petition
stringlengths 136
32.8k
| petition_length
int64 17
4.44k
|
---|---|
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir i̇stanbul i̇ş mahkemesine tarihli dava dilekçesiyle davacı sami topcu vekili tarafından davalı i̇stanbul büyükşehir belediyesi aleyhine açılan davada davacının tarihinde sümerbanka bağlı yıldız porselen de işe girdiği yılında yine aynı kuruma bağlı beykoz deri kundura sanayii i̇şletmesinin tüm hakları ile nakledildiği ve tarihinde de i̇stanbul büyükşehir belediyesine naklinin yapıldığı i̇stanbul büyükşehir belediyesinin hükümetin tasarruf genelgesi doğrultusunda çalışanlardan işçinin işine son verme kararı aldığını ve bu nedenle tarihinde i̇ş yasasının maddesi uyarınca davacının iş aktinin fesh edildiğinin ancak işverenin davacıya yanlızca belediye de çalıştığı süre için tazminat ödediğini borçlandığı askerlik süresi ve kamudaki hizmet sürelerinin birleştirmediğinden kıdem tazminatının yıl üzerinden değil yıl üzerinden ödenmesi gerektiğinden bahisle açılan davada yapılan yargılama sonunda mahkememizin esas karar sayılı tarihli kararı ile davacının sümerbank holding aş bünyesinde geçen yıl ay günlük hizmet süresi ile devresi yıl aylık borçlanılan muvazzaf askerlik süresi dahil toplam yıl günlük hizmet süresi itibariyle bakiye tl kıdem tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir kararın davalı i̇stanbul büyükşehir belediye başkanlığı vekili tarafından temyizi üzerine yargıtay hukuk dairesinin sayılı tarihli ilamı ile bozularak mahkememize iade edilmiştir yargıtay bozma ilamında davacının hizmet aktinin davalı işveren tarafından sayılı i̇ş kanununun maddesi gereğince sona erdirildiği başka bir anlatımla davacı işçinin sayılı yasanın maddesinde düzenlenen koşulları gerçekleştirerek sosyal sigortalar kanununa göre yaşlılık veya malulluk aylığının ya da toptan ödemeye hak kazanarak hizmet aktini sona erdirmiş olmadığını bu nedenle davalıya ait işyerinde çalışmaya başlamadan önce değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile askerlik borçlanma süresinin kıdem tazminatı süresinin belirlenmesinde nazara alınması ve bu sürelerle ilgili kıdem tazminatından davalının sorumlu tutulmasının mümkün bulunmadığı ayrıca işyeri devride söz konusu olmadığından somut olayda sayılı yasanın maddesindeki koşulların oluşmadığı belirlenmiştir usul veya yasaya uygun bulunan yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir davacı vekili tarihli dilekçesi ile i̇ş yasasının maddesinin bendindeki sosyal sigortalar kanunu göre yaşlılık veya malulluk aylığının ya da toptan ödemeye hak kazanan ibaresinin anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesi ile kıdem tazminatının amacına aykırı olduğunun anayasaya aykırılık iddiasının iyiniyetle yapılmış olması nedeniyle istemin ciddi olduğunun iddianın ciddiliğine karar verilerek dosyanın anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesini talep etmiştir davacı vekilinin anayasaya aykırılık iddiasına ilişkin tarihli dilekçesi davalı i̇stanbul büyükşehir belediyesi vekiline tebliğiyle çıkartılmış ancak herhangi bir yazılı beyanda bulunmadıkları gibi tarihli oturuma da katılmamışlardıresas sayısı karar sayısı davacı tarihleri arasında sümerbank holding aş bünyesinde yıl ay gün çalışmış tarihleri arası yıl aylık muvazzaf askerlik süresini de borçlanarak toplam yıl günlük hizmet süresi de gözetilerek değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet süreleri birleştirilerek toplam çalışma süresi üzerinden yasal haklarının ödenmesi gerekirken sadece son çalıştığı i̇stanbul büyükşehir belediyesinde geçen hizmet süresine göre yasal hakları ödenmiştir davacının iş aktinin i̇ş yasasının maddesi uyarınca tarihinde fesh edildiği tarihte emekliliğe hak kazanmış durumda olduğu ancak sırf emeklilik için başvurusunun olmaması nedeniyle sayılı yasanın maddesi gereğince sümerbank holding aş bünyesinde geçen yıl ay günlük hizmetinin yok sayılmasının anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğuna ilişkin iddia anayasaya aykırılık iddiası davacı tarafından ileri sürüldüğünden davayı uzatmak maksadı sözkonusu olmadığından iddia mahkememizce ciddi olarak kabul edildiğinden tarihli oturumda dosyamızın anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine ve anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar anayasanın maddesi gereğince davanın geri bırakılmasına karar verilmiş olduğundan dosyamızın tasdikli örneği ekte sunulmaktadır | 521 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ mahkemelerin başvuru kararlarının gerekçe bölümü şöyledir sayılı kanunla değişik sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının rnaddesinde kamulaştırma bedeli ile ilgili kesin hükme bağlanan arttırım bedeli nakden ve peşin olarak ödeneceği açık bir şekilde belirtilmesine rağmen sayılı kanunun bendi ve son fıkralarına göre davanın açılma tarihinden itibaren değerlendirme yapılması halinde tesbit edilen bu bedelin sayılı kanunla değişik maddesinin düzenlendiği şekilde yargılama süreci sonunda aradan geçen zaman nedeniyle anayasanın maddesinde belirtilen gerçek değer olamayacağı ekonomik ve piyasa şartları gereği açıktır hadisemizde gerçekleştiği gibi davanın açıldığı yılının son günlerine gelen değerlendirme yapılması ayrıca mülkiyet hakkı sahibinin fazlasıyla mağduriyetine neden olacağı ayrıca taşınmazda mevcut yasal düzenlemelere göre belirlenen bedel gerçek değer olamayacağından taşınmazın bu durumda kamulaştırılması anayasamızın maddesine anayasamızın maddesi ile tanınan temel haklardan olan mülkiyet hakkının gerçek bedel ödenmeden el konulması suretiyle açık bir ihlal bulunduğu söz konusu maddede belirtilen hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma hakkının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğu belirtilmesine rağmen geciktirilmeden sözcüğüne aykırı olan asgari yargılama sürecinin sonunda tesbit edilen değerin dava tarihindeki değer olması nedeniyle uygun olmadığı maddesinde belirtilen temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasının anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olamayacağı ilkesine karşılık maddesi delaleti ile maddesindeki yasal düzenlemenin sosyal bir hukuk devletinde temel hak ve hürriyetlerinin kişilerin mağduriyetine yol açacak şekilde sınırlandırılarak hareket edilmeyeceği aksi halin sosyal hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı bu durumun mülkiyet hakkının gerçek değer ödenmemesi suretiyle anayasanın maddesinde belirtilen anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olan kanunla sınırlandırma cümlesine ve anayasanın maddesinde belirtilen sosyal bir hukuk devleti ilkesine uygun düşmediği kanaati hasıl olduğundan sayılı kamulaştırma kanununun sayılı kanunla değişik bendi ile son fıkrasının anayasamızın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasanın maddesi uyarınca dosyadaki belgelerin onaylı bir suretinin anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verildi | 289 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sinop üniversitesi rektörlüğünün tarih sayılı lüzumu muhakeme kararı ile sanıklar ve nin mağduru a yönelik olarak görevlerini kötüye kullandıklarından bahisle sanıkların yargılamalarının mahkememizce yapılarak sanıkların sayılı türk ceza kanununun maddelerine göre cezalandırılmaları talep edilmiştir mahkememizce sayılı yükseköğretim kanununun maddesinin sayılı anayasasının maddelerine aykırı olduğuna kanaat getirilmiştir zira sayılı yükseköğretim kanununun maddesinde a yükseköğretim kurul başkanı yükseköğretim kurulu ile üniversite rektörlerinin rektör üniversitenin dekan fakültenin enstitü ve yüksekokul müdürleri enstitü ve yüksekokulların bu birimlerin genel sekreter veya sekreterleri de sekreterlik personelinin disiplin amirleridir üniversite ve bağlı birimlerinin yönetim kurulları aynı zamanda disiplin kurulu olarak görev yaparlar disiplin kurullarında profesörlerle ilgili hususların görüşülmesinde doçent ve yardımcı doçentler doçentlerle ilgili hususların görüşülmesinde de yardımcı doçentler disiplin kurullarına alınmazlar öğretim elemanları memur ve diğer personelin disiplin işlemleri disiplin amirlerinin yetkileri devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslara göre yükseköğretim kurulunca düzenlenir değişik bent md ceza soruşturması usulü yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların sayılı devlet memurları kanununa tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır ilk soruşturma yükseköğretim kurulu başkanı için kendisinin katılmadığı milli eğitim bakanının başkanlığındaki bir toplantıda yükseköğretim kurulu üyelerinden teşkil edilecek en az üç kişilik bir kurulca diğerleri için yükseköğretim kurulu başkanınca veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görevlendirecekleri uygun sayıda soruşturmacı tarafından yapılır öğretim elemanlarından soruşturmacı tayin edilmesi halinde bunların hakkında soruşturma yapılacak öğretim elemanının akademik unvanına veya daha üst akademik unvana sahip olmaları şarttır son soruşturmanın açılıp açılmamasınaesas sayısı karar sayısı yükseköğretim kurulu başkan ve üyeleri ile yükseköğretim denetleme kurulu başkan ve üyeleri hakkında danıştayın nci dairesi üniversite rektörleri rektör yardımcıları ile üst kuruluş genel sekreterleri hakkında yükseköğretim kurulu üyelerinden teşkil edilecek üç kişilik kurul üniversite fakülte enstitü ve yüksekokul yönetim kurulu üyeleri fakülte dekanları ve dekan yardımcıları enstitü ve yüksekokul müdürleri ve yardımcıları ile üniversite genel sekreterleri hakkında rektörün başkanlığında rektörce görevlendirilen rektör yardımcılarından oluşacak üç kişilik kurul öğretim elemanları fakülte enstitü ve yüksekokul sekreterleri hakkında üniversite yönetim kurulu üyeleri arasından oluşturulacak üç kişilik kurul sayılı devlet memurları kanununa tabi memurlar hakkında mahal itibariyle yetkili il idare kurulu karar verir yükseköğretim kurulu ile üniversite yönetim kurullarınca oluşturulacak kurullarda görevlendirilecek asıl ve yedek üyeler bir yıl için seçilirler süresi sona erenlerin tekrar seçilmeleri mümkündür son soruşturmanın açılıp açılmamasına karar verecek kurullar üye tamsayısı ile toplanır kurullara ilk soruşturmayı yapmış olan üyeler ile haklarında karar verilecek üyeler katılamazlar noksanlar yedek üyelerle tamamlanır diğer hususlarda bu kanunun inci maddesi hükümleri uygulanır yükseköğretim kurulu ve yükseköğretim denetleme kurulu başkan ve üyeleri hakkında danıştayın nci dairesinde verilen lüzumu muhakeme kararına itiraz ile meni muhakeme kararlarının kendiliğinden incelenmesi danıştayın idari işler kuruluna aittir diğer kurullarca verilen lüzumu muhakeme kararına ilgililerce yapılacak itiraz ile meni muhakeme kararları kendiliğinden danıştay nci dairesince incelenerek karara bağlanır lüzumu muhakemesi kesinleşen yükseköğretim kurulu ve yükseköğretim denetleme kurulu başkan ve üyelerinin yargılanması yargıtay ilgili ceza dairesine temyiz incelemesi ceza genel kuruluna diğer görevlilerin yargılanmaları suçun işlendiği yer adliye mahkemelerine aittir değişik statüdeki kişilerin birlikte suç işlemeleri halinde soruşturma usulü ve yetkili yargılama mercii görev itibariyle üst dereceliye göre tayin olunur yükseköğretim kurulu başkanı ve rektörlerin sayılı bazı cürümlerden dolayı memurlar ve şerikleri hakkında takip ve muhakeme usulüne dair kanun kapsamına giren suçlarından dolayı yapılacak ceza soruşturmasında yukarıda belirtilen ceza kovuşturması usulü tatbik edilir bunlar dışında kalan tüm görevliler için sayılı bazı cürümlerden dolayı memurlar ve şerikleri hakkında takip ve muhakeme usulüne dair kanun hükümleri uygulanır sayılı bazı cürümlerden dolayı memurlar ve şerikleri hakkında takip ve muhakeme usulüne dair kanun kapsamına giren suçlarından dolayı kanuni kovuşturma içinesas sayısı karar sayısı gereken izin yükseköğretim kurulu üyeleri ile yükseköğretim denetleme kurulu başkan ve üyeleri ve bu kuruluşların memurları üniversitelerarası kurul memurları dahil hakkında yükseköğretim kurulu başkanından üniversite yöneticileri ve öğretim elemanları ile memurlar hakkında üniversite rektörlerinden alınır i̇deolojik amaçlarla anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil ırk sınıf din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri anayasada belirtilen cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıyla işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan kurumların sükun huzur ve çalışma düzenini bozan boykot işgal engelleme bunları teşvik ve tahrik anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde yukarıda yazılı usuller uygulanmaz bu hallerde kovuşturmayı cumhuriyet savcısı doğrudan yapar bu kanunda yer almamış hususlarda şubat tarihli memurin muhakematı hakkında kanun hükümleri uygulanır denilmektedir sayılı anayasasının maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmekte maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar denilmekte maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz denilmekte maddesinde hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar bu görevler meslekten hakim ve savcılar eliyle yürütülür hakimler mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler hakim ve savcıların nitelikleri atanmaları hakları ve ödevleri aylık ve ödenekleri meslekte ilerlemeleri görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesiesas sayısı karar sayısı haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir hakimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler askeri hakimlerin yaş haddi yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir hakimler ve savcılar kanunda belirtilenlerden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar hakimler ve savcılar idari görevleri yönünden adalet bakanlığına bağlıdırlar hakim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanlar hakimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler bunlar hakimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve derecelendirilirler hakimlere ve savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanırlar denilmektedir sayılı ceza muhakemesi kanununun cmk maddeleri gereği kamu davasının kural olarak cumhuriyet savcısı tarafından tanzim edilen iddianamenin görevli ve yetkili mahkemeye verilmesi ve iddianamenin ilgili mahkemece kabul edilmesi ile gerçekleşir kural bu olmakla beraber bu durumun istisnasının düzenlendiği çeşitli mevzuatlarda cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen bir iddianame olmadan ilgili kurumca düzenlenen belgelerle kamu davası açılabilmektedir bu belgeler öğretide iddianame yerine geçen veya iddianame hükmünde olan belgeler olarak adlandırılmaktadır somut olayda da mahkememize bu türden bir belge ile kamu davası açılmıştır tarihli resmi gazetede sayı ile yayımlanan sayılı ceza muhakemesi kanunu ile idarenin soruşturma yaparak kamu davası açabilmesinin düzenlenmiş olduğu özel kanun düzenlemeleri birbiri ile çatışmaktadır sayılı maddesine göre kamu davası açma görevi cumhuriyet savcısı dışında bir kişiye ya da kuruma verilmemiştir dolayısıyla cumhuriyet savcısının dava açma görevi idari kurala devredilmemelidir aksi takdirde sayılı cmknın maddesinde düzenlenen iddianame düzenleme yetkisi maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık halinin mevcudiyeti ve şahsi cezasızlık halinin varlığı halinde cumhuriyet savcısının kamu davası açma takdir yetkisi idari kuralları devredilmiş olacaktır ayrıca sayılı cmknın maddesinde düzenlenen iddianamenin iadesi müessesesinin idarenin tanzim ettiği iddianame yerine geçen belgelere uygulamak mümkün değildir yine sayılı cmknın ve maddesinde kovuşturma evresinin iddianamenin kabulü ile başlayacağı belirtilmiştir ancak iddianame yerine geçen belgelerle kovuşturma aşamasına geçileceği yargılamaya başlanacağına dair sayılı cmkda açık bir düzenleme yoktur savcılık görevinin idari kurallara devredilmesi daha bir çok öngörülen ve öngörülemeyen sorunlara sebebiyet vermektedir örneğin sulh ceza mahkemelerinin temyiz incelemesine tabi kararlarının görüldüsünü kim yapacaktır sayılı cmknın maddesinin amir hükmüne göre duruşmada zorunlu olarak bulunması gereken cumhuriyet savcısının ağır ceza mahkemelerinin duruşmalarında bulunacak mıdır yoksa idarenin memuru mu bulunacaktır sayılı cmkda cumhuriyet savcısına soruşturmada tanınan yetkileri arama elkoyma tutuklamaya sevk etme vb idare de kullanabilecek midir sayılı türk ceza kanununun tck maddesine göre dava zaman aşımını kesen iddianamenin düzenlenmesi idarenin tanzim ettiği iddianame yerine geçenesas sayısı karar sayısı belgeler içinde geçerli olacak mıdır tüm bu sorunlar sayılı yükseköğretim kanununun maddesinin atfıyla sayılı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanunun maddesi uyarınca sayılı ceza muhakemesi kanunu hükümleri uygulanarak mı çözülecektir bu bağlamda sayılı yükseköğretim kanununun maddesi sayılı anayasasının maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmektedir her ne kadar anayasa mahkemesi tarih esas karar sayılı tarih esas karar sayılı kararlarında anayasanın maddesinde yargı yetkisinin mahkemeler dışında başka bir organca kullanılamayacağı ve mahkemelerin bu yetkiyi diğer organlarla paylaşamayacağı açık ve her türlü tartışmadan uzak bir biçimde belirtilmiştir yönetsel organlar tarafından yürütülen soruşturma yargı yetkisine bağlanamaz adı ne olursa olsun salt soruşturma yargı yetkisini kullanma sayılamaz soruşturma ile ilgili kurallar yargı yetkisini kullanma biçiminde yorumlanamaz esasen memurin muhakematı hakkında kanunu muvakkatın yönetsel organlara verilen yargı yetkisini veya bu yetkiyi kullanma içeriğini taşıyan kuralları daha önce anayasa mahkemesi kararları ile iptal edilmiştir anayasada soruşturmanın hakimler ya da yalnızca cumhuriyet savcıları tarafından yapılacağı yolunda bir kural yoktur ayrıca soruşturma yetkisinin yönetim organlarına verilmesi genel bir anlamda olmayıp yasada gösterilen sınırlarla özel yöntemler içindedir bu nedenlerle soruşturmanın yönetim organlarınca yapılmasının anayasanın maddesindeki hakimlik ve savcılık görevinin meslekten hakim ve savcılar eliyle yürütülmesini öngören kurala da aykırı bir yönü yoktur demiş ise de iddia makamının ve savunma tarafının olmadığı bir yargı sistemi anayasanın maddesinde belirtilen bir hukuk devletinde olması gereken hakiki manada yargı olarak tanımlanamaz ehil mercilerce icra edilmeyen iddia ve savunma görevleri şeklen bir başka merci veya kişilerce yerine getirilmesi anayasanın maddelerine aykırılık teşkil etmez mi sayın anayasa mahkemesinin bahsi geçen kararında belirtildiği gibi anayasada soruşturmanın hâkimler ya da yalnızca cumhuriyet savcıları tarafından yapılacağı yolunda bir kural yoksa örneğin kasaplar odası başkanının savcılık görevini üstlenerek herhangi bir kişi hakkında soruşturma yapmasına gözaltına almasına iddianame tanzim etmesine izin veren bir yasal düzenleme anayasaya uygun mu olacaktır eğer anayasaya uygunsa bu durumun hukuk devleti ilkesine tezat olmadığı nasıl izah edilir anayasanın maddesinde hâkimlik ve savcılık görevinin meslekten hâkim ve savcılar eliyle yürütülmesini öngören kural bulunmaktayken savcılık görevinin savcılık mesleğinden olamayan idari mercilerce yerine getirilmesi anayasaya aykırıdır her soruşturma işlemi şeklen yapana savcı her savunma vazifesini şeklen icra edene avukat her şeklen yargılama yapana hâkim denemez hâkim ve savcıların nitelikleri atanmaları hakları ve ödevleri anayasanın maddesinde belirtilmiştir i̇dari mercilerin bir kısım memurlar hakkında cumhuriyet savcısının yerine geçerek soruşturma işlemi icra etmeleri cumhuriyet savcısı gibi iddianame tanzim etmeleri cumhuriyet savcılarına anayasa ile tanınan yetkinin açık ihlalidir vakıf üniversiteleri mensuplarının sayılı yükseköğretim kanununun maddesinde öngörülen soruşturma usulüne mülga tarihli memurin muhakematı hakkında kanunu muvakkata veya sayılı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanuna tâbi olacaklarına ilişkin herhangi bir hüküm yeresas sayısı karar sayısı almadığından vakıf üniversiteleri personelinin soruşturmalarının ve sayılı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanunun maddesi uyarınca bir kısım memurların sayılı cmkya göre cumhuriyet savcısının düzenlemiş olduğu iddianame ile yargılanması ancak yüksek öğretim görevlilerinin sayılı yükseköğretim kanununun maddesine göre idarenin düzenlemiş olduğu bir belge ile yargılanması sayılı anayasasının maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir bu nedenlerle sayılı anayasasının maddelerine aykırı olan sayılı yükseköğretim kanununun maddesinin iptali için sayılı anayasasının maddesi gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasina anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi için dosya içeriği ve belgelerin onaylı birer suretinin anayasa mahkemesinin tarih ve cgns sayılı yazısı dikkate alınarak uyap doküman yönetim sistemi üzerinden anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne sayılı anayasasının maddesinin amir hükmü gereği dosyanın anayasa mahkemesine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde karar verilmesinin beklenmesine bu süre içinde karar verilmezse davanın yürürlükte kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına mahkememizce karar verilmekle anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi yüksek mahkemenizden arz olunur | 1,919 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal istemini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe tarihli ve sayılı yasayla dışişleri bakanlığının kuruluş ve görevleri yeniden düzenlenmiş ve tarihli ve sayılı yasa yürürlükten kaldırılmıştır sayılı yasada büyükelçi nezdinde görevli bulunduğu ülke veya ülkelerde türkiye cumhuriyeti devletini ve cumhurbaşkanını temsil ederken sayılı yasada türkiye cumhuriyeti devleti ve cumhurbaşkanı ile birlikte hükümeti de temsil eder durumu getirilmiştir anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu başlangıçın ikinci paragrafında da türkiye cumhuriyetinin dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olduğu belirtilmiştir anayasanın maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini gerçekleştiren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasakoyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür türkiye cumhuriyeti devletinin diğer ülkelerde temsili anayasanın bu temel ilkeleri doğrultusunda evrensel hukuk ilkelerine uygun olarak gerçekleşmek zorundadır anayasanın ncı maddesinde türk ulusunun egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanacağı belirtilirken egemenliğin kullanılmasının hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı hiçbir kimse veya organın da kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı vurgulanmıştır yetkili organlar anayasanın nci inci ve uncu maddelerinde sayılmıştır türkiye cumhuriyeti devleti bu yetkili organlarla birlikte anayasanın cumhuriyetin temel organları başlıklı üçüncü kısmında sayılan diğer anayasal kurumların bütününden oluşur anayasanın üncü maddesinde de cumhurbaşkanı devletin başı olarak tanımlanmış ve kendisine bu sıfatla türkiye cumhuriyetini ve türk milletinin birliğini temsil etme görev ve yetkisi verilmiştir yabancı devletlere türk devletinin temsilcilerini göndermek türkiye cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek görev ve yetkisi de yine üncü maddeye göre cumhurbaşkanına aittir türkiye cumhuriyeti devletini temsil ve doğal olarak diğer ülkelerde türkiye cumhuriyetini devletini temsil bu anayasal bütünlük içinde anlaşılması gerekir anayasada bunun istisnaları gösterilmedikçe bu temsil yetkisi başka organlar adına kullanılamaz kullanıldığı takdirde bu yetki kaynağını anayasadan almayan bir yetki oluresas sayısı karar sayısı başbakan ve bakanlardan oluşan hükümet ise dış ilişkilerle ilgili görev ve yetkileri bulunmasına karşın diğer ülkelerde türkiye cumhuriyeti devletini sürekli temsil gibi bir anayasal görev ve yetkiyle donanmamıştır kaldı ki türkiye cumhuriyeti devletini temsil devlet organlarının bütününü temsil anlamına gelir bu görev ve yetki anayasa ile cumhurbaşkanına verilmiştir türkiye cumhuriyeti devletini ve cumhurbaşkanını temsil aynı zamanda devlet politikalarını temsil anlamına gelir büyükelçilerin hükümeti de temsil etmesi halinde devlet politikalarını temsil eden büyükelçilerin hükümet politikaları ile sınırlandırılması ve bağlanması söz konusu olur uluslararası ilişkilerde hükümet politikaları her zaman devlet politikası haline gelmeyebilir ve sorumlulukları farklıdır büyükelçilerin hükümeti değil de türkiye cumhuriyeti devleti ve cumhurbaşkanını temsildeki temel amaç bu temsilde iç siyasi etkiden uzak kalınmasıdır anayasanın ıncı maddesinde de uluslararası sözleşmeler hükümetin kabulüne bırakılmamış türkiye cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla yapılacak sözleşmelerin onaylanması tbmmnin onaylamayı bir yasayla uygun bulmasına bağlı kılınmıştır yine aynı maddeye göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir burada artık hükümet politikası yerine devlet politikası söz konusudur uluslararası hukuk ve diplomatik gelenekler de büyükelçilerin devletlerini temsil etmesini öngörmektedir tbmm tarafından tarihli ve sayılı yasa ile uygun bulunan tarihli diplomatik i̇lişkiler hakkında viyana sözleşmesi büyükelçinin nezdinde bulunduğu ülkede kendisini gönderen devleti temsil ettiğini ve kabul eden devletin de büyükelçiyi bu sıfatla kabul ettiğini öngörmektedir madde ve sözleşmenin üncü maddesinde ise bir devletin göndereceği büyükelçi için kabul edecek devletten agreman istemesinin devlet adına yapılan bir işlem olması düzenlenmiştir gönderen devletin büyükelçisinin kabul eden devletin devlet başkanına tevdi etmesi için düzenlenen güven mektupları da gönderen devletin devlet başkanı adına düzenlenmektedir bu uluslararası kurallara uygun davranmanın anayasanın başlangıçında belirtilen dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olma ve hukuk devleti ilkesi bakımından gerekliliği de açıktır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı dışişleri bakanlığının kuruluş ve görevleri hakkında kanunun nci maddesinin numaralı fıkrasının bendinde yer alan ve hükümeti sözcükleri anayasanın başlangıçının ikinci paragrafı ile nci ncı ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iii sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı dışişleri bakanlığının kuruluş ve görevleri hakkında kanunun nci maddesinin numaralı fıkrasının bendinde yer alan ve hükümeti sözcükleri anayasanın başlangıçının ikinci paragrafı ile nci ncı ve üncü maddelerine aykırı olduklarından iptallerine karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 735 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinin anayasaya aykırılığı üncü maddede ölçme seçme ve yerleştirme merkezinin ösym kuruluş görev ve yetkileri düzenlenmiştir maddenin numaralı fıkrasında ösym başkanlığı sayılı yasayla ve ilgili diğer mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğine idari ve mali özerkliğe sahip yükseköğretim kurulu ile ilgili merkezi ankarada bulunan özel bütçeli bir kuruluş olarak tanımlanmıştır numaralı fıkrada da başkanlığın görev ve yetkileri sıralanmıştır yükseköğretim kurulu kararlarına veya ilgili mevzuat hükümlerine istinaden başta yükseköğretim kurumlarında ön lisans lisans veya lisansüstü öğrenim görecek adayların puan sıralamasına göre tespiti veya yerleştirilmesi ile yükseköğretim kurumlarında atama veya yükselmelerde esas alınan sınavlar olmak üzere ulusal ve uluslararası her türlü bilim yetenek veya yabancı dil sınavları ile gerektiğinde yerleştirme işlemlerini yapmak ilgili mevzuat hükümleri uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarında görev almaya veya görevde yükselmeye yönelik sınavları ve gerektiğinde yerleştirme işlemlerini ilgili kurumun talebine bağlı olarak yapmak başkanlığın temel görevleri olarak gösterilmiştir numaralı fıkrada ise başkanlık bu kanunla ve diğer mevzuatla verilen görev ve yetkilerini kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır denilmiştir üncü maddeden de anlaşılacağı gibi ösymnin görevlerini yükseköğretim kurumları ve diğer kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere ikiye ayırmak gerekmektedir yükseköğretim kurumları anayasada uncu ve inci maddelerde özel olarak düzenlenmiştir bilimsel özerkliğin esas alındığı bu kurumlar için uncu ve inci maddeler bütünlük içinde düzenlenmiş yükseköğretim kurumlarıyla ilgili planlama düzenleme yönetme ve denetleme görevi ise bu bütünlüğün ve eşgüdümün sağlanması amacıyla anayasal güvence altındaki yükseköğretim kuruluna yök verilmiştir yükseköğretime giriş dahil bu kurumların tüm sınavlarının seçme ve yerleştirmelerinin anayasanın uncu ve inci maddeleri kapsamında ve güvencesi altında olduğu açıktır anayasal durumun açıklığı karşısında ösymnin yükseköğretim kurumlarıyla ilgili görevlerini yerine getirirken anayasanın öngördüğü bütünlükten ve yöknin görev ve yetkilerinden ayrılması düşünülemez ösymnin yükseköğretim kurumları ve yök yönlerinden görev ve yetkilerini kendi sorumluluğu altında ve yökden bağımsız olarak yerine getirip ve kullanması yökye ait görev ve yetkilerin ayrı bir karar organına devri niteliğindedir ve anayasaya aykırılık oluşturur üncü maddenin numaralı fıkrasında başkanlığın yükseköğretim kurulu ile ilgili olduğunun belirtilmesi bu aykırılığı ortadan kaldırmazesas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesi yükseköğretim kurumları ve yök yönlerinden anayasanın uncu ve inci maddelerine aykırı olup yükseköğretim kurumları ve yök yönlerinden iptali gerekmektedir sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının son tümcesinin anayasaya aykırılığı numaralı fıkrada başkanlığın sınav ölçme değerlendirme ve yerleştirme hizmetlerini yerine getirirken ihtiyaç duyduğu aşamalarda soru hazırlama donanım ve yazılım olarak bilgisayar ve iletişim altyapısı baskı paketleme taşıma dağıtım güvenlik ve işgücü hizmetleri satın alabileceği sınav hizmetleriyle sınırlı kalmak üzere bu mal ve hizmetlerin temininde başkanlık tarafından gerçek kişiler kamu tüzel kişileri veya özel hukuk tüzel kişilerinden alınan mal ve hizmetlerle ilgili olarak tarihli ve sayılı kamu i̇hale kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir fıkranın son tümcesinde ise söz konusu mal ve hizmetlerin teminine ilişkin usul ve esaslar kamu i̇hale kurumunun görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir denilmiştir fıkrada kamu i̇hale kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı belirtildikten sonra hiçbir çerçeve çizilmeden ölçüt esas ve usul getirilmeden mal ve hizmetlerin teminine ilişkin usul ve esaslar doğrudan yönetmeliğe bırakılmıştır yönetmelik hazırlanırken kamu i̇hale kurumunun görüşünün alınması yasa koyucu tarafından belirlenmesi gereken esas ve usullerin gereğinin yerine getirildiği anlamına gelmez anayasanın nci maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği öngörülmüştür buna göre anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir yasa ile yetkilendirme anayasanın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmez bu durum anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluşturur yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının son tümcesi anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasında yer alan müşterek kararname sözcüklerinin anayasaya aykırılığı üncü maddenin numaralı fıkrasının birinci tümcesinde ösym başkanının devlet üniversitelerinde görev yapan profesör unvanına sahip öğretim üyelerinden yükseköğretim kurulunun önereceği üç aday arasından müşterek kararname ile dört yıllığına atanacağı öngörülmüştür anayasanın inci maddesinde yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir denilmekte üncü maddesinde de kararnameleri imzalamak cumhurbaşkanının yürütmeesas sayısı karar sayısı alanındaki görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır anayasanın üncü maddesinde sözü edilen kararnameler kanun hükmünde kararnameler ile bakanlar kurulunun çeşitli kararnamelerinin yanında üst düzey yöneticilerin atanması ile ilgili müşterek kararnameleri de kapsamaktadır yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunca yerine getirileceğinden ilgili bakan ve başbakanın imzalarını taşıyan ve geçerlilik kazanabilmesi için cumhurbaşkanı tarafından imzalanması gereken müşterek kararnamelerin hukuksal geçerliği bir yana yürütme organının idari nitelikte düzenlemesi olduğu açıktır ösym başkanlığı yükseköğretim kurumları ve yök ile bağlantılar ve yöknin ilgili kuruluşu olması göz önünde bulundurulduğunda anayasanın uncu ve inci maddeleri kapsamında anayasal güvence altında özerk yapı içindedir bu yönüyle ösym başkanının bir bakanlık ya da başbakan ile ilgisi ve bağlantısı bulunmadığından atamasının müşterek kararnameyle yapılması hukuk devleti ilkesine ve anayasanın uncu ve inci maddelerine aykırılık oluşturacaktır yükseköğretim kurumları ve yöknin anayasal konumları başbakan ya da bir bakanla hiyerarşik bağlantıya izin vermediği gibi yöknin ilgili kuruluşu olan ösymnin de bu tür bir bağlantıya girmesine izin vermez açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinde yer alan müşterek kararname sözcükleri anayasanın nci uncu ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının bendinde yer alan bakanlar kuruluna inci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan bakanlar kurulu uncu maddesinin numaralı fıkrasının son tümcesinde yer alan bakanlar kurulunun sözcüklerinin anayasaya aykırılığı üncü maddenin numaralı fıkrasında ösym yönetim kurulunun görevleri sayılmış bendinde de bakanlar kuruluna sunulmak üzere doğrudan merkeze bağlı olarak kurulacak temsilciliklerin yeri ve sayısı hakkında kararlar almak görevi sayılmıştır böylece yönetim kurulunun doğrudan merkeze bağlı olarak kurulacak temsilciliklerin yeri ve sayısı hakkında görev ve yetkisi karar alma ile sınırlı kalmış alınan kararın uygulanması bakanlar kuruluna bırakılmıştır inci maddenin numaralı fıkrasında ösym başkanlığının merkez teşkilatı ile doğrudan başkanlığa bağlı temsilciliklerden oluşacağı belirtilmiş temsilciliklerin açılacağı yer ve sayılarının yönetim kurulunun teklifi üzerine bakanlar kurulu kararıyla belirleneceği öngörülmüştür uncu maddenin numaralı fıkrasında sınav soruları ile bunları hazırlamakla görevlendirilmiş olan kişilerin kimliklerinin gizli tutulacağı başkanlığın gizliliğin sağlanması için gerekli bütün tedbirleri alacağı ve ilgili tüm kurumlarla işbirliği yapacağı soru havuzundaki soruların hiçbir koşul altında kısmen ya da tamamen üçüncü şahıslara verilmeyeceği belirtildikten sonra adli ve idari soruşturma ve kovuşturmalarda soru havuzuna erişim için bakanlar kurulunun izni gereklidir denilmiştir ösym anayasanın uncu ve inci maddeleri kapsamında yükseköğretim kurumları ile bağlantılı olup yöknin ilgili kuruluşudur yök ise yine anayasanın uncu ve inci maddeleri kapsamında anayasal güvence altında özerk yapıya sahiptir yüksekesas sayısı karar sayısı öğretim kurumları için öngörülen bilimsel özerklik ilkesi yök için olduğu kadar yükseköğretime giriş ve yerleşme için de söz konusudur ösymnin yükseköğretim kurumlarıyla ilgili görev ve yetkileri göz önünde bulundurulduğunda aynı özerklik ilkesinin ösym için de geçerli olması gerektiği açıktır ösymnin yükseköğretim kurumları dışında diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili görevler de yapması yök ile ilgili kurumun kimi görev ve yetkilerinin bakanlar kurulu bağlantılı yürütülmesini gerektirmez bu bağlantı anayasal güvence altındaki özerklik ilkesini zedeler anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararında da belirtildiği gibi anayasanın uncu maddesi üniversitelerin bir hukuk devletinin üniversitesine yaraşır biçimde uygar ve evrensel karakterde öğretim eğitim araştırma ve yayın konularında bilimsel özerkliğe sahip bir kamu tüzelkişisi biçiminde kurulmasını ve cumhuriyetin temel organları içinde bu niteliği ile yer almasını istemiş ve buna göre düzenlemeler yapmıştır anayasanın uncu maddesinde üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip kamu tüzelkişileri olarak tanımlanması ve bunların ancak devlet tarafından yasayla kurulabileceklerinin saptanması ile güdülen ereğin siyasal çevrelerin özellikle iktidarların ve ayrıca çeşitli baskı gruplarının üniversite çalışmalarıyla öğretim ve eğitimini etki altında tutabilmeleri yolunu kapatmak ve bu faaliyetlerin bilimsel gerekler ve gereksinmelerden başka herhangi bir dış etkiden uzak kalacak bir ortamda sürdürülmesini sağlamak olduğunda kuşku yoktur anayasanın uncu maddesinin gerekçesinde de yasaya bırakılan konuların bilimsel özerklik ilkesi göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır bu gerekçede ve anayasa mahkemesinin söz konusu kararında açıkça vurgulandığı üzere anayasanın üniversiteler konusunda kabul ettiği temel ilke çağdaş öğretim ve eğitime uygun çalışmalarla belirgin bilimsel düzeyde insan gücü yetiştirmekle görevli üniversiteleri dışarıdan gelebilecek her çeşit baskı ve müdahaleden korumak üniversite eğitim ve öğretimini bilimsel gerekler ve gereksinmelerden başka herhangi bir dış etkiden uzak tutmaktır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının bendinde yer alan bakanlar kuruluna inci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan bakanlar kurulu uncu maddesinin numaralı fıkrasının son tümcesinde yer alan bakanlar kurulunun sözcükleri anayasanın uncu ve inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinin anayasaya aykırılığı personel rejimi ve mali hükümlerin düzenlendiği ncı maddenin numaralı fıkrasında başkana yükseköğretim kurulu başkan vekiline ödenen aylık ve sosyal yardımları başkan yardımcılarına yükseköğretim yürütme kurulu üyelerine ödenen aylık ve sosyal yardımları geçmemek üzere bakanlar kurulu tarafından tespit edilecek tutarda ödeme yapılacağı belirtilmiştir tam zamanlı görev yapan ve görevleri süresince lisansüstü eğitim faaliyetleri hariç başka hiçbir kurum veya kuruluşta ücretli iş göremeyecek olan başkan ve başkan yardımcılarına yapılacak ödemelerin üst sınırları yasada belirtildiği halde alt sınırları belirtilmemiştiresas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti her türlü işlem ve eylemi hukuka uygun her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren devlettir öte yandan hukuk devleti ilkesi yürütme organının faaliyetlerinin yönetilenlerce belli ölçüde öngörülebilir olmasını herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesini ekonomik ve sosyal yaşamlarındaki tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesini gerektirir zira hukuk devletinin gereği olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesi idarenin keyfi hareket etmesini engeller bunu gerçekleştirmenin başlıca yolu ise kural konulmasını gerektiren durumlarda bunların genel soyut anlaşılabilir ve sınırlarının belirli olmasını sağlamaktır anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlemeden neyin anlaşılması gerektiği anayasa mahkemesinin birçok kararında açıklanmıştır buna göre yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına geleceğinden anayasanın nci maddesine aykırı düşer ancak yasada temel esasların ve çerçevenin belirlenmesi koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması anayasaya aykırılık oluşturmaz esasen anayasanın inci maddesinde yer alan yürütme yetkisi ve görevi anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasına göre kamu personeline ilişkin statü esaslarının ve bu bağlamda hizmetten ayrılmaya ilişkin kuralların kanunla düzenlenmesi gerekmektedir yasayla düzenleme belirli konulardan kavram ad ve kurum olarak söz etmek anlamına gelmeyip düzenlenen alanda temel ilkelerin konularak çerçevesinin çizilmiş olmasını ifade eder ancak yasada temel esasların belirlenmiş olması koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntılar yürütme organının takdir yetkisine bırakılabilir yasa koyucu dava konusu kuralda ödeme yapılacak çalışanların niteliği ve statülerine göre bu kişilere yapılacak ödemelerin tavan oranlarını ayrıntılı olarak düzenlemiş ancak yürütmeye bırakılan yetkinin sınırlarının belirlenmesi açısından yapılacak ödemelerde herhangi bir taban oranı belirlememiştir yürütmeye bırakılan yetkinin üst sınırı ve çerçevesi belirlenirken alt sınırının belirlenmemiş olması kuralda belirtilen personele yapılacak ödemelerde asgari bir garanti içermemektedir bu nedenle dava konusu kural devletin tüm işlem ve eylemlerine bireylerin güven duymasını zedeleyici nitelik taşıdığından hukuk devletinin gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesi anayasanın nci nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının birinci ve son tümcelerinin anayasaya aykırılığı numaralı fıkranın birinci tümcesinde ösym başkanlığında daire başkanı ihukuk müşaviri basın ve halkla i̇lişkiler müşaviri hukuk müşaviri ölçme seçme ve yerleştirme merkezi uzmanı ve ölçme seçme ve yerleştirme merkezi uzman yardımcısı ile doğrudan başkanlığa bağlı temsilcilikleri yönetmekle görevlendirilen şube müdürü kadrolarınaesas sayısı karar sayısı atananların kadroları karşılık gösterilmek suretiyle sayılı kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli olarak çalıştırılabileceği öngörülmüş son tümcesinde de bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler bakanlar kurulunca tespit edilir denilmiştir böylece bu suretle çalıştırılacak personele bu kanuna ekli sayılı cetvelde unvanları itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere bakanlar kurulu kararıyla belirlenecek tutarda aylık brüt sözleşme ücreti çalıştıkları günlerle orantılı olarak hastalık ve yıllık izinler dâhil ocak nisan temmuz ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye üstün gayret ve çalışmaları sonucu emsallerine göre başarılı çalışmalar yaptıkları tespit edilenlere başkanın onayı ile haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi dışında tüm konular sözleşmeye ve bakanlar kurulu kararına bırakılmıştır anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu nci maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına tbmmnin olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği belirtilmiş inci maddesinde de devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları kanunla özel olarak düzenlenir denilmiştir yükseköğretim kurulu kararlarına veya ilgili mevzuat hükümlerine istinaden başta yükseköğretim kurumlarında ön lisans lisans veya lisansüstü öğrenim görecek adayların puan sıralamasına göre tespiti veya yerleştirilmesi ile yükseköğretim kurumlarında atama veya yükselmelerde esas alınan sınavlar olmak üzere ulusal ve uluslararası her türlü bilim yetenek veya yabancı dil sınavları ile gerektiğinde yerleştirme işlemlerini ilgili mevzuat hükümleri uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarında görev almaya veya görevde yükselmeye yönelik sınavları ve gerektiğinde yerleştirme işlemlerini ilgili kurumun talebine bağlı olarak yapmak görevini üstlenen ösym idarenin bütünlüğü içersinde yer alan kamu tüzel kişiliğine idari ve mali özerkliğe sahip yükseköğretim kurulu ile ilgili kamu hukuku ilke ve düzenlemelerine bağlı kalarak kamu yararı amacıyla işlemler yapan genel idare esaslarına göre faaliyet gösteren bu nedenle icra ettiği hizmet sürekli ve asli nitelikte olan bir kurumdur ösym yasayla kendisine verilen kamu hizmeti niteliğindeki sürekli görev ve hizmetleri uzmanlık esasına göre çalışan hizmet birimlerince yerine getirir bu nedenle personel anayasanın inci maddesinde sözü edilen genel idare esaslarına göre asli ve sürekli nitelik taşıyan kamu hizmetlerini yerine getiren personeldir anayasanın inci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki görevleri yürüten bütün personelin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülüklerinin yasayla düzenlenmesi gerekir açıklanan nedenlerle sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının birinci ve son tümceleri anayasanın nci nci ve inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektediresas sayısı karar sayısı sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesinde yer alan hizmet bedeli sözcüklerinin anayasaya aykırılığı numaralı fıkrada ösym başkanlığı tarafından yapılan merkezi sistem sınavlarında millî eğitim bakanlığına bağlı okul ve kurum müdürlükleri ile koordinatörlüklerce her bir başvuru kaydı için adaylardan alınacak başvuru tercih şifre verme gibi hizmet bedelinin okulların ve koordinatörlüklerin sınav hizmetlerine yönelik ihtiyaçlarında kullanılmak üzere koordinatörlük ile okul ve kurum müdürlüklerinin bağlı olduğu il veya ilçe millî eğitim müdürlükleri nezdinde açılan hesaba aktarılacağı belirtilmiştir anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey yasadan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar yasa kuralı ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir öngörülebilirlik şartı olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır belirlilik kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar numaralı fıkranın birinci tümcesinde hizmet bedelinin niteliği ölçütleri sınırı kimler tarafından nasıl belirleneceği gösterilmemiştir hizmet bedeli sözcükleri kuralda yer alış şekliyle belirsizdir açıklanan nedenlerle sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının birinci fıkrasında yer alan hizmet bedeli sözcükleri anayasanın nci maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendinin anayasaya aykırılığı ncı maddenin numaralı fıkrasında ösymnin gelirleri gösterilmiştir fıkranın bendinde yurt içi ve yurt dışı sınav ölçme değerlendirme ve yerleştirme hizmetleri karşılığında alınacak ücretler ösymnin gelirleri arasında sayılmıştır ancak yasa koyucu yurt içi ve yurt dışı sınav ölçme değerlendirme ve yerleştirme hizmetleri karşılığında alınacak ücretlerle ilgili hiçbir çerçeve çizmemiş belirleme yapmamıştır öte yandan bu ücretlerin anayasanın üncü maddesi kapsamında harç olup olmadığı da belli değildir yükseköğretim kurumlarıyla ilgili ayrım da yapılmamıştır ücretlerin niteliği ölçütleri sınırı kimler tarafından nasıl belirleneceği gösterilmemiştir bendi bu yönleriyle belirsizlik içermektediresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle ve yukarıda numaralı bölümde belirtilen gerekçeyle sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının bendi anayasanın nci maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın üncü maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı polis yüksek öğretim kanununun uncu maddesinin i̇kinci fıkrasında ve inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan lise ve dengi okulları bitirenler i̇baresinin anayasaya aykırılığı sayılı yasayla değiştirilmeden önce tarihli ve sayılı polis yüksek öğretim kanununun uncu maddesinin ikinci fıkrası polis meslek yüksek okullarına öğrenci seçme ve yerleştirme merkezi tarafından yapılan öğrenci seçme sınavını kazanan ve bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar genel lise erkek teknik öğretim kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları arasından yapılacak özel yetenek sınavında başarılı olanlar alınır inci maddesinin birinci fıkrası fakültenin esas öğrenci kaynağı polis kolejidir i̇htiyaç halinde genel lise erkek teknik öğretim kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları arasından yönetmelikle belirtilecek şartları taşıyan öğrenciler de fakülteye alınabilirler şeklindeydi sayılı yasanın üncü maddesiyle sayılı yasanın uncu maddesinin ikinci fıkrasında ve inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan genel lise erkek teknik öğretim kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları ibareleri lise ve dengi okulları bitirenler şeklinde değiştirilmiştir sayılı yasanın uncu maddesinin ikinci fıkrasında ve inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan genel lise erkek teknik öğretim kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları ibarelerinin anayasaya aykırılığı savıyla anayasa mahkemesine açılan iptal davasında iptali istenilen kurallarda polis meslek yüksekokullarına ve güvenlik bilimleri fakültesine genel lise erkek teknik kız teknik veya turizm ve ticaret lisesi mezunu olanların alınabileceği sayılan liseler arasında olmayan daha kaliteli eğitim ve öğretim veren liseleri bitirenlerin ise belirtilen okullara alınmamasının kamu yararı ve adalet ilkelerine aykırı düştüğü nispeten başarılı ve yetenekli vatandaşlar için hizmete giriş olanağı getirildiği halde çok daha başarılı ve yetenekli vatandaşlar için hiçbir haklı gerekçeye dayanmadan bu olanağın tanınmamasının adil olmayan sonuçları olduğu bu nitelikleriyle yapılan yasal düzenlemelerin hukuk devleti ve eşitlik ilkeleri ile anayasanın kamu hizmetlerine girme hakkı ile ilgili inci maddesine liyakat ilkesini düzenleyen inci maddesinin ikinci fıkrasına ve özellikle imam hatip lisesi mezunlarının bu okullara alınmamasının amaçlanması nedeniyle de laiklik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür anayasa mahkemesi yaptığı inceme sonunda tarihli ve k sayılı kararındaesas sayısı karar sayısı polis yükseköğretim kurumlarına alınacak öğrencilerin kaynağını düzenleyen günlü sayılı polis yükseköğretim kanununda yapılan değişiklikten önceki düzenlemede öğrenci kaynakları arasında lise ve dengi okul mezunları sayılarak herhangi bir sınırlama yapılmamış iken önce günlü sayılı kanun hükmünde kararname ile genel ve teknik lise mezunları daha sonra da açıklanan dava konusu günlü sayılı yasal düzenleme ile genel lise erkek teknik öğretim kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunlarına yer verilerek kapsam daha da daraltılmıştır günlü sayılı polis yüksek öğretim kanununun uncu maddesinde polis meslek yüksekokullarının kuruluşu ve öğrenci kaynakları ile öğretim süresi inci maddesinde de güvenlik bilimleri fakültesinin öğrenci kaynakları öğrencilerin istihkakları özlük işlemleri mecburi hizmet yükümlülüğü ve evlenme yasağı akademiye alınacak öğrencilerin nitelikleri ile giriş esas ve şartlarının yönetmelikle belirleneceği gibi kurallar düzenlenmiştir anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini gerçekleştiren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasanın ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasa koyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür anayasanın uncu maddesine göre herkes dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz yasanın gerekçesinde de belirtildiği gibi iptali istenilen kuralların temelde türk toplumuna ve emniyet örgütünün ihtiyaç ve beklentilerine yanıt verebilecek nitelikte polislerin yetiştirilmeleri ve onların insan haklarına saygılı ancak devlet otoritesini de zaafa uğratmayacak bir yapıda eğitilmeleri için eğitim hizmetlerinin gelişen bilim ve teknolojiye paralel olarak yapılandırılmasını sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır böylece adı geçen okullara genel lise erkek teknik öğretim kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları arasından öğrenci alınmasının emniyet hizmetlerinin gereksinimlerine daha uygun olduğu düşünülmüştür belirli önemde bazı kamu hizmetlerinin özelliklerini gözeterek gerçekleştirdiği bu tür düzenlemeler anayasal ilkelere bağlı kalmak ve hizmetin gereklerini dikkate almak koşuluyla yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olan bir yasamaesas sayısı karar sayısı işlemidir bu nedenle farklı liselerden mezun olanlar aynı nitelikleri taşımadıklarından eşitlik karşılaştırmasına esas alınamazlar açıklanan nedenlerle sayılı polis yükseköğretim kanununun uncu ve inci maddelerinin dava konusu kuralları anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı değildir gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar vermiştir anayasa mahkemesi kararında da belirtildiği gibi sayılı yasada türk toplumuna ve emniyet örgütünün ihtiyaç ve beklentilerine yanıt verebilecek nitelikte polislerin yetiştirilmeleri ve onların insan haklarına saygılı ancak devlet otoritesini de zaafa uğratmayacak bir yapıda eğitilmeleri için eğitim hizmetlerinin gelişen bilim ve teknolojiye paralel olarak yapılandırılmasını sağlamak amacıyla polis okullarına genel lise erkek teknik öğretim kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları arasından öğrenci alınmasının emniyet hizmetlerinin gereksinimlerine daha uygun olduğu düşünülmüştür belirli önemde bazı kamu hizmetlerinin özelliklerini gözeterek gerçekleştirilen bu tür düzenlemeler anayasal ilkelere bağlı kalmak ve hizmetin gereklerini dikkate almak koşuluyla yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olan bir yasama işlemidir bu tür özellikli hizmetlere girişte farklı liselerden mezun olanlar aynı nitelikleri taşımadıklarından eşitlik karşılaştırmasına esas alınamazlar görevin niteliği ve hizmetin gereği emniyet örgütüne alınacakların belirli okullardan alınmasını gerektirir hiçbir sınırlama yapılmayarak lise ve dengi okulları bitirenlerin tercih edilmesi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz öte yandan türkiyede lise ve dengi okullarda çeşitli mesleklere yönelik özel eğitimler yapılmakta söz konusu okullarda eğitim görenler bitirdikleri okulların özelliklerine göre meslek sahibi olmaktadır lise ve dengi okulları tercih edenler mezun olduklarında hangi mesleklerde çalışabileceklerini bilmekte ve ona göre okul tercih etmektedir eğitim ve öğretimleri de mesleklerin özelliğine göre şekillenmektedir okullar mesleğin eğitim ve öğretimin özelliğine göre ayrılırken mezunların hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın tüm mesleklere kabulü anayasanın eşitlik ilkesiyle bağdaşmaz yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğundan hukuksal durumları farklı olanların aynı mesleğe alınması eşitlik ilkesini zedeler okullar arasındaki eğitim eşitliğini bozar açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesi ile değiştirilen tarihli ve sayılı polis yüksek öğretim kanununun uncu maddesinin ikinci fıkrasında ve inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan lise ve dengi okulları bitirenler ibaresi anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın geçici inci maddesinin numaralı fıkrasının i̇kinci tümcesinin anayasaya aykırılığı geçici inci madenin numaralı fıkrasıyla sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihte yükseköğretim kurulu öğrenci seçme ve yerleştirme merkezi kadrolarında bulunan genel sekreter ihukuk müşaviri hukuk müşaviri araştırma geliştirme değerlendirme müdürü bilgi i̇şlem müdürü kütüphane ve dokümantasyon müdürü planlama ve mali i̇şler müdürü sınav hizmetleri müdürü i̇dari i̇şler müdürü müdür ve müdür yardımcılarının görevleri sona ermiş ve kadroları iptal edilmiştir fıkranın ikinci tümcesinde de bunlaresas sayısı karar sayısı herhangi bir işlem veya tebligata gerek kalmaksızın yükseköğretim kuruluna ekli sayılı liste ile ihdas edilen araştırmacı kadrolarına atanmış sayılır denilmiştir yasa kuralıyla ösym teşkilat düzenlemesi adı altında bazı kadro görevleri sona erdirilerek araştırmacı unvanlı kadrolara atamaları yapılmıştır aslında ösymde yapılan değişikliklerin hiçbir ihtiyaç belirtilmeden gerekçe gösterilmeden yapı | 4,051 |
esas sayısı karar sayısı muratpaşa belediyesinin sayılı kanunun ve nci maddelerinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve ıncı maddelerine aykırı olduğu iddiası ciddi bulunmuştur mahkemece itiraz konusu kuralların aynı zamanda anayasanın uncu maddesine de aykırı olduğu düşünülmüştür a anayasanın cumhuriyetin nitelikleri başlıklı inci maddesi şöyledir türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir banayasa mahkemesi hukuk devleti bahsinde bu kavramın ne şekilde anlaşılması gerektiğine dair bir çok karar vermiştir anayasa mahkemesinin internet sitesi aracılığıyla erişilen bu kararlarla ortaya konulan görüşler kısaca şöyledir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devleti ilkesinin bir başka gereği ise kanunların kamu yararı amacını gerçekleştirmek üzere çıkarılmasıdır kanunların ilke olarak genel ve nesnel olmaları gereğini ifade eden kanunların genelliği ilkesi ise hukuk devleti ve kanun önünde eşitlik ilkelerinin bir sonucudur kanunların genelliğinden anlaşılan belli kişileri hedef almayan özel bir durumu gözetmeyen önceden saptanıp soyut biçimde herkese uygulanabilecek kurallar içermesidir buna göre yasa kurallarının her şeyden önce genel nitelikte olması herkes için objektif hukuki durumlar yaratması ve aynı hukuki durumda bulunan kişilere ayırım gözetilmeksizin uygulanabilir olması gerekir anayasa mahkemesince kamu yararı konusunda yapılacak inceleme kanunun kamu yararı amacıyla yapılıp yapılmadığının araştırılmasıyla sınırlıdır anayasanın çeşitli hükümlerinde yer alan kamu yararı kavramının anayasada bir tanımı yapılmamıştır ancak anayasa mahkemesinin kararlarında da belirtildiği gibi kamu yararı bireysel özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarardır kamu yararı düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya yalnız belli kişilerin yararına olarak kanun hükmü konulamaz böyle bir durumun açık bir biçimde ve kesin olarak saptanması hâlinde söz konusu kanun hükmü anayasanın maddesine aykırı düşer açıklanan ayrık hâl dışında bir kanun hükmünün ülke gereksinimlerine uygun olup olmadığı hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının sağlanabileceği bir siyasî tercih sorunu olarak kanun koyucunun takdirinde olduğundan bu kapsamda kamu yararı değerlendirmesi yapmak anayasa yargısıyla bağdaşmaz hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir belirlilik ilkesi yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdıresas sayısı karar sayısı hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanmasıdır hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir kural olarak hukuk güvenliği kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar kanunların geriye yürümezliği olarak adlandırılan bu ilke uyarınca kanunlar kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kazanılmış hakların korunması mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihinden sonraki olay işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır geçmiş yeni çıkarılan bir kanunun etki alanı dışında kalır bu nedenle sonradan yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir hizmet alımı sözleşmeleri ile kamu idarelerinde çalışan işçiler hizmeti sunan şirketlere bağlıdır bu işçilerin istihdamından asıl yararı karlılık amacıyla faaliyet gösteren bu şirketler elde etmektedir kamu idareleri istihdam edilen işçilerin sunduğu hizmetin karşılığını şirketlere ödemektedir şirketler kamu idarelerinden aldıkları hizmet bedeliyle istihdam ettikleri işçilerin ücretlerini kıdem tazminatlarını ve diğer kanuni haklarını ödemek ödevi altındadırlar sayılı kanunun inci maddesinde düzenlenen alt işveren üst işveren kurumları iş hukukunda egemen olan işçinin korunması işçi yararına yorum ilke ve amaçlarına matuftur ne ki itiraz konusu kurallarla işçi lehine yorum ve işçinin korunması ilke ve amaçlarından kar elde etmek amacıyla hareket eden çoğu tacir sıfatına haiz alt işverenler de yararlandırılmış olmaktadır den sonra kurulan hizmet alımı sözleşmelerinde kıdem tazminatının alt işverenlere rücu edileceğine dair bir düzenleme yoksa kıdem tazminatlarını ödeme yükü sadece kamu idarelerine geçecektir oysaki hizmet sunan şirketler birer tacirdirler ve her tacir gibi basiretli davranmak zorundadırlar kamu idareleri ile akdettikleri sözleşmelerde kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarının kendilerince karşılanmasına olanak sağlayan düzenlemeleri en azından müteselsil borçluluk düzenlemesini kendi ticari politikalarına uygun bulmuyorlarsa sözleşmeleri imzalamayabilirler bu sözleşmeleri ve eklerindeki şartnameleri önceden görme imkanına da sahiptirler kıdem tazminatlarının kamu idarelerince ödenmesi işveren şirketlerin bu yasal ödevlerinin onların uhdesinden alınarak kamu idarelerinin uhdesine geçirilmesi sonucunu doğurur bu sonucun hukuk devletinin temelini oluşturan adalet düşüncesiyle keza kamu yararı amacıyla bağdaştığı söylenemez türk borçlar kanununun inci maddesi müteselsil borçlulukta iç ilişkinin öncelikle sözleşmeye göre belirleneceğini öngörmektedir müteselsil borçlular bu ilişkiyi diledikleri şekilde düzenleyebilirler eğer düzenlememişlerse takdirde yasa hükmü uygulanır ve müteselsil borçlular iç ilişkide yarı yarıya sorumlu olurlar i̇şte itiraz konusu kurallarla genel bir kanun olan türk borçlar kanununun inci maddesinin kamu idarelerine bahşettiği yarı yarıya rücu imkanı da ortadan kalkmaktadır ama bu imkan sadece kamu idareleri yönünden ortadan kalkmaktadır kamu idareleri dışındaki üst işverenler sözleşmeye ve yasaya göre önceden olduğu gibi alt işverenlere rücu edebileceklerdir i̇tiraz konusu kurallar bu nitelikleriyle kanunların genelliği ilkesine de aykırıdırlar i̇tiraz konusu kuralların geçmişe yürütülmeleri den sonra kurulan tüm sözleşmeleri etki alanına almaları kanunların geriye yürümezliği ve bağlantılı olarak hukuki güvenlik ilkelerine de aykırılık oluşturur belirlilik ilkesi de ihlal edilmiştir çünkü den itibaren kurulan hizmet alımı sözleşmelerinin kamu idarelerine bahşettiği en azından yasal yarı yarıya rücu hakkıesas sayısı karar sayısı yaklaşık beş yıl sonra kabul edilen bu kurallarla geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılmıştır halbuki geçmiş beş yılda kurulan bu sözleşmeler yasalara irade ve sözleşme özgürlüğüne kısaca hukuk düzenine uygun ve meşrudurlar anayasanın kanun önünde eşitlik başlıklı uncu maddesi şöyledir herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür ek cümle md bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar anayasa mahkemesi bir çok kararında kanun önünde eşitlik ilkesinin şu şekilde yorumlanması gerektiğine işaret etmektedir anayasanın maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunla aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanunlar karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlâli yasaklanmıştır kanun önünde eşitlik ilkesi herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durum ve konumlardaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi ihlâl edilmiş olmaz kamu idareleri dışındaki üst işverenler türk borçlar kanununun inci maddesiyle bahşedilen yarı yarıya rücu hakkından şartsız ve kısıtlamasız yararlanabilirken kamu idarelerinin bu haktan yoksun kalması kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olur çünkü örneğin alt işverenlerden temizlik hizmeti satın alan bir özel sağlık kuruluşu ile sağlık bakanlığına bağlı bir kamu sağlık kuruluşu arasında hukuki konum açısından hiçbir fark yoktur i̇kisi de bedelini ödeyerek hizmet satın almaktadırlar keza özel sağlık kuruluşlarının kıdem tazminatını alt işverenlere rücu için sözleşmede açık bir düzenlenme bulunması aranmazken kamu sağlık kuruluşları için aranması da aynı şekilde kanun önünde eşitlik ilkesini ihlal eder anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı ncı maddesi ise şöyledir herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamazesas sayısı karar sayısı den itiraz konusu kuralların yürürlüğe girdiği kadar bakanlıklar üniversiteler belediyeler ve diğer birçok kamu kurum ve kuruluşu çeşitli şirketlerle hizmet alım sözleşmeleri akdetmişlerdir bu sözleşmelerin bazılarında kıdem tazminatının alt işverenlere rücu için özel bir düzenleme yer almasa da kamu idareleri yasa gereği yarı yarıya rücu hakkına sahiptir halihazırda ülkemizdeki asliye hukuk mahkemelerinde den sonra kurulan sözleşmeler sebebiyle kamu idarelerinin açtığı ve devam eden çok sayıda rücu davası bulunmaktadır i̇tiraz konusu geçici madde bu davalarda ihtilafın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde kararlar verilmesini buyurmaktadır oysaki kamu idareleri bu davaları meşru yasal ve yargısal ilkelere dayanarak açmışlardır i̇tiraz konusu kural geçmişe yürütülmeyecek olsa bu davalar önceden olduğu gibi kamu idareleri lehine sonuçlanacak ve idareler alt işverenlerin yasal borcu olan kıdem tazminatını onların yerine ödemek yükünden kurtulacaklardır avrupa i̇nsan hakları mahkemesi yürürlükteki kurallara uygun olarak açılmış bir dava devam ederken yasamanın yeni düzenleme yaparak davayı etkisizleştirmesinin mahkemeye başvurma hakkını zedeleyebileceğini benimsemektedir i̇nsan hakları avrupa sözleşmesi ve anayasa mahkemesine bireysel başvuru kapsamında bir inceleme prof dr sibel i̇nceoğlu avrupa konseyi baskı i̇tiraz konusu kurallarla anayasanın ncı maddesinin de ihlal edildiği belirgindir iii sonuç ve i̇stek açıklanan nedenlerle şubat tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren şubat kabul tarihli ve sayılı sosyal hizmetler kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun ve nci maddelerinin tc anayasasının ıncı maddelerine aykırı olmaları nedeniyle iptalleri yüksek takdirlerinize saygıyla arz olunur | 1,487 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ türkiye büyük millet meclisi üyeleri kemal anadol ve kemal kiliçdaroğlu ile birlikte milletvekili tarafından verilen günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe anayasanın inci maddesine aykırılık sayılı kooperatifler kanununun gerekçesinde anayasa ilkelerinin ışığı altında ve demokratik düzen içinde kalkınma hamlelerinin ekonomik alandaki gelişmelerini birlikte çalışma yolu ile gerçekleştirmek tek başına yetersiz olan emek ve sermayenin birleştirilmesiyle büyük yatırımlara doğru yönelmeyi sağlamak teknik ilerleme ve düzenli pazarlama imkânları yaratmak ve böylece büyük vatandaş kütlelerinin refaha kavuşmasını mümkün kılmak için teşkilatlanmada kooperatifleşmenin önemi bugün bütün dünyaca kabul edilen bir hakikattir denilerek kooperatifleşmenin önemi vurgulanmış ve kooperatiflerin amacının bireyin ekonomisini geliştirmek olduğu belirtilmiştir ekonominin geliştirilmesi geniş kapsamlı ve çok yönlüdür bireyin günlük yaşamı içinde gerekli ve kıt olanaklarla tek başına elde edilmesi zor gereksinimlerini ucuza sağlayabilmesi rahat yaşam şartlarına uygun bir konuta sahip olabilmesi mesleği ile ilgili araçları kolaylıkla elde edip kullanabilmesi teknik ilerleme ve düzenli pazarlama imkânları yaratılması toplu atılımı ifade eden kooperatifleşmekle mümkün olabilmektedir sayılı kanunla yapılan düzenlemenin hiçbir sınır getirmeksizin özel hukuk tüzel kişilerinin kooperatiflere ortak olmalarını öngörmesi kooperatiflerin ticari bir ortama sokulmasına yol açabilmesi nedeniyle kooperatifleşmenin amacına ters düşmektedir şöyle ki ticaret ortaklıklarında kar elde etmek ve bunu paylaşmak amaç olmasına karşın kooperatiflerde ortaklarının ekonomik yarar ve gereksinmelerini sağlamak ve devam ettirmek ilkesinden hareket edilir toplumda bireyleri bir arada yaşamaya iten nedenler arasında kuşkusuz ekonomik gereksinimler başta gelmektedir bu gereksinimlerin karşılanmasında ve güvence altına alınmasında siyasal otorite belirli kişi veya grupları önde tutabileceği gibi toplumu oluşturan bireylerin tümünün çıkarlarını gözetmeyi de yeğleyebilmektedir korunması amaçlanan toplum kesimleri ve sağlanan ekonomik güvenceler ise siyasal otoritenin ve yönetimin niteliğini demokratik ilkelere bağlılığının derecesini ortaya koymaktadır ekonomik düzende devlet gereksinimleri karşılamak ve güvenceleri sağlamak bakımından beklentileri karşılamakta yetersiz kaldığında bireylerin kendi gereksinimlerini kendilerinin sağlaması ve karşılıklı yardımlaşma temeline dayalı büyük ekonomik güçleri oluşturması fikri ortaya atılmıştıresas sayısı karar sayısı demokratik düşünce kültürünün bir ürünü olarak geçen yüzyılların ortalarından beri varlığını kabul ettiren bu ekonomik sistem kooperatifçilik adı altında özellikle batı uygarlığının önderliğini yapan türkiyenin de girmek istediği avrupa birliğine dahil ülkelerde büyük önem kazanmıştır ticaret ortaklıklarında sermaye amaca ulaşmak için önde gelen bir araçtır oysa kooperatiflerde sermaye çok sonra gelen bir değer ve etken durumundadır kooperatiflerde sermayenin diğer ortaklıklardan farklı olarak ön planda görülmemesi kuşkusuz bunların kar paylaşmak amacı ile değil ortaklarının ekonomik gereksinmelerini karşılamak güçlendirmek ve korumak için kurulmuş olmalarının bir sonucudur kooperatiflerde mademki içe dönüklük ön planda tutulmuştur ve mademki kural olarak ortakları ve müşterileri aynı kişilerdir halde ortaklar için sağlanan ve devam ettirilmesi istenen ekonomik yarar yine ortakların kişisel çaba ve gayreti sayesinde gerçekleştirilmelidir kooperatiflere ticaret şirketlerinin hiçbir sınır olmaksızın ortak olmaları halinde yukarıda açıklanan nedenlerle ortakların kişisel çabaları yerine sermaye ve dolayısıyla dış ilişkilerinde ticari işletme ağırlık kazanacak ve bu durumda karın paylaştırılması gündeme gelecektir ki sonuçta amacın saptırılması ve dolaylı biçimde dahi olsa kooperatiflerin ticari bir ortama geçirilmeleri söz konusu olacaktır uygulamada da öncelikle tüketim ve konut kooperatiflerinin büyük ticaret şirketlerinin pazarlamacısı durumuna düştükleri görülecektir anayasamızın inci maddesinde devlet kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır denilmek suretiyle devlet özel teşebbüsün yalnız başına başaramayacağı girişimleri gerçekleştirmek amacı ile birleşen kişilerin yarattıkları bu kuruluşları geliştirmek ve gelişmelerini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlü tutulmuştur hal böyle iken yukarıda etraflıca açıklanan nedenlerle ticari bir ortama sokulacak olan kooperatifçilik anayasada desteklenmesinin öngörülmesine karşın milli ekonominin ortam ve şartlarına bağlı olarak bireyin ekonomisini geliştirerek üretimin artırılması ve tüketicinin korunması amacından uzaklaştırılmış olacağından sayılı kanunun inci maddesiyle değiştirilen sayılı kooperatifler kanununun uncu maddesi anayasanın inci maddesine aykırı düşecektir bu nedenle söz konusu hükmün iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın inci maddesine aykırılık anayasa mahkemesinin tarihli k sayılı kararında anayasanın inci maddesiyle devlete milli ekonominin yararları doğrultusunda üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alma görevi verilmiştir bu göreve uygun olarak kooperatifçiliğin geliştirilmesi desteklenip yönlendirilmesi küçük üreticilerin ve dar gelirlilerin korunması dengeli bir toplum oluşturulması sosyal hukuk devletinin önemli görevleri arasındadır bir yandan küçük üreticileri bir yandan da dar gelirlileri korumak dengeli bir toplum kurmak sosyal devletin görevlerinden biridir denilmiştir anayasa mahkemesinin bu kararında da açıklandığı üzere bireyleri kooperatif çatısı altında birleşmelerinin ve böylece anamal egemenliğine dayanan geleneksel ekonomik düzenin baskısından kurtulmalarının ve yeni bir demokratik ve sosyal adaletçi hukukesas sayısı karar sayısı düzeninin de temelini oluşturmalarının söz konusu olduğu bir ortamdan uzaklaştıracak olan sayılı kanunun nci maddesiyle değiştirilen sayılı kooperatifler kanununun uncu maddesi bu açıdan da sosyal devlet ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırıdır ve iptali gerekir uluslararası hukuk normlarına ve dolayısıyla anayasaya aykırılık anayasanın ıncı maddesinde usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir denildikten sonra bunların anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceği bildirilmiştir anayasadaki bu düzenleme kurallar hiyerarşisinde antlaşmaların ulusal yasalardan daha üstün olduğu görüşüne dayanak oluşturmuştur anayasaya aykırılığı ileri sürülemediği için uluslararası antlaşmalar ulusal yasaların üstünde ve anayasal normlara yakın konumda görülmüştür bu düşünce uluslararası antlaşmalardan doğan yükümlülüklere de anayasal bir üstünlük tanındığının öne sürülmesine yol açmış ve bu üstünlük ahde vefa ilkesinin bir gereği olarak tanımlanmıştır tarih ve sayılı resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunla yapılmış olan anayasa değişikliğinde de usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla aynı konuyu düzenleyen kanunların farklı hükümler içermesi halinde uluslararası antlaşmanın esas alınacağı bir anayasa kuralı haline dönüştürülmüştür türkiyenin de üyesi olduğu uluslararası çalışma örgütü i̇lonün tarihli ve sayılı kooperatiflerin teşvikine i̇lişkin tavsiye kararında hükümetler kooperatiflere ilişkin mevzuatın politikaların ve düzenlemelerin hazırlanması ve gözden geçirilmesinde kooperatif örgütlerinin ve ilgili işçi ve işveren örgütlerinin görüşlerini almalıdırlar denilmiştir uluslararası çalışma örgütü i̇lo anayasasının uncu maddesinin tavsiye kararları açısından üye ülkelerin yükümlülükleri başlığını taşıyan ncı fıkrasının bendinde tavsiye kararı söz konusu olduğunda üye ülkelerden her biri konferans oturumunun kapanışından itibaren en fazla bir yıllık süre içerisinde veya istisnai koşullar nedeniyle bir yıllık süre içerisinde yapma olanağı olmadığı takdirde mümkün olan en yakın sürede ve konferans oturumunun kapanışından itibaren ayı geçmeyecek şekilde tavsiye kararını mevzuat haline getirmek veya başka türlü önlem almak üzere bu husustaki yetkili makam veya makamlara sunmayı üstlenir ifadesi yer almaktadır sayılı kanun ile kooperatiflere ilişkin düzenleme yapılırken uluslararası çalışma örgütünün söz konusu sayılı tavsiye kararı uyarınca işlem yapılarak türkiye milli kooperatifler birliğinin ve kooperatif merkez birliklerinin görüşlerine başvurulmadığı gibi kooperatifçilikle ilgili aksaklık ve sorunları saptamak çözüm yollarını belirlemekle görevli türkiye kooperatifleri danışma kurulunun görüşü de alınmamıştır diğer taraftan uluslararası kooperatifler birliği ica tarafından tespit edilen ve avrupa birliğine üye ülkelerce kabul edilen kooperatif i̇lkesine göre bir kooperatif yatırımcıları tarafından yönlendirilen biçime sokmadan ortaklık sermayesine dışarıdan yatırımesas sayısı karar sayısı yapılmasına eğer bu yatırımcılar kooperatifin karar verme mekanizmasına hakim olarak ortakların çıkarlarını zedelemeyeceklerse izin verilebilir sayılı kanun ile yapılan düzenlemede bu ilke de dikkate alınmamıştır zira özel hukuk tüzelkişilerinin kooperatiflere ortak olmasında amaçları bakımından ilgilenmek dışında sınırlayıcı bir hüküm getirilmediğinden özel hukuk tüzel kişilerinin kendileri ortak ve yönetim kurulu üyeleri kooperatiflerin karar verme mekanizmasına hakim olabilecek ve kooperatifleri yatırımcıları tarafından yönlendirilen bir biçime girmesine yol açacaktır söz konusu uncu maddede yer alan düzenleme ahde vefa ilkesine aykırı düştüğü ve uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüğün yerine getirilmesi ahde vefa ilkesinin bir gereği olduğu için söz konusu düzenleme anayasanın inci maddesine de aykırıdır ve iptali gerekmektedir anayasaya aykırı bir hükmün anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ve inci maddesinde ifade edilen anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da beklenemez yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kooperatifler kanununda değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı kooperatifler kanununun uncu maddesi sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu için anayasanın nci maddesine ahde vefa ilkesine aykırı olduğu için anayasanın ıncı maddesine kooperatiflerin amacına aykırı olarak kooperatifleri ticari bir ortama soktuğu için anayasanın inci maddesine bu hükümlere aykırı olduğu için hukuk devleti ve anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de bağdaşamayacağından anayasanın ve inci maddelerine aykırıdır ve iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı kanunun nci maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı kooperatifler kanununun uncu maddesinin uygulanması halinde demokratik düşünce kültürünün bir ürünü olarak türkiyede tarih ve sayılı eski ticaret kanunundan beri varlığını yasal düzenlemelerle kabul ettiren kooperatifçilik adı altındaki ekonomik sistemin ticari bir ortama sokulmasıyla giderilmesi olanaksız zararlar oluşacağından iptal davası sonuçlanıncaya kadar bu maddenin yürürlüğünün durdurulması gerekmektedir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle sayılı kanunun nci maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı kooperatifler kanununun uncu maddesinin anayasanın nci inci ıncı ve inci maddelerine aykırı olduğu için iptaline sayılı kanunun nci maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı kooperatifler kanununun uncu maddesi açıkça anayasaya aykırı olduğu ve uygulanması halinde giderilmesi olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar bu maddenin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesini saygı ile arz ederiz | 1,384 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili tarafından taşınmaz mal zilyetliğine yapılan tecavüzün sayılı yasa hükümleri uyarınca men edilmesi yönündeki başvurusunun reddine ilişkin küçükçekmece kaymakamlığının tarih ve sayılı kararının iptali istemiyle i̇stanbul i̇dare mahkemesinde açılan davanın reddine ilişkin günlü k sayılı kararın bozulması ve yürütmenin durdurulması istemiyle i̇stanbul bölge i̇dare mahkemesine itiraz edilmesi üzerine dosya incelenerek gereği görüşüldü sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun temyiz veya i̇tiraz i̇stemlerinde yürütmenin durdurulması başlıklı maddesinin bendinde davanın reddine ilişkin kararların temyizi itirazı halinde dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi maddede öngörülen şartın varlığına bağlıdır hükmü getirilmiştir anılan yasanın maddesinin fıkrasında da danıştay veya idari mahkemeler i̇dari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler kuralı öngörülmüştür sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun maddesinde idare mahkemelerinin sayılı taşınmaz mal zilyedliğine yapılan tecavüzlerin önlenmesi hakkında kanunun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verdikleri nihai kararlara başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi mahkemelerin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebileceği hükmüne yer verilmiştir uyuşmazlık konusu olayda davacı vekili tarafından sayılı kanunun uygulanmasından kaynaklanan işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddine ilişkin i̇stanbul i̇dare mahkemesinin gün ve k sayılı kararının bozulması istemiyle yapılan itirazın esası hakkında bölge i̇dare mahkemesince bir karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi isteminde bulunulmuş ise de sayılı kanunun maddesinde bu kanuna göre verilmiş kararlar üzerine idarî yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmez hükmü karşısında yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesine yasal olanak bulunmadığı anlaşılmaktadır yasaya göre tesis edilen idarî işlemler hakkında yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceğini öngören bu yasa hükmü mahkememizce aşağıda belirtilen gerekçelerle anayasanın ilgili maddelerine aykırı görülmüş olup bu yasa hükmünün iptali istemiyle daha önce edirne i̇dare mahkemesince anayasa mahkemesine yapılan itirazın reddine ilişkin günlü k sayılı anayasa mahkemesi kararının tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlandığı tarihten itibaren on yıl geçmesi nedeniyle anayasanın maddesinin son fıkrası uyarınca tekrar anayasaya aykırılık iddiasında bulunmak için anayasal bir engel kalmadığından sözkonusu yasa hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurulması gerekli görülmüştür anayasaya aykirilik gerekçeleri̇esas sayısı karar sayısı sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının yargı yolu başlığını taşıyan maddesinin ve fıkralarında i̇dari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir kanun olağanüstü hallerde sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik kamu düzeni genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir hükümlerine yer verilmiştir anılan anayasal hükümlerde hangi şartlarda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği ve hangi durumlarda yürütmenin durdurulmasına karar verilmesinin kanunla sınırlanabileceği açıkça ortaya konulmuştur sayılı yasanın genel amacı gerçek veya tüzel kişilerin zilyed bulunduğu taşınmaz mallarla kamu idareleri kamu kurumları ve kuruluşları veya bunlar tarafından idare olunan veya devlete ait veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahaleler nedeniyle kamu düzeninin bozulmasını önlemek güvenlik ve asayişi sağlamak olup sayılı kanunun maddesinde bu kanuna göre verilmiş kararlar üzerine idarî yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmez hükmü ile taşınmaz mal zilyedliğine yapılan tecavüzlerin önlenmesi hakkında idari makamlarca verilmiş kararlara karşı açılan iptal davalarında idari yargı mercilerince yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesinin kamu düzeni gerekçesiyle sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır i̇dari yargı mercilerince yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesini ortadan kaldıran bu yasa hükmünün öncelikle anayasanın ve maddelerindeki hukuk devleti hak arama hürriyeti idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükümleriyle bağdaşmamaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti devletinin aynı zamanda bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti idarenin tüm işlem ve eylemlerinin yargı denetimine tabi olduğu devlettir nitekim anayasanın maddesinde de i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükmüne yer verilerek kişilerin idari yargıya başvuru hakları anayasal güvenceye kavuşturulmuştur i̇dari yargının en önemli araçlarından biri kuşkusuz iptal davasıdır i̇dari yargı alanında iptal davaları birlikte en etkili kurum olan yürütmenin durdurulması müessesesine anayasanın maddesinde yer verilmiş olup idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği hükme bağlanarak hukuk devleti ilkesine uygun bir düzenleme yapılmıştır oysa sayılı yasaya göre idari makamlarca tesis edilen işlemlere karşı idarî yargıya başvurmalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceğini öngören madde hükmü anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil etmektedir öte yandan sayılı yasanın maddesi anayasanın maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğünü sınırlayan bir hüküm içerdiği gibi gayrimenkul zilyetliğine yapılan tecavüzler hakkında tesis edilen idari kararlar açıkça hukuka aykırı olsa ve telafisi güç veya imkânsız zararların meydana geleceği anlaşılsa bile yargı organınca yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin kamu düzenini bozabileceği varsayımından hareket ederek yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceğine dair yasal düzenleme idari makamlarca tesis edilen kararları yargı kararlarına yeğlendiğinden böyle bir durumun hukuk devleti ilkesiyle ve hakesas sayısı karar sayısı arama özgürlüğü ile bağdaşması mümkün değildir aksine hukuka aykırı kararların hukuk aleminde yürürlüklerinin sürmesine izin vermenin kamu düzenini bozacağı açıktır anayasanın maddesinde hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler denilmektedir hak arama özgürlüğünün güvencesi olan bu kuralla hâkimlere tanınan yargı yetkisinin kullanılmasının ve idari yargı alanında iptal davaları ile birlikte en etkili kurum olan yürütmenin durdurulması müessesesinin sayılı yasanın maddesiyle ortadan kaldırılması anayasanın maddesine de aykırılık teşkil etmektedir sonuç olarak yasaya göre tesis edilen idarî işlemlerin diğer yasalara göre tesis edilen idari işlemlerden herhangi bir ayrıcalığı da yoktur zira genellikle her idarî işlemin kamu düzeni ile doğrudan veya dolaylı bir şekilde ilgisi vardır bu itibarla idarî işlemler aleyhine idari yargı mercilerinde açılacak iptal davalarında yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde kamu düzeninin bozulacağı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması müessesesinin ortadan kaldırılması anayasanın yukarıda anılan hükümlerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle sayılı taşınmaz mal zilyedliğine yapılan tecavüzlerin önlenmesi hakkında kanunun maddesi anayasanın ve maddelerine aykırı bulunduğundan bu konuda karar verilmek üzere anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince anayasa mahkemesi başkanlığına başvuruda bulunulmasına gününde oybirliğiyle karar verildi | 963 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin kararının gerekçe bölümü kişi adları çıkarıldıktan sonra aynen şöyledir kadastro çalışmaları sırasında söğüt ilçesi kayhan mahallesi çaybaşı çınar mevkiinde ada parsel sayılı taşınmaz günlü kadastro komisyonu kararıyla kadastro tesbiti sırasında ada parsel numarasıyla hazine adına tesbit edilen parselde ayrılarak tarihli sıra numaralı tapu kaydı kapsamında olduğu gerekçesiyle davalı taraf adına tesciline karar verilmiş parselin cinsi hanesine bağyeri beyanları hanesine çamlık kaydının yazılması öngörülmüş bilecik orman işletmesi müdürlüğününparselin orman olduğuna ilişkin hazine lehine yapılan tespit aleyhine yaptığı itiraz reddedilmiş komisyon kararının tebliği üzerine davacı orman idaresi süresi içinde mahkememize verdiği dilekçe ile kadastro komisyonu kararının iptali ile dava konusu parselin orman olarak tapulama harici bırakılmasını istemiştir kanıtlar toplandıktan sonra taşınmazın bulunduğu yerde söğüt ilçesinde orman kadastrosu yapılmadığından teknik bilirkişiler kadastro mühendisi t ve serbest orman yüksek mühendisi a ile birlikte ölçekli memleket haritası aynı ölçekli orman amenajman haritası ve bu haritanın dayanağı amenajman planı saha döküm cetveli uygulanarak ayrıca kadastro komisyonunca parseli kapsadığı öne sürülen tapu kaydı yerel bilirkişiler aracılığıyla uygulanarak keşif yapılmış bilirkişilerden uzmanlıkları ile ilgili konularda gerekçeli ve krokili raporlar alınmıştır yerel bilirkişiler dava konusu parselin tapu kaydı kapsamında olduğunu eski rum bağlarının bölgede selanikten gelen mübadil göçmenlere verildiğini yılına kadar göçmenlerin bu arada davalıların murisinin bağları işlediklerini yılından itibaren bağların söğüte uzak olması ürünün para etmemesi ve hayvan sürülerinin zarar vermesi nedenleriyle bağların terkedildiğini çevre şartlarından yetişen çam ağaçlarının gerek sahipleri gerekse çiftçi malları koruma bekçileri tarafından korunması ve kesilmemesi nedeniyle çam ormanı oluştuğunu belirtmişlerdir teknik bilirkişiler amenajman haritasına parselin bulunduğu yeri kırmızı renkle işaretleyip belirtmişler teknik bilirkişi şat raporunda parselin orman niteliğinde ve orman sayılan yerlerden olduğunu belirtmiştir dava konusu taşınmazın iskân suretiyle verilen yerlerden olduğu ve orman niteliğinde olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir mahkememiz bu davada sayılı yasanın maddesini uygulamak durumundadır bu fıkradaki tapulu yerlerle deyimi resmi gazetenin günlü sayısında yayımlanan anayasa mahkemesinin günlü esas karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir mahkememiz iptal dışında kalan fıkra hükmünü uygulamak durumundadır anılan fıkra hükmüne göre parselin iskan tapusu kapsamında kalması karşısında başka bir şart aranmadan orman niteliği dikkate alınmadan hak sahibi lehine tescili gerekmektedir mahkememiz sayılı yasanın yürürlükte olan maddesinin anayasamızın ve maddelerine aykırı olduğu görüşündediresas sayısı karar sayısı mahkememizin anayasaya aykırılık konusundaki itirazının gerekçesi anayasanın maddesinde devletin toprağın erozyonla kaybedilmesini önlemek amacıyla gerekli tedbirleri alacağı ormanların küçülmesi sonucunu doğuracak şekilde topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanacağı maddesinde devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağı ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemeyeceği son fıkrada belirtilen durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı maddesinde ise orman köylülerinin korunmasına ilişkin önlemler alınacağı öngörülmüştür bilindiği gibi hukukumuzda orman tanımı ilk kez yılında sayılı yasa ile ikinci kez tarihinde sayılı yasanın maddesi ile üçüncü kez tarihinde sayıl yasanın maddesiyle dördüncü kez tarihinde sayılı yasanın maddesiyle yapılmıştır orman tanımı kapsamına giren tümüyle orman örtüsüyle kaplı orman olarak sayıl yasa ile yılında devletleştirilen ve devletleştirildiği halde iade yasalarından yararlanmayan bir yerin geçersiz hale düşen iskan tapusunu geçerli kılmak anayasanın maddesinin son fıkrasının olanaklı kıldığı durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılması anayasaya aykırıdır kime olursa olsun orman içindeki tapulu yerlerin verilmesi bir tür daraltmadır tarihi itibariyle sayılı yasa hükümleriyle devletleştirilen taşınmazın hak sahibinin anılan yasaya göre bedelini almamış olması ya da koşulları var ise daha sonra çıkarılan iade yasalarından yararlanmamış olması karşısında yılı öncesinde orman niteliğini kazanan bir yerin iskan tapusunun geçerliliği sözkonusu olamaz i̇skan tapularının özellikle mübadil göçmenlerin tapularının bir bedele dayanması sonucu değiştirmez mübadil göçmenlere iskan mevzuatı gereğince selanik bölgesindeki yerlerine karşılık türkiyede mübadil rumların yerleri verilmiş bir bakıma mübadil türk göçmeni kendi yerini trampa etmiş ise de taşınmazını ormana terketmekle ve orman bitki örtüsünün oluşması ile artık tapulu yeri kendiliğinden devletleştirilmiştir sayılı yasaya göre bedel talep etme hakkı anılan yasaya göre belli süre içinde kullanılmak üzere doğmuştur esasen sayılı yasa yerli ve iskan tapuları bakımından bir ayrımda getirmiş değildir yaklaşık yılından itibaren iskanen tevzi edilen lu yıllarda tapuları verilen mübadil göçmenlerin tapulu yerlerinin yılındaki yasa ile orman olarak devletleştirilmesinde bir mantıksızlık da yoktur devletleştirilen yerler her nasılsa orman haline gelen yerlerdir kültür arazileri için işlenen yerler için böyle bir durum sözkonusu değildir devletin bedelli olarak veya göç ettikleri ülkedeki yerlerine karşılık iskanen tevzi edip tapuya bağladığı ve bilahare orman haline geldiği için orman saydığı yerlerin orman olarak geri almasının hukuka aykırı olacağı şeklindeki görüşlere katılmak mümkün değildir devlet yerli olsun göçmen olsun hak sahibinin kimliğine bakmaksızın orman tanımına giren yerleri devletleştirerek ve bedelinide ödeyeceğini öngörerek orman kapsamına alınmıştır sayılı yasanın maddesi özellikle başka bir şart aranmadan ibaresiyle oluşan istikrar kazanan durumu bozmak suretiyle ve daha önce fıkradaki tapulu yerlerle ibaresininde iptal edilmiş olması karşısında hukuk devleti ilkesine ve eşitlik ilkesine aykırı sonuçları öngörür niteliktedir sonuç olarak sayılı yasanın maddesinin anayasanın ve maddelerine hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğu kanaatinde olan mahkememiz anayasanın maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir | 788 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesinin gerekçesi şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesinin tarihli ve sayılı kanuna eklediği ek madde nin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun nci maddesinin tarihli ve sayılı kanuna eklediği ek madde ile devletin zimmetinde gerçekleşip bütçe tertibi bulunmakla birlikte masrafın oluştuğu yer ve zamanda ödeneği bulunmayan harcama tutarlarının dayanağını oluşturan harcama belgeleri de eklenmek suretiyle usulüne göre tahakkuk ettirileceği hükme bağlanmıştır yapılan bu düzenlemeyle geçmiş dönemlerden bugüne kadar bütçede tertibi bulunmakla birlikte mal ve hizmet teslim alınmak suretiyle bütçe harcaması gerçekleştiği halde yeterli ödeneği olmadığı için tahakkuk ettirilmeyen harcamaları tahakkuk ettirmek suretiyle ödeme yapılması öngörülmektedir bunun anlamı aslında geçmiş dönemlerde mal ve hizmetin teslimi kamuya yapılmış ya da hukuki durumun gerçekleşmesi ile birlikte kamunun yükümlülüğü doğmuş olan ancak ilgili hak sahiplerine ödeme yapılamayan durumlarda devletin belirtilen şekilde ödeme yapabilmesine imkan sağlanmasıdır anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrası mali yıl başlangıcı ile genel ve katma bütçelerin nasıl hazırlanacağı ve uygulanacağı kanunla belirlenir hükmüne amirdir bu hüküm çerçevesinde sayılı muhasebei umumiye kanununun inci maddesinin ilk cümlesinde meclis genel bütçe kanununun metnini madde madde gelir ve gider cetvellerini bölüm bölüm görüşür hükmüne yer verilmiştir bu madde bütçe kanunu tasarısı ile gelir cetveli ve gider cetveli cetvellerinin meclis genel kurulunda görüşülmesinde ve onaylanmasında kanun tasarısı metninin maddeler itibariyle ve cetvellerinin bölümler itibariyle ele alınacağını hükme bağlamaktadır yine anayasanın bütçenin görüşülmesi başlığını taşıyan nci maddesinin dördüncü fıkrasında genel kurulda bölümler üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunup oylanacağı belirtilmiştir anayasanın üncü maddesinde ise bütçe ödeneklerinin harcanabilecek miktarın sınırını gösterdiği ve bunun aşılamayacağı hükme bağlanmıştırbu hükümler harcamaların yılı bütçesinde gösterilen tutarı aşamayacağını eğer yıl içinde bütçe ödeneklerinin yetmeyeceği ortaya çıkarsa bunun ancak ek bütçe kanunu çıkarılmak suretiyle karşılanabileceğine amirdir yine üncü madde de cari ve ileriki yıl bütçelerine mali yük getirecek nitelikteki kanun tasarı ve tekliflerinde belirtilen giderleri karşılayabilecek mali kaynak gösterilmesi zorunludur denmektedir nitekim sayılı genel muhasebe kanunun ilgili inci maddesi harcama yetkisinin sınırının bütçe ödeneği olduğunu ve bir kanunla emrolunan hizmetlerin karşılığının kesinlikle ilgili yılın bütçesine alınması gerektiğini açıkça düzenlemektedir bu kanunun nci maddesinde de başlangıç bütçe ödeneklerinin değiştirilmesine yönelik yapılan bütçe ödenek aktarmalarına kısıtlamalar getirilmiştir bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde belli kısıtlar dahilinde yapılan iç ödenek aktarmaları hariç olmak üzere bütçede ödenek aşılması suretiyle bir harcama yapılmış olmasıesas sayısı karar sayısı halinde bu işlemin tahakkuk ettirilmesinin ilgili yıl bütçe kanunu çerçevesinde olması ve zorunlu yasal değişikliğin de bütçe kanunun tabi olduğu usul ve esaslara göre yapılması gerektiği anlaşılmaktadır yürütmenin idarenin yıl bütçe ödeneklerinin üstünde bir yükümlülük altına girmesi durumunda bunun gerektirdiği harcamanın anayasanın nci ve üncü maddeleri uyarınca tbmmce çıkarılacak ek bütçe kanunu ile karşılanması anayasal bir zorunluluktur yapılan bu düzenlemenin gerçek amacının hem ilgili mali kanunların getirdiği ödenek üstü harcama yasaklarının aşılması hem de uygulanan ekonomik program nedeniyle çeşitli ikincil düzenlemelerle veya alınan kararlarla ödenek üstü ve tertip dışı harcama yapılmayacak alanlara yönelik olarak yapılan üstü örtülü harcamaların bu şekilde hukuki alt yapısının tesis edilmesi olduğu anlaşılmaktadır ancak bu düzenlemeyi getiren sayılı kanunun nci maddesi ile bir anlamda parlamentonun bütçe yapma ve bütçe denetim hakkı elinden alınmış olmaktadır sonuç olarak kamu maliyesinde saydamlık hesap verme sorumluluğu gibi kavramlar ve bunların uygulanması bu tür düzenlemelerle uygulanma şansını kaybetmektedir yürütme ödenek üstü harcamalar için parlamentoya gelip ilgili yıl bütçesi için ek ödenek alması gerekirken ilgili yılda bu harcamayı tahakkuk ettirmeyip gizlemekte ve getirilen bu düzenleme ile istediği zaman harcamayı tahakkuk ettirmek imkanını ele geçirmektedir bu uygulamanın doğal sonucu bütçe harcamalarının tahakkuk ettirilen tutar kadar ilgili yılda eksik raporlanmasıdır bu çerçevede yapılan hesaplamada sosyal güvenlik kurumları dahil kamu kurumlarının sağlık bakanlığı ve üniversite döner sermayelerine olan birikmiş borçları yeşil kart ödemesinden dolayı yine döner sermayelerine ödenmeyen ertelenen tutarlar eczanelere kamu kurumlarının birikmiş borç tutarları ile diğer ödenek üstü olup tahakkuk ettirilmeyen harcamalar yolluklar ilama bağlı borçlar gibi ilgili yıl bütçesi içinde değil tahakkuk ettirilen yıl bütçesine bütçe gideri olarak yazılmak suretiyle muhasebeleştirilebilecektir bunun da anayasanın inci nci ve üncü maddelerinde yer alan ilkelere aykırı olduğu ortadadır anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci ve inci maddelerindeki hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşmayacağı da açıktır açıklanan nedenlerle sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesinin sayılı kanuna eklediği ek madde anayasanın nci inci inci nci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesinin bendinin değiştirdiği sayılı kanunun ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki hizmet süreleri ne olursa olsun yaşını dolduranlar hakkında da hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlarda kurumlarınca yaş haddi uygulanabilir i̇baresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun üncü maddesinin bendi hükmü ile sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununun ıncı maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek iştirakçilerin görevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş sınırı olarak belirlenmekte ancak hizmet süreleri ne olursa olsun yaşını dolduranlar hakkında üncü maddede yazılıesas sayısı karar sayısı olanlar dışında hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlarda kurumlarınca yaş haddi uygulanabileceği hükme bağlanmaktadır günlü sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununun emeklilik yaş hadlerini düzenleyen ıncı maddesinin birinci fıkrasında iştirakçilerin görevleriyle ilgilerinin kesilmesini gerektiren yaş sınırının yaşını doldurdukları tarih olduğu belirtilmiş diğer fıkralarında da hizmetlerin nitelik ve özelliklerine göre genel yaş sınırının üstünde ya da altında olan özel yaş sınırları öngörülmüştür ıncı maddede sayılı kanunun yürürlüğe girdiği yılından bu yana çeşitli değişiklikler yapılmasına karşın maddenin ilk şeklinde yer alan iştirakçilerin görevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş sınırı hep korunmuş ancak ilk kez günlü sayılı kanunun nci maddesi ile değiştirilerek indirilmiştir yapılan değişikliğin cumhurbaşkanı tarafından veto edilerek türkiye büyük millet meclisine geri gönderilmesi üzerine çıkarılan günlü sayılı kanunun nci maddesiyle yaş sınırı yeniden indirilmiştir anayasa mahkemesinin günlü yürürlüğü durdurma sayılı kararıyla bu kanunun yaş sınırını indiren kuralını da içeren kimi maddelerinin yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmiştir bu karardan sonra çıkarılan günlü sayılı kanunun inci maddesiyle değiştirilen sayılı yasanın ıncı maddesiyle iştirakçilerin görevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş haddinin yaşını doldurdukları tarih olduğu belirlenmiş nci maddesiyle aynı kanuna eklenen geçici inci maddeyle de bu kanunun yayımı tarihinde ve daha yukarı yaşları doldurmuş olanlar ile yaşını doldurmasına kısa bir süre kalanlar için ilâ ay arasında değişen süreleri kapsayan geçiş dönemi öngörülmüştür yapılan bu son düzenleme de anayasa mahkemesinin günlü sayılı kararıyla dava konusu kuralın getirilmesindeki amaç gerekçesinde belirtildiği gibi gerçekten genç ve yetenekli kişilere yükselme olanağı sağlanması ve kamu yönetiminde etkinliğin artırılması ise bu amaca hukuk güvenliği ilkesini zedelemeden ve finansman sorunu ile karşı karşıya olduğu bilinen ilgili sosyal güvenlik kurumunun aktüeryal dengelerini bozmadan ulaşılması gerektiğinde duraksanamaz öte yandan ilâ yaş arasında olup devlet bürokrasisinin üst kademelerinde yer alan ve kamu hizmetinin başarı ile sürdürülebilmesi için gerekli bilgi birikim ve deneyime sahip çok sayıdaki kişinin görevine hukuk güvenliğini sarsmayacak biçimde makûl ve ölçülü bir geçiş süreci öngörülmeksizin yasa ile son verilmesinin kamu hizmetinin görülmesini olumsuz yönde etkileyeceği açıktır geçici inci maddenin birinci fıkrasıyla yeni uygulamaya intibak için basamaklar saptanırken daha uzun bir zaman dilimi yerine ilâ ay arasında değişen kısa bir geçiş sürecinin benimsenmesi kişilerin yarınlarından kaygı duymamaları bu bağlamda istikrarlı bir çalışma yaşamı sürdürebilmeleri için gerekli olan hukuk güvenliği ilkesini sarsıcı niteliktedir açıklanan nedenlerle dava konusu kurallar hukuk güvenliği ile sosyal ve ekonomik hakları yaşama geçirmekle yükümlü sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığından anayasanın nci ve inci maddelerine aykırıdır i̇ptalleri gerekir gerekçeleri ile iptal edilmiştiresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendindeki iptali istenen düzenlemeyle yaşını dolduranların görevlerine hukuk güvenliğini sarsmayacak biçimde makûl ve ölçülü bir geçiş süreci öngörülmeksizin kurumlarınca son verilmesi imkanının tanınması aşağıda açıklanan nedenlerle ve anayasa mahkemesinin yukarıda açıklanan kararında da belirtildiği üzere hukuk güvenliği ile sosyal ve ekonomik hakları yaşama geçirmekle yükümlü sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamakta ve anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı düşmektedir anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini gerçekleştiren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasakoyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür hukuk devletinin temel öğelerinden biri de güvenilirliliktir hukuk devleti tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur hukuk güvenliği belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir hukuk güvenliğinin sağlanmasında kazanılmış hakların korunması da temel bir unsurdur kişiler sayılı kanun kapsamında bir göreve atandıklarında kanunun açıkça sıraladığı ve herkes için geçerli genel ve nesnel ayrık haller dışında yine kanunun gösterdiği zorunlu emeklilik yaş sınırına gelinceye kadar çalışabileceklerini bilir ve yaşam düzenlerini bu durum üzerine kurarlar kişilere kurumlarındaki yetkililerin tamamen öznel olarak belirleyecekleri hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlar da yaşında yani zorunlu emeklilik yaş sınırına gelmeden önce yaş haddi uygulanabilmesine imkan tanınması onların zorunlu emeklilik yaş sınırına kadar çalışabilecekleri konusundaki belirlilik ve öngörülebilirliği dolayısı ile hukuka güven duygularını kökünden zedeleyecek memuriyete girerken kazandıkları zorunlu yaş sınırına kadar çalışabilme haklarını yok edecektir kuşkusuz görevin gereklerinin kamu yararına uygun biçimde yerine getirilebilmesi için zorunlu emeklilik yaş sınırına gelmeden memura yaş haddi uygulanması bazı durumlarda bir gereklilik olabilir ne var ki yaş haddi uygulanabilecek bu gibi haller ancak yasada kamu yararı amacı çerçevesinde herkes için geçerli genel ve nesnel bir biçimde tadadi olarak gösterilmeleri halinde hukuk güvenliğine hukuk düzeninden beklenen belirlilik ve öngörülebilirliğe kazanılmış haklara ve sosyal hukuk devleti anlayışına aykırı düşmeyecek ayrık durumlar niteliğini kazanabilirler çünkü bir hukuk devletinde belirlilik ve öngörülebilirliği sağlamak için kişilerin haklarının yanı sıra yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının ve içeriğinin de yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur bu aynı zamanda idarenin yargısal denetiminin gerçekleştirilmesi bakımından da büyük önem taşıresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen ibarede ise yürütme organına kurumlara yaşını dolduranlar hakkında verilen yaş haddi uygulama yetkisinin sınırı hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlar olarak gösterilmiş ancak bu durumların neler olabileceği sıralanmamıştır bu nedenle bu yetkinin takdire bağlı olarak kullanılacağı anlaşılmaktadır söz konusu yetkinin esasları yasa ile gösterilmediği için bu yetkinin keyfi ve öznel kullanımlara yol açabileceği açıktır bir kurumun hizmetin gereği ve niteliği bakımından yaş haddi uygulamasını uygun bulduğu bir durumu bir başka kurum böyle bir uygulama için geçerli bir neden olarak görmeyebilecek aynı kurum içinde veya birbirinden farklı kurumlarda aynı durumdaki kişilere farklı uygulamalar yapılabilecektir böyle bir durumun hukuk düzeninden beklenen belirlilik ve öngörülebilirlik sağlayamayacağı açıktır bu bakımlardan anayasanın nci maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı düşen söz konusu ibarenin aynı durumdaki kimselere farklı hükümler uygulanmasına yol açabileceği için anayasanın uncu maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesiyle çelişeceği de ortadadır diğer yandan idareye esasları yasa ile gösterilmeden iptali istenen ibarede belirtilen türden bir yetki tanınması bu konuda asli düzenleme yetkisinin idareye bırakılması anlamını taşımaktadır çünkü yasada hangi durumların hizmetin gerekleri ve niteliği bakımından yaşını dolduranlar için yaş haddi uygulamasını zorunlu kılacağı tadadi biçimde genel ve nesnel olarak gösterilmemiştir halbuki anayasanın inci maddesi yürütme yetki ve görevinin anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacağını ve yerine getirileceğini üncü maddesi ise idarenin görevlerinin kanunla düzenleneceğini ifade etmektedir bu hükümler yürütmenin idarenin anayasada gösterilen ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi olmadığını ve tüm yetkilerini kanundan ve anayasadan aldığını ortaya koymaktadır asli düzenleme yetkisi anayasanın nci maddesine göre yasamanındır ve devredilemez devredildiği takdirde kökenini anayasadan almadığı için anayasanın ncı maddesine aykırı bir nitelik taşır bu nedenle söz konusu iptali istenen ibare ile hangi durumların hizmetin gerekleri ve niteliği bakımından yaşını dolduranlar için yaş haddi uygulamasını zorunlu kılacağını belirleme yetkisinin asli bir düzenleme yetkisi görünümünde idareye bırakılması anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı düşmektedir i̇ptali istenen ibare kurumlara yaş haddi uygulama yetkisini verirken bunun esaslarını belirtmediği için aynı zamanda idarenin kanunla düzenleneceğini ifade eden anayasanın üncü maddesi ile de çelişmektedir anayasanın inci maddesi memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin atanmalarının görev ve yetkilerinin hakları ve yükümlülüklerinin aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla gösterileceğini belirtmektedir i̇ptali istenen ibare kurumlara yaş haddi uygulama yetkisini verirken bunun esaslarını belirtmediği için kanunla gösterme gereğini yerine getirmemiş olması bakımından anayasanın inci maddesine de aykırı bir görünüm taşımaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesinin ilk fıkrasında herkesin yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş anayasanın inci maddesinde de kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığını gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştırdevletin bu yükümlülüğünü eşitlik ilkesini gözeterek hiçbir ayırım yapmadan herkes için geçerli olacak biçimde yerine getirmesi gerekmektedir i̇ptali istenen düzenleme ise devletin bu yükümlülüğünü gözardı ettiği ve gerçekleştirmesine imkan bırakmadığı için anayasanın inci maddesine de aykırıdır sayılı kanunun üncü maddesinin bendinin değiştirdiği sayılı kanunun ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki iptali istenen düzenlemenin anayasanın çeşitli hükümlerine aykırı olması anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerinin ve dolayısı ile anayasanın inci maddesinin de ihlâli sonucuna yol açmaktadır açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesinin bendinin değiştirdiği sayılı kanunun ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki hizmet süreleri ne olursa olsun yaşını dolduranlar hakkında da hizmetin gereğinin ve niteliğinin zorunlu kıldığı durumlarda kurumlarınca yaş haddi uygulanabilir ibaresi anayasanın nci inci ncı nci inci uncu inci üncü ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesinin birinci fıkrasının bendinin değiştirdiği sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının ve bentlerinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasının bendi ile değiştirilen sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının iptali istenen ve bentleri ile koruyucu sağlık hizmetlerinin verildiği birinci basamak da dahil olmak üzere sağlık bakanlığına bağlı tüm kuruluşlarda tüm hizmetler paralı hale getirilmektedir sayılı kanunda yapılan bu değişiklik sonucu birinci basamak sağlık hizmeti sunan kuruluşlar da dahil olmak üzere sağlık bakanlığı kurum ve kuruluşları ile bağlı kuruluşlarındaki muayene teşhis tedavi laboratuvar tetkik ve tahlil işleri aşı ilaç serum vb tüm hizmet ve uygulamalar için yurttaşlar para ödeyeceklerdir yasa söz konusu hizmetler için halktan alınacak paraların sağlık kuruluşlarının döner sermayesine eklenerek sağlık kuruluşlarının ihtiyaçlarının karşılanacağını hükme bağlamaktadır anayasanın ncı maddesinde devlete herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama görevi verilmiştir anayasanın inci maddesinde devletin sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevlerini mali kaynaklarının yeterliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmiş olduğundan sağlık hizmetlerinin de devletçe saptanan bir bedeli olması tabiidir ancak yine anayasanın inci maddesine göre bu bedelin tespitinde devlete verilen görevlerin amaçlarına uygun önceliklerinin de gözetilmesi gerekir i̇ptali istenen düzenleme sağlığın kamusal bir hizmet olmaktan çıkartıldığının ve halkın sağlığının piyasa koşullarına devredildiğinin belgesidir çünkü bu ülkenin yurttaşları para vermeden bir kızamık aşısı bir verem aşısı bile olamayacaklardır yoksul halk sağlık ocaklarından ve hastanelerden adeta dışlanmaktadır bu düzenleme ile toplumumuzunesas sayısı karar sayısı bugünün de ve yarının da sağlığı elinden alınmakta paran kadar sağlık anlayışı kurallaştırılmaktadır bu nedenle söz konusu düzenleme anayasanın ncı ve inci maddeleri ile aykırı düşmektedir böyle bir düzenlemenin sağlık hizmetlerinden yararlanma bakımından mali olanakları elverişli olanlarla olmayanlar arasında anayasanın uncu maddesine aykırı bir eşitsizlik yaratacağı da ortadadır diğer taraftan anayasa mahkemesinin tarihli sayılı kararında açıklandığı üzere anayasanın nci maddesinde sözü edilen sosyal hukuk devleti insan haklarına saygılı kişilerin huzur refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan kişi ile toplum arasında denge kuran çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal iktisadi ve mali tedbirler alarak çalışanları koruyan ve insanca yaşamalarını sağlayan işsizliği önleyen milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi kuran devlettir çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurumlarıyla anayasanın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurulmasını ve işlemesini gerekli kılar sosyal hukuk devletinde kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla olanaklıdır bu bağlamda sosyal hukuk devletinin gerçekleştirilebilmesi için zaman zaman farklı ekonomik ve sosyal politikalar uygulaması gerekebilir ancak bunların sınırı kuşkusuz ki temel hukuk kuralları ve anayasadır paran kadar sağlık anlayışını kurallaştıran güçsüz yoksul halkı sağlık ocaklarından ve hastanelerden dışlayan bir düzenlemenin anayasanın nci maddesinde ifade edilen sosyal hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılmasının da mümkün olamayacağı açıktır anayasanın çeşitli hükümlerine aykırı bir düzenleme anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerinin ve dolayısı ile anayasanın inci maddesinin de ihlâli sonucuna yol açmaktadır açıklanan nedenlerle sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasının bendi ile değiştirilen sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının ve bentleri anayasanın nci uncu inci ncı ve inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir tarih ve sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinin tarihli ve sayılı kanunun ncı maddesinin i̇kinci ve üçüncü fıkralarının sonlarına eklediği cümlelerin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinde sayılı kanunun ncı maddesinin ikinci fıkrasının sonuna getirilen düzenleme ile sayılı tarım satış kooperatifleri birlikleri hakkındaki kanunun ek geçici nci maddesi çerçevesinde ortaya çıkan ve görev zararı niteliğindeki borçlar hakkında özel tertip devlet iç borçlanma senetlerine ilişkin sınırlayıcı hükümlerin uygulanmayacağı öngörülmektedir sayılı kanunun geçici nci maddesinin bendi şu öylediresas sayısı karar sayısı tarım satış kooperatif ve birliklerinin tarihinden önce mevcut özel bünye faaliyetleri ile ilgili banka borçları birliklerin yeniden yapılandırma sürecinde yeniden yapılandırma kurulunun önerileri dikkate alınarak hazine tarafından söz konusu borçların hangi miktar ve koşullarda üstlenileceğine ve tarihli ve sayılı kanun ve ilgili yıl bütçe kanunu hükümleri çerçevesinde üstlenilecek borçların tasfiye edilmesine ilişkin esas ve usuller bakanlar kurulunca belirlenir bugün toplam adet birlik ve ün üzerinde kooperatif faaliyetini sürdürmektedir getirilen söz konusu düzenleme ile sayılı kanun çerçevesinde yeniden yapılandırılması öngörülen birliklerin tarihinden önceki banka borçları hazine tarafından bakanlar kurulunca belirlenen usul ve esaslar dahilinde silinecek ve bu silinme karşılığında hazinenin üstüne kalan mali yükümlülük ilgili yıl bütçesinde gösterilmeyecektir sayılı kanunun ncı maddesinin ikinci fıkrası esas olarak ikrazen özel tertip iç borçlanma senetlerinin çıkarılmasını bütçede yeterli ödeneğinin olması şartına bağlamıştır bunun nedeni de hangi amaç için başta görev zararları olmak üzere çıkarılacak olursa olsun çıkarılan özel tertip borçlanma senetlerinin harcamayla ilişkisinin kurulmasıdır yani kamunun üstlendiği her türlü yükümlülük bütçenin harcama kanadı ile ilişkilendirilerek şeffaf bir şekilde kamuoyunun ve parlamentonun bilgisine sunulmakta ve bu yolla kamu harcamalarının gizlenmesinin de önüne geçilmiş olmaktadır i̇ptali istenen bu düzenleme ile geçmiş dönemlerin kötü ve kamu yararı bulunmayan uygulamalarına dönüş yapılmaktadır tarım satış kooperatifleri adına hazinenin üstlendiği görev zararı niteliğindeki ödemeler bütçe harcamaları arasında gösterilmemek suretiyle gizlenmekte böylece bütçe açığı düşük gösterilmektedir bilgi alınan iki kurumun kayıtlarından bu nitelikteki borcun trilyonun üzerinde olduğu tespit edilmiştir yıl sonu itibariyle bu kurumlar borçlarının bugüne kadar ancak yüzde ünü ödeyebilmişler ve sürekli artan bir faiz yükü ile karşı karşıya kalmışlardır konuya ilişkin olarak yapılan başka çalışmalar incelendiğinde birliğin toplam borcunun katrilyona yaklaştığı ifade edilmektedir borsavizyon dergisi ankara ticaret borsası faik yavuz mayıs getirilen bu düzenlemede hazinenin ne düzeyde ve hangi birliklerin banka borçlarını üstleneceği açık değildir halbuki yürütme yetki ve görevinin anayasa ve kanunlar çerçevesinde kullanılıp yerine getirileceği ve idarenin kuruluş ve görevlerinin kanunla gösterileceği anayasanın inci ve üncü maddelerinde ifade edilmektedir hazinenin ne düzeyde ve hangi birliklerin banka borçlarını üstleneceğinin yasada açıkça gösterilmemesi anayasanın inci ve üncü maddelerinde belirtilen kanunilik ilkesine aykırıdır böyle bir düzenleme hangi birliklerin banka borçlarını üstleneceğine idarenin takdire bağlı olarak karar vermesine imkan tanır bu da idarenin hangi birliklerin banka borçlarını üstleneceğine ilişkin asli düzenlemeyi kendi kendisine yapması anlamına gelir halbuki anayasanın inci maddesi yürütmenin anayasada gösterilen ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi olmadığını anayasanın nci maddesi bu yetkinin yasamaya ait olduğunu ve devredilemeyeceğini devredildiği takdirde kökenini anayasadan almayan bir yetki görünümüne gireceğini ortaya koymaktadıresas sayısı karar sayısı bu nedenle iptali istenen düzenleme anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı bir yetki devri yapmaktadır yapılan hesaplamada normal senaryoda bu kuruluşların silinecek banka alacağının en az katrilyon olumsuz senaryoda ise en az katrilyonun üzerinde olduğu tahmin edilmiştir bunun anlamı bu tutarda mali yükün hazine tarafından özel tertip tahvil çıkarılmak suretiyle kamu borcunu artıracak şekilde finanse edilmesidir yine sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendiyle yapılan diğer bir düzeleme ile tasarruf mevduat sigortası fonundan olan alacaklar içinde sayılı kanunun ncı maddesinin üçüncü fıkrasının hükmünün uygulanmayacağı öngörülmektedir bunun anlamı tmsfden olan hazine alacaklarının silinmesi durumunda silinen tutarın bütçede harcama olarak yazılmamasıdır halbuki sayılı kanunun değinilen hükmünün amacı bu şekilde alınacak olan politik bir kararın maliyetinin açıkça ortaya konması ve hesap verebilirliğin işlemesidir tmsf kapsam dışına çıkarılmak suretiyle üstlenilen alacak silinen tutarı kadar olan harcama uluslararası uygulamalara da aykırı bir şekilde bütçede gösterilmemek suretiyle bir anlamda gizlenmiş olmaktadır eylül sonu itibarıyla tmsfnin bilançosunda hazinenin toplam alacağı katrilyon lira tutarındadır bu tutarın katrilyon lirası nakit olarak kullanılmış gözükmektedir geri kalan katrilyon lira ise henüz tmsf tarafından kullanılmamıştır biriken faiz giderleri tahakkuku ise katrilyon liraya ulaşmıştır i̇ptali istenen söz konusu düzenlemelerin açıkça mali disiplini bozacak nitelikte olduklarından kamu yararı amacı güdülerek yapılmadıkları anlaşılmaktadır anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararında anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyeti bir hukuk devletidir denilmektedir yasaların kamu yararına dayanması gereği kuşkusuz hukuk devletinin önde gelen koşullarından birisini oluşturmaktadır bu konuda anayasa mahkemesinin yerleşmiş anlayışını yansıtan kararlarında belirtildiği gibi anayasanın nci maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yararı düşüncesi olmaksızın başka deyimle yalnızca özel çıkarlar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamayacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yararı bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın nci maddesine aykırı nitelikte olur ve dava açıldığında iptali gerekir çıkarıldığı zaman kamu yarârına dayanan kuralın koşulların değişmesi sonucunda kamu yararını karşılayamaz duruma geldiğinde dahi iptali gerekir buna göre yasaların amaç ögesindeki sakatlık başlıbaşına bir aykırılık nedeni oluşturabilecektir denilmiştiresas sayısı karar sayısı kamunun üstlendiği her türlü yükümlülüğün bütçenin harcama kanadı ile ilişkilendirilerek şeffaf bir şekilde kamuoyunun ve parlamentonun bilgisine sunulmasında ve bu yolla kamu harcamalarının bilinmesinde kamu yararı bulunduğu kuşkusuzdur i̇ptali istenen düzenlemeler böyle bir bilgi edinmeyi ve hesap verebilirliğin işlemesini engellediğinden kamu yararı amacını gütmemekte ve başka bir amaca yönelmiş bulunmaktadır kamu yararı amacına yönelik olmayan yasama işlemleri ise anayasa mahkemesinin yukarıda değinilen kararında açıklandığı üzere amaç öğesi bakımından sakattırlar ve bu durum başlıbaşına anayasaya aykırılık nedenidir diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın nci ve inci maddelerinde ifade edilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı amkd sa shf sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinin sayılı kanunun ncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının sonlarına eklediği ve açıklanan gerekçelerle anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı cümlelerin iptal edilmeleri gerekmektedir tarih ve sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinin yeniden düzenlediği tarihli ve sayılı kanunun nci maddesinin fıkrasının numaralı bendindeki ile bu kanunun uncu maddesi uyarınca imzalanan hibe anlaşmaları ve uncu maddesi uyarınca imzalanan borç verme ve yeniden yapılandırmaya ilişkin anlaşmalar i̇baresi ile ve numaralı bentlerinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinin iptali istenen hükümleri ile tarihli ve sayılı kamu finansmanı ve borç yönetiminin düzenlenmesi hakkında kanunun anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı ile iptal edilen nci maddesi fıkrası yeniden düzenlenmiş ekonomik ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendirenlerin andlaşmaların yayımlanmadan yürürlüğe konulmaları kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin söz konusu iptal kararında aynen şöyle denilmiştir sayılı kanunun uncu maddesinin fıkrasıyla sayılı kanunun nci maddesine eklenen fıkrası ile sayılı yasa çerçevesinde imzalanan andlaşmaların tarihli ve sayılı kanunların ve nizamnamelerin sureti neşir ve i̇lanı ve meriyet tarihi hakkında kanun uygulamasının dışında olacağı ve bu nedenle resmi gazetede yayımlanmayacağı hükmü getirilmiştir anayasanın ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz bu hükme koşut düzenleme getiren sayılı yasanın üncü maddesinin nolu bendinde milletlerarası bir andlaşmaya dayanılarak bakanlar kurulunca yapılan teknik veya idari nitelikteki uygulama andlaşmalarından ve kanunun verdiği yetkiye dayanılarak bakanlar kurulunca yapılıp millet meclisinin bilgisine sunulanların dışında kalan teknik veya idarî andlaşmalardan iktisadî veya ticarî nitelikte olmayan özel kişilerin haklarını ilgilendirmeyenesas sayısı karar sayısı ve türk kanunlarına değişiklik getirmeyenlerin yayınlanması zorunlu değildir bu fıkra gereğince yayınlanması zorunlu olmayan andlaşmalar hakkında çıkarılan kararnamelerin yayınlanması da zorunlu değildir denilmektedir bu düzenlemelere göre anayasanın ıncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tbmmnce uygun bulunması zorunluluğu olmayan andlaşmalardan ekonomik ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendirenlerin yayımlanmadan yürürlüğe konulmaları olanaksızdır sayılı kanunun tahvil ihracı ile ilgili andlaşmalar dışında türkiye cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla taraf olduğu madde hazine garantilerine ilişkin madde avrupa birliğinden sağlanacak hibeler hariç olmak üzere ayni ve nakdi hibe alınması madde yabancı ülkelere yabancı ülkelerin kuruluşlarına uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına nakdi hibe vermeye yönelik madde yabancı ülke ve kuruluşlara yapılacak savunma ve güvenlik amaçlı hibe ve yardımlarla ilgili madde yabancı ülkeler yabancı ülkelerin kuruluşları uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına borç vermeye yönelik madde türkiye i̇hracat kredi bankas | 4,040 |
esas sayısı karar sayısı davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkili şirketin sahip olduğu doğalgaz çevrim santralleri aracılığı ile çorlu bölgesinde elektrik üretimi yaptığını ve ürettiği elektriği enterkonnekte sistem üzerinden sağlayan bir kuruluş olarak faaliyet gösterdiğini bunun dışında kanun ve yönetmeliklerin kendisine tanıdığı yetkiye dayalı olarak bu elektriği ve buna ilaveten günlük piyasadan aldığı elektriği kendisinin elektik satış anlaşmaları yaptığını büyük tüketicilere anlaşma fiyatları üzerinden satışını yapmakta ve elektrik kullanma faturalarının aylık olarak müşterilerine sunmakta olduğunu üretilen ve dışarıdan sağlanan bu elektriğin müşterilere ulaştırılması tüketim miktarının tespiti ise dağıtım bölgesinde tekel konumunda olan elektrik dağıtım şirketleri tarafından yapılmakta olduğu ve müvekkili şirkete her ay muhtelif isimler altında fatura edildiği müvekkili şirket tarafından dağıtım şirketine ödemelerin yapıldığı her ayın faturasına yansıtılmakta olan kayıp kaçak bedelinin müvekkili şirket tarafından davalıya ödendiğini söz konusu kayıp kaçak vs kalemlerle ilgili ödemelerin müvekkili şirket açısından telafisi çok zor durumlar yarattığını tedbiren dava konusu bedellerin davalıdan tahsil edilen bu bedellerin davalıdan alınarak davacı müvekkiline verilmesini yargıtay hukuk dairesinin esas karar sayılı ilamda elektrik şirketlerinin epdk kurul kararları ve tebliğleri çerçevesinde elektrik kullanan abonelerin faturalarına yansıtarak aldıkları kayıp kaçak perakende satış hizmeti iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin elektrik enerjisi kullananlarasanayi ticari ve mesken abonelerine aktif tüketim bedeli dışında ek bir mali yük ve külfet getirdiğini anayasanın maddesi gereği vergi resim harç vb mali yükümlülüklerin kanunla koyulacağı değiştirileceği veya kaldırılacağının düzenlendiğini elektrik faturalarına yansıtılan trt payının da kanunla getirildiği ve kanunun verdiği açık ve şeffaf yetkiye dayanarak tahsil edilmediğini epdk kurul kararları ve tebliğleri gereğince alınan bu bedellerin kanunla konulup değiştirilebileceği kaldırılacağı ayrıca elektrik piyasası kanununun düşük maliyetli enerji temini ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasası oluşturulması ilkelerine uygun düşmediğini bu hususun yargıtay hukuk genel kurulunun esas karar sayılı tarihli kararında tereddüte yer bırakmayacak şekilde hükme bağlandığını faturalar incelendiğinde sözleşme ceza bedeli adı altında olağan dışı bir kalemin yer aldığının görüldüğünü hukuk dışı tahsil edilen bu miktarların faturalandırılarak kdv matrahına dahil edilmesinin kabul edilemez olduğunu enerji şirketlerinin müşterilerine ait müşteri numaralarını bilgisi dışında değiştirdiklerinin bilindiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalı tarafından dava tarihinden geriye doğru müvekkilinden doğmuş ve haksız olarak tahsil edilen tl kayıp kaçak bedeli kısmının davalılardan tahsili ile alacağın müvekkili şirketten tahsil edildiği günden itibaren işleyecek avans faiz oranları ile davalıdan müştereken ve müteselsilen müvekkiline ödenmesine bakiye kısmının alacağının müvekkili şirketten tahsil edildiği günden itibaren işleyecek avans faiz oranları ile davalıdan müştereken ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir davalı akdeniz elektrik dağıtım aş vekili cevap dilekçesi ile özetle müvekkili şirket aleyhine açılan davaların türkiye elektrik i̇letim aş maliye bakanlığı ve enerji piyasası düzenleme kurumuna ihbar edilmesinin gerektiğini davacının dilekçesinde kendisinden haksız tahsil edildiğini iddia ettiği kayıp kaçak psh dağıtım iletim ve sayaç okuma ve sair bedeller diyerek talep kısmında ne istediğini net şekilde ortaya koymadığını öncelikle bu hali ile vs i̇baresini kabul edilebilir olmadığını davacının faize ilişkin taleplerini kabul etmediklerini zaman aşımı yönünden sebepsiz zenginleşme için öngörülen yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini müvekkili şirket ile davacı şirket arasında elektrik alım satımına ilişin bir ilişki bulunmadığını bu nedenle de davacı şirketten kayıp kaçar bedeli tahsil edilmediğini davacı şirketin toptan satış yapan tedarikçi bir şirket olduğunu elektrik satmış olduğu tüketicilerden kayıp kaçak psh dağıtım iletim ve sayaç okuma ve sair bedeller tahsil eden deesas sayısı karar sayısı davacı şirketin kendisi olduğunu müvekkili şirketin sözleşmesel alacak olarak talep edilen bu bedelin bakımından sözleşmenin tarafı dahi olmadığında hiçbir şekilde sorumluluğunun bulunmadığını belirterek hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir davacı vekili tarihli dilekçesi ile sayılı elektrik piyasası kanununun muhtelif maddelerinde değişik ve bu kanuna getirilen sayılı elektrik piyasası kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanununun maddesi ile sayılı kanunun maddesine fıkra olarak eklenen maddesi ile sayılı kanuna geçici maddenin eklenmesine ilişkin maddelerinin anayasaya aykırılığı iddiasında bulunmuştur dava taraflar arasındaki varlığı uyuşmazlık konusu olmayan elektrik enerjisi satışına ilişkin sözleşme nedeniyle davalının davacıya temin ettiği elektrik enerjisi tüketim bedeli ile ilgili faturalarda davacı aboneye tahakkuk ettirilip fatura içeriği ile kayıp kaçak bedeli adı altında yapılan tahsilatların iadesi istemine ilişkin olup uyuşmazlık konusu tahsil edilen bu bedellerin yasal dayanağının bulunup bulunmadığı ve davalı dağıtım şirketinden iadesinjn istenip istenemeyeceği konusundadır davalı taraf kayıp kaçak bedellerinin epdknun kararlarına dayalı olarak tahsil edildiğini epdknun kararı iptal edilmedikçe kayıp kaçak bedeli tahsilinin haklı olduğunu savunmuştur elektrik dağıtım hizmetlerinin tekel niteliğinde yürütülen hizmet olduğu yargı kararları ile de kabul edilmiş olup tacir olsa dahi tüketicilerin alternatif elektrik aboneliği sağlama ve hizmet alma olanağı bulunmamaktadır yargıtay hukuk genel kurulu ve yargıtay hukuk dairesinin istikrar kazanmış kararlarında sayılı yasanın verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan epdk karar ve tebliğlerine göre alınan kayıp kaçak bedeli sayaç okuma bedeli perakende satış hizmet bedeli iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin birer mali yükümlülük olduğu bu yükümlülüklerin yasa ile konulmaları gerektiği ayrıca hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödenmesinin bilinmesi gerektiği başka kişiler tarafından kaçak kullanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin kurallara uygun davranan abonelerden tahsil yoluna gidilmesinin hukuk devleti ve adalet düşüncesi ile bağdaşmadığı tespitinde bulunmuştur konuya ilişkin yasal düzenlemeler incelendiğinde tarih ve sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı elektrik piyasası kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesine fıkra olarak kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır maddesi ile de sayılı elektrik piyasası kanuna geçici madde eklenmiş sayılı yasaya eklenen geçici maddeye göre kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında nci madde hükümleri uygulanır hükümlerinin eklendiği görülmüştür geçici maddedeki düzenleme sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce enerji piyasası düzenleme kurulunca alınan kararlara göre tahakkuk ve tahsil edilen faturalardan dolayı bu tahakkuk ve tahsillerin enerji piyasası düzenleme kurulununesas sayısı karar sayısı kararlarına uygun olduğu kabul edilerek yasanın uygulamasını devam eden dava ve bundan sonra açılacak davalar içinde uygulama yolunu açmıştır mahkememize göre bu düzenlemeler tc anayasasının ve maddelerine açıkça aykırıdır anayasamızın maddesine göre türkiye cumhuriyeti laik demokratik hukuk devletidir hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan hakların elde edilmesini kolaylaştıran hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalar ile kendini bağlı sayan yargı denetimine açık ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlettir adil yargılanma hakkı anayasalarda açıkça tanınsın veya tanınmasın anayasamızın maddesinde yer alan hukuk devleti kavramı bu temel hakkın içeriğini dolduran haklar ve ilkeleri hukuk sistemlerinin bir parçası haline getirmeyi zorunlu kılmaktadır anayasamızın maddesine göre devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır anayasamızın maddesinde yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır anayasamızın maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır anayasamızın maddesinde değişik mdherkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz anayasanın maddesine göre anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir tc anayasasının maddesinde herkes kamu giderlerini karşılamak üzere malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır vergi resim harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır anayasanın değişik maddesine göre yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup hiçbir suretle yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz yürütme görevinin kanunlarda gösteren şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak şekilde yargı kararı verilemezesas sayısı karar sayısı bu hükümlerle güvence altına alınan dava yolu ile hak arama özgürlüğü bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karsı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama ve işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil yargılamanın ön koşulunu oluşturur kendisinden haksız bir tahsilat yapılmasından dolayı açılmış bir davanın çıkarılan bir yasa ile engellenmesi hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşımaktadır sayılı yasanın maddesi yürürlüğe girdiği tarihinden sonrası ve geçici maddeyi ön gören maddesi de tarihine kadar açılan takip ve davalar ile başvuruları kapsamaktadır mahkememize göre her iki düzenleme de hukuka ve anayasaya aykırıdır kanunun maddesi yargının hukukilik denetimi yetkisini kısıtlamakta ve yargı yetkisini sadece enerji piyasası denetleme kurumunun düzenleyici işlemleri ile tüketiciden alınacak bedellerin uygunluğunu bir anlamda yerindeliğini denetlemekle sınırlandırmaktadır kanun bu yönü ile yargının tüketiciye yüklenen elektrik enerjisi bedellerinde yer alan hukukun evrensel ilke ve esasları ile bunları koruyan anayasaya aykırılık taleplerini yani elektrik faturasında yer alan unsurları denetleyip hukuka aykırı olanları iptal etmesi varsa tüketiciden haksız alınanların iadesini engellemeyi amaçlamıştır yasa bu nedenle anayasanın maddesine aykırıdır sayılı kanunun ve maddeleri ile anayasanın maddesinde güvence altına alınan hak arama hürriyeti de engellenmektedir bu durum hukuk devleti ilkesini güvence altına alan anayasanın maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetini koruyan maddesine de aykırıdır yargı yetkisinin bu şekilde kısıtlanması kuvvetler ayrılığı ilkesine müdahale niteliği taşıdığından anayasanın yargı yetkisi başlıklı maddesine de aykırıdır kanunun maddesi ile geriye dönük olarak açılan icra takipleri davalar ve başvuruları da kapsayan geçici maddede aleyhe geriye yürümezlik ilkesini ihlal ettiği için hukuka ve anayasaya aykırıdır sonuç olarak sayılı yasanın maddesi ile sayılı elektrik piyasası kanununa eklenen geçici maddenin kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti i̇letim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü i̇lamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında ncı madde hükümleri uygulanır ve sayılı kanununun maddesinin değiştirilmesi ve ek fıkraları düzenleyen maddelerinin tc anayasasının ve maddelerine açıkça aykırıdır açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olanı mahkemenin uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararname hükümlerini anayasaya aykırı görmesi durumunda gerekçeli kararı ile anayasa mahkemesine başvurması gerektiğini öngören anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince sayılı elektrik piyasası kanununa sayılı yasa ile eklenen geçici maddenin kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında nci madde hükümleri uygulanır düzenlemesi ile bu maddenin yollaması ile sayılı kanunun maddesinin birinci üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının c f bentlerinin değiştirilmesiesas sayısı karar sayısı ve aynı maddeye fıkra eklenmesi hakkındaki maddesinin fıkrasındaki kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır şeklindeki fıkrasının tc anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu görüşü ile yasa maddesinin iptali için anayasa mahkemesi̇ne başvurulmasına dosyanın onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine yargılamanın anayasa mahkemesince yapılan yargılamada verilecek karara kadar bekletilmesine anayasa mahkemesince dosyanın eksiksiz olarak ulaşmasından itibaren ay içerisinde karar vermemesi halinde yargılamaya devam edilip yürürlükteki yasa hükümlerine göre yargılama yapılıp karar verilmesine karar verilmiştir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı yasanın maddesi ile sayılı elektrik piyasası kanununa eklenen geçici maddenin kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti i̇letim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü i̇lamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında ncı madde hükümleri uygulanır ve sayılı kanununun maddesinin değiştirilmesi ve ek fıkraları düzenleyen maddesi ile sayılı yasanın maddesine eklenen fıkrasındaki kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır düzenlemelerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz olunur | 1,980 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçeleri̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarih ve sayılı eleman temininde güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun sağlık hizmetleri temel kanunu ve sağlık bakanlığının teşkilât ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesinin tarihli ve sayılı kanunun inci maddesine eklediği fıkranın birinci cümlesinin anayasaya aykırılığı anayasanın inci maddesine göre devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir anayasa mahkemesi sağlık hizmetleri temel yasasının iptali istemi dolayısı ile verdiği kararda hiçbir yasaya hiçbir kurala bağlı olmadan sözleşmeli personel çalıştırılmasının hukuksal yönden olanaksız olduğuna karar vermiş ancak sözleşmeli personelin göreve alınma görevden çıkarılma nedenleri ve çalıştırma koşulları yasada gösterildiği takdirde bu tür sözleşmeli personelin diğer kamu görevlisi sayılabileceğine karar vermiştir sağlık bakanlığının memur statüsündeki personeli yanında sözleşmeli statüsündeki personelinin de asli ve sürekli kamu hizmeti yürütmelerini temin etmek amacıyla sözleşmeli personel statüsünün yasayla oluşturulması gerekir bu anayasal zorunluluğun gereği olarak eleman temininde güçlük çekilen yerlerde çalıştırılacak sözleşmeli sağlık personelinin statüsü ve sayılı kanun ile düzenlenmiştir sağlık bakanlığının eleman temininde güçlük çekilen yerlerde çalıştıracağı sözleşmeli personelin aylıkları ve diğer özlük hakları sayılı yasadan farklı bir şekilde ancak yine yasa ile belirlenmektedir sayılı yasada izin çalışma saatleri sözleşmenin feshi sosyal güvenlik ve atanma ya ilişkin düzenlemelerle sözleşmeli personele güvence sağlayan özlük hakları ile ilgili düzenlemeler vardır ayrıca sayılı kanunun inci maddesi ile kanunda hüküm bulunmayan hallerde bu kanuna tabi personel hakkında diğer kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça sayılı devlet memurları kanunu hükümleri uygulanması kabul edilmiştir sayılı kanunun üncü maddesinde sözleşmeli personel pozisyonlarına atama yapılacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir anayasa mahkemesinin sayılı khknin iptali için açılan davada verdiği k sayılı kararda aynen şöyle denilmektedir atama gerek öğretide gerek yargısal içtihatlarda birbiriyle uyumlu ve tutarlı biçimde bir şart işlem olarak nitelendirilmektedir şart işlemlerin temel karakteristiğini objektif hukuktan gelen bir güç ve yetkinin kullanılması oluşturmaktadır i̇şlemin konusunu objektif hukuk kuralları düzenlediği için taraflarınesas sayısı karar sayısı iradesinin belirleme yetkisi yoktur atama işleminde memur ya da diğer kamu görevlilerinin rolü karşılıklı hak ve yükümlülüklerin yetki ve sorumlulukların kural işlemleri önceden saptandığı varolan ve doğmuş bir statüye intisap etmekten ibarettir sayılı kanunun inci maddesinde istihdam edilecek sözleşmeli personel unvanları ve bunlarda aranılacak nitelikler ekli sayılı cetvelde gösterilmiştir cetvelde baştabip baştabip yardımcısı ve başhemşire unvanları yoktur sayılı cetvelde gösterilen tabip uzman tabip hemşire gibi sözleşmeli personel atama yoluyla istihdam edilirken söz konusu sözleşmeli personel sayılı kanunla sayılı kanunun inci maddesine eklenen fıkranın ilk cümlesinde yer alan sözleşmeli personel istihdam edildiği hizmet biriminde gereği halinde başhekim başhekim yardımcısı ve başhemşire olarak görevlendirilebilir cümlesi uyarınca baştabip baştabip yardımcısı ve başhemşire olarak görevlendirilebilecektir yani daha üst görevler olduğunda şüphe olmayan baştabip baştabip yardımcısı ve başhemşire görevlerine atama değil görevlendirme yapılacaktır sayılı kanunun uncu maddesinde idari görevlere atama ncı maddesinde vekalet görevi inci maddesinde ikinci görev ek madde de geçici süreli görevlendirme düzenlenmiştir görevlendirme sayılı kanunda yer almayan bir ifadedir görevlendirme ile ilgili ve sayılı yasalarda da herhangi bir düzenleme yoktur bu anlamda görevlendirme ibaresi memur veya diğer kamu görevlilerine güvence sağlayan bir ifade değildir buna karşılık atama ibaresi memur veya diğer kamu görevlilerine güvence sağlayan unsurlardan biridir sayılı khknin iptaline ilişkin anayasa mahkemesi kararının gerekçesinde halde devlet genel idare esasları dışındaki hizmetlerde birer çalıştırılan konumunda bulunan ki̇tlerdeki sözleşmeli personelin hukuksal statüsünü belirlemek ve istihdam güvencesini sağlamak için yapılacak idari sözleşmelere esas olmak üzere anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında memur ya da diğer kamu görevlilerine uncu inci maddelerde işçilere ilişkin güvencelerin benzerlerini ki̇tlerin hizmet özelliklerine uygun öğeleri içeren bir çerçeve ile kurallara bağlamak zorundadır şeklinde yer alan anlatım sözleşmeli personel için güvence getirilmesi gerektiğini belirtmekte bunun yanında getirilecek güvencenin ki̇tlerin hizmet özelliklerine uygunluğunu da öngörmektedir sözleşmeli personelin atama veya görevlendirmesine ilişkin kurallarının yasa ile düzenlenmesi ve memurlara olduğu gibi diğer kamu görevlilerine de yasal güvence oluşturulması anayasal zorunluluktur görevlendirme atama işleminden tamamen farklı olan ve memurlar veya diğer kamu görevlilerine güvence sağlamayan bir idari işlemdir bu nedenle sayılı kanunla sayılı kanunun inci maddesine eklenen fıkranın ilk cümlesinde yer alan sözleşmeli personel istihdam edildiği hizmet biriminde gereği halinde başhekim başhekim yardımcısı ve başhemşire olarak görevlendirilebilir cümlesi anayasanın inci maddesinde yer alan memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir kuralına aykırıdıresas sayısı karar sayısı öte yandan sözleşmeli personelin istihdam edildiği hizmet biriminde gereği halinde başhekim başhekim yardımcısı ve başhemşire olarak görevlendirilebilmesi yürütmenin kanuniliği ilkesine de aykırı bir düzenlemedir yasama organı gerektiği hallerde ibaresini kullanarak yürütme organına gerektiği halleri asli olarak belirleme yetkisini yani asli düzenleme yapma yetkisini vermiştir anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın nci maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir anayasanın ncı maddesine göre hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı için söz konusu düzenleme anayasanın ncı maddesine de aykırıdır devlet organlarının düzenli çalışması yönetimde istikrarın sağlanmasıyla olanaklıdır yönetimde istikrar ise kamu hizmetinin değişken öğesi olan iktidardaki siyasal partilerle değil kamu hizmetinin değişmez öğesi olan kamu görevlilerine sağlanacak görev güvencesiyle gerçekleştirebilecektir kamu hizmetinin sürekliliğinin sağlanması için kamu görevlilerinin atama güvencesine kavuşturulmasında kamu yararı bulunmaktadır anayasanın inci ncı ve nci maddelerine açıkça aykırı olan bu düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle bağdaştığı söylenemez çünkü hukuk devletinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olması hukukun üstünlüğü ilkesini içtenlikle benimsemesi yasa koyucunun çalışmalarında kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla bağlı tutması yasa koyucu da dahil devletin tüm organları üstünde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması adil bir hukuk düzeni kurarak geliştirmeyi zorunlu sayması gerekir hukuk devleti olmak yönetilenlere hukuk güvencesi sağlayan bir düzen kurmaktır böyle bir düzenin kurulması yasama ve yargı yetkileriyle yürütme alanına giren tüm işlemlerin hukuk kuralları içinde kalması ile gerçekleşebilir bu bağlamda hukuk devleti her dilediğini yapamayan kendini hukukla bağlı sayan ve tüm yetkilerinin sınırının hukuksal kurallarla belirlendiği devlettir ayrıca anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle uyum halinde olması da düşünülemez yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunlun nci maddesiyle sayılı kanunun inci maddesine eklenen fıkranın ilk cümlesinde yer alan sözleşmeli personel istihdam edildiği hizmet biriminde gereği halinde başhekim başhekim yardımcısı ve başhemşire olarak görevlendirilebilir cümlesi anayasanın ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekiresas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı eleman temininde güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun sağlık hizmetleri temel kanunu ve sağlık bakanlığının teşkilât ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması hakkında kanunun üncü maddesinin değiştirdiği tarihli ve sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının i̇kinci cümlesinde yer alan hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle sicil ve disiplin amirleri tarafından belirtilen yazılı olarak ikaz edilenlerden söz konusu koşullara uyma halinin tekerrürü durumu ile i̇baresinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın üncü maddesi sayılı kanunun nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile dördüncü fıkrasının son cümlesini değiştirmiştir sayılı kanun ile yapılan değişikliklerle sözleşmenin çeşitli nedenlerle feshi halinde personele güvenceler sağlanmıştır sayılı kanunda ise bu tür güvenceler yoktu örneğin norm pozisyon sayısında değişiklik olması sözleşmeli personel pozisyonlarının vizelendiği birimlerin kapatılması veya bu hizmet birimlerinde sözleşmeli personel istihdamından vazgeçilmesi veya söz konusu birimlerde bazı unvanlarda sözleşmeli personel istihdamından vazgeçilmesi sebebiyle sözleşmenin feshedilmesi halinde söz konusu personelin başka pozisyonlarda çalıştırılmasına ilişkin hükümler sayılı kanun ile yapılan değişikliklerle getirilmiştir ancak sağlık bakanlığının eleman temininde güçlük çekilen yerlerde çalıştıracağı sözleşmeli personele sözleşmenin feshi halinde sağlanan güvencelerle ilgili sayılı kanun ile getirilen bu olumlu ve anayasayla uyumlu değişiklikler sözleşmenin feshi ile ilgili tüm durumları kapsamamaktadır sayılı kanun sayılı kanunda yer alan nci maddenin birinci fıkrasını hiç değiştirmemiştir yani sayılı kanunda tekrar aynı biçimde düzenlenen sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrası sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasında da aynı şekilde yer almıştır her iki yasada da aynı şekilde yer alan söz konusu fıkra aynen aşağıdaki gibidir sözleşmeli personel iki ay önceden yazılı ihbarda bulunmak şartıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak her zaman feshedebilir bakanlık hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle sicil veya disiplin amirleri tarafından yazılı olarak ikaz edilenlerden söz konusu koşullara uymama halinin tekerrürü durumu ile norm pozisyon sayısında değişiklik olması sözleşmeli personel pozisyonlarının vizelendiği birimlerin kapatılması veya bu birimlerde sözleşmeli personel istihdam edilmesinden vazgeçilmesi veya söz konusu birimlerde bazı unvanlarda sözleşmeli personel istihdamından vazgeçilmesi hallerinde sözleşmeli personelin sözleşmesini bir ay önceden yazılı ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir bakanlık sözleşmeyi sona erdirmek istediği takdirde gerekçesini karşı tarafa bildirmek zorundadır sayılı kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasında idarenin sözleşmeyi feshedebileceği durumlardan biri hariç diğer durumlar için sözleşmeli personele güvenceler sağlanmıştır güvence sağlanmayan durum yukarıdaki paragrafta koyu harflerle yazılı olan ve sözleşmeli personelin sicil ve disiplin amirlerinin hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle yazılı olarak ikazının tekerrür etmesi halidiresas sayısı karar sayısı yani hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle sicil veya disiplin amirleri tarafından yazılı olarak ikaz edilenler söz konusu koşullara uymama halinin tekerrürü durumunda tamamen güvencesizdirler bunların sözleşmesi bakanlık tarafından feshedildiğinde norm pozisyon sayısında değişiklik olması sözleşmeli personel pozisyonlarının vizelendiği birimlerin kapatılması veya bu birimlerde sözleşmeli personel istihdam edilmesinden vazgeçilmesi hallerinde sözleşmelerin feshinde olduğu gibi başka sözleşmeli pozisyonlara yerleştirilmeyeceklerdir sözleşmeli personelin sözleşmesinin feshini yani işine son verilmeyi gerektirir bir davranışta bulunup bulunmadığı soruşturma konusu bile yapılmadan yani işine son verilmeyi gerektirir bir davranışta bulunup bulunmadığı tarafsız bir heyet tarafından araştırılıp soruşturulup suçlanan kişinin savunması alınarak bir kanaate ulaşılmadan sadece sicil veya disiplin amirlerinin subjektif değerlendirmelere açık olma olasılığı yüksek yazılı ikazı ile sözleşmesinin feshedilebilmesi bu personeli tamamen güvencesiz kılar ve sağlanmış olan diğer güvenceleri de anlamsız hale getirir sağlık bakanlığının memur statüsündeki personeli yanında sözleşmeli statüsündeki personelinin de asli ve sürekli kamu hizmeti yürütmelerini temin etmek amacıyla sözleşmeli personel statüsünün yasayla oluşturulması gerekir bu anayasal zorunluluğun gereği olarak eleman temininde güçlük çekilen yerlerde çalıştırılacak sözleşmeli sağlık personelinin statüsü ve sayılı kanun ile düzenlenmiştir anayasanın inci maddesine göre devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir anayasa mahkemesi sağlık hizmetleri temel yasasının iptali istemi dolayısı ile verdiği kararda hiçbir yasaya hiçbir kurala bağlı olmadan sözleşmeli personel çalıştırılmasının hukuksal yönden olanaksız olduğuna karar vermiş ancak sözleşmeli personelin göreve alınma görevden çıkarılma nedenleri ve çalıştırma koşulları yasada gösterildiği takdirde bu tür sözleşmeli personelin diğer kamu görevlisi sayılabileceğine karar vermiştir sayılı khknin iptaline ilişkin anayasa mahkemesi kararının gerekçesinde halde devlet genel idare esasları dışındaki hizmetlerde birer çalıştırılan konumunda bulunan ki̇tlerdeki sözleşmeli personelin hukuksal statüsünü belirlemek ve istihdam güvencesini sağlamak için yapılacak idari sözleşmelere esas olmak üzere anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında memur ya da diğer kamu görevlilerine uncu inci maddelerde işçilere ilişkin güvencelerin benzerlerini ki̇tlerin hizmet özelliklerine uygun öğeleri içeren bir çerçeve ile kurallara bağlamak zorundadır şeklinde yer alan anlatım sözleşmeli personel için güvence getirilmesi gerektiğini belirtmekte bunun yanında getirilecek güvencenin ki̇tlerin hizmet özelliklerine uygunluğunu da öngörmektedir sözleşmeli personelin atama veya görevlendirmesine ilişkin kurallarının yasa ile düzenlenmesi ve memurlara olduğu gibi diğer kamu görevlilerine de yasal güvence oluşturulması ve bu güvencelerin hizmet özelliklerine uygun olması anayasal zorunluluktur bu nedenle sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen tarihli ve sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan hizmet sözleşmesindeesas sayısı karar sayısı belirtilen koşullara uymaması nedeniyle sicil veya disiplin amirleri tarafından yazılı olarak ikaz edilenlerden söz konusu koşullara uymama halinin tekerrürü durumu ile ibaresi anayasanın inci maddesinde yer alan memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir kuralına aykırıdır öte yandan devlet organlarının düzenli çalışması yönetimde istikrarın sağlanmasıyla olanaklıdır yönetimde istikrar ise kamu hizmetinin değişken öğesi olan iktidardaki siyasal partilerle değil kamu hizmetinin değişmez öğesi olan kamu görevlilerine sağlanacak görev güvencesiyle gerçekleştirebilecektir kamu hizmetinin sürekliliğinin sağlanması için kamu görevlilerinin atama güvencesine kavuşturulmasında kamu yararı bulunmaktadır anayasanın inci maddesine açıkça aykırı olan bu düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle bağdaştığı söylenemez çünkü hukuk devletinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olması hukukun üstünlüğü ilkesini içtenlikle benimsemesi yasa koyucunun çalışmalarında kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla bağlı tutması yasa koyucu da dahil devletin tüm organları üstünde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması adil bir hukuk düzeni kurarak geliştirmeyi zorunlu sayması gerekir hukuk devleti olmak yönetilenlere hukuk güvencesi sağlayan bir düzen kurmaktır böyle bir düzenin kurulması yasama ve yargı yetkileriyle yürütme alanına giren tüm işlemlerin hukuk kuralları içinde kalması ile gerçekleşebilir bu bağlamda hukuk devleti her dilediğini yapamayan kendini hukukla bağlı sayan ve tüm yetkilerinin sınırının hukuksal kurallarla belirlendiği devlettir ayrıca anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle uyum halinde olması da düşünülemez yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen tarihli ve sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle sicil veya disiplin amirleri tarafından yazılı olarak ikaz edilenlerden söz konusu koşullara uymama halinin tekerrürü durumu ile ibaresi anayasanın ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekir tarih ve sayılı eleman temininde güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun sağlık hizmetleri temel kanunu ve sağlık bakanlığının teşkilât ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması hakkında kanunun ncı maddesinin tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanunun ek inci maddesinin i̇kinci fıkrasının sonuna eklediği cümlelerin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı kanunun ncı maddesi ile günlü sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen birinci cümlede sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına ilgili dalda uzman olan profesör veya doçentler ile ilgili dal tabipleriesas sayısı karar sayısı arasından bakanlıkça atama yapılacağı bildirilmiş ikinci cümlede ise profesör veya doçent unvanına sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve yardımcılığı kadrolarına atanmalarında yapılacak sınavda başarılı olma koşulu aranırken profesör ve doçentler için böyle bir koşul getirilmemiş ve her iki cümlede de profesör ve doçentlerin klinik şefi ve şef yardımcısı olarak atanmalarında seçimin nasıl ve hangi ölçülere yapılacağı konusunda herhangi bir düzenleme yer almadığı için profesör ve doçentlerin atanması konusunda bakanlığa verilen yetki tamamen takdiri ve bu nedenle de keyfiliğe açık bir nitelik almıştır anayasamızın inci maddesi yürütmenin anayasa ve kanunlar çerçevesinde yerine getirilecek ve kullanılacak bir yetki ve görev olduğunu ifade etmiştir yürütmenin yasa ile düzenlenmemiş bir alanda anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi yoktur bu yetki yasamanındır ve devredilemez söz konusu iki cümle ile sağlık bakanlığına profesör ve doçentler arasından klinik şefliği ve şef yardımcılığı için atama yapmak konusunda tanınan yetki atama ile ilgili herhangi bir ölçüt kural getirmediği ve atamayı tamamen takdire bıraktığı için bu hususlarda asli düzenlemeyi yapma yetkisini de yürütmeye vermiş olmaktadır böyle bir yetkilendirmenin anayasanın inci maddesinde ifade edilmiş olan yürütmenin kanuniliği ilkesi ile bağdaşmayacağı ve anayasanın nci maddesine aykırı bir yetki devri niteliği taşıyacağı kökenini anayasadan almadığı için anayasanın ncı maddesi ile de çelişeceği açıktır kaldı ki anayasanın inci maddesi kamu görevlilerinin yükseltilmelerine statülerine ilişkin hususların yasa ile düzenlenmesini öngörmektedir anayasanın yasa ile düzenlenmesini öngördüğü bir hususta yürütmeye asli düzenleme yetkisinin bırakılması anayasanın inci maddesi ile de uyumsuz olacaktır diğer yanda uzman profesör ve doçentlere sağlık bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefi ve şef yardımcılığı kadrolarına sınavsız atama olanağı getiren tababet uzmanlık yönetmeliği kurallarının danıştay dairesinin ve tarihli kararlarıyla iptal edildiği hususu da göz ardı edilmemelidir sayılı kanunun ncı maddesinin sayılı kanunun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklediği ve uzman profesör ve doçentler için sınavsız atama olanağı getiren söz konusu birinci ve ikinci tümcelerin bu açıdan bakıldığında danıştayın vermiş olduğu iptal kararının yasa ile etkisizleştirilmesi işlevini yerine getirdiği de ortadadır devlet erklerinin yürütmenin eyleminin yasa sınırları içinde kalması yerine yasanın yürütmenin eylemine uydurulması şeklinde kullanılmasının kuvvetler ayrılığı ve anayasanın nci maddesinde ifade edilmiş bulunan hukuk devleti ve inci maddesinde ifade edilmiş yürütmenin kanuniliği ilkesi ile bağdaştırılması mümkün olamaz i̇ptali istenen söz konusu cümlelerde klinik şefliği ve şef yardımcılığı için uzman profesör ve doçentler bakımından sınav koşulu aranmazken uzman tabipler bakımından sınav esasının getirilmiş olması kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı düşmektedir kuşkusuz doçent ve profesör sıfatını taşıyanlarla yalnız uzman tabip olanlar bir ve aynı konum ve nitelikte değildir ancak bir statüye geliş için sınav esası getirilmiş ise bu esas farklıesas sayısı karar sayısı konumdakiler bakımından da kendi grupları açısından korunmalıdır yani klinik şefliği ve şef yardımcılığı için doçent ve profesör sıfatını taşıyanlar da kendi aralarında sınava veya ayırıma elverişli bir yönteme tabi tutulmalıdır bu özellikle söz konusu görevlere aday birden fazla profesör veya doçentin bulunması halinde gereklidir aksi takdirde uygulama açıkça keyfileşecektir anayasasının ncı maddesinde sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlığı altında devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler devlet bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak onları denetleyerek yerine getirir denilmiştir bu düzenlemede sağlık hakkının niteliği açısından iki temel unsur göze çarpmaktadır birincisi sağlık hakkının bir bileşeni olarak sağlıklı olma hakkı diğeri de sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkıdır sağlıklı olma hakkı daha çok diğer bireylere olumsuz bir edimde bulunma yükümlülüğü yükleyen içeriğe sahiptir bu anlamda kişilerin sağlıklı olma hakkı bir kamusal korumaya tabidir sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı bir ekonomik ve sosyal haktır bu yönüyle kamuya ya da anayasada geçen biçimiyle devlete belli yükümlülükler öngörür devlet herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanması için gerekli tedbirleri almalı kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamalıdır bireyler için sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı devlet için bir sorumluluk anlamına gelir devlet bu yükümlülüğünü bir yandan bireylerin sağlığına engel olan etmenleri ortadan kaldırarak diğer yandan da kaybolan sağlığın kazanılmasını sağlayarak gerçekleştirir bu görev ve hizmetlerin yerine getirilebilmesi için yetişmiş elemana ihtiyaç vardır bu elemanların üst düzeyini de yönetici sınıf oluşturmaktadır eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şefliği ve şef yardımcılıkları görevinin belirtilen işlevinden kaynaklanan önemine binaen bu görevlere profesör ya da doçentler arasından atama yapılırken en uygununun seçilmesi yerine siyasal kimliği önde gelen ve çeşitli baskılar altında bulunan bakanın öznel değerlendirmelerine ve mutlak takdirine bırakan böyle bir düzenlemenin işyeri huzurunu ve çalışma barışını bozacağı hizmet kalitesini ve verimini düşüreceği için kamu yararı ile bağdaşmayacağı için hukuka uygun bulunmadığı sayın cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde de ifade edilmiştir bir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının kamu yararı olması gerekir bu gereklilik kamu yararını yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir hiçbir kamu erki kamu yararının gerçekleşmesini engelleyici biçimde kullanılamaz bir kamu hukuku tasarrufu olan kanunların partizan ve özel maksatlarla değil kamu yararı amacı ile çıkarılması gerektiği anayasa mahkemesinin yerleşmiş kararlarının da bir gereğidir bu bakımdan da sayılı sağlık hizmetleri temel kanunun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen birinci ve ikinci cümleler anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenleme anayasanın inci maddesinde ifade edilmiş olan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile de bağdaşmazesas sayısı karar sayısı sayılı kanunun ncı maddesi ile sayılı kanunun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen ve yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın nci ncı nci inci uncu inci ve inci maddelerine aykırı olan söz konusu birinci ve ikinci cümlelerin iptal edilmesi gerekir diğer taraftan ikinci tümcede yer alan ancak profesör veya doçent unvanına sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına atanmalarında yapılan sınavlarda başarılı olma şartı aranır ilkesinin gereği olarak sınavların usul ve esasları bakanlık tarafından hazırlanan ve bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir şeklinde üçüncü cümlede yapılan düzenleme de anayasaya aykırı düşmektedir şöyle ki profesör veya doçent unvanına sahip olmayan uzman tabiplerin anayasanın inci maddesi bağlamında kamu görevlisi olduğunda kuşku bulunmamaktadır kamu hizmetine girişin ve hizmet içinde yükselmenin koşulları statü hukukunun gereği olarak kanunlarla belirlenmektedir bu durum anayasanın kamu hizmetine girme hakkının düzenlendiği inci maddesi ile kamu hizmeti görevlileriyle ilgili genel ilkelerin düzenlendiği inci maddesinden kaynaklanan bir zorunluluktur anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasına göre kamu personeline ilişkin statü esaslarının ve bu bağlamda hizmet içinde yükselmenin koşullarına ilişkin kuralların kanunla düzenlenmesi gerekmektedir yasayla düzenleme belirli konulardan kavram ad ve kurum olarak söz etmek anlamına gelmeyip düzenlenen alanda temel ilkelerin konularak çerçevesinin çizilmiş olmasını ifade eder ancak yasada temel esasların belirlenmiş olması koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntılar yürütme organının takdir yetkisine bırakılabilir yürütme organına genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına geleceğinden anayasanın nci maddesine aykırı düşer ancak yasada temel esasların ve çerçevenin belirlenmesi koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması anayasaya aykırılık oluşturmaz esasen anayasanın inci maddesinde yer alan yürütme yetkisi ve görevi anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır hukuk güvenliği kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur sayılı kanunun ncı maddesi ile sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen ikinci ve son cümlede profesör veya doçent unvanına sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına atanmalarında yapılan sınavlarda başarılı olma şartı dışında bir koşul getirilmeyip yapılacak sınavların usul ve esaslarının belirlenmesi yönetmeliğe bırakılarak idareye sınırları belirsiz bir takdir yetkisi tanınmıştır böylece klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı sınavına alınacakların belirlenmesinde başarı sicil yeterlik gibi hizmet gereklerine ve mesleki niteliklere yönelik hiç bir objektif ölçü öngörülmemiştir bu nedenle ancak profesör veya doçent unvanına sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına atanmalarında yapılan sınavlarda başarılı olma şartı aranır sınavların usul ve esasları bakanlık tarafından hazırlanan ve bu kanunun yayımıesas sayısı karar sayısı tarihinden itibaren altı ay içerisinde yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir biçimindeki kural da anayasanın nci nci inci ve inci maddelerine aykırıdır diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı kanunun ncı maddesinin tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanunun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklediği söz konusu üçüncü cümlede anayasanın nci nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekir yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı kanunun nci maddesinin tarihli ve sayılı kanunun inci maddesine eklediği fıkranın birinci cümlesi üncü maddesiyle değiştirilen tarihli ve sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle sicil veya disiplin amirleri tarafından yazılı olarak ikaz edilenlerden söz konusu koşullara uymama halinin tekerrürü durumu ile ibaresi ile ncı maddesinin tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanunun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklediği cümleler anayasanın gerekçede belirtilen hükümlerine açıkça aykırı olduğu ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç yada olanaksız zararlar doğabileceği için iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerin de durdurulması gerekmektedir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı eleman temininde güçlük çekilen yerlerde sözleşmeli sağlık personeli çalıştırılması ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun sağlık hizmetleri temel kanunu ve sağlık bakanlığının teşkilât ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesinin tarihli ve sayılı kanunun inci maddesine eklediği fıkranın birinci cümlesinin anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğundan üncü maddesiyle değiştirilen tarihli ve sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan hizmet sözleşmesinde belirtilen koşullara uymaması nedeniyle sicil veya disiplin amirleri tarafından yazılı olarak ikaz edilenlerden söz konusu koşullara uymama halinin tekerrürü durumu ile ibaresinin anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğundan ncı maddesinin tarihli ve sayılı sağlık hizmetleri temel kanunun ek inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklediği birinci ve ikinci cümlelerin anayasanın nci ncı nci inci uncu inci ve inci maddelerine ve üçüncü cümlenin de anayasanın nci nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptallerine ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederizesas sayısı karar sayısı | 3,992 |
esas sayısı karar sayısı a anayasanın anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde i̇leri sürülmesi başlıklı inci maddesi şöyledir bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır mahkeme anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanıranayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadıranayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının resmî gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun anayasaya aykırılığın mahkemelerce i̇leri sürülmesi başlıklı ıncı maddesi şöyledir bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa i̇ptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini dava dilekçesi iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini dizi listesine bağlayarak anayasa mahkemesine gönderir taraflarca ileri sürülen anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir genel sekreterlik gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı incelenir açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları mahkeme tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır bazı davacılar vekili avın hmknın inci maddesinin inci fıkrasında yer alan ve herhalde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır ibaresinin anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesine aykırı olduğu yolundaki iddiası ciddi bulunmuştur anılan normun bu uyuşmazlıkta tatbik yeri vardır gerçekten de iptali istenen ibarede hangi nedenle olursa olsun yargılamanın iadesi süresinin üç ay ve herhalde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıl olduğu düzenlenmiştir bu normun uygulanması halinde yargılamanın iadesi başvurularının reddi gerekecektir ancak davacılar red hükmünün kesinleştiği dan sonra vakit kaybetmeden ahi̇me başvuru yapmışlardır başvurunun on yıldan sonra sonuca bağlanmasında davacıların bir ihmali görülmemektedir anılan norm uygulanırsa davacılar ahi̇m kararı ile kendilerine sağlanan mülkiyetten kaynaklı tazminat haklarından yoksun kalacaklardır bu sonuç da anayasanın ıncı maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetine aykırılık oluşturacaktıresas sayısı karar sayısı anayasa aykırılık ve itiraz başvurusunun biçimsel koşulları bu şekilde gerçekleşmiştir iii anayasaya aykırılık nedenleri hmknın inci maddesinin fıkrası kararın i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali sureti ile verildiğinin avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile tespit edilmiş olmasını yargılamanın iadesi sebepleri arasında göstermiştir başvurucular vakit yitirmeksizin red hükmünün kesinleşmesinden sonra ihlalin tespiti için avrupa i̇nsan hakları mahkemesine başvurmuşlardır mahkeme de iadesi istenen yargılamada verilen hükmün başvuranların avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine ek nolu protokolün inci maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet haklarını ihlal ettiğini tespit etmiştir yani kanunda yer alan iade sebebi gerçekleşmiştir ancak ne var ki iptali istenen norm yargılamanın iadesinin iadesi istenen hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıl içerisinde istenebileceğini düzenlemektedir ahi̇m kararı ise on yıldan sonra verilmiştir kararın geç verilmesinde başvuranların bir ihmali yoktur bu normun uygulanması başvuranların ahi̇m kararı ile tanınan mülkiyetten kaynaklı kamulaştırma tazminatına hak kazanmalarını önleyecektir bu olgu da anayasanın hak arama hürriyetini düzenleyen ıncı maddesinin ihlaline yol açacaktır hak arama hürriyetini ihlal eden olgu medeni yargılamadaki süre kurumu değildir yargılamanın iadesi için genel olarak on yıllık süre öngörülmesi de kural olarak ihlale yol açmaz nitekim hmknın inci maddesinde gösterilen diğer iade sebeplerinde dayanak olgular esas yargılama sırasında da zaten mevcuttur örneğin yalan yemin yalan tanıklık sahte belge gibi sadece ilgililerince bilinememektedir ahi̇min ihlal kararı vermesi ise daha başkadır çünkü ahi̇min kararı verdiği tarihe kadar yargılamanın iadesi nedeni oluşmamıştır ahi̇m kararı yargılamanın iadesi sebebini de kurmakta oluşturmaktadır daha önce var olan bir olgunun on yıllık süreye tabi tutulması ile henüz var olmayan ve gelecekte var olması olası bulunan bir olgunun on yıllık süreye tabi tutulması bu yönü ile de hak arama hürriyetini zedelemektedir muhtemeldir ki kanuni düzenleme yapılırken ahi̇min önüne gelen başvuruyu on yıldan fazla bir süred sonuçlandırması olasılığı öngörülememiştir zira kanun koyucu abesle iştigal etmez bu nedenle hmknın inci maddesinin inci fıkrasında yer alan on yıllık sürenin ahi̇min ihlal kararı vermesi şeklindeki iade sebebi yönünden ayrı bir statüye bağlanması gerekir vi sonuç ve i̇stek açıklanan nedenlerle sayılı hukuk muhakemeleri kanununun inci maddesinin inci fıkrasında yer alan ve herhalde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının hak arama hürriyeti başlıklı ıncı maddesine aykırı olması nedeni ile iptali yüksek takdirlerinize arz olunur | 827 |
esas sayısı karar sayısı i davacinin gerekçesi̇ni̇n özeti̇ usul yönünden anayasanın maddesi uyarınca millet meclisi ve cumhuriyet senatosu başkanları yıl için seçilirler cumhuriyet senatosu içtüzüğünün maddesi anayasanın bu maddesine sadece gönderme yapmış başkaca bir hüküm koymamıştır dâva konusu kanun meclislerde görüşülüp kabul edildiği zaman senato başkanının yıllık süresi dolmuş yeni başkan da seçilmemiştir anayasa mahkemesinin daha önceki kararlarında başkanlık divanının usulünce teşekkül etmemesi halinde çıkarılacak kanunun anayasaya aykırı olacağına karar verildiğine göre dâva konusu kanun bu yönden anayasaya aykırıdır esas yönünden sayılı kanunun maddesine ilişkin anayasaya aykırılık iddiası anayasanın maddesine göre türkiye cumhuriyeti lâik bir devlettir lâik devlet anlayışı ise klâsik anlamı ile din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması demektir bu bakımdan anayasamızda en veciz şekilde istifadesini bularak din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştır i̇ptal dâvasına konu olan kanun ile din hizmetleri sınıfı ihdas edilince devlet din işleriyle uğraşan teokratik bir devlet hüviyetini kazanmış olacaktır bu ise atatürk devrimlerinin devrim anayasamızın tam manası ile inkarı ihlâli manasını taşımaktadır din hizmetleri sınıfının kurulması ile türkiyede milli demokratik lâik ve sosyal hukuk devleti fikirleri yerleştirilemez şeriat düzenine yaklaşmaya yardım edilmiş olur din hizmetleri sınıfının kurulması aynı zamanda anayasamızın maddesine de aykırı düşmektedir lâik devlet ilkesinin tabiî bir sonucu herkes vicdan ve dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir devlet din işlerinin tedvir etmeyi ve hu görevi bir din hizmetleri sınıfı kurarak yerine getirmeyi üzerine aldığına göre çeşitli inanç gruplarının dinî eğirinin kurulması ile türkiyede milli demokratik lâik ve sosyal hukuktur bunun uygulanması ise imkânsızdır zira anayasamızda din eğitimi ve öğrenimi ancak kişilerin kendi isteklerine bağlı bulunmaktadır din hizmetleri sınıfı anayasamızın maddesine de aykırıdır madde ile diyanet i̇şleri başkanlığı genel idare içinde mütalâa olunarak özel kanununda gösterilen görevleri verine getirilir denilmiştir lâik bir devlet diyanet işleri başkanlığının anayasaya girmesi bilimsel yönden kelimenin tam anlamı ile büyük bir tersliktir ancak bizim toplumumuza has tarihsel koşulların bir sonucu olarak bu meselede kanun koyucu devlet denetimini yürütebilmek ve tehlikeli sonuçları ve eylemleri önlemek düşüncesi ile diyanet i̇şleri başkanlığına çeşitli hükümler başlığı altında yer verilmiştir nitekim b meclisinde anayasa komisyonu sözcüsü de bunu bildirmiştir diğer bir nokta da i̇slâm dininde ruhbanlığın yeri olmadığıdır din hizmetleri sınıfı yaratmakla bir ruhban sınıfı meydana getirmiş bulunuyoruz i̇slâm dininin esaslarına da bu suretle aykırı hareket edilmiş bulunulmaktadıresas sayısı karar sayısı din hizmetleri bir kamu hizmeti niteliğinde sayılmadığına göre din adamlarının memur sayılması lâik devlet ilkelerine uymaz bu nedenle devlet personel kanunu anayasasının maddesindeki memurlar için hazırlanması gerekirdi bu bakımdan din görevlilerini kapsamı içine alması maddeye aykırı düşmektedir bu nedenlerle iptal konusu madde anayasasının ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesinin bendinin anayasaya aykırılığı sorunu daha önce başka bir iş dolayısiyle karara bağlandığın lan davacının gerekçesinin bu bölümü buraya alınmamıştır | 438 |
esas sayısı karar sayısı sayılı cmknın kanun yollarına başvurma hakkı başlıklı maddesinin fıkrası hâkim ve mahkeme kararlarına karşı cumhuriyet savcısı şüpheli sanık ve bu kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır şeklinde olup cmkda kanun yolu olarak itiraz istinaf ve temyiz kanun yolları olağan kanun yolları belirlenmiştir sayılı cmknın i̇tiraz olunabilecek kararlar başlıklı maddesinin hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir şeklinde olduğu bu kapsamda hakim kararları doğrudan itiraz yasa yoluna tabi olmakla birlikte mahkeme kararlarının ancak kanunda gösterilmesi şartıyla itiraz yasa yoluna tabii olduğu düzenlenmiştir bu kapsamda mahkeme kararlarının özellikle ara kararların itiraza tabii olmaması esas iken itiraza tabi olması istisnadır sayılı cmknın maddesi cumhuriyet savcısının tutuklama kararının geri alınmasını istemesi sayılı cmknın maddesi ise şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri başlıklıdır sayılı cmknın usul başlıklı maddesi değişik md ve maddeler uyarınca yapılan istem üzerine merciince cumhuriyet savcısı şüpheli sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra üç gün içinde istemin kabulüne reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir ek cümle md ek cümle md duruşma dışında bu karar verilirken cumhuriyet savcısı şüpheli sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz bu kararlara itiraz edilebilir şeklinde düzenlenmiştir sayılı cmknın maddesi ile cumhuriyet savcısı ve şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri üzerine verilecek kararın usulü düzenlenmektedir sayılı cmknın maddesi hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasındaki tutukluluk durumuna ilişkindir sayılı cmknın maddesi yani cumhuriyet savcısının tutuklama kararının geri alınmasını istemesi yalnızca soruşturma aşamasıyla sınırlı iken sayılı cmknın maddesi hem şüpheli hem sanık zikredildiğinden soruşturma ve kovuşturma aşamalarını da kapsayacak niteliktedir sayılı cmknın maddesi ile ilgili açıklanması gereken bir diğer husus cmknın maddesine atıf yaparken cmknın maddenin ve fıkra kapsamında bir ayrıma gitmemiş olmasıdır buna karşın cmknın maddesinin cümlesindeki istem üzerine ibaresi cmk maddenin yalnızca cmknın maddesinin fıkrası kapsamında kaldığını ortaya koymaktadır nitekim cmknın maddesinin fıkrası resen gerçekleşen bir serbest bırakma halidir ve hakim veya mahkeme kararına gerek yoktur cmknın maddesinin fıkrası madde başlığındaki istem ibaresiyle de uyumlu değildir bu fıkra kapsamında verilen kararlarda cmknın maddesindeki usule tabi değildir sonuç olarak cmknın maddesinin fıkrası gereğince cumhuriyet savcısı tarafından verilen serbest bırakma kararı cmknın maddesindeki usule tabi olmadığından ve yine bir hakim kararı olmadığı gibi kanunda açıkça itiraza tabi olduğu da belirtilmediğinden soruşturma aşamasına ilişkin bu karar itiraza tabii de değildir sayılı cmknın maddesi uyarınca merciince yani soruşturma aşamasında sulh ceza hakimince kovuşturma aşamasında ise davaya bakmakla yetkili mahkeme istemi değerlendirecektir mercii bu aşamada üç tür karar verebilir bunlar istemin kabulü yani tahliyeesas sayısı karar sayısı istemin reddi yani tutukluluk halinin devamı ve son olarak ta adli kontrol uygulanmak suretiyle tahliye kararıdır bu kapsamda verilecek her türlü kararda soruşturma veya kovuşturma aşamasında olup olmadığına bakılmaksızın cmknın maddesinin son cümlesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabii olacaktır cmknın maddesinin son cümlesini değerlendirirken meseleninuyuşmazlığınişin esasını çözmeye yetkili mercii kavramı üzerinde durmak gerekmektedir ceza yargılamasında soruşturma ve kovuşturma olmak üzere iki aşama bulunmaktadır soruşturma aşamasında işin esasını çözmeye yetkili mercii cumhuriyet savcısıdır cumhuriyet savcısı önüne gelen soruşturmada cmknın maddesi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verebileceği gibi cmknın maddesi uyarınca iddianame de düzenleyebilir kovuşturma aşamasında işin esasını çözmeye yetkili mercii ise mahkemedir mahkeme ise cmknın maddesi uyarınca beraat ceza verilmesine yer olmadığı mahkûmiyet güvenlik tedbirine hükmedilmesi davanın reddi ve düşmesi kararı şeklindeki hükümleri verebilir tutuklama tedbiri koruma tedbiri niteliğinde olup diğer koruma tedbirleri gibi yargılamanın sıhhati açısından orantılı olarak uygulanması gereken ve esası çözmeye yönelik olarak uygulanan tedbirlerdendir bu noktada asıl amaç işin esasını çözmek olup tutuklama bu amaca hizmet eden bir tedbirdir i̇şin esasını çözecek nitelikte beraat ceza verilmesine yer olmadığı davanın reddi ve düşmesi kararlarını vermeye yetkili mahkemenin tutuklama tedbirini kovuşturma aşamalarında gereksiz görerek kaldırması olağandır nitekim önemli olan işin esasını çözmek olup tutuklama ancak zaruret halinde uygulanması gereken istisnai bir tedbirdir bu kapsamda işin esasını çözecek mahkemenin tutuklama tedbirinin sonlandırılmasında mutlak bir takdir hakkı olduğunun kabulü gerekir nitekim anayasanın maddesinde yalnızca hürriyetin kısıtlanmasına ilişkin yargı merciine başvurma hakkına yer verilmiş olup tahliye kararlarına karşı böyle bir düzenlemeye gidilmemiştir bu kapsamda anayasada kişi özgürlüğü esas kabul etmiştir soruşturma aşamasına ilişkin olarak cumhuriyet savcısının iddianame düzenlemesi işin esasını çözen bir karar olmayıp meseleninuyuşmazlığınişin mahkeme önüne taşınmasına yani kovuşturma aşamasına geçilmesini sağlamaya yöneliktir buna karşın kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar işin esasını çözen bir karardır bu nedenledir ki cumhuriyet başsavcılığı cumhuriyet savcısı işin esasını çözmeye yetkili merciidir sayılı cmknın maddesinin fıkrası soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa şüpheliyi resen serbest bırakır kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır şeklindedir yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere cumhuriyet savcısının resen serbest bırakma kararı itiraza tabii değildir ayrıca işin esasını çözmeye yetkili cumhuriyet savcısınca kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmesi halinde şüphelinin derhal serbest kalacağı açıkça belirtilmiştir bu kapsamda cumhuriyet savcısına soruşturma aşamasında tutuklama tedbirinin sonlandırılmasında mutlak bir takdir hakkı tanındığı açıktır şu hususu da belirtmek gerekir ki cumhuriyet savcısının gözaltına alma kararı cmknın madde kapsamında sulh ceza hakimliğine başvuru imkanı olsa da gözaltına almama veya gözaltına alınan şüpheliyi serbest bırakma kararına karşı itiraz veya hakimliğe başvuru hakkı da yoktur bu durumda işin esasını çözmeye yetkili merciin serbest bırakma yani özgürlük kısıtlamasına gitmeme kararlarında mutlak takdir hakkına delalet etmektediresas sayısı karar sayısı kovuşturma aşamasına ilişkin olarak mahkeme işin esasını çözen beraat ceza verilmesine yer olmadığı mahkûmiyet güvenlik tedbirine hükmedilmesi davanın reddi ve düşmesi kararı şeklindeki kararları vermeye yetkilidir ancak mahkemenin tahliye kararlarına karşı sayılı cmknın usul başlıklı maddesinin bu kararlara itiraz edilebilir şeklindeki hükmüne göre itiraz yasa yolu açıktır kovuşturma aşamasında mahkemede mahkumiyet dışında bir karar verme ihtimali ör beraat düşme oluşarak tahliye yoluna gider ve itirazen tahliye kararı kaldırılırsa mahkeme mahkumiyet kararı vermeyeceğini düşündüğü sanığı tutuklu olarak yargılamak zorunda kalacaktır yine tahliye kararı kaldırılan esas mahkemesi mahkumiyet kararı verme ihtimali olsa dahi sanığın alabileceği cezanın miktarına göre orantısız olduğunu düşündüğü halde tutuklu yargılamaya da devam etmek zorunda kalacaktır burada bir sorunda sanığın ne zaman yeniden tahliye edilebileceği noktasında çıkacaktır nitekim işin esasını çözen mahkemenin tahliye şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda değerlendirmeyi yani sanığın ne zaman tahliye edileceğini itiraz merciine tahliye kararını kaldıran bırakması mümkün değildir mümkün olmaması dışında yargı bağımsızlığı ile de bağdaşmaz i̇şin esasını çözmeye yetkili mahkemenin mahkumiyet kararlarında olduğu gibi beraat ceza verilmesine yer olmadığı davanın reddi ve düşmesi kararı vererek tahliye kararı verse dahi hükümle birlikte verilecek tahliye kararının da sayılı cmknın usul başlıklı maddesi uyarınca itiraza tabii olacaktır nitekim sayılı cmknın maddesinin fıkrasının son cümlesindeki kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır şeklinde bir hüküm kovuşturma aşamasında öngörülmemiştir öncelikle ifade etmek gerekir ki cumhuriyet savcısına soruşturma aşamasında tanınan serbest bırakma yani özgürlük kısıtlamasına gitmeme hususundaki mutlak takdir hakkının kovuşturma aşamasında mahkemelere tanınmaması hukuka uygun değildir bu durumda şüpheli ile sanık arasında sanık aleyhine eşitsizlik oluşmaktadır bu nedenle sayılı cmknın usul başlıklı maddesinin bu kararlara itiraz edilebilir şeklindeki son cümle hükmü anayasanın maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır anayasanın maddesinin fıkrası herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir şeklindedir devam eden fıkralarda ise kişi hürriyetinin hangi hallerde sınırlanacağı belirtilmiştir soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliğinin işin esasına çözen mercii konumu bulunmamaktadır bu kapsamda hâkime göre farklı değerlendirme yapılması mümkündür bu kapsamda serbest bırakma kararının itiraza tabii olması anayasal bir aykırılık oluşturmayacaktır nitekim cmknın maddesinde de hakim kararlarının esas olarak itiraza tabii olduğu kabul edilmiştir buna karşın mahkeme kararlarının itiraza tabi olması özel düzenleme gerektirir yani mahkeme kararlarına itiraz istisnadır i̇şin esasını çözmeye yetkili mahkemenin tahliye konusunda mutlak takdir yetkisinin olması ise anayasanın maddesinin gereğidir bu kapsamda sayılı cmknın usul başlıklı maddesinin bu kararlara itiraz edilebilir şeklindeki son cümle hükmü anayasanın maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına aykırıdır nitekim anayasanın maddesinde yalnızca hürriyetin kısıtlanmasına ilişkin yargı merciine başvurma hakkına yer verilmiş olup tahliye kararlarına karşı böyle bir düzenlemeye gidilmemiştir yukarıda da belirttiğimiz üzere kovuşturma aşamasında mahkemede mahkumiyet dışında bir karar verme ihtimali oluşarak veya mahkumiyet kararı verme ihtimali varsa bile tutuklamanın artık gereksiz ve orantısız olduğu kanaati oluşarak tahliye yoluna gidilmesi durumunda bu karara itiraz yasa yolu açık olacaktır i̇tiraz merciince tahliye kararı kaldırılırsa esas mahkemesi mahkumiyet kararı vermeyeceğini veya mahkumiyet kararı verebilecek olsa da tutuklamanın artık gereksiz ve orantısız olduğunu düşündüğü sanığı tutuklu olarak yargılamak zorunda kalacaktır bu durumda öncelikle esas mahkemesinin üzerinde olumsuzesas sayısı karar sayısı etki gösterecek ve hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olan yargı bağımsızlığına zarar verecektir nitekim esas mahkemenin savcılık veya katılan tarafından yapılacak başvuru üzerine tahliye kararının hatalı olduğu kanaatine varması halinde tutuklama yoluna yeniden başvurmasına engel de yoktur bu husus dışında devam eden yargılamada tahliye edilen sanığın itiraz merciine yapılacak itiraz üzerine düzenlenecek yakalama emri ve akabinde tutuklama kararıcmk ve maddeleri gereği tutuklama kararının itiraz merciince verilmesinin gerektiğinin değerlendirildiği ile tutuklanması hali önem arz eder bu durumda esas mahkemesinin hangi halde sanığın yeniden tahliyesine karar verebileceği sorununu gündeme getirecektir esas mahkemesi itiraz merciinden onay alması gibi bir durum olamayacağına göre tutukluluk devam kararlarına itiraz üzerine itiraz merciince tutukluluğun sona erdirilmesinin beklenmesinin mi gerekeceği sorunu ortaya çıkacaktır bu durum özellikle lehe delil gelmemesi durumunda ortaya çıkacak olsa da lehe delil kavramında esas mahkemesi ile itiraz mercii arasında farklı yorumlanabilecektir lehe delil gelmediği veya lehe yasal düzenlemelerin uygulanma ihtimali oluşmadığı durumlarda ise azami tutukluluk süresinin dolması durumu hariç olmak üzere itiraz merciinin tahliye kararı vermesinin mi bekleneceği yoksa sanığın mahkumiyeti dışında esas mahkemesince verilecek bir kararı ile mi sanığın tahliye edileceği sorunu ortaya çıkacaktır mahkumiyet kararı gibi mahkumiyet dışında verilecek kararla birlikte verilen tahliye kararı da itiraza tabii olacaktır yine mahkumiyet kararı verilse dahi daha önce tahliye kararı kaldırılan esas mahkemesi yönünden tahliye koşullarının oluşup oluşmadığı sorunu gündeme gelecektir bu kapsamda sanığın tutukluluk durumu belirsizliğe neden olacak ve hukuk devletinin zorunlu unsuru olan hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesi zedelenecektir bu durum ise anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırı olacaktır sonuç yukarıda arz edilen gerekçeler ve inceleme sırasında resen nazara alınacak diğer nedenler nazara alınarak mahkememizin esas sayılı dava dosyasında uygulanma ihtimali bulunan ancak sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının madde hükümlerine açıkça aykırı hükümler içeren sayılı cmknın usul başlıklı maddesinin bu kararlara itiraz edilebilir şeklinde hükmünün kovuşturma aşamasında tahliye kararı yönünden i̇ptali̇ne karar veri̇lmesi̇ talep olunur | 1,646 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir elit i̇nşaat temel sondaj ltd ştinin aylık prim ve hizmet belgelerinin internet ortamında sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesinde öngörülen süre içinde davalı sosyal sigortalar kurumu başkanlığına gönderilmediğinden bahisle adı geçen kanunun maddesi uyarınca idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin tarih ve sayılı işlem ile dayanağı olduğu ileri sürülen tarih ve ek ve tarih ve ek sayılı genelgelerin iptali istemiyle açılan davada dava konusu bireysel işlem ile ilgili olarak görevli yargı yeri yönünden sayılı kanunun maddesinin sayılı kanunun maddesi ile değişik fıkrasında yer alan kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler tümcesinin bu davada uygulanabilecek kanun niteliğini taşımaktadır i̇tiraz konusu yasal değişiklikten önce sayılı kanunun sayılı kanunun maddesiyle değişik maddesinde yer alan kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler tümcesinin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla ankara sulh ceza mahkemesince itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulması sonucunda anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı ile i̇darenin hizmetlerini gereği gibi ve ivedilikle görebilmesi için yaptırım uygulama yetkilerine gereksinimi vardır i̇dare bu yetkilerle kamu düzeni ve güvenliğini kamu sağlığını ulusal servetleri zamanında ve gereği gibi koruyabilir bu nedenle idareye geniş ve çeşitli yaptırımlar uygulama yetkisi tanınmıştır i̇dari cezalar idari yaptırımların en önemlilerinden biridir i̇dari cezalar arasında yer alan para cezaları da bu amaçla etkin ve yaygın bir biçimde uygulanmaktadır idari para cezalarını diğer cezalardan ayıran en belirgin nitelik idari para cezalarının idari makamlar tarafından kamu gücü kullanılarak verilmesidir anayasada türkiye cumhuriyetinin demokratik bir hukuk devleti olduğu vurgulanırken devlet içinde tüm kamusal yaşam ve yönetimin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır çünkü yargı denetimi hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur anayasanın maddesinin birinci fıkrasındaki idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır kuralıyla amaçlanan etkili bir yargısal denetimdir bu kural idarenin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve işlemlerini kapsamaktadır tarihsel gelişimine paralel olarak anayasada adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş kimi maddelerinde bu ayrıma ilişkin kurallar yer almıştır anayasanın maddesinin birinci fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır maddesinin birinci fıkrasında hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar maddesinde mahkemelerin kuruluşu görev ve yetkileri işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir maddesinin birinci fıkrasında da danıştay idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar biçimindeki düzenlemeler idari adli yargı ayrılığının kurumsallaştığının kanıtıdır bu düzenlemeler gereği idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle danıştay yetkili kılınmıştır belirtilen nedenlerle kural olarak idareninesas sayısı karar sayısı kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idari yargı özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tabi olacaktır anayasanın yürütme bölümünde yer alan maddesiyle idarenin her türlü eylem ve işlemlerini yargı denetimine bağlı tutulduktan sonra maddenin diğer fıkraları da idari yargı sisteminde geçerli olan ilkeleri belirlemektedir i̇dari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlaması idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verme yasağı yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için gerekli olan koşullar yürütmenin durdurulması kararına getirilebilecek sınırlamalar ve idarenin verdiği zararı ödeme yükümlülüğü ağırlıklı olarak adli yargı sistemi için değil idari yargı sistemi için geçerli olan temel ilkelerdir anayasanın belirlemiş olduğu bu kurallar i̇dari yargılama usulü kanununda da yer alan idari yargılama usul ve esaslarının ana kurallarıdır anayasanın değişik maddelerinde kurumsallaşan ve maddesinde belirtilen idari adli yargı ayrımına ilişkin düzenlemeler nedeniyle idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir itiraz başvurusuna konu olan idari para cezası kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili ve kanunda belirtilen kurallara uymayanlara idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğundan çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili kılınması gerekir bu nedenlerle itiraz konusu kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır i̇ptali gerekir sonucuna ulaşılmıştır nitekim sayılı kanunun maddesinde sayılı kanunun maddesi ile tarihinde yapılan değişiklik ile anılan tümce kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmışgün içinde idare mahkemesine başvurabilirler şeklinde değiştirilmiştir ancak bu tümce sayılı kanunun maddesinde itiraza konu sayılı kanunun maddesiyle yapılan değişiklikle kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler şeklinde tarihinde yeniden değiştirilmiştir anayasanın maddesinde yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez maddesinin son fıkrasında anayasa mahkemesi kararları resmi gazetede hemen yayımlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar kuralına yer verilmiştir anayasanın yukarıda aktarılan emredici hükümlerine ve anayasa mahkemesinin iptal kararına rağmen sayılı kanunun maddesinde itiraza konu sayılı kanunun maddesiyle yapılan değişiklikle kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler tümcesinin anayasanın son ve maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesinin sayılı kanunun maddesiyle değişik fıkrasında yer alan kurumca itirazı reddedilenler kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler tümcesinin anayasanın son ve maddelerine aykırı olduğu kanısınaesas sayısı karar sayısı varıldığından anılan tümcenin iptali ve öncelikle yürürlüğünün durdurulması istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 873 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ adana kahramanmaraş gaziantep adıyaman illeri sıkıyönetim komutanlığı askerî mahkemesinin günlü sayılı başvurma kararında itirazın dayanağını oluşturan nedenler şöyle açıklanmaktadır cmuk na sayılı kanun ile getirilen ek nci madde aynen kanun dışı vücuda getirilen veya kanuna aykırı faaliyetleri sebebiyle yargı mercilerince kapatılan dernek veya siyasi parti gibi kuruluşlara üye olunması suç sayılan hallerde bu nitelikteki bir kuruluşun bir görevlisi gibi hareket eden adına bir emir veren veya tavsiyede bulunan veya bildiri çıkaran veya demeç veren yahut haber taşıyan yararına herhangi bir kimseye aidat veya diğer bir nam altında yardım eden veya yardım taahhüdünde bulunan yardım veya yardım taahhüdü toplayan bir komitesi kolu veya hücresinin birkaç toplantısına katılan veya orada hazır olan kimse aksini ispat edemedikçe kurulun üyesi sayılır hükmünü ihtiva etmektedir sanık suçlu olduğu henüz bilinmeyen fakat suçlu olduğu sanılan şüphe edilen kimsedir şüpheli durumun giderilmesi bu şüphenin yenilenmesi ve bir karara varılması için müdafaa şart olup bunun için de müdafaayı kolaylaştırmak gerekir sanıkları muhakkak suçlu görmek ve cezalandırmak temayülüne karşı bir tepki olarak doğan ilk defa tarihli i̇nsan ve yurttaş hakları beyannamesinde yer alan masumiyet prensibi birleşmiş milletlerin de neşrettiği i̇nsan hakları evrensel beyannamesi nde ve avrupa konseyinin de kabul ettiği türkiye nin de katıldığı i̇nsan hakları avrupa sözleşmesi nde de yer almıştır bir suç ile itham edilen şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır i̇nsan hakları evrensel beyannamesi davaların nasıl görüleceğini de tayin etmiştir herkes haklarının borçlarının veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tesbitinde tam bir eşitlikle davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından nasafetle ve aleni olarak görülmesi hakkına sahiptir masumiyet karinesine göre hüküm kesinleşinceye kadar sanığın masumiyeti esas olduğuna göre bu kural ancak suçluluk hakkında kesin deliller bulunduğu takdirde ortadan kalkacaktır bu kuralın şüphe sanığı müstefit kılar prensibi ile de ilgisi aşikârdıresas sayısı karar sayısı masumiyet esas ve sanık olmak istinai bir hal olduğuna göre istisnai durumla ilgili iddianın itham eden tarafından tüm olarak ispat edilmesi gerekir hak arama hürriyetini düzenleyen anayasanın inci maddesi herkes meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir demektedir ceza hukukumuza göre de savcının ithamını ve ithamla ilgili hususları ispatlaması lâzımdır savcı da anayasanın inci maddesine göre meşru bütün vasıta ve yollardan yararlanarak iddia ve itham edebilir etmesi gerekir anayasanın nci maddesine göre türkiye cumhuriyeti i̇nsan haklarına dayanan bir hukuk devletidir hukuk devleti i̇nsan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendisini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk ve anayasaya uyan bir devlet demektir suçsuz olduğunu veya kanun dışı vücuda getirilen bir kuruluşun üyesi olmadığını ispatlamasını kişiden bekleyen yasa hükmünün hukuk devleti i̇lkeleri ile bağdaşması mümkün görülememiştir anayasanın nci maddesi herkes kanun önünde eşittir demektedir buna göre şahıslara isnat olunan suçların niteliği bakımından da itham ve savunma bakımından ayırım gözetilmemesi gerekir bir isnadın tesbitinde de tam bir eşitlik bulunması lâzımdır anayasanın üncü maddesi ile kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibi getirilmiştir ayrıca bu maddede kimse kendisini veya kanunun gösterdiği yakınlarını suçlandırma sonucu doğuracak beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz hükmü konmuştur bu hüküm de sanığın masumiyeti ilkesinin anayasal bir hak olduğunu göstermektedir yargı mercileri önünde iddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması hiç bir şekilde kaygıya kapılmadan serbestçe yapılması gerektiği tabiidir bu durum muvacehesinde anılan maddenin anayasanın maddelerine aykırı olduğu kanaatine varılmış bulunmaktadır cmuk na sayılı kanunla getirilen ek nci maddenin anayasaya aykırı olduğu yolunda ileri sürülen iddia ciddi görüldüğünden bu maddenin iptali için anayasanın maddesi gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına bu amaçla dosya örneğinin askerî savcılık aracılığıyla anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verilip açıklandı | 606 |
esas sayısı karar sayısı itiraza ilişkin gerekçeler anayasaya aykırılık iddiasında bulunan dâvâlının gerekçesi özeti türkiye ziraat odaları birliği ve ticaret borsaları kanunlarında da belirtildiği üzere görev ve gaye bakımından birbirinden ayrı kuruluşlardır böyle olduğu halde ticaret borsalarını gelirlerinden ziraat odaları birliğine pay ödeme zorunluğunda bırakan hüküm kaynağını sosyal adalet ve vicdan esaslarından alan anayasamızla bağdaşamaz anayasa kişinin temel haklarım sosyal adalet ilkesiyle bağdaşamayacak surette sınırlayan iktisadî engelleri kaldırma yükümünü devlete vermiş kamu yararı ve başka nedenlerle kanunların temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunmasını yasaklamış iktisadî ve sosyal hayatın adalete yaraşır biçimde gerçekleştirilmesini öngörmüştür kamu kurulu niteliğindeki meslek kuruluşları anayasaya ve demokratik esaslara aykırı işleyemez anayasanın sosyal ve i̇ktisadî haklar ve ödevler bölümünün gerekçesinde himaye ve yardımların devletten geleceği belirtilmektedir ziraat odaları birliği yardıma muhtaçsa bunu ticaret borsalarından değil yalnız devletten isteyebilir i̇tiraz konusu hüküm anayasanın temel ilkesi olan sosyal adalet fikrine aykırı olduğu gibi ticaret borsalarının malî özerkliğini de zedeler niteliktedir esasen ticaret borsaları bağlı bulundukları ticaret odaları ve borsaları birliğine olan borçlarını bile ödeyecek durumda değildirler anayasaya aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varan mahkemenin gerekçesi özeti yasaları kuruluşları görevleri bibirinden ayrı iki tüzel kişiden birinin ötekinin gelirinden vergi alır gibi yararlandı iması onu imtiyazlı duruma getirmekte ve bu hal ise anayasanın maddesinin son fıkrasına aykırı düşmektedir anayasanın maddesi uyarınca kamu giderlerini karşılamak üzere kanunla toplanacak vergilerin tarhı ve tahsili devlete aittir ziraat odaları birliğinin ticaret borsalarının gelirlerinin yüzde beşini almasına olanak sağlayan itiraz konusu hüküm anayasanın vergi ödevine ilişkin hükmüne aykırıdır anayasanın maddesinin son fıkrası hükmüne göre kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının tüzükleri yönetim ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı olamaz bu kuruluşlar kanunla oluşurlar ve organları kendilerince kendi üyeleri arasından seçilir şu duruma göre borsaların kendi gelirleri üzerinden yalnız kendi kanunlarında çizilmiş sınırlar içinde kendi organlarının serbest karar ve iradeleri ile tasarrufta bulunabilmeleri gerekir îtiraz konusu hüküm borsaları kendi organlarının irade ve rızaları dışında malî yüküme sokmakta gelirleri üzerindeki hak ve yetkilerini kısıtlamakta onların serbest iradelerine müdahale etmektedir hüküm bu bakımdan anayasanın maddesine de aykırıdır öte yandan kamu hizmeti gören bir birliğe gerekiyorsa devlet yardım etmelidir | 337 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raz ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçeleri̇ başvuran mahkemeler sayılı yasanın maddesi ile ilgili olarak yargı ayrılığını benimsemiş olan anayasal rejimde idari işlemlere karşı adli yargının görevlendirilmesinin anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerine idarenin her türlü eylem ve işlemini idari yargı denetimine tabi tutan maddesine ve buna bağlı olarak temyiz merciini değiştirmesi sebebiyle de maddesine sayılı yasanın maddesinin numaralı fıkrası ve sayılı yasanın maddesinin numaralı fıkrası ile ilgili olarak adli işlemlerle ilgili yargı görevi yürüten cumhuriyet savcısının yaptığı soruşturma kapsamında eylemin niteliği ile verdiği kararların onun adli görevi içerisinde değerlendirilmesi gerektiği halde eylemin niteliğine bağlı olarak kendisine idari yaptırım uygulama görevi verilmesinin anayasanın başlangıcı ile ve maddelerinde benimsenen kuvvetler ayrılığı ilkesine yargı ayrılığı ilkesi gereği maddi ve organik olarak idari işlem niteliğindeki idari para cezasını verme yetkisinin cumhuriyet savcısına verilmesinin anayasanın ve maddelerine sayılı yasanın maddesinin numaralı fıkrası ile ilgili olarak yargısal organ olmalarına karşın mahkemelere idari işlem yapma yetkisi veren düzenlemenin anayasanın başlangıcı ile ve maddelerine sayılı yasanın maddesinin numaralı fıkrası ve maddesiyle ilgili olarak i̇dari bir işlem sonucunda tesis edilen idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararlarına karşı idari yargı yerine adli yargıya başvurulmasının ve bunun incelenme usulünü düzenleyen kuralların anayasanın başlangıcı ile ve maddelerine sayılı yasanın maddesi ile ilgili olarak i̇dari para cezasına karşı yapılacak itiraz merciini sulh ceza mahkemesi olarak belirleyen maddedeki düzenlemeye bağlı olarak bu mahkemece verilecek kararlara karşı yapılacak itirazın da ağır ceza mahkemesine verilmesinin anayasanın ve maddelerine sayılı yasanın geçici ve geçici maddeleri ile ilgili olarak sayılı kabahatler kanununun maddesine ilişkin gerekçeyle kuralların anayasanın başlangıcı ile ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştüresas sayısı karar sayısı | 272 |
esas sayısı karar sayısı davacı vekili av tarafından i̇stanbul kapatılan ağır ceza mahkemesinin ve sayılı ilamı ile hakkında verilen hapis cezasının bir kısmının ceza infaz kurumunda infaz edildiği kalan kısmının denetimli serbestlikten yararlanarak tamamladığından bahisle i̇stanbul kapatılan ağır ceza mahkemesinin ilgili kararıyla el konulan sürücü belgesinin cezanın infaz edilmiş olması dolayısıyla ilgili kurum olan i̇stanbul valiliği i̇l nüfus ve vatandaşlık müdürlüğünden iadesini talep ettiği fakat ilgili kurumun sayılı karayolları trafik kanununun lin birinci fıkrasının bendi ve dördüncü fıkrasında öngörülen belirli suçlardan kesinleşmiş mahkumiyet kararı ve buna bağlı olarak adli sicil kaydı bulunan kişilerin sürücü belgelerinin iptal edileceği verilmeyeceğine ilişkin düzenleme gerekçe gösterilerek tarih ve sayılı işlem ile başvurusunun reddine dair işlemin hukuka ve anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptali işlemiyle i̇stanbul vali̇li̇ği̇ne karşı açılan davada işin gereği görüşüldü uyuşmazlık davacının i̇stanbul kapatılan ağır ceza mahkemesinin ve sayılı ilamı ile hakkında verilen hapis cezasının uyuşturucu madde imalatı ve ticareti suçundan sayılı türk ceza kanununun maddesi kapsamında olması karşısında sayılı karayolları trafik kanununun in birinci fıkrasının bendi ve dördüncü fıkrasında öngörülen belirli suçlardan kesinleşmiş mahkumiyet kararı ve buna bağlı olarak adli sicil kaydı bulunan kişilerin sürücü belgelerinin iptal edilmesi ile ilgilidir türkiye cumhuriyeti anayasasının anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin i̇leri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır mahkeme anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının resmî gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünü anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz hükmü bulunmaktadır türkiye cumhuriyeti anayasasının kanun önünde eşitlik başlıklı maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ek fikra md kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür ek cümle md bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ek fıkra md çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü bulunmaktadır türkiye cumhuriyeti anayasasının temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı maddesinde değişik md temel hak ve hürriyetler özlerineesas sayısı karar sayısı dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz hükmü bulunmaktadır karayolları trafik kanununun sürücü adaylarında aranacak şartlar başlıklı maddesinin sürücü belgesi alacakların şeklinde başlayan fıkrasının bendinde adli sicilinde tarihi ve sayılı türk ceza kanununun ve inci maddeleri tarihli ve sayılı kaçakçılıkla mücadele kanununun üncü maddesinin yedinci fıkrası tarihli ve sayılı ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler hakkında kanunun nci maddesinin ikinci ve takip eden fıkralarında belirtilen suçlardan hüküm giydiğine dair kayıt bulunmaması zorunludur hükmü bulunmaktadır aynı maddenin dördüncü fıkrasında sürücü belgesi alındıktan sonra bu maddenin birinci fıkrasının bendinde belirtilen suçlardan biri ile mahkûmiyet halinde bu kişilerin sürücü belgeleri bu kanunun ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından bu maddenin birinci fıkrasının bendinde belirtilen şartlar sağlanıncaya kadar geri alınır bu kanunun inci madde hükümleri saklıdır hükmü bulunmaktadır uyuşturucu madde imalatı ve ticareti suçundan mahkûmiyet karan verilip bu karar kesinleştiğinde karayolları trafik kanununun madde uyarınca hükümlünün ehliyetinin geri alınması şartı oluşmaktadır bu kapsamda bulunan kişilerin ehliyetlerini suçun işlenmesinden önce hak ederek aldığından kazanılmış hak iddiasında bulunması mümkün bulunmamaktadır yeniden sürücü belgesi alabilmesi için sayılı adli sicil kanunu ve de öngörülen sürelerin geçmesi sonrası adlı sicil kaydının silinme başvurusu ile adli sicil kaydının silinmesi gerekmektedir mahkememizce yapılan değerlendirmede karayolları trafik kanununun madde e ve mün getirdiği düzenleme ve kısıtlamanın sebep ve gerekçesi yeterli görülmeyerek getirilen uzun süreli yasak ile kanun metninde seçilen suçlar arasında makul illiyet bağı kurulamamış olup ehliyetin uzun süreli iptalini sağlayan madde kapsamındaki suçların ehliyetin şahıslara yazılı ve fiili kullanıma dayalı sınav sonucu verilmesinde ana unsur olan trafik sürüş yeteneği trafikte can ve mal güvenliğinin tehlikeye düşürülmemesi hususları açısından kapsam dışı ve içi suçlar açısından bir ilgi kurulamamıştır bu durumda yasal düzenlemelerin türkiye cumhuriyeti anayasasının temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı maddesinde yer alan ölçülülük kriterine uygun düşmediği şahısların uyuşturucu madde imal etme ticaretini yapma veya bulundurma suçlarından sayılı kanuna veya sayılı kanuna muhalefet suçlarından adlı sicil kaydının bulunması ile sürücü belgesine sahip olması ve araç kullanması arasında sebep sonuç ilişkisi bulunmadığı değerlendirilmesi yapılarak karayolları trafik kanununun madde ve mün getirdiği düzenleme ve kısıtlamaların ölçülülük ve eşitlik ilkeleri kapsamında anayasanın ve maddesine aykırı olduğu sonucuna varılarak davacının anayasaya aykırılık itirazı ciddi ve makul kabul edilerek anayasaya aykırılık yönünden incelenmek ve karar verilmek üzere dava dosyasının anayasa mahkemesine gönderilmesine mahkememiz dosyasının anayasa mahkemesinden karar gelinceye veya anayasa mahkemesinin karar alma süresi geçinceye kadar bekletilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 852 |
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykirilik i̇ddi̇asinin gerekçesi̇ danıştay inci dairesince itiraz konusu kuralın şu nedenlerle anayasaya aykırı olduğu kanısına varılmıştır davada uygulanması gereken sayılı umumi hayata müessir afetler dolayısiyle alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlara dair kanunun sayılı kanunla değişik inci madesinin birinci fıkrasında afet bölgesi içinde ve dışında tespit olunan imar ve iskân alanları içindeki taşınmaz mallardan hazineye özel idareye belediyeye köy tüzel kişiliğine veya katma bütçeli dairelere ait olanlardan ihtiyaca tekabül eden miktarı i̇mar ve i̇skân bakanlığının isteği üzerine bedelsiz olarak bu işe tahsis ve temlik olunur denilmekte buna mukabil anayasanın ncı maddesinin birinci fıkrası herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir ikinci fıkrası bu haklar ancak kamu yararı amacıyie kanunla sınırlanabilir inci maddesinin birinci fıkrası da devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartiyle özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların kanunda gösterilen esas ve usullere göre tamamını veya bir kısmını kamulaştırmaya veya bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir hükümlerini muhtevi bulunmaktadır bir taraftan anayasanın ncı maddesi mülkiyet hakkının sınırlandırılmasını kamu yararının gerektirdiği hallere inhisar ettirirken diğer taraftan inci maddesi de kişilerin taşınmaz mallarının ancak gerçek karşılıkları peşin ödenmek şartı ile kamulaştırabileceğini kabul etmekte ve böylece gerçek karşılığın peşin ödenmesi ne bu konuda önemli bir unsur olarak yer vermiş bulunmaktadır bu husus gözönün de tutulunca hazine dışındaki kamu tüzel kişilerine ait taşınmaz malların kamu yararı amacı ile de olsa bedelsiz olarak yani gerçek karşılığı ödenmeden hazine adına tescilini öngören kanun hükmünün anayasanın ve nci maddeleri hükümlerine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır bu sebeplerle sayılı umumi hayata müessir afetler dolayısiyle alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlara dair kanunun sayılı kanunla değişik inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan afetbölgesi içinde ve dışında tespit olunan imar ve iskân alanları içindeki taşınmaz mallardan hazineye özel idareye belediyeye köy tüzel kişiliğine veya katma bütçeli dairelere ait olanlardan vakıflar genel müdürlüğü taşınmaz malları ile hazineye özel idare ve belediyeye ait taşınmaz mallardan bir kamu hizmetine tahsis edilenler hariç ihtiyaca tekabül eden miktarı imar ve i̇skân bakanlığının isteği üzerine bedelsiz olarak bu işe tahsis ve temlik olunur hükmünün davada uygulanacak olan köy tüzel kişiliğine ait taşınmazlara ilişkin kısmının anayasanın ve nci maddelerine aykırı görülmesi nedeniyle iptali için işbu kararla birlikte dosyadaki konu ile ilgili belgelerin onanlı örneklerinin anayasanın ve sayılı kanunun nci maddesine davamlarak resen aanayasa mahkemesine gönderilmesine davanın yüksek mahkemeden karar verilinceye kadar beklenmesine tarihinde oyçokluğu ile karar verildi | 385 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ temmuz günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü aynen şöyledir konunun analizi i̇ptali i̇stenen yasa hükmü genel ve maddeler i̇tibariyle i̇ptal gerekçeleri yargıç marshall bundan birbuçuk asır önce şöyle diyordu doğurduğu etki ve sonuç itibariyle yargı gücü kendisini her hanede hissettirir topluluğa dahil her şahsın mülkiyeti onur ve haysiyeti hayatı ve nihayet her şeyi onun elinden geçer bundan dolayı değil midir ki yargıç kendi allahının ve vicdanının emir ve murakabesi dışında hiç bir etkinlik baskısına kapılmayacak şekilde mutlak bir bağımsızlığa sahip olmalıdır gençliğimin daha ilk çağlarından bugüne gelinceye kadar iman ettiğim ve inandığım bir şey var ise da şudur ki günahkar ve nankör bir millete bu yer yüzünde yüklenecek en büyük cehennem azabı ve en zalim ceza bağımsızlığından mahrum bir adalet cihazıdır hukuk bilimi yargıç bağımsızlığını kişi özgürlüğünün bir güvencesi olarak kabul eder zira anayasa güvencesi altına alınmış bulunan kişi özgürlüklerini haleldar edici bütün devlet işlem ve eylemleri ancak yargıç marifetiyle etkisiz kılınabilmektedir üzüntüyle belirtelim ki iktidar çoğunluğu yüzyılın son çeyreğinde çıkarmış olduğu sayılı yasa ile yargıç güvencesini ortadan kaldırabilecek bir düzenleme getirmiştir bu nedenle grubumuz bu davayı açmak zorunluluğunu duymuştur ayrıntıya girmeden evvel konumuzda bize dayanak olabilecek bazı temel düşünceleri öncelikle vurgulamakta yarar görmekteyiz kuvvetler ayrılığı yargı bağımsızlığı hakim güvencesi müesseseleri biri birine bağlı biri birini tamamlayan biri olmadan diğerinden de söz edilmesi mümkün olmayan hukuksal müesseselerdir hiç kuşku yok ki kuvvetler ayrılığının gerçekleşmesi yargı bağımsızlığının ve mahkeme bağımsızlığının gerçekleşmesiyle olası bulunmaktadır mahkemelerin bağımsızlığı ancak yargıçlara her türlü korku ve endişeden uzak bir biçimde görev yapma olanağı yaratacak kişisel güvence tanımakla sağlanabilmektedir prof hirsch ee age vd yukarıda arz edildiği gibi yargıç bağımsızlığı ve yargıç güvencesi bir birini tamamlayan iki kavram olup birini diğerinden ayırmak veya birisi olmaksızın diğerini düşünmek olası değildir yargıçların bağımsızlığı ile onların objektif bağımsızlığı yargıç güvencesi ile de yargıçların kişisel bağımsızlıkları ifade edilmektediresas sayısı karar sayısı yargıç toplumsal yaşam ve devlet faaliyetlerinin her alanında son sözü söylemek yetkisiyle donatılmış bir devlet görevlisi olarak son derece ağır ve sorumlu bir görev üstlenmiştir bu ağır sorumluluk kendisine özel bir statü sağlanmasını zorunlu kılmaktadır îşte bu özel statünün ana özelliği ana ilkeleri yargıç bağımsızlığı ve yargıç güvencesidir saptayabildiğimiz kadarı ile gerek öğretide ve gerekse anayasalarda yer alan yargiç güvencesi̇ni̇n hakim teminatının unsurları şunlardan ibarettir yargıçların azledilememesi yargıçların emekliye sevk edilememeleri aylık ve ödeneklerinden yoksun kılınamamaları yargıçların başka hiçbir görev yapamamaları rızaları dışında görevlerinin değiştirilememesi görülmekte olan bir dava dolayısıyle yasama meclislerinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaması ve görüşme yapılamaması anayasamız yargının birliği sistemini benimsememiştir yargının birliği sistemi bugün tüm demokratik ülkelerde devrini yaşamış bir sistem olarak görülmekte anayasalarda yargının birliği ilkesine artık yer verilmemektedir bu nedenle adli idari ve askeri yargı anayasamızda da ayrı ayrı düzenlenmiştir çünkü artık bunların görev alanları ve işlevleri biri birinden tümüyle farklı bulunmaktadır birinin görev alanı diğerine göre çok farklı olduğu gibi her iki yargıdaki ilkeler ve anlayışlarda çok farklıdır anayasanın ve inci maddelerini incelediğimizde görülecektir ki adli yargı alanı ile idari yargı alanları tümüyle farklı olduğu gibi adli mahkeme yargıçları ile idari mahkeme yargıçlarının nitelikleri de tümüyle farklı bulunmaktadır yine tekrarlayarak diyebiliriz ki artık adli yargı ile idari yargı ayrı dünyalar oluşturmaktadırlar adli yargı ve idari yargı alanları artık ayrı uzmanlık ve ayrı deneyim alanı olarak ortaya çıkmaktadırlar toplumsal gelişme ve çağın gerekleri karşısında artık yargı birliği sistemi devrini tamamlamış gelişen koşullar karşısında yerini adli idari askeri yargı ayrımına terk etmiştir i̇ptal talebimize konu olan sayılı yasanın nci maddesini anayasaya aykırı bulmaktayız bu madde sayılı hakimler ve savcılar kanununun ncı maddesine iki bent eklemektedir sayılı yasanın ncı maddesinin eski hali aynen şöyledir görev değiştirme madde hizmetin gereklerine teşkilatın ihtiyaçlarına veya ilgililerin isteğine göreesas sayısı karar sayısı a adli yargıda görevli hakimler adli yargıda savcılık adli yargıda görevli savcılar adli yargıda hakimlik i̇dari yargıda görevli hakimler idari yargıda savcılık idari yargıda görevli savcılar idari yargıda hakimlik görevlerine hakimler ve savcılar yüksek kurulunca nakledilebilirler burada açıkça görülmektedir ki yargıç ve savcılar görev değişikliği ancak adli yargı ve idari yargının birinden diğerine olmayıp adli ve idari yargının kendi iç bünyelerinde gerçekleştirilebilmektedir hakimler ve savcılar yasası çıkarılırken de adli yargıdan idari yargıya veya idari yargıdan adli yargıya bir yer değiştirme düşünülmemiş ve adli yargı idari yargı ayrımına titizlikle riayet edilmiştir hakimler ve savcılar yasası adli yargının kendi bünyesinde ve idari yargının da kendi bünyesinde değişiklik yapılmasını üç halden birinin varlığı ile sınırlandırmıştır bunlar hizmetin gereği teşkilatın ihtiyacı ilginin isteği şimdi iptalini talep ettiğimiz sayılı yasanın nci maddesi hakimler ve savcılar yasasının bu maddesine madde şu iki fıkrayı eklemektedir adli yargıda görevli hakim ve savcılar idari yargıda hakim ve savcılık i̇dari yargıda görevli hakim ve savcılardan bu kanunun inci maddesinin bendindeki adlî yargı adaylığı için aranan şartları taşıyanlar adlî yargıda hakim ve savcılık bilindiği gibi hakimler ve savcılar yüksek kurulunun başkanı adalet bakanıdır bakanlık müsteşarı da bu kurulun üyesidir yani kurul siyasal iktidarın diğer tabiri ile yürütmenin etkin ve hemen hemen egemen olduğu bir kuruldur bu duruma göre siyasal iktidarın diğer ifadesi ile yürütmenin etkin olduğu bu kurul hizmetin gereği diyerek teşkilatın ihtiyacı diyerek adli yargıdaki bir yargıcı veya savcıyı idari yargıya idari yargıdaki hakim veya savcıyı da adil yargıya atayabilecektir böylece bu kurul yargıç ve savcının yerini değiştirebileceği gibi uzmanlık alam olmayan yabancı bulunduğu bir başka göreve atayabilecektiresas sayısı karar sayısı böyle bir durumda kuvvetler ayrılığından yargı bağımsızlığından ve yargıç güvencesinden söz edilemez bu nedenle sayılı yasanın nci maddesi anayasanın aşağıda belirtilen maddelerine aykırıdır iptali gerekir anayasanın ncı maddesine aykırılık anayasanın ncı maddesinin birinci fıkrası hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar bu görevler meslekten hakim ve savcılar eliyle yürütülür demektedir yukarıda bölümünde de arz edildiği gibi adli ve idari yargı alanı biribirinden farklı alanlardır mahiyeti ve işlevleri bakımından farklı konuları içermekte ve farklı uzmanlıkları gerektirmektedir bu nedenle yargı birliği sistemi terk edilerek adli idari yargı ayrımı yapılmıştır ncı maddenin arzedilen birinci bendi adlî idari yargı ayırımını öngörmekte hakim ve savcıların adli idari yargı hakimi olarak ayrı ayrı görev yapacakları ve bu görevlere de ilgili daldaki meslekten hakim ve savcıların görev üstleneceklerini emretmektedir oysa ki sayılı yasanın nci maddesi ile getirilen iki fıkra adli idari yargı ayrımını ikisinin farklılığını dikkate almadan birinden diğerine hakim ve savcı nakline imkan tanımaktadır bu nedenler ve yukarıda arz edilen durumlar karşısında yasanın nci maddesi anayasanın ncı maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın ncı maddesinin fıkrasına aykırılık anayasanın ncı maddesinin fıkrası hakimler mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler demektedir yasanın anılan nci maddesi hakimlerin mahkeme bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev yapmalarını engelleyecek niteliktedir zira bu madde siyasal iktidarın yani yürütme organının etkin olduğu bir kurula hakimi rızası hilafına bir başka yere ve bir başka göreve atma imkanı vermektedir bir başka ifade kullanacak olursak yargıcı rızası hilafına bulunmasında zorluk çekilmeyecek herhangi bir gerekçe ile yargı bünyesi dışındaki bir organ bir başka göreve ve bir başka yere atayabilecektir bu nedenle yani yargı dışı bir organa yargıcı bir başka yere ve bir başka işe atama yetkisinin verilmesi objektif bağımsızlığı yani mahkeme bağımsızlığını yargıcın bir başka yere ve bir başka işe atanabileceği hususu ise hakim teminatını yargıç güvencesini yani kişisel güvenceyi ortadan kaldıracak ve ncı maddenin fıkrasının öngördüğü hususunun gerçekleşmesini engelleyebilecektir bu nedenle ve yukarıda arz edilen hususlar karşısında yasanın nci maddesi anayasanın ncı maddesinin nci fıkrasına da aykırı bulunmaktadır i̇ptali gerekiresas sayısı karar sayısı c anayasanın maddesinin fıkrasına aykırılık aa anayasanın ncı maddesinin fıkrası hakim ve savcıların nitelikleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir demektedir yukarıdan beri arzedildiği gibi adli ve idari yargının birinden diğerine atama yapılması hakimlerin niteliklerinin ve özlük durumlarının dikkate alınmayacağı sonucunu doğurmaktadır bu nedenle ve yukarıda arz edilen durumlar karşısında yasanın nci maddesi anayasanın ncı maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır i̇ptali gerekir bb anayasanın ncı maddesinin fıkrası hakim ve savcıların atanmaları hakları ve ödevleri meslekte ilerlemeleri görevlerinin ve görev yerlerinin geçici olarak veya sürekli olarak değiştirilmesi mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir demektedir yukarıda belirtilen durumlar karşısında yani hakim ve savcıların yer ve iş değiştirmeleri yargı bağımsızlığına ve yargıç güvencesine aykırı olduğundan ncı maddenin üncü fıkrasındaki esaslar da gerçekleşmemiş ve gerçekleşmeyecektir nedenle yasanın nci maddesi anayasanın ncı maddesinin fıkrasına bu açıdan da aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın maddesinin fıkrasına aykırılık anayasanın ncı maddesinin nci fıkrası hakimler ve savcılar kanunla belirtilenlerden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar demektedir yukarıda arz edilen durumlar nedeniyle adli yargıdaki yargıç için idari yargıda görev almak veya bunun tersi olarak idari yargıda ki yargıç için adli yargıda görev almak anayasanın ve yasaların belirlediği asli görev dışında bir görev almak anlamındadır bu nedenle yasanın nci maddesi anayasanın ncı maddesinin fıkrasına ve yukarıdan beri belirtilen nedenler karşısında anayasanın ncı maddesinin genel esprisine ve dolayısıyla maddesinin tümüne aykırı bulunmaktadır i̇ptali gerekir anayasanın inci maddesine aykırılık anayasanın mahkemelerin bağımsızlığı kenar başlığını taşıyan inci maddesinin inci fıkrasında hakimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler denmektedir yukarıda arzedildiği gibi siyasi iktidarın bir başka ifade ile yürütmenin etkili ve egemen olduğu bir kurula veya yargı bünyesi dışındaki bir kurula yargıcın görevini ve görevesas sayısı karar sayısı yerini değiştirme yetkisinin verilmesi yargıcın görevinde bağımsız kalmasını etkiden masum olmasını anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatine göre hüküm vermesini zedeler zorlaştırır ve hatta ortadan kaldırabilir bunun yanında idari yargının idarenin ve siyasi iktidarın işlem ve eylemlerini denetlemekle görevli olduğu düşünülürse konunun önemi ve sakıncanın boyutu kendiliğinden ortaya çıkacaktır siyasal iktidarın etken olduğu bir kurula bir görevden başka bir göreve atama yer değiştirme olanağı tanımak mahkeme bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ile bağdaşmadığından yargıcın vicdani kanaatine göre karar vermesi gerçekleşemeyecek ve engellenebilecektir bu nedenle yasanın nci maddesi anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir iii anayasanın ve maddelerine aykırılık anayasanın üncü maddesi yargıtay kenar başlığı altında yargılayın ve hatta adli mahkemelerin görevlerini adli yargı hakim ve savcılarının niteliklerini ve bunların kaynaklarını inci madde ise aynı şekilde danıştay kenar başlığı altında danıştayın görevlerim idari yargı hakim ve savcılarının niteliklerini ve kaynaklarını idari mahkemelerin görevlerini ayrı ayrı düzenlemiş ve bu ikisinin ayrı ayrı niteliklerini ve görev alanlarını açık veya zımni olarak belirtmişlerdir yasanın ikinci maddesi anayasayla konulan bu farklılığa ters düşen bu farklılığı farklı kaynakları dikkate almayan bir düzenleme getirmiştir bu nedenler ve yukarıda belirtilen durumlar karşısında yasanın nci maddesi anayasanın ve nci maddelerine birlikte ve ayrı ayrı aykırı bulunmaktadır i̇ptali gerekir iv anayasanın uncu maddesine aykırılık anayasanın yargı yetkisi başlığını taşıyan uncu maddesi yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır demektedir yukarıda sık sık vurguladığımız gibi yargı bağımsızlığı ile yargıç güvencesi hakim teminatı iç içe olan iki kavramdır i̇ptalini istediğimiz yasanın nci maddesi yukarıda belirtildiği üzere yargı bağımsızlığını mahkeme bağımsızlığını ve yargıç güvencesini ortadan kaldıran bir düzenleme getirmiştir bu nedenle yasanın nci maddesi anayasanın uncu maddesine de aykırıdır îptali gerekir anayasanın üncü maddesine aykırılık kuvvetler ayrılığı ilkesi devlet gücünün sınırlandırılması suretiyleesas sayısı karar sayısı kişi özgürlüklerinin güvence altına alınması isteminden ve gereğinden doğmuştur kuvvetlerin tek elde toplanması kişi özgürlüklerinin güvencesini ortadan kaldırmaktadır çünkü kuvvetlerin tek elde toplandığı bir sistem ister istemez diktayı ve keyfi yönetimi getirmektedir özellikle yargı gücünün bağımsız bir organda bağımsız bir elde olmaması özgürlükler için en büyük sakıncayı oluşturmaktadır anayasanın uncu maddesinin gerekçe bölümünde yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektir demek suretiyle değinilen gerçek bir başka biçimde açık ve net olarak vurgulanmıştır anayasanın üncü maddesi temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz demektedir maddenin bu bölümü temel hak ve özgürlükler için bir güvence getirmiştir yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin olmadığı yerde üncü maddenin getirdiği bu ilkenin hiç bir anlam ve işlerliği kalmayacaktır bu nedenle ve yukarıda arzedilen durumlar karşısında yasanın nci maddesi anayasanın üncü maddesine de aykırıdır iptali gerekir vi anayasanın ncı maddesine aykırılık anayasanın egemenlik kenar başlığı taşıyan ncı maddesinde hiç bir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz denmektedir yargıcın görev yerinin değiştirilmesi yargıcın başka bir işe atanması yetkisi anayasadan kaynaklanmadığı gibi bu yetkileri veren yasanın çıkarılması yetkisi de anayasadan kaynaklanmamaktadır bu nedenle ve yukarıda arzedilen durumlar karşısında yasanın nci maddesi anayasanın ncı maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir vii anayasanın inci maddesine aykırılık anayasanın devletin temel amaç ve görevleri kenar başlığını taşıyan inci maddesi devletin temel amaç ve görevleri cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal engelleri kaldırmaya çalışmaktır demektedir yasanın getirdiği düzenleme yukarıda belirtilen durumlar dikkate alındığında devletin temel amaç ve görevlerine ters düşmektedir bu nedenle yasanın nci maddesi anayasanın inci maddesine de aykırı bulunmaktadır i̇ptali gerekir viii anayasanın nci maddesine aykırılıkesas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesi cumhuriyetimizin demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu vurgulayarak devletimizin niteliğini belirlemiş bulunmaktadır hukuk devleti çatısı altında her şeyin hukuka uygun olarak cereyan etmesi zorunludur yargı bağımsızlığı mahkeme bağımsızlığı ve yargıç güvencesi demokratik sistemin ve hukuk devletinin vazgeçemeyeceği bir temel ilkedir yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin bulunmadığı bir yerde hukukun herhangi bir temel ilkesinin işlerlik içinde olacağını düşünmek olası değildir yukarıda arzedilen durumlar ve bu nedenler karşısında hukukun temeline dinamit koyan yasanın nci maddesi anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir ix anayasanın başlangıç bölümüne aykırılık anayasanın başlangıç kısmının ncı paragrafında aynen kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu vurgulanmaktadır başlangıç kısmının bu bölümünde açıkça vurgulandığı görülmektedir ki kuvvetler ayrımı ilkesinde kuvvetlerden birinin diğerine üstünlüğü sözkonusu olmayacağı gibi kuvvetler ayrılığı ilkesi medeni bir işbölümü olarak belirtilmektedir oysa ki yasanın nci maddesi kuvvetler ayrılığı ilkesinin gerekli gördüğü işbölümünü zedelediği gibi yürütmeye de üstünlük sağlayan bir esas getirmektedir gerek bu durumlar ve gerekse yukarıda arz edilen durumlar karşısında kuvvetler ayrımının başlangıç bölümünün bu kısmında vurgulanan gereklerine yasanın nci maddesiyle getirilen düzenleme tümüyle aykırı bulunmaktadır bu nedenler karşısında yasanın nci maddesi anayasanın başlangıç kısmının bu bölümüne de aykırı bulunmaktadır bu nedenle iptali gerekir | 2,299 |
esas sayısı karar sayısı adli kontrol sayılı cmknın koruma tedbirleri başlıklı dördüncü kısmın adli kontrol başlıklı üçüncü bölümünde yer alan ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir adli kontrol kararlarının koruma tedbiri olduğu noktasında kanun sistematiği ve hukuk doktrini gözetildiğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır sayılı cmknın adli kontrol kararının kaldırılmasına başlıklı maddesinin fıkrasının adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir şeklindedir madde başlığı adli kontrol kararının kaldırılması başlığını taşısada hem adli kontrolün kaldırılması hem de devamı kararları için itiraz yolu açıktır nitekim sayılı cmknın fıkrası istemi üzerine adli kontrolün kaldırılmasına karar verilebileceği bildirmekte olup adli kontrolün devamına karar verilmesi de her zaman mümkündür sayılı cmknın kararların açıklanması ve tebliği başlıklı maddesinin fıkrası koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç aleyhine kanun yoluna başvurabilecek hakim veya mahkeme kararları hazır bulunmayan ilgilisine tebliğ olunur şeklindedir ceza yargılamasının asıl süjeleri tarafları sanık ve müşteki katılan olduğuna göre buradaki ilgiliden kastedilenin sanık veya müşteki katılan olduğu kuşkusuzdur kanun bu maddesi ile aleyhine kanun yoluna başvurabilecek bir kararın yoklukta verilmesi durumunda ilgilisine tebliğ edilmesini zorunlu kılmış iken koruma tedbirlerine ilişkin hakim ve mahkeme kararları bu zorunluluktan muaf tutmuştur bu kapsamda diğer koruma tedbirlerinde olduğu gibi adli kontrol kararının kaldırılması veya devamı yönündeki kararların sanık veya müştekiye katılına tebliği gerekmemektedir sayılı cmknın maddesinde yer alan aleyhine kanun yoluna başvurabilecek hakim veya mahkeme kararları şeklindeki ibare ile bahsi geçen tebliğin kanun yoluna başvuru amacına hizmet ettiği açıktır yani adli kontrol tedbirinin veya genel anlamda koruma tedbirinin devamına karar verilmesi halinde sanığın itiraz için hukuki yararı bulunmaktadır adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına ilişkin karar yönünden ise müştekinin katılanın itirazı söz konusu olabilecektir tarafımızca kovuşturma aşamasında işin esasını çözmeye yetkili mahkemenin adli kontrolün kaldırılmasına ilişkin kararının cmk maddenin aksine itiraza tabi tutulmaması gerektiği değerlendirilmektedir bu kapsamda yürürlükteki yasal düzenlemede gözetildiğinde adli kontrol kararının kaldırılması durumunda müştekinin katılanın bu karardan haberdar olup karara karşı kanun yoluna başvurma imkanının tanınması gerekir anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin birinci fıkrası herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir şeklindedir adli kontrol kararının kaldırılmasına dair karardan müştekinin katılanın haberdar olup karara karşı kanun yoluna başvurma imkanının tanınmaması bildirimde bulunulmayarak kanun yoluna başvuru hakkının kısıtlanması anayasanın maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetine aykırılık teşkil edecektir anayasanın dilekçe bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı başlıklı maddesinde vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla türkiyede ikamet eden yabancılar kendileriyle ve kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında yetkili makamlara ve türkiye büyük millet meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir bu kapsamda yargılama sırasında sanığın kendi hakkında verilmiş karar hakkında anayasaya göre bilgi edinme hakkına sahip olduğunun kabulü gerekir bilgi edinme hakkı hemesas sayısı karar sayısı bizzat sanığın dilekçeyle yaptığı başvuru sonucunu kapsadığı gibi anılan maddenin fıkrası sanık talebi dışındaki adli kontrole ilişkin kararları da kapsayacaktır nitekim anayasanın maddenin fıkrasının herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir şeklindeki hükmü bu kabulü gerektirir bu nedenle sayılı cmknın kararların açıklanması ve tebliği başlıklı maddesinin fıkrasının koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç ibaresi anayasanın maddesine de aykırıdır koruma tedbirine ilişkin kararın tebliğ edilmemesinin önemli bir sonucu da sanığın hakkındaki adli kontrol tedbirinin kaldırıldığından haberdar olmaması durumudur sanığın adli kontrol tedbirinin sona erdiğinden haberdar olmaması anayasada yer alan bir takım hak ve özgürlükleri seyahat özgürlüğü kişi hürriyeti vs kullanılmasına engel olabilecektir bu kapsamda yurtdışına çıkış yasağı kaldırılan sanığın bu karardan haberdar olmaması sanığın seyahat özgürlüğünü kullanmasını engelleyecek veya geciktirecektir bu durum bilgi edinme hakkı da kısıtlanan sanık için hukuki belirsizlik oluşturacak sanığın hukuki güvenliği zedelenecektir bu durum anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil edecektir sonuç yukarıda arz edilen gerekçeler ve inceleme sırasında resen nazara alınacak diğer nedenler nazara alınarak mahkememizin esas sayılı dava dosyasında uygulanma ihtimali bulunan ancak sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının ve madde hükümlerine açıkça aykırı hükümler içeren sayılı cmknın kararların açıklanması ve tebliği başlıklı maddesinin fıkrası koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç aleyhine kanun yoluna başvurabilecek hakim veya mahkeme kararları hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur şeklindeki hükmünün koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç kısmının i̇ptali̇ne karar veri̇lmesi̇ talep olunur | 681 |
esas sayısı karar sayısı ll i̇ti̇razin gerekçesi̇ ayrı bir gerekçeli başvuru kararı göndermeyen yerel mahkemenin anayasa mahkemesine başvurmaya ilişkin ara kararı aynen şöyledir davacının sayılı kanunun geçici maddesi gereğince borçlandırılarak üst dereceden yaşlılık aylığı bağlanmasını istediği bu maddenin belli bir dereceye yükselen sigortalılara ayrıcalık tanıdığı ve bu niteliği ile anayasanın maddesindeki sosyal hukuk devleti maddesindeki eşitlik maddesindeki ücrette adalet ilkelerine aykırı olduğu anayasanın maddesine göre bu konuda anayasa mahkemesince bir karar verilinceye kadar davanın geri bırakılmasına dosyanın tasdikli sureti veya fotokopisinin anayasa mahkemesine gönderilmesine suret veya fotokopi masrafı ile posta masraflarının davacıca karşılanmasına dosya anayasa mahkemesine gidişinden itibaren ay içinde anayasa mahkemesince karar verilmediği takdirde davanın yürürlükteki kanunlara göre madde ele alınıp yürütülmesine davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı | 125 |
esas sayısı karar sayısı davalı vekiline vekaletnamesini ve yetki belgesini sunması için haftalık kesin süre verilmesine aksi takdirde yapmış olduğu usul işlemlerinin ve dinletmiş olduğu tanıkların yok hükmünde sayılacağının ihtarına geçen celse nolu ara karardan dönülerek davacının yasanın maddesi ve fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu iddiasının yine anayasa mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı kararında ciddi muhalefet şerhlerinin oluşu davacının tarihli dilekçesindeki açıklamaların ciddi oluşu dikkate alınarak talebin kabulü ile anayasanın maddesi kapsamında dosyanın anayasaya aykırılık hususunda karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına bu nedenle duruşmanın günü saat bırakılmasına karar verildi | 100 |
esas no karar no anayasaya aykirilik i̇ddi̇asinin gerekçesi̇ dâva dilekçesinde bu iddianın gerekçesi özet olarak şöyle açıklanmaktadır kanunun gerekçesinde ifade olunan ve meclisler geçici komisyonlarınca da benimsenen izah şekline göre kanunun mali hükümleri tabirinden sınıflandırma ile başlayan ve sınıflandırma ile ilgili ve ona murtabit hükümler anlaşılmalıdır sınıflandırma kanunun ikinci kısmını ve kanunun dayandığı prensiplerden birini teşkil etmektedir sınıflandırmadan maksat hizmeti yerine getirecek kimseyi yetişme ve meslek niteliklerine ve görevin devlet için taşıdığı değere göre ayırmaktır sınıfları personel dairesi tesis eder ve her sınıf içinde dereceler meydana getirir hizmetin gerektirdiği görevler için kadrolar tesbit olunur bu kadrolar devlet personel dairesi maliye bakanlığı ve ilgili kurum temsilcilerinden kurulu bir merkezi organ tarafından hazırlanır belli bir kamu hizmetinin kuruluşu ve işlemeye başlaması bu organın vereceği birleşik karar ile olur kadroların kullanılabilmesi için devlet personel dairesine bildirilmesi mecburidir devlet personel dairesi boş kadroya alınacak personelin genel ve özel şartlarını tâyin ve ilân edecektir her sınıf için açılacak yarışma sınavı başbakanlık devlet personel dairesinin gözetimi ve denetimi altında yapılacaktır kanunun dayandığı prensipleri de günlü resmî gazetede yayımlanan bakanlar kurulu kararında açıklandığı üzere devlet memurunun maaş ve ücretlerinin sınıflandırma sonunda belli olması maaş rejiminin sınıflandırma ameliyesi ile birlikte tesbit edilmesi sınıflandırmanın da devlet personel dairesinin düzenleyeceği plân içinde ve bu dairenin idare ve mürakebesi altında cereyan etmesi her türlü kanun tüzük ve yönetmelik tasarılarının teşkilât kadro ve personelle ilgili hükümlerin devlet personel dairesinden geçirilerek bakanlar kuruluna sunulması teşkil etmektedir tasarıyı inceleyen cumhuriyet senatosu geçici komisyonunca hazırlanan rapordan da tasarının devlet memurları rejiminin temelinden yeni bir düzenlemeye tabi tutulmasını öngördüğü ve devlet personelinin hukukî ve malî statüleri alanını bütünü ile kapsayan temel ilkeler getirdiği merkezi bir personel politikası yürütülmesinin sağlanması amacını güttüğü bir genel istihdam politikası kurmak istediği ve genel espirisi idareyi bir bütün telâkki etmek ve personel politikasını merkezleştirmek olduğu anlaşılmaktadıresas no karar no halbuki anayasanın üniversiteler hakkındaki nci maddesiyle cumhuriyetin temel kuruluşu içinde ilim ve idare özerkliğini haiz bir kamu tüzel kişiliği yaratılmak istenmiştir anayasa üniversitelerin öğretim üyeleri ve yardımcıları ile kendilerine has nitelikte ve önem ve değerde bir meslek sınıfını düşünmüş ve mesleği ana hatları ile düzenlemeyi öngörmüştür bilimsel ve idari özerklik esasını kabul etmekle bu sınıf içinde görev hizmet derece yetişme ve unvan gibi hususlarda sadece bizzat kendi organlarının takdiri ile hareket etmesi zaruretini koymuştur üniversite öğretim üyelerinin genel bir sınıflandırma içinde mütalâa edilemiyeceğini ve bu yönden ayrı bir sınıf meydana getirdiklerini kabul etmiştir anayasanın nci maddesine göre üniversitelerin kuruluşunun işleyişinin organlarının görev ve yetkilerinin kendi kendini denetlemesinin bir kanunla düzenlenmesi gerekmektedir üniversitenin işleyişi hizmetin yerine getirilmesi yönünden yapılacak faaliyetlerin tümünü kapsar anayasa bu işleyişin ayrı bir kanunla düzenlenmesini emrederken üniversite özerkliğinin bunu zaruri kıldığını teslim etmiştir üniversitenin işleyişini yani hizmetin yerine getirilmesini sağlayacak olan elemanlar üniversite öğretim üyeleridir bu unsurların statüsünü özerk olmayan kuruluşların genel sınıflandırmaları içinde ve üniversite dışı mercilerin iradeleriyle tanzime kalkışmak anayasanın öngördüğü özel kanun konulması gerekliliğini yerine getirmemek olur anayasa genel idarenin kuruluşu hakkındaki esasları nci maddesi ile tesbit ettiği halde üniversiteleri merkezi ve mahalli idareler kuruluşları dışında düşünmüş nci maddesinin inci fıkrası ile üniversiteler hakkında nci maddenin nci fıkrasında yer alan esastan ayrı bir hüküm tesis etmiştir i̇darenin genel olarak kuruluşu nci maddenin nci fıkrasında öngörülen kanun ile düzenlenecek üniversitelerin kuruluşu ise nci maddenin inci fıkrasında bahis konusu diğer bir kanun ile tanzim olunacaktır bu iki kanunun aynı kanun hükümleri ile düzenlenmesi caiz görülmemiştir anayasanın üniversite öğretim üyeleri ile yardımcılarını devlet memurları statüsü içinde mütalâa etmediğini bunların uncu maddedeki siyasi partilere girme yasağından dışarıda bırakılmış olmaları da açıkça göstermektedir zira nci maddenin müsaade ettiği siyasi partiye girme serbestliği ile devlet memuru statüsü içinde bulunma hali yekdiğeriyle bağdaştırılabilecek hususlardan değildir anayasanın gozönünde tuttuğu gaye üniversite mensuplarının faaliyetlerini kariyerlerini ve şahıslarını idarenin takdirine tabi tutmamaktır diğer memurlar gibi üniversite öğretim üyelerini de hükümet başkanlığına bağlı bir merkezi kuruluşun takdirine bırakmak anayasanın gayesine aykırıdır üniversite öğretim üyesi görevinin niteliğini teşkil eden fikir serbestliğini diğer memurların teşkil ettiği kitle içinde koruyamaz aksi takdirde bağımsızlığını kaybeder üniversite öğretim üyeliğinde sadece görülen hizmetin devlet için değeri ölçüsüne bağlanmak yetmez üniversite öğretim üyesi bakımından önemli olan fikri istiklâl içinde yetişkinlik seviyesidir görülüyor ki anayasa üniversiteleri bilimsel ve idari özerkliğe mazhar kılmakla bu özerkliğin doğrudan doğruya veya dolayısiyle ihlâl edilmemesini gözönünde tutmuştur sayılı devlet memurları kanunu ise birinci maddesinin üçüncü fıkrasiyle üniversite öğretim üyeleriyle yardımcıları hakkında kanunun malî hükümlerinin uygulanacağı esasını kabul etmiş ve söz konusu kanunun malî hükümlerinin bunlar hakkında uygulanması ise anayasanın nci maddesine aykırı bulunmuştur zira kanunun malî hükümlerinin üniversite öğretim üyeleriyle yardımcılarına uygulanması sonucunda esas no karar no görevin gerektirdiği niteliklere göre hizmetin sınıflandırılması devlet personel dairesi tarafından yapılacağından üniversite öğretim üyeliğinin anayasa ile belirtilmiş olan öğretim ve araştırma görevlerinin ne gibi nitelikleri gerektirdiği hususu bilimsel özerkliğe sahip kamu tüzel kişiliği dışında bir idare tarafından belirtilmiş olacaktır sınıflandırma sınıf tüzükleriyle yapılacaktır halbuki anayasanın nci maddesinin inci fıkrasına göre üniversite öğretim üyeleri bakımından tüzüklere konu olacak hususların kanunla düzenlenmesi gerekmektedir bu suretle sayılı kanunun anayasanın kanun yolu ile düzenlenmesini emrettiği hususları i̇dari düzenleme alanına aktarmakta ve üniversiteleri çeşitli bakımlardan idari merci kurul ve heyetlerin idari vesayeti altına sokmaktadır anayasaya göre üniversitelerin kuruluş ve işleyişi ile ilgili düzenlemeler tüzük yolu ile yapılamaz üniversitelere tanınan teminattan biride mezkûr düzenlemelerin özel bir kanuna konu olmasıdır anayasanın inci maddesi hükmü çerçevesinde bir yetki verilmesi bahis konusu olabilmek için kanunun esaslı ve temel hükümleri tesbit etmiş olması gerekir anayasaya göre üniversiteler bakımından kanunda ele alınacak esaslar bilimsel ve özerklik esaslarıdır bunların tüzük yolu ile düzenlenmesi caiz değildir bunun gibi nci maddede söz konusu özerklik esaslarının özel bir kanunla düzenlenmesi gerekirken özerklik değil herhangi bir özelliğe bile sahip bulunmayan genel ve katma bütçeli kurumlar personeli hakkında uygulanacak umumi rejimi tesbit maksadı ile konulan bir kanunun anayasanın istihdaf ettiği kanun yerine ikamesi evvel emirde bu sebeple anayasaya mugayir düşer hele devlet memurları kanunu hemen hiç bir noktada belirli şekillenmiş muşahhaslaşmış herhangi bir hak ve garantiyi ifade eden ve sağlayan hüküm ihtiva etmediğinden bu hak ve garantier devlet personel dairesinin insiyatifı ve ısdar olunacak tüzükler ve yönetmelikler ile bahşedilmiş farzolunacaktır anayasanın istihdaf ettiği kanuni düzen asgari hak ve garantinin bizzat kanunla verilmesi mânasına gelir yoksa devlet personel dairesi ve sair makamların takdirine ve ihtiyarına göre tanınması mânasına alınamaz anayasanın nci maddesinin üncü fıkrası ile kamu tüzel kişiliği genel idarenin tabi olduğu esaslara nisbetle ayrı ve istisnai bir kuruluş olarak kabul edilmiştir bu maddeye göre kamu tüzel kişisi kendi yönetmeliğini kendisi yapacaktır anayasanın nci maddesinin nci fıkrasına göre üniversiteler kendi organları eliyle yönetilir kendi organları eliyle yönetilecek olan bir kamu tüzel kişiliğinin organlarının idaresi ile meydana gelmeyen yönetim kurulları ile idare olunacağını kabul etmek mümkün değildir nitekim üniversiteler kanunu bu esasları teyit etmiş bulunmaktadır sayılı memurlar kanununun ncı maddesinin boş kadroların ayda bir personel dairesine bildirilmesi alınacak personelin genel ve özel şartları ile yarışma sınavının yerlerinin ve zamanlarının personel dairesince belirtilmesi esasları anayasanın nci maddesinin bilimsel ve idari özerklik kuralına aykırı olup bu özerkliğe birer müdahale teşkil ederler zira bu konudaki özerkliğin icabı üniversitenin personel atanmasına lüzum göreceği boş kadroyu kendi ölçülerine ve taktirine ve akademik zaruretlerle tesbit olunacak usul ve sürelere göre kulanılabilmesini zaruri kılar bunun gibi kanunun nci maddesinin inci fıkrası ile tesis olunan derece sistemi ve bunun tatbikatını ifade eden uncu ve nci maddeleri hükümleri ayrıca ıncı ve inciesas no karar no maddelerinin son fıkraları nci ve üncü maddeleri ile üncü maddesi gibi hükümler üniversitelerin özerkliği ile bağdaştırılamaz üniversitelerin bilimsel ve idari özerklik icabı bilimsel yeterlik seviyeleri derece ile değil sıfat ve unvan ile ifade olunmuştur üniversiteler kanununun nci maddesi ve üncü maddesinin fıkrasının üncü bendi de bunu anlatmıştır bilimsel özerkliğe dayanılarak tesbit edilmiş bulunan bu yeterlik seviyelerini derece ye ifrağ etmek zorunluğu özerkliği zedelemektedir anayasa üniversitelerin kuruluş ve işleyişlerini ayrı bir kanuna bağlamayı âmirdir nci maddenin nci fıkrasında mevcut hükme rağmen nci maddenin inci fıkrasındaki gibi bir hüküm sevkedilmiş olması bunu açıkça gösterir sınıflandırmaya ve ona mürtebit diğer mali mahiyetteki esaslara ilişkin hükümler kuruluş ve işleyişe dair hükümlerdir bunların ayrı bir kanun konusu teşkil etmesi anayasanın emri icabıdır devlet memurları kanununun maksatlarından biri normlaştırma sağlamaktır merkeziyet düşüncesiyle muhtariyet telâkkisi yekdiğerine zıddır anayasa akademik kariyer esaslarının genel idare prensipleri dışında kalmasını istemiştir üniversite öğretim üyesini devlet personeli dışında mütalâa etmiştir sayılı kanunun inci maddesinde öngörülen genel idare organlarınca yeniden hazırlanacak kadrolar dışında kalabilme endişesi akademik kariyer mensubunu serbest bilimsel araştırma ve yayında bulunma faaliyetlerinde muhtar hareket etmekten alıkoyacaktır bu çeşit kanun hükümleri üniversite öğretim üyeleri ile yardımcılarını araştırma görevlerini yerine getirmekten men edecektir kanunun kabul ettiği malî hükümler sistemi içinde üniversite öğretim üyeleri ve yardımcıları görevlerinden dolayısiyle uzaklaştırılabilme tehlikesindedirler halbuki anayasanın nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre bu kimseler her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar özerk kuruluş idari vesayete tabi olmayan kuruluştur sayılı kanunun malî hükümlerinin işliyebilmesi ise idari vesayet esasının varlığı ile mümkündür bu hukukilerin üniversitelere uygulanması halinde anayasanın üniversitelere tanıdığı teminat zedelenecek demokratik hukuk devletinin temel müesseselerinden biri olan üniversite özerkliği ihlâl edilmiş olacaktır | 1,448 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde açıklanan iptal gerekçeleri özetle şöyledir demokratik parlamenter sistemlerde hükümete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren yasalar dışındakilere çerçeve yasa denilmemesine karşın gerek gerekçesinde gerekse tbmm görüşmelerinde ve kamuoyu tartışmalarında sağlık hizmetleri temel kanunu çerçeve yasa olarak nitelendirilmiştir çerçeve yasa olarak düzenlenen bu yasa düzenleme iddiasında olduğu konunun amacını ve kapsamını açık olarak belirleyememiştir yasaya göre sağlık hizmetleriyle ilgili düzenlemeyi sağlık ve sosyal yardım bakanlığı ilgili bakanlıklar ve bakanlar kurulu yapacaktır yasa hangi anlayıştan kaynaklandığı belli olmayan bir bilmeceler manzumesi durumundadır devletin temel niteliklerine anayasadaki temel anlayışa aykırı düzenlemeler getiren aykırılıkları olabildiğince gözden kaçırıp saklayan yasanın bu durumunu sağlıklı biçimde saptamak için çözümleme ve yorum zorunludur sağlıklı yaşam yurttaş için bir hak devlet için bir görev midir anayasanın sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlıklı maddesi ve türkiyenin imzaladığı i̇nsan hakları evrensel beyannamesi sağlıklı bir temel hak olarak kabul etmiştir sağlık hizmetlerinden yararlanma çağdaş demokrasilerin ortak anlayışıdır anayasanın maddesinin gerekçesi vatandaşın korunmuş çevre şartlarında beden ve ruh sağlığı içinde yaşamını sürdürmesini sağlamak devletin ödevidir tümcesiyle başlamakta devletin sağlık ve sosyal kurumları kuracağını özel kesimin bu tür kurumlar kurmasını destekleyeceğini ve uygulamaları denetleyerek amaca uygun çalışmalarını sağlayacağını bildirmekte maddenin bir yenilik olarak gene sağlık sigortasını getirdiğini açıklamaktadır bu sigortayla ilgili anayasadaki ilke vatandaşların katılma payı ödemeleri yoksullara ve dar gelirlilere ise devletin yardım etmesidir maddenin ilk fıkrası sağlıklı ve dengeli bir çevrede yurttaşın yaşama hakkını üçüncü fıkrası bu konuda devletin yükümlülüğünü öngörmekte son fıkrası da sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir demektedir kurulabilir sözcüğünden de anlaşılacağı üzere bu hüküm buyurucu değildir sağlık sigortası ana amacı gerçekleştirecek tekyol olarak alınmamış başka yolların bulunabileceği düşünülerek yollar için de kapı aralık tutulmuştur anlaşılmaktadır ki sağlık sigortası amaç olmayıp ana amacı yani temel sağlık hakkını gerçekleştirecek bir yol ve yöntemdir ana amacı saptıracak ya da amaç dışında bir amaca hizmet edecek biçimde düzenlenmesi olanaksızdır genel sağlık sigortasında ekonomik durumu elverişli olanların katılma payı vermeleri yurttaşların sağlık hizmetlerinin bedelini maliyetini karşılayarak ödemeleri devlete ya da sağlık kuruluşlarına kâr sağlıyarak satın almaları anlamına gelemez ve devlet sağlık sigortası dışında da böyle bir düzenleme getiremez böyle bir durum sağlığın bir hak olmaktan çıkmasına bu haktan yararlanma olanağının yitirilmesine neden olabileceği gibi devletin bu konudaki yükümlülüğüyle de bağdaşamaz sağlık hizmetinden yararlanmak ve sağlıklı yaşamak bir hak olup devlet bu hakkı sağlamakla yükümlüdür anayasa bu ana görev ve işlevi devlete vermiştir anayasanın maddesine göre sosyal bir hukuk devleti kendi koyduğu kurallara bağlı olmayı ilke sayar asayiş ve güvenliği sağlama yanında kişilerin mutluluğunu sağlama konusunda da birçok yükümlülükleri bulunan sosyal hukuk devleti olmanın doğal sonucuesas sayısı karar sayısı temel haklar ve ödevler başlığı altında düzenlenen hakları sağlamak ödevleri yerine getirmektir sağlıklı yaşam ya da sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı bu kapsamdadır bu hakkın ihlâli doğrudan doğruya sosyal hukuk devleti niteliğinin ihlâli anlamındadır i̇ptali istenilen yasa anayasadaki temel anlayışa ve sosyal hukuk devleti niteliğine ters bir anlayışın ürünüdür maddelere ilişkin ayrıntılı gerekçeleri de sırasıyla belirtmeden önce amacı gözardı eden maddeye değinmek gerekir yasanın bu konunun amacı sağlık hizmetleriyle ilgili temel esasları düzenlemektir diyen maddesi sağlık hizmetleriyle ilgili olarak gerçekleştirilecek düşünceyi ve politikayı saptayacak yerde ondan hiç söz etmemeyi yeğlemiştir düzenlenecek temel esasların gerçekleştireceği bir amaç elbette olacaktır yoksa bu amaç temel esası getirmek değildir doğal olanı önce temel amacı koymak sonra da bu amacı gerçekleştirecek temel esasları saptamaktır amaç varılacak ereği gerçekleştirilecek sonucu ve düşünceyi anlatır amaç olmadan konu belirgin biçimde çerçevelenemez yasa nitelendirilmesinin tersine gerçekte bir çerçeve getirmemektedir oysa sayılı yasanın maddesinde amaç açıkça belirtilmiştir nolu yasanın maddesinin bendinin içerdiği sağlık kurum ve kuruluşları yurt sathında eşit kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanır koordine edilir malî yönden desteklenir ve geliştirilir hükmü yalnızca yurt sathında eşit kaliteli ve verimli hizmet sunmak anayasanın ve maddelerinde belirtilen esasları gerçekleştirme açısından yeterli olmadığı gibi bu nitelikteki hizmet ilgili bakanlıkların anayasanın ve maddelerindeki ilkelerle bağlı tutulmayan görüşleriyle sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca yürütüleceğinden amaca uygun da değildir yasanın amacı anayasanın maddesinde öngörülen hak ve yükümlülükleri gerçekleştirerek sosyal hukuk devletinin amaçlarına işlerlik kazandırmaktan başka şey olamaz bu açıdan maddenin bendi anayasanın ve maddelerine aykırıdır yasada amaç değil temel esaslar belirlenmiş yasayla belirlenmesi gereken amaç sağlık ve sosyal yardım bakanlığı ile öbür ilgili bakanlıkların saptamasına bırakılmıştır bu yetki devri olduğundan anayasanın yasama yetkisi başlıklı yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez diyen maddesine de aykırıdır tüm bu nedenlerle iptali gerekir yasanın maddesinin bendinin ikinci ve üçüncü tümceleri sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesi bu esas içerisinde sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca düzenlenir bu düzenleme ilgili bakanlığın görüşü alınarak yapılır diyerek amaç yerine bakanlıkların görüşüne ağırlık vermiş böylece bakanlığın ve hükümetin yasayı hattâ anayasayı da aşabilmesine olanak tanıyan sakıncalı bir yetki tanımıştır bir yasa işi olan amaç belirlemeyi sağlık ve sosyal yardım bakanlığına bırakmak yetki devri anlamında olduğundan bu hüküm anayasanın maddesine aykırıdır bendinin gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret tarifeleri sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca onaylanır hükmünü içeren dördüncü tümcesi sağlık hizmetinden yararlanmada çok önemli bir faktör olan ücret tarifelerinin onanmasını bakanlığın takdirine bırakarak inceleme dışında tutulmasına kapı açmakla sağlık hizmetlerinden yararlanma ve sağlıklı yaşam hakkı anlayışına ters düşmüştür bu nedenle gerek görüldüğünde ibaresi anayasanın maddesine aykırıdır iptali gerekiresas sayısı karar sayısı yine bendinin kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları veya sağlık işletmelerinde verilen her türlü hizmetin fiyatları sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca tespit ve ilan edilir diyen beşinci ve son tümcesi sosyal hukuk devletinde bir hak olarak saptanan hizmeti satış konusu olarak ele almıştır fiyat maliyet ve kârı kapsayan bir öğedir kâra yönelik bir iktisadi kuruluş için satış bedelini anlatır yasanın gerekçesi de gözetildiğinde anlaşılmaktadır ki sağlık kurumları iktisadî işletme anlayışıyla çalıştırılacaklardır fiyat ödeyemeyen yurttaş sağlık hizmetinden yararlanamayınca hak eylemli olarak ortadan kalkacağından düzenleme sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağdaşamaz sosyal hukuk devletinde vatandaş için ancak gücüne göre katılma payı saptanabilir bu nedenlerle son tümce anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir yasanın maddesinin bendi ülke ihtiyacına uygun nitelikli sağlık personeli yetiştirilmesi amacıyla hizmet öncesi eğitim programları için yüksek öğretim kurulu ile koordinasyonu sağlar serbest ya da kamu kuruluşlarında mesleklerini icra eden sağlık ve yardımcı sağlık personeline hizmetiçi eğitim yaptırır bunu sağlamak amacıyla üniversitelerin kamu kurumu niteliğindeki meslekkuruluşları île kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarından da yararlanır hizmetiçi eğitim programının ne şekilde ve hangi sürelerle yapılacağı sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca çıkartılacak yönetmelikle tespit edilir hükmündeki ülke ihtiyacına uygun nitelikli sağlık personeli yetiştirilmesi sözcükleri belli bir niteliği somut biçimde göstermemekte her ülke için değişen nitelikten amacın ne olduğu anlaşılamamaktadır niteliği bakanlık kendine göre yorumlayıp uygulayacaktır bu ise anayasanınmemurların ve diğer kamu personelinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir diyen maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır personelin niteliği belli olmadan hangi amacı gerçekleştirmek ve hangi niteliği kazandırmak için hizmetiçi eğitim yapılacağı anlaşılamaz nitelik yasayla saptanacağı gibi kamu kurum ve kuruluşlarının olanaklarından yararlanma koşul ve esasları da ancak yasayla düzenlenebileceğinden yukarıya alınan hüküm anayasanın ve maddesine aykırı olduğundan iptali gerekir yasanın maddesinin bendindeki katılmakla yükümlü olduğu hizmetiçi eğitim programlarına uymayan veya bu programlarda başarılı olamayan sağlık personeline kamu kuruluşunda çalışanlar için ilgili bakanlığın serbest çalışanlar için kayıtlı olduğu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşü alınmak suretiyle sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca geçici veya daimî meslekten uzaklaştırma cezası verilir katılmakla yükümlü olduğu hizmetiçi eğitim programına uymayan veya bu programlarda başarılı olamayan yardımcı sağlık personelinin meslekten geçici veya daimî uzaklaştırma cezası doğrudan sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca verilir hükmü değişik yönlerden anayasaya aykırılık taşımaktadır meslekten uzaklaştırma kazanılmış hak ilkesine aykırı bulunduğu gibi geçici ve sürekli çıkarmanın bağlandığı hizmetiçi eğitim programlarının nasıl düzenleneceği başarı oranının nasıl saptanacağı çıkarma kararında hangi ölçütlerin kullanılacağı da yönetmeliklere bırakılmaktadır kamu görevlisinin özlük işleriyle hakları ve yükümlülükleriyle ilgili işlemleri yönetmelikler değil yasalar düzenlemelidir hüküm anayasanın maddesine özellikle bu maddenin ikinci fıkrasına aykırıdır öte yandan sağlık bakanlığına tanınan geçici ya da daimî uzaklaştırma cezası verme yetkisine ilişkin hükümde neyin suç olduğu hangi koşullarda suçun oluşacağı açıklıkla belirtilmemiştir ayrıca bir ceza ancak yargı kararıyla verilebilir ve yargı yetkisi deesas sayısı karar sayısı anayasanın maddesi gereğince bağımsız mahkemelerindir yönetimin bakanın ceza vermesi anayasanın maddesine aykırıdır ceza da işlenmiş bir suç nedeniyle verilir bir suç olmadan ceza verilemez bendinde öngörülen cezalandırma anayasanın suç ve cezalara ilişkin esaslar başlıklı maddesinin kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz fıkra ve suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz fıkra diyen kurallarına aykırıdır bu nedenlerle iptal edilmelidir yasanın maddesi bu kanun millî savunma bakanlığı hariç bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişilerini ve gerçek kişileri kapsar demektedir millî savunma bakanlığıyla mensuplarına ayrıcalığı öngören millî savunma bakanlığı hariç hükmü anayasanın kanun önünde eşitlik başlıklı maddesine aykırı olduğu gibi anayasanın herkes için uygulanma esasını gösteren ve ayrıcalık tanımayan maddesine de aykırıdır bu nedenlerle iptali gerekir yasanın maddesinde sağlık ve sosyal yardım bakanlığı üncü maddede sayılan hizmet ve esasları bu sistem içerisinde gerçekleştirmek üzere ülke çapında teşkilât kurar veya kurdurabilir genel sağlık sigortasının tek elden yürütülmesini sağlamak amacıyla bütün sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık sigortası bölümleri ile tahsil ettikleri sağlık primlerini mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarının biri veya bu amaçla kurulmuş yeni bir kurum bünyesinde toplamaya ve bu şekilde görevlendirilen veya yeni kurulan kurumun çalışma usul ve esaslarını tespite bakanlar kurulu yetkilidir denilmektedir sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık primlerini toplamaları ve sağlık sigortası bölümlerini oluşturmaları yasalara dayanmaktadır bu iki hususun yasal düzenleme konusu bulunduğu halde bakanlar kuruluna bırakılması bir yetki devri olduğundan anayasanın ayrıca maddesinin dördüncü fıkrasında geçen denetleyerek sözcüğüyle öngörülen ilgili kurumları koruma yerine onları kaldırma olanağı vermekle anayasanın maddesine aykırı olduğundan sözü edilen maddenin iptali gerekmektedir yasanın maddesi bu kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları ilgili bakanlığın teklifi ve sağlık ve sosyal yardım bakanlığının uygun görmesi halinde bakanlar kurulu kararı ile kamu tüzelkişiliğini haiz sağlık işletmesine dönüştürülürler yeterli işletme büyüklüğünde bulunmayan sağlık kuruluşları tek bir sağlık işletmesi altında toplanabilir hükmünü içermektedir sayılı sosyal sigortalar kanunu bir hizmet akdi ile çalışanları sigortalı saymış ve bunlardan toplanan primlerle oluşan sağlık kuruluşları eliyle kendilerine sağlık hizmeti verilmesini öngörmüştür yasa uyarınca işçi ücretlerinden kesilen primlerle oluşturulan hastahaneler dispanserler ana sağlık klinikleri ten bu yana işçilere sağlık hizmeti vermektedirler ayrı bir genel müdürlükte koordineli hizmet veren ssk sağlık tesisleri işçinin öz malıdır devlet vergilerden oluşan kaynağı kullanarak herkese sağlık hizmeti vermekle ödevlidir i̇şçiler vergiden başka ayrıca prim ödeyerek ssk eliyle sağlık hizmeti görmektedirler i̇şçilerin kendi sağlık hizmetlerini kendi kaynaklarından karşılamaları devletin diğer vatandaşlara daha etkin hizmet verme ödevini yerine getirmesinde yardımcı olmaktadır i̇şçiler dışında kimi kamu kurum ve kuruluşları da kendi mensuplarının vergi dışında ödedikleriesas sayısı karar sayısı ek gelirlerle sağlık tesisleri oluşturmuşlardır i̇ptali istenen madde kamulaştırma getirmemiş işçilerin ssk üyelerinin kişilerin kendi paralarıyla oluşturulan sağlık kuruluşlarının bir tür zor alımı anlamındadır böyle bir işlem hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi hukuk devleti niteliği de buna olur veremez madde bu yönden anayasanın maddesine aykırıdır sağlık tesisleri ssknun ise de gerçekte belli bir topluluğun yararlandığı malı olarak kullandığı kuruluşlardır i̇ptali istenen yasa bu kuruluşları asıl sahiplerinin ellerinden alınmasına olanak vermektedir madde bu nedenlerle ayrıca anayasanın mülkiyet hakkı başlıklı maddesine de aykırıdır madde maddede belirtilmesi gereken ana amacı taşımaktadır sağlık hizmetleri bakanlar kurulu kararı ile sağlık işletmelerine dönüştürülecek sağlık kuruluşları eliyle yürütülecektir yasanın genel gerekçesinde çerçeve nitelikli bir sağlık hizmetleri temel kanununa duyulan gereksinme ülke gerçekleri gözetilerek sağlık hizmetlerinin tek bir politika olarak yürütülmesi amacına bağlanmakta böylece sağlık hizmetlerinin reorganizasyonunda iktisadî işletme anlayışı gerçekleşeceği ve kimi temel kuruluşların uygulamalarına esas olarak hazırlıklara başlanacağı anlatılmaktadır açıkça görülmektedir ki sağlık işletmeleri iktisadî işletme anlayışıyla çalışacaktır i̇nsanlar için bir hak devlet için de bir yükümlülük olan bu konu ticarî işletme konusu olamaz dilekçenin genel gerekçe bölümünde ve burada açıklanan nedenlerle anayasanın ve maddesine de aykırı bulunan maddenin iptali gerekir yasanın sözleşmeli personel başlıklı maddesinin birinci fıkrasında sağlık işletmesi uygulamasına geçirilen sağlık kuruluşlarında genel idare teknik sağlık ve yardımcı sağlık eğitim ve öğretim avukatlık din ve yardımcı hizmetler sınıflarına dahil personel kadro karşılık gösterilmek kaydıyla sayılı devlet memurları kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin hükümlerine tabiî olmaksızın sözleşmeli personel statüsünde eleman çalıştırılabilir üçüncü fıkrasında da bu suretle çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile ücretleri sağlık kuruluşunun niteliği kapasitesi bulunduğu yer verilen hizmetler personelin bilgi ve becerisi kuruluşa katkısı verdiği hizmetin türü ve önemi ile benzeri nitelikler esas alınarak sağlık ve sosyal yardım bakanlığının teklifi üzerine ve gerektiğinde ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak bakanlar kurulunca tespit edilir denilmektedir bu hükümler devletin aslî ve sürekli hizmetlerini genel idare esaslarına göre yerine getiren memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin aylık ve ödenekleriyle diğer özlük işlerinin yasa ile düzenlenmesinin şart olduğunu hükme bağlayan anayasanın maddesine aykırı düşmektedir ayrıca söz konusu fıkralardaki öbür hususlar da yasa ile düzenlenmesi gereken konulardır bunların bakanlar kuruluna verilmesi yasama yetkisinin devri anlamındadır böylece anayasanın maddesine de aykırı olan maddenin iptali gerekir yasanın yönetmelikler başlıklı maddesi sağlık işletmesinin yönetimi ile çalışma usul ve esasları bakanlar kurulunca hizmet ve ilâç alma ilgili kurum ve kuruluşlara ait araç gereç ve malzemelerin kiralanması devri gayrimenkullerin kiralanması prim dağıtımının esas ve usulleri ile personelin devrine ait usul ve esaslar tıbbî araç gereç ve malzeme yönünden standardı ile tıbbîesas sayısı karar sayısı araç ve gereçlerin alımında teknik şartnamelerin hazırlanmasındaki kıstasların belirlenmesi maliye ve gümrük ilgili bakanlıklar ve sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca müştereken bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis hizmet personel kıstaslarını belirlemeye sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilâtlanmalarına sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu kanunla ilgili diğer hususlar sağlık ve sosyal yardım bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle tespit edilir hükmünü taşımaktadır maddenin bendi anayasanın maddesine aykırı olarak sözleşmeli personele ödenecek prim dağıtımının esas ve usulleri ile personel devrine ait usul ve esasları yasa yerine ilgili bakanlıklardan oluşan kurula bırakmıştır bu ibareler anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırılık nedeniyle iptal edilmelidir aynı nedenle bendinde yer alan personel sözcüğü de iptal edilmelidir yasanın geçici maddesinin ikinci fıkrasının ilk tümcesinde bu suretle kayıtlarını yaptıranlardan her yıl bakanlar kurulunca tespit edilen miktarda prim tahsil edilir denilmektedir anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasında ise vergi resim harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır hükmü yer almaktadır prim ödeme bir yükümlülüktür bunun konulması miktarı ve değiştirilmesi ancak yasayla olanaklıdır bakanlar kurulu da ancak yasanın belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapabilir maddenin ikinci fıkrasının ilk tümcesi anayasanın maddesine açıkça aykırı bulunduğundan iptali gerekir yasanın maddesi diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri yürürlükten kalkar demektedir bu düzenleme hangi yasanın hangi maddesinin yürürlükten kaldırıldığını açıklamamaktadır diğer yasaların hangi ölçüde bu yasaya aykırı oldukları sübjektif yoruma ve takdire bağlı kalacaktır yasaların yürürlükten kaldırılmasında takdir etken olacaktır oysa bu husus bir yasa konusu olup kesin yetki yasama organınındır burada kapalı biçimde de olsa bir yetki devri söz konusu olduğundan sözü edilen maddenin anayasanın maddesine aykırılığı nedeniyle iptali gerekir | 2,437 |
esas sayısı karar sayısı yargıtay hukuk dairesi yerleşik olarak sayılı yasanın maddesinin fıkrasının taraflar tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir hükmünün kesin yetki kuralı olarak değerlendirip aksine verilen kararlar nedeniyle yargı yeri belirlemesine gittiği aynı yasanın maddesinin fıkrasının tüketici davaları tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir hükmü dikkate alındığında dava konusu kredi kartından kaynaklanan davanın aynı zamanda tüketici davası olması nedeniyle tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu tüketici mahkemesinde de açılabilmesi gerektiği ancak yukarıda belirtildiği gibi yargıtay hukuk dairesinin daha özel nitelikte olduğunu belirttiği maddesindeki yetki kuralını kesin yetki kuralı olarak uyguladığı diğer yandan anayasamızın maddesinin devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder hükmü ile sayılı yasanın genel olarak amacı olan tüketicilerin korunması hususu dikkate alındığında aynı yasanın maddesinin kesin yetki kuralı olarak uygulaması halinde hakem heyetine müracaat ettikten sonra yerleşim yeri adresini değiştiren tüketicilerin açacakları davada kesin yetki kuralı nedeniyle davayı takip etme zorunluluğu dikkate alındığında her duruşması için hakem heyetinin bulunduğu yerdeki mahkemeye gelme zorunluluğu bu kapsamda hak aramanın önünde yapılacak masraflar ulaşım zorluğu gibi nedenlerle engeller çıkacağı ve gerek anayasadaki hüküm gerekse sayılı yasanın genel amacı dikkate alındığında bu şartlarda ilgili yasa hükmü karşısında tüketicinin ve haklarının korunmasının mümkün olamayacağı anlaşılmaktadır bu nedenle yasanın ilgili hükmünün iptali istemiyle anayasa mahkemesine itiraz yoluyla müracaat etme zorunluluğu kanaatine varılmıştır yukarıda belirtilen gerekçelerle sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanunun maddesinin anayasamızın hak arama hürriyeti başlıklı maddesi ve tüketicilerin korunması başlıklı maddesine aykırılık oluşturduğu kanaatine varılmakla iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına ve sonucunun beklenilmesine karar verildi | 263 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümünde aynen şöyle denilmektedir tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gerek anayasasında gerekse anayasasında kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir buna göre yasama yürütme ve yargı organlarının görev ve yetkileri ayrı ayrı belirlenmiş anayasanın maddesi yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğunu bu yetkinin devredilemeyeceğini maddesi yürütme yetkisinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağını maddesi yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını emretmiştir ayrıca anayasamızın maddesinde türkiye büyük millet meclisinin kanun yapmak değiştirmek ve kanun kaldırmakla görevlendirildiği ifade edilmiştir yine anayasanın başlangıç kısmının altıncı fıkrasında kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu belirtilmiştir parlamenter demokratik rejimin temeli olan parlamentolar iktidarı ve muhalefetiyle milletin temsilcilerinden oluşan anayasal bir organdır bu nedenle tüm toplumu ilgilendiren fertleri bağlayan uyulması zorunlu objektif kurallardan oluşan kalıcı yasaların yapılması ancak mecliste toplumsal uzlaşma zemini yaratılarak mümkün olabilmektedir devletin temel yapısını bu esaslara dayandıran anayasamız rejime işlerlik kazandırmak açısından bu konuda bazı istisnai kurallara da cevaz vermiştir anayasanın maddesi türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın kısmının ve bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği esasını getirerek bu konuda türkiye büyük millet meclisinin kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermeyeceği belirlenmiştir belirtilen konular dışında verilecek yetki yasasında çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacının kapsamının ilkelerinin kullanma süresinin ve süresi içerisinde birden fazla karar name çıkarılıp çıkarılmayacağının gösterilmesi kuralı öngörülmüştür kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin acil hallerde beklemeye tahammülü olmayan zorunlu durumlara münhasıran kullanılacağı olağan bir yol olmadığı anayasanın maddesinin sekizinci fıkrasındaki yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükmünde ifade sini bulmaktadıresas sayısı karar sayısı kanun yapma yetkisi yalnız türkiye büyük millet meclisinin olunca ve özellikle bu husus yasada belirtilmiş ise artık kanun hükmünde kararname çok zorunlu haller dışında madde imkan vermiş olsa bile düşünülmemelidir yasamayı yürütmenin egemenliğine bağlayan yöntemin hukukun üstünlüğü ilkesi ile bağdaşamayacağı gözetilmelidir anavatan partisi olarak çağdaş bir uygulama olan kanun hükmünde kararname çıkartılması yetkisine karşı değiliz hatta hukuk kuralları içerisinde olmak şartıyla bunun gerekli ve zorunlu olduğuna da inanmaktayız ancak yüce mahkemenizin de pek çok kararında belirttiği gibi bu yetki parlamentoyu dışlayan açık bir yetki devri şeklinde olmamalıdır yasaların çıkarılmasında üstün olan anayasaya uygunluğa gerekli özen gösterilmez ve buna uyulmaz keza anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesi kararlarıyla ortaya konulmuş yasalar veya bu yasalara dayanılarak çıkarılmış kanun hükmünde kararnameler anayasa mahkemesi kararlarına rağmen yürürlüğe konulursa hukuk devletinden söz etmek mümkün olamaz i̇ptali istemi ile yüce mahkemenize başvuruda bulunduğumuz söz konusu kanun hükmünde kararname yüce mahkeme tarafından esas karar sayılı ve tarihli karar ile iptal edilen sayılı memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki bazı kanunlar ile teşkilat kanunlarında değişiklik yapılmasına dair yetki kanununa dayanılarak çıkarılmış kanun hükmünde kararnameler dizisinden bir tanesidir yüce mahkemenin tarihli resmi gazetede yayınlanan sayılı yetki kanununa ilişkin iptal gerekçesinde de açıkça ifade edildiği gibi yasal dayanaktan yoksun olarak çıkarılmış bulu nan bu kanun hükmünde kararname ile yasama organının yetki ve görev alanına girilmekte bakanlar kuruluna mahiyeti belirsiz geniş yetkiler verilerek meclis devre dışı bırakılmıştır hükümet yetkililerinin çeşitli açıklamalarından da anlaşılacağı gibi bu kanun hükmündeki kararnameler anayasada ifade edilen belirli bir zorunluluk veya ivedilik gereği olarak çıkarılmamıştır meclisi çalıştıramayan koalisyon ortakları tek çözümü meclisi devre dışı bırakarak her vesile ile eleştirdikleri kanun hükmünde kararname çıkarma yoluna başvurmakta bulmuşlardır nitekim tarih ve sayılı yetki yasasına dayanılarak kısa süre içerisinde adet kanun hükmünde kararname yürürlüğe konulmuştur bu kanun hükmünde kararnamelerin bir kısmı ise yetki yasasının iptal edildiğinin açıklandığı gün resmi gazetenin mükerrer sayısında yayımlanmıştır hükümetin bu hukuk tanımaz tutumunu anayasanın maddesinde ifade edilen yetki kanunları ve bu kanunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükmü ile bağdaştırmak imkansızdır bir hukuk devletinde kanunkoyucunun ve hükümetin ilk işi anayasayı üstün tutmak ve anayasadaki prensiplerle bağdaşmayan hükümleri ihtiva eden kanunların ve kararnamelerin iptal davası ve kararını beklemeden tadil ve ilgası cihetine gitmek olmalıdır oysa hükümet anayasa mahkemesi kararının açıklandığı günden bugüne kadar hiçbir çözüm yolu ortaya koymadığı gibi memleketi hukuki kaosun içine sürükleyecek beyanatlarla vakit geçirmektediresas sayısı karar sayısı bu durum karşısında grubumuz daha önce yaptığı başvurulara dayanılarak iptal edilen kanun hükmünde kararnameye ilave olarak iptal edilen sayılı yetki kanununa dayanılarak çıkarılmış olan ve dava açma süresi henüz dolmamış bulunan diğer kanun hükmünde kararnamelerinde anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi gerektiğini düşünerek yüce mahkemenize başvurmaya karar vermiştir anayasanın ve maddelerine aykırılık gerekçeleri anayasanın maddesine aykırılık bilindiği üzere anayasanın maddesi devletin bir hukuk devleti olduğunu belirlemektedir hukuk devletinde her türlü eylem ve işlemin hukuka uygun olması esas prensiptir yukarıda genel gerekçelerimizde de izah edildiği üzere bu kanun hükmünde kararname iptal edilen bir yetki yasasına dayanılarak çıkarılmış daha doğrusu hukuki dayanağını kaybetmiş hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesini zedeleyici unsurlar içermektedir bu nedenle iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık anayasanın maddesi kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak yetkisini türkiye büyük millet meclisine vermiştir hükümet çıkardığı bu kanun hükmünde kararnamelerle bir yıl süre ile meclisi devre dışı bırakarak yasama yetkisini yürütmeye bırakmayı hedeflemiştir herhangi bir yetki devri ise anayasanın bu maddesine aykırılık teşkil edeceğinden iptali gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık anayasanın maddesinin ve fıkraları kararnameler resmî gazetede yayınlandıkları gün türkiye büyük millet meclisine sunulur yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükümlerini amirdir anayasanın bu açık hükmü ortada iken hükümet ivedi ve zorun lu bir durum olmadığı halde pek çok konuyu kanun hükmünde kararname yolu ile düzenleyerek yürürlüğe koymuştur hatta bazı kanun hükmün de kararnameler meclis gündeminde yer aldığı halde görüşülemediği için kanun hükmünde kararname olarak yeniden düzenlenip meclise sevkedilmiştir bu durum da göstermektedirki anayasanın madde sinin ruhuna aykırı olarak bir çok konuda kanun hükmünde kararname hükümet tarafından meclise rağmen düzenlenip yürürlüğe konulmuştur hukuki dayanaktan yoksun olan bu kanun hükmünde kararnamenin iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın maddesine aykırılık anayasanın maddesinin fıkrası anayasa mahkemesi kararları resmi gazetede hemen yayınlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar hükmünü amirdir kanunkoyucu yasal düzenlemelerinde hukuk ve anayasanın üstün kurallarına bağlıdır buna göre anayasaya aykırı bulunan hukuk kurallarının yeniden yasalaştırılmaması gerektiği yüce mahkemenin bir çok kararında defalarca açıklanmıştır hal böyle olduğu halde hükümet anayasa mahkemesinin esas karar sayılı kararları ile iptal edilen sayılı yetki yasasının iptal kararında ileri sürülen gerekçeleri hiçe sayarak aynı mahiyette ancak daha geniş kapsamlı hükümler ihtiva eden sayılı yetki kanununu çıkarmıştıresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinin sarih hükmüne rağmen tanzim edilen sayılı bu yetki kanunu da yüce mahkeme tarafından tarihinde iptal edilmiştir anayasa mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı hükmü karşısında iptal edileceği açıkça belli olan bu yetki kanununa dayanılarak yürürlüğe konulan söz konusu kanun hükmünde kararnamelerin hukuki dayanaktan yoksun olacağı bilinen bir gerçektir anayasanın lafsına ve ruhuna aykırı olarak çıkarılmış bulu nan bu kanun hükmünde kararnamenin de diğerleri gibi iptal edilmesi gerektiği inancı ile yüce mahkemeye başvurmuş bulunmaktayız | 1,172 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme başvuru kararında şu gerekçelere yer vermiştir sayılı kaçakçılıkla mücadele kanunu ile kaçakçılık suçlarının büyük bir çoğunluğu önödemelik suçlar kapsamına alınmıştır sayılı kaçakçılıkla mücadele kanununun maddesinin birinci fıkrasında bu kanunda hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülenler haricindeki suçları işleyenler ilgili maddelerde belirtilen para cezalarının asgari haddini soruşturma giderleriyle birlikte cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebligat tarihinden itibaren gün içinde ödeyeceğini yazılı olarak bildirdiği ve gün içinde merciine ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmayacağı aynı maddenin son fıkrasında ise bu maddenin uygulanmasında para cezasına esas alınacak değerin gümrük idaresince belirlenen değer olacağı belirtilmiştir öte yandan aynı kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince kaçakçılığı önleme izleme ve soruşturmakla görevli olanlar bu kanun kapsamına giren suçlara ilişkin tutanak ve soruşturma belgelerini bir müzekkere ile doğrudan yetkili ve görevli cumhuriyet savcılığına gönderirler gümrük idareleri dışındaki idareler suçlara ilişkin tutanaklar ve soruşturma belgelerinin bir örneğini ilgili gümrük idaresine gönderirler gümrük idareleri bu müzekkerelerin verilmesi ile şahsi davacı veya müdahil sıfatını alırlar ve ceza muhakemeleri usul kanununun bunlara verdiği hakları kullanabilirler sayılı kaçakçılıkla mücadele kanununun maddesi ise kaçak veya kaçak şüphesi ile eşya yakalanması halinde muhbir veya el koyanlara ikramiye ödenmesinin usul ve esaslarını düzenlemiştir uygulamada kaçak veya kaçak şüphesi ile eşya yakalanması halinde bunların büyük bir çoğunluğuna gümrük idaresi tarafından el konulmaktadır ayrıca kanun gereği gümrük idaresi henüz kamu davasının açılmasından önce katılan sıfatını almakta şüpheliye cumhuriyet savcılığı tarafından davanın tarafı konumundaki gümrük idaresi tarafından belirlenen değer üzerinden önödeme tebliği yapılmaktadır ayrıca gümrük idaresindeki görevliler çoğu zaman değer tespiti hususunda işin ehli olmayabilirler anayasamızın maddesine göre türkiye cumhuriyeti bir hukuk devletidir modern bir hukuk devletinde kimseye devletle şüpheli arasında bir barış niteliğindeki önödeme hakkı idarenin belirleyeceği değer üzerinden kullandırılamaz anayasamızın maddesi gereğince herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir şüphelinin davanın karşı tarafı konumundaki gümrük idaresinin belirleyeceği değer üzerinden önödemede bulunması eşitlik ilkesine aykırıdır anayasamızın maddesi gereğince kanunlarımız anayasaya aykırı olamaz anayasamızın maddesi gereğince herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir şüpheliye davanın karşı tarafı sıfatında olan dava sonunda verilecek cezadanesas sayısı karar sayısı ikramiye alacak olan ve işin ehli olmama ihtimali bulunan gümrük görevlilerinin tespit ettiği değer üzerinden önödeme teklifi yapılarak çoğu zaman hakkında kamu davası açılmaması tercihini kullanamaması adil yargılanma hakkına aykırıdır yukarıda açıklanan gerekçelerle dava konusu sayılı kaçakçılıkla mücadele kanununun son maddesindeki gümrük idaresince ibaresinin anayasanın yukarıda yazılı maddelerine aykırı olduğu düşünülmüştür | 411 |
esas sayısı karar sayısı sayılı kanunun maddesinde değişiklik yapan sayılı yasanın maddesinin ve fıkralarında bu maddede yazılı fillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin gecikme faizi ve gecikme zammının tamımı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının soruşturma evresinde ödenmesi halinde ceza yarı oranında kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödenmesi halinde verilecek ceza te oranında indirilir tarh edilen vergi ve vergi aslına bağlı olarak kesilen cezanın bulunmadığı durumlarda verilecek ceza yarı oranında indirilir yukarıdaki fıkralarda belirtilen ceza indiriminden faydalana bilmek için vergi mahkemelerine dava açılmaması açılmışsa feragat edilmesi kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır şeklinde düzenleme yapılmıştır ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemelerinde dava açılmaması açılmışsa feragat edilmesi kanun yollarına başvurulmaması veya vazgeçilmesi şartına bağlamıştır bu husus anayasanın maddesinde güvence altına alınan hak arama hürriyetinin ihlali niteliğindedir çünkü anayasanın maddesi herkes meşru vasıta veya yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir şeklinde düzenleme bulunmaktadır bu madde kişilerin hak arama hürriyetini kısıtlar mahiyettedir bu nedenle anayasaya aykırılık iddiası mahkememizce de ciddi bulunduğundan sayılı yasanın maddesinin fıkrasının iptali gerekebileceğinden anayasanın maddesi gereğince bu konuda karar verilmek üzere mahkemenize dosya örneğinin gönderilmesine karar vermek gerekmiştir hüküm sayılı vergi usul kanununun maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin sayılı yasanın maddesinin fıkrasının anayasanın maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetinin ihlali kapsamındaki iddianın mahkememizce de ciddi görüldüğünden bu fıkranın iptali için dosya örneğinin anayasanın maddesi gereğince anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir | 243 |
esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi̇ne başvuru şekli̇ ve nedeni̇ anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada davacının maliki olduğu adana i̇li çukurova i̇lçesi kireçocağı mahallesi ada parsel sayılı taşınmazın imar planında ağaçlandırılacak alan olarak belirlendiği halde kamulaştırma yapılmaması suretiyle taşınmaza el atıldığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen tl zararın yasal faiziyle birlikte tazmini ile ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunda ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir korunma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarım geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yaran bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rg hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet dermektir anymah es ka amkdsysy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsy lshll rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir anymah es ka rg sayı tespit ve yorumları bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türk milletinin bağımsızlığını ye bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkını hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel haklan gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art no mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkında kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoidt klein s esas sayısı karar sayısı mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatım taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkım anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel hakları kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen hakları ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşer miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi mira hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanınesas sayısı karar sayısı güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi haklan ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkım sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkını özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbestisini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşişt komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünden davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde dava konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasalesas sayısı karar sayısı hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmazlığımızı da etkileyecek şekilde yılma kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan arı türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifıne bağlı olarak bir gelişme gösterdiği anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktıresas sayısı karar sayısı kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yararı ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilmesinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet açısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü karar verildi | 2,881 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir yasakoyucu iş kazası meslek hastalığı malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları için ayrı ayrı prim oranı belirlemiş ve bu primler sigortalı ve sigortalı adına işveren tarafından kuruma yatırılması hüküm altına alınmıştır yürürlükte bulunan hukukumuza göre sosyal sigorta primi sosyal sigorta kurumu aracılığı ile sağlanan sosyal sigorta güvenliğinin karşılığıdır daha açık anlatımla bir tür sigorta ücretidir bu nedenle durum temel de özel sigortalardakinden ayrımsızdır sosyal sigorta primlerinin zorunluluğu ise sosyal sigortanın zorunlu oluşunun nedenidir bu nedenle söz konusu primleri aralıksız olarak ödeyen sigortalının yasa ile hüküm altına alınan malullük veya yaşlılık durumunda da bu aylıklarının tamamını alması sigorta hukukunun bir gereğidir her iki aylığın birleşmesi durumunda duruma göre birinin tamının diğerinin yarısının verilmesi sigortanın amaçlarına da aykırı bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir sosyal devlet toplumdaki güçsüzleri güçlüler karsısında koruyan ve toplumsal denge ile eşitliği gerçekleştiren devlettir çalışma hayatında sürekli iş göremez halde bulunmasına rağmen daha fazla efor sarf ederek çalışmasını sürdüren ve yaşlılık aylığı hak kazanan bir sigortalı sürekli iş göremez durumda olmayan bir sigortalıya karşı daha çok güçsüz durumda bulunmakta olup bu haliyle söz konusu sigortalının korunması sosyal devlet ilkesinin gereğidir halbuki olayımızda olduğu gibi sürekli iş göremez hale gelmesine rağmen yaşlılık aylığına hak kazanıncaya kadar çalışmasını sürdürüp yaşlılık aylığı almaya hak kazanan sigortalının bu defa söz konusu aylıklarından birinin duruma göre tam diğerinin yarım ödenmesini öngören fıkra hükmü anayasanın maddesine aykırı bulunmakta olup iptali gerekmektedir ayrıca anayasanın maddesindeki devletin temel amaç ve görevinin kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak şekilde sınırlayan ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya çalışmak şeklindeki görevine aykırı olarak sınırlandırma doğru olmadığı gibi yine maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırı bulunmaktadır zira yasalar önünde herkes eşit olup yasaların kişilere eşit olarak uygulanması gerekmektedir yasa gereği kendisinden kesilen primler sonucu yine yasada belirtilen koşulların oluşması durumunda sigortalıya hem yaşlılık aylığı ve hem de malullük aylığının ödenmesi eşitlik ilkesinin bir gereği olması gerekir bu nedenle de iki maaşın birleşmesi durumunda maaşların birinin sınırlandırılmasının uygun bulunmadığı açık olup iptali gerekmektedir anayasanın maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu devletin çalışanları korumak ve çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik tedbirleri alacağı belirtilmektedir i̇ptali istenen maddesinin varlığı ise anayasanın söz konusu maddesine aykırı bulunmaktadır zira malul olan sigortalılar yaşlılık aylığı almaya hak kazandığında maaşlarının birleşmesi nedeni ile duruma göre birisinin yarısının kesileceğini düşünerek emekli olmayı geciktirecek ve böylece devletin işsizliği önlemeye elverişli tedbirleri alma görevini ortadan kaldıracaklardır ayrıca da bu hale gelen bir sigortalının gelirinin yarısının kesilmesi yoluyla sigortalı cezalandırılmış olacak ve yasada öngörülen devletin çalışanları korumak görevine ters düşecektir sakat olarak çalışmasını yaşlılık aylığı alana kadar çalışan sigortalı cezalandırılmış olacaktıresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen yasa maddesi anayasanın maddesine de aykırı bulunmaktadır anayasanın maddesinde devlet sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır yaşlılar devletçe korunur yaşlılara devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir denmektedir görüldüğü gibi madde sakatları ve yaşlıları koruma ilkesi getirmiş olup madde ise gerek yaşlıları gerekse sakatları koruma ilkesi bir tarafa açık olarak bunları cezalandırmaktadır zira malullük ve yaşlılık aylıklarının birleşmesi durumunda ikisinin birlikte aynı miktarda ödenmesi durumunda ancak anayasanın maddesi hükmüne uygun hareket edileceği açık olup bunlardan olaya ve maaşa göre birinin tamamının diğerinin yarısının ödenmesi durumunda sakat ve yaşlı olan sigortalı az maaş almak suretiyle cezalandırılacağından fıkrası anayasanın maddesine de aykırı bulunmaktadır | 554 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasanın maddesi uyarınca yetki yasasına dayalı olarak çıkarılan khklerin anayasaya uygunluk denetimleri anayasa mahkemesinin yerleşik içtihatlarında yasaların denetiminden farklı değerlendirilmektedir buna göre anayasanın maddesinin kanunlar anayasaya aykırı olamaz buyurucu kuralı nedeniyle yasaların denetimi yalnızca anayasa kurallarına uygun olup olmadığı biçiminde yapılırken khklerin ise konu amaç kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem anayasaya uygunluğu yönünden irdelenmektedir anayasa mahkemesi khknin anayasaya uygun bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki yasası iptal edilen bir khknin kuralları içerikleri yönünden anayasaya aykırılık oluşturmasalar bile anayasaya uygunluğundan söz edilemeyeceği görüşündedir uyuşmazlığa konu olayda uygulanacak sözcüğü içeren sayılı kanun hükmünde kararname sayılı yetki yasasına dayanılarak çıkartılmıştır khknin dayanağını oluşturan sayılı yetki yasası ise anayasa mahkemesinin günlü sayılı kararı ile iptal edilmiştir buna göre mahkememizce bakılmakta olan davada uygulanacak olan sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesiyle sayılı yasanın maddesinin fıkrasına eklenen sayılı cetvelin teknik hizmetler sınıfı bendinde yer alan kimyager sözcüğünün dayanağı olan yetki yasasının iptal edilmesiyle anayasal dayanaktan yoksun kaldığı bu nedenle anayasanın başlangıç ve maddelerine aykırı olduğu düşünülmektedir açıklanan nedenlerle anayasanın sayılı yasanın maddeleri uyarınca sayılı khknin maddesiyle sayılı devlet memurları kanununun maddesinin fıkrasına eklenen sayılı cetvelin teknik hizmetler sınıfı bendinde yer alan kimyager sözcüğünün iptali için itirazen anayasa mahkemesine başvurulmasına konu ile ilgili belgelerin onaylı örneklerinin karar ile birlikte anayasa mahkemesine gönderilmesine ve dava dosyasının anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar bekletilmesine gününde oybirliği iye karar verildi | 238 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili tarafından davacı şirket adına i̇li i̇lçesi beldesi mevkiinde bulunan taşınmazlar için yılına ilişkin olarak emlak vergisi tahakkuk ettirilmesine dair işlemin dayanağı asgari ölçü birim tespitine ilişkin takdir komisyonu kararını iptali istemiyle beledi̇ye başkanliğina karşı açılan davada davacı tarafından emlak vergisine ait asgari ölçüde birim değerlerinin takdir komisyonlarınca belirlenmesine ve bu komisyon kararlarına karşı mükelleflerin dava açma hakkını ortadan kaldıran sayılı vergi usul kanununun mükerrer maddesinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürüldüğü komisyon kararlarına karşı mükelleflerin dava açma hakkını ortadan kaldıran hükmün anayasaya aykırı olduğu yolundaki iddiası mahkememizce de ciddi görüldüğünden işin gereği görüşüldü dava konusu olayda uygulanacak i̇tiraza konu kanun maddesi sayılı vergi usul kanunun mükerrer maddesinin fıkrasının bendinde takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire kurum teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler cümlesi yer almaktadır anayasaya aykırılık sorunu anayasasının maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş maddesinin fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu vurgulanmış maddesinin fıkrasında ise idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükümlerine yer verilmiştir yukarıda yer verilen sayılı kanunun mükerrer maddesi ile arsa ve araziye ait asgari ölçüde birim değerlerin tespitinde takdir komisyonlarına yetki verilmiştir bu yetki uyarınca takdir komisyonlarınca her dört yılda bir belirlenen asgari birim değerleri emlak vergisinin tarh ve tahakkukunda esas alınmaktadır ancak itiraza konu kanun hükmü ile takdir komisyonu kararlarına karşı dava açma hakkı belirli kurumlara verilerek taşınmaz sahibi ve aynı zamanda emlak vergisi mükellefi olan gerçek veya tüzel kişiler bu haktan mahrum bırakılmıştır oysa ki bu hüküm ile anayasanın maddesindeki idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğuna ilişkin kuralın açıkça ihlal edildiği düşünülmektedir çünkü arsa ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin takdir komisyonu kararları taşınmaz sahiplerini ilgilendirdiği halde anılan hükümle taşınmaz sahiplerinin elinden dava açma hakkı alınmıştır her ne kadar bir takım kurum ve kuruluşlara dava açma hakkı verilmiş ise de uygulamada çoğu zaman itiraza konu hükümde sayılan kurum ve kuruluşlar dava açmamakta ve kesinleşen takdir komisyonu kararları nedeniyle mükellefler yüksek tutarlarda vergi ödemekle karşı karşıya kalmaktadırlar i̇tiraza konu sayılı kanunun mükerrer maddesinin fıkrasının bendindeki cümle aynı zamanda anayasanın maddesindeki herkesin meşru vasıta ve yollardanesas sayısı karar sayısı faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu yolundaki hükme de aykırıdır çünkü takdir komisyonunca yüksek tutarlı metrakere birim değeri belirlenmesi durumunda bu belirlemeye göre hesaplanan verginin hukuka uygun olmadığının ilgililer tarafından yargı mercileri önüne taşınmasına olanak tanınması hak arama hürriyeti ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu halde anılan hüküm ile bu imkan mükelleflerin elinden alınmıştır dolayısıyla itiraza konu hüküm yukarıda yer verilen anayasa hükümlerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali için anayasa mahkemesine başvurulması gerekmektedir açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi ile sayılı kanunun maddesinin fıkrası uyarınca sayılı vergi usul kanunun mükerrer maddesinin fıkrasının bendinde yer alan takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire kurum teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler cümlesinin iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına oybirliğiyle karar verildi | 533 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sanık hakkında hava kuvveti komutanlığı askeri savcılığının gün ve esas ve karar sayılı iddianamesi ile sayılı ascknun nci maddesinde düzenlenen hizmette tekasülle harp malzemesini mühimce hasara uğratmak suçundan kamu davası açılmış olup bu suçtan mahkememizde yargılanması devam etmektedir sanık hakkında mahkememizde yargılama devam ederken askeri yargıtay daireler kurulu gün ve ek sayılı kararı ile özetle svlme hakkında avrupa i̇nsan hakları mahkemesi tarafından verilen ve kasım tarihinde büyük daire tarafından temyiz talebinin reddedilmesi üzerine kesinleşen ocak tarihinde uyapta yayınlanan avrupa i̇nsan hakları mahkemesi nci dairesinin numaralı kararı ve tc anayasasının ve ncı maddeleri dikkate alınarak milli savunma bakanlığında veya türk silahlı kuvvetlerinde görevli sivil memurların askeri mahkemelerde yargılanmaları sonucu verilecek kararların avrupa i̇nsan hakları mahkemesince adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edileceği anlaşıldığından ai̇hmnin sözleşmeyi yorumlamaya yetkili tek organ olması nedeniyle sözleşmeye aykırılığını saptadığını türk yasalarının msb ve tskda görevli sivil memurların ve askeri işyerlerinde çalışan ve i̇ş kanununa tabi bulunan işçilerin askeri mahkemelerde yargılanmalarına olanak tanıyan düzenlemelerin uygulanmaması sanığın adil yargılama hakkının ihlal edilmemesi bakımından somut olayda adliye mahkemelerinde yargılanmasının sağlanması gerektiğini belirterek başka bir suçtan yargılanan svlme nin anayasanın ncı maddesinin son fıkrası kapsamında uluslararası anlaşma esas alınarak yargı yerinin belirlenmesi sanığın yargılamasının adliye mahkemelerinde yapılması gerektiği yönünde mahkumiyet hükmünün görev yönünden bozulmasına karar vermiştir askeri yargıtay daireler kurulunun gün ve ek sayılı kararları ile atıfta bulunduğu avrupa i̇nsan hakları mahkemesi nci dairesinin numaralı kararı sonrasında ortaya çıkan görev hususundaki hukuksal durumun değerlendirilmesi açısından öncelikle mevcut iç hukuk mevzuatının değerlendirilmesi gerekmektedir türkiye cumhuriyeti anayasasının sayılı yasa ile değiştirilen askeri yargı başlıklı üncü maddesinde askeri yargının görev alanı askeri yargı askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür bu mahkemeler asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir devletin güvenliğine anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür savaş hali haricinde asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz askeri mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adli yargı hakim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir şeklinde düzenlenmiştir sayılı yasa ile değiştirilen ve henüz anayasaya uyumla ilgili düzenlemelerin kanunlaşmaması sebebi ile sayılı kanuna yansıtılmayan anayasa hükümlerine göre savaş hali haricinde asker olmayan kişilerin askeri mahkemede yargılanması söz konusu değildiresas sayısı karar sayısı asker kişi tanımı anayasada yapılmamakla birlikte sayılı askeri mahkemeler kuruluşu ve yargılama usulü kanununun asker kişiler başlıklı uncu maddesinde bu kanunun uygulanmasında kimlerin asker kişi sayılacağı sayılı askeri ceza kanununun askeri şahıslar başlıklı üncü maddesinde de kimlerin askeri şahıs olduğu sayma yöntemi ile gösterilmiştir bu maddelerde gösterilmeyensayılmayan kişilerin sivil kişiler olarak kabul edilmesi gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır öte yandan sayılı tsk i̇ç hizmet kanununun nci maddesinde asker askerlik mükellefiyeti altına giren şahıslarla erbaş ve erler özel kanunlarla silahlı kuvvetlere intisabeden ve resmi bir kıyafet taşıyan şahsa denir şeklinde tanımlanmıştır sayılı tsk i̇ç hizmet kanununun nci maddesinde belirtilen asker tanımı açısından temel kriterin özel biçime sahip ayırıcı özelliklere sahip yasalarla belirlenen rütbe işaret gibi semboller taşıyan asker kişiyi diğer kişilerden ayıran resmi bir kıyafet taşıma olduğu açıktır ascknın nci maddesinde sayılı kanun ile yapılan bu düzenlemenin değişikliğin anayasa mahkemesinin tarihli ve esas karar sayılı kararıyla anayasanın ve uncu maddelerine aykırı olmadığına karar verilmiştir milli savunma bakanlığı ile türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan devlet memurlarının asker kişi sıfatları tarihli ve sayılı türk silahlı kuvvetleri i̇ç hizmet kanununun inci maddesinde belirtilen yükümlülükleri ile sınırlıdır şeklinde yer alan ifadeyle türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personelin ascknın uygulaması anlamında asker kişi sıfatları sınırlandırılmıştır askeri yargıtay daireler kurulunun tarihli ve sayılı kararı sayılı i̇ç hizmet kanununun inci maddesi silahlı kuvvetlerde çalışan sivil memur müstahdem müteferrik müstahdem ve gündelikçi sivil personel bu kanunun askerlere tahmil ettiği sorumluluk ve hizmetlerin ifası bakımından amir vazifesi alanlar maiyetindeki bütün askeri ve sivil personele hizmetin icap ettirdiği emirleri verebilir ceza vermek salahiyetleri yoktur maiyetin cezalandırılması icabeden hallerde en yakın askeri amire müracaat edilir bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda olup bu kanunun üncu maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya mecburdurlar hilafına hareket edenler askerlerin tabi olduğu cezai müeyyidelere tabi olurlar aynı kanunun üncü maddesi ise ast amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur ast muayyen olan vazifeleri aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez haddini aşamaz i̇cradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir i̇taat hissini tehdit eden her türlü tezahürler sözler yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur hükümlerini içermektedir bu itibarla madde metinlerinden açıkça anlaşılacağı üzere türk silahlı kuvvetlerinde görevli tüm sivil personelin emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda oldukları i̇ç hizmet kanununun üncü maddesinde asta yüklenen görevleri aynen yapmaya mecbur oldukları aksine hareket edenlerin askerlerin tabi olduğu cezai müeyyidelere tabi olacaklarıesas sayısı karar sayısı belirtilmiştir buna göre ve yerleşmiş askeri yargıtay i̇çtihatları da nazara alındığında milli savunma bakanlığı ve türk silahlı kuvvetlerinde görevli tüm sivil personel askeri ceza kanununda yazılı amiri tehdit amire hakaret amire mukavemet amire fiilen taarruz emre itaatsizlikte ısrar gibi askeri cürümleri sayılı disiplin suç ve cezaları hakkındaki kanunda yazılı amire saygısızlık emre itaatsizlik amire bilerek doğru söylememek gibi disiplin suçlarını işleyebileceklerdir askeri yargıtay daireler kurulunun tarihli ve sayılı kararı ancak askeri yargının görev alanını kişi yönünden belirleyen ve türkiye cumhuriyeti anayasasının sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki askeri yargı başlıklı nci maddesi ile uyumlu bulunduğu görülen sayılı kanunun d maddesinde milli savunma bakanlığı veya türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile askeri işyerlerinde çalışan ve i̇ş kanununa tabi bulunan işçiler de asker kişi olarak sayılmıştır dolayısıyla sayılı kanunun tanımlamasından farklı olarak esasen üniforma giymeyen ve silah taşımayan tsk bünyesindeki sivil personel hiçbir ayrım gözetilmeksizin askeri suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçları yönünden diğer asker kişiler gibi askeri mahkemelerin yargılamasına tabi tutulmuşlardır türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin yargılanmasına ilişkin yasal düzenlemeler belirlendikten sonra bu aşamada adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçası olan doğal yargıç ilkesinin tanımlanması gerekmektedir davayı görecek yargıcın suçun işlenmesinden önce yasa ile belli edilmesini öngören doğal yargıç ilkesi anayasanın nci maddesinde hiç kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı ayrıca bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü mercilerin kurulamayacağı şeklinde düzenlenmiştir nihayetinde dar anlamda doğal yargıç kavramı suçun işlenmesinden önce yasayla belli edilmiş yargıç diye tanımlanmakta olup askeri yargının görev alanını düzenleyen mevzuat sistematiğine bakıldığında türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin yargılanmasını askeri suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçları yönünden askeri mahkemelere tabi kılan yasal düzenlemenin şeklen doğal yargıç ilkesine uygun olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır nitekim anayasa mahkemesi de tarihli ve esas karar sayılı kararında yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıçların atanmasına engel oluşturan sanığa veya davanın yanlarına göre yargıç atanmasına olanak vermeyen doğal yargıç ilkesini dar anlamda kabul etmektedir doğal yargıç ilkesinin geniş anlamda yorumlanması ve adil yargılanma ilkesinin mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ilkesiyle sıkı bir ilintisinin bulunduğu açıktır anayasanın inci maddesinde yer alan usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıesas sayısı karar sayısı ile anayasa mahkemesine başvurulamaz usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır şeklindeki hükümle iç hukukumuzun bir parçası haline gelen ve mahkemelerce resen dikkate alınması hususunda duraksama bulunmayan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin ai̇hs adil yargılanma hakkı başlıklı ncı maddesinde her şahıs gerek medeni hak ve vecibeleriyle ilgili nizalar gerek cezai sahada kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan kanuni müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve alemi surette dinlenmesini istemek hakkına haizdir hüküm aleni olarak verilir şu kadar ki demokratik bir toplulukta amme intizamının veya milli güvenliğin veya ahlakın yararına veya küçüğün menfaati veya davaya taraf olanların korunması veya adaletin selametine zarar verebileceği bazı hususi hallerde mahkemece zaruri görülecek ölçüde aleniyet davanın devamınca tamamen veya kısmen basın mensupları ve halk hakkında tahdit edilebilir bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır her sanık ezcümle şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olmak kendi kendini müdafaa etmek veya kendi seçeceği bir müdafii veya eğer bir müdafii tayin için mali imkanlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın meccani yardımından istifade etmek i̇ddia şahitlerini sorguya çekmek veya çektirmek müdafaa şahitlerinin de iddia şahitleriyle aynı şartlar altında davet edilmesini ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından meccanen faydalanmak haklarına sahiptir şeklinde düzenleme yer almaktadır hemen bu bağlamda belirtmek gerekir ki avrupa i̇nsan hakları mahkemesi ai̇hm nci dairesinin i̇çen türkiye no kararıyla özetle askeri mahkemelerin yargılama yetkisinin zorunlu haller ve gerekçeler her bir vaka için somut olması dışında sivil kişilere uygulanmaması gerektiğini ve yasal dayanağının açık ve öngörülebilir olması gerektiğini somut olayda sivil bir kişi olan sanığın askeri mahkemede yargılanmasını haklı çıkaracak gerekçelerin oluşmadığı kanaatiyle ulusal yargı tarafından öngörülse bile sivil kişi olan sanığın ordu mensubu hakimler tarafından yargılanmalarından dolayı bu mahkemelerin bağımsızlığına ve tarafsızlığına dair duydukları şüphe gerekçesiyle askeri mahkemelerin sivilleri yargılama yetkilerinin ai̇hsnin inci maddesine aykırı olduğuna karar verilmiştir ai̇hsnin ncı maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkına altlanan kavramlar yasal bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma makul sürede yargılanma açık aleniesas sayısı karar sayısı yargılama vicahilik masumiyet karinesi silahların eşitliği ilkesi sanık hakları şeklinde özetlenebilir ancak ai̇hmnin söz konusu kararının içeriğinde daha önceki kararlarına da atıfta bulunarak adil yargılanma hakkı kapsamında bağımsız ve tarafsız mahkeme kavramına dayandığı görülmektedir askeri yargıtay daireler kurulunun tarihli ve sayılı kararında avrupa i̇nsan hakları mahkemesi nci dairesinin i̇çen türkiye no kararı gözetilerek anayasanın inci maddesi uyarınca ai̇hsnin inci maddesi doğrultusunda sayılı kanunun d maddesinin uygulanması olanağının kalmadığı görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiş ise de mevzuat hükümlerinin yorumlanmasında avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatlarının yön göstericisinden faydalanılması gerektiği izahtan vareste olmakla birlikte avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kararlarının doğrudan iç mevzuat hükümlerini ortadan kaldırma yeteneğinin bulunmadığı anayasanın ınci maddesinin bu yönde bir yorumda bulunulmasına elverişli olmadığı hususunda duraksama bulunmamalıdır zira anayasanın inci maddesinde temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır şeklinde yer verilen ifadedeki uyuşmazlığın sözleşme ile iç hukuk metinleri arasındaki somut farklılıklar olarak algılanması gerekmektedir ai̇hmnin içtihadıyla iç hukukta yer alan ve usulüne göre yürürlüğe girmiş bulunan normların ortadan kaldırılabileceğine ilişkin bir kabulün ceza yargılamasında mutlak aranması gereken yasal dayanağın açık ve öngörülebilir olması kuralına aykırılık oluşturacağı hukuk kurallarının açık veya örtülü olarak ortadan kaldırılmasına ilişkin ilkelerle de bağdaşmayacağı açıktır mevzuatın içtihat doğrultusunda yorumlanması suretiyle uygulanması olanağı bulunmadığı hallerde diğer bir deyişle ai̇hm içtihadının mevzuat değişikliğini gerekli kılması halinde meclisin içtihadın yorumuna uygun şekilde söz konusu kanun değişikliğini yapması gerekmektedir nitekim dgmlerde askeri hakimlerin bulunmasına ilişkin düzenleme de mevzuat değişikliğiyle ai̇hsnin yorumuna ai̇hm içtihadına uygun hale getirilmeye çalışılmıştır benzer yöntem üye devletlerin bir çoğu tarafından uygulanmakta esasen sistem de buna ilişkin bir mekanizmayı ai̇hsnin nci maddesi bünyesinde barındırmaktadır diğer taraftan sadece davaya özgü olarak tespit edilen aykırılığın iç hukukta yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmesi suretiyle ai̇hsnin inci maddesi kapsamında ai̇hmnin kararlarına uyulması zorunluluğunun karşılanması da mevzuat değişikliği gerektiren durumlarda seri olarak ai̇hsne aykırılık oluşturan kararlar alınmasına engel olmayacağı açıktır dolayısıyla somut olayda herhangi bir yasa değişikliğine gidilmediğine göre kanımızca ai̇hm içtihadının iç hukuk normunu kendiliğinden ortadan kaldırma olanağı da bulunmadığına göre yargı olarak çözümü iç hukukumuzun mekanizmaları içinde aramak ve bulmak gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesine göre uygulanmakta olan kanun hükmünün anayasa hükümlerine aykırı olduğu kanısına varıldığında anayasa mahkemesine başvurulması ve bu konuda karar verilinceye kadarda davanın geri bırakılması mümkün bulunmaktadır ai̇hmnin kararı mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramına dayanmakta olup anayasanın inci maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir askeri yargı organlarının kuruluşunun işleyişinin askeri hakimlerin özlük işlerinin askeri savcılık görevlerini yapan askeri hakimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkilerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceğine dair anayasanın inci maddesinin ai̇hsnin ncı maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkına altlanan mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramlarını karşıladığı ve desteklediği görülmektedir ayrıca hukuk devleti ilkesi anayasanın nci maddesinde düzenlenmiş olup ncu maddede ise eşitlik ilkesi düzenlenmiştir anayasanın eşitlik ilkesi gereği eşitlik her bakımdan aynı hukuki durumda olanlar arasında aranacak bir özellik olup farklı durumdakilere farklı kurallar uygulanması eşitliği bozmaz ise de kişilerin farklı kurallara tabi tutulmalarının haklı nedenlere dayanıyor olması gerekmektedir kişilerin farklı kurallara tabi tutulmaları haklı nedenlere dayanmıyorsa eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olacaktır anayasa mahkemesinin kararlarında eşitlik ilkesine aykırılığın hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluşturacağı kabul edilmektedir bu anlamıyla savaş ve yakın savaş tehdidi dışında msb ve tsklerinde görev yapan ancak üniforma taşımayan sivil personel ve işçilerin diğer sivillerden ayrı bir yargılama rejimine tabi tutulmasının haklı nedenlere dayandığının kabulünü gerektirir hukuki argümanların varolmadığı da açıktır diğer taraftan objektif olarak herkes tarafından asker kişi olarak algılanan türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında görevli resmi kıyafet taşıyan personelin de anayasamız ve sayılı kanunda belirtilen şekilde işlediği suçları açısından bağımsız ve tarafsız bir mahkemece yargılanmayı isteme hakkına sahip olduğunu ve bu hakka tüm makamlarca mevzuatı belirleyen ve mevzuata uygun yargılamayı yapan saygı gösterilerek hareket edilmesi gerektiğine işaret edildikten sonra türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel ile işçilerin hiçbir ayrım gözetilmeksizin sübjektif yönden bağımsız ve tarafsız olduklarında hiçbir kuşku bulunmayan fakat görünümü ve algılanması yönünden objektif olarak bağımsızlığı ve tarafsızlığı bakımından kuşku duyulabilen askeri yargıya tabi olmasının adil yargılanma hakkına altlanan mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı kavramları bağlamında anayasa hükümlerine aykırılık oluşturduğu kanaatindeyiz bu itibarla avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin dayanmış olduğu avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin inci maddesinde belirtilen adli yargılanma hakkı anayasanın ncı maddesinde doğrudan düzenlenmiş ve bu ilkeyi destekleyici hükümler ve hukuk sistemimizin işleyişi ve bütünlüğü açısından avrupa i̇nsan hakları mahkemesi nci dairesinin i̇çen türkiye no kararı da dikkate alınarak sayılı kanunun d maddeleri sayılı askeri ceza kanununun ncü maddesinin nci fıkrasındaki askeri iş yerinde çalışan ve iş kanununa tabi bulunan işçiler ibaresi sayılı askeri ceza kanununun ncü maddesinin nci fıkrasının anayasanın ve inci maddelerine aykırılık oluşturduğu anlaşılmış ise de anayasamızın anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı nci maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin hükümlerinin anayasaya aykırılığının ileri sürülebileceğinin belirtilmesi karşısında müsnet davada uygulanacak kanun hükmünün sayılı kanunun maddesi olması sebebiyle sayılı kanunun maddesininesas sayısı karar sayısı anayasanın ve inci maddelerine aykırılık oluşturması nedeniyle bu fıkranın iptali istemiyle tc anayasasının nci maddesi gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasına gerekçeli kararın ve dava dosyasının onaylı suretinin anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir | 2,442 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir hava eğitim komutanlığı askeri savcılığının tarih ve esas karar sayılı iddianamesi ile sanığın tarihleri arasında yurt dışına firar suçunu işlediğinden bahisle ascknın maddesi gereğince cezalandırılması iddiasıyla kamu davası açılmış olup yapılan yargılama sırasında sanık resen emekli hvkonttğm müdafii av tarihli duruşmada anayasa mahkemesinin esas karar sayılı dosyada tesis etmiş olduğu kararın ekim tarihinde resmi gazetede yayınlandığını bu kararda ascknın madde ve fıkrasında yer alan er ve erbaşlar için firar suçu ile ilgili olarak askeri mükellefiyetlerin sona erdiği andan itibaren zaman aşımı başlar hükmünü iptal ettiğini ancak taahhüdün bitmesi ifadesinin yürürlüğü hususunda mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek karar tesis etmediğini tckda en ağır suçlarda bile zaman aşımı olarak sene öngörtümekte olduğunu fakat yargılama konusu suçta müvekkilinin ömür boyu ceza tehdidi altında kaldığını hukuk devleti ilkesine aykırı gördüğü bu durumdan dolayı mahkememizin eylül tarihinde resen emekliye sevk edilen müvekkilin sayılı tckya göre azami sene olan zaman aşımı süresi göz önünde bulundurularak davanın düşmesine karar vermesini veya bu hususun iptali konusunda anayasa mahkemesine başvurulmasını talep etmiş askeri savcılık makamı takdirin mahkememize ait olduğunu mütalaa etmiştir sorgu ve savunma sanık resen emekli hvkonttğm sorgu ve savunmasında haklarımı anladım ben yılında teğmen olarak hava harp okulundan mezun oldum tarihinde gün süreyle izne ayrıldım izin sürem içerisinde tarihinde i̇stanbul atatürk hava limanından güney afrika cumhuriyetine gittim tarihten türkiyeye döndüğüm tarihine kadar güney afrika cumhuriyetinde kaldım tarihinde atatürk hava limanından türkiyeye giriş yaptım yurtdışında iken türkiyedeki mesleki safahatım hakkında bir bilgi alamadım bu nedenle birliğime katılmak amacıyla türkiyeye dönmeye karar verdim i̇stanbul atatürk hava limanında pasaport kontrolü esnasında hakkımda yakalama emri olduğu anlaşıldı bunun üzerine yakalanarak kzdzshklığı assavcılığına çıkarıldım burada ifademin tespitine müteakip serbest bırakıldım şeklinde beyanda bulunmuştur sanık müdafii av müvekkilin savunmalarına katılıyoruz kendisinin suç işleme kastı yoktur kendisi birliğine teslim olmak ve mevcut durumu çözmek amacıyla türkiyeye dönmüştür gene kendisi irticalen mahkeme huzuruna çıkmak için i̇zmirde askeri savcılığa gelmiştir müvekkil hakkında öncelikle beraat kararı verilmesini mahkeme aksi kanaatte ise seçenek yaptırımlardan herhangi birinin uygulanmasını talep ediyoruz ve anayasa mahkemesinin esas karar sayılı dosyada tesis etmiş olduğu karar ekim tarihinde resmi gazetede yayınlanmıştır bu kararda ascknın madde ve fıkrasında yer alan er ve erbaşlar için firar suçu ile ilgili olarak askeri mükellefiyetlerin sona erdiği andan itibaren zaman aşımı başlar hükmünü iptal etmiş ancak taahhüdün bitmesi ifadesinin yürürlüğü hususunda mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek karar tesis etmemiştir tckda en ağır suçlardan bile zaman aşımı olarak sene öngörülmektedir fakat yargılama konusu suçta müvekkil ömür boyu ceza tehdidi altında kalmaktadır hukuk devleti ilkesine aykırıesas sayısı karar sayısı gördüğümüz bu durumdan dolayı mahkemenin eylül tarihinde resen emekliye sevk edilen müvekkilin sayılı tckya göre azami sene olan zaman aşımı süresi göz önünde bulundurularak davanın düşmesine karar vermesini veya bu hususun iptali konusunda anayasa mahkemesine başvurulmasını mahkeme heyeti aksi kanaatte ise müvekkil hakkında cmknın inci maddesi hükümlerinin uygulanmasını talep ediyoruz şeklinde beyanlarda bulunmuştur iii i̇nceleme ve değerlendi̇rme olay tarihinde i̇zmir çiğli ana jet üs klığı emrinde görevli olan sanık resen emekli hvkonttğm ın yıllık iznini kullanmak üzere tarihinde birliğinden ayrıldığı müteakiben herhangi bir yurtdışı izni olmamasına rağmen tarihinde i̇stanbul atatürk havalimanından çıkış yaparak güney afrikaya gittiği ve yurt dışına firar suçunu işlemeye başladığı sanığın bu durumu devam ederken msbnin gün ve sayılı kararı ile resen emekliliğe sevk edilerek türk silahlı kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiği ve asker kişi sıfatının sona ermesi ile suçun temadisinin de sona erdiği sanığın bilahare tarihinde i̇stanbul atatürk havalimanından türkiyeye giriş yaparken pasaport kontrol büro amirliği ekiplerince hakkında mahkememizce çıkartılan yakalama emri gereğince yakalandığı ve kzdzshklığı askeri savcılığına sevk edildiği hveğtklığı askeri savcılığının talimatı doğrultusunda sanığın ifadesinin tespitine müteakip serbest bırakıldığı anlaşılmış ve sanık hakkında yurt dışına firar suçunu işleği iddiasıyla kamu davası açılmış olup yapılan yargılama sırasında sanık resen emekli hvkonttğm müdafii av tarihli duruşmada anayasa mahkemesinin esas karar sayılı dosyada tesis etmiş olduğu kararın ekim tarihinde resmi gazetede yayınlandığını bu kararda ascknın madde ve fıkrasında yer alan er ve erbaşlar için firar suçu ile ilgili olarak askeri mükellefiyetlerin sona erdiği andan itibaren zaman aşımı başlar hükmünü iptal ettiğini ancak taahhüdün bitmesi ifadesinin yürürlüğü hususunda mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek karar tesis etmediğini tckda en ağır suçlarda bile zaman aşımı olarak sene öngörülmekte olduğunu fakat yargılama konusu suçta müvekkilinin ömür boyu ceza tehdidi altında kaldığını hukuk devleti ilkesine aykırı gördüğü bu durumdan dolayı mahkememizin eylül tarihinde resen emekliye sevk edilen müvekkilin sayılı tck ya göre azami sene olan zaman aşımı süresi göz önünde bulundurularak davanın düşmesine karar vermesini veya bu hususun iptali konusunda anayasa mahkemesine başvurulmasını talep etmiş askeri savcılık makamı takdirin mahkememize ait olduğunu mütalaa etmiştir sanığın eylemine uyan müsnet yurt dışına firar yabancı memlekete firar suçunun unsur ve cezasını düzenleyen ascknın maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı beş yıl hapis cezasıdır sayılı tcknın üncü maddesi gereğince beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlarda beş yıl geçmesiyle kamu davası ortadan kalkmaktadır sayılı tcknın inci maddesine göre dava zamanaşımı mahkûmiyet hükmü yakalama tutuklama celp veya ihzar müzekkereleri adli makamlar huzurunda sanığın sorguya çekilmesi veya cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilmekte ve bu halde zamanaşımı kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlamakta ancak aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ilave edilecek süre öngörülen dava zamanaşımı süresinin yarısından fazla olamamaktadır sayılı tcknın üncü maddesi uyarınca dava zamanaşımı tamamlanmış suçlarda fiilin yapıldığı tarihten teşebbüs halinde kalan suçlarda son fiilin yapıldığı tarihten mütemadi ve müteselsil suçlarda temadi ve teselsülün bittiği tarihten başlamaktadır kanunesas sayısı karar sayısı koyucu ascknın uncu maddesinin fıkrasında bazı askeri suçlar yoklama kaçağı saklı ve firar bakımından dava zamanaşımının başlangıcı konusunda bütün askeri mükellefiyetlerin veya bizzat girmiş oldukları taahhüdün bitmesini esas almak suretiyle söz konusu askeri suçlar bakımından dava zamanaşımının hangi tarihte başlayacağı konusunda tckda belirlenen genel ilkelerden ayrılıp özel bir düzenleme yapma yoluna gitmiştir ascknın ek inci maddesinde tcknın genel hükümlerinin asckda düzenlenen suçlarda uygulanacağı belirtildikten sonra ascknın uncu maddesinin fıkrasındaki düzenleme istisna tutulmuştur anayasa mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı kararı ile fiilleri hakkında dava müruru zamanı bütün askeri mükellefiyetlerin bitmesinden itibaren işlemeğe başlar ibaresinin firar suçu yönünden anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş veya bizzat girmiş oldukları taahhüdün ibaresinin itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından bu ibareye ilişkin başvurunun mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmiştir dolayısıyla ascknın uncu maddesinin fıkrasında belirtilen bizzat taahhüt altına girmiş olan faillerin firar suçları bakımından dava zamanaşımının başlangıcı suçun temadisinin bittiği tarihten değil faillerin bizzat girmiş olduğu taahhüdün bitmesinden itibaren işlemeğe başlayacaktır maddede yer alan bütün askeri mükellefiyetlerin bitmesi teriminin ve sayılı kanunlar kapsamında devletin kamu gücüne dayanarak askerlik yükümü yüklediği mükellefler için söz konusu olduğu bunun askerlik çağı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği askerlik çağının muvazzaflık ve yedeklik dönemlerinin bitiminde dava zamanaşımı süresinin başlayacağı rıfat taşkin askeri ceza kanunu şerh inci basım sahir erman askeri ceza hukuku umumi kısım ve usul nci bası i̇stanbul ali seçen askeri ceza kanununda müruru zamana dair hususi hükümler üzerinde bir i̇nceleme askeri adalet dergisi yı sayı ve hulusi özbakan askeri ceza kanunu ankara kabul edilmektedir bizzat girmiş olunan taahhütlerin bir şey yapmayı üstüne alma üstlenme bitmesi terimi ise türk silahlı kuvvetlerinde temel askerlik hizmeti dışında uygulanması gereken durumu ifade etmektedir böylece askeri ceza kanununda zorunlu veya sözleşmeye bağlı hizmet arzına dayalı askerlik hizmet tanımlaması yapıldığı ortaya çıkmaktadır suç tarihlerinde yürürlükte bulunan sayılı tsk personel kanununun nci maddesinde muvazzaf subay ve astsubayların nasbedildikleri tarihten itibaren yıl hizmet etmedikçe istifa edemeyecekleri düzenlemesine yer verilerek idareye karşı hizmet arzı taahhüdü altına girdikleri ayrıca aynı kanunun üncü maddesinde hizmet arzı taahhüdü süresinin yurt içinde ve dışında öğrenim görme kurs ve staj yapma ile yurt dışına sürekli görevde bulunmaya bağlı olarak uzadığı görülmektedir bu nedenle subay ve astsubaylarda bir taahhüt altında hizmete nasbedildikleri için ascknın uncu maddesinin fıkrasında yazılı olan terimlerden sadece bizzat girilen taahhüt kapsamına dahildirler rıfat taşkin askeri ceza kanunu şerh inci basım disiplinsizlik ve ahlaki durumları sebebiyle sicil yolu ile veya mahkeme kararıyla subayastsubaylıktan çıkarılanlar er kaynağına alınmakta mahkeme kararı olmaksızın resenesas sayısı karar sayısı ilişiği kesilen bayan subay ve astsubaylar yaşına kadar personel seferberlik kaynağına alınmakta dizi böylece idari anlamda statü değişikliği yapılmaktadır askeri yargıtay uygulamasında da istikrar kazandığı üzere zamanaşımı süreleri kanun koyucu tarafından daha önce objektif olarak düzenlenen kriterlere ve suçun işlenmeye başlandığı andaki durum ve statüye göre belirlenmesi gereklidir suçun tamamlanmasından sonra statünün değişmesi zamanaşımı kurallarının da değişmesini ve farklı uygulanmasını gerektirmemektedir sanığın sicil yolu ile idarece türk silahlı kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi ve personel seferberlik kaynağına alınması i̇dare hukuku çerçevesinde özünde haklı ve doğru bir işlem olsa bile zamanaşımı kuralları açısından objektif bir ilke ve dayanak olarak görülmesi mümkün değildir suçun temadi bitim tarihi de dikkate alındığında tarihinde yürürlüğe giren sayılı türk ceza kanunu önceki kanuna göre lehe hükümler içermediğinden aynı kanunun nci maddesine istinaden sayılı türk ceza kanununun zamanaşımına ilişkin hükümlerinin sanık hakkında da uygulanması gerektiği açıktır askeri yargıtay daireler kurulunun tarih ve ek sayılı askeri yargıtay dairesinin tarih ve eksayılı askeri yargıtay dairesinin tarih ve eksayılı vb ilamları bu yöndedir yapılan bu açıklamalar kapsamında doğumlu olan ve türk silahlı kuvvetlerinden tarihinde resen emekli edilen sanığın nasıplı olduğu dikkate alındığında suç tarihi itibarı ile tsk personel kanununun nci maddesine göre henüz yıllık mecburi hizmet süresini doldurmadan tarihinde dolmaktadır türk silahlı kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiği anlaşılmakla suç tarihlerindeki statüsü gereği sanık hakkında dava zamanaşımı süresi türk silahlı kuvvetlerinden resen ilişiğinin kesildiği ve temadinin bittiği tarihinden itibaren değil yıllık mecburi hizmet süresini doldurması gereken tarihinden itibaren işleyeceği ve halen bu sürenin işlemekte olduğu anlaşılmaktadır anayasa mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık kanunların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde kanun koyucu yalnız kanunların anayasaya değil anayasanın da hukukun evrensel temel ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür hukukun temel ilkeleri arasında yer alan eşitlik ilkesine anayasanın uncu maddesinde yer verilmiştir buna göre kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştıresas sayısı karar sayısı kanun koyucunun suç ve cezaların belirlenmesinde takdir yetkisi olmakla birlikte bu yetkisini kullanırken suç ile ceza arasındaki adil dengeyi sağlaması ve öngörülen cezanın cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmede elverişli olması gibi esasları dikkate alması zorunludur dava ve ceza zamanaşımı ile ilgili kurallar dahi cezayı ağırlaştıran yahut suç koyan hükümler niteliğindedir dava ve ceza zamanaşımı sürelerinin suçların ağırlığı kamu düzeni için oluşturduğu etki ve ceza siyasetinin gereği olarak belirlenmesinde kanun koyucunun takdiri anayasa ve ceza hukukunun temel ilkeleriyle sınırlıdır yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında sanığın nasıplı subay olması nedeniyle üzerine atılı yurt dışına firar suçu yönünden dava zamanaşımı süresinin ascknın uncu maddesinin fıkrası uyarınca bizzat girmiş olduğu taahhüdün biteceği tarih olan tarihinden itibaren işlemeye başlaması ve zamanaşımını kesen nedenler göz önüne alındığında tarihli sorgu tarihinde sona ermesi gerekecektir halbuki ascknın uncu maddesinin fıkrasındaki istisnai düzenleme olmasaydı genel hükümler uyarınca sanığa isnat olunan yurt dışına firar suçunda atılı suçun temadisinin bitim tarihi olan tarihinden sonraki beş yıllık süre içerisinde zamanaşımını kesen veya durduran herhangi bir sebep bulunmadığından dava zamanaşımı tarihinde sona ermiş olacaktı bir askeri birimde disiplinsizlik teşkil eden bir eylem yapıldığında faili olan asker kişinin eylemiyle orantılı bir şekilde ve en kısa sürede cezalandırılmamasının askeri disiplinin tesisinde zafiyete neden olacağı açıktır zorunlu askerlik hizmetinin bulunduğu ülkemizde bir asker kişinin yetkili amirlerinden izin almaksızın görevi gereği bulunması gereken yerden ayrılıp yedi günden fazla bir süre sonra yakalanması veya kendiliğinden katılması veya asker kişi sıfatının sona ermesi suretiyle oluşan firar suçunun failinin eylemiyle orantılı bir şekilde cezalandırılmaması askeri disiplinin tesisinde büyük bir zafiyete neden olacağı açık olup askeri disiplinin tesisi maksadıyla failinin tutuklanabilmesi gibi sivil kişiler tarafından işlenen suçlarda uygulanamayacak bazı istisnai düzenlemeler yapılmasının bir gereklilik olduğunda tereddüt bulunmamaktadır ancak bu istisnai düzenlemelerin hukuk devleti ilkesinin bir gereği ve ceza hukukunun temel prensiplerinden olan ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir kanun koyucu dava zamanaşımı kurumunu düzenlerken ölçülülük ilkesiyle bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir ölçülülük ilkesiyle devlet cezalandırmanın sağladığı kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür firar suçunda dava zamanaşımının başlangıcıyla ilgili kanuni düzenlemenin askeri disiplinin tesisinde zafiyeti önlemek amacına uygun olduğu söylenebilir ise de somut olayda olduğu gibi türk silahlı kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş bir kişinin görev yaptığı dönemde işlediği firar suçu nedeniyle çok uzun bir süre cezalandırılma tehdidi altında yaşamasının askeri disiplinin tesisine herhangi bir katkısının bulunmadığı ve dolayısıyla belirtilen amaca ulaşmada elverişli olmadığı ortaya çıkmaktadır firar suçuyla aynı miktarda ceza öngörülen ve firar suçuyla benzer nitelikte askeri disiplinin tesisinde zafiyetine sebep olan izin tecavüzü suçunda dava zamanaşımının genelesas sayısı karar sayısı hükümler çerçevesinde temadinin bittiği tarihten başlaması yine sadece asker kişiler tarafından işlenebilen ve askeri disiplinin zafiyetine sebep olabilecek nitelikte emre itaatsizlikte ısrar ascknın üste veya amire fiilen taarruz ascknın kendini askerliğe yaramayacak hale getirmek ascknın gibi suçlarda da dava zamanaşımının genel hükümler çerçevesinde temadinin bittiği tarihten başlaması hususları ile anayasa mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı kararı birlikte göz önüne alındığında mütemadi bir suç olan bizzat taahhüt altına girmiş olan faillerin firar suçlarında zamanaşımı süresinin taahhüt altına girmiş olan failin yakalanmak veya kendiliğinden katılmak suretiyle askeri hiyerarşi ve disiplin altına girdiği tarihten veya ilişiği kesildiği tarihten değil de bizzat girmiş oldukları taahhüdün bitmesinden suç tarihi itibarı ile statüsüne göre veya yıldan itibaren başlatılmasının askeri disiplinin sağlanması açısından gerekli bir tedbir olduğu da söylenemez aynı zamanda failin lehine olan sayılı tckda en ağır cezayı gerektiren suçlarda bile zamanaşımı süresinin yıl olması karşısında öngörülen cezasının üst sınırı yıl olan firar suçunda dava zamanaşımının suçun temadisinin sona erdiği tarihe bakılmaksızın en erken bizzat girmiş olduğu taahhüdün bitmesinden suç tarihi itibarı ile statüsüne göre veya yıldan itibaren başlatılması suretiyle dava zamanaşımı süresinin yılı geçebilmesinin orantılı olmadığı da açıktır genel hükümlere göre suçun işlenip tamamlanmasından sonra işlemeye başlayan dava zamanaşımı süresi firar suçu işlenip tamamlanmış olsa bile işlemeye başlamamaktadır dava zamanaşımı süresinin başlangıcının girmiş olunan taahhüdün bitmesi şartına tabi tutulması nedeniyle zamanaşımı süresi orantısızlık içermektedir firar suçunu işleyen kişinin girmiş olunan taahhüdün bitmesinden itibaren dava zamanaşımının başlatılmasının askeri disiplinin tesisinde zafiyeti önleme amacına ulaşmaya elverişli askeri disiplinin sağlanmasında gerekli ve orantılı bir düzenleme olmadığı göz önüne alındığında dava zamanaşımının başlangıcının en erken girmiş olunan taahhüdün bitmesinden sonra başlatılmasına ilişkin ascknın uncu maddesinin fıkrasındaki düzenlemenin ölçülülük ilkesiyle çeliştiği anlaşılacaktır söz konusu kanuni düzenleme firar suçunun ağırlığını ona verilen cezanın süresini cezadan beklenen sosyal faydanın zaman içinde azalacağını dikkate almaması ve failin yargılamanın başında ilişiği kesilmiş olmasına ve askeri disiplini bozma durumunda olmamasına rağmen böyle bir gerekçeye dayanması sebepleriyle kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge oluşturamadığı yönüyle de ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmektedir ascknın uncu maddesinin fıkrasındaki söz konusu düzenleme kişileri işledikleri suçla orantısız ve makul olmayan bir süre içinde davalarının ne şekilde sonuçlanacağı endişesiyle yaşamak durumunda bırakmaktadır nitekim somut olayda sanığın uzun yıllar boyunca orantısız ve ölçüsüz bir şekilde hakkındaki isnatlar için ceza davası tehdidi altında kalması söz konusudur bu durum avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin ncı maddesinde düzenlenen makul sürede adil yargılanma hakkını da ihlal etmektedir kanun önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez bu yönüyle anayasa mahkemesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatlarında da belirtildiği üzere askeri hizmetin niteliği gereği askeri disiplinin tesisinde zafiyeti önlemek amacıyla farklı konumdaesas sayısı karar sayısı bulunan asker kişiler ile sivil kişilerin farklı kurallara tabi tutulması anayasal eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmez askerlik hizmetinin ulusal güvenliğin sağlanmasındaki belirleyici yeri ve ağırlığı sivil yaşamda suç oluşturmayan ya da önemsiz görülebilecek cezaları gerektiren kimi eylemlerin askeri suç olarak kabul edilmelerini ve ağır yaptırımlara bağlanmalarını zorunlu kılabilmektedir bu kapsamda firar suçunun vasıf ve mahiyeti itibarıyla aynı ceza öngörülen başka suçlardan farklı dava zamanaşımı süresinin öngörülmesi mümkündür ancak kanun koyucunun sadece asker kişiler tarafından işlenebilen izin tecavüzü gibi benzeri unsurlar ve cezalar içeren suçlar bakımından dava zamanaşımı süresi ve başlangıcı için genel hükümleri yeterli gördüğü halde taahhüt altına girmiş failler bakımından firar suçunda dava zamanaşımının başlangıcı konusunda farklı bir düzenleme getirmesi keza askerlik mükellefiyeti kapsamında olan faillerin firar suçları yönünden anayasa mahkemesince verilen iptal kararı birlikte değerlendirildiğinde anayasal eşitlik ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır anayasanın inci maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmüne yer verilmektedir bu düzenleme uyarınca bir mahkemenin anayasa mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir dava bulunması ve iptali istenen kanun hükmünün de davada uygulanacak kural olması gerekmektedir uygulanacak kanun hükümleri davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır somut olayda anayasaya aykırı olduğu değerlendirilen ascknın uncu maddesinin fıkrasının sanık hakkındaki davayı sonuçlandırmada uygulanma niteliğinin bulunduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır yukarıda açıklanan nedenlerle ve anayasanın nci maddesi gereğince ascknın uncu maddesinin fıkrasında yer alan veya bizzat girmiş oldukları taahhüdün ibaresinin anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olduğu değerlendirildiğinden ascknın uncu maddesinin fıkrasında yer alan veya bizzat girmiş oldukları taahhüdün ibaresinin iptali maksadıyla anayasa mahkemesine başvurulmasına karar vermek gerekmiştir sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir olay ve i̇ddia donanma komutanlığı askerî savcılığının tarihli ve sayılı iddianamesinde tarihinde mesai başlangıcında mesaiye gelmemek suretiyle firar eden sanığın tarihinde tskdan ilişiğinin kesildiği tarihleri arasındaki eyleminin yabancı memlekete firar suçunu oluşturduğu kabul edilerek ascknın maddesi gereğince cezalandırılması talep edilmiştir hüküm donanma komutanlığı askerî mahkemesinin tarihli ve sayılı hükmü ile sanık dzradkdçvş hakkında tarihleri arasında yabancı memlekete firar suçu işlediği iddiasıyla tarihinde açılan kamu davasının atılı suçun zaman aşımının mülga sayılı tcknın üncü maddesi gereğince beş sene olduğu tarihleri arasında işlenen atılı suç nedeniyle sayılı tcknın ve üncü maddeleri uyarınca azami zaman aşımı süresinin yedi yıl altı ay olduğuesas sayısı karar sayısı tarihinde tskdan ayrılışı yapılan sanık hakkındaki gıyabi tutuklama kararının verildiği tarihi itibarıyla hesaplandığında beş yıllık dava zaman aşımı süresinin tarihinde sona erdiği temadinin bittiği tarihinden itibaren yedi yıl altı aylık dava zaman aşımı süresinin de tarihi itibarıyla dolduğu belirtilerek sayılı tcknın ve nci ve cmknın inci maddeleri gereğince davanın zaman aşımı nedeniyle düşmesine karar verilmiştir temyiz hüküm askerî savcı tarafından sanık açısından dava zaman aşımı süresinin rütbenin yaş haddinden itibaren başlaması gerektiği ileri sürülerek yasal süresi içinde temyiz edilmiştir tebliğname askerî yargıtay başsavcılığının tarihli ve sayılı tebliğnamesinde özetle doğumlu olan ve tarihinde tskdan resen ilişiği kesilen sanığın nasıplı olduğu dikkate alındığında tsk personel kanununun nci maddesine göre henüz yıllık mecburi hizmet süresini doldurmadan tskdan ilişiğinin kesildiği dava zaman aşımı süresinin suç temadisinin bittiği yani tskdan ilişiğinin kesildiği tarihinden itibaren değil yıllık mecburi hizmet süresini doldurması gereken tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı dolayısıyla dava zaman aşımı süresinin henüz dolmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüş ve düşünce bildirilmiştir daire kararı askerî yargıtay üncü dairesinin tarihli ve sayılı kararında özetle askerî mahkemece astsubay statüsünde iken firar eden ve firarda iken tskdan ilişiği kesilmekle firar suçunun temadisi sona eren sanığın dava zaman aşımı hükümleri yönünden ascknın uncu maddesindeki özel düzenlemeye tabi olamayacağı genel hükümlere tabi olması gerektiği dolayısıyla hakkında suçun işlendiği temadinin sona erdiği tarih itibarıyla yürürlükte olan ve daha lehe hükümler içeren sayılı tck hükümlerinin uygulanması gerektiği sayılı tcknın nci maddesinde öngörülen olağanüstü zaman aşımı süresinin tarihinde dolduğu vurgulanarak düşme kararının onanmasına karar verilmiştir i̇tiraz tebliğnamesi askerî yargıtay başsavcılığının tarihli ve i̇tiraz sayılı tebliğnamesinde özetle tarihinde tskdan resen ilişiği kesilen sanığın nasıplı olduğu tsk personel kanununun nci maddesine göre henüz on yıllık mecburi hizmet süresini doldurmadan tarihinde dolmaktadır tskdan ilişiğinin kesildiği anlaşılmakla dava zaman aşımı süresi suç temadisinin bittiği yani tskdan ilişiğinin kesildiği tarihinden itibaren değil yıllık mecburi hizmet süresini doldurması gereken tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı ve hâlen sanık lehine hükümler içeren mülga sayılı tcknın ve üncü maddelerinde öngörülen sürenin dolmadığı belirtilerek itirazda bulunulmuştur dai̇reler kurulu karari rapor okundu itirazın süresinde yapıldığı anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği düşünüldü yukarıda aşamaları açıklanan dava nedeniyle daire ile başsavcılık arasında ortaya çıkan ve daireler kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın konusu sanık yönünden dava zaman aşımı süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağına ilişkindiresas sayısı karar sayısı tarihinde mesaiye gelmemek suretiyle firar eden ve tarihinde tskdan ilişiğinin kesilmesiyle firar suçunun temadisi sona eren sanık hakkında askerî mahkemece temadinin bu şekilde son bulduğu tarihinden itibaren yedi yıl altı aylık azami dava zaman aşımı süresinin tarihi itibarıyla dolduğu kabul edilerek sayılı tcknın ve nci ve cmknın inci maddeleri gereğince davanın zaman aşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği anlaşılmaktadır askerî savcı temyiz dilekçesinde dava zaman aşımı süresinin rütbenin yaş haddinden itibaren işlemeye başlayacağını iddia ettiğinden suç tarihleri de gözetilerek öncelikle dava şartı olan zaman aşımı yönünden inceleme yapılması gerekmiştir i̇lgili yasa hükümleri tarihli ve sayılı askerî ceza kanununun askerî cürümlerde dava ve cezanın nasıl düşeceği başlıklı uncu maddesinde madde değişik md aşağıdaki fıkralarda yazılı hükümler mahfuz olmak üzere askerî suçlarda dava ve cezanın düşmesi hususlarında türk ceza kanununun birinci kitabının uncu babı hükümleri tatbik olunur yoklama kaçağı bakaya saklı ve firar fiilleri hakkında dava müruru zamanı bütün askerî mükellefiyetlerin veya bizzat girmiş oldukları taahhüdün bitmesinden itibaren işlemeğe başlar hıyanet cürümleriyle maznun ve mahkûm olanlar hakkında müruru zaman yoktur ek md sırf askerî suçlarda türk ceza kanununun uncu maddesi hükümleri uygulanmaz bu maddenin fıkrasının fiilleri hakkında dava müruru zamanı bütün askerî mükellefiyetlerin bitmesinden itibaren işlemeğe başlar biçimindeki bölümü anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararı ile bakaya suçu yönünden anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararı ile de firar suçu yönünden iptal edilmiştir tarihli ve sayılı kanunun inci maddesiyle eklenen ek inci maddesinin birinci fıkrasında tarihli ve sayılı türk ceza kanununun genel hükümleri bu kanunda yer verilen suçlar hakkında da uygulanır ancak bu kanunun feri askerî cezalara ve cezaların ertelenmesine ilişkin hükümleri ile zaman aşımına ilişkin uncu maddesinin bendi hükümleri saklıdır hükümlerine yer verilmiştir i̇lgili anayasa hükmü anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmü öngörülmüştüresas sayısı karar sayısı i̇nceleme tskdan ilişiği kesilmiş olan dzradkdçvş ın üzerine atılı yabancı memlekete firar suçunun unsur ve cezasını düzenleyen ascknın maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı beş yıl hapis cezasıdır daha lehe hükümler içerdiğinden suç tarihi itibarıyla sanık hakkında uygulanması gereken sayılı tcknın üncü maddesinde beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlar yönünden dava zaman aşımı süresi beş yıl olarak öngörülmüştür sayılı tcknın inci maddesine göre dava zaman aşımı mahkûmiyet hükmü yakalama tutuklama celp veya ihzar müzekkereleri adli makamlar huzurunda sanığın sorguya çekilmesi veya cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilmekte ve bu hâlde zaman aşımı kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlamakta ancak aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ilave edilecek süre öngörülen dava zaman aşımı süresinin yarısından fazla olamamaktadır sayılı tcknın üncü maddesi uyarınca dava zaman aşımı tamamlanmış suçlarda fiilin yapıldığı tarihten teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son fiilin yapıldığı tarihten mütemadi ve müteselsil suçlarda temadi ve teselsülün bittiği tarihten başlamakta iken ascknın maddesinde yoklama kaçağı saklı ve firar fiilleri bakımından dava zaman aşımının ilgilinin bütün askerî mükellefiyetlerinin veya bizzat girmiş olduğu taahhüdün bitmesinden itibaren işlemeğe başlayacağı hüküm altına alınmıştır anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararında da vurgulandığı üzere sayılı askerî ceza kanununun uncu maddesinin fıkrası hükmü firar suçlarında askerlik görevi yapanlar için durum ve statülerine göre dava zaman aşımının başlangıcı yönünden iki farklı tarih öngörmüştür bu süre anayasanın nci maddesinde belirtilen vatan hizmeti olarak zorunlu er ya da erbaş statüsünde askerlik görevini yapan kişiler yönünden bütün askerî mükellefiyetlerin bitmesi ile başlarken zorunlu askerlik hizmeti dışında görev yapan sözleşmeli er ve erbaşlar ile subay ve astsubaylar yönünden bizzat girdikleri taahhütlerin bitmesi ile başlatılmaktadır bizzat girilen taahhüt kavramı bir sözleşme veya mecburi hizmet nedeni ile askerlik görevi yapan kişilerle ilgilidir sözleşmeli er ve erbaşların yaptıkları sözleşmelerle süreli olarak girdikleri ya da subay ve astsubayların askerî okullardan mezun olduktan sonra yasalara göre belirlenen sürede zorunlu olarak görev yapmak üzere verdikleri taahhütler kastedilmektedir bu şekilde görev yapanlar subay astsubay sözleşmeli er ya da erbaşlardır askerî yargıtay uygulamaları incelendiğinde askerî yargıtay üncü dairesinin tarihli ve sayılı üncü dairesinin tarihli ve sayılı kararlarında firar eden rütbeli personelin tskdan ilişiğinin kesilmemesi hâlinde ascknın maddesi gereğince bizzat girmiş oldukları taahhüdün bitiminden itibaren başlaması gerekeceği bunun da rütbelerinin yaş haddi olması gerektiği ancak tskdan ilişiği kesilmekle temadisi sona eren subay ve astsubaylar yönünden dava zaman aşımı süresinin firarının son bulduğu temadinin kesildiği tarihten itibaren başlaması gerektiği kabul edilmiştir nci dairenin tarihli ve üncü dairenin tarihli ve sayılı kararlarında ise askerî yargıtay başsavcılığının tebliğnamesinde belirtilen görüşe paralel şekilde sayılı tsk personel kanununun nci maddesiesas sayısı karar sayısı uyarınca subay ve astsubayların mecburi hizmet yükümlülüğü altında oldukları bu nedenle bir taahhüt altında hizmete nasbedildikleri için ascknın maddesinde belirtilen bizzat girilen taahhüt kapsamında oldukları bizzat girmiş oldukla | 4,146 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin günlü başvuru kararının gerekçesi aynen şöyledir dava konusu işlemin dayanağı sayılı khknin maddesi olup bu madde görev alanı içindeki illerde güvenlik asayiş ve kamu düzeni bakımından çalışmalarında sakınca görülen ve hizmetlerinden yararlanılmayan kamu personelinin yer değiştirmesini veya görev alanı dışında geçici veya sürekli olarak görevlendirilmesini ilgili kurum veya kuruluşlardan isteyebilir bu istekleri derhal yerine getirilir bu personel hakkında kendi özel kanunlarındaki hükümler uygulanır şeklindedir bilindiği gibi anayasanın maddesi olağanüstü hal ilanına karar verilmesi durumunda hürriyetlerin nasıl kısıtlanacağı veya durdurulacağı vatandaşlar için getirilecek yükümlülükler kanunla düzenlenir hükmünü taşımaktadır sayılı khk şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebebine dayalı olarak olağanüstü halin devamı süresince alınacak ilave tedbirlere ilişkin kanun hükmünde kararnamenin kabulü anayasanın maddesi ile tarihli ve sayılı kanunun maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunca tarihinde kararlaştırılmış olup yetkinin dayanağı olan sayılı olağanüstü hal kanununun maddesi olağanüstü hal süresince cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda anayasanın maddesindeki kısıtlamalara ve usule bağlı olmaksızın kanun hükmünde kararnameler çıkarılabilir bu kararnameler resmi gazetede yayımlanır ve aynı gün türkiye büyük millet meclisinin onayına sunulur şeklindedir bu durumda anayasanın maddesi olağanüstü halin varlığı sözkonusu olduğunda hürriyetlerin kısıtlama sınırlarının kanunla düzenleneceğini öngörmekte olup sayılı olağanüstü hal kanununun maddesi olağanüstü hal dönemlerinde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini cumhurbaşkanı başkanlığındaki bakanlar kuruluna anayasanın maddesine bağlı olmaksızın tanımış olup tek koşul olarak kararnamenin yayımlandığı gün tbmmnin onayına sunulmasını öngörmektedir böylelikle maddedeki kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermeye ilişkin anayasal düzenlemenin istisnasını oluşturan sayılı yasa ile çıkartılan sayılı khk sayılı yasanın maddesinde öngörüldüğü gibi günlü sayılı resmi gazetede yayımlanmasına karşın bu güne değin tbmm onayına sunulmayarak henüz yetki yasasının tanımladığı anlamda khk niteliğini de kazanamamıştır daha da önemlisi hürriyetlerin kısıtlama sınırlarının kanunla düzenleneceğine ilişkin anayasa maddesine rağmen bu nedenle çıkartılan ve kapsamın içinde kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceğine görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağına ilişkin hükümler olduğu ortaya konan sayılı kanunla olağanüstü hal süresince kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi bakanlar kuruluna verilerek anayasadaki ifadenin aksine kanunla yetki devrine gidilmiştiresas sayısı karar sayısı bu durumda sayılı olağanüstü hal bölge valiliği ve olağanüstü halin devamı süresince alınacak i̇lave tedbirler hakkındaki kanun hükmünde kararname dayanağı sayılı kanunun maddesi olarak gösterilmesine karşılık anayasanın maddesi hürriyetlerin kısıtlama veya durdurulmasının kanunla düzenleneceğini ortaya koyduğundan hukuken geçersizdir böylelikle davacının olağanüstü hal bölgesi dışına alınmasını sağlayan işlemin dayanağı olan sayılı kararnamenin maddesinin anayasanın maddesine aykırı olduğu sonucuna mahkememizce ulaşılmış olup sayılı yasanın maddesi uyarınca geçerli karar ile dosyadaki belgelerin örneklerinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine karar verildi | 415 |
esas sayısı karar sayısı anayasanın maddesi türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmünü koymuş anayasanın maddesinde ise herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü konulmuştur anayasa mahkemesinin bir çok kararında hukuki durumları aynı olan benzer statülerde olan şahıslarla ilgili olarak farklı hükümlerin uygulanmasının anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağı vurgulanmış yine anayasa mahkemesince anayasanın maddesinde tanımlanan hukuk devletinin nitelikleri şu şekilde açıklanmıştır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve davranışlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar ceza hukukunun ana ilkeleri ile anayasanın konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere ülkenin sosyal kültürel yapısı etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinmeleri göz önüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre belirlenir yasa koyucu cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği konularında takdir yetkisine sahip olmakla birlikte bu yetkisini kullanırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını ve öngörülen cezanın cezalandırmada güdülen amacın gerçekleştirmeye elverişli olmasını da dikkate almak zorundadır bu nedenle suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında suçun toplumda yarattığı infial ve etki kişiler üzerinde oluşturduğu tehlike zarar görenin kişiliği ile ona verilen zararın azlığı veya çokluğu işlenme oranındaki azalma veya artış gibi faktörlerin de dikkate alınması gerekiresas sayısı karar sayısı yasa koyucu ceza hukukunda normlara aykırı davranışları sosyal ve kültürel yapı ortak değerler ve ekonomik yaşamın gereklerini göz önüne alarak ceza siyaseti gereği suç ve kabahat olarak ikiye ayırmış sayılı türk ceza kanununun maddesinde suç karşılığı olarak hapis ve adli para cezası yaptırımlarının uygulanacağını hükme bağlamış hapis cezasını gerektiren suçlar açısından fiilin ağırlığı yarattığı sonuç ve etkilerine göre ağırlaştırılmış müebbet hapis müebbet hapis ve süreli hapis cezası gerektiren suçlar şeklinde bir ayrım ve sıralama benimsemiş bununla da yetinmeyerek suçları öngörülen ceza yaptırımları açısından türk ceza kanununun ve maddelerindeki düzenlemeler göz önüne alındığında hapis cezası gerektiren suçlar hapis cezası ile birlikte adli para cezası öngörülen suçlar hapis veya adli para cezasının seçimlik ceza olarak düzenlendiği suçlar adli para cezası gerektiren suçlar olarak ikinci bir sıralamaya bağlı tutmuştur anayasanın ve maddelerine aykırı görülen sayılı türk ceza kanununun maddesinin fıkrası suç tanımında hapis ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde hapis cezasına hükmedilmişse bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez sayılı türk ceza kanununun maddesinin fıkrasında ise tekerür halinde sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunur yargıtay ceza genel kurulunun tarih ve e sayılı kararında tcknun kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen maddesinin fıkrası suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hâllerde hapis cezasına hükmedilmişse bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez şeklinde düzenlenmiş suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular başlıklı maddesinin fıkrasında ise tekerrür hâlinde sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunur düzenlemesine yer verilmiştir suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği ahvalde temel ceza belirlenirken tcknun maddesi gereğince hapis cezası seçildikten sonra tcknun maddesindeki düzenlemeye göre hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmaması karşısında sanığın mükerrir olması nedeniyle tcknun maddesindeki emredici hüküm uyarınca seçenek olarak düzenlenen cezalardan hapis cezasının tercih edilmesi kanuni zorunluluktan kaynaklanmış olsa bile tcknun maddesi gözetilerek hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir başka bir anlatımla hapis ve adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği suçlarda hakimin takdir hakkı olmasına rağmen sanığın mükerrir olması durumunda kanunesas sayısı karar sayısı koyucu hakime takdir hakkı bırakmamış temel cezanın türünü bizzat kendisi belirlemiştir takdir hakkı kullanılarak hapis cezası tercih edildiğinde hapis cezasının bir daha adli para cezasına çevrilmesi mümkün değilken takdir hakkının bulunmadığı ve temel cezanın zorunlu olarak hapis olarak belirlendiği bir durumda bu cezanın paraya çevrilebilmesi kanun koyucunun amacına da uygun olmayacaktır ayrıca kanun koyucu tcknun maddesindeki düzenleme ile suç işlemekte ısrar eden sanık ile ilk defa suç işleyen sanığı birbirinden ayırmak için mükerrir olan sanık hakkında temel ceza olarak hapis cezasının tercih edilmesini ve bu cezanın adli para cezasına çevrilmemesini amaçlamaktadır gerekçesiyle seçimlik ceza öngörülen bir suç işleyen ve mükerrir olan sanıkla ilgili olarak hapis cezası verilmesi gerektiğini ve verilen hapis cezası kısa süreli olsa bile adli para cezasına çevrilemeyeceğine karar verilmiş ve bu karar doğrultusunda örnek olarak belirtmek gerekirse yargıtay ceza dairesinin tarih ve ceza dairesinin tarih sayılı ilamlarında bu kabul benimsenerek yargıtay uygulaması yerleşmiş uygulama niteliğini kazanmıştır sayılı türk ceza kanununun ve maddesindeki düzenlemeler ve yerleşmiş yargıtay kararlarına göre her ikisi de mükerrir olan sanıklardan birinin türk ceza kanununun maddesinin fıkra cümlesi kapsamına giren ve ay ile yıl arasında hapis cezası gerektiren tehdit suçunu işlemesi ve yargılama sonucu temel cezanın yıl veya altında takdir edilmesi durumunda cezası türk ceza kanununda önleyici herhangi bir düzenleme söz konusu olmadığından kanunun ve maddelerine göre adli para cezasına çevrilebilecek türk ceza kanununun maddesinde düzenlenen cumhurbaşkanına hakaret maddede düzenlenen devletin egemenlik alametlerini aşağılama ve maddede düzenlenen türklüğü cumhuriyeti devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu açısından temel cezanın yıl veya daha az hapis cezası olarak takdir edilmesi durumunda verilecek özgürlüğü bağlayıcı cezalar türk ceza kanununun da önleyici herhangi bir düzenleme söz konusu olmadığından kanunun ve maddelerine göre adli para cezasına çevrilebilecek ancak yasa koyucunun daha az zarar ve tehlike doğurduğunu kabul ederek soruşturmasını ve kovuşturmasını şikayete bağlı kıldığı ve buna bağlı olarak seçimlik ceza düzenlemesi yaptığı türk ceza kanununun maddesinin fıkra cümlesi kapsamındaki tehdit suçunu işleyen sanığa verilecek ay ile ay arasındaki hapis cezası adli para cezasına çevrilemeyecek yine yasa koyucunun soruşturma ve kovuşturmasını şikayete bağlı tuttuğu türk ceza kanununun maddesi kapsamına giren hakaret suçu açısından ay ile yıl arasında temel hapis cezası verilmesi durumunda hapis cezası adli para cezasına çevrilemeyecektir varılan bu sonuç yasada öngörülen suçlar arasındaki ağır hafif değerlendirmesine aykırı sonuçlar doğurduğu gibi suç ile ceza arasında bulunması gereken dengeyi koruyamamış olduğundan hak ve adalet duygularını zedelemiş ve bu nedenle anayasanın maddesinde düzenlenmiş hukuk devleti ilkesine aykırı sonuçlar doğmuş olduğu gibiesas sayısı karar sayısı her ikisi de mükerrir olan iki ayrı sanık hakkında yapılacak uygulamaların birbiriyle açıkça çelişmesi ve farklılık oluşturması nedeniyle anayasanın maddesinde düzenlenmiş eşitlik ilkesine de aykırı sonuçlar doğmaktadır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı türk ceza kanununun maddesinin fıkrası hükmü ve aynı kanunun maddesinin fıkralarının birlikte uygulanma koşullarının oluştuğu durumlarla sınırlı olarak yapılan incelemede anayasanın ve maddelerine aykırı oldukları anlaşılmakla anayasanın maddesi gereğince itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına ve maddedeki düzenleme gereğince ay süreyle başvuru sonucunun beklenmesine karar verilmiştir | 1,195 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir mahkememizin esas sırasında kayıtlı dava dosyasında sanıklar tarık i̇nci ve cemal delen haklarında ceyhan başsavcılığının gün ve sayılı iddianamesiyle olay tarihi olan günü şikayetçi atalay dirilmişin evine şahsi çeviklik kullanarak girip muhkem olan kapısını da kırmak sureti ile atılı vasıflı hırsızlık suçunu işledikleri iddiasıyla eylemlerine uyan tcknun son maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmıştır yapılan yargılama sırasında sanıklardan cemal delen hakkında önceden mahkememizin esas karar sayılı kararı ile aynı tür suçtan dolayı yargılanarak yıl ay hapis cezası ile cezalandırılıp cezanın sayılı yasanın maddesi gereğince şartlı olarak ertelendiği bu kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği sanığın aynı maddede gösterilen yıllık deneme süresi içinde davamıza konu suçu işlediği iddiası ile açılan kamu davasının sonunda mahkumiyetine karar verilmesi halinde cezanın iddianamede belirtilen yasa maddesinde gösterilen üst sınırdan verilmesi halinde dahi değer iade sanığın yaşı gibi yasal indirim nedenleri ile indirilmesi gerekip sonuç cezanın yılın altında kalacağı sayılı yasanın konuyu düzenleyen maddesi gereğince yaş altında bulunan sanık hakkındaki özgürlüğü bağlayıcı cezanın paraya verilmesinin zorunlu olacağı ancak bu takdirde dahi iptali istenilen yasal düzenlemenin kasti bir cürüm işlerse ibaresi dışında önceki şartlı erteli cezanın aynen çektirilmesini sınırlayan bir düzenleme getirmediği yani kısaca önceden sayılı yasa hükümleri gereğince yargılanıp cezası bu yasanın maddesi gereğince şartlı olarak ertelenen sanıklar hakkında aynı maddede belirtilen bir yıllık deneme süresi içinde özgürlüğü bağlayıcı cezanın sanığın yaşı nedeni ile paraya çevrilmesini gerektiren ve olayımızda olduğu gibi yargılamayı yürüten yargıçça vahim sayılabilecek bir durumda ikinci suçtan dolayı yalnızca para cezası alan sanığın önceki yıla kadar ki özgürlüğü bağlayıcı cezasının iptali istenilen düzenlemenin başka bir sınırlama getirmemesi nedeni ile aynen çektirilmesine karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur oysaki aynı konuyu yaşından büyük sanıklar için düzenleyen sayılı yasanın ve sayılı tcynın maddeleri gereğince önceki yıla kadar olan erteli cezanın aynen yerine getirilmesi için tcynın maddesindeki düzenlemeye göre yıllık deneme süresi içinde evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır para cezasına mahkum olma şartı bulunmaktadır halde amaçları itibarı ile aynı kurumu düzenleyen sayılı yasanın maddesi ile tcynın maddeleri bütün olarak düşünüldüğünde her ikisinin de daha önce işlediği suçlardan dolayı erteli mahkumiyetleri bulunan ve birinde diğerinde ise yılık deneme süresi içinde işlediği başka suçlardan dolayı cezalandırılması gereken ve her ikisinin de çeşitli nedenlerle cezası paraya çevrilen sanıklardan yaşı küçük olanın aleyhine bir durumun iptali istenilen yasal düzenleme ile yaratıldığı açıktır daha da vahim olan bir başka durum ise anılan yasal düzenleme ile hiçbir sınırlama getirilmediği yalnızca tabi tutulduğu şartlarını yerine getirmez veya kasti bir suç işlerse dendiği için önceki mahkumiyeti erteli bulunan küçük sanığın işlediği iddia olunan herhangi bir suçtan dolayı önceki cezasının yerine getirilmesine ilişkin yasal düzenleme hukuki nitelikte olmayıp keyfiliğe olmayıp keyfiliğe son derece açık bir hüküm olmasıdır i̇ptali istenilen yasal düzenleme açıkladığımız nedenlerle olayda uygulanacak yasa kuralı niteliğindediresas sayısı karar sayısı anılan nedenlerle iptali istenilen yasa kuralının sayılı tc anayasasının maddesine aykırı olduğu düşüncesindeyiz bu maddeye göre türkiye cumhuriyeti bir hukuk devletidir denmektedir hukuk devletinin en temel esaslarından birisi de yasaların keyfiliğe yol açamayacak tarzda düzenlenmiş olmasıdır i̇ptali istenilen yasal düzenlemenin herhangi bir sınırlandırma getirmeksizin ve tabi tutulduğu eğitim ve ıslah şartlarını yerine getirmez ise gibi son derece soyut bir anlatımla keyfiliğe açık bir düzenleme olduğu açıktır öte yandan anayasamızın maddesi ise herkes dil ırk renk cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir denmektedir i̇ptali istenilen düzenlemenin aynı konudaki büyük yaştaki sanıklarla ilgili yasal düzenleme düşünüldüğünde küçük yaştaki ve daha da korunması gereken küçük yaştaki sanıklar aleyhine bir yasal düzenleme olup anayasal eşitlik ilkesine de aykırı olduğu açıktır yine anayasamızın maddesinin son fıkrası kanunlar anayasaya aykırı olamaz hükmünü getirmektedir açıkladığımız nedenlerle mahkememiz anılan yasa hükmünün anayasamıza aykırı olduğu ve bunun anayasal yaptırımının da anayasamızın maddesi hükmüne göre itiraz yolu iptali düşüncesinde olduğundan sayılı yasanın son maddesinin iptali için başvurumuz zorunluluğu doğmuştur sonuç ve talebimiz yukarıda açıkladığımız nedenler ve dava konusu olayda uygulanacak olması nedeni ile sayılı yasanın son maddesinin anayasamızın ve maddelerine aykırı ve bu aykırılığın da ciddi nitelikte olduğu kanaatinde olduğumuzdan anılan yasal düzenlemenin iptali anayasamızın maddesi gereğince saygı ile arz ve talep olunur | 666 |
esas sayısı karar sayısı tc anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmektedir söz konusu anayasa hükmünde yer alan ve henüz anlamı ve kapsamı konusunda fikir birliğine varılamamış kavramlardan bir tanesi de hukuk devleti ilkesidir anayasa mahkemesi hukuk devleti ilkesini genel olarak insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendisini yükümlü sayan bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet k şeklinde tarif etmektedir görüldüğü üzere anayasa mahkemesince de hukuk devleti kavramı tanımlanmamakta sadece bu kavramın temelini oluşturan unsurlar sıralanmaktadır ancak anayasa mahkemesinin sonraki kararlarında da belirginleştiği üzere hukuk devleti ilkesini oluşturan unsurlar zamanla değişmekte ve çağın gelişimine göre yeni şartlar eklenebilmektedir tc anayasasının maddesinde yer alan ve genel olarak tarifi yukarıda belirtilen hukuk devleti kavramının içeriğini oluşturan şartlardan bir tanesi de latince deyimiyle ‘ne bis i̇n i̇dem ilkesidir aynı eylemde ve konudan dolayı mükerrer yargılama ve cezaya çarptırmaya izin verilmemesi anlamına gelen bu ilke ilk bakışta sadece ceza hukuku kapsamında verilen cezaları ilgilendiren bir ilke olarak görünmekte ise de idare hukukunun ceza hukuku ilişkisi dikkate alındığında aynı ilkenin hukuk devletinin gerçekleştirilmesi açısından idare hukukunda da yer alması gerektiği açıktır ancak burada anlatılmak istenen ceza yaptırımının yanında idarece ayrı bir yaptırım uygulanması değil idarece işlenen tek fiil nedeniyle birden fazla ceza yaptırımı uygulanmasıdır çünkü idari yaptırıma temel oluşturan eylem ya da davranış şeklindeki idari ihlal aynı zamanda ceza hukukunda suç sayılabilir bu durumda idari yaptırımın yanında bir de cezai yaptırım uygulanabilir bu iki yaptırımın türü sebep sonuç hukuksal dayanak amaç ve usul açısından birbirlerinden farklıdırlar anayasanın maddesinde hukuk devleti kavramı kapsamında uyulması zorunlu ilkeler arasında yer alan bir suçtan dolayı bir ceza verilir ilkesinin tamamıyla idare hukuku açısından ihlal edilmesi bu bağlamda da idari yaptırım cezasına neden olabilecek bir fiilden dolayı ayrı ayrı birden fazla idari ceza sonucunu doğurabilecek işlem tesisine gidilmesinin hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı açıktır evrensel bir hukuku kuralı olan ne bis i̇n i̇dem prensibi idare hukukunda da uygulanması gereken genel bir ilke olup bu ilke uyarınca suç teşkil eden bir fiile tek bir ceza tayin edilmeli eğer bir fiil ile kanun veya kanunların değişik hükümleri ihlal edilmişse bu durumda en ağır cezayı gerektiren kanun hükmü uygulanmalıdır uyuşmazlıkta maddi olaya uygulanacak olan sayılı kanunun anayasaya aykırı olduğu düşünülen maddesinde düzenlenen ceza ve yaptırımlara bakıldığında öngörülmüş olan idari para cezasının bir ceza olduğu hususunda kuşku bulunmamakla beraber anılan maddede düzenleme alanı bulan sürücü belgesine gün süreyle el koyma ve aracın gün süreyle trafikten men edilmesi şeklindeki diğer iki yaptırımının da doğuracakları ağır sonuçlar itibariyle basit bir idari yaptırım hüviyetinden sıyrılarak birer ceza unsuru haline geldikleri açıktır nitekim benzer bir konuda somut norm denetimine ilişkin anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararında aracı manevra kurallarına aykırıesas sayısı karar sayısı şekilde kullanan araç sahibi olmayan sürücünün fiili nedeniyle aracın trafikten de menedilmesi fiili işlemeyen araç sahipleri yönünden cezaların şahsiliği ilkesini ihlal etmektedir öte yandan araç sahibinin önceden öngörmesinin ve denetlemesinin beklenemeyeceği sürücünün manevra kullarına aykırı fiili nedeniyle idari cezaya maruz bırakılması hukuk devleti olmanın gereklerinden olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır gerekçesine yer verildiği söz konusu kararda kanunda düzenlenen fiillerin idari ceza olarak nitelendirildiği görülmektedir bir başka ifadeyle söz konusu eylemin karşılığının ayrı idari ceza olarak düzenlendiği ve bu durumunda yukarıda belirtilen ne bis i̇n i̇dem ilkesine aykırılık teşkil etmektedir öte yandan ölçülülük ilkesi elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir ölçülülüğün üçüncü alt ilkesi olan orantılılık kamu yararının korunması ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengenin sağlanmasını gerektirmektedir öngörülen tedbirin bireyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin orantılı ve dolayısıyla ölçülü olduğundan söz edilemez bu itibarla uygulanan tedbirle kişilere aşırı ve orantısız bir yük yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir bu açıklamalar ışığında yukarıda belirtilen sayılı karayolları trafik kanununun maddesinde herhangi bir zorunluluk olmaksızın karayollarında dönüş kuralları dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin çekilmesi suretiyle veya başka yöntemlerle aracın ani olarak yönünün değiştirilmesi veya kendi etrafında döndürülmesi yasaktır maddesi ve maddesinde bu maddenin birinci fıkrasının b ve bentleri hükümlerine uymayan sürücülere türk lirası idari para cezası verilir aynı fıkranın bendi hükümlerine uymayan sürücülere türk lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri altmış gün süreyle geri alınır ayrıca altmış gün süre ile trafikten men edilir bu şekilde sürücü belgesi geri alınanlar psiko teknik değerlendirmeden ve psikiyatri uzmanının muayenesinden geçirilerek sürücü belgesi almasına mâni hali olmadığı anlaşılanlarla bu kanun kapsamında verilen trafik idari para cezalarının tahsil edilmiş olması şartıyla geri alma süresi sonunda belgeleri iade edilir maddesi uyarınca manevra kuralına uymayan kişilerin bir başka ifade ile drift yapan kişilerin idari para cezası ile cezalandırılacağı aracının gün süre ile trafikten men edileceği ve sürücü belgesinin de gün süre ile geri alınacağı öngörülmüştür aynı maddenin devamında yer alan düzenlemede ise son ihlalin gerçekleştiği tarihten geriye doğru beş yıl içinde bu madde kapsamında sürücü belgesi ikinci defa geri alınanların sürücü belgeleri iptal edilir belgesi iptal edilenlerin tekrar sürücü belgesi alabilmesi için sürücü kurslarına devam etmeleri ve yapılan sınavlarda başaralı olarak motorlu taşıt sürücüsü sertifikası almaları gerekir bu kişilerin sürücü kurslarında eğitime başlayabilmeleri için tabi tutulacakları psiko teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesi sonucunda sürücülüğe engel hali bulunmadığını gösterir belgenin sürücü kursuna ibrazı zorunludur hükmüne yer verilmiştir yukarıda belirtildiği üzere davacı tarafından işlemiş olduğu tek fiil nedeniyle aracının gün süre ile trafikten men edildiği davacının tl idari para cezasıesas sayısı karar sayısı ile cezalandırıldığı davacının sürücü belgesinin gün süre ile geri alındığı yani davacının işlemiş olduğu tek fiil nedeniyle davacının eyleminin birden fazla cezai yaptırıma tabi tutulduğu bir başka ifadeyle söz konusu fiiller ile hem davacının aracının gün süre ile trafikten men edildiği hem de sürücü belgesinin gün süre ile geri alınarak davacının tl idari para cezası ile cezalandırıldığı görülmektedir diğer taraftan kanunun maddesinde ise sürücü belgesi geri alınanların yıl içinde ikinci kez aynı fiili işlemeleri halinde sürücü belgelerinin iptal edileceği düzenlemesine yer verilerek ağır bir yaptırım öngörülmüştür dava konusu olayda davacının tl idari para cezası ile cezalandırıldığı davacının sürücü belgesinin gün süre ile geri alındığı görülmekle birlikte davacının aracının gün süre ile trafikten men edildiği davacının aracının trafikten gün süre ile men edilmesinin anayasada düzenlenen mülkiyet hakkı ile ilgili olduğu ve davacının tek fiili neticesinde birden fazla cezai yaptırıma tabi tutulduğu görülmektedir anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde ise her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakabilir hükmü yer almıştır nitekim görülmekte olan davada doğrudan uygulama alanı bulan anılan fıkranın aracının belirli bir süre trafikten menine yönelik kısmı davacının hukuka aykırı tek bir fiili nedeniyle anılan maddede belirtilen diğer bir ceza ile cezalandırılmalarına ilave olarak mülkiyetlerinde bulunan aracın belli bir süre kullanılmasını engellemek suretiyle trafikten meni mülkiyet hakkının ihlaline de sebebiyet vermektedir bu durumda tek eylemin aynı kanunda düzenlenen birden fazla idari yaptırıma konu ceza ile cezalandırılmasına yol açan söz konusu düzenlemenin evrensel hukuk kuralları ve türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine maddesinde yer alan ölçülülük ilkesine ve maddesinde yer alan mülkiyet hakkına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi uyarınca bakılmakta olan davada uygulanacak kural olan sayılı karayolları trafik kanununun aynı fıkranın bendi hükümlerine uymayan sürücülere türk lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri altmış gün süreyle geri alınır ayrıca altmış gün süre ile trafikten menedilir hükmünün anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatiyle anılan kanun hükmünün iptali talebiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesinin konu hakkında vereceği karara kadar işbu davanın esası hakkında verilecek hükmün geri bırakılmasına ertelenmesine beş ay içinde anayasa mahkemesince bir karar verilmezse davanın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına i̇ş bu kararın birer örneğinin taraflara tebliğineesas sayısı karar sayısı sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca işbu kararının aslı ile birlikte işbu karara ilişkin görüşme tutanağının dava dilekçesinin ve dosya içindeki diğer tüm evrakların onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oyçokluğuyla karar verildi | 1,393 |
esas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar ceza hukukunun ana ilkeleri ile anayasanın konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere ülkenin sosyal kültürel yapısı etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinmeleri göz önüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre belirlenir kanun koyucu cezalandırma yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği konularında takdir yetkisine sahip olmakla birlikte bu yetkisini kullanırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını ve öngörülen cezanın cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını da dikkate almak zorundadır suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında suçun toplumda yarattığı infial ve etki kişiler üzerinde oluşturduğu tehlike zarar görenin kişiliği ile ona verilen zararın azlığı veya çokluğu işlenme oranındaki azalma veya artış gibi faktörlerin de dikkate alınması gerekir yasa koyucu olası kastın varlığı halinde sayılı yasanın maddesinin fıkrasının son cümlesinde süreli hapis cezasını öngören suçlarda belirlenen temel cezanın üçte birden yarısına kadar indirileceğini hüküm altına almış ve bu düzenleme ile doğrudan kastla işlenenlere nazaran olası kastla gerçekleştirilen suçlarda bir hafifletme öngörerek eylemin ağırlığına göre bir ceza adaleti sağlamayı amaçlamıştır ne var ki cezanın belirlenmesine dair kuralları düzenleyen sayılı yasanın maddesinin fıkrası hem aynı yasanın maddesinin fıkrasında yer alan indirim oranlarını etkisiz hale getirmekte hem de yasa koyucunun murat ettiği ceza adaleti i̇lkesi ile örtüşmemektedir örnek verilecek olursa bir kimseyi silahla hayati tehlike geçirmesine neden olacak biçimde yaralayan ve fakat olası kastla hareket ettiği saptanan fail hakkında sayılı yasanın maddesinin fıkrası uyarınca belirlenen yıl süreli hapis cezasından olası kastla hareket edildiği için önce aynı yasanın maddesinin fıkrası uyarınca yarı oranında indirim yapılacak bu indirim neticesinde ulaşılan ay süreli hapis cezası üzerinden aynı yasanın maddesinin fıkrasının e bendi uyarınca yarı oranında arttırım yapılarak ay süreli hapis cezasına ulaşılacak mağdur hayati tehlike geçirdiği için aynı yasanın maddesinin fıkrasının d bendi uyarınca bir kat arttırım yapılarak süreli hapis cezasına çıkılacak ancak aynı yasanın maddesinin fıkrasının son cümlesi uyarınca yıl süreli hapis cezasına hükmolunarak aynı netice için doğrudan kastla hareket edenlerle aynı cezaya çarptırılması söz konusu olacaktır hatta sayılı yasanın maddesinin fıkrasının amir hükmü uygulandığında ortaya çıkan bu durumu yargıtay ceza genel kurulu da görüşmüş ve tarih esas ve karar sayılı ilamı ile olası kastın haksızlık payı doğrudan kasta kıyasla daha az olduğundan bu şekilde uygulama yapılması ceza adaletine ve kanun koyucununesas sayısı karar sayısı amacına da uygun olacaktır şeklindeki gerekçeyi ortaya koyarak sayılı yasanın maddesinin fıkrasının amir hükmüne aykırı bir uygulama benimsemiştir i̇şte bu nedenlerle iptali istenen yasa hükmünün hukuk devletinde aranan suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunması niteliğine aykırı olduğu değerlendirilmiştir talep mahkememizde görülmekte olan davada uygulama yeri bulunan ve mahkememizce türkiye cumhuriyeti anayasasına aykırı olduğu düşünülen sayılı yasanın maddesinin fıkrasında yer alan olası kastla ibaresinin i̇ptali̇ne karar verilmesi türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi uyarınca türk milleti adına yargı yetkisini kullanan bağımsız çorum ağır ceza mahkemesi tarafından arz ve talep olunur | 537 |
esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi̇ne başvuru şekli̇ ve nedeni̇ anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada davacının adana i̇li çukurova i̇lçesi kurttepe köyü ada parsel numaralı taşınmazına davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile tl zararın ödenmesi ile ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir koruma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkan i̇ması için kamu yararı bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rg hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet demektir anymah es ka amkdsy sy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sınırı içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsylshl rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir anymah es ka rg sayı tespit ve yorumları bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılıresas sayısı karar sayısı gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektir anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkım hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel haklan gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde rayiç bedel ödenmek suretiyle kamulaştırma ve devletleştirme mümkündür ve anayasa ve inci maddelerde düzenlenmiştir mülkiyeti anayasa teminatı altında bulundurmanın ülke ekonomisinin ihtiyacı olan uluslararası ilişkileri geliştireceği yabancı sermayenin ülkemizde yatırım yapmasını mümkün kılacağı bu ilişkilerde ülke menfaatlerine öncelik tanınması durumunda ise ekonomik büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art noesas sayısı karar sayısı mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkında kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoldt klein s mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatını taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkım anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel hakları kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen haklan ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşeresas sayısı karar sayısı miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi miras hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanın güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi haklan ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkım sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkım özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbestisini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşist komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde davaesas sayısı karar sayısı konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen geçici madde bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasal hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmazlığımızı da etkileyecek şekilde yılına kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriylebağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan haklan sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yaran sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan haklan mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan an türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifine bağlı olarak bir gelişme gösterdiğiesas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktır kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yararı ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilme sinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet saçısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü oybirliğiyle karar verildi | 2,933 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı ile davalılar arasında mahkememizde görülmekte olan babalık davasının görülmesi sırasında mahkememizce tarihli celse ara kararı ile davada uygulama yeri olan tmk maddesinin anayasaya aykırı olduğu değerlendirilip somut norm denetimi için dosyanın anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir soybağının tespitine ilişkin kurallar kamu düzenine ait nüfus kayıtların doğru tutulması ve aile hukukunun evlenme yasağına ilişkin kurallarının uygulanması ile doğrudan ilgilidir soybağının tespiti ve doğru olarak nüfus kütüğüne işlenmesi hukuk sistemimizde kamu düzenine ait kurallardandır tmknun maddesi ile belirlenen süre geçtikten sonra hak düşürücü sürenin kamu düzenine ait dava şartlarından olduğu da gözetildiğinde hatalı veya eksik tescil edilmiş resmi nüfus kütük kayıtlarının düzeltilmesi imkanı ortadan kalkmaktadır bu durum kamu yararına açıkça aykırıdır davamızda ise davacının davasını ispatladığı faraziyesinde babasının hanesi ile nüfus kütüğünde irtibatı hak düşürücü süre uygulandığında imkansız hale gelecek ve miras hukukundan kaynaklanan haklarını kullanamayacak bu amaçla açacağı davalar aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedilebilecektir anılan gerekçelerle ilgili yasa kuralının kamu düzenine ve anayasanın maddesine aykırı olması nedeni ile iptali gerekmektedir saygı ile arz ederim | 176 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümünde aynen şöyle denilmektedir i̇ptal talebi ile başvuruda bulunduğumuz sayılı kanun hükmünde kararname yüce mahkeme tarafından anayasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle iptal edilen sayılı yetki kanununa dayanılarak çıkartılmış adet kanun hükmünde kararname dizisinden bir tanesidir sayılı yetki yasasının iptali başvurumuzda geniş olarak izah edildiği gibi bu kanun hükmünde kararnameler hükümetin parlamenter demokrasiye ve hukukun üstünlüğü prensibine inançsızlığının belirgin bir göstergesidir muhalefette iken farklı iktidarda iken farklı hukuk anlayışı sergileyen hükümet ortakları kendi inançlarına dahi ters düşerek hukuku ihlal etmekten çekinmezlerken milletten kanunlara saygılı olmasını nasıl bekleyebilirler demokratik bir hukuk devletinde devlete egemen olan en üstün güç kuşkusuz kanunilik ilkesidir bu ilke hiç kimsenin anayasada belirtilenden daha fazla yetkiye sahip olmadığını ve hiç kimsenin anayasanın verdiği yetkilerden fazlasını kullanamayacağını emreder yetki kanunu iptal edilmiş bir kanun hükmünde kararname düpedüz anayasaya aykırıdır yoksa kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğuna ilişkin anayasa hükmü ortadan kalkar bir hukuk devleti olan devletimiz bugün kanunlardan çok kararnamelerle idare edilir bir hale getirilmek istenmektedir yürürlükteki kanunların bazı maddeleri dahi kararnamelerle değiştirilmekte kanun tasarısı olarak meclise sevk edilen tasarılar geri çekilerek kanun hükmünde kararname olarak yeniden düzenlenmektedir kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin acil hallerde beklemeye tahammülü olmayan zorunlu durumlara münhasıran kullanılacağı olağan bir yol olmadığı anayasanın nci maddesindeki yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükmünde ifadesini bulmaktadır bu amir hükme rağmen anayasanın ruhuna ve lafsına aykırı olarak hükümet meclis gündeminde uzun süredir bekleyen fakat mutabakat sağlanamadığı için görüşülemeyen pek çok kanun tasarısını kanun hükmünde kararname olarak düzenleyip yeniden meclise sevketmiştir bu kararnameler yetki yasasının iptal edilmesi ile de hukuki dayanaktan yoksun kalmıştır i̇ptalini istediğimiz sayılı sosyal sigortalar kurumu kanunu ile sayılı genel kadro ve usulü hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararname gerek sevk ediliş şekli bakımından gerek muhteva bakımından gerekse iptal edilmiş bir yetki yasasına dayanmış olması bakımından anayasaya aykırı unsurlar ihtiva etmektedir şöylekiesas sayısı karar sayısı söz konusu kanun hükmünde kararname tarihinde hükümet tarafından kanun tasarısı olarak türkiye büyük millet meclisine sevk edilmiş ilgili komisyonlarda görüşülerek genel kurul gündemine alınmıştır ancak uzun süre gündemde kalmasına rağmen mecliste görüşülmesi mümkün olmadığından daha doğrusu meclisten geçirilemeyeceği anlaşıldığından hükümet tarafından kanun hükmünde kararname olarak düzenlenip yeniden meclise sevkedilmiştir tasarının sağlık ve sosyal i̇şler komisyonunda görüşülmesi sırasında geçici ve geçici ncü maddelerin anayasaya aykırı oldukları ileri sürülmüş bunun üzerine komisyon tarafından adalet bakanlığından görüş istenmesi kararlaştırılmıştır hükümet tasarısında imzası bulunan adalet bakanının bu defa da anayasaya aykırı bir düzenlemenin söz konusu olmadığı yolunda komisyona görüş bildirmesi üyelerce tasvip edilmediğinden hukuk fakültesi öğretim üyelerinden bir temsilcinin görüşleri doğrultusunda söz konusu maddelerde bazı değişiklikler yapılmıştır yukarıdaki izahlardan da anlaşılacağı gibi bu kanun hükmündeki kararname anayasanın nci maddesinin ruhuna aykırı olarak meclise sevk edilmiş yasal dayanaktan yoksun anayasaya aykırı hükümler ihtiva eden bir kanun hükmünde kararnamedir i̇ptal edilmesi gerekir maddelere i̇lişkin i̇ptal gerekçelerimiz anayasanın nci ve nci maddelerine aykırılık sayılı kanun hükmünde kararnamenin geçici ncü maddesi ile yapılan düzenleme anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesine ve nci maddesinde ifade edilen sözleşme hürriyeti prensiplerine aykırılık teşkil etmektedir şöyleki geçici ncü maddenin nci ve nci fıkraları kurumun sahibi veya ortağı bulunduğu gayrimenkuller için tarihinden önce tarih ve sayılı borçlar kanunu ile tarih ve sayılı gayrimenkul kiraları hakkında kanuna göre yapılmış olan kira sözleşmeleri sözleşmelerin bitim tarihinden itibaren ay sonra işletme hakkının devrine ilişkin sözleşmeler ise bu kanun hükmünde kararnamenin yürürlük tarihinden itibaren ay sonra sona erer eski kiracının gün içinde yeni kira bedeli ve şartları üzerinden tarih ve sayılı gayrimenkul kiraları hakkında kanun hükümlerine göre kira sözleşmesi yapmaya veya teklif edilen yeni kira bedeline sulh hukuk mahkemeleri nezdinde itiraz etmeye hakkı vardır günlük süre içinde itiraz ve rüçhan hakkını kullanmayan ve gayrimenkulu tahliye etmeyen kiracıların tahliyesi icra memurluğunca sağlanır şeklinde düzenlenmiştir kısaca yapılan bu düzenlemeyle sosyal sigortalar kurumunun sahibi olduğu gayrimenkuller için tarihinden önce yapılmış olan kira sözleşmeleri ay içinde sona erdirilmektedir yani borçlar kanunu ve gayrimenkul kiraları hakkında kanunun genelesas sayısı karar sayısı hükümlerine göre taraflar arasında yapılmış olan kira sözleşmeleri özel bir kanunla tek taraflı olarak ortadan kaldırılmaktadır bu durum anayasanın nci maddesinde ifade edilen türkiye cumhuriyeti demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir prensibi ile nci maddesinin nci fıkrasında yer alan herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir özel teşebbüsler kurmak serbesttir hükmüne aykırıdır türkiye cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir anayasa mahkemesinin bir çok kararında da belirttiği gibi hukuk devleti ilkesi her türlü eylem ve işlemin hukuka uygun olması kanun koyucunun çalışmalarında kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması devletin tüm organları üstünde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması demektir hal böyle olunca yapılan düzenlemenin hukukun üstünlüğü ilkesi ve sözleşme hürriyeti prensibi ile bağdaştığı söylenemez zira taraflar arasında genel hükümlere göre yapılmış olan akit özel bir kanunla tek taraflı olarak ortadan kaldırılmaktadır kamu yararı gözetilmiş olsa bile hiçbir kural hukukun üstünlüğü prensibine aykırılığın mazereti olamaz bu itibarla geçici ncü maddenin anayasaya aykırı olduğundan iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın nci ve nci maddelerine aykırılık kanun hükmünde kararnamenin geçici ncü maddesiyle yapılan düzenleme anayasanın mülkiyet hakkına ilişkin nci maddesiyle kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini düzenleyen nci maddesine aykırılık teşkil etmektedir geçici ncü maddenin nci ve nci fıkraları kurumun mülkiyetinde bulunan gayrimenkullerden nitelikleri itibariyle satışa elverişli olanlar bu kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ay içerisinde devir tarihlerindeki rayiç bedelleri üzerinden hazineye devredilir devredilen gayrimenkuller ayrıca bir fera işlemine gerek olmaksızın tapu sicilinde hazine adına tescil edilir devredilecek gayrimenkullere ilişkin karar ve uygulama esasları hazine ve dış ticaret müsteşarlığı sosyal sigortalar kurumu genel müdürlüğü ve milli emlak genel müdürlüğü yetkililerinden oluşan bir komisyonca belirlenir komisyonun aldığı kararlar sosyal sigortalar kurumu yönetim kurulunun uygun görüşü üzerine çalışma ve sosyal güvenlik bakanı hazine ve dış ticaret müsteşarlığının bağlı olduğu bakan ve maliye bakanı tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girer şeklinde düzenlenmiştir yani bu madde ile kurumun mülkiyetinde bulunan bazı gayrimenkullerin hazineye devredilerek satışı öngörülmektedir sayılı kanun ile kurulmuş olan sosyal sigortalar kurumu sigortalı emekli ve bunların eş ve çocuklarından oluşan milyon vatandaşımızın sosyal güvenliğini sağlayan büyük bir kuruluşturesas sayısı karar sayısı kuruluş kanununun nci maddesinin nci fıkrasında ifade edildiği gibi kurum bu kanun ve özel hukuk hükümlerine tabidir mali ve idari bakımdan muhtardır ve tüzel kişilikte bir devlet kurumudur kurumun gelirleri büyük ölçüde işverenlerin ve bazı sigorta kolları için ayrıca işçi ve hizmetlilerin ödedikleri primlerden oluşmaktadır en yüksek karar organı ise yönetim kuruludur yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi sosyal sigortalar kurumu mali ve idari bakımdan özerk bir kamu tüzel kişisidir mal varlığının büyük bir bölümü işçi ve işveren primlerinden elde edilen gelir sayesinde kazanılmıştır bu mal varlığı üzerindeki her türlü tasarruf yetkisi ise kurumun en yetkili organı olan yönetim kuruluna aittir anayasanın nci maddesinin nci fıkrasında anayasanın nci kısmının nci ve nci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile ncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez denilmektedir mülkiyet hakkını düzenleyen nci madde bu kapsamda mütalaa edildiğinden buna ilişkin hükümlerin kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi söz konusu olamaz geçici ncü madde ile yapılan düzenleme mülkiyet hakkının devrini öngördüğünden kanun hükmünde kararname ile düzenlenmemesi gereken bir husustur madde bu yönüyle anayasanın nci maddesine aykırıdır ve iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın nci maddesi herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz hükmünü amirdir kararnamenin geçici ncü maddesinin nci fıkrasında devredilecek gayrimenkullere ilişkin uygulama esasları bir komisyonca belirlenir ve komisyonun aldığı kararlar sosyal sigortalar kurumu yönetim kurulunun uygun görüşü üzerine ilgili bakanlar tarafından onaylanarak yürürlüğe girer denilmektedir maddede her ne kadar sosyal sigortalar kurumunun uygun görüşü alınır denilmekte ise de asıl tasarruf yetkisi kurumun bağlı bulunduğu bakanın ve hükümetin elinde sayılır zira söz konusu düzenleme tasarı olarak meclise geldiğinde yönetim kurulunun görüşünün alınması düşülmezken komisyonda bu ibare eklenmiştir yani hükümetin asıl maksadı kurumun tek temsilcisi olan yönetim kurulunu fiilen dışlayıp kurumun mülkiyetinde olan gayrimenkulleri satışa çıkarmaktır kurumun gerek kamu kuruluşlarından gerekse özel kuruluşlardan milyarlarca liralık prim alacağını tahsil etme yoluna gitmeden elindeki mal varlığını satışa çıkararak ekonomik çıkmazdan kurtarılması gibi bir çözümün uzun vadede kurumu daha da büyük çıkmazlara sürükleyeceği kaçınılmazdır yasayla getirilen düzenleme kuruma iradesi dışında mallarını satma yükümlülüğü getirerek yönetim kuruluna ait olan bir karar yetkisini yürürlüğe koymaktadır yönetim kurulu mevcut sistemde gerek görürse gayrimenkullerini satışa çıkarmaya her zaman yetkilidir getirilen düzenleme ise mülkiyeti işçilere ait olan kurum mallarının yönetim kurulu yetkisiesas sayısı karar sayısı dışında satışını öngörmektedir geçici ncü madde bu yönü ile de anayasanın nci maddesine aykırıdır i̇ptal edilmesi gerekir anayasanın ncü maddesine aykırılık iddialarımız bu kanun hükmünde kararname anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesi kararları ile sabit olan yetki kanunlarının bir benzeri hatta daha da kapsamlısı olan ve anayasa mahkemesince iptal edileceği muhakkak görülen bir yetki yasası esas alınarak çıkarılmıştır bu da anayasa mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesine ters düşmektedir kararname bu yönüyle de tamamıyle anayasaya aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun bir durum arzetmektedir bu nedenle iptal edilmesi gerekmektedir | 1,488 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ yerel mahkemenin günlü başvuru kararında olaya ilişkin açıklamadan sonra gerekçe bölümü aynen şöyledir ağustos tarih sayılı resmi gazetede yayınlanan tarihli anayasa mahkemesi kararı ile sayılı yasanın nci maddesinin ncü fıkrası tapulu yerlerle ibaresiyle sınırlı olarak iptal edilmiş bunun dışındaki fıkra hükmü iptal kapsamı dışında kalmıştır ncü fıkranın iptal kararından sonraki şekline göre orman sınırları içerisinde kalan veya orman sınırları dışına çıkarılan alanlardaki iskân suretiyle veya toprak tevzii yoluyla verilen yerler işlemleri tamamlanmamış olsa dahi başka bir şart aranmadan hak sahipleri adına tespit ve tescil edilir bu hüküm karşısında nizalı parseli kapsadığı belirlenen davalı tarafa ait iskân tapusuna göre tescil kararı verilmesi gerekmektedir ancak bu durumda orman kapsamı içinde kalan taşınmaz bölümü ile önceden orman iken daha sonra orman kapsamı dışına çıkarıldığı anlaşılan taşınmaz bölümlerinin de davalı tarafın özel mülkiyetine geçeceği ortadadır ki bu durum anayasanın ve ncu maddeleri hükümlerine aykırıdır kesinleşen orman rejimi içinde kalan tapu kayıtları sayılı yasa gereğince devletleştirilmiş olması nedeniyle yasal değerini yitirmiştir bu durumdaki tapu kayıtlarına ne şekilde tesis edilmiş olursa olsun sonradan geçerlilik tanımak ve bunun sonucu olarak devlet ormanının özel mülkiyete konu olmasını sağlamak anayasanın bu konuda koyduğu kurallara ters düşmektedir anayasanın ncü maddesinde topraksız olan veya yeteri toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması üretimin düşürülmesi ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramazdenilmektedir sayılı yasanın maddesinin uygulanması halinde devlet ormanlarının küçülmesine yol açılacağı ortadadır bu konu itibarla iptali istenen yasa hükmü anayasanın ncü maddesine aykırıdır anayasanın ncu maddesinde devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz hükmü yer almaktadır anayasa mahkemesinin yukarıda sözü edilen tarihli iptal kararında da açıkça belirtildiği gibi devlet ormanı ve toprağı ile birlikte orman sayılan bir yeri yerleşim dağıtım yoluyla özel mülkiyete konu yapmak ya da devretmek anayasanın yasakladığı hususlardandır sayılı yasanın nci maddesine göre orman içi bir yere ilişkin olarak sonradan alınan tapu gibi orman tahdidi yapıldıktan sonra daha önce alınmış olsa da hukuksal değerini yitirip geçersiz duruma düşen tapu kaydı iptali istenen ncü fıkra değerini yitirip geçersiz duruma düşen tapu kaydı iptali istenen ncü fıkra ile geçerli hale getirilmekte kayıtlarda yazılı tapu malikleri hak sahibi yapılmaktadır sözü edilen fıkra hükmü sayılı yasanın ve sayılı yasalarla değişik nci maddesinin ve fıkralarına karşın hiçbir koşul aramaksızın tarım arazisi niteliğinde bulunmayan tümüyle orman örtüsüyle kaplı ve orman sayılan bir yer için ne şekilde alınmış olursa olsun tapuları geçerli sayarak malikleri adına tescil olanağı getirmiş bulunmaktadır anayasanın ncu maddesinin son fıkrasının mümkün kıldığı durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamaz kime olursa olsun orman içindeki tapulu yerlerin verilmesi bir tür daraltmadır bu yüzden iptali istenen ncü fıkra hükmü anayasanın ncu maddesine aykırıdır | 424 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davalı alacaklı vekilinin verdiği cevapta olayda uygulanacak mknun maddesinin anayasaya aykırı olduğu ve dolayısıyla defi yoluyla dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini savunmuştur mahkemece yapılan inceleme sonunda gerçekten de olayda uygulanacak olan yasa maddesi olan mkun maddesinde koca menfaatine olarak karı tarafından üçüncü şahsa karşı iltizam olunan borçlar için dahi hüküm böyledir düzenlemesi karşısında bu düzenlemenin anayasanın maddesinde belirtilen herkes dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar demektedir anayasanın maddesinde ise herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir temel hak ve hürriyetler kişinin topluma ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder demekle mkun maddesinde belirtilen kısıtlamanın evli kadını bir anlamda kocasının vesayeti altına yani mahdut ehliyetli kişiler durumuna düşürmektedir ki bu da anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil etmektedir sonuç ve i̇stem sayılı türk kanunu medenisinin maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesi takdirlerine arz olunur | 191 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin günlü kararının gerekçesi özetle şöyledir sanıkların işlettikleri kıraathanede kaçak iskambil kağıdı ele geçirilmesiyle toplu tekel kaçakçılığı suçunu işledikleri savında bulunulmuştur sayılı yasanın maddesi tekel yönetiminin müsaadesi olmaksızın oyun kağıdı imal ve ithal edenlerden tekel resminin on mislinin alınacağını öngörmüştür suç sabit olursa sayılı yasanın değişik maddesi gereğince sanıklar yıl arasında ağır hapis ve resim tutarının beş misli ağır para cezası ayrıca madde uyarınca yıl arası genel güvenlik gözetim altında bulundurulma cezasıyla cezalandırılacaklardır bilirkişi incelemesinde iskambil kağıtlarının toplam piyasa değerinin kullanılır durumda olanların toplam cif değerinin lira olduğu saptanmıştır sayılı yasa ile değişmeden önce sayılı yasanın maddesi tekel eşyası ya da başka bir ayırım yapmadan kaçak olarak yurda sokulan tüm eşyalar için hürriyeti bağlayıcı ceza öngörmekte idi sayılı yasanın maddesiyle eklenen dördüncü fıkra mal veya eşyanın özel kanunlarla veya ithalat ve ihracat rejimi kararlarıyla memlekete ithal veya ihracı yasaklanmamış olmakla birlikte gümrüklenmiş piyasa değerinin otuz milyon lirayı geçmemesi ve tekele tabi maddelerden olmaması halinde ikinci fıkradaki ağır hapis cezasına hükmedilmeyip sadece üçüncü fıkraya göre ağır para cezasına ve mal veya eşyanın müsaderesine karar verileceği hükmünü getirmiştir böylece tekele bağlı eşya kaçakçılığında değerine bakılmaksızın hürriyeti bağlayıcı ceza verilecek tekele bağlı olmayan eşya kaçakçılığında ise bu ceza ancak gümrüklenmiş piyasa değeri milyon lirayı geçtiğinde uygulanabilecektir tekele bağlı kaçak eşyanın değeri bin lira olsa da sayılı yasanın değişik ve maddeleri uygulanacak ayrıca genel güvenlik gözetimi altında bulundurulma kararı verilecek oysa tekele bağlı olmayan ve gümrüklenmiş piyasa değeri otuz milyon lirayı aşmayan eşya söz konusu olunca hürriyeti bağlayıcı ceza verilmeyecektir böylece bu iki değer arasında aşırı fark olmasına karşın cezalar arasında değeri fazla olan eşya lehine ve az olanın aleyhine adalet ilkelerine aykırı biçimde ceza getirilmiştir bu durum anayasanın genel esaslarına ve eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir anayasanın devletin temel amaç ve görevlerini belirleyen maddesi ile yasa önünde herkesin eşitliğini açıklayan maddesine aykırılık oluştuğundan sayılı yasanın değişik maddesine sayılı yasa ile eklenen dördüncü fıkrasındaki ve tekele tabi maddelerden olmaması halinde ibaresinin iptali gerekir | 324 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin iptal isteminin gerekçe bölümü özetle şöyledir sayılı i̇darî yargılama usulü kanununun sayılı yasa ile değişik maddesine göre iptal davası açabilme kişisel hak ihlâli koşuluna bağlanmış ve böylece idarenin birçok işlemi yargı denetiminin dışında bırakılmıştır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu maddesinde de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık bulunduğu belirtildikten sonra yargı denetiminin dışında kalan kimi idarî işlemler sayılmıştır hukuk devleti insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir anayasanın maddesinde anayasa hükümlerinin yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu kanunların anayasaya aykırı olamayacakları maddesinde de herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanarak yargı organları önünde davacı veya davalı olarak sav ve savunma hakkına sahip olduğu kuralına yer verilmiştir i̇dareye sağlanan yetkilerle yönetilenlere sağlanan güvenceler arasında adil bir dengenin kurulması ve idarenin hukuka uygun davranması ancak yargısal denetim yoluyla sağlanabilir bu nedenle özel ve tüzel kişilerin dava açma haklarını belirleyen düzenlemelerin hukuk devleti ilkesi ile yakından ilgisi vardır sayılı i̇darî yargılama usulü kanununun maddesinde yapılan değişiklikten önce bir idarî işlemden dolayı menfaatı ihlâl edilenler bu işlem aleyhine iptal davası açabilirken yapılan değişiklik sonucu kişisel hak ihlâli koşulu getirilmiştir bununla da yetinilmeyerek geçici maddeyle de sayılı yasanın yürürlüğünden önce açılmış olup devam eden veya hükme bağlanmış olup da kesinleşmemiş bulunan davalara da değişik maddenin uygulanacağı öngörülmüştür menfaat fayda yarar veya çıkar anlamına gelip doktrinde davacı ile iptali istenen idarî işlem arasında ciddi ve ölçülü bir ilginin olması menfaat ihlâli koşulunun gerçekleşmesi için yeterli sayılmış iken daha dar bir anlamı olan hak ihlâli koşulunun getirilmesi ile birçok idarî eylem ve işlem yargı denetiminin dışında bırakılmıştır i̇darî işlemlerden büyük bir çoğunluğu dava konusu işlemde olduğu gibi herhangi bir kimsenin maddî veya manevî varlığında bir azalma meydana getirmeyeceği için dava konusu yasa kuralı ile hukuka aykırı bile olsa bu tür idarî işlemler aleyhine iptal davası açılamayacaktır bu durum ise hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz belirtilen nedenlerle sayılı i̇darî yargılama usulü kanununun maddesinde sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucu getirilen kişisel hakları ihlâl edilenler esas sayısı karar sayısı ibaresi ile aynı yasa ile getirilen geçici maddesi anayasanın ve maddelerine aykırı görüldüğünden iptalleri için anayasa mahkemesine başvurulmuştur | 395 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin başvuru kararının gerekçe bölümü aynen şöyledir i̇ptali istenilen sayılı belediye kanununun nci maddesi belediye reisi ile bilumum belediye memurları ve müstahdem leri vazifelerinden münbais veya vazifelerin ifası esnasında hadis olan cürümlerinden dolayı memurin muhakematı kanunundaki ahkama tabidir şeklindedir belediye kanununun bu maddesi ayrıca yargıtay içtihatları ile de uygulanması gereken kural olarak yeretmiştir anayasanın uncu maddesinde açıklandığı gibi hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz belediye kanununun nci maddesi bu haliyle işçilerden yalnızca belediye işçilerini memur kabul ederek bunlar hakkında memurin muhakematı hakkındaki kanun hükümlerinin uygulanmasını kabul etmektedir memurların vazifeleri esnasında işleyeceği suçlardan dolayı yargılanmaları için teminat niteliğinde olan memurin muhakematına tabi olma halinin belediye kanunu ile işçilerden sadece belediye işçilerine tanınmış olması anayasanın uncu maddesine aykırıdır yasa belediye memurları ile müstahdemleri ayırmıştır yani burada belirtilen müstahdemler belediyede görev yapan işçiler olup ayrıca sayılı yasaya tabi olmalarına rağmen yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan kamu kuruluşlarında çalışan müstahdem hizmetli memurin muhakemetı hakkındaki kanun hükümlerinden fayda lanamamaktadır yukarıda açıklandığı gibi anayasanın uncu maddesine aykırı olan nisan tarih ve sayılı belediye kanununun nci maddesinin anayasaya aykırılığı hususunun incelenmesi yönünden itirazen iptal talebimizin kabulü ile yasa maddesinin uygulamadan kaldırılmasına karar verilmesi arz ve talep olunur | 201 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raz ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir i̇ti̇razin konusu gün ve sayılı askeri mahkemeler kuruluş ve yargılama usulü kanununun maddesinin birinci cümlesi başvuruda dayanilan anayasa maddesi̇ gün ve sayılı anayasanın ve maddeleri i̇ti̇raza konu somut olay inci kolordu komutanlığı askeri savcılığının gün ve e sayılı iddianamesi ile sanığın tarihinde birliğinden firar ettiği ve tarihinde de kendiliğinden birliğine katılarak altı hafta içinde kendiliğinden gelmekle son bulan firar suçunu işlediğinden bahisle sayılı acknun ve maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile mahkememize kamu davası açmıştır sanık hakkında tanzim edilen söz konusu iddianame mahkememizce tarihinde kabul edilerek sanığın yargılamasına başlamıştır askeri̇ mahkemeleri̇n yargilama görev ve yetki̇leri̇ni̇n yasal mevzuat açisindan i̇ncelenmesi̇ askeri mahkemelerin görev ve yetkilerinin pozitif hukukumuzdaki birinci kaynağını sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının askeri yargı başlıklı maddesi oluşturmaktadır öte yandan sayılı askeri mahkemelerin kuruluşu ve yargılama usulü kanununun ve devamı maddelerinde askeri mahkemelerin görev alanı tarif edilmiştir askeri mahkemelerin yargılama usulünün temelini ise sayılı askeri mahkemelerin kuruluşu ve yargılama usulü kanunu ile sayılı ceza muhakemesi kanunu hükümleri oluşturmaktadır somut olay ve anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ inci kolordu komutanlığı askeri savcılığının gün ve e sayılı iddianamesi ile sanığın tarihinde birliğinden firar ettiği ve tarihinde de kendiliğinden birliğine katılarak altı hafta içinde kendiliğinden gelmekle son bulan firar suçunu işlediğinden bahisle sayılı askeri ceza kanununun ve maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile mahkememize kamu davası açıldığı sanığa isnat edilen eylemin sırf askeri suça ilişkin bir suç olduğu hususunda her hangi bir sorun olmadığı mahkememizce tespit edilmiştir asker kişi kavramı sayılı yasanın maddesinde tanımlanmış ve buna göre muvazzaf askerler subaylar astsubaylar askerî öğrenciler uzman jandarmalar uzman erbaşlar erbaş ve erler yedek askerler askeri hizmette bulundukları sürece milli savunmaesas sayısı karar sayısı bakanlığı veya türk silahlı kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan sivil personel askeri işyerlerinde çalışan ve i̇ş kanununa tabi bulunan işçiler rızası ile türk silahlı kuvvetlerine katılanlar asker kişi olarak nitelendirilmektedir sanığın dosya kapsamında bulunan evraklarının yapılan incelemesinde ise tertip piyade er olduğu ve tarihinde ise terhis edildiği dolayısıyla sanığın iddianamede isnat edilen eylem sırasında asker kişi olduğu hususunda da bir tereddüt bulunmamaktadır öte yandan sayılı askerlik kanununun ve maddeleri gereği sanık askerlik şubesinden sevk edildiği tarih olan ile terhis tarihi olan arasında muvazzaf askerlik hizmetini piyade er olarak tamamladığı dolayısıyla sanığın terhis tarihinden itibaren asker kişi sıfatının bulunmadığı ortadadır asker kişi sıfatı devam ettiği süre zarfında sanığın yargılanmasında görevli mahkemenin askeri mahkememizin olduğu konusunda bir duraksama ve tereddüt bulunmamaktadır sanığın asker kişi sıfatını kaybettiği tarihinden sonra ise sanığın yargılanmasına sayılı yasanın maddesinin birinci cümlesi dayanak gösterilerek mahkememizce devam edilmektedir söz konusu yasa maddesinde aynen askeri mahkemelerde yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez ibaresine yer verilmektedir oysa sayılı anayasanın maddesinde ise savaş hali haricinde asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz hükmüne yer verilmektedir yargılama konusu somut olayda sanığın tarihi itibariyle asker kişi sıfatı ortadan kalkmış durumdadır bu bağlamda sayılı yasanın maddesinin birinci cümlesi ile konulan norm anayasanın maddesi ile ortaya konulan norma aykırılık oluşturmaktadır tüm bu anlatımlardan hareketle sayılı yasanın maddesinin birinci cümlesi açıkça sayılı anayasamızın maddesine ve dolayısıyla yine anayasamızın maddeleri bağlamında hukuk devleti ilkesine kanun önünde eşitlik prensibine anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine kanuni hâkim güvencesi ile anayasamızda ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde ifade edilen adil yargılanma hakkına açıkça aykırılık teşkil etmektedir sonuç ve i̇stem yukarıda izah edilen gerekçe hukuksal dayanaklar ile işin önemi dikkate alınarak öncelikle sayılı yasanın maddesinin birinci cümlesi olan askeri mahkemelerde yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez hükmünün yürürlüğünün durdurulmasina daha sonra işin esasına girilmek suretiyle sayılı anayasamızın maddesine ve dolayısıyla yine anayasamızın ve maddelerine aykırı olan sayılı yasanın maddesinin birinci cümlesi olan askeri mahkemelerde yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez hükmünün i̇ptali̇ne karar verilmesi hususunda gereğini arz ederim | 630 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme anayasaya aykırılık savını özetle şu gerekçeye dayandırmaktadır esas bakımından taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının işçilik ve memurlukta geçen hizmetlerinde bir ayrım gözetilmeksizin kıdem tazminatının ödenmesi ile ilgilidir sayılı i̇ş yasasının maddesinin dördüncü fıkrasında c emekli sandığı kanunu ve sosyal sigortalar kanununa veya yalnız sosyal sigortalar kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle sosyal sigortalar kanununa göre yaşlılık veya malûllük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir hükmüne yer verilmiştir ayrık durum altıncı fıkrasında ancak bu tazminatın c emekli sandığına tabi olarak geçen hizmeti süresine ait kısmı için ödenecek miktar yaşlılık veya malûllük aylığının başlangıç tarihinde c emekli sandığı kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz biçiminde belirtilmiştir bu miktarın saptanmasında emekli sandığından ayrılma günündeki derece ve kıdem esas alınmaktadır aynı işi gören bir kimsenin bir yasa ya da kararname ile işçi veya memur statüsüne geçirilmesi durumunda anayasanın maddesinin ikinci fıkrasına uymayan bir uygulama ortaya çıkmaktadır memurlukta geçmiş hizmetler kazanılmış hak durumunun uygulanmasını zorunlu kılar getirilen hükümle anayasanın maddesindeki sözleşme yapma özgürlüğü işçinin elinden alınmıştır böylece bu kısıtlama anayasanın ve maddelerine uygun düşmemektedir biçim yönünden sayılı i̇ş yasasının maddesini değiştiren günlü sayılı yasa tasarısının cumhuriyet senatosunda görüşülmesinde verilmiş bir ivedilik önergesi yokken ivedilikle görüşme kararı alınması i̇çtüzük hükümlerine uygun olarak öne sürülen yoklama istemi üzerine yeter sayı bulunup bulunmadığını belirtmek için yoklama yaptırılmamış olması i̇vedilik konusundaki oylamanın hemen ardından yapılan yoklamada çoğunluğun bulunmadığı saptanmıştır bu durumda ivedilik kararının oylanması sırasında da çoğunluğun bulunmadığı anlaşılmaktadır görüşmelerde plân komisyonu raporu yerine sosyal i̇şler komisyonu raporunun esas tutulmasıesas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılığı oluşturmaktadır bu nedenlerle sayılı yasanın değişik maddesinin ancak sözcüğü ile başlayan altıncı fıkrasının anayasaya aykırı olduğu savının ciddi olduğu kanısına varılarak anılan fıkranın iptali istenilmiştir | 311 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun maddesinde maliye bakanlığınca belirlenen amme alacaklarının yine maliye bakanlığınca tesbit edilen bankalar veya postahaneler aracı kılınmak suretiyle ödenebileceği bankalarca tahsil edilen amme alacaklarının tahsil edildikten sonra azami gün içinde postahaneler aracılığıyla tahsil edilenlerin ise azami gün içinde tc merkez bankasına aktarılması gerektiği tahsil edilen amme alacaklarının yasada belirtilen azami sürelerde tc merkez bankasına intikal ettirilmemesi halinde amme alacağının gecikme faiziyle birlikte tahsilatı yapan kuruluştan tahsil edileceği hükme bağlanmış maddenin sayılı yasayla eklenen bilahare sayılı yasayla değiştirilen son fıkrasında ise tahsilatı yapan ilgili kuruluşların bu görevleri süresinde yerine getirmeyen sorumlularından ödemeye konu amme alacağının nispetinde ayrıca ceza tahsil olunur hükmüne yer verilmiştir yukarıda alınan maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere anılan maddeyle mükelleflerin vergilerini kolaylıkla ödeyebilmeleri için postahaneler ve bankalar aracı kılınmak suretiyle ödeme imkanı getirilmiş maddeye sayılı yasayla eklenen beş fıkrada ise bankalar ve postahaneler vasıtasıyla tahsil edilen amme alacaklarının yasada belirtilen süreler içinde merkez bankasına intikal ettirilmemesi halinde uygulanacak müeyyideler öngörülmüştür getirilen müeyyideleri iki kısımda ele almak mümkündür süresinde intikal ettirilmeyen amme alacağının gecikme faiziyle birlikte ilgili aracı kuruluştan tahsili süresinde intikal ettirilmeyen amme alacağının oranında ve idari para cezası niteliğindeki miktarın aracı kuruluşun müdürlerinden tahsili amme alacağının geç intikali nedeniyle ilgili kuruluştan tahsil edilecek olan gecikme faizi devletin amme alacağını belli bir süre kullanmaması karşılığında alınan ceza niteliğinde olup devletin zararının önlenmesi amacını taşıdığı kuşkusuzdur sözkonusu gecikme zammının tahsili ile de devletin uğradığı zararın giderilmiş olacağı açıktır maddenin son fıkrasında yer alan sorumlu müdürden tahsili öngörülen oranındaki para cezasının ise kamu görevlilerinin görev yetki ve sorumlulukları ile personel hukuku yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir anayasanın maddesinde devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği belirtildikten sonra kamu görevlilerinin görev ve sorumluluklarına ilişkin maddede memurlar ve kamu görevlilerine savunma alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kamu görevlisine rücu edilmek kaydiyle ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği öngörülmüştüresas sayısı karar sayısı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kusurlu davranışları nedeniyle disiplin yönünden cezalandırılması personel hukukunun genel prensiplerindendir genel personel kanunu niteliğindeki sayılı devlet memurları kanununda da fiilin ağırlık derecesine göreverilecek disiplin cezaları belirlenmiş soruşturma usulü süresi disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir anayasanın maddesinde disiplin cezalarından ayrı olarak kamu görevlilerinin kusurlarından kaynaklanan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği bilahare ilgili kamu görevlisine rücu edilebileceği öngörülmektedir sayılı yasanın maddesinde yer alan sorumlu müdürden tahsili öngörülen para cezasına bu açıdan bakılınca anılan para cezasının disiplin cezası niteliğinde olmadığı tartışmasızdır sorumlu müdürden tahsili öngörülen para cezasının memurun kusurlu davranışı sonucu oluşan bir zarara karşılık olup olmadığı hususuna gelince tahsil edilen amme alacağının tc merkez bankasına geç intikal ettirilmesinden tahsilatı yapan kuruluşun müdürünün sorumlu olduğu maddenin sondan bir önceki fıkrasında ayrıca hükme bağlanmıştır anılan maddeye göre amme alacağının geç intikalettirilmesinden sorumlu tutulan müdürün geç intikal nedeniyle ilgili kuruluştan tahsil edilen gecikme zammının rücu yoluyla muhatabı olacağında kuşku yoktur şu halde ortaya çıkan zarar yalnızca geç intikalden doğan gecikme zammı olduğuna göre gerek maddenin sondan bir önceki fıkrası gerekse paralel hüküm getiren anayasanın maddesi uyarınca müdürün rücu yoluyla oluşan zarardan gecikme zammından sorumlu tutulması mümkündür buna göre kusurlu davranışı nedeniyle sorumluluğu bulunan ve bu sorumluluk gereğince bünyesinde yer aldığı kurumun ödediği gecikme zararından rücu yoluyla sorumlu tutulan müdürün memurlar ve diğer kamu görevlilerinin sorumluluklarının belirlendiği maddedeki sorumlulukları aşar nitelikte olan ve memurların sorumluluk türleri arasında yer almayan idari para cezası ile cezalandırılmasını öngören sayılı yasanın maddesinin son fıkrasının anayasanın maddesi ile hukuk devleti olma özelliğinin vurgulandığı maddesine aykırı olduğu sonucuna varılarak sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca anayasaya aykırılık hakkında karar verilmek üzere dosyada bulanan belgelerin onaylı örnekleriyle birlikte anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi | 638 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümünde aynen şöyle denilmektedir i̇ptal istemi ile yüce mahkemenize baş vurduğumuz bu kanun hükmünde kararname anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesi kararları ile sabit olan yetki kanunlarının bir benzeri hatta daha kapsamlısı olarak çıkarılan ve anayasa mahkemesince iptal edileceği muhakkak görünen bir yetki yasası esas alınarak çıkarılmıştır nitekim anayasanın ncü maddesinde yer alan anayasa mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı hükmüne rağmen çıkarılan sayılı yetki kanunu yüce mahkeme tarafından iptal edilmiş bu süre içerisinde çıkarılmış bulunan adet kanun hükmünde kararname ise yürürlükte kalmıştır bu kısa süre içerisinde böylesine kapsamlı ve bu sayıda kanun hükmünde kararname çıkartılmasını anayasanın nci maddesinde ifade edilen yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür hükmü ile bağdaştırmak mümkün değildir bir hukuk devletinde kanun koyucunun da hükümetin de ilk işi anayasayı üstün tutmak ve anayasadaki prensiplerle bağdaşmayan hükümleri kanunların ve kararnamelerin iptal davası ve kararını beklemeden tadil ve ilgası cihetine gitmek olmalıdır sayılı kanun hükmünde kararname mahiyetinde olan hazine ve dış ticaret müsteşarlığının teşkilat ve görevlerine ilişkin bir dizi kanun hükmünde kararname daha önce türkiye büyük millet meclisi plan ve bütçe komisyonu ile sanayi ve ticaret komisyonlarında görüşülerek nci ek sıra sayıları ile basılıp tarihlerinde üyelere dağıtılmış ve gündemin nci sırasında görüşmelerine başlanmıştır uzun müzakereler sonucunda ancak bir kısmı görüşülebilen söz konusu kararnameler mutabakat sağlanamadığı için kanunlaşamamış ve gündemde kalmıştır hükümet bu kadar süre içinde gündemde beklediği halde bir türlü kanunlaştıramadığı bu kararnameleri iptal edilen yetki yasasını fırsat bilerek iptal kararının açıklandığı gün resmi gazetenin mükerrer sayısında benzerini yayınlayarak yürürlüğe koymuştur kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin acil hallerde beklemeye tahammülü olmayan zorunlu durumlara münhasıran kullanılacağı olağan bir yol olmadığı anayasanın nci maddesinin nci fıkrasındaki yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler türkiye büyük millet meclisi komisyonları ve genel kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür yani kanun hükmünde kararname çıkartılması hükmü istisnai bir yol olarak anayasamızda yer almıştır oysa hükümet meclisin gündeminde olduğu halde geçiremediği söz konusu kanun hükmünde kararnameleri yeni bir düzenleme imiş gibi meclise sevk etmiştir şu anda gündemin nci sırasında yer alan söz konusu kararnameleri geri çekme durumu da bulunmadığı için aynı mahiyette iki kanun hükmünde kararname meclisi işgal etmektedir toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren pek çok konuda türkiye büyük millet meclisini dışlayan hükümet ülkeyi telafisi mümkün olmayan hukuki kaosun içine sürüklemektedir buesas sayısı karar sayısı itibarla sayılı kanun hükmünde kararname de diğerleri gibi anayasanın başlangıç bölümü ve nci maddesine aykırılık teşkil etmektedir şöyleki anayasanın başlangıç bölümünde kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği belli devlet yetkilerinin kullanılmasına dayanan medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu açıklanmıştır bu hüküm üç kamu kuvveti arasındaki dengeyi düzenlemektedir kanun hükmünde kararname uygulamasının ivedi ve zorunlu durumlar dışında ve uzun bir süre yasama etkinliğinin yerini alacak biçimde kullanılması ve olağan bir yol haline getirilmesi kuvvetler arasındaki dengeyi bozar yürütmeye yasama karşısında üstünlük sağlanmasına neden olur sayılı yetki yasası kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararname sayısı gözönüne alındığında ivedi ve zorunlu durumlar dışında pek çok konuda kanun hükmünde kararname çıkarılması parlamentonun yasama yetkisine ve önceliğine el uzatılması sonucunu doğuracaktır bu anlamda çıkartılan sayılı kanun hükmünde kararname parlamenter demokrasinin dayanağı olan kuvvetler ayrılığı ve anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ilkelerine ters düşeceğinden iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın ncu maddesi herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır hükmünü amirdir kanun önünde eşitlik güvencesini oluşturarak hukuksal eşitliği öngören anayasanın ncu maddesi tüm vatandaşların her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu getirmeyip hukuksal durumları aynı olanlar arasında haklı bir nedene dayanmayan ayrımı önlemeyi amaçlayan ve hukuk devletinde her türlü ayrımcılığı reddeden önemli bir ilkedir sayılı kanun hükmünde kararnamenin madde a ile hazine ve dışticaret uzmanı ünvanı kazanmış olan memurlara ayrıca ikinci bir ünvan olarak hdt müsteşarlığı meslek memuru ünvanı verilmiştir madde ile müsteşarlık merkez teşkilatındaki ana hizmet birimlerinde daire başkanı ve şube müdürü kadrolarına atanabilmek için meslek memuru olma şartı getirilmiştir bu durumda hazine ve dışticaret müsteşarlığı personelinin liyakatlı ve olumlu sicil alıp almadığına bakılmaksızın meslek memuru değil ise daha doğrusu hazine ve dışticaret uzmanı değil ise müdürlük veya daire başkanlığı gibi üst kadrolara atanamayacakları hükmüne yer verilmiş başarılı memurların yükselmeleri ve ünvan sahibi olmaları engellenmiştir bu da anayasanın ncu maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı bir düzenlemedir kararnamenin bu hükmü bu yönü ile de iptal edilmesi gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın ncü maddesi idare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir i̇darenin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır kamu tüzel kişiliği ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur hükmünü amirdir i̇ptalini istediğimiz sayılı kanun hükmünde kararname anayasanın bu maddesine uygun bir tarzda düzenlenmemiştir zira iptal edilen yetki yasasında hazine ve dışticaret müsteşarlığının teşkilat ve görevlerinin düzenlenmesine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı gibi sadece başbakanlık ve bakanlıklara bağlı kuruluşlar idaresine dayanılarak bu kuruluşta yeni bir kadrolaşmaya ve teşkilatlanmaya gidilmesi yeni birimlerin oluşturulması yetki sınırlarını aşmakta ve bütçeye mali yük getirmektedir kararname bu yönüyle de anayasaya aykırılık teşkil etmektedir ve iptal edilmesi gerekmektedir anayasanın nci maddesinin nci fıkrasında memurlar ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilmektedir bu açık hükme rağmen müsteşarlık bünyesinde görevli kamu personelinin özlük haklarını yakından ilgilendiren ve eşitsizlikleri de beraberinde getiren düzenlemelerin yer aldığı bu kararnamenin düzenleniş şekli de anayasanın nci maddesinin özüne aykırı düşmektedir yine anayasanın ncü maddesi yukarıda da belirttiğimiz gibi anayasa mahkemesi kararlarının yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar hükmünü amirdir hal böyle olunca anayasaya aykırılığı anayasa mahkemesi kararları ile sabit olan yetki kanunları bir benzeri hatta daha da kapsamlısı olan ve anayasa mahkemesince iptal edileceği muhakkak görünen bir yetki yasası esas alınarak çıkarılan bu kanun hükmünde kararname anayasanın bu hükmüne de aykırı olduğundan iptal edilmesi gerekmektedir nitekim söz konusu yetki yasasının iptal edildiği açıklanmış olmasına rağmen aynı günkü resmi gazetenin mükerrer sayısında bu kararname yayınlanmıştır | 999 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren tarihli dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu kurulması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir i̇barelerinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu kurulması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesiyle değiştirilen sayılı yasanın üncü maddesinde oniki üye ile başkandan oluşan bilim kurulu kurumun en üst karar organıdır denilmiştir bu maddenin birinci fıkrasının iptali istenen ibareleri de içeren bilim kurulu üyelerinin seçimi başlıklı bendi ile oniki üye ile başkandan oluşan bilim kurulunun üyelerinin seçilmesi yeniden düzenlenmiştir bu hükme göre üyelerden beşi bilim kurulu tarafından belirlenen on aday arasından başbakan tarafından seçilecektir ayrıca biri yükseköğretim kurulu genel kurulu tarafından belirlenen iki aday arasından da başbakan seçim yapacaktır bilim kurulunun üç üyesi ise türkiye bilimler akademisinin asli üyeleri arasından biri fen ve teknik bilimler alanından biri sosyal ve beşeri bilimler alanından ve biri de sağlık bilimleri alanından olmak üzere bilim kurulu tarafından belirlenen altı aday arasından başbakan tarafından seçilecektir bilim kurulunun üç üyesinin ise lisans öğreniminden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında veya özel sektörde en az on yıl deneyim sahibi olmuş olması gerekiyor bu üyelerden bir tanesi bilim kurulu tarafından belirlenen iki isim arasından yine başbakan tarafından diğer ikisi de ikisi tobb tarafından belirlenen dört aday arasından başbakan tarafından seçilecektir diğer taraftan yine iptali istenen sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesine göre de bilim kurulunun başkanı da bilim kurulunun belirleyeceği aday arasından başbakan tarafından seçilecek ve atanmak üzere cumhurbaşkanına teklif edilecek ve bu aday cumhurbaşkanı tarafından başkan olarak atanacaktır bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere bilim kurulu başkanı ile üyelerinin tamamı diğer bir anlatımla türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumunun tübi̇takın en üst karar organı olan bilim kurulunun başkanı ile on iki üyesi de dolaylı olarak başbakan tarafından seçilecektiresas sayısı karar sayısı yapılan bu düzenlemeler yerinden yönetim ilkesi ile bağdaşmayan türkiye bilimsel ve teknoloji araştırma kurumunun özerkliğini zedeleyen bu kurumun tamamen bilimsel tarafsızlığından koparılıp taraf olması siyasallaştırılması anlamını taşıyan düzenlemelerdir tarih ve sayılı kanunun inci maddesi ile tarihli ve sayılı türkiye bilimsel ve teknik araştırma kurumu kurulması hakkında kanunun inci maddesi türkiyenin rekabet gücünü ve refahını artırmak ve sürekli kılmak için toplumun her kesimi ve ilgili kurumlarla iş birliği içinde ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları geliştirmek bunları gerçekleştirecek alt yapının ve araçların oluşturulmasına katkı sağlamak araştırma ve geliştirme faaliyetlerini özendirmek desteklemek koordine etmek yürütmek bilim ve teknoloji kültürünün geliştirilmesinde öncülük yapmak amacıyla tüzel kişiliğe idarî ve malî özerkliğe sahip başbakanlıkla ilgili türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu kurulmuştur kurumun kısa adı tübi̇taktır şeklinde değiştirilmiştir bu düzenleme ile sayılı kanunda belirlenen tübi̇takın faaliyet alanı genişletilmiş türkiye bilimsel ve teknik araştırma kurumunun adı türkiye bilimsel ve teknoloji araştırma kurumu olarak değiştirilmiş ve kurum başbakanlığın bağlı kuruluşu olmaktan çıkarılıp ilgili kuruluşu konumuna getirilmiştir faaliyet alanının ve görevlerinin niteliği bilimsel etkinliklerinin ağırlık ve önemi nedeniyle tüzelkişilik idari mali ve bilimsel özerklik tanınarak kurulan türkiye bilimsel ve teknik araştırma kurumunun her türlü dış etkilerden ve siyasal karışmalardan uzak tutulması ve bilimsel saygınlığının korunmasına özen gösterilmesi gerekmektedir kurumunun statüsünün ilgili kuruluş olması da idari mali ve bilimsel özerkliği açısından ayrı bir önem taşımaktadır bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarını düzenleyen günlü sayılı yasanın uncu ve inci maddelerinde yapılan tanımlara göre ilgili kuruluşlar bağlı kuruluşlara göre daha özerk statüye sahiptirler nitekim sayılı yasada bağlı kuruluşların kimi birimleri bakanlıklarla birlikte düzenlenip aynı ilkelere bağlı kılınmışken ilgili kuruluşlarda bu birimlerin kurulması kendi yasalarına bırakılmıştır sayılı kanunun bakanlık i̇lgili kuruluşları başlıklı inci maddesinde i̇lgili kuruluşlar özel kanun veya statü ile kurulan iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları ile bunların müessese ortaklık ve iştirakleri veya özel hukuki mali ve idari statüye tabi hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları şeklinde düzenlenir denilmiştir bu nedenle tübi̇takın tüzelkişiliğe idari ve mali özerkliğe sahip hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşu olduğu ve anayasanın üncü maddesinde ifade edilen yerinden yönetim esaslarına dayandığı çok açıktır yerinden yönetim idareleri kamu tüzel kişiliğine ve yönetsel özerkliğe sahiptirler ve hukuksal varlıkları ya doğrudan anayasanın bir maddesinden ya da yine anayasanın üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ifadesini bulan ilke doğrultusunda kanundan veya kanunun açıkça verdiği yetkiden kaynaklanır yerinden yönetimler hizmet yerinden yönetimi işlevsel yerinden yönetimler ile mahallî idareler yerel yerinden yönetimler olmak üzere iki grupta toplanmaktadır ortak yanları her ikisinin de idarî vesayet denetimine tâbi olmaları ve özerk bir yapıya sahip bulunmalarıdıresas sayısı karar sayısı genel anlamdaki tanımıyla özerklik sosyal bir topluluğun ya da tüzelkişiliğin kendilerini yöneten kuralların ve yöneticilerin tümünü ya da bir bölümünü bizzat saptayabilmeleri veya anayasa ve yasaların çizdiği sınırlar içinde hareket edebilmeleri özgürlüğü ve yetkisidir anayasanın üncü maddesinin ikinci fıkrasında sözü edilen yerinden yönetim esası aslında özerklik kurumunun anayasal bir temele oturtulması anlamındadır öğretide de işaret olunduğu üzere bu ilke yerinden yönetimlerin tüzel kişiliğe sahip olmaları görevli organlarını seçme hakkının verilmesi ve bu organlara karar verme yetkisinin tanınması gibi üç ana öğeden oluşur bkz k ky sayılı anayasa mahkemesi kararı i̇ptali istenen kurallar başbakanın siyasi iktidarın yönetimi kurumun en üst karar organı olan bilim kurulunu şekillendirmesine imkân tanıyarak yerinden yönetim ilkesine ve dolayısıyla anayasanın üncü maddesine aykırı düşmektedir i̇ptali istenen düzenlemelerle başbakana tanınan bilim kurulu üyelerini ve başkanı seçme yetkileri bilim kurulunun başbakanın tercihleri doğrultusunda oluşmasına kurum çalışmalarının başbakanın siyasal tercihleri doğrultusunda gerçekleştirilmesine imkân hazırlayacak böylece yansız ve özerk yapıdaki kurum giderek siyasallaşacak siyasi iktidara bağımlı bir taraf haline girecek en azından kurumun üzerine siyasetin gölgesi düşecek ve özerklik sözde kalacaktır başbakanların siyasi partilerden geldikleri belli siyasi görüşler doğrultusunda yönetimi gerçekleştirdikleri ve bu bakımdan yanlı bir nitelik taşıdıkları gözönünde tutulacak olursa başbakana iptali istenen kurallarla tanınan yetkilerin başbakanın siyasi tercihlerine uygun kişilerin üye olarak belirlenmesi amacıyla kullanılamayacağına kimse güvence veremez bilimsel araştırmalara çok büyük destek veren katrilyonluk bütçesi olan bir kurum niteliğini taşıyan tübi̇takın siyasal iktidarın etkisi altına sokulmasına ve siyasallaştırılmasına imkân tanınması ile türkiyenin bilim ortamının büyük yara alacağından kuşku yoktur hâlbuki türkiyenin geleceğini belirleyecek bilimsel araştırmaların ve bunların yönetiminin nesnelliğini yitirmemesi gerekir tübi̇tak son döneme kadar tarafsızlığını korumuş son derece önemli ve nitelikli bilimsel çalışmalar yapmış bir kurumdur eğer bu kurum siyasallaştırılırsa araştırmalara ayrılan trilyonlarca liralık pay da objektif olmayan kriterlere göre dağıtılabilecektir anayasa mahkemesinin yerinden yönetim ilkesi ne açıklık getiren tarih ve k sayılı kararında da aynen şöyle denilmiştir üniversiteler hizmet yerinden yönetim birimleridir ve anayasanın üncü maddesinde ifade edilen yerinden yönetim esaslarına dayanırlar özerklik ve dolayısı ile kendi yönetim organlarını kendilerinin belirlemesi üniversite için yerinden yönetim ilkesinin getirdiği bir gerekliliktir i̇ptali istenen düzenleme ise rektörlerin belirlenmesinde üniversiteyi dışlayıp siyasi iktidarın yönetimi şekillendirmesine imkân tanıyarak yerinden yönetim ilkesine ve dolayısıyla anayasanın üncü maddesine aykırı düşmektedir başbakan ve milli eğitim bakanına rektör önermek konusunda iptali istenen hükümde tanınan yetkiyi anayasanın uncu maddesinde belirtilen devletin denetimi ve gözetimi kapsamında kabul etmek de olanaksızdıresas sayısı karar sayısı diğer taraftan özerk olarak kurulması öngörülmüş olan bu kurumun özerkliğine müdahale niteliğini taşıyan düzenlemelerin gerçek amacı kamu yararı olmayıp türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumunu siyalaştırmadır şöyle ki anayasa mahkemesinin tarih ve k yürürlüğü durdurma kararı ile bilim kurulu üyelerinin başbakan tarafından belirlenmesini öngören tarih ve sayılı türkiye bilimsel ve teknik araştırma kurumu kurulması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemelerin anayasaya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek yürürlükleri durdurulmuştur anayasa mahkemesinin bu kararı ile yürürlükleri durdurulan kurallar başbakana bilim kurulu üyelerini doğrudan belirleme yetkisi veren kurallardır anayasa mahkemesinin bu kararından dolayı bu defa bilim kurulunun yedi üyesini başbakanın doğrudan belirlemesi yerine bilim kurulunun oniki üyesinin de dolaylı olarak başbakan tarafından seçilmesini öngören bir düzenleme getirilmiştir anayasada belirtilen amacı ya da kamu yararını gerçekleştirmek için kanunla yapılacak olan düzenleme kanun koyucunun yapacağı tercihlere göre şekillenecektir yani kanun koyucu anayasada belirtilen amacı veya kamu yararını gerçekleştirmek için getireceği çözümü seçmekte serbesttir burada takdir yetkisi kanun koyucuya aittir ve bu husus anayasa mahkemesinin denetim alanına girmez fakat kanun koyucunun anayasanın gösterdiği amacın veya kamu yararının dışında kişisel siyasal ya da saklı bir amaç güttüğü bir başka amaca ulaşmak için bir konuyu kanunla düzenlediği durumlarda yetki saptırması adı verilen durum ortaya çıkar ve bu durum kuşkusuz anayasa mahkemesinin denetim alanına girer anayasa mahkemesi denetlediği kanunun kamuya yararlı olup olmadığını değil fakat gerçekten kamu yararını gerçekleştirmek için yapılıp yapılmadığını denetleyebilir anayasa mahkemesi iptali istenen hükümle kapalı olarak bir amaç güdülüp güdülmediğini araştırabildiğini çeşitli kararlarında ifade etmiştir ama kanun koyucunun saklı amacını ortaya koyabilmek her zaman kolay değildir bkz k kt k kt sayılı anayasa mahkemesi kararları anayasa mahkemesinin söz konusu yürürlüğü durdurma kararı karşısında kanun koyucu bu defa yetki saptırması yoluna başvurmuş diğer bir anlatımla başbakana bilim kurulu üyelerini doğrudan belirleme yetkisi yerine bilim kurulu tarafından belirlenen adaylar arasından seçme yani dolaylı olarak belirleme yetkisi vermiştir anayasa mahkemesinin değinilen kararı ile yürürlükleri durdurulan kurallar her nekadar başbakana bilim kurulu üyelerini doğrudan belirleme yetkisi veren kurallar ise de iptali istenen kurallar başbakanın siyasi tercihleri doğrultusunda oluşacak bilim kurulunca belirlenecek adaylar arasından başbakan tarafından seçim yapılmasını öngördüğünden sonuçta bilim kurulunun tümüyle başbakanın tercihleri doğrultusunda oluşmasını sağlayacağı yadsınamaz açıklanan nedenlerle iptali istenen kurallar kamu yararı amacına yönelik olmadığından hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz ve anayasanın nci maddesine de aykırı düşeresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesinin tübi̇tak gibi özerk statüye sahip kamu kuruluşları oluşturulmasındaki amaca açıklık getiren tarihli k sayılı kararında aynen şöyle denilmiştir kuvvetler ayrılığı ilkesi sadece yasama yürütme ve yargı işlevlerinin ayrı organlara verilmesini değil bazen tek bir kuvvetin çeşitli organlar arasında bölüşülebilmesini de içerebilir bu bağlamda özerk statüye sahip kamu kuruluşları oluşturulmasının amacı kuşkusuz söz konusu kuruluşları genel idare içinde ayrıcalıklı veya dokunulmaz kılmak değil onların özellik gösteren işlevlerini çoğulcu demokrasi anlayışı içinde ve daha iyi biçimde yerine getirmelerini sağlamaktır i̇ptali istenen kurallar tübi̇takın siyasal iktidarın etkisi altına sokulmasına ve siyasallaştırılmasına imkân tanıyacağından bu kurumun özellik gösteren işlevlerini çoğulcu demokrasi anlayışı içinde yerine getirmesinin de önünde bir engel oluşturacağı kuşkusuzdur anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de demokratik oluşudur bu nedenle de iptali istenen kurallar anayasanın nci maddesine aykırıdır i̇ptali istenen kurallar anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine ters düştüğünden anayasanın inci maddesine de aykırıdır açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu kurulması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir ibareleri anayasanın nci inci ve üncü maddelerine aykırı olup iptal edilmeleri gerekmektedir tarih ve sayılı türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu kurulması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin i̇kinci fıkrasının i̇lk cümlesinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinde bilim kurulu üncü maddenin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinde belirtilen nitelikleri taşıyan kişiler arasından biri bilim kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek başbakana sunar başbakan bu adaylardan birini seçerek başkan olarak atanmak üzere cumhurbaşkanına teklif eder ve bu aday cumhurbaşkanı tarafından başkan olarak atanır denilmiştir görüldüğü üzere bu kural ile tübi̇takın en üst karar organı olan bilim kuruluna verilen kendi başkanını doğrudan seçme yetkisi kaldırılmış ve bu yetki dolaylı olarak başbakana verilmiştir tarih ve sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen ikinci cümlesi de yerinden yönetim ilkesi ile bağdaşmadığı gibi kamu yararına da dayanmadığından yukarıda numaralı başlık altında belirtilen gerektirici nedenlerle anayasanın nci inci ve üncü maddelerine aykırı olup iptal edilmesi gerekmektediresas sayısı karar sayısı iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tübi̇tak ülkemizin önde gelen bir bilim ve araştırma kurumudur bilimsel etkinliklerinin ağırlığı ve önemi nedeniyle tüzel kişilik bilimsel idarî ve malî özerklik tanınarak kurulan tübi̇takın her türlü dış etkenlerden ve siyasal müdahalelerden uzak tutulması bilimsel saygınlığının korunmasına özen gösterilmesi gerekir i̇ptali istenen hükümler ile getirilen anayasaya açıkça aykırı düzenlemeler tübi̇takın bilimsel ve idari özerkliğini zedelemektedir anayasaya açık aykırılık taşıyan ve bu kurumu siyasallaştıracak bir kadrolaşmaya imkân tanıyacak bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesi halinde kurumun özerk ve yansız yapısı tartışmaya açılacak ve bozulacaktır böyle bir ortamda ise bilimsel çalışmaları amacına ve tanımına uygun biçimde gerçekleştirmek imkânsızlaşacak bireyler açısından olduğu kadar kurum açısından da ileride giderilmesi güç ya da olanaksız zararlar doğabilecektir öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır arz ve izah olunan nedenlerle söz konusu kurallar hakkında yürürlüklerinin durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu kurulması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanunun nci maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun üncü maddesinin birinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir ibaresinin numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir ibaresinin numaralı alt bendindeki başbakan tarafından seçilir ibaresinin anayasanın nci inci ve üncü maddelerine aykırı olduklarından üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen ikinci cümlesinin anayasanın nci inci ve üncü maddelerine aykırı olduklarındanesas sayısı karar sayısı iptallerine ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederim | 2,213 |
esas sayısı karar sayısı sayılı kanunun maddesiyle tarihli ve sayılı güvenlik soruşturması bazı nedenlerle görevlerine son verilen kamu personeli ile kamu görevine alınmayanların haklarının geri verilmesine ve numaralı sıkıyönetim kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen kural ile güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlere bu görev kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge alma sayılı cmknin maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile aynı kanunun maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının kaydedildiği bu kararlara özgü sistem kayıtlarına erişme cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını alma yetkisi verilmektedir düzenlemenin belirsizliği nedeniyle anayasanın ve maddelerine aykırılığı i̇ptali istenen kural kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden talep edilen bilgi ve belgelerin ceza yargılaması makamlarından elde edilen karar ve sonuçlarının kişisel veri kapsamında olduğunda kuşku yoktur kişisel veri kavramı avrupa konseyi tarafından kabul edilen tarihli ve nolu kişisel verilerin otomatik i̇şleme tabi tutulması karşısında bireylerin korunması sözleşmesinin maddesinde kimliği belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişi hakkındaki tüm bilgileri ifade eder şeklinde tanımlanmıştır sözleşme ayrıca kişisel veriler içinde öncelikli hassas özel veri kategorilerinden söz etmekte ve bunları kişinin ırksal kökeni siyasi düşünceleri dini veya diğer inançları ortaya koyan kişisel veriler ile sağlık ve cinsel hayatla ilgili kişisel veriler olarak tanımlamaktadır sözleşmeye göre söz konusu veriler iç hukukta uygun güvenceler sağlanmadıkça otomatik işleme tabi tutulamaz maddeye göre bu güvenceler ceza mahkumiyeti ile ilgili kişisel veriler için de geçerlidir anılan sözleşme mart tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak iç hukukumuza dâhil edilmiş ve anayasal hükümlerin yorumlanmasında ve uygulanmasında öncelikle dikkate alınması gereken bir norm haline dönüşmüştür tarihli ve kişisel verilerin korunması kanununda kişisel veri sözleşme ile paralel tanımlanmıştır buna göre kişisel veri kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade eder md diğer yandan yasa özel nitelikli kişisel verileri maddede sözleşmeye göre kapsamını genişleterek kabul etmiştir kişilerin ırkı etnik kökeni siyasi düşüncesi felsefi inancı dini mezhebi veya diğer inançları kılık ve kıyafeti dernek vakıf ya da sendika üyeliği sağlığı cinsel hayatı ceza mahkûmiyeti veesas sayısı karar sayısı güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir i̇ptali istenen sayılı yasanın maddesi hükmüne bakıldığında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kamu idaresine bir anayasal hak olan kamu görevine girme hakkını kullanmak isteyen kişiye ait kişisel verilere neredeyse sınırsız bir şekilde erişme ve dolayısıyla bu verileri toplama sınıflandırma işleme ve değerlendirme imkânı verilmektedir bu düzenlemenin anayasanın özel hayatın gizliliğini düzenleyen maddesinde yer alan şu hüküm çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir bu hak kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme bu verilere erişme bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir anayasa mahkemesine göre de kişisel verilerin korunması hakkı kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır k anayasa mahkemesinin ifade ettiği gibi kişisel verilerle alakalı anayasal düzenlemelerde birtakım sınırlama nedenlerine yer verilmemesi anayasal hakkın sınırlanamayacağı anlamına gelmez özel sınırlama sebeplerine yer verilmediğinin kabulü halinde bile bu hakkın anayasanın diğer maddelerinde devlete bir görev olarak yüklenen millî güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarıyla sınırlandırılması mümkündür k kişisel verilerle alakalı anayasada sınırlama nedeni bulunmadığı hususu dikkate alınarak hak ile ilgili sınırlama nedenlerinin ve kapsamının mümkün olduğu ölçüde dar yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir sayılı sözleşmenin maddesinde de devlet güvenliği kamu güvenliği devletin ekonomik menfaatlerinin korunması ve suçlarla mücadele edilmesi ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması ile verilerin istatistiki veya bilimsel amaçlarla kullanılması durumlarında kişisel verilerin korunmasına sınırlamalar getirilebileceği belirtilmiştir ancak hakka yönelik sınırlama anayasanın maddesine uygun olmalıdır temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz anayasanın maddesi uyarınca özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması hakları yalnızca kanunla ve demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde sınırlanabilir ayrıca getirilen bu sınırlamalar hakkın özüne dokunamayacağı gibi anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz öte yandan anayasanın maddesine göre herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir bu açıdan söz konusu düzenleme anayasanın maddesine de aykırıdıresas sayısı karar sayısı avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de bireylerin bilgisi dâhilinde olsun veya olmasın bilgi toplama ve saklamanın aynı zamanda erişilebilirliğinin her zaman kişinin özel hayatıyla ilgili olduğunu kabul etmekte ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirmektedir mahkemeye göre maddenin amacı öncelikle bireyi kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine karşı korumaktır ancak devletin yükümlülüğü sadece böyle müdahalelerden kaçınmasını gerektiren negatif yükümlülükle sınırlı değildir bu negatif yükümlülüğe ek olarak etkin bir aile ve özel hayata saygı için yerine getirilmesi zorunlu olan pozitif yükümlülükler de söz konusu olabilmektedir devletin negatif yükümlülüğü onun maddeye aykırı olarak kişisel ve hassas veriler de dâhil olmak üzere her çeşit veri bilgi ve belgeyi toplama saklama işleme ve üçüncü taraflarla paylaşma gibi müdahalelerden kaçınmasını ifade ederken pozitif yükümlülüğü özel yaşam hakkına saygıyı güvence altına almak için –üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı gerekli önlemleri almasını gerektirir ai̇hm ve marperbirleşik krallık başvuru no aralık tarihli para büyük daire kararında ulusal makamların kişisel verilerin korunması anlamında yeterli güvenceleri sağlama görevi olduğunu belirtmiştir kişisel verilerin korunması bir kişinin sözleşmenin maddesi kapsamında güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını kullanması konusunda büyük öneme sahiptir i̇ç hukuk kişisel verilerin bu şekilde kullanılmasının işbu maddede yer alan güvencelere aykırılık teşkil edeceği sebebiyle önüne geçilmesi amacıyla yeterli güvenceleri sağlamalıdır bu tür güvencelere olan ihtiyaç otomatik olarak işlenen kişisel verilerin korunmasının söz konusu olduğu durumlarda özellikle de bu verilerin polis tarafından kullanılması halinde daha da artmaktadır i̇ç hukuk başta bu verilerin saklanma amaçlarına uygun ve aşırı olmamalarını ve verilerin saklanma amacının gerektirdiğinden daha uzun süre tutulmamalarına olanak tanıyan ve ilgili kişinin tespitini sağlayan bir biçimde muhafaza edilmelerini temin etmelidir i̇ç hukuk ayrıca tutulan kişisel verilerin hatalı ya da kötüye kullanılmaya karşı etkili bir şekilde korunmalarını sağlayacak yeterli güvenceler sunmalıdır avrupa konseyinin tarihli kolluk alanında kişisel verilerin kullanımının düzenlenmesine i̇lişkin numaralı tavsiye kararı kolluk işlerinde verilerin nasıl toplanması gerektiğine bu alandaki veri dosyalarının nasıl saklanması gerektiğine verilerin yabancı polis makamlarına aktarımı için gerekli koşullar da dâhil olmak üzere bu dosyalara erişim yetkisinin kime verilmesi gerektiğine veri öznelerinin veri koruma haklarını nasıl kullanabileceklerine ve bağımsız denetim makamları tarafından kontrollerin nasıl yapılacağına ilişkin rehber ilkeleri belirlemiştir bu tavsiye kararı kolluk makamlarına ucu açık ayrım gözetmeyen bir veri toplama imkânı vermez kolluk makamları tarafından kişisel verilerin toplanması gerçek bir tehlikenin veya belirli bir suçun önlenmesi için gerekli olma kriterleriyle sınırlandırılır bundan başka amaçlarla yapılacak herhangi bir veri toplama faaliyetinin belirli bir ulusal kanuna dayanması gerekmektedir hassas verilerin işlenmesi ise belirli bir tahkikat bağlamında mutlak şekilde gerekli olan verilerle sınırlı olmalıdır kişisel veriler saklanırken idari veriler ve kolluk verileri arasında şüpheliler hükümlü kişiler mağdurlar ve tanıklar gibi farklı veri özneleri arasında ve sağlam gerçeklere dayanan veriler ve şüpheye veya tahmine dayalı veriler arasında belirgin ayrımların yapılması gerekir kolluk verileri amaç bağlamında sıkı bir şekilde sınırlanmış olmalıdır bu durumun ise kolluk verilerinin üçüncü kişilere iletimiyle alakalı bazı sonuçları vardır bu verilerin kollukesas sayısı karar sayısı sektörü içerisinde aktarımı veya iletimi söz konusu bilgilerin paylaşımı bakımından meşru bir çıkar olup olmamasıyla belirlenmelidir bu tür verilerin kolluk sektörü dışına aktarılmasına veya iletilmesine sadece açık bir yasal yükümlülük veya yetki bulunduğunda izin verilmelidir kolluk tarafından yürütülen veri işlemeleri ulusal veri koruma hukukuna uygunluğu sağlamak amacıyla bağımsız denetime tabi olmalıdır veri özneleri sayılı sözleşmede yer alan erişim haklarının hepsine sahip olmalıdır veri öznelerinin erişim haklarının sayılı sözleşmenin maddesi uyarınca polis soruşturmalarının etkililiği gerekçesiyle sınırlandırıldığı durumlarda veri öznesi ulusal hukuk kapsamında ulusal veri koruma denetim makamına veya başka bir bağımsız kuruma itiraz hakkına sahip olmalıdır özetle ai̇hm ve avrupa konseyi belge ve kararlarında devletin güvenlik birimleri bünyesinde herhangi bir yetkili merci tarafından kişisel veri ve bilgilerin toplanması ve incelenmesinin yasayla yapılması amacıyla orantılılık içermesi verilerin saklanma amaçlarına uygun ve aşırı olmaması saklanma amacı kadar muhafaza edilmesi kötüye kullanıma karşı gerekli mekanizmaları içermesi kişilerin içeriğini silme ve değiştirme imkanı olması ve bağımsız bir makamın gözetimine tâbi olması şartıyla meşru olduğu ifade edilmiştir anayasa mahkemesi de kişisel veriler söz konusu olduğunda yasaların yukarıda ifade edilen güvenceleri içermesi gerektiğini kabul etmektedir mahkeme bir kararında k tarihli ve sayılı i̇ş kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması ile bazı alacakların yeniden yapılandırılmasına dair kanunun maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun maddesinin dördüncü fıkrasının anayasallığını incelemiştir söz konusu kural ile internet trafik bilgisinin ilgili işletmecilerden herhangi bir hukuki inceleme ya da sürece dâhil olmadan telekomünikasyon i̇letişim başkanlığı tarafından alınmasını ve hâkim tarafından karar verilmesi durumunda bu bilginin ilgili mercilere verilmesini düzenlemekteydi mahkeme kuralda yer verilen verilere ulaşılabilirlik kişilerin tercihleri düşünceleri ve davranışları hakkında fikir verebileceğinden kişilerin özel hayatlarına müdahale edilme riskini içermektedir kuralda temin edilecek bilgiyle ilgili olarak herhangi bir konu ve amaç sınırlaması bulunmadığı gibi bilginin kapsamı ne şekilde kullanılacağı tutulacağı süre temin edilme gerekçesi gibi hususlarla ilgili olarak da herhangi bir belirlilik bulunmamaktadır kişisel verileri ilgilendiren yasal düzenlemelerin çerçevesi çizilmiş açık anlaşılabilir kişilerin söz konusu haklarını kullanabilmelerine elverişli ve özel hayatlarını ilgilendiren veri bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı korunmasını olanaklı hâle getirilmesi gerekmektedir bu durumda verilerin işlenebileceği hâllerin kanunda açıkça yer alması zorunluluğu bulunmasına karşın kuralda herhangi bir belirleme ve sınırlama yapılmaksızın doğrudan kişisel veri niteliğindeki trafik bilgisinin temin edilmesine ve işlenmesine olanak sağlanmasının bu yönüyle anayasanın maddesine aykırı olduğu açıktır bu bilgilerin ti̇b tarafından herhangi bir kurala ve sınırlamaya tabi olmaksızın istenildiği zaman ve şekilde elde edilebilir olması temel hak ve özgürlüklerin doğrudan ihlaline sebebiyet vermektedir anayasanın ve maddelerinde yer alan güvencelere rağmen dava konusu kural ile kişiler bilgi toplama saklama işleme ve değiştirme yetkisi olan idareye ve diğer kişilere karşı korumasız bırakılmış veri toplamanın amaç gerekçe kapsam ve sınırlarına yasal düzenlemede yer verilmemiştiresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi tarihli ve sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendini incelediği kararında da benzer değerlendirmelere yer vermiştir k davaya konu kural ile mi̇tin kamu kurum ve kuruluşları kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları bankacılık kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi belge veri ve kayıtları alabileceği bunlara ait arşivlerden elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim alt yapısından yararlanabileceği ve bunlarla irtibat kurabileceği düzenlenmektedir mahkeme bu düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığı tespitini yaparken sayılı kanunun diğer maddelerini kişisel verilerle ilgili gerekli güvenceleri içerip içermediği önünden değerlendirmiştir kanunda sınırlama aracının sınırlama amacına uygun ve orantılı şekilde kullanılmasını sağlayacak yasal güvencelere de yer verildiği böylece hem özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması haklarının özünün zedelenmesinin önlendiği hem de bu haklar ile millî güvenliğin kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi gerekleri arasındaki makul dengenin kurulduğu görülmektedir para kanunun maddesinin birinci fıkrasında bilgi belge veri ve kayıt isteme yetkisinin ancak mi̇tin kanunda belirtilen görevlerini yerine getirirken kullanabileceği belirtilmiş elde edilen kayıtların bu kanunda belirtilen amaçlar dışında kullanılamayacağı ve elde edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında ve korunmasında gizlilik ilkesinin geçerli olacağı hükme bağlanmıştır para ayrıca kanunun maddesindeki elde edilecek bilgilerin amacı dışında kullanılmasını önleyecek ve kişilerin özel hayatına dair bilgilerin ve kişisel verilerin ifşa edilmesini önleyecek yasal güvencenin sağlandığını kabul etmiştir bu ve benzeri bizzat ilgili yasada yer alan düzenlemeleri de dikkate alan mahkeme dava konusu kuralın özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması haklarına getirilen sınırlamanın söz konusu hakların özünü zedelediğinden söz edilemeyeceği gibi demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı düştüğü de söylenemez sonucuna varmıştır nihayetinde anayasa mahkemesine göre kişisel verilere ilişkin kuralların aynı zamanda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin teminine kullanılabilmesine işlenebilmesine ulaşılabilmesine saklanma süresine temin edilme gerekçesine bilgilerin silinmesi ve değiştirilmesine kötüye kullanıma karşı güvencelere veri işleme karşısında bağımsız denetim mekanizmaları kurulmasına ilişkin hususlarda hükümler içermesi ve bu düzenlemelerin de hukuki belirliliğe sahip olması gerekir anayasa mahkemesinin temel hak ve hürriyetlerin ancak yasa ile sınırlandırılacağı kuralına ve hak ve hürriyetlere ilişkin hükümlerde yasa kaydı bulunan hususlara ilişkin içtihadı açıktır ve istikrar kazanmıştır bu konularda yasanın genel ifadeler ile yetinmesi kabul edilmemekte düzenlediği alanda temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir anayasa mahkemesinin şu k kararı oldukça açıklayıcıdır anayasanın maddesinde ‘yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisine ait olması ve bu yetkinin devredilememesi kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir bu hükme yer veren anayasanın maddesinin gerekçesinde yasama yetkisininesas sayısı karar sayısı parlamentoya ait olması demokrasi rejimini benimseyen siyasi rejimlerde kaçınılmaz bir durum olarak nitelendirilmiştir madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere yasama yetkisinin devredilemezliği esasen kanun koyma yetkisinin tbmm dışında başka bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir anayasanın maddesi ile yasaklanan husus kanun yapma yetkisinin devredilmesi olup bu madde yürütme organına hiçbir şekilde düzenleme yapma yetkisi verilemeyeceği anlamına gelmemektedir kanun koyucu yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca bir konuyu doğrudan kanunla düzenleyebileceği gibi bu hususta düzenleme yapma yetkisini yürütme organına da bırakabilir yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince yürütme organının bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi gerekmektedir kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir bu nedenle anayasada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanmaları özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz mahkeme aynı kararında ayrıca şöyle demektedir anayasanın maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisine ait olması ve bu yetkinin devredilememesi kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir anayasanın açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir kanun hükmünün anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir buna karşılık anayasanın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda ise kanunun çok genel ifadelerle düzenleme yaparak ayrıntıyı yürütmeye bırakması mümkündür anayasa mahkemesinin bu ve benzeri kararlarından şu sonuçlara ulaşılmaktadır yasama yetkisinin devredilemezliği esasen yasa koyma yetkisinin tbmm dışında başka bir organca kullanılamamasıdır yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince yürütme organının bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi gerekir i̇lke olarak yasa koyucu yürütme organını genel ifadelerle yetkilendirebilir ancak anayasada yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi anayasaya aykırıdır bu kapsamda temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda temel esaslar ilkeler ve çerçeveler yasayla belirlenmelidir sonuç olarak temel hakları sınırlandıran bir yasanın anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekiresas sayısı karar sayısı bu şartları taşımayan bir düzenleme anayasanın maddesine aykırı olacağı gibi temel hakların ancak kanunla sınırlandırılabileceğini düzenleyen anayasanın maddesine ve aynı zamanda ilgili hakkın ancak kanunla düzenlenebileceği kural altına alan anayasanın özel maddesine de aykırı olacaktır i̇ptali istenen düzenleme açısından anayasanın maddesinde yer alan kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde işlenebilir kuralına aykırılık oluşturacaktır bu ilkeler ışığında iptali istenen kural değerlendirildiğinde öncelikle konunun münhasıran yasayla düzenlenmesi gereken bir alana ilişkin olduğunda kuşku bulunmamaktadır i̇ptali istenen fıkra ile güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlere bu yetkileri kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge alma ve sayılı cmk bağlamında verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarına erişme ve dolayısıyla bunları işleme imkânı verilmektedir i̇ptali istenen sayılı yasanın maddesiyle görevli birimlerce güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kamu kurum ve kuruluşları ile ceza yargılaması makamlarından istenecek bilgi belge ve veriler ile kararların yukarıda da açıklandığı üzere kişisel veri büyük çoğunluğu itibarıyla de özel nitelikli kişisel veri hassas veri kapsamında olduğundan kuşku yoktur anayasanın özel hayatın gizliliğini düzenleyen maddesinde herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir bu hak kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme bu verilere erişme bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir denilmektedir ayrıca anayasanın maddesinde temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz denilmektedir öte yandan yukarıda açıklandığı üzere anayasa mahkemesi ve ai̇hm kararlarına ve avrupa konseyi sözleşmelerine göre kişisel verilere ilişkin yasaların aynı zamanda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin teminine kullanılabilmesine işlenebilmesine ulaşılabilmesine saklanma süresine temin edilme gerekçesine bilgilerin silinmesi ve değiştirilmesine kötüye kullanıma karşı güvencelere veri işleme karşısında bağımsız denetim mekanizmaları kurulmasına ilişkin hususlarda hükümler içermesi ve bu düzenlemelerin de hukuki belirliliğe sahip olması gerekir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında görevli birimlere birtakım kişisel verilere çoğunluğu itibarıyla özel nitelikli kişisel verilere erişime onları işleme yetkisi veren iptali istenen fıkra sadece ve sadece bu yetkiyi vermekle yetinmektedir bu bilgilerin nasıl işleneceği saklanacağı kullanılacağı ve paylaşılacağı konusunda hiçbir düzenleme ve kötüye kullanmayı engelleyecek hiçbir güvence yer almamaktadır kişilerin özel alanına müdahaleesas sayısı karar sayısı niteliği taşıyan bu yasal düzenlemenin bu yetkilendirmeye dair temel esasları ilkeleri ve çerçeveyi belirlemek suretiyle bu alanda hukuki belirliliği sağlaması gerekir yasal düzeyde mevzuatta güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ilk defa tarihli ve sayılı güvenlik soruşturması bazı nedenlerle görevlerine son verilen kamu personeli i̇le kamu görevine alınmayanların haklarının geri verilmesine ve numaralı sıkıyönetim kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanun ile yer bulmuştur bu yasa ise madde ve geçici maddeden oluşmaktadır yasanın ilk maddesi birinci fıkrasında fıkrada sayılan görevlerde bulunanlarla alakalı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması şartını getirmekte ikinci fıkrasında iptali istenen kural yer almakta üçüncü fıkrası ise bazı hususların alt düzenleyici işlemlere bırakmaktadır söz konusu yetkiye dayanılarak da tarihli ve sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı cumhurbaşkanlığı kararıyla anayasal açıdan yasa ile yapılması gereken birçok değişiklik yürütme tarafından gerçekleştirilmiştir yakın dönemde sayılı devlet memurları yasasının devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel ve özel şartları düzenleyen maddesinde genel şartlar arasına önce tarihli ve sayılı ohal khksının maddesiyle daha sonra bunu aynen kabul eden tarihli sayılı yasanın maddesiyle yapılan ekleme ile bütün memuriyetler için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olmak genel bir şart olarak eklenmiştir diğer bazı yasal düzenlemelerde de güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması şartının koşulduğu meslek grupları belirtilmiştir bütün bu düzenlemelerin anayasanın maddesinde güvence altına alınan ve hizmetin gerekleri ölçütüne bağlanan kamu görevine girme hakkına müdahale oluşturduğunda kuşku yoktur zira güvenlik soruşturması sonucunda kişilerin kamu görevine girmesi engellenebilecek ya da kamu görevinden çıkarılması mümkün olacaktır kamu görevine girmeyi engelleyen ya da kamu görevinden çıkarılmaya neden olan bir hususun anayasada temel hakların sınırlandırılmasında temel ilke olan yasayla sınırlama kuralına uygun olabilmesi için kuralın kişilere öngörülebilirlik sağlaması zorunludur anayasa md oysa yasalarda mevcut haliyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının anayasa mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere temel esaslarını ilkelerini ortaya koyan ve söz konusu işlemlerin çerçevesini çizen bir hükme yer verilmemiştir kişisel verilere erişim ve verilerin işlenmesi gibi özel hayatı etkileyen bir hususta yasanın temel ilkeleri koymaması çerçeveyi çizmemesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakması kabul edilemez bu nedenle söz konusu hüküm anayasanın maddesine aykırıdır ayrıca kişisel verilerle alakalı anayasa mahkemesi ve uluslararası insan hakları sözleşme ve kurumlarının aradığı olmazsa olmaz nitelikteki koruyucu yasal güvencelere yer verilmemesi bir diğer aykırılık nedeni oluşturur bu nedenle iptali istenen sayılı yasanın maddesi ile sayılı yasanın maddesine eklenen ikinci fıkra anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir kural anayasada ve türkiyenin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan demokratik toplumda gerekli olma ve ölçülü olma ilkelerine aykırıdır i̇ptali istenen fıkradaki hükümlerin demokratik bir hukuk devletinde kişisel verilerle ilgili anayasal ve uluslararası ilke ve güvencelere yaptığı müdahalenin boyutlarınıesas sayısı karar sayısı algılayabilmek için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kavramlarını ve bu hususa dair mevzuatımızdaki genel çerçeveyi ortaya koymak gerekir kaldı ki hem anayasa mahkemesi hem de avrupa i̇nsan hakları mahkemesi kişisel verilerle alakalı düzenlemeleri kayıtlar sınırlılıklar güvenceler itiraz mekanizmaları ilkeler ve kurallarla bir bütün olarak değerlendirmektedir genel çerçeveyi ifade eden güvence koşullarına cevap vermeyen bir düzenlemenin tek başına değerlendirilip bir sonuca varılması kişisel verilere dair anayasal kuralları anayasa mahkemesi kararlarını uluslararası güvenceleri yok saymak anlamına gelir başka bir ifadeyle kişisel verilerle alakalı değerlendirmelerde güvenceler bütününü dikkate almadan bir düzenlemenin tek başına ele alınarak anayasaya uygunluk denetimine tabi tutulması mümkün değildir söz konusu güvenceleri içermeyen her düzenleme anayasaya aykırı olacaktır öte yandan anayasa mahkemesi de iptali istenen bir kuralın belirlilik ilkesi açısından anayasaya aykırılık incelemesi yapılırken daha geniş bir perspektiften bakılarak değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmektedir anayasanın maddesinde yer alan hukuk devletinin önemli bir unsuru olan belirlilik ilkesi bireylerin hukuk kurallarını önceden bilmeleri davranış ve tutumlarını bu kurallara göre güvenle düzene sokabilmelerini gerektirmekte olup hukuk kurallarının belirliliğinin sağlanması yalnızca kanunla düzenleme yapılması anlamına gelmemektedir belirlilik ilkesi yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir yasal dayanağının bulunması ve erişilebilir bilinebilir ve öngörülebilir olması gibi gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir aslolan muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığıdır k mahkemenin belirlilik ilkesine ilişkin bu yaklaşımı temel haklara sınırlama getiren düzenlemeler açısından uygulanabilir değildir zira yasa ile sınırlama koşulu sınırlamaların ve güvencelerin mutlaka yasa ile belirlenmesini gerektirir yukarıda açıklandığı gibi bu hususlardaki düzenlemeler daha alt normlara bırakılamaz ve eğer bırakılırsa anayasaya aykırılık oluşturur buna rağmen alt normlar incelendiğinde de güvenlik soruşturmasına ilişkin mevcut mevzuatın kişisel verilerle alakalı anayasal güvenceleri ve uluslararası sözleşmelerin gereklerini vahamet arz eder derecede ihlal ettiği görülmektedir yani iptali istenen normu çerçeveleyen diğer mevzuata bakıldığında da aslında yasa dışındaki mevzuatın da hukuki belirlilik ilkesini kişisel verilerle alakalı anayasal ve uluslararası güvenceleri karşılamaktan uzak olduğu rahatlıkla görülmektedir i̇ptali istenen fıkrada belirtilen verilere erişime verileri işlemeye güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında izin verilmiştir bu nedenle öncelikle bu kavramların ne anlama geldiği ve içeriğinin tanımlanması gerekir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda sayılı yasada ve diğer yasalarda bu kavramların bir tanımı yapılmamıştır ancak sayılı yasanın maddesine dayanılarak çıkarılan tarihli ve sayılı resmi gazetede yayınlanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönetmeliğinin tanımlar başlıklı maddesinin birinci fıkrasının ve bentleri bu iki kavramı da tanımlamaktadıresas sayısı karar sayısı f arşiv araştırması kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının mevcut kayıtlardan saptanmasını güvenlik soruşturması kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup bulunmadığının ahlaki durumunun yabancılar ile ilgisinin ve sır saklama yeteneğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanması ve değerlendirilmesini ifade eder görüldüğü gibi güvenlik soruşturması arşiv araştırmasına göre daha geniş bir veri toplanmasını hedeflemektedir yani güvenlik soruşturması arşiv araştırmasını içermekte ve ondan daha fazla verinin toplanmasına ve işlenmesine fırsat vermektedir yönetmeliğin maddesinde güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak makamlar ise milli i̇stihbarat teşkilatı başkanlığı emniyet genel müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri yani kolluk mensupları olarak tespit edilmiştir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının sayılı yasada sadece genelkurmay başkanlığı milli savunma bakanlığı jandarma emniyet sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile devlet güvenliğinin ulusal varlığın ve bütünlüğün iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimlere çalışacak personel için yapılması öngörülmüştür yakın zamana kadar bazı özel yasalarla kapsamı genişletilse de sayılı yasanın genel mantığına bağlı kalındığı söylenebilir ancak sayılı devlet memurları yasasının devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel ve özel şartları düzenleyen maddesinde genel şartlar arasına önce tarihli ve sayılı olağanüstü hal yasa gücünde kararnamesinin maddesiyle daha sonra bunu aynen kabul eden tarihli sayılı yasanın mad | 3,963 |
esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi̇ne başvuru şekli̇ ve nedeni̇ anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada davacının adana i̇li çukurova i̇lçesi kireçocağı mahallesi ada parsel numaralı taşınmazına davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile tl zararın yasal faiziyle birlikte tazmini ile ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunda ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir korunma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarım geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yaran bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rg hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet dermektir anymah es ka amkdsysy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsy lshll rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir anymah es ka rg sayı tespit ve yorumları bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türk milletinin bağımsızlığını ye bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkını hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel haklan gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art no mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkında kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoidt klein s esas sayısı karar sayısı mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatım taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkım anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel hakları kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen hakları ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşer miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi mira hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanınesas sayısı karar sayısı güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi haklan ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkım sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkını özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbestisini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşişt komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünden davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde dava konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasalesas sayısı karar sayısı hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmazlığımızı da etkileyecek şekilde yılma kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan arı türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifıne bağlı olarak bir gelişme gösterdiği anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktıresas sayısı karar sayısı kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yararı ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilmesinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet açısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü karar verildi | 2,879 |
esas sayısı karar sayısı mahkememizin yukarıda esas numarası yazılı davasında şikayetçi özetle borçlu sanığın daha önce mal beyanında bulunmadığını hakkındaki takip kesinleştikten sora sigortalı bir işte çalışmaya başladığını ve sanığın bu sigortalı olarak işe girişini icra dairesine bildirmediğini iddia ederek sanığın i̇i̇knun maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir müştekinin şikayetine dayanak icra dosyası incelendiğinde müşteki alacaklının borçlu sanık hakkında genel haciz yoluyla giriştiği takipte sanığa ödeme emrinin tebliği üzerine takibin tarihinde kesinleştiği tarihinde borçlu sanığın sigortalı bir işe girdiğini tespit eden müştekinin sağının ücretinin ünün haczini talep ettiği görülmüştür mahkememiz şikayete dayanak i̇i̇knun maddesindeki hükmedilmesi halinde uygulanacak disiplin hapsine ilişkin cezanın düşme şartları itibarıyla anayasaya aykırı olduğu kanaatindedir cmknun maddesinde tanımlanan disiplin hapsinde amaç belirli şekilde davranmak yükümlülüğü yüklenen failin bu yükümlülüğüne uymaması sebebi ile kısmen olsun bozulan düzeni korumaktır suça uygun ceza verilmesi ve verilecek cezanın işlenen suçla orantılı olması gerekir mal veya kazancındaki artışı bildirmemek fiili alacaklının alacağını tahsil etmesini sağlayan bir disiplin suçu olarak kanunda düzenlenmiştir disiplin suçunun cezasının da kişinin disipline edilme sureti ile düşürülmesi gerekirken alacaklının şikayetten vazgeçmesi yada borcun ödenmesi halinde düşürülmesine karar verilmesi anayasadaki ölçülülük ilkesine aykırıdır i̇cra iflas kanunundaki bu tür suçlarda mesela taahhüdüne uymama halinde verilen tazyik hapsi borçlu sanığın taahhüdüne uyması ile nafaka borcunu ödemeyen sanığın bunu ödemesi ile düşerken kazancındaki artışın bildirilmemesi hatta bu artış sanığın borcu ödeme kabiliyetini temin edici nitelikte olmasa dahi şikayetten vazgeçme i̇i̇k gereği veya ödeme ile düşürülmesi anayasanın ölçülülük ilkesine aykırıdır yine bu suçta sanığın sigortalı bir işe girdiği buna bağlı olarak kazancında bir artışın olduğu şikayetten önce müşteki tarafından da bilinmekte olup zarar sanığın suça konu iş sebebi ile ilk aldığı ücret ile müştekinin bu suçu öğrendiği tarih arasındaki dönemdeki sanığın haczi kabil ücreti kadardır sanık bu kısmı ödemekle dahi hakkındaki cezanın düşmesini temin edememektedir bu da şikayete dayanak kanunun anayasanın ölçülülük ilkesine aykırı olduğunun bir diğer gerekçesidir bu yönüyle cezanın düşme şartları kanunun amacı ile de uyumlu değildir zira borcu sonradan elde ettiği gelirinin çok üzerinde olan bir sanık asla ödeyemeyeceği bir borç için gün hapiste kalacaktır belirtilen gerekçe ile halen yürürlükte bulunan yukarıdaki hükümlerin iptalini itiraz yolu ile saygıyla talep ederiz | 351 |
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılık görüşünün gerekçesi özeti mahkemece görülmekte olan dava tapulamaya itirazdır ilk bakışta sayılı kanunun inci maddesi bu davada uygulanacak kural gibi görülmeyebilir anayasanın inci maddesindeki bir davaya bakmakta olan mahkeme deyiminden anayasa ve anayasaya aykırı olmayan kanunlar gereğince olaydan önce kurulmuş veya kurulması gerekli bulunmuş tabiî mahkeme nin anlaşılması gerekir mahkeme manevî bir örgüttür bunu hâkimler işler duruma getirir onun içindir ki mahkemeyi yönetecek hâkim anayasanın ncı maddesinin kanunla düzenlenmesini buyurduğu mahkemelerin işleyişi kavramı içinde yer alır yine anayasa ve olaydan önce anayasaya aykırı olmayarak çıkarılmış kanunlar uyarınca yargı yetkisi ile donatılmış ve atanmış olması da zorunludur lâfzen anayasaya aykırı değil gibi görünen bir kural anayasaya aykırı bir uygulamaya elverişli ise onun anayasaya aykırılığını kabul etmek gerekir sayılı kanunun inci maddesi bu nitelikte bir kuraldır | 130 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin itiraz gerekçesi aynen şöyledir dava konusu işlemin dayanağı olan sayılı devlet memurları kanununun sayılı kh ile değişik ncı maddesinin fıkrasının anadolu üniversitesi açık öğretim fakültesi i̇ş i̇daresi bölümünde yıl süreli yüksek öğrenimini bitirerek haziran tarihinde lisans diploması alarak lisans eğitimine göre talep ettiği intibak işlemleri nisan tarihinde yürürlüğe giren sayılı kanun hükmünde kararname nedeniyle yapılmamıştır ancak anayasa mahkemesince sayılı kh iptal edilmiştir esas sayısı karar sayısı karar günü i̇ptal kararı kasım gün ve sayılı resmî gazetede yayınlanıp hukuki boşluğun doldurulması için ay sonra yürürlüğe girmiştir bu süre içinde iptal edilen sayılı kh benzeri olan sayılı kh sayılı yetki kanununa dayanarak çıkarılmış ve mayıs de yürürlüğe girmiştir gün ve sayılı mükerrer resmi gazete böylece sayılı khkararnamenin bazı maddelerinin iptali için açılan dava sonucu anayasa mahkemesince yetki kanununun iptal edildiği gerekçesi ile bu kanun hükmünde kararnamenin geçici ve ncü maddeleri yasal dayanağı olmadığı için iptal edilmiştir esas sayısı karar sayısı karar günü i̇ptal kararı temmuz gün ve sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir bu durumda intibak işleminin yapılmasına engel olan sayılı khkararnamenin maddesi de yasal dayanaktan yoksun ve anayasaya aykırı bir hale gelmiştir bunun üzerine temmuz tarihli dilekçe ile intibak işlemlerinin yapılması için yaptığı başvuru reddedilmiştir khk nin anayasaya uygun bir yetki yasasına dayanması geçerliliğin ön koşuludur bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki yasası anayasaya aykırı olan birkhknin kuralları içerikleri yönünden anayasaya aykırılık oluşturmasalar bile anayasaya uygunluğundan söz edilemez öbür yöndenkhklerin anayasaya uygunluk denetimleri yasaların denetimlerinden farklıdır anayasanın maddesinde kanunlar anayasaya aykırı olamaz denilmektedir bu nedenle yasaların denetiminde onların yalnızca anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır khkler ise konu amaç kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de anayasaya uygun olmak zorundadırlar bu nedenlerle kh kurallarının içerikler yönünden de anayasaya uygunluk denetiminin yapılabilmesi için öncelikle ortada anayasaya uygun bir yetki yasasının varlığı gerekir khklerin anayasaya aykırılığı saptanmış ya da bu nedenle iptal edilmiş bir yetki yasasına uygun olup olmadığının incelenmesi ise denetimi anlamsız kılar çünkü anayasaya aykırı bir yetki yasasına dayanılarak çıkartılan khklerin anayasaya uygun görülmesi olanaksızdır yetki yasasının iptalinin bu yasaya dayanılarak çıkartılan khklerce etkisinin anayasanın maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi uygun değildir çünkü anayasanın maddesindeki i̇ptal kararları geriye yürümez kuralına dayanarak yetki yasasınınesas sayısı karar sayısı iptaline ilişkin kararın resmi gazetede yayımı gününe kadar çıkarılan khklerin etkilenmeyeceği biçiminde bir ilke de konulmaz bütün bu nedenlerle dayandığı yetki yasasının anayasaya aykırılığı saptanan ya da iptaline karar verilen khklerin anayasanın başlangıcındaki hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı maddesindeki hukuk devleti ilkeleriyle maddesindeki hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralı ve kh çıkarma yetkisine ilişkin maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan yetki yasasının anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilen khklerin anayasal konumları birbirinden farksızdır böyle durumlarda khkler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından içerikleri anayasaya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında iptalleri gerekir dava konusu edilen idari işlemin dayanağı olan sayılı khk nin maddesi gün ve sayılı yetki yasasına dayanılarak çıkartılmıştır söz konusu yetki yasası anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir böylece sayılı khk nin maddesinde anayasal dayanaktan yoksun kalmıştır bu nedenle sayılı kh nin maddesi anayasamızın başlangıcında yer alan egemenliği millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı maddesindeki hukuk devleti maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz ilkeleriyle khk çıkarma yetkisine ilişkin maddesine aykırıdır nitekim anayasa mahkemesi sayılı khk nin geçici ve maddelerini aynı gerekçe ile iptal etmiş esas karar ve bu kararı temmuz günlü resmi gazetede yayınlanmıştır iddialarıyla anayasaya aykırılığı davacı tarafından ileri sürülmüş davalı idarece verilen savunmada ise anayasa mahkemesi haziran gün ve k sayılı kararı ile sayılı khk nin dayanağını teşkil eden sayılı yetki kanununun yürürlüğünün durdurulmasına temmuz gün ve sayılı kararı ile de anılan kanunun iptaline karar vermiştir sayılı kanun hükmünde kararnamenin geçici ve ncü maddelerinin iptali istemiyle anayasa mahkemesine müracaat edilmesi üzerine anılan mahkeme temmuz gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanan temmuz gün sayılı kararı ile sayılı khk nin sadece geçici ve geçici ncü maddelerini iptal etmiştir görüldüğü üzere sayılı khk nin tamamı değil talep edildiği gibi sadece geçici ve üncü maddeleri iptal edilmiş olup bu maddeler dışında kalan maddeler ise yürürlükte bulunmaktadır diğer taraftan sayılı yetki kanununun iptal edilmiş olması buna dayanılarak çıkarılan khklerin kendiliğinden yürürlükten kalkması sonucunu doğurmamaktadır sayılı yetki kanununun iptalinden önce bu kanuna istinaden çıkarılan kanun hükmünde kararnameler hakkında anayasa mahkemesince ayrıca iptal kararı verilmedikçe bu kanun hükmünde kararnamelerin yürürlüğü devam etmektediresas sayısı karar sayısı yukarıda belirtilen nedenlerle sayılı kanunun maddesini yeniden düzenleyen hükmün sayılı khknin inci maddesinde yer alması temmuz tarihli anayasa mahkemesi kararının bu maddeyi kapsamaması ve yetki kanununun iptal edilmesinin kendiliğinden bu yetki kanununa dayanılarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin yürürlüğünü etkilemesinin söz konusu olmaması nedeniyle davacı hakkında tesis edilen işlem her yönüyle mevzuat hükümlerine uygun bulunmaktadır diğer taraftan sayılı kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi anayasaya uygun olup iptaline gerek bulunmamaktadır görüşü ile anayasaya uygun olduğu savunulmuş olup mahkememizce anılan yasa hükmünün aşağıda belirtilen gerekçelerle anayasaya aykırılık iddiası ciddi olduğu kanaatine varılmıştır sayılı devlet memurları kanununun maddesinin fıkrasının bendinde memuriyette iken veya memuriyetten ayrılarak nci maddeye tabi kurumlarda çalışanlar dahil üst öğrenimi bitirenler aynı üst öğrenimi tahsile ara vermeden başlayan ve normal süresi içinde bitiren emsallerinin ulaştıkları derece ve kademeyi aşmamak kaydiyle bitirdikleri üst öğrenimin giriş derece ve kademesine memuriyette geçirdikleri başarılı hizmet sürelerinin tamamı her yıl bir kademe her üç yıl bir derece hesabıyla ilave edilmek suretiyle bulunacak derece ve kademeye yükseltilirler hükmü yer almakta iken günlü sayılı khknin maddesiyle memuriyette iken veya memuriyetten ayrılarak nci maddeye tabi kurumlarda çalışanlar dahil üst öğrenimi bitirenler aynı üst öğrenimi tahsile ara vermeden başlayan ve normal süresi içinde bitirdikten sonra memuriyete giren emsallerinin ulaştıkları derece ve kademeyi aşmamak kaydıyla bitirdikleri üst öğrenimin giriş derece ve kademesine memuriyette geçirdikleri başarılı hizmet sürelerinin tamamı her yıl bir kademe her üç yıl bir derece hesabıyla ilave edilmek suretiyle bulunacak derece ve kademeye yükseltilirler ancak bitirilen üst öğrenimin ilgililerin bulundukları görevle ilgili bir üst öğrenim olmaması halinde son öğrenim durumuna uygun bir hizmet sınıfına ait bir kadroda görev almadıkça bunların intibakı yapılmaz ve bu bent uygulamasında önlisans üzerine lisans öğrenimi yapılmak üst öğrenim sayılmaz hükmü getirilmiştir günlü sayılı memurlar ve diğer kamu görevlileri ile i̇lgili bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararnamenin tüm maddelerinin anayasanın başlangıç bölümü ile ve maddelerine aykırılığı savıyla iptaline karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararıyla kararın bölümünde sayılan hükümler dışında tümünün dayandığı günlü sayılı sayılı kanun ile sayılı kanunda değişiklik yapılması sayılı kanunun bir maddesinin değiştirilmesi hakkında kanunun anayasa mahkemesinin günlü esas karar sayılı kararıyla iptal edilmiş olması nedeniyle anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline ve iptal hükmünün kararın resmi gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği bu süre dolmadan tarihli ve sayılı kanunun verdiği yetkiye dayanılaraak mayıs tarih ve sayılı mükerrer resmi gazetede yayımlanan gün ve sayılı memurlar ve diğer kamu görevlileri ile i̇lgili bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun hükmünde kararnamenin maddesiyle sayılı devlet memurları kanununun ncı maddesinin ortak hükümler bölümünün bendinin mülga fıkrası memuriyette iken veya memuriyetten ayrılarak nci maddeye tabi kurumlarda çalışanlar dahil üst öğrenimi bitirenler aynı üst öğrenimi tahsile ara vermeden başlayan ve normal süresi içinde bitirdikten sonra memuriyete giren emsallerinin ulaştıkları derece ve kademeyi aşmamakesas sayısı karar sayısı kaydıyla bitirdikleri üst öğrenimin derece ve kademesine memuriyette geçirdikleri başarılı hizmet sürelerinin tamamı her yıl bir kademe her üç yıl bir derece hesabıyla ilave edilmek suretiyle bulunacak derece ve kademeye yükseltilirler ancak bitirilen üst öğrenim ilgililerin bulundukları sınıf kapsamına girecek nitelikte bir üst öğrenim olmaması halinde son öğrenim durumuna uygun bir hizmet sınıfına ait bir kadroda görev almadıkça bunların intibakı yapılmaz ve bu bend uygulamasında önlisans üzerine lisans öğrenimi yapmak üst öğrenim sayılmaz şeklinde yeniden düzenlenmiştir bu defa sayılı yetki yasası anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararıyla iptal edilmiştir anayasanın başlangıçında millet iradesinin mutlak üstünlüğü egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş nci maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir maddesinde ise hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükümlerine yer verilmiştir anayasanın kh çıkarma yetkisine ilişkin nci maddesi ise türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez şeklinde düzenlenmiştir görüldüğü gibi khklerin muhakkak bir yetki yasasına dayanması zorundadır ve bu yetki yasası yürürlüğe konularak kh nin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini belirler khknin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi sırasında öncelikle khknin dayandığı yetki yasasının anayasaya uygunluğu ele alınmalı daha sonra khknin yetki yasasına ve anayasaya uygunluğu sorunu çözümlenebilir yetki yasası khknin varoluş sebebidir yetkinin olmaması khkyi anayasaya aykırı duruma getirir bu sebeple yetki yasasının anayasaya aykırılığının saptanması ve bu nedenle iptaline karar verilmesi durumunda bu yasaya dayanılarak çıkarılan kh kde anayasal dayanaktan yoksun kalır kh yetki yasasına ve içeriği yönünden anayasaya aykırı olmasa dahi dayandığı yetki yasası anayasaya aykırı ise iptali gerekir bu nedenle sayılı khknin dayanağını oluşturan ve gün ve sayılı yetki yasasının anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararıyla iptal edilmesi karşısında sayılı khknin sayılı devlet memurları kanununun maddesinin ortak hükümler bölümünün bendinin mülga fıkrasını yeniden düzenleyen maddesinin ancak bitirilen üst öğrenimin ilgililerin bulundukları sınıf kapsamına girecek nitelikte bir üst öğrenim olmaması halinde son öğrenim durumuna uygun bir hizmet sınıfına ait bir kadroda görev almadıkça bunların intibakı yapılmaz ve bend uygulamasında önlisans üzerine lisans öğrenimi yapmak üst öğrenim sayılmaz şeklinde düzenlenen bendi anayasanın başlangıcındaki hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı maddesindeki hukuk devleti ilkeleriyle maddesindeki hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisiesas sayısı karar sayısı kullanamaz kuralı ve kh çıkarma yetkisine ilişkin maddesine aykırı görüldüğünden anayasanın ve sayılı yasanın maddeleri uyarınca konunun anayasa mahkemesine intikal ettirilmesine ve anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara değin davanın geri bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi | 1,695 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümünde özetle şöyle denilmektedir i̇darenin yargısal yolla denetiminin en önemli yaygın ve etkili aracı iptal davalarıdır i̇ptal davaları idare hukukunun doğuşundan ve oluşumundan sonra ortaya çıkan idare hukukuna özgü dava türü olup bu dava ile idarî işlerin hukuka uygun olup olmadığı incelenir i̇ptal davasının amacı hukuk düzenini korumak idarenin işlem ve eylemlerinde hukuka uygun davranmasını sağlamaktır i̇darî işlemin iptaline ilişkin yargı kararı anonim ve objektif nitelik taşıması nedeniyle kesin hükümün klasik anlamının dışında ve onu aşan sonuçlar doğurmaktadır örneğin bir yönetmelik hükmünün iptali halinde iptal kararından sadece davacı değil yönetmelik kapsamında olan herkes yararlanır i̇ptal davalarının bugün de kabul edilen klasik teorisine göre bu davalar idarî işlem nedeniyle menfaati ihlâl edilenler tarafından açılabilir i̇ptal davalarında ön kabul koşulu olarak böyle bir sınırlama getirmenin amacı herkes tarafından açılabilecek davalar nedeniyle idarenin devamlı dava tehdidi altında kalmasını önlemek ve idarî işlemlerde istikrarı sağlamaktır gerek teoride ve gerekse yargı kararlarında menfaat ihlâli kavramı dava konusu işlemle bir ilişkisi olmak ve işlemden etkilenmek şeklinde kabul edilmiştir bu menfaatin mutlaka para ile ölçülebilecek malî bir niteliği olması gerekmemektedir ciddi ve ölçülü olmak koşulu ile manevi bir ilgi de menfaatin ihlal edilmiş sayılması için yeterli olmaktadır menfaat ihlali kavramının tanımını vermek ve çerçevesini çizmek çok zor olduğundan bu ön koşulun varlığı açılan dava sonucu ancak idarî yargı yerlerince saptanabilecektir i̇darî işlemle davacı arasında ölçülü ve ciddi bir ilişkiyi ifade eden menfaat ihlalinin kişisel hak ihlali ile hiçbir ilgisi yoktur bu nedenle dava konusu işlemle davacının manevi menfaatinin ihlal edilmiş olması dahi iptal davası açabilmek için yeterlidir kişisel hak kavramı menfaati de içinde barındıran geniş bir hukukî durumu ifade etmektedir kişisel hak ihlalini gidermeye yönelik davalar genellikle özel hukuk alanına girerler ve davacının davalıdan istediği husus ihlal edilen kişisel hakkının aynen veya tazminat olarak kendisine verilmesidir tam yargı davalarında da ihlal edilen hak davanın esasını teşkil eder sonuç olarak iptal davası açabilmek için kişisel hak ihlali koşulunun getirilmesi halinde iptal davaları tam yargı davasına dönüşür ve iptal davası ortadan kalkmış olur anayasanın maddesinde tanımlanan nitelikle hukuk devletinin varlığından söz edilebilmesi için idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması gerekir yargı denetimi demokrasinin olmazsa olmaz öğesidir i̇ptal davası açma koşulunu kişisel hak ihlalinin varlığına bağlama sonucu idarenin birçok işlemi yargı denetimine tabi tutulamaz hukuk devletinin başlıca amacı kamu gücü karşısında kişinin hak ve özgürlüklerinin korunması olup bu idarenin her türlü işlem ve eylemlerinin yargı denetimine tabi tutulması ile sağlanabilir i̇ptali istenilen yasa kuralı dava ehliyeti için şahsi hak ihlali koşulunu getirmekle objektif düzenleyici tasarruflara karşı dava yolunu kapalı tutmakta ancak uygulama işlemleri sonucu kişisel bir hak ihlal edilmiş ise bu işleme karşı dava hakkı tanımaktadır bu nedenle dava konusu yasa kuralı anayasanın maddesine de aykırılık oluşturur anayasa bir subjektif hakkı ihlal etsin veya etmesin idarenin hür türlü eylem veya işlemine karşı mutlaka bir dava hakkının mevcut olması zorunluluğundan söz etmektediresas sayısı karar sayısı i̇ptal davasında dava ehliyetini kişisel hakların ihlali koşuluna bağlamak birçok idarî işleme karşı iptal davası açılmasını olanaksız kıldığından dava konusu yasa kuralıyla idarenin yargısal denetimini büyük ölçüde sınırlanıp kısıtlamaktadır bu nedenle de hak arama hürriyetini düzenleyen anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesinde yargılama usulleri kanunla düzenlenir denilmekte olup maddî hukukun uygulanmasını sağlayan usul kurallarının belirlenmesinde yasakoyucu tam bir takdir ve seçim yetkisine sahip değildir yasakoyucunun bu konudaki takdir yetkisi kişinin özgürlük alanını kamu gücü karşısında korumayı ana amaç edinen hukuk devleti ilkesi ile sınırlıdır çevre tarihi ve kültürel değerlerin korunması imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren hususlar hariç olmak üzere bunların dışında kalan tüm idarî işlemlerde dava ehliyeti kişisel hakları ihlal edilenlerle sınırlı tutulmak suretiyle yapılan düzenleme sonucu tam yargı davalarında geçerli olan dava ehliyeti iptal davaları için de aynen kabul edilmiştir yasalar kamu yararı gözardı edilerek şahsî hissî veya siyasî amaçlar gözetilerek çıkartılamaz dava konusu yasa hükmünün milletvekillerinin emeklilik statüsünü düzenleyen kimi yasalar için itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasını önlemek amacıyla çıkarıldığı ileri sürülmüştür kuralın yasalaşma süreci dikkatle izlenildiği takdirde özellikle adalet komisyonunda izlenen yöntem ve işlemler karşısında kimi hukuk kuralları gözardı edilerek ve iptal davalarına sınırlama getirmek amacıyla düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır bu durum ise dava konusu yasa kuralının maksat ve amaç yönünden anayasaya ve hukuka aykırı olduğunu göstermektedir açıklanan nedenlerle sayılı i̇darî yargılama usulü kanununun sayılı yasa ile değişik maddesinin bendinin alt bendinde yeralan kişisel hakları ihlal edilenler ibaresinin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmuştur | 712 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin başvuru kararındaki gerekçe özetle şöyledir sanıkların üzerine atılan suçun son yasa değişliği yapılmadan önce devlet güvenlik mahkemelerinin görev alanına giren suçlardan sayılması nedeniyle sayılı ceza muhakemeleri usulü yasasının sayılı yasa ile yapılan yeni düzenlemelerdeki olanaklardan yararlandırılmadığı sayılı yasanın maddesine sayılı yasanın maddesi ile getirilen yeniliklerin devlet güvenlik mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanamayacağı yolundaki sayılı yasanın maddesinin birinci fıkrası hükmünün yasa tekniği açısından sakıncalı olduğu insan haklarına adalet anlayışına ve demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı bulunduğu suçların cinsine göre savunma hakkının sınırlanamayacağı ve böyle bir uygulamanın eşitlik ilkesine uygun düşmeyeceği ileri sürülerek anayasanın ve maddeleri uyarınca iptaline karar verilmesi istenilmiştir | 110 |
e sayısı sayısı i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi özeti orman ulusal servettir sanık eylemi ile bu servetin bir bölümünü yok etmiştir örtüsüz kalan toprak da yok olacaktır anayasanın maddesinin birinci fıkrası ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli tedbirleri almakla devleti ödevlendirmiştir sayılı kanunun maddesi bu tedbirlerden birini getirmektedir maddeye göre her türlü orman suçlariyle tahrip edilen veya yakılan sahaların ağaçlandırma masrafı da suçlulardan alınacaktır ancak bu hüküm tahrip edilen veya yakılan saha bir dekardan fazla ise uygulanabilmektedir onun için maddedeki bir dekardan fazla ibaresi anayasanın maddesine aykırıdır öte yandan bu ibare sanıklar arasında suçlan aynı nitelikte olduğu halde sahanın genişliğine göre bir ayrılık yaratarak kanun önünde eşitsizliğe yol açtığı için anayasanın maddesine de aykırıdır | 116 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasanın maddesi uyarınca yetki yasasına dayalı olarak çıkarılan khklerin anayasaya uygunluk denetimleri anayasa mahkemesinin yerleşik içtihatlarında yasaların denetiminden farklı değerlendirilmektedir buna göre anayasanın maddesinin kanunlar anayasaya aykırı olamaz buyurucu kuralı nedeniyle yasaların denetimi yalnızca anayasa kurallarına uygun olup olmadığı biçiminde yapılırken khklerin ise konu amaç kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem anayasaya uygunluğu yönlerinden irdelenmektedir anayasa mahkemesi khknin anayasaya uygun bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayanağı yetki yasası iptal edilen bir khknin kuralları içerikleri yönünden anayasaya aykırılık oluşturmasalar bile anayasaya uygunluğundan söz edilemeyeceği görüşündedir uyuşmazlığa konu olayda uygulanacak sözcüğü içeren sayılı kanun hükmünde kararname sayılı yetki yasasına dayanılarak çıkartılmıştır khknin dayanağını oluşturan sayılı yetki yasası ise anayasa mahkemesinin günlü sayılı kararı ile iptal edilmiştir buna göre mahkememizce bakılmakta olan davada uygulanacak olan sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesiyle sayılı yasanın maddesinin fıkrasına eklenen sayılı cetvelin teknik hizmetler sınıfı bendinde yer alan teknik yüksek öğretmen okulu mezunları sözcükleri dayanağı olan yetki yasasının iptal edilmesiyle anayasal dayanaktan yoksun kaldığı bu nedenle anayasanın başlangıç ve maddelerine aykırı bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci sayılı yasanın maddesinin ikinci fıkraları uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkemenin taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine itirazen başvurması öngörüldüğünden sayılı khknin maddesinde sayılı yasanın maddesinin fıkrasına eklenen sayili cetvelin tekni̇k hi̇zmetler sinifi bendinde yer alan teknik yüksek öğretmen okulu mezunları sözcükleri yönünden iptali için itirazen anayasa mahkemesine başvurulmasına konu ile ilgili belgelerin onaylı örneklerinin karar ile birlikte anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine ve anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 285 |
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ ek maddenin anayasanın ve maddelerine uygunluğu yönünden değerlendirilmesi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ilk kez anayasasının maddesi ile düzenlenmiş ve böylelikle anayasal statüye kavuşturulmuştur anılan maddede kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları kanunla meydana getirilir ve organları kendileri tarafından ve kendi üyeleri arasından seçilir i̇dare seçilmiş organları bir yargı mercii kararına dayanmaksızın geçici veya sürekli olarak görevinden uzaklaştıramaz meslek kuruluşlarının tüzükleri yönetim ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı olamaz şeklinde ifade edilmiştir maddede bahsi geçen kuruluşların tanımına yer verilmemiş ise de kanunla meydana getirilebilmeleri yönetim ve işleyişlerinin demokratik hukuk devleti esaslarına uygun olarak kendi üyeleri arasından seçimle gerçekleştirilmesi yargı kararına dayanmaksızın idarece görevlerinden uzaklaştırılamamaları şeklinde pek çok güvence sağlanmış bulunmaktadır anayasasının maddesinde ise kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarının maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilen kamu tüzel kişileri olarak ifade edilmiştir görüleceği üzere her iki anayasal düzenlemede de kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kanunla kurulma niteliği vurgulanmış anayasasının maddesinde ifade edildiği üzere kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulabilen klasik anlamdaki kamu tüzel kişiliğinden salt kanunla kurulma yönüyle ayrıştırılmış böylelikle anılan kuruluşların idari bir tasarrufla kurulma olasılığı da ortadan kaldırılmıştır anayasanın maddesinde i̇dare kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir hükmü yer almaktadır bu maddede yer alan düzenleme idarenin kanuniliği ilkesine vücut vermektedir i̇darenin kanuniliği ilkesi idarenin kuruluş teşkilatlanma organlarının görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenmesini gerekli kılar anayasanın maddesinde ise yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisine ait olması ve bu yetkinin devredilememesi kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir anayasanın açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi mümkün değildir yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir kanun hükmünün anayasanın maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yürütmenin düzenlemesine bırakmaması gerekir buna göre kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının hukuk aleminde varlık kazanabilmeleri için kanunla kurulma bir ön şart olup bu şartın kurulması öngörülenesas sayısı karar sayısı idarenin sadece kuruluşunun şeklen kanunla yapılması anlamına gelmediği aynı zamanda idarenin örgütlenmesi ve organlarının görev ve yetkilerinin de kanunla düzenlenmesini gerektirdiği aksi bir tutumun yürütme organına sınırları belirsiz düzenleme yetkisi verilmesi sonucunu doğuracağı bu durumun da anayasanın maddesinde ifadesini bulan yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı olacağı açıktır sayılı kanun tasarısına ilişkin itiraz konusu kural ile ilgili olarak tbmm plan ve bütçe komisyonu başkanlığına sunulan gerekçe metninde müstakil optisyen gözlükçüler odaları ve türk optisyen gözlükçüler birliği teşkil edebilmek için müstakil bir optisyen gözlükçüler birliği kanunu çıkarılması düşünülebilir ise de optisyen gözlükçüler ile benzer nitelikte olan eczacılar için yürürlüğe konulmuş olan sayılı türk eczacıları birliği kanununun kıyasen uygulanması suretiyle bu maksadın hasıl olabileceği böyle bir yolun yasama prosedürü açısından kolaylık sağlayacağı ifade edilmiştir bu düşünceden hareketle yasalaşan ve tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesiyle sayılı optisyenlik hakkında kanuna eklenen ek maddenin fıkrası ile sayılı kanuna tabi meslek mensuplarınca optisyen gözlükçüler odaları ve türk optisyen gözlükçüler birliği teşekkül ettirilmiş ve anılan yasa maddesiyle oluşturulan bu idari yapıya kamu kurumu niteliği kazandırılmıştır öte yandan ek maddenin fıkrası ile odalar ile birliğin teşkili bunların yurt içindeki ve yurt dışındaki faaliyetleri organları organların görevleri toplantıları karar alış usulleri gelirleri giderleri seçimi seçilme yeterlilikleri seçimlerin yapılış usulü fesih tasfiye ve iptale ilişkin hususlar mesleki sicil hizmet bedellerinin ve aidatların tespiti disiplin cezaları ile infaz ediliş usulleri odalar ve birlik ile ilgili diğer iş ve işlemlerin ise yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmektedir i̇tiraz konusu yasa maddesi ile kamu kurumu niteliği statüsü verilen optisyen gözlükçü odaları ile türk optisyen gözlükçüler birliğinin anayasanın ve maddelerinde ifade edildiği üzere kanunla kurulma şartına uygun olarak organlarının görev ve yetkileri ile teşkilatlanmasının bir bütün halinde müstakil bir kanunla düzenlenmesi gerekirken odalar ve birliğin teşekkülü faaliyetleri organları ve bu organların görev ve yetkileri ile disiplin cezaları gibi pek çok alanda düzenleme yapma yetkisinin bütünüyle kurulması öngörülen türk optisyen gözlükçüler birliğine tevdi edildiği görülmektedir ayrıca optisyen unvanının kullanılması optisyenlik mesleğinin icra edilmesi ve optisyenlik müessesesinin açılması ve işletilmesiyle ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan sayılı kanuna sayılı kanunun maddesiyle eklenen ek maddeyle optisyen gözlükçülere yönelik yeni bir mesleki kuruluşun öngörülmüş olması esasen sayılı kanunun amacına da aykırı bir düzenleme niteliğine sahip bulunmaktadır bu durumda müstakil bir kanunla kurulmayan ve yasama organı tarafından çerçevesi çizilmeden ilk defa uygulamaya konulacak belirsiz ve geniş bir alanın düzenlenmesine ilişkin yetkinin kurulması öngörülen türk optisyen gözlükçüler birliğine bırakılmasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır geçici maddenin fıkrasında yer alan tarihli ve sayılı türk eczacıları birliği kanununun mali ve idari hükümleri ile disipline ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır cümlesindeki disipline ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır kısmının anayasanın ve maddesine uygunluğu yönünden değerlendirilmesiesas sayısı karar sayısı sayılı optisyenlik hakkında kanunun ek maddesinin fıkrasıyla optisyen gözlükçüler odaları ile türk optisyen gözlükçüler birliğinin kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak kurulması öngörülmüş ancak birliğin ve odaların kuruluşunda izlenmesi gereken hukuki prosedür hakkında herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesiyle sayılı optisyenlik hakkında kanuna eklenen geçici maddede ise birliğin ve odaların kuruluşunda izlenmesi gereken yasal süreç ayrıntılı olarak belirlenmiştir maddenin fıkrasında birlik merkez yönetim kuruluna seçimden itibaren bir ay içinde toplanarak sayılı kanunun ek maddesinin fıkrasında belirlenen konularda yönetmelikleri hazırlama görevi verilmiş devamında tarihli ve sayılı türk eczacıları birliği kanununun mali ve idari hükümleri ile disipline ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır hükmüne yer verilmek suretiyle hazırlanacak yönetmeliğin de rotası oluşturulmuştur bunun yanı sıra sayılı kanunun kıyasen uygulanması öngörülen hükümlerinden bazılarının her bir ilde müstakil bir oda kurulabilmesi için gerekli üye sayısı odalardaki idare heyetini oluşturacak üyeler ile büyük kongreye seçilecek temsilci sayılarını düzenleyen hükümler optisyen gözlükçüler odalarının ülke sathında daha geniş bir yelpazede kurulup organize olabilmeleri ve kuruluş sürecinin eczacı odalarına nazaran daha kolay gerçekleştirilebilmesi amacıyla farklı şekilde kaleme alınmış yine optisyen gözlükçülük mesleğinin mahiyetine uygun düşmeyen birtakım düzenlemelerin uygulanmasından vazgeçilmiştir ayrıca sayılı kanunun maddesiyle eczacı odalarının idare heyetinin görevleri arasında sayılan eczacıların çalışmalarının ve iş yerlerinin denetimine ilişkin düzenlemenin deontoloji tüzüğü hükümlerinin ve oda ve birlik tarafından alınmış mesleki kararların gerektiği şekilde uygulanıp uygulanmadığını belirlemek için optisyenlerin çalışmalarını denetlemek şeklinde anlaşılması gerektiği ifade edilmiştir i̇tiraz konusu yasa kuralının anayasaya uygunluğunun değerlendirilmesine geçmeden önce eczacılık ile optisyen gözlükçülük mesleklerinin tanımları yapılarak birbirlerine benzeyen ve ayrışan yönlerinin ortaya konulması gerekmektedir sayılı eczacılar ve eczaneler hakkında kanunun eczacılar başlıklı maddesinin fıkrasında eczacılık hastalıkların teşhis ve tedavisi ile hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinden değişik farmasötik tipte ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması ilacın analizlerinin yapılması farmakolojik etkisinin devamlılığı emniyeti etkinliği ve maliyeti bakımından gözetimi ilaçla ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin sağlanması ve ilaç kullanımına bağlı sorunlar hakkında hastaların bilgilendirilmesi ve çıkan sorunların bildiriminin yapılmasına ilişkin faaliyetleri yürüten sağlık hizmetidir şeklinde tanımlanmış aynı maddenin fıkrasında ise eczane açmak ve işletmek ile ecza deposu mesul müdürlüğü yapmak için eczacı olmak şarttır eczacı ilaç üretim tesisi kozmetik imalathanesi ilaç ar ge merkezi gibi müesseseleri açabilir veya bu tür resmi ya da özel müesseselerde mesul müdürlük yapabilir hükmü yer almıştır ayrıca maddesinde serbest eczanelerin eczacılık yapma hakkını haiz bir eczacının sahip ve mesul müdürlüğünde yönetmelikte belirlenen belgelerle il sağlık müdürlüğünce düzenlenmiş ve valilikçe onaylanmış bir ruhsatname ile açılacağı hüküm altına alınmıştır öte yandan cezalar başlıklı maddesinin fıkrasında bu kanunda yazılı usullere göre ruhsatname almaksızın eczane açanların üç aydan bir seneye kadar hapis ve yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılacakları ve maddelerinde de mahalli mülki amir tarafından verilecek idari para cezaları ile bu cezaları gerektiren fiil ve hallerin düzenlendiği görülmektediresas sayısı karar sayısı sayılı türk eczacıları birliği kanununun haysiyet divanının vazife ve salahiyetleri başlıklı maddesinde ise oda haysiyet divanının odaya girmeyen veya bu kanunun kendisine tahmil ettiği diğer vecibeleri yerine getirmeyenler ile evrakı kendisine tevdi edilen azanın meslek adap ve haysiyetine aykırı olan fiil ve hareketlerinin mahiyetine göre birtakım disiplin cezaları verebileceği bu cezaların a yazılı ihtar fiilin işlendiği tarihteki oda yıllık aidatının dört katından on beş katına kadar para cezası üç günden güne kadar sanat icrasından men bir bölgede üç defa sanat icrasından memnuiyet cezası almış olanları mıntıkada çalışmaktan menetmek olarak sayıldığı bu cezaların verilmesinde haysiyet divanlarının sıra gözetmeksizin takdir hakkını kullanabileceği öngörülmüştür görüldüğü üzere sayılı kanun uyarınca mesul müdür sıfatıyla eczane açılıp işletilebilmesi için kişinin mutlaka eczacı olması şartı getirilmiş serbest eczanelerin eczacılık yapma hakkını haiz bir eczacının sahip ve mesul müdürlüğünde ruhsatname ile açılabileceği belirtilmiştir öte yandan sayılı kanunda eczacılar için öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezaların yanı sıra idari yaptırıma konu teşkil edebilecek eylem ve cezalara yer verilmiş sayılı kanunda ise eczacılara verilebilecek disiplin cezalarının neler olduğu belirlenmekle birlikte hangi eyleme hangi cezanın verileceği hususu odaların haysiyet divanlarının takdirine bırakılmıştır esasen eczacıların hangi eylemlerinin disiplin suçu teşkil ettiğine yönelik ne sayılı kanunda ne de sayılı kanunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir bununla birlikte tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan türk eczacıları deontoloji tüzüğü ile eczacıların deontoloji bakımından uymakla yükümlü oldukları ilke ve kurallar belirlenmiş tüzüğün maddesiyle de bu tüzük hükümlerine aykırı hareket eden eczacılar hakkında sayılı kanuna göre işlem yapılacağı ifade edilmek suretiyle eczacıların tüzüğe aykırı davranışlarının disiplin suçu teşkil edebileceğine işaret edilmiştir sayılı optisyenlik hakkında kanunun tanımlar başlıklı maddesine göre optisyen optisyenlik alanında en az ön lisans seviyesinde mesleki eğitim ve öğretim veren yüksek okul mezunu kişi olarak tanımlanmış optisyenlik müessesesi başlıklı maddesinde optisyenlik müessesesi gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri tarafından açılıp işletilebilir optisyenlik müessesesi açıp işletmek isteyenler müessesenin açılacağı ilin en yüksek sağlık idaresinden optisyenlik müessesesi ruhsatı almak zorundadırlar hükmüne yer verilmiş cezai hükümler başlıklı maddesinde optisyen unvanını haiz olmadığı halde optisyenlik yapanlara veya optisyen olduğunu ilan edenlere idari para cezası verilerek müessesesinin kapatılacağı ifade edilmiş maddesinin ilk dört fıkrasında verilecek idari para cezaları ile bu cezaları gerektiren fiil ve haller düzenlenmiş fıkrasında ise bu kanunda yazılı olan idari yaptırım kararlarının mahalli mülki amir tarafından verileceği belirtilmiştir öte yandan geçici maddede sayılı mülga gözlükçülük hakkında kanun uyarınca gözlükçülük ruhsatnamesi sahibi olanların gözlükçü unvanıyla optisyenlik mesleğini icra etme hak ve yetkisine sahip oldukları geçici maddede ise sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce gözlükçülük ruhsatnamesini haiz olup aynı mekanda eczacılık veveya saatçilik faaliyetlerini birlikte yapanların kazanılmış haklarının saklı tutulduğu düzenlenmiştir buna göre eczacılık ile optisyen gözlükçülük meslekleri arasındaki en temel farklılığın mesul müdürlük kavramıyla ortaya çıktığı görülmektedir nitekim optisyenlik müesseseleri optisyen unvanını haiz olmayan gerçek veyahut özel hukuk tüzel kişileri tarafından da açılıp işletilebilmekte iken serbest eczanelerin mesul müdür sıfatıyla sadece eczacılar tarafından açılıp işletilebilmesine kanun cevaz vermektedir öte yandan sayılı optisyenlik hakkında kanunun geçici maddesinin fıkrasıyla disipline ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağının öngörüldüğü sayılı kanunda ise eczacılara yönelik birtakım disiplinesas sayısı karar sayısı cezaları belirlenmiş ise de disiplin suçu teşkil edebilecek davranışların eczacılar için bizatihi kanunla değil türk eczacıları deontoloji tüzüğü ile belirlendiği anlaşılmaktadır yukarıda da belirtildiği üzere bunun dışında bizzat kanunla hangi eylemin hangi cezayı gerektirdiği hususunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır ayrıca sayılı optisyenlik hakkında kanunun geçici maddesinin fıkrasında sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının bendinin ‘deontoloji tüzüğü hükümlerinin ve oda ve birlik tarafından alınmış mesleki kararların gerektiği şekilde uygulanıp uygulanmadığını belirlemek için optisyenlerin çalışmalarını denetlemek şeklinde uygulanır hükmüne yer verilmiş ise de halihazırda optisyen gözlükçü mesleğine mensup kişilerin uyması gereken deontoloji kurallarını içerir herhangi bir idari düzenleme henüz yürürlüğe konulmuş değildir anayasa mahkemesinin birçok kararında yapmış olduğu hukuk devleti tanımına göre hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir belirlilik ilkesi hukuki güvenlikle bağlantılı olup birey kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlayabilir belirlilik ilkesi yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleriyle de hukuki belirlilik sağlanabilir hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır anayasanın maddesinin birinci fıkrasında kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz denilerek suçun kanuniliği üçüncü fıkrasında da ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur ifadesine yer verilerek cezanın kanuniliği ilkesi güvence altına alınmıştır anayasanın maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi eylemlerin yasaklandığının ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi kuralın açık anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir bu konu anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında ceza yaptırımına bağlanan fiilin kanunun açıkça suç sayması şartına bağlanmış olmasıyla suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin şekli bakımdan kanun biçiminde çıkarılması yeterli olmayıp bunların içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerekir bu açıdan kanunun metni bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır bu nedenle belirli bir kesinlik içinde kanunda hangi fiile hangi hukuksal yaptırımın bağlandığının bireyler tarafından bilinmesi ve eylemlerin sonuçlarının öngörülebilmesi gerekir şeklinde ifade edilmiştir kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır yine anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararıyla anayasanın maddesinde idari veesas sayısı karar sayısı adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığına işaret edilerek disiplin suç ve cezalarının da bu maddede öngörülen ilkelere tabi olduğu kabul edilmiştir keza suç ve cezada kanunilik ilkesinin tabii bir sonucu da ceza içeren kanunların uygulanmasında kıyasa başvurulamayacağına yönelik genel hukuk kaidesidir nitekim bu husus sayılı türk ceza kanununun maddesinde de kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz şeklinde ifade edilmiştir kıyas yasağı kuralına göre suç oluşturan fiillerin kanunda açıkça tanımlanması gerekmekte olup mevcut kanunların failin aleyhine olarak genişletici bir şekilde yorumlanması veya benzetme yapılması mümkün değildir suç oluşturan fiillerin kanunda açık ve belirgin bir şekilde tanımlanması gerekliliği bireyin söz konusu düzenlemenin lafzından hangi davranış veya ihmallerinin cezai sorumluluğuna yol açacağını teşhis edebilmesi veya öngörebilmesi ile sağlanmış olur sayılı optisyenlik hakkında kanuna eklenen ve şeklen kuruluş kanunu olma özelliği taşıyan ek madde ile odalar ve birliğin kuruluşuna ilişkin hukuki prosedürü ihtiva eden geçici maddede optisyen gözlükçü unvanını haiz meslek mensupları için herhangi bir disiplin suç ve cezası tayin edilmemiş bunun yerine itiraz konusu yasa maddesiyle sayılı türk eczacıları birliği kanununun disipline ilişkin hükümlerinin kıyasen uygulanacağına yönelik atıfla yetinilmiştir atıf yapılan sayılı kanunda ise eczacıların hangi eylemlerinin disiplin suçu teşkil ettiği bu suç karşılığında hangi cezaya muhatap olunacağına ilişkin sarih düzenlemeler bulunmamaktadır buna göre optisyen gözlükçü meslek mensuplarının oluşturduğu meslek örgütünün kuruluş kanunu vasfını taşıyan yasal düzenlemede bu meslek örgütüne üye olacakların hangi eyleminin disiplin suçu teşkil edebileceği ve bu eyleme karşılık eylemle orantılı olarak hangi disiplin cezasının verilebileceği açıkça belirlenmediğinden hukuki belirlilik ve güvenlik ilkeleri ile suçta ve cezada kanunilik ilkelerine aykırı düzenleme yapıldığı açıktır ayrıca optisyen gözlükçüler ile eczacıların farklı meslekler icra etmeleri sebebiyle her iki mesleğin doğasından kaynaklanan farklı disiplin suç ve cezalarına muhatap olmaları da kaçınılmaz iken disiplin hukuku açısından kıyasen uygulamaya cevaz veren ve bu haliyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir yansıması olan kıyas yasağına aykırı itiraz konusu yasa maddesinde anayasanın ve maddelerine aykırılık bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır karar sonucu açıklanan nedenlerle davacılar abdullah aydın ve tüm optik ve optometrik meslek adamları derneğinin dava dilekçesindeki itiraz yoluyla anayasa mahkemesine gönderilmesi talebi de dikkate alınarak itiraz konusu sayılı optisyenlik hakkında kanunun ek maddesinin anayasanın ve maddelerine sayılı optisyenlik hakkında kanunun geçici maddesinin fıkrasında yer alan tarihli ve sayılı türk eczacıları birliği kanununun mali ve idari hükümleri ile disipline ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır cümlesindeki disipline ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır kısmının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasınaesas sayısı karar sayısı dosyada bulunan konuyla ilgili belgelerin ve başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine gününde oybirliğiyle karar verildi | 2,649 |
esas sayısı karar sayısı gerekçeler tarihli ve sayılı bölge adliye ve bölge i̇dare mahkemelerinin i̇şleyişinde ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle sayılı bölge i̇dare mahkemeleri i̇dare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin kuruluşu ve görevleri hakkında kanunun maddesine eklenen fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali talep edilen değişiklik ile bölge idare mahkemesi daireleri arasındaki işbölümünün hakimler ve savcılar kurulu tarafından gelen işlerin yoğunluğu ve niteliğinin dikkate alınarak belirlenmesi düzenlenmiştir devletin her türlü işleminde hukuka bağlılık esasına dayanan ve bunu yargı denetimi yolu ile gerçekleştiren hukuk devleti ilkesi kişiye tanıdığı sınırları genişletilmiş özgürlüklerle onun haklarını öne çıkaran devleti ise bu hakları korumakla yükümlü tutan bir niteliktedir anayasanın maddesinde düzenlenen mahkemelerin bağımsızlığı hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucu olduğu kadar onu gerçekleştirmenin de aracıdır anayasa mahkemesi sayılı kararında yargının bağımsızlığı tarafsızlığı ve hukuk devleti arasında şu bağlantıları kurmuştur hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız yargı gücü günümüzde temel hak ve özgürlüklerin olduğu kadar kamusal düzenin korunmasının da güvencesidir yargının bağımsızlığının amacı ise bireylere her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak kalınarak adaletin dağıtılacağı güven ve inancını vermektir bu bağlamda anayasanın maddesinde düzenlenen objektif bağımsızlık da yargılama çalışmalarında hâkimlerin hiçbir etki altında kalmamaları gereğine dayanmaktadır bu karar doktrinde anayasa mahkemesinin yargı bağımsızlığı objektif bağımsızlık yanında hakim tarafsızlığına da değindiği her türlü kuşkudan uzak kalınarak bir karar olarak yorumlanmıştır anayasa mahkemesi daha yakın tarihli sayılı kararında da bağımsızlık ve tarafsızlığın bir mercie mahkeme vasfını kazandıran temel unsurlar olduğunu belirterek mahkemelerin bağımsızlığını tanımlamış bağımsız ve tarafsızlığı şöyle detaylandırmıştır bağımsızlık mahkemenin bir uyuşmazlığı çözümlerken yasamaya yürütmeye davanın tarafları ile çevreye ve diğer yargı organlarına karşı bağımsız olmasını onların etkisi altında olmamasını ifade etmektedir anayasa mahkemesi de yine yakın tarihli bir kararında hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilişkisi ile bunun güvencelerini şu şekilde açıklamaktadır hukuk devleti olmanın ön şartları arasında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olduğu açıktır yargı bağımsızlığı insan hakları ve özgürlüklerinin başlıca ve en etkin güvencesidir mahkemelerin bağımsızlığı genellikle hâkimlerin bağımsızlığı kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmakta ve biri diğerinin nedeni ve doğal sonucu olarak anlaşılmaktadır hâkimlerin görevlerine ilişkin bağımsızlığı konusunda anayasa ile tanınan teminat onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp bunun amacı adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılacağı yolundaki güven ve inancı yerleştirmektir yargının bir karakteri olan bağımsızlık hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan anayasanın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan yansız tutumla özgürce kararesas sayısı karar sayısı verebilmesidir hâkim bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil demokratik bir toplumda devlet yapısı içinde tüm kurum ve kuruluşlar ile kişilere karşı da sağlanması gerekir yargı bağımsızlığı konusunda düzenlemeler yapılırken hâkimlerin yargı içi ve dışı her türlü etki ve kuşkudan uzak karar vermeleri koşullarının hazırlanması kadar tarafların ve toplumun yargıya olan güveninin sağlanmasına da özen gösterilmelidir hâkimler hâkimliğin gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında tarafsızlıkları konusunda kuşku uyandıracak düzenlemelerden kaçınılmalıdır herhangi bir baskının etkinin yapılması kadar yapılabilme olasılığı da yargı bağımsızlığını zedeler anayasa mahkemesinin mahkemelerin bağımsızlığı ilkesinin yargının karakteri olması ve hukuk devleti olmanın gereği olduğunu defaaten vurgulamıştır ancak iptali talep edilen düzenleme ile hakimler ve savcılar kurulunun dairelerin hangi işlere bakacağını belirlemesi yetkisi doğrudan yürütmenin müdahalesi anlamına gelmektedir nitekim hakimler ve savcılar kurulunun defalarca değiştirilen yapısı ile yürütmenin bir birimi haline getirilmiştir hakimlerin ve savcıların verdikleri kararlara göre görev yerlerini değiştiren kararnamelere imza atan hakimler ve savcılar kurulu iptali talep edilen düzenleme ile doğrudan mahkemelere müdahale edebilecektir böylesi bir müdahale mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ile bağdaşmaz i̇ptali istenen kural bağımsızlığına sayısız müdahalelerde bulunulmuş olan yargıyı tamamen yok etmektedir mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını ifade etmektedir hâkimlerin görevlerinde bağımsızlıkları ise onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılması amacını gütmektedir yargının bir karakteri olan bağımsızlık hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan anayasanın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan yansız tutumla özgürce karar verebilmesidir hâkimlik teminatı da aynı amaca yönelik olup hâkim ve savcıların azledilmelerine kendileri istemedikçe anayasada öngörülen yaştan önce emekliye ayrılmalarına herhangi bir sebeple aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun bırakılmalarına engel oluşturmaktadır gerek mahkemelerin bağımsızlığı gerekse hâkimlik teminatı ilkeleri yargılama faaliyetine ilişkin ilkeler olup esas olarak adil bir yargılama sistemini sağlama amacını gütmektedirler anayasanın maddesi ile tarif edilen mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi de hâkimlik teminatının bir sonucudur mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı yürütme ve diğer yargı organlarına karşı olduğu kadar yasama erkine karşı da geçerlidir bu bağımsızlık yalnızca hâkimlerin emir veveya talimat almamasıyla sınırlı olarak düşünülmemelidir hakimlerin sahip olduğu güvenceleri ortadan kaldıran yasama işlemlerine karşı da sahip oldukları anayasal güvenceyle korunmaları gerekir yasama organının mahkemelerin bağımsızlığını ortadan kaldırıcı yargı erkinin güvenilirliğini zedeleyici hakimlik teminatını örseleyen hukuk devleti ilkesini yoksayan düzenlemeleri kabul edilemez şekillendirilen ve işbölümleri yürütme organının örtülü müdahalesiyle belirlenen mahkemelerin hakimler ve savcılar kurulunun hoşuna gitmeyecek bir karar verebilmesi mümkün değildir böylesi bir kararı aldığı düşünülen mahkeme üyeleri hakkında soruşturma açılıp açılmayacağı başka bir yere veya göreve tayin edilip edilmeyeceği meslekte yükseltilip yükseltilmeyeceği gibi haller yürütme organının kontrolünde olan kurulun elindedir böylesi bir durumda söz konusu hakimin anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verebilmesi neredeyse olanaksızdır bu bakımdan iptali talep edilen düzenleme anayasanın maddesinde düzenlenen hakimlik teminatı ile de çelişmektediresas sayısı karar sayısı i̇ptali talep edilen değişiklik ile bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı erkinin hukuk devleti ilkesi yok sayılarak yargının tamamen siyasetin etkisine girmesi sağlanmaktadır yargının siyasi otoriteden bağımsız bir yapısının ve işleyişinin olması anayasanın ikinci maddesinde düzenlenen hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından biridir anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz anayasanın maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir aym anayasa tarafından güvence altına alınan mahkemelerin bağımsızlığına yönelik doğrudan müdahale anlamına gelen düzenleme anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınmamış olunması insan haklarına saygıyı zedeleyen insan haklarını değil koruyup güçlendirme insan haklarının en önemli koruma mekanizması olan yargıya müdahale anlamına gelmektedir bu sebeple düzenleme mahkemelerin bağımsızlığını ve hakimlik teminatını ortadan kaldırması bağlamıyla anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil eder iptali gerekir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi ai̇hmne göre bağımsızlık kavramıyla yürütmeden ve taraflardan bağımsız olmak anlaşılmalıdır ringeisenavusturya bağımsızlık yargılama makamının yürütme başta olmak üzere diğer güçlerden ayrık bağımsız olmasını hiçbir erke kurum ve kuruluşa kişiye tabi olmamasını güvence altına alan bir kriterdir bu bakımdan bağımsızlık yargılama makamının yasayla kurulmuş olmasının da doğal bir sonucudur clarkebirleşik krallık ai̇hm hâkimlerin görev süresinin bağımsızlığın sağlanabilmesi bakımından belirleyici olan hususlardan biri olduğuna işaret etmektedir zira ai̇hm bir organın özellikle yürütmeden ve davanın taraflarından bağımsız olup olmadığını belirlerken tarihli le compte van leuven ve de meyerebelçika kararı par üyelerinin atanma tarzına ve görev sürelerine aynı karar parag dışarıdan gelebilecek baskılara karşı güvencelerinin varlığına bk tarihli piersackbelçika kararı par ve bu organın bağımsız olduğu görüntüsü verip vermediğine tarihli delcourtbelçika kararı par bakmak zorundadır campbell ve fellbirleşik krallık ai̇hm kararları niteliği itibarıyla ai̇hsi uygulayan çağa göre güncelleyen ve taraf ülkelerin uymakla yükümlü olduğu bağlayıcıdır i̇ptali talep edilen düzenleme tüm bu kararlarda vurgulanan mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini ai̇hmin bağlayıcı kararlarına rağmen ortadan kaldırı niteliktedir bu nedenle anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir açıklanan tüm bu nedenlerle iptali talep edilen düzenleme anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil eder iptali gerekir tarihli ve sayılı bölge adliye ve bölge i̇dare mahkemelerinin i̇şleyişinde ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle sayılı adlî yargı i̇lk derece mahkemeleri i̇le bölge adliye mahkemelerinin kuruluş görev ve yetkileri hakkında kanunun maddesine eklenen fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali talep edilen değişiklik ile bölge idare mahkemesi daireleri arasındaki işbölümünün hakimler ve savcılar kurulu tarafından gelen işlerin yoğunluğu ve niteliğinin dikkate alınarak belirlenmesi düzenlenmiştir bir önceki iptalini talep ettiğimiz düzenleme ile aynı nitelikte olan bu düzenleme sayılı adlî yargı i̇lk derece mahkemeleri i̇le bölge adliye mahkemelerinin kuruluş görev ve yetkileri hakkında kanununda değişiklik yaparak işbölümü yapma yetkisini hakimler ve savcılar kuruluna vermektediresas sayısı karar sayısı devletin her türlü işleminde hukuka bağlılık esasına dayanan ve bunu yargı denetimi yolu ile gerçekleştiren hukuk devleti ilkesi kişiye tanıdığı sınırları genişletilmiş özgürlüklerle onun haklarını öne çıkaran devleti ise bu hakları korumakla yükümlü tutan bir niteliktedir anayasanın maddesinde düzenlenen mahkemelerin bağımsızlığı hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucu olduğu kadar onu gerçekleştirmenin de aracıdır anayasa mahkemesi k sayılı kararında yargının bağımsızlığı tarafsızlığı ve hukuk devleti arasında şu bağlantıları kurmuştur hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız yargı gücü günümüzde temel hak ve özgürlüklerin olduğu kadar kamusal düzenin korunmasının da güvencesidir yargının bağımsızlığının amacı ise bireylere her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak kalınarak adaletin dağıtılacağı güven ve inancını vermektir bu bağlamda anayasanın maddesinde düzenlenen objektif bağımsızlık da yargılama çalışmalarında hâkimlerin hiçbir etki altında kalmamaları gereğine dayanmaktadır bu karar doktrinde anayasa mahkemesinin yargı bağımsızlığı objektif bağımsızlık yanında hakim tarafsızlığına da değindiği her türlü kuşkudan uzak kalınarak bir karar olarak yorumlanmıştır anayasa mahkemesi daha yakın tarihli k sayılı kararında da bağımsızlık ve tarafsızlığın bir mercie mahkeme vasfını kazandıran temel unsurlar olduğunu belirterek mahkemelerin bağımsızlığını tanımlamış bağımsız ve tarafsızlığı şöyle detaylandırmıştır bağımsızlık mahkemenin bir uyuşmazlığı çözümlerken yasamaya yürütmeye davanın tarafları ile çevreye ve diğer yargı organlarına karşı bağımsız olmasını onların etkisi altında olmamasını ifade etmektedir anayasa mahkemesi de yine yakın tarihli bir kararında k hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilişkisi ile bunun güvencelerini şu şekilde açıklamaktadır hukuk devleti olmanın ön şartları arasında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olduğu açıktır yargı bağımsızlığı insan hakları ve özgürlüklerinin başlıca ve en etkin güvencesidir mahkemelerin bağımsızlığı genellikle hâkimlerin bağımsızlığı kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmakta ve biri diğerinin nedeni ve doğal sonucu olarak anlaşılmaktadır hâkimlerin görevlerine ilişkin bağımsızlığı konusunda anayasa ile tanınan teminat onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp bunun amacı adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılacağı yolundaki güven ve inancı yerleştirmektir yargının bir karakteri olan bağımsızlık hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan anayasanın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan yansız tutumla özgürce karar verebilmesidir hâkim bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil demokratik bir toplumda devlet yapısı içinde tüm kurum ve kuruluşlar ile kişilere karşı da sağlanması gerekir yargı bağımsızlığı konusunda düzenlemeler yapılırken hâkimlerin yargı içi ve dışı her türlü etki ve kuşkudan uzak karar vermeleri koşullarının hazırlanması kadar tarafların ve toplumun yargıya olan güveninin sağlanmasına da özen gösterilmelidir hâkimler hâkimliğin gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında tarafsızlıkları konusunda kuşku uyandıracak düzenlemelerden kaçınılmalıdır herhangi bir baskının etkinin yapılması kadar yapılabilme olasılığı da yargı bağımsızlığını zedeler anayasa mahkemesinin mahkemelerin bağımsızlığı ilkesinin yargının karakteri olması ve hukuk devleti olmanın gereği olduğunu defaaten vurgulamıştır ancak iptali talep edilen düzenleme ile hakimler ve savcılar kurulunun dairelerin hangi işlere bakacağını belirlemesi yetkisi doğrudan yürütmenin müdahalesi anlamına gelmektedir nitekim hakimler ve savcılaresas sayısı karar sayısı kurulunun defalarca değiştirilen yapısı ile yürütmenin bir birimi haline getirilmiştir hakimlerin ve savcıların verdikleri kararlara göre görev yerlerini değiştiren kararnamelere imza atan hakimler ve savcılar kurulu iptali talep edilen düzenleme ile doğrudan mahkemelere müdahale edebilecektir böylesi bir müdahale mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ile bağdaşmaz i̇ptali istenen kural bağımsızlığına sayısız müdahalelerde bulunulmuş olan yargıyı tamamen yok etmektedir mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını ifade etmektedir hâkimlerin görevlerinde bağımsızlıkları ise onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılması amacını gütmektedir yargının bir karakteri olan bağımsızlık hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan anayasanın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan yansız tutumla özgürce karar verebilmesidir hâkimlik teminatı da aynı amaca yönelik olup hâkim ve savcıların azledilmelerine kendileri istemedikçe anayasada öngörülen yaştan önce emekliye ayrılmalarına herhangi bir sebeple aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun bırakılmalarına engel oluşturmaktadır gerek mahkemelerin bağımsızlığı gerekse hâkimlik teminatı ilkeleri yargılama faaliyetine ilişkin ilkeler olup esas olarak adil bir yargılama sistemini sağlama amacını gütmektedirler anayasanın maddesi ile tarif edilen mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi de hâkimlik teminatının bir sonucudur mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı yürütme ve diğer yargı organlarına karşı olduğu kadar yasama erkine karşı da geçerlidir bu bağımsızlık yalnızca hâkimlerin emir veveya talimat almamasıyla sınırlı olarak düşünülmemelidir hakimlerin sahip olduğu güvenceleri ortadan kaldıran yasama işlemlerine karşı da sahip oldukları anayasal güvenceyle korunmaları gerekir yasama organının mahkemelerin bağımsızlığını ortadan kaldırıcı yargı erkinin güvenilirliğini zedeleyici hakimlik teminatını örseleyen hukuk devleti ilkesini yoksayan düzenlemeleri kabul edilemez şekillendirilen ve işbölümleri yürütme organının örtülü müdahalesiyle belirlenen mahkemelerin hakimler ve savcılar kurulunun hoşuna gitmeyecek bir karar verebilmesi mümkün değildir böylesi bir kararı aldığı düşünülen mahkeme üyeleri hakkında soruşturma açılıp açılmayacağı başka bir yere veya göreve tayin edilip edilmeyeceği meslekte yükseltilip yükseltilmeyeceği gibi haller yürütme organının kontrolünde olan kurulun elindedir böylesi bir durumda söz konusu hakimin anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verebilmesi neredeyse olanaksızdır bu bakımdan iptali talep edilen düzenleme anayasanın maddesinde düzenlenen hakimlik teminatı ile de çelişmektedir i̇ptali talep edilen değişiklik ile bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı erkinin hukuk devleti ilkesi yok sayılarak yargının tamamen siyasetin etkisine girmesi sağlanmaktadır yargının siyasi otoriteden bağımsız bir yapısının ve işleyişinin olması anayasanın ikinci maddesinde düzenlenen hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından biridir anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz anayasanın maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir aym anayasa tarafından güvence altına alınan mahkemelerin bağımsızlığına yönelik doğrudan müdahale anlamına gelen düzenleme anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınmamış olunması insan haklarına saygıyı zedeleyen insan haklarını değil koruyup güçlendirme insan haklarının en önemli koruma mekanizması olan yargıyaesas sayısı karar sayısı müdahale anlamına gelmektedir bu sebeple düzenleme mahkemelerin bağımsızlığını ve hakimlik teminatını ortadan kaldırması bağlamıyla anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil eder iptali gerekir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi ai̇hmne göre bağımsızlık kavramıyla yürütmeden ve taraflardan bağımsız olmak anlaşılmalıdır ringeisenavusturya bağımsızlık yargılama makamının yürütme başta olmak üzere diğer güçlerden ayrık bağımsız olmasını hiçbir erke kurum ve kuruluşa kişiye tabi olmamasını güvence altına alan bir kriterdir bu bakımdan bağımsızlık yargılama makamının yasayla kurulmuş olmasının da doğal bir sonucudur clarkebirleşik krallık ai̇hm hâkimlerin görev süresinin bağımsızlığın sağlanabilmesi bakımından belirleyici olan hususlardan biri olduğuna işaret etmektedir zira ai̇hm bir organın özellikle yürütmeden ve davanın taraflarından bağımsız olup olmadığını belirlerken tarihli le compte van leuven ve de meyerebelçika kararı par üyelerinin atanma tarzına ve görev sürelerine aynı karar parag dışarıdan gelebilecek baskılara karşı güvencelerinin varlığına bk tarihli piersackbelçika kararı par ve bu organın bağımsız olduğu görüntüsü verip vermediğine tarihli delcourtbelçika kararı par bakmak zorundadır campbell ve fellbirleşik krallık ai̇hm kararları niteliği itibarıyla ai̇hsi uygulayan çağa göre güncelleyen ve taraf ülkelerin uymakla yükümlü olduğu bağlayıcıdır i̇ptali talep edilen düzenleme tüm bu kararlarda vurgulanan mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini ai̇hmin bağlayıcı kararlarına rağmen ortadan kaldırı niteliktedir bu nedenle anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir açıklanan tüm bu nedenlerle iptali talep edilen düzenleme anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil eder iptali gerekir tarihli ve sayılı bölge adliye ve bölge i̇dare mahkemelerinin i̇şleyişinde ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununun maddesine eklenen bendinin anayasaya aykırılığı i̇ptali talep edilen değişiklik ile bölge idare mahkemesi daireleri arasındaki işbölümünün hakimler ve savcılar kurulu tarafından gelen işlerin yoğunluğu ve niteliğinin dikkate alınarak belirlenmesi düzenlenmiştir önceki iptalini talep ettiğimiz düzenlemeler ile aynı nitelikte olan bu düzenleme sayılı hâkimler ve savcılar yüksek kurulu kanununda değişiklik yaparak işbölümü yapma yetkisini hakimler ve savcılar kuruluna vermektedir devletin her türlü işleminde hukuka bağlılık esasına dayanan ve bunu yargı denetimi yolu ile gerçekleştiren hukuk devleti ilkesi kişiye tanıdığı sınırları genişletilmiş özgürlüklerle onun haklarını öne çıkaran devleti ise bu hakları korumakla yükümlü tutan bir niteliktedir anayasanın maddesinde düzenlenen mahkemelerin bağımsızlığı hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucu olduğu kadar onu gerçekleştirmenin de aracıdır anayasa mahkemesi k sayılı kararında yargının bağımsızlığı tarafsızlığı ve hukuk devleti arasında şu bağlantıları kurmuştur hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız yargı gücü günümüzde temel hak ve özgürlüklerin olduğu kadar kamusal düzenin korunmasının da güvencesidir yargının bağımsızlığının amacı ise bireylere her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak kalınarak adaletin dağıtılacağı güven ve inancını vermektir bu bağlamda anayasanın maddesinde düzenlenen objektif bağımsızlık da yargılama çalışmalarında hâkimlerin hiçbir etki altında kalmamaları gereğine dayanmaktadır bu karar doktrinde anayasa mahkemesinin yargı bağımsızlığı objektifesas sayısı karar sayısı bağımsızlık yanında hakim tarafsızlığına da değindiği her türlü kuşkudan uzak kalınarak bir karar olarak yorumlanmıştır anayasa mahkemesi daha yakın tarihli sayılı kararında da bağımsızlık ve tarafsızlığın bir mercie mahkeme vasfını kazandıran temel unsurlar olduğunu belirterek mahkemelerin bağımsızlığını tanımlamış bağımsız ve tarafsızlığı şöyle detaylandırmıştır bağımsızlık mahkemenin bir uyuşmazlığı çözümlerken yasamaya yürütmeye davanın tarafları ile çevreye ve diğer yargı organlarına karşı bağımsız olmasını onların etkisi altında olmamasını ifade etmektedir anayasa mahkemesi de yine yakın tarihli bir kararında hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilişkisi ile bunun güvencelerini şu şekilde açıklamaktadır hukuk devleti olmanın ön şartları arasında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olduğu açıktır yargı bağımsızlığı insan hakları ve özgürlüklerinin başlıca ve en etkin güvencesidir mahkemelerin bağımsızlığı genellikle hâkimlerin bağımsızlığı kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmakta ve biri diğerinin nedeni ve doğal sonucu olarak anlaşılmaktadır hâkimlerin görevlerine ilişkin bağımsızlığı konusunda anayasa ile tanınan teminat onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp bunun amacı adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılacağı yolundaki güven ve inancı yerleştirmektir yargının bir karakteri olan bağımsızlık hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan anayasanın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan yansız tutumla özgürce karar verebilmesidir hâkim bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil demokratik bir toplumda devlet yapısı içinde tüm kurum ve kuruluşlar ile kişilere karşı da sağlanması gerekir yargı bağımsızlığı konusunda düzenlemeler yapılırken hâkimlerin yargı içi ve dışı her türlü etki ve kuşkudan uzak karar vermeleri koşullarının hazırlanması kadar tarafların ve toplumun yargıya olan güveninin sağlanmasına da özen gösterilmelidir hâkimler hâkimliğin gerektirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında tarafsızlıkları konusunda kuşku uyandıracak düzenlemelerden kaçınılmalıdır herhangi bir baskının etkinin yapılması kadar yapılabilme olasılığı da yargı bağımsızlığını zedeler anayasa mahkemesinin mahkemelerin bağımsızlığı ilkesinin yargının karakteri olması ve hukuk devleti olmanın gereği olduğunu defaaten vurgulamıştır ancak iptali talep edilen düzenleme ile hakimler ve savcılar kurulunun dairelerin hangi işlere bakacağını belirlemesi yetkisi doğrudan yürütmenin müdahalesi anlamına gelmektedir nitekim hakimler ve savcılar kurulunun defalarca değiştirilen yapısı ile yürütmenin bir birimi haline getirilmiştir hakimlerin ve savcıların verdikleri kararlara göre görev yerlerini değiştiren kararnamelere imza atan hakimler ve savcılar kurulu iptali talep edilen düzenleme ile doğrudan mahkemelere müdahale edebilecektir böylesi bir müdahale mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ile bağdaşmaz i̇ptali istenen kural bağımsızlığına sayısız müdahalelerde bulunulmuş olan yargıyı tamamen yok etmektedir mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını ifade etmektedir hâkimlerin görevlerinde bağımsızlıkları ise onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp adaletin dolaylı dolaysız her türlü etki baskı yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılması amacını gütmektedir yargının bir karakteri olan bağımsızlık hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan anayasanın öngördüğü gereklerden başka herhangi bir dış etki altında kalmadan yansız tutumla özgürce karar verebilmesidir hâkimlik teminatı da aynı amaca yönelik olup hâkim ve savcıların azledilmelerine kendileri istemedikçe anayasada öngörülen yaştan önce emekliye ayrılmalarına herhangi bir sebeple aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun bırakılmalarına engel oluşturmaktadır gerek mahkemelerin bağımsızlığı gerekse hâkimlikesas sayısı karar sayısı teminatı ilkeleri yargılama faaliyetine ilişkin ilkeler olup esas olarak adil bir yargılama sistemini sağlama amacını gütmektedirler anayasanın maddesi ile tarif edilen mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi de hâkimlik teminatının bir sonucudur mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı yürütme ve diğer yargı organlarına karşı olduğu kadar yasama erkine karşı da geçerlidir bu bağımsızlık yalnızca hâkimlerin emir veveya talimat almamasıyla sınırlı olarak düşünülmemelidir hakimlerin sahip olduğu güvenceleri ortadan kaldıran yasama işlemlerine karşı da sahip oldukları anayasal güvenceyle korunmaları gerekir yasama organının mahkemelerin bağımsızlığını ortadan kaldırıcı yargı erkinin güvenilirliğini zedeleyici hakimlik teminatını örseleyen hukuk devleti ilkesini yoksayan düzenlemeleri kabul edilemez şekillendirilen ve işbölümleri yürütme organının örtülü müdahalesiyle belirlenen mahkemelerin hakimler ve savcılar kurulunun hoşuna gitmeyecek bir karar verebilmesi mümkün değildir böylesi bir kararı aldığı düşünülen mahkeme üyeleri hakkında soruşturma açılıp açılmayacağı başka bir yere veya göreve tayin edilip edilmeyeceği meslekte yükseltilip yükseltilmeyeceği gibi haller yürütme organının kontrolünde olan kurulun elindedir böylesi bir durumda söz konusu hakimin anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verebilmesi neredeyse olanaksızdır bu bakımdan iptali talep edilen düzenleme anayasanın maddesinde düzenlenen hakimlik teminatı ile de çelişmektedir i̇ptali talep edilen değişiklik ile bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı erkinin hukuk devleti ilkesi yok sayılarak yargının tamamen siyasetin etkisine girmesi sağlanmaktadır yargının siyasi otoriteden bağımsız bir yapısının ve işleyişinin olması anayasanın ikinci maddesinde düzenlenen hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından biridir anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz anayasanın maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir aym anayasa tarafından güvence altına alınan mahkemelerin bağımsızlığına yönelik doğrudan müdahale anlamına gelen düzenleme anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınmamış olunması insan haklarına saygıyı zedeleyen insan haklarını değil koruyup güçlendirme insan haklarının en önemli koruma mekanizması olan yargıya müdahale anlamına gelmektedir bu sebeple düzenleme mahkemelerin bağımsızlığını ve hakimlik teminatını ortadan kaldırması bağlamıyla anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil eder iptali gerekir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi ai̇hmne göre bağımsızlık kavramıyla yürütmeden ve taraflardan bağımsız olmak anlaşılmalıdır ringeisenavusturya bağımsızlık yargılama makamının yürütme başta olmak üzere diğer güçlerden ayrık bağımsız olmasını hiçbir erke kurum ve kuruluşa kişiye tabi olmamasını güvence altına alan bir kriterdir bu bakımdan bağımsızlık yargılama makamının yasayla kurulmuş olmasının da doğal bir sonucudur clarkebirleşik krallık ai̇hm hâkimlerin görev süresinin bağımsızlığın sağlanabilmesi bakımından belirleyici olan hususlardan biri olduğuna işaret etmektedir zira ai̇hm bir organın özellikle yürütmeden ve davanın taraflarından bağımsız olup olmadığını belirlerken tarihli le compte van leuven ve de meyerebelçika kararı par üyelerinin atanma tarzına ve görev sürelerine aynı karar parag dışarıdan gelebilecek baskılara karşı güvencelerinin varlığına bk tarihli piersackbelçika kararı par ve bu organın bağımsız olduğu görüntüsü verip vermediğine tarihliesas sayısı karar sayısı delcourtbelçika kararı par bakmak zorundadır campbell ve fellbirleşik krallık ai̇hm kararları niteliği itibarıyla ai̇hsi uygulayan çağa göre güncelleyen ve taraf ülkelerin uymakla yükümlü olduğu bağlayıcıdır i̇ptali talep edilen düzenleme tüm bu kararlarda vurgulanan mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini ai̇hmin bağlayıcı kararlarına rağmen ortadan kaldırı niteliktedir bu nedenle anayasanın maddesine aykırılık teşkil etmektedir açıklanan tüm bu nedenlerle iptali talep edilen düzenleme anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil eder iptali gerekir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptali talep edilen her üç düzenleme de bölge idare mahkemesi daireleri arasındaki işbölümünün hakimler ve savcılar kurulu tarafından gelen işlerin yoğunluğu ve niteliğinin dikkate alınarak belirlenmesine ilişkindir farklı kanunlarda aynı değişikliği yapan düzenlemeler yasamanın yargı bağımsızlığını anayasaya aykırı olarak ortadan kaldırması niteliği taşımaktadır mahkemelerin bağımsızlığını hakimlik teminatını dolayısıyla hukuk devleti ilkesini uluslararası hukuka aykırı olarak ortadan kaldran düzenlemelerin telafisi mümkün olmayacak sonuçlara yol açacak nitelik taşımaktadır bu sebeple bu düzenlemenin iptal davası sonuçlanana kadar yürürlüğünün durdurulması gerekmektedir öte yandan anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması hukuk devleti sayılmanın en önemli gerekleri arasında sayılmaktadır anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesi hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan ve iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem ağustos tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanan tarihli ve sayılı bölge adliye ve bölge i̇dare mahkemelerinin i̇şleyişinde ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle sayılı kanunun maddesine eklenen fıkranın anayasanın ve maddelerine maddesiyle sayılı kanunun maddesine eklenen fıkranın anayasanın ve maddelerine maddesiyle sayılı kanunun maddesine eklenen bendinin anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemiaykırı olduğundan iptaline ve uygulanmaları halindeesas sayısı karar sayısı giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar olacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 3,922 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvurunun gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili tarihinde ayi̇mde kayıtlara geçen dava dilekçesinde özetle davacının dönem uzman erbaş komando temel kursundayken tarihinde güç engelleri parkurundan geçerken düştüğünü ve kolunun çıktığını akabinde birkaç kez hastanelerde tedavi gördüğünü tarihinde de siirt komd tug komdtbkomdbl nolu koğuşundayken puzmçvş ın elinde bulunan kuru sıkı tabancanın ateş alması sonucu kolundan yaralandığını akabinde gördüğü tedavilerden sonra tskda görev yapamaz hale geldiğini ve tarihinde de gatada bu yönde rapor düzenlendiğini özürlülük oranının da olarak belirlendiğini ancak etimesgut devlet hastanesi tarafından da oranının belirlendiğini belirterek uğranılan maddi ve manevi zararlar karşılığı olarak davacıya tl maddi tl manevi tazminat olmak üzere toplam tl tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda davacının tarihinde eğitim sırasında düşmesi nedeniyle sol kolunun çıktığı ardından çeşitli kez hastanelerde tedavi gördüğü ayrıca tarihinde aynı kolundan puzmçvş ın elinde bulunan kuru sıkı tabancanın ateş alması sonucunda bir kez daha yaralandığı olay nedeniyle gördüğü tedavi sonrasında gata tarafından düzenlenen raporda kolundaki rahatsızlıklar nedeniyle tskda görev yapamayacağına tarihinde karar verildiği gata tarafından tarihinde düzenlenen raporla da oranında özürlülüğünün bulunduğuna karar verildiği maddi ve manevi tazminat talebiyle açılan ve ankara ncı asliye hukuk mahkemesinde görülen davada verilen görevsizlik kararı sonrasında işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır anayasaya aykiri olduğu kanaati̇ne varilan yasa hükmünün davada uygulanacak kural olup olmadiği hususunun i̇rdelenmesi̇ türkiye cumhuriyeti anayasasının anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı nci maddesinin birinci fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakması sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi başlıklı ıncı maddesinin numaralı fıkrasında da bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa iptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini dava dilekçesi iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini dizi listesine bağlayarak anayasa mahkemesi ne göndermesi öngörülmüştür sayılı kanunun inci maddesinde destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar bu kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanıresas sayısı karar sayısı kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez zarar veya tazminattan indirilemez hesaplanan tazminat miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz bu kanun hükümleri her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır hükmü yer almaktadır dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere davacının eğitim sırasında düşmesi nedeniyle sol kolunun çıktığı ardından çeşitli kez hastanelerde tedavi gördüğü müteakiben aynı kolundan bir arkadaşının elinde bulunan kuru sıkı tabancanın ateş alması sonucunda bir kez daha yaralandığı olay nedeniyle gördüğü tedavi sonrasında gata tarafından düzenlenen raporda kolundaki yaralanma ve sakatlanma nedeniyle tskda görev yapamayacağına karar verilmesi sonrasında maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu davacıya sosyal güvenlik kurumunca aylık bağlandığı bağlanan aylığın rucua tabi olmadığının bildirildiği bu durumda davalı idarenin sorumlu olup olmadığının sorumlu ise maddi tazminat hesap edilirken bağlanan aylıkların tazminat miktarından düşülüp düşülmeyeceğinin tespiti için sayılı kanunun inci maddesinin göz önünde bulundurulması ve değerlendirilmesinin gerektiği bu nedenle sayılı kanunun ınci maddesinin işbu davada uygulanacak kural olduğu ve bu yasa hükmü dikkate alınmadan dava konusu uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasına imkan bulunmadığı sonucuna varılmıştır anayasaya aykırı olduğu kanaatine varılan yasa hükmünün işbu davada uygulanacak yasa hükmü olduğu bu şekilde saptandıktan sonra anayasaya aykırı görülmesi hususun irdelenmesine geçilmiştir davada uygulanacak kural olan yasa hükmünün anayasaya aykiri görülmesi̇ hususunun i̇rdelenmesi̇ sayılı türk borçlar kanununun inci maddesindeki bu kanun hükümleri her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır hükmünün anayasanın ve nci maddelerine aykırı görülmesi hususunun i̇rdelenmesi tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan ve temmuz tarihinde yürürlüce giren tarih ve sayılı türk borçlar kanununun maddesiyle şu hüküm getirilmiştir destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar bu kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez zarar veya tazminattan indirilemez hesaplanan tazminat miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz bu kanun hükümleri her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır hükümetin tbmmye sunduğu türk borçlar kanunu tasarısında bulunmayan bu fıkra hükmü tasarının adalet komisyonundaki görüşmeler sırasında eklenmiş olup tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan ve tarihinde yürürlüğe giren sayıesas sayısı karar sayısı ve tarihli hukuk muhakemeleri kanununun ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında görev kenar başlıklı maddesiyle de her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar i̇darenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır tarihli ve sayılı i̇ş mahkemeleri kanunu hükümleri saklıdır hükmü getirilmiştir ekim tarihinde yürürlüğe giren sayılı hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesi ile idarî eylem ve işlemler sebebiyle ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarına bakma görevi asliye hukuk mahkemelerine verilmiştir anılan madde hükmüne göre başka herhangi bir koşul ve sınırlama bulunmaksızın idarî eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer nedenlerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen ya da tamamen yitirilmesi ya da kişinin ölümü sonucu oluşan maddî ve manevî zararların tazmini istemiyle açılan davalarda görevli yargı yeri adlî yargı düzeni içerisinde asliye hukuk mahkemesi olmuştur hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesi yasalaşma sürecinde komisyon görüşmeleri sırasında verilen bir önergenin komisyonda kabul edilmesi ile yasa tasarısına girmiştir komisyonda verilen önergede insan zararlarına ilişkin olarak açılan tazminat davalarının farklı yargı kollarında görülmesinin benzer olaylarda birbirinden farklı kararların çıkmasına sebep olduğu bu alanın disipline edilebilmesi bakımından insanın vücut bütünlüğüne ilişkin bir zarar doğması durumunda zararı kimin verdiğine bakılmaksızın zarar süjesi esas alınarak bu davaların asliye hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiği belirtilmiştir madde gerekçesinde bu davalar doğaldır ki idare hukuk normlarına değil özel hukuk normlarına hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları bağlı olacaktır nitekim türk borçlar kanunu tasarısına bu konuda adalet komisyonu tarafından bağımsız bir hüküm de eklenmiştir türk borçlar kanunu tasarısı komisyon metninde yer alan inci madde şöyledir denilerek yasa koyucu tarafından sayılı hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesi ile idarî eylem ve işlemler sebebiyle ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarına bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine verilmesinin sayılı türk borçlar kanununun inci maddesiyle de asliye hukuk mahkemelerinde bakılacak bu davalarda idare hukuku normlarının değil özel hukuk normlarının hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları uygulanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır ekim tarihinde yürürlüğe giren sayılı hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesinin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla maddenin iptali için anayasa mahkemesine başvurulması üzerine anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararıyla günlü sayılı hukuk muhakemeleri kanununun maddesinin numaralı fıkrasının birinci cümlesinin anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline birinci cümlesinin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan ikinci ve üçüncü cümlelerinin de sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin numaralı fıkrası gereğince iptaline karar verilmiştir anayasa mahkemesi iptal kararında dava dilekçesinde anayasanın maddesinde anlamını bulan hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez ölçülerinden birinin idarenin yargısal denetimi olduğu anayasa da idari ve adli yargı ayırımının esas alındığı bu ayırımın ilkelerininesas sayısı karar sayısı anayasada gösterildiği idari ve adli yargıda görev konusunun yasa koyucuya bırakılmadığı bu nedenle idari yargının görev alanına giren uyuşmazlıkların çözümünü adli yargıya bırakan dava konusu kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür i̇ptali istenen kuralla idari işlemler ve idari eylemler ile idarenin sorumlu tutulabildiği diğer durumlarda vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu öngörülmektedir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır maddesinin birinci fıkrasında ise danıştay idarî mahkemelerce verilen kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar hükmü yer almaktadır anayasa mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere tarihsel gelişime paralel olarak anayasada adlî ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle danıştay yetkili kılınmıştır bu nedenle genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idarî yargı özel hukuk alanına giren konularda adlî yargı görevli olacaktır bu durumda idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmek konusunda yasa koyucunun mutlak bir takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir ancak idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde yasa koyucu tarafından adlî yargıya bırakılabilir dava konusu kuralla sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi asliye hukuk mahkemelerine verilmektedir buna göre aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar kapsama alınmadığından sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları idari yargıda görülmeye devam edecek bu durumda idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idarî yargıda bir bölümünün adlî yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda idarenin sorumluluğu bu sorumluluğun kapsamı idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşılabilecektir esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramları kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlardır i̇dare hukukunda idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk terör eylemleri fedakârlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesi mümkündür özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk halleri ise belirli konular için düzenlenmiş olup sınırlıdır i̇darenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idarî yargı yerlerinde görülmesi gerektiği kuşkusuzdur bu nedenle yukarıda belirtildiği gibi aynı idari eylem işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğu söylenemez öte yandan sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesine göre mahkemenin kanunların kanun hükmündeesas sayısı karar sayısı kararnamelerin ve türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün anayasaya aykırılığı hususunda ileri sürülen gerekçelere dayanma zorunluluğu yoktur mahkeme taleple bağlı kalmak şartıyla başka gerekçeyle de anayasaya aykırılık kararı verebilir bu nedenle iptali istenen kural anayasanın maddesi yönünden de incelenmiştir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında askerî yüksek i̇dare mahkemesi askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz hükmü yer almaktadır anayasanın maddesi gereğince asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin olan eylemlerden ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargının değil askeri idari yargının yani askeri yüksek i̇dare mahkemesinin görev alanına girmektedir i̇ptal konusu kural ile vücut bütünlüğünün kısmen ya da tamamen yitirilmesine yol açan eylem ceza işlem bir askeri hizmete ilişkin olsa ve bir asker kişiyi ilgilendirse bile bundan kaynaklanan uyuşmazlıklar asliye hukuk mahkemesinin görev alanı kapsamına alınmaktadır asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin olan eylemlerden ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların kanunla adli yargının görev alanına sokulması anayasanın maddesine de aykırılık oluşturur diyerek iptali istenen kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir i̇ptal ile idari eylem ve işlemler sebebiyle ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarına asliye hukuk mahkemelerinin bakma görevi sona ermiştir ancak bu mahkemelerde bakılacak bu davalarda idare hukuku normlarının değil özel hukuk normlarının hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları uygulanmasını öngören sayılı türk borçlar kanununun inci maddesi ise yürürlüktedir bu durumda iptal kararı sonrasında bu tür davalara bakmakla tekrar görevli hale gelen i̇dare mahkemelerinin sayılı hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesinin yürürlüğe girdiği ekim tarihinden önceki dönemden farklı olarak bu tür davalarda sayılı türk borçlar kanununun inci maddesi uyarınca idare hukuku normlarını değil özel hukuk normlarını hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları uygulama durumları söz konusu olmuştur bu durumda idarî eylem ve işlemler sebebiyle ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarına asliye hukuk mahkemelerinin bakması ile idare hukukuna özgü kural ve kuramları uygulayamayan i̇dare mahkemelerinin bakması arasında bir fark yoktur i̇dare hukukuna özgü kural ve kuramları uygulayamayan i̇dare mahkemeleri bu davalarda bir nevi asliye hukuk mahkemesi gibi görev yapmış olacaklardır anayasa mahkemesi sayılı hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesinin iptaline ilişkin karada dava konusu kurallar sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi asliye hukuk mahkemelerine verilmektedir buna göre aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar kapsama alınmadığından sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları idari yargıda görülmeye devam edecek bu durumda idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bîr bölümünün idarî yargıda bir bölümünün adlî yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır demiştir sayılı borçlar kanunun nci maddesindeki bu kanun hükümleri her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır hükmü uyarınca her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerinesas sayısı karar sayısı yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda özel hukuk normları hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı olmayan zararlara ilişkin istem ve davalarda ise idare hukukunun kuram ve kuralları sorumluluk sebepleri uygulanacak böylece idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünde özel hukuk normları bir bölümünde idare hukukuna özgü kuram ve kurallar uygulanmak suretiyle yargılamanın bütünlüğü bozulacaktır anayasa mahkemesi mezkur iptal kararında ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda idarenin sorumluluğu bu sorumluluğun kapsamı idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşılabilecektir esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramları kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlardır i̇dare hukukunda idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk terör eylemleri fedakârlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesi mümkündür özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk halleri ise belirli konular için düzenlenmiş olup sınırlıdır i̇darenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idarî yargı yerlerinde görülmesi gerektiği kuşkusuzdur bu nedenle yukarıda belirtildiği gibi aynı idari eylem işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğu söylenemez demiştir sayılı borçlar kanununun nci maddesindeki bu kanun hükümleri her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır hükmü uyarınca her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda özel hukuk normları hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı olmayan zararlara ilişkin istem ve davalarda ise idare hukukunun kuram ve kuralları sorumluluk sebepleri uygulanacak böylece aynı idari eylem işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davalarda farklı hukuk kuralları ve sorumluluk sebepleri uygulanmış olacaktır bu tip bir uygulamada da kamu yararı ve haklı neden bulunmadığı gibi her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlarda farklı bu nitelikte olmayan zararlarda farklı uygulama yapılmak suretiyle aynı idari eylem ve işlem sebebiyle zarara uğrayan kişiler arasında haklı bir neden olmadan eşitlik ilkesine aykırı uygulama yapılmış olacaktır anayasa mahkemesinin hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesine yönelik vermiş olduğu iptal kararının gerekçesinde de vurguladığı gibi idare hukukunda var olan sorumluluk kuralları bireyin idare karşısındaki korunma kapsamını genişletmektedir zira idare hukukunda idarenin hiçbir kusuru olmasa da fedakârlığın denkleştirilmesi sosyal risk ve terör eylemleri gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesi mümkünken özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk halleri belirli konular için düzenlenmiş olup sınırlıdır anayasa mahkemesi bir kararında idari yargının yani adli yargıdan ayrı ve bağımsız bir idari yargı sisteminin anayasaca ve idare hukukunca kabul edilmiş olmasının nedeni kamu hizmetlerinde doğan anlaşmazlıklarınesas sayısı karar sayısı yapılarındaki özellikler bunlara uygulanacak kuralların hukuki ve teknik bir nitelik taşıması özel hukuk dalı ile idare hukuku arasında büyük bir bünye esas ve prensip farkının var olması idari işlemlerin idare hukuku dalında uzmanlaşmış ve kamu hukuku alanında bilgi ve tecrübe edinmiş hâkimlerce denetlenmesinin zorunlu sayılmış olmasıdır adli yargı ile idari yargının birbirinden ayrılmasının temelinde özel hukukla idare hukukunun ayrı ilke ve kurallara oturmuş bulunmaları uyuşmazlık alanlarının ve bu uyuşmazlıklara uygulanacak hukuk kurallarının değişik olması yatmaktadır gerçekten özel hukuka egemen olan temel ilke kişiler arasında hak ve menfaat eşitliğinin ve irade hürriyetinin bulunmasıdır adli yargının amacı taraflar arasındaki uyuşmazlığın hak ve nasafet kurallarına göre çözülerek haksızlığın giderilmesi ve varsa zararın tazmin ettirilmesi olduğu halde idari yargı denetiminin ana ereği idarenin idare hukuku alanı ye kanun çerçevesi içinde kalmasını sağlamaktır diyerek anayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararı tarihli ve sayılı resmî gazete adlî yargı ile idarî yargının birbirinden ayrılmasının nedenlerini belirtmiştir sayılı borçlar kanununun nci maddesinde her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtildiğinden uygulanacak kanun hükümlerinden birisi de sayılı borçlar kanununun nci maddesindeki hükümdür anılan maddede destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların bu kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanacağı kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği zarar veya tazminattan indirilemeyeceği belirtilmiştir sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununun uncu maddesi üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine bu kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir malûllük ek ibare sk mad vazife malûllüğü veya ölüm hali kamu görevlilerinin veya er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan aylıklar için kurumca kurumuna veya ilgililere rücu edilmez hükmünü aynı kanunun üncü maddesi bu kanuna dayanılarak kurumca açılacak tazminat ve rücû davaları on yıllık zamanaşımına tâbidir zamanaşımı tarihi rücu konusu gelir ve aylıklar bakımından kurum onay tarihinden masraf ve ödemeler için ise masraf veya ödeme tarihinden itibaren başlar hükmünü içermektedir belirtilen hükümlere göre bir sosyal güvenlik ödemesi ve zarara uğrayan kişinin vazife malûllüğüne veya ölümüne neden olan üçüncü kişi veya bir kamu görevlisi var ise hesaplanacak tazminattan rücu edilebilen sosyal güvenlik ödemeleri mahsup edilecektir bunun içinde mahkeme kararının kesinleşmesi beklenecektir sorumluların hemen tespit edilemediği durumlarda sgk yıllık zamanaşımı süresince sorumluların tespitini bekleyebilecektir gerek yargılama süreci gerek yıllık zamanaşımı süresi gerekse ceza muhakemesi kanununun inci maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının mahiyeti ve hukuki sonuçları nedeniyle tazminat davası sonuçlanamayacak yıllarcaesas sayısı karar sayısı sürecektir bu durumda hem yargılamalar uzayacak yargılamaların uzaması nedeniyle davalı gecikme faizi ödemek durumunda kalacak aynı eylemler nedeniyle zarara uğrayan davalıları aynı idare olan kişiler sorumluların tespit edilip edilememesine yargılamalarının sonuçlanıp sonuçlanmasına zarara neden olan üçüncü kişi ve kamu görevlileri hakkında verilecek hükümlerin mahiyetine göre haklı bir neden olmadan eşitlik ilkesine aykırı uygulamalara maruz kalacaklardır bu durum ise davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir diyen anayasanın üncü maddesine uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır devletin rücu hakkını düzenleyen üst norm olan anayasanın ıncı maddesinin üncü fıkrasında kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre devletçe tazmin edilir devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır hükmü ile uncu maddesinin inci fıkrasında memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabilir hükmü birlikte değerlendirildiğinde borçlar kanununun inci maddesi ile getirilen ve sosyal güvenlik ödemeleri ile ilişkilendirilen rücu hükmünün üst norm olan ve tazminat davalarında kamu görevlilerine kusurlarından dolayı rücu edilmek kaydıyla şeklinde belirlediği açık ve emredici hükmün uygulanmasını engellediği bazı hallerde üst normda öngörülen rücu hakkını ortadan kaldırdığı tali bir konuda yapılan yasal düzenlemenin üst norm olan anayasa hükmünün önüne geçtiği bu haliyle borçlar kanununun nci maddesinin uygulanacağını belirttiği hükümlerden birisi olan borçlar kanununun inci maddesindeki kısmen ve tamamen rücu edilemeyen ibaresinin uygulanması nedeniyle haliyle borçlar kanununun nci maddesinin anayasanın uncu maddelerine aykırılık oluşturduğu gibi sosyal güvenlik ödemelerinin yarar kabul edilmesine ilişkin ayrımın zarar görenler üzerinde yarattığı farklı uygulamaların idari yargıda görülen davalarda kişiler arasında eşitsizliğe yol açtığı bununda anayasanın uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır tüm bu açıklamalar ışığı altında ifade etmek gerekir ki hukuk muhakemeleri kanununun üncü maddesinin iptalinden sonra sayılı borçlar kanununun nci maddesi hükmü yürürlükte bulunduğundan idarenin sorumlu olduğu vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin davalar idarî yargının amacına aykırı olarak özel hukuk hükümlerine göre çözümlenecektir bu hüküm uyarınca idarenin sorumluluğu da özel hukuk hükümlerine göre hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları belirleneceğinden söz konusu uyuşmazlıkların idarî yargı mercilerinde çözümlenmesinin bir anlamı kalmayacak idare mahkemeleri bir nevi asliye hukuk mahkemesi gibi görev yapacaktır sayılı borçlar kanununun hükmü uyarınca idare mahkemeleri kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarını kullanamayacak idare hukukunda idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk terör eylemleri fedakârlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesi mümkün olmayacaktır bu durumun sonucu olarak da bireyin idare karşısındaki korunma kapsamını daralacaktır sayılı borçlar kanununun nci maddesi uyarınca her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda özel hukuk normları hukuk muhakemeleri kanunu borçlar kanunu ve türk medeni kanunu ile diğer özel hukuk kanunları her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğeresas sayısı karar sayısı sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı olmayan zararlara ilişkin istem ve davalarda ise idare hukukunun kuram ve kuralları sorumluluk sebepleri uygulanacak böylece idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünde özel hukuk normları bir bölümünde idare hukukuna özgü kuram ve kurallar uygulanmak suretiyle yargılamanın bütünlüğünü bozacak ve idarenin malî sorumluluğu konusunda bir ikilik meydana gelecek her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlarda farklı bu nitelikte olmayan zararlarda farklı uygulama yapılmak suretiyle aynı idari eylem ve işlem sebebiyle zarara uğrayan kişiler arasında haklı bir neden olmadan eşitlik ilkesine aykırı uygulama yapılmış olacaktır sayılı borçlar kanununun nci sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununun ve üncü maddesindeki düzenlemeler nedeniyle yargılamalar uzayacak yargılamaların uzaması nedeniyle davalı gecikme faizi ödemek durumunda kalacak aynı eylemler nedeniyle zarara uğrayan davalılar aynı idare olan kişiler sorumluların tespit edilip edilememesine yargılamalarının sonuçlanıp sonuçlanmamasına zarara neden olan üçüncü kişi ve kamu görevlileri hakkında verilecek hükümlerin mahiyetine göre haklı bir neden olmadan eşitlik ilkesine aykırı uygulamalara maruz kalacaklardır bu ise davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir diyen anayasanın üncü maddesine uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır borçlar kanununun inci maddesi ile getirilen ve sosyal güvenlik ödemeleri ile ilişkilendirilen rücu hükmünün üst norm olan ve tazminat davalarında kamu görevlilerine kusurlarından dolayı rücu edilmek kaydıyla şeklinde belirlediği açık ve emredici hükmün uygulanmasını engellemiş bazı hallerde üst normda öngörülen rücu hakkını ortadan kaldırmış tali bir konuda yapılan yasal düzenleme üst norm olan anayasa hükmünün önüne geçmiştir bu haliyle borçlar kanununun nci maddesinin uygulanacağını belirttiği hükümlerden birisi olan borçlar kanununun inci maddesindeki kısmen ve tamamen rücu edilemeyen ibaresinin uygulanması nedeniyle haliyle borçlar kanununun nci maddesinin anayasanın uncu maddelerine aykırılık oluşturduğu gibi sosyal güvenlik ödemelerinin yarar kabul edilmesine ilişkin ayırımın zarar görenler üzerinde yarattığı farklı uygulamaların idari yargıda görülen davalarda kişiler arasında eşitsizliğe yol açmış bu da anayasanın uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır hukuk muhakemeleri kanununun iptal edilen üncü maddesi ile türk borçlar kanununun inci maddesinin ikinci fıkrası benzer gerekçelerle yapılan birbiriyle iç içe düzenlemelerdir bu nedenle birinin iptali sonrasında diğerinin varlığı hukuk bütünlüğünü bozma | 4,184 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemelerin gerekçelerinde itiraz konusu kurallardaki önalım hakkı nedeniyle pay sahibinin payını istediği şahıslara serbestçe piyasa şartlarına göre oluşacak rayiç bedelle satma hakkından mahrum olduğu gibi üçüncü şahısların da paydaşların önalım hakkını kullanma olasılığı nedeniyle taşınmazı rayiç bedel üzerinden satın almaktan kaçınmalarına yol açtığı bunun taşınmazın satılmasını zorlaştırdığı bu durumun satıcı paydaşı diğer paydaşlara bağlı kıldığı itiraz konusu kurallarda pay satışına getirilen bu sınırlamanın kamu yararına dayanmadığı sayılı yasanın maddesinde alım ve geri alım haklarının kullanılması için dava açmanın zorunlu bulunmamasına rağmen yasal önalım hakkının kullanılabilmesi için dava açmanın zorunlu kılınmasının kamu düzeni kavramıyla açıklanmasının mümkün olmadığı ayrıca açılması zorunlu dava nedeniyle davalının kanun gereği yargılama giderleriyle sorumlu olmasının hak arama özgürlüğünü de zorlaştırdığı yasal zorunluluk olmadan dava açılması halinde hukuk usulü muhakemeleri kanununun maddesinin birinci fıkrası gereğince davalının ilk duruşmada davayı kabul edip herhangi bir yargılama gideri ve vekâlet ücreti ödememe imkanı olduğu halde yargıtay hukuk dairesinin yorumuna göre aleyhine dava açılmasına sebebiyet veren kişi konumuna düşeceği için yasal önalım hakkı davasında davalının davacının yapmış olduğu tüm yargılama giderleri ile vekâlet ücreti ve ilam harcından sorumlu olduğu bu nedenlerle başvurulara konu kuralların anayasanın başlangıç bölümü ile ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür | 201 |
esas sayısı karar sayısı mahkememizin sayılı dosyasında şikayetçi tarım gıda tekstil san ve tic ltd şti vekili av tarafından alptekin plastik ambalaj kalıp san ve tic ltd şti yetkilisi hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan açılan ceza davasının yapılan tensip ara kararı gereğince tarihli ve sayılı kanunun üncü maddesiyle çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı şekilde değiştirilen ve daha sonra tarihli ve sayılı kanunun üncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun değişik md inci maddesi ile üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında hamilin şikayeti üzerine her bir çekle ilgili olarak binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur ancak hükmedilecek adli para cezası çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek sayılı kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faiz ile takip ve yargılama gideri toplamından az olamaz mahkeme ayrıca çek düzenleme ve çek açma yasağına bu yasağın onanması halinde devamına hükmeder yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir çek düzenleme ve çek açma yasağı çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından tarihli ve sayılı i̇cra ve i̇flas kanunun maddesinin fıkrası hükmü uygulanır bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve i̇cra ve i̇flas kanunun ve üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır bu davalar çekin tahsili için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikayetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür denilmektedir yukarıda belirtilen kanun maddesine göre çekle ilgili olarak karşılıksız işlemin yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı ve buna ilişkin yargılamanın da icra mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmıştır i̇cra mahkemesinin temel olarak hukuk mahkemesi olarak yapılandırılarak sınırlı ve şekli yargılama yetkisi olduğu icra ceza suçlarının ise ancak hapis tazyiki veya disiplin hapsi mahiyetinde olup belge üzerinden yargılama yapıldığı kaldı ki söz konusu icra ceza suçlarının tekerrür ve sabıkaya esas olmayacağı dolayısıyla karşılıksız çeke ilişkin verilen adli para cezasının yargılama usulünün icra mahkemesinde görülmesinin kişilerin anayasadaki savunma hakkını açıkça zedeler nitelikte olduğu karşılıksız çeke ilişkin verilen adli para cezasının hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte ya da müstakil olarak türk ceza kanununda düzenlendiği yine türk ceza kanununa göre doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenemeyip ve beher gün karşılığı tl üzerinden hapis cezasına çevrildiği bu hususun genel hükümlere tabi genel mahkemeler tarafından yargılamasının yapılmasının kişilerin teminatı için anayasal bir güvence olduğu kaldı ki icra ve i̇flas kanunun ve maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümlerin de bu suçlara uygulanacağı göz önüne alındığında i̇cra i̇flas kanunu inci maddeye ilişkin itiraz başlıklı hükümde kanun yolu olarak istinaf ve temyiz usulünün uygulanmayıp aynı seviyedeki diğer icra mahkemesine itirazın öngörülmüş olması verilen hükme karşı erteleyeceği ve aktarıcı kanun yollarının da açılmamış olması açıkça savunma hakkım da ortadan kaldırır mahiyettediresas sayısı karar sayısı anayasanın ve maddelerinde tanımlanan hak arama hürriyeti ve kanuni hakim güvencesi prensipleri bakımından şekli yargılama hukuku içerisinde sınırlı inceleme yaparak belgeye dayalı karar veren icra mahkemesince maddi gerçekliği kuşkudan arındırılmış bir şekilde tespit edecek ceza mahkemesinin bu faaliyeti sonucu vicdani kanaatinin hasıl olması halinde verilebilecek normatif değerlendirmeye ulaşılabilmesi yargılama prosedürünün tabiatındaki sınırlılık ve farklılık dolayısıyla mümkün olamayacağı için ceza tehdit altındaki sanık yönünden etkili hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı mahiyet taşıdığı sonuç ve kanısına istinaden anayasanın ve maddelerine aykırı yasal düzenleme olan ilgili kanun maddesindeki çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağıma yönelik suçlardan dolayı açılan davaların icra mahkemesinde görülmesi ve i̇cra ve i̇flas kanununun ve üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanarak icra mahkemelerinde görülmesine ilişkin hususunun iptali talebi doğmuştur neti̇ce talep yukarıda arz ve izah edilmeye çalışılan sebepler dairesince ve diğer etkenler resen dikkate alınarak yüksek mahkemenizce ilgi kanun maddesinde geçen ve anayasaya aykırı olan çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağıma yönelik suçlardan dolayı açılan davaların icra mahkemesinde görülmesi ve i̇cra ve i̇flas kanununun ve üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanarak icra mahkemelerinde görülmesine ilişkin hususunun iptal edilmesini saygıyla talep ve dava ederiz | 706 |
esas sayısı karar sayısı mahkemeni̇n gerçekçesi̇ özeti̇ mahkeme kendisini davalının anayasaya aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına götüren görüşünü özet olarak şöyle açıklamaktadır anlaşmazlık konusunun her iki tarafın kadimdenberi yararlandıkları umumi bir su olduğu anlaşılmış ve bu nedenle başlangıçta eski yararlanma olanağının sürdürülmesine tedbir niteliğinde karar verilmiştir oysa bu içme suyu devlet su işleri genel müdürlüğünce davacı köye tahsis edilmiştir sayılı kanunun maddesinde dsi̇ genel müdürlüğüne böyle bir tahsis yetkisi verilmektedir bu hüküm anayasanın tanıdığı mülkiyet hakkına ve genel hukuk kurallarına aykırıdır maddenin ikinci fıkrasında suyu mahkeme ilânı ile bir köye aidiyeti saptansa bile dsi̇ genel müdürlüğünün yetkisine dokunulamıyacağı belirtilmektedir bu da anayasanın maddesine aykırıdır maddenin üçüncü fıkrasında kamulaştırma hükümlerinin uygulanmasını engelleyen bir usul getirilmektedir bu engelleme hükmü anayasanın maddesine aykırıdır sayıli kanunun maddesinde ise dsi̇ genel müdürlüğünün bu konudaki kararlarının kesin olduğu ve bu kararlar aleyhine kaza mercilerine başvurulamıyacağı yazılıdır kural anayasanın maddesine aykırıdır | 144 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı şirket yetkilisi mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile davalı idarenin davacı firma hakkında düzenlemiş olduğu tarihli idari para cezası işlemi ile tl idari para cezası ile cezalandırılmasına karar verdiğini anılan para cezası işlemi nedeniyle haksız çıkmaları halinde indirim haklarının zayi olmaması amacıyla günlük yasal süresi içinde indirimli olarak para cezasını kuruma ödediklerini ve bu işleme karşı kuruma itirazda bulunduklarını itirazın reddedilmesi nedeniyle edirne sulh ceza mahkemesine başvurduklarını ancak davanın reddedildiğini davanın reddinden sonra davalı idarenin para cezası işlemine karşı dava açılması nedeniyle indirim hakkından yararlanamayacakları gerekçesi ile dava konusu edilen ödeme emri ile davacı firmadan tl nin gecikme faizi ile birlikte ödenmesi için takip başlattığını belirtmiştir davacı davalı idarenin sayılı yasanın maddesinin fıkrasına göre söz konusu paranın tahsilini talep ettiğini söz konusu değişik tarih ve sayılı kanunun md ile dördüncü fıkranın ancak kurumca itirazın reddedilmesi veya mahkemece kurum lehine karar verilmesi halinde daha önce tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı inci madde hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir kısmının ödeme yapıldığı halde yargı yoluna başvurulması durumunda indirim hakkını ortadan kaldıran düzenlemenin kişinin anayasal güvence altına alınmış hak arama hakkı ve hürriyetini kısıtladığından başta anayasa olmak üzere avrupa i̇nsan haklan sözleşmesinin hak arama hakkını güvence altına alan hükümlerine de aykırı olduğunu ifade ederek anayasaya aykırı olduğunun tespiti amacıyla anayasa mahkemesine gönderilmesine ve ön mesele yapılarak anayasaya aykırılık iddiasının giderilmesinden sonra esas hakkında karar verilmesini talep etmiştir davalı kurum vekili anayasaya aykırılık iddiasının giderilmesi yoluna başvurulmadan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir davacı tarafından işbu davada sayılı yasanın maddesinin değişik fıkrasının anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de sayılı yasanın maddesinin bulunmadığı söz konusu düzenlemenin sayılı mülga sosyal sigortalar kanununun maddesinin fıkrası olduğu ve sayılı sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası kanununun değişik madde sk mad ile yürürlükten kaldırıldığı olayda davacıya sayılı yasanın maddesinin uygulandığı söz konusu düzenlemenin sayılı sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası kanununun maddesinin bendinin fıkrası olan i̇darî para cezalarının kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde bunun dörtte üçü tahsil edilir peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez ancak kurumca veya mahkemece kurum lehine karar verilmesi halinde daha önce tahsil edilmemiş olan dörttebirlik ceza tutarı uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir hükmü olduğu tespit edilmiştir anayasanın maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti insan haklarına dayanan kişilerin huzur refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen millî gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurupesas sayısı karar sayısı bunu geliştirerek sürdüren güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık olan devlettir anayasanın maddesinde kişilerin hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmaktadır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinin birinci fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hükmüne yer verilmiştir maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir maddenin tanımından bu hakkın yalnızca yargılama aşamasının adilliğinin değil mahkemeye erişimini de kapsadığı açıktır kişilerin adalete erişiminin kolaylıkla sağlanması ve herhangi bir sınırlama ile karşılaşılmaması adil yargılanma hakkının gereğidir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de herkes iddialarını mahkeme önüne taşıma hakkını adil yargılama ilkesinin bir unsuru olarak kabul etmiştir avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin içtihatlarında belirtildiği üzere adil yargılanma kapsamında yer alan en geniş kavramlardan biri olan mahkemeye erişim hakkının herkesin medeni hak ve yükümlülüklerin belirlenmesi amacıyla mahkemeye erişim hakkını ve davasının adil bir yargılama ile esastan karara bağlanmasını talep etme hakkını teminat altına aldığını belirtmektedir golder i̇ngiltere şubat seri no ve lichtenstein prensi hans adam almanya gc no bununla birlikte avrupa i̇nsan hakları mahkemesi mahkemeye erişim hakkının mutlak olmayıp adaletin iyi ve hızlı yönetilmesini sağlamak amacıyla ulusal otoriteler tarafından uygulamaya konulan usuli kural ve düzenlemelere tabi tutulabileceğini belirtmiştir ancak uygulanan sınırlamalar bireye tanınan erişim hakkının özüne etkili olacak şekilde kısıtlama ya da daraltma getirmemelidir meşru bir amaç taşımayan ve kullanılan yöntem ve ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantısallık olmayan bu tür bir sınırlamanın sözleşmenin maddesi paragrafı ile uyum içinde olacağının söylenemeyeceğini kabul etmiştir ashingdane i̇ngiltere mayıs seri no mahkemeye başvurmak için kabul edilebilir harç dışında ayrıca davacının ilk derece mahkemesine başvurduğunda davayı kaybetmesi halinde ilaveten verilen idari para cezasının ünüde ödemeye zorlanması mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasıdır mevzuatımızda idari para cezalarını düzenleyen sayılı kabahatler kanununun maddesinin fıkrasında kabahat dolayısıyla idarî para cezası veren kamu görevlisi ilgilinin rıza göstermesi halinde bunun tahsilatını derhal kendisi gerçekleştirir idarî para cezasını kanun yoluna başvurmadan önce ödeyen kişiden bunun dörtte üçü tahsil edilir peşin ödeme kişinin bu karara karşı kanun yoluna başvurma hakkını etkilemez şeklinde düzenleme yapılarak peşin ödeme halinde yapılan oranındaki ödemeyi müteakip mahkemeye başvurulması halinde kalan miktarın tahsil edilmesi halini mahkemeye erişimi kısıtlayacağı için düzenlememiştir benzer mahiyetteki idari para cezalarında farklı düzenlemeler hukuk devletinin öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesine de aykırılık oluşturacaktır yasal sistemin hem bireysel hem de toplumsal açıdan adil sonuçlar doğurması gerekir devletin sadece hak arama ve hukuki yollara başvurulmasını düzenlemesi ve bunları açık tutması yeterli değildir aynı zamanda bu yolların etkinliğini sağlamak mükellefiyeti vardır i̇dari paraesas sayısı karar sayısı cezalarını ödeyen kişileri mahkemeye başvurmayı engelleyecek şekilde caydırı miktarda oranında ilave mali külfet yüklenmesi için meşru ve haklı bir amaç bulunmadığı gibi düzenlemenin orantılı olmadığı da değerlendirilmektedir sayılı sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası kanununun maddesinin bendinin fıkrası olan ancak kurumca veya mahkemece kurum lehine karar verilmesi halinde daha önce tahsil edilmemiş olan dörttebirlik ceza tutarı uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir kısmının anayasanın ve maddesine aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği kanaati ile dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretinin dosya oluşturularak anayasa mahkemesine sunulmasına iş bu karar aslı ile dosya suretinin anayasa mahkemesine tebliğinden itibaren ay beklenilmesine ay içinde netice gelmezse mevcut mevzuata göre davanın görülerek çözümüne devam edilmesine kararın taraflara tebliğine tarihinde karar verildi | 1,024 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde iptal istemine gerekçe olarak özetle anayasamızın cumhuriyetin niteliklerini belirleyen maddesinde devletimizin bir hukuk devleti olduğunun belirtildiği hukuk devletinin hukukun temel evrensel ilkelerine uyan ve bunları gerçekleştirmeye çalışan devlet demek olduğuna işaret olunarak hukuk devleti ilkesinin kanunların objektif ve genel nitelikli kurallar halinde düzenlenmesini ve kanunlara adalet anlayışının hakim olmasını gerektirdiğini oysa siyasî partiler kanununun geçici maddesine günlü sayılı yasa ile eklenmiş bulunan ve bu dava ile bazı ibarelerinin iptali istenilen fıkra hükümlerine göre hangi siyasî partilerin devlet yardımından yararlanacağı yapılacak ilk milletvekili genel seçim yılı için üç misli artırılan devlet yardımından keza hangi partilerin istifade edeceği hususları açıkça bellidir yasada kendilerine para aktarılacak olan partilerin sadece adı zikredilmemiştir getirilen hükümler objektif ve genel olmaktan uzaktır dava konusu yasa ile sağlanan imkândan ancak türkiye büyük millet meclisinde grubu bulunan anavatan partisi sosyaldemokrat halkçı parti doğru yol partisi ve demokratik sol parti yararlanacaktır bu dört parti dışında grup oluşturabilecek diğer partilere bu olanaktan yararlanma hakkı tanınmamıştır hukuk devleti anlayışı böyle bir düzenlemeye engeldir söz konusu hükümlerle adı geçen dört partiye imtiyaz tanınmış ve siyasî partilerin kanun önünde eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir öte yandan siyasî partileri demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları sayan anayasanın maddesine göre siyasî partiler arasında sınıflandırma yapılması ve kimilerine ayrıcalık sağlanması olanağı yoktur denilerek siyasî partiler kanununun geçici maddesine sayılı yasanın maddesiyle eklenen iki fıkrada yer alan kimi ibarelerin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu öne sürülmüştür | 235 |
esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi̇ne başvuru şekli̇ ve nedeni̇ anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada davacının adana i̇li seyhan i̇lçesi kanalüstü mahallesi ada parsel numaralı taşınmazına davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile tl zararın ödenmesi ile ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunda ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir korunma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarım geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yaran bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rg hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet dermektir anymah es ka amkdsysy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsy lshll rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir anymah es ka rg sayı tespit ve yorumları bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türkmilletinin bağımsızlığını ye bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerinve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkını hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel haklan gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art no mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkında kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoidt klein s esas sayısı karar sayısı mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatım taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkım anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel hakları kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen hakları ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşer miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi mira hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanınesas sayısı karar sayısı güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi haklan ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkım sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkını özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbestisini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşişt komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünden davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde dava konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasalesas sayısı karar sayısı hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmazlığımızı da etkileyecek şekilde yılma kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan arı türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifıne bağlı olarak bir gelişme gösterdiği anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktıresas sayısı karar sayısı kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yararı ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilmesinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet açısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü karar verildi | 2,874 |
esas sayısı karar sayısı bandrol suçlarını düzenleyen sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesi sayılı kanun ile değiştirilmiş ve maddenin fıkrasında özel bir fikri içtima düzenlemesi yapılmıştır yargıtay uygulamaları karşısında bu madde aşağıdaki nedenlerden dolayı anayasamıza aykırıdır öncelikle ihlale konu hakları tanımak ve yargıtayın neden hatalı uygulama yaptığını açıklamak gereklidir mahkememiz yargıtayın benzer nitelikteki birçok bozma kararlarına direnirken genel olarak şu görüşü savunmuştur yayma hakkının ihlali sayılı kanunun maddesinde bandrole tabi eserleri bandrolsüz yayılması maddesinde yargıtay ceza genel kurulunun tarih esas karar sayılı kararına göre bu eserlerin bandrolsüz yayılması halinde aslında madde de ihlal edilmektedir düzenlenmiştir sayılı kanunun maddesinin fıkrasında bandrole tabi bir eseri bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak yaymak cezalandırılmıştır bu suça sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun a ve bentlerinin yürürlükte olduğu dönemde bandrolsüz yayma denmekteydi maddenin yürürlüğe girmesinden sonra yargıtay ve ceza dairesi maddeyi bandrol yükümlüğüne aykırılık olarak adlandırmıştır bu adlandırma yüzünden yargıtay ceza dairesi halen maddenin fıkrası bandrole tabi bütün eserler bakımından uygulanmalıdır görüşündedir muhtemelen yargıtay ceza genel kurulunun tarih esas karar sayılı kararı dolayısıyla bu görüşe varmıştır oysaki aynı genel kurul kararının yayımlanan içtihat metninin başlığı çok doğru olarak bandrolsüz yayın çoğaltma ve yayma olarak gösterilmiştir kararda fail yönünden suç özgü suç değildir bandrol yükümlüsü olanlar ile bandrol yükümlüsü olmayanlar suçun failidirler denmiştir bu görüş sadece eski ve yeni maddedeki suç için geçerlidir madde bakımından aynı kriteri uygulamak mümkün değildir maddenin fıkrası açıkça bandrol yükümlülerini esas almıştır aslında maddenin fıkrası yılındaki ceza genel kurulu kararındaki görüşü kanunlaştırmıştır bandrol uygulaması hakkında yönetmeliğin maddesinde bandrol yükümlülerinin bandrolsüz yayma suçunu işlemeleri halinde kanunun maddesine göre cezalandırılacakları belirtilerek bandrol yükümlüleri ile bandrol yükümlüsü olmayanların suç faili oldukları ifade edilmiştir yani hem bandrol alma hak ve yetkisine sahip olan bandrol yükümlüleri bandrol yönetmeliğine göre bunlar müzik ve sinema eseri sahipleri ilim edebiyat eseri sahipleri onlardan çoğaltma ve yayma hakkını devralan yayıncılar yapımcılardır ile bandrol yükümlüsü olmayan yayma hakkını ihlal eden diğer kişiler bu suçun failidirler denmiştir öyleyse bandrol yükümlüsü olanlar için bandrol yükümlülüğüne aykırılık bandrol yükümlüsü olmayanlar için bandrolsüzlük bandrol zorunluluğuna aykırılık hali söz konusudur bandrol yükümlüsü olanlar ile bandrol yükümlüsü olmayanların her ikisi de bandrolsüz yayma eyleminin failidirler gerçekte bu suçun adı bandrolsüz yaymadır fikir ve sanat eserleri hukukunda asıl olan eser sahibinin haklarıdır sayılı kanunda eser sahibinin hakları mali haklar ve manevi haklar olarak ikiye ayrılmıştır manevi haklar umuma arz madde adın belirtilmesi madde eserde değişiklik yapılmasını önleme madde dır mali haklar işleme madde çoğaltma madde yayma madde temsil madde umuma iletim madde i̇şleme madde dir eser sahibi bu haklarını kanunun maddesi uyarınca yazılı sözleşme ile başkalarına kullandırabilir bu kullandırma tam ruhsat veya basit ruhsat vererek olabilir basit ruhsatta eser sahibi bu hakkı sadece kişiye değil başkalarına da kullandırabilir tam ruhsatta ise eser sahibi hakkı eser sahibinden ruhsat alan dışındaki başka kişilere kullandıramaz eser sahibi eser üzerindeki mali haklarının tamamını veya bir kısmını sayılı kanunun maddesine göre kendisinde hak bırakmayacak şekilde başkasına devredebilir eser sahibinin manevi hakları başkasına devredilemez sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesi eser sahibinin mali ve manevi hakları veya hakları devralanların mali hakları ile eser sahibinin haklarına bağlantılı haklara tecavüzü düzenlemektedir maddenin fıkrasının birinci bendi iki bölümden oluşmaktadır fıkradaki ya da bağlacına kadar olan birinci cümle eser sahibinin izni olmadan bir eseri icrayı fonogramı veya yapımı işlemeyi madde temsil etmeyi madde çoğaltmayı madde değiştirmeyi madde dağıtmayı madde her türlü işaret ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletmeyi madde yayımlamayı madde suç saymıştır ya da bağlacından sonra gelen ikinci cümle ise başkasının hukuka aykırı olarak işlediği madde veya çoğalttığı madde eserleri satışa arz etmeyi satmayı kiralama veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yaymayı ticari amaçla satın almayı ithal veya ihraç etmeyi kişisel kullanım amacı dışında elinde bulundurmayı ya da depolamayı madde suç saymıştır yayma hakkı sayılı kanunun maddesinde düzenlenmiştir kanunun maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinin birinci cümlesindeki yayma hakkını ihlal eden dağıtma dışında birinci cümlede başka bir yayma hakkı ihlali düzenlenmemiştir ancak birinci fıkranın birinci bendinin ikinci cümlesi tamamıyla başkasının izinsiz çoğalttığı eseri yaymayı düzenlemektedir bu hali ile aslında ihlal edilen hak eser izinsiz çoğaltıldığı için çoğaltma ve izinsiz yayıldığı için yayma hakkıdır i̇zni verecek olan eser sahibidir eylem sadece çoğaltmadan ibaret ise eser bandrole tabi bile olsa eylem sayılı kanunun maddesinin kapsamında kalmaya devam eder sayılı kanunun maddesinin fıkrasının bendi genel bir düzenlemedir sayılı kanunun maddesi sayılı kanunun maddesinin fıkrasının birinci bendinin ikinci cümlesindeki yayma hakkının ihlali halini ihlal şeklini daraltarak bir kez daha düzenlemiştir yani bazı eserleri bandrole tabi tutmuş yayma olan hareketlerin bir kısmını bu suçun unsuru haline getirmiştir bandrole tabi eserler belirli bir materyale tespit edilmiş müzik eserleri sinema eserleri ve süresiz yayın haline getirilmiş ilim edebiyat eserleridir maddenin fıkrasına göre müzik eserleri ile sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshalarına ve süreli olmayan yayınlara bandrol alınması ve bunların bandrollü olarak yayılması zorunludur öyle ise sayılı kanunun maddesi de eser sahibinin çoğaltma ve yayma hakkını bandrol ile korumaktadır böylece hak takibi kolaylaştırılmakta eylemin takibi şikayete bağlı olmaktan çıkarılmaktadır yayma hakkının ihlali hem maddenin fıkrasının birinci bendinde hem de maddenin fıkrasında suç olarak düzenlenmiştir eser bandrole tabi değil ise maddenin fıkrası bandrole tabi ise maddenin fıkrası uygulanır fakat yayma hakkı her iki madde ile korunmaktadır sayılı kanunun maddesi eser satışa sunulmamışsa çoğaltma halinde uygulanamaz bu takdirde madde uygulanır bir eser izinsiz çoğaltılıp bandrolsüz satışa sunulur satılır dağıtılırsa veya bandrolsüz olarak ticari amaçla satın alınırsa ya da kabul edilirse maddenin fıkrası uygulanır burada yayma hakkının tezahür şekillerinden bir kısmına yer verilmiş bir kısmına yer verilmemiştir örneğin ödünç verme bedelsiz yayma buraya değil maddeye girer sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesinin değişiklikten önceki hali sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun ve maddesinde düzenlenmişti sayılı kanunun maddesinin başlığı haklara tecavüzün önlenmesi idi sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesinin başlığı da aynıdır her iki madde eser sahibinin yayma haklarını korumaktadır sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesinde bandrol zorunluluğuna ya da bandrol yükümlülüğüne aykırılık eylemleri suç olarak düzenlenmiştir madde ya da diyerek iki ayrı suç işleme şeklinden failinden bahsetmektedir sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesinde bandrol yükümlülüğüne aykırılığın aynı eser ile ilgili olarak mali ve manevi hak ihlali suçu ile birlikte işlenmesi halinde fikri içtima hükümlerinin uygulanacağı aynı kanunun maddesine göre verilecek olan cezanın maddesi uyarınca oranında arttırılacağı öngörülmüştür kanun koyucu bu seçimi bilinçli yapmış bandrolsüz olarak dememiş gerçek hak sahibi olan kişilerin bandrol yükümlülüğünü ihlal ederken aynı zamanda yayma dışındaki mali hakları da ihlal etmesi halinde daha ağır cezalandırılmalarını istemiştir sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesinde bandrol zorunluluğu maddesinde bandrol yükümlülüğü düzenlenmiştir bandrol alabilecek kişilerden olmayan sanık bandrol yükümlüsü değildir yargıtay ceza dairesi ve yargıtay ceza genel kurulu istikrarlı olarak sayılı kanunun maddesindeki ya da bağlacına rağmen şikayetin varlığı halinde bandrol yükümlüsü olmayan kişiler hakkında sayılı kanunun maddesinin yollaması ile maddesinin uygulanacağı görüşündedir maddede sadece bandrol yükümlüsü olanların işlediği bandrolsüz yayma haline maddedeki çoğaltma ve yayma dışındaki hakların ihlali de eklenirse cezanın artırılacağı düzenlenmiştir sanık sadece bandrol yükümlüsü olmayanın işlediği bandrolsüz yayma eylemini gerçekleştirmiştir sanık aynı zamanda maddedeki genel yayma eyleminin de failidir sanık bandrol yükümlüsü olmadığı ve bandrolsüz yayma aynı zamanda genel yaymayı da içerdiği için sanık daha ağır cezayı gerektiren ve genel yaymaya göre daha nitelikli olan bandrolsüz yayma suçu dolayısı ile maddeden artırma yapılmaksızın sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesi ile cezalandırılmalıdır eser bandrole tabi olunca yalnızca madde uyarınca ceza verilmesi ile yetinilmesi gerekirken madde ile maddeye göre verilen ceza artırılmaktadır bu adil olmayan sonucu nasıl izale edebiliriz maddeyi sadece bandrol yükümlülerine hasredip yollamanın da maddenin yayma hakkı ihlali dışındaki diğer hakların ihlali haline yönelik kabul edersek bütün adaletsizlikler ortadan kalkacaktır ne var ki yargıtay önceleri ve daha sonra ceza dairesi suçu bandrol yükümlülüğüne aykırılık olarak isimlendirmişler bandrol yükümlülüğünün bandrol yükümlüsü olmayanların eylemini de içerdiğini ve bandrol yükümlüsü olmayan failler hakkında da maddesinin uygulanması gerektiğini içtihat etmişlerdir mahkememiz yaklaşık on yıldır direnme kararları ile bu kabulü değiştirmeye çalışmaktadır yargıtay ceza dairelerinin kararları yerleşmiş ve son olarak yargıtay ceza genel kurulu da tarih esas karar tarih esas karar sayılı kararları ile ceza dairelerinin görüşünü benimsemiştir yargıtay ceza dairesi ve ceza genel kurulu maddedeki suçun özgü suç olmadığını bandrol yükümlülüğü ifadesinin bandrolsüzlüğü de içerdiğini ve maddenin bandrol yükümlüsü olmayanlara da uygulanacağını içtihat etmiştir böylece yorum yoluyla bandrol yükümlüsü olmayanların eylemi de fikri içtimaya dahil edilmiştir maddedeki suç kısmen özgü suçtur böyle olmasa bile maddedeki artırım sadece bandrol yükümlülerine uygulanabileceğinden bu hali ile özgülük söz konusudur çoğaltma ve yayma hakkının ihlali sayılı kanunun maddesinde suç olarak düzenlenmiş iken kanun koyucu bazı eser içeren yayın ve materyaller bakımından daha farklı bir ceza vermek istemiş ve maddeyi düzenlemiştir bazı eserler bandrole tabi olunca artık maddenin eserler yönünden uygulanmasına olanak kalmamıştır bandrolsüz yayma suçu genel yayma suçunun nitelikli halidir bir suçun nitelikli halinden açılan kamu davasına basit halinden zarar görenlerin yapacağı şikayetle suçun cezasının artması şeklindeki yargıtay uygulaması karşısında türk hukuk düzeninde varlığını koruyan ve haksız uygulamalara yol açan sayılı kanunun maddesi anayasanın maddesindeki kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kimseye suçu işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez hükmüne bandrol yükümlüsü olmayanların da cezasının artırılması gerektiği şeklinde bir yorumla ceza verilmesine yol açtığı için anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine bir eylemin nitelikli şekline ceza verilmesi yeterli iken bir kez de basit şeklinin ihlali dolayısı ile cezanın artırılmasını sağladığı için anayasanın maddesindeki ölçülülük ilkesine aykırıdır i̇leriki tarihlerde sayılı kanunun maddesinde bir değişiklik yapılırsa madde metnindeki bandrol yükümlülüğüne aykırılığın ifadesinin yanına bandrolsüzlüğün sözcüğünün eklenmesi ve cezanın da maddeye göre verilip oranında artırılması halinde dahi bir suça üç ayrı ceza verilemeyeceğinden anayasaya aykırılığın devam edeceği görüşündeyiz çünkü basit yayma maddede nitelikli hal olan bandrolsüz yayma maddede zaten suç iken kamu davasına katılma var denilerek bir kez de madde ile cezanın artırılması orantılılığıölçülülüğü ortadan kaldırmaktadır ayrıca genel kanun yapma tekniğine aykırı olduğundan hukuk devletini de zedelemektedir örneğin basit yaralama suçunu da içeren nitelikli yaralama suçundan dolayı mağdurun şikayetçi olmaması halinde artırımsız olarak nitelikli yaralamadan şikayetçi olması halinde ise belli bir oranda cezanın artırılması suretiyle nitelikli yaralamadan ceza verileceğine ilişkin bir düzenleme nasıl kabul edilemez ise maddedeki düzenleme de kabul edilemez böyle bir düzenleme yapma şekli çağdaş ceza hukukunun evrensel ilkelerini ihlal eder ve anayasamıza göre de kanun koyucunun böyle bir takdir hakkının olmaması gerekir bu düzenleme dolayısı ile fikri ve sınai hak suçlarına bakmakla görevli olan yargıtay ve daha sonra ceza dairesi ve yargıtay ceza genel kurulu sayılı kanunun maddesinin fıkrasının cezasına atıf yaptığı sayılı kanunun maddesinde seçimlik ceza bulunduğunu ve yerel mahkemenin maddedeki para cezasını seçebileceğini maddenin özgü suç olmadığını failin herkes olduğunu içtihat etmiştir bu davada aleyhe temyiz yoktur yargıtay ceza dairesinin ve ceza dairesinin bozma kararlarının nedeni kamu davasına katılma vardır mahkeme maddedeki seçimlik cezalardan para cezasını seçerek daha lehe bir ceza verebilir anlayışıdır sayılı kanunun maddesinin uygulanması gerekseydi dahi hiç bir zaman maddedeki para cezası seçilemezdi çünkü yargıtay ceza dairesi ve yargıtay ceza genel kurulu örneğin bir sureti ekte sunulan tarih esas karar sayılı ve kararı ve örneği sunulmayan tarih esas ve karar sayılı kararı tcknin maddesinde belirtilen fikri içtimanın kendisine özgü en ağır cezayı gerektiren maddeye göre ceza tayin edileceği kuralını dikkate almamaktadır sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun ve maddeleri özel bir fikri içtima düzenlemesidir benzer düzenleme tcknin maddelerinde de bulunmaktadır bandrol yükümlüsü olup suç işleyen kişiler aleyhine şikayet veya kamu davasına katılma halinde en ağır sonuç doğuran cezanın belirlenmesi ve ona göre ceza verilmesi gerektiği halde yargıtay ceza dairesinin ve ceza genel kurulunun yaptığı yorum fikri içtima kurallarını bertaraf etmekte şikayet olmasa daha fazla ceza alacak olan fail bakımından af sonucunu doğurmaktadır çünkü şikayet konusu olmayan diğer bandrolsüz eserler bakımından hala maddenin uygulanması gerekir bozma doğrultusunda karar verilirse şikayet konusu olmayan başka eserler bakımından uygulanması mümkün olan sayılı kanunun maddesindeki hapis cezası ortadan kalkmaktadır oysa maddedeki suç ile birlikte sayılı kanunun maddesindeki suçun aynı eser bakımından birlikte işlenmesi durumunda cezanın nasıl tayin edileceği kanun tarafından belirlenmiştir bu ceza hiçbir zaman sayılı kanunun maddesindeki para cezası olamaz fikri içtima kurallarına göre tcknin maddesi uyarınca ceza tayin edilirken içtimaya dahil olan suçlardan en ağır cezayı gerektiren suç hangisi ise ona göre ceza tayin edilir ancak kanun koyucu burada en ağır cezayı içeren sayılı kanunun maddesini değil maddedeki hapis cezasını yok etmeyecek şekilde sayılı kanunun maddesine göre ceza verilmesini ve cezanın sayılı kanunun maddesi uyarınca arttırılmasını öngörmüştür uygulanacak kanun maddesinin seçimini hakime bırakmamıştır böylece tcknin maddesinin nasıl uygulanacağını kendisi belirlemiş ve maddeye istisna getirmiştir bu yüzden içtimaen ceza tayin edilirken sayılı kanunun maddesindeki seçimlik cezalardan para cezasının tercih edilmesi mümkün değildir çünkü içtimaya dahil olan sayılı kanunun maddesinin yaptırımı olan hapis cezası yok edilemez lehe kanun belirlenirken yapılacak karşılaştırmada sayılı kanun ile değişik sayılı kanunun maddesinin uygulanması gerekseydi dahi maddedeki para cezası seçilerek ceza tayin edilmesi tcknin benimsediği fikri içtima kuralına aykırı olacaktır mahkemeler tarafından verilen sayılı kanunun maddesi uyarınca para cezasının seçilmesi ve cezanın madde uyarınca oranında artırılması şeklindeki kararlar yargıtay ceza dairesi tarafından onanmaktadır nitekim bakırköy fikri ve sınai haklar ceza mahkemesinin tarih esas karar sayılı kararında sayılı kanunun maddesindeki para cezası seçilmiş ceza madde ile artırılmıştır yargıtay cdnin tarih esas karar sayılı kararı ile bu karar onanmıştır yine ankara fikri ve sınai haklar ceza mahkemesinin tarih esas karar sayılı kararında da sayılı kanunun maddesindeki para cezası seçilmiş ve yargıtay cdnin tarih esas karar sayılı kararı ile bu karar onanmıştır karar örnekleri ektedir yargıtayın aynı maddenin uygulandığı başka davalardaki yorumuna göre iki ayrı tarihte işlenen suç nedeniyle eyleme tcknin maddesinin uygulanması sırasında da adil olmayan sonuçlar doğmaktadır çünkü yargıtaya göre maddedeki suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir bandrolsüz yayma suçu işlendiğinde maddedeki basit yayma suçundan mağdur olanların mağdurluk sıfatının bir önemi yoktur i̇ki ayrı tarihte bandrolsüz yayma suçu işlendiğinde ister iki ayrı dava açılsın ister tek dava açılsın bir çok farklı çoğaltma ve yayma hakkı sahibi şikayetçi olduğunda da yine sayılı kanunun maddeleri uygulanarak ceza verilecektir bu bizi bandrolsüzlük varsa eyleme asla başka bir madde uygulanamaz sonucuna götürmektedir maddedeki suçun belirli bir mağduru vardır da eser sahibi ve ondan çoğaltma ve yayma haklarını sözleşme ile devralanlardır yargıtay ceza dairesi farklı tarihlerde aynı mağdura karşı bandrole tabi olmayan eserler yönünden yayma temsil umuma iletim hakkının ihlali halinde ve maddenin uygulanması gerektiği farklı tarihlerde ayrı mağdurlara karşı yayma hakkı ihlal edilirse maddenin uygulanamayacağı gerçek içtima uygulanması gerektiği görüşünde iken bandrolsüz yayma suçlarındaki çoğaltma ve yayma hakkı ihlal edilenlerin şikayetçi olması veya kamu davasına katılması halinde bunların farklı gerçek veya tüzel kişiler olmasının bir öneminin olmadığını mağduru belli bir kişi olmayan bandrolsüz yayma suçunun esas alınacağını tcknin maddenin uygulanabileceğini içtihat etmektedir sayılı kanunun tcknin ve maddeleri asgari hadden uygulandığında fail en fazla yıl ay gün hapis cezası alacaktır oysa farklı mağdurlara karşı farklı tarihlerde mali hak ihlali suçu işlendiği için bandrolsüz yayma suçunun değil genel mali hal ihlali suçunun esas alınması gerekeceğinden tck maddesinin uygulanmasının koşulları yoktur ayrı ayrı sayılı kanunun tcknin maddeleri uygulanmalı ve asgari hadden ceza verildiğinde faile eylem sayısı kadar ay hapis ve gün karşılığı tl adli para cezası verilmelidir hatta yargıtayın eyleme maddesinin uygulanması gerektiği görüşünden hareketle hem bandrol suçu hem ayrı hak sahiplerine yönelik yayma hakkı ihlali suçu işlenmiş ise sayılı kanunun tcknin maddeleri ayrı ayrı uygulanmalı bu durumda da iki kere yıl ay gün hapis cezası verilmelidir yargıtayın uygulaması yüzünden farklı mağdurlara karşı farklı tarihlerde çoğaltma ve yayma hakkını ihlal eden faillerin aynı zamanda bandrolsüz yayma suçunu da işlediği kabul edilmekte ve bandrolsüz yayma suçunun cezası esas alınarak daha az ceza verilmesine neden olunmaktadır örneğin mahkememizin tarih esas karar sayılı kararı yargıtay cd tarafından tarih esas karar sayılı kararı ile bozulmuştur bir başka uygulama ile ise aynı anda farklı kişilere ait mali hak ihlali halinde tcknin maddesinin uygulanması gerektiğini içtihat eden yargıtay bu keza bandrol suçu ile mali hak ihlali birleştiğinde tcknin maddesinin uygulanamayacağını içtihat etmektedir örneğin mahkememizin tarih esas karar sayılı kararı yargıtay cd tarafından tarih esas karar sayılı kararı ile bozulmuştur bu yüzden de faile eksik ceza verilmektedir bandrol yükümlüsü olmayan faillerin eylemine maddesinin uygulanması tcknin maddesi gereğince zamanaşımı süresini uzatmakta ve bu yönüyle de bandrol yükümlüsü olmayan faillerin aleyhine sonuç doğurmaktadır sayılı kanunun maddesinin fıkrası öyle bir düzenlemedir ki yargıtayın yorumu ve uygulaması yüzünden daha fazla ceza alması gereken faillerin cezasını hafifletmekte daha az ceza alması gereken faillerin cezasını artırmaktadır sayılı kanunun maddesinin yalnızca bandrol yükümlüleri hakkında ve yayma suçu dışında kalan mali hak ihlalleriyle sınırlı olarak uygulanması gerekirken bandrol yükümlüsü olmayan faillere de uygulandığından ayrıca madde yayma suçunun basit şeklinden mağdur olanların şikayeti halinde cezanın artırılmasına neden olduğundan anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine maddesindeki ölçülülük ilkesine ve maddesindeki kanunilik ilkesine aykırıdır yayma hakkının ihlali ile birlikte bandrol suçu işlendiği zaman sayılı kanunun fikri içtima halinde para cezasının seçilmesi suretiyle daha fazla ceza alması gereken faillere daha az ceza verilmesine yol açan sayılı kanunun maddesi anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine yargıtayın yorumu ve uygulaması karşısında anayasanın maddesindeki ölçülülük ilkesine aynı fiili işleyen ve şikayet veya kamu davasına katılma halinde bir fail için para cezası başka bir fail için hapis cezası verilmesini sağladığından anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır aynı anda birden fazla mali hak sahibinin mali hakları da ihlal edildiği hallerde eyleme tcknin maddesinin uygulanması suretiyle cezanın artırılması gerektiği halde yargıtayın buna izin vermemesi şeklindeki uygulama ile ayrı tarihlerde farklı mağdurlara karşı mali hak ihlali suçu işlendiği hallerde tcknin maddesinin uygulanmaması ayrı cezalar verilmesi gerektiği halde bandrol suçunun mağduru bütün toplumdur görüşünden hareketle sadece bandrolü esas alan mali hak ihlalini yok sayan yargıtay uygulaması tcknin maddesindeki ölçülülük ve tcknin maddesindeki hukuk devleti ilkesine maddesindeki kanunilik ilkesine aykırıdır deli̇ller dava dosyasının konuya ilişkin kısımlarının onaylı örnekleri bilimsel görüşler anayasa mahkemesinin örnek kararları diğer deliller hukuki̇ sebepler anayasanın maddeleri ile sayılı yasanın maddesi ve ilgili diğer hükümleri sonuç mahkememizin bakmakta olduğu davada uygulamak zorunda kalacağı sayılı kanunun maddesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi saygı ile arz olunur | 2,908 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ ankara fikrî ve sınaî haklar ceza mahkemesinin günlü başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlığını taşıyan maddesi türkiye cumhuriyetinin temel nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesini de saymıştır bu ilke devletin her türlü eylem ve işlemlerinde uyması gereken hukuk kurallarının olduğu böylece vatandaşlar yönünden tam bir hukuki belirliliğin ve güvencenin sağlandığı bir toplum düzenini ifade eder ancak hukuk devleti ilkesinin hayata aktarılması bazı somut koşulların gerçekleştirilmesine bağlıdır ceza hukuku alanında hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi başlıca iki unsurun varlığını zorunlu kılmaktadır bunlardan ilki suç ve cezaların kanuniliği diğeri ise suç ve cezalar arasında ölçülülük ilkeleridir hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak ceza hukuku alanında hukuki güvenliğin gerçekleştirilmesi suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile sağlanmaya çalışılmaktadır gerçekten de suç ve cezalara ilişkin temel esaslar ceza hukukunun düzenleme alanına bırakılmayarak anayasal güvencelere bağlanmıştır anayasamızın maddesi bu ilkeyi düzenlemiş bulunmaktadır buna göre kimse işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kimseye suç işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez i̇lke insan hak ve özgürlükleri açısından taşıdığı öneme uygun olarak bu alandaki temel uluslar arası düzenlemelerin de ayrılmaz bir parçası olmuştur avrupa i̇nsan hakları mahkemesine göre de suç ve cezaların yasallığı ilkesi hukukun üstünlüğü ilkesinin asal unsurlarından birini oluşturur ve sözleşmenin koruma sistemi içinde önemli bir yer tutar bu nedenledir ki savaş veya öteki genel tehlike hallerinde dahi sözleşmenin maddesi uyarınca istisna getirilemez suçların yasa ile konulmasının bir gereği de suç tipinin düzenlendiği hükmün yeterince açık ve anlaşılabilir olmasıdır aksi halde vatandaşlar yönünden hukuki güvenliğin yeterince sağlandığını söylemek olanaklı değildir bir başka deyişle hangi eylemlerin yasa koyucu tarafından yaptırıma bağlandığının suçun yasal unsurlarının ağırlaştırılmış hallerinin yeterince anlaşılır şekilde düzenlenmesi bir zorunluluktur avrupa i̇nsan hakları mahkemesi suç öngören hükmün gereğinde bir hukukçunun yardımıyla anlaşılabilir olmasını ya da olası belirsizliklerin içtihatlarla aydınlatılmış olmasını yeterli görmektedir ancak hemen belirtmek gerekir ki bir hukukçunun yardımı ile veya içtihatlar yoluyla anlaşılır olmak için suç tipinin bir toplumda yeterince tartışılmış ve uygulama olanağı bulmuş olması yanında bu çalışmalara imkan verecek açıklıkta üzerinde tartışılabilir sınırlara ve belirliliğe sahip yasal bir metnin varlığına ihtiyaç bulunduğunu söylemek hatalı olmaz bu görevin de yasama organı tarafından yerine getirilmesi gerektiği kuşkusuzdur günümüzde bu gereklilik özellikle ticari ceza hukuku alanında kendisini daha fazla hissettirmektedir gerçekten de yasama organının ekonomik faaliyetin belirli alanlarında yeni suç tipleri oluştururken ya da bu alanda etkin önlemler getiren yeni düzenlemeler yaparken insanlık tarihi ile aynı geçmişe sahip aşağı yukarı bütün toplumlarda suç olarak kabul edilmiş eylemler için yapılan düzenlemelere kıyasla daha belirgin açık ve anlaşılır olması gerektiği tartışmasızdır ancak somutesas sayısı karar sayısı olayda sanık hakkında uygulanması olasılığı bulunan sayılı yasa ile değişik sayılı yasa ile sayılı khkye ek c madde ve bendi ile bu bent hükmündeki atıf dolayısıyla aynı khknin maddesinin ve yine bu bent atfıyla maddesinin ve fıkralarının bentlerinin hukuk devleti ve suçların yasallığı ilkelerinin bir gereği olan bu zorunluluğu asgari düzeyde de olsa karşıladığını söylemek imkansızdır gerçekten de sayılı yasa ile değişik sayılı yasa ile ek sayılı khknin maddesinin bendinin uygulaması en fazla olan marka hakkının ihlali suçunun cezasını belirlemekle yetindiği ve suçun unsurlarının tespitini esasen marka hakkının hukuki ihlali hallerini düzenleyen khknin maddesine atıf yoluyla düzenlediği kuşkusuzdur sözü geçen bu son madde ise marka hakkına tecavüz hallerini sayarken ilk olarak bendi ile marka tescilinden doğan hakkın kapsamı başlığını taşıyan maddenin her türlü ihlaline yer vermiştir başka bir deyişle marka hakkının kapsamında yer aldığı hukuken kabul edilebilecek ve marka hakkı sahibince önlenebilecek her türlü fiiller aynı zamanda suç sayılarak cezai yaptırıma tabi tutulmuştur bu durumun tekrardan kaçınmak gibi bir gerekçeyle açıklanmasına imkan yoktur marka hakkının hukuki tazmini sorumluluk gerektiren ihlallerinin nelerden ibaret olduğunun khk hükümleri çerçevesinde saptanması bir yana tescilli markadan doğan hakkın sınırları ve istisnaları ile bu hakka tecavüz kabul edilebilecek eylemlerin vatandaşlar açısından gereğinde bir hukukçunun yardımı ile dahi olsa bilinecek derecede açık olduğunu söylemek gerçekle bağdaşmayan bir yargı olacaktır gerçekten de bir markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler ile aynı mal veya hizmetler yönünden aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin kullanılması suretiyle taklit edilmesi veya bu şekilde taklit edilmiş markaları taşıyan ürünlerin satılması dağıtılması veya ticari amaçla elde bulundurulması eylemleri sy khknin maddesinin ve bentleri ayrık olmak üzere örneğin marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilen hakların izinsiz genişletilmesi sy khknin md bendi tescilli marka ile benzer olup benzer mal veya hizmetlerde kullanılması nedeniyle halk üzerinde tescilli marka ile bağlantılı olma ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan bir işaretin kullanılması veya tescilli tanınmış bir marka ile benzer işaretlerin farklı sınıflardaki ürünler için tescilli markanın itibarından haksız avantaj elde edecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterine zarar verecek nitelikte kullanılması sy khknin maddesinin ve bentleri hallerinde olduğu gibi ihlalin saptanması çoğu zaman markanın karıştırılma ihtimalinin veya tanınmış marka olup olmadığının belirlenmesinde ürün pazar payı ve tüketici bazında yapılan piyasa araştırmaları dahil uzun süren bir yargılamayı gerektirmekte ve varılan sonuçlar da çoğu zaman göreceli bulunmaktadır bu gibi durumlarda hukuki tazmini sorumluluk öngörülmesi gerektiği kuşkusuz ise de aynı zamanda hürriyeti bağlayıcı ceza ve işyeri kapatma cezası dahil bir takım ağır cezai yaptırımlar da öngörülmesi yasa koyucunun tercihi olduğu takdirde ceza hukukunun tarihin süzgecinden geçmiş ve insanlığın ortak değerleri arasına katılmış ilkelerine uygun bir düzenleme yapılmasını gerektirir başka bir deyişle yasa koyucunun hukuki sorumluluk ile cezai sorumluluk arasında temel ilkesel farklılıkları gözeterek cezai sorumluluğa ilişkin düzenlemeyi ayrıca ve suç oluşturan eylemin unsurlarına yeterli açıklık sağlayacak bir düzenleme yapması gereklidir aksi halde ortaya çıkan aykırılığın yine hukuk devletinin bir diğer unsurunu oluşturan yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi yoluyla giderileceği kuşkusuzdur öte yandan ceza hukuku alanında hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesinin bir diğer unsuru ise suç ve cezalar arasında ölçülülük ilkesidir buna göre öncelikle yasa koyucu norm koyarken insan hak ve özgürlüklerine getirilen sınırlandırmanın sınırı olarak ölçülülükesas sayısı karar sayısı ilkesi ile bağlıdır i̇lke ceza hukukuna ilişkin yasal düzenlemeler açısından bir suç için öngörülen cezanın bu suçun işlenmesi sonucu bozulan kamu düzeninin yeniden tesisi amacına elverişli gerekli ve bu amaçla orantılı olması şeklinde tanımlanabilir bir başka deyişle yasa koyucunun ceza saptamadaki yetkisinin sınırını hukuk devleti ilkesi oluşturur cezaların suçların ağırlık derecesine göre önleme ve iyileştirme amaçları da göz önünde tutularak adaletli bir ölçü içerisinde konulması ceza hukukunun temel ilkelerindendir suç ile ceza arasındaki oranın adalete uygun bulunup bulunmadığını suçun toplum hayatında yarattığı etkiye ve kamu vicdanında aldığı tepkiye göre takdir etme zorunluluğu vardır bu orantısallık bağının bulunması hukuku devleti ilkesinin ve adalet anlayışının bir gereğidir yasa koyucu cezaların türünü seçerken ve sınırlarını belirlerken mutlak adalet ölçülerini izlemek zorundadır yine kural olarak suçun ve ortaya çıkan toplumsal ve şahsi zararın ağırlığına failin kişiliğine ve fiilin özelliklerine göre cezanın şahsileştirilmesi olanağının hakime verilmesi de ölçülülük ilkesinin gereğidir yasa koyucunun bu kuralları açıkça ihlal eder nitelikte yasa koyması anayasaya aykırı olacaktır somut olayda uygulanması söz konusu olan yasa hükmünde öngörülen yaptırımlar anılan hükümde haziran tarih ve sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonrası iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezası veya her ikisi ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılması ve aynı süre ticaretten men cezaları olarak belirlenmiştir anılan değişiklik öncesi hapis ve ağır para cezaları ile ayrıca işyeri kapatma ve ticaretten men cezalarının birlikte uygulanması söz konusu iken yapılan bu değişiklikle hapis veya ağır para cezalarından sadece biri veya her ikisinin birlikte uygulanması hakimin takdirine bırakılmış bir bakıma suç ile ceza arasındaki var olan orantısızlık bizzat yasa koyucu tarafından giderilmeye çalışılmıştır ne var ki yasada öngörülen hapis ve ağır para cezalarının alt sınırının cezanın somut olayın ağırlığına göre şahsileştirilmesine imkan vermeyecek bir şekilde yüksek tutulduğu ayrıca maddede öngörülen ve feri ceza niteliğindeki işyerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılması ve aynı süre ile ticaretten men cezasının uygulanıp uygulanmayacağı konusunda hakime bir takdir hakkı tanınmadığı görülmektedir bir başka deyişle somut olayda sanıkta elde edilen ürün sayısı sanığın marka hakkına tecavüz oluşturduğu saptanan ürünleri bizzat üretip üretmediğine bakılmaksızın her koşulda mahkumiyet halinde bir yıldan az olmamak üzere iş yerinin kapatılması ve aynı süre ile ticaretten men cezasına da hükmedilecektir bu durumun hakime cezayı fiilin vahametine ve failin kişiliğine uyarlama imkanı vermediği ve bu nedenle çoğu zaman suç ile ceza arasında adalete uygun bir oranın kurulmasını engelleyici sonuçlara yol açacağı kuşkusuzdur bu itibarla anılan hüküm hukuk devleti ve ölçülülük ilkelerine açıkça aykırı bulunmaktadır yine anayasanın maddesinin fıkrası uyarınca türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez yargılamaya konu olayda uygulanması söz konusu olan sayılı khknin c maddesinde cezalar bu madde atfı dolayısıyla da ve maddelerde ise suç olarak kabul edilen eylemler düzenlenmektedir suç ve cezalara ilişkin ilkeleri düzenleyen anayasanın maddesi ikinci kısmının ikinci bölümünde bulunmakla bu konudaki düzenlemelerin kanun hükmünde kararnamelerle gerçekleştirilmesi mümkün değildir ve aksiesas sayısı karar sayısı hal açık bir anayasaya aykırılık oluşturur ancak burada iptali gereken hükmün sadece cezayı belirlemekle yetinerek suç oluşturan eylemleri sayılı khknin ve maddelerine atıf yoluyla düzenleyen sayılı yasa ile değişik sayılı yasa ile anılan khkye ek c madde ve bendi olduğunu vurgulamak gerekir mahkememizce yukarıda açıklanan gerekçelerle yargılama konusu olayda sanık hakkında uygulanması söz konusu olan hükümlerin hukuk devleti suç ve cezaların yasallığı ölçülülük ilkeleri ile anayasanın ve maddelerine aykırı görülerek resen anayasaya aykırılık denetimi için anayasa mahkemesine başvurulmasına ve bu konuda verilecek karara kadar davanın geri bırakılmasına karar verilmiştir hüküm sanık hakkında uygulanması ihtimali bulunan markaların korunması hakkında sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin bendi ve bu bent hükmü atfı ile uygulanması söz konusu olan aynı kanun hükmünde kararnamenin maddesinin ve bentleri ile maddesinin ve fıkralarının bentlerinin anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin maddesinde yer alan ölçülülük i̇lkesine suç ve cezalara ilişkin esaslara dair maddesindeki suç ve cezaların kanuniliği ilkesine kanun hükmünde kararname çıkarmaya ilişkin maddede hükme bağlanan temel haklar ile kişi hakları ve ödevlerinin kanun hükmünde kararname ile düzenlenemeyeceği ilkesine aykırı olduğu kanaati ile sayılı kanun hükmünde kararnamenin anılan hükümlerinin resen anayasaya aykırı görülerek türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi uyarınca mahkememizce resen anayasaya aykırılık iddiasında bulunulmasına karar verildi | 1,663 |
esas sayısı karar sayısı olaylar adana cumhuriyet başsavcılığının tarih ve esas sayılı iddianamesi ile sanığın i̇mar kirliliğine neden olmak suçundan dolayı adana asliye ceza mahkemesine kamu davası açılmıştır mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın cezalandın i̇masına karar verilmiştir sanık müdafi inin iş bu karar karşı istinaf kanun yoluna başvurması üzerine dosya dairemize gönderilmiştir tutuksuz sanığa cmknın son cümlesi uyarınca kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği bildirilmesine rağmen sanık duruşmaya gelmemiştir sanığın duruşmaya gelmediği tarihli celsede dosyada uygulanması gerekli cmknın maddesinde yer alan tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir hükmü gereğince istinaf başvurusunun reddedilmesi gerekmektedir ancak sözkonusu düzenlemenin anayasanın maddelerine aykırı bulunduğundan iptali için anayasanın maddesi gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasına tarihli celsede karar verilmiştir hukuki̇ sebepler cmknın maddesinde yer alan tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir hükmü anayasanın maddelerine aykırıdır şöyleki düzenleme ile i̇stinaf yoluna başvuran sanığın duruşmaya gelmemesi halinde istinaf başvurusunun reddedileceği belirtilmektedir oysa istinaf yasa yoluna katılan savcı veya malen sorumlu başvurduğundan ve duruşmaya gelmediğinde istinaf mahkemesi yargılamaya devamla karar vermek zorundadır düzenleme ile sanık ile katılan savcı ve malen sorumlu arasında eşitsizlik doğmaktadır bu da anayasanın ve maddelerine açıkça aykırıdır ayrıca anayasamızın maddesinde teminat altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olan silahların eşitliği ilkesine de aykırıdır yine her ne kadar sanık ilk derece mahkemesinde ceza almış ise de bu ceza istinaf yasa yoluna başvurulduğundan henüz kesinleşmemiştir dolayısıyla sanığın atılı suçu işleyip işlemediği henüz hukuk önünde kesinlik taşımamaktadır yani sanık henüz masumdur henüz masumiyet karinesinden yararlanan sanığa duruşmaya gitmediği için istinaf talebinin reddine karar verilmesi anayasanın maddesinde düzenlenen masumiyet karinesine de aykırıdır çünkü ilk derece mahkemesinde ceza alan sanığın artık suçlu olduğu kabulüyle istinaf mahkemesindeki duruşmaya gitmemesi halinde istinaf talebinin reddedileceği ifade edilmektedir bu durumda yine adil yargılanma hakkının bir unsuru olan ve anayasamızın maddesinde garanti altına alınan masumiyet ilkesine aykırıdır talep yukarıda izah edilen nedenlerle cmknın maddesinde yer alan tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir cümlesinin anayasanın maddelerine aykırı olması nedeniyle anayasanın maddesi gereğince itirazen iptaline karar verilmesi saygı ile arz olunur | 354 |
esas sayısı karar sayısı tarafların konuya ilişkin iddia ve savunmaları davacının iddiasının özeti davacı personel kanununun yürürlüğe girdiği tarihte dereceden kadroda derece aylığını günündenberi iki yıl almakta iken sözü geçen sayılı kanuna sayılı kanunun maddesiyle eklenen ek geçici maddenin bendine göre gününden itibaren kadrosunun karşılığı dereceye intibak ettirilmiş ve derece aylığını fiilen almak suretiyle geçirdiği yıllık süre değerlendirilmeden ve buna göre kademe ilerlemesi yaptırılmadan derecenin kademesi olan liranın ödenmesine başlanmıştır oysa aynı kanunun ek geçici ve maddelerinde ve türk silâhlı kuvvetleri personel kanununda değişiklik yapan sayılı kanunun maddesinde intibaka esas olan kadroda ve aylıkta geçen sürelerin tümünün değerlendirilmesi ve artan sürelerin de yan kademe vermek suretiyle karşılanması esası kabul edilmiştir buna karşılık söz konusu ek geçici maddenin bendi ile kadrosunun üstünde aylık alan memurların bu hakları ortada hiç bir makul sebep olmadığı halde tanınmamıştır devlet hizmetinde olanların bir bölümüne intibak ettirildikleri derecenin son kademesine kadar yükselme olanağı veren kanun maddeleri varken görev ve sorum derecesi aynı olan diğer bir başka bölümüne bu hakkın tanınmaması birincilere tanınmış bir imtiyaz niteliğinde olduğundan anayasanın maddesindeki eşitlik ilkesine ve bir derecede fiilen geçirilmiş olan sürelerin yapılan intibakta nazara alınmaması da anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesinin gereği olan kazanılmış hak kuralına aykırı düşmektedir davalı maliye bakanlığının savunması özeti yükselmeğe hak kazanıldığı halde elverişli kadro bulunmaması veya ve sayılı kanunlarda yazılı öteki nedenlerle üç üst dereceye kadar yükselme olanağı veren sistem sayılı kanunla terkedilmiş ve bu kanunla eski memurların kendi kadro derecelerine intibak ettirilmeleri esası konulmuştur ancak daha önceki kanunlara göre kadrolardan üç üst dereceye kadar yükselmiş bulunan memurların kazanmış oldukları hakların saklı tutulması için de söz konusu ek geçici maddenin bendi ile geçici nitelikte olmak ve şahıslarına münhasır bulunmak üzere evvelce almış olduktan aylıkların ödenmesine devam olunması kabul edilmiştir bu nedenle hükümde anayasaya aykırılık yoktur iii danıştay dairesinin gerekçesi danıştay dairesinin günlü esas karar sayılı kararının gerekçesi aynen şöyledir sayılı devlet memurları kanununu değiştiren gün ve sayılı kanunun maddesi ile getirilen ek geçici madde kurumların aylıklı veya ücretli barem içi kadrolarında çalışmakta olanların intibak derecelerini tesbit etmiş bu maddenin fıkrasında da eski barem kanununa göre halen bulundukları kadrolarda veya üst derece aylık veya ücret alanların kadrolarına tekabül eden derecelere intibak ettirilmekle beraber aldıkları esas sayısı karar sayısı veya üst derece aylık ve ücretler tekabül eden derecelerin ilk kademe aylıklarının kendilerine ödeneceğini hüküm altına almıştır derece içerisindeki kademe ilerlemesini tesbit eden ek geçici madde ise ek geçici ve maddeler gereğince sınıf ve derece intibakları yapılanların girdikleri sınıf ve derecelerdeki kademelere intibaklarının intibaklarına esas olan kadrolarda geçirdikleri süre esas alınmak ve bu sürenin her bir yılı için bir kademe verilmek suretiyle yapılacağını hüküm altına almıştır bu hüküm karşısında ek geçici maddenin yukarıya aynen alınan fıkrasının birinci bendine göre halen yürürlükten kalkmış bulunan sayılı kanun gereğince bulunduğu dereceden ve üst derece aylık almakta olan personel bulunduğu dereceye intibak ettirilerek almakta olduğu aylık derecesinin tekabül ettiği derecenin kademesi üzerinden aylık alacaktır ancak ek geçici madde hükmü kademe ve derece ilerlemesini esas intibak derecesinde geçirilecek müddete hasretmiş bulunması hasebiyle bu gibi personelin kademe ve derece ilerlemesine hak kazanabilmesi intibak ettirildikleri derece ile aylık aldıkları derece arasındaki yılları yeniden geçirmelerine bağlı olacaktır buna karşılık işgal ettiği kadronun aylığım almakta olan bir personel ise yine ek geçici maddenin ilk bendi hükmüne göre kadro derecesinin tekabül ettiği yeni dereceye intibak ettirilerek ve intibak ettirildiği derece esas derecesi olması yönünden de ek geçici maddeye göre her sene bir kademe ilerlemesine ve her üç senede bir derece yükselmesine tâbi tutulacaktır örneğin aynı yüksek tahsile sahip ve aynı sene mezunu ve aynı kıdeme sahip iki personelden bir tanesi derece liralık kadro ura aslî maaşı yine seneden beri ikincisi liralık kadroda lira aslî maaşı yine seneden beri almakta iseler birincisi sayılı kanunun getirdiği cedvelde derecenin kademesine intibak ettirilecek ikincisi ise dereceye intibak ettirilmekle beraber derecenin ilk kademe aylığını alacaktır bunun dışında aslî kadroya müsteniden derecenin kademesine intibak ettirilen personel her sene ek geçici maddeye göre kademe ilerlemesi yapacağı halde derecenin birinci kademesinden aylık alan personel ek geçici maddeye dayanılarak kademe ve derece ilerlemesine tabi tutulmak suretiyle aylığını aldığı derecenin kademesine ancak sene sonra yükselebile çektir bilindiği gibi sayılı kanun yılında yürürlüğe konulduğu zaman memuriyet kadroları bu kanuna bağlanmış ve her memuriyet için amme idarelerine kadrolar verilmiş idi kadrosuz terfi imkânı da yoktu halbuki değişen ve gelişen memleket şartları ve genişleyen devlet teşkilatı itibariyle yeni hizmet kadroları için ve hizmette terfi bekleyen personel için her defasında kanunla kadro almak büyük müşkilât arz ettiğinden yılında sayılı kanun ile kadrosuz terfi usulü ihdas olundu bu kanunla getirilen üst derece kadrosuz terfi imkânı sayılı kanun ile yılında üst dereceye çıkarıldı bu suretle sabit kalan kadrolara rağmen idareler bir memuru kendi kadrosunda sene tutma imkânını kazanmış oldular ana barem kanunumuz olan sayılı kanunun kadrosuz terfi imkânı vermemesi sebebiyle düşünülen bu kadrosuz terfi sisteminde terfi şartlan bakımından sadece kadro unsuru bertaraf edilmiş müddetler ve ehliyetin tespiti unsurları sabit kalmıştır bu itibarla kadronun mevcut olması veya olmamasının memurun terfi şartı ve ehliyetinin tespiti yönünden hiçbir farkı yoktur yukarıda örnek aldığımız personelden ikisi de terfi şartlarını iktisap etmek suretiyle derecelerini elde etmişlerdir ancak birincisinde idare mevcut olan bir kadroyu bu personele tahsis etmiş ikincisinde kadro tahsisi mümkün olmayan personel kendi kadrosunda esas sayısı karar sayısı üst dereceye yükselmiştir şu durum muvacehesinde bu iki personeli tahsil derecesi hizmet müddeti hizmette verimlilik ve başarılılık yönlerinden birbirinden ayırmaya hukuken imkân yoktur memura kadrosuz terfi imkânının bahsedilmesi kanunî bir durum olduğuna göre memurun derecesine uygun kadronun tahsisi âmme idarelerine terettüp eden kanunî bir mükelleffiyet bulunmasına ve kanunla dahi olsa memurların derecelerine uygun kadroların temini zımnında gerekli kanunların çıkarılması hükümetlere düşen bir görev olmasına göre kadrosuz terfi eden bir memuru kadroya müstenit terfi eden bir memurdan farklı mütalâa etmeye hukukî ve mantıkî bir gerekçe bulmak mümkün değildir devlet olarak bir kanuna müsteniden büyük bir memur gurubunun kadrosuz terfi ettirilmesi ve bu kerre yürürlüğe konulan sayılı kanunla da bunları müktesep hak derecelerine uygun derecelere intibak ettirmemek suretiyle emsalinden sene ile sene arasında geri bırakılması yolundaki uygulamayı hukuka ve müktesep hakların saklı tutulması yolundaki ana hukuk kuralı ile bağdaştırmak mümkün değildir kaldı ki anayasamızın maddesi herkesin kanun önünde eşitliğini ve hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanımamıyacağını hüküm altına almıştır bu kuralı sayılı kanunun ek geçici maddesine müstenit intibak işlemlerine uyguladığımız takdirde idarelerin evvelce kadrolar tahsis ettiği bir gurup memuru kadrosuz terfi eden diğer bir gurup memur kitlesine tercih ettiğini ve kadrolu guruba bir imtiyaz tanındığını ve kanuna müstenit olmasına rağmen kadrosuz terfi ettirdiği diğer bir gurubunun da kazanılmış haklarını hiçe saydığını görüyoruz yukarıdan beri açıklanan gerekçeler karşısında sayılı devlet memurları kanununu değiştiren sayılı kanunun maddesiyle getirilen ek geçici madde fıkrasının anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği sonucuna varılmıştır anayasanın maddesi gereğince dâvanın geri bırakılarak anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki sayılı kanunun maddesi gereğince dâva dosyasındaki evrakın onaylı suretlerinin bu konuda bir karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 1,125 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarih ve sayılı gıda üretimi tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen bu hükümde gıda maddelerinin ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin gıda güvenliği hijyen ve kalite analizlerini yapmak üzere bakanlıkça yetkilendirilecek kamu ve özel laboratuvarların kuruluş çalışma izin ve denetimi ile ilgili usul ve esasların yönetmelikle belirlenmesi öngörülmektedir kanunda herhangi bir asli düzenleme yapılmaksızın kamu ve özel laboratuvarların kuruluş çalışma izin ve denetimi ile ilgili usul ve esasları belirleme konusunda yürütmeye verilmiş olan yetki bir yasama yetkisi devri niteliğini taşımaktadır çünkü anayasanın inci maddesine göre yürütme anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılan ve yerine getirilen bir yetki ve görevdir yürütmenin anayasada gösterilen ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi yoktur bu yetki anayasanın nci maddesine göre tbmmnindir ve devredilemez yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının anayasanın nci maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeyi koyması çerçeveyi çizmesi sınırsız belirsiz geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir temel kuralları koymadan ölçüsünü belirlemeden ve sınırlarını çizmeden yürütmeye düzenleme yetkisi veren kural anayasanın nci maddesine aykırı düşer anym bu nedenle söz konusu yetki anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olduğu gibi anayasadan kökenlenmediği için anayasanın ncı maddesi ile de çelişmektedir diğer taraftan anayasanın inci maddesindeki kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi gereğince hangi eylemin suç sayılacağının kanunla belirlenmesi zorunludur sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinde inci maddede belirtilen kuruluş veveya faaliyet izni almadan faaliyete geçen özel gıda laboratuvarının faaliyetten men edileceği ve milyar lira idari para cezası verileceği öngörülmüştür kuruluş ve çalışma izninin usul ve esaslarını belirleme yetkisine sahip olan i̇dare bu yolla fiilin suç sayılıp sayılmayacağını belirlemiş olmaktadır i̇ptali istenilen hüküm bu açıdan da anayasaya aykırıdır ayrıca nesnel yasa kuralları ile sınırları gösterilmemiş bir yetkinin keyfi uygulamalara yol açabileceği ve bu nedenle anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesi ile de uyumlu olamayacağı da açıktır anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ve anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşması da beklenemez bu nedenlerle sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrası anayasanın nci ncı nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı gıda üretimi tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun uncu maddesinin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali istenilen bu hüküm ile gıda mevzuatı uygulamalarında esas alınacak olan risk analizi ile ilgili usul ve esasların yönetmelikle belirlenmesi öngörülmüştür sayılı kanunun tanımlar başlığını taşıyan üncü maddesinde yalnızca risk analizinin risk değerlendirmesi risk yönetimi ve risk iletişimi ile bağlantılı üç ayrı süreçten oluşan sistemi ifade ettiği belirtilerek bu süreçlerin soyut tanımı yapılmakla yetinilmiştir görüldüğü gibi gıda mevzuatı uygulamalarında esas alınacak olan ve üç ayrı süreçten oluşan risk analizi konusunda temel ilke konulup çerçevesi çizilmemiş sınırsız belirsiz geniş bir alan yürütmenin düzenlemesine bırakılmıştır böyle bir düzenleme asli bir düzenleme niteliği taşır yürütmenin ise anayasanın inci maddesine göre anayasada gösterilen ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi yoktur yürütme anayasa ve kanunlara göre yerine getirilen bir yetki ve görevdir asli düzenleme yapma yetkisi yasamanındır ve anayasanın nci maddesine göre devredilemez söz konusu dördüncü fıkrada yürütmeye asli düzenleme yetkisi verilmesi anayasanın ve inci maddelerine aykırı bir yetki devri niteliği taşımaktadır ve kökenini anayasadan almadığı için anayasanın ncı maddesi ile de çelişmektedir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ve inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da beklenemez açıklanan nedenlerle sayılı kanunun uncu maddesinin dördüncü fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir tarih ve sayılı gıda üretimi tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali istenilen bu hüküm ile insan sağlığı üzerinde zararlı bir etkinin olması ihtimalinin belirmesi ve bilimsel belirsizliklerin sürmesi gibi özel durumlarda uygulanacağı belirtilen ihtiyati tedbirler ile ilgili usul ve esasların yönetmelik ile belirlenmesi öngörülmüştür sayılı kanunda yönetmelikle düzenlenecek tedbirlerin konu amaç ve koşulları açısından herhangi bir hükme yer verilmemiş olduğu dikkate alındığında burada da asli düzenleme yetkisinin devredilmiş olduğu görülmektedir yürütmenin anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi yoktur anayasanın inci maddesine göre yürütme anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilen bir yetki ve görevdir asli düzenleme yetkisi ise yasamanındır ve anayasanın nci maddesine göre devredilemez bu nedenle söz konusu ikinci fıkrada yürütmeye verilen düzenleme yetkisi anayasanın ve inci maddelerine aykırıdır ve kökenini anayasadan almadığı için anayasanın ncı maddesiyle de çelişmektedir ayrıca nesnel yasa kuralları ile sınırları gösterilmemiş bir yetkinin keyfi uygulamalara yol açabileceği ve bu nedenle anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesi ile de uyumlu olamayacağı da kuşkusuzdur anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ve anayasanın inciesas sayısı karar sayısı maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da beklenemez sayılı kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrasının anayasanın nci ncı inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir tarih ve sayılı gıda üretimi tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının anayasaya aykırılığı i̇ptali istenilen bu hükümde acil durumlarla ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir denilmiş ancak sayılı kanunda hangi durumların acil durum sayılacağına ve bu durumlarda alınacağı açıklanan gerekli tedbirlerin neler olduğuna ilişkin hiçbir düzenleme yapılmamıştır bu nedenle söz konusu hususlarda yapılacak düzenleme bir asli düzenleme niteliğini taşıyacaktır halbuki yürütmenin anayasada gösterilen ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi yoktur anayasanın inci maddesine göre yürütme anayasaya ve kanunlara uygun olarak yerine getirilecek bir yetki ve görevdir asli düzenleme yetkisi yasamanındır ve anayasanın nci maddesine göre devredilemez üncü maddenin ikinci fıkrasında yürütmeye verilen düzenleme yetkisi anayasanın ve inci maddelerine aykırı bir yetki devridir ve kökenini anayasadan almadığı için anayasanın ncı maddesi ile de çelişmektedir görüldüğü gibi yasama organına ait devredilemeyecek bir yetki olan asli düzenleme yetkisi burada da yürütmeye devredilmiştir diğer taraftan sayılı kanunun ceza hükümleri başlığını uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinde üncü maddede belirtilen acil durumlarda alınacak tedbirlere gerçek ve tüzelkişilere beş miyar lira idari para cezası verilmesi eylemin tekrarı halinde idari para cezasının iki kat artırılarak uygulanması öngörülmektedir acil durumla ilgili usul ve esasları belirleme yetkisine sahip olan i̇dare bu yolla fiilin suç sayılıp sayılmayacağını da belirlemiş olmaktadır halde iptali istenilen hüküm anayasanın inci maddesindeki kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ve inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da beklenemez açıklanan nedenlerle üncü maddenin ikinci fıkrası anayasanın nci ncı nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı gıda üretimi tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun üncü maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin anayasaya aykırılığı i̇ptali istenilen üncü maddenin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinde bu kanun kapsamındaki gıda kontrol ve denetim hizmetlerini yapacak olanların seçimi ve yetiştirilmesine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği öngörülmüştür anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilmiştiresas sayısı karar sayısı gıda kontrol ve denetim hizmetlerini yapacak olanların seçiminde dikkate alınacak en önemli kıstasın nitelikleri olacağı kuşkusuzdur nitelikten soyutlanamayacak bir seçime ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlenmeyerek yönetmeliğe bırakılması da anayasanın inci maddesine aykırı düşmektedir seçim yetiştirmenin ön şartı olup seçme olmadan yetiştirme de olamayacağından cümlenin tamamı için iptal istenilmiştir diğer yandan inci maddeye göre kanunla yapılması gereken bir asli düzenlemenin yürütmeye bırakılması anayasanın ve inci maddelerine aykırı bir yetki devridir kökenini anayasadan almayan bu yetkinin anayasanın ncı maddesi ile de çelişeceği açıktır anayasanın herhangi bir maddesine aykırı olan bir hükmün anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ve inci maddesinde yer verilen anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile uyumlu olması da düşünülemez bu nedenle sayılı kanunun üncü maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi anayasanın nci ncı nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı gıda üretimi tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun inci maddesinin birinci fıkrasındaki ilgili mercilere ibaresi ile ikinci fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasında gıda maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten ithal ve ihraç eden ve satan işyeri yetkililerinin kontrol ve denetim sonuçları hakkında ilgili mercilere itiraz edebileceği açıklanmakta ve ikinci fıkrasında da itiraz hakkına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği öngörülmektedir inci maddenin birinci fıkrasındaki ilgili mercilere ibaresi kontrol ve denetim sonuçlarına karşı hangi mercilere ve hangi sürelerde itiraz edileceğini göstermediği için anayasanın ıncı maddesine aykırıdır anayasanın ıncı maddesinin ikinci fıkrası devlet işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvurulacağını ve sürelerini belirtmek zorundadır hükmüne amirdir bu maddenin gerekçesinde de bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanması amaçlanmaktadır son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu mercii ve sürelerin belirtilmesi hak arama hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmiştir çağdaş demokrasiler temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil koşulları nedeni yöntemi kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir özgürlükler ancak anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen nedenlerle ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilir öte yandan böyle bir ibare anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin en önemli ögelerinden olan belirlilik ilkesine de aykırı düşer anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da beklenemez bu nedenle sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasındaki söz konusu ibare anayasanın nci inci ve ıncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasında itirazın yapılacağı merciler de dahil itiraz hakkına ilişkin tüm düzenlemelerin yönetmelik ile yapılması öngörülmüştür böyle bir düzenleme sayılı kanunun genelinde görülen yasama organına ait ve devredilemeyecek bir yetki olan asli düzenleme yetkisi nin devrinden başka bir şey değildir asli düzenleme yetkisi anayasanın nci maddesine göre yasamanındır ve devredilemez anayasanın inci maddesi ise yürütmenin anayasada gösterilen ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi olmadığını yürütmenin anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılan ve yerine getirilen bir yetki ve görev niteliğini taşıdığını ifade etmektedir bu nedenle inci maddenin ikinci fıkrası anayasanın ve inci maddelerine aykırıdır devredilen yetki kökenini anayasadan almadığı için anayasanın ncı maddesi ile de çelişmektedir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenleme anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ve inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de bağdaşmaz bu nedenle söz konusu inci maddenin ikinci fıkrası anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptal edilmesi gerekmektedir tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinin birinci paragrafındaki üretimden men edilir ve el konulur ikinci paragrafındaki ürünlere el konulur üçüncü paragrafındaki faaliyetten men edilir el konulur ve izinleri iptal edilir bendindeki faaliyetten men edilir bendinin birinci paragrafındaki faaliyetten men edilir ibaresi ile ikinci paragrafındaki yöneticilikten men cezası bendindeki el konulur ibaresinin bendindeki faaliyetten men edilir bendindeki toplattırılır ibarelerinin anayasaya aykırılığı yukarıda belirtilen ve iptali istenilen ibareler sayılı kanunun uncu maddesiyle idareye tanınan ceza ve önlem mahiyetindeki müeyyide ve işlemlerdir uncu maddede öngörülen para cezalarına karşı başvurulacak kanun yolu idari yargı olarak uncu maddede gösterilmiş ancak idarenin söz konusu müeyyide ve işlemlerine karşı başvurulacak kanun yolu ve süresi açıklanmamıştır bu tür düzenleme yukarıda da açıklandığı üzere anayasanın ıncı maddesinin ikinci fıkrasının devlet işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvurulacağını ve sürelerini belirtmek zorundadır hükmüne açıkça aykırılık teşkil eder i̇darenin işlemlerine karşı kanun yolu mercii ve sürelerin belirtilmesi anayasakoyucu tarafından hak arama hak ve hürriyetlerin korunması açısından bir zorunluluk olarak görülüp devlete bir görev olarak verilmiş olması karşısında bu anayasal görevi yerine getirmeyen devletin hiçbir şekilde kanun yolunu ve süresini göstermediği işlemleri tesis etmesi de düşünülemez öte yandan bu tür ibareler anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin en önemli ögelerinden olan belirlilik ilkesine de aykırı düşer anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesinde yer alan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da beklenemez bu nedenle sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasındaki söz konusu ibareler anayasanın nci inci ve ıncı maddelerine aykırı olup iptal edilmeleri gerekiresas sayısı karar sayısı iv yürürlüğü durdurma gerekçesi̇ günümüzde gıdaların doğallığını yitirmiş olduğu bir gerçektir gıda üretiminde yaklaşık çeşit kimyasal ve diğer maddeler kullanıldığı bilinmektedir ayrıca genetik modifiye gıdalardan söz edilmektedir bunlar sağlık açısından insanlarda kanser hipertansiyon osteoporoz dolaşım ve sindirim bozuklukları hastalığı anlamına gelmektedir ayrıca zoonoz ve diğer bir çok hastalık gıdalar vasıtasıyla sindirim yoluyla insanlara bulaşmaktadır ülkemizde yapılan bir bilimsel araştırma ölümlerin inin kanserden ileri geldiğini ortaya koymuştur bu in önemli diliminin ise gıda kaynaklı olduğu düşünülmektedir pekcan ve karaağaoğlu dpt yayınları mart görüldüğü gibi halkın sağlığının korunması ve bu maksatla gıda maddeleri ile bu maddeleri üreten işyerlerinin denetiminin yapılmasına ilişkin böylesine önemli bir yasada avrupa birliği tarafından uygulanması zorunlu hale getirilen haccp tehlike analizi ve kritik kontrol noktaları sisteminin temel ilkelerine ilişkin düzenlemelerin hem de eksik olarak anayasaya aykırı bir şekilde asli düzenleme yetkisi devredilerek yönetmeliğe bırakılması ve de kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin yok sayılması giderilmesi güç veya imkansız durum ve zararlar doğuracağından iptal davası sonuçlanıncaya kadar iptali istenen hükümlerin yürürlüğünün durdurulması da istenmiştir sonuç yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin dördüncü fıkrasının nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline tarih ve sayılı kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline tarih ve sayılı kanunun üncü maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin anayasanın nci ncı nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin birici fıkrasındaki ilgili mercilere ibaresinin anayasanın nci inci ve ıncı maddelerine aykırı olduğundan ikinci fıkrasının nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline tarih ve sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendinin birinci paragrafındaki üretimden men edilir ve el konulur ikinci paragrafındaki ürünlere el konulur üçüncü paragrafındaki faaliyetten men edilir el konulur ve izinleri iptal edilir bendindeki faaliyetten men edilir bendinin birinci paragrafındaki faaliyetten men edilir ve ikinci paragrafındaki yöneticilikten men cezası bendindeki elesas sayısı karar sayısı konulur bendindeki faaliyetten men edilir bendindeki toplattırılır ibarelerinin anayasanın nci inci ve ıncı maddelerine aykırı olduğundan iptaline ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 2,401 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raza i̇li̇şki̇n gerekçeler anayasaya aykırılık iddasında bulunan orman genel müdürlüğü avukatının gerekçesi özeti anayasanın maddesinin ikinci fıkrası kişilere ailelere zümrelere sınıflara imtiyaz tanınmasını yasaklamıştır sayılı yasa ise orman kanununa aykırı davrananlarla öteki yasalara aykırı davrananlar arasında ayırım yaparak birincileri ikincilere göre imtiyazlı duruma getirmektedir söz gelimi i̇çel barosu bölgesindeki öteki suçlular asgarî ücret tarifesine göre en az lira ve en çok lira vekâlet ücretine mahkûm edilirken orman suçlusu hâkimin takdirince kuruş lira nihayet en çok lira vekâlet ücreti ödemeye mahkûm edilebilecektir sayılı kanunun maddesi aracılığıyle ve sayılı kanun uyarınca orman i̇daresi lehine hükmedilip tahsil olunan vekâlet ücretinin tümü dâvayı takip eden avukatla hukuk müşavirliği kuruluşundakiler arasında bölüşülmektedir yani bu para aslında genel müdürlüğün değil yasada sayılan görevlilerin kanuni hakkıdır onların geçimlerini sağlamaya yarar sayılı yasa bu ek istihkakta büyük bir azalmaya yol açmıştır anayasanın maddesinin ikinci fıkrasıyla devlete çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları koruma çalışmayı destekleme ıssızlığı önleyici tedbirleri alma ödevini vermesine karşılık sayılı kanun bu hükümlerin tersine işleyecek bir nitelik taşımaktadır anayasanın maddesi devletî çalışanların yaptıkları işe uygun ve i̇nsanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlamalarına elverişli adaletli bir ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri almakla yükümlü tuttuğu halde sayılı yasa öteki avukatlarla aynı koşullar atında çalışan orman idaresi avukatlarının durumunu adalete aykırı olarak bozmuş ve ücretlerini düşürmüştür sayılı kanun ormanların korunması ile doğrudan doğruya ilişkisi bulunan orman i̇daresi avukatlarının yavaş yavaş işten ayrılmalarına ve orman daralarının gereği gibi savunulamamasına yol açacaktır bu yasa orman suçu işleyecekleri yüreklendirecek bunlara ilerisi için daha büyük ümitler verecek bir niteliktedir şu haliyle de anayasanın maddesinin birinci üçüncü ve altıncı fıkralarına aykırıdır anayasaya aykırılık iddiasını ciddi gören mahkemenin gerekçesi özeti sayılı yasa orman kanununa aykırı davrananlarla öteki yasalara aykırı davrananlar arasında ayırma yaparak birincileri ikincilere göre imtiyazlı duruma getirdiği için anayasanın maddesinin i̇kinci fıkrasına aykırıdır sayılı kanunda orman i̇daresi lehine hükmedilecek vekâlet ücretlerinden söz edilmekte ise de aslında bu ücretler sayılı yasanın maddesi aracılığı ile sayılı yasa uyarınca idare avukatlarının ve hukuk müşavirliği kuruluşunda çalışanların kanunî haklarıdır onlara geçimlerini sağlamak ve gayetlerim arttırmak üzere verilir orman i̇daresi avukatları vekâlet ücreti paylarını hesaba katarak hizmete girmişlerdir sayılı yasa bunların geliriniesas sayısı karar sayısı azaltmakta kazanılmış haklarını ihlâl etmekte geleceklerini kararsız ve güvensiz kılmaktadır kanun bu yönüyle anayasanın maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır | 382 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sanık hakkındaki sayılı yasanın maddesi kapsamındaki kamu davasında yargıtay ceza dairesinin tarihli bozma kararı üzerine bozma gerekçesinde belirtilen zincirleme suç hükümlerinin olayda uygulanabilme keyfiyetinin tartışılması sırasında yapılan değerlendirmede sayılı yasanın maddesinin fıkrasının cümle hükmü olan ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır hükmünün ceza adaletinde güvence sağlama yükümü altındaki hukuk devleti ilkesine aykırılığı nedeniyle anayasanın maddesine aykırı nitelikte olduğu ayrıca anılan düzenlemenin ceza sorumluluğuna ilişkin evrensel ceza hukuku prensipleri olan kusursuz ceza olmaz prensibine ve cezaların şahsiliği prensibine aykırı olması nedeniyle anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine ulaşılmakla anayasa mahkemesine sayılı yasanın maddesi gereğince itiraz yolu ile iptali için aşağıda belirtilen gerekçe doğrultusunda başvurmak gerekmiştir anayasaya aykırılık i̇ddialarının tartışılması türk ceza kanununun suçların içtimai bölümünde üç müessese düzenlenmiştir üçününde ortak amacı uygulamada cezadan kurtarıcı istisna hükümler oldukları söylense de türk ceza kanununun bir fiil bir ceza dengesini korumaktır üçünde de esas olan faile tek ceza verilmesidir bileşik suçta yani bir suçun başka bir suçun kanuni tanımı içinde eridiği halde tek eylem tek suç ve tek cezanın olduğu dolayısıyla suçların çokluğunun olmadığı zincirleme suçta kanuni tarif birden fazla ihlal edilse de bazı şartlar altında tek fiilin oluştuğu ve tek cezanın verileceği fikri içtimada esasında fizik alemde tek fiil olduğu halde bu fiilin yasanın birden farklı yasal tanımına uyması halinde en ağırından tek ceza verileceğini anlıyoruz her üç müessesenin de amacı suçu tanımlayan insan aklının soyutlama faaliyetinin yan etkisi olan hususların vukuu halinde gerçek bir fiil varken kurgulama sonucu birden fazla fiil oluştuğu yani birden fazla cezalandırmanın gerekeceği yanılgısının önüne geçmektir bu sorun hukuki değil esasında felsefi ontolojik bir sorundur ve ceza hukukunun temellerindendir somut alemde insan hareketlerinden oluşan bir oluş vardır realitede çıplak gözle bu zamana kadar insanoğlu kendi halinde örneğin hırsızlık olan bir eylemi görmemiştir bir eylem görmüştür ve biz buna hırsızlık vasfını vermişizdir bir memur bir kişiden bir şekilde para almıştır biz buna irtikâp veya rüşvet demişizdir rüşvet hırsızlık irtikap ve benzeri eylemler soyut eylemlerdir ve somut eyleme bizim verdiğimiz akıl vasıflandırmalarıdır soyutlama gayretinin yan etkisi olan tekrarlamalar çakışmalar ve çatışmalara insan hayatını kurban etmek hukukun gayesi değildir çünkü bir insan eylemine sayısız ad bulmak ve bunun gereğince onu hayatı boyunca ceza evinden çıkarmamak mümkündür ceza kanunlarında tanımlanan suç niteliğindeki fiil ile yargılama konusu olan failin fiili birbirinden farklıdır i̇lki aklın sahasına diğeri somut aleme ilişkindir i̇lkinde aklın aşkın mantık ilke ve yasaları ki esas aldığımız hegel diyalektik mantığıdır diğerinde fizik alemin ispat ve anlak kuralları hakimdir ceza kanunlarında suçlar düzenlenirken birbirleriyle ilgileri noksan düzenlenmiştir bu tanımların realitede bu nedenle çatışmaları çakışmaları mümkündür i̇şte bu mükerrer durumların hakimi yanlış hükümlere sürüklemesini önlemek için esas prensip olan bir fiile bir ceza tayini zaruretinden dolayı ceza kanunlarında içtimaesas sayısı karar sayısı hükümleri düzenlenmiştir çünkü cezaya esas olan bizim aklımızın gayretiyle somut eylemden türettiğimiz varsayımsal eylemler değildir sübut bulmuş somut eylemdir gerek yasanın yanlış düzenlenmesinden gerekse de bu yanlış üzerine inşa edilen yanlış içtihatlarla zincirleme suç hükümlerinin temel cezalandırma prensibinin istisnası yani cezadan kurtarıcı hüküm niteliğinde olduğu düşünülmüştür oysa görülecektir ki önümüzde bir istisna hükmü değil haksız cezalandırmayı önleyici teminat hükmü durmaktadır ancak açıklanacağı üzere zincirleme suç hükümleri failin kusuruna dayandırılması gerektiği halde dayandırılmayarak bu teminat fonksiyonu yerine getirilemediği gibi içtihat kusurlarıyla da insan hakları daha bir derinden ihlal edilmiştir kişiler bir fiil sergilediği halde ya birden çok fiil gerçekleştirdiği nedeniyle ayrı ayrı cezalara ya da birden çok suç işlediği algısıyla kast etmediği halde artırılmış cezalara muhatap kalmışlardır aklın soyutlama ve ilkesel olarak birleştirme doğal eğilimi aklı çoğu defa kendi tasarımı olan kavramlara somut gerçeklik kazandırma sanki onlar nesnel gerçekliklermiş gibi algılama sapmasına kant metafiziğinde antinomi sürüklemektedir i̇dealleştirmiş bir ideanın suçun gerçeklikmiş gibi nesneler dünyasına eklemlenmesi kaçınılmaz yanılgıya kapı açmaktadır yapısal olarak insan davranışı doğal bir süreçtir suç teorisi bu doğal sürece normatif soyut bir yaklaşımdır dolayısıyla teorinin zaman zaman realite ile çatışması bu soyutlamanın tabiatından kaynaklanır doğal olanı yaşayan yapısından alarak hareketsizleştirmek sanki aralarında bağ yokmuş gibi bir kısım donuk parçalara ayırmak şeklindeki suç teorisine ilişkin analiz çalışmaları gerçeğe yaklaşmada önemlidir ancak bu gerçeğe yaklaşma süreci yapılan faaliyet salt akıl faaliyeti olduğu için aynı derecede gerçekten uzaklaşma tehlikesini bünyesinde barındırır bu soyutlama gayretleri çoğu defa eylemi ve faili bütünsel doğal tabiatından koparma insan davranışı özünde bir biçim iken aklın eksik veya teoriyi haklı çıkarmak adına hatalı senteziyle eylemi ve faili aslında öyle değilken başka bir yapıda tasvir edebilmektedir analiz aşamasında ele alınan oluş parçaları analiz edildikten sonra tutarlı ve doğru biçimde bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekirken davranış parçalarına odaklanılarak bu parçaların ve davranış aşamalarının arasındaki doğal bağ koparılarak yarısı failin yarısı hakimin ürünü bir hareket ortaya çıkarılmakta ve ceza bu temele oturtulmaktadır bu şekilde cezaların şahsiliği prensibi ihlal edilmektedir oysa teoride zincirleme suç düzenlemesinin özü yasal tanımdaki fiil ile somut fiilin özdeş olmadığını cezanın failin kusuruna dayanan somut fiile dayanması gerektiğini teorik zemin suç tanımlarının soyutluğunun yarattığı birleşme kesişme çatışma olasılıkları nedeniyle birden fazla fiil oluştuğu yanılgısının önüne geçmektir zincirleme suç veya doğru ifade şekliyle suçun zincirleme işlenmesi sayılı yasada cezada müstakil artırım nedeni olarak düzenlenmiştir zincirleme suç i̇talyan ceza hukukundan hukukumuza geçmiş bir müessese olup alman fransız hukuk düzenlerinde bulunmamaktadır sayılı türk ceza kanununun maddesinde biraz farklı bir tanımla yer alan zincirleme suç uygulamasına sayılı türk ceza kanununun maddesinde eskisinden biraz farklı bir tanımla yer verilmek suretiyle devam olunmuştur anayasaya aykırılığını iddia ettiğimiz husus zincirleme suç olgusunun hukuki bir zemini olmadığını anlatmak değil yasada zincirleme suç tanımı yapılmakla iktifa edilmesi gerekirken giderek müstakil bir ceza artırımına esas alınmasının ve bir de bunun kusur zeminine dayanmadan düzenlenmesinin temel ceza hukuku prensibi olan ve hukuk devletinin ölçütlerinden olan kusursuz ceza olmaz prensibine aykırılığını saptamaktır suç bir akıl vasıflandırmasıdır somut âlemde suç olarak kendi halinde bir eylem meydana gelmez ahlaki vasıflandırmalar akılda yansıma bulur somut âlemde görülmezler i̇şte bu insan davranışının ahlaki açıdan tahlili ve hukuki bir zeminde tanımlanması faaliyetiesas sayısı karar sayısı olan suç politikasının bir olumsuz yansıması olarak yukarıda belirttiğimiz yasal tanımların kesişmesi çatışması ve çakışması keyfiyeti ortaya çıkmaktadır zira bu faaliyet suç olan davranışların birbirleriyle ilgileri gözetilmeden her biri açısından bağımsız yürütüldüğü için haksızlık anlatımı zaman ve mekân dışı gayrı müşahhas kalıplara döküldüğünden bu durum oldukça olasıdır nitekim bu olgu gözetilerek ceza kanunlarına tarihsel olarak özel içtima hükümleri ve müşterek hükümler konulmaktadır i̇nsanoğlu tüm olasılıkları akılca öngöremediğinden bu zayıflığın hallinin de bahsettiğimiz içtima düzenlemeleriyle aşılması hedeflenmiştir çünkü bu yapılamadığında bir haksızlığın içeriği somut alanından çıkıp olması gerekenle temasa geçmekte ve olması gereken ona eklemelerde bulunmaktadır yani akıl vasıflandırmaları somut varlıklar değilken somut varlık hüviyeti kazanmaktadır bugün iyi incelendiğinde görülecek olan dur ki gerek yargı içtihadının gerekse de doktrinin zincirleme suçun oluşumuna dair ölçüt değerlendirmeleri hep failin somut fiiline haksız eklemeler şeklindedir yani ceza yaşananın değil tasarlayanın görüşü üzerine inşa edilmektedir bunun olmaması için bir eylemin birden çok hukuki kalıba girmesi fikri içtima ile bir haksızlığın bir sebepten birden fazla yasal tanım ihlaliyle meydana gelmesini zincirleme suç belirttiğimiz düşünme hatasına düşülmemesi için insan aklı temyiz etmiş ve insanı aklın soyutlama gayretinin kurbanı yapmamak için bu hallerde tek cezaya hükmedilmesini direktif vermiştir hegelin diyalektik mantığı ışığında hukuk sahasında bugün cezaya muhatap olan gerçek fiil ile ceza hukuku anlamındaki hukuki fiil birbirinden ayrılmıştır hal böyle olunca yasada temel ceza tayininde gözetilmesi gereken teselsülün haksızlık içeriği müstakil ceza artırım nedeni yapılmakla ve bir de yasal tanım müessesenin getiriliş amacı ile çelişir şekilde düzenlenmekle zincirleme suçun oluşumu kastta aranması gerekirken hakimin yargı ve doktrin ölçütlerine göre takdir edeceği bir keyfiyete dönüştürülmekle esasen teminat görevi gören zincirleme suç olgusu haksızlığa sebep olur hale getirmiştir ceza yarı failin yarı hakimin oluşturduğu kurgusal eylemin üzerine inşa edilmektedir bu halde cezaların şahsiliği ilkesi ihlal edilmektedir zincirleme suç kavramı esasında hem varoluşu teorik yönden hem de yasadaki düzenlenişi itibarıyla da doğru kavranmamıştır yasanın kişi kusuruna dayanmayan tanımı ve devamında cezada artırım yapılması direktifi vermesi onu cezalandırma genel prensibinin bir istisnası haline getirmiştir ve öyle algılanmasına neden olmuştur yasada ve uygulamada zincirleme suç unsurları şu şekilde değerlendirilmiştir aynı suçun birden fazla işlenmesi değişik zamanlarda işlenmesi aynı suç işleme kararı kapsamında işlenmesi suçun aynı kişiye karşı işlenmesi bu unsurlar içerisinde zincirleme suçu karakterize eden unsur değişik zaman ölçütüdür çünkü zaman aralığına ilişkin objektif değerlendirme suçun birden fazla mı işlendiği ve aynı suç işleme kararı kapsamında mı işlenmiş olduğunu belirlemektedir değişik zaman ölçütü tüm koşulları belirleyen bir etmen olarak yasada yer almaktadır nitekim yargıtay da buna dayanarak içtihatlarında değişik zaman ölçütüne ağırlık vermiştir bir yargıtay üyesi değişik zamanlarda işlenen aynı nitelikteki suçlar arasında geçen süre kısa veya uzun olabilir sürenin üç gün beş gün olacağına ilişkin bir kural konulamaz çünkü önemli olan suç işleme kararında birliktir ancak iki suç arasında altı ay bir yıl gibi uzun bir süre geçmesi aynı suçesas sayısı karar sayısı işleme kararı olmayıp yenilenen kararla suçun işlendiğine karine teşkil edecektir suçun niteliği de gözetilerek uygulamada genellikle ay içinde işlenen suçlarda zincirleme suç hükümleri uygulanmaktadır demektedir ceza hukuku genel hükümleri sh sedat bakıcı adalet yayınevi ankara yazar her ne kadar ayırıcı kıstasın suç işleme kararındaki birlik olduğu ifade etmiş ise de devamla zaman aralığını esas alarak bunu yeni suç işleme kararını belirleyen bir etmen olarak muhkem kılmıştır hatta ceza hukukunda ceza sorumluluğu gibi bir alanda karine oluşturulmuştur bu zincirleme suçun kusur temeline dayandırılamamasının doğal şekli sonucudur diğer yargıtay içtihatlarında olduğu gibi sübjektif başlayan düşünme süreci geriye objektif nedenlere dönmüştür benzer bir değerlendirme doktrinde bir yazar tarafından yapılmıştır zincirleme suça asıl özelliğini veren sübjektif şarttır nedenle bu şartın tespiti konusunda daha somut daha belirleyici ifadelerin kullanılması gerekir ancak ne şekilde ifade edilirse edilsin tamamen failin iç dünyasına ilişkin olan bu şartın olayda gerçekleşip gerçekleşmediğini anlayabilmek kolay değildir failin zihni faaliyetini açıklamak için hangi terimler kullanılırsa kullanılsın eksik kalacaktır nitekim tamamen failin dışa yansıyan davranışlarıyla varlığı saptanmaya çalışılan bu şartı ifade etmek için kullanılan plan kavramı da i̇talyan uygulamasında zor yorumlanmıştırkesin ölçütler koymak mümkün değildir ancak bazı durumlar bu konuda bir suç işleme kararının bulunup bulunmadığı konusunda yargıca yol gösterebilir diyerek arkasından suçların işleniş şekilleri suçların işlenme zamanları suçların işlendikleri yer ve suçların iştirak halinde işlenmesi gibi ölçütleri sıralamıştır yeni türk ceza kanununda zincirleme suç doç dr türkan yalçın sancar tbb dergisi sh sayı yazar failin iç dünyasını keşfetmekten bahsetse de ceza hukukunda bu aşamayı geçeli çok olmuştur ceza hukuku dışarıya yansıyan ve ispatlanmış vakalar üzerine bir ceza tertibini konu alır bir şey ispatlanamamış ise olması gereken onu sanık lehine yorumlamaktır burada yazar anlak algı ve tanımlama faaliyeti ile usun faaliyetini birbirine karıştırmıştır i̇spata ilişkin olanlar anlak sahasına sabit görülenlerin değerlendirilmesi ise usa yani düşünme sahasına aittir sabit görülme ile sabit görülenin vasıflandırılması iki ayrı faaliyettir yazarın yapmaya çalıştığı ve hakime önerdiği olanı yorumlamadır görüldüğü gibi faile rağmen fiil oluşturma yanlışına iten kusur temelli değerlendirilmeyen zincirleme suç olgusu bu haliyle birçok çelişkiye yol açmaktadır bütün değerlendirme gayretleri sübjektif şartı objektif yorumlama gayretidir faile rağmen fiil oluşturma faaliyetidir buraya kadar yaptığımız tanımlamada zincirleme suçun dayanabileceği iki farklı zemini keşfetmiş oluyoruz i̇lki temeli failin kusuru olan fail kastında aranan sübjektif hal olması diğeri hakime belirli ölçütlerle expost değerlendirme sahası olarak bırakılan objektif hal olması her şeyin yeterli bir düşünsel zemini vardır hegelin mantık biliminde detaylandırdığı temel yargı cezanın yeterlik zemini de kusur suç söz konusu olduğunda da esasen kasttır bu gerek temel ceza tayininde gerekse de cezada artırım gerektiren her uygulama basamağında kusura kasta yani failin bilmesine ve istemesine geri dönmemiz ve ona dayanmamız anlamına gelmektedir türk ceza kanunundaki zincirleme suç uygulamasının cezada artırım getiren düzenlemesi kasta dayanmadığından haksızlık teşkil etmektedir ve yeterli felsefi zemine sahip değildir suçun zincirleme olarak işlenmesi halinin temel ceza tayininde gözetilmesi gereken suçun işleniş biçimine ilişkin temel bir durum olduğu halde temel ceza tayininden sonra gözetilmesi de ölçüsüz ceza tayinine sebep olmaktadır zincirleme suçun sayılı yasanın maddesinde objektif olarak gözetilen uygulama nedenleri iştirak teşebbüs akıl hastalığı yaş küçüklüğü gibi arasında sayılmakla temel ceza sırasında gözetilmesi gereken ve cezada artırım gerektirdiği için objektif değil sübjektif olarak dikkate alınması gereken bir hal olduğu gözden kaçırılmıştır cezalandırabilmenin ve bunun ileri yansıması olan cezada artırımesas sayısı karar sayısı uygulamanın zemini olan kusursuz ceza olmaz prensibine göre failin kastında aranması gereken zincirleme suç hükümlerinin objektif olarak tetkiki ile hakimin değerlendirmesiyle gerçekleşmiş kabul edilmesi hatalıdır zincirleme suç olgusu nedeniyle failin cezasında artırım uygulamak için koşullarını failin bilmesi ve istemesi şart olduğu gibi bu yönden uygulanacak ceza artırımının sübjektif tespitlere göre yapılan temel ceza tayininden sonra teşebbüs ve iştirak gibi hallerin arkasına uygulanması da ayrı bir haksızlıktır sayılı yasanın maddesindeki uygulama nedenlerinin tamamı objektif olarak hakim tarafından değerlendirilen ve cezada indirim hükmünü haiz nedenlerdir bunlardan sadece zincirleme suç hükümleri cezada artırım gerektirmektedir bu dahi hatalı bir yasama tasarrufu olduğunu ortaya koymaya açıkça yeterlidir temel hata bu olmakla birlikte gerek düzenlenmesinde gerekse de uygulamada zincirleme suç hükümleri hakim tarafından koşulları tespit edilmekle sanığın kastı nazara alınmaksızın uygulanmaktadır bu bir içtihat kusuru değildir zincirleme suç düzenlemesi yasadaki düzenlenişi itibarıyla hakimin değerlendirmesine terk edilmiştir onda kusuru bulmanın yolu yoktur nitekim yargısal içtihat yasal düzenleme kusura dayanmadığı için zincirleme suçu objektif olarak değerlendirmiştir ve meseleyi bu yönde ele almamak için hiçbir muhkem hüküm yasada yoktur yasa içeriğinde belirttiğimiz yanlışlıklardan dönmeye işaret olabilecek bir düzenleme bulunmamaktadır yargı içtihadıyla meselenin doğru bir şekilde anlaşılması teminat olamayacağı gibi mesele kusur temelli olarak doğru anlaşılsa bile eski algıya dönülmeye engel olabilecek hiç bir muhkemlik yasada yoktur özellikle kusura dayalı olarak uygulansa dahi temel ceza artırımı dışında zincirleme suç olgusunun müstakil ceza artırımı hükmü yasada oldukça haksızlık devam edecektir nitekim zincirleme suç uygulamada ittifakla cezalandırma prensibinin istisnası olarak görülmektedir bu halde doğru uygulamanın teminatı ancak kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibine göre yasayla mümkündür zincirleme suç hükmü esasında varoluşu itibarıyla suçun oluşumuna ilişkin kasta dayalı bir haldir dolayısıyla suçun sübutu aşamasına dahildir dolayısıyla koşullarını fail bilmiyorsa sübut bulmamış kabul ederek tek ihlal olduğuna hükmedilecektir ancak yasa ve uygulaması failin bilme ve istemesini aramamakta hakimin uygulama kriterlerini objektif değerlendirmesini esas alarak ceza artırımına izin vermektedir bu halde ceza failin sübjektif hakimiyetindeki fiile değil hakimin yargı ve doktrin ölçütlerine göre varsaydığı fiile göre tayin olunmaktadır daha önce de belirttiğimiz gibi yarısı failin yarısı hakimin ürünü olan varsayımsal fiil ceza tayinine ve artırımına esas alınmaktadır mahiyeti açısından ayrıntılı gözlemlendiğinde zincirleme suçun da içinde yer aldığı tck maddesindeki uygulama nedenleri teşebbüs iştirak haksız tahrik yaş küçüklüğü sübut bulan dava olguları üzerine bir hukuki yorumlama oysa zincirleme suç nedenleri suç delilleri üzerinde bir sübut incelemesi yani delil değerlendirmesidir bu halde suçun zincirleme işlenmesi iştirak ve teşebbüse göre önce gelmesi gerektiği halde yasada hatalı olarak cezada onlardan sonraya bırakılmıştır hakikaten iştirak teşebbüs haksız tahrik gibi nedenleri saptamak ispatta aranmayan ispatlanmış materyal üzerine yasa ve doktrindeki kıstaslarla yapılan bir yorumlama işidir hatta yaş küçüklüğü akıl hastalığı gibi haller ise hakim yorumunu dahi gerektirmeyen ve de fiilde değil fail üzerinde bulunan sabit hallerdir ve tümü de cezada indirim gerektirmektedir teşebbüs iştirak zincirleme suç gibi hallerde suç işleme kararı her birinin ortak hareket noktasıdır i̇ştirakte sanığın sübut bulan eylemi suç işleme kararındaki konumu ki bu kast değildir ve fiil üzerindeki hakimiyet hali nazara alınmakla hakim fiil üzerinde bir değerlendirme yapmaktadır bu ölçütlerle sanığın fail mi yardım eden mi olduğuna karar kılacaktır failin kendisini hangi konumda görmesinin ve değerlendirmesinin önemi yoktur kasten eylemini işlemiş ve bu eylem faillik kriterlerine göre hukuki bir değerlendirmeye esas olmuştur keza teşebbüste de böyledir fail bir eylem serisi gerçekleştirmiştir bu eylem sübut bulan haliyle suça elverişli midir suçun yasal unsurları tam olarak ikmal edilmiş midir bu biresas sayısı karar sayısı hakim değerlendirmesiyle ortaya konulacaktır haksız tahrik hali de böyledir failin kendisini gadre uğramış hissetmesi haksız tahrik uygulaması için kafi değildir giderek esas değildir hangi halin haksız tahrik sayılacağını eylemin zuhuruna eşlik eden tüm şahsi ve gayri şahsi halleri derleyen hakim sosyal bir değerlendirme yaparak temyiz edecektir yargıtay da bir kısım içtihadıyla mezkur zincirleme suç düzenlemesinin kusursuz ceza olmaz prensibine aykırı düzenlendiğini yasa hükmü kusuru içermeyecek şekilde düzenlenmemiş olacak ki fark etmiştir fark etmiştir ancak kastın doğasına aykırı şekilde anayasaya aykırılık iddiasına esas olan dava dosyasındaki yargıtay ceza dairesinin bozma ilamındaki gibi yasayı tadil ve yoruma girişmiştir yargıtay ve doktrin zincirleme suç hükümlerini yasada objektif cezalandırma basamağında düzenlendiği tck ve birden fazla ihlal olduğu halde tek ceza cihetine gidildiği için düzenlemeyi temel cezalandırma prensibinin istisnası olarak ki yasada da böyledir değerlendirmiştir hal böyle olunca zincirleme suç uygulaması faili bir nevi kayırma uygulaması niteliğinde ayrı ayrı ceza verilmeyip tek ama artırılmış ceza verilmesi keyfiyeti kabul edilmiştir i̇çtihat şöyledir failin zincirleme suçun koşullarının oluştuğunu bilmesi halinde örneğin hırsızlıkta birden fazla mağdur olduğunu bilme hali cezasında zincirleme suç nedeniyle artırım yerine her bir ihlal için ayrı cezalandırma yoluna gidilmesi koşuların fail tarafından bilinmemesi halinde ise fail ahlaken daha az kınanacağı için ki bu sözde bir lütuf olmaktadır zincirleme suç hükümlerinin uygulanması içtihadı geliştirilmiştir bu içtihat baştan sona hatalı ve iki yönden kastın doğasına aykırı olmakla birlikte bahsettiğimiz yasa hükmünün kusur eksiliğini yanlış yoldan da olsa işaret ettiği için önemlidir i̇lk olarak koşulları bilme halinde yasadaki yaptırımın tek ceza verileceği dışına çıkılarak yasanın öngörmediği aslında bilme halinde zincirleme suç hükümleri uygulanması gerekirken ayrı ayrı ceza tayini gerektiği söylenmekle kast bilmemeye indirgenmiştir oysa bu koşulları bilme halinde zincirleme suçun doğasında açıkça tek ceza verilmesi gerektiği ve açıkça ayrı ceza uygulaması yasağı koyulduğu halde cezalandırma sözde kusura dayandırılmakla birden fazla ceza verme yoluna gidilmiş ve yasanın açık hükmü aşılmak suretiyle daha büyük haksızlık yapılmıştır bilinen dur ki ceza hukukunda bir ceza artırım nedenini örneğin nitelikli bir hali uygulamanın koşulu onu bilmek ve istemektir i̇kinci olarak koşulları bilmeme halinde ise zincirleme suç hükmü yani artırılmış ceza uygulanarak kusur teorisiyle daha açık çatışılmıştır koşullarını fail bilmiyorsa olması gereken zincirleme suçu uygulamak da değildir fail hatası tck kabul edilip tek ama artırım uygulanmamış ceza verilmelidir örneğin fail üç adet kalemin bir kişiye ait olduğunu sanıyorsa hangi mantıklı gerekçeyle zincirleme suçun oluştuğu kabul edilip tk maddesi gereğince cezası artırılacaktır bu halde hata hükümleri uygulanması gerekirken yani tek ama artırılmamış ceza verilmesi uygulanmaması yasaya aykırı olacaktır hata hükümlerinin uygulanmamasının sebebi de esasında kusura dayanılmamasıdır oysa bu içtihadı geliştirenler sözde kusura dayanmaktadırlar bu hegel diyalektik mantığında çeli̇şki̇di̇r ve yine düşünürün önümüze açtığı mantık ilkelerine göre çelişki kendisini çözmektedir der wiederspruch löst sich auf halbuki içtihat şöyle kurulmalıydı koşulları bilme halinde zincirleme suç hükümleri uygulanmalı bilmeme halinde ise bu failin hatası kabul edilip tek ceza verilmeliydi ancak anayasaya aykırılık iddiamıza konu ettiğimiz derdest dosyadaki yargıtay bozma ilamındaki gerekçeye de esas olan içtihatta özetle zincirleme suç koşullarını bilme halinde yasanın yaptırımı tek ceza verileceği yerde birden fazla ceza aşılmakta bilmeme halinde ise kastın doğasıyla açıkça çatışılmaktadır ancak bu çelişkili uygulama dahi göstermektedir ki zincirleme suç uygulaması kusurda aranması gereken ve doğru bir kusur zeminine oturtulması gereken ceza kurumudur peki içtihadın düzeltilmesi halinde sorun giderilecek midir hayır nitekim bu gayret görüldüğü gibi daha da ters istikamete gitmiştir bunun iki nedenle imkânı yoktur birincisi zincirleme suçun kusura dayanan yapısı yasada açıkça düzenlenmemiştir yasada tanımlanan ölçütlerin faille ilgisi eksiktir ancak tanım eksik olsa bile ceza artırımesas sayısı karar sayısı hükmü başlı başına haksız olduğundan bunun anayasaya aykırılığının tespiti ve kaldırılması haksızlığı yine de önleyebilecektir i̇kincisi bir de haksız olan ceza artırımı getiren mezkûr düzenleme tck maddesine göre temel ceza tayininden sonra uygulanmaktadır oysa keyfiyet temel ceza tayininde dikkate alınmalıdır yani içtihatla bilme koşulu kast belirttiğimiz şekilde aransa dahi bu haksızlığı aşmaya kafi değildir zira ceza uygulama sırasına ve direktiflerine içtihat makamları da uymak zorundadır özetle zincirleme suçun cezada artırım uygulama şeklinde müstakil yaptırıma bağlanması zincirleme suçun doğasına aykırıdır çünkü yasanın amacı tek ihlal olduğunu ve tek ceza verilmesini ikaz etmektir oysa artırım uygulanarak yasa kendi hükmünü dolanmıştır yukarıda bahsedilen zincirleme suçun yaptırımını aşma olgusu sadece içtihatta değil başka bir şekilde yasanın kendi içinde de vardır yasa tek ceza verilir demekle diğer halin haksızlık olacağına işaret etmiştir oysa yasa devamla fakat ceza artırılır demekle birinci hükmünü örtülü olarak dolanmıştır tek ceza verilmesi olgusu bir fiile ispatlanmış haliyle ve haksızlık içeriğiyle ölçülü bir temel cezayı kesip atmaktır tek ceza verildikten sonra zincirleme hali haksızlık içeriğinden çıkarıp objektif zemine çekerek tekrar ayrı bir artırım nedeni haline getirmek açıkça bir çelişkidir örneğin bir kişiye ait olan üç adet kalemi bir takım sebeplerle değişik aralıklarla hırsızlamakla üç kişiye ait üç ayrı kalemi bir defada hırsızlamak ve bir kişiye ait üç tane kalemi bir defa hırsızlamak arasında somut alemde haksızlık içeriğinde bir farklılığı yoktur yoktur ki yasa hâkime salt yasal tanıma takılarak birden fazla ceza tayin etmesinin önüne geçmek istemiştir bu halde tek ihlal olmuş gibi tek ceza verilmesi hükme bağlanmıştır bunu sayılı yasanın ifade şekli daha doğru olarak ortaya koymaktaydı orada tek suç sayılır denmek suretiyle birden fazla kanuni tanımın ihlali olsa dahi bunun tek suç sayılacağını açıkça belirtmiştir esasında tek ihlal olduğu halde bir mağdura karşı birden fazla yasal eylemi tekrarlamayı aynı irade bütünlüğü içinde olduğu takdirde ayrı eylem olarak görmemiştir çünkü aynı sonucun tek hareket serisinde karşılanmasıyla birden fazla hareket serisiyle hâsıl olması arasında bir haksızlık niteliği farkı yoktur nicelik farkı görülecekse de bunun alt sınırdan uzaklaşmayla halli mümkün ve adil olandır i̇çtihat sadedinde konuşacak olunursa zararın üç ayrı kişiye ait olan üç ayrı kalemin çalınmasından ibaret olduğu bir halde mağdur sayısını bilmekle bilmemek arasında zincirleme suç yönünden haksızlığı arttıran nedir kaldı ki mağdur farklılığı suçu niteleyen bir hal de değildir çünkü hırsızlıkta eşyanın kime ait olduğunu bilmek suçun unsuru değildir tersine failin eşyanın kime ait olduğunu değil kendisine ait olmadığını bilmesi yeterlidir ve yasal yeterlilik budur neticeye takılan klasik suç teorisinin şekli saplantılarından biri olan bu halde fiil ve fail rabıtasına değil muğlak ve failin temyiz edemediği ve hakim olamadığı sonuca odaklanılarak ceza tayinine gidilmiştir bir kişiye ait olan üç adet kalemi sırf yakalanmamayı temin için üç ayrı zaman diliminde planlayarak almakla bir defada almak arasındaki suçun sonucu yönünden nitelik farkı nedir ki ceza teselsül nedeniyle artırılacaktır bir nicelik farkı görülecekse de bunun daha önce de bahsettiğimiz gibi alt sınırdan uzaklaşmayla halli mümkündür suçun zincirleme işlenmesinin suçun temel cezasının tayinine esas olmaktan çıkarılarak yasada olduğu gibi müstakil artırım nedeni olabilmesi için fiilden müstakil hale gelmesi zaruridir fiilin içinde bulunan ve onun içinde tüketilen bir şey müstakil olamaz i̇ştirak halini ele alalım i̇ştirak bahsinde failin fiili tek referans değildir olay diğer faillerin konumlarına göre ve diğer birçok parametreyle irdelenir ve failin konumu tayin edilir i̇ştirak hükümlerinin failin fiili içinde tüketilmesi onunla açıklanabilmesi mümkün olmadığından ceza tayininde iştirak müstakil hale gelmiştir oysa zincirleme suçun fiilin dışında bir dayanağı yoktur failin bilgisinden öteye gidilecek bir somut dayanağı da yoktur bu halde zincirleme suç temel ceza tayininde failin kusuru içinde hapsolmalı ve tüketilmelidir bir olgunun cezaya tesir eden müstakil neden olması onun salt failin fiiliyle açıklanamıyor olması demektir failin fiili ile açıklanabiliyor ise müstakil olamaz fiille fail arasındaki rabıtaya göre temel ceza tayini ve nitelikli hallere ilişkin saptamaları yaptıktan fiile yönelik objektif yorumlamaları da teşebbüs iştirak gibi geçtikten sonra artık fiili de bırakıp fail üzerindeki haksız tahrik yaşesas sayısı karar sayısı küçüklüğü gibi objektif hallere geçileceği sırada yeniden fail fiil konusuna yani en başa dönmek mantığa açıkça aykırıdır mükerrer uygulamadır açık yasal haksızlıktır yine zincirleme suç düzenlemesinin klasik suç teorisince şekli olarak değerlendirilmesinin ve kusura dayanmayan yapısının diğer bir yansıması bir başka içtihat kusurunda da ortaya çıkmaktadır birden fazla kamu görevlisine görevi yaptırmamak için direnme eyleminde mağdur sayısınca ihlal olduğu ve bu cezada teselsül nedeniyle cezanın artırılması gerektiği hükme bağlanmıştır yargıtay ceza dairesinin ve tarih ve tarihli ve tarihli kararları oysa diğer koşullar sabit kalmak kaydıyla zira ceza hukukunda böyle formülleştirmeler yapılamayacağından şu çok açıktır ki direnme suçu mağdur sayısının artmasıyla haksızlık içeriği azalan bir suçtur mağdur sayısının sabit kalması ve failin sayısının artması durumunda da haksızlık tersi yönde artmaktadır yani hegel diyalektik mantığına göre ters orantı söz konusudur koşullara göre haksızlığın niceliğine dahil olan bu durumda eğer koşulları varsa alt sınırdan uzaklaşmakla halli mümkün olduğu halde mağdur sayısına şekli olarak bağlı kalmakla zincirleme suçun uygulanması haksızlık olmaktadır sırf mağdur sayısına bakılarak zincirleme suç tayin edildiğinde faile göre mağdur sayısının fazla olduğu ve fakat neredeyse direnmenin haksızlık içeriğinin kalmadığı hatta elverişsiz hale geldiği bir durumda mevcut yasal düzenlemeye göre temel ceza tayininden sonra ceza bir de teselsülden artırıldığında mantık kuralları ve vicdan yerle bir edilmektedir diğer yandan direnmenin hizmete yönelik bir suç olduğu ve hizmeti temsil edenlerinin sayısının suçun niteliğine değil niceliğine etki ettiği dahi düşünülmemiştir tüm bu değerlendirmeler suçun zincirleme işlenmesi halinin tck deki kriterler içinde sayılmasına düşünsel olarak insanı zorlamaktadır ve mantığa ve mantık bilimine uygun olanı da budur özetle zincirleme suça ilişkin düzenlemede yasa koyucu zincirleme suç halini tek eylem tek ceza dengesini koruyucu hüküm olarak tanımlamakla ve tek ceza verilmesi direktifi vermekle yetinmesi gerekirken devamla cezada müstakil artırım getirmesi kusursuz ceza olmaz prensibini ve cezaların şahsiliği prensibini ihlal etmiştir bu nedenle tck maddesindeki ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır ibaresinin anayasaya aykırılığını ileri sürmek gerekmiştir hüküm gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle yargıtay ceza dairesinin tarihli bozma kararının nolu karar fıkrasında uygulanmasının tartışılması doğrultusunda bozduğu sayılı yasanın maddesinin fıkrasındaki cümle hükmü olan ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır hükmünün ceza adaletinde hukuki güvence sağlama yükümü altındaki hukuk devleti ilkesine aykırılığı nedeniyle anayasanın maddesine ceza sorumluluğuna ilişkin kusursuz ceza olmaz prensibine ve cezaların şahsiliğine ilişkin prensibe aykırı olması nedeniyle anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine ulaşılmakla sayılı yasanın maddesi gereğince itiraz yolu ile anayasaya aykırılığının tespiti ve iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına sayılı yasanın maddesi gereğince keyfiyetin bekletici mesele yapılmasına sayılı yasanın maddesi gereğince kamu davasının durmasınaesas sayısı karar sayısı dair durma kararına karşı tebliğinden itibaren gün içinde i̇ti̇raz yasa yolu açık olmak üzere sanıkların ve cumhuriyet savcısının yokluğunda tensiben karar verildi | 4,156 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinde açıklanan iptal gerekçeleri özetle şöyledir hukukun üstünlüğü toplum ve bireyler için en büyük güvence olduğundan toplum yararı ve çıkarı hukukun üstünlüğünün ve etkinliğinin sağlanmasındadır i̇stikrar ve huzur ancak bu yolla gerçekleştirilebilir hukukun vazgeçilmez temel ilkeleri ve kurumları vardırhukuk toplumu ve bireyleri bağlayan kuralların objektif ve genel olmasını öngörür özellikle temel hak ve özgürlüklerle demokrasinin temel kurumları ve konularıyla ilgili yasal düzenlemelerde bu nitelikler esas alınmalıdır günlük siyasal olayların akışına göre belli siyasal amaçları gerçekleştirmek için temel hak ve özgürlüklerle demokrasinin temel kurumları ve konularıyla oynamak hukuksal güvenceyi yıkacağı gibi hukukun üstünlüğü ilkesine de ters düşer demokrasilerde ulusal iradenin bir göstergesi olan sayısal çoğunluk kendisini hukuka bağlı saymıyor ve hukukun sayısal çoğunluktan da üstün olduğunu benimsemiyorsa bu çoğunluğun hukuku ve demokrasiyi yıkan kaba güç durumuna dönüşmesi kaçınılmazdır sayısal çoğunluğun her şeyi yapacağını sanmak demokrasi için en büyük sakıncayı oluşturur yasama çalışmalarında yasanın oluşturulması için öngörülen yönteme uymak önkoşulu yanında yasa içeriğinin hukukun ve demokrasinin temel ilkelerine uygun düşmesi yasakoyucunun gözden uzak tutamayacağı önemli bir husustur anayasa mahkemesi hukukun üstünlüğünü sağlayan hukuk devleti güvencesini oluşturan bir yüksek yargı organıdır i̇ptali için başvurulan bu yasada daha önce iptali istenen ve halen anayasa mahkemesince incelenmekte bulunan hükümler de yer almıştır anayasa mahkemesinin kararını beklemeden aynı hükümleri yeni bir yasa ile yürürlüğe koymak bu mahkemenin işlevine saygı ile bağdaşmaz sayılı yasa objektiflik ve genellikten yoksun olduğu anayasanın temel ilkelerine aykırı bulunduğu belli siyasal çıkarların sağlanmasına yönelik hükümleri içerdiği için iptal başvurusunu yapmak zorunluluğu duyulmuştur yasanın maddesi sayılı yasanın maddesinin ve bentlerini yeniden düzenlemiştir bent partilerin siyasal faaliyette bulunmalarını güçleştirmiştir anayasanın siyasal partilere verdiği öneme aykırı biçimde aşırı kısıtlayıcı müdahalesi ve yasakçı olan sayılı yasa partilerin işlevlerini yerine getirmeye engeldir siyasal faaliyetlerin özgürlük alanının belirlenmesi ve güvence altına alınması gerekirken yeni sınırlamalar ve yasaklar koymak siyasal partilerden beklenen amaca ters düşmektedir ilde örgütlenme büyük giderleri gerektiren bir olaydır güçleştirme sınırlama ve yasaklamalarla kitlelerin siyasal katılımı önlenmekte bu hak çok küçük bir azınlığın imtiyazına bırakılmaktadır siyasal partilerin seçime katılabilmeleri için tbmmnde gruplarının bulunması koşulu öbürlerinden ağır ve seçim hakkını kısıtlayıcı bir engeldir seçime katılmadan tbmmnde grup oluşturmak söz konusu değildir devletin siyasal partilere bu boyutlarda müdahale etmesi bir tür üniforma giydirmesi toplumun yenileşme ve gelişme ihtiyacına aykırıdır siyasal partilerin anayasada belirlenen işlevlerini yerine getirebilmesi kendi olanaklarına düşünsel ve toplumsal karakterlerine göre örgütlenme ilkelerini belirlemelerine ve toplumun karşısına farklı yapılarla çıkabilmelerine bağlıdır siyasal parti bir tüzelkişiliktir tüzelkişiliğin doğmasının hukukça kişilik olarak tanınmasının koşulları vardır koşullara uygun biçimde tüzelkişilik oluştuktan sonra artık tüzelkişiliğin kuruluş amacı doğrultusunda çalışmasından haklarını kullanmasından daha doğal bir sonuç olamaz yürürlükteki kurallara göre oluşumu bir partininesas sayısı karar sayısı kimliğini ortaya koymasına doğrultusunun anlaşılmasına yeterlidir anayasa mahkemesi günlü esas karar sayılı kararıyla siyasal partilerin seçime katılabilmek için örgütlenmek zorunda oldukları il sayısının den çıkaran ayrıca bir ilde örgütlenmiş sayılmak için örgüt kurulması zorunlu ilçe sayısını da den yükselten yasa maddesini makul olmayan aşırı ve güçleştirici bir sınırlama bularak iptal etmişti niteliği ve özü yönünden iptal edilen zorunluluk şimdi getirilen zorunluluktan pek farklı değildir i̇ptalini istediğimiz bent seçme seçilme ve siyasal faaliyette bulunma haklarını kısıtlaması hattâ ortadan kaldırması nedeniyle anayasanın bu kısıtlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine ters olması nedeniyle de anayasanın maddelerine aykırıdır seçime katılabilmeyi salt örgütlenme gücüne ya da tbmmnde grubu bulunmaya bağlamak seçme ve seçilme hakkını güçleştirip kimi durumlarda ortadan kaldırabilecek ağır koşullardır yeni kurulan ve akçalı olanakları sınırlı olan bir partinin gösterilen il ve ilçe düzeyini aşması çok güç hattâ olanaksızdır bu ölçüde sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine uymadığı gibi kamu yararı sağlaması da yalnızca bir varsayım olabilir siyasal partilerin seçime katılmaları anayasadan kaynaklanmayan sınırlamalara bağlı tutulamaz getirilen hüküm bir güçleştirmedir ve anayasanın maddesinin koyduğu ilke ile çelişmektedir bu nedenle anayasanın maddesine aykırıdır siyasal partiler gerçekten demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğeleri iseler varlıklarını koruyup geliştirecekleri kuruluş nedenlerini doğrulayıcı en etkin araç olan seçimlere katılıp görüş öneri ve eleştirilerini halkın oluruna sunma olanakları engellenmemelidir anayasanın başlangıç bölümünde özgürlükçü demokratik düzeninin gerekleri ile buna uygun hukuk düzenini temel olarak vurgulayan hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni esasının öngördüğü düzen siyasal partilerin serbestçe oluşup demokratik yöntemler uygun ölçüler ve sınırlamalarla seçimlere katılmalarına olanak veren aşırı ve hukuka aykırı engellere geçerlik tanınmayan bir yapıdır olağandışı engelleri özgürlükçü demokrasinin gerekleri ile belirlenen hukuk düzenine uygun bulmak güçtür düzenleme bu nedenlerle anayasanın başlangıç bölümüne aykırıdır hukuk devleti çatısı altında her şeyin hukuka uygunluğunun aranması gerekirken iptali istenilen hüküm siyasal katılımı olumsuz yönde etkilediğinden daha önce açıklanan durumlarla birlikte bu nedenle de anayasanın maddesine aykırıdır cumhuriyet herkese açık herkes için siyasal partiler yoluyla gerçekleşecek eşit ve serbest siyasal katılımla anlam kazanır siyasal partilerin demokrasinin okulu ve oluşum aracı oldukları gözetilirse katılım engellerinin bu kavramları ve özlenen yapıyı olumsuz yönde etkileyeceği kuşkusuz olduğundan hem bu nedenlerle hem daha önce sunulan durumlar karşısında bent anayasanın maddesine aykırı görülmektedir sayılı yasanın maddesinin yeniden düzenlenen bendi de bent için sunulan gerekçelerle anayasanın başlangıç bölümüyle ve maddelerine aykırıdır i̇ki bendin de iptali gerekir yasanın maddesi sayılı yasanın maddesinin birinci fıkrasını değiştirerek yerel yönetim seçimlerinin beş yılda bir ekim ayında ve tbmmnin karar vereceği bir pazar günü yapılacağı esasını getirmiştir beş yılın başlangıç tarihi anayasanın geçici ve geçiciesas sayısı karar sayısı maddeleri uyarınca çıkarılan sayılı yasaya göre yapılan seçimler gözetilerek hesaplanmalıdır sözü edilen yasanın ve geçici maddeleri anayasanın yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ilk yerel yönetimler seçimi tarihini mart olarak belirlemiştir anayasanın maddesine göre seçilenler beş yıl için seçildiklerinden beş yıllık süre da dolmaktadır anayasanın maddesi karşısında yerel yönetimler seçimi bu tarihten ne önce ne de sonra yapılabilir i̇ptali istenilen hüküm yıl ve gün belirlemeden yerel seçimlerin ekim ayı içerisinde yapılacağını öngörmüştür bu durumda seçimler yılı ekim ayında yapılabileceği gibi yılı ekim ayında da yapılabilecektir yılı ekim ayında yapılırsa beş yıl dolmadan yaklaşık altı ay önce yılı ekim ayında yapılacaksa beş yılın dolmasından altı yedi ay sonra yapılmış olacaktır her iki durumda da süre beş yıla bir olmadığından düzenleme anayasanın maddesine aykırıdır beş yılda bir ibaresinden beş yıllık sürenin dolmasının anlaşılacağı anayasanın maddesiyle de doğrulanmaktadır bunun gibi tbmm başkanlık divanının oluşumuyla ilgili anayasanın maddesi de aynı sonucu vermektedir i̇ptalini istediğimiz maddenin mahallî idareler seçimi beş yılda bir yapılır bölümünden sonraki iki cümlesi anayasanın maddesine aykırıdır anayasa mahkemesinin anayasaya aykırılıkta amaçla araç arasındaki makûl ölçülerin aşılıp aşılmadığı kabul edilebilir sınırda olup olmadığı sınırı aşmakla sağladığı yarar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunup bulunmadığı yeni bir uygulamaya yol açabilecek biçimde hüküm kurmanın söz konusu olup olmadığı hususlarında benimsediği ilkelerin ışığında durum değerlendirilirse ülke koşulları yönünden seçimler için çok elverişsiz olan mart ayı yerine haziran ayında yani bir iki ay fazla bir süre sonra seçim yapmanın sakıncası yoktur seçim tarihini mart ayı sonundan haziran başına almakta anayasa mahkemesinin denetiminde gözettiği ilkelere tam bir uygunluk vardır bunun gibi mart ayından bir gün önce ya da bir gün sonra seçim yapılamayacağı biçimindeki görüşün de ciddiyeti kalmamaktadır seçimin ekim ayına alınması ise çok farklı ve önemli bir değişikliktir bu durumda seçimler uzun bir süre ertelenmekte ya da öne alınmaktadır anayasa mahkemesinin saptadığı ilkelere herhangi bir uyum söz konusu olmamaktadır kabul edilebilir olmadığı gibi herhangi bir yarar da sağlayamayacağı için sınırın bu ölçüde aşılmasında bir dengeden de söz edilemez yeni fıkra seçimin hangi yılda ve hangi günde yapılacağını belirlememiştir sayılı yasanın ve geçici maddeleri bu belirlemeyi yaptığından yani seçim yılı ayı ve günü yasayla belirlendiğinden bu hususlar ancak yasayla değiştirilebilir anayasanın yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ilk seçimlerin yasayla belirlenmesi anayasanın geçici ve geçici maddelerinin öngördüğü bir zorunluluktur konu bir yasa konusudur yasayla düzenlenmesi gereken bir konunun kararla düzenlenmesi yasa organının yasama yetkisinden feragat etmesi anlamını taşıdığından hüküm anayasanın maddesine aykırıdır yetki devri yoksa da yetkiden feragat vardır yasama yetkisi yerine karar yetkisini kullanmak keyfilik anlamını taşıdığından hukuk devleti anlayışı ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşamaz yasa ve karar yapıları nitelikleri ve denetlenmeleri yönünden farklı normlar ve farklı kurumlardır yasa anayasa mahkemesinin denetimine bağlı olduğu halde karar ayrık durumlar dışında bu denetime bağlı değildir olayda tbmm yargı denetiminden kurtulmak için yasa yapma yetkisinden feragat etmiştir bu davranışda anayasaya karşı hile ve bu yolla hukukun korumayacağı hakkın kötüye kullanılması söz konusudur fıkra bu nedenlerle anayasanın maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı tbmm yasama yetkisini kullanmaktan ulusumuzun egemenlik hakkının kullanılmasından feragat etmişse anayasadan almadığı bir devlet yetkisini kullanmış olur yasanın seçim gününün tbmmnce kararlaştırılacağı hükmü gerek egemenliğin yetkili organ tarafından kullanılacağını gerek hiçbir kimsenin ya da organın kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamayacağını öngören anayasanın maddesine aykırıdır anayasada öngörülen sürenin yasayla kısaltılması ya da uzatılması anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesiyle bağdaşmadığından birinci fıkra değişikliği anayasanın maddesine de aykırıdır yukarıda sunulan gerekçelerle iptali istenen fıkra tbmmnin görev ve yetkilerini düzenleyerek bunların başında yasa koymayı değiştirmeyi ve kaldırmayı öngören anayasanın maddesine aykırıdır yerel seçimlerin öne alınması ya da ertelenmesi tarihinin saptanması konularını içeren sayılı yasanın maddesi seçme seçilme ve siyasal faaliyette bulunma haklarıyla doğrudan ilgilidir bu hakların kararla düzenlenmesi yasayla düzenleneceğini öngören ana yasanın maddesine aykırıdır yerel seçimlerin yılı ekim ayında yapılması seçilmişlerin süresini kısaltacak yılı ekiminde yapılması da süreyi uzatacaktır her iki durum kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaşmayacağından yasa anayasanın maddesine de aykırıdır bu nedenle iptali gerekir yasanın maddesi sayılı yasanın sayılı yasayla değişik maddesinin bendinin ikinci fıkrasını değiştirerek getirdiği büyükşehir belediyesinde yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde siyasal partilerin büyükşehir belediye başkan adayları ile büyükşehire bağlı ilçe belediye başkan adaylarının önceki fıkradaki esaslara göre düzenlenecek müşterek oy pusulasında birlikte gösterilip birlikte seçilmeleri hükmü büyükşehirlerde ilçe belediye sınırları içindeki belde halkının doğrudan doğruya bağımsız ve bağlantısız olarak kendi belediye başkanlarını seçmelerini önlemektedir başka ilçe sakinlerinin kullandıkları oy kendi belediye başkanlarının seçilmesinde ya da seçilmemesinde etkili olacaktır bir ilçedeki idareye başka ilçedeki insanların iradeleri etkin ve egemen duruma getirilmiştir bu durum yerel yönetim anlayışı ve yerinden yönetim ilkesiyle bağdaşmaz yerel yönetim anlayışında her şey yer yöre ile sınırlıdır yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleriyle yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenlenir yerinden yönetimin en belirgin özelliği yöneticilerin yerdeki seçmenlerin oylarıyla seçilmesidir yerel yönetimlerin özerk kamu tüzelkişisi olarak örgütlenmeleri de bu yönetimlerin karar alma ve aldıkları kararları uygulama hakkına sahip bulunmalarına dayanmaktadır karar alma özgürlüğünün gerçekleşmesi de karar organlarının serbestçe oluşumuna bağlıdır bu da seçimle gerçekleşir i̇ptali istenen madde yerel yönetim ve yerinden yönetim anlayışlarına ve bu anlayışları kurallaştıran anayasaya aykırıdır anayasanın maddesinde ilk belediye ve köy sınırları içindeki halk yerel yönetimler için esas alınarak bunlarla bağlantılı olmak üzere seçmenden söz edilmiştir bundan açıkça anlaşılmaktadır il belediye ya da köy halkından olan seçmenlerce yerel yönetimlerin karar organları için seçim yapılacaktır maddenin birinci fıkrası seçmenleri yerdeki seçmenlerle sınırlamıştır oysa dava edilen madde bir yerel yönetim sınırları içerisindeki seçmenleri bir başka yerel yönetim yöneticilerine oy vermek zorunda bırakmaktadıresas sayısı karar sayısı yukarıda açıklananlarla burada sunulan neden karşısında yeni düzenleme anayasanın maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır bir yerdeki seçmen kitlesinin bir başka yerdeki yerel yönetim organlarının seçimine katılmasını zorunlu duruma getirmesi örneğin çankaya belediye başkanını sincan yenimahalle keçiören ve mamak ilçeleri halkının seçmesi anayasanın maddesindeki yerel yönetim tanımına ve yerinden yönetim ilkesine aykırıdır yasaya göre anakent belediyesi sınırları içindeki herhangi bir belediyede bir partinin başkan adayı öbür partinin adayından daha az oy alarak seçimi kaybetse dahi anakent belediyesi sınırları içindeki diğer ilçelerden aldığı oylarla birlikte oy toplamı öbür parti adayınınkinden fazla ise seçilmiş tam tersine ilçede en fazla oyu alan belediye başkan adayı tüm ilçelerdeki oy toplamı az olduğundan kendi ilçesinde kazansa bile kaybetmiş sayılacaktır bu durumda bir yerel yönetim sınırları içindeki seçmenlerin iradesi diğer yerel yönetimlerdeki seçmenlerin iradesine bağımlı ve bağlantılı olacak bağımsız seçme hakkından yoksun kalacaklardır seçme ve seçilme hakkını kısıtlayan seçileni seçilmemiş saydırabilen seçmen iradesinin serbestliğini yok ederek onu bağımlı duruma getiren hüküm anayasanın maddesine özellikle bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarına aykırıdır yerel yönetim ve yerinden yönetim anlayışları temel hukuksal kurumlardır seçme ve seçilme hakkı da hukukun tanıdığı temel haklardandır hukuk devletinde hukukun temel ilkelerine temel kurumlarına vs hukukun tanıdığı haklara uygunluk esastır bununla bağdaşmayan yasa anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın büyük yerleşim merkezleri için yasayla getirilebileceğini öngördüğü özel yönetim biçimini özel seçim biçimi olarak anlayıp bunu oluşturmaya kendini yetkili gören yasama organının anayasanın maddesindeki esasların sınırını aşarak düzenlediği yasa anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır bu nedenlerle iptali gerekmektedir yasanın maddesi sayılı yasanın değişik maddesinin birinci fıkrasının son bendini değiştirip bu bendden sonra gelmek üzere bir fıkra ekleyerek yerel yönetim ara seçimini haziran ayından ekim ayma ertelemiş büyükşehir belediyesi organlarındaki boşalmalar için ara seçimi kaldırmış hattâ yasaklamıştır ayrıca yerel yönetimlerin genel seçimlerine bir yıl kala her ne suretle olursa olsun ara seçimler yapılmamasını da hükme bağlamıştır böylece yerel yönetimlerin genel seçimlerinin ekim ayında yapılması durumunda ekim ayına alındığı görünümü verilen yerel yönetim ara seçimleri hiç yapılamayacaktır yasanın ayrı ayrı maddelerinin uygulanması bu maddelerde açıkça belirtilmeyen başka başka sonuçlar çıkarmaya olanak vermesi anayasaya hattâ türk seçmenine karşı hiledir yasa sayılı yasa kapsamındaki büyükşehir belediye başkanlığının yerel yönetim genel seçiminden sonra boşalması durumunda beş yıla kadar sürecek bir zaman için atanmış bir başkanın belediyeyi yönetebilmesi olanağını vermektedir bu durum büyükşehir belediye meclisi ve encümeni için de geçerlidir sayılı yasada büyükşehir ilçe belediyelerinin görevleri de sayıldığından ilçe belediyelerinin organları da bu yasaya bağlı organlardan sayılırsa atama yolu ilçe belediyelerini de kapsamaktadıresas sayısı karar sayısı yasanın maddesinin getirdiği yerel yönetimler ara seçimi yapılamayacağına ilişkin hükmü anayasalın yerel yönetim tanımına ve karar organlarının seçilerek oluşturulacağı ilkelerine yer veren maddesine aykırıdır organların seçimle oluşturulmasına dayalı yerinden yönetim ilkesi boşalan yerlerin sürekli ya da uzun süre atanmayla doldurulması işlemiyle bağdaşmayacağından düzenleme yerinden yönetim ilkesini esas alan anayasanın maddesine aykırıdır ayrıca yeni düzenleme özel seçim biçimi getirmekle özel yönetim biçimini anayasanın maddesindeki esaslara bağlı kalarak öngören anayasanın maddesine bu yönden aykırı düşmüştür düzenleme boşalan organa seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmak hattâ yasaklamakla seçme seçilme siyasal faaliyette bulunma haklarını güvence altına alan anayasanın maddesine aykırıdır tüm bu durumlar hukuk devleti ilkesine devletin cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma amacına uygun düşmediğinden anayasanın ve maddelerine aykırıdır sayılı yasanın maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen son bendinin iptali gerekir yasanın maddesi sayılı yasanın maddesinin birinci fıkrasına son bendinden sonra gelmek üzere eklediği fıkra ile yerel yönetimlerin genel seçimlerine bir yıl kala her ne suretle olursa olsun ara yerel yönetimler seçimleri yapılamayacağını öngörmüştür böylece ilk yerel yönetim genel seçimlerine kadar ara seçimi yasaklanmıştır büyükşehir belediye organları için ara seçim yapılamayacağına ilişkin düzenlemeye yönelik aykırılık gerekçelerimiz bu fıkra için de geçerlidir bu nedenlerle anayasanın ve maddelerine aykırı olan fıkrayı ayrıca ara seçim yapılmamasını tbmm seçimleriyle sınırlı tutan anayasanın maddesine de aykırı bulmakta iptalini gerekli görmekteyiz seçimlerin ekim ayında yapılabileceği olasılığı karşısında davamızın ivedilikle görüşülüp karara bağlanmasını istemekteyiz | 2,348 |
esas sayısı karar sayısı davacının gerekçesi dâva dilekçesindeki sıraya göre aynen şöyledir maddenin fıkrası sayılı c emekli sandığı kanununa ek ve geçici maddeler eklenmesi ve bu kanunun bazı maddelerinin kaldırılmasına dair gün ve sayılı kanunla konulan eski ek madde ile emekli adi malûllük veya vazife malullüğü aylıklarının bağlanmasına emekli keseneğine esas olan aylık kabul edilmişken sayılı kanunun emekli aylığı bağlanmasına esas aylığı belirten inci madde fıkrasında bu hükme yer verilmeyerek emekli keseneğine esas memur aylık göstergesinden ayrı emekli aylığına esas bir gösterge tablosu kabul edilmek suretiyle emeklilere emekli sandığına kesenek verdikleri aylıklarından emekli olmak yolu kapatılmıştır sayılı kanunla senesinde emekli keseneğine esas aylığın si oranının emeklilere aylık bağlanırken bu nispet sayılı kanunca senesinde çıkarılmış sayılı kanunla da sosyal sigorta emeklileri ile c emekli sandığına tabi emeklilerin sosyal güvenlikleri ve emekli aylıkları bakımından eşitlik sağlanmıştır gün ve sayılı kanunun inci maddesi fıkrası emekliler arasında tesis olunan bu ahenk ve eşitliği c emekli sandığına bağlı olan memur ve emekliler aleyhine bozup kazanılmış hakları da korumayarak emekli keseneği ödenen aylıktan emekli aylığı bağlanması sisteminden ayrılıp ayrı gösterge kabulü suretiyle senesindeki aylığı bağlanması oranında aşağısında aylık bağlanmasını öngörmektedir senesindeki oranda bu gün gösterge aylıklı inci derecedeki bir memura tl sı emekli aylığı verilmesi lâzım gelirken sayılı kanunun lc maddesindeki sözü edilen göstergeye göre ancak nin altında lira civarında emekli aylığı bağlanabilmesi ile değil sayılı kanunla tanınan oranı sene önceki senesindeki oranından da geriye gidilmektedir ve sayılı kanunlara göre sosyal sigortaya liradan belirli bir prim ödeyen sigortalıya sene sonunda lira emekli aylığı bağlanmakta iken c emekli sandığına bağlı en son derece ve kademeden üzerinden aidat ödeyen bir memura sene sonunda liranın çak altında lira sosyal sigortalı gibi lira üzerinden c emekli sandığına aidat ödeyen memura da sene sonunda ancak lira emekli aylığı bağlanmasını kabul eden sayılı kanunun lc maddesi anayasanın genel kural ve ilkelerine olduğu gibi ve inci maddeleri hükümlerine de aykırıdır geçici madde son fıkra tarihinden önceki emeklileri kapsamı dışında bırakarak tarihi ile tarihi arasında emekli olanların aralık tarihinden itibaren üç aylıklarının ödenmesi hükmünü getiren geçici madde son fıkrası tarihinden sonraki emeklilere imtiyaz tanıması bakımından anayasanın ve nci maddesine aykırıdır geçici madde esas sayısı karar sayısı bu madde b m temsilciler meclisi üyelerine kazanmadıkları kademeler üzerinden emekli olma hakkını vermesi bakımından anayasanın ve nci maddesi hükmüne aykırıdır geçici madde son fıkrası geçici inci madde de olduğu gibi tarihinden önceki emekli olanlardan ayrı bazı kimselere üç aylık maaşın verilmisini derpiş etmesi bakımından fıkranın üncü fıkradaki esaslar cümlesinden üçüncü ibaresi anayasanın ve nci maddesine aykırıdır geçici madde son fıkrası yalnızca b meclisi üyelerine borçlanma miktar ve süresi bakımından imtiyaz tanınması itibariyle anayasanın ve nci maddesine aykırıdır geçici üncü madde bu madde ile sosyal sigortalar gibi aynen bir sosyal güvenlik kurumu olan c emekli sandığının gelirlerinin hazineye aktarılması sağlanmıştır madde çalışanların güvenliğini tehlikeye sokacak nitelikte olup anayasanın ve inci sandık gelirlerinin bir vergi olmaması sebebiyle inci ve devletin gelir ve giderlerinin bütçe kanununda gösterilip düzenleneceğini bildiren nci maddelerine aykırıdır geçici madde borçlanma vesair hususlarda yalnız b meclisi üyesi olanlara bu madde ile imtiyaz tanındığından madde anayasanın ve nci maddesi hükmüne aykırı bulunmaktadır | 505 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir hükümlü vekili havale tarihli dilekçesi ile ankara asliye ceza mahkemesinin esas tarih ve sayılı tarihinde kesinleşip tarihinde infaz edilen hükümden kaynaklanan yasaklanmış haklarının geri verilmesi talebinde bulunmuştur açiklama talep sayılı adli sicil yasasına sayılı yasa ile maddesi olarak eklenen yasaklanmış hakların geri verilmesi kapsamında incelenip değerlendirilmesi gereken bir taleptir dosya içeriği itibarıyla maddesinin ncü fıkrası gözetilerek iyi hal konusunun yüzyüzelik kuralı da uygulanarak tesbiti için ancak duruşma açılarak sonuca varılabileceği düşünülerek başvuruya yönelik yargılamanın duruşmalı yapılması yoluna gidilmiştir sayılı türk ceza yasasında ve sayılı ceza yargılaması yöntem yasasında yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumu düzenlenmiş iken bu yasaların yerlerine yılında yürürlüğe giren sayılı türk ceza yasası ve sayılı ceza yargılaması yasasında bu kuruma yer verilmemiştir tarihinde yürürlüğe giren sayılı adli sicil yasasında da anılan kuruma yer verilmemiş iken tarihinde sayılı yasanın nci maddesi ile sayılı yasaya maddesi eklenmiş bu maddede yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumu yeniden düzenlenmiş ve anılan kurum böylece mevzuatta tekrar yer almıştır süreli hak yoksunluklarında belirtilen sürelerin dolması ile hakların tekrar elde edilmesi olanaklıdır bu nedenle süreli hak yoksunluklarında yasaklanmış hakların geri verilmesi kuralları uygulanamaz yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumu süresiz hak yoksunluklarında gündeme gelen bir kurumdur anayasanın ncı maddesindeki düzenleme bu konuda en iyi örnektir önceki düzenleme de bu doğrultuda olup sayılı yasadaki düzenleme de aynı paraleldedir çetin arslan aühfd cilt sayı yasaklanmış hakların geri verilmesi yukarıda vurgulandığı üzere süresiz hak yoksunluklarında örneğin olayımızdaki gibi anayasanın ncı maddesi kapsamında kalan süresiz hak yoksunluğunu gerektiren bir suç konusunda yılındaki düzenlemelerle yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumu da kaldırılmıştır böylece süresiz hak yoksunluğundan kurtulabilmek olanaksız kılınmıştır bu anlayıştan kısa bir süre sonra yılında dönülerek tekrar yılındaki düzenlemelere paralel biçimde çağdaş ceza hukuku anlayışından hareketle ölçülülük kuralı da gözetilerek yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumu kabul edilmiştir ancak yapılan bu yeni düzenlemelerde yılındaki düzenlemelerden ve çağdaş normlardan farklılık gösteren çok önemli noktalar da bulunmaktadıresas sayısı karar sayısı sayılı yasanın maddesinde yapılan düzenleme uyarınca cezanın infaz edilmesinden sonraki yıllık veya infazın hukuki bir nedenle sona ermesi durumunda ise kararın kesinleşmesinden sonraki yıllık süre içerisinde kişinin belirtilen bu deneme süreleri içinde bir suç işlememiş olması halinde diğer koşullar da oluşmuş ise yasaklanmış hakların geri verilmesi olanak dahilindedir cezanın infaz edilmesinden sonraki yıllık deneme süresinin dolduğu anda veya infazın hukuki bir nedenle sona ermesi durumunda ise hükmün kesinleşmesinden sonraki yıllık deneme süresinin dolduğu anda kişi için yasaklanmış hakların geri verilmesi talebinde bulunabilme hakkı doğmaktadır bu an itibariyle koşullar oluşmuş ise talep sahibi sayılı yasanın maddesinden yararlanabilmektedir talep sahibi belirtilen deneme sürelerinin maddede ifade edildiği biçimde geçirilmesiyle bu hakkını kullanabilme koşullarını elde edeceği için bu deneme sürelerinin bittiği andan itibaren başvuru yapma hakkına da sahip olacaktır doğal olarak deneme süresinden sonra işlenen suçlar ise daha önceden ortaya çıkmış ve kazanılmış olan bir hakkı ortadan kaldırmayacağı için yeni işlenen bu suçlarla ilgili süreç ise yeni duruma göre ayrıca ve farklı işleyecektir sayılı yasanın maddesi yedi fıkradan oluşmakta olup maddenin nci ve nci fıkralarında yasaklanmış hakların geri verilmesi koşulları düzenlenmiştir bu maddenin l maddesinde daha önce sayılı tcy ve sayılı cyyynda yer almayan kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve ifadesine de yer verilmiş yasaklanmış hakların geri verilebilmesi için bu ön koşulun da mutlaka sağlanması gerektiği belirtilmiştir burada kastedilen süre maddesindeki deneme süresidir böylece artık deneme süresinin de suç işlenmeden geçirilmesi bu haktan yararlanabilmek için gerçekleşmesi gereken koşullar arasına alınmıştır kişinin deneme süresi içinde suç işleyip işlemediği konusunun deneme süresi bitiminde ve talep süresince kesin olarak açıklığa kavuşturulabilmesi veya ortaya çıkarılabilmesi olanaklı değildir bu nedenle maddenin bu haliyle düzenlenmesi kişiler için yararlanmaları söz konusu olan bir haklarının ellerinden alınmalarına neden olmuştur çünkü deneme süresi dolduğunda yasaklanmış hakların geri verilmesi talebi üzerine mahkemece araştırma yapılıp kişinin deneme süresi içerisinde bir suç işleyip işlemediği de araştırılacak işlediği ileri sürülen bir suç var ise bunun akibetinin beklenmesi yoluna gidilecek akibeti beklenen soruşturma veya yargılamanın sonucunda sayılı cmy nci maddesi anlamında suçu işlemiş olduğunun kesinleşmesi halinde talep koşullarının gerçekleşmediği gözetilecektir deneme süresi içinde işlendiği kaydı bulunan ve üzerine atılan suçu işlememiş olduğunun kesinleşmesi halinde ise başka bir araştırma yapılması yoluna gidilecek midir ya da bu süre içerisinde herhangi bir kaydın söz konusu olmaması ve bulunamaması kesin olarak suç işlenmemiş olmadığı anlamına gelmekte midir i̇şin özü de burada yatmaktadır olayımızda deneme süresi içerisinde işlenen ve deneme süresi içinde sona eren veya sonuçlanan dosyaya yansıyan herhangi bir kayıt bulunmamaktadır bu durum yukarıda belirtilen nedenlerle deneme süresi içinde kesin olarak suç işlenmediği anlamına gelebilir mi anayasaya aykirilik sorunu yasaklanmış haklarının geri verilmesi talebinde bulunan herhangi bir kişi için deneme süresi içinde bir suç işlemesi durumunda hemen bu suçun sayılı yasanın maddesinde öngörülen deneme süresinde veya hemen sonrasında mutlaka ivedilikle saptanarak bir karara bağlanabileceği söylenemez her talep sahibi tarafından deneme süresi içinde biresas sayısı karar sayısı suç işlenmiş olabilecek ancak deneme süresi içerisinde veya talep tarihi itibariyle bu suçun kaydı elde edilemeyebilecek dolayısıyla akibeti beklenecek açılmış bir soruşturma veya dava bulunmayabilecektir bunun için dava zamanaşımı kurallarının da öngörüldüğü hatta bazı suçlarda dava zamanaşımı kurallarının da bulunmadığı düşünüldüğünde bu nitelikte herhangi bir olay talep tarihine kadar pekala faili meçhul de kalmış olabilecektir bu olasılık her olay ve her talep için kesin olarak söz konusudur yasaklanmış hakların geri verilmesine yönelik talep ve karardan sonra bile bahse konu deneme süresinde işlenmiş olup zamanaşımına tabi suçlarda zamanaşımı dolmadan veya zamanaşımına tabi olmayan suçlarda her zaman suç işlendiği yolunda bir yargı kararı ortaya çıkabilecektir bu olasılıklar düşünüldüğünde sayılı yasanın maddesi kapsamında mahkemelerce kişiler lehine karar verilebilmesi durumu bu düzenleme ile bütünüyle ortadan kaldırılmıştır çünkü talep anında talep sahibinin kesin olarak deneme süresi içinde suç işlemediğinin kanıtlanması olanaklı değildir deneme süresi içerisinde her talep sahibi tarafından işlenmiş olmasına rağmen dava zamanaşımına tabi olan böyle herhangi bir suç ortaya çıkmamış faili meçhul kalmış olabilecek dava zamanaşımı dolmadan her talep sahibi kişi hakkında yasaklanmış hakların geri verilmesi işleminden sonra bile açılacak bir soruşturma sonrasında mahkumiyet kararı ile sonuçlanabilecektir zamanaşımına tabi olmayan suçlar da düşünüldüğünde her talep sahibi hakkında deneme süresinde işlediği ancak faili meçhul kalan bir eylemin yaşamı boyunca her zaman yargı kararına konu olabilmesi de olanaklıdır sayılı yasanın ncı ve nci maddeleri dikkate alındığında talep sahipleri için deneme sürelerine özgü olarak suç işlenmeden geçirilmesinin bu düzenlemeler karşısında kesin olarak saptanabilmesi olanaklı değildir bu nedenle deneme süresi içinde kesin olarak suç işlenmediğinin söylenebilmesi veya bu süre içinde kesin olarak suç işlenmediğinin saptanabilmesi olanaklı değildir aksini söylemek hukuktan öte akla ve mantığa bile aykırıdır bu nedenle yapılan düzenleme karşısında sayılı yasadaki haktan yararlanılamayacak mahkemeler olumlu karar veremeyecek konulan kural amacı aşan sonuçlara neden olacaktır sonuçta temel hakların kullanılması durdurulmuş olacaktır bu olağanüstü durumlara özgü sonuç bu şekilde ortaya çıkmış olmaktadır bu boyutlar çok açıkça hukuk devleti ilke ve kurallarıyla bağdaşmamaktadır bu açıklamalar karşısında sayılı yasanın l maddesinde öngörülen ve daha önce sayılı yasa ile sayılı yasalarda yer almayan ve bu davada anayasanın nci maddesi uyarınca uygulanacak kural niteliğinde olan kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve kuralı kişinin yasaklanmış haklarının geri alınmasını talep etme hakkını elinden almaktadır i̇şlenmiş bir suçun anında veya deneme süresinde veya talep hakkı bulunduğu sürece hemen ortaya çıkması çıkabilmesi veya kayıtlara mutlaka girmesi yukarıda belirtildiği şekilde düşünülemez çünkü yukarıda belirtildiği gibi zamanaşımı kurallarının kabul edilmesi nedeniyle deneme süresi içinde işlenmiş olmasına rağmen faili saptanamamış bir konunun deneme süresinden çok çok sonra bile zamanaşımı dolana kadar bir yargı kararı ile işlenmiş sayılabileceği ya da bazı suçlarda da zaman aşımının bulunmadığı dikkate alındığında deneme süresi içinde işlenmiş olmasına rağmen faili bilinemeyen bir konunun talep sahibi kişi için ölene kadarki zaman içinde her zaman fail olduğunun yargı kararı ile saptanması durumunda bu suçu işlediğine hükmedilecek olması karşısında sayılı yasanın maddesi buesas sayısı karar sayısı haliyle temel haklara aykırı bir içerik ve nitelik taşımakta kişilerin haklarını kullanmasını adeta durdurmaktadır cumhuriyet hukuk devrimleri ile konulan kurallar ve yasaların günün koşullarına uydurulması gerekçesi ile hızlıca ve temel yasa hazırlama yöntemlerine uygun olmayan biçimde değiştirilmesi sonucunda bunların yerlerine çıkartılan ve yürürlüğe konulan yasalar kişilerin temel hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırabilmekte bu haklarından yararlanmasını engelleyebilmektedir bu nedenle sürekli söz konusu yasalarda değişikliklere gidildiği görülmektedir olayımızda ise bunun da ötesinde bir durum söz konusudur çünkü olayımızdaki örnekte yasa hükmü kişi için güvence yaratan metin olmaktan çıkmış hak ve özgürlüklerini kullanılmaz hale getiren bir araç niteliğine dönmüştür yasalar hukuk devletini geliştiren araçlar olmaktan çıkmamalı hukukun üstünlüğü gözetilmeli üstünlüğün iradesini yansıtan metinler haline dönüşmemeli hukuk devletini zayıflatan araçlar haline gelmemelidir bir hukuk devletinde konulan kuralların her şeyden önce bilinebilir erişebilir anlaşılabilir ve uygulanabilir olması gerekmektedir olayda söz konusu olan kural hakkın kullanılmasını engelleyen ve durduran uygulanınca hakkın kullanılmasını ortadan kaldıran konuluş amacına göre uygulanabilir olmayan hakkı kişinin elinden alan hak ve özgürlükten yararlanmayı olanaksız kılan bir kural niteliği taşımaktadır bu nedenle davada uygulanacak olan ve uyuşmazlığın çözümünde dayanılması gereken sayılı yasanın l maddesindeki kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve ifadesi hakkın kullanılmasını engellediği orantısız ve mutlak bir yasaklılık hali yarattığı çağdaş bir hukuk normu niteliklerinden uzak olması yönleriyle hukuk devletine aykırı olması boyutu ile anayasanın nci maddesine aykırıdır belirtilen kural kişinin temel hak ve özgürlükleri konusunda hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayan boyutu gözetildiğinde yine ayrıca devletin kişinin maddi ve manevi varlığının gelişmesi için engel olan koşulları hazırlama görevi düşünüldüğünde söz konusu boyut ve görev yönünden anayasanın nci maddesine de aykırılık ortaya çıkmış olup bu aykırılığın giderilmesi gerekmektedir cezalar ve cezalardan kaynaklanan hak yoksunluklarının sonsuz olması çağdaş ceza hukuku anlayışı ile bağdaşmamaktadır bu nedenle esas sayılı kararın anayasanın ncı maddesi kapsamında kalan suçlardan olduğu ve süresiz hak yoksunluğu yarattığı gözetildiğinde bu süresiz hak yoksunluğunun kaldırılabilmesi için kişinin yasaklanmış haklarının geri verilmesi gerekmektedir ki bu haklardan yararlanılabilmesi için de yukarıda belirtildiği üzere hukuk devletine aykırı biçimde konulan sayılı yasanın l maddesindeki ifade bu yönü ile kişinin dokunulmaz devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve özgürlüğünden yararlanmasını engellediğinden anayasanın nci maddesine aykırılık durumunu ortaya çıkarmıştır kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin kullanılmasının durdurulması ancak sıkıyönetim savaş seferberlik veya olağanüstü hallerde anayasanın nci maddesinde belirtilen bu durumlarda sözkonusudur ki yukarıda belirtilen şekilde hukuk devleti kurallarına aykırı bir biçimde düzenlenen ve daha önce mevzuatta yer almayan içerikteki söz konusu kural sonuçları itibariyle anayasanın nci maddesinde düzenlenen bir durumu ortaya çıkarmıştır sivil demokratik bir hukuk devletinde böyle bir durum düşünülemez bu nedenle anayasanın nci maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı bir durumda adeta bu maddeyi süresiz biresas sayısı karar sayısı şekilde uygulanır kılarak sayılı yasanın maddesinde düzenlenen hakkın kullanılmasının durdurulması açıkça anayasanın nci maddesinde öngörülmeyen bir durumun yaratılması nedeniyle ortaya çıkan ve bu anayasa maddesiyle örtüşen sonuç çağdaş bir demokraside söz konusu olamayacağı için anayasanın bu maddesine de aykırılık oluşturmaktadır anayasanın nci maddesinde herkesin hukuksal yollarla hak arama özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmiş olup sayılı yasanın maddesinde belirtilen haktan yararlanma konusunda öngörülen bu düzenleme karşısında hiç bir talep sahibinin deneme süresi içinde suç işlemediğini kesin olarak ispatlama şansı ve olanağı sözkonusu olmadığından bu koşullarda mahkemelere yapılan başvurulardan herhanbir olumlu sonuç elde edilebilmesi olanaklı değildir bu durum hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırmaktadır bu sonuçta anayasanın ncı maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır bu nedenle talep ve davanın incelenmesinde ve uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken sayılı yasanın l maddesinde yer alan kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve ifadesini anayasaya aykırı olması nedeniyle iptali ve uygulanmasının giderilmesi olanaksız sonuçlar yaratması karşısında yürürlüğünün de durdurulması için anayasa mahkemesine başvuru yapmak gerekmiştir bu başvurunun ya dosya üzerinden veya duruşma açılıp hükümlünün dinlenilmesi yoluyla iki yöntemden biriyle sonuçlandırılabileceği sayılı yasanın ncü maddesinde düzenlenmiş olup kişi için talebine konu hakları ve verilecek kararın sonuçları gözetildiğinde incelemenin evrak üzerinde de yapılabileceği yolundaki düzenleme maddi ve hukuki gerçekliği ortaya çıkarmaya elverişli olmadığından hukuk devleti ve hak arama özgürlüğüne yönelik anayasanın nci ve nci maddedeki kurallarla bağdaşmamaktadır bu nedenle sayılı yasanın maddesindeki dosya üzerinde inceleme yaparak ya da ifadesi de anayasaya aykırılık oluşturmaktadır sonuç yukarıda açıklanan nedenlerle davada uyuşmazlığın çözümü için uygulanması gereken sayılı yasanın b maddesinde yer alan kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve ifadesinin anayasanın ncı maddelerine aykırı olması nedeniyle iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına başvuru konusu kuralın açıkça anayasaya aykırı olması ve uygulanması nedeniyle de giderilmesi olanaksız durumlar ortaya çıkabileceği gözetilerek yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesinin istenilmesine sayılı yasanın maddesindeki dosya üzerinde inceleme yaparak ya da ifadesinin anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olması nedeniyle iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına anayasa mahkemesi kararına kadar anayasanın maddesi uyarınca yargılamanın geri bırakılmasına bu nedenle inceleme duruşmanın günü saat bırakılmasına karar verildi | 2,027 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı çalışanların tasarrufa teşvik edilmesi ve bu tasarrufların değerlendirilmesine dair kanun esas itibariyle bir zorunlu tasarruf sistemi getirmiştir yasanın maddesiyle belirlenen kapsamdakilerin gelirlerinden ayrılacak tutara devlet veya işveren katkıda bulunacak bu suretle oluşturulan fon değerlendirilerek çalışanlar tasarrufa teşvik edilmiş ve bu tasarrufun getirilerinden faydalanmış olacaklardır sayılı yasanın maddesi uyarınca aylıklarını sayılı devlet memurları kanunu sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanunu sayılı hakimler ve savcılar kanunu ve sayılı yükseköğretim personel kanunu hükümlerine göre almakta olan kamu görevlileri ile kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kuruluşlarda çalışanların on ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin kanunları uyarınca sözleşmeli statüde çalışan personelin aylık ve ücretlerinden tasarruf kesintisi yapılır bu tasarruflara devlet veya ilgili işverenlerin katkısı sağlanır sayılı esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar sosyal sigortalar kanununa tabi olarak çalışanlar gelirlerinin bu kanun hükümlerine göre belirlenecek kısmını tasarruf olarak her ay ilgili banka şubesine yatırırlar tasarruf kesintisi kapsamındaki memur sözleşmeli ve diğer kamu personeli ile işçilerin ücret gelirlerinden resen kesilmekte sayılı yasaya tabi olanlar tarafından ise zorunlu olarak ilgili banka hesabına yatırılmaktadır yasayla tc ziraat bankası ankara merkez şubesinde oluşturulan çalışanların tasarruflarını teşvik hesabında toplanan tasarruf ve katkılar yüksek planlama kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde verimi yüksek yatırımlarda değerlendirilmekte süreklilik ve bir bütünlük arzeden bu sistem içinde ilgililerin tasarruf katkı ve nemalarının tümüne tasarruf edebilmeleri için emekli olmaları ya da ölmeleri gerekmektedir yıl sonunda eğer isterlerse sadece tasarruf tutarları yılın sonunda da tasarruf katkı tutarları ve nemanın ini almak suretiyle tasarrufta bulunan kişilerin sistemden ayrılabilmesine imkan tanınmıştır sayılı yasa kapsamındakiler aynı zamanda bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında olup zorunlu tasarruf sistemi sosyal güvenlik politikası aracı olarak öngörülmemiştir tasarruf katkı ve neması toplamına ancak ölüm ve emeklilik hallerinde tasarruf edilebilmesi bu sisteme sosyal güvenlik kurumu niteliği kazandırmayacaktır dava konusu işlem sayılı yasanın maddesinde öngörüldüğü üzere en az altı yıl tasarruf etmediği emekliye ayrılmadığı ve mirasçıları açısından vefat etmediğinden davacı adına açılan tasarruf teşvik hesabından herhangi bir ödeme yapılmamasına ilişkin olmakla birlikte davacıya ödenebilecek tutar sayılı yasa uyarınca yapılan tasarruf kesintisiesas sayısı karar sayısı sağlanan devlet katkısı bunların nemaları olup madde yasanın bütünlüğünden ayrılabilir nitelikte bulunmadığından sayılı yasayı bir bütün halinde anayasaya uygunluğu açısından incelemek ve itiraz başvurusuna konu etmek zorunlu hale gelmiştir hukuk devleti herşeyden önce bütün faaliyetlerinde hukukun genel ilkeleri ile bağlayıcılığı ve üstünlüğü olan anayasa hükümlerine uygun hareket etmek zorundadır anayasamızın maddesinde kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlandıran ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak insanın maddi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak maddede sosyal hukuk devleti niteliği vurgulanan türkiye cumhuriyeti devletinin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır anayasanın i̇kinci kısım kişinin hakları ve ödevleri başlıklı i̇kinci bölümü maddesi uyarınca herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla yasayla sınırlanabilir tasarruf tanımı gereği istediği gibi kullanma yetkisini içerdiği gibi iktisadi olarak elde edilen yani menkul mülkiyetine konu olan gelirin tüketilmeyen kısmını ifade etmektedir sayılı yasayla kişilerin gelirlerine tümüyle tasarruf edebilme hakları ellerinden alınmaktadır mülkiyet hakkının bu şekilde sınırlandırılmasının sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı ve bu sınırlamada kamu yararı amacı olup olmadığı yine anayasa hükümleri ışığında incelenecektir anayasayla teminat altına alınan sosyal ve ekonomik haklardan olan çalışma ve sözleşme özgürlüğü maddede düzenlenmiştir buna göre herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir özel teşebbüsler kurmak serbesttir devlet özel teşebbüslerin sosyal amaçlara uygun yürümesini sağlayacak tedbirleri alır maddede de çalışmanın herkesin hakkı olduğu ve devletin çalışanların hayat seviyelerini yükseltmek için gerekli tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır çalışmakla elde edilen gelirlerden faydalanabilmek ve bu gelire tasarruf edebilme hakkı çalışma özgürlüğünün esaslı unsurlarındandır kişiler gelirlerini diledikleri alanda ve diledikleri kısmıyla değerlendirebilirler tasarruf hürriyeti çalışma sözleşme ve teşebbüs hürriyetlerinin ayrılmaz gereği olduğundan devlet çalışanların ve müteşebbislerin elde ettikleri vergilendirilmiş gelirleri belli alanlarda tasarruf etmelerini yasayla zorunlu hale getiremez ancak teşvik edebilir sayılı yasa adının aksine teşvik değil adına tasarruf edilenlerin iradesi dışındaki yatırımlarda değerlendirilecek vadeyi de kendi belirlediği bir zorunlu tasarruf sistemi öngörmüştür sayılı yasanın sayılı yasaya tabi olanlar dışında emeği karşılığı ücret geliri elde edenleri kapsadığı ve bunların tasarruf haklarının elinden alınmasına ilişkin olduğu dikkate alındığında anayasanın ücret gelirine ilişkin hükümlerinin de irdelenmesi zorunlu hale gelmektedir ücrette adalet sağlanması başlıklı anayasanın maddesi ücret emeğin karşılığıdır ve devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır hükümlerini getirmiştiresas sayısı karar sayısı devletin kendi belirlediği veya tarafların karşılıklı iradelerinin uzlaşmasıyla belirlenen ücret gelirinin bir kısmının bu gelir henüz elde edilmeden yani çalışanların tasarrufuna geçmeden kesilmesi çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde edebilmelerini ve emeklerinin karşılığını alabilmelerini engellemektedir diğer taraftan sayılı yasa kapsamındakilerin bir bölümü asgari ücretle çalıştıklarından ve sayılı yasayla asgari ücret düzeyinde gelir elde edebilmeleri dahi engellendiğinden ayrıca anayasal bir kurum olan asgari ücretin de incelenmesinde fayda görülmüştür anayasanın maddesinde devletin sosyalliği gereği olan asgari ücretin tesbitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu gözönünde bulundurulur hükmüne yer verilmiş asgari ücret hukuk sisteminde esasa itibariyle i̇ş hukuku mevzuatı çerçevesinde tanımlanmıştır buna göre sayılı i̇ş kanununun maddesinde öngörülen asgari ücret işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda konut giyim sağlık ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir sayılı yasayla kişilerin ancak asgari ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde belirlenen ve esasen vergilendirilen ücretlerinden tasarruf kesintisi yapılmaktadır hukuken ve fiilen tasarrufa ayrılabilecek kısmı bulunmayan ücretten yapılan tasarruf kesintisinin anayasanın maddesiyle yasaklanan angarya niteliğinde bulunduğu sonucuna ulaşılabilmesi hukuken olanaksız değildir şu ana kadar aktarıldığı üzere sayılı yasayla kapsamındaki çalışanların gelirlerinden bir kısmının tasarruf adı altında kesilmesi ve böylece menkul mülkiyeti haklarının ellerinden alınmasının sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmadığı görülmektedir sayılı yasanın kamu yararına uygun olup olmadığının tartışması aşamasında kamu yararı kavramının subjektif niteliği itibariyle yasama faaliyetlerine yansıtılan gerekçelerin dayanak alınması uygundur kamu varlıklarının ve hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin yasal düzenlemeler ve uygulamaları kâr saikiyle hareket eden özel teşebbüslerin daha rantabl çalıştığı devletin sosyallik vasfı nedeniyle iktisadi faaliyetlerini müdebbir tüccar gibi yönlendiremeyeceğinden serbest piyasa ekonomisi içinde anayasayla öngörülen nitelikleri gerektirmedikçe rol almamasının zorunlu olduğu yolundaki gerekçelere dayandırılmaktadır kişilerin gelirlerinin tasarrufa ayrıldıkları kısmının yine kendileri tarafından değerlendirilmesi yerine devletin kişiler adına tasarruflarını nemalandıracak olması bu haliyle kamu yararına aykırı olmaktadır nitekim çalışanların tasarruflarını teşvik hesabında toplanan meblağların iktisadi ve ekonomik koşullar içerisinde gereği gibi değerlendirilmediği hatta bu hesapta bulunması gereken tutarın bulunmadığı yolundaki iddialar zaman zaman kamuoyunda tartışılmaktadır anayasa mahkemesi kararıyla da belirlendiği üzere hukuk devletinde yasama faaliyetlerinin kamu yararını temini amaçlaması şarttır bir yasa çıkartıldığı zaman kamu yararına dayanıyor olsa dahi koşulların değişmesi sonucunda kamu yararını karşılayamaz duruma geldiğinde anayasanın maddesi kuralına aykırı nitelik kazanır kamu yararını sağlamayan sayılı yasa bu yönüyle de anayasaya aykırı bulunmaktadır öte yandan gerçek kişilerden ücret geliri elde edenler ve sayılı yasaya tabi olanları kapsayan sayılı yasa tasarruf konusunda kanun önünde eşit olması gereken ve elde ettiği gelirin tüketilmeyen kısmını tasarruf edebilecek diğer gerçek ve tüzelkişileriesas sayısı karar sayısı kapsamına almadığından anayasanın maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine de aykırıdır açıklanan nedenlerle kapsamındaki çalışanların mülkiyet hakkını sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde ve kamu yararına aykırı olarak sınırlandıran sayılı çalışanların tasarrufa teşvik edilmesi ve bu tasarrufların değerlendirilmesine dair kanunun bütünü itibariyle anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan yasanın iptali istemiyle ve itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar bekletilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 1,209 |
esas sayısı karar sayısı a anayasaya göre olağanüstü hal hukuki rejimi ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin hukuki niteliği çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit veya tehlikenin mevcudiyeti halinde bu tehdit ve tehlikenin olağan tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak derecede ciddi olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin devlet organlarına istediğini yapma olanağı tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimin askıya alınması değil devletin veya ulusun varlığına yönelik ciddi bir tehdit veya tehlikenin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve en kısa sürede olağan hukuk düzenine dönülmesini sağlamak amacıyla geçici bir süreyle yürütme organına hızlı ve etkili tedbirler alma ve temel hak ve özgürlüklere müdahale olanağı verir ancak anayasa bu yetkilerin sınırını açık bir şekilde çizmiştir ve devlet organlarının hukuk devleti dışına çıkmasına olanak tanımaz tüm devlet organları olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır nitekim anayasa mahkemesi de tarihli kararlarında demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez olağanüstü yönetimler kaynağını anayasada bulan anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir ayrıca olağanüstü hal yönetimlerinin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır bu nedenle olağanüstü yönetim usulleri yürütme organına önemli yetkiler vermesine hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına karşın demokrasilerde sonuçta bir ‘hukuk rejimi dir kt diyerek olağanüstü hal rejiminin hukuki ve sınırlı aynı zamanda da anayasal düzeni askıya almayı değil korumayı ve savunmayı amaçlayan bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamıştır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz olağanüstü halin tabi olduğu hukuki rejim anayasa olağanüstü hal döneminde uygulanacak hukuk rejimini çeşitli maddelerde ortaya koymuştur öncelikle olağanüstü halin hangi hallerde ve kim tarafından ve nasıl ilan edileceği hangi yetkilerin kullanılacağı ilâ maddelerde ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisinin usulü ve kapsamı belirlenmiştir diğer taraftan anayasanın maddesi olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklere getirilebilecek sınırlamaların kapsamını ve sınırlarını belirlemiştir nihayet maddede ohal khklarının anayasal denetimi konusu düzenlenmiştir dolayısıyla ohalesas sayısı karar sayısı rejiminin hukuki çerçevesi başta bu hükümler olmak üzere anayasanın bütünü ve özellikle de temel ilkeler gözetilerek belirlenebilir anayasası çağdaş anayasal demokrasilere uygun olarak olağanüstü yönetim usullerini ve bunların sınırlarını maddeler arasında olağanüstü hal sıkıyönetim seferberlik ve savaş hali olarak belirlemiştir olağanüstü hal tabii afet ve ağır ekonomik bunalım md ile şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması md sebepleriyle cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından yurdun bir ya da birden fazla bölgesinde ya da tamamında süresi altı ayı aşmamak üzere ilan edilebilir anayasanın maddesine göre olağanüstü hal ilan edilebilmesi için cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun milli güvenlik kurulunun görüşünü alması gerekir söz konusu karar tbmmnin onayına sunulur anayasası maddesinde olağanüstü hallerde maddesinde sıkıyönetimde yürütme organına özel bir yetki vererek cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma olanağı tanımıştır anayasa ve maddelerinde olağanüstü dönemlerde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameleri bakanlar kurulunun olağan zamanlarda sahip olduğu kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinden pek çok açıdan farklı düzenlemektedir olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir anayasanın maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir ancak bu hükmün anayasanın maddesi ile birlikte yorumlanması gerekir anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında belli konuların olağanüstü hal kanununda düzenleneceği belirtilmiştir buna göre madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere anayasanın maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne surette alınacağı kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağan üstü hal kanununda düzenlenir burada sayılan belirli konuların olağanüstü hal yasasında düzenlenmesi zorunlu olduğundan bu konular khklarla düzenlenemeyecektir merih öden anayasa mahkemesi ve olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi ankara üniversitesi hukuk fakültesi dergisi s dolayısıyla ohal khkları ile olağan üstü hal kanununda değişiklik yapılması da mümkün değildir aym kararı kt kt dolayısıyla anayasanın maddesinde belirtilen ohal khkları ile temel hakların düzenlenebileceği kuralı bütün temel hakların doğrudan bu khklar ile düzenlenebileceği anlamına gelmemektedir aksine maddede belirtildiği gibi temel hakların ohalde nasıl sınırlandırılacağı ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir ohal kanununda öngörülmeyen bir temel hak sınırlandırmasının doğrudan ohal khksı ile yapılması mümkün değildir ohal khklarının temel haklara ilişkin düzenleme alanı ancak ohal kanununda yer alan sınırlamaların somut olağanüstü halde nasıl uygulanacağını belirlemektiresas sayısı karar sayısı maddeye dayanarak temel hakların doğrudan ohal khkları ile düzenlenebileceğini kabul etmek maddeyi yok saymak anlamına gelecektir doğrudan olağanüstü hali düzenleyen maddeyi göz ardı ederek maddedeki istisna hükmünün ohal khkları ile temel hakları mutlak bir şekilde düzenleme yetkisi verdiğini kabul etmek mümkün değildir i̇kinci olarak anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir dolayısıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi konu bakımından sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb göz önünde bulundurularak belirlenebilir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir aymye göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek khklere anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez bunun tersi bir anlayış anayasa ve olağanüstü hal yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur oysa anayasa olağan anayasal düzenden ayrı ne gibi olağanüstü yönetimler kurulabileceğini saptamış ve bunların statülerinin de yasayla düzenlenmesini öngörmüştür olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü haller ve sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinden ibarettir anayasa bu olağanüstü yönetimlerin hangi ilkelere göre düzenleneceğini açıkça göstermiştir halde bu sayılanlar dışında farklı bir olağanüstü yönetim usulü yasayla dahi düzenlenemez e k üçüncü olarak olağanüstü halin belirli bir bölge veya bölgelerde ilan edilmesi halinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir dördüncü olarak olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu hallerin ilân edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır son olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekliesas sayısı karar sayısı değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur olağanüstü hallerde yürütme organı kendisine tanınan yetkileri ancak demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine uygun olarak kullanabilir olağanüstü hal dönemlerinde yürütme organının hukuk içinde kalmasını sağlayacak en etkili denetim kuşkusuz ki yargısal denetimdir demokratik olmayan rejimler de olağanüstü hal ilan edebilir bir rejimin demokratik niteliği olağan dönemler kadar olağanüstü dönemlerde de yürütme organının bu dönemde kullandığı yetkileri keyfi biçimde veya kötüye kullanıp kullanmadığının temel hak ve özgürlüklerin kullanımını durumun gerektirdiğinden daha geniş ölçüde sınırlandırıp sınırlandırmadığının tarafsız ve bağımsız yargı tarafından denetlenip denetlenemediğinde kendini gösterir bir başka ifadeyle yürütme organının olağanüstü halde alacağı tedbirlerin anayasa ve yasaların çizdiği sınırlar içinde alınıp alınmadığının demokratik anayasal düzeni koruma ve savunma amacına yönelik olup olmadığının bu amacı gerçekleştirmek için elverişli gerekli ve orantılı olup olmadığının denetimi yargı organı tarafından yapılır olağanüstü halde temel haklar rejimi olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlükler rejiminin nasıl etkileneceği de anayasanın çeşitli maddelerinde ortaya konulmuştur anayasanın maddesi olağanüstü hal hukuki rejiminin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır bu maddede olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklere yapılacak müdahalenin çerçevesi ve sınırları belirlenmektedir buna göre savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz kimse din vicdan düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bundan dolayı suçlanamaz suç ve cezalar geçmişe yürütülemez suçluluğu mahkeme karar ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz denilmektedir bu hükme göre olağanüstü hallerde alınacak önlemler hem ölçülülük ilkesine hem de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamalıdır milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler olağanüstü halde alınacak tedbirlerin hukukun genel ilkelerine ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ai̇hs uluslar arası medeni ve siyasi haklar sözleşmesi umshs cenevre sözleşmeleri gibi türkiye cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerin kurduğu ve sözleşme hükümlerini yorumlayan yargısal ve yarı yargısal organların kararlarına aykırı düşmemesi anlamına gelir anayasa mahkemesi de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri bu şekilde ifade etmektedir kesas sayısı karar sayısı diğer taraftan maddenin ikinci fıkrasında olağanüstü hallerde dahi dokunulamayacak temel hak ve özgürlüklere yer verilmiştir dolayısıyla olağanüstü hallerde bazı temel hak ve özgürlüklere olağan dönemlerdekine göre daha fazla müdahale edilmesine izin verilmiş olmakla birlikte bu yetkilerin keyfi olarak ve tamamen denetimsiz bir şekilde kullanılabileceği ve temel hak ve özgürlüklere sınırsız bir şekilde müdahale edilebileceği anlamına gelmemektedir yukarıda da belirtildiği gibi öncelikle temel hak ve özgürlüklere yapılacak müdahalelerin durumun gerektirdiği ölçüyü aşmaması gerekir buradaki ölçülülük anayasanın maddesinde öngörülen ölçülülük ilkesine göre daha katı bir ölçülülük anlamına gelmektedir uluslararası hukuka yapılan atıf dolayısıyla başta avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesi olmak üzere olağanüstü hallere ilişkin hüküm içeren ve türkiyenin taraf olduğu tüm sözleşmelerdeki ilgili hükümler ve bunlara ilişkin uluslararası organların kararları göz önüne alınmalıdır mesela ai̇hsin maddesi olağanüstü hallerde temel haklara yapılacak müdahalelerin durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüyü aşmamasını gerektirmektedir aynı şekilde uluslararası medeni ve siyasi haklar sözleşmesinin umshs maddesinde de temel haklara yapılacak müdahalenin durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüyü aşmamasını öngörmektedir bu da buradaki ölçülülük gereğinin katı bir ölçülülük olduğunu daha açık bir şekilde ifade etmektedir dolayısıyla kamu otoriteleri bir temel hakka olağan dönemdekine göre daha fazla müdahale ettiklerinde niçin bu müdahalenin mutlak bir gereklilik olduğunu açıklamaları gerekir ai̇hm özellikle devletlerin krizin gerektirdiği ölçüyü aşıp aşmadıklarını denetleme konusunda kendini yetkili görmektedir mahkeme bu denetim yetkisini kullanırken askıya almanın etkilediği hakların niteliği olağanüstü durumun süresi ve olağanüstü duruma yol açan nedenler gibi konuyla ilgili çeşitli etmenleri göz önünde bulundurur brannigan and mcbridebirleşik krallık lawless i̇rlanda i̇rlandabirleşik krallık aksoytürkiye nuray şentürkiye umshs hükümlerinin taraf devletler tarafından sınırlanmasına ve askıya alınmasına ilişkin ölçütleri belirleyen tarihli bm siracusa i̇lkelerine un doc ecn annex göre devletin sözleşme hükümlerini askıya aldığı herhangi bir tedbir ulusun yaşamına karşı oluşan tehdidi ortadan kaldırmak için mutlak olarak gerekli ve tehdidin mahiyetiyle ve yaygınlığıyla orantılı olmalıdır bu tedbirlerin durumun mutlak biçimde gerektirdiği nitelikte olup olmadığının tespitinde ulusal makamların değerlendirmesi kesin olarak kabul edilemez anayasanın maddesi olağanüstü hallerde bile askıya alınamayacak ya da ihlal edilemeyecek bir hak ve özgürlükler alanı yaratmaktadır birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz kimse din vicdan düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz suç ve cezalar geçmişe yürütülemez suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz ai̇hs ve umshs de anayasanın maddesinde olduğu gibi olağanüstü hallerde de ihlal edilemeyecek çekirdek bir hak ve özgürlükler alanı öngörmektedir ai̇hsnin maddesi ile yaşam hakkı işkence ve kötü muamele yasağı kölelik ve kulluk yasağı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkelerinin olağanüstü dönemlerde bile ihlal edilmesi yasaklanmaktadır bunlara nolu protokol ile getirilen ölüm cezası yasağı ile noluesas sayısı karar sayısı protokolün bir suç nedeni ile iki kez yargılanmayı yasaklayan hükmünü de eklemek gerekir ayrıca ai̇hme göre ai̇hsde açıkça öngörülmemiş olmakla birlikte doğası ve niteliği gereği askıya alınması mümkün olamayacak başka bazı haklar da vardır ai̇hme göre sözleşmenin maddesinde yer almamakla birlikte maddede öngörülen ayrımcılık yasağı bu nitelikteki haklar arasında yer alır i̇rlanda birleşik krallık ai̇hsnin taraf devletlere ve kişilere sözleşmede tanınan hakları kötüye kullanamayacağına ilişkin maddesi ile hak ve özgürlüklere yapılacak sınırlamaların öngörülen amaca uygun olmasını şart koşan maddesi de niteliği gereği sınırlamaya konu olamaz umshsnin maddesi de sözleşmenin yaşam hakkı işkence ve kötü muamele yasağı ayrımcılık yasağı borç nedeniyle hapis yasağı suç ve cezaların kanuniliği kişi olarak tanınma hakkı düşünce vicdan ve din özgürlüğüne ilişkin maddelerinin taraf devletler tarafından askıya alınmasına izin vermemektedir dolayısıyla anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulmaz haklar uluslararası hukuka yapılan atıf dolayısıyla da biraz daha genişlemiştir mesela ai̇hsin maddesi anayasanın maddesinde yer almayan kölelik ve kulluk yasağı hakkını da dokunulamayacak haklar arasında saymıştır umshsnin maddesinde de salt akdi yükümlülüğü yerine getirememiş olma dolayısıyla hapsedilememe herkesin hukuk önünde kişi olarak tanınma hakkım düşünce vicdan ve din özgürlüğü hakları dokunulamaz haklar arasında sayılmıştır sonuç olarak anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hakların yanı sıra birinci fıkradaki uluslararası hukuka atıf dolayısıyla bu sözleşmelerde yer alan dokunulmaz haklar da sınırlandırılamayacak haklar arasında yer almaktadır anayasanın maddesinde yer alan hak ve özgürlükler ai̇hs ve umshs gibi türkiyenin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri çerçevesindeki dokunulmaz haklarla birlikte ele alınmalı ve yorumlanmalıdır yukarıda açıklandığı gibi anayasanın maddesinde öngörülen ilave sınırlamalar anayasanın maddesi gereği ancak olağanüstü hal kanunu ile düzenlenebilir doğrudan ohal khkları ile temel haklara yönelik sınırlama öngörülemez ancak ohal kanununda yapılan düzenlemelerin somut ohal sürecinde nasıl uygulanacağına ilişkin düzenlemeler ohal khksı ile yapılabilir bir konu ohal kanununda düzenlenmemişse khk ile doğrudan düzenlenmesi anayasanın maddesine aykırılık oluşturur ohal khklarının hukuki niteliği ve onaylanması bu ilkeler çerçevesinde olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin niteliğini ve onaylanmasını da açıklığa kavuşturmak gerekmektedir yukarıdaki ilkeler çerçevesinde ohal khkları sadece olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde ve olağanüstü hal süresince uygulanmak üzere çıkarılabilecek düzenlemelerdir dolayısıyla ohal khkları niteliği itibariyle geçici olup sürekli etki doğuracak şekilde hükümler ve düzenlemeler içeremezler bu nedenle ne olağanüstü hal kanununda ne de diğer kanunlarda değişiklik yapamazlar diğer taraftan ohal khkları ile temel hak özgürlükler doğrudan sınırlandırılamaz ve durdurulamaz çünkü anayasanın maddesinde bu yetkinin yalnızca olağanüstü kanunu ile kullanılabileceği düzenlenmiştir bunun sonucu olarak sınırlama ve durdurma hükümleri ohal kanunu ile düzenlenebilecek bu sınırlamaların ohalde somut olarak nasıl uygulanacağı ise ohal khksı ile belirlenebilecektir mesela özgürlük ve güvenlik hakkının ohalde yargıç önüne çıkarmadan ne kadar süreyle gözaltında tutulmak suretiyle sınırlandırılabileceği ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir ohal khksı ise somut ohal uygulamasında kanundaki bu sınırlama hükmünün nasıl uygulanacağını düzenleyebilir aksi halde anayasanın maddesine aykırılık oluşacaktıresas sayısı karar sayısı bu açıdan ohal khklarının tbmm tarafından onaylanmasının hukuki niteliğini de açıklığa kavuşturmak gerekmektedir her ne kadar anayasada ve i̇çtüzükte khkların tbmm tarafından onaylanmasından söz edilmekte ve görüşmelerin kanunların tabi olduğu usule göre gerçekleştirileceği belirtilmekteyse de onaylamanın bir karar ile mi yoksa kanun şeklinde mi olması gerektiği konusunda bir açıklık bulunmamaktadır uygulamada ise tbmm onaylamayı kanun şeklinde yapmaktadır bunu da uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi ayrı bir onay kanunu ile değil doğrudan metni onaylayarak kanunlaştırma şeklinde gerçekleştirmektedir doğrusu ohal khklarının tbmm tarafından onaylanması ilk defa yılında gerçekleştirilmiştir daha önceki ohal uygulamalarında tbmm herhangi bir onay kararı almamıştır bunda dönemde i̇çtüzükte onay için herhangi bir süre öngörülmemiş olmasının da etkisi olduğu söylenebilir i̇çtüzüğün ohal khklarının bir ay içinde onaylanmasını zorunlu tutan maddesi tarihli numaralı kararla i̇çtüzüğe eklenmiştir ancak daha önce açtığımız yokluğun tespiti ve şekil denetimi davasında ileri sürdüğümüz gibi onaylamanın bu şekilde yapılması ohal khklarını sürekli kanunlara dönüştürmekte ve ohalin geçiciliği ile bağdaşmayacak şekilde ohal işlemlerini kalıcı hale getirmektedir sadece ohal süresince uygulanacak tedbirleri düzenleyebilen bir khknın kanun şeklinde onaylanarak sürekli hale getirilmesi yasama yetkisinin devri anlamına gelmektedir diğer taraftan dava konusu düzenlemede olduğu gibi khk adı altında bir kişinin kamu görevinden çıkarılması bir yayın organının kapatılması bir mala el konulması gibi bireysel işlemlerin yapıldığı durumlarda mesele daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır zira bir kanun ancak başka bir kanun ile yürürlükten kaldırılabilir veya anayasa mahkemesi tarafından iptal edilebilir bunun dışında bir kanunun yürürlükten kaldırılması söz konusu olamaz bu durumda khk ile yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğunun tespiti halinde ancak yeni bir kanun ile bu işlemi düzeltmek gerekecektir ancak sayılı yasa ile kurulan komisyona khk ile yapılan işlemleri inceleme ve başvuruları kabul etme yetkisi tanınmıştır başka bir deyimle kanun hükmünü bir idari komisyonun ortadan kaldırmasına olanak tanınmıştır bu bile tek başına yapılan işlemlerin hukuk düzenini nasıl altüst ettiğini göstermeye yeterlidir doğrusu geçici nitelikte olan ohal khklarını tbmm kararı ile onaylamaktır ancak bu şekilde ohal uygulaması yürürlükten kaldırıldığında ohal khkları da kendiliğinden yürürlükten kalkar aksi halde ohal khklarının tbmm onayı ile kanun haline geldiğinin kabul edilmesiyle doğası gereği geçici nitelik taşıması gereken düzenlemeler genel ve sürekli kurallara dönüşür ki bu anayasanın öngördüğü ohal rejimine tamamen aykırı olarak yasama yetkisinin fiilen yürütme organına geçirilmesi anlamına gelir yasama çoğunluğunun yürütme organını elinde bulunduran partiye ait olduğu göz önüne alındığında ohal fiilen yasamanın by pass edilmesi anlamına gelecektir ki son iki yılda yaşananlar bunu açık bir şekilde göstermiştir ohal khklarının denetimi anayasanın maddesine göre olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla anayasa mahkemesinde dava açılamazesas sayısı karar sayısı bu hükmün anlam ve kapsamının anayasanın bütünlüğü içinde ele alınması kaçınılmazdır sistematik yorum ilkesi bir anayasa hükmünün anlamının anayasanın diğer bütün kuralları ile birlikte ele alınarak anayasa kurallarının bir biri ile uyumlu bir şekilde anlamlandırılmasını gerektirir nitekim anayasa mahkemesi pek çok kararında sistematik yorum ilkesine dayanarak hiçbir sınırlama hükmü içermeyen temel hakların anayasanın diğer hükümlerinden kaynaklanan sınırlarının olduğuna dikkat çekmiştir kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi özü itibariyle bir yasama yetkisidir ve anayasanın maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine bizzat anayasa tarafından öngörülmüş bir istisnadır olağan dönemde bu yetki anayasanın maddesi gereği tbmm tarafından çıkarılacak bir yetki kanunu üzerine kullanılabilirken olağanüstü dönemlerde herhangi bir yetki kanununa dahi ihtiyaç duyulmadan doğrudan yürütme organı tarafından kullanılabilecektir ancak ohal khkları ile genel ve sürekli düzenlemeler yapılması mümkün değildir anayasanın maddesinde ohal khkları konu yer ve süre bakımından sınırlandırılmıştır buna göre ohal khkları ile ancak olağanüstü halin gerekli kıldığı hususlar düzenlenebilir bu da bu khklarla konu yer ve süre bakımından sınırlı düzenlemeler yapabileceği anlamına gelmektedir olağanüstü halin genel rejimi ohal kanunu ile düzenleneceğinden ohal khkları ile ne ohal kanununda ne de diğer kanunlarda değişiklik yapılamaz yukarıda açıklanan ohal hukuki rejimi ve temel haklar rejimi ile ohal khklarının kapsamı bu şekilde sınırlandırıldığı için anayasa koyucu bu khkların yargısal denetimini yasaklamıştır anayasanın maddesinde yer alan ohal khklarının denetim yasağının kapsamının öncelikle anayasanın ve maddelerinde öngörülen ve yukarıda açıklanan mutlak sınırlamaların göz önünde tutularak belirlenmesi ve bu sınırlamalara uymayan düzenlemelerin ohal khksı niteliği taşımadığından denetim yasağı kapsamı dışında tutulması demokratik hukuk devleti olmanın zorunlu sonucudur ve anayasanın sistematik yorumu bunu gerektirir anayasanın maddesinde güvenceye alınmış olan demokratik hukuk devleti ilkesi anayasanın bütün diğer hükümleri yorumlanırken kaçınılmaz olarak göz önünde tutulmalıdır hukuk devleti özü itibariyle keyfi yönetimin reddi olup tüm kamusal yetkilerin anayasaya ve hukuka uygun olarak kullanıldığı bireylerin haklarının keyfi müdahalelere karşı korunduğu ve tüm bireylerin hukuk önünde eşitliğinin güvence altına alındığı bir hukuki ve siyasi sistemi ifade eder demokratik hukuk devleti ilkesi bir taraftan egemenliği ulus adına kullanacak organların serbest seçimler yoluyla bizzat halk tarafından seçilmesini diğer taraftan bu organların da doğrudan milletin iradesi olan anayasaya uygun hareket etmesini ve yetkilerini anayasal ilke ve kurallar çerçevesinde kullanmasının güvence altına alınmasını gerektirir anayasa yargısını ve anayasa mahkemelerini ortaya çıkaran bu sınırlı demokrasi ilkesi olup anayasal demokrasi olarak nitelenmektedir anayasa yargısı anayasal demokrasi ilkesinin ürünüdür anayasamızda anayasal demokrasi ilkesi ifadesini cumhuriyetin değiştirilemez niteliklerini düzenleyen maddede insan haklarına saygılı demokratik laik hukuk devleti şeklinde bulmuştur bu ilkenin somut yansımalarından biri de anayasanın maddesinde yer alan hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı ilkesidir bu ilke hem kişiler hem de organlar açısından geçerlidir bu hüküm gereği ne yasama ne yürütme ne de yargı organları anayasada yer almayan bir yetki kullanamayacaklardıresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi geçmişte bütün bu ilkeleri göz önünde tutarak kendi yetki sınırını aşmaksızın diğer organların da anayasal yetki sınırlarını aşmalarını önlemek amacıyla bir işlemin anayasaya uygunluk denetiminin kapsamına giren bir işlem olup olmadığının belirlenmesinde işlemi yapan organın nitelendirmesine bağlı olmayıp bu nitelemeyi işlemin niteliğini göz önünde tutarak kendisinin yapacağı yönünde bir içtihat geliştirmiştir ve bu içtihat yerleşmiştir ergun özbuduntürk anayasa hukuku anayasa mahkemesi bu kapsamda işlemi yapan organın tanımlaması ile kendisini bağlı saymamış ve ohal khksı adı altında çıkarılan bir düzenlemenin gerçekten olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılıp çıkarılmadığını dolayısıyla anayasanın maddesindeki denetim yasağının kapsamına girip girmediğini incelemiştir anayasa mahkemesinin anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyi nitelendirmesi onu anayasanın öngördüğü anlamda olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi kılacak bütün öğeleri yönünden inceleyip değerlendirmesini gerektirir mahkemenin yaklaşımına göre anayasa mahkemesi denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini bağlı sayamaz bu nedenle anayasa mahkemesi ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi adı altında yapılan düzenlemelerin anayasanın öngördüğü ve anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden anayasaya uygunluk denetimi yapmak zorundadır anayasanın maddesiyle anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri yalnızca olağanüstü hal süresince olağanüstü hal ilân edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir bu koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal kanun hükmünde kararname kuralı sayılamazlar ve anayasaya uygunluk denetimine bağlıdırlar k mahkemenin bu değerlendirmesi anayasanın sistematik amaçsal ve dinamik yorumuna uygun ve demokratik hukuk devletinin gereklerini güvence altına almanın tek yolu iken ne yazık ki mahkeme yılında verdiği kararlar ile lafzi ve tarihsel yorum yöntemine dayanarak bu içtihadından dönmüş ve içeriği ne olursa olsun ohal khksı adı altında yapılan hiçbir işlemi denetleyemeyeceğine karar vermiştir kt k kt k kt k kt anayasa mahkemesinin bu kararları ile ohal khksı adı altında her konunun herhangi bir yetki kanununa dayanmadan ve hiçbir kamusal tartışmaya olanak tanınmadan yürütme organı tarafından düzenlenmesinin önü açılmıştır ohal başlangıçta çok kısa bir süre için ilan edilmiş ve hükümet yetkililerince en kısa sürede sona erdirileceği açıklanmış olmasına rağmen kamu güvenliğine yönelik güncel bir tehdidin varlığı yönünde hiçbir gerekçe göstermeden sürekli yenilenmiş ve son olarak yedinci kez üç ay süreyle uzatılmıştır bu süreç boyunca bugüne kadar khk çıkarılmıştır e yakın maddeden oluşan khk ile mevzuatta maddenin üzerinde yeni düzenleme yapılmıştır onlarca kanunda ohal ile ilgisi olmayan yüzlerce değişiklik yapılmıştır bkz khkların mevzuat üzerindeki etkileri raporu httpstrboellorgsitesdefaultfilesohalraporwebpdf bu khklar ile yüz binden fazla kamu görevlisi herhangi bir savunma hakkı verilmeden adil yargılanma ilkelerine uyulmadan kamu görevinden çıkarılmış binlerce dernek vakıf sendika yayın organı kapatılmıştır bkz ihop olağanüstü hal tedbir ve uygulamaları güncellenmiş durum raporu httpwwwihoporgtrwp contentuploadsohaldurumraporupdf esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi yılında verdiği kararlarda eski içtihadından dönerken sistematik amaçsal ve dinamik yorum ilkelerini göz ardı ederek tarihsel ve lafzi yorum yöntemlerine dayanmıştır mahkeme önüne gelen metnin niteliğini değerlendirmesinin kendine yasaklanmış olan denetim yetkisinin kullanılması anlamına geleceği belirterek bir anlamda önüne getirilen metne onu çıkaran organın verdiği isimle bağlı olduğunu kabul etmiş ve ohal khksı adı altında çıkarılan ve anayasad | 4,038 |
esas sayısı karar sayısı a sayili khknin tümünün anyasaya aykiriliği tarih ve sayılı anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin anayasaya aykırılık savının anlatılabilmesi için öncelikle değişikliğinin yürürlüğe girmesinden önce kanun hükmünde kararnamelerin khk anayasal konumu üzerinde durulması bu yöndeki anayasal ilkelerin değerlendirilmesi gerekmektedir anayasanın maddesinde türk milletinin egemenliğini yetkili organları eliyle kullanacağı maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinin olduğu ve devredilemeyeceği maddesinde yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirileceği maddesinde de yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmiştir anayasanın başlangıçının dördüncü paragrafına göre kuvvetler ayrılığı devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli bir devlet yetkisinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı bir işbölümü ve işbirliğidir üstünlük ancak anayasa ve yasalardadır yetki yasası ve khklerle ilgili hükümler anayasanın ve maddelerinde yer almaktadır maddede bakanlar kuruluna belli konularda khk çıkarma yetkisinin verilmesi tbmmnin görev ve yetkileri arasında sayılmış maddede khk çıkarılmasına yetki veren yasada bulunması zorunlu öğeler belirtilmiştir buna göre yetki yasasında çıkarılacak khknin amacının kapsamının ilkelerinin kullanma süresinin ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının belirtilmesi gerekir bakanlar kuruluna verilen yetki yasada öngörülen konu amaç kapsam ilke ve süre ile sınırlı bir yetkidir bu nedenle yetki yasasının anayasanın belirlediği öğeleri belli bir içeriğe kavuşturarak somutlaştırması ve verilen yetkiyi açıkça belirleyerek bakanlar kuruluna çerçeve çizmesi gerekir anayasanın ve maddeleri birlikte değerlendirildiğinde yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olduğu ve tbmmne ait olup devredilemeyeceği göz önüne alındığında khk çıkarma yetkisinin kendisine özgü ve istisnai bir yetki olduğu anlaşılmaktadır bu nedenle bu yetki yasama yetkisinin devri anlamına gelecek şekilde genelleştirilmemelidir khk çıkarma yetkisi ancak ivedilik gerektiren belli konularda tbmmnin hızlı hareket edemeyeceği durumlarda zorunlu düzenlemeler için kullanılmalıdır maddenin danışma meclisinde görüşülmesi sırasında khk çıkarabilmesi için hükümete yetki verilmesinin nedeni çok acele hallerde hükümetin elinde uygulanacak bir seri kural olmadığı için acele olarak çıkarılıp ve hemen olayın üstüne gidilmesi gereken hallerde çıkarılması için bu düzenleme getirilmiştir biçiminde açıklanmıştır anayasada bazı konuların khklerle düzenlenmesi yasaklanmıştır maddenin birinci fıkrasında sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın i̇kinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiş maddede ise bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez denilmiştir bu açık istisnalarınesas sayısı karar sayısı dışında anayasanın kanunla yapılabileceğini düzenlediği konularda da khk çıkarılamayacağı açıktır her ne kadar anayasa mahkemesi tarihli ve k sayılı kararının paragrafında anayasa açıkça khk ile düzenlenmesini yasaklamadıkça kanunla düzenleneceği belirtilen konularda khk çıkarılması anayasaya aykırılık oluşturmaz diyerek bazı eski içtihatlarına aykırı bir karar vermişse de bu yorumun dayanaklarını açıklamamıştır anayasa mahkemesi geçmişte müteaddit defalar anayasada kanunla düzenleneceği belirtilen konularda khk ile düzenleme yapılamayacağına karar vermiştir bu çerçevede suç ve cezaların kanunla konulması ilkesine ya da vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulması ilkesine aykırılık dolayısıyla bazı iptal kararları vermiştir k kt k kt ancak anayasanın geçici maddesinin fıkrasındaki düzenleme herhangi bir yasayla düzenleme kuralı da değildir bu maddede açıkça uyuma ilişkin yasal düzenlemelerin türkiye büyük millet meclisi tarafından yapılacağından söz edilmektedir dolayısıyla bu anayasanın herhangi bir maddesinde yer alan yasayla düzenleme kuralından oldukça farklı özel bir düzenlemedir anayasa koyucunun parlamentonun açık müzakere yoluyla kabul etmesi gereken konularda khk çıkarma yetkisi tanımamak suretiyle temel hakların sınırlanması ve bütçe gibi konuların ne kadar acil olursa olsun ancak tbmm tarafından farklı siyasi partilerin temsilcilerinin katılımıyla ve müzakere edilerek karara bağlanabileceğini kabul ettiği görülmektedir aynı şekilde burada da ülkenin siyasal rejimini köklü bir şekilde değiştiren anayasa değişikliğine uyum sağlayacak yasaların da anayasa koyucu tarafından tbmm tarafından çoğulcu bir müzakere ile kabul edilmesinin öngörüldüğü bu nedenle özel bir hükme yer verildiği açıktır khk çıkarma yetkisinin bu istisnai niteliği dikkate alındığında yetki yasasında bakanlar kuruluna verilen yetkinin amaç kapsam ve ilkelerinin açık bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir burada belirlenme ile kastedilen şey bakanlar kuruluna tanınan yetkinin neleri kapsadığının net bir şekilde açıklığa kavuşturulması ve sınırlarının açık bir şekilde çizilmiş olmasıdır yetki kanununun çerçevesinin muğlâk çizilmiş olması durumunda anayasanın maddesine aykırı olarak yasama yetkisinin bakanlar kuruluna devredilmesi sonucu doğacaktır yetki kanununun amaç kapsam ve ilkelerinin belirsizliği khkların denetimsizliği sonucunu doğuracaktır zira bir khknın anayasaya uygunluğundan söz edebilmek için öncelikle yetki kanununa uygun olması yetki kanununun kapsamını aşmaması gerekir yetki kanunundaki muğlâklık anayasaya aykırı olacağı gibi denetimi de zorlaştıracaktır bu yasama yetkisinin devri anlamına gelir böylece yasama yürütme ve yargı erki arasındaki denge bozularak yürütme yasama organına karşı üstün duruma gelir nisan tarihli referandum ile kabul edilen sayılı anayasa değişikliği kanunu ile anayasada köklü değişiklikler yapılmıştır bu değişikliklerle hükümet sistemi tamamen değiştirilmiş ve parlamenter hükümet sistemi yerine cumhurbaşkanlığı sistemi denilen yeni bir sistem getirilmiştir böylece iki kanatlı yürütme organı ortadan kaldırılmış ve yürütme yetkisi ve görevi tek başına cumhurbaşkanına verilmiştir bu ülkedeki tüm idari sistemin kökten değişikliğini gerektirdiğinden anayasa koyucu bu değişikliğe uyumun nasıl sağlanacağını ve uyum yasalarının nasıl çıkarılacağını özel olarak bir geçici maddede düzenleme ihtiyacı duymuşturesas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasında değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile anayasaya eklenen geçici maddenin fıkrasında aşağıdaki hüküm yer almaktadır bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde türkiye büyük millet meclisi bu kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği meclis i̇çtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri yapar cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği belirtilen değişiklikler ise cumhurbaşkanının göreve başlama tarihinden itibaren en geç altı ay içinde cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir söz konusu madde hükmüne göre anayasa değişikliğinin gerektirdiği kanuni düzenlemelerin tarihinden itibaren ay içerisinde tbmm tarafından yapılması öngörülmüştür bu hükmün iki yönden önem taşıdığı görülmektedir i̇lk olarak anayasa uyum yasalarının tbmm tarafından çıkarılacağını açık bir şekilde düzenlemektedir bunun anlamı anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyum yasalarının khk ile yapılamayacağıdır bu hususa aşağıda yeniden dönülecektir i̇kinci olarak anayasa koyucu bu düzenlemeler için belli bir süre öngörmüştür buna göre uyum için gerekli olan içtüzük değişikliği ve diğer yasal düzenlemeler altı ay içinde çıkarılmalıdır aynı maddede cumhurbaşkanlığı ve tbmm seçimlerinin yılı kasım ayında birlikte yapılacağı yönünde bir hükme yer verilmişken yasaların yılı içinde çıkarılmasının öngörülmesi ve altı aylık bir süre sınırının konulması da dikkate alınmalıdır her ne kadar anayasa koyucu tbmm kararıyla seçimlerin erkene alınabileceğini öngörerek aynı geçici maddenin son fıkrasına maddede yer alan seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağı kuralının ilk seçimlerde uygulanmayacağına dair bir istisna koymuş ise de uyum yasalarının bir an önce çıkarılmasını istemesinin temel nedeninin yeni sisteme geçmeden önce sistemin altyapısının parlamento tarafından kamuya açık bir tartışma yoluyla hazırlanmasını sağlama iradesi olduğu açıktır ne yazık ki parlamento anayasa tarafından kendine verilen ödevi yapmamış ve uyum yasalarını zamanında çıkarmamıştır anayasanın takdir yetkisi tanımayan bu emredici hükmün süresi içinde gereğini yerine getirmemek ihmal yoluyla anayasaya aykırılık oluşturmuştur ancak bu uyum yasalarını çıkarma yetkisinin parlamentonun elinden alınabileceği ve seçim kararı alan bir parlamentonun çıkaracağı kapsamı belirsiz bir yetki kanunuyla bütün düzenlemelerin yapılmasına dair yetkinin kısa süre sonra ortadan kalkacak olan bir kurula bakanlar kuruluna devredilebileceği anlamına gelmemektedir anayasanın kendine tanıdığı altı aylık sürenin iki katı kadar zaman geçtikten sonra erken seçim kararı alan parlamento kabul ettiği yetki kanunuyla anayasaya aykırı bir biçimde uyum yasalarını çıkarma yetkisini bakanlar kuruluna vermiştir yetki kanunu aleyhine açtığımız iptal davasında bu kanunun anayasaya aykırı olduğu açık bir şekilde ortaya konulmuştur türkiye büyük millet meclisi genel kurulunun tarihli birleşiminde seçim tarihi öne çekilerek cumhurbaşkanlığı seçimi ve milletvekili genel seçimlerinin haziran pazar günü yapılmasına karar verilmiş söz konusu karar resmi gazetenin tarih ve sayılı mükerrer nüshasında yayınlanmıştır yetki yasasına ilişkin yasa tasarısı ise genel seçim kararının alınmasından gün sonra tarihinde başbakanlıkça tbmm başkanlığına sunulmuş tasarı tarihinde ana komisyon sıfatıyla plan ve bütçe komisyonuna sevk edilmiş tarihinde sabah oturumunda plan ve bütçe komisyonunda aynı gün öğleden sonra tbmm genel kurulunda görüşülüp kabul edilerek yasalaşmıştıresas sayısı karar sayısı yetki yasasını tbmm gündemine taşıyan iktidar partisi bu yasama döneminde olağan çalışma sürecini sürdürmüş ancak hiçbir gerekçe yokken anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyum yasalarını tbmm gündemine getirmekten anayasal yükümlülük olmasına karşın imtina etmiştir yürütme organı temsilcileri bakanlar cumhurbaşkanlığı sistemine uyum yasalarını anayasada belirtilen aylık süre boyunca düzenlemeyip yasama organının gündemine getirmemek suretiyle görevlerini ihmal etmişlerdir aynı şekilde tbmm de kendisine anayasa ile verilen görevi yapmayarak görevini ihmal etmiştir ancak bu yukarıda belirtildiği gibi anayasa ile tbmmye verilen uyum yasalarını çıkarma yetkisinin ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir nisan tarihinde yapılan halkoylamasında kabul edilen sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasında değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile anayasaya eklenen geçici maddenin fıkrasıyla bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde türkiye büyük millet meclisine bu kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği meclis i̇çtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri bizzat yapma görevi verilmiştir geçici madde ile tbmmye verilen bu yetki özel ve münhasır bir yetkidir ve özel bir hükümle tbmmye verilmiştir anayasanın kanunla yapılmasını emrettiği hususlarda khk çıkarılamaz mesela anayasanın maddesine göre vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir ve kaldırılır aynı şekilde maddeye göre ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulabilir anayasada kanunla yapılacağı belirtilen konularda khk çıkarılamaz aynı şekilde geçici maddenin fıkrasında uyum yasalarının yapılması münhasıran tbmmye tanınan bir yetki olduğundan maddenin genel hükümlerine dayanılarak bakanlar kurulunca çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelere bırakılamaz özel hükmün olduğu yerde genel hüküm uygulamasına gidilemez yukarıda belirtildiği gibi geçici maddenin fıkrası herhangi bir yasayla düzenleme kuralından oldukça farklı özel bir kuraldır burada özel bir anayasal kural ile uyum yasalarını çıkarma görevi ve yetkisi tbmmye verilmiştir dolayısıyla sonraki özel kural niteliğinde olan geçici madde maddedeki istisnaya bir müstesna hüküm getirerek uyum yasalarının bizzat tbmm tarafından çıkarılmasını emretmektedir anayasa koyucu böyle özel bir düzenleme yaparak anayasada yapılan değişiklerin gerektirdiği yasal düzenlemeleri yapma yetkisini münhasıran tbmmne tanımıştır bunun anayasa koyucunun bilinçli bir tercihi olduğu açıktır anayasa koyucu basitçe anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyuma ilişkin düzenlemeler belli süre içinde yapılır dememiş anayasa değişikliğinin gerektirdiği diğer kanuni düzenlemelerin tbmm tarafından çıkarılacağını belirtmiştir aynı şekilde cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi gereken konuları da açıkça belirterek bu düzenlemelerin cumhurbaşkanının seçiminden sonraki altı ay içinde yapılmasını öngörmüştür dolayısıyla bu maddede sözü edilen yetki genel bir yasama yetkisi olmayıp uyum yasalarının çıkarılmasına ilişkin özel bir yetkidir bu nedenle de anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin bir yetki kanununa dayanarak bakanlar kurulunca khk şeklinde yapılamayacağı açıktır anayasa bu özel alanın özellikle tbmm tarafından kanunlarla düzenlenmesini öngörmüştür düzenleme emir kipindedir türkiye büyük millet meclisi bu kanunla yapılan değişikliğin gerektirdiği diğer kanuni düzenlemeleri yapar anayasanın tbmmye verdiği kanuni düzenleme yapma emrinin bir yetki kanunu çıkarmak olmadığı açıktır tbmmnin aradan ay geçmesine rağmen uyum yasalarını çıkarma yerine bir yandan seçimleri anayasada öngörülen tarihin ay öncesineesas sayısı karar sayısı alınması öte yandan münhasır yetkisini yürütme organına devretmesi eylemli anayasaya aykırılık oluşturmaktadır esasen bu hüküm anayasanın maddesinde cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan demokratik hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir ülkenin hükümet sistemini değiştiren ve böylece kamusal yetkilerinin dağıtımını ve denetimini yeniden düzenleyen uyum yasalarının ulusal iradenin temsilcisi olan parlamentoda tüm toplum kesimlerinin ve siyasi partilerin katılımı ve tartışmasıyla çıkarılması demokratik devlet ilkesinin gereğidir anayasa koyucu da bu gerekliliğe uygun olarak anayasaya geçici hüküm koyarak bu yetkiyi bizatihi tbmmye tanımıştır anayasanın geçici maddesinde yer alan düzenleme özel bir düzenleme olup anayasanın maddesinde yer alan genel düzenlemeye istisna getirmektedir özel düzenlemenin olduğu yerde genel kural uygulanmaz lex specialis derogat legi generali özel kanun genel kanunları ilga eder ilkesi gereği sayılı kanunla anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin bizzat tbmm tarafından yerine getirilmesi icap etmektedir anayasanın geçici maddesinde yer alan düzenleme mevcut iken anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin anayasanın maddesi dayanak yapılarak yetki kanunu konusu yapılması ve bu şekilde bakanlar kurulunca khklarla gerçekleştirilmesi tbmmne ait yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelmektedir bu anayasal emrin açık bir şekilde ihlaline vücut vermiştir uyum kanunlarının çıkarılmamış olması ihmal yoluyla anayasaya aykırılık oluşturduğu gibi buna rağmen herhangi bir haklı gerekçeye dayanmaksızın erken seçim kararının alınmış olması ve uyum düzenlemelerinin khk yoluyla hükümete devredilmiş olması eylemli olarak anayasaya aykırılık oluşturmuştur anayasaya aykırılıklar zinciri katlanarak devam etmiştir ay içinde düzenleme yapmamak uyum kanunları çıkarılmadığı halde erken seçim kararı almak erken seçim kararı ardından düzenlemenin hükümet tarafından yapılmasına olanak nb nasıl ki cbk için seçimden sonra için bir düzenleme dönemi tanınmış pek ala bu yetkiye paralel bir yetki olarak dönem tbmm öncelikli olarak böyle bir yetkiyi kullanabilirdi haliyle hükümet de khk yoluyla bu zincirleme anayasaya aykırılıklara yeni bir halka eklemiştir bunun sonucu olarak dava konusu sayılı khknın tamamı anayasanın geçici maddesinin fıkrası başta olmak üzere khkların hukuki çerçevesini belirleyen maddelerine de açıkça aykırıdır iptal edilmesi gerekir sayili kanun hükmünde kararnameni̇n maddesi̇ni̇n fikrasinin anayasaya aykiriliği anayasanın maddesine göre anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar ve kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümümde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez sayılı khknın maddesinin fıkrası ile tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununun maddesinin birinci fıkrasında yer alan kanunlarla ibaresinden sonra gelmek üzere ve cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ibaresi eklenmiştir böylece kamu idarelerine cbk ile verilen görevleri yerine getirmek amacıyla kamulaştırma yapmalarına olanak tanınmıştır kamulaştırma anayasanın maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkına biresas sayısı karar sayısı müdahale oluşturur ve anayasanın maddesi gereği anayasanın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan mülkiyet hakkına ilişkin bir sınırlamanın khklar yoluyla getirilmesi mümkün değildir mülkiyet hakkına müdahale olanağı tanıyan söz konusu düzenlemenin anayasanın maddesine aykırı olduğu açıktır ve iptali gerekir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ anayasanın geçici maddesinde yer alan hüküm sayılı anayasa değişikliği kanunu ile anayasada anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin bizzat tbmm tarafından yapılmasını emrettiğinden anayasanın maddesinde yer alan yetki kanununa dayanılarak khk çıkarma yöntemiyle uyuma ilişkin yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi mümkün değildir bu nedenle yetki yasasına dayanılarak çıkarıldığı belirtilen sayılı anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararname anayasanın başlangıcı ve maddelerinin yanı sıra geçici maddesinin fıkrasına açıkça aykırıdır bu şekilde anayasanın yetki vermediği bir alanda ultra vires düzenleme yapan bir khknın yürürlükte kalması hukuk devleti ilkesini derinden zedeleyecektir hukuk devleti ilkesini zedeleyen ve anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan söz konusu maddelerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem sayılı anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararname yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümünün anayasanın başlangıcına maddelerine ve geçici maddesinin fıkrasına maddesinin fıkrasının anayasanın maddesine aykırı olması nedeniyle iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemi aykırı olması nedeniyle iptaline ve dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 2,434 |
esas sayısı karar sayısı gölbaşıadıyaman cumhuriyet başsavcılığının tarih ve esas sayılı iddianamesi ile suça sürüklenen çocuk ın mağdur küçük ya yönelik reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan sayılı tcknun maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle mahkememize kamu davası açılmıştır suça sürüklenen çocuk savunmasinda mağdur ile sosyal medya üzerinden tanışmıştık bir süre sonra samimiyetimiz ilerlerdi ve kendi rızası ile bir arkadaşımın evinde ters yoldan cinsel ilişkiye girdik bu olaydan yaklaşık bir hafta on gün sonra in evinden çekilmiş fotoğrafları sosyal medya üzerinde adlı bir şahsın sayfasında görünce durumu den sordum ve benimle birlikte olduğu süreç içerisinde gaziantepde ikamet eden bu şahısla da sevgili olduğunu anladım kendisi ile mesajlaştığımda bu durumu doğruladı ancak tan iki gün önce ayrıldıklarını söyledi ise ile sevgili oldukları süre içerisinde cinsel ilişkiye girdiğini söyledi ben bu duruma çok sinirlendim anki sinirle e ve ailesine ile cinsel ilişkiye girdiğimi ona ait görüntülerin video kayıtlarının olduğunu söyledim bunu söylememdeki amaç kendilerinin bana zarar vermesini engellemekti zira in ailesi benim kızları ile zorla ilişkiye girdiğimi düşünüyorlardı kendimi korumak amacıyla böyle söyledim yoksa elimde böyle bir kayıt ve fotoğraf bulunmuyordu in lise son sınıf öğrencisi olduğunu biliyorum ancak bana yaşında olduğunu söylemişti le sadece bir kez cinsel ilişkiye girdik suçsuzum beraatimi talep ediyorum mahkeme aksi kanaatte ise lehime olan yasa maddelerinin ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını talep ediyorum demiştir mağdur küçük beyaninda cinsel ilişki iddianamede belirtilenin aksine benim rızamla değil zorla gerçekleşmiştir bu da bir sefer ve ters ilişki olmak suretiyle gerçekleşmiştir hakkımda alınan muayene raporuna bir diyeceğim yoktur cinsel ilişki gerçekleştikten sonra yaklaşık bir hafta daha la görüştük bu süreçte eski erkek arkadaşım dondurmuş olduğu facebook hesabını tekrar aktif edince birlikte çekilmiş eski fotoğraflarımızı suça sürüklenen çocuk görmüş daha sonra beni telefonla arayarak ve facebook üzerinden tehdit içerikli mesajlar yazarak beni tehdit etti şu an facebook hesabını bilmediğim bir sebepten dolayı kapatıldığından bu tehdit içerikli iletileri mahkemenize sunamıyorum fakat telefonla aradığında annem da yanımdaydı suça sürüklenen çocuktan şikayetçiyim kamu davasına katılmak istemiyorum demiştir i̇nceleme ve değerlendi̇rme suça sürüklenen çocuk ile mağdur küçükın sosyal medya üzerinden tanışıp arkadaş oldukları bir kaç kez buluşup görüştükleri olay tarihinde fikir ve eylem birlikteliğinde ın bir arkadaşının evine gittikleri burada ettiği bunun üzerine mağdur küçüğün suça sürüklenen çocuktan şikayetçi olduğu olayda i̇lgili mevzuata bakıldığında suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı türk ceza kanununun maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişkide bulunan kişi şikayet hile olmaksızın on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişki suçu cebir tehdit ve hile olmaksızın on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi şikayet üzerine yıldan yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır şeklinde düzenlenmiştir diğer yandan tck maddesinde çocuk deyiminden henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi anlaşılır tanımı yapıldığına göre söz konusu suçun oluşması için mağdurun on beş yaşını tamamlamış ancak on sekiz yaşını doldurmamış bulunması cinsel ilişkinin mağdura cebir şiddet tehdit ve hileesas sayısı karar sayısı olmaksızın onun rızasıyla gerçekleştirilmiş olması suçun gerçekleşme anında cinsel ilişki esnasında rıza gösteren mağdurun suç oluştuktan sonra altı aylık şikayet süresi içerisinde kendisi ile cinsel ilişkiye giren kimseden şikayetçi olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir bu açıdan ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler başlıklı türk ceza kanununun kısım bölümü içerisinde yer alan ilgilinin rızası şeklinde düzenlenen hukuka uygunluk nedenine ilişkin yapılan değerlendirmede söz konusu hukuka uygunluk nedeninin gerçekleşmesi ve sanığın kendisini cezai müeyyideye tabi kılacak tipik eyleme ilişkin bu sorumluluğun ortadan kalkması için rızanın mağdurun mutlak surette tasarrufta bulunabileceği bir hakka ilişkin olarak gösterilmesi mağdurun rıza göstermeye ehil olması rızanın açık veya zımni olarak failin anlayabileceği şekilde dış dünyaya açıklanması gerekmektedir dolayısıyla kişiyi adete kendisinden de koruyan modern hukuk sisteminde başta kişinin kendi hayatı olmak üzere ötenazi sahip olduğu tüm haklara ilişkin sınırsızca tasarrufta bulunabilme olanağı kişisel hak ve özgürlükler toplum sağlığı birey ve ailenin korunması ve bunun gibi gerekçelerle sınırlandırılmış yine mağdurun rıza gösterdiği eyleme ilişkin bu eylemin sonuçlarını risklerini yarar ve zararlarını algılayabilecek yetenek ve yeterlilikte olması gerektiği bu açıdan her şeyden önce mağdurun ayırtım gücüne sahip olması ve dahi belli suçlara ilişkin eylemin hukuki anlam ve niteliğini sonuçlarını algılayabilmesi için yasa koyucu tarafından aranan belirli yaşı doldurma koşulunun gerçekleşmesi gerekmektedir nihayeten son koşul olan rızanın açıklanması ise tıpkı özel hukukta yer alan feragat kabul ya da ceza hukukunda bir muhakeme şartı olan şikayet ve şikayetten vazgeçme gibi gerçekleşen ve bu niteliği ile esasen usul hukukunu ilgilendiren ve fakat maddi hukuk açısından geri dönülemez sonuçlar doğuran bir irade beyanıdır ceza sorumluluğunu kaldıran bir sebep olarak rıza suçun oluşumu açısından fiilin işlenmesinden önce ve en geç işlendiği sırada açıklandığında etkili olur tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde de eyleme ilişkin hukuka uygunluk nedeninin gerçekleşmesi dolayısıyla fail hakkında ceza tayin edilmeyeceği aşikardır türk ceza kanunun çocukların cinsel istismarı başlıklı maddesinde ise cinsel istismar deyimi on beş yaşını tamamlamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış diğer çocuklara karşı sadece cebir tehdit hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranış şeklinde izah olunmuştur esasen anılan yasanın maddesinde yer alan cinsel saldırı suçunun çocuklara yönelik olarak gerçekleştirilmesi hali olan istismar suçu yasa metninde on beş yaşını doldurmuş ancak fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği de gelişmiş olan çocuklara yönelik cinsel davranışlar olarak belirtilirken on beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı ise gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış tipik eylem olarak tanımlanmıştır doktorinde yasa koyucunun bu ayrımı bilerek yaptığından zira türk ceza kanunun maddesi ile on beş yaşını tamamlamış ve fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş çocuklara karşı gerçekleştirilen eylemlere ilişkin mağdur çocuğun rızasının geçerli olması ve ancak rızaya aykırı davranışın suç oluşturması nedeniyle tamamen madde de düzenlenen cinsel saldırıesas sayısı karar sayısı suçu ile aynı özellikleri taşıdığından bahsedilmiştir age yorumlu uygulamalı türk ceza kanunu osman yaşar haşan tahsin gökcan mustafa artuç cilt sayfa yerleşik yargıtay uygulama ve içtihatlarına göre reşit olmayanla cinsel ilişki suçu da dahil olmak üzere şikayet hakkı farik ve mümeyyiz olmak ve on beş yaşını doldurmuş olmak koşuluyla kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olması sebebiyle mağdur küçüğün kendisine tanınmıştır bu açıdan mağdur küçük iradesiyle veli veya vasisinin iradesi arasında çıkacak çatışmada mağdur küçüğün beyanı doğrultusunda karar verilmesi gerektiği yerleşik uygulamayla benimsenmekle bu durum şikayet hakkının yasal temsilciye tanınması gerektiği yönünde doktrinde eleştirilere konu olmuştur oysa yaş küçüklüğü başlıklı türk ceza yasasının maddesi incelendiğinde suç tarihinde on beş yaşını doldurup on sekiz yaşını tamamlamamış olan sanığın akıl hastası veya sağır ve dilsiz olmadığı takdirde kusur yeteneğine sahip olduğunun diğer bir deyişle izlenen suç ve ceza politikası gereği gerçekleştirdiği suç teşkil eden eyleme ilişkin bu eylemin sonuçlarını risklerini yarar ve zararlarını hukuki anlam ve sonuçlarını kesin olarak herhangi bir sosyal inceleme yapılmasına gerek duyulmaksızın algılayabilecek ve buna ilişkin davranışlarını yönlendirebilecek yetenek ve yeterlilikte olduğunun benimsemesi dolayısıyla kişinin muhakeme esnasındaki sıfatının mağdur veya fail olmasına bakılmaksızın bu yaş grubunda yer alan bireylerin iradesinin ve eyleme ilişkin manevi unsurun geçerliliğine ilişkin bir harmoninin sağlandığı gözden kaçırılmamalıdır somut olaya bakıldığında suça sürüklenen çocuk ve mağdur küçüğün olay tarihinde on yedi yaşında oldukları karşılıklı ve birbirlerine uygun olduğuna kanaat edilen rızaları doğrultusunda cinsel ilişkiye girdikten sonra mağdur küçüğün suça sürüklenen çocuktan şikayetçi olduğu bu açıdan tcknun maddesi uyarınca mağdurun rızasının geçerli olduğuna yasa koyucu tarafından kanaat edilmesi sebebiyle cinsel istismar suçunun oluşmadığı kabul edilmekle diğer yandan eylem sırasında hukuka uygun bir şekilde gerçekleşen bu rızadan mağdur küçüğün şikayet süresi içerisinde dönmesi şikayetçi olması halinde tcknun maddesi uyarınca rızanın geçersiz sayılacağının kabul edilmesi mağdurun üzerinde tasarruf ettiği hakkın aynı olduğu gözetildiğinde esaslı bir çelişki niteliğindedir gerek türk medeni kanunun maddesinde olağan evlenme yaşım on yedi olağanüstü evlenme yaşını on altı olarak düzenleyen yasa koyucunun evlenme ehliyetine ilişkin özel düzenleme getirmesi gerekse de tcknun maddesinin lafzında yasa koyucunun esasen on beş yaşını doldurup on sekiz yaşını doldurmayanların da cinsel hürriyeti üzerinde tasarruf yetkisi olduğunu benimsediğini göstermektedir evliliğin temel unsurlarından birinin cinsellik olduğu gözetildiğinde esasen yasal temsilcisinin izniyle de olsa evlenme ehliyetine sahip tarafların her ikisininde on sekiz yaşından küçük olması sebebiyle kimin fail kimin mağdur olacağı da yapılacak şikayete göre belirlendiğinden ve ceza yargılamasında hukuk muhakemeleri usulünden farklı olarak karşı ya da şahsi dava açılması mümkün olmadığından esasen mağdur sıfatına da sahip olan suça sürüklenen çocuğun bu durumu sayılı cmknun maddesinde yer alan fiilin haksızlık içeriğinin azlığı ile aşılabilecek bir şahsi cezasızlık sebebi olarak da değerlendirilemeyeceğinden cezalandırılması hak ve nesafet ilkesi ile türk ceza kanunun amacını düzenleyen birinci maddesi ile bağdaşmayacağı kanaati mahkememizde hasıl olmuştur anayasamızın maddesinde devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır yine maddesinde devlet gençleri alkol düşkünlüğündenesas sayısı karar sayısı uyuşturucu maddelerden suçluluk kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır amir hükümleri getirilmişse de anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzur milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasa mahkemesi de tarih ve k sayılı kararında anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlevleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kuralları ile kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucununda uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir şüphesiz hangi eylemlerin anti sosyal olarak değerlendirilip kamu düzeni ve bireysel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla suç olarak kabul edilip cezai müeyyideye tabi kılınacağı suç siyasetini ilgilendiren ve anayasamızın maddesi uyarınca yasama organına tanınmış bir yetki olmakla birlikte anayasanın maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devletinin de öncelikle eşitlik ve adaleti esas alan bir yapılanmayı öngördüğü hukuk devletinin bu temel niteliklerini yaşama geçirmekle yükümlü olan yasa koyucunun anayasanın ve ceza hukukunun genel ilkelerine bağlı olmak koşuluyla cezalandırılmada güdülen amacı suç ve suçluların özelliklerini de gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını bunlara verilecek cezanın türünü miktarını artırım ve indirim nedenlerini bunların oranları ile suçun takibine ilişkin yöntemleri belirleme konusunda takdir yetkisi bulunmakta ise de bu yetki kullanılırken suç ile ceza arasındaki adil dengenin korunması ve öngörülen cezanın cezalandırılmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gibi hususların da dikkate alınması zorunludur bu durum anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle daha önceden iptal edilen maddenin fıkrasına ilişkin anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında da vurgulanmakla failin sıfatına yönelik yaş farkından kaynaklı suçun takip şekli veya cezalandırılmaya esas alınan özelliklere ilişkin farklı uygulamanın kuralla korunmak istenen hukuki yarar bakımından sonuca etkili olmayacağı değerlendirilmesi ile anayasaya aykırı olduğuna kanaat edilerek iptal edilmiştir oysa her ikisi de on sekiz yaşından küçük olup esasen müşterek fail sıfatında olan tarafların mağdur sıfatlarının şikayet hakkının kullanılıp kullanmamasına göre belirlendiği gözetildiğinde maddenin fıkrası uyarınca belli yaştaki çocukların cinsel dokunulmazlığını koruma amacına yönelik koyulan kuralın da bunu gerçekleştirmeye elverişli bulunmadığı gibi verilecek ceza adalet ilkesi ile de bağdaşmayacaktır sonuç ve talep tüm bu gerekçelerle bir yandan tcknun maddesi uyarınca aynı hakka ilişkin mağdurun rızasının geçerli olduğuna yasa koyucu tarafından kanaat edilmesi sebebiyle cinsel istismar suçunun oluşmadığı kabul edilmekle diğer yandan bu rızanın madde yönünden hukuken geçersiz sayılmasıesas sayısı karar sayısı keza bir yandan izlenen suç ve ceza politikası gereği suç tarihinde on beş yaşını doldurup on sekiz yaşını tamamlamamış olan sanığın akıl hastası veya sağır ve dilsiz olmadığı takdirde kusur yeteneğine sahip olduğunun diğer bir deyişle gerçekleştirdiği suç teşkil eden eyleme ilişkin bu eylemin sonuçlarını risklerini yarar ve zararlarını hukuki anlam ve sonuçlarını kesin olarak herhangi bir sosyal inceleme yapılmasına gerek duyulmaksızın algılayabilecek ve buna ilişkin davranışlarını yönlendirebilecek yetenek ve yeterlilikte olduğunun benimsemesi dolayısıyla iradesinin neticesine katlanması gerektiği gerekçesiyle cezai müeyyideye tabi kılan yasa koyucunun aynı durumda olan mağdur için aynı eylemin sonuçlarını risklerini yarar ve zararlarını hukuki anlam ve sonuçlarına katlanma zorunluluğu getirmeyerek sadece tcknun maddesi yönünden istisna bir uygulamayla çelişkili bir durum ortaya çıkartması bir hukuka uygunluk nedeni olan rızanın kural olarak fiilin işlenmesinden önce ve en geç işlendiği sırada açıklandığında sonuç doğurmasının yeterli ve geçerli olduğu kabul edilmekle tcknın maddesine özel bir düzenleme getirilmiş gibi sonradan şikayet hakkı tanınarak ve uygulamada şikayet hakkının bizatihi mağdur küçük tarafından kullanılması sebebiyle fiiliyatta evlenmek amacıyla şantaj aracı gibi kullanılmasına olanak sağlanması medeni kanunun maddesinde olağan evlenme yaşının on yedi olarak kabul edilmesi sebebiyle içerisinde cinselliği de barındırmak üzere aile olma bilinç ve sorumluluğunu alabilecek evlenmenin sonuçlarını risklerini yarar ve zararlarını algılayabilecek yetenek ve yeterlilikte olduğu yasa koyucu tarafından kabul görülen on yedi yaşında birinin evlilik dışı gireceği cinsel ilişkiye ilişkin iradesinin esasen sağlıklı olamayacağının kabulünün açık bir çelişki oluşturması bu sebeple düzenlemenin korunmak istenen aile kurumu bakımından sonuca etkili olmayacağının değerlendirilmesi anti sosyal ve kamu düzenini ihlal ettiği kabul edilen eylemin müşterek faili olan suça sürüklenen çocuğun esasen suçun mağduru konumunda da olması sebebiyle kuralın salt kadını korumaya yönelik bir pozitif ayrımcılık amacını gerçekleştirmekten uzak olması sebepleriyle sayılı tcknun maddesinin anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine ve ayrıca sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri kanunun maddesine göre resen yüksek mahkemenizce gözetilecek gerekçelerle aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla iptali istemiyle resen anayasa mahkemesine gidilmesine ve anılan maddenin iptalinin istenilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretinin dosya oluşturularak karar aslıyla dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren ay beklenilmesine ay içinde netice gelmez ise mevcut mevzuata göre davanın neticelendirilmesine dair aşağıda yazıldığı şekilde hüküm kurma yoluna gidilmiştir karar yukarıda izah olunan nedenlerle suça sürüklenen çocuk hakkın reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan açılan kamu davasında iddianamede suça sürüklenen çocuğun cezalandırılmasına yönelik sevk maddesi olarak gösterilen tcknun maddesinin türkiye cumhuriyeti anayasanın maddesine aykırı olduğu değerlendirilmekle sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesi gereğinceesas sayısı karar sayısı i̇ddianame ile dosyadaki belgelerin onaylı birer örneği çıkartılarak sayılı türk ceza yasanın maddesinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatiyle iptal davası başvurusu olarak anayasa mahkemesi genel sekreterliğine gönderi̇lmesi̇ne sayılı kanunun maddesi gereğince dosyaya bu aşamada karar numarası verilmesine yer olmadığına dosya esası üzerinden iptali istenilen yasa maddesinin anayasanın maddesine aykırılık gerekçesinin yazılmasına türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesi uyarınca başvurunun sonuçlanmasının bekletici mesele yapılmasına dosya esas numarası üzerinden gerekçeli kararın yazımına müteakip dosya ve eklerinin anayasa mahkemesi genel sekreterliğine gönderilmesine sayılı yasanın maddesi gereğince aylık azami süre gözetilerek anayasa mahkemesinin bu konuda bir karar vermesinin beklenilmesine bu süre içerisinde ve sonunda anayasa mahkemesince bir karar verilmez ise türkiye cumhuriyeti anayasasının ve sayılı yasanın maddesi gereğince yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre değerlendirme yapılmasına bu nedenlerle duruşmanın sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanunun maddesindeki aylık süre gözönüne alınarak gününe bırakılmasına karar verildi | 2,367 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir ceza muhakemeleri usulü kanununun maddesi ile sulh mahkemelerinin görevi içinde bulunan suçlara sulh hakimi duruşma yapmaksızın bir ceza kararnamesi ile karar verebilir kuralı getirilmiştir aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise ceza kararnamesi ile ancak hafif veya ağır para cezasına veya nihayet üç aya kadar hafif hapis veya bir meslek ve sanatın icrasının tatiline veya müsadereye yahut bunlardan birkaçına veya hepsine hükmedilebileceği belirtilmiştir tabir caiz ise önemsiz görülen suçların ceza kararnamesi ile kısa yoldan çözüme bağlanması düşünülmüştür devam eden maddelerde ceza kararnamesine itirazın şekil ve yöntemleri düzenlenmiştir ceza yargılaması bir eylemin suç olup olmadığının araştırılması ve eğer suç ise eyleme kanunda öngörülen yaptırımın uygulanması için yapılan işlemlerin bütünüdür aşağıdaki hükümler bireyin suçlanması durumunda adil ve açık yargılanmasının güvence altına alınması için düzenlenmiştir anayasamızın maddesine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir i̇nsan hakları evrensel bildirgesinin maddesine göre herkes haklarının veya yükümlülüklerinin veya kendisine yöneltilen herhangi bir suçlamanın saptanmasında tam bir eşitlikle davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir i̇nsan hakları evrensel bildirgesinin maddesine göre bir suç işlemekten sanık herkes savunması için kendisine gerekli bütün güvencelerin sağlanmış olduğu açık bir yargılama ile yasaya göre suçluluğu kanıtlanmadıkça suçsuz sayılır avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesine göre herkes kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içerisinde ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir hüküm açık oturumda verilir aynı sözleşmenin maddesine göre her sanık en azından şu haklara sahiptir kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmakesas sayısı karar sayısı i̇ddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek uygar uluslar tarafından tanınan ve gerek anayasamız ile teminat altına alınan gerekse yukarıya yazılan uluslararası sözleşmeler tarafından kabul edilip tüm hukuk sistemlerine yerleştirilmeye çalışılan genel hukuk ilkelerine göre bir suç ile itham edilen kişiye tanınması gereken en temel hak ne ile suçlandığını bilmesi ve buna göre savunma hakkını kullanmasıdır kişinin ne ile suçlandığını bilebilmesi için kendisine suç isnat eden belgenin bildirilmesi gerekmektedir bundan dolayıdır ki ceza muhakemeleri usulü kanununun son maddesindeki sulh ceza mahkemelerinde açılan davalara ait iddianameler sanığa tebliğ olunmaz şeklindeki hüküm yüksek mahkemenin tarih ve esas karar sayılı kararıyla anayasaya aykırı görülerek iptal edilmiştir ceza kararnamesi düzenlenmesi halinde ise sanık bu haktan yoksun bırakılmakta ve dolayısıyla savunma hakkı da kısıtlanmış olmaktadır ceza kararnamesi ile mahkumiyet hükmü kurulması halinde sanığın itiraz yoluyla savunma hakkını kullanabileceği ileri sürülebilir fakat uygulamada gerek ceza kararnamelerinin neredeyse matbu şekilde düzenlenmeleri ve gerekse itirazı inceleyen asliye ceza mahkemesinin itirazı kabulü halinde meseleyi ceza muhakemeleri usulü kanununun son maddesine göre kendilerinin çözümleyecek olmaları iş yoğunluğu gibi hususlar dikkate alındığında ceza kararnameleri adeta kesin bir hüküm şekline dönüşmektedir diğer yandan dosya üzerinden ceza kararnamesi düzenlenmesi yargılamanın yüze karşı olma ilkesine de aykırıdır bu nedenlerle ceza muhakemeleri usulü kanununun maddesinin türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine aykırı olduğu gibi artık iç hukukumuzda bağlayıcı olduğu kabul edilen avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesine de aykırı olduğu kanaatine varılmıştır anayasamızın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ve evrensel hukuk kurallarının geçerliliği tartışmasız kabul edilmesi gereken bir gerçektir hukuk devleti insan haklarına saygılı bu hakları koruyan adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün etkinliklerinde işlem ve eylemlerinde hukuk kurallarına bağlı olan devlet demektir i̇tiraz konusu düzenleme ile uygulama yapıldığında hukuka uygun ve adaletli bir sonuç elde etmek imkanı bulunmamaktadır bu nedenle itiraz konusu düzenlemenin anayasamızın türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu ilkesine de aykırı olduğu düşünülmektedir anayasamızın maddesinde yasaların anayasaya aykırı olamayacağı belirtilmiştir yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı iptali istenen maddenin bir yasa hükmü olarak anayasanın ruhuna da aykırı olduğu kanaatine varılmıştır sonuç sayılı ceza muhakemeleri usulü kanununun maddesinin türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu düzenleyen anayasanın maddesine kanunların anayasaya aykırı olamayacağını belirtir maddesineesas sayısı karar sayısı hak arama hürriyeti başlıklı maddesine anayasamızın ruhunda bulunduğu kabul edilmesi gerekli olan hukukun genel prensipleri ve adalet duygusuna aykırı olduğu düşünüldüğünden i̇ptali̇ için anayasanın maddesi uyarınca keyfiyetin anayasa mahkemesine sunulmasına karar verildi | 714 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir açiklama davacı vekili tarafından mahkememize verilen tarihli dilekçede özetle müvekkilinin oğlu küçük ile şahsi münasebet tesisine ilişkin takip yapıldığını ve bu takip doğrultusunda müvekkilinin çocuğu ile şahsi münasebette bulunmak istemesi üzerine karşı taraf annenin icra dosyasına adresini naklettiğine ilişkin sunduğu dilekçesi üzerine icra müdürlüğünün annenin küçük ile birlikte ikamet ettiğini belirttiği adresi değiştirdiğini belirten dilekçe sunması sebebiyle daha evvel gidilen adres itibariyle şahsi münasebetin tesis edilmesi talebinin reddi kararının şikayet yolu ile iptalini talep etmiştir i̇cra dosyası incelendiğinde şikayetçi tarafından şikayet edilen hakkında küçük ile şahsi münasebet tesisine engel olunmamasını içeren örnek nolu icra emri tanzim edildiği bunun borçlunun çeşitli adreslerine tebligat çıkartılarak tebliğ edildiği yargilâma ile ilişkili olarak günü bursa i̇cra müdürlüğüne ikamet adresini değiştirdiğini belirten davalı şikayet edilen tarafından antalya alanyadaki bir adresin belirtildiği tarihinde şahsi münasebet kurulmasına ilişkin icra müdürlüğüne davacı şikayetçi tarafından talepte bulunulduğu ve icra müdürlüğünün belirtilen kararla bu talebin reddine karar verdiği görülmüştür i̇ptali istenen hüküm olaya uygulanacak olan hükümdür zira bu hüküm gönderilen icra emrinin de dayanağını teşkil eden i̇i̇k mdsidir bu maddede lehine hüküm verilen taraf ile şahsi münasebette bulunulmasına mani olunmamasını belirten bir icra emrinin muhataba tebliğini içermektedir bu hükümden dolayı özellikle velayet anneye bırakılan ve ülkemizde genel olarak boşanma davalarının sonunda gibi bir ihtimalle velayetin anneye bırakılıyor olması karşısında olayımızda olduğu gibi annenin bunu kötüye kullanabilmesini temin eder niteliktedir belki de bu yüzden olsa gerek bu güne kadar bu hükümle ilgili tarafımızdan tespit edilmiş bir anayasaya aykırılık iddiası ileri sürülmemiştir zira kadını koruma adına yapılan düzenlemeler biz hukukçular da dahil olmak üzere bir adalet körlüğüne sebep olur niteliktedir aslında yasanın şahsi münasebet tesisine engel olunmaması şeklinde düzenlenmesi bu yönüyle özellikle ve yukarıda belirttiğimiz mahkeme kararlarının sonucu itibariyle annelerin eline bir demoklesin kılıcını teslim etmektedir bu sebeple anneler velayeti aldıklarında çocuğun babası ile şahsi münasebetini engellemek için çeşitli yöntemler uygulamaktadırlar olayımızda iddia edildiği gibi velayeti alan genelde anneler şahsi münasebetin tesisini zorlaştıran ve hatta imkansızlaştıran kendilerine yeni yeni ve bazen da gerçeğe aykırı olarak adresler bulunmaya çalışılmakta tüm uğraşlara rağmen adres tespit edilse dahi adreste genel olarak babaların icra memuru ile beraber gittiğinde küçüğün bulunamaması sebebiyle sonuçsuz kalmaktadır ve mevcut yasada bunu temin eder niteliktedir bu yasayla ilgili i̇i̇knun mdsi de uygulamada şikayet üzerine genelde kadın tarafından çocuğun teslim edilmesi suretiyle şikayetin hükümde geçen hapsin tatbikine başlandıktan sonra ilâmın veya ara kararının gereği yerine getirilirse kişi tahliye edilir şeklindeki ifade sebebi ile babaları koruyamaz ve babanın etkin bir hak aramasına engel olur niteliktedir ne tesadüftür ki kanun koyucu i̇i̇k mdsindeki çocuk teslimine muhalefet fiilinin yaptırımını sanki taahhüdüne uymayanın veya nafaka borcunu ödemeyenin eylemi gibi görmüştür sanki onlar gibi yani nafaka borcu ödendiğinde veya taahhüde uyulduğunda nasıl olsa sonuç hasıl olmuştur zaten amaç borçluyu zorlamaktıresas sayısı karar sayısı öyleyse tazyik hapsinin de düşürülmesi uygundur mantığıyla çocuğun uzun süre tazyik hapsine ilişkin hükmün infaz aşamasına gelene kadar kaçırılmasını babaya gösterilmesini engelleyen anlayışı mükafatlandırmakta ve babanın etkin bir şekilde hak kullanımına engel olur niteliktedir bu sebeple bu yasanın da aşağıda bahsedeceğimiz anayasanın hükmüne aykırıdır anneye bu şekilde yetkilerini kötüye kullanma imkanı sağlayan hem i̇i̇k mdsi hem de i̇i̇k mdsi karşısında baba özellikle çocuğun karşısında itibar kaybına da uğramaktadır aslında yapılması gereken burada genelde velayet kendisine verilen anneye bu konuda yetki verilmemesidir zira annenin babayla arasındaki muhtemel husumet karşısında çocuğun baba ile şahsi münasebeti yönündeki hakkı sebebiyle çocukla arasında menfaat çatışması vardır bu yönüyle belki de bu konuda çocuğa bir kayyım tayini dahi gereklidir ancak yakın dönemde böyle bir yolun açılma ihtimali tarafımızdan düşünülmemektedir buna karşılık olarak özellikle şahsi münasebet tesisine ilişkin hükmün ayrıca bir taraf talebi olmaksızın devlet dairelerince resen uygulanması ve taraflara hükme uygun davranmaları konusunda emir verilmesi gerekmektedir yani engel olunmaması değil hükmün gereğine uygun davranılması emredilmelidir bunun ilk sonucu şudur özellikle velayet kendisine verilen annede bu hükmün icra edilmesini istemek hakkına sahip olacaktır ayrıca da olmalıdır hatta bu onun bir ödevi olmalıdır zira çocuğu ile babanın görüşmesi öncelikle çocuğun şahsi ve sosyal gelişiminin bir şartıdır ayrıca çocuğun şahsi anlamda sağlıklı olarak yetişmesi anne içinde önemlidir bunun diğer bir sonucu özellikle anne böyle bir görevle görevlendirildiği taktirde çocuğun baba ile görüşmesi için psikolojik olarak çocuğu baştan hazırlama durumunda kalacaktır yani babası ile görüşmemesi noktasında değil görüşme yapması noktasında babasına saygı göstermesi itibar göstermesi noktasında psikolojik alt yapıyı sağlama yoluna gidecektir zira çocuğun görüşmeden kaçması halinde bunun meşru sebeplerini ispatla yükümlü hale gelecektir bu sebeple her iki hükmün iptali gerekir ancak olayımızda i̇i̇k maddesinin uygulama yeri olmadığından iptali istenememiştir bu her iki hüküm de anayasanın yukarıda belirttiğimiz maddesine aykırıdır zira maddede her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir yani annenin yukarıda belirttiğimiz türden bir ödevi çocuğa karşı sorumluluğunun bir gereği olmalıdır ve ilgili hükümler de buna göre düzenlenmelidir bu sebeple mahkememizde uygulanan şikayet yönteminin ayrıca bir duruşma açılmasını gerektirmemesi sebebiyle yapılan tensip üzerine bu tensip kararı diğer evraklarla birlikte dosyaya eklenerek ilgili hükümlerin iptalini talep etmek gerekmiştir sonuç yukarıda belirtilen gerekçelerle i̇i̇k mdsindeki şahsi münasebette bulunmasına mani olmamasını ibaresinin ve i̇i̇k md sinin iptalini saygıyla talep ederim | 841 |
esas sayısı karar sayısı davacılar vekili mahkemeye verdikleri tarihli dilekçede sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna geçici madde eklendiğini maddenin anayasanın hukuk devleti mülkiyet hakkı ile eşitlik ilkelerine ve ai̇h sözleşmesinin hukuk kuralı getiren maddesine aykırılık oluşturduğunu bu nedenle anayasaya aykırılık iddialarının ciddi bulunarak dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istedikleri anlaşılmıştır tarihinde yürürlüğe giren sayılı kanunun geçici maddesinde imar uygulamalarından doğan davalarda taşınmaz değerinin uygulanmanın tapuya tescil edildiği tarihteki değerlendirmeler esas alınarak tespit edileceğini ve bu bedele tüi̇k tarafından açıklanan yurt i̇çi üretici fiyat endeksi tablosu esas alınmak üzere bedelin dava gününe güncelleneceği ve ortaya çıkan bedele hüküm kurulacağı belirtilmiştir davacı vekili iş bu davasında kadıköy tuğlacıbaşı mah ada parselin maliki olarak şuyulandırma bedelinin artırılması isteğinde bulunduğundan ve son yasanın da eldeki davalara uygulanacağı kanun hükmü olduğundan anayasanın maddesi ile ve maddelerine aykırılık iddiasını içeren bu son dilekçenin ciddi nitelikte olduğu kabul edilerek aşağıdaki arar verilmiştir karar talebin kabulü ile davacı vekilinin tarihli sayılı yasanın geçici maddesinin anayasaya aykırı olduğu iddiasının kabulü ile davacı vekilinin dilekçesinin anayasa mahkemesine gönderilmesine karardan bir örneğin davacı avansından alınarak taraf vekillerine de tebliğe gönderilmesine ayrıca uyaptan tutanağın görülmesine evrak üzerinde yapılan inceleme ile karar verildi | 192 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemelerin gerekçeleri özetle sayılı i̇cra i̇flas yasasının maddesinin ve son fıkralarına yönelik başvurular ile ilgili olarak başvuru kararında hakkında icra talebi yapılan borçluya haciz takibini karşılıksız bırakmak amacı ile sahibi olduğu taşınmazı satarak alacaklıyı zarara uğrattığı diğer kişilerin ise suça bilerek iştirakte bulundukları nedeniyle hapis cezası öngören kuralın yasanın maddesinin birinci fıkrasına yönelik başvurularla ilgili olarak yasada öngörülen süreye ve şartlara uygun mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında hafif hapis cezası öngören kuralın yasanın maddesinin birinci fıkrasına yönelik başvurularla ilgili olarak menkul ve gayrimenkul malı olmadığını beyan etmesine karşın bir başka takipte menkul malları haczedilen borçlunun hakikate aykırı beyanda bulunması karşısında hafif hapis cezası öngören kuralın yasanın maddesine yönelik başvuru ile ilgili olarak alacaklının satış talebinden evvel borcunu taksitlerle ödemeyi taahhüt eden veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını makul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun eylemi nedeniyle hürriyeti bağlayıcı ceza öngören kuralın yasanın maddesinin bendine yönelik başvurularla ilgili olarak i̇cra i̇flas kanunu hükümleri uyarınca hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezaların tecil edilememesi ve para cezası ile tedbire çevrilememesini öngören kuralın anayasanın maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı olduğu ileri sürülmüştür | 188 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir belirtilen gerekçe ve kanun metninden çıkan sonuç şudur sayılı tcknun tarih ve sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesi ile değişik maddesinde cezai müeyyide öngörülmüştür maddesinde ise fıkraya göre hüküm vermeden önce yani ara kararı ile uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine kullanmamakla birlikte kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan kabul eden veya bulunduran kişi hakkında denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir hükmü yer almaktadır madde gereği ara kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildiğinde maddesi gereğince tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir aksi takdirde davaya devam olunarak hüküm verilir hükmü yer almaktadır maddesinde ise cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir bu durumda hükmolunan cezanın infazı ertelenir hükmü ile hüküm kurulduktan sonra da mahkemece tıpkı maddesinde olduğu gibi tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabileceğini hükmü bağlamıştır diğer bir söyleyişle tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine maddesi gereği ara kararı ile karar verilebileceği gibi madde gereği cezaya hükmedildikten sonra da karar verilmesi mümkün olup bu konuda hakime takdir hakkı tanınmıştır ancak maddesi gereği cezaya hükmedildikten sonra tcknun maddesi gereği tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunduğunda tcknun itiraza konu maddesinde belirtildiği üzere kişinin mahkûm olduğu ceza tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde infaz edilmiş sayılır hükmü yer almaktadır diğer bir anlatımla tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmiş ve gereklerine uygun davranılmış olmasına rağmen tcknun madde gereği ara kararı ile verilmiş ise tcknun maddesi gereği davanın düşmesine btcknun maddesi gereği cezaya hükmettikten sonra verilmiş ise tcknun maddesi gereği hükmolunan cezanın infaz edilmiş sayılmasına karar verilecektiresas sayısı karar sayısı bu durumda aynı suçu işleyen aynı yükümlülük verilen ve verilen aynı yükümlülüklere riayet eden sanıktan biri hakkındaki davanın düşmesine karar verilirken diğeri için hükmolunan cezanın infaz edilmiş sayılmasına karar verilmiş olmaktadır ara kararı ile tcknun maddesi gereği tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunduğunda tcknun maddesi gereği düşme kararı verilirken tcknun maddesi gereği cezaya hükmettikten sonra aynı şekilde tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunduğunda ve gereklerine uygun davranıldığında cezanın infaz edilmiş sayılması sebebiyle yukarıda belirtilen ilgili yasa kuralları incelendiğinde hükümlü hakkında yeni bir suç işlediğinde tcknun maddesi gereği mükerrir sayılacak ve hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanacak sayılı tcknun maddesi gereği mükerrirliğinden dolayı daha ağır infaz koşulları ile karşı karşıya kalacak sayılı knun maddesi gereği verilen hüküm önce adli sicil kaydına girecek aynı kanunun maddesi gereği süresi dolduktan arşiv kaydına alınacak ve yine aynı kanunun maddesi gereği de muhtemelen ölünceye kadar bu kayıt arşivde saklanacaktır görüldüğü üzere tcknun maddesindeki kişinin mahkûm olduğu ceza tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde infaz edilmiş sayılır hükmü ile aynı suçu işleyen aynı yükümlülük verilen ve aynı yükümlülüklere riayeti gerektiren tcknun maddesinde hükme bağlanan düşme karararına nazaran sırf ara kararı ile verilmedi diye daha ağır bir sonuçla karşı karşıya kalınacağı aşikardır sayılı tcknun tarih ve sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesi ile değişik kişinin mahkûm olduğu ceza tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde infaz edilmiş sayılır şeklindeki maddesi türkiye cumhuriyet anayasasının aşağıdaki kurallarına aykırılık teşkil etmektedir anayasamızın maddesi yönünden anayasa mahkememizin birçok kararında belirtildiği üzere cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devletinin de öncelikle eşitlik ve adaleti esas alan bir yapılanmayı öngördüğü kuşkusuzdur hukuk devletinin bu temel niteliklerini yaşama geçirmekle yükümlü olan yasa koyucunun anayasanın ve ceza hukukunun genel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırmada güdülen amacı suç ve suçluların özelliklerini de gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını bunlara verilecek cezanın türünü miktarını artırım ve indirim nedenlerini bunların oranları ile suçun takibine ilişkin yöntemleri belirleme konusunda takdir yetkisi bulunmakta ise de bu yetki kullanılırken suç ile ceza arasındaki adil dengenin korunması ve öngörülen cezanın cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gibi hususların da dikkate alınması zorunludur i̇tiraz olunan tcknun maddesi ile tcknun ve dolayısı ile maddesindeki yasa kuralının cezalandırmada aynı amacı gerçekleştirmeye yönelik olduğunda kuşku yoktur her iki yasa maddesi de günümüz toplumunun en önemli sorunlarından biri haline gelen uyuşturucu madde kullanımı ile mücadeleyi etkinleştirmek uyuşturucu kullanımını satınesas sayısı karar sayısı alınmasının kabul edilmesini birey için caydırıcı hale getirmek ve bu sorunu yaşayan bireyleri tedavi ederek topluma kazandırma amacını gütmektedir hal böyle iken eşit koşullardaki iki sanıktan biri hakkındaki davanın düşmesine karar verilirken diğeri hakkında verilen cezanın infaz edilmiş sayılmasına karar vermek anayasamızın maddesine aykırıdır anayasamızın maddesi yönünden yine anayasa mahkememizin birçok kararında vurgulandığı üzere anayasanın maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir eşitlik ilkesinin amacı ayrı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasalar karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır durum ve konumlardaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz nitelikleri ve durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz bu itibarla da belirtilen yasa kuralında hakime ara kararı ile veya cezaya hükmettikten sonra tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar vereceği sırada takdir hakkını kullanırken kullanabileceği somut donelerin de kanun metninde gösterilmemesi sebebiyle eşit koşullardaki iki sanıktan biri hakkında sırf ara kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi sebebiyle davanın düşmesine karar verilirken diğeri hakkında sırf cezaya hükmettikten sonra tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi sebebiyle verilen cezanın infaz edilmiş sayılmasına karar vermek anayasamızın maddesine aykırıdır bu çerçevede yukarıda izah olunan nedenlerle sayılı tcknun tarih ve sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesi ile değişik maddesindeki kişinin mahkûm olduğu ceza tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde infaz edilmiş sayılır hükmünün anayasamızın ve maddelerine aykırı olması sebebiyle itirazen iptali isteminde bulunma zarureti hasıl olmuştur hüküm yukarıda açıklanan nedenlerle sanık hakkında uygulanma ihtimali bulunan sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı tcknun maddesindeki kişinin mahkûm olduğu ceza tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde infaz edilmiş sayılır aksi takdirde derhal infaz edilir hükmünün türkiye cumhuriyeti anayasasına aykırı olduğu kanaatine varıldığından türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi gereğince anayasa mahkemesi̇ni̇n bu konuda vereceği̇ karara kadar davanin geri̇ birakilmasina gerekçeli kararın yazımı sonrası gerekçeli karar aslı ile dava dosyasının tasdikli örneğinin eklenmesi suretiyle oluşturulacak dosyanın anayasaya aykırılık iddiası ile itirazen incelenmesi için anayasa mahkemesi̇ başkanliğina gönderi̇lmesi̇neesas sayısı karar sayısı dosyanın kayıtsız ve takip dışı kalmaması için yargılamanın günü saat bırakılmasına karar verildi | 1,064 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir her ne kadar sanıklar hakkında görevi kötüye kullandıkları iddiası ile kamu davası açılmış ise de hem tcknun hem de yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı nisan tarihine kadar i̇şlenen suçlardan dolayı şartla salıverilmeye dava ve cezaların ertelenmesine dair kanunun maddesinin bendinin paragrafında bulunan ve bu yasanın kapsamı dışında olarak gösterilen maddesinin kapsam dışı bırakılması anayasaya aykırılığının ciddi olduğu kanaati mahkememizde oluşmuştur şöyleki anayasanın maddesinin fıkrası ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur şeklinde iken yine aynı maddenin fıkrası kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz şeklindedir yine suçların yasalarda belirlenmesi ve suçlarda tipiklik unsuru ceza hukukunun temel ilkelerindendir bununla anayasa vatandaşların kanunlarda unsurları sayılan eylemleri yapanların cezalandırılmasını öngörmüş kanunlarda tanımlanmayan eylemlerinde cezalandırılmayacağını türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına taahhüt etmiştir bununla amaçlanan vatandaşların hangi eylem yapılırsa suç olacağını önceden bilerek ona göre eylemlerine yön vermesini sağlamaktır hal böyle iken tcknun maddesi anayasanın maddesindeki anılan fıkraların tam aksine yasada yazılı hallerden başka hangi nedenle olursa olsun görevini kötüye kullanan memur cezalandırılır şeklinde düzenleme yaparak yasanın metninden de anlaşılacağı üzere yasada suç olarak sayılmayan halleri cezalandırma amacına yönelmiş ve yargı erkinin eline ceza ihdas etme imkanı vermiştir oysa ki cezalar ancak yasa ile düzenlenebilir ve yasanın yapılma yeride türkiye büyük millet meclisidir ayrıca bu durum suçların tipiklik unsurunun da ihlali anlamını taşır ve memur olan türkiye cumhuriyeti vatandaşları yasada unsurları sayılmayan yani tipikleştirilmeyen her hangi bir eylemlerinden dolayı her an cezalandırılma tehdidi ile karşı karşıya kalmış olmaktadırlar tekrarlamak gerekirse burada cezaların yürürlüğe sokulması yasakoyucu tbmmnin yetkisinden çıkarılmış ve bu maddenin uygulanması ile cezanın tipikleştirilmesi işlevi yüksek yargıtayın yetki ve görev sınırları içerisine sokulmuş bulunmaktadır bu nedenlerle olayımızda sanıkların eylemlerinin yasada açıkça tipikleştirilmemesi unsurlarının sayılmaması nedeni ile tcknun maddesi gereğince cezalandırılması ihtimali anayasanın maddesine açıkça aykırıdır aynı şekilde sayılı nisan tarihine kadar i̇şlenen suçlardan dolayı şartla salıverilmeye dava ve cezaların ertelenmesine dair kanunun maddesinin bendinde sayılı yasanın uygulanmayacağı yasa maddeleri sayılmış ve bunlar arasında tcknun maddesi de zikredilmiştir eğer yukarıdaki bendde gerekçeleri gösterilen tcknun maddesi anayasaya aykırı olmadığı kararı verilecek olursa sanıkların bu madde ile cezalandırıldıkları takdirde sayılı nisan tarihine kadar i̇şlenen suçlardan dolayı şartla salıverilmeye dava ve cezaların ertelenmesine dair kanunun maddesinin bendi gereğince sanıklar suçlarını nisan tarihinden önce işlemiş olmalarına rağmen bu ertelemeden yararlanamayacaklardır kamu oyunda da tartışıldığı üzere sayılı nisan tarihine kadar i̇şlenen suçlardan dolayı şartla salıverilmeye dava ve cezaların ertelenmesine dair kanunun kapsam dışında bıraktığı suçlarla ilgili olarak tartışmalar devam etmekte ve yasakoyucu tarafından anılan yasadan faydalanacaklar ileesas sayısı karar sayısı faydalanmayacaklar ayrımı yapılırken anayasanın maddesi ve maddesine dikkat edilmediği ve bu maddelere aykırı düzenleme yapıldığı yaygın bir kanı olarak kişilerce paylaşılmaktadır mahkememizde bu dava ile sınırlı olmak üzere bu davada uygulama yeri olan tcknun maddesinin sayılı yasa kapsamı dışında bırakılmasının anayasanın ve maddelerine açıkça aykırı olduğu kanaatindedir şöyle ki sayılı yasa ile adam öldürme görevi ihmal keyfi muamele efrada suimuamele nitelikli etkili eylem taksirli ölüme neden olmak nitelikli hırsızlık gibi doğrudan insan olma değerine yönelik ve kamu güvenliği ile ilgili suçlar yasa kapsamına alınmış ve bu suçları işleyen kişilerin şartlarını taşıdıkları taktirde dava ve cezaların ertelenme kapsamı içine alınmış ancak ihlal edilen değer yönünden kıyaslaması bile yapılamayacak tcknun maddesinde belirtilen görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu kapsam dışı bırakılmıştır elbette cezalandırma ve bu konuda kurallar koyma yetkisi yasakoyucu tarafından kullanılacaktır fakat bu yetkinin kullanılmasında ortada toplumdan kaynaklanan bir gereksinim olmalı ve bu gereksinimin giderilmesinde insan haklarına saygılı hukuk devleti ilkesine ve bunun bir sonucu olarak adalete uygunluk ölçüsü gözetilmek zorundadır adalete uygunluk yasa önünde mutlak bir eşitlik değil ise de haklı nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren ancak aynı durumda olanları birbirinden ayırmada eşit uygulamaya tabi tutma olgusudur ycgk tarih esas nolu karar ancak yasama bu yetkisini kullanırken hukuk devleti ilkesinin gereği olan adalet duygusu ile hareket etmek ve yasal düzenleme yapmak zorunluluğu da ortadadır bu yasa ile yapılan düzenleme ile tcknun ve maddelerde yazılı bulunan keyfi muamele ve görevi ihmal suçları erteleme kapsamı içerisinde bırakılırken ihlal edilen değer yönü ile benzerlik gösteren hatta yapılan eylemlerin arasında çok ince bir ayrımın bulunduğu bu eylemlerle görevde yetkiyi kötüye kullanma eylemi arasında farklılık yaratarak bir kısmının erteleme kapsamı dışında bırakılması adalet duygusu ile bağdaşmaz dolayısı ile bu husus anayasanın hukuk devleti ilkesine aykırıdır yine aynı şekilde eşitlik ilkesine de aykırılık sözkonusudur adam öldürme eyleminin erteleme kapsamı içinde bırakılarak görevi kötüye kullanma eyleminin erteleme kapsamı dışında bırakılması da adalet duygusunu incitecek boyutta olduğu kanaati mahkememizde oluşmuştur kanunun genel düzenlemesi itibarı ile bu eşitsizlik ve adalet duygusuna ters bir takım düzenlemeler mevcut olup örneğin adam öldürme fiilini işleyen kişinin cezası ertelenirken öldürmek ile tehdit tcknun edenin cezasının ertelenmemesi aynı şekilde kasten araç yakanın tcknun eylemi yasa kapsamında bırakılırken taksirle yangın çıkarma eylemi tcknun yasa kapsamı dışında bırakılmakta ve böylece anayasanın hukuk devleti i̇lkesi ile hukuksal bakımdan daha fazla kınanması gereken eylemleri yapanlara kolaylık gösterilerek onların eylemlerinin ertelenmesi eşitlik ilkesine de aykırıdır eğer yasakoyucu kasten işlenen fiilleri erteliyor ise taksirle işlenen aynı nitelikli eylemlerin hayli hayli ertelenmesi gerektiği hukuk devleti ilkesi ile eşitlik ilkesinin gereğidir aynı mantıktan hareketle birbirine benzer suç işleyen aynı hukuken korunan değerleri ihlal eden kişilerin eylemlerinin ve birlikte değerlendirilerek eğer erteleme yapılacak ise benzer bütün eylemler bakımından aynı düzenlemenin yapılması yine anayasanın eşitlik ve hukuk devletinin ilkesinin gereğidir | 863 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasamızın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ve evrensel hukuk kurallarının geçerliliği tartışmasız kabul edilmesi gereken bir gerçektir hukuk devleti insan haklarına saygılı bu hakları koruyan adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün etkinliklerinde işlem ve eylemlerinde hukuk kurallarına bağlı olan devlet demektir i̇tiraz konusu düzenleme ile uygulama yapıldığında hukuka uygun ve adaletli bir sonuç elde etme imkanı bulunmamaktadır bu nedenle itiraz konusu düzenlemenin anayasamızın türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır anayasamızın maddesinde herkesin dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiştir anayasa mahkemesinin yerleşmiş kararlarına göre yasa önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez eşitlik ilkesi birbirinin aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını veya uygulanan aynı kurallar sonucu farklı sonuçlar yaratılmasını yasaklar kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında yasalara konulan kurallarla değişik uygulama yapılması anayasanın amaçladığı hukuksal eşitlik ilkesine açık aykırılık oluşturmaktadır zaten anayasa eylemli değil hukuksal eşitliği tanımlamaktadır yoksa bazı vatandaşların haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz anayasa mahkemesinin konuyla ilgili istikrar kazanmış görüşleri bu şekildedir aynı tarihte aynı suçu işlemekle birlikte kendisinden kaynaklanmayan sebeplerle değişik tarihlerde verilen hükümlerle farklı cezalara çarptırılmak aynı durumda olanlar için ayrı hukuksal düzenleme anlamına gelmektedir eşitlik ilkesi ile aynı durumda bulunan kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanması veya aynı kurallar uygulanarak farklı sonuçlar elde edilmesi yasaklanmıştır oysa iptali talep edilen yasa hükmü ile suç tarihleri ve hukuki durumları aynı olan iki kişi hakkında farklı zamanlarda verilen mahkumiyet kararları paraya çevrildiğinde farklı cezalar uygulanmış olabilecektir suç tipi ve suç tarihleri aynı olduğu halde iki kişiden birinin yargılaması çeşitli fiili ve hukuki sebeplerden dolayı devam ederken diğerinin yargılaması sonuçlanıp hakkında mahkumiyet hükmü verilmiş olabilir bu durumda da hakkındaki dava bir ay önce karara bağlanan bir kişinin hürriyeti bağlayıcı cezasının paraya çevrilmesi ile bir ay sonra verilen hükümde paraya çevirmenin uygulanması farklı ve eşit olmayan sonuçlara yol açabilecektir böyle bir düzenlemeyi haklı gösterecek herhangi bir neden olmadığı gibi bunun adil ve makul olduğundan da söz edilemez üstelik bu durum yani yargılamanın uzun sürmesi çoğu kez yargılanan kişinin iradesi dışında da oluşabilir aynı tarihte aynı suçu işleyenlerden yargılaması kısa süren kişi daha az bir cezaya çarptırılmış olacaktıresas sayısı karar sayısı mahkemece verilen hapis cezasının paraya çevrilmesine ilişkin hükmün sanık dışındaki taraflarca temyiz edilip bozulması halinde yeniden yapılan yargılama sırasında asgari ücret miktarlarının değiştiğini kabul edersek bu durumda yine sanığın da aleyhine olmak üzere suç ve ceza tekniğine aykırı bir durum ortaya çıkacaktır eşitlik ilkesine aykırı olduğu düşünülen bir kural haklı bir nedene dayandığında ya da kamu yararı amacıyla yürürlüğe konulduğunda eşitlik ilkesine aykırılık olmayacaktır i̇ptali istenen hükümle cezanın caydırıcılık etkisi arttırılıp kamunun uğradığı zarar telafi edilmek istenmiş olabilir ancak kamu yararı veya haklı nedene dayanılarak yapıldığı öne sürülen farklı düzenlemelerin bu üç ölçütten birine uymaması durumunda eşitlik ilkesinin korunduğu söylenemez i̇tiraz edilen kuralla suç tarihleri aynı olduğu halde sadece hüküm tarihlerinin farklı olması sebebiyle uygulamada eşitsizlik yaratılacağı aşikar olduğundan itiraz edilen ibarenin anayasanın maddesine de aykırı olduğu kanaatine varılmıştır anayasamızın maddesinde yasaların anayasaya aykırı olamayacağı belirtilmiştir yukarıda açıklanan ve aşağıda yazılan sebeplerden dolayı iptali istenen ibarenin bir yasa hükmü olarak anayasanın ruhuna da aykırı olduğu kanaatine varılmıştır suç ve ceza öngören kuralların diğer hukuk kurallarından ayrı olarak en önemli niteliği açık kesin ve belirgin olmalarıdır bu ceza hukukunda istisnası olmayan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin zorunlu bir sonucudur maddi ceza hukukunda kural suç tarihinde yürürlükte bulunan yasanın eyleme uygulanmasıdır yani suç işleyen sanığa ancak suçu işlemiş olduğu zaman göze almış bulunduğu ceza uygulanabilir oysa suçun işlendiği zamanda hüküm tarihinin ne zaman olacağını bilmek mümkün değildir buna bağlı olarak hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilecek olan para cezasının miktarının da bu açıdan belirli olduğundan bahsedilemez bu sebeple eylemin işlendiği zamanki yasa kuralı yerine hüküm zamanındaki kuralın uygulanması yukarıda açıklanan temel prensiplere aykırıdır dolayısıyla iptali talep edilen hüküm tarihinde ibaresinin anayasanın maddesine de aykırı olduğu kanaatine varılmıştır hüküm tarihinde yürürlükte olan paraya çevirmeye esas alınacak miktarın her zaman aleyhe olmayacağı ileri sürülebilir ancak dünyadaki ve özellikle türkiyedeki ekonomik gelişmeler enflasyon oranları bu konudaki hükümet programları dikkate alındığında bu hükmün her zaman sanık aleyhine sonuç doğuracağı aşikardır meğer ki suç tarihinde yürürlükte olan asgari ücret miktarı hüküm tarihinde de aynı olsun gerek sayılı yasa hükümleri ile vergi denetim sisteminin işleyişi ve gerekse ceza davalarının yargılama süreci göz önünde bulundurulursa bu da hemen hemen imkansız gibidir mevcut yasa hükmüne göre hüküm tarihinde yürürlükte olan asgari ücret miktarı suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan asgari ücret miktarına göre daha ağır olacaktır oysa ceza hukukunun genel kurallarından biri suçlu için lehe olan kuralın uygulanacağıdır i̇ptali talep edilen hükmün dava konusu olayda uygulanacağı sırada anayasaya aykırı olduğunun mahkememizce düşünülmesi üzerine bu konuda savcısının da görüşüne başvurulmuştur savcısı da mütalaasında heyetimizin görüşüne iştirak ettiğini bildirmiş ve özetle suç tarihi ile eylemi aynı olan iki değişik olayda maddedeki paraya çevirme hükümlerinin uygulanması durumunda farklı sonuçların elde edilebileceğini sanıklardan kaynaklanmayan sebeplerden dolayı farklı cezaların uygulanabileceğini yargılama süreciesas sayısı karar sayısı içerisinde asgari ücret miktarlarının değişebileceğini bu sebepten dolayı iptal için itiraz yoluna gidilmesi düşünülen hüküm tarihindeki ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırılığı kanaatinde olduğunu beyan etmiştir sonuç sayılı yasanın sayılı yasayla değişik maddesinin bendinin nolu alt bendinin son fıkrasında yer alan hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesi ile ilgili düzenlenen hüküm tarihinde ibaresinin türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu düzenleyen anayasanın maddesine kanun önünde eşitliğe dair maddesine kanunların anayasaya aykırı olamayacağını belirtir maddesine suç ve cezalara ilişkin esasları belirleyen maddesine eanayasamızın ruhunda bulunduğu kabul edilmesi gerekli olan hukukun gene prensipleri ve adalet duygusuna aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali için anayasanın maddesi uyarınca keyfiyetin anayasa mahkemesine sunulmasına oybirliğiyle karar verildi | 946 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin i̇kinci fıkrasının son cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sözleşmeli olarak çalışan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının kurumlarında aylıksız veya ücretsiz izinli sayılacakları ve bunların kadroları ile ilişkilerinin devam edeceği hükme bağlanmıştır bu fıkradaki kurumlarından aylıksız veya ücretsiz izinli sayılırlar ve kadroları ile ilişkileri devam eder ifadeleri bunların kadrolu sözleşmeli personel olduğunu göstermektedir çünkü yapılan düzenlemeye göre bu personel talepleri halinde eski görevlerine atanırlar ve sözleşmeli statüde geçen süreleri kazanılmış hak derece ve kademelerinde veya kıdemlerinde değerlendirilir sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta iken aile hekimi ve aile sağlığı elemanı statüsüne geçenlerden önceki sözleşmeli personel statüsüne dönmek isteyenler eski kurumlarındaki boş pozisyonlara öncelikle atanırlar ve bu madde kapsamındaki çalışmaları hizmet sürelerinde dikkate alınır sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki bu düzenleme sözleşmeli olarak çalıştırılacak aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının anayasada tanımı yapılan memur ve diğer kamu görevlisi tanımına uygun kamu görevlileri olduğunu göstermektedir ancak sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunda aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olarak sözleşmeli personel statüsünde çalıştırılacak olanlar bunlardan ibaret değildir bu kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen son cümlesinde i̇htiyaç duyulması halinde türkiyede mesleğini icra etmeye yetkili ve sayılı devlet memurları kanununun inci maddesinin bendinin ve numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip tabip ve aile sağlığı elemanları sağlık bakanlığının önerisi maliye bakanlığının uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir denilmiştir bu durumda üncü maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen son cümlesi ile yapılan düzenleme ile devletin asli ve sürekli görevlerinden olduğu kuşkusuz olan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının verdikleri hizmetlerin memur veya diğer kamu görevlisi olmayanlar tarafından da verilmesine olanak sağlanmış olmaktadır çünkü sözleşmeli olarak çalıştırılan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının kendi kurumlarından aylıksız veya ücretsiz izinli sayılacakları ve bunların kadroları ile ilişkileri devam edeceği belirtilirken kamu görevlisi olmayan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının sözleşmeli çalıştırılmalarına ilişkin düzenlemede bunların devlet memuru veya diğer kamu görevlisi olduklarını gösterecek hiçbir ibare ya da ifadeye yer verilmemiştir bunların sözleşmeli olarak istihdam edilmeleri nedeniyle kadro atama terfi vb gibi devlet memuru veya diğer kamu görevlilerinin hak ve yükümlülükleri ile ilgili hiçbir düzenlemenin yapılmamış olması bu şekilde sözleşmeli olarak istihdam edilenlerin devlet memuru veya diğer kamu görevlisi olmadığını göstermektediresas sayısı karar sayısı genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde kadro esastır sayılı yasaya göre memur mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilendir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararının karşıoy yazısı nda diğer kamu görevlileri için de tıpkı memurlarda olduğu gibi atama işlemine gerek bulunduğunu atama nın hukuki açıdan şart işlem yani atama işleminde memurun veya diğer kamu görevlilerinin rolünün idareyle aralarındaki ilişkileri belirlenmiş bir statüye intisap etmekten ibaret olduğu sözleşmeli istihdamında ise akdi bir durumun söz konusu olduğunu ve atamadan tamamen ayrıldığı sözleşmeli istihdamında kuralın sözleşmelerin tarafları arasında özgür ve karşılıklı irade uyumunun bulunduğu açıklanmıştır anayasa mahkemesinin bu kararındaki karşıoy yazısında aynen şöyle denilmiştir sözleşmeli personel memur olmadığı gibi asli ve sürekli görevleri yürüten diğer kamu görevlileri de sayılmazlar anayasa mahkemesinin bir kararında bu konu üzerinde durulmuş ve şöyle denilmiştir sözleşmeli personelin diğer kamu görevlileri kapsamında sayılabileceğine ilişkin bir yorumu anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen ve memurlara olduğu kadar diğer kamu görevlileri için de uygulanması zorunlu atama koşuluyla bağdaştırma olanağı yoktur çünkü atama gerek öğretide gerek yargısal içtihatlarda birbiriyle uyumlu ve tutarlı biçimde bir şart işlem olarak nitelendirilmektedir şart işlemlerinin temel karakteristiğini objektif hukuktan gelen bir güç ve yetkinin kullanılması oluşturmaktadır i̇şin konusunu objektif hukuk düzenlediği için tarafların iradesinin belirleme yetkisi yoktur atama işleminde memur ya da diğer kamu görevlilerinin rolü karşılıklı hak ve yükümlülüklerin yetki ve sorumlulukların kural işlemlerle önceden saptandığı varolan ve doğmuş bir statüye intisap etmekten ibarettir örneğin sayılı devlet memurları kanununa göre memur olmak isteyen birey ya da bireyler bu yasadaki memurluğa giriş koşullarının ya da öteki kurallarının dışında kendileri için farklı uygulamalar yapılmasını ileri süremezler sözleşmeli personel istihdamında ise akdi bir durum söz konusudur ve atamadan tamamen başkadır genelde sözleşmenin tarafları arasında özgür ve karşılıklı irade uyumu esastır sözleşme bireyin hak ve yetkilerini çalışacağı kurumla olan ilişkilerini gösterecek ve yönetecek bir takım hükümleri de içerir böylece taraflar için yeni hukuksal durumlar yaratır şu halde kamu iktisadi teşebbüslerinde çalıştırılan ve khkde bir hizmet sözleşmesi ne tabi olduğu belirlenen sözleşmeli personelin anayasanın inci maddesinde yer alan ve atamaya tabi diğer kamu görevlileri kapsamına dahil edilmelerine anayasal olanak yoktur rg aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının yürüttüğü hizmetler devletin genel idare esaslarına göre yürüttüğü asli ve sürekli görevlerdendir anayasanın inci maddesinin dördüncü fıkrasında geçen yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini öngören hükmündeki esasları sözcüğü ile inci maddesindeki genel idare esasları kamu yönetimlerinin görevlerinin dayanaklarıdır devletin anayasanın inci maddesiyle belirlenen temel amaç ve görevleriyle sonraki maddelerde gösterilen yükümlülüklerini yerine getirirken bu esaslara göre yürüttüğü kamu hizmetleriyle iktisadi devlet teşekküllerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin bu tür hizmetleri yapı ve ad değişikliklerinde de sürdürecekleri doğaldır i̇dare anayasanın üncü maddesine göre kuruluş ve görevleriyle bir bütündür i̇darenin kuruluş ve görevleri merkezden ve yerinden yönetim esaslarına göre düzenlenir i̇ster merkezden yönetim esası ister yerinden yönetim esasıesas sayısı karar sayısı uygulansın hepsi genelde idare çatısı altında toplanır idarenin bütünlüğünü oluşturur kamu hizmeti görürler sağlık bakanlığı devlete verilen asli ve sürekli görevleri genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlüdür sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun ncı maddesine göre aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygunluk ile diğer konularda bakanlık ilgili mülkî idare ve sağlık idaresinin denetimine tâbidir bu bakanlığın yönetim ve denetiminde bulunan aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının yürüttüğü hizmetlerin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü hizmetlerinden olduğunda kuşku bulunmamaktadır devletin asli ve sürekli görevlerinden olduğu şüphe götürmeyen aile hekimliği ve aile sağlığı hizmetinin memur veya diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi anayasal zorunluluktur bu zorunluluğa karşın sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen son cümlesi ile kamu görevlisi olmayan uzman tabip tabip ve aile sağlığı elemanlarının sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere devlet memuru veya diğer kamu görevlisi statüsüne sahip olmadan çalıştırılabilmesi mümkün hale getirilmiştir böylece aile hekimlerinin ve aile sağlığı elemanlarının bir kısmı aile hekimliğine ilişkin hizmetleri devletin asli ve sürekli görevleri olarak yani bu hizmetleri memur veya diğer kamu görevlisi sıfatıyla yerine getirirken aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olarak görevlendirilen diğer bir kısım görevli bu hizmeti memur veya diğer kamu görevlisi sıfatı olmadan yerine getirecektir sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi devletin asli ve sürekli görevlerinden olduğu kuşkusuz olan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının verdikleri hizmetlerin memur veya diğer kamu görevlisi olmayanlar tarafından da verilmesine olanak sağladığı için anayasanın inci maddesine aykırıdır cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın hukuk devleti ilkesi ve anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerini ifade eden anayasanın inci maddesi ile bağdaşması da beklenemez açıklanan nedenlerle sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi anayasanın nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekir tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin son fıkrasındaki hasta sevk oranlarının yüksek olması i̇baresinin anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde kişi hangi sosyal güvenlik kuruluşuna tâbi olursa olsun sağlık kurum ve kuruluşlarına müracaat edilebilmesi için acil haller ve mücbir sebepler dışında aile hekiminin sevki zorunludur halde hastalanan kişi önce aile hekimine başvuracak aile hekimi gerek görürse hastayı hastaneye sevk edecektir sayılı kanunun iptali istenen ibarenin de yer aldığı üncü maddesinin son fıkrasında da sağlık bakanlığınca belirlenen standartlara göre koruyucu hekimlik hizmetlerinin eksik uygulaması veya hasta sevk oranlarının yüksek olması halinde aile hekimine yapılacak ödeme tutarından brüt ücretin sine kadar indirim yapılması öngörülmüştür bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuç şudur aile hekiminin hasta sevk oranının sağlık bakanlığınca belirlenen oranın üzerinde olması halinde aile hekimine üncü madde uyarınca yapılacak ödeme tutarından brüt ücretin sine kadar indirim yapılacaktır bu durumda aile hekimi hasta sevki yaparken uygulayacağı koruyucu hekimlik hizmetleri yanında sağlık bakanlığınca belirlenen hasta sevk oranlarını gözetecek ve kendisinin hasta sevk oranının söz konusu oranı aştığını gördüğü takdirde sağlık kurum ve kuruluşlarına sevki zorunlu olan bir hastayı da ücretinden indirim yapılmaması için sevkten kaçınabilecektir aile hekiminin sevkini alamadan acil ve mücbir sebepler dışında sağlık kurum ve kuruluşlarına başvurma zorunda bırakılan hastalar da sayılı kanunun inci maddesi hükmüne göre katkı payı ödemekle yükümlü tutulacaklardır bilindiği gibi can ve mal güvenliği din ve vicdan özgürlüğü düşünce ve ifade özgürlüğü ve siyasi haklar gibi geleneksel hak ve özgürlükler birinci kuşak çalışma hakkı adil ve eşit ücret insan haysiyetine yaraşır bir yaşam düzeyine kavuşma hakkı ve sağlık hakkı gibi bir takım ekonomik ve sosyal haklar da ikinci kuşak temel insan hakları olarak adlandırılmaktadır teknolojik gelişmeye paralel olarak temiz bir çevrede yaşama hakkı bilgisayar verilerine karşı özel hayatın korunmasını isteme hakkı sanat ve bilim özgürlüğü tüketici hakkı tıbbi ve biyolojik gelişmelere karşı korunma hakkı gibi haklar da üçüncü kuşak haklardır ve bu haklara ilişkin kavramlar sürekli gelişme göstermektedir sağlık hakkı vatandaşlara sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını tanıdığı gibi devlete de vatandaşların bu haktan yararlanmasını sağlamak için gerekli hizmetleri sunmak görevini verir sağlık hakkı anayasanın ncı maddesinde sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler bölümünde ikinci kuşak bir hak olarak düzenlenmiştir sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin son fıkrasındaki iptali istenen ibare aile hekiminin sevki zorunlu olan bir hastayı sağlık kurum ve kuruluşlarına sevkini engelleyip zorlaştırıcı bir nitelik taşıdığından sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını da anayasanın üncü maddesindeki ölçülülük ilkesine aykırı olarak ve özünü zedeler nitelikte sınırlandırmıştır böyle bir düzenlemenin anayasanın ncı maddesine de aykırı düşeceği açıktır öte yandan anayasasının nci maddesinde sosyal bir hukuk devleti olma türkiye cumhuriyetinin nitelikleri arasında sayılmıştır başlangıç bölümünde türk vatandaşının onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu vurgulanmış herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirme ve koruma hakkına sahip olduğu nci maddede yinelenmiştir bireyler açısından getirilen bu hak inci madde ile devlete görev olarak verilmiştir bu maddeye göre kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devletiesas sayısı karar sayısı ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak devletin temel amacı ve görevidir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesinde aynı zamanda sosyal devlet ilkesinden de söz edilmektedir bu ilke kişinin doğuştan sahip olduğu onurlu bir yaşam sürdürme maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisini kullanmasını sağlar sosyal devletin görevi güçsüzleri koruyarak sosyal adaleti sosyal refahı ve sosyal güvenliği sağlamaktır denilmiştir anayasa mahkemesinin bu kararından da anlaşılacağı üzere anayasanın inci ve nci maddelerinde yer alan kuralların dayandığı temel ilke kişilerin devletçe her türlü zarardan korunmaları gereği ve bu gereğin devlete ait bir görev olma olgusudur sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin son fıkrasındaki iptali istenen ibare aile hekiminin sevki zorunlu olan bir hastayı sağlık kurum ve kuruluşlarınasevkini engelleyip zorlaştırıcı bir nitelik taşıdığından devletin kişileri her türlü tehlikelerden koruma görevini tam olarak yerine getirmesini de engelleyeceğinden anayasanın nci inci ve nci maddelerine aykırı olan bir düzenlemedir söz konusu düzenleme idarenin kanuniliği ilkesine de aykırı düşmektedir çünkü hasta sevk oranının ne zaman yüksek tanımının kapsamına gireceğine ilişkin nesnel bir belirleme yapılmamıştır bir başka deyişle bu husus idarenin takdirine bırakılmış ve keyfi uygulamalara zemin hazırlanmıştır bu konuda yürütmenin idarenin yapacağı düzenlemelerin ise asli düzenleme niteliği taşıyacağı kuşkusuzdur halbuki anayasanın inci maddesinden anayasada gösterilen ayrık haller dışında yürütmenin idarenin asli düzenleme yetkisi olmadığı bu yetkinin anayasanın inci maddesinde yasamaya verildiği ve devredilemeyeceği açıkça anlaşılmaktadır i̇ptali istenen ibare ise sevk oranlarının ne zaman yüksek sayılacağı hususunda nesnel bir belirleme yapmayarak bunu yürütmenin idarenin takdirine bırakmak suretiyle yürütmeye idareye asli düzenleme yetkisi vermiş ve böylece anayasanın ve nci maddelerine aykırı bir yetki devrine neden olmuştur söz konusu ibare keyfi uygulamalara yol açacak bir belirsizlik yaparak anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine de aykırı düşmüştür ayrıca türkiye tarafından onaylanan avrupa sosyal şartında bölüm başlığı altında akit taraflar ulusal ve uluslararası tüm uygun yolları izleyerek aşağıdaki hak ve ilkelerin etkin biçimde gerçekleşebileceği koşullara ulaşmayı politikalarının amacı sayar denildikten sonra şu hükme yer verilmiştir herkes ulaşılabilecek en yüksek sağlık düzeyinden yararlanmasını mümkün kılan her türlü önlemlerden faydalanma hakkına sahiptir i̇ptali istenen ibare ile yapılan düzenleme sağlık kurum ve kuruluşlarına sevki zorlaştıran bir düzenleme olduğundan avrupa sosyal şartının açıklanan bu hükmüne ve dolayısı ile anayasanın ıncı maddesine de aykırı düşmektedir diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın nci ve inci maddelerinde ifade edilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd shf esas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin son fıkrasındaki hasta sevk oranlarının yüksek olması ibaresi anayasanın nci inci nci inci inci üncü ncı ve ıncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin i̇kinci fıkrasındaki alınacak katkı payı tutarı sağlık maliye ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlıklarınca müştereken belirlenir cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasında aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde acil haller ve mücbir sebepler dışında kişi hangi sosyal güvenlik kuruluşuna tâbi olursa olsun aile hekiminin sevki olmaksızın sağlık kurum ve kuruluşlarına müracaat edenlerden katkı payı alınması öngörülmüş ve bu fıkradaki iptali istenilen ibare ile de alınacak katkı payı tutarının sağlık maliye ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlıklarınca müştereken belirlenmesi hükme bağlanmıştır anayasanın üncü maddesinin üçüncü fıkrası vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır hükmünü amirdir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında aynen şöyle denilmiştir anayasanın üncü maddesinde yer alan herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğu vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı değiştirileceği veya kaldırılacağı yolundaki düzenlemede anayasa koyucu her çeşit mali yükümün kanunla konulmasını buyururken keyfi ve takdiri uygulamaları önlemeyi amaçlamıştır kanun koyucunun yalnız konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine olur vermesi bunun kanunla konulmuş sayılması için yeterli olamaz mali yükümlerin matrah ve oranları tarh ve tahakkuku tahsil usulleri yaptırımları zamanaşımı yukarı ve aşağı sınırlar gibi çeşitli yönleri vardır bir mali yükümün bu yönleri dolayısıyla yasayla yeterince çerçevelenmemişse kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını hatta temel haklarını etkileyecek keyfi uygulamalara yol açabilmesi mümkündür vergi resim harç benzeri mali yükümlülük ise kişilerden yapılan kamu hizmetleri karşılığında ya da bir hizmet karşılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır benzeri mali yükümlülük kimi zaman vergi harç ve resimin özelliğini ayrı ayrı yansıtırken kimi zaman da verginin harç ve resimin ortak öğelerini taşıyabilir vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ortak özellikleri yasayla konulmaları ve kamu gücüne dayanılarak gerektiğinde zorla alınmalarıdır vergiler dışındaki mali yükümlülüklerde kısmen de olsa karşılık ve yararlanma ilkesi geçerli olur çünkü bu yükümlülüklere konu olan hizmetlerden kişilerin yararlandırılması bu bağlamda mali bir karşılığa dayandırılabilmesi olanağı vardır rg sağlık kurum ve kuruluşlarınca verilecek hizmet karşılığında ve kamu gücüne dayalı olarak tek taraflı bir iradeyle ve gereğinde zorla alınması söz konusu olan katkı payı belirtilen bu özellikleriyle benzeri mali yükümlülük kavramı içinde değerlendirilebilecek bir kamu geliri niteliği taşıdığı kuşkusuzdur sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkındaesas sayısı karar sayısı kanunun inci maddesi ile kanun koyucunun yalnız konusunu belli ederek katkı payının ilgililere yükletilmesine olur vermesi bunun kanunla konulmuş sayılması için yeterli olamaz anayasa mahkemesinin yukarıda açıklanan kararında da belirtildiği üzere katkı payının matrah ve oranının tarh ve tahakkuk ve tahsil usullerinin yaptırımlarının zamanaşımının yukarı ve aşağı sınırlar gibi çeşitli yönlerinin de yasayla yeterince çerçevelenmesi gerekirken bunun yapılmaması ve katkı payının tutarının sağlık maliye ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlıklarının müştereken belirlenmesine bırakılması anayasanın üncü maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır diğer yandan yasada esasları belirlenmeden bir hususta düzenleme yapma yetkisinin yürütmeye idareye verilmesi yürütmenin idarenin kanuniliği ilkesine de aykırı düşer çünkü böylesi bir düzenleme yetkisi asli bir düzenleme yetkisidir halbuki anayasanın inci maddesine göre yürütmenin anayasada gösterilen ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi yoktur bu yetki anayasanın nci maddesinde belirtildiği gibi yasamanındır ve devredilemez i̇ptali istenen cümlede yapılan düzenleme yürütmeye asli bir düzenleme yetkisi verdiği için anayasanın ve inci maddelerine de aykırı düşmektedir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesiyle uyum halinde olması da düşünülemez diğer taraftan bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesini ifade eden inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasındaki alınacak katkı payı tutarı sağlık maliye ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlıklarınca müştereken belirlenir ibaresi anayasanın nci nci inci inci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin i̇kinci fıkrasındaki ve bu kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde bunlara yapılacak ödeme tutarları ile bu ücretlerden indirim oran ve şartları sözleşmenin feshini gerektiren nedenler i̇baresinin anayasaya aykırılığı anayasanın inci maddesinde devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilmiştir bu anayasal zorunluluk nedeniyle genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olunan kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin ifası için iki şartın bir arada yerine getirilmesi gerekir bu şartlardan birincisi devletin asli ve sürekli görevlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmesidir diğer şart ise memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi zorunluluğuduresas sayısı karar sayısı sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasındaki iptali istenen ibare ile yapılan düzenleme memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin atanmalarının görev ve yetkilerinin hakları ve yükümlülüklerinin aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi kuralına aykırıdır memurlar veya diğer kamu görevlilerinin sözleşme ile çalıştırılabilmesi için atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi şarttır önemi ve değeri nedeniyle devletin başlıca görevleri içindeki hizmetler genel idare esaslarına göre yürütülen hizmetlerdir genel idare hizmetlerinin yapısal ve işlemsel özellikleri onu öbür hizmetlerden ayırır genel idare hizmetlerinde görevli kimseler yasaların güvencesi altındadırlar bu gereği yerine getirmeyen dışlayan düzenleme kamu hizmetinin sürekliliğine ters düşer sözleşme ile çalıştırılan memurların da yasa güvencesi altında görev yapması anayasal zorunluluktur aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının sözleşmeli personel statüsünde sayılı kanunun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın çalıştırılması için bunların memur veya diğer kamu görevlisi olması yetmez ayrıca bu görevlilerin aylıklarının işe girme ve ayrılmalarının hak ve yükümlülüklerinin kendi özel kanunlarında düzenlenmesi gerekir bunların işe girme aylık sosyal güvenlik hakları ve terfi gibi konuları ana hatları ile sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanun ile düzenlenmiş fakat yine kanunla düzenlenmesi gereken bunlara yapılacak ödeme tutarları ile bu ücretlerden indirim oran ve şartları sözleşmenin feshini gerektiren nedenler bu kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasındaki iptali istenen ibare ile yönetmeliğe bırakılmıştır aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları kamu hizmeti görevlisi niteliğinde memur olduklarından bunların nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri ile aylık ve ödenekleri ile ilgili tüm kuralların bütün devlet memurları için olduğu gibi anayasanın inci maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gerekirken bakanlar kurulunca çıkarılacak bir yönetmeliğe bırakılmış olması anayasanın bu hükmüne açıkça aykırılık teşkil etmektedir diğer yandan yasada esasları gösterilmemiş olduğu için bu hususlarda yönetmelikle yapılacak düzenleme bir asli düzenleme niteliği taşıyacaktır bir hususun yönetmelikle düzenleneceğinin yasada belirtilmiş olması bu konuda yasanın gerekli asli düzenlemeyi yapmış olduğu anlamına gelmez asli düzenlemenin yapılmış sayılabilmesi için en azından düzenlenecek alanla ilgili temel ilkelerin ve belirlemelerin yasada gösterilmiş olması gerekir i̇ptali istenen ibare ile ilgili olarak yasada temel ilke ve belirlemelerin yapılmamış olduğu ise açıktır yürütmenin anayasanın inci maddesinde belirtildiği gibi anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi yoktur bu yetki anayasanın nci maddesinde yasamaya verilmiştir ve devredilemez bu nedenle iptali istenen ibare anayasanın ve inci maddelerine aykırıdıresas sayısı karar sayısı cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın hukuk devleti ilkesi ve anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerini ifade eden anayasanın inci maddesi ile bağdaşması da beklenemez açıklanan nedenlerle sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasındaki bu kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde bunlara yapılacak ödeme tutarları ile bu ücretlerden indirim oran ve şartları sözleşmenin feshini gerektiren nedenler ibaresi anayasanın nci nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ devletin asli ve sürekli görevlerinden olduğu kuşkusuz olan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının verdikleri hizmetlerin memur veya diğer kamu görevlisi olmayanlar tarafından da verilmesine olanak sağladığından sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir sayılı kanunun üncü maddesinin son fıkrasındaki iptali istenen ibare aile hekiminin sevki zorunlu olan bir hastayı sağlık kurum ve kuruluşlarına sevkini engelleyip zorlaştırıcı bir nitelik taşıdığından temel insan haklarından olan sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını özünü zedeleyecek şekilde sınırlandırmaktadır böyle bir sınırlandırma anayasaya açıkça aykırı olduğu gibi ikinci kuşak temel insan hakkı olan sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını sınırlandıran bir hükmün uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararların doğabileceği hususu da başkaca bir kanıta ihtiyaç göstermeyen açık bir durumdur anayasa koyucu her çeşit mali yükümün kanunla konulmasını buyururken alınacak katkı payı tutarını belirleme yetkisini sağlık maliye ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlıklarına bırakan sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasındaki iptali istenen ibarenin yürütmenin ve idarenin kanuniliği ilkesine aykırı düştüğü diğer yandan keyfi ve takdiri uygulamalara yol açabileceği açıktır bu nedenle söz konusu hükmün uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları kamu hizmeti görevlisi niteliğinde memur olduklarından bunların nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri ile aylık ve ödenekleri ile ilgili tüm kuralların bütün devlet memurları için olduğu gibi kanunla düzenlenmesi gerekirken bakanlar kurulunca çıkarılacak bir yönetmeliğe bırakan sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasındaki iptali istenen ibarenin uygulanması halinde de sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabilecektiresas sayısı karar sayısı diğer taraftan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır arz ve izah olunan nedenlerle söz konusu hükümler hakkında yürürlüklerinin durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı aile hekimliği pilot uygulaması hakkında kanunun üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin anayasanın nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan üncü maddesinin son fıkrasındaki veya hasta sevk oranlarının yüksek olması ibaresinin anayasanın nci inci nci inci inci üncü ncı ve ıncı maddelerine aykırı olduğundan inci maddesinin ikinci fıkrasındaki alınacak katkı payı tutarı sağlık maliye ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlıklarınca müştereken belirlenir cümlesinin anayasanın nci nci inci inci ve üncü maddelerine aykırı olduğundan inci maddesinin ikinci fıkrasındaki bu kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde bunlara yapılacak ödeme tutarları ile bu ücretlerden indirim oran ve şartları sözleşmenin feshini gerektiren nedenler ibaresinin anayasanın nci nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan i̇ptallerine ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 4,084 |
esas sayısı karar sayısı sayili tbknın maddesi̇ konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi bildirim yoluyla genel olarak madde konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır kiraya veren sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez ancak on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir belirsiz süreli kira sözleşmelerinde kiracı her zaman kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir sayili tbknin uygulama şekli̇ hakkinda kanunun geçmişe etkili olmama kuralı madde türk borçlar kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak kanun hükümleri uygulanır ancak türk borçlar kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt sona erme ve tasfiye türk borçlar kanunu hükümlerine tabidir geçi̇ci̇ madde bu kanunun inci maddesinin son cümlesi hükmü bir defaya mahsus olmak üzere bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce türk borçlar kanununun nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden on yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl sonra uygulanır belirsiz süreli kira sözleşmelerinde kiracı her zaman kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebiliresas sayısı karar sayısı öncelikle sayılı tbk nın maddenin gerekçesinde öncelikli olarak çağdaş ülkelerde olduğu gibi kiracının korunması esasının gözettiği maddenin gerekçesinde kiraya veren yıllık sürenin dolması ile hiç bir sebep sunmaksızın ve tazminat ödemekle yükümlü olmaksızın sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilme hakkının tanımasında uzun yıllar devam eden kira sözleşmeleri sebebi ile kiraya verenin kiralananın dolaysız zilyedi olamamasını toplumda yarattığı huzursuzluğun dikkate alındığı ve kiraya verenin haklı menfaatlerinin de korunması gerekeceğinden hareketle maddeye yer verildiği vurgulanmıştır bilinmelidir ki maddenin fıkrasının cümlesi yeni bir düzenleme ile kiraya verene çok önemli bir hak tanımıştır buna göre yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az ay önce bildirimde bulunmak şartı ile ve her hangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeyi sona erdirebilir maddenin fıkrası da kirayı verene belirsiz bir süre kira sözleşmesinin başlangıçtan itibaren yılın geçmiş olması halinde genel hükümlere göre fesih bildirimi ile sözleşmeyi ortadan kaldırabilmesine imkân tanınmıştır bu durum özellikle kiralananı iş yeri olarak kullanan kiracılar bakımından olumsuz sonuçlar doğuracak onları maddi ve manevi zarara uğratabilecektir mahkememizce incelenen borçlar hukuku ve anayasaya aykırılıkları ile yıllık uzama süresi sonu kiracının tahliyesi tahliyeden korunma önlemleri kitabında özellikle mahkememizce dikkat çekici olduğunu düşündüğümüz istatistik bilgi mahkemenin bakış açısına oranda etki etmiştir buna göre devlet i̇statistik enstitüsü i̇stanbul bölge başkanlığından edinilen bilgiye göre tüîk nüfus ve konut araştırmasına göre ekim türkiye genelinde konutların ünün maliklerince kullanıldığı oranında kiralandığı lojmanda oturduğu ünün ev sahibi olmamakla birlikte kira ödemediği belirlenmiştir bu istatistiki gerçek yasa koyucunun gerekçesinin inandırıcı olmadığı sonucunu doğurmaktadır özellikle lik dilimin bütüne oranı göz önüne alındığında madde gerekçesinde yer alan kamu yaran bulunmamaktadır anayasamızın maddesinde cumhuriyetin nitelikleri sayılırken hukuk devleti̇ vurgusuna deyinmek gerekmiş ayrıca anayasamızın maddesindeki egemenlik başlığı altında hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı hususu ön görülmüş anayasamızın temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı maddesinde temel hak ve hürri̇yetleri̇n sinirlanmasi madde değişik md temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi maddesinde yer alan hiçbir kimse kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralı maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabilmesi esası anayasa mahkemesinin tarih esas sayılı kararında belirtildiği gibi hukuk devletinde yasaların kamu yaran gözetilerekesas sayısı karar sayısı çıkartılması zorunludur yasa koyucu anayasaya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydı ile her türlü düzenlemeyi yapmak yetkisine sahip olup düzenlemenin kamu yararına başka bir anlatımla ülke koşullarına uygun olup olmadığının belirlenerek takdir edilmesi yasa koyucuya aittir anayasaya uygunluk denetiminde yasa koyucunun kamu yaran anlayışının isabetli olup olmadığı değil incelenen kuralın kamu yaran dışında belli bireylerin yada grupların çıkarları gözetilerek yasalaştırılmış olup olmadığının incelenebileceği açıktır buradan mahkememizi düşündüren husus anayasamızın maddesinde iii temel hak ve hürri̇yetleri̇n kötüye kullanilmasi madde değişik md anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz anayasa hükümlerinden hiçbiri devlete ve kişilere anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfta bırakılamaz hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz ilkesi getirilmiştir buna göre düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması kuralı devletin anayasamızın maddesi uyarınca pozitif yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği hususu ile birlikte sorgulanmalıdır i̇nsan haklarının ve temel özgürlüklerin korunmasına ilişkin tarihli kısaca i̇has i̇nsan hakları avrupa sözleşmesem maddesinde de hakkın kötüye kullanılması yasağı konulmuştur buna göre bu sözleşme hükümlerinden hiç biri bir devlete topluluğa veya kişiye sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada ön görüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme yada eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz denmekte olup anayasamızın maddesi ile tam bir uyum içerisindedir i̇has madde hakların kısıtlanmasının sınırlarını bu sözleşmenin hükümleri gereğince sözü edilen hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalar ancak ön görülen amaçlar için uygulanabilir bu madde anayasamızın ile birlikte ve maddelerinin anayasal karşılıklarını oluşturmaktadır anayasamizin maddesi̇esas sayısı karar sayısı xii mülki̇yet hakki madde herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz şeklinde düzenlenmiştir mülkiyet hakkı belli bir zamanda sosyal olarak yararlı olduğunun kanıtlanması ölçüsünde meşrudur leon duguit mülkiyet hakkı özüne dokunulmadan ve ölçülülük ilkesine uyularak sınırlandırılması gerekir anayasa mahkememizin mülkiyet hakkına ilişkin kararlarında söz konusu ölçütlerin çoğunlukla birlikte uygulandığı ayrıca bireyin hakları ile kamu yararı arasında kurulması gereken adil dengeden söz edildiği mülkiyet hakkına getirilen müdahale adaletsiz ve mülkün gelirinden malikin yararlanmasını engelleyen aşırı bir sınırlandırma niteliğinde ise kendisine karşı başvuru yolları açık bulunmuyor ise yoksun bırakma şeklinde olup geri alma hakkını içermiyorsa sosyal ihtiyaçlara uygun ve onu karşılayacak nitelikte değil ise bedeli ödenmeden ya da gerçek değerinden az bir bedel ödenmek sureti ile gerçekleştiriliyor ise hakkın özüne dokunmaktadır gerekçeleri muhtelif kararlarında öngörmüştür bu bağlamda tbk nın madde kiraya verenin kullanma yetkisi bakımından mülkiyet hakkını korunmaktadır tbk madde kiracının kira bedelini süresinde ödememesi halinde ihtarda bulunma koşulu ile sözleşmenin feshedilmesi tbk madde kira artışlarında getirilen sınıra rağmen her yılda bir kira bedelinin hakkaniyete uygun olarak yeniden belirlenmesi gibi hükümler kiraya verenin ürünlerden yararlanma yetkisini korumak ile birlikte ekonomik dalgalanmalar karşısında da mağduriyetini engellemektedir tbk madde kiraya verenin kiralanan üzerindeki tasarruf yetkisini korumakta kiraya verenin kiraladığı taşınmazı satması ile birlikte hiç bir engel olmadığı gibi yeni malik olacak kişi de gereksinim sebebi ile kira sözleşmesini sonlandırabilmektedir tbk madde kiraya verenin mülkiyet hakkının özenle korunmasına yönelik diğer bir koruyucu hükümdür buna göre kiracının kiralananı sözleşmeye uygun olarak özenle kullanması ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı gösterme yükümlülüğü ve bu yükümlülüğe uyulmaması halinde de sözleşmenin sona erdirilebilmesi hususu dikkat çekmektedir bu sebeplerle îhas ve türkiyenin taraf olduğu ek protokolün maddesinde mülkiyet hakkı hak ve özgürlükleri birlikte değerlendirildiğinde maddenin fıkrasının cümlesi ve fıkrasındaki düzenlemeler meşru amaç hukukilik demokratik toplum düzeninin gereçleri ve ölçülülük ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir ayrıca anayasamızın maddesi iv çalişma ve sözleşme hürri̇yeti̇ madde herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir özel teşebbüsler kurmak serbesttir devlet özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alıresas sayısı karar sayısı bu açıdan tbk maddesine göre sözleşmeye son verilmesi halinde esnaf ve veya tacir kiracının kiralanana yaptığı ve yapmakta olduğu yaptırımların karşılıksız kalabileceği bu kişilerin işini başka bir yerde yeniden kurma ve tanıtma durumuna katlanması gerekeceği ve benzer ağır sonuçlar teşebbüs hürriyetine zarar verebileceği gibi henüz tahliye istenmemiş olsa dahi kiracıların içine düştükleri belirsizlik ile işlerine yatırım yapmaktan kaçınacakları kanaati uyandırmakta bu da sözleşme hürriyetine ölçüsüz bir müdahale teşkil edecektir anayasamızın maddesi esnaf ve sanatkarlarin korunmasi madde devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır anayasanın maddesinde yer alan devlet esnaf ve sanatkarı koruyucu ve destekleyici tedbirler alır hükmü devletin ve maddede ki ödevlerini yerine getirmemesi devlete güven ilkesini zedeleyecektir tüm bu bilgiler anayasamız ve i̇has ve ek protokol ışığında mahkememizce tbknın maddesinin fıkrasının cümlesi ile fıkrasının anayasamızın maddelerine davalı tarafın benzer iddiaları ile birlikte iddialarının ciddi olduğu mahkememiz değerlendirmeleri ile birlikte anayasamıza aykırı olduğu kanaatine varılmıştır sayili kanun açisindan baktığımızda kanunun maddesinde sona ermeye ilişkin ibaresi ile geçici maddeleri açısından değerlendirmeye geçildiğinde sayılı tbk nın maddesinin yürürlüğe girmesinden önce yapılmış kira sözleşmelerinin uygulanması açısından anayasanın yukarda da sözünü ettiğimiz maddedeki anayasamızca koruma altına alınan sözleşme özgürlüğü sözleşme yapma serbestisi ile birlikte ayrıca sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerdiği oysa sayılı kanunun geçmişe etkili olmama kuralı başlıklı maddesi bu kurala yer vermekle beraber istisnai olarak tbknın yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemleri ile ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt sona erme ve tasfiye hususlarında tbk hükümlerine tabidir demekte ve buna bağlı olarak geçici maddesi bu kanunun maddesinin son cümlesinin hükmü bir defaya mahsus olmak üzere bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce tbknın maddesinin fıkrasının son cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerine hangi koşullar ile uygulanacağını düzenlemiş süresi dolan sözleşmeleri yıl dolmayanları yıllık süreler ile ertelenmiştir daha öncede açıklandığı üzere anayasamızın hukuk devleti ilkesi maddesine göre hukuk devleti maddesine göre meşru amaç hukukilik demokratik toplum düzenin gerekleri ve ölçülülük kurallarındaki karşılıklı dengelerin korunmadığı bu sebeplerle toplumda güven duygusunun zedeleneceği tarafların özgür iradeleri ile sözleşme hürriyetlerine müdahale edildiği benzer konuda anayasa mahkememizin tarih esas tarihli kararında hükme vardığı üzere tarafların özgür iradeleri ile düzenlenen ve hukuken geçerli olan sözleşmelerin akdedildiği tarihte yürürlükte olmayan ve sonradan getirilen yasa kuralları ile kimi hükümlerinin uygulanamaz hale gelmesi hukuk güvenliği ilkesine ve sözleşme özgürlüğüne aykırıdır denmektedir bu sebeplerle davalı tarafın sayılı türk borçlar kanununun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanununun maddesinin sona ermeye ilişkin son cümlesi ile aynıesas sayısı karar sayısı kanunun geçici maddesi anayasamızın ve maddelerine daha önce de açıkladığımız üzere îhas sözleşmesindeki hükümlere aykırılık teşkil etmektedir mahkememi̇z dosyasinin bu i̇nceleme ve maddeler açisinda değerlendi̇ri̇lmesi̇ dosya içeriğine göre taraflar arasında düzenlenmiş olan kadıköy noterliğinin tarih ve yevmiye numarası ile tasdik edilen başlangıç tarihli kira kontratına göre kiracı olan davalıya davacı malikler tbk nın maddesine göre i̇zmir noterliğinin tarih ve yevmiye numaralı ihtarnamesinin tarihinde beyoğlu noterliğinin tarih ve yevmiye numaralı tarihinde ihtarnameleri keşide edilmiş ve kira sözleşmesinin uzama yılının bitiminden ay önce bildirimde bulunmak koşulu sağlanarak hiç bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verilmiş ve mahkememize dava açılmıştır dosya içerisinde kiralayan tarafın muhtelif tarihlerde kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını kullanarak tahliye davaları açtığı ancak reddedildiği görülmüştür mahkememize gerek tbk gerekse sayılı kanunun yukarıda açıklanan maddelerinin uygulanması durumunda başkaca bir adil karar verebilecek yapabilecek maddeleri farklı bir şekilde yorumlayabilecek imkanın kalmadığı anayasamıza göre bu kanun maddelerinin uygulanması halinde kiracının hakkına müdahale oluşturduğu kanun maddelerinin anayasamızdaki hak ve özgürlükler açısından haklılık şartlarım ihlal ettiği gereklilik ve ölçülülük ilkesini taşımadığı gibi kamu yararı da bulunmadığı kanaatine varılmakla anayasaya aykirilik i̇ddi̇asi ci̇ddi̇ görülerek sayılı tbknın son cümlesi ve fıkrasının anayasamızın maddelerine aykiri olduğuna sayılı tbknın yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanunun maddesinin sona ermeye ilişkin ibaresi ile geçici maddesinin anayasamızın ve maddelerine aykiri olduğuna dair kanaatlerimiz ile birlikte i̇ptali̇ yönünden yüksek mahkemeni̇ze sayı ile arz olunur | 1,957 |
esas sayısı karar sayısı tcknın maddesindeki etkin pişmanlığın sadece aleyhe tanıklık yapan kişi hakkında uygulanması lehe yalan tanıklık yapanlarda etkin pişmanlığın uygulanmaması hükmü anayasanın ve maddelerine aykırıdır sayılı tcknun adliyeye karşı suçlar bölümünde düzenlenen yalan tanıklık başlıklı maddesi hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin göz altına alınması veya tutuklanması hâlinde yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla yalan tanıklık yapan kişi ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanmışsa yalan tanıklıkta bulunan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır şeklinde düzenlenmiştir birinci fıkraya göre hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapılması bu suçun temel şekli olarak düzenlenmiş olup suçun temel şekli açısından tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurulun yemin vermeye yetkisinin olmaması gerekiresas sayısı karar sayısı i̇kinci fıkraya göre ise yalan tanıklık suçunun mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde işlenmesi suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir üçüncü fıkrada ise kanuni tanımında üst sınırı üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapılması daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli bir hal olarak düzenlenmiştir maddenin dört ila sekizinci fıkralarında yalan tanıklık sonucu meydana gelen neticelere göre fail hakkındaki cezanın ne surette tertip edileceği belirtilmiştir yalan tanıklık suçu sayılı kanunun maddesinde ise yemin ettirerek şahit veya ehlihibre istimaına salahiyettar olan bir memur veya heyet huzurunda şehadet ederken yalan söyleyen veya hakikatı i̇nkar yahut isticvap olunduğu hususat hakkında malümatı az veya çok ketmeyleyen kimse üç aydan üç seneye kadar hapis ile mücazat olunur eğer fiil üç seneden fazla hürriyeti tahdit eden cezayı müstelzim bir cürmün tahkik ve muhakemesi esnasında vakı olmuş ise cezası üç seneden on seneye kadar ağır hapistir eğer yalan şahadet bir kimseye müebbet hapis cezası verilmesi sonucunu doğurmuş ise faile verilecek ceza onbeş seneden aşağı olamaz ve ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûmiyet halinde ise faile müebbet ağır hapis cezası verilir eğer yeminsiz şahadet edilmişse ceza müddeti yarısına kadar indirilir şeklinde hüküm altına alınmıştır tanıklık bir olayın tanığı olmuş ya da öyle varsayılan bir kimsenin beş duyusu ile öğrendiği bilgileri tanık dinlemeye yetki makam önünde anlatmasıdır tanık tanıklığının konusunu oluşturan hususlar hakkındaki bilgisini veya gördüğünü tam olarak açıklamakla yükümlüdür yalan tanıklık suçuyla yargılamanın doğru olmayan beyanlarla gerçeğe aykırı bir şekilde yönlendirilmesinin önüne geçilerek adaletin tecellisi sağlanmak suretiyle yargılamanın taraflarının haklarının zarar görmesinin engellenmesi amaçlanmaktadır yalan tanıklık suçunun maddi unsurunu oluşturan hareket failin gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapması ve yalan söylemesidir gerçeğe aykırı tanıklık yapmak maddi olay hakkında bilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunmak yalan söylemek gerçeği inkar etmek ya da sorulan sorularda bilgisini az veya çok saklamaktır yalan tanıklık suçu sayılı tckda millete ve devlete karşı suçlar başlıklı dördüncü kısımda adliyeye karşı suçlar başlığını taşıyan ikinci bölümde düzenlenmiştir yalan tanıklık suçu ile korunan hukuki menfaatin bu bölümde düzenlenen diğer suçlardan bağımsız olarak tespiti mümkün değildir devlet muhakeme ve infaz faaliyetini toplum adına üstlenmiş olup bu fonksiyonu devletin temel varlık nedenlerinden biridir adaletin tecellisinde temel mesele maddi vakıanın gerçeğe uygun olarak tespit edilmesidir ki bu aynı zamanda muhakeme faaliyetinin amacını oluşturur zira hukuki mesele bakımından doğru sonuca varılması ve muhakeme sonunda isabetli bir karar verilmesi ancak maddi vakıanın gerçeğe uygun şekilde tespit edilmesine bağlıdır maddi gerçek ortaya konmadan isabetli bir karar verildiğinden dolayısıyla adaletin yerini bulduğundan söz edilemez i̇şte bu nedenledir ki muhakeme faaliyetinin özü maddi gerçeğe ulaşılmasıdır bu özün olası tüm tehlikelere karşıesas sayısı karar sayısı korunması üstlendiği üç temel fonksiyondan biri olan yargı erkine binaen devletin varlığı bakımından son derece önemlidir bu nedenle devlet açısından maddi gerçek korunması gereken bir cevherdir maddi gerçeğin korunmasında muhakeme faaliyetinin kurallarına uygun olarak yürütülmesi ve bu bağlamda muhakeme sujelerinin yükümlülüklerine uygun hareket etmeleri kadar deliller de büyük önem taşımaktadır buna göre yalan tanıklık suçu ile korunan hukuki menfaat maddi gerçeğe ulaşılması suretiyle adaletin tecelli etmesindeki toplumsal menfaat ve adalet mekanizmasının işleyişine duyulan güvendir bununla birlikte suçun düzenlediği yer dikkate alınarak böyle bir sonuca varılması yanıltıcı olmamalıdır zira maddi gerçeğe ulaşılmasında sadece toplum değil muhakemenin konusunu teşkil eden uyuşmazlığın tarafı olan ve aleyhine gerçeğe aykırı beyanda bulunulan birey de menfaat sahibidir yalan tanıklık suçuna ilişkin norm ile aynı zamanda bireyin adil yargılanma hakkı korunmaktadır buna göre yalan tanıklık suçu maddi gerçeğe ulaşılmasını engelleme tehlikesini doğurmaya elverişli bir fiil olması nedeni ile bireyin adil yargılama hakkını da ihlal etmektedir ancak maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adaletin tecellisindeki bireysel menfaat ile toplumsal menfaat arasında bir sıralama yapılmasının yani birinin diğerine nazaran daha üstün olduğu şeklinde bir sonuca varılması doğru değildir her iki menfaat birbirine bağlıdır ve birbirini tamamlamaktadır gazi üniversitesi hukuk fakültesi dergisi xx sa yalan tanıklık suçu tck neslihan göktürk yalan tanıklıkta etkin pişmanlık düzenlemesi de sayılı tcknın maddesindedir madde aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verilmeden veya hükümden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde cezaya hükmolunmaz aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verildikten sonra ve fakat hükümden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde verilecek cezanın üçte ikisinden yarısına kadarı indirilebilir aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde verilecek cezanın yarısından üçte birine kadarı indirilebilir şeklindedir sayılı tckda yalan tanıklıktan dönme müessesesi maddesinde düzenlenmişti madde bir kimse ceza tahkikat veya muhakematı esnasında şahadet ettikten sonra iş lüzum veya meni muhakeme kararnamesi ile bitmezden veya muhakeme hitam bulmazdan veya yalan şahadet hadisesindan dolayı muhakeme başka güne talik olunmazdan evvel bu şahadetten rücu ile hakikatı söylerse ncı maddede beyan olunan fiilden dolayı cezadan muaftır eğer rücu beyan olunan zamanlardan sonra olur yahut bir hukuk davasının muhakemesi esnasında vukua gelmiş olan yalan şahadete mütaallik bulunur ise bu şahadetin vukubulduğu dava hakkında mahkemeden karar çıkmazdan evvel zuhura gelmiş olmak şartiyle bu baptaki ceza üçte birinden yarısına kadar indirilir eğer bu şahadet bir şahsın tevkifini yahut hakkında fahiş bir zararı mucip olmuşsa cürüm failinin göreceği ceza bu maddenin birinci kısmında yazılı hallerde üçte bir ve ikinci kısmında yazılı olan hallerde altıda bir derecesinde azaltılır şeklinde idiesas sayısı karar sayısı açıkça görüldüğü üzere eski ve yeni iki düzenleme arasındaki fark eski düzenlemede lehe ya da aleyhe ayrımı yapılmazken yeni yasa da etkin pişmanlığın ancak aleyhe tanıklık yapılması durumunda uygulanabilmesidir yargıtayın da uygulaması bu yöndedir örneğin yargıtay ceza dairesi gün ve sayılı ilamında anlatımlarında sanık lehine dönmesi ve tcknın maddesindeki etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için tanıklığın aleyhe olmasının gerekmesi karşısında yargıtay ceza dairesi gün ve sayılı ilamında aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlaması veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verilmeden veya hükümden önce ya da aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında mahkumiyet karar kesinleşmeden önce gerçeğin söylenmesi yapılan kişi hakkında mahkumiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeğin söylenmesi halinde tcknın maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanabileceği lehe yalan tanıklık yapılıp da gerçeğe dönülmesi halinde anılan madde hükmünün uygulanamayacağı yargıtay ceza dairesinin sayılı tcknın maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için yalan tanıklığın aleyhe olması karşısında gibi çok sayıda ilamında ancak aleyhe bir tanıklık varsa ve bundan dönülmüşse etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceğini belirtmiştir yalancı tanıklıkta etkin pişmanlığın sadece aleyhe tanıklık yapanlar için uygulanması anayasanın ve maddelerine aykırıdır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her anlamda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurulları ile bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir kanun koyucu düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesi gereği olan ölçülülük ilkesi ile bağlıdır bu ilke ise elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını gereklilik başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını orantılılık ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir bu kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur anayasanın maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlâli yasaklanmıştır kanun önünde eşitlik herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez durumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir aynı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez yukarıda açıklandığı üzere yalan tanıklık suçuyla ihlal edilen hukuki yarar yargılamanın işleyişinin dürüstlüğü yargılamada kullanılan delillerle delil araçlarının doğruluğu içtenliği ve bütünlüğüdür yasa koyucu etkin pişmanlık düzenlemesi yaparak yalanesas sayısı karar sayısı tanıklık yapanların pişmanlığıyla maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmeti bir nevi ödüllendirmek istemiştir sayılı yasada herhangi bir lehe aleyhe ayrımı yapılmamıştır yine alman stgb hükmünde etkin pişmanlık gerçeğe aykırı beyanın düzeltilmesi berichtigung einer falschen angabe başlığı altında düzenlenmiştir bu düzenlemeye göre fail gerçeğe aykırı beyanını doğru zamanda rechtzeitig düzeltirse hakim ceza vermekten vazgeçebileceği gibi cezada indirim yapabilir abs yapılan düzeltme şayet karar verilirken artık kullanılamıyorsa veya fiilden başkaları zarar görmüşse yahut fail hakkında düzeltme yapılmadan önce zaten bir bildirim yapılmış ya da soruşturma başlatılmışsa düzeltmenin geciktiği yani doğru zamanda yapılmadığı kabul edilir abs düzeltme ancak gerçeğe aykırı beyanın yapıldığı veya muhakemede beyanı incelemek durumunda olan mercie yahut mahkeme savcılık ya da kolluğa yapılabilir abs kurulan hukuki yarar ve etkin pişmanlık ile amaçlanan yarar nedeniyle lehe veya aleyhe ayrımı yapılmadan gerçeğe dönen tanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması anayasadaki kanun önünde eşitlik ve hukuk devleti olmanın sonucudur örnek vermek gerekirse duruşma sırasında yeminli olarak ifade veren yaşlı bir tanığın suçun şüphelisinin olay mahallinde olmadığını söyledikten bir süre sonra duruşma bitmeden dahi pişman olarak gerçeği anlatması halinde etkin pişmanlık uygulanması söz konusu olmayacak ancak herhangi bir saikle suçu işlemediğini bildiği bir kişi hakkında yalan tanıklık yaparak bu kişi hakkında adli soruşturma açılmasına neden olan ve sonradan yalan tanıklığından vazgeçerek gerçeğe dönen kişi hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekecektir somut olayda olduğu gibi olayı veya sanığı gördüğünü ya da görmediğini söyleyen tanıklardan gerçeğe dönen ikisinden birini kabul edip diğerini kabul etmemek kanun önünde eşitlik ve hukuk devleti prensipleri ile bağdaşmaz yine hukuk mahkemelerindeki tanıklıklardan hangisinin lehe hangisinin aleyhe olduğunu değerlendirmek de tcknın maddenin anlatımıyla mümkün değildir talep yukarıda izah edilen nedenlerle tcknın maddesinin fıkrasında yer alan aleyhine tanıklık yapılan fıkrasında yer alan aleyhine tanıklık yapılan ve fıkrasında yer alan aleyhine tanıklık yapılan ibarelerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olması nedeniyle anayasanın maddesi gereğince cümlelerin itirazen iptaline karar verilmesi saygıyla arz olunur | 1,927 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir yargılama konusu olay suç tarihinde sanıkların işyerlerinde ihbar üzerine yapılan arama neticesinde sanık mehmet beşaltıya ait işyerinde tekel üretimi ve tekel bandrollü paket kısa malbora adet kısa parlement adet kısa muratti marka sigaranın satışa arzedilmiş şekilde ele geçirildiği sanığın tütün mamülü satış ruhsatının olmadığı yine sanık erhan beşaltının iş yerinde yapılan aramada tekel üretimi ve bandrollü adet kısa lm ve adet uzun lm sigaranın satışa arzedilmiş şekilde ele geçirildiği sanığın tütün mamülü satış ruhsatının olmadığı böylece sanıkların satış belgesi olmaksızın tekel ürünleri sattıklarından bahisle eylemlerine uyan sayılı yasanın maddesinden cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır sanıklar hakkında görülmekte olan davada uygulanacak yasa maddesi sayılı yasanın maddesi satış belgesi almadan satış yapanlar ellerindeki mamulata el konulmakla birlikte ruhsat harcının on katı tutarında adli para cezası ile cezalandırılır kanun maddesinin aykırılığı i̇ddia edilen anayasa hükümleri madde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir madde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ek fıkra sk md kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar madde ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur gerekçe sanıklar hakkında uygulanması istenen sayılı tütün tütün mamulleri tuz ve alkol i̇şletmeleri gmnün yeniden yapılandırılması ile tütün ve tütün mamullerinin üretimine i̇ç ve dış alım ve satımına sayılı kanun ve sayılı khkde değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesinin ikinci fıkrası anayasanın yukarda belirtilen hükümlerine aykırılık içermektedir şöyle kiesas sayısı karar sayısı sanık hakkında sayılı yasanın fıkrasında öngörülen ceza ruhsat harcının katı olarak belirlenmiş olup söz konusu yasa yürürlüğe girdiği dönemde ruhsat harcının miktarı harçlar kanununun ekinde yer alan nolu tarifenin v satış ruhsatnameleri başlığı altında düzenlenmiştir ancak söz konusu tarifenin v satış ruhsatnameleri başlıklı kısmı sayılı kanunun maddesi gereğince yürürlükten kaldırılmış ancak ruhsat harçları sayılı yasanın maddesi kapsamında tütün tütün mamulleri ve alkollü i̇çecekler piyasası düzenleme kurulunun geliri olarak belirtildiğinden sayılı yasanın maddesi gereğince çıkartılan tarihli sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmelikle satış belgesi bedelleri düzenlenmiştir buna göre de satış belgesi bedeli i̇l merkezlerinde ytl i̇lçe merkezlerinde diğer mahalle ve köylerde ise ytl olarak belirlenmiştir bu çerçevede sayılı yasanın maddesi ilk yürürlük tarihinde harçlar kanununda düzenlenen nolu tarifeyi esas almakta iken bahsedilen değişikliklerle kanunda öngörülen ceza miktarı yönetmelik ile düzenlenir hale gelmiştir ki bu durum cezaların kanunla düzenlenebileceği hükmünü içeren anayasanın maddesine aykırıdır diğer bir husus ise ceza hukukunda hakimin takdirini kısıtlayacak şekilde suç yerine göre farklı ceza miktarlarını içermesi yönünden de anayasanın maddesine aykırıdır şöyle ki hasbelkader ilçe olmuş nüfuslu bir ilçe merkezinde bu suçun işlenmesi halinde ytlnin katı ceza uygulaması yapılırken nüfusu buradan kat kat fazla olan bir yerde sırf ilçe teşkilatı kurulmadı diyerek daha az ceza verilmesi anayasanın ve maddesine aykırıdır bu durum eşitlik ilkesini zedeleyebileceği gibi sosyal adalet ilkesini de zedeleyecektir zira eylemin yapıldığı idari teşkilatın büyüklüğü eylemin büyüklüğü ile her zaman doğru orantılı değildir bu nedenle söz konusu yasal düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu görülerek iptali için itiraz yoluna başvurmak gerekmiştir sonuç gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere sanıklar hakkında sayılı yasanın maddesine muhalefet suçlaması nedeni ile tarihinde nolu iddianame ile açılan kamu davasında uygulanması istenilen sayılı yasanın maddesinin maddelerine aykırı görülmesi nedeni ile anayasanın sayılı yasanın maddeleri gereğince sayılı yasanın fıkrasının iptali için resen anayasa mahkemesine iptal istemi ile başvurulmasına anayasanın sayılı yasanın maddesi cmuknun maddesi gereğince bu hususun bekletici mesele yapılmasına sayılı yasanın maddesi gereğince dosya içerisinde iptal başvurusu ile ilgili olabilecek evrakların onaylı sureti ile başvuru gerekçesinin anayasa mahkemesine gönderilmesine cumhuriyet başsavcılığına tevdiine bu nedenle duruşmanın günü saat bırakılmasına karar verildi | 630 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin başvuru gerekçesi özetle şöyledir tcknun maddesi dava müruruzamanını düzenlemiştir aynı kanunun maddeside müruruzamanı kesen muameleleri düzenlemiştir tc kanununun maddesinde yer alan dava müruruzamanını kesen muamelelerden adli makamlar huzurunda sanığın sorguya çekilmesi ibaresinin kanunlar önünde eşitlik prensibini düzenleyen anayasanın maddesine aykırı olduğu ve bu maddede yer alan diğer müruruzamanı kesen muamelelerden mahkumiyet hükmü yakalama tevkif celp veya ihzar müzekkereleri son tahkikatın açılması kararı gibi işlemler sonunda şayet sanık kendiliğinden adli makamlar huzuruna gelmiş ise müruruzamanın kesilmemesi ve yakalanamayan sanık hakkında müruruzaman kesilmesinin ön görülmesi ve bu konuda yasa hükmünde yeni bir düzenlemenin gerekliliği hakkındadır uygulamada görülmüştür ki adalete teslim olan sanığın müruruzaman kesen muameleler sonucunda davası uzamakta sonuçta bir ceza verilebildiği halde adli makamlar huzuruna gelmeyen sanığa ise ceza verilemediğinden davası düşmektedir oysa konumu aynı durumda bulunan sanıklar bu iki halde yasaların eşit uygulamasının şahıslar arasında bir eşitsizliğe yol açtığı ve yasa hükmünün anayasanın maddesindeki eşitlik prensibine aykırı olduğu mahkememizce düşünülmüştür bir tarafta adalete teslim olan sanık belli bir süreç içinde tck maddesinde düzenlenen müruruzaman süresini müruruzamanı kesen muameleler sebebiyle davası uzadığından ceza almakta buna mukabil müruruzaman sürecinde ve bu süreci kesen muameleler sonucunda adli makamlara gelmeyen sanık kaçarak cezadan kurtulmaktadır ceza alan sanığın bu kez ceza müruruzamanı başlamaktadır bu iki hal arasında bir eşitsizlik bulunduğunu mahkememiz konuyu bakmakta olduğu bir dava sırasında anayasanın aykırılık iddiası olarak görüp defi yoluyla yüksek anayasa mahkemesine dava açılmasını uygun görmüştür | 233 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçeleri̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemelerin başvuru kararlarında özetle oda ve borsaların yönetim organlarında üst üste iki dönem başkanlık yapan davacıların sayılı türkiye odalar ve borsalar birliği ile odalar ve borsalar kanununun itiraz konusu kuralları uyarınca aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilmelerinin olanaklı olmadığı oysa anayasanın maddesinde öngörülen düzenleme ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kuruluş ve işleyişlerinin demokratik esaslara uygun olmasının amaçlandığı demokratik devlet ilkesinin olmazsa olmaz koşulunun hiç kuşkusuz seçimler olduğu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu organlarının kendi üyeleri tarafından seçilmelerinin öngörülmesinin üyeler yönünden seçme adaylar yönünden ise seçilme hakkının kullanılması sonucunu doğurduğu hukuk devletinde kanun koyucunun yalnız kanunların anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla da yükümlü olduğu anayasada sınırlama nedenleri gösterilmemiş demokratik hakların kullanılmasını engelleyecek düzenlemeler yapmasının olanaklı olmadığı hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerektiği itiraz konusu kurallarla seçme ve seçilme hakkının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacak ve hakkın özüne dokunacak biçimde kısıtlandığı adil ve ölçülü bir düzenleme yapılmadığı kanun koyucunun iki kere üst üste seçilemez demekle sonraki dönemler için seçilebilirlik yorumundaki düzenlemede keyfîlik bulunduğu ayrıca seçenlerin kanaatinin serbestçe oluşmasının önüne geçildiği ve böylece anayasal dayanaktan da yoksun olan sınırlamanın demokratik hukuk devleti işleyişine müdahale oluşturduğu belirtilerek kuralların anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ve sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararların doğmaması için yürürlüklerinin durdurulması gerektiği ileri sürülmüştür | 240 |