Unnamed: 0
int64 0
4.73M
| en
stringlengths 1
5.14k
⌀ | tr
stringlengths 1
5.13k
|
---|---|---|
100 | President Recep Tayyip Erdoğan’s son, Bilal Erdoğan, his daughters Sümeyye Erdoğan and Esra Albayrak, his son-in-law and Justice and Development Party (AKP) İstanbul MP Berat Albayrak, and Chief Advisor of the President Mustafa Varank wanted to get involved via their attorneys. (EA/TK) | Davaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, kızları Sümeyye Erdoğan ile Esra Albayrak, damadı ve AKP İstabul Milletvekili Berat Albayrak ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank da avukatları aracılığıyla davaya müdahil olmak istemişti. (EA) |
101 | A.B.! You came! | A.B. Gelmişsin. |
102 | Well, my guess is that he's concerned about the effect the drug's gonna have on his mind. | Benim tahminim ilaçların zihninde oluşturacağı yan etkilerden çekiniyor. |
103 | I've got my eye on you. | Gözüm üzerinde olacak. |
104 | Lucky glass! | Şanslı bardak. |
105 | Kill her! | Öldür! |
106 | I know. | Biliyorum. |
107 | Leon, could you make sure there's some champagne, maybe some strawberries waiting in there for me. | Leon, şampanya kaldı mı diye bakar mısın? Belki beni bekleyen çilekler vardır. |
108 | Are you on Facebook etc? | Facebook, Twitter var mı sende? |
109 | And if you yourself were lost, had you the right to play me? | Ve eğer önce kendini kaybetmiş isen, benim için oynamış olduğun gerçek mi? |
110 | What? | Ne? |
111 | Bosnian pyramidologist Semir Osmanagic (centre) gestures towards one of the locations his team discovered stone plates, near Mt. Visocica. [Getty Images] | Bosnalı piramitolog Semir Osmanagiç (ortada), ekibinin Visocica Dağı yakınlarında taş plakalar keşfettiği noktalardan birini gösteriyor. [Getty Images] |
112 | Very close. He was my best friend. | En iyi arkadaşımdı. |
113 | Hold it. | Bekle lütfen. |
114 | You're a criminal! | Sen bir suçlusun! |
115 | Would you mind, um, picking me up a veggie burger from RJ's on your way back? | Geri yolda RJ en beni kadar bir vejetaryen burger toplama, um, sorun olur mu? |
116 | - It's a resort area. | - Burası bir sayfiye yeri. |
117 | Farhad, Adil, Suleiman, we have all of them. | Farhad, Adil, Süleyman, hepsini yakaladık. |
118 | Thank you very much, big dawg. | Çok teşekkürler, dostum. |
119 | I sold your product when there was no product. | Ürün olmadığında, ürününü sattım. |
120 | It says there that Richard Davenport's DNA was compared to a sample of the imposter's hair. | Rapora göre Richard Davenport'un DNA'sı sahtenin saçıyla karşılaştırılmış. |
121 | We'd best get Rygel in harmony with this. | En iyisi Rygel'ı da bundan haberdar edelim. |
122 | No hits on his credit card yet. | Henüz kredi kartında hareket yok. |
123 | Well, I was just about to leave, to go thank Alec Rybak, so whatever it is... | Şey, ben gitmek üzereydim, Alec Rybak'e teşekkür etmeye, yani her ne hakkındaysa... |
124 | How late is it? | Saç kaç oldu? |
125 | I'm sorry. | Üzgünüm. |
126 | You? | Sen? |
127 | Oh, Graham, of course. | Graham tabii ki. |
128 | Hi. | Merhaba. |
129 | I must watch out for my nerves, I'm getting haggard, I know. | Sinirime hakim olmalıyım, bitkin durumdayım, biliyorum. |
130 | Dying. | Ölümü |
131 | What's this all about? | Ne dönüyor orada? |
132 | And, by the time you get back, we'll either be better, or we'll really need your help. | Sen dönene kadar ya düzelmiş oluruz ya da yardımın gerekir. |
133 | - You want me to kill someone at the store for it? | Bir tavuk için markette birini öldürmemi mi istiyorsun? |
134 | - What? | - Neyi? |
135 | You're really gonna feed me that gem? | Beni gerçekten bununla mı gaza getireceksin? |
136 | I hope you have an invitation. | Umarım davetiyeniz vardır. |
137 | You want a ride? | Seni de götüreyim mi? |
138 | "By establishing and implementing basic foreign policy priorities, Montenegro will strive towards integration into European and Euro-Atlantic structures and all regional initiatives," the document says. | Belgede, "Temel dış politika önceliklerinin belirlenmesi ve uygulanmasıyla, Karadağ Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapıları ve bütün bölgesel girişimlere entegrasyon yolunda hızla ilerleyecektir." ifadesi yer alıyor. |
139 | - I think he's listening. | - Dinliyor galiba. |
140 | Li ber roniya van hemû pêkhatinên çêbûyî de, em bangewazî hikûmeta Tirk dikin ku bi lezgînî hereketên leşkerî ên li hemberî gelê Kurd li hemû hereman bi dawî bike û bila ji nû ve hemû hêl, dest bi hevdîtinên aşitiyê yên ku bi pêşbîniya çarçoveya peymana agirbestiya di sala 2011an de bikin. | Li ber roniya van hemû pêkhatinên çêbûyî de, em bangewazî hikûmeta Tirk dikin ku bi lezgînî hereketên leşkerî ên li hemberî gelê Kurd li hemû hereman bi dawî bike û bila ji nû ve hemû hêl, dest bi hevdîtinên aşitiyê yên ku bi pêşbîniya çarçoveya peymana agirbestiya di sala 2011an de bikin. |
141 | Okay. | Geçti. |
142 | Let's say John Doe ... was shot first The bullet penetrated his shirt from point blank range and some of the material from his shirt was sucked back into the barrel | Diyelim ki önce meçhul şahıs vuruldu. Sıfır mesafesinden, Mermi, gömleğini deldi. |
143 | Orange and green stripes. | Turuncu ve yeşil çizgili. |
144 | And the third was just a pen and paper log, because that's the standard intervention you typically get when you start a diet-and-exercise program. | Ve üçüncüsü sadece bir kalem ve kağıttan ibaretti çünkü bir diyet yada egzersiz programına başladığında, normalde takip için kullanacağın yöntem budur. |
145 | Time and Cosmos belong to me, Mr. March. | Zaman ve evren bana ait Mr. March. |
146 | 'Why should I'? | - "Niye söyleyeyim" mi? |
147 | It just didn't add up. | Mantıksız geldi. |
148 | Why don't you rest for a few minutes and then we'll go on." | Neden birkaç dakika dinlenmiyorsun, sonra devam ederiz." |
149 | I want to tell her that it's okay, that I want her to be happy. | Ona sorun olmadığını ve onun mutlu olmasını istediğimi söyledim. |
150 | Um, no. | Hayır. |
151 | Voting has begun in the independence referendum held by the Kurdistan Regional Government (KRG). | Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) düzenlenen bağımsızlık referandumu için oylama başladı. |
152 | Then she went up to her room and put on their favourite record. | Sonra da odasına çıktı ve en sevdiği parçayı koydu. |
153 | Other topics on the agenda were the situation of Croats in Bosnia and Herzegovina and the return of refugees. | Gündemdeki diğer konular Bosna-Hersek'teki Hırvatlar'ın durumu ve mültecilerin dönüşleri oldu. |
154 | Hey, you know we're going on a special trip, don't you? | Hey, Özel bir yolculuğa çıkacağımızı biliyorsun, değil mi ? |
155 | Mike, please. | Sayın Başkan-- Mike, lütfen. |
156 | Not porn. | Porno değil. |
157 | With almost 90 people arrested, and 15 police officers and six fans suffering injuries during and after the game, the government has stepped in and called for a crackdown on violence at sporting matches. | Maç sırasında ve sonrasında çıkan olaylarda neredeyse 90 kişinin tutuklanması ve 15 polis memuru ve altı taraftarın yaralanması sonrasında, hükümet duruma müdahale etti ve spor karşılaşmalarındaki şiddete son verme çağrısında bulundu. |
158 | Hello! | Merhaba! |
159 | - Oh, yeah. | - Doğru ya. |
160 | Blair... | Blair... |
161 | Really sure? | Gerçekten eminmisin? |
162 | Chris Anderson: Thank you so much, Daniel Libeskind. | Chris Anderson: Çok teşekkürler. |
163 | Does you being here have to do with Auschwitz? | Burada olmanızın Auschwitz ile bir ilgisi var mı? |
164 | Three ratcheting straps lined up with the patterns Finn discovered. | Üç mandallı kemer sıra sıra Finn'i sıkmaya başladı. |
165 | It's embarrassing. | Gerçekten utandırıcı. |
166 | Okay, all that matters is finding Juliet right now. | Şu anda önemli olan Juliet'i bulabilmemiz. |
167 | No matter who gets in your way. | Önüne kim çıkarsa çıksın. |
168 | Here goes. | İşte geliyor. |
169 | Virginia, you're grounded. | Virginia, cezalısın. |
170 | They need to sacrifice something. | Uh,onların bir şeyler adamaya ihtiyacı var. |
171 | Or "pathetic" or "strange." | ...ya da "acınası" ya da "tuhaf." demez. |
172 | - David McNeil. | - David McNeil. |
173 | Tianguang... | Tianguang... |
174 | The total savings of the population increased by 350m euros or 17%. | Nüfusun toplam tasarrufu 350 milyon avro veya %17 oranında arttı. |
175 | I can show you where the apartment is. | Dairenin yerini gösterebilirim. |
176 | He must be used to that. | Bunu o yapmış olmalı. |
177 | mr. Sanford? Nypd! | Bay Sanford? |
178 | "It is not feasible to determine the agendas of those 12 or 14 working groups and technical committees in one meeting. | "Söz konusu 12 veya 14 çalışma grubu veya teknik komitenin göndemlerini bir toplantıda belirlemek pek uygun olmaz. |
179 | And Warren Buffet had recommended I do that -- being honest about what was going well, what wasn't, and making it kind of an annual thing. | Warren Buffet , işlerin yolunda gidip gitmediği konusunda bazı değerlendirmeler yapmamı, ve bunu geleneksel hale getirmemi tavsiye etti. |
180 | Tell me, did you intend the reader to have an erotic reaction to the grizzly murder of the well-muscled handyman? | # Bebeğimi geri istiyorum # # Bebeğimi geri istiyorum # |
181 | WELL, YOU CAN TAKE ME STRAIGHT TO THE NEW PRISON. | Beni direk yeni hapishaneye götürebilirsiniz. |
182 | What I always do. What you can't. | Senin yapamadığını. |
183 | - Don't move. | - Hareket etme. |
184 | Ah! | Ah! |
185 | -Hey, you,be careful! You've hurt me! -Domdom, how are you hitting me? | Açık havada şöyle bir sigara içeyim ağız tadıyla. |
186 | But it was mostly five of us. | Ama çoğunlukla beş kişi olurduk. |
187 | Careful, careful, careful! | Dikkat, dikkat, dikkat! |
188 | Hi, Sheldon. | Selam Sheldon. |
189 | The chumps will think it's vintage stuff off the boat, bottled in France. | Salaklar bunun Fransa'dan gelmiş seçkin mal olduğunu sanacak. |
190 | Hang on, I'm checking the car. | Bekle, arabayı kontrol ediyorum. |
191 | - You should stay here. | - Burda kalmasın. |
192 | No, I don't need to talk to Grandpa to know that you've been through a life-changing experience, and... | Senin hayat değiştiren bir deneyim yaşadığını-- |
193 | Perhaps I shouldn't be here | Belki ben olmam. |
194 | I love this bear. | Ayıyı sevdim. |
195 | The trustee appointed to Mardin’s Kızıltepe Municipality has removed the statue of Uğur Kaymaz, who was killed aged 12 with 13 bullets along with his father in Mardin in 2004. | Mardin Kızıltepe’de babası Ahmet Kaymaz’la birlikte 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz adına ilçede yaptırılan heykel kayyum tarafından kaldırıldı. |
196 | No,I will not let you do that. | Hayır, bunu yapmana izin vermeyeceğim. |
197 | Is she breathing? | Nefes alıyor mu? |
198 | And to think, you almost killed Glinda for a bit of gold. | Azıcık altın için Glinda'yı neredeyse öldürecektin. |
199 | So when you shifted the uterus, all hell broke loose. So what are our options? | Nai, bir bardak kahve al ve konuşalım-- |