siir
dict | siir_uzunlugu
int64 31
9.7k
|
---|---|
{
"siir": "Şiirci Geldi \n\n\nŞiirci geldi hanım..\nYazılmış şiirlerim var ele güne karşı,\ntaze soyulmuş el yapımı şiirlerim var! \nŞiirci geldi..\nSon model betonarme bol sulu,\nekşili tatlılı şiirlerim var..\nvar mı tatmak, koklamak duymak, görmek isteyen..\nBeş duyuya yönelik şiirler bunlar:\nTatmak isteyene gösterilir,\ngörmek isteyene koklatılır,\nkoklayana dokundurulur,\ndokunana duyurulu,\nduyan gelsin\nyenilir yutulur şiirlerim var hanım.\nÇağımızın şiirleri bunlar.\nDostu düşman, düşmanı dost yapan; \ndostu dost, düşmanı düşman; \ndost dost, düşman düşman\nbakan şiirler bunlar,\ngören şiirler bunlar; \nsevincini belli eden,\nöfkesini bastıran şiir bunlar.\nEdepli şiirlerim var hanım.\nKavgasız gürültüsüz sakin şiirler bunlar..\nŞiirci geldi..\n\n",
"siir_uzunlugu": 97
} | 97 |
{
"siir": "Her Zaman ki Gibi \n\n\nBir tartışma sonrası sevgilim yine gitti\nBeni kaybettin artık bu defa dönmem dedi\nKapıyı hızla çekti ve gitti, beni terketti\nDönmem diye yemin etti\nArkadaşını gönderip eşyalarını istetecekti\nBiliyorum ki o arkadaşı hiç gelmeyecekti\nHer zaman ki gibi \nAradan aylar geçti hiç haber alamadım\nGaliba bu defa ciddi\nGurur yaptım aramadım\nBu defa sanırım kesinlikle bitti\nSözünde durdu diye düşünüyordum ki\nKarşımda sanki suçlu bir kedi\n\n",
"siir_uzunlugu": 70
} | 70 |
{
"siir": "Geceye Yazdım Seni \n\n\ngönül ister her daim sende bulsun şifayı\ndertler silinsin bir bir kırlılsın hasret fayı\nseslensin nida olsun düşünme günü ayı\n-seni geceye yazdım gündüze hasret düşler \n-yokluğun derdim oldu zaman sustu bi haberaşk dediğin mengene çarkı döndüren odur\niste canım vereyim sevgi dediğin budur\nzaman ver diyorsun da aklın yolu bir olur \n-seni geceye yazdım gündüze hasret düşler\n-yokluğun derdim oldu zaman sustu bi habernefesin nefesime yazdı seni yaradan \nuzağı yakın edip kaldıralım aradan\numudum tükenmişti sendin bana can katan\n-seni geceye yazdım gündüze hasret düşler\n-yokluğun derdim oldu zaman sustu bi haberuyurmu kız kulesi dalgaların sesin de \nne aşklara şahittir istanbul yedi tepe\ntürkülü hasret oldun candın cana bu ten de\n-seni geceye yazdım gündüze hasret düşler\n-yokluğun derdim oldu zaman sustu bi haber sevgin yüreğe düştü uykular haram bana \nortak kararımızdı olacaktık yan yana \nne değişti bilmemki neden küstün sen bana\n-seni geceye yazdım gündüze hasret düşler\n-yokluğun derdim oldu zaman sustu bi haber\n\n",
"siir_uzunlugu": 159
} | 159 |
{
"siir": "Yeter \n\n\nKaosun krallığı yüzyılları sarsan büyük savaşlar \nKorku ve gözyaşı zafer ve kan \nMekanın tarihin hazin yıkılışı durmadan üstüste binişi\nGeçmişten günümüze akan nehrin etten ve kandan köprüsü artık dur yeter!\n\n",
"siir_uzunlugu": 31
} | 31 |
{
"siir": "Ya Müslüman Gibi Doğrul \n\n\nDin kardeşimin canı incise\nBir fermanla dize getirirdim\nFrengistanı! \nBağırmazdım\nÇağırmazdım,\nKılıç sallamazdım\nSilah sıkmazdım hayaletlere…Edirne’den Hind’i Çine \nBize neler oldu? Bana neler oldu \nBu soru bana asıl! \nDolarlara doğru\nAğzı sulu giderken\nGerçeği görmek nasıl? Bir kafirin eli\nDokunmuş peygamberime! \nGünaydın gülüm,\nAtı alan Üsküdar’ı çoktan geçti. Günaydın Mekke’ye\nMedine’ye…\nGünaydın Kahire’ye, Taşkent’e\nGünaydın Almatı’ya, Bakü’ye,\nİstanbul’a,\nAnkara’ya, başkent’e! \nGünaydın! Sevginin iri başağı\nGüneşin ışığı,\nİlimlerin beşiği sendin! Kanımla gönlümün bileşiği sendin! Günaydınlar sana\nGünaydınlar, ehli İslam’a,\nTürkiye’ye İran’a Mısıra,\nSuud’a! ...Nerdesiniz? \nNeden çıkmıyor sesiniz? Sesiniz şeytana taş atmak kadar cılız,\nSataşmak kadar gülünç! Giden gitti atlarını\nAy’da sulamaya! Tepki, elçilikler basmakla mı\nPapazları asmakla mı,\nSandıklarda susmakla mı? Nerde bir lokma bir hırkanız? \nNerde önünüz arkanız? \nŞeyhleriniz\nŞıhlarınız! ! ! Öyle meydanlarda \nYuh’lamak ayıp! \nDemek ki özün\nYüreğin kayıp! Belli değil ki zaten\nSen ne yandasın! ? \nNiçin bunca hezeyandasın? \nBelki beş yüz senedir\nGünün gününden eksik\nZiyandasın! Sen içir petrolünü\nAmerikanyaya\nGit İspanya’da donsuzlarla ol! \nDinsizlerle\nDensizlerle ol! Ve ipini ver Lavrens’e,\nİsviçre’de havyar\nParis’te ense! ...Peygamberime söven\nİpsiz mesnetsiz şoven\nVe şeytan! …Şeytan senin içinde! Yüreğinde kışlattığın,\nHacılara taşlattığın. Yemlediğin,\nBeslettiğin\nŞeytan senin içinde! Osmanlı’yı kesen sensin,\nİblis gibi susan sensin. Sonra da\nFilistin’de\nBağdat’ta\nKan kusan sensin. Ben ne deyim gardaş sana,\nGit kendini at Umman’a! \nAlnında kara lekeyle. Ya Kızıldeniz’de boğul\nYa Müslüman gibi doğrul!\n\n",
"siir_uzunlugu": 220
} | 220 |
{
"siir": "Şehitlik \n\n\nAnalar evladını canan diye kucaklar\nBüyütür emir gelince eline yakar kınayı \nBaba ocağından çıkmadan tekbiri söyletir \nDavul çalınır yapılır düğün dernek halayı Elleri kınalı kuzular çıkar dağa bayıra \nYeşermeyen hayaller bir tarafa bırakılır \nEzberletilir can emanet verilir vatan aşkına \nHain pusuyla gögse şahadet madalyası takılır \n\n",
"siir_uzunlugu": 46
} | 46 |
{
"siir": "Bir Damla İçin \n\n\nAh çekip, susar ruhum kıraç yine\nHarf çizip, yazar elim sinesine\nTitrer yüreğim, mâl etme kendine\nCennet! . Cehennem! . Yol Araf içine...Vur hançeri elif bilmez nefsine\nKûn üfürülmüş Adem bedenine\nSakın! Dille söyleme sevdiğine\nCennet! . Cehennem! . Yol Araf içine...Yıllarca acmaz Reyhan çiçeğine\nGönül eyleyen Asya güzeline\nYan, boşa geçen safi günlerine\nCennet! . Cehennem! . Yol Araf içine...El değmeyen Birgül senin neyine\nIrz bilmez Avrupanın ellisine\nTövbe et yine tövbe ettiğine\nCennet! . Cehennem! . Yol Araf içine...Nazar edilmez Nurcan yüreğine\nKemgöz değmesin Nilgün sofisine\nNasipse git ümmetin hizmetine\nCennet! . Cehennem! . Yol Araf içine...Bir damla için yat Pınar dibine\nSusuz, kupkuru dudakların yine\nSahip ol, alev alev yüreğine\nCennet! . Cehennem! . Yol Araf içine...Mecnunlar biçare Veysel derdine\nYunusun sözüyle bak Cennetine\nSıddıkın duasıyla Cehennemine\nCennet! . Cehennem! . Var nur Cemaline...\n\n",
"siir_uzunlugu": 140
} | 140 |
{
"siir": "Doğa Adında Bir Ermiş \n\n\nToprak ana kız doğurmuş\nAdını da ağaç koymuş\nYazın giydirmiş onu\nKış gelince soymuşNere gitsin nasıl etsin\nŞaşırıp kalmış ağaçcık\nHem üşümüş hem ağlamış\nHer bir yerleri apaçıkDoğa adında bir ermiş\nAğaçları çok severmiş\nKurmuş gizli tezgahını\nRenkler kokular eğirmişKumaş dokumuş ışıktan\nGelinlik kıza giydirmiş\nAlıp götürmüş sarayına \nOğlu ile evlendirmiş\n\n",
"siir_uzunlugu": 55
} | 55 |
{
"siir": "Mehmedim Aslan Yüreklim \n\n\nMEHMEDİM ASLAN YÜREKLİMMehmedim, aslan yüreklim\nVatan için hayallerini \nSinende uyuttun\nSevdiğinin eli yerine\nTetiği tuttun\nDüşmanın kim tanıyamadın\nDün yardım ettin\nBu gün kurşununu yuttunMehmedim, aslan yüreklim\nGün geldi silahı bıraktı\nKürek tuttu ellerin\nBir yoksulun evini onarmak için\nİnşaatçı oldu mesleğin\nGün geldi öğretmen oldun\nEğitim alamayan yüreklere\nGün geldi doktor oldun\nHastaneye uzak köylereMehmedim, aslan yüreklim\nNankörler sarmış etrafını\nİlgisiz kaldılar olup bitene\nHiç mi gören olmadı hainin tuzağını\nPusular kurdular\nElini ayağını bağladılar\nYoksa ne yapabilirdi üç beş çapulcu sana\nMertçe çıkabilselerdi karşına\nYine saklandılar kalleşlik zırhının ardınaMehmedim, aslan yüreklim\nŞimdi şehit diyorlar sana\nŞanlı bayrak geldi\nSenden önce anacığına\nDedi “eline kına yakıp\nkurban göndermiştim vatana”\nBaşını dik tuttu\nBöyle olacağını biliyormuşçasına Ve iki kelime dudağında\n“VATAN SAĞOLSUN”Zehra Atasoy\n\n",
"siir_uzunlugu": 126
} | 126 |
{
"siir": "On Dokuz Mayıs \n\n\nÇok gezmiş yorulmamış 19 mayıs günü\nSamsuna girdiğinde güneş o anda doğmuş\nTekne çürük su almıştı karaya çıktığı o gün\nAtam ayak basınca sevindi türk milletiBir kaç gün nutuk verdi herkes hazırlanıyor\nBu vatan hepimizin sakın geri dönmeyin\nSöz aldı o gün atam tarih on dokuz mayıs\nKurtulsun vatanımız ölsekte biz dönmeyiz Bayram yaptı atamız gençliye emanet bu\nSpor bayramı olsun unutmasın ki gençlik\nGöhsüm önde anlım dik canım sana fedadır\nBu gururu yaşayan ben tek deyil vatandırAdım Navruz ığdır dan köyüm zülfükar da\nDeğişmez ki bu vatan nice yiğitler vardır\nAtalar dan emanet verilmez ki bu vatan\nAtatürk ten yadıgar söz vermişler atalarBabam o an savaştı evlere bayrak astık\nDoğusu batısı yok kuzey güney fark etmez\nTürk mileti bereber kovduk bereber biz\nDüşman kovuldu yurtan bu gün 19 mayısSamsun sivas erzurum hertaraf düşman dolu\nHarbe girmedi önce söz aldı bekle yin siz\nHaber geldi atadan hazır ol bu vatana\nÖlümüne savaşmak doğmuş şans hepimizin Atatürk inönü ye feyzi çkamak la kara bekir \nBir araya geldiler hesap kitap çok yaptı\nBaşlatıldı savaşlar ölüm var dönmek yoktur\nHarita lar çizildi düşman yok bayram edinBabam anlatı bize kazım karabekir adı\nAnnam da anlatırdı biz çorap tokuduk ona\nÇok saygılı komutan şefkatla yaklaşırdı\nAtatürk görünce heyacan beni sardı?\n\n",
"siir_uzunlugu": 208
} | 208 |
{
"siir": "Kalbimdeki Yara \n\n\nSana olan sevgimin eşsiz hatırası\nBana sitem eder gibi gözlerinin karası\nÖmrümün belkide en güzel hatırası\nSenden hatıra kalan bir gönül yarası\n.....................................................................................Esiyor bir rüzgar gibi aklıma geldikçe\nTütüyor bir duman gibi yüreğimi deldikçe\nEsiyor yağan kar gibi sevgini hissettikçe\nBir hatıra kaldı bana kalbimdeki yara\n.........................................................................................Bir umut ışığı gibi yanıyor içimde\nSeni bir ömür boyu anacak biçimde\nCoşuyor dinmek bilmiyor sevgiler içimde\nGerçek sevgiyi öğretti bana kalbimdeki yara7 Haziran 1988 Ortaköy / İstanbul\n\n",
"siir_uzunlugu": 76
} | 76 |
{
"siir": "Gecmisde Bir Gun \n\n\nEger istemeden gecmisde bir gun,\nKirmissam kalbini inan uzgunum.\nSen baharda acan nadide gulsun,\nBense hayata kuskun.Ceylan gozlerinden akarken yaslarin,\nAzabini cektim inan her damlanin.\nSen kelebek oyle mahzun,\nBense yasiyorum icimde huzun. Arka bahce serin aksamlarin,\nBin parcaya bolunmus hatiralarin,\nSen en guzeliydin ruyalarin,\nBense esiri oldum kabuslarin.Hala yakinsin sanki dun,\nSiyah gozlerinde aski gorurdum.\nSen kalbi kirik buralardan goctun,\nBense saymadim kac defa oldum.\n\n",
"siir_uzunlugu": 69
} | 69 |
{
"siir": "Islanma Emri \n\n\nAslında gerek yoktu inan\nşu doğanın yüzeyi ormanların\ntaşın-toprağın\ndenizlerin, nehirlerin yağmurlarla ıslanmasına...Hayatın devamı için bu zaruri değildi.\nHayatı yaratan o kadar güçlü ki\ntoz-toprakla kaplansa bütün doğa\nyine devam ettirirdi kılı kıpırdamadan.otlar, ağaçlar, çiçekler\nmeyveler, sebezeler ıslanmadan da büyürlerdi\nyine midelerimize inerdi susuz ortamlarda yetişmiş\nkoyunların, ineklerin etleri...\nsusuz ve sadece yemlerle beslenmiş tavukların butları\nkızarmış kanatları...ıslanmaya gerek yoktu hayatta kalmak için inan! \nsadece kuruluğu anlamamız için ıslatıldı doğa\ndeğerleri korumamız için ıslanma emri verildi.\nyoksa 'hayat' dediğin ne ki? ! \nonayı verilir ve de sürerdi sürüne sürüne bile...ufak bir gözdağı, bir tehdit lazımdı herzaman insana\ndeğerleri korumamız için ıslanma emri verildi\nve doğanın beli bile bile\nona bağlandı.(Eylül 2006)\n\n",
"siir_uzunlugu": 113
} | 113 |
{
"siir": "Öldürecek Tapusuz Ev Ben \n\n\nRuhun teslim iki saniye\nGerçek malum olur faniye \nRevamı rutubet çekmek bize \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nDilden çıkar acı lehçesi \nTers dubleks işin gerekçesi \nAğrım kesen yok tıp iğnesi \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nYaralı kalp gezer hastane \nHayatım olmuş acı sahne \nBende derde tıpta yok çare \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nKan geliyor bu tak yürekten \nBen neler çektim Azrailden \nYaşarken giydim beyaz kefen \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nAnneler günde döktüm yaşı\nYanar dertli yüreğim başı \nFelek kara yazmış yazımı \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nGenç yaşta hayattan soğudum \nGök kubeyi yıkar göz yaşım \nBir yere sığmaz sesiz başım \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nKapı önüne kurar tuzağı \nCahil dil sanki balta sapı \nMevlam bana sunar imtihanı \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nMasum yüreğim sardı keder \nYanık kalbimiz feryad eder \nÇaresiz kullar nere gider \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nGöz yaşım kaynatıp içerim \nMerdiven çıkmaya yok ferim \nSanki dağ yükün ben çekerim \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\nÜsten başıma pis su akar \nDalgalı yürek doldu taşar \nTürkan bu dertle nasıl yaşar \nÖldürecek tapusuz ev ben\n=\n=\n=\n\n",
"siir_uzunlugu": 194
} | 194 |
{
"siir": "Gidiyorum Cennet Gözlüm \n\n\nBoynumu bir sözün eğdi, \nGidiyorum cennet gözlüm. \nGöze geldik nazar değdi, \nGidiyorum cennet gözlüm. Çok üzgünüm biliyor hak, \nAk ellere kınalar yak, \nSaçını ör ardımdan bak, \nGidiyorum cennet gözlüm. Dertler çektir ne olacak? \nTaktir yerini bulacak, \nYola düştüm, köşe kucak, \nGidiyorum cennet gözlüm. Yıllar geçsin, sürsün çile, \nDök içini, her gün ele. \nFeryadın karışsın yele, \nGidiyorum cennet gözlüm. Ben böyle nice olurum, \nSonu bilinmez meçhûlüm, \nDoğmadan dulunuyorum, \nGidiyorum cennet gözlüm. Hep aradım, çok yoruldum, \nGenç yaşımda seyyah oldum, \nÖmrün baharında soldum, \nGidiyorum cennet gözlüm.\n\n",
"siir_uzunlugu": 87
} | 87 |
{
"siir": "Adalet Üzerine Geçen Konuşma \n\n\nOĞUL:\nbabacuğum...babacuğum\nbir sorum var babacuğum\nşu adalet nasıl bi şey \nanlat bana babacuğumBABA:\nbe hey oğul...be hey oğul\nkalk ayağa doğrul oğul\nköprü yapan deli dumrul\ngibi bir şey cahil oğulOĞUL:\nanlamadum nasil dedun\ndeliyi mi kast eyledun\nbabacuğum ne soyledun\nsoyle bana nasil bir şeyBABA:\n kulağuni aç ta dinle\nbaruşuk ol hep kendunle\nnere gitsen gelur senle\nböyle bir şey cahil oğulOĞUL:\nyani şimdi yanumda mi\nbenden yana karşumda mi\nayakta mi başumda mi\nsoyle soyle nasil bir şey BABA:\n Birkaç ornek verecuğum\nanlamazsan doveceğum\nyetti ama...soveceğum\nböyle bir şey cahil oğulOĞUL:\nörgütlenup çete kursam\ngayri meşru işler yapsam\nkurtarur mi adam vursam\nsoyle soyle nasil bir şey BABA:\ntatli çalsan sürunursun\non yıl ile kurtulursun\nhırsız diye çağrulursun\nböyle bir şey cahil oğulOĞUL:\nbabacuğum sen ne dersun\nbilur da mi soz soylersun\nhainlere ne verursun\nsoyle soyle nasil bir şey BABA:\nadam olmaz aftan çıkan\ndevletine silah sıkan\ndöner devir olur bakan\nböyle bir şey cahil oğulOĞUL:\nnerden sordum nasıl işti\nne acayip bi deyişti\nolan aklum da karişti\naçuk soyle nasıl bir şeyBABA:\nters gidersun döndururler\nyandum dersun sönduruler\nağlar iken güldururler\nböyle bir şey cahil oğulOĞUL:\nsual cevap bitmez boyle\nvar mi yok mi oni soyle\nne alaka bizum koyle\nson kez soyle nasıl bir şeyBABA:\ndüzene sosyal ayardur\nhayatun kendi...(dünyadur)\narzulan bir rüyadur \nböyle bir şey cahil oğul\n\n",
"siir_uzunlugu": 228
} | 228 |
{
"siir": "Babam İle Söyleşi \n\n\nBabam üzülüyormuş\nBugün içinmi ben büyüttüm kızım seni \nYüreğinden kasırgalar kopuyor \nÜzüntünden benzin betin sararmış \nHücerelerin feyat edip duruyor. \nAh evladım bu günleri görmedim\nSeni mutlu olasın diye koladım sevdim \nUzak ilde yalnız kalıp ah ettin \nGündüzlerin gece olmuş bilmedim\nRuhun feryat edip duruyor.\nÖzünde de ne çok dürüstsün zekisin derdim\nAyrıcalık tanır kardeşinle mukayese ederdim.\n Bilmedim kaderini sonunu\nAffet beni canım kızım bilmedim \nGözyaşların feryat edip duruyor.\nCanım babam keşke sağolaydın\nİstemezmiyim sanıyorsun burada\nÜzüntümü görup merak etmediğin için \nİyiki yoksun yanımda.\n Bunun için bile şükrediyorum Allaha\nKader buymuş.\nRahat uyu sen kendi mekanında.\n\n",
"siir_uzunlugu": 98
} | 98 |
{
"siir": "Ruhi bunalımlardan-korumalı vücudu Dikkat edilmez ise-fena yakar o odu \n\n\nVücut bir ayna gibi-his ruhu fikri vardır\nUzuvlar uzun kısa-fakat boğazı dardır\nYüz çehre ve görünüş-akseder aynen beyne\nKendisine bakmayan-uğrar illete kine\nRuhi bunalımlardan-korumalı vücudu\nDikkat edilmez ise-fena yakar o odu\nKişiler harap ise-eşyalarda yıpranır\nKarakter ve iyilik-insan canı bey sanır\nDepresyon ile stres-hazım bulantı açlık\nKusma mide krampı-kişiyi yapar kaçık\nRuhi bunalımlardan-korumalı vücudu\nDikkat edilmez ise-fena yakar o odu\nHeyecanlı anlarda-kesik nefes almalar\nHıçkırık ağlamalar-oturup da kalmalar\nEsenlik mutluluklar-arttırır sevgi saygı\nÜzüntülü davranış-oluşturuyor kaygı\nRuhi bunalımlardan-korumalı vücudu\nDikkat edilmez ise-fena yakar o odu\nTansiyon düşme çıkma-heyecanlar ve şoklar\nDamarlarda daralma-insan beynini yoklar\nRuhi stresler ile-sık idrara çıkması\nKan şekeri düzensiz-kötü olur bakması\nRuhi bunalımlardan-korumalı vücudu\nDikkat edilmez ise-fena yakar o odu\nFazla yemek şişmanlık-ruh hâlini gösterir\nTehlikeli durumlar-ruhlara azap verir\nRuh bunalımlı ise-hastadır bedenimiz\nVücutlar tökezlenir-ortaya çıkar kriz\nRuhi bunalımlardan-korumalı vücudu\nDikkat edilmez ise-fena yakar o odu\nİlaçlardan ziyade-hastaya moral gerek\nDoktorlar çok önemli-toplu çarpmalı yürek\nİçilen aracıdır-telkin verir sadece\nÖğretmen Hasan söyler-sevgi duy gündüz gece\nRuhi bunalımlardan-korumalı vücudu\nDikkat edilmez ise-fena yakar o odu\n\n",
"siir_uzunlugu": 175
} | 175 |
{
"siir": "Aşk nedir \n\n\nAşk ateşdir aşk sevgidir\nAşk muhabbettir aşk rahmettir\nAşk imandır Aşk berekettir\nAşk sevgiliye özlem ve hasrettir.Aşk mecnunu çöllerde gezdiren\nAşk ferhada dağları deldiren.\nAşk keremi yakıp tutuşturan.\nAşk turda musayı buluşturan.Aşk yunusları bildiren.\nAşk mevlanayı döndüren.\nAşk Muhammedi sevdiren.\nAşk ebu bekri tüttüren.Aşk eyübü yar eyleyen.\nAşk yakubu kör eyleyen.\nAşk ibrahimi zar eyleyen.\nAşk kainati var eyleyen.Aşk yahyayı ismaili kesdiren.\nAşk isayı arabiyi astıran.\nAşk nesiminin derisini yüzdüren.\nAşk mecidi halden hale estiren.25.09.2008\n\n",
"siir_uzunlugu": 77
} | 77 |
{
"siir": "Cennet Halifeliğinde Ayıp Yeri Örtme \n\n\nAdem ile havva ayıp yerlerini incir yaprağından başka saçlarını uzatarak örtmüşlerdir cennet halifeliğinde saçlar ayıp yerlerini örtecek şekilde uzatılır sakal bıyık yokturKaramecnun\nYaradansal insan cennet şairi\n\n",
"siir_uzunlugu": 31
} | 31 |
{
"siir": "Gurbet Diyerek \n\n\nArkadaşlar o kadar çok GURBET şiiri\n Okudum yazdım ki, Gurbete çıkanlara da\n Şöyle bir şiir yazayım dedim... GURBET DİYEREK Köyünde çalışıp bulsaydın ekmek\n Yollara düşmezdin gurbet diyerek\n Mark dolar alırsın vermeden emek\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek Başını yer iken, bit ile pire\n İş bulamayınca kaçtın şehir’e\n Misafir gidersin geldiğin yere\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek İşini bulmuşsun sağlam kurumda\n Bağırıp durursun her bir sorunda\n Senin emsallerin bak ne durumda\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek Sabah kahvaltı da sütü istersin\n Her gün pantolonda ütü istersin\n Komşuya giderken Cip'i istersin\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek Sen orada Türk'üm bile demezsin\n Köyüne gelince, bulgur yemezsin\n Potini görmüşsün çarık giymezsin\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek Kırk sene önceki köy aynı köyün\n Yerinde sayıyor arkadaş, soyun\n Almanca söylersin değişmiş huyun\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek Bağırıp, çağırman hepside boşa\n Köylü bulgur yerken sen muzla yaşa\n Bir minder olmadan oturman taşa\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek Necati'ye ister bağırıp kızın\n Pisilin takıyor oğlunla kızın\n Senin çocuklara geçmiyor sözün\n Şimdi kızıyorsun gurbet diyerek Necati KEÇELİ\n İZMİR 01.07.2013\n\n",
"siir_uzunlugu": 166
} | 166 |
{
"siir": "Gençlik \n\n\nGençliğim zamansızlığın elinde divane\nHer dakika ayrı bir medeniyet\nBir gençlik bir ihtiyarlık hissidir üstümde\nGerçekleri çalınmış bir gençlik üstümdeHayatımız adi ve aldatıcı\nGemleri alınmış bir gençlik\nBaharını yaşar hayatın\nYalancı ve kirletilmiş duygularlaZaman bazılarını haklı çıkarıyor adice\nHer lokması ağzından alınınca garibin\nYaşanım kokuşmuşluğu içinde\nGeçiyor bir ömür, ölüyor bir gençlikSevda, aşk, meşk ve gençlik\nZamanımızın çaldığı bir geçlik\nVur narkozu alnının ortasından\nİşte sona eriyor koca bir nesil.15.12.1996\n\n",
"siir_uzunlugu": 71
} | 71 |
{
"siir": "İzmirim \n\n\nŞarkılar yapıldı Kordonboyu'na\nGüzeller anıldı Karşıyaka'da\nKörfezindeki gün batımı\nManiler yazdırdı aşıklarınaSavaşlar gördün dağılmadın\nTarihler yazdırdın ölümsüzleştin\nGevrek, çiğdem, boyoz denince\nÖzel olduğunu hissettirdinGüzel kızlar seninle hatırlanır\nMavi ve yeşil İzmir'de yaşanır\nBozulmadan, dağılmadan yüceldin\nAşığım sana, güzel İzmir'im\n\n",
"siir_uzunlugu": 40
} | 40 |
{
"siir": "Bülbül güle aşk eyler \n\n\nGördüm ki gül bülbüle engel koymuş\nAşmak zor aşıp gönlüne varmak zor\nYüzüne karşı sevdiğini söylemek zor\nBülbül güle hasret eyler, eyler gönülDemek ki gül bülbülü anlayamamış\nAnlayıp sevdasına damlayamamış\nMeğer aşkı yalandan, yalandanmış \nBülbül güle aşk, aşk neyler gönülÖmür kısa biliyorum kavuşmak zor\nKavuşup yüreğinle barışmak zor \nGönül dergahında buluşmak zor\nBülbül güle uzak eyler, eyler gönülSevgimizin yoluna merhamet düştü\nÖtelerden öteye bir sevda düştü\nGönlümüze gözümüze bir can düştü\nGül bülbüle, bülbül güle yar düştüBülbül güle aşk, aşk eyler gönül\nAşk muhabbeti eyler, eyler gönül\nAşk olmayınca neyler, neyler gönül\nAşk eylerse güzel eyler, eyler gönül\n\n",
"siir_uzunlugu": 102
} | 102 |
{
"siir": "Gel Dese \n\n\nAlaca karanlıktı Akdeniz akşamları\nAkdeniz akşamında zeytin ağaçları\nZeytin ağacında zeytin gözleri\nZeytin gözlerinde Akdeniz akşamları...Yağmurla yıkanmış bir Akdeniz akşamında\nBenim gibi yapayalnızdı sahil yolları.\nNe olur hiç ayrılmasak dediğim bir anda\nBen çizdim. ben boyadım o gözleri zeytin karasına...Bilmem yine karanlık mı Akdeniz akşamları,\nYine yapayalnız mı sahil yolları? \nNe önemi var ki aslında...\nYeter ki O bir seslense\nVe...gel dese, sev dese, öp dese\nNe karanlık kalır Akdenizde\nNe de yalnızlıklar yollarda.Kemal Eyüboğlu(Antalya- 2003)\n\n",
"siir_uzunlugu": 77
} | 77 |
{
"siir": "Bilene göre \n\n\nKutsaldır\nEvlilik,\nBilene göre\nAşkın noktalanmasıdır.Sevgidir\nEvlilik,\nSevene göre\nSevginin başlangıcıdır.Ömürdür\nEvlilik,\nYaşamasını bilene göre\nÖmrün uzamasıdır.Yaşamdır\nEvlilik,\nBilene göre\nYaşamın taclanmasıdır.Dostluktur\nEvlilik,\nBilene göre\nArkadaş kalınmasıdır.\n Vesile Şadıllıoğlu\n\n",
"siir_uzunlugu": 31
} | 31 |
{
"siir": "UB-071 Heceler! .. \n\n\nKelime,\n....Elime,\n……. Lime! ..Kelime \nBir veya\nBirkaç hece\nSenle ben\nBenle sen\nBenle doğa\nArasında\nDoğa ise \nKelimesiz\nNeler konuşuyor\nBir bilsenizGüzellik/Çirkinlik\nSevgi/Nefret\nZulüm/Adalet\nSavaş/Barış\nBilgi/Boşluk\nDüşünce/Hiçlik\nİdeal/Özgürlük\nSilik/Kölelik\nAnlam/AnlamsızlıkYüklüdür içinde\nHer gün benliğimde\nSende ve bende\nSeninle ve benimleElime kor\nHer kelime\nHece, hece\nBütün anlamlarını\nSımsıkı, kuvvetlice\nHayatımın her köşesine\nBıraksam da ben onları\nBırakmaz onlar beniAcılarıyla/sevinçleriyle\nHayalleriyle/idealleriyle\nBilinçsizlikleriyle/bilinciyle\nPişmanlıklarıyla/ÖzeleştirisiyleLime\nLime parçalar beni\nDağıtır geçmişe/geleceğe\nAnılarla/hayallerleVe ben olurumKelime, kelime\nElime gelirim benliğimle\nLime, lime parçalar halinde18.02.2006-İzmir\n\n",
"siir_uzunlugu": 82
} | 82 |
{
"siir": "Ada Dörtlemesi, Romanların İzinde... \n\n\nYaşar Kemal “Bir Ada Hikayesi” başlıklı dörtlemesini bitirdi, son roman olan Çıplak Deniz Çıplak Ada (Yapı Kredi yay.) Ekim’in başında yayınlandı. Öteki üç roman şöyle: Fırat Suyu Kan Ağlıyor Baksana(1998) , Karıncanın Su İçtiği (Nisan 2002) ve Tanyeri Horozları (Eylül 2002) . Dördüncü cildin yazımı 8. 5 yıl sürmüş; bunun temel nedeni yazarın hastalığı; belki biraz da dörtleme’nin getirdiği yazınsal açmaz! Dolayısıyla daha önce yer alan öykü/öykücükler tamamlanmış oluyor. Bu kadar uzun zaman sonra dördüncü cilt yayınlanınca ister istemez birazcık “unutma” da oluştu. En azından kendim için böyle söyleyebilirim.\nDörtleme’nin tamamlanması da edebiyatımız için önemli. Yaşar Kemal “Akçasazın Ağaları” üçlemesini tamamlamadı. Demirciler Çarşısı Cinayeti (1974) , Yusufçuk Yusuf’tan (1975) sonra üçüncü cildi yazmadı. Bence yazamadı değil, özellikle yazmadı. Anladığım kadarıyla, “O iyi insanlar o güzel atlara bindiler çekip gittiler” ya, “yeni insanları” yazmak istemedi. Evet, tamamlayamadı değil, yazamadı değil, yazmak istemedi, tamamlamadı. Dolayısıyla, bundan sonra sağlığı elverse de (ki uzun ömürler dileriz kendisine) , üçüncü cildi yazmayacağını düşünüyorum. Bu konuda yanılmayı o kadar çok isterim ki! Ütopya ve Ada nerede? \nBilindiği gibi Yaşar Kemal dörtlemesinde mübadele sorununu gündeme getiriyor, konu ediniyor. Eleştirel yaklaşıyor, insan için bir utanç olduğunu söylüyor. Zaten onun romancılığında “insan”ı macerasıyla buluyoruz: trajik olan, komik olan, sevinç, coşku, endişe ama korku, en çok da korku. Hep zulme, baskıya, haksızlığa karşı ve bir umut yeşertiyor, Yaşar Kemal. Bu dörtleme için de böyle denebilir (genellikle de böyle dendi) . Öte yandan bu dörtlemeyi bir “ütopya” olarak da düşünüyorum ve baştan beri hep böyle okudum! Birinci romanın başındaki Poyraz Musa’nın Karınca Adası’na çıkmasından beri. Zaten mekânın “ada” olması da bu “ütopya”yı güçlendiriyor.\nBaştan beri takıldığım bazı şeyler de var. Örneğin Ada, Ege Denizi’nde, İda Dağı’nın karşısında ve başka küçük adalarla da çevrili. Ama bana hep Marmara Denizi’nde izlenimini veriyor. Öyle algılıyorum. Dört romanda da sık sık vurgulanan Çanakkale Savaşı’nda Ada’daki kilisenin hastane olarak kullanılması. Bunu Osmanlı Ordusu kullanıyor; yani İtilaf Devletleri değil. Anlayamadığım Boğaz ablukaya alınmışken hatta bir ara bir Fransız tugayı Anadolu tarafındaki Kumkale’ye çıkmışken, Ege’deki bir adaya nasıl yaralı getirilir! Gerçeklikte (tarihte) böyle bir şey var mı? Doğrusu bilmiyorum! Ama çok mantıklı gelmiyor; üstelik adalar, Gökçe ve İmroz hariç Cihan Savaşı öncesinden Osmanlı’dan çıkıyor, bildiğim kadarıyla. Kuşkusuz bu çok önemli değil. Yazar romanda tabii ki böyle bir kurgu yapabilir ve bunun da oluşturmak istediği “sanatsal fikre”, yazınsallığa uygunluğu vardır.\nNitekim romanın önemli karakterlerinden Melek Hatun’un Kazdağlı oluşu, oradan İda ve mitoslarına yol almak; hatta bir Kaf Dağı imgesi oluşturmak söz konusu; İonya’yı birleştiren ya da “bütünlüklü” algılamaya çalışan bir düşüncenin yazınsal karşılığı belki Ada’nın Ege’de olması; zaten bu bütünlüğe romanda zaman zaman vurgu yapılıyor. Pekâlâ bu biçimlerde okuyabiliriz ki bunların göndermesi de epeyce. Ayrıca Ege’de oluşu dolayısıyla Ada’nın birbiriyle savaşmış, “düşmanlık”la beslenen politikalar gütmüş iki devletin arasında oluşu anlamına geldiği gibi, Ege de Akdeniz uzantısı. Yani yazarın Çukurova’yı “yaşamsal/yazınsal” bir tema “benimsemesi/seçmesi” ile örtüşmüyor mu? \nNitekim sayfa 187’de, Girit’ten mübadele yolu gelmiş, bir yandan da memleket özlemiyle yanan Musa Kazım Efendi şöyle diyor: “Niçin Akdeniz medeniyeti, Akdeniz dünyasının hiç kokusu olmasa, yani çiçeğinin, otunun suyunun, denizinin, ağacının, terinin, hiçbir şeyinin kokusu olmasa toprağının kokusu yeter. Hele yağmur başlarken, damlalar seyrek seyrek düşerken, topraktan bir koku yükselir, insan da erişilmez bir sevinçle kendinden geçer. İşte bu koku Akdeniz toprağının kokusudur. Burası da Akdenizin ortasında olmasa bile, gene de Akdenizdir.” Sonra metin şöyle sürüyor:\n“ ‘Akdenizdir,’ dediler hep birden. ‘Akdeniz insanları da başka insanlara benzemez,’ dediler hep birden.\n‘Yiğit adamlardır,’ dedi Topal Çavuş.\n‘Gözü kara insanlardır,’ dedi Salih.\n‘Onlar cömert insanlardır, dostlarına canlarını bile verirler,’ dedi Kadri Kaptan. O konuşur konuşmaz, konuşanların hepsi ona baktı. Kadri Kaptan utandı, başını önüne eğdi.\n‘Doğru,’ dedi İsmail, ‘Kadri Kaptan yerden göğe kadar doğru söylüyor’...”İnsan Yiyenler\nBir de şu düzletme imi (şapka) meselesi var Yaşar Kemal’de. Bu tür işaretler kullanmıyor. Kuşkusuz bir yazar olarak en doğal hakkı ve özelliği. Aslında hiç kullanılmayabilir de (gerçi epeyce bir karışıklık ortaya çıkar!) . Öte yandan birçok düzeltme imini niye kullanmaktan vazgeçtik; niye Ömer Asım Aksoy’un kılavuzunu hâlâ kullanıyoruz, doğrusu pek bilemiyorum. Gerçi kendi adıma Aksoy’un yazım kılavuzunda kullanılmayan im’lerin birkaçını bir süredir kullanıyorum. Kemal Bek, dergimizdeki köşesinde, bu imlerin kullanılması gerektiğini yazılarında gösteriyor, bazen de açıklayarak ortaya koyuyor. Şayet sesçil (fonetik) bir albafe seçmişseniz ve yazımı da bunun üzerine oturtmuşsanız, o işaretleri kullanmanız gerek! Ayrıca niye Latin alfabesine geçildi! ? \nYeri gelmişken burada bir parantez açmalıyım. Son yıllarda özellikle köşe yazarlarınca sıkça kullanılan bir terim var. Siyasî bir terim olarak kullanılıyor: akil adamlar. Kimileri, gerçi terimin ortaya atıldığı ilk günlerden beri yapılıyor, sözcüğü âkilolarak da yazıyor. Bazı yayın organlarında, internet sitelerinde karşımıza bu biçimiyle çıkıyor.\n“Âkil” sözcüğünün karşılığı “yiyen”, “âkil–ül–beşer” ise “insan yiyen” anlamında (Ferit Devellioğlu): “akil” sözcüğünün karşılığı ise malum, aklını iyi kullanan, yol gösteren, bir bilen vb. (Ali Püsküllüoğlu) . Burada Arapça’dan ve de Farsça’dan gelen sesler doğru işaretlerle geçmediği için, onları “nasıl yazacağız? ” meselesi de gündeme geliyor! Neyse Yaşar Kemal 142. Sayfada Melek Hatun’un ağzından doğrusunu kullanmış:\n“O akil adam bana dedi ki bizim dağların ormanlarında…” Birçok farklı im kullanımı bir yana da, ya sözcüğün öteki anlamını söylemiş olsaydı Melek Hatun! \nYine, bir “ütopya” çerçevesinde gelişen olay örgüsünde, bu fikre denk düşen, Ada’daki sosyalleşmeyi, yakınlaşmayı, kardeşliği, iletişimi vurgulayan “Çınaraltı sohbetleri” de bana, Marmara Denizi’ni, Marmara’yı, Marmara’daki adaları çağrıştırıyor.Göç Yolları! \nTahar Ben Jelloun’un, F. Gönül Akgerman’ın çevirdiği Ülkemde (Kırmızı Kedi yay. 2012) romanında Faslı bir köylünün 1960’larda Fransa’ya işçi olarak çalışmaya gidişi anlatılıyor. Bizim de Almanya dolayısıyla tanık olduğumuz, yaşadığımız sorunlar: “İşçi göçü” meselesi, Müslümanlık dolayısıyla Doğu-Batı çatışması, çocukların başka bir dünyada büyümesi; değişim dolayısıyla gelenekten, aileden, örf ve âdetlerden, Fas’tan, köyden vb. kopuş. Roman kişisinin derin hayal kırıklığı ki psikolojik çöküşü, bunun ardındaki evrensel gerçekler/sorunlar...\nÖrnek bir işçi, örnek bir aile babası ve örnek bir Müslüman Muhammed Limmigri. Batıda yaşamasına karşın kendi değerlerinin sıkı takipçisi ve de taviz vermiyor. Ama yaşam başka türlü akıyor, çocukları bu takip içinde değil. Yine de umudunu yitirmiyor dahası beklentisinin olmayacağını hiç düşünmüyor. Romanın sonu bir kreşendo. Kırk yıl çalıştıktan sonra emekli oluyor, köyüne dönüyor, kocaman bir ev yaptırıyor, pitpazarından eşyalar alıyor, verandasına eski bir deri koltuk koyuyor, ona oturuyor ve bir bayram çocuklarının gelmesini bekliyor. Ailesinin hep birlikte ve kendi köyünde toplanması en büyük arzusu; hatta arzu ötesi bir “şey”, bir yaşama koşulu, olmazsa olmazı.\nNe yazık ki hayal kırıklığı! Romanın sonlarına doğru, yazar birden üslup değiştiriyor; gerçeküstücü bir atmosfer ve dil egemen oluyor. Muhammed koltuğunda oturmuş önündeki yoldan çocuklarının gelişini bekliyor; çocuklar gelmedikçe koltuk yere gömülüyor, hayal, düş, gerçek anı, gelecek, değerler iç içe… Sanki büyülü gerçekçiliğin izini sürüyor Tahar Ben Jelloun. Öte yandan aklın yolu birdir, diye de bir deyişi anımsamamak elde değil. Doğu edebiyatının masalsı, şiirsel dili, bu noktada metafizik bir içeriği taşıyor! Mucize Metin\nÇok geç okuduğumu itiraf etmeliyim:Pedro Páramo (1955) , çarpıcı, şaşırtıcı bir metin. Dilimize İspanyolca’dan Süleyman Doğru’nun çevirdiği roman, Doğan Kitap’tan yayınlandı (2012) Meksikalı Juan Rulfo’nun tek romanı. Yıllar önce Tomris Uyar çevirisiyle yayınlanmış. Niye daha önce okuyamadım diye kendi kendime kızıyorum, roman elimdeyken, bitirirken. Üstelik yakın zamanlarda da Uyar’ın çevirisinin basımları yapılmıştı. Roman, novella mı demeli, 130 sayfa ama herhalde büyülü gerçekçiliğin başyapıtlarından.\nDüşler dünyasında, anılar dünyasında, zamanın iç içe geçtiği, geçmiş ile geleceğin adeta büyüyüp küçüldüğü, genişlediği; anıların bir film gibi canlandığı, metnin melodisinin duyulduğu vb. Anlatılması, çözümlenmesi pek kolay değil ya da bana öyle geliyor! Okurken Dostoyevski’nin Beyaz Geceler, Rilke’nin Malte Laurids Brigge’nin Notları hatta yeni tanıştığımız Platonov’un Can romanlarını anımsadım.\nBu romanı ve yazarı dilinden düşürmeyen, sık sık referans veren, gönderme yapan Adnan Özer roman için şunları yazmış Notos Öykü’de (Haziran-Temmuz, 2012) :“Pedro Páramo, üstünde birçok nitelikli çözümleme çalışması yapılsa da yazınsal sırları hâlâ tam olarak çözülemeyen romanlardan biri. Belki de bu anlamda önde gelenlerden. ‘Yazınsal sırlar’ yaşamsal sırlarla aynı kökten de gelebiliyor…”\n“Juan Rulfo, Pedro Páramo adlı eseriyle, şiirselliğin de ötesinde bir ‘sessizlik konseri’ icra eder. Ölülerin hatırlanmasından gelen mırıltılarla; o mırıltıların duvarlarda yankı yapan fonetik tekrarlarıyla.”Juan Rulfo’nun iki kitabı var, biri bizde de yayınlanan hikâyeleri (Kızgın Ova, çev: Celâl Üster, Yapı Kredi yay. 2005) , öteki de sözünü ettiğimiz romanı. Romanı okuyunca, aslında neden tek bir roman yazdığı da anlaşılıyor! Yine Çarpıcı Bir Metin\n Metis Yayınları, Andrey Platonov’un kitaplarını Rusça çevirileriyle yayınlamayı sürdürüyor. Çevengur ve Can’dan sonra, Mutlu Moskovaadlı romanını yayınladı (Eylül 2012) . Bir de Dönüş adlı hikâye kitabı var. Çeviriler de Günay Çetao Kızılırmak’ın. Dünya da biz de Platonov’u çok geç tanıdık. Can’ı da Çevengur’da okuduğumda çarpılmıştım. Türkçe’de ilk kez, Sel Yayınları’ndan çıkmıştı Can (2008) , ilk kez o basımdan okumuştum; dolayısıyla Platonov’u da. Bu köşenin “Yok Denecek Bir Şey…” başlıklı yazısında kısaca söz etmiştim romandan (Mayıs-Haziran 2008) .\nRomanın adı da çok güzel, Mutlu Moskova! Platonov “yasaklı bir yazar” özellikle Stalin döneminde. Bu roman da KGB’nin “edebiyat arşivi”nden çıkmış! Çok yazık kuşkusuz ama şöyle de bir şey var, güçlü yazar, büyük metinler yeryüzünden kolay kolay silinmiyor! Yasaklar ya da “yerleşik kanon” her zaman galip gelemiyor.\nPlatonov’un yazınsal mantığı çok farklı, “tuhaf” hatta “yadırgatıcı” ve romanın anlatıcısı “öyküyü”, bize sıçramalı anlatıyor. Bu romanda da alt üst olmuş bir düzen gerçekliğinde yeni bir düzenin yani sosyalizmin kuruluşu dolayısıyla mutlu bir geleceğin vaat edildiği günleri, dönemi buluyoruz. Yaşam felsefesi var bir yanıyla bir yanıyla roman karakterlerinin olay örgüsündeki eylemlerinde, bu yeniye ilişkin “bulma”, “icat etme”, dolayısıyla “faydalı olma” (ereklilik) eylemi var.\nBaş kişimiz, küçük yaşta öksüz kalmış ve bir anlamda devrimle büyüyen, yaşamı anlamaya çalışan, kabına sığamayan, coşkun, atak, meslekten mesleğe atlayan, ilişkiden ilişkiye koşan, öte yandan da romantik bir “ruh” taşıyan genç bir kız, Moskova İvanovna Çestnova. Arka kapaktan bir alıntı:“Moskova’nın yaşadıkları ve tanıştığı kişiler üzerinden, insan ruhunu amansız bir savaş meydanına çeviren karşıt güçleri de ustalıkla betimliyor Platonov: Birilerine, bir şeylere bağlanma ihtiyacı ve bu bağlılıktan duyulan korku, mantık ve duygular, toplumsal benlik ve bireysel benlik, bir şeyler yapma arzusu ve bu arzuyu öldüren nafilelik hissi…”Platonov aslında sosyalizm ya da komünizm karşıtı biri değil. Tam tersine bence gerçek bir komünist ya da davasına gönülden inanmış, kurulması istenen arzulanan “gecelek düzen”i de kurmaktan yana, onun için çabalayan bir yazar, aydın. Ancak saçmalıkları, otoriteyi, bürokrasiyi, anlamsızlığı da eleştirmekten geri durmuyor. Rus edebiyatının o klasik ironisi, hüznü, çok başka bir boyutta yine karşımıza çıkıyor; “Gogol’ün paltosundan çıkma” tez’i doğru, yanlış değil de, yazarlar sonradan kendi paltolarını giyebilmiş; sanırım Platonov’unkinin rengi de başkasında yok.(“Kalemin Ucu”, Özgür Edebiyat, Kasım-Aralık 2012)\n\n",
"siir_uzunlugu": 1676
} | 1,676 |
{
"siir": "Nesimi \n\n\nUzaklardan bir kara haber geldi\nDuydum da acısı bağrımı deldi\nHem dostluğu hem yüreği güzeldi\nGurbet elde talan olmuş NesimiBir köşeye çökmüş bitmiş çabası\nÜstünde eski püskü bir abası\nGörse tanımazmış onu babası\nGurbet elde yalan olmuş NesimiBoş boş bakar olmuş kara gözleri\nTaşımazmış artık onu dizleri\nMenzilsiz zıpkın gibiymiş sözleri\nGurbet elde talan olmuş NesimiFelek kesti demiş tüm nefesimi\nHep unutmuş bahar denen mevsimi\nÇok özlemiş memleketi Dersimi\nGurbet elde yalan olmuş NesimiSevdiğini topraklara yar etmiş\nKendisine bu dünyayı dar etmiş\nBir başına yaşamaya ar etmiş\nGurbet elde talan olmuş NesimiNeden ya rab böyle sevenler gülmez\nBu alem hiç mi kadir kıymet bilmez\nAşkı için can veren kullar ölmez\nSenin ruhun nur bezenmiş Nesimi\n\n",
"siir_uzunlugu": 116
} | 116 |
{
"siir": "Şile'De Gün Batımı \n\n\nBir başka tatdır güzelliktir gün batımı şile de\nHüzünler sevinçler bir başka yaşanır tüm haşmetiyle\nGöz yaşları bile farklı dökülür gözlerden\nSonra birden gülmeye başlarsın nedenini bilmedenKaradeniz en deli en hoyrat haliyle görünür\nBatan güneşin ışıkları denizin üzerine süzülür\nBirde çilingir sofran buz gibi rakın hazırsa önünde\nFasıl nameleride geliyorsa kulağına deyme keyfineTatlı bir meltem hafif hafif vurur yüzüne\nBuz gibi rakını yudumlarsın yanında peynir\nBir bakmışın kaptırmışsın kendini fasılın namelerine\nYaşadığın yanlızlık bile ayrı bir keyif verirKıyıya vuran dalgaların sesi ayrı bir güzel\nVerdiği huzur insanın içine ince ince işler\nFasılın nameleriyle beraber ahenk bulur\nGün batımı şilede bir başka güzel olur\n\n",
"siir_uzunlugu": 106
} | 106 |
{
"siir": "Çelişkiliydi.. \n\n\ngece,\nay vardı\nve\nay beyaz\ngece\nmaviliydi...gece,\nyıldızlar vardı\nve\nyıldızlar beyaz\ngece\nçok ebruliydi..gece,\nbulutlar vardı\nve \nbulutlar kara\ngece\nengebeliydi...gece,\nhem senliydi\nhem benliydi\nbu ilişki\nmaviliydi...ebruliydi...\nçok çelişkiliydi...Fikret Turhan-Yalova,\n15.12.2014\n\n",
"siir_uzunlugu": 35
} | 35 |
{
"siir": "Ruhumu Eritecek \n\n\nAnılar hayaller kaybolup gittiği yerden\nBir ses ver ki o bana. sevdama yetişecek \nÖlüm hayallerimi terk edip gitti birden\nBu yalnızlık bu hasret ne zaman eritecekYağmur yağacak yarim doldursana testimi\nDoğacak bak güneşin. rüzgarınsa estimi\nDeniz deniz kokuyor. aşkın gönül kestimi\nBu yalnızlık bu hasret ne zaman eritecekBakışların geçmiştir. sevdiğin o güzele\nYüreğinde esmiştir. dilek versen özele\nO yar benden ayrılmış. hayalinde gezele\nBu yalnızlık bu hasret ne zaman eritecekSaçların da ilk bahar. yazı ne zaman gelir\nHergün yeni silbaştan. hayalleri belirir\nGece karanlıkların. gölgesinde gezilir\nBu yalnızlık bu hasret sevdamı eritecekGeçmişine bir baksan. karanlıklar yok olur\nSensiz sevdanı çeken. gönüllerde kaybolur\nYanağından bir öpen. inan gerçek lal olur\nBu yalnızlık bu hasret ne zaman eritecekİçindeki sevdanı. kurtardım onu kirden\nSeni seven hakikat. alıp götürdü birden\nAcı çeken aşıklar. aldı cenneti yerden\nBu yalnızlık bu hasret ruhumu eritecek\nBahattin Tonbul\n3.3.2012\n\n",
"siir_uzunlugu": 128
} | 128 |
{
"siir": "Yaşamak İstiyorum! . = 000.003 = \n\n\nYalnızlığın verdiği arayış; yine bir kitapçı dükkanının önünde duraklamıştı, kitap sevgisi yüzünden! . Bir türlü atamıyordu kalbinden kitap okuyabilme aşkını! . Okumanın vereceği umutlarla yüzleşmek istiyordu! . Düşünmek, düş kurmak ve yaşamak istiyordu insanlığı insanca! . Umut nakledebilmeyi de arzu ediyordu kalpten kalbe, gönülden gönüle! . İnsan insana yine yeniden bir kez daha umut ve yine yeniden bir kez daha başarı! . Ömür biter, yol bitmez! . Bir cümlenin umudu kalbe siner ve adımlar insan sokakları ve de vuslattır insanın beklentisi! . Yare kavuşmak ve sorumluluk ateşinde usul usul kendini bulmak ve adanmak yar bellenen güzelliğe! . Güzellikten bir beklediğimiz var hepimizin, peki ya güzelliğin bizden bir beklentisi var ise! . Beklediğini yaşamak mı istersin, beklenileni yaşatmak mı istersin? . İşte, yine düşünce durağı ve illaki biraz mantık ve çokça gönül vereceksin sevdiğine! . Birazcık alacak, kucak dolusu yansıyacaksın güzelliğe! . Bir anlık mutluluk için, asırlarca düşünmek olsa sevda, adanabildiğince ve kendi mutluluğunu en arkalara atabildiğince güzelliklerdeki umut senin, hayattaki heyecan senin ve hayat devam edecek yine son sıraya attığın ve adanmaların gereğinde ilk sırayı sevdiklerine verebildiğin sürece! . Bu da bir yaşam, bu da bir hayat ve var olmanın değil, var edebilmenin heyecanı sarıyor bedenimizi ve bir dost kalem yazdığı kitap ile yine yeniden bir kez daha motivasyon, yine yeniden bir kez daha umut oluveriyor kalplerimize! . Yürüdük ve yürüyeceğiz kaderimizin çizgisinde! . Kimi zaman bir kitapçı dükkanının vitrininde duraksama ve biraz düşünce gücü ve de biraz düş gücü ve yine yeniden bir kez daha hayata atılan azimli insan, yine umut ve yine huzur olacak insanlığa! . { Kaleme Alan: Kemal KABCIK - ANTALYA - 19.11.2012 06:50 }\n\n",
"siir_uzunlugu": 275
} | 275 |
{
"siir": "Hayat ve Ölüm \n\n\nBir kadın sancılanır\nÇığlıklar atar\nVe sonunda\nBir yerde\nBir hayat başlar.İlk öğrendiği şey ağlamak\nAcıkmak sonra\nSonra altını kirletmek,\nGünler geçer ağlayan bu et parçası\nBir gün gülümsemeyi öğrenir\nHer şey değişir o an\nBir insan oluverir gönüllerde\nEl bebek olur\nGül bebek olur\nSarar anneyle babanın gönlünü\nUmudu olur, sevdalısı olur\nGeleceğini tüm sülale\nOnda bulur.Sesler çıkar ağzından, ilk heceler\nDinleyenler bayılır\nKelimeler, ardından cümleler\nSonra okula götürmeler,\nÖğretmenler\nSınavlar, sınavlar\nÜniversite hayali belki gerçek, belki hayal\nNişan, düğün, evlilik\nHayat kavgası\nTorun sevgisi\nVe bekleyiş hissetmeden\nHissettirmeden\nSon yeni yılı kutlamayı\nSon gidişe gitmeyi.\n\n",
"siir_uzunlugu": 100
} | 100 |
{
"siir": "Allah’u Ekber \n\n\nAllah’u EkberÖnce Allah kavramını anlamalıyız. “Allah” dediğimizde Adem’den günümüze gelmiş ve gelecek tüm insanlar sayısınca farklı algı oluşur. Buna “Rab” algısı denir. Yani herkesin Rab algısı farklıdır. Ama Allah tek ve hepsini kapsar, bir kişinin algısına sığmaz. Bu nedenle Adem soyundan milyarlar insan bu maksat için yaratılmış. Yani Allah bilinmek için görünmek için insanı yaratmış. Öyleyse bazı insanlarda daha kapsamlı görünmesi de doğaldır. Ama kimde daha fazla esma yansır orada sır var. Dinlerin çıkış noktası da budur. Her din sahibi kendi ritüelleriyle esmayı en verimli yansıttığını iddia eder. Ben ise derim ki herkes kendi algısında özgür olsun kendi algısına sahip çıksın ki başkasının kısır algısına mahkum olmasın. İşte sorun burada bazı din adamları sadece kendi algılarını geçerli sayar ve diğerlerinin algısını eksik olarak niteler. Bu asıl sorun olur. Çünkü insanlar eşittir. Aynı kaynaktan ruh aldı. Kendi içinde bile çelişir insanlar. Kurtarıcı ve lider arayışı bu sorunun asıl sebebi! Mevlana’nın sözünü hatırlayalım; “Bu gün yeni şeyler söylemek gerek”. Çünkü peygamber ve kitap dönemi kapandı. Yeni peygamber ve kitap gelmeyecek. Bu aşamada din adamlarının aklına şu kurnazlığın gelmesi doğal. Dinler arası ortak noktalardan dini itaati devam ettirmek. Günümüzde yapılmak istenen de bu. Başarılı olur mu? Olmaz. Yani insanlar eski dinlerden derlenen bir dini kabul etmek yerine ya kendi dininde kalmayı ya da dinsiz olarak inancını korumayı seçer. Son tahlilde Allah’ın aracıya ihtiyacı yok. Geçmiş dönemlerde insanların algısı daha sınırlıydı belki ondan aracılar çıktı ama şimdi o süreç bitti gitti. Aracı olmak isteyenlerin bunu topluma kabul ettirmek için çok kapsamlı işler yapması da doğal; pek ala beklentileri kullanabilirler. Hani kıyamete yakın kurtarıcı Mesih, mehdi gelecek beklentisini değerlendirmek din adamlarınca akıllıca olabilir.Ben kendi adıma konuşabilirim.\nİlk çağlarda kabilelerde egemen olanlar tanrı olarak bilinirdi (Bu nedenle firavunlar tanrılık iddiasında oldu) , sonraları tanrılık konusu yıprandı aracılık konusu devreye sokuldu. Putlar tanrıyı temsil eden aracılar oldu. Daha sonraları bu da kanıksandı ve tanrı tamamen görünmez oldu ama ona en yakın olanlar kahinler olarak bir süre daha insanları itaat ettirdiler.\nKahinlerde yıpranınca dini liderler çıktı hala onların hükmü sürüyor.İnsanlığın geldiği bu noktada tüm din alanında insanlara liderlik yapıp taraftar ve menfaat elde edenler asalak konumundadır. Benim açımdan.Saygı ve selamlar.Ahmet Bektaş\n\n",
"siir_uzunlugu": 355
} | 355 |
{
"siir": "Otomatik Diyalektik \n\n\naynı kelimeleri kullanıyorum\nsuları kurulamak gibi\nyaşıyorumelimin biri diğerini tutuyor\nakan nehri duruluyor\nsardunyanın birisabah akşam günaydın diyorum\nhiç bu vakitlerde ölmezken\nüstelik birileriaynı heceleri kekeliyorum\nher gece aynı ayda yıkanmak gibi\nseni seviyorum.\n\n",
"siir_uzunlugu": 36
} | 36 |
{
"siir": "Deniz Kuşatması \n\n\nÖyle her yerde aramadım\nKendiliğinden çıkıp geldi bir orman uğultusuyla\nAğaçların kalın karanlık gölgeleri \nVe üstünde tuzlu su titreşimleriyleVakitten kazanıyorduk iki çakıltaşı \nDenizin kıyısında kalmıştı biri\nÖteki sektirilmiş \nAyaklarının ucunda soğuk ikindiler \nGün batımları, ayışığında söylenen uzak türküler\nYani Odysseus’un lotus çiçeği\nBal kadar tatlı, deniz suyu gibi\nİçtikçe daha şiddetle susatan\nBir su çiçeği \nDenizin, ormanın, katran kokulu mavnaların, \nYaklaşan günün özgür kokusu\nSardı unutturdu seni.. En büyük tutku çekim gücüydü \nKoyu, akışgan,\nFırtına öncesi ağırlık,\nİnsan ikliminde esip duran \nBunaltan ve felaket yapışkan\nEğri bir bıçakla sevdanı kesip sundun\nDenizin girdabındanYalnızken, her şeyden bilerek uzakta \nBitmeyen bu yolculuğu kendin istedin\nİçinde dalgalanan, çarpan, kırılan\nİlk gençliğin ıslak samanlar üstündeki ateşi\nBakır kazanda kaynayan sütten,\nateşteki közden, sandıktaki lavantalardan\nBahçeleri gölgeli, taraçalı, görkemli evlerden çıkıp\nSahilleri dolduran kalabalıklardan\nUsandın.Her bitki, her çiçek. her ağaç. her yağlı yemiş\nSenden bu kadar uzakta öyle anlamsızdı ki\nDoygunluk gibi, mutluluk gibi, hoşnut bir evlilik gibi\nEskitiyordu kendi içinde çekirdeğini\nSoğuk bir alev yalnızca ısıtmayan \nSeni özlemeyi yerleştirdim yokluğuna\nTasarılar, niyetler özgürlüğün havasında dağıldı gitti..\n\n",
"siir_uzunlugu": 172
} | 172 |
{
"siir": "İnci söz namus \n\n\nNamuslu amelde baş namusludur namuslu halde hastalık kavga bela ölüm ayrılık hapis düşman yoktur\nNamussuz amelde baş namussuzdur namussuz halde hastalık kavga bela ölüm ayrılık hapis düşman çokturSedat hünkar\n(Karamecnun)\n\n",
"siir_uzunlugu": 33
} | 33 |
{
"siir": "18--kardeşim \n\n\nGünlerce anlatsam bitiremem ki\nİnan ki derdimiz çok be kardeşim\nTek başıma gücüm yetiremem ki\nBozuldu adalet yok be kardeşimBirlik ile olur mutlak başarı\nBu bozuk düzeni yık be kardeşim\nOtuma evinde bir bak dışarı\nGayrı meydanlara çık be kardeşimOynatılmaz denen taşın altına\nÇekinme elini sok be kardeşim\nSessiz ve sedasız kaynar kazanın\nİçi kara dışı ak be kardeşimRahatım diyerek günü yaşama\nBiraz geleceğe bak be kardeşim\nİnsansan yürekte hiç kin taşıma\nsevgini ortaya dök be kardeşim\n\n",
"siir_uzunlugu": 78
} | 78 |
{
"siir": "Ey Güvercin \n\n\nBir haber ver sevdiğimden ey güvercin gül bana\nMüjdeler ver neş’e saç gönlüm sevinsin gül banaHoş haberler söyle kıldan ince boynum Hak Söz’e\nSen kanat aç gel şu gönlüm hep esîrin gül banaMâviliklerden uçup gel aşk muhabbet şevk getir\nNevbahâr gelsin şu mahzûn gönle ilkin gül banaVarsa müjden Son Nebî’den bend olur âlem sana\nSen nazar kılsan boyun eğmez mi şâhin gül banaHak Rasûl söyler inen son vahyi gel ondan oku\nBir huzûr sal gönle ummanlarca engin gül banaRahmetinden bir bahis aç Rabb-i Rahmân’ın bana\nGönlü kılsın mutmain cennetçe sâkin gül banaGurretülaynım güzel yüzlüm Habîbullâh için\nÖvgüler düz pek lâtîf pek tatlı nârin gül banaGel selâm olsun o dosttan misk ü amberler getir\nCennetin ıtrıyla gel âsûde dingin gül banaGel selâm olsun o cândan inci mercânlar getir\nLâ’l ü yâkûtlar saçıp mes’ûd edip in gül banaBir selâm mektûbu yazsam sen de sunsan yârime\nBir haber ver sevdiğimden ey güvercin gül bana\n\n",
"siir_uzunlugu": 153
} | 153 |
{
"siir": "Türk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk 'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk \n\n\nCumhuriyet rejimi-geldi bize ne kutlu \nEmek çaba gerekir-olmamız için mutlu\nAtamızın sevgisi-yaşıyor yüreklerde\nVatan bayrak sevgisi-kalplerde direklerde\nTürk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk\n'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk\nCaddelerde yollarda-al bayrak dalgalanır\nÖyle muhteşem bir güç-gençler ona inanır \nOnun güzel rengini-gerçekten tanır dünya \nMemlekette yaşayan-olmalı sağlam kaya\nTürk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk\n'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk\nYirmi Dokuz Ekim'i-neşeyle karşılarız\nCahilliğin köküne-dalar anne baba kız\nKan döktük canlar verdik-öyle kavuştuk sana\nBu uğurda vazife-düşüyor size bana\nTürk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk\n'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk\nCumhuriyet rejimi-fazilettir servettir\nO ruha sahip çıkan-gerçekten bu millettir\nKollayalım eseri-Atatürk'ten emanet\nVatan semalarında-affedilmez hıyanet\nTürk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk\n'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk\nDün eğilen başımız-bugün yukarı kalktı\nÜmit ışığı oldu-volkanlar gibi aktı\nKararan dünyamızdan-sardı ufku aydınlık \nÜzerinde yükseldi- sona erdi karanlık\nTürk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk\n'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk\nCumhuriyet gelmeden- bize neler olmuştu \nZulümler işkenceler-yer ve gök kan dolmuştu\nFedakâr cesur Atam-daim koştu ileri\nDüşünmedi kendini-asla bakmadı geri \nTürk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk\n'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk\nHür gezelim coşalım-Türkiye'mde var şenlik\nOrtadan kalkmalıdır-çürüyen kötü benlik\nÇünkü bugün bizlere-büyük görev düşüyor\nHasan sözü söyleyen-O dağları aşıyor\nTürk Milleti minnettar-sana Gazi Atatürk\n'Ya İstiklâl Ya Ölüm'-ayağa kalktı bu Türk\n\n",
"siir_uzunlugu": 225
} | 225 |
{
"siir": "Ağla Ey Dünya \n\n\nBir sıcak tebessüm verdin mi bana? \nSahtekâr gözlerin kör olsun dünya...\nSöyle ne yaptım bilmem ben sana? \nYönünü tersine çevirdin dünya...Mehtabı kapattın kara bulutla,\nYüreğin karanlık kalsın ey dünya...\nNe zaman birleşir yolum umutla? \nYolların tükensin bitsin ey dünya...Kırıldı dalların ben tutununca,\nYaprağın dökülsün çıplak kal dünya...\nNehirler kurudu ben susayınca,\nYağmurun kesilsin çorak kal dünya...Yıkıldın üstüme genç bir vakitte,\nKalkışın olmasın sürün ey dünya...\nBin hüzün saklı her bir sevinçte,\nGözyaşın dinmesin ağla ey dünya...\n\n",
"siir_uzunlugu": 79
} | 79 |
{
"siir": "Senden Hatıra \n\n\nBu kaçıncı mektup sana yazdığım\nGözyaşımı döktüm her bir satıra\nBu kaçıncı tövbe bilmem bozduğum\nBana bu yalnızlık senden hatıraSeni unutmaya çalışmam gerek\nBöyle yaşamaya alışmam gerek\nHayatı biriyle bölüşmem gerek\nBana bu yalnızlık senden hatıraHer gün hasretinle dolup taşarım\nSensizlik derdini nasıl aşarım\nBelki ölmem ama çok zor yaşarım\nBana bu yalnızlık senden hatıraKendime bir türlü sözüm geçmiyor\nGönlümde yaktığın közüm geçmiyor\nAşkınla dolmuşum özüm geçmiyor\nBana bu yalnızlık senden hatıra\n\n",
"siir_uzunlugu": 74
} | 74 |
{
"siir": "Öğretmenin Haykırışı \n\n\nElleriniz havada olsun yavrularım\nAtatürk ilkeleri yol göstersin size\nGözlerinizde coşku şimşekleri kıvılcımlansın\nHaykırın, haykırın varlığınızı çevrenize\nElleriniz havada olsu yavrularım.Sevginin resmi rozetlensin yakanızda\nBüyüklerinizi sayın, sevin küçüğünüzü\nAymazlık yelleri savrulmasın yanı başınızda\nBaşarı mutluluğunda renklendirin yüzünüzü\nElleriniz havada olsun yavrularım.Siz Tanrı’nın eseri, şaheserisiniz yavrum\nMaden maden beyinlerinizdir övüncüm\nGelecek sizsiniz, size güveniyorum\nYaşamın dik yokuşunda sizsiniz gönülgücüm\nElleriniz havada olsun yavrularım.Sanata, doğaya ve güzelliklere yer verin\nOlumlu kişilik sergileyin davranışlarınızla\nNokta kadar çıkar için virgül kadar eğilmeyin\nHaksızlığa direnciniz ışık olsun karanlığa\nElleriniz havada olsun yavrularım.Çalışın, çok çalışın yörenizde\nOnurunuz güvenle kalkan parmaklarda şekillensin\nAtatürk devrimleri ışık olsun önünüzde\nDüşünce, bilgi toprağında bilinçle gelişsin\nElleriniz havada olsun yavrularım.\n\n",
"siir_uzunlugu": 111
} | 111 |
{
"siir": "Doğmayan Güneşim \n\n\nYine bir gecem daha sabahı buldu. Geceden kalma bir karanlık var sanki dünyamda.Kimi gündüzün bu karanlığında hayaller peşinde mutluluk arıyor kimi geceden dalmış rüyalara.Bense güneşi bekliyorum. Yalnızlığıma düşman fısıltılardan duydum aydınlığı. Beni sarıp sarmalayan. bi an bile birakmayan yalnızlık engel olmaya çalışıyor doğacak güneşime...\n\n",
"siir_uzunlugu": 45
} | 45 |
{
"siir": "Öğretmenlerde \n\n\nŞimdi sormadan tak bandananı\nEn çıplak kimliğinle\nYoksa boyuna da karışırlar\nKilona da\nKimseye aldırma\nBiraz kaba olacak\nHatta biraz değil çok\nKimseyi takma\nHerkes kendini atsın\nKendini satsın\nRenklere de düşman şu bizim insanlar\nVe hatta eğitimciler\nSiyah kedime de düşman\nOnu da hiç sevmediler kucaklarında \nEvlerine alıp açlığında doyurmadılar\nÖbür renkte kediler kadar sevimliydiler\nSiyahı çok sevdim bana da dost değiller\nBen bunlara emanet eder miyim kendi kara rengimi\nAh kendiyle aydın diye şişinenler\nYazıklar olsun aydınlığınıza\nKaranlık olsaydınız üzülmezdim bu kadar\nNasıl da yakıştırdınız kendinize\nBandanama düşman\nRenklere düşman \nKıyafetlere düşman\nDostluğumuz nerede\n\n",
"siir_uzunlugu": 97
} | 97 |
{
"siir": "..PiŞMANLIK \n\n\n...............“Belli sayıda inermiş \n................Çekiç, örse\n................İncelir, telef olurmuş, altın\n................Daha fazla dövülse! ..” Sözler\nYumruk yumruk, beynimde! ..\nBeynimde değil, ruhumda! ..\nKalbimde, balyoz balyoz! ..\nYok olana kadar, hislerim…O güzel duygular nerde? \nSıcacık dokunuş\nSevgiyle bakış\nPencerelerde bekleyiş, özlemle...\nGecikince endişe\nGelince sevinç…\nPaylaşmak, bir tabak yemeği\nEl ele yürümek\nGülmek…Dil yumruk! ..\nEl balyoz! ..\nKafada düşmanlık! ..Pişmanlık! ..\nPişmanlık! ..\n\n",
"siir_uzunlugu": 64
} | 64 |
{
"siir": "Ah Zalim Ah \n\n\nKalır ’mı sanırsın yaptıkların yanına \nBir gün sorarım bunun hesabını sana \nBu güzelliğini ebedi sanma o da geçici \nAH ZALİM AH Sende ’de kalmaz o gençlik Seninde saçların elbet ağaracak \nO bebeksi yüzün yavaş, yavaş buruşacak \nNe gençlik kalacak nede güzellik \nAH ZALİM AH Oda elden gidecek Bir tatlı mazin kalacak geriye \nAndıkça, umarım dönersin deliye \nDememiş miydim pişman olup dönersin diye \nDemiştim sana, son pişmanlık fayda etmez \nAH ZALİM AH Gelme artık geriye Bir zamanlar demiştin bakın bu serseriye \nİnan Aşkından dönmüştüm serseriye \nDemiştim gün gelir güzelliğin para etmez diye \nAH ZALİM AH alay edercesine gülüp geçmiştin\n\n",
"siir_uzunlugu": 101
} | 101 |
{
"siir": "Bu Mu Güçlenmek? \n\n\nHani insan yaşadığı kötü olaylarla olgunlaşırdı? Hani çektiği acılar onu güçlendirirdi? Bizim neremiz güçlü? İçimizdeki herkesten gizlediğimiz acılar, en ufak olayda gün yüzüne tekrar çıkıyor. Gözyaşı olarak. Acılar aslında bizi güçlendirmiyor. Zayıflatıyor. Hissizleştiriyor. Alıştırıyor. Biz ve diğer insanlar farklıyız. Biz artık acıları içimizde biriktirip sonra da taşırıyoruz. Diğer insanlar ise en ufak şeyde kendilerini salıyorlar. Ağlıyorlar ve rahatlıyorlar. Biz yapamıyoruz. Bu mu güçlenmek? Hep bi’ yanım eksikken, hep kalbim ağrıyorken ne kadar güçlü olabilirim ki? Kimse anlayamaz sizi. Bizim daha bir şey anlayamadığımız bu dünyada başkalarının sizi anlamasını beklemeyin. Beklerseniz bu yalnızca masal olur.\n\n",
"siir_uzunlugu": 97
} | 97 |
{
"siir": "Günah Değil mi \n\n\nBir mehtaba baktım birde yüzüne\nAy senin yanında sönük kalıyor\nAklım ermiyor şu gönül sazına\nBana yazık söyle günah değil miKaçamazsın benden istesen bile\nGönlümün en ücra noktasındasın\nYetmezmi çektiğim aşkından çile\nBana yazık söyle günah değil miUnuttum gülmeyi senin sayende\nKördüğüm olmuşum mümkün mü çözmek\nÖldürmek mi beni bilmem gayende\nBana yazık söyle günah değil miBir yanım tutmuyor bir yanım harab\nHasreti özlemi bitmiyor yarab\nİçtiğim aşk denen zehirli şarab\nBana yazık söyle günah değil mi\n\n",
"siir_uzunlugu": 80
} | 80 |
{
"siir": "Çoraplarımı Kim Yırtıyordu \n\n\nAyaklarımı sürekli yıkarım. Her gün hem de hiç sektirmeden. Bu neden ile ayaklarım kokmaz. Kokmadığı gibi arkadaşlarımda ''Bırak bu ayaklar koktu be İsmail.'' diye espriyi zor yaparlar bana. Çoğu yapmaz da bazı muzip arkadaşlarım zaman zaman diline getirir yine de bana takılmak için... Bırak bu ayakları koktu İsmail diye laf sokmaya çalışırlar ben de o sokulan laflara hiç takılmam.Geçenlerde dört çift çorabımı çöpe attım. Parmaklarım özgürlüğüne düşkün herhalde tutup da çorabımdan firar etmeye kalkarken tam hemen yakalıyorum parmaklarımı, kulaklarından tutup yerine sokuyorum derhal... Hadi bir çift at iki çift at, dört çift ne oluyor arkadaşım, boru mu ya! Sonra çift rakam yani ya üç at ya da beş çift at değil mi ama, dört nedir dört?Kafamda binbir türlü sorular. Kim delik deşik etmiş olabilir ki çoraplarımı? Muhtemelen evi tahta kurular bastı ve çaktırmadan benim çorapların bir kısmını midelerine indirdiler. Her ne kadar Ramazan gelmiş olsa da hepinizin bildiği gibi tahta kurularının oruç ile alakaları yok... Başka bir seçenek duvara çarpmış olabilirim ev de gezerken çoraplarımı diyeceğim ama o da olmaz, çoraplarımı duvara çarpsam ben farkına varmaz mıyım bunun? Dalgının biriyimdir de o kadar değil ...Aaah çoraplarım vaaah çoraplarım. Ne de severdim o gri çorabım ile kahverengi çorabımı, ömürleri buraya kadarmış ne yapalım? Ne de ayağımı ısıtırdınız, ne de sıcaklık verirdiniz, hem yazın hem de soğuk kış aylarında, sizi hiç unutmayacağım. Gece rüyalarıma bile girersiniz. Bulmam lazım, bulmam lazım bu çoraplarımı yırtanları mutlaka. Dedektif gibi gece uyumayacağım o çoraplarımı yırtanları bulacağım. Durun bakayım, durun. Yoksa aklıma bir şey geliyor ama, kedi, bizim bu deli kedi yırtmış parçalamış olmasın sakın? Ama Allah var çoraplarımı parçalarken de görmedim, günahını da almayayım şimdi kediciğin.Yok, yok bu işin içinden çıkamayacağım. Çiftine de on beş lira vermiştim, iyi çoraplardı, iyi... Ev de fare var desem, o da mümkün değil, apartman dairesinde fare mi olur muş? Farkında olmadan karıncalar yemiş desem, Iııh! Ayakkabı ile gezerken karınca nereden yolu bulup da girecek ayağımın içine de çoraplarımı kemirecek. En iyisi dolgun bir ücret ile dedektif tutsam olayı aydınlatmak için. Yok ya ne saçmalıyorum çoraplar hepi topu otuz kırk lira bir şey. Dedektife nereden baksan masraflar hariç bin beş yüz iki bin lira toka etmem lazım, batarım sonra da yan gelip yatarım. Cepte para mara kalmaz billahi...Hayır ev de küçük çocukta yok ki onlar yaptı kemirdi desem çoraplarımı. Hani şöyle bir şey de gelmiyor değil aklıma ''Belki benim çocuklardan biri uyurgezer hastası, gece kalkıp bizim odaya girip farkında olmadan çoraplarımı kemiriyor.'' Olamaz mı? Olur belki olur da hiç de şahit olmadım çocuklarımın gece kalkıp da gezdiğine, günahlarını almayayım. Çalıştır toriği İsmail bakalım. Bulunca çoraplarımı kimin deldiğini, Arşimet'in hamamdan çıkarken evraka evraka yani buldum buldum diye bağırması gibi ben de bağıracağım mutlulukla ''Buldum buldum çoraplarımı deleni buldum.'' İşte bu, işte bu, derin ve uzun araştırmalarımdan sonra buldum çoraplarımı delenleri parçalayanları. Baş parmak ve yanında ki parmak. Sadece parmak değil parmakların ucunda ki uzamış tırnak tabi ki aynı zamanda. Ya ben bunu uzayınca hep keserdim, nasıl da unutmuşum, hiç farkında değilim. Al bakalım tırnak makasını, giriş o kocaman katır tırnağı gibi olan baş parmak ve yanında ki küçük parmağın tırnağına... Sen de bir alemsin İsmail... (Kendi kendime fırça atıyorum burada) Ayaklarını yıkıyorsun da insan şu tırnaklarını da keser be adamım. Bir tırnak kesmek için sekiz on ay da beklenir mi, daha çok para verirsin sen çoraplara bu kafayla... \n\n",
"siir_uzunlugu": 549
} | 549 |
{
"siir": "Millî Eğitim Vakfı Şiiri \n\n\nBir vakıf ki hizmette eğitim bilinciyle,\nAydınlığa temeldir fikri düşüncesiyle…Millî Eğitim Vakfı, manevi duygularla,\nTertemiz niyetlerle, toplanan yardımlarla…Esirgenmez eğitim Rab emridir öğretim,\nŞefkatli yüreklerle vakfım, en büyük sevgim…Okul, bina yaptırır öğrenciyi destekler,\nKütüphane açtırır, cehaleti yok eder…Hep destekleyeceğim maddî, manevî yönden,\nSorumlulukların var eğitim öğretimden…(2012)\n\n",
"siir_uzunlugu": 49
} | 49 |
{
"siir": "Gül diye yakama taktığım kadın \n\n\nGül diye yakama taktığım kadınGül diye yakama taktığım kadın\nGül oldum seninleGül sorular sordurdu gül gülüşlerin \nHer sabah gülü güneşi hatırlattın gül kadın\nO gözlerin denizlere derin derin bakışını sevdim \nÖptüm alnıma koydum senin için bin çölü\nİbrahim gönlü güneşlerine bağlayan kadın\nZeliha gibi bir mısırda ağlayan kadınKaç karanlık kaç Zelihanın putu öldü bende\nGül diye yakama taktığım kadın\nGül sende güneş sende bahar sende\nKör karanlıklarımdan çıkaran el sende\nYusuf gönle Zeliha oldunGül yüzüne gül gülüş yakışmış\nAklım göklere değdi uçtu sarayından\nBu mısır yıkılsın ışıkların yıkılmasın\nGül diye yakama taktığım kadın\nAdı her saatime çivilenen kadınGül diye yakama taktığım kadın\nBağışla yanlışlarımıSaçlarının sıyahlığında geceler dinlenir\nBakışların beni avlayan aşk avcısı \nSaplandı bağrıma çeliktendi gözlerinin oku\nGülgözlerin bahçesinde renk renk güller var\nGül diye yakama taktığım kadınBülbül gönle gül oldun\nÖmür bahçemde bir gülsün\nGül diye yakama taktığım kadınKurban olurum gül güldü gülüşün\nKokun hatırlattı cenneti...\nDilinde bal özü taşır cenneti\nDilinden nehir nehir akan balını sevdimSeni nasıl unuturum\nSen gül kadın\nGül diye yakama taktığım kadınSeni nasıl unuturum\nGül kadın\nGül diye yakama taktığım kadınSen gül kadın\nAdın her saatime çivilensinGül diye yakama taktığım kadın\nAdın her saatime çivilensinBaharıma gül oldun\nGeceme yıldız\nZeliha unutulsun bu mısırda sen unutulma\nAdın her saatime çivilensinGül diye yakama taktığım bir kadın\nBahçeme sal kokunu güller eylülde şimdi\nÇöllere düşsün senin için bu mecnun\nBende o gül hatıralar canlansın\nAdın her saatime çivilenmiş ey kadınGül diye yakama taktığım kadın\nSana söylensin şarkılar bülbülce\nKuyularıma uzanmış zelihasın gül ellerin\nNasıl kaymasın gözlerim gözlerin güneş \nSen solma bahçemde güller solsunDünya çölünde bulutum oldun\nKaranlığımı sildim seninle\nUyandım seninle güneşli yüzünle\nYaprağım ol koru beni çirkinliğimden\nGül diye yakama taktığım kadınGül diye yakama taktığım kadın\nElbisene yeşil yakışmış\nGül kadınsın ve merdivensin cennete\nAşkların paşasına kapı aşkın\nKüle döndü kor imtihanım\nTatlıya bağlandı zor imtihanımGözlerin elemli kandil\nBaşın koca bir güneş\nGönlüm güllerden güneşten geçti\nİbrahim gönül geçer mi bilmem sen güneşten\nAklım serin serin saçlarını mekan seçmişDeğişmem seni gökteki güneşe\nGüneş buseler yakışır güneş yanaklarına\nYüzünde yıldızlar var senin \nYıldız buseler yakışır yıldız yanaklarına\nGül diye yakama taktığım kadın\n\n",
"siir_uzunlugu": 350
} | 350 |
{
"siir": "Veda \n\n\nMevsimlerden sonbahar. aylardan ekim,\nGökyüzü bulutlarla kaplı ve karanlık,\nDallar boynunu bükmüş. yapraklar sararmış solmuş,\nAğaçlar ağlıyor sanki yaza veda eder gibi. Mevsimlerden sonbahar. aylardan ekim,\nGökten çığlık atarcasına kuvvetli bir gürültü,\nGürültüyle başlayan rüzgar ve yağmur,\nGökyüzü ağlıyor sanki yaza veda eder gibi. Mevsimlerden sonbahar. aylardan ekim,\nOdamın buğulu camına düşen tanecikler,\nEşlik ediyorlar gözümden akan yaşlarıma,\nHayat işte ben sana ağlıyorum. ağaçlar ve gökyüzü yaza.\n\n",
"siir_uzunlugu": 61
} | 61 |
{
"siir": "Stres Çarkında Dans \n\n\nKızlarımızın tırnaklarından\nOğullarımızın saçlarına\nKim yalamış yüreklerimizi?Sayıklamışız türküler\nModernizm yuva yapmış\nStres çarkına\nNe sen bunun farkındasın\nNe de polis farkındaDans ediyoruz tepinip\nEllerimiz dönüyor başımızdan\nÖzeniyoruz\nMide bulantısı gibi bir boşlukta\nBatıya dek\nYuvarlanıyoruz.Ne de büyüdük şimdi\nNe de yer sofraları kadar\nDoğulu gelenekler yedik\nDikenli sandalyelerde\nÖylece moderniz\nMasalara iğreti. Ezanlarımızdan sonra\nTesbihimizde boncuk boncuk \nYıldızlar yanarken\nStres denilen kusuntuya\nNe kadar da ırakmışız.Hayat bitimsiz bir muştu\nÖlüm dirilgen bir ninni\nSonsuza uyurdu\nBeyaz kefenlerinde dedeler\nTülbent ekili tabutların\nAnne kokularına sarılıp \nNe rüyalar yağardık\nGözyaşlarımızdan.Şehirlerin bağrında\nDepresyon kanıyor şimdi\nKocaman duvarlar\nKaçıyoruz mezarlardan\nO zaman gerçekten\nÖlüyoruz.Ben stresinizin çarkına\nŞiirimi sokarım \nDönesiniz diye\nŞarkınıza...\n\n",
"siir_uzunlugu": 110
} | 110 |
{
"siir": "Bu Yurdu Semalarında, Şahadet Ordusu Bekler \n\n\n“ BU YURDU SEMALARINDA,\n ŞAHADET ORDUSU BEKLER “ Cennet vatanımız için, boşa gitmez hiç emekler \nBoşa mı can verir şehit, şüheda, çelik bilekler \nGururla içer şerbetin, kanatlanır O meleklerBoşa mı kahraman gazi, göğsüne madalya ekler \t\nGazalara hazırlıklı, şevkle kendini yedekler \nEksilmez hayır duası, onlarla iyi dileklerGöz diken hain düşmanlar, hayale dalıp pinekler \nİçten dıştan dürter durur, huysuzlanır hep itekler \nTürlü hallere bürünür, mutlaka bir yerde teklerKanla yoğrulmuş toprağa, sulanan soysuz köpekler \nAlmak değil çiğneyemez, bir karışın o ödlekler\nBu yurdu semalarında, şahadet ordusu bekler Refah TORLAK / RETOR\n\n",
"siir_uzunlugu": 94
} | 94 |
{
"siir": "Gözlerin Türkü Söyler... \n\n\nGözlerin, \nTürkü söylerdi \nGün batımı güneşe... Ki..\nBalın tadı vardı\nBebeklerinde... Karanlıklar,\nSarsa da benliğimi... \nGözlerin yanardı içimde \nGüneşler gibi....Gözlerin, \nTürkü söylerdi \nGün doğumu güneşe...Ki...\nAşkın balı vardı\nBebeklerinde....Aydınlıklar,\nSarsa da benliğimi...\nGönlüm taşardı gözlerimde\nTıpkı güneşler gibi...Fikret Turhan-Yalova,\n01.05.2014\n\n",
"siir_uzunlugu": 43
} | 43 |
{
"siir": "Dost Tebessümün Emeği; ANADOLU İÇİN! . = 000.001 = \n\n\n06 Nisan 2013 Cumartesi 06:52:03Kişisel Başarın İçin Okuyacaksın ve ANADOLU DA KAZANACAK! .\n= 000.001 =\nKişisel Başarı Çizgini Tanı ve ANADOLU ÇİZGİSİ; ÖZÜ TANI! .“YEŞİL YILLAR” Adlı Kitaptan, Kısa Bir Anlatı:/ O içeri girdi, ben yan kapının önündeki sıcak taşa oturdum! . Avlunun tozları arasına serpilmiş buğdayları kokularından acele acele toplayan beyaz civcivleri seyretmeye başladım! . Bir yandan da köyün öğle vakti daldığı o sessiz, uyku halini hissediyor, şekerci dükkanının deniz mavisi boyalı penceresinden, / gözlerini üzerime dikmiş, / öyle baktığını da biliyordum! . / {Kitap Adı: YEŞİL YILLAR – Kitap Yazarı: A. J. CRONIN – Çeviren: Vahdet GÜLTEKİN – Yayınevi: ARİF BOLAT YAYINEVİ/İSTANBUL/1957 – Sayfa Numarası:029 - CÜMLE DERLEME: Kemal KABCIK / ANTALYA / 06 Nisan 2013 Cumartesi 06:52:19}Kişisel Başarı İçin; Hesap Verdiğin Bir Büyüğün Olabilse! .\n= TEŞEKKÜRLER; TÜRKİYE VATANDAŞLIKLARI =\nBaşarına İYİSİNDEN: DOKTORUN, MUHASEBECİN, AVUKATIN OLSA! .\n\n",
"siir_uzunlugu": 150
} | 150 |
{
"siir": "Sabır ver Bana Sabır Allahım \n\n\nNe zaman bitecek benim dertlerim Allahım\nNe zaman Gülecek bu yüzüm Allahım\nKimsem Kalmadı Yanımda Allahım\nYüreğim Kanıyor Yardım et Bana Allahım\nSabır ver Bana Sabır AllahımDoğarken ağlamayı Gezerken Yaşlanmayı öğrettiler\nBirde bunlar Yetmezmiş Gibi Beni kaderime terk ettiler\nHasta olsam Soranım yok hasta Olsam bakanım yok\nSabır ver Bana Sabır Allahım Bu dünya Çıkarcılarla dolmuş\nBu dünya Şerefsizlerle dolmuş\nBu dünya Kahpelerle dolmuş\nSabır ver Bana Allahım Sabır\n\n",
"siir_uzunlugu": 74
} | 74 |
{
"siir": "Bir Doğum Günü Hikayesi \n\n\nAslında onu bu kadar özleyeceğimi hiç düşünmezdim. Özlemi hasreti bir başka dolduruyor içimi, bir başka arıyorum onu. Ayrılalı aylar oldu birkaç defa görüştük. Her görüşmede hasreti bir kat daha arttı içimde… ve dilimde ikimizin birlikte söylemekten zevk aldığı Zeki Müren şarkısı\nSen benim özlediğim\nYıllarca beklediğim\nGel artık gel dediğim\nBiricik sevgilimsin\nYoluna gül döktüğüm\nResmini hep öptüğüm\nÖnünde diz çöktüğüm\nBiricik sevgilimsin\nBu şarkıyla özlemimizi çoğalttık bu şarkıyla mutlu olduk. Yarın onun doğum günü belki de ilk defa onun doğum gününü onsuz kutlayacağım. İlk defa onun sesini yüzünü görmeden ona cesurca seni seviyorum diyemeyeceğim. Aslında o yazdığım bu mektupları 18 yıl sonra okuyacak haberi olmadan yazıyorum duygularımı 18 yıl sonrasına hediye etmek için kaleme alıyorum. O her şeyden habersiz, şiirlerden yazılan mektuplardan ve özlem kokan yüreğimden kalbimden habersiz bu yazıyı yazdığımı bile bilmiyor. Belki de hissediyor onu seven onu özleyen biri olduğunu duyumsuyorsa. Aslında boş bir avuntu bu benim kendimi kandırmaktan başka bir şey değil. Yol alıyoruz Ağrı otogarından Eskişehir’in bilinmezliğine yine bir şarkı dolanıyor dilime sanki benim için söylüyor hadi çık gel dercesine Cengiz Kurtoğlu yorumuyla\nSevdiğim bugünü bilir diyordum\nUnutmaz mutlaka gelir diyordum\nBeraber olmayı çok istiyordum\nBu doğum günümü sensiz kutladım\nAslında kutladığım çok şey var onsuz. Yaşamın anlamsızlığı var ondan uzakta belki de. Bir şeylerin eksik kaldığı tamamlanmadığı adını koyamadığım tutkular var. Yarını onsuz yaşamak ve onun adını sayıklayarak yastıklara sarılmak ve öylece uyumak belki de acıların en büyüğü sancıların en anlatılmazı. Yazılan şiirler söylenen sözler hiçbir zaman yalanlanmadım kendimce hep o vardı anlattığım yada anlatmaya çalıştığım duygularımda ama şimdi o yok yanımda yalnızlığı bir bıçak gibi saplanıyor göğsümün en zayıf noktasına. Aynı şehirde yaşayan iki yabancı olsak da içimdeki bitmez sevgin bütün vücudumu sarıyor. Gece ilerliyor vakit her zamanki gibi sensizlik. Yok olmak gibi bir şey bu adı konulmamış tarifi yapılmamış. O nu seven biri vardı ona bu şiirleri yazan bu mektubu ona ulaştırmak için tam onsekiz yıl bekleyen ben. Mutlumu şu anda bunun ne anlamı var bilinmez söylenen şarkılar yazılanlar hep öksüz hep yetim. Gel dese koşar gelirim dakikalar mesafeler engel olmaz içimdeki bu bilinmezliğe. Aşk şiirleri okuyor mu ona sevdiği, ellerini tutup da gözlerinin içine bakarcasına kendisini görüyor mu? Bilinmezlik şarkısı devam ediyor. Hikayem duygularımın başlangıcı aslında yaşanan her şey acımasız olsa da sevmek beni hayata bağlıyor.\n\n",
"siir_uzunlugu": 379
} | 379 |
{
"siir": "Âşık Enveri’yim Derimki! Dostmusun? Düşmanmısın Ey Sigara! \n\n\nÂşık Enveri’yim Derimki! Dostmusun? Düşmanmısın Ey Sigara! ilk içince ne? olduğunu bilemedim\nsigara içince zararlımısın bilemezdim\nyıllar yılı arkadaş olduk kötüsün diyemezdim\nşimdi soruyorum, dost musun? düşman mısın? ey sigara! Yaktığım zaman dumanına bakardım\nAyrı kalınca hasretliğini çekerdim.\nBana zarar vereceğini nereden? bilirdim\nŞimdi soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey sigara! Param olmazsa düşünürüm kara. kara\nYıllarca sana verdim, onlarca para\nEğer açarsan bağrıma sende yara\nŞimd i soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey sigara! Çocuğuma haşlık vermezken seni alırdım\nSigara içtikçe keyfime bakardım\nTiryakiyim, tiryakinin derdini anlardım\nŞimdi soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey sigara! Nereden. bileyim kolum, bacağım kesilecek\nBu, durumumu görenler halime gülecek\nDostlarım gelip bana. geçmiş olsun diyecek\nŞimdi, soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey SigaraYirmi, otuzyıl sonra parasıyla araba alırdım\nİçine binerdim keyfime bakardım\nYıllar sonra arabayı alamaz sanırdım\nŞimdi, soruyorum dost musun? Düşman mısın? Ey SigaraSigarayı. bırakanlar memnun kalıyor\nSigarayı bırkanların yüzleri gülüyor\nSigarayı bırakanlar, sağlık. sihat buluyor\nŞimdi, soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey Sigara! Parayı vererek yıllarca aldım seni\nDost bildim, çıkaramadım sesimi\nGünden güne bitirdin dostuyun kesesini\nŞimdi soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey SigaraEğer isteseydim uykumda olur muydun yoldaş? Ey Sigara\nGel kardeşim sigarala sende savaş\nArkadaşlığından vaz geçiyorum yavaş yavaş\nŞimdi soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey SigaraÂşık enver'i sigarayı, dostun mu sandın? \nTatlı, içimine sende aldandın\nParayı bitirince , sende kıvrandın\nŞimdi soruyorum, dost musun? Düşman mısın? Ey Sigara16.02.2006\n Âşık Enveri\n Könya il özel idaresŞiirlerimin bütün hakları saklıdır.noter tasdiklidir.\n\n",
"siir_uzunlugu": 243
} | 243 |
{
"siir": "Bu kadarı da fazla \n\n\nAdam arabistan çöllerinde. günlerce aç, sussuz ve uykuz mahsur kalmıştı\nBir ay boyunca gökyüzüne bakıp, yol gösterecek bir yıldız. bir ışık arıyordu\nNafile, ne sabah yıldızı şavkı. ne de ay hüzmeleri gözlerini kamaştırmıyordu.\nÂma. adam nihayetinde Ramazan ayı ışığıyla yüzyüze gelip. yoluna devam etti...\n.......\n.......\n01.11.11\n\n",
"siir_uzunlugu": 46
} | 46 |
{
"siir": "Yiğit Gurbet Elde Kaldığı zaman \n\n\nYİĞİT GURBET ELDE KALDIĞI ZAMAN\nArabat misali koşar mı koşar\nDuyunca sılayı çağlayıp coşar\nDüneceğim diye ümitle yaşar\nYiğit gürbet elde kaldığı zamanBir haber alınca gözleri dolar\nDerin bir of çekip yüreği yanar\nYüzü gülse bile içi kan ağlar\nYiğit gurbet elde kaldığı zamanYufkadır yüreği iyiylik sever\nTüm gariplerede mutluluk diler\nAzap verir bazen uzar geceler\nYiğit gurbet elde kaldığı zamanBazen kader deyip boynunu eğer\nVermez sırrınıda yarini sever\nÇalar sazınıda hep dertli söyler\nSevdiği aklına geldiği zamanOf çektimi erir dağların karı\nBekler sılasında sevdiği yari\nEksilmez dilinden ahuza rı\nSevdiği aklına geldiği zamanMustafa taşkanat\n02. 06. 1997.holon tepeleri /lübnan\n\n",
"siir_uzunlugu": 103
} | 103 |
{
"siir": "Yaptığını Beğendin mi? \n\n\nSenin bunda suçun yok\nÖylesine içten\nÖylesine sıcaktın ki\nYaşlı yüreğim\nDayanamadı gözlerine\nBin voltluk\nElektrik aldım senden\nKor ateşler içerisinde\nYanmaya başladım\nYaptığını beğendin mi? \nBeğendin mi Deniz Gözlüm\nDamarlarımda\nBeynimde\nTekmil tüm hücrelerimde\nSen\nYalnızca sen dolaşıyorsun\nHasretinden\nYanıyorum\nKavruluyorum\nFokur fokur kaynıyorum\nYaptığını beğendin mi? \nBeğendin mi Deniz Gözlüm\nBu kadar içten\nBu kadar sıcak olmaya\nMecbur muydun? (19.01.2011)\n\n",
"siir_uzunlugu": 65
} | 65 |
{
"siir": "Nasıl Bir Gençlik?(makale) \n\n\n Nasıl bir gençlik yetiştirmek istiyoruz?Bu konuda yeterince net miyiz? Toplumdaki değişik kesimlerin kriterleri veya idealleri birbirine yakın mı?Peki ülke gençleri ve dünya gençleri yeterince tahlil ediliyor mu?Anketler analizler yapılıyor mu?Tüm bunlar sağlıklı bir planlamaya dönüşüyor mu? Sorduğum hiçbir sorunun cevabı tatmin edici bir 'evet' değil bence... Bu ülkede dindar bir gençlik yetiştirme ideali var.Vatansever bir gençlik ideali de var. sorumluluk ve vefa duygusuna sahip bir gençlik isteyen de var;Geleneklerine. örfüne. tarihine bağlı milliyetçi bir gençlik isteyen de..Sorgulayan. insanı merkeze alan. evrensel düşünen. dayatmacılığa karşı yaratıcı insan yetiştirme hayali de var.Peki bütün bu istek ve idealler ,ülke ve dünya gerçekleri esas alınarak bir süzgeçten geçirilebilmiş mi? 'Hayır' . Analizler yapılıp bunun ışığında 50-100 yıllık eğitim projeleri siyaset üstü bir özen gösterilerek hazırlanabilmiş mi? 'Hayır'. Ortaöğretim kurumlarımıza bakıyorum da hiç bir uygulama tarafsız bir harmandan oluşan ideal bir gençlik yetiştirme amacında görünmüyor. Çocuklarımız ağır bir ders yüküyle karşı karşıya bırakıldığı için, velilerimiz karne başarısıyla övünür hale gelmiş;liseler üniversite başarısını başarı karnesi kabul etmiş durumda.Öğretmenler bu acımasız yarışın. sınav yoğunluğunun ahlaki zaafa uğrattığı öğrencileri sınıflarda vukuatsız tutmayı neredeyse başarı sayacak hale geldiler. E! O zaman hani ideal gençlik?Bu gençlik okullarda yetişmeyecek de nerede yetişecek?... Bence kağıt üzerinde başarı yaratmak. istatistikleri ters yüz edip başarısızlıkları saklamak ve sadece üniversiteyi kazanan robot öğrenciler yetiştirmeyi başarı saymak kendimizi avutmak olur.sonuçlar bu gün yaşadığımız gerçeklere dönüşür o zaman.Yetişen insanlar ,ne olurlarsa olsunlar;Milletvekili. bakan, yargı mensubu ,gazeteci. asker. polis...kendi muhakemeleri olmadığı için gücün kuklaları haline gelir, kul olurlar. Bu durumda ne yapmamız lazım? Sorusunu güçlü ve samimi bir şekilde kendimize yeniden sormamız lazım.Yeniden gençlerimize dönmemiz lazım. Çocuklarımızı barışçı, evrensel düşünen. uygar ,cesur; aynı zamanda kendi değerlerine de saygılı. vatanseverler haline getirmemiz lazım. Kanundan, yasadan yönetmeliklerden önce zihniyeti değiştirmek gerek diye düşünüyorum.\nbu da ancak ve ancak eğitimle olabilir inancındayım.\n Cenap Şahabettin 1900'lü yıllarda ''Suistimale müsait olmayan kanun yoktur;kanun değişir. suistimalin şekli değişir.'' derken 2017' de sözünün hala bir öğüt yerine geçeceğini bilseydi kahrından ölürdü.\n Bu nedenle bir an önce zihniyet değişikliğine ihtiyaç var bu ülkede\no halde herkesi kucaklayan büyük eğitim projeleri yapmaya soyunmalıyız hem de hiç vakit kaybetmeden...\n\n",
"siir_uzunlugu": 330
} | 330 |
{
"siir": "Gül \n\n\nGül, gül ki gül yüzünde binlerce güller açsın \nGül bahçesi gül yüzünden sevgi topla demet demet \nSevgide güller açsın, güller sevgi dağıtsın \nSevgiyle bakıyor gül gibi görüyorsan sen bahtiyarsın... Mamak\n\n",
"siir_uzunlugu": 31
} | 31 |
{
"siir": "Gidin Başka Yerde Oynayın Zihniyeti \n\n\nLanet tavırlarımız yerin dibine insin!\nKomşuluklarımıza kalmamış saygın sevgin…Bahçeye top gelmiştir ev sahibi bağırır,\nBaşka yerde oynayın, diyerek azarlatır…Bahçe, dersen boş toprak ekilemez biçimde,\nTop, kaçabiliyor umulmadık şekilde…Çocuk, gelip alamaz alsa azarlanacak,\nTop, zamanla birikir kimseler atmayacak…\n\nÖfkeli bir kız sesi “Başka yerde oynayın!”\nBaşka yerleri yoktur çocuklarımızın…(2011)\n\n",
"siir_uzunlugu": 53
} | 53 |
{
"siir": "S ü r e c e k \n\n\nHayaller kurarak hedef seçilir,\nAzimle, gayretle ufkun açılır,\nGerçeğe dönüşse neşe saçılır,\nUmuda yolculuk sürecek elbet.Huzurlu ortam da şahane yaşam,\nGıda da gerekli, ihtiyaç kuşam,\nSimite, ekmeğe katılır susam,\nUmuda yolculuk sürecek elbet.Çocukluk çağını atlatıyorsun,\nGençlikte yüreği hoplatıyorsun,\nKültürle beynini toplatıyorsun,\nUmuda yolculuk sürecek elbet.Nikahla evlilik senin de hakkın,\nYalnızlık çekmekten çok kişi bıkkın,\nİşin yok, aşın yok canımız sıkkın,\nUmuda yolculuk sürecek elbet.Zekice rotanı iyi belirle,\nTemeli oluştur beş. on gelirle,\nMisafir geleni doyur, uğurla,\nUmuda yolculuk sürecek elbet.19-12-2010\n\n",
"siir_uzunlugu": 86
} | 86 |
{
"siir": " Şükret Haline \n\n\nHayat yolunda \nBeterin beteri var unutma\nDaima şükret haline\nDüşün çok mutsuzları. çok huzursuzları.Düşün sağlığı yerinde olmayan \nYardıma muhtaç milyonlarcasını\nDüşün sokakta yatanları\nGazeteleri yorgan yapanları.Gözyaşını içine akıtanları\nArkadaş! niceleri var ki\nYok eli. kolu yok ayağı\nHasret kalmışlar yürümeye. koşmaya.Buna rağmen bakıyarlar hayata umutla\nArkadaş! daima şükret haline.\nİsyan olmasın dilinde.\nHayat mücadeledir unutma.\nİnançla. azimle. sabırla ver mücadele.\nBaşarı ve mutluluk olsun seninle. (Karabük)\n\n",
"siir_uzunlugu": 63
} | 63 |
{
"siir": "Sürgün Bakışlar \n\n\nKalpten düşer de gül\nSavrulur her yana yaprakları\nRüzgarlarda kaybolur rayihaları\nGül gül gül\nKana bulamıştır bakışları.\nHer bakış bir sürgün\nKalbinde solgun, çocuksu\nÜmitler besleyen.\nGül ki bir damla kandır\nBuzuldandır bakışları.\n\n",
"siir_uzunlugu": 35
} | 35 |
{
"siir": "Uyumadan Önce Son Mesaj \n\n\nKaçta yattin dün gece? \nAcaba çok horladın mi, üzerin açıldı mı sabaha karşı? \nBugün ne giydin, hangi kazağını, hangi ceketini? \nKestirince de olmuş ama ne uğraşırdın saçlarınla..\nDakikalarca beklerdik ayakkabani bağlamani,\nKahveni soğutmadan içmişsindir, endişe etmiyorum.\nAma çok içme artik şu sigarayi.\nBugün kızma hiç bir şeye, sinirlenme.\nGülmen çok güzeldi.\nÖdemelerin varsa atlatma ki, birikmesinler sonra..\nEminim onlar da cok özlemişlerdir seni, birkaç eski dostunu ara.\nBu sene aşure yedin mi? \nÇiçekleri suladin mi peki? \nKuşumuzu, şugo'yu, tropik tadımızı da unutma.\nMesela aç karnina başlama bu akşam, önce bitsin peynirinle salatan.\nVurma sakin şişenin dibine, \nVe lütfen erken dön evine.\nYaktiniz mi doğalgazi, havalar soğudu, tanıştığımız günlerdeki gibi oldu.\nHu hu, ben uyumadim da, uyudun mu? \nPeki..\n\n",
"siir_uzunlugu": 122
} | 122 |
{
"siir": "'Yalan Dünya! .' \n\n\nYALAN DÜNYA! .Bu Dünya Yalan Dünya, Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .\nSen Çarkı Elinde San! Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .\nSen Zincir Vurduğun Say! . Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .\nBu Dünya Yalan Dünya, Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .Bu Dünya Yalan Dünya, Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .\nSen Aldandığımı San! . Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .\nSen Aldattığını San! . Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .\nBu Dünya Yalan Dünya, Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .Bu Dünya Yalan Dünya, Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .\nMal ile, Mülk ile! . Doğmayan Hevesin ile; Dünya! .\nHerkezin Bir Aşkı Var; Yanarım Uğruna Ben Dünya! .\nBu Dünya Yalan Dünya, Yalan, Yalan, Yalan Dünya! .SEN YANARSIN MÜLK DİYE, BEN YANIRIM AŞK AŞK DİYE, \nBU DÜNYA YALAN DÜNYA, YALAN YALAN YALAN DÜNYA! .\nSEN BAŞIBOŞ AZGINA; ÖZGÜRLÜK, DER ALDATIRSIN! .\nBU DÜNYA YALAN DÜNYA, YALAN YALAN YALAN DÜNYA! .{ Kaleme Alan: Kemal KABCIK - ANTALYA - 02 Nisan 2012 Pazartesi 04:43:45 }SAYGIDEĞER ZEYNEP ABLA; MÜSLÜM GÜRSES EFENDİMİZİN: YALAN DÜNYA! . ADLI DÜETİNE, KENDİ AKLIMIN ERDİĞİNCE, SÖZ UYARLAMAYA ÇABALADIM! . HATALARIMI-KUSURLARIMI GİDERİVER ZEYNEP ABLA! .\nSAYGILARIMLA! . TEŞEKKÜRLER ZEYNEP ABLA! . İYİ Kİ VARSINIZ ve DOSTLUĞUN TEBESSÜMÜ; VARLIĞINIZLA DAİMA UMUT ve HUZUR KAZANSIN, İNŞALLAH! .DOSTLUĞUN TEBESSÜMÜ DAİMİ OLUVERSİN İNŞALLAH! .(ZEYNEP BAŞKAN ABLAMIZA GÖNDERDİĞİM MESAJIM! .)\n\n",
"siir_uzunlugu": 212
} | 212 |
{
"siir": "Okurken \n\n\nönlüklerimiz karaydı\nama aydınlık yüzlü\nidealist ve mesleğine bağlı\ntoplumda saygı gören \nbilgili, araştıran\nkendisini adayan\nöğretmenlerimiz vardı\nöğretim kadar \nbizi hayata hazırlayan\neğitim vardı\nokullarımız tam gün\nteneffüslerimiz adam gibiydi\nakıllı tahtamız\ntablet bilgisayarımız\nfosforlu kalemlerimiz yoktu \nkara tahtaya yazar\ntebeşir tozu yutardık\nöğrendiklerimizi aklımızda tutardık\nfalaka filan yoktu\nancak sevgi saygı duyardık\nküçük şeylerle mutlu olurduk \nyerli malı haftalarında\nve ders aralarında \nannemizin hazırladıklarını yerdik\nmarka bilmezdik\nhamburger- tost -kolalı\nfast food beslenme alışkanlığı yoktu\nönlüklerimiz karaydı \nama önümüz ve zihnimiz açıktı\nhayallerimiz karartılmamış\numutlarımız çalınmamıştıNisan 2015\n\n",
"siir_uzunlugu": 90
} | 90 |
{
"siir": "Zeytin Gözlüm \n\n\nNe zaman aklıma gelsen yüreğim üşüyor kendime engel olmaya çalışıyorum Ama başaramıyorum seni görmediğim halde böyleyse görürsem bitmekten korkuyorum Yenilmekten tükenmekten İsmini koyamıyorum bu hissin gercekten ne olduğunu bilmiyorum Ateşin yanındayım basarsam yanıcam basmazsam sıcaklığında erimekten korkuyorum ve bu durum beni mahvedio Bir yanım sana düşman Bir yanım ise karmakarışık bir duygu Sevmek değil, Aşk da değil..\nAklım hala sen diyor sebepsiz bu nefes almak ve almamak gibi birşey adımı bile hatırlamayan biri için bunlar çok fazla bu yüzden içime atıyorum patlıcak gibi oluyorum ama sesimi çıkarmıyorum avaz avaz bağırmak istiyorum ama susuyorum Çünkü yine ben üzülecem.. Biliyorum Ve SUSUYORUM...\n\n",
"siir_uzunlugu": 102
} | 102 |
{
"siir": "Dost Bulamadım \n\n\nBende bu dünyaya geldim geleli\nDertlerime ortak bir dost bulamadım \nNereye gittiysem yollar engeldi\nDertlerime ortak bir dost bulamadımGayri güvenmem sadık dostuma\nDost dediğim göz diktiler postuma\nBunca gamı derdi verdin üstüme\nDerdime ortak bir dost bulamadımÇok zaman evimde olmadı ekmek\nYıllardır elimde kazmayla kürek\nYükledin üstüme bu derdi felek\nDerdime ortak bir dost bulamadımKime dost dediysem hepsi iki yüzlü\nDünyayı versen de yine aç gözü\nAşık Sabri dostun yolları tozlu\nDerdime ortak bir dost bulamadım\n\n",
"siir_uzunlugu": 78
} | 78 |
{
"siir": "Ay Dolanaydı Gün Dolan Aydı \n\n\nAy dolanaydı gün dolan aydı\nYarin tek tek yürüyüşü mende olaydıAy çıktı daha batmaz ay dolan aydı\nHüsnüvü gören yatmaz gün dolan aydı\nHüsnüv gibi bir hüsün ay dolan aydı\nBir de Allah yaratmaz gün dolan aydıAy dolanaydı gün dolan aydı\nYarin tek tek yürüyüşü mende olaydıAy çıktı yolda durdu ay dolan aydı\nGör ne hayalda durdu gün dolan aydı\nYazmasın saçakları oy ay dolan aydı\nGözüne dalda durdu gün dolan aydıAy dolanaydı gün dolan aydı\nYarin tek tek yürüyüşü mende olaydıAy çıktı batar indi ay dolan aydı\nYar okan atar indi gün dolan aydı\nCeyla hasta düşüptü ay dolan aydı\nMecnun can satar indi gün dolan aydıAy dolanaydı gün dolan aydı\nYarin tek tek yürüyüşü mende olaydı\n\n",
"siir_uzunlugu": 123
} | 123 |
{
"siir": "İntihar \n\n\nİntihar ediceksen öyle süt çocuğu gibi ilaç içmeyle gazı açmayla olmaz. Veya arabeskçi gibi kolunu kesmeyle.\nİntihar mı ediceksin kardeşim? Madem götün yiyor o kadarını gidip kendini yakıcaksın. Ki sen bile çığlık ata ata ölesin. \nVeya gidiceksin yüksek bir yere. ama öyle 2 katlı binaya değil. Harbi yüksek bir yere. Bi atlıycan öyle bir atlıycan ki beynin dağılıcak yere düştüğün anda. İntihar dediğin o biçim olur. İlaç alıp uyuyarak ölümü beklemek intihar değil bunu kafanıza sokun. Yiyorsa intiharın bile kalitelisini yapın.\n\n",
"siir_uzunlugu": 82
} | 82 |
{
"siir": "Tek Gecede, Bir Bankta Yavaş Yavaş Delirmek \n\n\nYavaşça kanepeden kalkıp halıya oturdu. Sonra yavaş yavaş konuşmaya başladı, peşinden de yavaş yavaş ağlamaya. Küfürler ve kontrolsüz el hareketleri birbirini takip etti. Yavaşça sarılmak istedim ona. Yavaşça itti beni. Yavaş bir sinir krizi geçirmeye başlamıştı. Her şey çok yavaşlamış, zaman durma noktasına gelmişti. O an, o geçmeyen korkunç an banyoya gidip kendimi öldürmek istedim. Yapamayacağımı anlayınca da onu öfkesiyle başbaşa bırakıp yavaşça doğruldum, yavaş yavaş kapıya doğru gittim, usulca kapıyı açıp, dışarı çıkıp, sertçe kapatarak kendimi sokağa attım.İnsanlar ve araçlar hızla geçiyordu her iki yanımdan. Yan yana yürüyen çiftler, hızlıca birbirlerine bir şeyler anlatıp telaşla bir yere yetişmeye çalışır gibiydiler. Herkesin ve her şeyin işi vardı da sanki, bir ben yakalanıp kovaya atılmış aptal bir balık gibi panik ve umutsuzluk içinde sağa sola bakıp duruyordum. Geri dönmek istedim bir an. Cesaret edemedim. Yavaş adımlarla geçidin oraya kadar geldim...Hızlı tren geçti sonra önümden. Son vagonu da kaybolunca gözden, adımlarımı sıklaştırdım. Daha da hızlandım sonra. Hızlandım hızlandım hızlandım ve koşmaya başladım. Kafayı yemiş bir Amok koşucusu gibi bir taraftan ağlıyor bir taraftan da şuursuzca koşuyordum. Cengiz Topel Caddesi boyunca, omuz attığım insanlara bir kez bile dönüp bakmadan koştum. Köprüden sağa dönüp Şair Fuzuli Caddesine, onun bitiminde sola kıvrılıp Atatürk Caddesine daldım. Stadyum civarına geldiğimde kesildi nefesim. Bankların yanındaki çimlere attıp kendimi kahkahalarla gülmeye başladım. Şehrin yarısına rezil olmuştum ama umurumda bile değildi. Bir taraftan körük gibi inip kalkan göğsümü elimle bastırmaya çalışıyor, diğer yandan da kahkahalarla gülüyordum...Bir süre sonra etrafımdaki her şey ağırlaşmaya başladı. Araçlar, insanlar ve köpekler yavaşça ve amaçsızca hareket ediyor gibi oldular. O an, sanki benden başka hiç kimsenin işi yoktu. Geri dönmeliydim. Her ne yaşıyorsak beraber yaşamalı, neyin krizini geçiriyorsak beraber geçirmeli, o gece öleceksek eğer birbirimizi öldürmeliydik. Yapılacak tek doğru şey buydu ve bütün kainat benden bunu bekler gibiydi! Tabi ben buna cesaret edemedim. Bütün korkaklar gibi! Karşıdaki tekel bayiine gidip beş kırmızı tuborg istedim. Saat on'u çoktan geçmişti. Yine de soru sormadan verdi biraları bayici. Nasıl görünüyorduysam artık o an? Biraları içtikçe biraz sakinleşir gibi oldum. Alkol rehaveti! Onu, kendimi, zamanı falan düşünüp oyalandım bir süre. Cesaretim tamamen kırılmıştı. Mümkünü yok dönemezdim artık geri...Bir ara başka her şeyden sıyrılıp zamanı düşünmeye başladım. Topu topu bir kaç saat içinde cinneti, deliliği, ağlamayı, gülmeyi, rezilliği, öfkeyi, çaresizliği ve şimdi aklıma gelmeyen bilumum duyguyu yaşamıştım. Ama o an, o bankta, elimde bira kutusuyla otururken, sanki az önce bunları yaşayan ben değilmişim de bir başkasıymış gibi, oturmuş olup biteni kronolojik sıraya dizmeye çalışıyordum... Komik buldum bir an. Gülmeye başladım yine. Bir önceki gibi değildi ama. Yavaş yavaş. Gülümser gibi. Ve biraz sesli...İnsanlar ve araçlar iyice seyrelmiş, her şey her zamanki ritmine kavuşmuştu sanki. İyi miydim o an? Değildim. Kötü? Tam olarak öyle de değildim. Sanırım, tıpkı Saffet Semerci gibi ben de o gece, o bankta yavaş yavaş delirdim. O akşam şunu öğrendim. Biraz acı üzer, çok acı çok üzer, katlanılamayacak kadar büyük acı ise delirtir... Bazen tek gecede, bir bankta, yavaş yavaş delirtir...\n\n",
"siir_uzunlugu": 491
} | 491 |
{
"siir": "Doğa İle İç İçe Yaşa \n\n\nDamla damla akan su\nBir bakarsın taşı delmiş\nDamla damla akan su taşı deler mi? \nDeler dostum deler\nEğer damlalar sürekli olursa\nTaşı değil dağları bile deler\nSu dağları deler diye korkma\nUfak şeyleri kendine dert etme\nYolundaki taşlar ürkütmesin seni\nGeç geçebildiğin kadar\nGeç ve arkana şöyle bir bak\nNe görürsün? \nTepeleri, dağları aştığını\nNe zaman canın sıkılsa dağa tırman\nVe doruktan bak\nNe görürsün? \nOva\nbayır\n tarla\n su\nİşte görmek istediğin güzellik bu\nSeyret bu güzelliği doya doya\nSeyret, doğa öyle güzel ki\nSeyret\n suyu\n ovayı\n bayırı\n çiçekleri\n ağaçları\nDoğa ile iç içe yaşa\nYaşamak çok güzel kardeşim\n\n",
"siir_uzunlugu": 105
} | 105 |
{
"siir": "Kızılay 2 \n\n\nYangın olsa bir yerde,\nKoşar gelir Kızılay.\nHer acıya. her derde,\nDerman olur Kızılay.Acıları dindirmek,\nEvsizi barındırmak,\nAçları da doyurmak,\nGörevi Kızılayın.Kızılaya üye ol,\nYardım elini uzat.\nKara gün dostudur o,\nSonsuza kadar yaşat.\n(Başarı Ünite Dergisi 3. İstanbul 1998)\n\n",
"siir_uzunlugu": 40
} | 40 |
{
"siir": "Gel Gör Beni Aşk Nerede \n\n\ngel gör beni Aşk nerede\nne sende ne bende \nne de düşlerinde\nAşk yaşanılan güzelliklerdegel gör beni Aşk nerede\nçık karşıma burdayım de\nde ki\ngeldim ekmeğini bölüp yemeğe\nAşk ne geçmişte ne gelecektegel gör beni Aşk nerede\nyüreğinin atışında yaşa\nbil ki\nbeyaz atlı prensindemi\ngördüğün rüyalardamı\nAşk ne uzakta ne yakındagel gör beni yüreğin nerede\nmimiklerindemi. hayellerindemi\ngör ki\nAşk kalp atışında\nzaman aldığın nefestegel gör beni aşk nerede\nsanma ki şu karatoprakta\naşk sensiz doğan güneşte\nbir an bakmadığın gözlerimde\naşk ne sensiz ayrılışta\nne senden önce terk edişteAşk gözlerinde\nAşk dudaklarında\nAşk alnında\nAşk burdayım deyişinde.\n\n",
"siir_uzunlugu": 104
} | 104 |
{
"siir": "Cem Bebek (Cemil'in oğlu için) \n\n\nKalpten kalbe zaman gelir yol olur\nsevgi pişer dokuz ayda yoğrulur\ncanım bebek gülüm bebek Cem bebek\nafacandır evi neşe doldururBahar demi açtı tohum tomurcuk\ngönül sevi taze konuk saf çocuk\nkaragözlü köz dudaklı yağız cem\nelleri var kar tanesi ak pamuk\nyüreği var dağ tepesi en dorukCana geldin dünyanın ötesinden\non beş gündür hiç bıkmadık sesinden\nsende büyük umudumuz ola ki\ndoğar doğmaz şiir döktük peşindenBahar demi açtı tohum tomurcuk\ngönül sevi taze konuk saf çocuk\nkaragözlü köz dudaklı yağız cem\ngözleri var emek izi hep bolluk\ndilleri var ozan hızı çarçabuk\n\n",
"siir_uzunlugu": 98
} | 98 |
{
"siir": "Tek Pusatlı Kavga \n\n\nDöğüşteyim \ntek pusatla şimdilik, \nDüşman el koymuş \nbizler ağır uykuların köründe\nsürünürken bütün olanaklara,\nDüşman düzenli saldırıda \nekmeğe, kitaba, ışığa, onura...Düşman gözü kara, \nkarnı doymaz bir eski çağ hortlağı,\nDüşmanın tinsel ve ırksal salyası \nşap illeti gibi çürütüyor toplumun dimağını,\nTek pusatla döğüşteyim şimdilik \napoletli, diplomatlı, bankalı ve borsalı \nyarını yok eden düşmana karşı.\nKulaklar sağır. beyin uyuşuk, gözlerde mil, \nkilitlenmiş karanlığa ayaklarım, ellerim,\nYok başka umar kavgadan öte\nKimin tabanına batarsa çivilerim\nve kim etik bulmazsa stratejimi \nol at sineklerinin de indirip şalvarını \notomatiğe geçiyor sövgülerim... 4/7/2012\n\n",
"siir_uzunlugu": 90
} | 90 |
{
"siir": "A ADenemeleri RUH SAĞLIĞIMIZ BOZULUYOR \n\n\nRUH SAĞLIĞIMIZ BOZULUYOREskiden nasıldı? Bilmiyoruz. Ekonomik kalkınma ile birlikte ruh sağlığımızın bozulduğu ortaya çıkıyor. Zenginleşme ile birlikte meydana gelen, diğer bir deyişle maddi refahın getirdiği bir sorun mu bu bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa o da giderek artan psikolojik sorunlarımız olduğu kesin. Bu yüzden geleceğin en önemli mesleği psikologluk ve psikiyatri olacak. Bu kesin.\nŞimdi biz ne yapabiliriz? Bunu düşünelim. İnançlarımızın zayıfladığı, Allah ile irtibatımızın azaldığı, giderek koptuğu anlaşılıyor. Dünyevileşmenin çok ileri boyutlara vardığı, maddeci bir dünyanın kapımızı kırıp ruhumuzu işgal ettiği kesin. \nİşte ruh dünyamız işgal edildi ve biz bu evden kovulduk. Şeytan ezeli arkadaşı nefisle gelip oturdu, yerleşti evimize. Bu iki ezeli düşmanımız bizi asli evimizden kovdu. Her şeyimiz maddileşti. Ruhumuz havasızlıktan öldü ölecek. Dikkat toplumca intihar ediyoruz.\nİbadetlerimiz göstermelik. İbadetlerimizin ruhu çalınmış. Onu da o iki düşman kapıp götürmüş besbelli. Ağlayamıyoruz. Ölümleri görüyoruz, görmezlikten geliyoruz. Dünyaya ve zevklerimize tapıyoruz. Ama artık o zevkler de bizi tatmin etmiyor. Aradığımız orada da yok. Bu yüzden birbirimize saldırıyoruz. Kendimizle ve çevremizle çatışıyor, büyük bir savaşa giriyoruz. Sonuçsuz bir savaş bu. Her hal-u karda mağlup olacak olan biziz.\nTopluca intihar ediyoruz diyorum. Hedeflerimiz kalmamış varsa bile dünya üstüne. Amaçlarımız kalmamış varsa bile dünyevi ve faydasız. Hiçbiri bizi mutlu etmeyecek. Hepsi geçici hazlar üstüne kurulu. Kalıcı bir mutluluk sağlamıyor hiçbir dünyevi amaç ve hedef. O halde bir çıkış yolu bulmalıyız.\nBu çıkış yolu ne olabilir. Çağın, toplumun ve insanın Allah’a dönmesi. Kalbin mutluluğu onu anmakta. Dünyamızı yeniden kurgulamak zorundayız. İnananlar olarak inançsızlar gibi yaşıyorsak varılacak nokta buydu. Ve buraya vardık. Tabiri caizse uçurumun kenarına geldik son sürat gittiğimiz bu dünyevileşme yolunda. Manevi değerleri harcadık, heba ettik maddi varlıklara. İnsanı sevmeyi kaybettik, hayvan sevgisini kaybettik, kendimize olan sevgimiz de kalmadı artık.\nÇünkü taptık nefsani hazlarımıza. İlahlaştırdık nefislerimizi. Şeytan ve nefis esir aldı bizi. Boyun eğdik onlara. Şimdi kalkıp diyoruz ki ne oldu bize. Ne olacak düşmana teslim olmuşuz. Ve o düşman içerde. Düşman işgal etmiş bütün manevi kalelerimizi. Ruhumuz kararmış bizim. İşte bu yüzden mutsuzuz. Bu yüzden psikolojimiz bozuk. Bu yüzden toplumca çıldırıyoruz.\nHerkes cehennem artık bizim için. Başkaları cehennem diyoruz. Oysa cehennem bizim içimizde. İç dünyamız kalmamış. Ne kitap okuyoruz, bir şey öğrenmeye açığız. Her şeyi biz biliyoruz. En iyi, en doğru biziz. Kimseden yardım almıyoruz. Nasihatler bize kar etmiyor. Öğüt dinlemiyoruz.\nSorunlarımız çok artık. Taşıyamıyoruz. Ya da sorunsuzuz. Sorunsuzluk en büyük sorun artık. Erdemlerimiz kaybolmuş. Bu gün insanlar için ne yaptım diye sormuyoruz kendimize. Bugün insanlar bizim için ne yaptı diyoruz. Hep başkalarından bir şeyler bekliyoruz. \nFakirlere, muhtaçlara düşmanız. Göçmenleri sevmiyoruz. Başkalarının felaketlerine biganeyiz. Daha fazla harcamak, daha fazla tüketmek peşindeyiz. Bu işin sonu nereye varacak. Bu gidişe bir dur demek zorundayız. Toplumca, milletçe felaketlere sürükleniyoruz. S.O.S, S.O.S. S.O.S.\n\n",
"siir_uzunlugu": 443
} | 443 |
{
"siir": "Bir Damlanın Ne Kadarı Senin \n\n\nDenize bir damla gözyaşı düşmüş, deniz taşmış\nGüneş dağa darılmış, dağ daha da yaklaşmış\nGüle yer bulamayan yeryüzü çok başkalaşmış\nGül bülbülsüz, gönül gülsüz, zamanla anlaşmış\nzaman taşlaşmış.\n\n",
"siir_uzunlugu": 33
} | 33 |
{
"siir": "Allah Aşkı \n\n\nCennet sözü yazıveriş\nAllah aşkı Allah aşkı\nYaradansal sırra eriş\nAllah aşkı Allah aşkıCennetlik kul olup gitmek\nDüşler ile dolup gitmek\nHızır küzur bulup gitmek\nAllah aşkı Allah aşkıDertleri bir yana atış\nHuzur ile nurlar tatış\nMutluluklar gönle katış\nAllah aşkı Allah aşkıKutsal amel niyet oluş\nBenliğinde cennet buluş\nNimet hikmet ile doluş\nAllah aşkı Allah aşkıKaramecnun\nYaradansal insan cennet şairi\n\n",
"siir_uzunlugu": 63
} | 63 |
{
"siir": "İki Dost \n\n\niki çay derdik\nbiri açık\ndiğeri içten olsungüvercin kanadında inci kadar narin\ngülümseyişi kadar masum, bir bebenin\ncerenin gözündeki endişe kadar ürkek\nyeni açmış gibi, bir laleniniki gül derdik\nbiri kırmızı\ndiğeri alımlı olsunannenin kucağı kadar sıcak\nyağmurun şiddeti kadar rahmet\ntalebesine tokadı gibi bir alimin \ndostun yüzü kadar güzel..iki dost derdik\nbiri zemheri\ndiğeri haddini bilsingörmedi ömrünce böyle nazenin\nelmas mı dersin yoksa inci mi\ndilerim Hüda dan herkese versin\nböyle dostu böyle yareni..\n\n",
"siir_uzunlugu": 77
} | 77 |
{
"siir": "Peygamberimiz Hayvanları Birbirine Kışkırtmayı Yasaklamıştır 10 \n\n\nİstanbul Üniversitesi, onurlu fakültemiz,\nEğitim yerimiz, biz vicdan öğrenmişiz…Aktiviten kanlı işinse tam zorbalık,\nNefretle beslenen kin, yasa dışı kabalık…Lanetlenmeler ile beddua topluyorsun,\nRab’bine isyankârsın, işkence ediyorsun…(2011)\n\n",
"siir_uzunlugu": 32
} | 32 |
{
"siir": "Bir Gençlik Bekliyoruz. \n\n\nHer zaman ve mekânda, gücünü Hak’tan alan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.\nSiyâsi ferâsetle, resmi doğru okuyan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Hafif bir sarsıntıda, dâvâsından kopmayan\nHakk ortada dururken, puta/muta tapmayan\nKur’an’a tam sarılan, sağa/sola sapmayan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Dünden beri herkese, gösterdin doğru yolu\nHer yönden güçlü ol ki, kimse bükmesin kolu\nElinde bilgisayar, ilim, irfanla dolu\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Üzerinde hırkası, bürdesi Kâbe olan\nÇölde, dağda, bayırda, ibresi Kâbe olan\nDoğu/Batı değil de, kıblesi Kâbe olan\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Çınar ağacı gibi, dallı, budaklı, köklü\nAt üstünden inmedi, çizme giydi körüklü\nO ecdâdın yolunda, şefkât, merhamet yüklü\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Gül yazmalı ninenle, aksakallı ol deden\nDünden beri bu böyle, oldular nefsi güden\nEmirlere yapışıp, harama isyan eden\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Olan tüm bâtılları, elin tersiye iten\nYalan, yanlış ne varsa, birer birer düzelten\nAdâletten şaşmayan, hak/hukuku gözeten\nHem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz…\n\n",
"siir_uzunlugu": 177
} | 177 |
{
"siir": "Yeşil \n\n\nDünya nasıl görünüyor bilmiyorum size \nBana yeşil\nYaşam nasıl görünüyor size bilmiyorum \nBana yeşil\nDoğa size nasıl görünüyor bilmiyorum \nBana yeşil\nBiliyor musun sözlerinde\nBana yeşil\nBiran bakıyorum karanlıklarda \nBana yeşil\nBenim gözlerimden her yer yeşil..\n 24.10.2005\n\n",
"siir_uzunlugu": 38
} | 38 |
{
"siir": "Yalanlar Üstüne \n\n\nMutluluğu anlık bitirilmiş zamanlarda yaşamış körpe çocuklardık biz İlkokul sıralarında silgi kokularıyla yaşamıştık ilk kaydadeğer hoş kafamızıSıcak öğretmen tokatlarıyla ısınmış Kışı en çıplak halimizle güleryüzlü karşılamaya mecbur bırakılmıştık Düş diye uykularımıza yüksek uçurumlardan paraşütsüz atlamanın hazzı sıkıştırılmış Hayal müzayedesinde en değersiz resimler bize düş diye satılmıştıŞimdi iyi zamanların üstesinden gelen hatıralar kanatır benliğimiziSuskunluk en ağır cevaptır geçmiş kirli zamanaVe kayıtsız kaldığımız her söz benliğimize birer intikam çığlığı... \n\n",
"siir_uzunlugu": 69
} | 69 |
{
"siir": "Dolunay Yolculuğu \n\n\nAtın yelesine gizlenir kaos\nşehir eşkiyalarından kaçıp.\nÖzgürlük yapraklarla çıkar \nyolculuğa her gece.\nSoluk benizli kızlar \nkutsal aşkı bekleyedursun\nkelebek renkli bahar gecesinde.\nAşık, yalnızlığını doldurur şişelere \nölüm, korkak avcının gölgesinde\nsonunda gelecekti beklenen.\nFırtına bile kımıldatamaz içindeki taşı\nkuytularda uyur dolunay yolcusu\nboyaları döker ormanın üstüne.\nİkiye bölünür mor akrep; \nyarısı ölüme gider\nyarısı aşka.(Salyangoz İzi'nden)\n\n",
"siir_uzunlugu": 59
} | 59 |
{
"siir": "Rosaceae \n\n\nal'ın nereden?iç gerçekler\niçresi dudak kıvrımında\nroseceae Tanrı'nın\nyağmuru \ntoprağını emziriyorpapazkarası \ngün doğuşu\ngün batımı\nkırmızı. siyahı \ndamak değirmeninde \nöpüyorkelimelerin dumanı\nelleri ateş yalıyordumanın içinden \ngüzel el\nçıkarıyorO'ndan\nal'ın\nO'ndan\nyüz güzelliğionBİRnisANikiBİNonyedi\n\n",
"siir_uzunlugu": 32
} | 32 |
{
"siir": "Hilalim \n\n\nGözlerim ufuklarda gezinirdi. sabah güneşini beklerdim.düşlerdim hep..güneş gibi doğmayi isterdim.sabahlari kuşlarim..batarkense aşiklarim …yani hep bekleyenim olurdu…ama ben soğuk ve yalniz geceyim gökyüzü gülü hilalim. sesiz yildizlarim vardi.gözler mahmurlu bekleyenim olmazdi.gece geçmişin hüznü... Hüzünlü şairlerin dileğiydim. ben yine bekliyor olurdum geceyi..ve yol aliyordum seni beklemeden.ben zamanin peşinden giderdim. geçmişse benim peşimden...\n\n",
"siir_uzunlugu": 47
} | 47 |
{
"siir": "İşte Gidiyorum \n\n\nArtık senden kalan bir hatıra bile yok\nAma beni anlatacak şiirler çok\nSensizlik sapladı sineme kanlı bir ok\nİşte gidiyorum buradan sessizceBedenim al kanlar içinde\nHasret kaldım güle dikenler içinde\nBir yara aldım yarenler içinde\nİşte gidiyorum buradan bu gece\n\n",
"siir_uzunlugu": 42
} | 42 |
{
"siir": "Bu Dünya \n\n\nBu dünya bir ejderhadır bilesin\nBu ejderhayı sen niçin sevesin? Bu dünya ağılı bir yılandır,\nCefası çok, sefası da yalandır.Bunun ağısını tatlı sanırlar,\nGeçici zevklere hep aldanırlar.Kim ki dünya ile yoldaş olmuştur,\nGözü gönlü, haram ile dolmuştur.Bu dünya cifedir, pis kokuludur,\nDışı yaldız, içi pislik doludur.Dünya düşkünleri bunu duyamaz,\nHaramın tadına asla doyamaz.Eşrefoğlu Rumi bırak dünyayı! \nDünya ehline ver yalan sevdayı!\n\n",
"siir_uzunlugu": 63
} | 63 |
{
"siir": "Kaç Bahar Yaşadın \n\n\notururdu dört duvar arasinda \ncama yakin\nsaçlari kumral\ngözleri kestane\nparmaklari sirça\nkaslari dolgun\nyanaklari al\nuyur uyanirdi\noldugu yerde\ndertlerini örük yapardi saçlarina\nsuskundu\ndili yoktu agzinin içinde\ndüsmanini dost bilip\nkosardi yardima\ndüsmanida yoktu ya\nsakinmazdi sözünü dogru bildiginden\nsevmekti suçu \ngötürlürken daragacina\nhep bakardi\nyola bakan tek pervazli pencereden\nkaç tren geldi geçti\nyolculari neredeydi kimlerdi\nhangi ayak sesiyle irkilirdi bilinmez\nama hep bakardi\nderin bir uçurumdu\nbakislarinda kaybolan\ndalip dalip giderken\ncamin göbeginde\nyillardan sonra\naynalari ters cevirir\naynalarda yalan sevdalari\nonyedi yasinin umudu canlanir\nkaçak asklari yagmurlarla\nevlilik mutlulukmuydu\nayriliga uyumsuzluga ayak mi\nlodosla çalkalanan dalga dalga\nsevmek yasam felsefen olsada\ngüvenmi kaldi insanlarda\ndostluklarin anlamimi var artik\nyasadigini kar say\nyasamadigini yasa\nbir dahami geleceksin dünyaya\nuyan bak tomurcuklar durmus çiçege \nnedir bu dalginligin\nseyyah olur gezersin bilinmezliklerde\ntoprak gebe yesile\nhala oldugun yerdemisin\ntut elinden yüreginin\nince ruhlu\ninci tanesi bakisli \nkestane gözlü kadin\nilk gençligin asklarindan\nkaç ask \nkaç yaz\nkaç sonbahar\nkaç bahar yasadin06-03-2003\n\n",
"siir_uzunlugu": 166
} | 166 |
{
"siir": "Bilmezdim \n\n\nBilmezdim insanların bukadar zalim olduklarını\nBilmezdim özgürlüğün bukadar büyük bir nimet olduğunu\nBilmezdim hiç hissetmezdim\nBilmezdim baharın kokusunu, doğanın tadını\nBilmezdim takıldığım. özendiğim ortamın\nBeni birgün çaresiz, dört duvar arasına koyacağını\nAma vakit çok geç artık! \nKolumda kelepçe, yolumda gardiyan\nElveda gençlik, elveda yaşanmadan geçen gençlik\nElvedaaaaaaaaaaaa...\n\n",
"siir_uzunlugu": 47
} | 47 |
{
"siir": "Keşif Gidişe \n\n\nyürüyüp gider ya \ngeçmiş öylesine \nsararan resimlerde \nbakışlarda\nsaklı kalır duygularoynadığımız oyun nedir\nbir sevgi sözü belki\nkendimizce içimizde\niçimizce birbirimizebir fransız çingenesinin mavisinde \nbulunan yok olmuşluklar \nsüregelen oysa \nya da alabildiğine tekrarlarkişilik ve onurun çarpışması\nkaybedilecek nedir\nkazanılmamış nasıl kaybedilir\nağlamayan gözden nasıl akar gözyaşıalır kendini emanete verdiği hasmından\ndüşünür sahipken hiç sahip olamadıklarını \naptalca\nne kişilik ne onur\nkazanır gurur\nsiyahtırölür coşku\nbir duygu keşfedilirken\nbir diğerinde \nmutlaka\n\n",
"siir_uzunlugu": 72
} | 72 |
{
"siir": "Normal İnsanlar 1 \n\n\nBoşluğa bakarak konuşurdun hep.. Hep kendinle ama... Kimsenin gözlerine bakamazdın ki konuşacak kimse bulasın... Sen hep böyleydin zaten kimse bir şey yapmadı aslında yamalı bir bohça gibi yada bir hilkat garibesi gibi yada kuralsız noktasız virgülsüz başı sonu belli olmayan cümleler gibi normal insanlardı onlar hep dimi senin için normal insanlar her şeyleri normal insanlar ne kadar da çoktular ne kadar da kimsesizdiler o normal insanlar her birine bir kimse olmak mıydı derdin senin başka işin yok muydu başka düşüncen düşünce diyince neyi niye nasıl ne zaman düşüneceğin belli mi olurdu kafanın içinde konuştukların düşüncelerin değil miydi hep hep her şeyi kendin için yapılıyor sanmadın mı sen sen kendini tanrı mı sanıyorsun demedin mi kendine yüzlerce kere tanrı olsam böyle mi yapardım diye sormadın mı sonrasında fffffffffffffffffffffffffffff lamak mı çözüm çözüm ne ki neyi niye çözeceksin ki hem çözeceksin de ne olacak çözük çözük gezen tüm sorunlar başı boş dolaşan elektronlar gibi duygusal radyasyon saçmayacak mı tüm dünyaya insanların ruhlarını mı kanser etmeye çalışıyorsun kendin gibi mi olsun istiyorsun unutma onlar normal insanlar normal insanlar normal insanlar insanlar mı seni hasta etti sanki sen zaten hastaydın hep hep hasta olmaktı derdin zaten bide çocukken hasta olduğunda kimse ilgilenmiyordu ya seninle belki de onun için hep hasta olmak istedin nefret ettin kendinden hastalıktan insanlardan normal insanlardan insanlardan uzaklaşmak için mi yapıyorsun bunu peki yoksa dikkat çekmek için mi niye dikkat etsinler ki onlar normal insanlar normal insanlar hiçbir şeye dikkat etmezler mi yani ederler belki de normal ederler normal insanlar e ne bekliyordun peki ya nasıl dikkat edeceklerdi ki normal insanlar kim onlar yaaa normal insanlar normal insanlar diyip durdukların kimler onlar senden başka herkes mi sen kendini ne sanıyorsun demiyor musun kendine ne sanabilirsin ki normal insan değilsin hepsi o...Simurg_b (P.D.)\n\n",
"siir_uzunlugu": 294
} | 294 |