n\nÖz evladıydı bu vatanın… \nHer gün, \nTaze bir yokluktu, \nO minik yüreğini inciten… \nVe taze bir, \nekmek gibi sunulmuş, \n.....Bir dürüm yokluktu, \ndağarcığında… Her yarın, \nyeni bir uçurum \nHer uçurum yarındı onun için \nArzularını kemiren… Ekmek kavgasına \nadamıştı o çocukluğunu \nÇaresizdi… \n….Daha o \nekmeğini büyütecek, \nbüyüyecekti ekmekle… iş arıyordu \nkocaman adam gibi… \nkocaman \numutları vardı… \ndopdolu gözünün mavisinde. …Geride \nkalacak kimsesi yoktu \nAcılarından başka… \nhenüz \nAna kuzusuydu, \nŞefkate muhtaç Suskundu utanç duvarları… \nsuskundu çünkü, \nvicdanları körelmişti beylerin… bu vatanın öz evladıydı \nasker olacaktı \nve bir gün \nölecekti vatan için bu utancı \nsahiplenecek \nbir vicdan sahibi olmasa da o şimdi \nmeçhul bir asker \nvatanının şefkatli kollarında \nSöylediği \nson sözdü \nağzını doldurup \nVATAN SAĞ OLSUN…!\n\n", "siir_uzunlugu": 115 }
115
{ "siir": "Aşk malik'ine koşmaktır \n\n\nZannettiğin aşk hislerine konan aşk değil \nAşk kalp gözüyle varılması yere koşmak\nDuygularda ki boşlukları doldurmak değil \nAşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmakBırak gönül eylemeyi aşk mı zannettin \nAcı çekmeyi çektirmeyi aşk mı zannettin\nAşkı gönül eğlendirmekten mi zannettin \nAşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmakHer kesin ağzında bir aşk aşk dolanmakta\nAğzından öte gitmeyen bir aşk’a koşmakta\nAşk ağızda değil bütün benliğinde koşmakta \nAşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmaktaBana sorarsan senin ki samimi aşk değil\nBana sorarsan senin ki şaşkınlıktan öte değil\nBana sorarsan senin ki boş uçmaktan gayrı değil\nBana sorarsan aşk Malik’ine koşmaktan başka değil\n\n", "siir_uzunlugu": 97 }
97
{ "siir": "Zay \n\n\nBende B, o beyt ulu\nOğludur -en hem kulu\nBen ve manu men adem\nOnla tende gök yoluBabadır bab el o ay\nBabel’i ay baba say\nAy evi elif adem\nİnen oldu zebil zayHavva tet o ay uruk\nEva tek ev halk turuk\nMarya bakire ora\nUlular ordan kuruk\n\n", "siir_uzunlugu": 50 }
50
{ "siir": "Hadron \n\n\nHadron carpistiricisi gibi ışık hızına ulastirdigim nice sevgilerim vardı .Sensiz yaşayan nice sevgiler .Sensiz olmayacak bir sürü anı .Beni sana anlatacak bir sürü hatıra hepsi kayboldu .Bir denizin kiyaya vurup götürdüğü kumlar gibi sürüklenip gittiler .Gelgitler bitirdi herşeyi .Kumsalda parıldayan kiristaller kadar parlayana dek hoşçakal.\n\n", "siir_uzunlugu": 46 }
46
{ "siir": "25 Şubat \n\n\nO işinde yetkili bir insandı.\nHiç aksatmazdı işini,\nSonuna kadar uğraşırdı.\nBitirince rahatlardı.\nSinirlenince de hırsını bırakmazdı.\nMuhakkak alacağını alırdı.\nBazen iş aşkından eşini de unuturdu.\nOysa eşi ona ilk günkü gibi aşıktı.\nEvleneli henüz iki yıl olmuştu.\nEşi çok umutluydu.\nBirinci evlilik yıldönümü hatırlanmıştı.\nAcaba ikinci evlilik yıldönümü de \nHatırlacakmıydı.\nYakın tarihti, bir gün kalmıştı geriye.\nKüçük bir yoklama yaptı eşi.\nHatırlanmaktı aslında niyeti.\nÇünkü Yusuf Bir muhasebeciydi.\nUnutmazdı tarihleri.\nKibarca sordu eşi.\nYUSUF 25 ŞUBAT'ı hatırlıyor musun? \nVerilen cevap ta çok muhasebeceydi.\nKDV' nin son günü Hanım.\n\n", "siir_uzunlugu": 91 }
91
{ "siir": "Onlar \n\n\nDerin bir bakışlarının arasında buldum kendimi...\nEn olmadık depremleri yaşattı bana o gözlerin...\nNe bilirdim ki cennette onlar cehennemde onlar,\nKelimelerin dökülürken tek tek ağzından...\nEn olmadık anda sevdim seni,\nNe bilirdim ki kader de onlar kısmette onlar...\nGüven verdi kalbin, kendimi yerleştirdim hiç çıkmayacakmış gibi...\nNe bilirdim ki gözyaşı da orası feryat da orası\n\n", "siir_uzunlugu": 56 }
56
{ "siir": "Mavisi Gökyüzü Deniz \n\n\nDüş kaçkını bir martıydım gökyüzünde\nHem tutsağındım bulutlarında hem de hürdüm\nKâbus bir fırtınaya tutuldum, bir yıldırıma vuruldum\nÖlmedim, ölüm ne ki ölmedim de ölmekten beter oldum\nYolundu akça kanat tüylerim, olsun kâh düştüm kâh süzüldüm\nYine de ak kanatlarımı mavisi gökyüzü senin düş denizine döktüm...S.Güler-8.9.2016\n\n", "siir_uzunlugu": 49 }
49
{ "siir": "Aşk yakıyor \n\n\nGözlerdeki kıvılcımla başlıyor\nSonra tüm bedeni sarıyor\nTutuşturup alev alev yakıyor\nAşk yakıyor aşk acıtıyorAteş olur düşer yüreğine\nYakar derinden derine\nİpotek koymuştur kalbine\nAşk yakıyor aşk acıtıyorSızlatır ciğer başları\nDöktürüyor göz yaşları\nEritir dağları taşları\nAşk yakıyor aşk acıtıyorUmursamaz dengi dengine\nBakmaz tenine rengine\nEsir ediyor kendine\nAşk yakıyor aşk acıtıyor Hayata kahretirip küstürüyor\nKaderine isyan etiriyor\nÇok büyük acılar çektiriyor\nAşk yakıyor aşk acıtıyorSeveni sabırsız ediyor\nKimse söz dinletemiyor\nDüşürür çöllere deli ediyor\nAşk yakıyor aşk acıtıyorKul tekin aşk güzel diyor\nTadanları sarhoş ediyor\nO demden herkes içiyor\nAşk yakıyor aşk acıtıyor14 04 2015\n\n", "siir_uzunlugu": 98 }
98
{ "siir": "Şiirbaz \n\n\nBen bir yusuf,\nSense bir şivekar.\nKaybettiğin ruhuna,\nİşte yakınsın bu kadar...Maharetinle aç kilidi.\nAnahtarın adı cesaret.\nAyaklanmak üzere ruhum.\nBana bir hakediş lütfet...Muhalif ruhumdan yok bir itiraz.\nKorkmuyor sana düşmekten.\nYaşamıyordun beni bulana kadar.\nOlsun ölümün bir şiirbaz elinden...\n\n", "siir_uzunlugu": 41 }
41
{ "siir": "Bebek \n\n\nCan suyum derler ya hani bir mis kokudur o…\nHer derde dava bir hoş sedadır o..\nSinede bir ateş. kucakta bir emektir o,\nÖmürlük bir telaş dilde bir ninnidir bebek…Ne sancılar çekilir gece uykusuz nöbetler,\nBüklüm büklüm pamuk gibi bacaklar\nUmuda yolculuktur salınan salıncaklar,\nSarayda bir hazine gönülde bir sevdadır bebek.Patikler örülür zıbınlar dikilir aşk ile,\nAna bebeğe gebedir hayat kim bilir nelere,\nKollarında bir müjde ile görülür ebe,\nHayatın başladığı andır ağladığında bebek,\nZamanın durduğu andır güldüğünde o minik yürek…\n\n", "siir_uzunlugu": 81 }
81
{ "siir": "Yeter \n\n\nKaosun krallığı yüzyılları sarsan büyük savaşlar \nKorku ve gözyaşı zafer ve kan \nMekanın tarihin hazin yıkılışı durmadan üstüste binişi\nGeçmişten günümüze akan nehrin etten ve kandan köprüsü artık dur yeter!\n\n", "siir_uzunlugu": 31 }
31
{ "siir": "Ölüm Gelmeden \n\n\nÖmürler bitiyor. yıllar yarışta, \nGelin dost olalım. ölüm gelmeden,\nSevgiyle. saygıyla huzur barışta,\nGelin dost olalım. ölüm gelmeden.Bölücü. yıkıcı, hain olmasın,\nKoymayın araya nifak dolmasın. \nÖksüz yavruların benzi solmasın\nGelin dost olalım. ölüm gelmeden.Helalden yiyelim helal içelim,\nZülüm yapmayalım şerden geçelim,\nHer zaman her yerde. Hakkı seçelim,\nGelin dost olalım ölüm gelmeden.Medeni dünyada barış yağmalı,\nBağımsız yurduma güneş doğmalı,\nUyğarlık. özgürlük kini boğmalı,\nGelin dost olalım. ölüm gelmeden.Şehitler acısı kalpleri yakar,\nAileler perişan yollara bakar.\nBöyle gider ise çok kanlar akar,\nGelin dost olalım. ölüm gelmeden.Terörler. savaşlar servet bitirir,\nAnneler babalar evlat yitirir,\nSonunda ülkeye kaos getirir,\nGelin dost olalım. ölüm gelmeden.Özgür. ün çağrısı birlikten yana,\nAcıyın suçsuza kıymayın cana.\nYaşasın halkımız hep kana. kana \nGelin dost olalım ölüm gelmeden {Kâzım Özgür 03-KASIM-2006}\n\n", "siir_uzunlugu": 111 }
111
{ "siir": "Without sense \n\n\nIts moving with your dry, rifle butt heels only.\nwhen your're all aone in the darkness.\nAnd this damn darkness can only\novercome you know this ugly madness.\nNot alone, with hands not alone! Just aone! \nGive me a phone, give me a thronebelow! \nHa! walking shapes useful definitions\nin your mind, wow! now, without sense! ..\nWithout sense; you do nothing,. doin nuthin whilst everything.\nin a gurglin fire up to hell sequences\nto create a depression crisis of metaphors\non the Mayan strom in some kind rain clouds.\nFor the youth of love's freedom.\nFor the mom of none; be yourself! \nFor the youth of love's freedom.\nAnd for this, give me my starving infant\nwho's crawling on speechdome! Sharp pointed and Sharp-edged nylon waiting rooms; \nmasquito net is more than these plural nylon bills\nbut your nylon watchtowers still on my arms! \nTrying to curve these thronebelow aone stroms\nto find my way up in the golden sun\nto burn with you for another Peter Pan...\nBeing on Speechdome all alone; \nnot being Speechdome, being on all alone; \nnot being love, paying attention in what you're doin; \nnot being God, its with me with a manmade touch...\nCruelty runs, twin and personal mercy catches.-\nHisten IrakHareket ediyor kuru, dipçik ayakkabı topuklarınla sadece.\nYaln olduğunda, karanlıklarda.\nVe bu lanet karanlık sadece\ngelir üstesinden, sen bilirsin, bu çirkin deliliğin.\nYalnız değil, ellerle yalnız değil! Tek, yaln! \nBana bir telefon ver, bana bir tahtaltı ver! \nHa! yürüyen şekiller yürümek, şekillendirir faydacıl açıklamaları\nzihninde, vaay vay! his harici, şimdi! ..\nHisten ırak; hiçbir şey yapamazsın,. hiçbir şey yapamamak her şey iken! \nvırıldayan ateşinde cehennemi süreçlere,\ndepresyon krizleri oluşturmak için metaforların,\nMayen fırtınaıs s üzerinde nazik bazı yağmur veren bulutların öbeğinde.\nGençliği için aşkın özgürlüğünün.\n'Hiçbir şey'in annesi' için; kendin ol! \nAşkın özgürlüğünün gençliği için.\nVe bunun için, açlıktan ölmüş bebeciğimi ver\nki odur emekleyen konuşan kürenin içinde! Delici ve keskin naylon bekleme odaları; \ncibinlik, naylon faturalarından daha çok çok-çoğul\nfakat omuzlarımda hala naylon gözlemkulelerin! \nBükmeye çalışıyorum bu tahtaltı yaln fıtrınaları\nki bulmak için yolumu altından güneşe; \nyanmak için seninle, bir başka Peter Pan'a...\nOluyor olmak Konuşanküre, yalnız hep işte; \nkonuşanküre olmak değil, konuşan kürenin üzerinde; \naşk olmak değil, insani bilinçli kılmak; \ndeğil olmak Tanrı, bu benimle insanişi el dokunuşuyla...\nMezalim koşar, ikiz ve kişisel insaf yakalar! dğç çeviri\nelden geçilecek\n\n", "siir_uzunlugu": 391 }
391
{ "siir": "İrfan Denizinden Bir Damla 006 KAFİRE CENNET \n\n\nKAFİRE CENNET Rabbim sana vadetmiş, nice sonsuz nimetler. \nDünyada bulunmayan, sınırsız saadetler. Mü-min fani dünyada, saraylarda yaşasa, \nBir kıymeti varmıdır, bir gün yok olacaksa.Onun için Peygamber, dünyaya demiş siccin, \nŞu yalancı dünyaya, insan aldanır niçinBu dünya Kafir için, dolu olsa bin dertle \nŞükretmeli bu hale, cehenneme nispetle, (EDDÜNYA SİCCİNÜL MÜ-MİNİ VE CENNETÜL KAFİR.)\nDünya Mümine cehennem, kâfire cennet gibidir. (ahiretteki konumlarına göre.)\n(Sahih-i Müslim, Kitabu’z-Zühd 1, Sünen-i Tirmizî, Kitâbu’z-Zühd 16.)Sakın dünyanın basit geçici ve aldatıcı güzelliklerine kanmayınız, takılıp kalmayınız. Sizi dünyada arayıp ta bulamadığınız ve bulma imkanınızın olmadığı ruhunuzun yaratılmış olduğu sonsuz nimet ve saadet diyarı olan ebedi cennet bekliyor. O cennet ki Ehlullahın tarifi ile \n“ DÜNYNIN BİN SENE MES-UDANE HAYATI \nBİR SAATİNE DENK GELMEYEN CENNET VE CENNETİN DAHİ BİN SENE MESUDANE HAYATI BİR SAATİNE DENK GELMEYEN RÜ-YETİ CEMALULLAH” bekliyor. Cennetin sonsuz güzelliklerin ve sınırsız saadetlerin yanında yüz tokat vurmadan bir üzüm yedirmeyen, çokluğunda zahmet, yokluğunda hasret yaşatan şu dünya cennet ile mukayese edildiğinde elbette CEHENNEMDEN FARKSIZ kalır. Kâfir için ise iş tam aksinedir. \nÖyle bir ateşten sakının ki yakıtı taşlar ve insanlardır 2/24 denilen ve ölümün olmadığı elemin azap olduğu, sonsuz bir cehennem hayatının yanında dünyanın tüm ızdırapları elbette cennet kadar rahat ve güzel görünür. İşte efendimiz bize sözü edilen insan ruhunun yeteneklerine uygun sonsuz ve sınırsız cennet lezzet ve saadetlerini kazanma adına sonu pişmanlıklar ile dolu dünya hayatının geçici güzelliklerine aldanıp gönül kaptırmamamız; cehennemin dünya sıkıntıları ile mukayese imkanı olmayan azap, elem ve sıkıntılarını dikkate alarak ondan ciddi manada sakınmamız için ikaz ve irşatları ile kıyamete kadar gelecek bütün insanları anlamlı ve amaçlı yaşamaya gafletten uyanıp ebedi azaptan kurtulmaya davet için hakikat bahrinden bir inciyi insanlığın nazarına sunmuştur. Allah cc. cümlemizi Kur-anı anlamaya, Resulünün kıyamete kadar dünya ve ahiret yolculuğumuzda önümüzü aydınlatan hayat bahş sözlerini dinlemeye, dikkate alıp yaşamaya muvaffak kılsın. Son nefese kadar hidayet üzere yaşayıp Resulünün şefaatine nail eylesin. AMİN\n\n", "siir_uzunlugu": 312 }
312
{ "siir": "Hasret \n\n\nHasretHasret sıradağlar gibi yüksek\nÖzlem yüreğimde kor bir ateş\nBen hasreti ve özlemi seviyorum\nHasret sevgiyi \nÖzlem seni unutturmaz banaSeni çok ama çok özledim\nHasret kaldım kokuna. gülüşüne,\nGözlerinde ki o sıcak sevecen bakışa\nBen hasreti ve özlemi seviyorum\nHasret sevgiyi\nÖzlem seni unutturmaz bana20/11/2003\nHERDEM\n13:20\n\n", "siir_uzunlugu": 47 }
47
{ "siir": "B A Ş K A N ı m ı z \n\n\nİki bin yılında ufku açıldı,\nIsparta ilime neşe saçıldı,\nHalkın oylarıyla başkan seçildi,\nYüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın.Mesleği gereği yapı yaptırdı,\nMavi kent evlere tapu yaptırdı,\nHer mahalleye de hattı taktırdı,\nYüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın.Gök çay mesirelik onun eseri,\nAğaçları söktü bir kaç serseri,\nGerçeğe dönüştü plan, tasarı,\nYüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın.Şehrimi kuşattı yemyeşil dallar,\nOrtası asfalttır, desenli yollar,\nKaldırım dibinde açıyor güller,\nYüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın. Ona ısınıyor her an kanımız,\nİki bin onda da o başkanımız,\nZeki ve çalışkan belediyemiz,\nYüksek Mimar Yusuf Ziya Günaydın.18-6-2013\n\n", "siir_uzunlugu": 100 }
100
{ "siir": "Gözlerin-Sözlerin-Ellerin-Güllerin \n\n\nHabercisidir gamlı sabahın o gözlerin,\nGeçerse sensiz gençlik eyvahın o gözlerin.Gündüzümü vakitsiz tün eyler o sözlerin,\nGünümü şaşırtır ah! dün eyler o sözlerin.Efsunlu, sular bütün bahçemi o ellerin,\nDokunuşunla yıkar lehçemi o ellerin.Apansız sarışı var dört yanı o güllerin,\nKokusunda mahremlik isyanı o güllerin....\n\n", "siir_uzunlugu": 45 }
45
{ "siir": "Söylesene Kadınım \n\n\nSöylesene kadınım sen neredesin şimdi\nHangi dillerde söylüyorsun şarkını sabahları\nBen yoksam yanında gözlerini açtığında dünyaya\nSöylesene kimler günaydın diyor yüreğineSöylesene kadınım sen neredesin şimdi\nHasta olduğunda kim çekiyor seninle acılarını\nKim kahvaltı hazırlıyor sen uykudayken\nSöylesene kadınım kimler giriyor rüyalarınaSöylesene kadınım sen neredesin şimdi\nHasret çekiyorsa ikliminde papatyalar bile\nHangi bahçıvandır bu zulmün nedeni\nSöylesene kadınım sende özlemedin mi beniSöylesene kadınım sen neredesin şimdi\nÇöllerde çiçek olduğum ve adımın sonbahar olduğu kadar\nSeni sevdiğim ve özlediğim de doğru\nSöylesene kadınım sende özlemedin mi beni\n\n", "siir_uzunlugu": 87 }
87
{ "siir": "Engellere İnat \n\n\nSade Kerem. Mecnun. Ferhat mi Yön verdi aşka? \nHerşeyini veren yokmu başka\nBizde seviyoruz bambaşka\nEngeller ne zaman yol verecek aşkımızaYan yana iken görseler seninle bendeki seli\nCesaret gösterip aramiza sokarlarmi ellerini\nAyirmaya güçleri yetmez vallahi\nHaykirarak ilan ediyorum SEVİYORUM SENİ\n\n", "siir_uzunlugu": 41 }
41
{ "siir": "Bebek \n\n\nHoş geldin bebek dünyaya,\nDoğarken neden ağlar \nİnsanoğlu, bilir misin? \nYaşama ilk adım atışının\nSevinç çığlığı mı? \nYoksa hayatta seni bekleyen\nYaşamın zorluklarının\nAcı iniltileri mi? \nBu ağlama sesin…\nYa da Tanrının verdiği\nBir yaradılış şekli mi? \nYaşam süreci içinde,\nHangi zaman ve mekânda\nNe ile karşılaşacağını,\nBilemezsin ki güzel bebek…\nKimileri iyiliğini ister,\nKimiler dost görünüp\nArkandan vurur...\nÇünkü insanoğlunun\nDoğasında vardır,\nBencillik duygusu,\nÇıkar çatışması,\nKeşke bunları bilerek \nDünyaya gelseydin\nEy! Tatlı bebek…\n\n", "siir_uzunlugu": 76 }
76
{ "siir": "Gurbetteki Yaralı \n\n\nKüskünüm ben feleğe. düştüm gurbet ellere\nDüşünceliyim neye, düştüm gurbet ellere.Yollara bakakaldım, hayallere hep daldım,\nDerdime dertler kattım. düştüm gurbet ellere.Kuşlar oldu yoldaşım. ne hale düştü başım,\nHani nerde kardaşım..düştüm gurbet ellerBeni yalnız bıraktın. yaktın bağrımı yaktın,\nYalnız bu dert merakım. düştüm gurbet ellere.Yaktı beni ayrılık.kalbim feleğe kırık,\nYok mu buna aralık, düştüm gurbet ellere.Gurbet gurbet ah gurbet. yoktur sende merhamet,\nDağa taşa şikâyet, düştüm gurbet ellere.Varmış bizim kader de. hem neşe hem keder de,\nDayanılmaz bu derde, düştüm gurbet ellere.Cemil söyleme boşa..bu dert gitmiyor hoşa,\nYazık ki geldi başa..düştün gurbet ellere.....................................................01.11.1972...Trabzon...\n\n", "siir_uzunlugu": 87 }
87
{ "siir": "Gün Tutuşur \n\n\nGün tutuşur canım gece tutuşur \nZindanlarda tutsak canlar tutuşur \nGülüm toprak olur yele karışır \nYürür gelir canlar yollar tutuşur Sıvas ellerinde sazım tutuşur \nSöz tutuşur canım türkü tutuşur \nTeller bizi söyler diller yarışır \nÖzgürlüğü yazan kalem tutuşur Canlar can olur da eller tutuşur \nDost evnide canım sevda tutuşur \nPir Sultanlar ölmez binler yetişir \nAkar gelir canlar tarih tutuşur\n\n", "siir_uzunlugu": 60 }
60
{ "siir": "Sebebi Sevdam \n\n\nSebebini buldum bunca derdimin\nSende ki güzellik bende ki sevda\nMecalsiz kalışı gönül gardımın\nSende ki güzellik bende ki sevdaHadsiz güzelliğe kimmiş müttaki\nUmumi efkârın demi zoraki\nEzelden ebede sürecek taki\nSende ki güzellik bende ki sevda Aşırı hüsnüyet düşürür zora\nAşırı sevdada gözler çok kara\nHikmeti sualsiz azdırır yara\nSende ki güzellik bende ki sevdaLokman’ı istemem sarmasın yara\nMuhtacım sinede hakiki yâre\nKonulan teşhise olmalı çare\nSende ki güzellik bende ki sevdaMevcudu duruma kâr etmez mantık\nDeğil akıl serde değil perde yırtık\nKadri kararı da bilmeli artık\nSendeki güzellik bende ki sevdaDüşmesen gurura düşmesen keşke\nEreriz huzura ereriz meşke\nLaiktir elbette sarayı köşke\nSende ki güzellik bende ki sevdaHadi ne durursun sökün et hayda\nİnadı ısrarda sağlanmaz fayda\nNam salar cihana geçince kayda\nSende ki güzellik bende ki sevda14.02.2014\n\n", "siir_uzunlugu": 132 }
132
{ "siir": "Baba m \n\n\nBen yazları hiç sevemedim babam çünkü sen her karlar eridiğinde gider Palandöken karla kaplandığında dönerdin. Ben yazıları hiç sevmedim babam yazın döşeğin taş yorganın keçe ydi senin. dağarcığın da güneş kokan ekmeğin katığın acı küflü peynir idi babam. Akşamlar hep sensiz di hep sessiz idi, seni bir dakika fazla görmek için Muharrem le seni karşılamak için köyün önüne gider beklerdik önce beni öperdin sonra muharremi kucaklar oda sana sarılır bana bakardı kıskanırdım onu evet o daha küçüktü ama bende sarılmak koklamak kokunu içime çekmek istiyordum. Sonra Birsel oldu hele onu severken türkü söylemen hiç kulaklarımdan gitmiyor. Biliyor musun babam ben onları şu an bile ezbere biliyorum. Ben yazları hiç sevemedim babam sen hep dağlarda bizim gözlerimiz hep yollarda idi sen bize helal lokma yedirmek için yağmurda çamurda Kıraç da dolaşır kışın sofrada yerken gururla bizi seyreder başımızı okşardın. Ben yazları hiç sevemedim babam aylarca dağlarda ağıllar da yatardın biz geleceksin diye bekler uyumamak için birbirimize hikayeler anlatır sonra mahzun mahzun uyurduk babam. Oysa kışın sen vardın her sabah avluda otururken biz sana koşardık anam tandır yakar dı sık sık dumanı gözlerini şişirir sen hep kızardın gel otur bi dakika en çok ta annemin sofraya geç oturmasına kızardın. Hani babam biz harmanda top oynarken sen dama çıkıp bize ıslık çalar dın ya Muharrem çok kızardı ağlardı ama yine koşa koşa eve gelirdik çünkü sen evdesin evde baba var ve asla sofra da bir kişi eksik kalamaz dı. Bir mendilin vardı babam öyle katlı ütülü değildi tor top edip cebine sokardın akşam şehirden dönerken içi dolu kör düğüm atılmış elinde sigaran o güzel gülüşünle bize doğru gelirdin biz köşede seni bekliyor olurduk ve asla elin boş gelmezdin. Sigara korkar dın kirli sakalın öperken yanağıma batsa da göğsüne gömülür dük öperdin öperdin gözümüzün içine bakıp yine öperdin. Biz seni hiç unutmadık babam Ana mı emanet ettin hıyanet etmedik hiç kavga etmedik babam söz veriyorum etmeyeceğiz de Halis çok rahat babam bizler senin zamanında ettiğin dualar hürmetine asla namerde muhtaç olmadık babam.Torunların Oldu hatta biri evlendi çokta mutlular..Yeşim var ya babam oda nişanlanacak yakında senin gördüğün tek torunun oydu, ona doyamadın tıpkı bizim sana doymadığımız gibi. Bizi unutma babam çünkü biz seni hiç unutmadık mekanın cennet ruhun şad olsun babam. Bugün senin gittiğin gün bizim hüzün günümüz..\n\n", "siir_uzunlugu": 374 }
374
{ "siir": "Bir Düş Kurdum. \n\n\nAkşamın karanlıgına karıştım yine tam düş zamanı \nPenceremden bakıyorum ufka\nDüşler ülkesine yolculuğum olsa diyorum \nBenim düşüm pembe panjuru olmasada bir evimin olduğu \nPenceremde yediverenlerin sarktıgı \nGüneşin yüregime dokundugu bol ışıklı odalar \nHuzurun ortak sevginin yoldaş olduğu bir evYollarında ağaçlar olsun yürürken kuş sesleri sarsın beni\nBazen çamurlu bazen taşlı güllerin kokusuyla sarhoş\nBahçesinde erguvan ve meyve ağaçlarının oldugu \nÇocukların ulaşmak için yarıştığı sevgi dolu bir düş\nBir lokmam olsun bir hırkam çokta gözüm yok benim\nBirde elimden tutup başımı omuzuna güvenle dayadıgım biri \nBir düş kuruyorum içinde kahkaların çoştugu bir evim olsunBir düş kuruyorum bir sahil kasabasında\nHerkesle dost herkesle tanıdık\nİçimde sevgiye özlem bitmiş dayamışım sırtımı dostluğa\nSelam vermişim gelen geçene\nAkşam kahvelerinin keyifli \nKaygısız sohbetlerin olduğu asma agaçlarımın altında Bir düş kurdum ben kızımla yanımda torunlar mutlu yuvası\nAlmış arabasını yanında ben güneşe sevgiye \nYolculuğumuz var yanımızda sevdiklerimiz \nEllerimizde çiçekler bir düş kurdum \nYolladım gökyüzüne bir duyan olur belki \nBir düş işte nekadar gerçekse\n\n", "siir_uzunlugu": 160 }
160
{ "siir": "Hiç Okunmayacak Bir Mektup \n\n\nYine gam yükünün kervanı geçti yüreğimden\nTüm hüzünleriyle geçmiş bir de senNe güçlüklere göğüs gerdik oğulcuğum seninle\nDüştük kalktık ama hep olduk el eleDün bize “imkansız” denilenlere bugün ulaştık beraber\nGelecekte nice güzellik bizi beklerGül yüzünde güller her daim gül gül açılsın\nUnutma sen benim birtanemsin baştacımsınCanıma candan öte canan olan sensin\nYüreğinden huzur yüzünden gülüş hiç eksilmesinMutluluk yüklü katar katar kervanlar yüreğinde konaklasın\nDilerim Rabbim seni her türlü sıkıntıdan saklasınCiğerparem. güzel oğulcuğum iyiki varsın\nİsterim Allahtan bizi hiç bir zaman ayırmasın …Aşkım; Bilrim sana böyle seslenmemden hiç hoşlanmazsın.Ama bırak da sana hiçbir zaman ulaşmayacak olan bu mektubumda olsun sana gönlümce sesleneyim Paşacığım.\nAz önce sana baktım. Tüm masumiyetinle melekler kadar güzel uyuyordun.Kahverenginin en güzel tonu saçların alnına dökülmüş alnını öpüyordu adeta.Seni seyretmek ne büyük bir zevk…Yüzündeki ergenlik sivilceleri bana ne de çok büyüdüğünü hatırlattı Ergeniğin kapısını aralamak üzeresin. Alınganlığın, hırçınlığın” aşkım” olmak istemeyişin de bundan.Seni de artık hormonların yönlendiriyor.Ama biliyor musun asıl güzel olan bu işte! Her normal çocuk gibi sen de yaşıyorsun bunları.Ben şu an yaşadıklarımızı geçmişte hayal etme lüksüne bile sahip değildim oğulcuğum.\nAllaha tüm zerrelerimle sabah akşam şükretsem bu güzelliklerin şükrünü ödeyemem.Tüm zorluklarına rağmen geçmişin. yüreğim umutlarına gebe güzel bir geleceğin…\nSen ne çok seversin Ankarayı bilirim.Deden anneannen orda yaşadığı için.Bilirsin orda seni sevenler vardır.Yaz tatillerini iple çekersin. Dedeciğinin sana araba kullanmayı öğreteceği hayalini kuruyorsun şimdilerde.Anneannen senin için mantılar açar, dayıcığın sırf senin için yollar aşar. Senin için A nkara demek sevgi demek Ankara senin için “özel “olmak demek.\nBazen bana sorardın hatırlar mısın”Anne sen de Ankarayı seviyor musun “diye.Sana hep “Evet bebeğim.Seviyorum.” derdim.Ama yalan söylerdim.Senin çocuk yüreğindeki büyü bozulmasın diye; sana “Hayır” dediğimde “Neden” deyişinr cevap veremeyeceğim için kalbim gümbür gümbür “Hayır.” dese de ben sana hep yalan söyledim ve hep “Evet.” Dedim bir tanem…\nSevmiyorum Ankarayı anneciğim! Sevemem de.Sen biımiyorsun ve asla bilme de! Ankara hayallerimi hırsızıdır.Gönül yangımın kundakçısıdır.Analık hayallerimin katilidir. Her ne kadar yıllarca:\n“Ankara Ankara güzel Ankara\nSeni görmekister her bahtı kara\nSenden medet umar her düşen dara \nYetersin onlara güzel Ankara “ diye marşlar söyledisek de artık inanmıyorum ben ona.\nBen ona inadım. güvendim, Ciğerparemi emanet ettim ona.Koklamaya bile kıyamadığım nazlı çiçeğimi teslim ettim doktorlarına.Her ana gibi güzel bir muştu bekledim. Günü güne ekledim. Binbir umutla gittim Türkiyemin kalbine.Kalbimi emanet ettim hekimlerine.Günlerce hastane hastane dolaştım, durdum. Elime tutuşturulan raporla beynimden vuruldum.\nO gün 24 hazirandı. Doğumgünüm. Bir annenin alabileceği en kötü hediyeyi aldım hayattan.”Otizm”Bu kadarını demişler, gerisini getirememişlerdi.Belki de dayanamadı yürekleri bir ananın hayallerini karartmaya.O an tüm dünya sussun istedim. Kimsecikler konuşmasın, hayat ebediyyen dursun yerinde. Ne bana bir şey sorsunlar, ne de bana seni anlatsınlar. Yaşam öylece donsun ve kalsın sonsuza dek…\nAma düşman tanınmadan tedbir alınmaz be gülüm. Tanımam lazımdı hasmımı ve kazanmalıydım bu amansız savaşı. Ödül çok büyüktü ve kıymeti yaşamla bile ölçülemeyecek kadar büyüktü.Ödülüm SENdin yavru kuşum, SEN! ...\nAnlattılar, dinledim, yetmedi, bulduğum her kaynağı bir solukta okudum. O da yetmedi senin gibi özel çocuğa sahip ailelere ulaşmaya çalıştım. Kimi içimi ferahlattı, kimi bir derdimi bin yaptı.O günlerde bir söz verdim kendime: Kim olursa olsun benim durumumda oln herkese gönül kapımı sonuna dek açacağım. Böyle öğrencilerime destek olacağım. Şu ana kadar da sözümü tuttum oğulcuğum. Sen bilmezsin pekçok ana baba beni arar. Seni sorarlar bana. Kendi çocukları için umutsuzluğa düştüklerinde seni hatırlayıp umut depoladıklarını anlatırlar. Senin her başarında onlar da en az benim kadar mutlu olurlar. Bilirim onların yürekleri bizimdedir, benim dualarım da onlarla.Umarm benim senle yaşayabildiklerimi onlarda ciğerpareleri ile yaşayabilirler.\nİşte meleğim Ankarayı, doğumgünlerimi bu yüzden sevmem ben.Bir düşün parçalanışını hatırlatır bana bu yaşlı kent.Seni kaybetmişim duygusu uyandırır içimde. Hayallerimin yıkılışını. dara düşüşümü. ondan medet umuşumu. derdime dert katışımı hatırlatır bana Ankara.Sevmiyorum seni Ankara! ,sevmeyeceğim de! Kızgınım, kırgınım, küskünüm sana! ...\nSenelerce seninle gittiğimiz bir okul vardı. hatırlar mısın? Sen oraya “Barış” okulu derdin.Ne de çok severdin.Orda seni seven güzel yürekli öğretmenlerinle oynamaya geldiğimizi zannaederdin hep.Bir oyunun parçası sanırdın hep orada yapılanları.Hiçbir zamzn bilmedin orasının bir rehabilitasyon merkezi olduğunu, bilmeyeceksin de. Senin hatıralarında orası “Barış” okulu olarak kalacak ve sevginin resmi olacak zihninde.\nDuvarda asılı bir resmin ilşti şu an gözüme. İlkokul formanla 1. sınıfta çekilmiş. O kadar masum ve o kadar şirinsin ki.Küçük adamım büyüdü ve okula başladı diye az sevinmemiştim o gün. Doktorlar:Okula gidemeyebilir. demişlerdi senin için Paşam. Zekiydin, 2 yaşında okumuştun ama yetmedi. Bir kabuğa hapsetmiştin kendini ve bu engeldi sana. İşte sen bu engeli aştın ve bizi. doktorlarını şaşırttın. O gün bunun için ağaladım annem ben, yıllar sonra sevinçten ağladım.GÜNEŞİME\nEn çok seni sevdim ben\nŞu hoyrat dünyada\nBir de güneşi\nSen ruhumu ısıttın\nGüneş bedenimi\nİstedim ki tüm kalbimle\nSen de sevebilesin beni\nBenim seni sevdiğim gibi…Biliyorum sevdin özünde\nHer çocuk gibi anneciğini\nSevdin ta ciğerinden\nAma söyleyemedin\nGösteremedin\nDaha pekçok şeyi söyleyemediğin gibi…Özrün engeldi aramızda\nSarp yüce dağlar gibi\nVe engeldi\nAkranların gibi olmana\nTüm çocuklar gibi gülmene,\nDoya doya oynamana\nÇok istemene rağmen”\n“Bu hayatta ‘BEN’ de varım! ” diyebilmene\nSevmene. sevilmek ve farkedilmek istemeneÇok kereler gözü yaşlı döndün evimize\nGözünden akan her inci tanesi dağladı yüreğimi\nSen ağladın \nBen her damlası için gözyaşının\nDünya yıkılsın istedimAğladın ve yine sustun\nDaha da kapandın yapayalnız dünyana\nBen anladım güneşim\nSen anacığını dünyana almasan da\nAlmak isteyip alamasan da\nAnalar anlar \nAnladım,\nBir kez de bunun için ağladım.Ne heveslerle yazdığın yazın \nYine layık görülmemişti panoya asılmaya\nHayaller kurmana rağmen\nYine seçilememiştin sınıf takımına\nHalbuki beş imzalı doktor raporları hayrandı sana\nEngeline kafa tutarak \nOnlar beğenmese de \nOkumana. yazmana. çabana\nDışlanmışlığı, farklı olmayı\nO küçücük yaşında yaşatıldın zorla\nAma minicik bedeninle direndin herşeye inatla…Halbuki seni çocuklar anlamasa da\nAnlamalıydı büyükler\nOnlar da anaydı, babaydı\nBugün banaysa, yarın onlaraydı…Özrü çocuklar anlayamaz meleğim\nNeden güzel yazamadığını\nNeden onlar gibi koşamadığını\nSen istesen de kaslarının sana hayır dediğini\nNeden kendi kendine konuştuğunu\nNeden bunca “neden”lerle dolu olduğunu\nÇocuklar anlayamazAma anlayabilirler anlatıldığında çocuk yürekler\nTüm farklılıklarına rağmen \nSenin de çocuk olduğunu\nSenin de oyunu, okulunu\nSevgiyi. şefkati, takdir edilmeyi\nEn az onlar kadar fark edilmeyi beklediğini\nVe anlarlar çocuk masumiyetleriyle\nSenin de bir çocuk olduğunu…Özür sen de değil çiçeğim\nÖzür bedenler de\nÖzür beyinler de değil\nÖzür sizleri anlayamayan\nVicdanlarda ve kalplerdedir gerçekteSen hiçbir zaman üzülme tasa çekme\nCanım, \nCananım\nUğruna başkoyduğum\nBir damla gözyaşına kurban olduğum\nOğlum\nGüneşim\nKimseler anlamasa da seni\nBen varım sıra dağlar gibi ardında\nKimseler sevmese de seni \nYüreğim ayaklarının altında\nKimse tutmasa da elinden\nHayatta,\nÖlümde\nVe hatta kıyamette \nAnacığın hep \nAma hep yanında! ...Sen hayatın içine girebilesin, sosyalleşebilesin diye neler yapmadık ki babacığınla.Mahallenin tüm çocuklarını toplardık eve.Çeşit çeşit oyuncak, türlü, türlü ikram. Yeter ki seninle bir saat oynasınlar diye. Sen bir tane bile olsun davranış, bir kavram öğrenebilesin diye. Kimi zaman yerini buldu emeklerim, kimi zamansa onlarca çocuğun içinde sen yine yalnızdın.Bazen umudumu kaybettğim anlar olmadı değil. Herşeyi bırakmak istediğim anlar oldu. Ama her seferinde beni şaşırtmayı, içime ümit tohumları atmayı başardın.Teşekkürler birtanem bilmeden de olsa bana güç verdiğin için, iyi ki varsın ve iyi ki benimsin…O günlerden bana bir acı hatıralar bir de depresyon ilaçlarının hediyesi kilolarım kaldı. Varsın olsun be gülüm sen şimdi iyisin ya varsın olsun. Bu can sana feda olsun! ...Minnacıktın. Ayda iki kez Ankaraya giderdik senle ikimiz. Özel eğitim merkezimiz de seni takip edrler durumuna uygun paket programlar verirlerdi. O AYKİ ÇALIŞMA PROGRAMIMIZDA GÖZ TEMası egsersizleri ve dokunma vardı ama çok zordu bunu başarmak. Ne yapmalı ne etmeli? Günlerce düşündüm. İmdada Teletabiler yetişti. Hatırlarsın onları. hiçbirşeyi farketmezdin ama bir tek onları izlerdin pür dikkat.Hatırlar mısın bebeğim, başta bir bebek kahkahalarla gülerdi. Bayılırdın ona. Sonra Teletabiler birbirine sımsıkı sarılır ve bağrışırlardı:”Sarılalım sıkı sıkı” “”Gel annem “ dedim sana “Biz de birbirimizin gözlerinin ta içine bakalım ve ‘Sarılalım sımsıkı’ bir daha da ayrılmayalım.” Öyle de oldu. Ogünden sonra her gün bu sevimli hayal kahramanları ile beraber ana oğul biz de sarıldık. Sen oynadığımızı sandın ama biz çok büyük bir şey başardık. Otizmin belini kırdık:Dokunma ve göz temasını kazandık! Telatabiler hayalse de bizim zaferimiz tamamen gerçekti birtanem, gerçek…\nBazı geceler sen uyurdun erkenden; ben sabahlara dek seni düşünürdüm. Bana bir şey olusa oğlum ne yapar diye. Bu zehirli düşünce sinsi bir yılan gibi gelir yüreğime çöreklenirdi. Bilirim babacığın da aynı yürek acısını çekerdi benimle ama bu hiç söze dökülememiş gizli, yasaklı bir dildi sanki.Seninle ilgili korkuları, kaygıları küllerin altında yatan ateş kıvılcımları gibi içten içe yakardı baba yüreğini.Ancak paylaşamazdı içiinin yangının, ne benle, ne de bir başkası ile.Herkesten hatta kendinden bile gizleyerek. gerçeklerden kaçmaya çalışırdı sanki.Ah keşke bilseydi acılar paylaşıldıkça azalır. sevinçler paylaşıldıkça artar.O Bitmeyen gecelerde hep düşünürdüm seni, hayatın bize neler getireceğini.\nYazılmamış, tertemiz bir sayfa gibiydin adeta.Bembeyaz, lekesiz ve ışıl ışıl.Belki de raporların “özür “saydığı şey seni bu kadar temiz kılmıştı kimbilir.Kendini içine hapsettiğin dünyan seni korumuştu insanoğlunun tüm kirli yanlarından.Anlamıyordun olanları, kötülükleri; ama yine de canını yakıyordu sana yaptıkları.\nSen bomboş bir sayfaydın çiçeğim. Ve ben elimden geldiğince, gücüm yettiğince en güzel şekilde doldurmaya çalıştım bu sayfayı.Her kavramı, her davranışı, teker teker öğretmeye çalışırken sana bazen umutsuzluğa düştüğümüz anlar da oldu.Diğer çocukların bir çırpıda kendilklerinden kolayca öğrendikleri pekçok şeyi öğretmemiz için sana bir kuyumcu titizliği ile çabalamamız gerekti çoğu kez.Saklambaç oyunun öğretmemiz günlerimizi aldı.Körebeyi sevmiş, evcilikte pek şaşırmıştın boş fincanlardan çay içmemize.Ama öğrendiğin her oyun, her yeni davranış biraz daha yaklaştırdı seni bizim dünyamıza.Adım adım girdin gerçek dünyaya.\nBunca zorluğa rağmen benim canımı asıl yakan neydi bilir misin birtanem? Sana doya doya sarılamamak, öpememek.Bir anne olarak evladı tarafından sevildiğini, özlendiğini hissedememek.Her ana fedakardır oğlum.Gerektiğinde bir an bile düşünmeden canını bile feda etmekten çekinmez.Ama çoğu ana şanşlıdır farkında olmasa da.Yavrusunun bir sıcak gülüşü, içten bir öpücüğü, bir “anne” deyişi tüm zahmetlere değer.Bin yıllık mihnet bir sevgi sözü ile kaybolur gider.Böyle analar emeklerinin sevgilerinin karşılığını daha bu dünya da görürler.Ya ben ve benim gibi olanlar? ...\nBizler gözleri kapalı değirmen taşı çeviren emektar atlara benzeriz. Sen bilmezsin gülüm onları. Onlar öyle çilekeşlerdir ki bir ömür boyu aynı dairenin etrafında gözleri bağlı döner dururlar. Dönerler günlerce ışığa hasret, taş buğdayı ezer, onlar ne buğdayın tadını bilr, ne de unun…İşte bizler de bu misal bir ömür boyu sizi severiz ama bir sarılışınıza, bir gülüşünüze hasret gideriz.At güneşe hasret gider, biz de yavrumuzun sevgisine.Varsın olsun be gülüm! Sen sağol da varsın anacığın dolap beygiri gibi dönsün dursun oğulcuğunun yanında…\nO zor günlerde kendime hep sorardım:Acaba bu bir rüya mı; karabasan mı..Ve dilerdim tüm kalbimle bu yaşadıklarımız bir gün hiç yaşanmamış gibi olsun diye.Dileğim kabul oldu bu gün. Şu an sen bir mucize gibi karşımdasın.Geçmişin fırtınası, bu gün tatlı bir melteme döndü.Ankarada o küçük doktor odasında başlayan mücadelemizi düşündüğümde yaşadıklarımızı senin şu an ki durumunu düşününce ben bile inanamıyorum bu günümüze.O gün doğumgünü hediyesi olarak hayallerime konulan haciz artık kalktı.Senin liseye, üniversiteye gidebilecegini, kendi hayatını kurup, kendi ayaklarının üstünde durabileceğini artık hayal etmiyorum; tüm kalbimle inanıyorum! \nGözümün bebeği, tatalı oğlum; \nBu satırları hiçbir zaman okumayacaksın. hatta yazıldığından bile haberin olmayacak.Olmamalı da zaten.O halde ne diye yazıldı? Bir iç dökme benim durumumdaki analara bir teselli, benim gibi olmayanlara da “”Elinizdeki nimetin kıymetini bilin! ” çağrısı..Sen bu mektubu okuyamasan da bil ki.:Sen çok özel, çok nadide bir çocuksun.Farkında olamasan da sen hem benim, hem de pekçok ailenin kahramanısın.Pekçok özel çocuğun ailesi seni bir umut ışığı gibi görüyor ve “ O yapabildiyse bizim çocuğumuz da yapabilr.”diye düşünüyorlar ve ellerinden kayan umutlarına, yaşama seninle tutunuyorlar.Senin her başarın onları en az bizim kadar mutlu ediyor ve cesartlendiriyor.Bazen düşünüyorum da belki de böyle özel bir çocuk olman senin özel bir misyonundu.Bazen bir tek insan, onların, yüzlerin, binlerin, hatta milyonların hayatını etkiler.Sen özeldin ve kendin gibi özel olanlara güzel bir örnek, umut oldun.\nAnneciğim, tatlı oğlum, seninle gurur duyuyorum ve seni çok seviyorum. Bunu asla unutma. İYİ Kİ VARSIN VE İYİ Kİ BENİM OĞLUMSUN…28 EKİM 2007\n\n", "siir_uzunlugu": 1886 }
1,886
{ "siir": "Sen Gelmedin \n\n\nGünlerce seni bekledim hasret bahçesinde\nHasret yağmurları o kadar şiddetliydi ki\nBahçemizde artık bir denizimiz oldu\nKapının yanındaki ayçiçeği hatırlıyormusun\nHer gün batımında hüzünle denizi seyretti\nYağmurlar kırmızı güller getirdi bahçemize\nSen gelmedin\nSevda şarkılarını söyledim günlerce\nSenin sesimi duyup gelmeni istedim\nUzun uzun türküler söyledim yalnızlığıma\nMartılar yalnızlığımı sana bildirsin diye\nŞiirler yazdım sana yeşil gözlerimle\nMısralarımı sana gönderdim güvercinlerle\nSen gelmedinHasret denizinde kürek çektim günlerce\nÜmit kayığında bekledim seni çaresizce\nAdın yazılı kaldı hasret bahçesinde\nSöndü hasret rüzgârından vuslatın yanan mumu\nEbruli akşamlar yerini zifiri karanlıklara bıraktı\nAşıklar bile Sarayburnunu terketti \nSen gelmedin Nergisler ilkbaharı erken getirdi\nErguvanlar geri geldi yaz ortasında\nErken sonbaharlarda sardunyalar geldi\nKış gelince ömrümün bütün sokaklarına karlar yağdı\nSen gelmedin...\n\n", "siir_uzunlugu": 119 }
119
{ "siir": "Kır Çiçeği \n\n\nhey! kır çiçeği, \nselam söyle düş bekçisine\nmadem çıkacaksın açsın kapıyı\nben tek kalayım düşlerimdeönce kurduğum evi unutayım\nardından doldurduğum eşyaları\nsonrasında çokuklarımız silinsin bir birhey kır çiçeği \nselam söyle düş bekçisine\nsen çıkınca sonlandırsın bu oyunuben içeride kalıyım \ndüş anahtarını sana versin sen kır\nen son ben yok olayım\nkır çiçeği kır çiçeği\n\n", "siir_uzunlugu": 56 }
56
{ "siir": "Hayat \n\n\nBir avuç papatya belki hayat kopan her yaprağıyla cılızlaşan\nTopraktan alan rengini yağmurlarla aklaşan\nKızıllaşan Güneş belki hayat gün batımı\nYarı uykuda yarı uyanık tutunan gökyüzüne\nBir masal. bir roman belki hayat\nAdı kendinde bulanıklaşan\nMevsimleri. karı. yağmuru. Güneş’i olan\nBir gölge belki de hayat\nRengarenkken ve renksizken soluklaşan\nSoluklaştıran ucuz ve zamansız\nBırakmayan en istenmedik anlarda bile\nTutunan yorgun bedenine\nBir zaman sadece belki hayat\nNeden ve nereden geçtiğini anlamadığın\nBir umut belki de\nAvuçlarını uzatıp tutmaya çalıştığın\nBir toprak belki de çiğnendikçe katılaşan\nKaya kimbilir belki vurdukça ufalanan\nDağılan. parçalanan\nHayat her şey belki de adını içinde bulan.\n\n", "siir_uzunlugu": 96 }
96
{ "siir": "O, Yalnızlıkların Yazarıydı... \n\n\nDENEME 08.12.2007 \n Suat TUTAK O, YALNIZLIKLARIN YAZARIYDI... Birkaç gün önce bilgisayar ekranını kararttığı zaman, sabahın ilk saatleriydi. Ak-şam, geç saatlerde günün yorgunluğu sebebiyle, isteksizce oturmuştu bilgisayarının önüne... Mevsim güzdü.. Aylardan Aralık., bir Cumartesi günüydü...Biraz zorladı kendini.. Yazmakta olduğu yeni kitabına, birkaç sayfa daha yazı yazdı. Biraz daha yazdı... Çalıştığı kitabın dosyasını kapattı. Şiir kitabı çalışmalarının olduğu dosyayı açtı. Birkaç şiir de oraya yazdı. Amma olmuyordu...İçinde bir boşluk vardı. \nYaptığı işler zevk vermez olmuş, onun içindeki boşluğu dolduramıyordu. Ne yapabilirdi gecenin bu geç vaktinde? Gariplik, yalnızlık yine çökmüştü omuzlarına... Hiçbir arkadaşının, gece kahveye çıkma alışkanlığı yoktu.. Kendisinin de yoktu..? Kentin, Şairler ve Yazarlar Derneği vardı ama geceleri, orası da kapalı oluyordu. Zaten gece saat: 21.00’den sonra derneğin bulunduğu pasajın, dış kapıları kapatılıp, kilitleniyordu.. Derneğe, bir lokal açamamışlardı. Derneğin gücü yoktu.. Yoksuldu. Bazen, büronun kirasını bile ödemekte zorlanıyor, bağış alarak götürmeye çalışıyorlardı.. Onun için, çok istemelerine rağmen, dernek lokalini açamamışlardı. İşte ondan evde hapis kalmış, içindeki boşluğu doldurmaya çözüm bulamamıştı. \nBir son çare gelmişti birden aklına... “ Şu bilgisayarın msn’ ni açayım da, belki bir-iki arkadaşla çetleşirim..” diye, düşündü. E-mailini yazıp, şifresine girerek, msn’ yi açtı. Birkaç arkadaşına mesaj gönderdi. Arkadaşların hepsi “çevrimdışı” gösteriyordu.. Kapalı durumdaydılar. Gönderdiği mesajların sonunu beklemeye başladı... beklerken de, öykülerinin bir dosyasını açıp, aklına gelen bir öyküyü yazmaya başladı. Bu öyküsü de, yaşanmış olaylardan yola çıkılıp, düzenlenen bir öyküydü. Yaşanmıştı... Yaşanmaktaydı. \nÖyküdeki bayanın deniz yeşili gözleri vardı. “Yosun Yeşili” de denebilirdi o yeşillere...Gencin yalnız kaldığı aşkında, tek taraflı bir şarkısı vardı. O yosun gözlüsünün aşkına, hep o güzel şarkıyı söylerdi.. Düşmezdi dudaklarından... “... Kapat gözlerini kimse görmesin \n Yalnız benim için bak yeşil yeşil \n Gözlerin kimseye umut vermesin \n Yalnız benim için bak yeşil yeşil..” İşte, bu şarkıydı dilinden düşmeyen.. Her yerde, her zaman söyler olmuştu... Seviyordu delilercesine... Seviyordu. Efkara geldi, şarkının sözlerini mırıldanırken... Yalnız odasında, yüksek sesle, kendisi duyacağı kadar bir ses tonuyla bağırdı: \n-Seviyorum ulan! ... Seviyorum işte. Ötesi var mı! ? Her gün sitem etsen de, her gün kan kustursan da, kurtuluşun yok.. Seviyorum. Seviyorum işte... Deliler gibi. \nBu derece ilerlemişti sevdası gencin. Yosun gözlü güzel ona, çok acı çektirmişti. Hep üzüyor, hep kırıyordu... Karşısındaki kişinin kendisini deliler gibi sevdiğini anlıyor, biliyordu. Fakat, yine de yapacağından geri kalmıyordu. Sanırım; karşı cinslere acı verip, işkence edercesine üzmek bir bakıma ona, haz veriyordu... Hoşuna gidiyordu. Kadınların; tarih boyu erkekler tarafından ezilişini hazmedemiyor, kabullenemiyor, gurur meselesi yapıyordu... Bunu acısını da, seven erkeğinden almak istiyordu. \nGenç adam bunları aklından geçirirken, “Hocam..” dediği, bir arkadaşı aradı. Onunla bir süre yazışıp, çetleştiler. Bir süre sonra bir başka arkadaşı devreye girdi. İki tarafla da çetleşiyordu.. Sık sık gelen sorularla bir hayli boğuştu. İki tarafa da yetişmek zor oluyordu.. Sonra bir üçüncü kişi, çetleşmeye girdi. Artık; üçüne yetişmek çok daha zor hale gelmişti.. Hem de bu üçüncü kişi, Yosun gözlüsü idi... Yine gecenin bir vaktinde aklına esmiş, bilgisayarın başına geçerek aramıştı yazarı... \nO, öyleydi işte... Zaman zaman aklına ne eserse, canı ne isterse yapardı. Şuan, bilgisayar başındaydı... Ve, cetleşmek istiyordu. İsteği, yerine gelmeliydi.. Gelecekti. Yalnızlığın adamı yazar, içinde bir heyecanla: \n-Merhaba, güzeller güzeli.. İyi akşamlar. Yoksa geceler mi? deseydim, diye \nyazdı. Öte yandan diğer iki arkadaşı msn’den sıkıştırıp duruyor, açmasını, cevap vermesini istiyorlardı. \nYalnızlıkların yazarı kısaca, onlardan tek tek izin alıp onlarla çetleşmeyi bitirdi. Kaldı Yosun gözlüsüyle... gecikince yosun gözlü, bozuldu. \n-Galiba çok meşgulsün, ben gidiyorum. Hoşça kal... diye, yazınca: acele olarak tuşlara saldırıp: \n-Geldim...Geldim. İşte buradayım diye, yazdı.\nBirkaç gün önce; burcunu sorup öğrenen, doğum günü, ayı ve yılını soran Yosun Gözlü güzel... Burcunun özelliklerini araştırıp, öğreneceğini ona söyleyip, yazdıracağına söz vermişti.. \n-Hazır mısın yazmaya? Burcunu araştırıp, öğrendim, dedi. \n-Benim yazmama gerek yok. Zaten biliyorum. Bilinç altıma, usuma yaza-rım, demişti. O saymış, o da doğru olanları onaylamış, yanlışların yanlış olduğunu söylemişti. Uzun süre bu şekilde yazıştılar.. Vedalaştıkları zaman, sabahın ilk saatlerine gelmişlerdi. \nYalnızlıkların yazarı, içindeki boşluğun o olduğunu anladı... Demek onu sıkça düşünüyor, onsuz olamıyordu artık. Onun tutkunu, bağımlısıydı artık. Yalnız yatağına uzandığında onun için ne hayaller, çılgınlıklar canlanmıştı usunda... Farkında olmadan bilinç altı, onunla doluymuş meğer... Dudaklarında; tatlı bir bıyık altı tebessümü belirdi... Az sonra, uyuya kalmıştı. Yüzünde huzura ulaşan, rahatlayan insanların tatlı ifadesi vardı. Sabah güneşi doğduğunda onun yüzündeki o gülüşüyle yakaladı.\n\n", "siir_uzunlugu": 683 }
683
{ "siir": "İşte dünya işte hayat! \n\n\nKimi gün ah, kimi gün vah, İşte dünya işte hayat! \nBazen sevap her an günah. İşte dünya işte hayat! \nKimi güler kahkahayla, kimi ağlar yaşı kanla\nKimi öğünür makamla, İşte dünya işte hayat! \nKimi suyu arar bulmaz, kimi içki içer kanmaz\nKimi açlıktan uyumaz. İşte dünya işte hayat! \nKimi barlarda sabahlar, kiminin derdi var ağlar\nHer birinde ayrı haller. İşte dünya işte hayat! \nKimi küsmüş bir dostuna, kimi girer kurt postuna\nKimi bağırır astına. İşte dünya işte hayat! \nKimi yolcu çeker çile, kimi yaşar ilaç ile,\nKimi rezil düştü dile. İşte dünya işte hayat! \nKimi rüşvetin peşinde, kimi hile var işinde,\nKimi zenginlik düşünde. İşte dünya işte hayat! \nKimi işçi kimi memur, kimi boşa harcar ömür! \nKimisi alamaz kömür. İşte dünya işte hayat! \nKimi yıldız kimi güneş, kimi dürüst kimi kalleş,\nKimine düşmandır kardeş. İşte dünya işte hayat! \nKimi sazda kimi barda, kimi eğlenir kumarda,\nKimi dilenir pazarda. İşte dünya işte hayat! \nKimi zengin. kimi fakir, kimisi görülür hakir,\nKimisinde yoktur fikir, İşte dünya işte hayat! \nKimi zevkten olur deli, kimi dertli etmez belli,\nKimi çolak tutmaz eli, İşte dünya işte hayat! \nKimi ağlar babasına, kimi ağlar anasına\nKimi hasret yuvasına. İşte dünya işte hayat! \nKimi evde bekler hasta, kimisi de bekler posta\nKimi zevkte kimi yasta. İşte dünya işte hayat! \nKimi ölüm döşeğinde, kimi yeni beşiğinde,\nKimi kapı eşiğinde. İşte dünya işte hayat! \nKimi evli kimi bekar, kimi ayrılmaya bakar,\nKimi fesat yuva yıkar. İşte dünya işte hayat! \nKimi dertli kimi borçlu. kimi mahkum. masum suçlu,\nKimi zayif kimi güçlü. İşte dünya işte hayat! \nKimi kavga kimi huzur, kimisi de cana muzır,\nKimi insan kimi hınzır. İşte dünya işte hayat! \nKimi orda kimi burda, kimisi de hasret yurta,\nKimi sürünür çamurda, İşte dünya işte hayat! \nKimi yaya kimi atlı, kimi acı kimi tatlı,\nHayat denen şey fiyatlı. İşte dünya işte hayat! ..\n\n", "siir_uzunlugu": 304 }
304
{ "siir": "Benim Pirim Hacı Bektaş Veli'dir \n\n\nBenim pirim Haci Bektas Veli'dir\nPirim piri Sâh-i Merdân Ali'dir\nSeyit Ali Sultan Kizil Deli'dir\nMürsel Baba oglu Sultan Bali'dir\nErenlerin lokmasindan yer isen\nGerçek imâmlarin aslin der isen\nDinle pendi san derim er isen\nMürsel Baba oglu Sultan Bali'dir\nArslan gibi apul apul yürüyen\nKendi özün Hak sirrina bürüyen\nKepenegin yani sira sürüyen\nMürsel Baba oglu Sultan Bali'dir\nMümin olan lokmasini yedirir\nHer sözleri rumuz ile bildirir\nGümânsiz bil onu gerçek velidir\nMürsel Baba oglu Sultan Bali'dir\nKizil Deli ocagindan uyanan\nBastan basa yesillere boyanan\nVarip pirin esigine dayanan\nMürsel Baba oglu Sultan Bali'dir\nMekân tutmus Hanbagi'nda bucagin\nBulutlara agip tutan sancagin\nUyandiran pirimizin ocagin\nMürsel Baba oglu Sultan Bali'dir\nKazak Abdal der rivâyet eyledim\nÜç yüz altmis er ziyâret eyledim\nBu da söz basi hikâyet eyledim\nMürsel Baba oglu Sultan Bali'dir\n\n", "siir_uzunlugu": 138 }
138
{ "siir": "Çığlık Çığlığa Sen \n\n\nPişmanlığı gözlerine sürüp,\nsükunet'i içimden def ettim,\nyerini çığlıklara devrettim,\nsen varsın ki bir feryat susuyor sana...'' bu dünyada varlığın olduğu sürece,\nsol yanım sana hep çığlık çığlığa ''\n\n", "siir_uzunlugu": 32 }
32
{ "siir": "Çoraplarımı Kim Yırtıyordu \n\n\nAyaklarımı sürekli yıkarım. Her gün hem de hiç sektirmeden. Bu neden ile ayaklarım kokmaz. Kokmadığı gibi arkadaşlarımda ''Bırak bu ayaklar koktu be İsmail.'' diye espriyi zor yaparlar bana. Çoğu yapmaz da bazı muzip arkadaşlarım zaman zaman diline getirir yine de bana takılmak için... Bırak bu ayakları koktu İsmail diye laf sokmaya çalışırlar ben de o sokulan laflara hiç takılmam.Geçenlerde dört çift çorabımı çöpe attım. Parmaklarım özgürlüğüne düşkün herhalde tutup da çorabımdan firar etmeye kalkarken tam hemen yakalıyorum parmaklarımı, kulaklarından tutup yerine sokuyorum derhal... Hadi bir çift at iki çift at, dört çift ne oluyor arkadaşım, boru mu ya! Sonra çift rakam yani ya üç at ya da beş çift at değil mi ama, dört nedir dört?Kafamda binbir türlü sorular. Kim delik deşik etmiş olabilir ki çoraplarımı? Muhtemelen evi tahta kurular bastı ve çaktırmadan benim çorapların bir kısmını midelerine indirdiler. Her ne kadar Ramazan gelmiş olsa da hepinizin bildiği gibi tahta kurularının oruç ile alakaları yok... Başka bir seçenek duvara çarpmış olabilirim ev de gezerken çoraplarımı diyeceğim ama o da olmaz, çoraplarımı duvara çarpsam ben farkına varmaz mıyım bunun? Dalgının biriyimdir de o kadar değil ...Aaah çoraplarım vaaah çoraplarım. Ne de severdim o gri çorabım ile kahverengi çorabımı, ömürleri buraya kadarmış ne yapalım? Ne de ayağımı ısıtırdınız, ne de sıcaklık verirdiniz, hem yazın hem de soğuk kış aylarında, sizi hiç unutmayacağım. Gece rüyalarıma bile girersiniz. Bulmam lazım, bulmam lazım bu çoraplarımı yırtanları mutlaka. Dedektif gibi gece uyumayacağım o çoraplarımı yırtanları bulacağım. Durun bakayım, durun. Yoksa aklıma bir şey geliyor ama, kedi, bizim bu deli kedi yırtmış parçalamış olmasın sakın? Ama Allah var çoraplarımı parçalarken de görmedim, günahını da almayayım şimdi kediciğin.Yok, yok bu işin içinden çıkamayacağım. Çiftine de on beş lira vermiştim, iyi çoraplardı, iyi... Ev de fare var desem, o da mümkün değil, apartman dairesinde fare mi olur muş? Farkında olmadan karıncalar yemiş desem, Iııh! Ayakkabı ile gezerken karınca nereden yolu bulup da girecek ayağımın içine de çoraplarımı kemirecek. En iyisi dolgun bir ücret ile dedektif tutsam olayı aydınlatmak için. Yok ya ne saçmalıyorum çoraplar hepi topu otuz kırk lira bir şey. Dedektife nereden baksan masraflar hariç bin beş yüz iki bin lira toka etmem lazım, batarım sonra da yan gelip yatarım. Cepte para mara kalmaz billahi...Hayır ev de küçük çocukta yok ki onlar yaptı kemirdi desem çoraplarımı. Hani şöyle bir şey de gelmiyor değil aklıma ''Belki benim çocuklardan biri uyurgezer hastası, gece kalkıp bizim odaya girip farkında olmadan çoraplarımı kemiriyor.'' Olamaz mı? Olur belki olur da hiç de şahit olmadım çocuklarımın gece kalkıp da gezdiğine, günahlarını almayayım. Çalıştır toriği İsmail bakalım. Bulunca çoraplarımı kimin deldiğini, Arşimet'in hamamdan çıkarken evraka evraka yani buldum buldum diye bağırması gibi ben de bağıracağım mutlulukla ''Buldum buldum çoraplarımı deleni buldum.'' İşte bu, işte bu, derin ve uzun araştırmalarımdan sonra buldum çoraplarımı delenleri parçalayanları. Baş parmak ve yanında ki parmak. Sadece parmak değil parmakların ucunda ki uzamış tırnak tabi ki aynı zamanda. Ya ben bunu uzayınca hep keserdim, nasıl da unutmuşum, hiç farkında değilim. Al bakalım tırnak makasını, giriş o kocaman katır tırnağı gibi olan baş parmak ve yanında ki küçük parmağın tırnağına... Sen de bir alemsin İsmail... (Kendi kendime fırça atıyorum burada) Ayaklarını yıkıyorsun da insan şu tırnaklarını da keser be adamım. Bir tırnak kesmek için sekiz on ay da beklenir mi, daha çok para verirsin sen çoraplara bu kafayla... \n\n", "siir_uzunlugu": 549 }
549
{ "siir": "Devlet baba yardım etsin \n\n\nEvlerinin önü kuyu,\nÜşenir de çekmez suyu.\nDevletten beklemek huyu,\nDevlet baba yardım etsin.Kaymakam giydirsin gocuk,\nBelediye versin sucuk.\nDört karı var, kırk beş çocuk,\nDevlet baba yardım etsin.Çalışanlar pes etmesin,\nVergi versin, ses etmesin.\nİktidar oy kaybetmesin,\nDevlet baba yardım etsin.Zalim imiş köy ağası,\nYoksul kalmış marabası.\nSöylensin le le havası,\nDevlet baba yardım etsin.\t26 Ekim 2007\n\n", "siir_uzunlugu": 63 }
63
{ "siir": "Cuma Mesajları 434 \n\n\nSevgili genç dostlarım, size geçiyor nazım.\nSakın demeyesiniz “Bu benim alın yazım”.\nBize: tembel olmayıp tüm gücüyle çalışan\nVe Allah’a güvenen, şuurlu gençlik lazım.\n\t\t*** (19 Mayıs 2017) \n\n", "siir_uzunlugu": 31 }
31
{ "siir": "Yunus Gibi \n\n\nKorkarım sırtımda sinirlerim aktığında; \nSevdam sevdalardan büyüktür ispat gerekmez.Balık yediğin taştır, ille şükrün ömür.\nBilen bilir, sözüm sözden uzak, kalem yazdığı silinmez.Koca dağlar benzemez sana, sen dağlardan dağsın.\nDağlansa dağ dağ bağım, billâh vuslatım dinmez.\tÖrülsün derim kirpikleri kibirden kabir.\nSana seni söylemeyi arım istemez değil, arım ar bilmez.Aşım pişmiş değil, aşın pişmeden, bulgur aşı,\nSultanım zamanın görmediği saltanatı saltanata seçmez.Harfin bulsam anlatmaya mürekkep yaşı, kabul değil.\nSen sırsın âleme, Âlem Sahibi tutmasa, âlem değil kefil.\nÖvgüden uzaksın, özgüne nur güneş olsa yetişmez.Dedim, Yunus gibi, pir dedem derler ceddi Hak’tandır.\nDedi, Hak dilinde yar seven, sevdiğinden başka istemez.\n\n", "siir_uzunlugu": 100 }
100
{ "siir": "Aybalam eFeM \n\n\nSevgi dostluk muhabbette\nYahşidir Ay Balam fm\nGüzel Ay’la saadette\nYahşidir Ay Balam fmSüper oldu bizim site\nGönül gitmez burdan öte\nSevgi ektim sevgi bite\nYahşidir Ay Balam fmAman Azerhan ha gayret\nSabreyle sonunu seyret\nÖvgü yağar bize hayret\nYahşidir Ay Balam fmMahniler burda cem olmuş\nŞiirle gönüller dem olmuş\nÖzde sözde möhkem olmuş\nYahşidir Ay Balam fmAhmedi der duysun canlar\nSevgiyi sevenler anlar\nGüzel güzel paylaşımlar\nYahşidir Ay Balam fmAhmedi (Ahmet Ergin)\n\n", "siir_uzunlugu": 75 }
75
{ "siir": "Allah'a İnanmak... \n\n\nGözlerime bakmak beni anlamak değildi. Ve hiçbir zaman gözlerime bakmamıştı ölüm. Beni tanımaktı aslında gözlerime bakmak ve gözlerimdeki hırsı gördüğünde şaşkınlıkla beklemekti. Beklemelerdeki tutsaklığa inat bir şeyler karalamaktı. Ölmekti kimi zaman. Ama ölmeyi bile sevmekti gözlerimde; gözlerime bakmak…Gözlerine bakmak seni anlamak değildi ve de bilirim. Sözlerine aldanmaktı seni tanımak. Sözlerine aldandığımda beni aldatıp aldatmayacağındı. Kandıracak mıydın beni yoksa bir heves mi olacaktım senin için. Bunu elbet söyleyeceğin sözler gösterecekti. Ve ölmekse de sonunda sözlerine aldanmak; senin için ölmekti cesaret. Her aldandığımda yalan mı yoksa gerçek miydi sözlerin bunu anlamaktı her yolun sonunda sana dönüşlerimde…Gözlerimize bakmak değildi bizi anlamak. Bizi sarmaktı doyasıya. Ölümün bile uzanamadığı ve tutamadığı ellerimizi sımsıkı tutmaktı bizi anlamak. Ve bize kavuşmak bütün hasretleri bitirmekti. Tüketmekti omuzlara akan yaşları ve gülümsemelerle eşitlemekti en ağlanmış şarkıyı. Bizi anlamak ölümdüyse de; bizi anlamak yaşamdı aslında…Dünyanın her döndüğü an biraz daha yakınmaktı sevmek. Ve dünyanın merkezine yaklaşmaktı bizim için ölmek. Ve daha da yücelmek. Allah’a vaat ettiğimiz teslimatı yerine getirmekti. Biz ölmeyi seçmedik hiçbir an, ama ibadetimizdi an geldiğinde ölmek…Dilden dökülmekti belki de anlamak dünyayı ve daha yaşanır bir hale getirmek. Dudaklarımı ıslatan bir tebessümün sıcaklığında uyanmaktı. Ölümün bile ulaşamadığı ellerini tutmaktı benim için. Anlam veren bir sevgi kadar içmekti dudaklarındaki zehri. Ve aldanmaktı hayata senin sözlerinle…Ve ben hiçbir zaman, ve hiçbir kere yaşamamışlığım kadar sende varolmayı ant edinmiştim kendime. Ve yeminlerin en büyüğünü etmiştim…Gözlerime bakmak beni anlamak değildi. Ve hiçbir zaman gözlerime bakmamıştı ölüm. Beni tanımaktı aslında gözlerime bakmak ve gözlerimdeki hırsı gördüğünde şaşkınlıkla beklemekti. Beklemelerdeki tutsaklığa inat bir şeyler karalamaktı. Ölmekti kimi zaman. Ama ölmeyi bile sevmekti gözlerimde; gözlerime bakmak…Gözlerime bakmak, gözlerine bakmak, gözlerimize bakmak Allah’a inanmaktı ve yalnızca ona tapmaktı aslında…\n\n", "siir_uzunlugu": 275 }
275
{ "siir": "Düğününüz Kutlu Olsun! \n\n\nAmacını Bilen Kızım\nDuydumki hazırlanmış katarın yolcusun\nUmut gemisi kıyıya demir atmış misafirsin\nHayat ağacın esenlik dolu bir ömür sürsün\nSağlıklı bir yaşam ömürboyu ikizin olsunMutluluk penceren daima ap açık olsun\nDuydum bir mayısta Hollanda'da evleniyorsun\nGeleceğin huzur ve mutluluğu sana duam olsun\nDilerim Ulu Tanrı'dan silahın hep barış olsun! Hoşgörünün yeri gönlün, sevgi denizi yüreğin olsun.\nÖnce kendine. sonra insana vereceğin sevgin olsun.\nTozpembe ufuklar seni bekliyor. artık evleniyorsun\nTüm içtenliğimle evlilik günün ve düğünün kutlu olsun! 26 Nisan 2015 Alanya'dan sevgilerimle.\n\n", "siir_uzunlugu": 84 }
84
{ "siir": "Ebe - Ebe Hemşire \n\n\nBiri iki yapan, bazen üç\nBazen dört yapar, zor güç\nDünyaya bebek getiren kişi \nEbe veya ebe-hemşiredir ismiAnne ve bebekle ilgilenen\nAdı, anneyle birlikte söylenen\n‘Ebe-Ana, Ebe-Anne’ denilen\nEbe veya ebe-hemşire, çok sevilenAnne ve bebek sağlığıdır işi\nSevecen, şefkatli, merhametli\n24 saat çalışır, özverili\nEbe veya ebe-hemşire, kutsal kişiDoğumda doktora yardımcı\nDoktor olmayan yerde doğumcu\nElleri şifalı sağlık çalışanı\nEbe veya ebe-hemşiredir adı\n\n", "siir_uzunlugu": 67 }
67
{ "siir": "Dolunay turuncu \n\n\nDolunay turuncu\nöyle geçip gidemezsin \nbir ipeksi gülüşle. \nbir bir unutturamazsın \no ışıklı sevişlerini. \nöksüz bırakamazsın \nçoğalır sonra acılarım. bir, \nsiyah üzer beni şimdilik \nbir de, \nyatağımı yakan sensizlik. \nsana söz karşısına geçeceğim \nmehtabın\nay ışığında ısınacağım. \ndağ çeşmelerinden su içeceğim. \nyedi renkli kuşağı seveceğim. seninle aşk, \nvahşi bir dolunay \nturuncu. \nkusursuz bir gece hoş kokulu. \nahh derin bir ayrılık \nparamparça olmuşluk. \nrotasız dolaşır oldum sonra \nbilinmez denizlerde. \nbir akşam önü \nhaber ettiler ölümünü. \nsen ölmedin…sen ölmedin \niçim kanar durur hala \nbir resmin, \nne zaman gelse gözüme gözlerin\nölen benim ölen benim … Mustafa kaya \n26.05.2006 / Üsküdar \nwww.mustafakaya.netMustafa kaya\n26.05.2006 / Üsküdar\nwww.mustafakaya.net\n\n", "siir_uzunlugu": 106 }
106
{ "siir": " Bana Yine Bayram Geldi Neyleyim \n\n\nbabam yok anamda çok uzaklarda\nbu gönlüm yine birhoş bayramlarda\nkimsem yok çok yalnızım buralarda\nbana yine bayram geldi neyleyim sevincim bayramlara vermiştim\nkonu komşu bir araya gelmiştim\nyalnız bir yanımda dolar sanmıştım\nbana yine bayram geldi neyleyim bayramda bayram namazı kılınır\nnamaz biter cemaatle bir olunur\nbayramlaşmadan yemeği yenilir\nbana yine bayram geldi neyleyim gel çocuğum el öpmeye gidelim\nbüyüğün hatırını hoş edelim\nküçüğe lokumla şeker verelim\nbana yine bayram geldi neyleyim bayram geldi dostlar bırakın işi\nsen gitmesende bulunur bir kişi\ntanıtalım yavruya bu oluşu\nbana yine bayram geldi neyleyim gülerim ben size yine her bayramda\nben buradayım aklım hep orada\nkötü haber olmasa allah verede\nbana yine bayram geldi neyleyim sağır der ki bizim yazımız buymuş\nüç günlük bayram yarım güne sığmış\ndost akraba eskiden hatırlıymış\nbana yine bayram geldi neyleyim 17 eylül 2009 hollanda\n\n", "siir_uzunlugu": 143 }
143
{ "siir": "Çiçeklenmek \n\n\nÇiçeklenmekÇiçeklenmek ne güzel bahçe\nÇiçeklenmek ne güzel dünya\nDurdum iğde ağacıyla yanyana\nİğde ağacı çiçek çiçek.İğde ağacı anlat şu gerçeği\nKim bu şirin ülkenin güzelliklerine atarsa kök \nÇiçek açar baharı görür mutlu ölür...Ağaç çiçeklenir insan çiçeklenir bu gül ülke\n\n", "siir_uzunlugu": 40 }
40
{ "siir": "Atatürk... \n\n\nAtam kılıcını çekti bir kere\nİnönü Sakarya doydu zafere\nArdına bakmadan kaçtı kefere\nDüşmanı kovalar önder Atatürk…Cepheye koşmuştu kadını eri\nAlması kolay mı bu kutsal yeri\nBurada yenmiştik kötü kaderi\nKaderi iyiye dönder Atatürk…Yurdun her yanında savaş izleri\nKahpe düşmanların çöktü dizleri\nCepheden cepheye şimdi bizleri\nGözünü kırpmadan gönder Atatürk…Yurtta ve dünyada barışı yaydı\nYurt için uğraştan sanma ki caydı\nTopluma rehberdir ilkeler saydı\nBarışa düşmandır kin der Atatürk…Çekinmeden parmak bastı yaraya\nAllah’a yöneldim girme araya\nDualar satılmaz şimdi paraya\nVicdanda kalmalı din der Atatürk…Toprağı herk eder pulluk bıçağı\nÇalışana ne der kışı sıcağı\nYapıp semamızda uçur uçağı\n‘İstikbal göklerde’ bin der Atatürk..Vatan millet için ömrü geçmişti\nTarlada köylüyle ekin biçmişti\nTahtı değil halkı halkı seçmişti\nBenzerin bulunmaz ender Atatürk..Mehmet’im çalışmak ilkedir sana\nÇalışan yurdumda can katar cana\nÖlenle ölünmez hep yana yana\nBoşuna geçmesin gün der Atatürk….Ulvi mehmet\n\n", "siir_uzunlugu": 140 }
140
{ "siir": "Ellediler Bellediler \n\n\nELEDİLER BELEDİLER\n***************************\nElediler belediler taşa dilek dilediler\nÖmür geçti taştan medet görmediler\nİnsan olanın kıblesi kabe bilmediler\nDoğru yol dersen ilim cennet sana\n****************************************\nOkusan dört kitapta seksen bin ayet\nKelam haktır yazana edelim hümet \nÖrf adet bizde saygı sevgidit marifet\nDoğru yol dersen ilim cennet sana\n****************************************\nDünyada yaşayan yetmiş iki millet\nHak övmüş yaratmış vermiş kispet\nBildikleri sadece İsa Musa Muhammet\nDoğru yol dersen ilim cennet sana\n******************************************\nSoylu asırlardır senlik benlik kavgası\nKehnatı yerin gögün sahibi açık kapı\nAy yıldız güneş aydınlatır bu dünyayı\nDoğru yol dersen ilim cennet sana\n******************************\nHalk Şairi Cuma Soylu.08.11.2015\n\n", "siir_uzunlugu": 101 }
101