Unnamed: 0
int64
0
7.98k
Baslik
stringlengths
13
171
Ozet
stringlengths
18
904
Kategori
stringclasses
1 value
Link
stringlengths
44
201
Icerik
stringlengths
1
25.9k
6,586
Tiryakiler günde ortalama 17 sigara içiyor
GfK'nın araştırmasına göre, kullanıcılar günde ortalama 17 sigara içerken, 1 paket tükettiğini belirtenlerin oranı yüzde 17'yi buldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tiryakiler-gunde-ortalama-17-sigara-iciyor-191346
Araştırma kuruluşu GfK, bu yıl Türkiye genelinde bin 175 kişiyle görüşerek, kişilerin sağlıklı yaşam ve yemek yeme alışkanlıklarını araştırdı. Buna göre, katılımcıların yüzde 85'i kahvaltı yaptığını, yüzde 69'u öğle yemeği ve yüzde 91'i de akşam yemeği yediklerini belirtirken, bireylerin ara öğün tüketiminin düşük kalması dikkati çekti. Katılımcıların yüzde 9'u sabah ile öğle arası, yüzde 12'si ise öğle ile akşam arası atıştırdığını kaydetti. Katılımcılara kişisel sağlık ve zindelikleri için hangi unsurlara önem verdikleri sorulduğunda, ilk sırada yüzde 84 ile yeterince su içmek yer aldı. Bunu, yüzde 82 ile iyi bir gece uykusu, yüzde 80 ile sağlıklı ve besleyici yiyecekler tüketmek takip etti. Sigara kullanımı Öte yandan katılımcıların yüzde 42'si sigara kullandığını belirtirken, sigara içtiğini söyleyen kadınların oranı yüzde 31, erkeklerin oranı yüzde 54 olarak kayda geçti. Sigara tüketenler bir günde ortalama 17 adet sigara içtiğini ifade ederken, günde 1 paket kullandığını belirtenlerin oranı yüzde 17, 10-19 adet içtiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 8 oldu. Sigara içenlerin yüzde 14'ü önümüzdeki 1 yıl içinde sigarayı bırakmayı planladıklarını belirtti. Sigarayı bırakmak isteyenlerin yüzde 60'ı bu alışkanlıklarından sağlığa zararlı olması nedeniyle vazgeçmek istediklerini dile getirirken, bu grubun yüzde 28'i yaşadıkları sağlık sorunlarını, yüzde 24'ü ise kokusundan rahatsız olmalarını temel neden olarak gösterdi.
1,331
Uzmanlardan çarpıcı uyarı! Belirtileri karıştırmayın! Sonuçları çok ciddi olabilir...
Baharın gelmesiyle birlikte alerjilerde de artış görüldü. Çoğu zaman bahar alerjisi ile soğuk algınlığının birbirine karıştırıldığını ifade eden uzmanlar yanlış tedavinin ciddi sonuçlar doğurabileceği konusunda vatandaşları uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlardan-carpici-uyari-belirtileri-karistirmayin-sonuclari-cok-ciddi-olabilir-2941569
Kayseri Şehir Hastanesi Çocuk İmmünoloji ve Alerji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Murat Cansever, atmosferde ağaç, çayır, çimen, ot ve tahıllardan yansıyan çok çeşitli polenler bulunduğunu, bunların da alerjik bireylerde şeffaf burun akıntısı, tıkanıklığı, burunda ve gözlerde kaşıntı, kızarma, hapşırık gibi semptomlara sebep olduğunu belirtti. Cansever, polenlerin martla başlayıp ekim ayına kadar yoğun şekilde bulunduğunu, bu aylarda hastaların şikayetlerinin arttığını, kış aylarında ise rahatladığını ifade etti. ALERJİ VE GRİBAL ENFEKSİYONLAR SIKLIKLA KARIŞTIRILIYOR Sıklıkla gribal enfeksiyonlarla bahar alerjisinin aileler tarafından karıştırıldığını belirten Cansever, Çocuk grip oldu sanılıyor, enfeksiyonlara bağlı gribal enfeksiyonmuş gibi tedavi ediliyor. Bunları ayırmanın yolu şöyledir, alerjik hastalarda şeffaf bir burun akıntısıyla birlikte polenlerin geldiği dönemde tetiklenen, uzun süren semptomlar vardır. Gribal semptomlarda ise ateş eşlik eder, halsizlik, üşüme, titreme eşlik edebilir. Gribal enfeksiyon bir hafta, 10 gün sürer ama alerjik burun iltihabı olan bir çocuk, polenlere maruz kaldığı sürece etkin bir tedavi almazsa sürekli bu şikayetler devam edecektir. Soğuk algınlığıyla karıştırılırsa gereksiz tedavi maliyetlerine ve gereksiz tedavi yan etkilere yol açar. Ayrıca tedaviden sonuç alınamayacak hale gelinebilir. dedi. Cansever, bahar alerjisinin çocukların yaşam kalitesini ciddi manada etkileyebildiğini, oyun alışkanlıklarını, arkadaşlık ilişkilerini bozduğunu, ders başarılarını ve uyku kalitelerini düşürebildiğini dile getirdi. BAHAR ALERJİSİ ASTIMA DÖNÜŞEBİLİR Bahar alerjisinde tedavi etkinliği kontrol edilmezse astım için de risk oluşturduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Cansever, Semptomlarını durdurduğunuz hasta da astım olabilir. Ancak bu hastalarda alerji bulgularının yanında aynı zamanda nefes darlığı, göğüste sıkışma, öksürük krizleri, sabaha karşı olan öksürükler, eforla hareketli öksürükler, grip olduğu zaman 10 günden uzun süren öksürükler gibi şikayetlerin olması astım için çağrıştırıcıdır, o açıdan da uyanık olmak lazım. ifadelerini kullandı. ALERJENDEN KORUNMA YOLLARI Her bölgenin kendine özgü bitki örtüsü bulunduğunu, alerji tedavilerinde de bunun dikkate alınması gerektiğini belirten Cansever, alerji hastalarına semptom giderici tedavinin yanında burun spreyi, göz damlası gibi ilaçlar verildiğini, hasta bunlara yanıt vermezse, yaşam kalitesi çok bozuluyorsa, okul, iş gücü kaybı oluyorsa aşı tedavisi uygulandığını aktardı. Bu hastaların tedavisindeki en önemli yöntemin alerjenden korunma olduğunu vurgulayan Cansever İstediğiniz kadar ilaç verin, çocuk ağacın altında piknik yapıyorsa, o polene yoğun bir şekilde maruz kalıyorsa şikayetleri kontrol altına girmeyecektir. Birincil yöntem korunma, polenlerden uzak durma. Gözlük, maskeyle o alanlara çıkabiliriz. Evimizi, polenlerin daha az yoğun olduğu akşam saatlerinde, yağmurlu saatlerde havalandırmalıyız. Çocuklar dışarıdan geldiği zaman, aile bireyleri dışarıdan geldiği zaman kıyafetleri hemen hızlı bir şekilde çıkarıp saçımızı yıkamalıyız. Balların içinde ciddi manada polen ekstresi olabiliyor. Bal yedikleri zaman bu çocukların şikayetleri artıyor. Hatta aileleri bazen bize diyorlar ki 'Hocam şikayetleri geçmiyor.' Meğer çocuğa sabah akşam öksürmesin diye bal veriyor, o da öksürüklerini daha da arttırıyor. dedi. ATMOSFERDE NE VARSA ONA DUYARLI OLURSUNUZ Bölgesel iklim ve bitki örtüsünün alerjenlere olan etkisine değinen Cansever, sıcak iklimin hakim olduğu Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde küf mantarı ve ev tozu akarı daha az olurken Karadeniz'de ise nem ve rutubetten dolayı bu alerjenlerin pik yapabileceğini ön görebildiklerini belirtti. Mardin'de bu konuda bir çalışma yaptığını anlatan Cansever, Şehrin atmosferinde hangi polenler olduğu ölçülmüştü daha önce. Ben de bu ölçümle klinikteki karşılaştığımız sonuçlar aynı mı diye araştırdım. O polenlerin solüsyonlarını aldım, alerji şikayeti olan çocuklara test yaptım. Havadaki neyse ciltteki de o çıktı. Atmosferde ne varsa ona duyarlı olursunuz, neye maruz kalırsanız ona alerjiniz gelişir. dedi. Cansever, alerjik hastalıklarda tek bir nedenin söz konusu olmadığını, genetik altyapıdan doğum şekline, gebelikte geçirilen olaylardan mikro çevreye, kullanılan antibiyotiklere kadar pek çok etkenin bunu tetikleyebileceğini sözlerine ekledi. İlgili Haberler Boyunuz kısaysa dikkat! Kalçanızda problem olabilir: 6 santimetre birden Bilim insanlarından net uyarı! Orucu yanlış tutuyorsunuz
6,073
Modern çağın en önemli hastalığı: Dağınık beyin sendromu
Aynı anda birden fazla işle uğraşma sonucunda birçoğumuz; dağınık beyin sendromu yaşıyoruz. Modern çağın yeni hastalıklarından biri olan dağınık beyin sendromundan kurtulmanız için bu kurallara harfiyen uymanız gerekiyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/modern-cagin-en-onemli-hastaligi-daginik-beyin-sendromu-238022
Birçok işle uğraşılıyor Gün içinde aynı anda mailleri kontrol ediyoruz, rutin işlerimizi yapıyoruz, gelen telefonlara yanıt veriyoruz… Kısacası aynı anda birçok işle meşgul oluyoruz. Verimi düşürüyor Uzmanlar; aynı anda birden fazla iş yapmanın verimi düşürdüğünü vurguluyor. Depresyona neden oluyor BBC Türkçe'de yer alan haberde, Texas Üniversitesi'nde Beyin Sağlığı Merkezi'nin kurucusu Dr. Sandra Bond Chapman'ın görüşlerine yer verildi. Chapman'a göre, aynı anda birçok işi yapmaya çalışmak yüzeysel düşünmeye, hatalara ve gereksiz bilgiyi eleyememeye neden oluyor. Çünkü beyin bir anda birçok iş yapacak şekilde donanımlı değil. Bunu uzun süre yapmak stresi artırıyor, depresyona ve entelektüel kapasitenin azalmasına da yol açıyor. Neler yapılmalı? Peki, dağınık beyin sendromu yaşamamak için neler yapmalıyız? Odaklanmayı sağlayacak bir ortam oluşturun. Kapısını kapatabileceğiniz bir mekân bulun ve e-posta ve diğer mesaj uyarılarını kapatın. Toplantı karmaşasından kaçının. Toplantıya sadece kalem, kâğıt ve gündemle girin. Zaman alan ve dikkat dağıtan işleri kümeleyin. İnsanlar size hangi saatlerde ulaşabileceğini bilsin. Ofiste 'Ne kadar çok zaman harcarsanız o kadar iyi işçisiniz' yanlış bir inanç.
3,545
"Covid-19 hastaları iyileştikten sonra bile hastalık onların yakasını bırakmıyor"
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, Covid-19 tedavisi gördükten sonra iyileşen hastaların birkaç ay sonra bile aynı hastalığın belirtilerine maruz kaldığını, halsizlik, öksürük, göğüs, sırt ağrısı ve nefes darlığı gibi şikayetlerle kendilerine başvurduğunu söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19-hastalari-iyilestikten-sonra-bile-hastalik-onlarin-yakasini-birakmiyor-2766470
Şu an an itibarıyla hastalığın tedavisinden sonra devam eden yakınmalar ve bunları izah edecek başka bir kalıcı sorun olup olmadığını araştırdıklarını kaydeden Özlü, “Bugünlerde özellikle poliklinik yükümüzün önemli bir kısmını daha önce Covid-19 geçirmiş iyileşmiş ama hala bazı şikâyetleri olup bize başvuran hastalar oluşturuyor. Gerçekten değişik bir hastalık bu; Covid-19. Hastalar tedaviyle iyileşiyor ama iyileştikten sonra da bazen birkaç ay bazı şikâyetleri oluyor. Bize başvuran hastalarımızın daha çok gördüğümüz yakınmaları halsizlik, öksürük, göğüs, sırt ağrısı ve nefes darlığı gibi bazı yakınmalarını var. Bu hastaların şikâyetlerinde uzayan bir tablo şeklinde de devamlılık görülebiliyor. Bütün dünyada genelde bu şekilde vakalar yayınlanıyor. Bizim de gözlediğimiz bu şekilde hastalığı ağır olarak atlatanlarda bu tür yakınmalar daha uzun sürebiliyor. Bunun yanında hastalarda ister istemez kaygı, endişe gibi sorunlarda oluyor. Bazılarında baş dönmesi gibi ya da zihinsel yorgunluk, toparlayamama, dikkatini verememe gibi şikâyetlerde var. Bunların dışında da daha nadir olarak bazı yakınmaları olan hastalarımız oluyor. Biz bu hastalarımızın Covid-19’la ilgili durumunu bir daha değerlendiriyoruz. Şu an an itibarıyla hastalığının tedaviden sonra devam eden yakınmaları ve bunları izah edecek başka bir sorun kalıcı bir sorun olup olmadığını araştırıyoruz dedi. Özellikle akciğerde zatürre ile seyreden hastalarda zatürre sonrası kalıcı bazı akciğer filminde lezyonlar, patolojik bulgular olabiliyor diyen Özlü Bunlar zaman içerisinde takip sırasında geriliyor veya bazıları kısmen tamamen kalıcı da olabiliyor. Bu bulguların bir kısmı hastada fonksiyonel olarak ta bir kısıtlanmaya neden olabiliyor. Yani yürürken, merdiven çıkarken, yük taşırken, hareket ederken nefes yetmemesi gibi bir durumla da karşılaşabiliyoruz. Solunumsal olarak ta fonksiyonel düşmeler kapasitede gözlenebiliyor. Dolayısıyla bu tür Covid-19 geçirip ardından hala da iyileşemeyen bazı şikâyetleri olan özellikle halsizlik, öksürük, göğüs, sırt ağrıları, nefes darlığı gibi yakınmaları devam eden hastaların takibini yapıyoruz. Bunları bir süre 3-6 ay arasında hastanın durumuna göre takibe alıyoruz ve akciğerdeki görünen bu lezyonların tümüyle gerileyip gerilemediğine, hastanın sağlık durumu tamamen normale dönüp dönmediğine bakıyoruz. Bu arada eğer şikâyetleri ve var olan hastalığı tedavi gerektiriyorsa tıbbı olarak o tedavileri de destek tedavileri de yapmaya çalışıyoruz. Ama çoğu zamanda izlemeyle de tedavi gerektirmeden zaman içerisinde gerilediğini görüyoruz şeklinde konuştu. Hemen antibiyotik kullanımını biz tavsiye etmiyoruz Hastaların bir kısmı kendilerine gelmeden önce antibiyotik ve kortizon tedavisi aldığını hatırlatan Özlü, şunları söyledi: Maalesef bu hastaların bir kısmı bize gelmeden önce değişik antibiyotik tedavileri, kortizon tedavileri alanlar var. Bazıları da birkaç tane tomografi çekilerek geliyorlar. Oysa bunlar hastalığın seyrinde görülebilecek durumlar. Dolayısıyla hemen bir enfeksiyon olduğunu göstermeden antibiyotik kullanılmasını biz tavsiye etmiyoruz. Rutin olarak kortizon tedavisi uygulanmasında tasvip etmiyoruz. Bunun dışında tomografinin gereksiz yere kullanılması hasta üzerinde de olumsuz yan etkilere yol açabiliyor. Dolayısıyla bu hastaların takipte böyle sık sık tomografi çekilmesi çok uygun olmuyor. Onun için özellikle solunum sendromları olan hastaların yani nefes darlığı, göğüs ağrısı, öksürük gibi bu tür yakınmaları olan ve zatürre geçiren hastaların bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından görülmesi ve değerlendirilmesi doğru takip ve doğru tedavi açısından gerçekten çok önemli. Bunu özellikle de tavsiye ederim. Biz CoviD-19 geçirmiş hastaların takibini özel olarak yapıyoruz ve yapacağız, ta ki içimiz rahat edene kadar. Yani hastaya 'Tamam sorun kalmadı süreci tümüyle atlattınız şuanda normalsiniz akciğerinizde bu hastalıkla ilgili bir problem görülmüyor' deyinceye kadar inşallah takibini yapacağız.”
5,267
Dikkat, bu numara plastikler kanser yapıyor
Bursa Uludağ Üniversitesi Biyoloji Bölümü Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Demirkan, vatandaşları aldıkları ürünlerin plastik kaplarındaki numaralara bakmaları hususunda uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dikkat-bu-numara-plastikler-kanser-yapiyor-2681399
Bursa Uludağ Üniversitesinde Bursa'nın farklı okullarından gelen yüzlerce öğrenciye plastik kullanımıyla alakalı seminer veren Biyoloji Bölümü Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Demirkan, özellikle 3-6 ve 7 numaralı plastik ürünler konusunda ikazda bulundu. En güvenli plastik ürünlerin 1, 2, 4 ve 5 numaralı plastikler olduğunu ifade eden Demirkan, Bu hepimizi ilgilendiren bir konu. Evimizde ve her yerde plastik kullanıyoruz. Plastikler ürünlerin numarası var, bunların en zararlısı 3-6 ve 7 numara plastikler. Bunlardan kesinlikle kaçınmamız lazım. Bütün ambalajların alt taraflarında numarası yazar, buna mutlaka dikkat edilmesi lazım. 7 ve üzeri numaralar görürseniz onlardan kesinlikle uzak durun. Bu rakamlardaki plastikler yüksek oranda kimyevi madde içermektedir. Bu numaralarda bulunan Bisfenol A (BPA) maddesi kanser yapmakta, kalp sağlığını bozmakta ve diyabet riskini artırmaktadır. En güvenilir numaralara ise 1, 2, 4 ve 5 numaralardır. Bunların içerisinde de en güvenlisi 5 numaradır. Özellikle halı, damacana ve çocuk oyuncakları yapımında kullanılıyor dedi. Türkiye'de plastik üretimi 2019 6 ayında 725 bin ton azaldı Dünyada plastik kullanımının son 50 yılda hızlı bir artış gösterdiğinin altını çizen Demirkan, 2018 yılında dünyada 359 milyon ton plastik üretildi. Dünyada en fazla plastik üreten ülke Çin'dir. Türkiye'de 2018 yılının ilk 6 aylık döneminde 5 milyon 52 bin ton plastik üretilmiş, bu rakam 2019 yılının ilk 6 ayında 4 milyon 777 bin tona gerilemiş durumda. Dünyada 2017 yılına kadar 8 milyar 300 milyon ton plastik üretilmiş, bu rakam 1 milyar filin ağırlığına denk geliyor şeklinde konuştu.
4,419
Alman Paul-Ehrlich Enstitüsü Kovid-19 aşısının geliştirmesi konusunda umutlu
Almanya'da aşı ve ilaçlara onay vermede yetkili kurum olan Paul-Ehrlich Enstitüsünün Başkanı Cichutek, yeni tip koronavirüse karşı bir aşının nispeten hızlı bir şekilde geliştirilmesi konusunda umutlu olduğunu belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/alman-paul-ehrlich-enstitusu-kovid-19-asisinin-gelistirmesi-konusunda-umutlu-2729512
Paul-Ehrlich Enstitüsünün Başkanı Klaus Cichutek, ZDF televizyonuna yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı aşı geliştirme çalışmalarına ilişkin değerlendirmede bulundu. Cichutek, Çok umutluyum çünkü özellikle son haftalarda aldığımız ilk klinik test sonuçlarında bazı aşıların gerçekten Kovid-19’a karşı insanlarda spesifik bir bağışıklık tepkisi verebileceğini gösterdi. Bu çok iyi haber. diye konuştu. Dünya genelinde bu alanda 140-150 projenin yürütüldüğüne işaret eden Cichutek, Almanya’da da halihazırda 26 klinik çalışmanın inceleme safhasında devam ettiğini, bunların 6’sında, aşının insanlarda güvenli olup olmadığı ve tesirine ilişkin verilerin toplandığı aşamaya geçildiğini, bunun ilk sonuçlarının yıl sonuna kadar, belki daha önce alınabileceğini vurguladı. Cichutek, Rusya ve Hindistan’dan ağustos ayında aşıya başlayacakları ve bu ülkelerin aşıyı piyasaya çıkaracakları yönünde açıklamaları nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soru üzerine de iki ülkenin aşı gelişimine ayak uydurabileceğini göstermek istediğini, bunun da meşru olduğunu ancak erken bir aşamada büyük gruplara aşı yapılmasını iyi bir düşünce olarak görmediğini kaydetti.
3,976
Pfizer ve BioNTech aşısı Koronavirüsü yüzde 90 önledi
BioNTech ve Pfizer tarafından geliştirilen aşının korona virüsü yüzde 90 oranında önlediği açıklandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pfizer-ve-biontech-asisi-koronavirusu-yuzde-90-onledi-2752876
Pfizer ve BioNTech resmen açıkladı: Geliştirdiğimiz Kovid-19 aşısı, 3.faz çalışmalarda Kovid enfeksiyonlarını %90 kadar önlemede başarılı oldu. Pfizer: 2020’de 50 milyon doz Kovid-19 aşısı üretmeyi planlıyoruz. Pfizer, verilerin devamlı olarak aşının güvenli olduğunu göstermesi halinde bu ay sonunda önce aşının satışı için sağlık regülatörlerine başvurabileceğini belirtti. BioNTech CEO’su Uğur Şahin: “İlk aşıların etkinliğinin yüzde 60-70 bandında olmasını beklerken yüzde 90’dan fazla etkinlik görmek sıra dışı. Bu, Kovid-19’un kontrol edilebilir olduğunu gösteriyor. Günün sonunda kazanan gerçekten bilim. Aşının bağışıklık etkisinin en az 1 yıl sürmesini bekliyoruz fakat şu aşamada kesin bir şey söyleyemem.'' dedi. Almanya'da Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin'in kurucu ortağı olduğu biyoteknoloji firması BioNTech'in geliştirdiği Kovid-19 aşı adayının 1. ve 2. aşama klinik denemelerinden olumlu sonuç alındığı açıklanmıştı. PROF DR. UĞUR ŞAHİN KİMDİR? Prof. Dr. Uğur Şahin, 19 Eylül 1965 İskenderun doğumlu. 4 yaşında ailesiyle Almanya'ya geldi. Ailesi Köln'de Ford fabrikasında çalışıyordu. Prof. Şahin, daha genç yaşlarda bilimsel araştırmalara ve deneylere duyduğu ilgiyle dikkati çekti. Kanser üzerine Alman televizyonunda hazırlanan ‘Ölümsüzlük Öldürücüdür' programını izleyen Uğur Şahin, 19'uncu yüzyılda modern bağışıklık sistemini bulan ve kansere karşı ilk kez kemoterapiyi geliştiren Paul Ehrlich'i kendisine örnek alarak tıp okumaya karar verdi. Köln Üniversitesi'nde okudu. Profesörünün teklifi üzerine Homburg Saar'daki üniversitede çalışmaya başladı. Kansere karşı araştırmalarla adını duyuran Prof. Uğur Şahin, kanserli hücreyle sağlıklı hücreyi birbirinden ayırıp, kanserli hücreyi yok eden bir aşı geliştirdi. Göğüs, kalınbağırsak, akciğer, pankreas ve prostat kanserinde hastalıklı hücrelere karşı savunmaya geçen antikorlar üzerinde çalışma yürüten Prof. Şahin, eşi Dr. Özlem Türeci ile birlikte melanom adı verilen cild kanserine karşı bir aşı üzerinde çalışma yürütüyordu. Prof. Şahin, koronavirüsün yayılması üzerine bu alana yöneldi. Prof. Şahin, 1996'da Nobel Tıp Ödülü alan İsviçreli bilim insanı Rolf Zinkernagel ile birlikte çalıştıktan 2008'de BioNTech şirketini kurdu. BioNTech'de bugün 80 civarında bilim insanı kanser üzerine araştırmalar yapıyor.
3,464
Sağlık Bakanı Koca: "Yerinde karar" dönemine geçiyoruz
Bilim Kurulu toplantısının ardından yazılı açıklama yapan Sağlık Bakanı Koca, "Tedbirlerle ilgili artık vaka sayılarına göre "Yerinde karar" dönemine geçiyoruz." dedi. Bakan Koca üniversitelerde yüz yüze eğitimle ilgili olarak "Uygulamalı eğitimin mümkün olduğunca yüz yüze yapılması, teorik eğitimlere ise çevrimiçi olarak devam edilmesi görüşü YÖK'e iletilmiştir" açıklamasında bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-yerinde-karar-donemine-geciyoruz-2769325
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu toplantısından sonra yazılı açıklama yaptı. Bakan Koca açıklamasında şu ifadelere yer verdi; COVID-19’a karşı şu anda elimizde en güçlü iki silahtan birisi aşı, diğeri doğru bilgidir. Hem aşıyı hem de doğru bilgiyi toplumumuzda yaygınlaştırmak için gereken her şeyi yapacağız.Koronavirüs Bilim Kurulumuzla bir araya gelerek salgınla mücadelede mevcut durumu ve yürütülen çalışmaları değerlendirdik. ARTIK YERİNDE KARAR DÖNEMİNE GEÇİYORUZ Salgın yönetiminde “yerinde karar” döneminde olduğumuzdan geçen hafta söz etmiştim. Yerinde alınacak kararlara esas olması amacıyla bir haftalık toplam vaka sayılarının nüfusa oranlı olarak illerimizdeki durumunu gösteren haritayı yayımladık. Bu verileri her hafta düzenli olarak paylaşmaya devam edeceğiz. Daha detaylı göstergelere ilişkin çalışmalar da yapılmaktadır. MUTASYONLARA KARŞI ETKİN BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜYORUZ Ülkemizde tedbirlere ve kısıtlamalara uyumun etkisini hep birlikte gördük. Ancak vaka sayılarında ülke genelinde son dönemde 7-8 bin bandında bir sıkışma söz konusudur. Her gün ne yazık ki hala 100’e yakın vatandaşımızı bu hastalık sebebiyle kaybediyoruz. Normal hayatımıza dönmek için vaka sayılarını önemli ölçüde azaltmak mecburiyetindeyiz. Ülkemizde de görülen mutasyonlara karşı etkin bir çalışma yürütüyoruz. Buna rağmen bazı mutasyon türlerinin bulaşma oranı çok daha yüksek. Bu riski göz ardı etmeden tedbirlere uymaya ısrarla devam etmek zorundayız. AŞILAMADA 1. AŞAMA TAMAMLANMAK ÜZERE Bütün kurumlarımızın desteği, vatandaşlarımızın fedakarlığı, tüm vatandaşlarımızı kapsayan sağlık güvencesi, en önemlisi sağlık çalışanlarımızın emeği ve tecrübesiyle ülke olarak COVID-19 tedavisinde etkin mücadelemizi sürdürüyoruz. Organize bir şekilde yürüttüğümüz aşı programımız da hakkaniyetle değerlendiren her kesimden, dünyanın her yerinden takdir topluyor. Bilim Kurulumuzun oluşturduğu öncelikli grupların aşılanmasında 1. aşamayı tamamlamak üzereyiz. 5 MİLYONU AŞKIN DOZ AŞI YAPILDI Şu ana kadar ülkemize yaklaşık 800 bini ikinci doz olmak üzere 5 milyonu aşkın doz aşı yapılmış oldu. Sırası gelen vatandaşlarımız Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden randevu alarak kamu ve özel hastaneler ile aile hekimliklerinde aşılarını yaptırabilirler. Bu esnada kalabalıkların oluşmaması için olabildiğince yaygın olarak randevu verilmesine dikkat ediyoruz. Vatandaşlarımızın günün bilinen kalabalığını yaşamaksızın mesai saatleri dışında ve hafta sonlarında tüm kamu ve özel hastanelerimizden randevu alarak aşılarını yaptırabileceklerini hatırlatmak isterim. Kontrolleri tamamlanan aşılarımız devreye girdikçe aşı takvimini hızlandırma gayreti içindeyiz. Mümkün olan en kısa sürede Bilim Kurulunun belirlediği stratejiye uygun olarak aşılamayı tamamlamayı hedefliyoruz. Bu hususta vatandaşlarımızın sağduyusu ve duyarlılığı ile güçlü sağlık alt yapımıza güvenim tamdır. ÜNİVERSİTELREDE YÜZ YÜZE EĞİTİM AÇIKLAMASI Milletçe normale dönüş özlemi çekiyoruz. Esnafımız, çalışanımız, öğrencimiz haklı bir beklenti içinde. Bu husus çalışmalarımızın odağında bulunuyor. Esnafımızın işine, öğrencilerimizin okullarına bir an önce kavuşmalarını istiyoruz. Bunun kriterlerinin belirlenmesi konusunda Bilim Kurulumuz çalışmalarını sürdürüyor. Bugün yüksek öğretim ile ilgili değerlendirmeler yaptık. Yapılan değerlendirmede uygulamalı eğitimin mümkün olduğunca yüz yüze yapılması, teorik eğitimlere ise çevrimiçi olarak devam edilmesi konusundaki görüş birliği Yüksek Öğretim Kurumumuza iletilmiştir. COVID-19’a karşı şu anda elimizde en güçlü iki silahtan birisi aşı, diğeri doğru bilgidir. Hem aşıyı hem de doğru bilgiyi toplumumuzda yaygınlaştırmak için gereken her şeyi yapacağız. En kısa zamanda özlediğimiz günlere sağlıkla kavuşmak dileğiyle.
185
Özbekistan’ın ilk beyin pili ameliyatına Türk doktorlar imza attı
Özbekistan’ın tarihi şehri Semarkant’ta bulunan Semerkant Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Kliniği’nde, Türkiye’den giden doktorların öncülüğünde ülke tarihinde ilk defa Parkinsonlu bir hastaya beyin pili ameliyatı başarıyla uygulandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ozbekistanin-ilk-beyin-pili-ameliyatina-turk-doktorlar-imza-2927970
63 yaşında olan Özbek Parkinson hastası Gulnora Mirzaeva’nın yaklaşık 6 yıldır ellerinde titreme, vücudunda katılık ve hareketler yavaşlama şikâyetleri bulunuyordu. Hastanın bu şikâyetleri, ilaçlarla kontrol altına alınamaz durumdaydı. Özbekistan’daki Semerkant Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Bölümü hekimlerinin talebinin ardından İstanbul’daki Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde görev yapan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Sait Öztürk ve ekibi, hastanın tedavisi için Özbekistan’a davet edildi. Ekip Semerkant’a geldi. Hastanın değerlendirilmesinin ardından, hastaya ülke tarihinde ilk defa beyin pili ameliyatı başarıyla uygulandı. “Özbek hastaların yüksek teknolojik tedavilere ulaşması bizim için mutluluk” Operasyonu gerçekleştiren Doç. Dr. Sait Öztürk, şunları söyledi: “63 yaşındaki Özbek hastamızın ilk kontrollerinin ardından hastanın beyin pili ameliyatı için uygun olduğunu gördük. Ardından tüm ekibimizle beraber Özbekistan’ın tarihi kenti Semerkant’a geldik. Ev hanımı olan hastamızın uzun yıllardır kollarında ve bacaklarında titreme, hareketlerde sertlik ve katılık vardı. İlk etapta ilaçlarla kısmen rahatlasa da, sonraki dönemde şikâyetleri ilaçlarla kontrol altına alınamamıştı. Özbek meslektaşlarımızla beraber hastamızı değerlendirip ameliyatını başarıyla gerçekleştirdik. Beyin pili ameliyatı, Parkinson hastalığının ilerleyen yıllarında hastaların hayat kalitesini oldukça etkin şekilde arttıran bir ameliyattır. Ortalama 3 saat süren ameliyatın ardından hastamız sorunsuz bir şekilde normal hayatına döndü. Ekip olarak hastamızın iyileşmesine vesile olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Yabancı bir ülke tarihindeki ilk olan bir ameliyatı gerçekleştiriyor olmak tabi ki bizim için ülkemiz adına çok gurur verici bir olay. Bir yerli araç üretip ihraç etmek nasıl bir gurur kaynağı oluyorsa, biz hekimlerin de ülkemizin adını tıp alanında dünyanın farklı ülkelerinde duyurmamız, ülkemize olan güveni daha da perçinlememiz, çok büyük onur ve gurur kaynağı oluyor.” “Hastanın beynindeki pil kablosuz teknolojiyle şarj oluyor” Hastanın ameliyattan 1 hafta sonra pilinin çalıştırıldığını ve pil çalışır çalışmaz Parkinson hastalığından kaynaklanan titremelerinin son bulduğunu belirten Doç. Dr. Öztürk, “Hastamız ameliyattan sonra servise alındı, bir gün sonra yürümeye ve yemek yemeye başladı. Herhangi bir sakatlık ya da hayat kalitesini kısıtlayan bir ameliyat değildi. Hasta gayet mutlu bir şekilde ameliyatını tamamladı. Hastaya çok yüksek teknolojik bir pil taktık, pil ömür boyu vücudunda kalacak. Pil kablosuz teknoloji ile şart ediliyor, ömrü ise yaklaşık 18 yıl” dedi. “Oradaki ekibin bu konuda bir deneyimi yoktu” Yurt dışında yapılan operasyonda deneyimi olmayan bir ekiple birlikte beyin pili ameliyatına girmenin zorluklarından da bahseden Doç. Dr. Öztürk, “Oradaki hekimin bu operasyon konusunda herhangi bir deneyimi yoktu, ilk defa bu ameliyatı izledi. Ameliyata benimle birlikte eşlik etti. Baştan sona ameliyatı ben yaptım, ameliyat esnasında da hem hekime hem de o klinikte çalışan diğer hekimlere eğitim verdim. Yurt dışında bir hastaya beyin pili ameliyatı yapmak Türkiye’ye kıyasla elbette ki zor, çünkü o coğrafyada ilk defa yapılıyor. Oradaki hekimlerin ve hemşirelerin bu konuda hiçbir deneyimleri yoktu. Bu bizim için elbette zor ama keyifli bir vaka oldu” ifadelerini kullandı. Türkiye’den giden kapsamlı ekibin Özbekistan’da tarihi başarısı İki ülke arasında tarihi süreç boyunca çok sayıda paylaşımların olduğunu vurgulayan MLP Care Uluslararası Tanıtım ve İş Geliştirme Direktörü Melis İndirkaş ise şunları belirtti: “Özbek hastamızın kendi ülkesinde tedavisi için tarafımıza ilk başvurusunun ardından konusunda uluslararası deneyime sahip olan hekimimiz Doç. Dr. Sait Öztürk ile iletişime geçtik. Öncelikle hastamız teknolojinin yardımıyla uzaktan değerlendirildi ve ameliyata ön uygunluk verildi. Ardından ameliyat için gerekli organizasyonu ve resmi izinleri de Uluslararası Hasta Merkezi Sorumlumuz Alina Ay vasıtasıyla tamamladık. Bu ameliyatın yapılabilmesi için gerekli olan teçhizat organize edildi ve ekibimizle Semarkant’a ulaştık. Oldukça başarılı bir operasyonun ardından mutlulukla ülkemize döndük. Türk doktorların yurt dışında bu tip ameliyatları başarıyla yapmaları, sağlık turizmi açısından çok ciddi ve anlamlı bir katkı sağlıyor. Sağlık turizmi öncelikli olmak üzere, ülkemizin cerrahi ve birçok tıbbi tedavilerde uluslararası standartlarda hizmet veren bir pozisyona gelmiş olması gerçekten gurur verici. MLP Care olarak, Özbekistan’ın da içinde yer aldığı Kafkasya’daki Türki cumhuriyetlerin yanı sıra, Avrupa ve Afrika ülkelerinde, Rusya’da ve MENA bölgesinde çok sayıda nitelikli uluslararası standartlarda operasyona imza atan bir sağlık grubuyuz. Sait hocamızın ameliyatı sadece bir başlangıç, her ay Özbekistan ve komşu ülkelerinde en az 3-4 beyin pili ameliyatımız olacak. Tedavisi en zor branşlardan olan kemik iliği transplantasyonu, beyin cerrahisi ve mikro cerrahi gibi alanlarda ülke hekimlerinin başarılı operasyonlar gerçekleştiriyoruz. Son olarak Budapeşte ve Bakü’de hizmete aldığımız iki hastanemizin de katkılarıyla, sadece Körfez ülkelerinden değil, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden de çok sayıda hasta alıyoruz.”
4,157
'Kovid-19 hastasının canlı canlı boğulduğunu gören bir daha maskesini çıkarmaz'
Yeni tip koronavirüs salgınıyla mücadelede Erzurum Şehir Hastanesindeki yoğun bakım servisinde hastaları iyileştirmek için fedakarca çalışan kalp damar cerrahları, yaşadıklarını anlattı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-hastasinin-canli-canli-boguldugunu-goren-bir-daha-maskesini-cikarmaz-2743162
Pandemi hastanesi olan Erzurum Şehir Hastanesinde Kalp Damar Cerrahi Kliniğinde görevli doktorlar, koronavirüs ile mücadele eden meslektaşlarına destek amaçlı kalp ve damar cerrahi yoğun bakım ünitelerinde Kovid-19 hastası bakmak için girişimlerde bulundu. Hastane yönetiminin de oluruyla yoğun bakım ünitelerini Kovid-19 yoğun bakım ünitesine çeviren cerrahlar, deneyimli personelleriyle yaklaşık 2 aydır Kovid-19 ile mücadelede hastalara hizmet veriyor. Bu süreçte yaşadıklarını anlatan hastanenin Kalp Damar Cerrahisi Servisi Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet Ali Kaygın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, pandemi döneminde hayatını kaybeden 90'a yakın sağlık çalışanına Allah'tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diledi. Kaygın, tüm dünyada olduğu gibi ülkede de yoğun pandemi dönemi yaşandığını anlatarak, Pandemi döneminde enfeksiyon, anestezi, göğüs, acil ve dahiliye hekimlerimiz ön cephede savaşanlar. Kalp ve damar cerrahları olarak mücadelede doktorlarımıza destek için ekibimizle aldığımız ortak karar sonucu yoğun bakımı, Kovid-19 yoğun bakım gibi düzenleyip hasta bakmaya başladık. dedi. Kaygın, bu süreçte ekibiyle hastalara en iyi tedavi yöntemlerini sunduklarını aktardı. Pandemi döneminde vatandaşların sağlık ordusuna yardımcı olmalarını isteyen Kaygın, Bu süreçte mutlaka maske, mesafe ve el hijyenine dikkat edilmeli. Özelikle kalabalık düğün, cenaze ve çeşitli merasimlerin yapılmaması, bu ortamlara girilmemesi sağlık çalışanlarını daha iyi motive edecektir. diye konuştu. Prof. Dr. Kaygın, yoğun tempoda çalıştıklarını belirterek, hasta yükü ve sayısının artmasıyla sağlık çalışanlarında tükenmişlik sendromu olduğunu dile getirdi. Bana bir şey olmaz mentalitesiyle bu hastalığı yenemeyiz Hastaların yoğun bakıma son aşamada getirildiğini aktaran Kaygın, şunları kaydetti: Vatandaşlar, yoğun bakımda Kovid-19 hastalarının hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi ve çektikleri ızdırabı görse yatakta bile maske takar. Hastaların yoğun bakım yaş ortalaması da 60'tan 30'lara kadar düşmekte. 'Bana bir şey olmaz' mentalitesiyle bu hastalığı yenemeyiz. Hastaların yaşama tutunabilmek için yoğun bakımda verdiği mücadeleyi inşallah kimse yaşamaz. Müdahale etmezsek kısa sürede hayatlarını kaybediyorlar Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Özgür Dağ da Yoğun bakımda hasta canlı canlı boğulduğunu hissediyor. İnsanlar o sahneyi görse bir daha maskesini çıkarmaz. Ayrıca klinik olarak entübe edilen hastaların oksijen ihtiyacını akciğerleri sağlamadığı durumlarda EKMO cihazına bağlayarak müdahale ediyoruz. Bunlara müdahale etmez isek kısa sürede hayatlarını kaybediyorlar. ifadelerini kullandı. Kalp Damar Cerrahı Uzman Dr. Işıl Dayı ise yoğun bakımda önceliklerinin hastalar olduğunu, koruyucu kıyafetler, yüz siperliği ve maskelerle yoğun bakımda çalışmanın ve nefes almanın zorluğunu belirterek, şöyle konuştu: Yüzümüzde maske izleri kalıyor. Koruyucu ekipmanla hareket etmesi ve saatlerce çalışmak da çok zor. Halkımızdan ricamız maskelerini takıp sosyal mesafeye dikkat etmesi. Annemi ve babamı göremiyorum, izole yaşantımız var. Yoğun bakımda insanların göz göre göre nefes alamaması ve bizim onlara bütün tıbbı müdahaleyi yapmamıza rağmen bu durumlarına engel olamamak çok acı.
6,474
Canan Karatay: 'Zeytin ömrü uzatıyor'
İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof.Dr. Canan Karatay, zeytinin ömrü uzattığını belirterek, "Mutlaka kullanılması, içilmesi lazım. Bu da senelerce örtbas edildi. Kimseye söylenmedi. Bu suç iki üç zeytin yiyin diyen diyetisyenlerindir. Hiç kusura bakmasınlar" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/canan-karatay-zeytin-omru-uzatiyor-204125
Hatay'ın Altınözü ilçesinde Zeytin ve Zeytinyağı Festivali düzenlendi. Festivale katılan Prof. Dr. Canan Karatay, Tacettin Sürmeli Parkı’ndaki Atatürk anıtına zeytin dallarından yapılan çelenk sunuldu. Ardından festival, kortej yürüyüşü ile devam etti. Kortej yürüyüşü Kuseyri Çiftliği’nde son buldu. Kuseyri Çiftliği’ndeki programda katılımcılar tarafından sezonun ilk zeytini hasadı yapıldı. Daha sonra katılımcıların adları verilen zeytin fidanları toprakla buluşturuldu. Altınözü Kaymakamı Bülent Uygur, Türkiye’deki her 10 zeytin ağacından 4 tanesinin Altınözü ilçesinden olduğunu söyledi. Uygur, bugün Türkiye’deki her 10 zeytin ağacından 4 tanesinin Altınözü ilçesinde olduğunu belirterek, Altınözü Hatay’daki zeytin varlığının yaklaşık yüzde 35’ine sahip. Biz özellikle Altınözü zeytinini ve zeytinyağını ülke içerisinde bilinirliğini sağlamak için festival düzenlemeye karar verdik. Ve Altınözümüzün marka yüzüne de bir marka yüz gerekiyordu bizde Türkiye’de zeytin dostu denildiğinde akla gelen Canan Karatay hocamızı da zeytinin marka yüzü seçtik” dedi. AK Parti Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdi ise hükümet olarak 11 ili kapsayan Zeytincilik Araştırma Komisyonu’nun Altınözü'nde kurulacağını kaydetti. Zeytin ve zeytinyağının ülke dışında tanıtılması gerektiğini belirten Şanverdi, “Altınözü ilçemiz için ezber bozan festival oldu. Zeytinciliğin artık Hatay’daki yurdu olmasına rağmen bu zeytinyağını ve zeytinciliği Altınözü ilçemizin dışına çıkartamadık. İnşallah bu tür aktivitelerle bunu artık Hatay dışına, ülke geneline uluslararası arena da Altınözü’nü inşallah duyuracağız dedi. İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay ise, zeytinin altın olduğunu, Altınözü’nün de altının özü olduğunu ifade etti. Altınözü’nde yetişen zeytinler ve zeytin sularının hayatı ve ömrü uzattığını söyleyen Prof. Dr. Karatay, “Zeytin altındır, buranın adı Altınözü, altının özü. Zeytinyağı’da zeytin suyudur. Hatta altınla alakası yok. Altından daha önemlidir zeytin. Çünkü altın için insanlar birbirini boğazlıyor. Ama Altınözü’nde yetişen zeytinler ve zeytin suları hayatı ve ömrü uzatıyor. Onun için ben bir sağlıkçı olarak bir kalp profesörü olarak iç hastalıkları profesörü olarak bu altın suyunun mutlaka kullanılması lazım, içilmesi lazım diyorum. Hangi hastalıkları önlediğini Hipokrat söylüyor Milattan Önce beşinci yüzyılda. Onun için Altınözü'nde yetişen çok önemli tipteki zeytinlerin çok önemli olduğunu biliyorum. Bu da senelerce örtbas edildi. Kimseye söylenmedi. Bu suç İki üç zeytin yiyin diyetisyenlerindir. Hiç kusura bakmasınlar. Vekilim kahvaltı yapmadan gelmiş, halbu ki sabah bir fincan zeytinyağı içseydi bu kadar yorulmazdı” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından hasat edilen zeytinler zeytin sıkma makinesinden geçirildikten sonra elde edilen zeytinyağları katılımcılara tattırıldı. Fokaçlı Mahallesi’nde yapımı tamamlanan Zeytin Müzesi'nin de açılışı yapıldı. Açılış töreninin ardından müzeyi gezildi, Zeytindalı Korosu konser verdi.
2,014
Son dakika! Bakan Koca duyurdu: Uzaktan Sağlık Hizmeti 3 ilde başladı
Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Uzaktan Sağlık Hizmeti projesi uygulamasıyla ilgili açıklamada bulundu. Bakan Koca, düzenlemenin 3 ilde başladığını ve tüm Türkiye'ye yayılacağını açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yeni-uygulama-3-ilde-basladi-2813467
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yatağa bağımlı hastaların sağlık kurulu raporlarının artık evlerinde düzenleneceğini, pilot uygulamanın Bilecik, Sinop ve Tunceli'de başladığını duyurdu. İlgili Haberler Uzaktan sağlık hizmeti nedir? Bakan Koca açıkladı: Yeni bir sağlık hizmeti başlıyor Sağlık Bakanı Koca 'Uzaktan Sağlık Hizmeti'nin (USH) detaylarını paylaştı ÖNEMLİ BİR UYGULAMA HAYATA GEÇİYOR Sosyal medya hesabından açıklama yapan Bakan Koca şu ifadeleri kullandı: ''Geçen hafta duyurduğumuz Uzaktan Sağlık Hizmeti projesi kapsamında önemli bir uygulama hayata geçiyor. YATAĞA BAĞIMLI HASTALARIN SAĞLIK KURULU RAPORLARI artık evlerinde düzenlenecek. Uygulama pilot illerde başladı. Yatağa/cihaza bağımlı yetişkin ve çocuk hastaların sağlık raporu alabilmeleri için hastaneye gelmeleri gerekmeyecek, raporlar evlerinde düzenlenecek. İHTİYAÇLARI OLAN İLAÇ, MAMA, BEZ VE TIBBİ CİHAZLARI evlerinden çıkmadan almaları sağlanacak. Yatağa bağımlı hastalarımızın sağlık raporunun evlerinde düzenlenmesine yönelik pilot uygulama Bilecik, Sinop ve Tunceli’de başladı. Uygulamayı kısa sürede ülke geneline yaygınlaştırmayı hedefliyoruz UZAKTAN SAĞLIK HİZMETİNİN KAPSAMI NEDİR? Kişinin tıbbi gözlem, izlem ve takibi ile değerlendirmesi yapılabilecek, teşhis edilmiş hastalıkları kontrol edilebilecek, tıbbi danışmanlık verilebilecek. Gerekli durumlarda, kişiye bir sağlık kuruluşuna bizzat müracaat etmesi önerilecek. Takip için bazı klinik parametreler değerlendirilebilecek, tedavi ve ilaç yönetimi sağlanabilecek. Sağlıklı yaşamın desteklenmesine, psikososyal destek hizmetlerinin sağlanmasına yönelik hizmet verilebilecek. Riski olan veya ileri yaştaki kişilerin çok yönlü takibi yapılabilecek.
3,157
Pfizer-BioNTech ve Moderna hastaneye yatışlarda yüzde 94 etkili
ABD'de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin (CDC) yeni bir araştırmasına göre, Pfizer-BioNTech ve Moderna aşıları, 65 yaş ve üstü kişilerde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) kaynaklı hastaneye yatışları önlemede yüzde 94 etkili oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pfizer-biontech-ve-moderna-hastaneye-yatislarda-yuzde-94-etkili-2781077
ABD'de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) ocak-mart döneminde ülkenin 14 eyaletinde ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaptığı klinik deneylerini yayımladığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Pfizer-BioNTech ve Moderna'ya ait Kovid-19 aşılarının 65 yaş üzeri yaşlılarda hastaneye yatışa karşı yüzde 94'lük bir oranda yüksek koruma sağladığı ortaya çıktı. Bu verilerin, ABD'li yetişkinleri Kovid-19'a karşı hızla aşılamaya devam etmenin salgın kaynaklı hastaneye yatış üzerinde büyük olasılıkla belirgin bir etkiye sahip olacağını, salgın sonrası koşullar ve ölümlerde orantılı azalmalara yol açabileceğini gösteriyor. AŞI SONRASI ÖLÜMLERDE AZALMA BEKLENİYOR Araştırmada, Kovid-19'un özellikle yaşlılarda hayati tehlike oluşturduğu için aşıların bu yaş grubundaki sonuçlarının başarısına işaret edilerek, aşılama sonrası ölümlerde ciddi azalma beklendiği belirtildi. Pfizer-BioNTech ve Moderna aşılarının tespit edilen yüzde 94'lük etkiyi gösterebilmesi için aşıların iki fazının da yapılmış ve üzerinden en az iki hafta geçmiş olması gerekiyor. CDC verilerine göre, ABD'de 141 milyondan fazla kişiye ilk doz, 96 milyonu aşkın kişiye ikinci doz Kovid-19 aşısı yapıldı. Ocak ayında 3 bin civarında seyreden günlük ölüm vakaları, aşılanan kişi sayısının artmasına paralel olarak 600'lü rakamlara kadar inmiş durumda.
4,612
Covid-19 tanı kitinde dünyada bir ilk olacak yeni ürün müjdesi
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcı Hasan Büyükdede, “Tanı kitlerinde, nano-teknolojiyi esas alan ve dünyada bir ilk olacak yeni bir ürünü geliştirmeye çalışıyoruz” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19-tani-kitinde-dunyada-bir-ilk-olacak-yeni-urun-mujdesi-2718191
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcı Hasan Büyükdede, bir dizi ziyaretler üzere geldiği Eskişehir’de, Arçelik buzdolabı işletmesinin almaya hak kazandığı ‘Güvenli Üretim Belgesi’ teslim törenine katıldı. Burada konuşma yapan Bakan Yardımcısı Büyükdede, küresel pandemiye dönüşen Korona virüsün dengeleri sarstığını söyledi. “Salgın riskine karşı ülkemizin tüm kurumları tam bir seferberlik halinde çalışıyor” Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcı Hasan Büyükdede, “Dünya genelinde küresel pandemiye dönüşen yeni tip korona virüs (Covid-19) salgını dengeleri sarsıyor. Salgın, ülkelerin ekonomilerinde arz ve talep şoklarını aynı anda yaşatıyor. Global ekonomi çevreleri; salgının etkileri ile ilgili sağlıklı bir öngörüde bulunamıyorlar. Salgın riskine karşı ülkemizin tüm kurumları tam bir seferberlik halinde çalışıyor. Ülkemiz, salgınla mücadelede, kendini pek çok devletten pozitif yönde ayrıştırdı. Hiç şüphesiz bu başarı Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, eşgüdüm içinde atılan adımlar sayesinde oldu. Türkiye; sağlıkta, eğitimde, ulaştırmada, güvenlikte, kamu yönetiminin her alanında dinamik politikalar uyguladı. Ülkemiz Covid-19 ile mücadelede asla geç kalmadı, paniğe de kapılmadı. Hükümetimiz; sağlık alanında uyguladığı tedbirlerinin yanı sıra, ekonomik sürdürülebilirliği de dikkate aldı, istihdam, finansman ve sosyal yardım alanlarında kritik adımlar attı” ifadelerini kullandı. “Virüs Türkiye sınırlarına gelmeden önce harekete geçtik” Ayrıca Büyükdede, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak, virüs Türkiye sınırlarına gelmeden önce harekete geçtik. İlk günlerden itibaren üretimin bütün cephelerinde faaliyet gösteren sektör meclisleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi odaları ile istişare yürüttük. Salgının başından itibaren, her türlü talep ve öneriyi titizlikle dikkate aldık. KOSGEB, TÜBİTAK ve kalkınma ajansları kanalıyla özel destek programları açıkladık. Teknopark firmaları ekonomik açıdan zorluk yaşamasınlar diye kiralar konusunda kritik adım atılarak yönetici şirketlere, kuluçka firmalarından ve teknoparklarda yer alan restoran ve kafe gibi ticari işletmelerden 2 ay boyunca kira almamaları hususunda talimat gönderdik. Teknopark kampüslerinde ar-ge ve tasarım alanında çalışan firmaların ‘2 aylık kiralarını erteledik, ödeme planlarında da kolaylık sağladık. Ardından KOSGEB’in 3’lü koruma paketini devreye aldık. Salgında, en çok ihtiyaç duyulan; dezenfektan, koruyucu elbise, koruyucu gözlük, maske, eldiven gibi sağlık ürünlerinin yerli üretimine işletme başına 6 milyon liraya kadar destek paketini hayata geçirdik. Teknoparklar ve Ar-Ge merkezlerinde uzaktan çalışmayı mümkün hale getirdik” şeklinde konuştu. “Tanı kitlerinde, nano-teknolojiyi esas alan ve dünyada bir ilk olacak yeni bir ürünü geliştirmeye çalışıyoruz” Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcı Hasan Büyükdede, Korona virüsle mücadelede, dünyada bir ilk olacak ürünü geliştirmeye çalıştırdıklarını belirterek, “Firmalarımız el birliği ile dünya standartlarında bir cihazı 14 günlük rekor sürede üretim bandına indirdi. Kısa sürede ürettiğimiz yerli yoğun bakım solunum cihazıyla, dünya standartlarında ve muadillerinden üstün bir ürünü piyasayla tanıştırdık. Burada Arçelik’in değerli emekçilerine katkılarından dolayı bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Bunların yanında salgınla mücadele etmek için aşı ve ilaç çalışmalarımız aralıksız devam ediyor. Tanı kitleri, aşı ve ilaç alanındaki projelerimiz dünyanın ilgisini çekiyor. Tedavide kullanılan ve daha önce ithal ettiğimiz 2 farklı ilacın etken maddesini artık kendimiz üretebiliyoruz. Virüs proteinlerini çoğaltıp, satabiliyoruz. Aşıda, geleneksel yöntemlerin yanında, hiçbir ülkenin denemediği yeni teknolojileri deniyoruz. Geliştirdiğimiz yüksek antikorlu plazmayı hasta tedavilerinde kullanıyoruz. Tanı kitlerinde, nano-teknolojiyi esas alan ve dünyada bir ilk olacak yeni bir ürünü geliştirmeye çalışıyoruz” diye belirtti. “Enstitümüz Covid-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzunu hazırladı” Öte yandan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcı Hasan Büyükdede, sanayi işletmeleri için Covid-19 kılavuzu hazırlandığını kaydederek, “Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank’ın direktifleri doğrultusunda Türk Standartları Enstitümüz, üretim cephesinde büyük bir özveriyle çalışan emekçilerimiz ve sanayicilerimiz için fabrikalarda uyulması gereken temel kuralları belirledi. Ateş ölçümünden, vardiyaların ve servislerin ayarlanmasına, hijyen alanında yapılması gerekenlerden, iş-sürekliliğinin sağlanmasına varıncaya dek alınması gereken tedbirleri üretim tesisleriyle paylaştık. Paydaşlarımızın bu kurallara harfiyen riayet etmesini istedik. Bu kapsamda, Enstitümüz uzmanları sanayi işletmelerimiz için Covid-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzunu hazırladı. Kılavuz, sanayi kuruluşlarının Covid-19 ile mücadelesinde hijyen ve enfeksiyon önlemede rehber olacak. Hazırladığımız kılavuz, tüm sektörlerdeki sanayicilerin enfeksiyon önleme ve kontrol prosedürleri hakkında bilgi sahibi olmasını amaçlıyor. Getirdiğimiz tedbirler, sanayi işletmelerinde çalışanların, ziyaretçilerin, tedarikçilerin, yani tüm paydaşların sağlığını gözetiyor. Kılavuzda tüm sanayicilerimizin kolaylıkla uygulayabileceği bir çerçeve çizdik. Basit ama etkili tedbirler alınmasını önerdik. Pandemi koşullarında firmaların bu kurallara harfiyen uyması gerekiyor. Kurallara uyulması halinde; salgının üretime olan etkisi azalarak yok olacak” ifadelerini kullandı. “Bu kılavuz ve kılavuzun mantığı da bütün bu tedbirleri ve bunların arkasında var olan tedbirlerin tamamını kapsıyor” Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanı Adem Şahin ise, sanayi işletmeleri için hazırlanan kılavuzun içeriği hakkında bilgi vererek, “Bilimsel çerçevede Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) iyi uygulamalarına, Sağlık Bakanlığımız bünyesinde kurulan Bilim Kurulu’nun önerilerine ve hazırladıkları kılavuzların tamamını birleştirmek suretiyle bu kılavuzu hazırladık. Elbette ki bu kontrollü sosyal hayat dediğimiz dönem, hepimize belki üç kalemde özetlenen bir tedbirler manzumesi içeriyor. Mesafe, hijyen ve maske. Bu üçü üzerine kurulu bir tedbirler paketi öneriyor. Esasında bakarsanız bu kılavuz ve kılavuzun mantığı da bütün bu tedbirleri ve bunların arkasında var olan tedbirlerin tamamını kapsıyor” dedi. Yapılan konuşmaların ardından Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcı Hasan Büyükdede, Arçelik fabrikası Üretimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Öztürk’e Covid-19 Güvenli Üretim Belgesini takdim etti. Programın ardından Bakan Yardımcısı Büyükdede, kentten ayrıldı.
2,261
Son dakika! 17 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat sayısında umutlandıran düşüş
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından 17 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı. Verilere göre vaka ve vefat sayılarındaki düşüş sürüyor. Tabloyu sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca gençlere aşı çağrısında bulunarak, "Ne olursa olsun, yeter ki ihmal etmeyin" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-17-ekim-koronavirus-tablosu-vaka-ve-vefat-sayisinda-umutlandiran-dusus-2798572
Sağlık Bakanlığı tarafından 17 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı. Verilere göre, 24 bin 114 yeni vaka tespit edilirken 186 kişi hayatını kaybetti. Bir günde toplam 341 bin 426 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 24 bin 403 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 76. 21 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 88. 38 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 113 milyon 971 bin 512’e yükseldi. AŞILAMADA ZİRVE KIRKLARELİ'NİN Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 81. 1 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Kırklareli’ni, Muğla, Ordu, Amasya, Çanakkale, Eskişehir, Osmaniye, Edirne, Balıkesir ve Burdur takip etti. NE OLURSA OLSUN, YETER Kİ İHMAL ETMEYİN Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Herkesin huzurunda gençlerimize çağrıda bulunmak istiyorum: Yarın yeni bir hafta başlıyor. Sizleri, aşılarınızı olmak üzere sağlık kurumlarımıza bekliyoruz. Aşı olmaya kararlı gelmeniz şart değil, bir sorunuz varsa cevap vermeye hazırız. Ne olursa olsun, yeter ki ihmal etmeyin!” dedi. 16 EKİM KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan verilere göre, 28 bin 537 yeni vaka tespit edilirken 212 kişi ise hayatını kaybetmişti. 15 EKİM KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca iki gün önce açıklanan verilere göre, 30 bin 694 yeni vaka tespit edilirken 181 kişi ise hayatını kaybetmişti. İlgili Haberler Kovid-19 veremden ölümleri artırdı Son dakika! 16 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 30 binin altında Bakan Koca: Covid'e benzer enfeksiyon artışı var
5,567
Cilt kanserini erken teşhis için yeni nesil sistemler
Yapay zekalı yeni nesil sistemler ile cilt kanserinde erken teşhisin daha mümkün hale getirilmesi amaçlanıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cilt-kanserini-erken-teshis-icin-yeni-nesil-sistemler-2646211
Dermatoloji alanında dünyanın önde gelen tıbbi görüntüleme sistemleri üreticilerinden biri olan FotoFinder Systems GmbH, bodystudio ATBM master'ın tanıtımını yaptı. Sistem, Otomatik Toplam Vücut Tarama (ATBM-Automated Total Body Mapping) teknolojisinin daha da geliştirilmiş hali olan TBD (Total Body Dermoscopy) ile de uyumlu ilk ürün olarak duyuruldu. Yapılan bilgilendirmeye göre sistemin çekirdeğinde akıllı etkileşimli donanım, kamera teknolojisi ve özel bir yazılım yer alıyor. Cihaz, cilt kanseri teşhisi platformuna ek olarak, PASIscan kullanılan sedef hastaları yönetimi için olduğu gibi, saç teşhisi ve estetik için de opsiyonel modüller sunuyor. Bunlarla birlikte FotoFinder, erken cilt kanseri teşhisi için yapay zekanın (AI) teknolojiye entegre edilmesindeki ilk örneklerinden biri olarak da öne çıkıyor. Sistem, ilk kez 10 -15 Haziran 2019 tarihlerinde Milano'daki ‘24. Dünya Dermatoloji Kongresi' nde (WCD) uzmanlara tanıtılacak. “Erken teşhis hayat kurtarır” FotoFinder'ı cilt kanseri teşhisi alanında yapay zekanın öncüsü olarak tanımlayan FotoFinder Yönetim Kurulu Üyesi Kathrin Niemela, “FotoFinder bodystudio ATBM master, güçlü FotoFinder AI'yı kullanıyor. Yüksek riskli hastalarda, kötü huylu cilt tümörlerinin erken teşhisi, zaman içinde potansiyel olarak hayati bir öneme sahip oluyor. Yeni ürünümüz ile cildin eksiksiz, istikrarlı ve son derece yüksek çözünürlüklü bir dokümantasyonunu önceki modelden iki kat daha hızlı almak artık mümkün. Cihazdaki bu yeni süreçler sayesinde, göze çarpan, yeni ve değişmiş benler, öncekinden çok daha hızlı ve kesin bir şekilde teşhis edilebilir. Bu da özellikle yüksek riskli hastaların yönetiminin kolaylaşması anlamına geliyor. Cihaza entegre tam otomatik vücut tarama (Bodyscan) teknolojisi, tüm vücut görselinden mevcut cilt lezyonlarını tanımlar ve onları ilgi düzeylerine göre düzenler. Bu da doktorların, tipik olmayan benleri ya da lezyonları ilk bakışta tanımlamasına imkan verir. Cihaz ayrıca modern şifreleme teknolojileri ve yeni bir kullanıcı yönetimi ile veri korumaya uyumlu çalışmayı ve hassas hasta verilerinin korunmasına da olanak sunuyor” dedi. Yapay zeka insan deneyimini ile buluşuyor Bilgilendirmeye göre yapay zeka tabanlı uzman yazılım Moleanalyzer pro, cilt lezyonlarının analizinde ve risk değerlendirmesinde doktorları destekliyor. Ayrıca sistem klinik testlerde değerlendirilmiş en güçlü derin öğrenme algoritmalarından birine dayanıyor. Heidelberg Üniversitesi Hastanesi'nde gerçekleştirilen Makineye Karşı Adam* çalışmasında FotoFinder algoritması, duyarlılık ve özgüllük açısından etkileyici bir şekilde yüksek puanlar aldı ve tanısal doğruluğu konusunda deneyimli dermoskopi uzmanlarıyla rekabet edebileceğini kanıtladı. Çok benli hastaların tüm cilt takibinde yeni bir boyut FotoFinder bodystudio ATBM master, TBD dahilinde optimize edilmiş cilt kanseri erken teşhis olanağı sunuyor. Ürün tarafından sağlanan 50 megapiksellik son derece yüksek çözünürlüklü, polarize ve özel olarak işlenmiş tam RAW formatındaki vücut fotoğrafları sayesinde, cilt lezyonu doktorlar tarafından klinik bir görüntüye dayanarak değerlendiriliyor.
6,478
Bilim insanlarından korkutan uyarı!
Bilim insanlarından korkutan uyarı!
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/bilim-insanlarindan-korkutan-uyari-8964
3,758
Sağlık Bakanı Koca: Cihazdan kaynaklanan bir yangın
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Gaziantep'teki hastane yangınına ilişkin, "Özellikle yoğun bakımda bizim yüksek akımlı oksijen vermek üzere kullandığımız bir cihazdan kaynaklanan sorunla yangının çıktığını biliyoruz" açıklamasında bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-cihazdan-kaynaklanan-bir-yangin-2759670
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Gaziantep'teki hastane yangınına ilişkin, Özellikle yoğun bakımda bizim yüksek akımlı oksijen vermek üzere kullandığımız bir cihazdan kaynaklanan sorunla yangının çıktığını biliyoruz açıklamasında bulundu. Sağlık Bakanı Koca, Olayla ilgili hem Başsavcılık hem biz Bakanlık olarak anında müfettiş görevlendirmesi yaptık. dedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Müdahale etmeye çalışan 16 personelin de yangından etkilendiğini gördük. Bununla ilgili 7 personelin yoğun bakımda yakın takibi yapılmakta. ifadelerini kullandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Herhangi bir sorun ve aksaklık, kusur tespit edildiğinde, yapılması gereken her neyse yapılma noktasında kararlı olacağımızdan vatandaşlarımız emin olsun. şeklinde konuştu.
148
Türk halkının ruh sağlığı araştırıldı! Erkekler kadınları solladı
Türkiye genelinde yapılan ruhsal araştırmada ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar şaşırttı. Ruh hastalıklarında erkeklerden kadınları tahtlarından etti. Kadınlar ve erkekler arasında somut bir fark yaşandı. Ruhsal sorunlar beden sağlığından daha önemli hale geldi. İşte o araştırmaların detayları...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turk-halkinin-ruh-sagligi-arastirildi-erkekler-kadinlari-2933201
Son yıllarda sıklıkla konuşulan ruhsal hastalıklar ve problemler üzerine yapılan bir anket araştırmasında katılımcılardan erkek kadın yaş oranları arasındaki farklar şaşırttı. Areda Survey araştırma şirketinin Türkiye genelinde 2.024 kişiyle gerçekleştirdiği araştırmaya göre Türk halkının sorulara verdiği cevaplar oranları ortaya çıkardı. Türk halkı artık ruh sağlığına önem vermeye başladı. Yüzde 73. 8’i ruh sağlığını, beden sağlığından daha önemli buluyor. Öte yandan araştırmaya katılanların yüzde 75. 2’si inancın ruh sağlığına olumlu yönde etkisi olduğunu düşünüyor. Türkiye genelinde 2.024 kişinin katıldığı ve 25 - 29 Ocak 2024 tarihleri arasında yapılan araştırma, kantitatif araştırma yöntemlerinden CAWI tekniği ile “Areda Survey’in Profil Bazlı Dijital Paneli” kullanılarak gerçekleştirildi. ERKEKLER KADINLARI SOLLADI! Araştırmada en dikkat çeken detay ise erkeklerin ruhsal sağlığa daha fazla önem vermesi oldu. Kadınların ise beden sağlığı ve dış görünüşe olan önemi ise şaşırttı. Araştırma ilk kez 2022 yılından başladı. Araştırmada erkeklerin yüzde 76. 3’ü, kadınların ise yüzde 71. 4’ü ruh sağlığı daha önemli olduğunu belirtti. Beden sağlığı önemlidir diyen erkekler yüzde 23. 7, kadınlar ise yüzde 28. 6 oranında oldu. Bu oranların farkı ise şaşırttı. Dünya genelinde yer alan verilerde aslında erkeklerin ruhsal sağlığı önemsemediği tespit edilmişti. Ancak Türkiye'de bu etki kırıldı. Bu minvalde erkekler kadınları solladı. İNANÇ ÖNEMLİ! Dikkat çeken bir diğer detay ise araştırmada inancın ruhsal duruma olan etkileri oldu. Burada da en çok dikkat çeken gençler ve yaşlılar arasındaki oran farkı yer aldı. Yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde 35-54 yaş aralığı yüzde 83. 1 ile inancın ruh sağlığına olumlu yönde etkisi olduğunu belirtiyor. Ardından yüzde 78. 4 ile 18-34 yaş grubu yer alıyor. 55 yaş ve üzerinin yüzde 59. 8’i inancın ruh sağlığına olumlu yönde etkisi olduğunu düşünüyor ve yüzde 32. 2’si ise inancın ruh sağlığına etkisi yoktur diyor. Türk halkının yüzde 75. 2’si, inancın ruh sağlığı üzerinde etkili olduğu kanaatinde. Yüzde 17. 3’ü inancın ruh sağlığı üzerinde herhangi bir etkisi bulunmadığını, yüzde 7. 6’sı ise inancın ruh sağlığına olumsuz etkisi olduğunu düşünüyor. İlgili Haberler Facebook ruhsal sağlık farkındalığının artmasını hedefliyor Canan Karatay şimdi de kafayı sabuna taktı! Yatak odanızda mutlaka deneyin
759
Genç yaşta beyazlayan saçlarınızın nedeni ortaya çıktı: Uzmanlar uzak durmanız gereken faktörü açıklıyor
Genç yaşta saçların beyazlaması hiç kimsenin istemeyeceği bir durum. Ancak bunun bilimsel olarak izahı mümkün. Saçların beyazlamasını tıbben durdurmak neredeyse imkânsız olsa da yavaşlatmak ve azaltmak yine sizin elinizde. Uzmanların bu konudaki uyarılarını öğrenmek için işte detaylar…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/genc-yasta-beyazlayan-saclarinizin-nedeni-ortaya-cikti-2875763
Saçlarınızın beyazlaması 30’larınızda başladıysa ortalama bir durumda ancak 20’lerde başladıysa erken beyazlama durumundadır ve 40’ınıza geldiğinizde muhtemelen saçlarınızın yüzde 70’i beyazlamış olacaktır. Uzmanlar saçların beyazlamasını durdurmak yerine saçların beyazlamasına neden olan faktörleri ortadan kaldırarak bu süreci normale çevirmenizi öneriyor. İşte saçların erken beyazlamasının gerçek sebepleri. ERKEN BEYAZLAYAN SAÇLARIN NEDENİ Bazı insanların saçlarının erken beyazlamasının nedeni melanin ile ilgilidir. Saçınızın belirli bir renge sahip olmasını sağlayan pigment budur. Ve daha az melanine sahip olduğunuzda, saçlarınız çok fazla melanine sahip olan insanlardan daha erken beyazlayacaktır. Gri saçta bu pigmentin miktarı azaltılmıştır, beyaz saçta melaninden tamamen yoksundur. Peki saçınızdaki melanin miktarı neden azalır? Yaşlandıkça melanin hücrelerine dönüşen kök hücre miktarı azalacaktır. Bu da saçınızın zamanla melaninini yavaş yavaş kaybedeceği anlamına gelir. Saçınızdaki melanin miktarı ve saçınızın yaşlanma şekli genlerinizle ilgilidir. Yani, eğer ebeveynleriniz erken yaşta ağarmışsa, muhtemelen siz de öyle olabilirsiniz. KİMYASAL İÇEREN SAÇ ÜRÜNLERİ Şampuanlar ve saç kremleri gibi saç bakım ürünleri, melanin üretiminizi azaltan kimyasallar içerdiklerinden saçlarınızın erken beyazlamasına neden olabilir. Saç boyalarındaki ağartma maddeleri ve hidrojen peroksit bileşenleri, tekrar tekrar kullanıldıklarında saçı beyaz bırakabilir. SİGARA İÇMEK Sigara içmek sadece sağlığınıza zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda saçınıza da zarar verebilir. Sigara içtiğinizde kan damarlarınızı genişletirsiniz, bu da saç köklerinize giden kan akışını azaltır. Sigara dumanı solunduğunda, toksinleri saç köklerine zarar verebilir ve beklenenden daha erken beyaz saçlara neden olabilir. STRES Uzun süre kronik stresten muzdarip olduğunuzda, erken beyazlama yaşamanız daha olasıdır. Aile hayatınız ne kadar meşgul olursa olsun, ne kadar yorgun ve çok çalışıyor olursanız olun, stres saçlarınızı çok daha hızlı beyazlatır. Stres, saç köklerindeki kök hücre tükenmesiyle ilişkilendirilmiştir; başka bir deyişle, sürekli olarak kendinizi strese sokar ve kendinize içerlerseniz, beyaz saç geliştirme olasılığınız daha yüksektir. DİYET Saç beyazlaması dengesiz bir diyetle hızlandırılabilir. İşlenmiş gıdalar, soğuk içecekler ve çok fazla tuz ve şeker tüketenler, vücutta saçlarını beyazlatan serbest radikal üretim riskini artırır. Beyaz saçları önlemek ve saç sağlığınızı korumak için sağlıklı bir diyet uyguladığınızdan emin olun. İlgili Haberler Uzmandan deprem sonrası ikinci tehlike alarmı: Bu salgına ilk 6 saatte müdahale edilmezse ölümler kaçınılmaz! Depremin görünmeyen enkazı: Ağır depresyon, şiddetli travma!
5,795
Demir eksikliğini önlemek için bu tavsiyelere dikkat!
Demir eksikliğini önlemek için bu tavsiyelere dikkat!
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/demir-eksikligini-onlemek-icin-bu-tavsiyelere-dikkat-22136
1,451
Bakan Koca'dan hekimlere müjde: Özlük hakları ve ek ödeme düzenlemesi yolda
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 58 hekimle buluştuğu toplantının görüntülerini paylaştı. Malpraktisin yönetmeliği ile hekimlikte önemli bir sorunun ortadan kalktığını belirten Bakan Koca, özlük hakları ve ek ödeme konusunda da yeni düzenlemenin yolda olduğunu dile getirdi. Hekimlikte uygulanan performans sistemini de eleştiren Koca," Bu sistemin adaletsizliğin sembolü olduğuna inanmayan yok. Dolayısıyla performans sistemi değişmeli" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-hekimlere-mujde-2835032
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından, Türkiye'nin farklı illerinden 58 hekimle bakanlık binasında bir araya geldiği 21 Haziran'daki toplantıda yaptığı konuşmanın bir bölümünün videosunu paylaştı. Toplantıda, salgın gündemi kapanır kapanmaz hekimlerin yeni bakış açılarına ihtiyaç duyulan sorunlarına odaklandıklarını ifade eden Koca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın desteğiyle, ilgili bakanlıkları harekete geçirerek 3 yasanın Meclis'ten geçmesini sağladıklarına işaret etti. Koca, bu 3 yasanın tümünde hekimleri, içinde bulundukları devlet memurlarından ayırıp özel statüye koyan hükümler olduğunu belirterek, birçok hekimin şiddet ve malpraktis yasaları ile özlük hakları ve emeklilikte yeni dönem açan yasa da geçmişle bugünün farkını yeterince anlayamadığını dile getirdi. Yasalar yeterince anlaşıldığında, devletin hekimi için yeni bir politika geliştirdiği sonucuna kolayca varılacağına işaret eden Koca, bu düzenlemelerin mevcut sorunlara getirdiği çözümleri anlattı. Bakan Koca, özellikle sağlıkta şiddet, malpraktis, emeklilik ve mali haklar konularına odaklandıklarını söyleyerek, sağlıkta şiddetin engellenmesi için verilen cezaların artırıldığını, sağlık kurum ve kuruluşlarındaki hafif yaralamanın da katalog suç kapsamına alındığını anımsattı. MALPRAKTİS DAVALARI Koca, malpraktis davalarının yabancı ülkelerde de sıkıntılara neden olduğunu vurgulayarak, kanun değişikliğiyle devlet, özel ve üniversite hastaneleri ayrımı yapılmadan soruşturmaların açılıp açılamamasının Mesleki Sorumluluk Kurulu'nun kararına bağlandığını kaydetti. Bakan Koca, kamu sağlık kuruluşlarındaki hatalı tıbbi uygulamalarda hekimin kastının olmaması durumunda tazminatın devlet tarafından ödeneceğinin altını çizerek, Bugüne kadar hangi davalar sonuçlandıysa kasıtla işlenmiş bir dava söz konusu değil. Dolayısıyla hiçbirinin rücu edilmesi söz konusu olamayacak. diye konuştu. SBA kadrosundaki hekimlere ilişkin olumsuzlukların da giderildiğini ifade eden Koca, emeklilik, ek ödeme ve maaşlarda da ciddi iyileşmeler olduğunu belirtti. İlgili Haberler Bakan Koca'nın 58 hekimle buluştuğu toplantının detayları belli oldu: Türkiye'de hekimlik yeni bir döneme girdi Son dakika! Bakan Koca'dan sağlık çalışanlarına müjde: İyileştirmeler çok yakın PERFORMANS SİSTEMİ DEĞİŞMELİ Koca, yeni dönemde ek ödemeyi farklılaştırmak istediklerini söyleyerek şöyle devam etti: Bugüne kadar 'performans' adıyla adlandırılan bir sistem var. Bu 'performansın' adaletsizliğin sembolü olduğuna inanmayan yok. Dolayısıyla bu performans sistemi değişmeli. Bu yeni dönemde herkesin yaptığı işin karşılığını alabilir olduğu bir sistem geliştirilmeli. Bunu hastane bazlı yaptığınızda, hastaneden hastaneye farklılıklar doğuyor. Bunu il bazlı hatta Türkiye bazlı yapmalıyız. Herkesin çalışmalarının karşılığını alabildiği, sade bir sistem olması gerektiğini dile getiren Koca, Burada en büyük handikap ne? Binlerce kalem var. Bu binlerce kalemin birbiriyle ilişkileri bu süreçte bozulmuş. Bu kalemlerin rasyonel, gerçekten doğru birbiriyle karşılığını oluşturmak gerekiyor. Bunu başlatarak, süreç içerisinde de bunu her geçen gün iyileştirerek zaman kaybetmeden yapmamız gerektiği kanaatindeyim ifadelerini kullandı. HERKES EK ÖDEME ALACAK Koca, düzenlemeler yapılırken her noktanın detaylıca düşünüldüğünü ve sağlıkçıların lehine olması için her türlü çabanın seferber edildiğini belirterek, Cumhurbaşkanımızın konuşmasında iki cümle vardı. Bir, herkes ek ödeme alacak, iki, alan herkes daha fazla ek ödeme alacak. Dolayısıyla yüzde 50'ye yakın ek ödeme almayan arkadaşlara ek ödeme vermek şeklinde düzenleme yapmalıydık. Bu çerçevede bir düzenleme içindeyiz. Yasal boyutuyla yapılabilecekler, yapıldı. dedi. Malpraktisle ilgili yönetmeliğin sorunları kökten çözdüğünü söyleyen Koca, Benzer şekilde özlük hakları ve ek ödeme ile ilgili de bizi rahatlatan bir yönetmeliğin çıkarılması ana hedefimiz. Yönetmelikle bir sonucu elde etmekten yanayım. Onun için de 1 Temmuz'dan itibaren başlatmayı, 1 Temmuz'dan itibaren başlananın da 15 Ağustos'ta görülmesi gerektiğini düşünüyorum. şeklinde konuştu.
6,388
Ihlamur neye iyi gelir, nasıl demlenmeli? | Ihlamurun Faydaları Nelerdir?
Grip salgınının başladığı şu günlerde ıhlamur nasıl demlenir sorusu merak ediliyor. Peki ıhlamur neye iyi gelir? ıhlamurun faydaları nelerdir? Kalsiyum ve A vitamini açısından zengin olan ıhlamur ile ilgili bilgileri sizler için derledik
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ihlamur-neye-iyi-gelir-nasil-demlenmeli-ihlamurun-faydalari-nelerdir-213567
Ihlamurun faydaları .Ihlamur ortalama 25-50 metreye kadar uzunluğa erişebilen ağaçlarda yetişmektedir. Ihlamur ağacının çiçeklerinin yaydığı hoş kokulardan dolayı ev bahçelerinde sokak aralarında da yetiştirilmektedir ve özellikle kış aylarında yapraklarından yapılan ıhlamur çayları normal siyah çayın pabucunu dama atmaktadır. Kış aylarında bal ve limon ile karıştırılarak içilen ıhlamur çaylarının sağlık açısından çok faydalı olduğuna inanılmaktadır. Ihlamur çiçekleri mevsimi geldiğinde bal arıları için de bir besin kaynağı olurken ıhlamurun yapraklarından ayrıca çeşitli hastalıklara iyi gelen macunlar yapılmaktadır. Kalsiyum açısından zengin bir besin kaynağıdır. Ayrıca önemli bir A vitamini deposudur. B6 vitamini de içermektedir. Ayrıca tanen ve glikoz içerir. İçerdiği vitamin, element ve diğer maddelerle bazı hastalıklara faydaları vardır. IHLAMUR NEYE İYİ GELİR? Çay olarak günde 2 veya 4 bardak içebileceğiniz ıhlamurun, Avrupa İlaç Kurumu tarafından da soğuk algınlığı ve stres üzerindeki hafifletici etkisi kabul edildi. Ihlamurun muhteşem faydalarını anlatan Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, uyarıyor: “Bitkisel çaylar eczanelerde satışa sunuluncaya kadar, bilinen firmaların gıda kalitesindeki poşet çaylarını alınız. Ağır metal, pestisit artıkları ve mikroorganizma taşımayan ıhlamurun içilmesi önemli.” IHLAMUR NASIL DEMLENİR? Ekrem Sezik ıhlamurun hazırlanması ile ilgili tüketicilere şu bilgileri verdi: “2 gram kadar ıhlamur veya 1 poşet ıhlamur, porselen veya cam bir demliğe konur, üzerine 1 su bardağı kaynamaya yakın sıcaklıktaki su ilâve edilip, 5-10 dakika çay gibi demlenir ve içilir. Daha kolay ve kullanılışlı bir yol ise şöyledir: 1 poşet ıhlamur kupaya konur üzerine kaynamaya yakın sıcaklıktaki su ilâve edilir, 5-10 dakika kadar bekletilip içilir. Kupanın üzeri taşıdığı uçucu yağın kaybolmasını önlemek için kapatılmalı, yapısında bulunan müsilajı poşetten tamamen çıkarmak için de poşet sıkılmalıdır.” Ihlamurun Diğer İsimleri: Tilia, Tilia silvestris, Linden Botanik Bilgi: Ihlamurgiller familyasındandır. Haziran-ağustos ayları arasında beyazımsı-sari renkli, hoş kokulu çiçekler açan, yüksek boylu ağaçtır. Genellikle ormanlarda tabiî olarak bulunursa da, süs ağacı olarak park ve bahçelerde de yetiştirilmektedir. Yaprakları saplı, ucu sivri, kenarları dişli, taban kısımları kalp biçiminde, üst yüzü yeşil, alt yüzü beyazımsı yeşil ve tüylüdür. Çiçekleri en az üçü bir arada olmak üzere sarkık yetişirler. Çiçek örtüsü kayık seklinde, sarimsi-yeşil renktedir. Meyveleri küre şekilli ve tek tohumludur. Ihlamur ağacı filizden büyür. Azami bir sene yasar. Bilinen Bileşimi: Uçucu yağ, manganez, tanen, ossidaz, saponin, glusid, strol, C vitamini. Özellikleri: Antispazmodik / spazm çözücü, digestif / hazmettirici, ekspektoran / balgam söktürücü, sedatif / rahatlatıcı, hafif uyuşturucu, sudofirik / terletici, diüretik / idrar söktürücü, kanın hiperkoagülasyonunu ve hiperviskositesini artırıcı. Grip ve Nezleye Karşı Ihlamur: Ihlamur kış aylarında meydana gelen soğuk algınlığından ve yaygın salgın hastalıklardan korunmak ve bu hastalıkların tedavileri için tüketilmektedir. Daha fazla verim almak için ıhlamura bal ve limon eklenebilir. Balın yardımıyla vücudun direnci hastalıklarla mücadele için arttırılır. Balın doğal bir antibiyotik olması ıhlamurun etkisini iki katına çıkarır. Yalnız bal, haşlanmış veya çok sıcak suda özelliğini kaybeder. Bu yüzden ıhlamura karıştırılmadan önce mutlaka suyun soğumasının beklenmesi gerekir. Ihlamur Öksürüğe İyi Gelir: Ihlamurun üşütmeden kaynaklanan öksürüğü yatıştırıcı özelliği vardır. Düzenli olarak sıcak tüketildiğinde öksürüğe neden olan bakteri ve mikropları vücuttan atar ve solunum yollarında öksürükten dolayı meydana gelen tahrişleri giderir. Öksürükten daha hızlı ve kısa zamanda kurtulmamıza yardımcı olur. Ihlamur Vücudun Direncini Arttırır: Kan dolaşımının hızlanmasını sağlar ve vücudu sıcak tutmaya yardımcı olur. Özellikle kış aylarında üşüme sorunu yaşayan kişilerin bu sorunu çözmesine önemli derecede yardımcı olur. Hastalıklarla genel anlamda mücadele için metabolizmayı kuvvetlendirir. Stresi Giderir: Ihlamurun sinir sistemi üzerinde de ciddi katkısı vardır. Hazırlanan ıhlamur çayının içerisine karanfil atıldığında sinir üzerinde daha fazla etki gösterir ve sakinleştirici özelliği vardır. Böylece genel anlamda sinir sistemlerini olumlu yönde etkiler ve stresten kaynaklanan kötü düşüncelerden bünyeyi korur. Yalnız gece geç saatlerde aşırı derecede ıhlamur tüketimi uykusuzluğa neden olabilir. Bu yüzden akşam saatlerinde fazla tüketilmemesi tavsiye edilir. Cilt Sağlığına Ihlamurun Faydası Vardır: Ihlamurun hastalıların yanında gözlere de faydaları vardır. Kaynatılan ıhlamur yapraklarından elde edilen su, pamuk yordamıyla gözlerin üzerine konur. Bu işlem yapılırken gözlerinizi kapatmanız gerekir. Bu uygulama sayesinde hem gözlerin dinlenmesini sağlamış olursunuz hem de göz kapaklarının kenarlarında oluşan bakteri veya çapakların temizlenmesini sağlamış olursunuz. Güzellik İçin: Cildinizde lekeler mi var? Yüzünüzde kırışıklıklar mı oluşmaya başladı? Kullanım Şekli: 2-3 tatlı kaşığı kurumuş çiçek ve yaprak ıhlamurun üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. Pelte kıvamına gelinceye kadar kaynatmaya devam edin. Kaynamış ve bekletilmiş sıvıyı cildinize sürdüğünüzde faydasını göreceksiniz. Yine aynı şekilde elde edeceğiniz ıhlamurla kırışıklıklara masaj yaparsanız gaye iyi sonuç alırsınız. UYARI : Fazlası iç organlara ve beyne zarar verir. IHLAMURUN ZARARLARI Şimdiye kadar yapılan hiçbir araştırma ıhlamurun direkt olarak sağlığa herhangi bir zararının olduğunu ortaya koymamıştır. Sadece aşırı tüketilmesi ve yanlış kullanılması durumunda bazı yan etkileri olabilmektedir. Bunlar; Çok fazla ve geç saatlerde tüketilmesi uykusuzluğa neden olabilir. Ihlamur sadece bir kere kaynatılır, defalarca kaynatılarak tüketilmesi bir fayda sağlamaz, tam tersi zararlıdır. Mümkün olduğunca tatlandırmak için bal veya limon kullanılabilir. Şeker kullanımı kilo almaya neden olabilir. Ihlamur, aşırı sıcak içilmemelidir. Haşlanmış ıhlamurun terlemeye yardımcı olduğuna dair genel bir kanaat vardır. Halbuki ıhlamur sıcaklığının yoğunluğu yemek borusu ve ağız içine zarar verebilir.
7,919
Daha sağlıklı yaşlanmak mümkün mü
University College London tarafından yapılan araştırmaya göre, düzenli olarak fiziksel aktivite yapanların yapmayanlara oranla 7 kat daha sağlıklı yaşlandığı belirlendi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/daha-saglikli-yaslanmak-mumkun-mu-7125
University College London tarafından yapılan ve British Journal of Sports Medicine tıp dergisinde yayınlanan araştırma, düzenli fiziksel aktivite yapan bireylerin daha sağlıklı yaşlandığını, ileri yaşlarda kalp rahatsızlığı ve bunama gibi önemli hastalıklara yakalanma riskinin daha düşük olduğunu ortaya koydu. Yaşları ortalama 64 olan 3 bin 500 kişinin hem fiziksel hem ruhsal sağlık durumlarının 8 yıl boyunca izlendiği araştırmanın ilk üç yılında, fiziksel aktivite seviyesi yüksek olan kişilerin aktif olmayanlara oranla 3 kat, 4. yılın sonunda ise düzenli olarak fiziksel aktivite yapmayı sürdürenlerin yapmayanlara oranla 7 kat daha sağlıklı yaşlandığı tespit edildi. Uzmanlar, daha önceleri aktif olmayıp da ileri yaşlarda egzersize başlayan bireylerin daha sağlıklı yaşlandığını ve fiziksel aktivite yapmaya başlamanın yaş ile ilgisi olmadığını vurgulayarak, ciddi hastalık ve sakatlıklardan korunmanın anahtarının düzenli fiziksel aktivitede olduğuna dikkati çekti. Açıklamada görüşlerine yer verilen Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili ve Aktif Yaşam Derneği Başkanı Prof. Dr. Haydar Demirel, insan ömrünün uzaması ile başta gelişmiş ülkeler olmak üzere dünyadaki yaşlı nüfusun giderek artmakta olduğunu belirtti. Demirel, şunları kaydetti: OECD raporuna göre, Türkiye'nin Meksika ile birlikte 2050 yılında 65 yaş üzeri nüfusun 15-64 yaş nüfusa oranına göre en hızlı artacağı ülke olacağı açıklandı. Yaşlı bireylerin yüzde 80'inde en az bir, yüzde 50'sinde ise en az iki kronik sağlık sorunu var. Yaşlanan toplumumuzda sağlığın korunması ve geliştirilmesi için küçük yaşlardan itibaren egzersiz alışkanlığı kazandırılarak, yaşam boyu fiziksel aktivitenin sürdürülmesi önemli. Sağlıklı yaşlanma için haftada toplam 150 dakikalık yürüme, yüzme, aerobik gibi egzersizler yeterli olur. Yaşlı bireyler düşmelerin önüne geçecek denge egzersizlerine de yer vermeli. Haftada 2 gün yapılacak ve büyük kas gruplarının olduğu gövde, kollar ve bacaklara yönelik kuvvet egzersizleri yaşlanmaya eşlik eden kas kitle ve kuvvet kaybını da en aza indirir. EGZERSİZ YAPMAK ÖNEMLİ BİR ANTİ AGİNG YÖNTEMİDİR Hacettepe Tıp Fakültesi Geriatri Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Cankurtaran da Türkiye'de nüfusun yaşlandığını, 2013 yılı sonunda 5 milyonlarda olan 65 üstü yaş nüfusunun gelecek 10 yılda iki katına çıkmasının beklendiğini bildirdi. Cankurtaran, egzersizin her yaşta sağlık için gerekli ve sağlıklı yaşlanmanın bir parçası olduğunu vurgulayarak, Egzersiz yaşlanırken ve yaşlılıkta depresyon, demans, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet gibi birçok hastalığın önlenmesi ve tedavisinde önemlidir. Hekim önerili ve kontrolünde egzersiz her yaşta ama özellikle yaşlıda sağlıklı yaşlanma ve yaşama sanatında önemli kilometre taşlarından birisidir. Bu nedenle doktor önerisi ile her yaşta özellikle yürüme ve yüzme olmak üzere egzersiz yapmak önemli bir anti aging yöntemidir ifadelerini kullandı.
7,908
İşte Hastane randevu sistemi, MHRS ile randevu al
Sağlık bakanlılığı bünyesindeki hastanelerden randevu alımını daha kola ve daha hızlı hale getirmek için tıklayın.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/iste-hastane-randevu-sistemi-mhrs-ile-randevu-al-7865
Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS) Sağlık bakanlılığı bünyesindeki hastanelerden randevu alımını daha kola ve daha hızlı hale getirmek için yapılan bir sistemdir. MHRS ile hastanelerden randevu nasıl alınır? Bilindiği üzere, Sağlık Bakanlığı Türkiye?de daha etkin ve verimli bir şekilde sağlık hizmetlerine ulaşılması amacı ile Sağlıkta Dönüşüm Projesini yürürlüğe koymuş ve bu program kapsamındaki çalışmaları büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Bu programın en önemli çalışmalarından biri de Hastane Randevu Merkezidir. Hastane Randevu Merkezi nedir? Hastane Randevu Merkezi (MHRS): vatandaşların Sağlık Bakanlığına bağlı 2. ve 3. basamak Hastaneler ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri için 182 Hastane Randevu Merkezini arayarak canlı operatörlerden veya web üzerinden kendilerine istedikleri hastane ve hekimden randevu alabilecekleri bir uygulamadır. Hastane Randevu Merkezi’nin amaçları nelerdir? Hastanelerde daha iyi bir kaynak planlanması (iş gücü ve teçhizat kullanımının etkin ve verimli planlanması) yapılarak vatandaş/hasta memnuniyetinin artırılması, hastanelerde kuyrukların azaltılması. Hastanelerde kaynak kullanımının ve dağıtımının ölçülmesi (iş gücü, makine ve teçhizat kullanımının etkin ve verimli uygulanması)suretiyle; sağlık hizmetleri sunumunun, verim ve kalitesinin artırılması. Hastane Randevu Merkezi verileriyle, sağlık politikaları geliştirilmesine yardımcı olunması. MHRS Online Randevu Almak İçin Tıkla Randevu nasıl alınır? ALO 182 aranarak; Ev, iş, ankesör ve cep telefonlarından 182 numaralı Sağlık Bakanlığı Hastane Randevu Merkezi MHRS aranır. 182 numaralı telefonu arayan vatandaş tarafından çağrıyı karşılayan asistana (canlı operatör) randevu talebinde bulunulan vatandaşın T.C. Kimlik Numarası verilir. Asistan vatandaş bilgilerini doğrular. Vatandaş randevu talebinde bulunduğu hastane, poliklinik ve hekim bilgilerinden en azından hangi polikliniğe gideceğini asistana bildirdikten sonra, asistan uygun tarih ve saat dilimlerini vatandaşa iletir. Vatandaş seçimini yaparak randevusunu alır. Web’den; Vatandaşlar, 182′nin yanı sıra Online Randevu Sistemi aracılığıyla da randevu alabilmektedir. Vatandaşlar, randevu almak istedikleri Hastane Randevu Merkezi kapsamında olan hastanelerin internet sitelerindeki Online Randevu linkine basarak, Vatandaş Giriş ekranından kayıt oluşturup randevu alabilmektedir. Randevu nasıl iptal edilir? ALO 182 aranarak; Ev, iş, ankesör ve cep telefonlarından 182 numaralı Sağlık Bakanlığı Hastane Randevu Merkezi aranır. Bu arama randevu zamanından en az 80 dakika önce yapılmalıdır. 182 numaralı telefonu arayan vatandaş tarafından çağrıyı karşılayan asistana randevu talebinde bulunulan vatandaşın T.C. Kimlik Numarası verilir. Asistan vatandaş bilgilerini doğrular. Vatandaş iptalini istediği randevusunun, tarih ve zamanını asistana iletir. Asistan tarafından ilgili randevu iptal edilir. Web’den; Hastane Randevu Merkezi Online Randevu ekranına T.C. Kimlik Numarası ve şifre ile giriş yapılmalıdır. Randevu Geçmişi kısmına tıklayarak alınmış olunan tüm randevu bilgilerine erişilir ve Randevu iptal işlemi bu kısımdan yapılır. Randevu iptali için Randevu iptal kısmına tıklayarak randevu iptal edilir.
3,550
Almanya’da AstraZeneca aşısı için 65 yaş uyarısı
Almanya Sağlık Bakanlığı, İngiliz ve İsveç ilaç firması AstraZeneca tarafından geliştirilen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısının 18-65 yaşa uygulanmasını tavsiye etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/almanyada-astrazeneca-asisi-icin-65-yas-uyarisi-2766200
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Daimi Aşı Komisyonunun kararı doğrultusunda, söz konusu aşının 65 yaş altına uygulanmasının tavsiye edildiği ifade edildi. Açıklamada, Komisyonun buna gerekçe olarak 65 yaşından itibaren aşıların etkililiğini değerlendirmeye yönelik yeterli veri bulunmadığını gösterdiği aktarıldı. Avrupa İlaç Ajansı'nın AstraZeneca'ya yarın onay vermesi bekleniyor.
5,696
'Apandisit ve kalın bağırsak kanserleri sıcak kemoterapi ile tedavi edilebilir'
Prof. Dr. Emel Canbay, Amerikan klinik kanser rehberlerine giren özellikle de apandisit kanseri ve kalın bağırsak kanserlerinin uygulamasında standart tedavi haline gelen karın içine sıcak kemoterapi ile tedavi şansı yakalanabildiğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/apandisit-ve-kalin-bagirsak-kanserleri-sicak-kemoterapi-ile-tedavi-edilebilir-2632701
Ayrıca Canbay, Anadolu'da yaygın kullanılan bir düşünce olan 'kansere bıçak sürüldüğünde daha hızlı yayılır' ifadesinin bilim dünyasında daha yeni keşfedildiğini belirterek, hastalığın ameliyat yapıldıktan sonra damar yolu ile kemoterapi verilse de bıçak sürüldükten sonra olan üremesinin karın içine sıcak kemoterapi uygulaması ile tedavi edilmeye çalışıldığını dile getirdi. Prof. Dr. Emel Canbay, yaklaşık 40 yıl önce tedavi sürecinde sonuç alamayan hastalarda uygulanmaya başlanılan karın içine sıcak kemoterapi (HIPEC: HİPEK; karın içi hipertermik kemoterapi) adı verilen yöntemin, artık günümüzde karın içinden başlayan tüm kanserler için ilk tedavi aşamasında bir tedavi seçeneği haline geldiğini söyledi. Kanser tedavisinde artık standart denilen ve Amerikan klinik kanser rehberlerine giren ameliyat ve kemoterapi uygulamalarının maalesef karından başlayan ve ileri evre olan kanserlerin tedavilerini çoğunluğunda sağlayamadığını vurgulayan Prof. Dr. Canbay, ameliyat ve damar yolu ile uygulanan kemoterapinin yan etkileri nedeniyle bir çok hastada beklenilen faydanın sağlanılamadığını belirtti. Prof. Dr. Emel Canbay, bu nedenle daha yeni yeni Amerikan klinik kanser rehberlerine giren özellikle de apandisit kanseri ve kalın bağırsak kanserlerinin uygulamasında standart tedavi haline gelen karın içine sıcak kemoterapi ile tedavi edilebildiğini açıkladı. İlk ameliyat esnasında uygulanabilen HİPEK ve ek tedaviler ile hastalığın kontrolünü elimize alabiliriz Karın içi sıcak kemoterapi uygulamasının, hem hastanın tedavi edilebilmesi hem yaşam süresinin uzatılması hem de hayat kalitesinin korunması yönünden karın içinden başlayan kanserlerin ilk tedavisi esnasında en önemli adımlardan biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Canbay, Karın içi organlardan örneğin kalın bağırsaktan, mideden ve yumurtalıklardan ya da mezotelyoma gibi karın zarından başlayan kanserlerde, ameliyat öncesi kemoterapi- ameliyat ve ameliyattan sonra damar yoluyla verilen kemoterapi her hastada aynı tedavi yanıtını veremeyebilir. Dolayısıyla, burada eklenilecek ilk ameliyat esnasında uygulanabilen HİPEK ve ek tedaviler ile hastalığın kontrolünü elimize alabiliriz. Standart tedaviler ile istenen yanıt alınamadığında ise mide kanseri, kalın bağırsak kanseri, apandisit kanseri, yumurtalık kanseri giderek ilerler ve sonunda hastanın yaşamı tehlikeye girebilir dedi. İleri evre mide kanserlerinde tedavi sıcak kemoterapi uygulaması Prof. Dr. Canbay, mide kanseri tedavisinden istenilen sonuçların alınamaması yüksek oranda karşımıza çıkan klinik bir durumdur. Bu durumun oluşabileceği hastalarda, tedavi için karın içine sıcak kemoterapinin altın değerinde olduğunun altını çizerek uygulamada amaçlananları şöyle açıkladı: Karın içine uygulanan ısıtılarak verilen kemoterapi ilacı, hem hangi organda başladıysa o organdaki kanser hücrelerine hem de yayılmış olduğu karın içindeki diğer organların yüzeylerindeki kanser hücrelerini tahrip eder. Dolayısıyla, cerrahlar kanserin başladığı organ alındıktan sonra gözle görülemeyen ve karın içine yayılmış kanser hücrelerinin tahribatı ve yok edilmesi Sıcak Kemoterapi ile hedeflenmektedir dedi. Karın içine sıcak kemoterapi nasıl uygulanır? Prof. Dr. Emel Canbay, karın içine sıcak kemoterapinin uygulanma yöntemini şöyle açıkladı: Mide kanseri kan yoluyla ve lenfler yoluyla ve en önemlisi karnın içine dökülerek özellikle kadınlarda mide ameliyatından sonra yumurtalık gibi organın üzerine dökülen hücrelerin büyümesi ile karşımıza çıkar. Bu hastalar önce mide kanseri sonra da yumurtalık kanseri olduğu zannedilir. Önce 'midesinin alınması' için cerraha, sonra da 'yumurtalık kanseri oldu' diye kadın doğum doktorlarının kanser cerrahisi yapanlarına yönlenirler. İşte tam bu noktada uygulanan tedavi yöntemleri çok önemlidir. Mide kanseri hastalarının ileri evre olduğunda belirti verdiği çok önemlidir. Bir mide kanseri hastasında zayıflama, yemek yiyememe ve kusma gibi belirtiler var ise mide kanserinin hali hazırda ileri evre olduğunun ve karın içinde serbest olan kanser hücrelerinin gözle ya da çekilen tomografiler ile görülemeyeceğinin bilinmesi çok önemlidir. Bu hastalar, önce ameliyat ile tümörsüz hale getirilir ve sonra da ısıtılmış kemoterapi ilacı özel makineler ile hastalara verilir. Dolayısıyla karın içinde görülmeyen tümörün kalmaması hedeflenir. Kemoterapi ilaçlarının ısıtılarak verildiğini söyleyen Prof. Dr. Emel Canbay, sebebini de maddeler halinde şöyle açıkladı: Kanser ilaçlarının karın içine ısıtılarak verildiğinde ilacın organlara geçmesi kolaylaşır. Sıcağın kendisi kanser hücrelerini tahrip eder. İkisi bir arada sıcak ve kanser ilacı olduğunda etkinliği artar ve gözle görülemeyen hücrelerin karın içinde diğer organların üzerlerine ekilmesi önlenir. Prof. Dr. Canbay, yüzyıllardır Anadolu insanının sağduyu ve gözlemi ile bulduğu Bıçak sürdürme ürer cümlesi bilim dünyasında daha yeni keşfedildiğini belirterek, 40 yıldır bunun önlenilmesine de ameliyat esnasında karın içine sıcak kemoterapi uygulaması ile çalışıldığını söyledi. Ayrıca Canbay, HIPEK uygulamasının beyin, kemik ve akciğer metastazları ve karaciğerde 3’den fazla metastaz var ise uygulanmadığını kaydetti.
7,522
Saf meyve suyuna şeker ekleme yasağı başlıyor
Yüzde 100 meyve sularına asitlik düzenleyici veya tatlandırma amacıyla şeker ilave edilmesini yasaklayan Türk Gıda Kodeksi Meyve Suyu ve Benzeri Ürünler Tebliği, 1 Ocak 2015'ten itibaren yürürlüğe girecek.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saf-meyve-suyuna-seker-ekleme-yasagi-basliyor-47511
Yüzde 100 meyve sularına asitlik düzenleyici veya tatlandırma amacıyla şeker ilave edilmesini yasaklayan Türk Gıda Kodeksi Meyve Suyu ve Benzeri Ürünler Tebliği, 1 Ocak 2015'ten itibaren yürürlüğe girecek. Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Genel Sekreteri ve Dünya Meyve Suyu Federasyonu (IFU) Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Akdağ, 1 Ocak 2015 tarihinde yürürlüğe girecek Türk Gıda Kodeksi Meyve Suyu ve Benzeri Ürünler Tebliği'ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MEYED'in tebliğ taslağının hazırlandığı ve tartışıldığı ihtisas komisyonunda aktif rol aldığını belirten Akdağ, düzenlemedeki en radikal değişikliklerden birinin daha önceden yasal olarak tanımlanan sınırlarda, tat dengesinin sağlanması veya asiditenin ayarlanması için katılmasına izin verilen şekerin, yüzde 100 meyve suyuna eklenmesine izin verilmemesi olduğunu belirtti. Bu öneriyi meyve suyu üreticilerinin getirdiğini vurgulayan Akdağ, bunun sektörün kalitenin gelişerek korunması ve tüketicilerin bilinçlendirilmesine verdiği önemin bir göstergesi olduğunu söyledi. İşlenen meyvenin ve kullanılan teknolojinin kalitesi sayesinde tat dengesini sağlamak için şeker katılmasına gerek duymayan sektörün, düzenleme öncesinde de yüzde 100 meyve sularını şeker katkısız olarak ürettiğine dikkati çeken Akdağ, Ancak mevzuata göre çok az miktarda da olsa şeker katkısına izin verilmesi, ürünlere şeker katıldığı yanılgısına yol açıyordu. Dolayısıyla küçük büyük her üreticinin aynı gelişmişlik seviyesine gelerek, olası durumlarda şeker katmasının da önüne geçilmesi hedeflendi. Öte yandan bu yanlış algıların silinerek, tüketicilerin bilinçlendirilmesi ve yüzde 100 meyve suyunun eklenmiş şeker içermediğinin anlaşılması önemliydi dedi. Başta AB pazarı olmak üzere 150 ülkeye ihracat yapıyoruz Türkiye meyve suyu sanayisinin AB'nin en gelişmiş teknolojilerini kullandığına ve yeterli teknik bilgiye sahip olduğunu bildiren Akdağ, ürünlerin başta AB pazarı olmak üzere dünya çapında 150 ülkeye ihraç edildiğini ifade etti. Başta MEYED'in desteklediği saf meyve suyuna şeker eklenmemesi uygulamasının aynı zamanda Sağlık Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının stratejileri kapsamındaki şeker, yağ ve tuz içeriğinin azaltılmasına yönelik sektörlerarası eşgüdüm ve işbirliğini sağlamak hedefleriyle de uyumlu olduğunu belirten Akdağ, Bunu bakanlıklar ve sektörün tüketici odaklı gerçekleştirdiği olumlu bir gelişme olarak görüyoruz diye konuştu. Tüketicilerin ürün tercihlerini bilinçli yapmasına yardımcı olunması gerektiğini ifade eden Akdağ, meyve suyu ve benzeri ürünlerin içerdikleri meyve oranına göre 4 ana kategoriye ayrıldığını, ürünlerin isimlerinin ambalaj üzerinde yer alsa da henüz Türkiye'deki tüketicilerin ürün kategorileri arasındaki farkı yeterince bilmediğini söyledi. Ebru Akdağ, şunları kaydetti: Bunların farklı ürünler olduğunu yeterince anlamış değil. Özellikle içerdikleri meyve miktarı bakımından meyveli içeceklerle aromalı içeceklerden farklı ürünler olan meyve suyu ve meyve nektarlarını tüketicilerin bilerek tüketmesi bakımından tebliğ kapsamında meyve suyu etiketlerinde 'yüzde 100 meyve suyu' ve 'meyve suları ilave şeker içermez' ifadelerinin yer almasının yolunun açılması da tüketiciler açısından olumlu bir gelişme. Bu tebliğ revizyon öncesinde de önceki direktifle birebir uyumluydu. Hatta önceki AB direktifinde meyve suyu ve püreleri için minimum briks (kuru madde oranı) yer almamaktayken, Türkiye'deki tebliğde bunlara yer veriliyordu. AB'de revize edilen direktifin yayınlanmasının ardından ülkemizdeki tebliğ de ilgili direktife bire bire uyumlu şekilde revize edilerek yayımlandı. Tebliğ Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 30 Aralık 2006'da yürürlüğe giren ve ilgili AB direktifinde yer alan yeni düzenlemeler esas alınarak yeniden düzenlenen Türk Gıda Kodeksi Meyve Suyu ve Benzeri Ürünler Tebliği, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek. Saf meyve suyu ve diğer içeceklerin ayrımı yapılan düzenlemede, konsantreden üretilen meyve suyu, meyve nektarı, meyve suyu, meyve suyu konsantresi olarak tanımları yer alıyor. Eski düzenlemede saf meyve sularına asitlik düzenleyici veya tatlandırma amacıyla şeker ilave edilebilmekteyken, tebliğle bu ürünlere şeker eklenmesi yasaklanıyor. Ayrıca domates suyu ve konsantreden üretilen domates suyu meyve suyu kategorisine alınarak, bu ürünlere tuz, baharat ve aromatik bitkiler katılabilmesine yönelik düzenlemeye gidiliyor. Tebliğ, gıda işletmecilerine 31 Aralık 2014 tarihine kadar geçiş süreci tanıyor. Konsantreden Seyreltilen Meyve Suyu ve Püresi İçin Minimum Briks (suda çözünür kuru madde) Derecesi Tablosunda belirtilen briks değerlerini de yeniden düzenleyen ve 1 Ocak 2015'te yürürlüğe girecek tebliğe göre, meyve suyu, konsantreden üretilen meyve suyu, meyve suyu konsantresi, meyve suyu tozu ve meyve nektarı üretiminde asitliği düzenlemek amacıyla limon suyu ve limon suyu konsantresine ilave olarak susuz sitrik asit cinsinden en fazla 3 gram/litre misket limonu suyu ve/veya misket limonu suyu konsantresi de ilave edilebilecek. Ürün etiketlerinde meyve suları şeker içermez ifadesi bulunabilecek.
5,167
Kütahya için koronavirüs açıklaması
Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi (KSBÜ) Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı (AD) Başkanı Prof. Dr. Duygu Perçin Renders, Kütahya için koronavirüs enfeksiyon tehdidinin bulunmadığını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kutahya-icin-koronavirus-aciklamasi-2689263
Türkiye’nin Çin’de ortaya çıkan korona virüsüne karşı etkili tedbirler aldığını ifade eden Prof. Dr. Duygu Perçin Renders, ”Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan korona virüs şimdiye kadar o ülkede birçok can aldı. Hızla yayılan virüse karşı dünya alarma geçti. Salgın Çin’de başlamış olmakla birlikte; Tayland, Singapur, Güney Kore, Tayvan, Vietnam ve Amerika Birleşik Devletleri’nden de vakalar bildirilmiştir. Bu nedenle, Çin’de ve bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir halk sağlığı problemi olarak değerlendirilip önleyici tedbirler alınmaya başlanmıştır. Wuhan-Türkiye uçuşları durdurulmuş, Çin’den gelen tüm uçakların yolcuları termal kameralarla taranmaya başlanmış, havalimanlarında karantina odaları hazırlanmıştır. Bu tedbirler, henüz Türkiye’de görülmemiş olan yeni korona virüsünün ülkemizde tehdit olmasını engellemek adına çok önemlidir” dedi. Şu an Kütahya için korona virüs enfeksiyon tehdidinin bulunmadığını söyleyen Duygu Perçin Renders, Bugünlerde grip vakaları yoğun görülmektedir ancak bunlar koronavirüs değil, grip aşısı ile korunulabilen grip enfeksiyonlarıdır” diye konuştu. “Enfeksiyonlara karşı korunma önerileri” Enfeksiyonlara karşı korunmak için öneriler sunan Prof. Dr. Renders, ” Kalabalık ortamlardan (otobüs, alışveriş merkezleri, marketler vb) ayrıldıktan sonra ellerinizi en az 20 saniye su ve sabunla yıkayın ya da alkollü el antiseptikleri ile ellerinizi ovuşturun. Kirli ellerinizle yüzünüze, gözünüze, ağzınıza ve burnunuza dokunmayın. Hapşıran, öksüren insanlardan uzak durmaya çalışın. Hapşırık ve öksürüğünüz varsa evinizde kalın, dışarıdaki insanları koruyun. Çıkmak zorundaysanız maske takın. Hapşırırken veya öksürürken ağzınızı bir kağıt mendille kapatın ve sonrasında mendili çöpe atın ve ellerinizi yıkayın. Yüksek ateş, öksürük ve nefes darlığı bulgularınız varsa hastaneye başvurun” ifadelerine yer verdi.
3,499
Bilim Kurulu Üyesi İlhan'dan hafta sonu uyarısı
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, uzun süreli bir araya gelmelerin, ev toplanmalarının virüsün yayılımını hızlandırdığını belirterek, “Hazır bulaşın fazlalığı da söz konusu iken vatandaşların kurallara her zamankinden daha fazla uyması gerekiyor. Yani hafta sonu bir araya geldiğiniz insanlar mutant virüse sahip olabilirler” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-kurulu-uyesi-ilhandan-hafta-sonu-uyarisi-2768213
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, mutant virüs sonrası yeniden düzenlenen takip ve izolasyon rehberini değerlendirdi. Prof. Dr. İlhan, “Hepimizin bildiği gibi artık 20’den fazla ilimizde 200’e yakın vatandaşımızda mutant virüs görüldü. Tabii bu sayı daha fazla da olabilir, haliyle tüm Türkiye’ye de yayılmış olabilir. Bu nedenle de Sağlık Bakanlığı tarafından Salgın Yönetimi Rehberi’nde bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme şunu içeriyor; mutant virüse sahip hastaların izolasyonu 10 gün sürecek, 10 gün sonrasında da PCR testiyle izolasyonun sonlandırılmasına karar verilecek. Eğer 10 gün sonrasında alınan PCR testi negatif ise vatandaşlarımızın izolasyonu sonlandırılacak. Eğer 10 gün sonrasında PCR pozitifliği devam ediyorsa 48’er saatlik aralarla PCR testi tekrarlanacak ve ancak test sonucu negatif olduktan sonra vatandaşımızın izolasyonu sonlandırılacak” açıklamasında bulundu. “Bundan sonra da daha az bulaşın olması için çaba sarf ediliyor” Mutant virüs ile enfekte olan ve hastanede tedavi gören hastaların birbirinden ayrı ve tek başlarına yatırılma kararının da alındığını hatırlatan Prof. Dr. İlhan, “Bir de hastanede tedavi görenler ile ilgili bir yaklaşım geliştirildi ki bu da çok doğru bir şey. Tedavi gören mutant virüs hastalarının tek başına yatmaları sağlanacak. Yanlarında başka hasta olmayacak. Bunun da nedeni yine hem bulaşın fazla olması hem de diğer hastalardaki korona virüsler ile bir araya gelip, virüslerin etkileşip yeni bir mutasyona sebep olmaması. Çok doğru bir yaklaşım açıkçası bu. Bundan sonra da daha az bulaşın olması için çaba sarf ediliyor elbette” ifadelerini kullandı. “Hafta sonu bir araya geldiğiniz insanlar mutant virüse sahip olabilirler” Hafta sonlarında bir araya gelmelerin, cuma akşamından pazartesi sabahına kadar toplu bir şekilde ev buluşmalarının virüsün yayılımını hızlandırdığına dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, “Özellikle hafta başlarının hemen akabinde pazartesi akşamı, salı, çarşamba günleri yapılan PCR testlerinde pozitifliğin yüksek gelmesinin nedeni hafta sonu bir araya gelmeler olabilir. Çünkü biliyorsunuz genelde temastan 2 ile 3 gün sonrasında pozitiflik söz konusu oluyor, vatandaşlar o zaman semptomatik oluyorlar. İkinci neden ise mutant virüsten dolayı bulaş daha fazla artmış olabilir. Her ikisini de bir araya koyup değerlendirmek gerekiyor. Ama açıkçası biliyorsunuz 30 binlerden 5 binlere kadar gelmişti sayılar. Oldukça iyi bir seviyeydi. Ama tekrar 6 binler oldu, 7 binler oldu, 8 binlere çıktı. İzlemimiz hep hafta içine doğru bir artış eğiliminin olduğu. Bu tabii bize kararsız bir durumu gösteriyor. Bu durumda hazır bulaşın fazlalığı da söz konusu iken vatandaşların kurallara her zamankinden daha fazla uyması gerekiyor. Yani hafta sonu bir araya geldiğiniz insanlar mutant virüse sahip olabilirler” şeklinde konuştu. “Hala 100’den fazla insanımızı kaybediyoruz” Mutant virüs sonrasında bulaş ve yayılım hızının arttığına dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi İlhan, “Hafta sonu bir araya geliyorsak, aileler, kardeşler ya da kuzenler olarak. Özellikle de cuma akşamı başlayıp pazartesi sabahına kadar devam eden birlikte olmalarda virüs bulaşının artma ihtimali çok yüksek. Bu seviyeyle de açıkçası zorlanıyoruz. 5 binler, 6 binler, 8 binler diyoruz ama baktığınız zaman yine 500, 600 hastamız oluyor. Hala 100’den fazla insanımızı kaybediyoruz. O yüzden biraz daha sabredip kurallara uymak, maske, mesafe ve hijyene dikkat etmek dışında elimizde başka bir seçenek de yok” diye konuştu.
5,118
Avrupa'da yeni tip koronavirüs kaynaklı ilk ölüm gerçekleşti
Fransa'nın başkenti Paris'te yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) taşıyan Çinli turistin hayatını kaybetmesiyle Avrupa'da virüs kaynaklı ilk ölüm gerçekleşti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/avrupada-yeni-tip-koronavirus-kaynakli-ilk-olum-gerceklesti-2692753
Fransa'nın başkenti Paris'te yeni tip koronavirüs (Kovid-19) taşıyan Çinli turist yaşamını yitirdi. Fransa Sağlık Bakanı Agnes Buzyn, yaptığı açıklamada, Paris'te yeni tip koronavirüs tespit edilmesi nedeniyle Bichat Hastanesinde 25 Ocak'tan bu yana karantina altında tutulan 80'li yaşlardaki Çinli turistin hayatını kaybettiğini belirtti. Bu hastanın yaşamını yitirmesiyle Avrupa'da Kovid-19 kaynaklı ilk ölüm gerçekleşti. Çinli turist, Çin'in Hubey eyaletinden Fransa'ya gelmişti. İlk olarak Çin'in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde 12 Aralık 2019'da tespit edilen Kovid-19'un, kısa sürede diğer şehir ve ülkelere yayılması üzerine Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) acil durum ilan etmişti. Çin'de, Kovid-19 salgını nedeniyle can kaybı 1524'e, virüs bulaşan kişi sayısı 66 bin 492'ye yükselmişti.
6,142
Çiçek bamyanın kilosu altınla yarışıyor!
Çiçek bamyanın kilosu altınla yarışıyor!
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/cicek-bamyanin-kilosu-altinla-yarisiyor-10629
4,663
Sağlıkta 40 milyar dolar gelir hedefleniyor
Gelecek yıl yaklaşık 1 milyon hastanın kişisel bakım ve tedavi amaçlı Türkiye’ye geleceğini belirten Estecapelli Sağlık Turizm Direktörü Mehmet Hanifi Kutlar, geliri 8 milyar doları aşan sağlık turizminde 2023 hedefinin 5 milyon yabancı hasta ve 40 milyar dolar gelir olduğunu kaydetti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglikta-40-milyar-dolar-gelir-hedefleniyor-2713843
Geçen yıl Türkiye'ye sağlık turizmi için tedavi amaçlı 800 binin üzerinde yabancı hasta geldiği belirtiliyor. Yabancı hastalar başta kişisel bakım ve saç ekimi olmak üzere birçok tedaviden yararlanmak için Türkiye'yi tercih ediyor. Estecapelli Sağlık Turizm Direktörü Mehmet Hanifi Kutlar, geliri 8 milyar doları aşan sağlık turizminde 2023 hedefinin 5 milyon yabancı hasta ve 40 milyar dolar gelir olduğunu kaydetti. 2010'dan beri kamu ve özel sağlık kuruluşlarına yaklaşık 100 bin yabancı hastanın geldiğini söyleyen Kutlar, şöyle konuştu: Geçen süre içerisinde yabancı hasta sayısı yaklaşık 10 kat arttı. Bu sayılar hizmet ve tedavi kalitemiz yükselince daha da artacak. 2021'da yaklaşık 1 milyon hastanın kişisel bakım ve tedavi amaçlı Türkiye'ye geleceğini düşünüyoruz. Türkiye'ye en çok Almanya, İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerden hasta geldiğini belirten Kutlar, Klinik olarak 2021 hedefimizi yılda 2 bin bin hasta, 100 milyon dolar sağlık turizmi ihracatı olarak planladık. dedi. Döviz kazandırıyor Mehmet Hanifi Kutlar, Sağlık turizmi, personeli, hastane, konaklama, tercüme ve rehberlik hizmetleri, sigorta işlemleri, konaklama, yiyecek-içecek kalemleri gibi birçok unsuru kendi içinde barındıran başlı başına ülkemizin döviz kazandırıcı faaliyetlerin ve ülkemize saygınlık katan işlerin başında geliyor. ifadelerini kullandı.
7,569
Parkinson hastalığına neden olan gen bulundu
Bilkent ve Washington üniversiteleri bilim insanları, parkinson hastalığı ve el titremesine neden olan geni buldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/parkinson-hastaligina-neden-olan-gen-bulundu-43256
Bilkent ve Washington üniversiteleri bilim insanları, parkinson hastalığı ve el titremesine neden olan geni buldu. Bilkent Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, araştırma, bilim alanında en prestijli yayınlardan olan Amerikan Bilimler Akademisi’nin yayın organı Proceedings of the National Academy of Sciences, Amerika'da yayınlandı. Bilkent Üniversitesi ve Washington üniversitesi araştırmacıları, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nden klinisyenlerle yaptıkları ortak araştırma kapsamında yaklaşık 400 yıldır Orta Anadolu’da yaşadığı bilinen bir ailede bu sorunun yanıtını buldu. Bu buluş ile insanlarda en sık gözüken iki farklı hareket bozukluğunun ortak sebebi ilk kez tanımlanıyor. Bu buluştan sona yeni tedavilerin önünün açılması bekleniyor. Özellikle bir işi yaparken ellerin titremesi (esansiyel tremor) insanlarda görülen en sık hareket bozukluğu. Bu rahatsızlığa tüm dünya nüfusunda yaklaşık yüzde 1, yaşlı nüfusta ise yüzde 4 gibi sık oranlarda karşılaşılıyor. Avrupa Birliği’nde yaklaşık 14 milyon, ABD’de 10 milyon esansiyel tremor hastası olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de ise bu sayının en az 1. 5-2 milyon kişi düzeyinde olduğu düşünülüyor. Parkinson hastalığı ise hareket bozuklukları listesinde ikinci sırada yer alıyor. Gelişmiş ülkelerde binde 30, 60 yaş üzerinde yüzde 1 ve 80 yaş üzerinde yüzde 4 gibi oranlara ulaşabiliyor. Dünyada yaklaşık 7 milyon parkinson hastası olduğu hesaplanıyor. Klinisyenler, 1800’lerin sonlarından beri el titremesi olan insanların bir bölümünün daha sonra parkinson hastalığına yakalandıklarını biliyorlardı. Ama bu ilişkinin temeli nörolojinin bilinmeyenleri arasında yerini koruyordu. Ailenin 6 nesline ulaştılar Bilkent Üniversitesi ve Washington üniversitesi araştırmacıları, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nden klinisyenlerden oluşan araştırma ekibi, aralarında akrabalık bulunan, bunun yanında el titremesi ve parkinson hastalığı görülen bu büyük ailenin altı nesline ulaşarak tüm genom dizilemesi yaptı, kapsamlı aile ağacı çizimleri ve nörolojik incelemeler yürüttü. Yaklaşık 5 yıl süren, bu aile yanında 55 adet farklı büyük ailenin de karşılaştırmalı incelemesi sonucunda mitokondrilerde görev yapan bir serin proteaz olan HTRA2 geninin her iki hastalığın da ortak nedeni olduğunu gösterdi. HTRA2 geninde bulunan mutasyonun farelerde de parkinson hastalığına benzer bulgulara neden olması güçlü ve bağımsız bir delil olarak dikkati çekti. Hastalık geninin hem anne hem de babadan birlikte kalıtılması durumunda el titremeleri 10-20’li yaşlarda başlayıp yaklaşık 30 yıl içinde parkinson hastalığı ile sonuçlanıyor. Her iki hastalığın da beyin hücrelerinin ve özellikle dopamin üreten hücrelerin dejenerasyona uğramasından kaynaklandığı, dopamin maddesinin insanların hareket kabiliyetleri ve bunun yanında ruh halleri ile ilgili oldukları daha önce yapılan araştırmalarda ortaya konmuştu. Açıklamada, araştırmanın sorumlu yazarlarından Bilkent Üniversitesi, UNAM Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi öğretim üyesi Dr. Ayşe Begüm Tekinay'ın, “Şimdi yaklaşık 100 ailede yeni genleri araştırıyoruz. Bunun için TÜBİTAK tarafından desteklenen bir projemiz bulunuyor” görüşüne yer verildi. Yeni hastalık genlerini aydınlatmaya devam edeceğiz Akraba evliliklerinin, nadir genetik hastalıkların genlerinin bulunmasına katkıda bulunduğu biliniyordu. Ama toplumda sık gözüken nörodejenerasyon, obezite, diyabet gibi kompleks hastalıkların genlerinin bulunmasına da akraba evliliklerinin bu derece güçlü bir katkıda bulunması beklenmiyordu. Araştırmanın yöneticilerinden olan, Türkiye Bilimler Akademisi üyesi ve Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayfun Özçelik'in ise açıklamada, “Kuvvetle inanıyorum ki kompleks hastalıklarla ilgili yeni hastalık genlerini önümüzdeki dönemde aydınlatmaya devam edeceğiz” görüşü yer aldı. Parkinson hastalığı veya el titremesi için kesin bir tedavi metodu bilinmiyor. Bazı ilaçların ve derin beyin uyarısının bazı semptomları azalttığı ise hastalıklardan etkilenen kişiler için bir ümit kaynağı. Amerikan Bilimler Akademisi üyesi, Washington Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Lasker ödülü sahibi ünlü genetikçi Prof. Dr. Mary-Claire King ise “Dr. Tekinay’ın araştırmaları bilim dünyası için yeni bir umut oldu, Bilkent, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi ekiplerinin parkinson hastalığı ve el titremesi alanlarına çok değerli katkıları olmakta, bunun gelecekte artarak devam edeceğine, tedavinin önünü açacağına inanıyorum” şeklindeki görüşüne yer verildi.
6,555
Torbalı'daki yeni devlet hastanesi hizmete girdi
İzmir'in Torbalı ilçesinde, 70 bin metrekare arsa üzerine yapılan 250 yataklı Torbalı Devlet Hastanesi, hasta kabulüne başladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/torbalidaki-yeni-devlet-hastanesi-hizmete-girdi-194136
7 Temmuz 2014 yılında temeli atılan ve 70 bin metrekare arsa üzerinde inşa edilen Torbalı Devlet Hastanesinde çalışmalar tamamlandı. 250 yataklı yeni devlet hastanesi, her branştan uzman hekimlerle beraber hastalara hizmet vermeye başladı. Yeni devlet hastanesi, Küçük Menderes Havzasının en büyük ve en teknolojik hastanesi olarak nitelendirilirken, acil servise ilk gün 500 hastanın kaydı yapıldı. Hastanede toplamda 300 personelin hizmet vereceği ifade edilirken, yeni devlet hastanesinin ilk ziyaretçileri arasında Torbalı Belediye Başkanı Adnan Yaşar Görmez de vardı. AK Parti Torbalı İlçe Başkanıyla birlikte tüm poliklinikleri gezen Başkan Görmez, burada yatan hastalarla sohbet etti. Devlet Hastanesi Başhekimi Şenol Topçu’dan işleyişle alakalı bilgi alan Görmez, yeni bir devlet hastanesinin Torbalı’nın en ciddi ihtiyaçlarının başında geldiğini vurguladı. Görmez, Torbalı’da böylesi modern ve donanımlı bir devlet hastanesinin hizmet vermeye başladığını görmek bu ilçede yaşayan herkesin ortak rüyası, ortak temennisiydi. Bugün bu rüyanın gerçekleşmesine tanık olmuş bulunuyoruz. Bu uğurda bizlere destek veren; Başbakanımız sayın Binali Yıldırım’a, hastane arsasının Sağlık Bakanlığına devrine gözünü kırpmadan olur veren Orman ve Su İşleri Bakanımız sayın Veysel Eroğlu’na ve AK Parti Milletvekillerimize teşekkürlerimizi sunuyorum. Artık Torbalı’ya yakışan, halkımızın daha nezih bir ortamda sağlık hizmeti alacağı diğer ilçelerde örneği olmayan bir hastanemiz var dedi.
5,379
Sağlıklı bağırsak florası obeziteye 'kalkan' oluyor
Bilim insanları, bağırsak florasında bulunan bakterilerin yapısının yararlı yönde değiştirilmesiyle, insülin direncinin ve obeziteye neden olan vücuttaki yağ kitlesinin azaldığını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglikli-bagirsak-florasi-obeziteye-kalkan-oluyor-2669492
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bağırsaklarda yer alan trilyonlarca mikrobun toplu olarak mikrobiyota olarak isimlendirildiğini söyledi. Mikrobiyota değişiklikleri ve bağırsakta vücuda yararlı mikropların azalması ya da fonksiyonlarının bozulmasının, obezite ve diyabet gibi obezite ile ilişkili metabolik hastalıkların gelişmesini kolaylaştırdığının belirlendiğini anlatan Yıldız, bununla ilgili pek çok araştırmanın bilim dünyasıyla paylaşıldığına işaret etti. Bağırsakta zararlı bakteriler arttığı zaman gıdalarla alınan karbonhidratlardan daha fazla enerji elde edilerek, vücutta yağ ve şeker şeklinde depolandığını aktaran Yıldız, Bağırsakların geçirgenliğinin artması ile dolaşıma geçen bakteri parçaları düşük dereceli iltihaplanma ile insülin direncini tetikleyerek, metabolizmanın yavaşlamasını ve vücudun yağ depolamasını kolaylaştırıyor. Bu durumda aynı şekilde beslenen ve hareket eden iki kişiden birinde mikrobiyota farklılığı nedeniyle obezite gelişirken diğeri kilo almayabiliyor. diye konuştu. Hayvan çalışmalarının mikrobiyota üzerinde yapılan değişikliklerin vücut yağ kitlesini ve insülin direncini azalttığını gösterdiğine değinen Yıldız, İnsan obezitesinde de diyet ve yaşam tarzı değişikliği ile kilo kaybı sağlandığı durumlarda mikrobiyota yararlı yönde değişim gösteriyor. dedi. Yıldız, insanda mikrobiyotanın 3 yaşına kadar şekillendiğine dikkati çekerek, Sağlıklı mikrobiyota gelişimi sağlamak ve ileride obezite gelişimini önlemek için normal yolla doğum, anne sütü ve bebeklikte aşırı antibiyotik kullanılmaması önem arz ediyor. Erişkin obez bireylerde prebiyotik özelliği olan lifli gıdalarla beslenme, bağırsak mikrobiyotası üzerinde olumlu etki gösteriyor. açıklamasında bulundu. Sağlıklı bireylerde mikroorganizmalar denge halindedir Ankara Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nevin Şanlıer, ince bağırsakta enzimler tarafından sindirilemeyen dirençli nişasta ve posanın, mikrobiyota tarafından sindirilmesi ile ortaya çıkan kısa zincirli yağ asitlerinin günlük enerjinin yüzde 10'u kadar ek enerji sağladığını dile getirdi. Bazı bireylerin besin alımı az olsa dahi bağırsaklardaki mikroorganizmalar tarafından üretilen kısa zincirli yağ asitlerinin günlük enerji alımına katkıda bulunduğunun altını çizen Şanlıer, şöyle devam etti: Sağlıklı bireylerde mikroorganizmalar denge halindedir. Mikrobiyotadaki değişimler sonucu denge bozulduğunda mukozanın bariyer oluşturma işlevi bozulmakta ve sonuç olarak beyin, pankreas, karaciğer, kas ve yağ dokusunun işlevleri değişmektedir. Geçirgenliğin artması sonucunda metabolik hastalıkların oluşumuna zemin hazırlanmaktadır. Son yıllarda elde edilen kanıtlar göstermiştir ki bağırsak mikrobiyotası obezitenin, obezite ile ilişkili komplikasyonların ortaya çıkmasında önemli rol oynamaktadır. Araştırmalar, mikrobiyotanın farklı yollarla değiştirilmesinin obezite gibi hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde etkili olabileceğini desteklemektedir. Batı tarzı diyet, mikrop çeşitliliğini ve yararlı mikrop sayısını azaltıyor Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Şahin de Şu ana kadar yapılan çalışmalar, vücuttaki mikropların kilo kontrolünde ve şeker hastalığı gibi metabolik hastalıkların gelişiminde önemli olduğunu gösteriyor. bilgisini paylaştı. Hangi yiyeceklerin ne zaman tüketildiği, mevsim, egzersiz, açlık, aralıklı açlık, kullanılan ilaçlar gibi birçok etkenin mikrobiyotanın içeriğini ve fonksiyonunu şekillendirdiğine işaret eden Şahin, Batı tarzı diyet, mikrop çeşitliliğini ve yararlı mikrop sayısını azaltmaktadır. Yüksek fiber içeren diyetler ise mikrop çeşidi ve yararlı mikrop sayısını arttırmaktadır. Günde bir elma veya tam buğday ekmeği tüketmenin yararlı olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde düzenli egzersizin de yararlı mikroplarda ve mikrop çeşitliliğinde olumlu etkisi olduğunu biliyoruz. değerlendirmesinde bulundu. Daha geniş kapsamlı çalışmalar yapılmalı HÜ Halk Sağlığı Enstitüsü Sağlık Araştırmaları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sarp Üner ise bağırsak mikrobiyotasının bileşimi ve işlevinin, genetik faktörler, doğum şekli, anne sütü alımı, yaş, çevre, düzenli kullanılan ilaçlar, antibiyotik kullanımı ve beslenme gibi çeşitli faktörlerden etkilendiğini aktardı. Bu faktörler arasında beslenmenin kontrol edilebilir bir faktör olduğuna vurgu yapan Üner, şunları kaydetti: Bağırsak mikrobiyota dengesinin bozulmasına bağlı birçok sindirim sistemi hastalığı ve sindirim sistemi dışı hastalık oluşabilir. Bunlar arasında obezite de yer almaktadır. Obezitenin önlenmesinde ve tedavisinde bugün için bilinen yeterli ve dengeli beslenme, fiziksel aktivite ve yaşam tarzı değişikliklerinin yanı sıra bağırsak mikrobiyotası ve bu alana müdahalenin obezite ile bağlantılandırma çabaları görülmektedir. Çalışmalar obezitenin bağırsak mikrobiyotası üzerinde etkisi olduğunu gösteriyor. Mikrobiyotadaki değişikliklerin vücut ağırlığını ve metabolizmayı, bağışıklığı ve hormon sistemini etkileyebileceğini, bunun da obeziteye ve diğer hastalıklara zemin hazırlayabileceğini destekleyen bazı çalışmalar mevcut. Ancak obezitede hangi bakterilerin etkilendiği, hangi grupların baskınlıklarının arttığı, azaldığı konularında kesin kanıtlar yoktur. Hasta ve sağlam kişiler üzerinde daha geniş kapsamlı çalışmalar yapılmalı.
1,610
Kalpten kansere şifa deposu: Keten tohumu yağının 6 faydası
Keten, dünyanın en eski mahsullerinden biridir. Arkeologlar tarafından 30.000 yıl öncesine ait keten lifleri ilk zamanlarda tekstil alanında kullanılsa da zamanla sağlıklı beslenme diyetlerinin başkahramanı haline geldi. Bilim insanları meme kanseri başta olmak üzere diyabet, kalp, kolesterol gibi hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynadığını açıkladı. İşte keten tohumu yağının kanıtlanmış 6 faydası
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/kalpten-kansere-sifa-deposu-keten-tohumu-yaginin-6-faydasi-26819
2,125
'Fil hastaları her türlü basınçtan uzak durmalı'
Toplumda fil hastalığı olarak bilinen lenfödeme ilişkin uyaran Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, “Primer lenfödem, bebek anne karnındayken lenf damarlarının yeterince gelişmemesi nedeniyle ortaya çıkar. Sıkça karşılaşılan sekonder tip ise daha çok kanser cerrahileri, kemoterapi ve radyoterapi sonrası görülür. En sık görülen belirtisi etkilenen kol veya bacakta şişkinliktir. Lenfödemli hastalar her türlü basınçtan uzak durmalıdır” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/fil-hastalari-her-turlu-basinctan-uzak-durmali-2801112
Esenler Medipol Üniversitesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, toplumda fil hastalığı olarak bilinen lenfödeme karşı uyarılarda bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Can, “Vücudumuzda arteriyel ve venöz dolaşımının yanı sıra hücrelerde biriken atık maddeleri taşıyan ve bağışıklık sistemi hücrelerinden zengin dolaşım sistemine lenfatik sistem denir. Bu sistemdeki doğuştan veya sonradan gelişen tıkanmalar sonucu proteinden zengin sıvı birikimi lenfödem olarak tanımlanır. Başta meme kanseri olmak üzere, prostat ve alt karın bölge kanserleri cerrahisi sonrasında gelişebilir. Meme kanseri cerrahisi sonrası koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması koldan gelen sıvının iletilmesinde aksaklığa neden olarak kolda lenfödeme zemin hazırlar. Bu çeşit cerrahiler geçiren hastalarda kola ufak bir darbe, sıyrık, kesik, böcek ısırması ve enfeksiyon gibi durumlar lenfödeme neden olabilir. Bunun yanı sıra kemoterapi, radyoterapi uygulaması, travmatik durumlar lenfödeme neden olabilir. Koltuk altı lenf bezleri alınan ve radyoterapi gören hastada lenfödem gelişme oranı yüzde 25'dir. Yani bu koşuldaki her 4 hastadan birinde lenf ödem gelişir” dedi. “Lenfödemin primer ve sekonder çeşitleri var” Primer ve sekonder olmak üzere iki çeşit lenfödem olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Can, “Primer lenfödem, bebek anne karnındayken lenf damarlarının yeterince gelişmemesi nedeniyle ortaya çıkar. Bizim daha sık gördüğümüz sekonder tip ise sıklıkla kansere bağlı yapılan cerrahiler, kemoterapi ve radyoterapi sonrası görülen tiptir. Bunun yanında kronik venöz yetmezlik sonucu da lenfödem görülebilir. Bunun sebebi iyi çalışmayan venöz sisteme yardım etmeye çalışan sisteminde aşırı bir yük dikerek kapakları işlevsiz hale gelir buda lenfödeme neden olur. Diğer bir lenfödem sebebi ise lipödemdir. Sıklıkla kilolu kadınlarda görülür. Yağ dokusunda şişme vardır. Vücutta artan yağ oranı ile birlikte lens sisteminin taşıma yükünün aşılması sonucu gelişir” şeklinde konuştu. 7 belirtiye dikkat Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, lenfödem belirtilerini ise şu şekilde açıkladı: “En belirgin belirtisi etkilenen kol veya bacakta şişkinliktir. Diğer belirtiler arasında şişkinlik gelişen bölgede eklem hareketlerinde kısıtlılık, ciltte gerginlik hissi ve sertlik, etkilenen uzuvda ağırlık ve rahatsızlık hissi, uzunlar arası çap farkı görülebilir. Ayrıca tekrarlayan enfeksiyon ataklarında kızarıklık, şişlik, ısı artışı ortaya çıkabilir. Son olarak ilerlemiş lenfödem durumunda o veya bacaklarda sertleşme, ciltte kalınlaşma, ileri derecede şişme olabilir. Lenfödem tanısı hastanın öyküsü ve fiziki muayene ile konulabilir. Gereklilik halinde ultrason tanıda yardımcıdır. Meme kanseri veya meme cerrahisi geçiren hastalar muhakkak ameliyat sonrasında fizik tedavi hekimlerine başvurmalıdır. Lenfödem gelişimini önlemek için hastalara dikkat edeceği hususlarla ilgili eğitim verilmelidir. Bu şekilde lenfödem oluşumunun önüne geçilebilir. Hasta cerrahi geçirdiği taraftan tansiyon baktırmamalı, damar yolu açtırmamalı, kese yaptırmamalı, olabildiğince travmalardan kaçınmalıdır. Manikür yaptırmamalı, tırnak etlerini kesmekten kaçınmalıdır. Mümkün olduğunca hijyene dikkat etmelidir. Riskli kolu tırnakla değil, avuç içi ile kaşımalıdır. Her türlü basınçtan olabildiğince uzak durmalıdır. Sıyrık, çizik, böcek ısırığı olursa cilt sabun ile yıkanmalı, nazikçe kurulanmalıdır. Antibakteriyel kremler kullanılabilir. Kullanılan kozmetik ürünlerin alerjik olmamasına dikkat edilmeli. Riskli uzuv olabildiğince güneş ışığına maruz bırakılmamalı, güneş kremi kullanılmalıdır. Sıkı giysiden ve mücevher takmaktan kaçınmalıdır. Hasta riskli uzvunda gelişen hiçbir şişliği ihmal etmemeli, ivedilikle fizik tedavi hekimine başvurmalıdır.” “4 farklı tedavi yöntemi bulunuyor” Tüm bu önlemlere rağmen lenfödem gelişmesi halinde yapılacakları Dr. Öğr. Üyesi Can, şöyle değerlendirdi: “Manuel lenf drenajı, kompresyon (bandaj veya çorap), egzersiz veya cilt bakımı tedavileri uygulanabilir. Manuel lenf drenajında elle uygulanan özel bir masaj tekniği ile lenf sıvısının serbest akışı sağlanır. Lenfödemin biriktiği bölgeden lenf sıvısı alınarak vücudun diğer bölgelerine akışı sağlanır. Masajın tekniği ödemin aşaması ve alanına bağlı olarak değişir. Lenfödem masajı özel eğitim almış fizyoterapistlerce uygulanmalıdır. Yanlış yapılan masajlar lenfödemi daha da artırabilir. Kompresyonda ise lenfödem tedavisinde uygulanan bandajlar kompresyon sırasında yüksek basınç ve istirahat sırasında düşük basınç uygulayarak bilen sıvısının direne edilmesini sağlar. Bandajlama sonrası hastaların kişiye özel yapılmış kompresyon çorapları kullanması önerilir. Başarılı bir tedavi sonrası da lenfödemin tekrarlama riski ne yazık ki vardır. Tekrarlanmasını önlemek adına başta saydığımız koruyucu önlemlere hastalarımız titizlikle dikkat etmelidir.''
3,992
Koronayı yenen başhekim görevine başladı
Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Sebahattin Çelik, yakalandığı korona virüs hastalığını yenerek görevine yeniden başladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronayi-yenen-bashekim-gorevine-basladi-2751893
Tüm dünyayı kasıp kavurmaya devam eden korona virüs salgını sağlıkçıları da önemli ölçüde etkiliyor. Virüsle mücadelede ön cephede savaşan sağlıkçıların birçoğu da enfekte oluyor. Son olarak Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Sabahattin Çelik de virüse yakalandığını açıklayarak, evde karantinaya girdi. Eşi ile birlikte enfekte olan Başhekim Çelik, evdeki 14 günlük tedavi sürecinin ardından sağlığına kavuşarak görevinin başına döndü. Başhekim Doç. Dr. Sebahattin Çelik, virüsün kendisine nasıl bulaştığı yönünde bir fikrinin olmadığını belirterek, “Hastanede hekim, hemşire ve sağlıkçı arkadaşlarımızın moral ve motivasyonu için sürekli servisleri geziyoruz. Muhtemelen bu ziyaretler sırasında virüsü kaptık” dedi. Korona virüs semptomlarının kendisinde baş göstermesi ile test yaptığını ve sonucun pozitif çıkması ile evde karantinaya girdiğini belirten Çelik, “Tedavi sürecini evde geçirdik. İlk 2-3 gün sıkıntılı oldu biraz. Eşimin korona virüs hastalığı olması nedeniyle evde tedavi aldık. Bu süreç gerçekten sıkıntılı bir süreç. Hastalığın seyri açısından sıkıntılı bir süreçti. Ama sağ olsunlar ailemizin ve bizleri seven dostlarımızın desteği ile atlattık” ifadelerini kullandı. Virüsün tedavisinde yakın ilgi ve moralin de çok önemli olduğunu dile getiren Başhekim Doç. Dr. Çelik, “Bizim burada yatan hastaları izole ediyoruz. Hiçbir yakını ile görüşemiyor. Bu da aslında hastada moral olarak bir çöküntüye neden oluyor. Bu süreci atlatan biri olarak, bu dönemde daha fazla desteğe ve daha fazla ilgiye ihtiyaç duyuyorsunuz. Bunu yaşayan biri olarak bizzat gördük” şeklinde konuştu. Virüsle mücadelenin en önemli ayağının maske, sosyal mesafe ve hijyen olduğunun altını çizen Başhekim Çelik, “Sürekli aynı şeyleri yapmak bazen insanları bıktırabiliyor, ancak biz bu söylemleri dikkate almaz isek maalesef hastalık bulaşıyor. Bulaşmadan sonra hastalığın nasıl seyredeceği çokta belli olmuyor” dedi. Korona virüsün daha önce geçirdiği gribal enfeksiyonlardan farklı olduğunun da altını çizen Çelik, “Yaşadığınız ağrı daha önce yaşamadığınız bir ağrı. Hastalık daha önceki gribal enfeksiyona benzemiyor. Bu nedenle biraz daha farklı bu durum. Bu süreçte gerek mesaj gerekse bizzat arayarak bizi yalnız bırakmayan herkese desteklerinden dolayı teşekkür ederim” diye konuştu.
2,146
Çok çarpıcı bir araştırma! Uzmanlar uyardı: Menopoz ile 'Uzun Covid' karıştırılmasın
“Uzun Covid” ile ilgili yapılan bir araştırma çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Menopoz belirtileri ile 'Uzun Covid' belirtilerinin benzer olduğu tespit edildi. Araştırmayı yapan uzmanlar kadınları uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlar-uyardi-menopoz-ile-uzun-covid-karistirilmasin-2800555
Covid-19’u anlamak ve insan üzerine etkilerini belirlemek için dünyada pek çok araştırma yapılıyor. Manchester ve Warwick Üniversiteleri tarafından yapılan araştırmaya göre menopoz belirtileri ile “Uzun Covid” belirtileri birbirine çok benziyor. “Uzun Covid”, hastanın virüsle savaştıktan sonra 12 ayı aşan sürede çeşitli kalıcı semptomlar yaşaması olarak tanımlanıyor. “Uzun Covid”de hastalar kalıcı yorgunluk, uyku sorunları ve beyin sisinden şikayet ediyorlar. MENOPOZA “UZUN COVİD” TANISI KONABİLİR Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü'nde menopoz uzmanı Dr. Louise Newson ve Warwick Tıp Okulu'ndan bir virolog Prof. Lawrence Young’ın yazdığı bilimsel yazıda şu görüşe yer verildi: “Uzun süreli Covid'in birçok belirtisi, her ikisi de her yaştan kadını etkileyen perimenopoz ve menopoz ile önemli ölçüde örtüşüyor. Böyle bir örtüşme tanı belirsizliği meydana getirebilir. Perimenopoz ve menopoz semptomlarını güvenli ve etkili hormon replasman tedavisi (HRT) ile tedavi etme fırsatı sunduğundan klinisyenlerin bu ek tanıyı değerlendirmesini gerektirir. Bu örtüşmenin farkına varılamaması, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı etkileyen birçok zayıflatıcı semptomu tedavi etme fırsatını kaçırıyor. Ayrıca perimenopoz ve menopoz semptomları olan kadınlara uzun süreli Covid teşhisi konmasına neden olabilir” ÖSTROJEN COVİD’İ ETKİLİYOR King's College London'dan geçen yıl Aralık ayında yayınlanan bir makale, menopoz ve Covid arasında bir bağlantı olabileceğini öne sürdü. Daha düşük östrojen seviyelerine sahip olan menopoz sonrası kadınların virüsü yakalama riskinin daha yüksek olduğunu gösterdi.
5,784
Bu meyve kansere karşı koruyor (Gilaburu meyvesi nedir? Gilaburunun faydaları nelerdir?)
Diyetisyen Cansu Arslan, Gilaburu meyvesinin kansere karşı koruyucu etkisi olduğunu ifade etti. Peki, Gilaburu meyvesi nedir? Gilaburunun faydaları nelerdir? İşte tüm detaylar...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bu-meyve-kansere-karsi-koruyor-gilaburu-meyvesi-nedir-gilaburunun-faydalari-nelerdir-2620150
Kuzey ve Orta Anadolu'da yetişen, beyaz renkli çiçekler açan, kırmızı renkli meyvesinden meyve suyu elde edilen Gilaburu, yüksek C vitamini içeriğiyle birçok hastalıktan koruma özelliği taşıyor. Medicana Sivas Hastanesi Bariatrik Cerrahi Diyetisyeni Cansu Arslan, kış aylarının yüzünü göstermesi ile birlikte vücudumuz için farklı alternatifler aramak zorunda kalındığını bu noktada Gilaburu meyvesinin dikkat çektiğini dile getirerek, Yüksek C vitamini içeriği bunun yanında A ve E vitamininden, likopenden zengin olması bu meyvenin önemini arttırıyor. Meyvemiz Sivas, Kayseri ve Tokat çevrelerinde sık görülen bir meyve. Salamura veya meyve suyu halinde satılıyor. Salamurasını alıp suyunu da sıkabilirsiniz. İstersek meyveyi direkte yiyebiliriz ama ben sulandırarak meyve suyunu tüketmeyi öneriyorum dedi. Yaşlanma etkilerini azalıyor Diyetisyen Arslan, Gilaburu meyvesinin yaşlanma etkilerini azalttığını belirtip, Tüm bu özellikleriyle Gilaburu meyvesi; antioksidan, antikanserojen, antimikrobiyal etkiye sahiptir. Özellikle antioksidan yapısı bizim için önemlidir çünkü vücuttaki serbest radikalleri bağlayarak vücudu hastalıklara karşı korur. Zengin içeriği ile Gilaburu'ya baktığımızda tansiyon ve kalp hastalarının tüketebileceğini görüyoruz. Yaşlanma karşıtıdır diyoruz çünkü anti-aging etkili besinler arasındadır diye konuştu. Kansere karşı koruyor Gilaburunun kansere karşı koruyucu olduğunu belirterek, Kansere karşı koruyucudur. Doğal savunma mekanizmamıza yardımcıdır. Böbrek taşlarını ve kumunu düşürmeye yardımcı olduğuna dair araştırmalar vardır. İdrar yolu enfeksiyonun da kullanılabilir. Kadınlarımızda özellikle doğum sonrası spazmlara ve adet sancılarına iyi gelir. Uykusuzluğu giderir. Son olarak da zayıflama diyetlerinde yardımcıdır. Meyve suyu özellikle şekersiz bir şekilde tüketildiğinde yağ yakımını hızlandırır. Bu meyve için 3 önemli nokta unutulmamalıdır; Meyvenin suyu 1'e 1/4 oranında sulandırılarak tüketilmelidir, mide ve bağırsak ülseri olan hastalar tüketmemelidir, herhangi bir alerjik reaksiyon görüldüğünde tüketimi bırakılıp doktorunuza danışılmalıdır. Bu grup haricinde günlük beslenmenize ekleyebilirsiniz. şeklinde konuştu.
7,391
Müezzinoğlu, 'Sağlık hizmetleri gurbetçinin ayağına gidiyor'
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/muezzinoglu-saglik-hizmetleri-gurbetcinin-ayagina-gidiyor-60182
Yabancı hekimlerin kamuda görevlendirilmesine ilişkin soru üzerine, Türkiye'deki hekim açığı sorununa işaret eden Müezzinoğlu, bina ve donanımda sorun yaşanmadığını, 20 bin uzman, 10 bin pratisyen hekime ihtiyaç duyulduğunu, bu durumun doktorların yükünün de artmasına yol açtığını söyledi. Müezzinoğlu, hekim açığının giderilmesi noktasında yabancı hekimlerin de Türkiye'nin dinamiklerine katkı sağlamasını arzu ettiklerini dile getirerek, özelde 500 civarında yabancı uyruklu hekimin hizmet verdiğini, Bakanlık olarak kendileri için de böyle bir düzenleme istediklerini belirtti. Yabancıların istihdamıyla ilgili TBMM'de yasalaşmayı bekleyen tasarının kendilerini büyük oranda rahatlatacağını dile getiren Müezzinoğlu, bu konuda katkı sağlayacak bir başka düzenlemenin de Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurulmasını da öngören tasarı olduğunu söyledi. Bu tasarının TBMM Genel Kurulu'nun gündeminde bulunduğunu ifade eden Müezzinoğlu, Bu cuma inşallah yasa onaylandığı zaman Sağlık Bakanlığı olarak kamuda, üniversitemize bağlı eğitim araştırma hastanelerimizde yabancı uyruklu hekimleri çalıştırabileceğiz dedi. Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi ile getirilecek yenilikleri de anlatan Müezzinoğlu, bakanlığa bağlı eğitim araştırma hastanelerinde uzman doktorların yüzde 45'inin yetiştirildiğini, artık uzman doktorların kurulacak bu üniversitede eğitim alacağını vurguladı. Eğitimde, araştırmada, uluslararası entegrasyonda çok daha iyi noktaya gelineceğini bildiren Müezzinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: Diğer bir konu da yasa onaylanınca inşallah 2-3 ayın içinde Almanya'da özellikle, öncelikle Avrupa'daki kendi vatandaşlarımıza sağlık hizmeti sunacak, Sağlık Bakanlığının hastanesini, hastanelerini açacağız. Şu anda iki tanesinin görüşmelerini yapıyoruz. Tabii yasal düzenlemeyi de bir taraftan bekliyoruz. O yasal düzenleme olunca oradaki kiralamaları ve hızla sağlık hizmeti sunacak, bizim özellikle kendi vatandaşlarımız, Türk hekimlerini, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı'nın yönetim dinamikleriyle sağlık hizmeti alacaklar. Somali'de, Sudan'da, Pakistan'da yaptığımızı inşallah hem Avrupa'lılara, hem de Avrupa'daki kendi soydaşlarımıza yapar hale geleceğiz. Sağlık Bakanlığının bana göre tarihi bir adımı olacak.
2,820
İki sınır kapısı ve 2 havalimanında pazartesi aşılama başlıyor
Aşı uygulamasının yapıldığı havalimanları ve sınır kapılarının sayısı artıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, iki sınır kapısı ve havalimanında daha pazartesi itibariyle aşı hizmetinin verileceğini duyurdu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asilama-noktalarina-yenileri-ekleniyor-2787157
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından yaptığı açıklamayla iki sınır kapısı ve havalimanında daha pazartesi itibariyle aşı hizmetinin verileceğini açıkladı. Şu anda 48 havalimanının 38’inde yurt dışından gelen vatandaşlara 1. veya 2. doz aşı hizmeti sunuluyor. Benzer şekilde 4 ildeki kara sınır kapılarında da şu an aşı hizmeti veriliyor. SAYILAR ARTACAK Bakan Koca, Twitter adresinden yaptığı açıklamada, 48 havalimanından 38’inde yurt dışından gelen vatandaşlarımıza 1. veya 2. doz aşı hizmeti sunuyoruz. 4 ilimizdeki kara sınır kapılarında şu an aşı hizmeti var. İki sınır kapımız ve 2 havalimanında aşı pazartesi başlıyor. Sayılar artacak ifadelerini kullandı.
3,130
Türkiye dünya genelinde en çok Covid-19 aşısı yapan 7. ülke
En çok Covid-19 aşısının yapıldığı 7. ülke olan Türkiye, nüfusa oranla aşının her iki dozunun da en çok uygulandığı ülkeler sıralamasında 9. konumda yer aldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiye-dunya-genelinde-en-cok-covid-19-asisi-yapan-7-ulke-2782025
Dünya genelinde birçok ülkede aşılama çalışmaları sürüyor. Türkiye, küresel çapta en çok korona virüs aşısının uygulandığı 7. ülke konumunda yer alarak ilk 10’da kendisine önemli bir yer edindi. Türkiye en fazla doz aşı uygulayan 7. ülke Salgının başlangıcından bu yana 174 ülkede toplam 1.17 milyardan fazla doz uygulanan Covid-19 aşılamasında küresel çapta en son günde ortalama 20.2 milyon doz aşı uygulandı. Çin, 275 milyon 338 bin doz aşı uygulayarak dünyada en fazla doz aşı uygulayan ülke oldu. Çin’i 246 milyon 780 bin 203 ile ABD, 158 milyon 871 bin 435 doz ile Hindistan takip etti. Türkiye ise 4 Mayıs itibarıyla toplam 23 milyon 687 bin 891 ile en fazla doz aşı uygulayan 7. ülke oldu. Türkiye’de 14 milyon 117 bin 660 kişi aşının ilk dozunu alırken, 9 milyon 570 bin 231 kişi de ikinci doz aşısını yaptırdı. Türkiye nüfusunun yüzde 11.4’üne aşının ikinci dozu uygulandı İsrail’de nüfusun yüzde 62.4’üne aşının ilk dozu, yüzde 55.9’una ise ikinci dozu uygulandı. Avrupa’daki en yüksek ölüm sayısına sahip olan İngiltere’de 68 milyonluk nüfusun yarısından fazlasına Covid-19 aşısı yapıldı. İngiltere’de nüfusun yüzde 51.8’i aşının ilk dozunu alırken, yüzde 23.2’sine ise iki doz aşı uygulandı. ABD’de nüfusun yüzde 44’üne ilk, yüzde 31.8’ine ikinci doz aşı yapıldı. Türkiye’de ise nüfusun yaklaşık yüzde 16.9’una birinci, yüzde 11.4’üne ise aşının ikinci dozu uygulandı. Türkiye, nüfusa oranla tam aşılamada 9. ülke Türkiye, yüzde 11.4 ile nüfusa oranla Covid-19 aşısının en çok iki dozunun da yapıldığı ülkeler sıralamasında İsrail, Şili, Bahreyn, ABD, İngiltere, Sırbistan, Macaristan ve Fas’tan sonra 9. sıraya adını yazdırdı. Çin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise veri paylaşılmamasından dolayı aşılama çalışmalarında nüfus bazlı listelerde yer almadı.
5,371
Bebeklerdeki dudak damak yarıklarının görülme sıklığı şaşırtıyor
Dudak yarıklı veya dudak damak yarıklı bebeklerin yaklaşık yüzde 10’unda diğer organlarda ve yapılarda da sorun olabileceğine dikkat çeken Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ağır, izole damak yarıklı bebeklerde bu oranın yüzde 30’a yaklaştığını ve başka yerlerde de sorun olma olasılığının daha yüksek olabildiğini ifade etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bebeklerdeki-dudak-damak-yariklarinin-gorulme-sikligi-sasirtiyor-2670444
En sık kalp damar yapısal rahatsızlıklarının görüldüğünü belirten Prof. Dr. Hakan Ağır, genetik konsültasyonun bu nedenle çok önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hakan Ağır, anne veya babadan herhangi birisinde DDY(dudak damak yarıkları) varsa, DDY lı bir bebeğin tekrar dünyaya gelme olasılığının yüzde 2-5 arasında olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Hakan Ağır, ‘’Eğer ikinci bir DDY’lı varsa üçüncüsünün dudak yarıklı gelmesi şansı yüzde 10-14 tür. Damak yarığı için bu risk yüzde 8’dir. Damak yarıklı çocuklarda yüzde 5 ile yüzde 15 arasında dirençli konuşma bozukluğunun düzelmesi için ameliyat yapılmaktadır. Sıklıkla genizden yani boğazın gerisinden doku damağa eklenir veya yanlardan arkaya taşınır. Bu ameliyat hastanın probleminin ciddiyeti ve konuşma terapisine yanıtına göre 4. 5-6 yaş arası yapılmaktadır’’ şeklinde açıklamalarda bulundu. Anlaşılacağı üzere Dudak Damak Yarıklarının sanıldığı kadar az görülmediğinin altını çizen Prof. Dr. Hakan Ağır, her yıl ülkemizde bu soruna sahip 1500 ile 2500 bebeğin dünyaya geldiğinin tahmin edildiğini ve dolayısı ile çok nadir bir durum olmadığını anlattı. “En fazla görünen tek taraflı dudak damak yarıkları” Prof. Dr. Hakan Ağır, ‘’Tarafımızca yapılan bir ön çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye’deki oran daha önce ki çalışmalarda belirtilenle paraleldir. Görülme sıklığı her 700 ile 1000 canlı doğumdan birdir. Görülme sıklığı en fazla olanı tek taraflı dudak damak yarıklarıdır. Onu Damak yarıkları takip eder. Yarık küçük dil, çatallı küçük dil diye tabir edilen yarık aslında en sık görülen tiptir ve toplumda sağlıklı bireylerde yüzde 1-2 oranında görülebilir. Bunların çok önemli kısmı fark edilmez ve bir soruna da yol açmaz. Bebekte çatallı küçük dil fark edildiğinde mutlaka dudak damak yarık cerrahı bebeği görmelidir. Aksi takdirde konuşma sorunu olmadığı sürece kapatılmaları gerekmez’’ dedi. Dudak Damak Yarıklarının en sık görülen yüz bölgesi doğumsal problemlerinden olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hakan Ağır, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre hesaplandığında her yıl ülkemizde 1500 ile 2000 arası dudak damaklı bebeğin dünyaya geldiğinin tahmin edildiğini belirtti. “Gebelik öncesi takibin ve doğum sonrası kontrollerin önemi” Gebelik döneminde yapılan rutin ultrason incelemelerde damaktaki yarıkları görmenin ve tanımlamanın çok zor olduğunun altını çizen Prof. Dr. Hakan Ağır, dudaktaki yarıklarda ise yarık geniş ve özellikle iki taraflı ise yüzün ultrasonda görülmesi durumunda tanımlanabildiğine dikkat çekti. USG de ana rahmindeki bebeğin yüz pozisyonunun da önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hakan Ağır, rahme yaslanarak gizlenen yüzlerde yarıkların görülemeyeceğini, diğer yandan rahme yaslanarak şekli değişebilen yüzde yarıkların tanımlanmasının yine çok zor olabileceğini belirtti. Bu konuda ultrasonu yapan doğum uzmanının bilgi beceri ve deneyimi kullandığı cihazın gelişmişliği kadar önemlidir. Doğum sonrası ilk 24-72 saat içerisinde bebeğinizi değerlendiren cerrahın gerekli görürse diğer konsültasyonları isteyebileceğini de hatırlatan Prof. Dr. Hakan Ağır, örneğin daha detaylı bir pediatri değerlendirmesinin, diğer uzuvlarda örneğin ellerde ayaklarda veya başka organlarda doğumsal ek anomaliler olması halinde ilgili alan uzmanlarından da konsültasyon istenebileceğini sözlerine ekledi. Prof. Dr. Hakan Ağır, örneğin damak yarıklı bebeklerde kalp ve büyük damarlardaki doğumsal anomali riski nedeni ile pediatrik kardiyolojiden konsültasyon istenebileceğini, yine ileriye dönük hasta takip ve tedavi başarısı açısından doğum sonrası ilk 2-3 hafta içerisinde ilgili ortodontistin görmesinin doğru olacağının da altını çizdi. “Dudak damak yarıklı bebeklerin takibi ve tedavisi” Dudak Damak Yarıklı bebeklerin tedavisinin bir takım işi olduğunu ve bu takımın kaptanının plastik cerrahi uzmanı olduğundan bahseden Prof. Dr. Hakan Ağır, plastik cerrahın bu konuda yeterli ve gerekli eğitimi almış, beceriyi kazanmış olmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hakan Ağır, takımın diğer önemli üyelerinin; ortodontist, konuşma terapisti, çocuk diş hekimi, çocuk doktoru, KBB uzmanı, bunun yanı sıra sosyal hizmetler uzmanları, genetik uzmanı ve ağız cerrahı olduğunu belirterek sözlerini noktaladı.
6,600
Hemoroitte ameliyat en son çare
Hastaların yüzde 90’ı ameliyatsız tedavi ediliyor
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hemoroitte-ameliyat-en-son-care-190691
Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30’undan fazlasını etkileyen ve halk arasında “basur” olarak bilinen hemoroit hastaları yüzde 90’ı ameliyatsız yöntemlerle tedavi ediliyor. İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, hemoroidin, anal kanalın üst kısmında genişlemiş damar yumakları olduğunu ifade etti. İç ve dış olmak üzere ikiye ayrılan hemoroitlerde iç hemoroidin en belirgin bulgusunun kanama olduğunu belirten Gümürdülü, büyük abdest öncesi veya sonrası açık kırmızı renkli kanın en tipik belirti olduğunu vurguladı. Gümürdülü, akut tomboz (damar içinde oluşan kan pıhtısı) ile gelişen şiddetli ağrının da dış hemoroidin en önemli bulgusu olduğunu kaydetti. Tek çare ameliyat değil Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, toplumda, bu hastalığın tek tedavisinin ameliyat olduğu gibi yanlış bir düşünce oluştuğunu ifade ederek, hemoroit hastalarının sadece yüzde 10’luk kısmının ameliyatla tedavi edildiğine dikkat çekti. Gümürdülü, şunları kaydetti: 4'üncü derece hemoroitlerde en son çare ameliyattır. Hastalarımız ve toplumumuz hemoroit hastalığının tek çaresinin ameliyat olduğu gibi yanlış bir kanı içerisinde. Hemoroidin çoğunluğu ilaçla tedavi edilirken, elastik bant ligasyonu, infrared (lazer) gibi tedavi yöntemleri ile hemoroit hastalarının yüzde 90’ı ameliyatsız tedavi edilebiliyor. Ameliyatsız, ağrısız yöntem 1, 2 ve 3. derece iç hemoroitlerin tedavisinde elastik bant ligasyonunun ağrısız bir şekilde uygulandığının altını çizen Gümürdülü, Hastanede yatmayı gerektirmeyen elastik bant ligasyonu ile dışarı çıkan hemoroit vakumla çekilerek, özel bir lastik bantla eski yerine gelmesi sağlanıyor. Bant 5-7 günde düşüyor ve bu sayede hemoroidin dışarı çıkması engelleniyor diye konuştu. Lazer tedavisi olarak bilinen infrared koagülasyonun (IRC) 1 ve 2. derece hemoroitlerin tedavisinde uygulandığını belirten Gümürdülü, lokal anestezi altında uygulanan bu yöntemde hemoroitlere ortalama 1-2 saniye boyunca üç kez infrared ışını verildiğini, nadiren de 2. seans gerektirdiğini söyledi. Gümürdülü, infrared yönteminin 10 dakika gibi kısa bir sürede uygulandığını, ağrısız olduğunu ve kesik veya dikiş olmadığı için hastaların hemen işlerine dönebildiğini ifade etti. Beslenme çok önemli Ameliyatsız tedavi yöntemlerinin; hastanın iyileşme süreci, hastanede kalma süresi ve hasta konforu açısından önemli olduğunu vurgulayan İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, Ancak tedaviye ek olarak hastalarımızın beslenme alışkanları çok önemli. Hastalarımız günde 2-2.5 litre su içerek yumuşak gaita oluşumu ve düzenli bağırsak hareketini sağlamalı, yüksek lifli diyet uygulayıp, kabızlıktan kaçınmalıdır dedi.
2,967
Sağlık Bakanı Koca: Aşılamada rekor geldi
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüsle mücadele kapsamında son 24 saat içinde toplam 597 bin 647 doz aşı yapıldığını duyurdu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-asilamada-rekor-geldi-2785026
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aşılamada yeni bir rekor kırıldığını açıkladı. Bakan Koca gün içinde yaptığı ilk paylaşımda 500 bininci doz aşı az önce yapıldı. Günlük doz sayısında ileriki saatlerde yeni bir rekora ulaşacağız demişti. Fahrettin Koca, resmi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “500 bininci doz aşı az önce yapıldı. Günlük doz sayısında ileriki saatlerde yeni bir rekora ulaşacağız. Çalışanlarımız iş başında. Günlük kapasitemiz bu dozun 3 katından fazla. Hadi bakalım: Bugünkü aşı toplam kaç doza ulaşacak? Öte taraftan maçın sonucu ne olacak?” ifadelerini kullanmıştı. GÜNLÜK AŞILAMADA REKOR GELDİ Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, gece yarısı yeni bir paylaşım daha yaparak Kovid-19 aşı uygulamasında rekor kırıldığını söyledi. Koca, Saat 23.59. Son 24 saat içinde toplam 597.647 doz aşı yapıldı. Bu vakte kadar çalışan arkadaşlarımıza, aşı randevusunu aksatmayan vatandaşlarımıza binlerce teşekkür! Aşı, fedakârlık, planlama: Hepsi var, sorun yok! mesajını paylaştı. AŞI SAYISI 33 MİLYONA DAYANDI Türkiye, dünyada en çok Kovid-19 aşısı yaptıran ülkeler sıralamasında ilk 10'da bulunuyor. Koronavirüsle mücadelede son 24 saat içinde yapılan birinci ve ikinci doz aşı sayısı 578 bin 762'ye ulaştı. Kovid-19'la mücadelede uygulanan birinci ve ikinci doz aşı miktarı son 24 saatte 578 bin 762 arttı. Türkiye'de bugüne kadar 32 milyon 792 bin 871 doz Kovid-19 aşısı yapıldı. 19 milyon 216 bin 994 kişiye ilk doz, 13 milyon 575 bin 877 kişiye de ikinci doz aşılar uygulandı. İlgili Haberler 11 Haziran 2021 koronavirüs tablosu açıklandı
293
Son dakika! Bakan Koca’dan “aşı karşıtı” eleştirilerine cevap: En son bize yakıştırılabilir
Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Aşı karşıtlığının mantıklı hiçbir yanı yoktur. Bizim de aşıya karşı olmak gibi bir durumumuz asla söz konusu olamaz." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-fahrettin-koca-asi-karsitligi-konusu-en-son-bize-yakistirilabilir-2909832
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Son günlerde yaptığınız COVID-19 açıklaması ile aşı karşıtı olduğunuza yönelik eleştiriler oldu. Bu konuda ne söylemek istersiniz? sorusuna Koca, Aşı karşıtlığı konusu en son bize yakıştırılabilir cevabını verdi. AŞI KARŞITLIĞININ MANTIKLI HİÇBİR YANI YOKTUR Koca, Türkiye'nin, bağışıklama programında bulunan çocukluk çağı aşılaması oranının yüzde 95'in üzerinde olduğuna dikkati çekti. Bakanlığıyla ilgili konularda tüm süreçlerin ilgili bilim kurullarıyla birlikte yürütüldüğünü ifade eden Bakan Koca, Dolayısıyla bizim bilime, akla, mantığa karşı olmamız söz konusu dahi olamaz. Aşı karşıtlığının mantıklı hiçbir yanı yoktur. Bizim de aşıya karşı olmak gibi bir durumumuz asla söz konusu olamaz diye konuştu. Bazı açıklamalarının, hekim ve bilim insanlarına yönelik olduğuna dair yorumlar yapıldığını, onları hedef göstermekle itham edildiğini dile getiren Koca, sözlerine şöyle devam etti: Açıklamamdan böyle bir sonuç çıkarılması kesinlikle mümkün değil. Bu açıklamalar, hekimlerimizin önlüğünün beyazına leke gelmemesi ve onları muhafaza etmek adına yapılmış açıklamalardı. Dolayısıyla çocukluk çağı aşı programı konusunda tüm vatandaşlarımız son derece hassasiyetle hareket etmeli ve çocukluk çağı aşılarının yaptırılmasını temin etmeli, aşı programındaki aşılarından eksikleri olan çocuklarımızın aşılarını özenle yaptırmalılar. İlgili Haberler Yeniden aşılama olacak mı? Bakan Koca’dan 'Eris varyantı' açıklaması! Kapanma olacak mı? Bakan Koca'dan rahatlatan açıklama: Tedbirler asla uygulanmayacak Bir gazetecinin, Gelecek yıllarda mevsimsel grip aşılarının COVID-19'a karşı da koruyucu hale gelmesi mümkün mü? sorusuna Koca, şu cevabı verdi: Grip aşısı için, kendisine aşı tanımlanmış herkes mevsimsel grip aşılarını yaptırmalı. COVID-19 mevsimsel hale geldiğinde, belki grip aşısındaki mevsimsel suşlara ilave edilerek mevsimsel grip aşısı şekline dönebilir. Mevsimsel hale gelmesi önümüzdeki süreçte gerçekleşebilir. Dolayısıyla bu anlamda bir endişemiz yok. Bakın aşılama konusundaki hassasiyetimi çocukluk çağı aşıları ve grip aşıları üzerinde ısrarla gündeme getiriyorum. Bu söylemler aşı karşıtlığı ile örtüşebilir mi? ŞEHİRLERİMİZDE ŞEHİR HASTANESİ YAPMAK ÜZERE BİR PLANLAMA YAPILDI Koca, şehir hastanelerine ilişkin son durumun sorulması üzerine, Gaziantep Şehir Hastanesinin hasta kabulüne başladığını anımsattı. Böylelikle 22'nci şehir hastanesinin açılmış olduğunu aktaran Koca, bir iki hafta içerisinde İzmir Şehir Hastanesinin de hasta kabulüne başlayacağını bildirdi. Bakan Koca, Bütün büyük şehirlerimizde şehir hastanesi yapmak üzere bir planlama yapıldı. Kimisinin projesi tamamlanırken kimisinin de yapımı devam ediyor. İnşaatı devam edenlerle birlikte toplam 37'ye yakın şehir hastanemiz tamamlanmış olacak. dedi.
1,175
Her gün bir bardak bin derde deva: Yorgunluğu bitiriyor, kan kaybını önlüyor, kanserle savaşıyor...
Kültürümüzde turşunun ayrı bir yeri var. Neredeyse her yemeğin yanına yakışan hatta bazı yörelerde kavurması bile yapılan turşu Türk sofralarının sağlıklı yan besinlerinden biri. İçeriğindeki probiyotikler sayesinde bağışıklık sistemini koruyan ve hastalıklara karşı direnç geliştiren turşunun faydaları saymakla bitmiyor. Son araştırmalar ise turşu suyunun bilinenden çok daha fazla soruna iyi geldiğini gösteriyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/her-gun-bir-bardak-bin-derde-deva-2846728
Birçok türü olan ve son dönemde farklı meyvelerle de çeşitlendirilen turşu hem lezzetli hem de sağlıklı bir garnitür. Turşunun suyu da kendisi kadar faydalı. Uzmanlar, düzenli turşu tüketiminin aşırıya kaçılmadığı takdirde bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve özellikle de gribal enfeksiyonlara karşı kalkan oluşturduğunu belirtiyor. Kabızlıktan kansere kadar birçok sağlık sorununa ilaç olan turşunun akıl almaz faydalarını sıralıyoruz. KİLO KAYBETMENİZE YARDIMCI OLUYOR Japonya'da yapılan bir araştırmaya göre günlük düzenli olarak tüketilen turşu sayesinde kilo vermek kolaylaşıyor. Özellikle sirkeyle yapılan turşularda bu durum daha etkili oluyor. İçeriğinde bulunan antioksidan ve probiyotikler kilo verme hızını arttırıyor. KAN KAYBINI ÖNLÜYOR K vitamini kanın pıhtılaşmasından sorumludur. Bu vitaminde eksiklik var ise küçük bir yara bile çok fazla kan kaybına neden olabiliyor. Ancak turşu tüketimi bu noktada devreye giriyor. En sağlıklı besinlerden olan turşu yüksek K vitamini ile kanın normal formunda kalmasını sağlıyor. YORGUNUĞU ORTADAN KALDIRIYOR Turşu zengin içeriğiyle yorgunluğa karşı da oldukça etkin bir rol üstleniyor. Özellikle akşam eve geldiğinizde kendinizi yorgun hissediyorsanız bir bardak turşu suyu yanında 1-2 tane turşu yemenin yorgunluğunuza ne kadar iyi geldiğini görebilirsiniz. KRAMP VE KAS SPAZMINI YOK EDİYOR Başka bir araştırma da turşu ve suyunun tüketilmesinin sporcularda kas spazmlarını azalttığını gösteriyor. Önemli bir güne hazırlanıyorsanız veya kramp girmesinden korkuyorsanız hangi çeşidinden olduğunun bir önemi olmadan tükettiğiniz birkaç turşu bu durumu ortadan kaldırabilir. GRİP VE ÜST SOLUNUM YOLU HASTALIKLARINI ÖNLÜYOR Turşu, krampları önlemenin yanı sıra antioksidanlar, C ve E vitaminleri açısından oldukça zengindir. Cosmopolitan dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre turşu, gerçek bir vitamin kokteyli ve güçlü bir bağışıklık düzenleyicidir. Ayrıca soğuk algınlığına ve gribe karşı bağışıklığın korunmasında en etkili besindir. İlgili Haberler Ağrısız, stressiz ve kilosuz yaşayanların kesin sırrı: Günde sadece 10 dakika uygulamak pamuk gibi yapıyor! Uzmanların şoke eden son araştırması: Yeni baba olan erkeklerin beyni küçülüyor! 100 yıllık yöntemle bel ağrısından, Macar formülüyle sivilcelerden kurtulun: İşte daha önce hiç duymadığınız en faydalı bilgiler Estetik merkezlerine kepenk indirtecek bu yağlar cildinizi bebek gibi yapıyor: İşte her derde deva doğal yağlar ADET DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKAN İŞTAHI ARTIŞINI KESİYOR Kadınların adet dönemlerinde iştahlarının artması fizyolojik bir durumdur. Uzmanlar bu dönemde tüketilen turşu ve turşu suyunun asiditesi nedeniyle iştahı kestiğini ve şekerle dolu bir enerji içeceğinden çok daha faydalı olduğunu belirtiyor. Ayrıca, düzenli turşu tüketmek adet dönemlerindeki şişkinliği de ortadan kaldırıyor. KARIŞIK TURŞU TARİFİ Yarım kilo biber 2 adet havuç 1 kilo salatalık turşusu Yarım adet beyaz lahana 2 adet kapya biber 1 kilo yeşil domates 3 diiş sarımsak 1 maydanoz 1 tatlı kaşığı imon tuzu 4 su bardağı sirke 1 silme yemek kaşığı tuz YAPILIŞI: Sebzeleri iyice yıkayın. Genişçe bir kaba domatesleri, havuçları kırmızı biberleri doğrayın. Biberler, ve salatalıkları orta boyutta doğrayın. Sarımsakları soyun ve üstlerine irice doğrayarak serpiştirin. Malzemelerin üstünü geçecek kadar su doldurun ve içine 2 bardak sirke ilave edin ve 1 saat sebzeleri sirkeli suda bekletin. Sonrasında sterilize ettiğiniz kavanozlara sirkeli suda beklettiğiniz sebzeleri bastırarak yerleştirin. Sirkeyi, suyu ve tuzu karıştırın ve kavanoza doldurduğunuz sebzelerin üstüne dökün. Kavanozun en üstüne maydanozları velimon tuzunu ekleyin. Kavanozların kapaklarını sıkı sıkı kapatın ve yaklaşık 3 hafta güneş görmeyen bir yerde saklayın. TURŞUNUN BESİN DEĞERİ 1 Porsiyon Karışık Sebze Turşusu 38 kaloridir. 1 posiyon turşunun içeriğinde ise; 5. 36 mg Karbonhidrat, 2. 83 mg Protein, 0. 31 mg yağ, 3. 77 mg lif, 330 mg Sodyum, 242 mg potasyum, 28 mg Kalsiyum, 410 ui A Vitamini, 42 mg C Vitamini, ve Demir bulunuyor.
5,506
Dondurulmuş gıdaları buzdolabında çözdürün
​Sağlık Bakanlığı, akut bağırsak enfeksiyonlardan korunmak için dondurulmuş gıdaların oda ısısında bekletilerek çözülmemesi gerektiğini belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dondurulmus-gidalari-buzdolabinda-cozdurun-2654720
Sağlık Bakanlığı gıda zehirlenmesiyle ilgili bir bilgilendirme açıklaması yayınladı. Açıklamada, birçok farklı mikroorganizmanın, zararlı toksinlerin ya da kimyasalların, yiyecekleri kirletebileceği ve gıda kaynaklı hastalıklara sebep olabileceği uyarısında bulunuldu. Öte yandan “Gıda zehirlenmesi” olarak da bilinen bu hastalıklara neden olan 250'den fazla etken olduğu kaydedildi. Gıda zehirlenmesinin sık görülen belirtilerinin, bulantı, kusma, mide krampları ve ishal olduğu belirtilen açıklamada, üç günden fazla süren ishal, ateş ve ağız kuruluğu gibi şikayetler olduğunda mutlaka hastaneye başvurulması gerektiği belirtilerek, “Çoğu zaman hastalar tıbbi tedavi olmadan iyileşirken, risk grubu olanlarda bulgular şiddetli olabilir. Risk grupları; hamile kadınlar, küçük çocuklar ve yaşlılardır” ifadeleri kullanıldı. Bakterilerin 32 ile 43 derece sıcaklıkta daha hızlı çoğaldığı bilgisinin verildiği yazıda, yaz aylarında dışarıdaki yiyecekleri hazırlamanın ve güvenli şekilde taşınmasını sağlamanın zorlaştığı kaydedildi. Tatil bölgelerinde artan nüfus, açık havada kalabalık katılımlı piknik, düğün, mevlit yemeği gibi organizasyonlar nedeniyle yaz aylarında artış gösteren gıda kaynaklı Akut Bağırsak Enfeksiyonlardan korunmak için ise yapılması gerekenler Bakanlık tarafından şu şekilde sıralandı: “Gıdalar güvenli içme suyu ile hazırlanmalıdır. Zorunlu hallerde kullanılacak su 10 dakika kaynatılmalıdır. Yemek hazırlamadan önce, yemek yemeden önce ve sonra eller yıkanmalıdır. Özellikle kırmızı et, tavuk, balık, yumurta gibi pişmemiş gıdalara temas ettikten sonra veya bozulmuş gıda ve çöplere dokunduktan sonra eller sabun ve bol su ile yıkanmalıdır. Eller tek kullanımlık kağıt havlu veya temiz bir havlu ile kurulanmalıdır. Çapraz bulaşın engellenmesi için et, tavuk, balık gibi çiğ yiyecekler diğer gıdalara temas etmemelidir. Alışveriş sepetinde ve buzdolabında bu gıdalar diğer yiyeceklerden ayrı tutulmalıdır. Farklı gıda maddelerini doğrarken (sebzeler ve et) her seferinde ya farklı kesme tahtaları ve bıçak kullanmalı ya da her kullanımdan önce aletler tekrar yıkanmalıdır. Gıdalar yeterince uzun süre ve yüksek ısıda pişirildiğinde gıda güvenliği sağlanmış olacaktır. Özellikle tavuk, et, balık gibi yiyecekler uygun ısıda iyice pişirildikten sonra; pişmiş yemekler ise en az 70 derece ısıda ve yenilecek miktarda ısıtılarak tüketilmelidir. Yeni pişmiş ve tekrar ısıtılan yemekler, oda ısısında iki saatten fazla bekletilmemelidir. Dış ortam ısısı arttığında bu süre bir saat olmalıdır. Soğuk tüketilmesi gereken yiyecekler, uygun kaplarda korunmalı ve taşınmalıdır. Dondurulmuş gıdalar oda ısısında bekletilerek değil buzdolabında çözdürülmelidir. Dondurulmuş gıdalar çözüldükten sonra tekrar dondurulmamalıdır.”
5,349
'Hastane hastanın haklarını gözetmeli'
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ayaktan Hasta Hizmetleri ve Hasta Hakları Sorumlusu Ceyhun Gökalp, "Hasta hakları ve sorumlulukları konusunda farkındalık oluşturmak için her yıl 26 Ekim’de Hasta Hakları Günü kutlanıyor. Birey hasta yasal haklarını bilmeli, sağlık kuruluşları da hastayla çalışanlar arasında köprü görevi görecek birimler kurmalı. Hastane hastanın haklarını gözetmeli" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hastane-hastanin-haklarini-gozetmeli-2672461
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ayaktan Hasta Hizmetleri Sorumlusu Ceyhun Gökalp, Türkiye'de 1998'den bu yana kabul edilen 26 Ekim Hasta Hakları Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Hasta haklarını bilmenin hem hasta hem de sağlık kurumlarındaki pek çok olası sorunu çözmenin ilk basamağı olduğunu kaydeden Ceyhun Gökalp, konuyla ilgili bilincin her geçen yıl artığını bildirdi. Bünyesinde dört hastaneyi barındıran, Türkiye'nin en fazla branş sayısına sahip hastanelerinden Medipol Mega Üniversite Hastanesi Hasta Hakları Birimi'nin hastaların yanında olduğunu açıklayan Gökalp, Günde ortalama 120 yatan hastayı ziyaret ediyoruz. Hastalarımızın hizmet aldığı süreçte yaşadıkları olumlu ya da olumsuz deneyimlerini hastane yönetimiyle paylaştıkları köprü görevini üstlendik. Mağduriyet noktasında da hastalarımızın sıkıntılarını gideren, şikâyetlerini memnuniyete döndürmeye çalışan, ilgililere rapor eden ve konu çözümlenene kadar geçen süreci takip eden, hızlandırıp hastalarımıza geri dönüş yapmakla vazifeli birimiz dedi. Hasta haklarının yasa ve yönetmeliklerle belirlendiğini açıklayan Gökalp, Bu konuda misafirlerimizin de sağlık kuruluşunun da sorumluluğu var. Hastalarımız haklarını bilmeli, hastane de hastanın haklarını gözetmeli. Örneğin, misafirlerimizin hekim seçme hakları bulunmaktadır. Aynı şekilde hastalarımızın kişisel verilerini korumaları için kurum olarak biz bir sorumluluk altındayız. Hastalarımızın mahremiyetine önem göstermek zorundayız ve bu konuda hata yapmamak durumundayız. Örneğin hastanın burada yaptırmış olduğu bir tetkik sonucunu birinci dereceden yakını bile olsa kendisi dışında hiç kimseye vermememiz gerekiyor ifadelerini kullandı. Mağduriyet yaşayan nereye başvurmalı? Gökalp, Hasta haklarına gelen mağduriyet ya da şikayet bildirimleri birden fazla kanal ile bize ulaşıyor. Örneğin, bizzat müracaat edip bildirimlerini sözlü şekilde paylaşabilir, mail yoluyla iletebilir, web sitemiz üzerinden mesaj atabilir, telefon ile bize ulaşılabilir. Bunlara ilave olarak resmi kanallardan Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi (SABİM), Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), İl Sağlık Müdürlüğü, İlçe Sağlık Müdürlüğü üzerinden şikayetlerini paylaşabilirler. Bir de yakın zamanda hayata geçirilen bunların hepsinin ortak bir platformda buluşturulduğu, Sağlık Bakanlığına bağlı İŞBİTİR diye bir sistem var. Bu sistem üzerinden de bildirimlerini paylaşabilirler. Bizler de hepsini en hızlı haliyle araştırıp sonuçlandırarak hastalarımıza geri dönüşler yapıyor, akabinde de konuları yönetimimize rapor ediyoruz şeklinde konuştu. Sağlıkta şiddet hak değil Öte yandan sağlık sektöründeki şiddete de değinen Gökalp, bunun hak olmadığını belirterek sözlerini şöyle noktaladı: Bir sağlık sorunumuz var ki derman bulmaya, sıkıntılarımızdan kurtulmaya gelmişiz. Sebep her ne olursa olsun olumsuz diyalogların ya da taşkınlıkların olmaması her iki tarafın da sorumluluğunda olan bir konudur ve tek taraflı değildir. Bu sadece hastalarımıza ait bir durum olmadığı gibi, idari ve tıbbi kadrolar olmak üzere tüm çalışanların üst düzey hassasiyeti sergilemesi gereken bir konudur.
2,071
Bilim insanlarından çarpıcı araştırma! Korona anne adaylarını depresyona itiyor
Japonya’da Kovid-19’un anne adayları üzerindeki etkisi üzerine yapılan bir araştırma dünyada ses getirdi. Araştırmaya göre Kovid-19, her üç anne adayından birini depresyona sürüklüyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/korona-anne-adaylarini-depresyona-itiyor-2802454
Japonya'da yapılan bir araştırma, her 3 hamile kadından birinin Kovid-19 salgınının uzun süreli etkileri nedeniyle depresyon ve benzeri mental hastalıklarla karşı karşıya kalabileceğini ortaya koydu. Hayatın birçok alanında köklü değişimlere neden olan Kovid-19 salgınının bir etkisi daha ortaya çıktı. Japonya'daki Kindai Üniversitesi Doğu Tıbbı Araştırma Enstitüsü tarafından 1.022 hamile kadının katıldığı araştırma, her 3 anne adayından birinin Kovid-19 salgının uzun süreli etkileri nedeniyle psikolojik sorunlarla yüz yüze gelebileceğini ortaya koydu. 3 KAT ARTI Düzenlenen çevrimiçi anketin sonuçlarını, zihinsel sağlık durumunu mercek altına alan ve küresel bir ölçeğe göre değerlendiren uzmanlar, deneklerin yüzde 37. 7'sine tekabül eden 385 kişide anksiyete ve depresyon benzeri bulgular ortaya çıktığını kaydetti. Geçtiğimiz yılın Eylül ayında Yokohama Şehir Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen benzer bir çalışmada yüzde 13. 2 olarak belirlenen hamile kadınların depresyon riskinin neredeyse 3 kat artması endişeye neden oldu. Uzmanlar hamilelik sırasındaki psikolojik sıkıntıların anne kadar bebeğin sağlığını da etkilediğine dikkat çekti. MUHTEMEL NEDEN İZOLASYON HİSSİ Uzmanlar, anne adaylarını depresyona iten Kovid-19 kaynaklı nedenlerin henüz kesin olarak bilinmediğinin altını çizdi. Buna rağmen hamile kadınlara yönelik birçok etkinliğin salgın riski nedeniyle iptal edilmesinin anne adaylarının izolasyon altında hissetmelerine neden olduğu belirtildi. Bunun anne adaylarının psikolojileri üzerinden olumsuz sonuçları olduğu vurgulandı.
7,439
Gizemli uyku salgını korkutuyor
Kazakistan'ın Kalaçi kasabasındaki gizemli uyku salgını yeni bir dalgayla kasabada yeniden yayılmaya başladı. İnsanların aniden uyuya kaldığı ve uyandıralamadığı sebebi ise bilinmeyen salgın yüzünden halk kasabayı terk ediyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gizemli-uyku-salgini-korkutuyor-55906
İnsanların durup dururken uyuya kaldığı ve günlerce uyanmadığı bir uyku salgını yaşanan Kazakistan'ın Kalaçi kasabasında, salgının dokuzuncu dalgasının başladığı açıklandı. Uyku hastalığının görüldüğü insanlarda başka hastalıkların da tespit edildiği belirtilirken, buna sebep olabilecek olduğu tahmin edilen radon gazı, radyasyon, karbon monoksit zehirlenmesi gibi ihtimallerin elendiği belirtiliyor. Russia Today'de yer alan habere göre Sergey Kulagin isimli bir yerel yetkili salgından etkilenenlerin sayısının 120'ye ulaştığı kasabadaki 218 aileden 34'ünün kasabayı terk ettiğini, 124'ünün de gitmeyi planladığını açıkladı. Mart 2013'de başlayan salgında uyuyan insanlar uyandırılmaları denense de uyanamazken, uyuyan kişiler üzerlerinde büyük bir ağırlık hissettiklerini ve başlarının döndüğünü söylüyor.
3,225
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan'dan antikor açıklaması
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Farkında olmadan hastalığı geçirenleri de hesaba kattığımızda, yani yaklaşık olarak çok genel bir rakamla 15 milyon vatandaşın bir şekilde korona virüs antikoru oluşturmaya başladığını ve oluşturduğunu söylemek mümkün" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-kurulu-uyesi-prof-dr-ilhandan-antikor-aciklamasi-2778345
İngiltere’de oluşan sürü bağışıklığının çok büyük oranla yapılan aşılama ile sağlandığını belirten Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye’de de sırası gelen vatandaşların hiç vakit kaybetmeden aşılarını olmaları gerektiğini söyledi. Prof. Dr. İlhan, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Geldiğimiz zaman itibarıyla yaklaşık 4 milyon vatandaşımız korona virüs tanısı aldı. Yaklaşık 8 milyon vatandaşımız da ikinci doz aşıyı oldu. Yani yaklaşık 12 milyon kişinin bir şekilde virüsle karşılaştığını, antikor oluşturduğunu söylemek mümkün. Ama tabii bunun öncesinde biliyorsunuz ki bir TÜİK çalışması yapılmıştı, farkında olmadan hastalığı geçirenleri de hesaba kattığımızda yani yaklaşık olarak çok genel bir rakamla 15 milyon vatandaşın bir şekilde korona virüs antikoru oluşturmaya başladığını ve oluşturduğunu söylemek mümkün. Tabii aşının da artmasıyla bu rakam çok hızlı bir şekilde yukarı doğru gidecektir. Kabaca baktığımızda ülkemizin 60 milyonluk bir aşılama hedefi olduğunu kabul etsek, 4’te birine ulaşmış, hatta bunu geçmiş durumdayız. Bu önümüzdeki zaman içerisinde özellikle de yurt dışından gelecek aşıların da temini ile birlikte hızlanacak. Bakan bey haziran sonu için bir 40 yaş hedefinden bahsediyor, 40 yaş üzerinin aşılanması, tabii özellikle hastalandığında da vefat eden bu grubumuz. Onun sonunda da yaz sonuna kadar 20 yaş üzeri tüm bireylerimizin aşılanması ile beraber çok daha iyi yerlere gidebileceğimizi söylemek mümkün” ifadelerini kullandı. “YAPMAMIZ GEREKEN SIRAMIZ GELDİĞİNDE AŞIMIZI OLMAK” Vatandaşların aşılarını olduktan sonra da sanki olmamış gibi kendilerini korumaya devam etmeleri gerektiğinin altını çizen Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, “Virüsün kaynağı insan olduğundan çok kolaylıkla hava yoluyla bulaşabildiğini düşündüğümüzde yine bizim davranışlarımızdan çok etkilenecek. Zira görüyoruz ki tek doz aşı oldukları halde hastalık bulaşanlar söz konusu. Çift doz oldukları halde bulaşanlar söz konusu. Ama Allah’tan ki büyük çoğunluğu hastalığı daha hafif geçiriyorlar. O nedenle şu an 83 milyon olarak hepimizin yapması gereken sıramız geldiğinde aşımızı olmak. Aşı olsak da olmasak da maske, mesafe ve fiziksel temizliğe dikkat etmek. Bazen büyüklerimizde şuna şahit oluyorum; 65 yaş üzeri vatandaşlarımız, ‘ben 2 doz aşımı oldum, üzerinden 2 hafta geçti, gezmeye gidebilirim’ yaklaşımlarını sergiliyoruz. Evet evde kalmaktan çok yoruldular, sıkıldılar, haklılar ama şu an halihazırda yine en riskli grubun onlar olduğunu bir kez daha belirtmek gerekiyor. Hepimizin bu süreçte kademeli olarak yapılacak yaklaşımlar ile beraber daha iyiye doğru gideceğine inanmamız ve sürece alışmamız gerekiyor” şeklinde konuştu. “VAKALAR İÇERİSİNDE 65 YAŞ ÜZERİ VATANDAŞLARIN ORANI YÜZDE 50 AZALMIŞ” 65 yaş üzeri vatandaşlarda aktif aşılamanın çok etkili olduğunu ve sonuçlarının alınmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. İlhan, “Şimdi 3 aylık süreye baktığımızda 1 Ocak itibarıyla vakalar içerisinde 65 yaş üzeri vatandaşların oranı yüzde 17.7 iken, şimdi yüzde 8.2 yani yüzde 50 azalmış. Yarı yarıya azalmış 3 aylık süre içerisinde. Aşıya da 15 Ocak’ta başladığımızı düşündüğümüzde bu rakamın çok daha yukarı gideceğini söylemek aşikâr. Bu nedenle mutlaka çok ivedilikle sırası gereken vatandaşların aşılarını olmaları gerekiyor. Şu anda 65 yaş üzerindeki vatandaşlarımız ister telefonla, ister giderek, isterse de elektronik sistemler üzerinden aşı randevularını alırlarsa, gelemeyecek vatandaşlara devlet gidip evlerinde de yapılabiliyor. Örneğin çok kırsalda yaşıyorlarsa, evinden hareketliliği söz konusu değilse” diye konuştu.
3,691
Koca: Hüzün kapımızı çalmadan tedbirimizi alalım
Sağlık Bakanı Koca, 16 günde annesi, babası ve ablasını Kovid-19'dan, diğer ablasını da kanserden kaybeden ve Kovid-19'u yenen Akcurun İlkokulu Müdürü Alkan'ın mesajını paylaşarak "Hüzün kapımızı çalmadan tedbirimizi alalım" uyarısında bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koca-huzun-kapimizi-calmadan-tedbirimizi-alalim-2762137
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından, Hatay'da 16 günde annesi, babası ve ablasını Kovid-19'dan, diğer ablasını da kanserden kaybeden ve Kovid-19'u yenen Akcurun İlkokulu Müdürü Cevdet Alkan'ın mesajını paylaştı. Paylaşımında, Hüzün kapımızı çalmadan tedbirimizi alalım. ifadelerini kullanan Koca, Alkan'ın koronavirüsü yenmenin buruk sevincini yaşadığını belirtti. Koca, Alkan'ın Anneme son vedayı edemedim. başlıklı mesajındaki, Bu hastalığı önemseyin. Kendinizi, sevdiklerini korumak adına, gerekli tedbirleri alın. Bana, aileme bir şey olmaz düşüncesiyle hareket etmeyin. Size bir şey olmayabilir ancak yanına girip çıktığınız anne ve babanızın ağır bir hastalık geçirmesine hatta ölümüne sebep olabilirsiniz. Bunun pişmanlığını ömür boyu yaşayabilirsiniz. ifadelerine yer verdi.
658
Saçları bakımsız gösteren kepeklerden kurtulmak sanıldığı kadar zor değil! Bir de bu yöntemleri deneyin! İşte kepeği geçiren yöntemler
Saç problemlerinin başında gelen kepek ile mücadele etmenin yollarına ilişkin güzellik uzmanlarından birtakım öneriler geldi. Peki saçtaki kepek nasıl giderilir? Kepekten kurtulma yolları nelerdir? İşte kepeği geçiren yöntemler…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saclari-bakimsiz-gosteren-kepeklerden-kurtulmak-sanildigi-kadar-zor-degil-bir-de-bu-yontemleri-deneyin-iste-kepegi-geciren-yontemler-2882776
Fiziksel olarak en çok dikkat çeken noktalardan biri olan saçların bakımlı durabilmesi için kepek, dökülme ya da kırılma gibi hiçbir saç problemi yaşamıyor olması gerekiyor. Ancak çevresel faktörlerden çok çabuk etkilenen saçlar için bu pek de mümkün olmuyor. Bu nedenle hemen hemen her insanın başına hayatı boyunca gelebilecek olan kepek probleminden korunabilmesi ya da kurtulabilmesi için birtakım yöntemleri bir kenara not etmesi gerekiyor. Kepeğin oluşumu her ne kadar olay olsa da kepekten kurtulmak sanıldığı kadar kolay olmuyor. Tam aksine oldukça zor olan kepekten kurtulmak için ilk etapta önlem, önlem aşamasını çoktan geçtiyseniz birtakım yöntemleri deneyerek, saçınızı kepekten arındırmanız gerekiyor. Bu yöntemlere değinen güzellik uzmanları, saçları kepekten arındırmanın yollarını açıklamış bulunuyor. Peki saçtaki kepek nasıl giderilir? Kepekten kurtulma yolları nelerdir? İşte kepeği geçiren yöntemler… SAÇLARI HAVALANDIRMAK KEPEK OLUŞUMUNU ENGELLİYOR Kepek ciddiye alınması gereken bir saç sorunu iken, başlangıç noktasında kolayca müdahale edilebilir. Ancak ilerlemiş kepek vakaları için mutlaka bir uzmandan destek alınması gerekiyor. Başlangıç ve orta seviyelerde kepek sorunu yaşayanlar için birtakım yöntemler öneren uzmanlar, çeşitli kürler ve yardımcı şampuanlar ile kepekten kurtulmanın mümkün olduğunu söylüyor. Bu kür ve şampuanlara ek olarak; uzun süre saçı kirli bırakmamak, sürekli bağlamak, uzun süre şapka takma gibi durumlardan kaçınarak saçları havalandırmak, kepeğe karşı alınabilecek önlemlerin başında geliyor. Kepek oluşumu çoktan başladıysa, kepekten kurtulmak için bazı yöntemleri denemeniz ise, kaçınılmaz görünüyor. İlgili Haberler Saçlarını her gün yıkayanları bekleyen tehlike! İşte saç sağlığı hakkında doğru bilinen yanlışlar DOĞAL ŞAMPUAN KULLANMAK İLK ADIM OLUYOR Kepekten kurtulmak için yapmanız gereken ilk şey şampuanınızın doğal içerikli olması. Biraz daha açıklamak gerekirse kepek problemi yaşayanların tuzsuz şampuan kullanması tavsiye ediliyor. Ek olarak saçlara elma sirkesi sürmek ya da elma sirkesi ile saçları durulamak da kepeği önemli ölçüde yok ediyor. Uzmanların listesinde yer alan Hindistan cevizi yağı ve karbonat kullanmak da kepeği geçiren yöntemler arasında.
1,765
İdrar yolu enfeksiyonuna ne iyi gelir, hangi besinler tüketilmelidir? İdrar yolu iltihabının belirtileri ve nedenleri...
"İdrar yolu enfeksiyonu belirtileri nedir, neden olur?" sorularının cevabı araştırılmaya devam ediyor. Kadınlarda ve erkeklerde görülen idrar yolu enfeksiyonu, bakterilerin idrar yolundan vücuda girmesinden kaynaklanır ve çeşitli belirtiler gösterir. Bu durumda sağlık sorunu yaşayan kişilerin mutlaka uzman bir hekime başvurması önerilir fakat sonrasında, evde doğal yöntemler ile tedaviyi desteklemek de süreci hızlandırabilir. İdrar yolu iltihabına iyi gelen besinler ve evde doğal kürler haberimizde...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/idrar-yolu-enfeksiyonu-hakkinda-bilinmesi-gerekenler-2809509
Karın ağrısı, halsizlik, mide bulantısı gibi çeşitli belirtiler gösteren idrar yolu enfeksiyonu, kadınlarda daha sık görülse de, erkeklerin de yaşadığı rahatsızlıklardan biridir. Doğru bir tedavi yöntemi ile geçirilmesi gereken idrar yolu enfeksiyonuna zamanında müdahale etmek oldukça önemlidir. Peki, idrar yolu enfeksiyonuna ne iyi gelir, evde doğal kürler ile bitkisel tedavi yöntemi nedir? İdrar yolu iltihabı mide bulantısı yapar mı, belirtileri nedir? İdrar yolu enfeksiyonu olanlar hangi besinleri tüketmeli? İşte, merak edilenler hakkında detaylar İDRAR YOLU ENFEKSİYONU NEDİR, NEDEN OLUR? İdrar yolu enfeksiyonu, bakterilerin idrar yolundan vücuda girmesinden kaynaklanmaktadır ve bakterilerin neden olduğu bir rahatsızlıktır. Üretradan tırmanarak yükselen, genellikle kişinin kendi dışkısından kaynaklanan Escherichia coli adındaki bağırsak bakterilerinin mesaneye ulaşmasıyla oluşur. İDRAR YOLU ENFEKSİYONU BELİRTİLERİ NEDİR? İdrar yolu enfeksiyonu yaşayan kişilerde çeşitli belirtiler meydana gelmektedir. Yaşanan şikayetler etkisini göstermeye devam ediyorsa ve kronikleşmeye başladıysa ivedilikle bir hekime danışmak gerekir. İdrar yolu iltihabı belirtileri: İdrarda bulanıklık Sırtın arka bölümünde meydana gelen ağrı Ağır kokulu idrar Ateşli hastalıklar İdrar yaparken oluşan yanma hissi Koyu sarı renkli akıntı Sık sık idrara çıkma isteği Kusma ve mide bulantısı Uykusuzluk, huzursuzluk İDRAR YOLU ENFEKSİYONU NASIL GEÇER? | İDRAR YOLU İLTİHABINA NE İYİ GELİR? İdrar yolu enfeksiyonu için ilk olarak yapılması gereken uzman bir hekimden yardım almaktır. Hekimin uygulayacağı tedavinin yanı sıra, dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır: İdrar yaptıktan sonra temizliği önden arkaya doğru yapmak Bol bol su tüketmek İdrar tutmamak Genital bölge temizliğinde sabun kullanmamak Hijyenik pedleri sık sık değiştirmek Pamuklu iç çamaşırı giymek ve sıkan kıyafetler giymekten kaçınmak Cinsel ilişkiden önce ya da sonra genital bölgeyi temizlemek Cinsel ilişkinin ardından idrar yapmak İdrar yolu iltihabı yaşanan dönemde, kahve ve alkol tüketimini sınırlandırmak İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNA BİTKİSEL TEDAVİ KÜRLERİ | DOĞAL ÇÖZÜM İdrar yolu itihabı için uygulanan ilaç tedavisinin yanı sıra, evde bitkisel çözümler uygulamak da bu süreçte oldukça etkilidir. Doğal tedavi yöntemleri araştıranlar için idrar yolu enfeksiyonuna iyi gelen kürler ve besinler LİMON SUYU İdrar yolu enfeksiyonuna iyi gelen besinlerin ortak özelliği arasında idrara çıkış sayısını arttırmasıdır. İdrar miktarının artması sonucunda iltihap hızlı bir şekilde çözülebileceğinden, limonda idrarı arttırmaya yarayan önemli içerikler vardır. Bu sebeple limon suyu, idrar yolu enfeksiyonuna iyi gelir. MAYDANOZ KÜRÜ Maydanoz, idrar söktürücü özelliği ile bilinmektedir. Çiğ olarak, özellikle de üzerine limon sıkılıp tüketilen maydanoz idrar yolu enfeksiyonu ile savaşma konusunda oldukça etkilidir. BÖĞÜRTLEN ÇAYI Kurutulan böğürtlenler ile hazırlanan böğürtlen çayı, idrar yolları enfeksiyonunu tedavi etmekte oldukça etkilidir. KİŞNİŞ TOHUMU İdrar yolu enfeksiyonu için, 10 gram kişniş tohumu bir bardak suda geceden bekletilir ve sabahına, iyice ezilerek içerisine şeker eklenilerek karıştırılır. Bu karışım enfeksiyonun azalmasında büüyk oranda etki edecektir. SARIMSAK Sarımsak, antimikrobiyal özelliklere sahip olduğu ve doğal bir antibiyotik olduğu için idrar yolu enfeksiyonuna neden olan bakterilerin çoğalmasını engeller. KARNABAHAR Karnabaharı kaynatıp suyunu içmek, idrar yolu enfeksiyonuna oldukça iyi gelecektir. Kaynattığınız karnabaharın suyunu günde 3 kere tüketerek enfeksiyondan arınabilirsiniz. LAHANA İdrar yolunda oluşan enfeksiyon için beyaz lahana yapraklarını kaynattıktan sonra sabah, öğle, akşam içmeniz önerilir. Her sabah tekrar hazırlayacağınız beyaz lahana suyu, idrar yollarının temizlenmesinde önemli bir rol oynar. İDRAR YOLU ENFEKSİYONU ADET DÖNEMİNİ GECİKTİRİR Mİ? | REGL DÖNEMİNİ ETKİLER Mİ? İdrar yolu enfeksiyonları alt idrar yolu iltihabı ve üst idrar yolu iltihabı olarak ikiye ayrılır ve üst idrar yollarında böbrekler, mesane ve üreter bulunur. Üst idrar yolunda meydana gelen bir enfeksiyon adet döngüsünü değiştirmez. Alt idrar yollarında ise daha sık iltihaplanma görülmektedir ve bu iltihaplanma sık sık tekrarlayabilir. Alt idrar yolu enfeksiyonu genellikle cinsel ilişki sırasında yanma, adet öncesinde ve sonrasında sancılanmalara, adet gecikmesine neden olabilir. Bu nedenle, alt idrar yolunda gerçekleşen idrar yolu enfeksiyonu regi dönemini etkileyebilir. İlgili Haberler Takdir belgesi hesaplama nasıl yapılır? Teşekkür belgesi nasıl hesaplanır? | Not ortalaması hesaplama Koronavirüs semptomları değişti! Yeni tip Koronavirüs belirtileri neler? Yeni Covid-19 belirtileri nasıl anlaşılır? Çin Takvimi 2022 cinsiyet hesaplama otomatik! Çin Takvimi’ne göre cinsiyet nasıl hesaplanır? Soğuk yanığı nasıl geçer, soğuk ısırığına ne iyi gelir? Yüzdeki, eldeki buz yanığına ne iyi gelir?
2,169
1 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat sayısı arttı
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 1 Kasım koronavirüs tablosuna göre; 28 bin 678 yeni vaka tespit edilirken, 217 kişi hayatını kaybetti. Vaka ve vefat sayısında düne göre artış yaşandı. Aşılardan beklenen sonucun alınıp alınmadığı hakkında açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Aşıyla sağlanan önemli bir sonuç var. Artık hızlı tırmanışlar ve pikler görmüyoruz. Dramatik seyir yerine kontrolü kolay bir seyir var" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/1-kasim-koronavirus-tablosu-vaka-ve-vefat-sayisi-artti-2800219
Sağlık Bakanlığı 1 Kasım 2021 tarihli koronavirüs tablosunu açıkladı. Açıklanan verilere göre vaka ve vefat sayısında büyük artış yaşanması dikkat çekti. 1 KASIM 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU Bakanlık tarafından açıklanan tabloya göre 28 bin 678 yeni vaka tespit edildi, 217 kişi ise hayatını kaybetti. Bir günde toplam test sayısı 356 bin 643 olurken, iyileşen sayısı 29 bin 296 olarak açıklandı. Aşılama verilerinin de paylaşıldığı tabloda en az 2 doz aşısını olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre, Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 78. 55 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 89. 31 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 116 milyon 486 bin 234’e yükseldi. Ordu yüzde 82. 8 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği il olurken, Şanlıurfa yüzde 53. 2 ile son sırada yer aldı. Öte yandan Elazığ'ın haritadaki rengi turuncudan sarıya geçti. Konuya ilişkin paylaşım yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Elazığ ikinci doz aşı oranında yüzde 65’in üzerine çıkarak sarı kategorisine geçti. Aşı oranı düşük tüm illerimizde yüzde 75 hedefine ulaşmalıyız. Geç kalanlar, yarın kolları sıvayalım” dedi. 1 Kasım 2021 tarihli koronavirüs tablosu ARTIK KONTROLÜ KOLAY BİR SEYİR VAR Sağlık Bakanı Fahrettin Koca koronavirüsle mücadelede yürütülen aşılama çalışmalarının sonuçları hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Bakan Koca, Kimileri aşıdan beklenen sonucun alınamadığı kanısında. İkinci doz aşı oranı yüzde 75’i geçtiği halde vaka sayıları 30 bini aşabiliyor. Oysa aşıyla sağlanan önemli bir sonuç var. Artık hızlı tırmanışlar ve pikler görmüyoruz. Dramatik seyir yerine stabil, kontrolü kolay bir seyir var ifadelerini kullandı. 30 EKİM 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan verilere göre; 23 bin 948 yeni vaka tespit edilmiş, 201 kişi ise hayatını kaybetmişti. İlgili Haberler Son dakika! 31 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka sayısı yükseldi Dünya genelinde koronavirüs tablosu: 5 milyonu aştı Özlem Türeci ve Uğur Şahin'den Covid-19 ve varyant aşılar açıklaması Korona'nın cinsel bozukluğa etkisini Türk bilim insanları kanıtladı
1,303
Bakan Koca "Hayırlı olsun" mesajıyla duyurdu! Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliği kararı Resmi Gazete'de
Sağlık çalışanlarının özlük haklarına yönelik yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Sağlık Personeline Döner Sermaye Ek Ödemesi Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı. "Yönetmelik dili” hepimiz için açık olmayabilir. Günlük hayata tercüme her ayın 15’inde yapılacak. Hayırlı olsun." ifadelerini kullandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligi-ek-odeme-yonetmeligi-karari-resmi-gazetede-2842435
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz günlerde sağlıkçıların özlük haklarına ilişkin yönetmeliğin devreye gireceğini duyurmuştu. Bakan açıklamasında, Adaleti temin etmeye, emeğe karşılığını vermeye odaklandık. Taslak, ilgili kurumların görüşlerine açıldı. Hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın memnuniyeti ile sorunlar daha kolay çözülecek demişti. Bakan Koca, dün yaptığı paylaşımlarla ise Resmi Gazete'yi işaret etmişti. Sağlık personeline ek ödeme ve özlük haklarında iyileştirmeye yönelik kararname Resmi Gazete'de yayımlandı. İlgili Haberler Fahrettin Koca'dan güldüren vaka açıklaması: 'Beni tanımadığınız günlere dönüyoruz'' GÜNLÜK HAYATA TERCÜME HER AYIN 15’İNDE Yönetmeliğin yayınlanmasının ardından Bakan Koca'nın yaptığı paylaşım şöyle: Yönetmelik dili” hepimiz için açık olmayabilir. Günlük hayata tercüme her ayın 15’inde yapılacak. Hayırlı olsun. “Bir gün bir yönetmelik okuduk. Türkiye’de doktor olmanın anlamı değişti.” İleride böyle denecek. 23 HAZİRAN'DA İLK ADIM ATILMIŞTI 23 Haziran'da yürürlüğe giren yasayla, çalışan ve emekli hekimlerin mali ve özlük haklarında iyileştirmeler yapıldı. Bu kapsamda sağlık personelinin ek ödemeleri artırıldı. Hekim dışı personelin döner sermayeden aldığı pay yükseltildi. Doktor ve diş hekimlerinin sabit ek ödemelerinin merkezi yönetim bütçesinden karşılanması sağlandı.
5,654
Bilim insanları açıkladı: Çay ve kahve akciğer kanseri riskini artırıyor
ABD'de yapılan araştırma, yaşam süresini artırdığı, depresyon, kalp krizi ve bazı kanser türlerinin gelişme olasılığını azalttığı bilinen kahve ve çayın, günde en az iki fincan içildiğinde sigara tiryakisi olmayanlarda bile akciğer kanseri riskini artırabileceğini ortaya koydu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-insanlari-acikladi-cay-ve-kahve-akciger-kanseri-riskini-artiriyor-2637558
LiveScience'ın haberine göre, ABD'de Vanderbilt Üniversitesi'nde görevli bilim adamı Jingjing Zhu liderliğinde yürütülen araştırma, yaşam süresini artırdığı, depresyon, kalp krizi ve bazı kanser türlerinin gelişme olasılığını azalttığı bilinen kahve ve çayın, günde en az iki fincan içildiğinde sigara tiryakisi olmayanlarda bile akciğer kanseri riskini artırabileceğini ortaya çıkardı. Araştırma kapsamında ABD ve Asya'da 1. 2 milyon kişinin katıldığı 17 farklı araştırmanın verileri incelendi. Katılımcıların ortalama 8. 6 yıl boyunca takip edildiği ve 20 bin 500'den fazlasının süreç içinde akciğer kanserine yakalandığı belirtildi. Uzmanlar, sigara içmeyenler için günde iki ya da daha fazla fincan kahvenin, akciğer kanseri riskini yüzde 41, iki ya da daha fazla bardak çayın da yüzde 37 oranında artırdığı sonucuna vardı. Yüzde 15 daha yüksek Risk oranında, kişinin yaşı, ırkı ve içtiği kahvenin türüne göre önemli bir değişiklik gözlenmediği, bilhassa kafeinsiz kahvenin, kafeinli olandan yüzde 15 daha yüksek risk oranıyla ilişkilendirildiği kaydedildi. Zhu, araştırmalarının gözleme dayalı olduğuna, kahve ile akciğer kanseri arasındaki neden sonuç ilişkisini tam olarak bilmediklerine işaret ederek, kavurma aşamasında ortaya çıkan bir durumun riski artırıyor olabileceğini aktardı. Araştırmanın bulguları, Amerikan Kanser Araştırma Derneği'nin 31 Mart'ta düzenlenen yıllık toplantısında sunuldu. Levine Kanser Enstitüsü'nden doktor Julie Fisher, bulguları ilginç ve merak uyandırıcı sözleriyle nitelendirirken, bu bağlantıya ilişkin daha fazla araştırma yapılması gerektiğini ifade etti.
3,185
Sağlık çalışanları aşı olmak istemeyen vatandaşları böyle ikna ediyor
Antalya’da aşı timleri, günde 3 bin kişiye telefonla ulaşarak aşı olmak istemeyenleri ikna ediyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-calisanlari-asi-olmak-istemeyen-vatandaslari-boyle-ikna-ediyor-2779747
Antalya İl Sağlık Müdürlüğü, aşı sırası gelmesine rağmen aşı olmak istemeyen vatandaşlar için 35 kişiden oluşan ikna timi kurdu. Merkezden telefon ile aşı olmak istemeyen vatandaşlara ulaşan ekipler, ikna etmek için mücadele ediyorlar. Konu ile ilgili konuşan Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Cenker Ateş, “Günlük en az 200 kişiyi arama potansiyeli var her bir personelin.Bazı vatandaşlar, nerede aşı olacaklarını ve nasıl randevu alacaklarını bilmiyor olabiliyorlar bu konuda da bilgilendirme yapıyoruz. Yaklaşık olarak 3 bin kişiye ulaşım sağlayabiliyoruz” dedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Halen yüzde 23. 6 oranında 65 yaş üstü vatandaşımız tanımlandığı halde aşısını yaptırmış durumda değil” açıklamasının ardından harekete geçen Antalya İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri, 35 kişiden oluşan ikna timi kurdu. Kurulan ekip, sahada aşı olmak istemeyen vatandaşları tek tek ziyaret ederken bir başka ekip de telefon ile ulaşarak vatandaşları ikna etmeye çalışıyor. İkna timleri önce vatandaşlara nasıl olduklarını, daha sonra ise neden aşı olmadıklarını, aşının sağlayacağı faydayı ve aşı olmayı düşünüp düşünmediklerini soruyor. İkna timleri de son olarak vatandaşın nerede ve nasıl aşı olabileceği, randevuyu nasıl alacağı konusunda bilgilendirme yapıyor. 35 kişiden oluşan tim, 3 vardiya olarak çalışıyor ve günde yaklaşık 3 bin vatandaşı arayıp aşı konusunda bilgilendirme yapıyor. “AŞI SIRASI GELİP DE OLMAYAN VATANDAŞLARI İKNA ETMEK AMACI İLE ARIYORUZ” Aşı sırası gelip olmayan vatandaşları aradıklarını belirten Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Cenker Ateş, “Pandeminin başından beri kurduğumuz 3 çağrı merkezimiz var. Gelen arama, hasta ve vatandaşların arandığı çağrı merkezi ve sosyal destek birimi. Giden aramalarda, son günlerde çok gündem olan aşı konusunda aşı sırası gelip de olmayan vatandaşları ikna etmek amacı ile arıyoruz. Bu vatandaşlarımıza neden aşı olmadıklarını, olmayı düşünüp düşünmediklerini, bu konuda nerede aksaklık yaşadıklarını veya konu ile ilgili genel bir bilgi edinip isteyip istemediklerini sorguluyoruz. Bu şekilde de onları yönlendirmeye çalışıyoruz” dedi. “YAKLAŞIK OLARAK 3 BİN KİŞİYE ULAŞIM SAĞLAYABİLİYORUZ” Günde ortalama 3 bin kişiye ulaştıklarını söyleyen Cenker Ateş, “Burada 35 kişilik bir ekibimiz var. Bu ekip ayrıca, pozitif ve temaslı hastaları da arıyor. Son günlerde aşı gündemde olunca bunlarla da ilgili vatandaşlarımızı arıyoruz. Ekipler, 3 vardiya olarak çalışıyor. Mesai saatleri ve akşamları hem buradan hem evlerinden arama yaptırıyoruz. Günlük en az 200 kişiyi arama potansiyeli var her bir personelin. Yaklaşık olarak 3 bin kişiye ulaşım sağlayabiliyoruz” diye konuştu. “ÖNCELİKLE AŞIYI NİYE OLMADIKLARINI SORUYORUZ” İkna timlerinin konuşmalarından bahseden Ateş, “İkna çalışmalarını, halk sağlığı yönetim sistemi diye adlandırdığımız bir sistem var. Bu sistem üzerinden günlük tarıyoruz. Günlük taramamız sonucunda aşı yaptırmayan vatandaşlarımızın bilgilerine ulaşıyoruz. Kişileri arıyoruz, öncelikle aşıyı niye olmadıklarını soruyoruz. Daha sonrada olmayı düşünüp düşünmediklerini soruyoruz. Bazı vatandaşlar, nerede aşı olacaklarını ve nasıl randevu alacaklarını bilmiyor olabiliyorlar bu konuda da bilgilendirme yapıyoruz” şeklinde konuştu. “VATANDAŞLARIMIZIN AŞI OLMASINI ÇOK İSTİYORUZ” Aşının önemine dikkat çeken Cenker Ateş, “Aşı bizim için çok önemli. Pandemi döneminin anahtarlarından birisi. Aşı, vatandaşlarımıza hastalığın ilerlemesini, hastane sürecinde ve yaşamsal fonksiyonların korunması sürecinde çok etkili. Bu yüzdende vatandaşlarımızın aşı olmasını çok istiyoruz. Bu konuda vatandaşlar, hastanelerde ve tüm aile hekimliklerinde aşılarını olabilirler. Bizi ulaşmak istediklerinde çağrı merkezi üzerinden iletişim sağlayabilirler. Bu çağrı merkezine İl Sağlık Müdürlüğü sitesinden de ulaşabilirler” ifadelerini kullandı.
2,205
Son dakika! 25 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat sayısında artış
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından 25 Ekim 2021 yeni koronavirüs tablosu açıklandı. Verilere göre, 351 bin 152 Kovid-19 testi yapıldı, 27 bin 663 kişinin testi pozitif çıktı, 232 kişi vefat etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-25-ekim-koronavirus-tablosu-vaka-ve-vefat-sayisinda-artis-2799461
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni korona virüs tablosu açıklandı. 25 Ekim’de açıklanan 24 saatlik verilere göre 27 bin 663 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 232 oldu. Bir günde toplam 351 bin 152 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 30 bin 824 olarak kaydedildi. 1 DOZ ORTALAMASI 88. 95 OLDU Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 77. 68 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 88. 95 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 115 milyon 480 bin 511’e yükseldi. 2 DOZ AŞILAMADA İLK SIRADA ORDU VAR Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 82. 1 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Muğla, Kırklareli, Amasya, Çanakkale, Osmaniye, Eskişehir, Balıkesir, Edirne ve Zonguldak takip etti. EN DÜŞÜK AŞILAMA ŞANLIURFA'DA Bakanlığın tablosuna göre yüzde 52. 2 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Diyarbakır, Siirt, Muş, Mardin, Bingöl, Bitlis, Ağrı ve Bayburt takip etti. TOPLUMSAL BİR BAŞARIDIR Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, İkinci doz aşı oranının Türkiye genelinde yüzde 77. 5’i geçmesi gurur duyulacak bir toplumsal başarıdır. Halen 56 ilimiz ülke ortalamasının altında, bazı illerde fark büyük. Aşıyla birlikte tedbirlerin de önemli olduğunu unutmamalıyız” dedi. 24 EKİM 2021 KORONAVİRÜS VAKA TABLOSU 24 Ekim 2021 yeni koronavirüs tablosu açıklandı. Verilere göre, 338 bin 536 Kovid-19 testi yapıldı, 24 bin 792 kişinin testi pozitif çıktı, 195 kişi vefat etti.Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşısını olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 77. 49 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 88. 87 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 115 milyon 255 bin 712’e yükseldi. İlgili Haberler Son dakika! 22 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka düştü, vefat arttı Son dakika! 23 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 26 bine geriledi Son dakika! 24 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 25 binin altında
7,421
4 ay önce doğdu ama aslında 7 yaşında
Tüp bebek yönteminden umudunu kesmeyen 15 yıllık evli Gaye ve Mehmet Lengerli çifti, 2008'de dondurulan embriyolarının 6 yıl sonra çözdürülüp transfer edilmesiyle bebeklerine kavuştu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/4-ay-once-dogdu-ama-aslinda-7-yasinda-57036
İzmir'de evlat sahibi olmak için başvurdukları tüp bebek yönteminden umudunu kesmeyen 15 yıllık evli Gaye (33) ve Mehmet Lengerli (36) çifti, 2008'de dondurulan embriyolarının 6 yıl sonra çözdürülüp transfer edilmesiyle Mira bebeğe kavuştu. 8. uygulamadan sonra kızını kucaklayan anne Lengerli, Bizim çocuğumuz olduysa herkesin olur, denemekten hiç vazgeçmeyin dedi. Embriyolog Dr. Tunç Pınar, Mira'da ultra hızlı vitrifikasyon (dondurma) tekniğini kullandık. Bu işlemde donma hızı 10000 derece/dakikadır. Ehil ellerde doğru teknikle dondurulan ve çözülen embriyolardaki başarı oranı taze sikluslarla aynı dedi. SABRIN SONU MİRA İkisi de tekstil sektöründe çalışan Gaye-Mehmet Lengerli 15 yıl önce evlendi. Ancak bazı sorunlar yüzünden çok istedikleri halde çocuk sahibi olamayan çift, tedavi için 2005'te bir özel hastaneye başvurdu. Gerekli tetkikler yapıldı, tedavi başlandı. İlk deneme taze embriyolarla 8 Mart 2005'de gerçekleşti. Aynı yıl ağustosta yine deneme yapıldı, tutmadı, elde edilen embriyolar donduruldu. Ekim 2005'te bu kez dondurulup çözülen embriyo transferi yapıldı, yine sonuç alınamadı. Denemelere bir süre ara veren çift, Ocak 2008'de yeniden başvurdu. Taze embriyo transferiyle gebelik oluşmazken, 6 embriyo bu kez yeni uygulanmaya başlanan vitrifikasyon yöntemiyle donduruldu. 2005'te dondurulmuş embriyolarla 2010 ve 2011'deki üç denemeden de sonuç alınamazken, 8. deneme ise Embriyolog Dr. Tunç Pınar tarafından ultra hızlı vitrifikasyon tekniğiyle dondurulan embriyo ile yapıldı. Çift heyecanla beklediği gebelik müjdesini bu transferden sonra aldı. Umutsuzluğa kapılmadan denemelerden vazgeçmeyen Lengerli çifti, 13 Kasım 2014 tarihinde özlemle bekledikleri bebeklerine kavuştu. MİRA MUTLULUĞU 38 haftalıkken 49 santim boyunda, 2 kilo 950 gram ağırlığında dünyaya gelen kız bebeğe Mira adı verildi. Şu anda boyu 60 santimetreyi, ağırlığı 6 kilogramı geçen Mira'nın hayatlarının merkezi haline geldiğini belirten Gaye Lengerli, Bir çocuğumuzun olmasını çok istiyorduk. O nedenle de denemekten hiç vazgeçmedik, olumsuzluklar bizi yıldırmadı. Bu mücadelemiz sonunda kızımıza kavuştuk. Bizim çocuğumuz olduysa herkesin olabilir. O nedenle bizim gibi çiftlere cesaretlerinin kırmamalarını öneriyoruz. Mira bizim her şeyimiz, çok mutluyuz dedi. Mehmet Lengerli de Mira ile dünyamız bambaşka oldu, mutluluğumuzu tarif edemiyorum dedi. HÜCRE CAMLAŞTIRILARAK DONDURULUYOR Öte yandan embriyolog Dr. Tunç Pınar, bu sonucu almalarında vitrifikasyonun çok önemli bir yeri olduğunu belirterek şunları söyledi: İnsan hücrelerinin dondurulması ve çözülmesi tüp bebek tedavisinde çok önemli bir role sahip. Çiftimiz bize 2005 yılında başvurdu. Bu sabır isteyen neredeyse 10 yıllık süreçte tüp bebek laboratuvarlarında çok önemli gelişmeler oldu. Bunlardan en önemlisi dondurma ve çözme teknikleri çok ilerledi. Yavaş ve kontrollü embriyo dondurma yerini ultra hızlı vitrifikasyon adı verilen tekniğe bıraktı. İşte Mira bebek, Ocak 2008'de bu yöntemle dondurulduktan sonra 2014 yılında çözülerek sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi. Vitrifikasyon yönteminde hücreye dondurma işlemi esnasında zarar veren hücre içi cam kristallerinin oluşumuna izin verilmeden yüksek konsantrasyonlu dondurma sıvıları sayesinde hücre camlaştırılarak donduruluyor. Bu işlemde donma hızı 10000 derece/dakikadır. Bu teknik daha dünyada yeni yaygınlaşmaya başlamıştı ki biz bunu Mira'da kullandık. Ehil ellerde doğru teknikle dondurulan ve çözülen embriyolardaki başarı oranı taze sikluslarla aynı.
7,609
25 milyon çocuğa aşı yapılacak
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu ve Dünya Sağlık Örgütü'nün, Ortadoğu'da 25 milyon çocuğa, çocuk felci aşısı yapmayı hedefliyor
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/25-milyon-cocuga-asi-yapilacak-39936
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) VE Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ( Amman ofislerinden yapılan ortak açıklamada, Suriye ve Irak'taki çatışmalar sonucu ortaya çıkan çocuk felci salgınının önlenmesi için çabaların artırıldığı, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Mısır'da yaşayan 5 yaş altı 25 milyon çocuğa aşı yapılacağı ifade edildi. Geçen yıl ekim ayında Suriye'de 36, bu yıl nisan ayında Irak'ta 2 çocuk felci vakasının tespit edildiği bildirilen açıklamada, nisan ayından bu yana söz konusu 2 ülkede çocuk felci vakasına rastlanmadığı kaydedildi.
1,866
Turkovac aşısında randevular haftaya başlayacak
Yerli koronavirüs aşısı Turkovac'ın acil kullanım onayı alınmasının ardından, aşının önümüzdeki haftadan itibaren toplumsal bağışıklama programına dahil edileceği açıklandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkovac-asisinda-randevular-haftaya-baslayacak-2806973
Yerli korona virüs aşısı Turkovac ile Türkiye'nin dünyada 9’uncu aşı üreten ülke olduğunu dile getiren TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi, AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, Yeni yılla birlikte 30 milyon Turkovac aşısıyla tüm Türkiye’de aşılamaya geçilecek dedi. GÜVENDİĞİMİZ BİR AŞI OLDU Esgin şunları dile getirdi: İlk etapta 150 bin olsa da önümüzdeki süreçte 30 milyon aşıyı üretmiş olacağız. Turkovac Türk bilim adamlarının bulup Türkiye’de ürettiği bir aşı oldu. Sinovac’ın yerine ikame edeceğimiz bir aşı oldu. Bu aşının yüksek antikor oluşturduğunu sevinerek gördük. Güvendiğimiz bir aşı oldu. Sonuçlarının da olumlu olması bizim kadar herkesi sevindirdi. Önümüzdeki hafta toplumsal uygulamaya geçmesiyle birlikte bende aşı tekrarını Turkovac olarak yaptıracağım. Yerli ve milli aşımızı Türkiye’nin haricinde daha adil bir dünya mümkündür felsefemizin ürünü olarak dünya ülkeleriyle de paylaşacağız. TÜM TÜRKİYE'YE DAĞITACAĞIZ Turkovac'ın önümüzdeki haftadan itibaren toplumsal bağışıklama programına dahil edileceğini belirten Esgin şöyle konuştu: Yeni yılla birlikte Bursa değil, tüm Türkiye’ye dağıtacağız. Korona virüs gerçekten tehlikeli bir hastalık. Milyonlarca insanın can kaybına sebep olmuş bir hastalıktır. Bu ortadan kalkıncaya kadar veya pandemi sonuçlanıncaya kadar tedbirleri devam ettirmemiz gerekiyor. Bu hastalıktan kurtulmanın veya bağışıklığı kazanmanın iki türlü yolu var. İlki hastalığı geçirmektir. Bu son derece riskli bir süreçtir. İkincisi ise bağışıklama programlarına dahil olarak aşılama yapılacak. Bununla da ilgili Türkiye’de 130 milyon aşı uygulanmıştır. Ayrıca aşı seçeneği sunulmuştur. ETKİLİ BİR AŞI ÜRETTİK Bazı vatandaşlarda diğer aşılar konusunda tereddütler olduğunu Turkovac'ın beklendiği hatırlatan Esgin şu ifadeleri kullandı: Aslında bu tereddütler de yersizdi. Bazı vatandaşlarımız da yerli ve milli aşıyı bekliyordu. Şimdi yerli ve etkili bir aşıyı biz ürettik. Artık hiçbir mazeretin kalmamış olması gerekmektedir. Her can bizim canımız, bu noktada da bir hassasiyet içerisinde onların hayatlarını koruma noktasında aşı olmalarını hekim olarak tavsiye ediyorum. Yeni varyantlara karşı da yapılan çalışmalar bizim yüzümüzü güldürdü. Bu anlamda etkili olacağını düşünüyoruz. İlgili Haberler Turkovac'ta 'hatırlatma' rekoru: 4-5 kat daha fazla antikor Yerli aşı Turkovac'ta önemli gelişme: Yurt dışından talep var Meclis Başkanı Şentop'tan vatandaşa örnek davranış: 3. dozu TURKOVAC oldu
5,014
Kovid-19 nedeniyle evde izolasyona 'aile hekimi' takibi
Yurt dışından Türkiye'ye giriş yapan vatandaşların ve Kovid-19 olası ve kesin vaka temaslıların evde izolasyon süresi boyunca günlük izlemleri aile hekimlerince telefonla aranarak yapılıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-nedeniyle-evde-izolasyona-aile-hekimi-takibi-2699401
Dünya genelinde 150'den fazla ülkede görülen ve ölümlere yol açan Kovid-19 ile mücadele kapsamında aile hekimleri aktif görev alıyor. Koronavirüsle mücadele kapsamında, yurt dışından Türkiye'ye giriş yapan vatandaşlar ve bu virüs açısından olası ya da kesin vaka temaslı olanların evde izolasyon süresi boyunca günlük izlemleri, aile hekimleri tarafından telefonla gerçekleştiriliyor. Bu kişilerde herhangi bir semptom gelişmesi halinde aile hekimi, İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Birimine bilgi veriyor. İzlem yapılanlar, Kovid-19 semptomları açısından sorgulanıyor Umre ziyaretinde bulunmuş olup ülkeye dönenler dahil olmak üzere yurt dışından Türkiye'ye giriş yapan vatandaşların sınır girişinde termal kameralardan geçirilerek muayenelerinin yapılmasıyla başlayan süreç, şu şekilde işliyor: Kovid-19 yönünden semptomları olmayanlar sınır girişi ve temaslı takip sistemine kayıt ediliyor. Kovid-19 açısından olası ya da kesin vaka temaslıların, yapılan muayenelerinde herhangi bir semptom saptanmazsa 14 gün süresince izolasyonu uygun görülüyor. Sisteme girişi yapılan kişilerin bağlı bulunduğu aile hekimine göre dağılımları sistem tarafından otomatik yapılarak, aile hekiminin kullanmakta olduğu sistem (AHBS) içerisinde listeleniyor. Aile hekimi kendi listesindeki kişileri ülkeye giriş tarihinden itibaren 14 gün boyunca telefonla arayarak izlemeye alıyor. Aile hekimi, izlemini yaptığı kişiyi günlük olarak ateş, öksürük, nefes darlığı gibi Kovid-19 semptomları açısından sorguluyor. Görüşme sonrasındaki izlem bilgileri, sistemdeki günlük izlem formuna kaydediliyor. Aile hekimi, izlem süreci içinde kişide semptom gelişmesi durumunda İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Birimi ile iletişime geçerek kişinin bilgilerini paylaşıyor. Semptom gelişen kişinin hastaneye nakli ve sonrasındaki süreçler ise İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Birimi tarafından yürütülüyor.
545
Sadece güzellik değil sağlık için de kullanılmalı! İşte güneş kreminin faydaları!
En önemli cilt bakımı rutini olan güneş kreminin faydaları saymakla bitmez. Yaz kış sürülmesi gereken güneş kremi, cildin olgunlaşmasıyla beraber cilt hassasiyetinin önüne geçer. Peki, doğru güneş kremi nasıl seçilir, nasıl sürülür?
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sadece-guzellik-degil-saglik-icin-de-kullanilmali-iste-gunes-kreminin-faydalari-2889743
Cilt bakımının son aşaması olarak kullanılan güneş kremi, güneşin ultraviyole ışınlarını emerek cildi maruz kalacağı güneş yanığına karşı korur. Peki, güneş kremini doğru mu sürüyorsunuz? GÜNEŞ KREMİ FAYDALARI! -Dermatologların tavsiyelerine göre; İnsan sağlığına birçok faydası bulunan güneş kremi derinin güneş ışınları sebebiyle yaşlanmasını geciktirir, lekelenmeyi engeller ve kanserle savaşır. -Cilt kanseri riskini azaltır. Dünya’ya ulaşan UVA ışınlarının yüzde 95’ ini ultraviyole radyasyon oluşturuyor. UVB ışınları ise cildin yapısını bozarak DNA mutasyonuna neden oluyor. Bu sebeple sadece güzellik değil sağlık için de güneş kremi kullanmalıyız. -İnce Çizgi ve Kırışıklıkları Önlüyor: Yapılan araştırmalara göre düzenli olarak güneş kremi kullananlar, beş yıllık zaman diliminde kullanmayanlara oranla daha genç görünüyor. GÜNEŞ KREMİ NASIL SÜRÜLÜR? Özellikle yaz aylarında güneş kremini tazelemeniz gerekir. Sabah cilt temizliğinin ardından güneş kremini 2 parmak kadar sürmeniz gerekir. İlk başra bol gibi gelen güneş kremi miktarı 15 dakika sonra cilt ile bütünleşecektir. En az günde 2 kere güneş kremi tazelenmelidir. Eğer makyaj üzerine güneş kremi tazelemeniz gerekirse ona uygun güneş kremi seçmelisiniz. GÜNEŞ KREMİ NASIL TEMİZLENİR? Güneş kremini akşam su bazlı temizleyiciden ziyade yağ bağlı temizleyici ile çıkarmanız gerekir. Çift aşamalı temizlik olarak da bilinen bu yöntem makyajı ve güneş kremini temizler.
6,248
Çocuklarda diş çürüğü nasıl oluşur? | Çocuklarda diş çürüğü nasıl engellenir?
Çocuklarda diş çürüğü oluşumunu ve çocuklarda diş çürümesini engellemenin yolları hakkında bilgi veren Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şule Turan Akyol, çocuklarda diş sağlığı için meyve suyu, şeker, kek ve çikolata gibi gıdaların tüketiminin azaltılması, asitli gıdalardan da uzak tutulması gerektiğini belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocuklarda-dis-curugu-nasil-olusur-cocuklarda-dis-curugu-nasil-engellenir-227661
Çocuklarda diş çürüğü oluşumunu ve çocuklarda diş çürümesini engellemenin yolları hakkında bilgi veren Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şule Turan Akyol, çocuklarda diş sağlığı için meyve suyu, şeker, kek ve çikolata gibi gıdaların tüketiminin azaltılması, asitli gıdalardan da uzak tutulması gerektiğini belirtti. “Çocuklarımızı pasif içicilikten korumalıyız” Çocuklarda diş çürüğü oluşumunu engellemenin yolları hakkında açıklamalarda bulunan VM Medical Park Samsun Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinden Uzm. Dr. Şule Turan Akyol, “Henüz diş çıkarmamış çocuklarda anneler bebeklerin diş etlerini temiz, ıslak bir bezle her beslenme sonrası temizlemelidir. Süt çocuğu ve okul öncesi dönemde çocukların dişleri bir erişkin tarafından fırçalanmalıdır. Pratik olarak bir çocuk eğer kendi ayakkabılarını bağlayabilecek el becerisine sahipse dişlerini de etkin olarak fırçalayabilir. Pasif sigara dumanı teması olan süt çocukları ve daha büyük çocuklar süt dişlenmesi sırasında daha yüksek çürüme oranlarına sahiptir. Bu nedenle çocuklarımızı pasif içicilikten korumalıyız” dedi. “Çocuğun asitli gıdaları tüketmesi engellenmelidir” Süt çocukluğu döneminde kazanılan iyi beslenme alışkanlıklarının da diş çürüklerinden korunmak için önemli olduğunu vurgulayan Dr. Akyol, “Meyve suyu, şeker, kek, çikolata gibi gıdaların tüketimi azaltılmalıdır. Şeker içerikli besinlerin sadece öğün saatlerinde yedirilmesi diş çürüklerini azaltacaktır. Kuru meyvelerin dişe yapışıp diş çürüklerine sebep olacağı unutulmamalı, sonrasında diş temizliği mutlaka yapılmalıdır. Ek gıdalara geçişte biberon kullanımından kaçınılmalı ve ilk kesilen öğün gece öğünü olmalıdır. Çocuğun asitli gıdaları tüketmesi engellenmelidir. S. mutans PH 5. 5 değerinin altında yani asitik ortamda yaşar, ortamın asitleşmesi çoğalmasını kolaylaştırır. Ayrıca asitli içecekler mine tabakasının yumuşamasına ve kaybına yol açar. Erken çocukluk döneminde görülen çürük gelecekte kalıcı dişlerde de oluşacak diş çürüğünün göstergesidir. Alacağımız erken önlemler ileri yaş dönemi ağız sağlığı için büyük önem taşır” diye konuştu. DİŞ ÇÜRÜĞÜ NASIL OLUŞUR? Diş çürüğü nedir? Diş çürükleri daha çok koyu renklenmelerle birlikte görülen oyuklar olarak algılanmaktadır. Önlenebilir bir hastalık olmasına karşın dünyada diş çürüğü deneyimi yaşamayan çok az insan vardır. Dişler neden çürür? Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturabilmektedir. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına ve dişhekimlerinin kavite dedikleri oyuklara neden olmaktadırlar. Kimlerde daha çok çürük olur? Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar. Bakteri plağı tarafından oluşturulan asite karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez.Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. Bu nedenle de dişhekimleri tükürük akışını arttırdığı için şekersiz sakızları sıklıkla önerirler. Diş çürüğü önlenebilir mi? Evet. 1. Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması ve hergün diş ipliğinin düzenli kullanılması en etkili yoldur. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, diş fırçaları küçük başlı seçilmelidir. Dişlerin iç yüzeyleri, dış yüzeyleri, çiğneyici yüzeyleri ve dilin üstü fırçalanmalı ve ara yüzlerde diş ipliği kullanılmalıdır. Fırçalar, orta derecede sert ya da yumuşak kıllı olmalı ve belirli aralıklarda değiştirilmelidirler. Fırça kıllarının aşınmamış olması ve bakteri taşımayacak bir şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir. Asla başkasının diş fırçası kullanılmamalıdır. Diş fırçalama sırasında florürlü bir diş macunu kullanılarak, florürün diş çürüğünü önlemedeki rolünden yararlanılmalıdır. Florürlü macunlara yardımcı olarak aynı zamanda ağız kokusunu gidererek ferahlık ve temizlik hissi veren florürlü gargaralar da kullanılabilir. 2. Şekerli yiyecekleri ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında birşey yememeye gayret etmek de diğer bir önlemdir. 3. Dişhekimine muntazam aralıklarla başvurmak bir çürüğü önlemek ya da erken yakalamada en iyi yoldur. Ayrıca sıcak ve soğuğa duyarlı dişler ya da ağrılı dişlerde veya tebeşirimsi renkte olan başlangıç çürükleri, kahverengi renklemeler ve oyuklar gibi durumlarda vakit geçirilmeden hekime başvurulması tedavinin şeklini değiştirecek ve zorluğunu azaltacaktır. Dişler Ne Zaman Çıkar ? Ortalama olarak ilk diş 7. ay ortalarında belirir.Ancak bazan ilk diş üçüncü ayda erkenden ortaya çıkarken, bazan da on ikinci ay, hatta sonrasına sarkabilir. Dişlerin çıkışı genellikle kalıtsal düzene uyar, yani sizin veya eşinizin dişleri erkenden çıkmışsa bebeğinizde de aynı şekilde olması olasıdır. Dişler Çıkarken Neler Olur ? Diş çıkarma belirtileri dişlerin kendisinden iki-üç ay önce ortaya çıkabilir. Bu semptomlar çocuktan çocuğa değişir ve aslında bunların neler oldukları ve ne kadar ağrı verdikleri konusundaki görüşler de doktordan doktora değişmektedir. Ancak genellikle diş çıkaran bir bebeğin şu tecrübeleri yaşayabileceği kabul edilmektedir : · Salya Akıtmak : Birçok bebek iki buçuk-üç aylıktan başlayarak salya akıtır.Diş çıkarma bunu bazı bebeklerde diğerlerine göre daha çok arttırmaktadır. · Çene ya da yüzde kızarıklık : Bol salya akıtan bir bebekte ,çenede ve ağız çevresinde sürekli salya temasının oluşturduğu tahrişe bağlı olarak deride kızarıklık ya da çatlakların oluşması şaşırtıcı değildir. Bunu önlemek için gün boyunca periyodik olarak salyayı nazikçe silin ,bebeğiniz uyurken akan salyayı emmesi için de yatak çarşafının altına bir havlu koyun. Deride kuruma belirdiğinde yumuşak bir deri kremi ile o bölgeyi sürekli nemli tutun. · Hafif öksürük : Aşırı salya bebeğin zaman zaman tıkanmasına ve öksürmesine yol açabilir. Bebeğiniz soğuk algınlığı ,nezle ya da allerji belirtileri göstermiyorsa bunda endişelenecek bir durum yoktur. Bebeklerin dikkat çekmek ya da ses repertuarlarını zenginleştirmek için öksürüğü sürdürmeleri sık görülen bir durumdur. · Isırma : Bu durumda bir ısırık düşmanlık belirtisi değildir. Diş çıkaran bir bebek eline geçen her şeyi – bu kendi eli ,annesinin memesi ,yabancı birinin parmağı olabilir – ağzına sokarak dişetlerini rahatlatmaya çalışır. · Ağrı : Çıkmakta olan bir dişin baskısı altında dişetinde enflamasyon gelişir. Bu durum bazı bebeklerde dayanılmaz ağrılara yol açarken bazılarında hiç sorun oluşturmayabilir. İlk diş ve azı dişleri çıkarken en fazla sıkıntı yaşatan dişlerdir. · Huzursuzluk : Enflamasyon arttıkça ve keskin diş yüzeye yaklaştıkça bebeğin dişetindeki ağrı sürekli bir hal alabilir. Kronik ağrısı olan herkes gibi sıkıntılı olabilir ve kendi normal halinden uzaklaşabilir. Bu huzursuzluk bazan haftalar boyunca sürebilir. · Beslenmeyi reddetme : Diş çıkarmakta olan bir bebek beslenmeyi reddedebilir. Katı yiyeceklere başlamış olan bir bebek bir süreliğine bu yiyeceklere karşı olan ilgisini yitirebilir. Ancak bu sizi endişelendirmemelidir. Çünkü bebeğiniz sıvı gıdalardan da gerekli besinleri alır ve dişi çıktıktan sonra iştahı yerine gelecektir. · İshal : Bunun diş çıkarma ile olan ilgisi çok şüphelidir. Bazı anneler her diş çıkardığında bebeklerinin ishal olduğunu söylerler. Bazı doktorlar büyük olasılıkla artmış tükrük salgısı nedeniyle diş çıkarmayla barsak hareketleri arasında bir bağıntı olduğunu düşünürler. Bazı doktorlar ise böyle bir bağıntının olduğunu kabul etmek istemezler ; belki de annelerin her ishali diş çıkarmaya bağlayarak önemli gastointestinal bozuklukların göz ardı edilebileceğinden çekindikleri için böyle davranırlar. Diş çıkardığı dönemde bebeğinizin dışkısının sulu olabileceğini bilin , ama iki dışkılamadan daha uzun süren ishali mutlaka doktorunuza bildirin. ·Ateş : Ateş de tıpkı ishal gibi doktorların diş çıkarmayla bağıntılı olduğu konusunda tereddütle yaklaştıkları bir belirtidir. Dişetlerindeki şişme nedeniyle 38 C°’nin altındaki bir ateş diş çıkarmaya eşlik edebilir. Yine de bebeğinizin ateşi varsa diğer zamanlarda ne yapıyorsanız öyle davranın ve iki günde azalmazsa doktorunuza haber verin. · Uykusuzluk : Gece boyunca deliksiz uyuyan bebekler bile diş çıkarırken gece uyanmaya başlayabilir. Bu durumda hemen onu beslemeye çalışmayın. Bunun yerine kendi kendine tekrar uyumasını sağlayın.Gece uyanma da diğer problemlerde olduğu gibi ilk diş ve azı dişleri çıkarken daha fazla görülür. · Dişeti hematomu : Bazan çıkan bir diş dişetinde kanamaya neden olabilir , bu da mavimtrak bir leke olarak görülür. Bu hematomlar için endişelenmeye gerek yoktur ve tıbbi girişim gerektirmeden kendiliklerinden düzelirler. Soğuk kompres acıyı azaltıp iyileşmeyi hızlandırabilir. · Kulak çekiştirme , yanak kaşıma : Dişetlerindeki ağrı sinir yolları boyunca kulak ve yanağa yansıyabilir. Bebeklerin kulak enfeksiyonu olduğunda da kulaklarını çekiştirdiklerini unutmamak gerekir. Bebeğiniz diş çıkarsa bile kulak enfeksiyonundan kuşkulanıyorsanız doktorunuza danışın. Dişler Çıkarken Neler Yapılmalı ? Onlarca denenmiş tedavi yöntemi vardır. Bazıları işe yarar , bazıları yaramaz. Aşağıdakilerden bazılarını siz de deneyebilirsiniz : · Çiğneyecek bir şeyler vermek : Burada besin değerinden çok dişetlerindeki basıncı rahatlatmak amaçlanmaktadır. Bu nedenle de çiğnenen şey soğuk olursa yararı artar. Dondurulmuş çörek, soğuk bir muz, veya havuç, bir tülbente sarılmış buz parçası, lastik bir diş halkası. Bebeğinize çiğnemesi için ne verirseniz verin mutlaka yanında bulunun ve oturur pozisyonda olmasını sağlayın. · Dişlerini kaşıyabileceği şeyler : Bazı bebekler başlangıçtaki acı nedeniyle itiraz edebilir. Fakat bir süre sonra acı yerini rahatlamaya bırakır. · Soğuk içecekler : Bebeğinize bir biberon soğuk su verin. Biberonu reddederse bardakla vermeye çalışın. Bu sayede bebeğinizin su ihtiyacını da karşılamış olur ve ishal veya artmış salyayla kaybettiği sıvıyı yerine koyarsınız. · Soğuk yiyecekler : Buzdolabında soğutulmuş şeftali püresi, elma püresi, yoğurt, bebeğinize oda ısısındaki yiyeceklerden daha çekici gelebilir. · Ağrıyı azaltacak bir şeyler : Başka hiç bir şey işe yaramazsa parasetamol işinizi kolaylaştıracaktır. Doz ayarlaması için doktorunuza danışın. Doktorunuz önermediği sürece bebeğinizin dişetlerine başka bir şey sürmeyin. Bunun içine alkollü içecekler de dahildir.
3,693
Sağlık Bakanı Koca: 15 kişide mutasyonlu virüs tespit edildi
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İngiltere'den yurda giriş yapan 15 kişide mutasyonlu virüs tespit edildiğini açıkladı. Bakan Koca ayrıca, İngiltere'den yurda girişlerin geçici olarak, tamamen durdurulduğunu açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-15-kiside-mutasyonlu-virus-tespit-edildi-2761987
Sağlık Bakanı Koca: İngiltere kaynaklı mutasyon sebebiyle yapılan incelemelerde bu ülkeden yurda giriş yapan 15 kişide mutasyonlu virüs tespit edilmiş ve kontrol altına alınmıştır. İngiltere’den yurda girişler geçici olarak tamamen durdurulmuştur. açıklamasını yaptı. Bakan Koca Twitter üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; Bilindiği üzere İngiltere tarafından duyurulan virüsteki mutasyon ile ilgili olarak tedbirler alınmış ve bu ülkeden yurda girişler askıya alınmıştı. Ayrıca son dönemde İngiltere’den ülkemize girmiş kişilerin tamamı da geriye dönük tarama altına alınmıştı. Halk Sağlığı referans laboratuvarlarımızın da yurdun çeşitli bölgelerinden düzenli taramalar yaptığını da bildirmiştik. 15 KİŞİDE MUTASYONLU VİRÜS TESPİT EDİLDİ İngiltere’den son dönemde yurda giriş yapan ve PCR test sonucu pozitif çıkan kişilerden geriye dönük taramalar neticesinde 15 kişide yeni mutasyon ile uyumlu virüs yükü tespit edilmiştir. Bu kişiler tarama başladığından beri izolasyon altındadır. İzolasyonları devam eden kişilerin temas çevreleri de karantinaya alınmış ve yaygın temas taraması yapılmış ve kontrol altına alınmıştır. İNGİLTERE'DEN GİRİŞLER DURDURULDU Yurt çapında yapılan düzenli taramalarda Mutasyonlu virüs İngiltere’den giriş yapan kişiler dışında tespit edilmemiştir. İngiltere’den yurda girişler geçici olarak tamamen durdurulmuştur. Gelişmelerden vatandaşımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz.
5,853
'Blushwood' meyvesi kanserin kökünü kazıyor!
Yapılan araştırmalar sonucunda ‘Blushwood' adlı ağacın meyvesinin kanser hücrelerini kökünden kazıdığı söyleniyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/blushwood-meyvesi-kanserin-kokunu-kaziyor-259816
Berghofer Tıbbi Araştırma Merkezi'nden Dr. Glen'in yaptığı bir araştırmaya göre ‘Blushwood' adlı ağacın meyvesinin kanser hücrelerini yok ettiği ortaya çıktı. Bilim insanları bu meyveden aldıkları enzimle kanser tümörlerini yok etmeyi başardılar. Şu anda test aşamasında olan ilaca EBC-46 adı veriliyor. Bu meyvenin üzerine araştırma yapan Dr. Glen yaptığı çalışmalar sonucunda şunları söylüyor: Preklinik denemelerimizde, ilacı deneklerimize enjekte ettik. Beş dakika içinde enjekte edilen bölgede morarma görüldü. 24 saat içinde ise tümörün yer aldığı bölge tamamen siyahlaştı. Bunun üzerinden birkaç gün geçince bölgede kabuk oluştu. 1.5 hafta içinde kabuk kendiliğinden düştü ve tümör yok oldu.” İfadelerini kullandı. Berghofer'ın internet sitesinde EBC-46'nın farelerde, köpeklerde ve atlarda test edildiği ve başarılı sonuçlar elde edildiği yazıyor. Henüz sadece hayvanlarda denenen laboratuvar testlerinde, deneye tabi tutulan tümörlü hayvanların%70'inde başarılı sonuçlar elde edilip tümörlerin yok edildiği belirtiliyor. Ancak bu ürün çeşitli nedenlerden dolayı henüz insanlarda denenmemiş. Bu nedenle araştırmacılar konuyla alakalı henüz kesin bir şey söylemiyorlar.
1,355
Uzmanlar uyardı: Pet şişedeki su tehlike saçıyor
Günlük hayatta pek çok vatandaşın kullandığı pet şişelerdeki sularla ilgili önemli bir uyarı geldi. Uzmanlar, uzun süre pet şişelerde bekleyen suların sağlık açısından tehlike saçtığını vurgulayıp kanserojen ve enfeksiyon riski oluşturduğuna dikkat çekti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pet-sisedeki-su-tehlike-saciyor-2840288
Batman’da Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Özcan Deveci, pet ve cam şişe kullanımlarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Deveci, pet şişelerde güneşe maruz bırakıldıktan sonra satılan içme sularının sağlık açısından büyük tehlike saçtığını dile getirdi. SICAK HAVALARA DİKKAT Hayatın her alanında kullanılan ve özellikle içme sularının konulduğu pet şişelerin bir petro kimya ürünü olan polietilen malzemesinden üretildiğini belirten Dr. Deveci, pet şişelerin kullanımı için gerekli bazı kuralların olduğunu, özellikle yaz günlerinde sıcağın yüksek olduğu ve su ihtiyacının fazla olduğu bu dönemlerde pet şişelerin uygun kullanımının pek çok hastalığı önlendiğine dikkat çekti. KANSEROJEN VE ENFEKSİYON TEHLİKESİ Uzman Dr. Deveci, sözlerine şöyle devam etti: “Pet şişeler uygun koruma ortamı olmadan muhafaza edilirse içinde bulunan BPA (BisfenolA) maddesi çeşitli hastalıklara yol açmakta. Bunlara baktığımız zaman içinde kanserojen maddesi olduğu belirtilmiş ve hormonsal bozukluklara da yol açıyor. Ayrıca pet şişeler uygun ortamda bulunmadığında güneş ortamında bulunduğunda uzun süre kullanılmadan bekletildiğinde mikroorganizmalar için de iyi bir üreme ortamı oluşturmakta ve bağırsak enfeksiyonlarına yol açmaktadır. Yine virüslere bağlı olarak hepatit A ve E virüsüne bağlı olarak birçok enfeksiyona yol açmaktadır. Bu yüzden pet şişeleri kullanırken bunların güneş almayan bir ortamda muhafaza edilmesine sıcak ortamda değil, soğuk ortamda bulunması gerekiyor. Mümkünse de içme sularının pet şişeler olmadan kullanılması önemlidir.
5,529
Peynir ve sütte 'brusella' tehlikesi
Eskişehir’de yedikleri peynirden dolayı brusella hastalığına yakalanan 6 kişiden sonra tekrar gündeme gelen brusella tehlikesi konusunda uzmanlar uyarıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/peynir-ve-sutte-brusella-tehlikesi-2650618
İnsanlarda önemli halk sağlığı sorunlarına neden olan ve hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalık olan brusella, halk arasında 'Malta Humması', 'Akdeniz Humması' ve 'Dalgalı Ateş' olarak da biliniyor. Son olarak Eskişehir’in Bozdağ Mahallesi'nde bulunan aynı aileden 6 kişi, yedikleri peynirden brusella hastalığına yakalandı. Tedavileri devam eden vatandaşlardan sonra hastalık hakkında soru işaretleri artarken, uzmanlar, süt ve süt ürünleri tüketirken çok dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Menşei bilinmeyen ve hastalığa yakalanan hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünleri büyük tehlike arz ederken, kaynatılmadan içilen çiğ süt ve bu sütten yapılan peynir konusunda vatandaşlar net bir şekilde uyarılıyor. “Türkiye’nin çok ciddi problemlerinden bir tanesi” Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Eskişehir-Bilecik Bölge Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mehmet Kızılinler, hayvanların sağlıklı görünmesine rağmen hasta olabileceklerini, bu sebeple brusellanın sinsi bir hastalık olduğunu vurgulayarak bu durumun Türkiye’de hayvancılığın gelişememesinin sebeplerinden olduğunu belirtti. Kızılinler, “Brusella hastalığı özellikle hayvanlarda yavru atmayla karakterize bir hastalık. Türkiye’nin çok ciddi problemlerinden bir tanesi. Bugün Türkiye’de hayvancılığın yeteri düzeyde yetişmemesinin bir tanesi brusella hastalığı. Hayvanların bir kısmı sağlıklı görünüyor olmalarına rağmen hastalığı yayabiliyorlar. Hastalığın aktif olduğu dönemde özellikle 6 veya 7 aydan sonra yavru atmalarıyla karakterize. Bu noktada hayvanların üremeleriyle ilgili çok büyük problemler meydana getiriyor. Aynı zamanda bir kısım hayvan hasta olmasına rağmen sağlıklı göründüğü için fark etmeden de olsa hastalığın yayılması hızlı olabiliyor” ifadelerini kullandı. “Sütten ve taze peynirden insanlara bulaşabiliyor” Brusella hastalığının insanlara iki şekilde bulaşabileceğini ifade eden Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler, insanların besin tüketimine dikkat etmesi gerektiğini vurguladı. Süt ürünlerinin kaynatılarak tüketilmesi gerektiğini belirten Kızılinler, şunları söyledi; “İnsanlara iki şekilde bulaşabiliyor. Bir tanesi eğer hastalıklı hayvana doğum sırasında veya doğum sonrasında müdahale ederseniz maruz kalabilirsiniz. Meslek grubu olarak veteriner hekimler de en fazla hastalığa yakalananlardan. İkinci şekil ise özellikle süt ürünlerinin kaynatılmadan tüketilmesinden kaynaklı. Çiğ süt, yeterince kaynatılmadan tüketildiğinde de hastalığın bulaşması söz konusu. Sütten ve taze peynirden insanlara bulaşabiliyor. Bu konuda insanların besin tüketimine dikkat etmesi gerekiyor.” “Brusella hastalığının yayılmasına engel olamıyorsunuz” Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler, hayvanlara uygulanan basit testler ile brusella hastalığının anlaşılabildiğini ve hastalıklı hayvanların kesiminin gerektiğini ifade etti. Buna rağmen suni tohumlama dışında olan buzağılara verilen devlet desteği nedeniyle üreticilerin hastalığa önayak olduğunu ifade eden Kızılinler, “Hayvanlarda konuyla alakalı testler var. Çok kolay anlaşılıyor. Veteriner hekimler olarak biz brusella hastalığına önemi vurguluyoruz. Türkiye’de hayvancılığı gerçek anlamda geliştirebilmek için brusella ve tüberküloz gibi hastalıkların eridike edilmesi gerekiyor. Devletin bu yönde desteği var. Yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bunun dışında Tarım İl Müdürlüğü’ndeki arkadaşlarımız sonbahar ve ilkbaharlarda brusella hastalığına karşı çok ciddi şekilde var olan hayvan kitlesini aşılıyorlar. Buna rağmen brusella hastalığının yayılmasına engel olamıyorsunuz. Burada en önemli sıkıntı bir kısım hayvanın hasta oluyor olmasına rağmen tamamen normal görünmesi, normal şekilde doğum yapması ve herhangi bir sağlık sıkıntısı yaşamaması. Brusellayla alakalı en önemli hareket tarzlarından bir tanesi hayvanlarımızın testlerinin yapılıp hasta hayvanların tazminatlı bir şekilde kesime yönlendirilmesi. Kesinlikle suni tohumlama dışında olan buzağılara devletin destek vermemesi şeklinde olması” dedi. “Menşeilerini bilmiyorlarsa bunları tüketmemeleri gerekiyor” İnsandan insana geçme riski olmadığı için vatandaşların rahat olması gerektiğini ifade eden Mehmet Kızılinler, buna rağmen menşei bilinmeyen ve kaynatılmadan tüketilen süt ürünleri hakkında vatandaşları uyardı. Kızılinler, “İnsandan insana geçme riski yok. İnsanlarla aynı ortamda bulunan hayvanlardan geçme riski yok. Vatandaşlarımızın gönüllerinin rahat olması gerekiyor. Tek yapmaları gereken menşeini bilmedikleri sütü tüketmemeleri. Diyelim ki böyle bir süt var ellerinde. Kaynatmadan tüketmemeleri gerekiyor. Peynir için de aynı şekilde. Özellikle salamura peynirde mikrobun denatüre olma durumu var. Kaynatılmamış sütten yapılan peynirleri de özellikle taze olanlarını tüketmemeleri gerekiyor. Bugün peynir yapıldı. İki gün sonra sofraya koyarken bu tür peynirlerin menşelerini bilmiyorlarsa bunları tüketmemeleri gerekiyor” diye belirtti. “Yüksek ateş, halsizlik ve genel durum bozukluğu” Brusella hastalığının insanlarda yüksek ateş ve halsizlik gibi rahatsızlıklara yol açtığını belirten Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler şu şekilde açıklamalarına son verdi: Meslek hastalığı olduğu için genel anlamda farklı vücut bölgelerine yerleşiyor hastalık. Özellikle eklem bölgeleri, böbrekler ve testislere yerleşiyor. Yüksek ateş, halsizlik ve genel durum bozukluğuyla karakterize problemler meydana getiriyor. Brusellanın vücuttaki en önemli özelliği hastalığı bir dönem tedavi edebiliyorsunuz ama vücudunuzda mutlaka eser miktarda kalıyor. Vücudunuzun zayıf olduğu zaman dilimlerinde hastalık tekrar size problemler meydana getirebiliyor. Bununla alakalı zaten enfeksiyon hastalıkları bölümündeki doktor arkadaşlarımız çalışmalarını yapıyorlar.”
4,590
Samsun'da maske takma zorunluluğu getirildi
Samsun'da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında 20 Haziran'dan itibaren maske takma zorunluluğu getirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/samsunda-maske-takma-zorunlulugu-getirildi-2718886
Valilikten yapılan açıklamaya göre, İl Hıfzıssıhha Kurulu, Vali Zülkif Dağlı başkanlığında toplandı. Toplantıda kontrollü sosyal hayat döneminde vaka sayılarının artmaması için alınan tedbirlerin eksiksiz uygulanmasına, bu kapsamda ilde maske kullanımına yönelik denetimlerin artırılmasına karar verildi. Toplantıda 20 Haziran'dan itibaren toplu bulunulan açık ve kapalı alanlar ile park, bahçe, bulvar, cadde ve sokak gibi yerlerde ağzı ve burnu tamamen kapatacak şekilde maske kullanılması, aykırı davrananlara Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereğince 900 lira idari para cezası uygulanması ve kolluk kuvvetleri ile zabıta tarafından Kabahatler Kanunu'na göre işlem yapılması kararlaştırıldı.
5,556
Doğru beslenin alzheimerı unutun
Uzmanlar, unutkanlık başta olmak üzere birçok rahatsızlığı beraberinde getiren alzheimerdan, doğru ve dengeli beslenme ile uzak kalmanın mümkün olduğunu ifade etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dogru-beslenin-alzheimeri-unutun-2647048
Daha çok kadınlarda görülen alzheımer hastalığın etkileriyle ilgili açıklama yapan VM Medical Park Bursa Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Uzar, “Bu rahatsızlık, vücudu etkilediği gibi toplumsal hayatta da bozuklukları beraberinde getirebiliyor. Hasta, zamanla kaybettiği özelliklerinin farkına varıyor. Bu da onları psikolojik olarak etkiliyor. Nedenlerine baktığımızda genetik faktörlerin, çevresel faktörlerin, yaş ve cinsiyet faktörünün etkili olduğunu görüyoruz. Tüm bunların yanında sosyoekonomik durum ve eğitim düzeyi etkili olabiliyor. Beynimizi ne kadar etkili kullanırsak o kadar risk düşüyor. Dil öğrenme, şiir ezberleme gibi özellikler Alzheimer rahatsızlığından uzak kalmamızı sağlar. Depresif kişilerin, beyin çok aktif kullanılmadığı için bu hastalığa daha çok yakalandığı biliniyor” diye konuştu. Beslenmenin alzhemier hastalığından korunma açısından önemli olduğunu belirten Uzar, şu uyarılarda bulundu: Her şeyden önce hastaların stresten ve stresli ortamlardan uzak kalmaları gerekir.Ayrıca hastaların eve kapanmamaları ve aktif olmaları sağlıklarına iyi gelecektir. Alzheimer hastaları için bilhassa Akdeniz tipi diyet tavsiye ediyoruz. Akdeniz tipi diyetin, zeytin yağı başta olmak üzere, kırmızı etten uzak durularak bol balık tüketmenin yanı sıra; tahıldan zengin beslenmek olduğunu söyleyebiliriz. Alzheimer hastalarının, aşırı tuzdan, sağlıksız yağlar ve paketli hazır gıdalardan uzak durmaları gerekir. Özellikle E vitamini içeren taze sebze-meyvelerin de faydası olacaktır. Ispanak, domates, brokoli, mango, ay çekirdeği, fındık ve badem tüketebilirler. Hangi ürün olursa olsun toksik, doğal olmayan her şeyin sinir sistemine zarar vereceği unutulmamalıdır.
2,381
Koronavirüste yeni gelişme: 'Kayıp parçayı bulduk' diyerek duyurdular!
Yeni tip koronavirüs salgınıyla mücadele eden bilim insanlarının 'Kayıp parçayı bulduk' ifadesiyle dünyaya duyurduğu habere göre, Kovid-19 bulaş riskini önemli ölçüde azaltan yeni anti-viral burun spreyi keşfedildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronaviruste-yeni-gelisme-kayip-parcayi-bulduk-2796238
Çin'in Vuhan kendinde başlayarak tüm dünyayı olumsuz etkisiyle sarsan yeni tip koronavirüs salgınıyla mücadele, küresel çapta hız kesmeden devam ediyor. Birçok ülkede çeşitli aşılarla virüsün önüne geçmeye çalışılırken dünya genelinde yaklaşık 5 milyar dozun üzerinde aşı yapılmış olsa da virüsün bulaşma etkisi hala devam ediyor. Son olarak İngiltere'den gelen bir açıklama, insanlığı koronavirüsü yenmeye bir adım daha yakalştırdı. Virüs her ne kadar yeni varyantlarla sık sık gündemdeki yerini güçlendirmeye çalışsa da bilim insanlarının 'Kayıp parçayı bulduk' ifadeleriyle duyurduğu gelişme, tüm insanları hastalık karşısında bir adım daha önce çıkaracak. 'ESKİ NORMALLERE DÖNÜŞ HIZINI ARTIRACAK' İngiliz Daily Mail'in haberine göre, İngiltere'de Kovid-19'a yakalanma ihtimalini önemli ölçüde azaltan yeni anti-viral burun spreyi keşfedildi. Dünyaya umut olan bu keşifle birlikte, söz konusu spreyin koronavirüse karşı 8 saate varan koruma sağladığını belirten yetkililer, pHOXWELL ismini verdikleri bu nazal ilaç ile eski normallere dönüş hızının artabileceğini kaydetti. Buluşun arkasındaki firma olan Raphael Labs'ın başkanı Profesör Rakesh Uppal, bunun 'önemli bir atılım' olduğunu belirterek Şimdi bu salgınla savaşmak için daha önce eksik olan etkili bir aracımız var. ifadelerini kullandı. ÜÇTE İKİ ORANINDA KORUDU Erken yaz dalgasının zirvesindeki Hindistan'da, aşılanmamış 600'den fazla sağlık çalışanı üzerinde denenen pHOXWELL'i kullanan kişilerin 45 günlük bir süre içinde Kovid-19 ile enfekte olma olasılıkları, sprey verilmeyen meslektaşlarına göre üçte iki oranında daha az gerçekleşti. 'AŞILAMA YİNE DE KESİNLİKLE GEREKLİ' Spreyin aşılara ve maskelere ek koruma sağladığının altını çizen Profesör Rakesh Uppal, 'Aşılama kesinlikle gerekli olmakla birlikte, yüzde 100 etkili değildir ve Kovid-19'a neden olan virüs tarafından enfekte olmak ve bu virüsü iletmek hala mümkündür' sözleri ile aşı olanların da virüse yakalanıp onu bulaştırabileceğine dikkat çekti. İlgili Haberler AB, Kovid-19'la mücadele için antikor ilacı alacak Son dakika! Bebeğe yanlışlıkla Kovid aşısına savcılıktan soruşturma ABD'den yeni araştırma: Hamileyken Kovid aşısı yaptırınca bebek yüksek antikorla doğuyor
3,937
Pfizer ile BioNTech'in koronavirüs aşısında yeni gelişme!
Pfizer ile BioNTech'in koronavirüse (Covid-19) karşı geliştirdiği aşının üçüncü aşama klinik denemelerinin sonuçlarında yüzde 95'ten fazla koruma sağladığı açıklandı. Amerikan ilaç firması Pfizer tarafından yapılan açıklamada, FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi)'in koronavirüs aşısına birkaç gün içerisinde acil kullanım onayı vereceği bildirildi
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/pfizer-ile-biontechin-koronavirus-asisinda-yeni-gelisme-2754348
Pfizer ile BioNTech'in koronavirüse (Covid-19) karşı geliştirdiği aşının üçüncü aşama klinik denemelerinin sonuçlarında yüzde 95'ten fazla koruma sağladığı açıklandı. NPR'da yer alan habere göre, Amerikan ilaç firması Pfizer tarafından yapılan açıklamada, FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi)'in koronavirüs aşısına birkaç gün içerisinde acil kullanım onayı vereceği bildirildi. Aşı 6 ülkede 43 bin 538 kişi üzerinde test edildi. Denemelerde şimdiye kadar ciddi bir güvenlik endişesi ortaya çıkmadı.
2,135
Bilim insanlarından sıra dışı ilaç! Koronavirüse karşı akrep zehri
Koronavirüse karşı bütün dünyada yürütülen ilaç çalışmalarına sıra dışı bir araştırma daha eklendi. Mısır çöllerinde yaşayan akreplerin zehrini kullanan bilim insanları, Kovid-19’un insan hücrelerine girmesine engel olan bir ilaç geliştirilebileceğini duyurdu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-insanlarindan-sira-disi-ilac-koronaviruse-karsi-akrep-zehri-2800918
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınına karşı bilim insanları ilaç çalışmalarına bir yenisi daha ekledi. Dünya çapında birçok geleneksel ilaçta kullanılan akrep zehri bilim insanlarının radarına girdi. Zehir, içeriğinde çoğu güçlü nörotoksin olan ve potansiyel olarak ölümcül olan peptitler içeriyor. Bilin insanları zehrin içerdiği peptitlerin koronavirüs ile mücadelede en büyük silah olan ilaçlarda kullanmak için harekete geçti. “SIRADIŞI BİR YENİ İLAÇ KAYNAĞI OLABİLİR” Mısır çöllerinde bulunan akreplerin yakalandığını ve doğaya salınmadan önce bütün zehirlerinin sağıldığını açıklayan Aberdeen Üniversitesi Tıp Bilimleri Enstitüsü'nde kıdemli araştırma görevlisi olan Dr Wael Houssen ve Fakülte Zooloji Bölümü'nde Moleküler Toksinoloji ve Fizyoloji Profesörü olan Mohamed Abdel-Rahman, “Mısır'da dünyanın en zehirlisi dahil birçok akrep türü yaygın. Zehirlerin hepsi henüz tam olarak incelenmedi ve alışılmışın dışında, sıradışı bir yeni ilaç kaynağı olabilir” ifadelerini kullandı. “HEYECAN VERİCİ VE ÜRETKEN BİR GELİŞME” Dr Houssen konuya ilişkin yaptığı açıklamada Yeni ilaçların kaynağı olarak akrep zehirlerinin incelenmesi heyecan verici ve üretken bir gelişme. Bu zehirlerin son derece güçlü biyoaktif peptitler içerdiğini zaten gördük ve keşfedilmeyi bekleyen daha birçok şeyin olduğuna inanıyoruz. dedi. İlgili Haberler Çok çarpıcı bir araştırma! Uzmanlar uyardı: Menopoz ile 'Uzun Covid' karıştırılmasın Dünyada bir ilk! Kovid-19 aşısı çocuklar için zorunlu hale getirildi Fransa'da çifte kabus: Bir yanda koronavirüs, şimdi de kuş gribi 21 yıl sonra gelen cinayet itirafı! Gömdüğü yeri tarif etti Bir arkadaşını öldürüp birini ağır yaraladı! Polise yakalanınca başka cinayeti itiraf etti Japonya'da 15 ay sonra ilk: Covid-19'dan ölen olmadı
4,863
GTÜ'lü profesör Covid-19 tedavisine umut olacak karışım geliştirdi
Gebze Teknik Üniversitesi akademisyeni, tüm dünyayı etkisi Covid-19 virüsün yol açtığı vücut tahribatı ile ölümcül sonuçlarını önlemek ve tedavi etmek için bir karışım geliştirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gtulu-profesor-covid-19-tedavisine-umut-olacak-karisim-gelistirdi-2705413
Dünya yeni tip korona virüsü Covid-19 ile mücadelesine devam ederken Türkiye’de de bilim insanları virüsün yayılımını engelleyip ölümcül etkilerini ortadan kaldıracak metotlar için yoğun bir çaba sarf ediyor. Bu kapsamda 26 yıldır sağlık konularında çalışmalar yapan Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Tanrıseven, virüsün yol açtığı vücut tahribatı ve ölümcül sonuçlarını önlemek ve tedavi etmek için bir karışım geliştirdi. Çoğunlukla doğal maddelerden oluşan bu karışımın antiviral, antibakteriyel, antifungal ve antiinflamatuvar özellikleri bulunuyor. Bu karışım burun ve ağız yoluyla alınabilir Konuyla ilgili bilgi veren Tanrıseven, Bu karışım burun ve ağız yoluyla alınabilir. Spray formunda buruna uygulandığında zatürrenin tedavisinde kullanılma ihtimali olabilir. Literatür bilgilerine göre, karışımın Spike protein’i etkisizleştirme, ACE2 miktarını arttırarak Angiotensin II miktarını azaltıp zatürreye sebep olan cytokine fırtınasını durdurma özellikleri olduğundan Covid-19 hastalarını iyileştirme potansiyeli olabilir. Bu karışım halen kullanılan ilaçlarla birlikte de kullanılabilir. Magnezyum ve iki değişik vitaminin önerilen miktarlarda alınması da metodun etkisini arttırabilir. Bu çalışmanın Covid-19 hastalarında denenebilmesi için Sağlık Bakanlığına bilgi verildi dedi.
311
SMA’lı kızını hastaneye götürdü, işten kovuldu
Ankara'da SMA hastası kızının tedavisi için çalıştığı yerden sık sık izin almak zorunda kalan baba işten çıkarıldı. Valiliğin izniyle yardım kampanyası başlatan ancak tedavi için gereken 53 milyon TL'nin yalnızca yüzde 11'ini denkleştirebilen aile, minik kızlarının yaşama tutunabilmesi için destek bekliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/smali-kizini-hastaneye-goturdu-isten-kovuldu-2907089
Ankara’da yaşayan Fatih ve Rabia Akbaş çiftinin iki çocuğundan küçüğü olan Sultan Sare’ye 10 günlükken SMA Tip-1 teşhisi kondu. Aile, ölümcül kas hastalığı SMA ile mücadele eden kızları için Valilik izniyle yardım kampanyası başlattı. Türkiye Gazetesi'nden Ferhat Ekinci'nin haberine göre; tedavi için gerekli ilacı alabilmek için 53 milyon TL’ye ihtiyaçları olan aile, henüz bu paranın yüzde 11’ini toplayabildi. İŞTEN KOVULDUM, 5 AYDIR ÇALIŞMIYORUM Yardımseverlerden destek bekleyen baba Akbaş “Kalite kontrol teknisyeniyim. Kızımın sağlık problemleriyle ilgilendiğim içim sık sık iş yerinden izin almak zorunda kaldım. Bu yüzden kovuldum. 5 aydır çalışmıyorum. Çocuğuma 120 bin liraya öksürtme cihazı almam gerek fakat imkânım yok. SMA’lı aileler tek başına mücadele ediyor. Yurt içinde ve yurt dışında gönüllü 140 kişilik ekip kurduk. Devletten isteğimiz bu ilacı yurt dışından getirip bizlere satması” dedi. PARA BU KADAR YAVAŞ TOPLANIRSA 2 YIL SÜRER Anne Rabia Akbaş da sosyal medyada“@sma_sultansare” ismiyle hesap açtıklarını aktararak “Sesimizi duyurmak istiyoruz. Bu kadar yavaş para toplanırsa iki yıl sürebilir. Çocuğum 7 kilo, tedavisi için 12-13 kiloyu geçmemesi gerekiyor. Bu yüzden aç bırakıyoruz. Evladımı doya doya yediremiyorum” ifadelerini kullandı. İlgili Haberler Bilim insanlarından çarpıcı araştırma: Kanserin umudu yarasalar! LÖSEV Başkanı Üstün Ezer müjdeyi TGRT Haber'de verdi: Aşı geliyor
2,402
TURKOVAC uygulanan gönüllülerde yan etki görülmedi
Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ayşin Kılınç Toker, yerli aşı TURKOVAC’ın ülke genelinde bin 100 gönüllüye uygulandığı ve bir yan etki olmadığını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkovac-uygulanan-gonullulerde-yan-etki-gorulmedi-2795624
Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ayşin Kılınç Toker, faz-3 çalışmaları devam eden yerli aşı TURKOVAC ile ilgili açıklamalarda bulundu. Aşının şimdiye kadar bin 100 kişiye uygulandığını dile getiren Toker, bir yan etkinin de görülmediğini söyledi. YAN ETKİ DÖNÜŞÜ OLMADI Toker, TURKOVAC için faz-3 çalışmamız Kayseri Şehir Hastanesinde devam ediyor. Şu an için 72 gönüllümüze TURKOVAC aşısını faz-3 kapsamında uyguladık. Türkiye genelinde İstanbul, Ankara ve Kayseri’de çalışmalar devam ediyor. 5 merkez şeklinde devam ediyoruz. Burada Erciyes Üniversitesinde de faz-3 gönüllüleri alınmaya devam ediyor. Şu an için Türkiye genelinde yaklaşık bin 100 gönüllüye TURKOVAC aşılaması kapsamında aşı yapıldı. Bunların takipleri yapılıyor, 2. dozlarını yapılmaya başlayan Ankara ve İstanbul’daki gönüllüler de mevcut. Herhangi bir yan etki dönüşü olmadı. Lokal aşı yerindeki ağrı dışında ciddi, hayati tehlike oluşturabilecek ya da tıbbi bir tedavi ihtiyacı gerektirecek bir yan etki ile karşılaşmadık. Şu an için gönüllü alımına e-nabız üzerinden devam ediyoruz. Özellikle 3 şehirde olduğu için belirtmek istiyorum. TURKOVAC çalışmasına katılmak isteyen gönüllülerimiz devam eden süreçteki takiplerinde tekrar gelebilmek şartı ile farklı illerden merkezimize başvuru yapabilirler, kabul ediyoruz şu an için. Bu şekilde başvurularını yapabilirler şeklinde konuştu. YOĞUN BAKIMDA VAKA SAYISI FAZLA Kayseri'deki vaka artışına da değinen Toker, Vaka artışı şu an için Türkiye’de en belirgin şekilde Kayseri’de ve bizim zaten Kayseri Şehir Hastanesinde yatarak tedavi altına aldığımız, yoğun bakımda takip ettiğimiz vaka sayımız çok fazla. Kayseri’de özellikle akciğer tutulumu ile zatürre tablosu seyreden hastamız çok fazla. Bu noktada iklimin soğuması, kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirilmesi nedeni ile vaka sayılarını göz önünde bulundurmadan rehavete kapılmış bir şekilde maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyulmaması nedeni ile vaka sayımız çok yüksek. Özellikle bu dönemde okulların açılması ve iş hayatının aktif bir şekilde devam etmesinden dolayı maske, mesafe ve temizlik kuralları, kapalı alanların sık sık havalandırılması ve mutlaka aşı takvimine uygun bir şekilde aşılarımızı olmamız gerekiyor. Çünkü bu kışı ekonomik ve psikolojik açıdan güzel bir şekilde atlatmaya tüm Türkiye’nin ihtiyacı var diye konuştu. İlgili Haberler TURKOVAC'ta yan etki görülmedi Vatandaşları 'TURKOVAC' heyecanı sardı
6,980
İşte tok tutan besinler
Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, Ramazan ayında da oruçlulara büyük faydası dokunacak beslenme şekillerini sıraladı ve tok tutan besinleri anlattı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/iste-tok-tutan-besinler-125850
Gebze Medical Park Hastanesi'nde görevli Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, yumurta, yeşilçay, yoğurt, yulaf ekmeği ve çörek otu gibi besinlerin tok tutmaya yardımcı olan besinler olduğunu söyledi. Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, tok tutan besinleri şöyle sıraladı; “Yumurta: En önemli protein kaynağı olan yumurtanın tokluk süresini uzatmaktadır. Sabah kahvaltılarında tüketeceğiniz haşlanmış yumurta ile tokluk sürenizi uzatabilirsiniz. Haşlanmış yumurtayı sevmiyorsanız mantarlı omlet veya menemeni de tüketebilirsiniz. SALATA OLMAZSA OLMAZLARDAN Yeşil çay: Güçlü antioksidan etkisi ile metabolizmayı hızlandırmaya yardımcıdır. Kabuk veya toz tarçınla tükettiğiniz zaman tatlı isteğinizi de azaltabilirsiniz. Sirke: Salatalara ekleyeceğiniz sirke tokluk sürenizi uzatmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, sirkenin içinde bulunan asetik asidin sindirim hızını yavaşlattığını ortaya koymuştur. Böylece kan şekerinizin daha dengeli yükselmesini ve daha uzun süre kendinizi tok hissetmenizi sağlayacaktır. Salata: Öğünlere koca bir kâse salata ile başlamak veya öğün içerisinde bolca salata tüketmek, öğünde alınan kaloriyi azaltabilir. Sebzeler yüksek posa yoğunlukları ile midede yer tutarak daha çabuk doymamıza yardımcı olmaktadır. İçerisine dereotu ve taze kırmızı biber ekleyerek tok kalma sürecinizi arttırabilirsiniz. İŞTAH KONTROLÜ İÇİN ÇORBA Çorba: Yemeklere başlamadan çorba tüketmeniz iştah kontrolünüzü sağlamanıza ve fazla kalori alımınızı azaltmaya yardımcı olacaktır. Su içermesi ve midede basınç oluşturması nedeni ile daha kısa sürede doymamızı sağlarlar. Yüksek yağlı ve kremalı çorbalar olmamasına dikkat ediniz. Yoğurt: Protein içeriğinden dolayı iştah baskılamanıza yardımcı olduğu gibi kalsiyum içeriğinin yüksek olması sebebiyle kilo vermenize yardımcı olacaktır. Yulaf kepeği: Besleyici olduğu kadar düşük kalorilidir. Sabah kahvaltısına veya ara öğünlere, kuru meyveler, kuru yemişler ve süt ilavesi ile hazırlanan yulaf ezmesi uzun süre tok kalmanızı sağlar. Ayrıca, bir başka faydasıda bağırsakların çalışmasını desteklemesidir. Kabızlık sorunu çekenler mutlaka tüketmeli. Çörek otu: Öğütülerek ya da tam haliyle salatalara, yoğurda eklenecek çörekotu doygunluk hissi dışında zindelik de verir. Maydanoz, dereotu, nane, fesleğen gibi yeşilliklerle hazırlayacağınız salataya serpeceğiniz çörekotu kilo kontrolünüzü sağlarken, aynı zamanda mide ve barsak sisteminin de desteklenmesinde etkili olacaktır.”
2,924
Bilim Kurulu Üyesi Özlü: Ağustos'ta başarırsak Eylül'de normale döneriz
Türkiye'de aşılama çalışması günlük rekor tazeleyerek devam ederken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, artan vaka ve varyantlar konusunda uyardı. TGRT Haber canlı yayına katılan Özlü, aşılamada 3. doz ve normalleşme süreciyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tevfik-ozluden-normallesme-tarihi-2785602
Türkiye’de aşılama kampanyası hızla devam ediyor. 18 yaş üstü vatandaşların yüzde 50'sinin aşılandığı açıklanırken, hastanelerde uzun kuyruklar oluştu. Toplam aşılama sayısı 40 milyonu geçti. Kademeli normalleşmenin 1 Haziran’da başlamasının ardından ay içinde 30 milyon aşı yapılacağını belirten Bakan Koca kırılan rekorlara dikkat çekti. Peki aşılamada ulaşılan seviye normalleşmenin önünü açar mı? 3. doz aşı gerekli mi? Bilim Kurulu Üyesi Prof. Tevfik Özlü TGRT Haber canlı yayınında cevapladı. AŞILANMANIN HIZLANMASI UMUT VERİCİ Uğur Şahin’in 'varyant' uyarısı ve 'yeni dalga' uyarılarını değerlendiren Özlü, “İhtimal olarak söyleniyor. Böyle bir tehditten önce aşılamayı yapmak çok önemli. Aşılamanın tam yapılamadığı toplumda virüs yükü fazla olunca virüste mutasyon gelişebiliyor. Delta virüsü de İngiltere ve Hindistan başta olmak üzere asıl virüs olarak çıktı. Bundan sonra çıkabilecek mutasyonlar tehlikeli olabilir ama bu bir ihtimaldir. Aşılanmanın bu anlamda hızlanması toplumsal bağışıklık açısından umut verici olur” dedi. EYLÜL AYINDA NORMALE DÖNEBİLİRİZ Yaptığımız aşıların yüzde yüz koruyuculuğu olmadığı için toplumun tamamının aşılanması gerektiğini belirten Özlü şöyle konuştu: “Son zamanlarda Türkiye günlük aşı sayımız çok iyi. Aşı tedarikinde sıkıntı olmaz ise bu hızla gidersek Haziran sonu itibariyle ilk doz Temmuz’da ikinci doz yapılacak. Ağustos ayında toplumsal bağışıklık elde edilebilir. Eylül itibariyle toplum normal hayatına dönebilir diye temenni ediyorum. Burada önemli olan aşı tedarikinde sıkıntı olmaması ve vatandaşların aşıya olan inancının devam etmesi. Ben bu iki konuda sıkıntı görmüyorum.” HATIRLATMA DOZU YAPILABİLİR Tevfik Özlü, ilerleyen süreçte 3.doz aşının yapılıp yapılmayacağı ilişkin soruya ise şu cevabı verdi: “Böyle bir ihtimal var. Aşı yapılanlar bağışıklık kazanıyor. Bu bağışıklığın 9-12 ay sürdüğüne dair veriler var. 6 aydan sonra bağışıklık azalmaya bağışlıyor. Bundan dolayı bir hatırlatma dozu ile daha güçlü bir bağışıklık olması adına yapılabilir. Sağlık çalışanlarından başlayarak bu aşılama yeniden yapılabilir. Maske uyarısını yinelen Özlü, “Kapalı alanlar ve kalabalık alanlarda maske hala en büyük koruma aracıdır. Toplumda 70-80 bin civarında tanısı konulan virüsü taşıyan insan var ve bu bulaştırıcı. Tanı koyamadığımız insanlar da var. Kapalı ortamda bu virüs yaygın. Toplumsal bağışıklığın yüzde 70’e ulaşması ile eski normale dönebiliriz. Aşılama ile bu hastalığı hafif atlatırız” dedi. İlgili Haberler 18 yaş üstü nüfusun yarısı aşılandı İlgili Haberler Prof. Dr. Uğur Şahin'den uyarı: Varyantlara ve dördüncü dalgaya dikkat
462
Sistit nedir, kimlerde görülür? Sistit tedavisi nasıl olur?
İnsanın yaşam kalitesini düşüren bazı hastalıklar vardır. Kişinin gündelik hayatına etki eden, onu sınırlayan problemler vücudun herhangi bir bölgesinde meydana gelebilir. İdrar yollarında ortaya çıkan ve genellikle kadınlarda görülen sistit belirtileri ise bu tarz bir hastalığın habercisidir.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sistit-nedir-kimlerde-gorulur-sistit-tedavisi-nasil-olur-2894886
Boşaltım sistemi kişinin vücudundaki atıklardan kurtulduğu bir sistemdir. Sıvı atıklar idrar biçiminde insanın vücudundan çıkar. Böbreklerden geçen ve ayrılan zararlı sıvılar idrar torbasında birikir. İdrar yolundan çıkan kirli amonyak sıvı vücuttan ayrıldığında boşaltım sistemi temiz ve rahatlamış bir hal alır. Ama bazen vücudun bu gerekli işlemi gerçekleştirmesi zorlaşır. Çünkü idrar yolları çeşitli nedenlerden dolayı iltihaplanır. Soğuk, kir, genetik hastalıklar, yanlış kişisel bakım iltihaplanmanın önde gelen sebeplerindendir. Herkeste meydana gelme ihtimali olan bu rahatsızlık yüzdelik açıdan kadınlarda daha fazla gözlemlenmektedir. Hatta kadınların yaklaşık %20’lik bir dilimi bu hastalığı hayatlarının belli bir bölümünde yaşamaktadır. İdrar yapımını zorlaştıran bu durum kişinin hayatını doğrudan etkileyen bir sorundur. Boşaltım konusunda sıkıntı çekmek vücudun bir tür baskı altına girmesine neden olur. İltihaptan dolayı hissedilen ağrıların yanı sıra kişinin hareketleri sosyal ortamda sınırlanır ve kişi gergin bir ruh hali içine girer. Fakat sistit belirtileri kişinin böyle bir durum yaşamasının önüne geçer. Belirtileri dikkate alan biri sistit ilerlemeden ona müdahale etme şansını elde eder. Ama öncesinde bu rahatsızlığın ne olduğuna daha detaylı bir biçimde bakalım. SİSTİT NEDİR? Beslenmek insanın yaşaması için gerekli olan değişmez bir şarttır. Sindirim sistemini çalıştıran bu ihtiyaç dolaylı olarak vücuttaki diğer sistemlerin çalışmasını da sağlar. Boşaltım sistemi de sıklıkla çalışan ve vücutta biriken atıkların atılmasını sağlar. Sistit belirtileri de bu sistemin bir parçası olan idrar torbasında ve yolunda ortaya çıkar. Vücuttaki kirli atıkların sıvı olarak idrar torbasında birikmesi boşaltım sistemini riskli bir hale getirir. Bakteri oluşumunun müsait olduğu bu organlarda temizliğe dikkat edildiği sürece çok ciddi bir sıkıntıya rastlanmaz. Fakat ihmal edilen kişisel bakım sistiti oluşturur. İdrar yolunun iltihaplanması anlamına gelen sistit kişinin idrar yapmasını zorlaştıran ciddi bir sıkıntıdır. Müdahale edilmediği takdirde böbreklere kadar ulaşabilecek olan bu iltihap çoğunlukla enfeksiyon nedeniyle oluşur. Kişinin temizliğini ihmal etmesinin haricinde aşırı derece üşütmesi de idrar yolunun rahatsızlanmasına ve iltihaplanmasına neden olur. Kadınlarda üretranın yani idrar yolunun daha kısa olması sebebiyle bu hastalık daha sık görülür. Bu hastalığa engel olmak için ise belirtileri farkında olup, zamanında tedavi olmak gerekir. SİSTİT BELİRTİLERİ NELERDİR? Doğru bir tedavi için doğru teşhis şarttır. Hastalıkların kendilerine has olan, çok fazla ilerlemeden hakkında ipucu verdiği bazı işaretler vardır. Sistit belirtileri de idrar yollarının iltihaplanmasına dair kişiye önceden haber verir. İdrar yollarında ortaya çıkan problemleri keşfetmek diğer hastalıklara nazaran daha kolaydır. Çünkü boşaltım kişinin engel olamayacağı bir ihtiyaçtır. Ve bu işlem gerçekleşirken fark edilen bazı noktalar iltihaplanmanın işaretidir. Çok sık bir biçimde idrar yapma, yaparken yanma hissetme önde gelen belirtilerdir. İltihaplanmasının habercisi olan diğer durumlar arasında ise kasıklarda hissedilen ağrı vardır. Vücudun herhangi bir bölgesinde iltihap varsa o bölgede ağrı oluşur. Çünkü iltihap vücuda ait olmayan, zararlı bir birikimdir. Aynı şey sistit için de geçerlidir. Ateş, yorgunluk, terleme gibi fiziksel belirtiler ise vücudun boşaltım işlevini rahatlıkla yapamamasından ve iltihabın varlığından kaynaklanır. Kusma, bulantı gibi durumlar da sistit ilerledikçe kişinin yaşayacağı belirtiler arasındadır. İdrarın yoğun ve çok kötü kokan bir hale gelmesi ise iltihabın ciddi seviyeye geldiğini gösteren bir işarettir. Bu tür belirtileri yaşayan birinin hızlı bir şekilde doktora başvurması gerekir. SİSTİT TEDAVİLERİ NELERDİR? Hastalıkların düzgün bircimde tedavi edilmesi için doktor tarafından teşhis koyulması büyük önem taşır. Sistit belirtileri yaşayan biri de vakit kaybetmeden bir doktora başvurmalıdır. Çünkü bu iltihaplanma durumu göz ardı edildiği zaman böbrekleri etkileyecek kadar ciddi bir sorundur. İltihaplanmanın tedavisi çoğunlukla antibiyotiktir. Doktor muayenesinden sonra kişiye antibiyotik temelli bir tedavi uygulamaya başlar. Bu tedavinin süresi iltihabın ne ölçüde olduğuyla alakalıdır. Enfeksiyon ne kadar fazlaysa tedavi o kadar uzar. Amaç idrar yollarının iyileşmesidir. Düzgün bir tedavi doğru bir tespitten geçer. Bu yüzden kişi yaşadığı sistit belirtilerini dikkate almalıdır. Kaliteli ve sağlıklı bir hayat için vücutta olan hiçbir detay atlanmamalıdır.
4,407
Korona virüs akıl sağlığını da etkiliyor
İtalya’da yapılan araştırmaya göre virüse yakalanıp sonrasında şifa bulan kişilerde stres bozukluğu, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar görülüyor. Ayrıca virüse yakalanmak utanç duygusunu artırıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/korona-virus-akil-sagligini-da-etkiliyor-2729929
İtalya’da yapılan araştırmaya göre korona virüs insanların akıl sağlığını da etkiliyor. İtalya'nın Milano şehrinde yer alan San Raffaele Hastanesi'nde görevli olan doktorlar, korona virüs tedavisi gören 402 hastayı, taburcu ettikten sonra takibe aldı. 265'i erkek, 137'si kadın olan bu hastalar, evlerine gittikten bir ay sonra yeniden muayene edildi. Yapılan incelemede yarısından fazlasında en az bir psikolojik rahatsızlık olduğu gözlendi. Vak'aların yüzde 28'inde travma sonrası stres bozukluğu, yüzde 31'inde depresyon, yüzde 42'sinde anksiyete, yüzde 40'ında uykusuzluk, yüzde 20'sindeyse saplantı bozukluğu (obsesif kompülsif bozukluk) tespit edildi. Çalışma ile ilgili bilgi veren hastanenin Psikiyatri ve Klinik Psikobiyoloji Araştırma Birimi Grup Lideri Profesör Francesco Benedetti, “Hastalardaki bu ruhsal durumu, bağışıklık sisteminin işleyişindeki farklılıklara bağlıyoruz” dedi. Araştırmanın ortaya koyduğu bir başka bulgu da hastaneye yatırılarak tedavi altına korona virüs enfeksiyonu vak'alarında görülen psikolojik etkilerin hastaneye yatırılmadan, evlerinde tedavi edilen hastalara oranla daha hafif seyretmesi. Ayrıca virüs yüzünden yaşanılan sosyal tecrit, başkalarına bulaştırma korkusu, ‘koronalı' damgası da hastalarda utanç duygusunu tetikleyip aşırı strese sokabiliyor.
6,089
İç kulakta yeni nöronlar keşfedildi
İsveç'te ilim adamlarının yaptığı araştırmada, iç kulakta yeni nöronlar keşfedildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ic-kulakta-yeni-noronlar-kesfedildi-256475
Fareler üzerinde yapılan bir araştırmada iç kulakta yeni nöronlar keşfedildi. İsveç'te Karolinska Enstitüsünden bilim adamlarının yaptığı araştırmada, periferik işitsel sistemde daha önce bilinmeyen 3 nöron tespit edildi. Daha önce kulak salyangozundaki sinir hücrelerini Tip 1 ve Tip 2 nöronları olarak ayıran bilim adamları, araştırmanın, Tip 1 nöronlarının aslında 3 çok farklı hücre türünü içerdiğini gösterdiğini duyurdu. İşitsel bilginin büyük bölümünü ileten Tip 1 nöronlarındaki keşiften, gelecekte kulak çınlaması ve yaşlılığa bağlı işitme kaybı gibi duyma bozukluklarının tedavisinde faydalanılabileceğine dikkat çekildi. Araştırma ekibinin lideri Francois Lallemend, Artık merkezi işitsel sisteme giden 3 farklı yol olduğunu biliyoruz. Her bir hücre türünde hangi genlerin aktif olduğunu da ayrıntılı biçimde saptadık. dedi. Çalışmanın sonuçları Nature Communications dergisinde yayımlandı.
7,868
Çocuk felcinde yeni tur aşılama
Sağlık Bakanlığının çocuk felcine karşı 11 ilde gerçekleştirdiği üçüncü tur aşılama kampanyasında 35 bin 97'si yabancı uyruklu olmak üzere toplam 352 bin çocuğun aşılandığı belirtildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocuk-felcinde-yeni-tur-asilama-12184
Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütünün, Suriye'de Ekim ayının başından itibaren çocuk felci vakalarının görüldüğünü teyit ederek, hem Suriye'de hem de bölgedeki diğer ülkelerde tedbir alınması gerektiğini ifade ettiği anımsatıldı. Suriye'de çocuk felci vakaları bilgisi alındıktan sonra Bilim Kurulunda ülkeye hastalık girişinin engellenmesi amacıyla bir takım tedbirlerin alınmasına karar verildiği, bu kapsamda Suriye ile komşuluğu olan 6 il (Hatay, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak) ile Adana'da yaşayan 5 yaş altı tüm çocukların yanı sıra kamplarda ve kamp dışında yaşayan Suriyeli çocuklara çocuk felci destek aşı çalışmaları gerçekleştirildiği bildirildi. Çocuk felci destek aşı çalışmalarının üçüncü turunda ise 4 ilin (Adıyaman, Osmaniye, Malatya ve Kahramanmaraş) daha çalışmaya dahil edildiği ifade edilerek, sağlık ekiplerinin aşılama çalışmaları yapılan bu illerde kapı kapı dolaşarak ve merkezi yerlerde istasyonlar kurarak çocukları aşıladığı kaydedildi. Açıklamaya göre, Çocuk Felci Destek Aşı Çalışmalarının ilk turu 18-24 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleştirildi ve 116 bin 241'i yabancı uyruklu olmak üzere toplam 1 milyon 148 bin 918 çocuk aşılandı. SINIRDAN GİRİŞ-ÇIKIŞ YAPAN TÜM ÇOCUKLAR AŞILANDI 23-29 Aralık 2013 tarihleri arasındaki ikinci turda ise 108 bin 592'si yabancı uyruklu olmak üzere toplam 1 milyon 388 bin 103 çocuğa aşı yapıldı. 17-23 Şubat 2014 tarihleri arasındaki üçüncü turda ise ilk iki turda olmayan 4 ile ağırlık verildi ve 35 bin 97'si yabancı uyruklu olmak üzere toplam 352 bin çocuk aşılandı. Başarı oranı ilk turda yüzde 90, ikinci turda yüzde 92, üçüncü turda ise yüzde 90 olarak tespit edildi. Ülkedeki kamplara girişlerde tüm 15 yaş altı çocuklara polio, difteri-tetanos ve kızamık aşısı yapıldığı, kamplarda ve kamp dışında yaşayan Suriyeli çocukların rutin bağışıklama programından yararlandığı, sınır kapılarından giriş çıkış yapan tüm çocukların ise yaşına bakılmaksızın aşılandığı bildirildi.
4,284
Kovid-19 kalbi tuttuğunda ölüm riski artıyor
Doç. Dr. Serkan Durdu, "Klinik gözlemler ve uluslararası bilimsel araştırmalar, Kovid-19'a bağlı kalp kasında ciddi hasar meydana gelebildiğini, kalbin etrafını kaplayan zarda ciddi problemler görülebildiğini ortaya koydu." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-kalbi-tuttugunda-olum-riski-artiyor-2736802
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Serkan Durdu, küresel salgın yeni tip koronavirüsün (Kovid-19), akciğerlerin yanı sıra kalp kapakçığı ve kalp zarına tutunarak hastalığın daha ağır ve ölümcül seyretmesine yol açtığını belirtti. Uluslararası bilimsel çalışmalar ve klinik izlemler, dünya genelinde ölüm nedenlerinde ilk sırada yer alan kalp ve damar hastalıklarının, Kovid-19 enfeksiyonuyla birleştiğinde yaşamı tehdit ettiğini, virüse bağlı entübe olan kalp ve damar hastalarında damar tıkanıklığına bağlı komplikasyon ve uzuv kaybı görülme sıklığının diğer hastalara oranla daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Doç. Dr. Durdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19'un doğrudan enfeksiyon ve halk sağlığı bilim dallarını ilgilendirdiğini ancak süreç içinde kalp ve damar hastalıkları, kardiyoloji, nöroloji gibi farklı alanlarda da olumsuz etkilerinin tespit edildiğini söyledi. Kovid-19'un vücutta üç aşamalı etkisi olduğunu anlatan Durdu, şu bilgileri verdi: Bunlar, virüs kaynaklı enfeksiyonun oluşturduğu etki, virüs sonrasında vücut savunmasının oluşturduğu tahrip ve kişide bulunan başka hastalıklar. Bağışıklık sisteminin verdiği yanıt olan inflamatuvar sonuç, vücuttaki tüm sistemleri etkiliyor. Tedavi sürecinde enfeksiyonu kontrol altına almaya çalışan vücut savunma hücreleri, tehdidin devam ettiğini düşünerek savunmaya devam ederken organlara da zarar vermeye başlıyor. Bu aşamada, beyne, damar sistemine, kalp kasına ve zarına, akciğerlere, böbreklere, karaciğere kadar zarar verebiliyor. Ölümler de bu aşamada ortaya çıkıyor. Yani enfeksiyona bağlı ölümlerin yanı sıra organlarda gelişen hasar, ölüme neden olabiliyor. diye konuştu. Kalp-damar ya da akciğer hastalığı bulunuyorsa, kişinin ölüm riski artıyor Kalp damar hastalıklarının dünyada ve Türkiye'de hala ölüm nedenleri arasında ilk sırada olduğuna işaret eden Durdu, bu dönemde altta yatan bir kalp hastalığı bulunanlar için salgının çok büyük risk taşıdığını dile getirdi. Durdu, Kovid-19'a yakalananlarda altta yatan bir hastalık ve ileri yaşın, hastalığın ağır geçmesine neden olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: Hastanın özellikle kalp-damar ya da akciğer hastalığı bulunuyorsa, kişinin ölüm riski artıyor. Ayrıca virüsün etkilediği kalp-damar hastalıkları var. Klinik gözlemler ve uluslararası bilimsel araştırmalar, Kovid-19'a bağlı kalp kasında ciddi hasar meydana gelebildiğini, kalbin etrafını kaplayan zarda ciddi problemler görülebildiğini ortaya koydu. Vücut savunma hücreleri, Kovid hastalarında tetiklendiğinde başıboş şekilde vücut içinde gezip kalp kasına tutunabiliyor ve zarar verebiliyor. Baktığımızda bu virüsün birincil değil ama tahribatın ikincil etkisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda da hastalık seyri daha ölümcül olabiliyor. Ayrıca bu inflamatuvar etkinin bir devamı olarak hastalarımızda ciddi derecede tromboz (pıhtı) gelişmesi eğilimi oluyor. Bunun sonucunda ölümcül akciğer embolileriyle karşılaşıyoruz. Bu sorunu engellemek için hemen tüm hastalarımıza pıhtı oluşumunu engelleyici iğneleri rutin olarak başlıyoruz. Uzun süre hareketsizlik damarlarda dolaşımı bozabiliyor Altta yatan bir kalp-damar hastalığı bulunan ve Kovid-19'a bağlı entübe olan hastalarda da dolaşım sorunuyla karşılaşılabildiğine işaret eden Durdu, Altta bir dolaşım bozukluğu ya da damar hastalığı bulunan hastalarda, uzun süre hareketsizliğe bağlı ayak parmaklarından başlayarak dolaşım bozulabiliyor. Bu nedenle uzuv kayıpları olabiliyor. Kovid-19 nedeniyle entübe olan hastalarda bu gibi durumlarla maalesef karışılaşılabiliyor. dedi. Kalp ameliyatlarını ertelemek de mümkün değil Salgın döneminde kalp ameliyatı yapılması gereken hastalar olduğunu dile getiren Durdu, Pandemide kalp ameliyatlarını ertelemek de mümkün değil. ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Durdu, bu hastaların güvenli şekilde ve güvenli sağlık merkezlerine yönlendirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: Hastaların hastane kalış sürelerinin de mümkün olduğunca kısa tutulması hayati önem taşıyor. Bunun için bir stratejinin belirlenmesi ve tedavi sürecinin yönetimine ilişkin planlama yapılması gerekiyor. Hastaların operasyona alınmadan mutlaka virüsle enfekte olmadıklarının kesinleştirilmesi gerekiyor. Bu noktada hastaların hastanede kalış sürelerinin azaltılması oldukça önem arz ediyor. Bugün kalp hastalıklarının nerdeyse yüzde 95'ini minimal invaziv-endoskopik yöntemlerle tedavi edebiliyoruz. Minimal invaziv kalp ameliyatları sonrası, hastaların hastanede kalma süreleri de oldukça kısalıyor. Durdu, kalp ve damar hastalarının salgın sürecinde hekimleriyle irtibat halinde olmaları, özellikle ameliyat sonrası ilk kontrolünün güvenlik tedbirleri içinde yapılması gerektiğini vurguladı. Gerektiğinde hastaların belli bir sıraya konularak kontrollerinin gerçekleştirilmesinin önem taşıdığını belirten Durdu, Çünkü unutmamak lazım ki Kovid-19'dan bir hasta kurtulabilir ama kalp damar hastalığına bağlı bir sorun varsa kişi yüzde 90 olasılıkla hayatını kaybeder. Kalp damar tıkanıklığı bulunması, sol tarafta ciddi bir göğüs ağrısı hissedilmesi, yürümeyle ortaya çıkan nefes darlığının olması, sırtüstü yatamaması, yürürken bacaklarda ağrı hissedilmesi kalp-damar hastalıklarının belirtisidir. Kişi, pandemi döneminde de bu bulgulardan birinin olması halinde, maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyarak mutlaka hastaneye başvurmalı. uyarılarında bulundu.
1,056
Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği Afrika’da katarakt tedavisi gerçekleştiriyor
Afrika’da yoksulluk, Afrika halkını zorlamaya devam ediyor. Özellikle temiz suya erişimde çeşitli sorunlarla baş başa kalan halk sadece temiz suya erişimde sorun yaşadığı için bile birçok farklı hastalıkla mücadele etmeye çalışıyor. Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği; savaş, sel başta olmak üzere doğal afetler nedeniyle zor durumda kalmış insanlara yardım elini uzatıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sefkat-eli-insani-yardim-dernegi-afrikada-katarakt-tedavisi-gerceklestiriyor-2852098
Afrika’da katarak tedavisini ücretsiz bir şekilde sunmakta olan Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği, çalışmalarına devam ediyor. Konu hakkında açıklamalarda bulunan Yönetim Kurulu Başkanı Recep Karakaya, “Afrika’da yoksulluk ve salgın hastalıklar insanları zorluyor. Birçok kişi temiz suya ve temel gıdaya ulaşma noktasında çeşitli sıkıntılarla baş başa kalıyor. Kuraklığın yol açtığı kirlilik, tedavi imkanlarının kısıtlılığı, kötü hijyen şartları; Afrika halkının yaşadığı sorunlardan başlıcaları.” Afrika’da hastalara katarakt ameliyatı yaptıran Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği; kurban bağışı, gıda yardımı başta olmak üzere farklı konularda da ihtiyaç sahibi insanlara destek oluyor. Özellikle son zamanlarda Afrika’da yoksulluğun Afrika halkını zorluyor olması, insanların insani yaşam şartlarına ulaşmasını da engelliyor. İSHAL, ÇİÇEK HASTALIĞI VB. SALGIN HASTALIKLARI VAR Katarak tedavisini insanlara ücretsiz bir şekilde sunmakta olan Şefkat Eli İnsani Yardım Derneği, Afrika halkına sağlık hizmetini götürüyor. Yapılan çalışmalar neticesinde Afrika’da çeşitli salgın hastalıklar nedeniyle insanların zor durumda kaldığı gözler önüne serilmiş durumda. Kolerada tüm dünyadaki vakaların %80’i, sıtmada %92’si Afrika’da görülüyor. Bunun yanı sıra çiçek hastalığında %40’ı, ishalde ise tüm dünyadaki vakaların %42’si Afrika’da görülüyor. Salgın hastalıkların görülmesinin nedenlerinin birbirinden farklı olduğunun altını çizen Yönetim Kurulu Başkanı Recep Karakaya, “Özellikle temiz suya erişim noktasında çeşitli sıkıntılar mevcut.” ifadelerinde bulundu. Ayrıca Afrika’da hastane, sağlık çalışanı ve ekipman eksikliği de bulunuyor. Bu ise çeşitli hastalıkların tedavi edilmesini güçleştiriyor. Kuraklığın yarattığı kirlilik, tedbirlerin uygulanmasında sorunlara yol açan siyasi istikrarsızlık da Afrika halkının insani şartlarda yaşamasını engelliyor. TEMİZ SUYA ERİŞİMDE SIKINTILAR MEVCUT Artan nüfus ve iklim değişikliği, Afrika’da suya erişimde sıkıntılara neden oluyor. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayımlanan raporda Afrika kıtasında sadece 13 ülkenin makul seviyede su güvenliğine sahip olduğunu gözler önüne serdi. Yapılan çalışmalar, su ihtiyacının zamanla artacağını da ifade etti. Yaklaşık 1 milyar nüfusa sahip ülkede yaklaşık olarak 350 milyon kişi temiz suya erişim sağlayamıyor. Bu ise kolera başta olmak üzere çeşitli rahatsızlıklara neden oluyor.
2,298
1 milyon Korona genomu sıralandı! Ölümcül varyantlar kapıda
İngiltere’de yapılan bir araştırma ürkütücü sonuçlar ortaya koydu. Dünyada dolaşımda olan 1 milyondan fazla Covid-19’un genomu sıralandı. Mutasyona uğrama ihtimali olan genomlar, tüm genomların yüzde 25’ini oluşturuyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/1-milyon-korona-genomu-siralandi-2798018
İngiltere, mutasyona uğrayan Covid-19’u izlemek ve mücadele etmek amacıyla dünyada 1 milyondan fazla Covid-19 örneğini (genom) sıraladı. Araştırma varyantların ve yeni türlerin izlemesine olanak tanıması açısından kritik öneme sahip. Araştırmaya göre bazı genomlar, tıpkı Delta varyantı gibi klasik Covid-19'dan daha ölümcül. Araştırmanın diğer endişe verici sonucu ise pandemiyi durdurabilecek aşıların sunduğu korumayı ortadan kaldırabilecek yeni varyantlar. ABD İLK, İNGİLTERE İKİNCİ SIRADA İngiltere Sağlık Güvenliği Ajansı (UKHSA) Başkanı Dr Jenny Harries, çalışmaya dair şunları söyledi: “İngiltere'nin Covid genom dizileri, dünyada görülen tüm örneklerin neredeyse dörtte birini oluşturuyor. İlk sırada ABD’nin genom dizilimleri yer alırken üçüncü sırada ise Almanya bulunuyor.” TEHLİKELİ VARYANTLAR ÇIKABİLİR İngiltere Sağlık ve Sosyal Bakım Bakanı Sajid Javid, ülkenin Covid'e karşı küresel mücadelede hayati bir rol oynamaya yardımcı olduğunu söyledi. Genetik araştırma merkezi, Wellcome Sanger Enstitüsü Profesörü Mike Stratton, virüsün nasıl değiştiğine dair bilimsel çalışmaların çok önemli olduğunu belirterek “Genomik veriler, araştırmacıların yeni virüs varyantlarının tanımlamasına ve yerel salgınları daha hızlı tespit etmesine olanak tanıyor. Ayrıca yeni aşıların ve aşı güçlendiricilerin geliştirilmesi hakkında da bilgi veriyor” dedi. İlgili Haberler Prof. Dr. Murat Tuncer'den coronavirüs uyarısı: Delta hariç 7 tür daha var
3,349
DSÖ "AstraZeneca aşısının faydalarının risklerinden fazla olduğunu" açıkladı
Avrupa İlaç Ajansının (EMA), dün AstraZeneca'nın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısının "güvenli ve faydalarının risklerinden fazla olduğunu" duyurmasının ardından Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de aynı yönde görüş bildirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dso-astrazeneca-asisinin-faydalarinin-risklerinden-fazla-oldugunu-acikladi-2774053
Örgütten yapılan açıklamada, DSÖ Küresel Aşı Güvenliği Danışma Komitesinin 16 ve 19 Mart'ta çevrim içi toplandığı belirtildi. Açıklamada, dünya çapında Kovid-19 vaka sayısının 120 milyonu geçtiği, 2. 5 milyondan fazla kişinin de virüsten yaşamını yitirdiği kaydedilerek, Aşılama, daha fazla hastalık ve ölümü önlemek, salgını kontrol etmeye yardımcı olmak için kritik bir araç olmaya devam ediyor. ifadesi kullanıldı. Şimdiye kadar Avrupa'da 20 milyon AstraZeneca aşısının uygulandığı aktarılan açıklamada, Hindistan'da üretilen Covishield aşısından (Hindistan Serum Enstitüsünce üretilen AstraZeneca-Oxford aşısı) da bu ülkede 27 milyon doz aşılama yapıldığı bilgisi paylaşıldı. Açıklamada, Danışma Komitesinin araştırmalarında, AstraZeneca'nın Kovid-19 aşısının (Covishield dahil) faydalarının risklerinden fazla olduğu, dünya genelinde enfeksiyonları önleme ve ölümleri azaltma konusunda muazzam potansiyeli bulunduğu sonucuna varıldığı kaydedildi. Bu aşı güvenli ve etkilidir EMA, dün aralarında Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya'nın da bulunduğu bazı Avrupa ülkelerinin, kanda pıhtılaşma gibi yan etkilere yol açtığı şüphesiyle AstraZeneca aşısının kullanımını geçici olarak durdurmasının ardından yaptığı bilimsel değerlendirmenin sonucunu açıklamıştı. EMA Direktörü Emer Cooke, Bu aşı güvenli ve etkilidir. Aşının insanları Kovid-19 hastalığından korumadaki faydaları olası risklerinden fazladır. ifadesini kullanmıştı.
2,105
Son dakika! 12 Kasım koronavirüs tablosu: Vefat sayısı yükseldi
Son dakika: Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 12 Kasım koronavirüs tablosuna göre; 23 bin 637 yeni vaka tespit edilirken, 217 kişi hayatını kaybetti. Düne göre vefat sayısında yükseliş olması dikkat çekti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-12-kasim-koronavirus-tablosu-vefat-sayisi-yukseldi-2801557
Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni korona virüs tablosu açıklandı. 12 Kasım’da açıklanan 24 saatlik verilere göre 23 bin 637 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 217 oldu. Bir günde toplam 354 bin 287 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 25 bin 164 olarak kaydedildi. 2. DOZ AŞILAMA ORANI YÜZDE 79. 84 Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşısını olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 79. 84 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 89. 89 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 118 milyon 219 bin 170’e yükseldi. AŞILAMDA İLK SIRADA ORDU VAR Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 83. 9 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Amasya, Muğla, Osmaniye, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Edirne takip etti. EN DÜŞÜK AŞILAMA ŞANLIURFA'DA Bakanlığın tablosuna göre yüzde 55 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı, Batman, Diyarbakır, Siirt, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Bayburt takip etti. SALGININ SEYRİ AÇISINDAN ÖNEMLİ Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Son 1 aydaki vakaların yüzde 15’ini 60 yaş ve üzeri oluşturuyor. Buna karşın, vefatların yüzde 84. 8’i 60 yaş üzerindedir. Okul çağındaki 8-16 yaş grubundaki çocuklarımızın toplam vakalar içindeki oranı ise yaklaşık yüzde 10 seviyesinde düşüş göstermiştir. Bu, salgının seyri açısından önemlidir” dedi. 11 KASIM KORONAVİRÜS VAKA TABLOSU 11 Kasım 2021 tarihli koronavirüs tablosuna göre; 24 bin 898 yeni vaka tespit edilirken, 197 kişi hayatını kaybetti. Toplam test sayısı 356 bin 4, iyileşen sayısı ise 24 bin 360 olarak açıklandı. İlgili Haberler Son dakika! 9 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat sayısında yükseliş Son dakika! 10 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka düştü vefat arttı Son dakika! 11 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat sayısı düştü
5,650
İngiltere'de bulamadığı şifayı Adıyaman'da buldu
1980'de İngiltere’nin Manchester United FC takımında futbol oynayan Clive Rogers, İngiltere’de kavuşamadığı sağlığına Adıyaman’da kavuştu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ingilterede-bulamadigi-sifayi-adiyamanda-buldu-2638160
Clive Rogers’in sırtındaki beni eşi fark etti. İngiltere Birleşik Krallığı Galler bölgesinde yaşayan Clive Rogers, doktora gitti ancak benin önemli bir şey olmadığı ve sağlığını olumsuz etkilemeyeceği söylendi. Adıyaman’daki damadı Ahmet Özer’in yanına bir yıl önce gelen Clive Rogers’ı damadı Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirdi. Hastane Başhekimi Doç. Dr. Fatih Doğan’ın yakından ilgilendiği hastanın sırtındaki benin kötü huylu tümör olduğu ve hastanın cilt kanseri olduğu teşhisi konuldu. Hastanede ameliyata alınan ve sırtındaki kötü huylu tümörü alınan Clive Rogers’a kemoterapi uygulandı. Kemoterapiye olumlu cevap veren Clive Rogers sağlığına kavuştu. İngiltere’de yaşamayan ve aralıklarla Adıyaman’a gelen Clive Rogers kemoterapi uygulamasına burada devam etti. Rogers kemoterapi tedavisinin dışında göz ve diğer rahatsızlıkları için de Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavisine devam ediyor. 1980 yılında Manchester United FC takımında futbol oynayan Clive Rogers’un daha sonra futbolu bırakarak, infaz koruma memurluğu görevi yaptığı öğrenildi. Clive Rogers hastalığıyla ilgili yaşadığını anlatarak, “Eşim sırtımdaki beni gördü ve doktora gittim. Doktorlar bana hiçbir şeyim olmadığını söyleyerek geri gönderdi. Bu olay olalı tam bir yıl oldu. Daha sonra Türkiye'ye geldim. Damadım ile birlikte Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geldim ve muayene oldum. Başhekim Fatih Doğan benimle yakından ilgilendi. Ameliyatına da kendisi girdi. Sırtımdaki kanser hücresi ameliyatla alındı. Hastalığımın tedavisi ile her türlü takibi kendisi bizzat yaptı. Doktorlarımızın beni Türk vatandaşı gibi karşılayarak yardımcı oldu. Ben çok memnun oldum. Buradaki sağlık sektörü İngiltere'deki sağlık sektöründen yüzde 100 daha iyi. İngiltere’de bir MR filmi için 6 ay sıra bekliyorsun. Eğer burada ameliyat olmasaydım hayatta olmayabilirdim” dedi. Hastane Başhekimi Doç. Dr. Fatih Doğan ise açıklamasında, “Hastamız yaklaşık 1 yıl önce İngiltere’den geldi. Burada tarafımızdan değerlendirildi. Sırtında kötü huylu bir tümör vardı. Ameliyatını ben yaptım. Hastanemizde aralıklarla kemoterapi tedavisini alıyor. Hastamızın genel durumu iyi, verilen kemoterapiye de tam yanıt verdi. Hastamız daha öncesinde İngiltere’de bir çok hekime gitmiş. Burada biz değerlendirdikten sonra tanısını koyduktan sonra İngiltere’de yaşamasına rağmen aralıklı olarak Adıyaman’a gelip burada tedavisini sürdürdü. Kendisi hem Türkiye’yi hem hastanemizi çok seviyor. Bu nedenle bizde tedavisine özen gösteriyoruz. Genel durumu iyi daha da iyi olacak inşallah” ifadelerini kullandı.
4,668
'Gebelikte bitki çaylarını alışkanlık haline getirmeyin'
Gebelikte sıvı tüketimine karşı uyaran Op. Dr. Zeynep Kocayurt, "Günlük kafein tüketimi 200 mg.’ı geçmemeli. Bu miktar yaklaşık 2-4 bardak çay veya 2 fincan kahve veya 250 gr. çikolatada bulunur. Kola ve diğer asitli içecekler tüketilmemeli. Nane, limon ıhlamur, yeşil çay gibi güvenli olanlar 1 fincan tüketilebilir. Karışık içerikli bitki çayları ise tüketilmemeli." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gebelikte-bitki-caylarini-aliskanlik-haline-getirmeyin-2713482
Fındıkzade Medipol Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümünden Op. Dr. Zeynep Kocayurt, gebelik döneminde başta bitki çayları olmak üzere sıvı tüketimine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Op. Dr. Kocayurt, gebelikte dengeli ve sağlıklı beslenmenin oldukça önemli olduğunu belirterek Bebeğin beslenmesi direkt olarak anneye bağlıdır. Tüm besin grupları; et ve süt ürünleri, yumurta, tahıllar, meyve ile sebzeler dengeli bir şekilde tüketilmelidir. dedi. Gebenin kilosunda normale göre azlık veya fazlalık olması, kronik ya da gebelikte ortaya çıkan bir sağlık sorunu olması halinde diyetisyen desteğinin alınması gerektiğine dikkati çeken Op. Dr. Kocayurt, Özellikle ileri yaş grubundakiler, çoğul gebeliği bulunanlar, obezitesi, gebelikte açığa çıkan hipertansiyon ya da diyabeti olanlar özel beslenme programlarına gereksinim duyarlar. ifadelerini kullandı. Gebelikten 1 ay önce folik asit desteği alınmalı Op. Dr. Zeynep Kocayurt, gebelikte çay ve kahve tüketiminin oldukça aza indirilmesi gerektiğine işaret ederek şunları söyledi: Gebelikten bir ay öncesinden başlayarak folik asit desteği alınmalı. Gereğinde demir, kalsiyum, D vitamini veya gebeliğe özel bir multivitamin mineral preparatı ile mikrobesinlerin alınması sağlanmalı. Günlük kafein tüketimi 200 mg.'ı geçmemeli. Bu miktar yaklaşık 2-4 bardak çay veya 2 fincan kahve veya 250 gr. çikolatada bulunur. Kola ve diğer asitli içecekler tüketilmemeli. Bitkisel çayların güvenilirlikleri, potansiyel etkileri ve etkileşimleri konusundaki çalışmalar sınırlı. Bazılarının sürekli kullanımda zararlı etkileri biliniyor. Bu nedenle alışkanlık halinde kullanılmamalı. Nane, limon ıhlamur, yeşil çay gibi güvenli olanlar 1 fincan tüketilebilir. Karışık içerikli olanlar tüketilmemeli. Sinemaki, ahududu, kekik, ebegümeci, yaban mersini gibi ismi sık duyulan bitki çayları tüketilmemeli. Zencefil ve adaçayı da soğuk algınlığına günde 1 kez 1 fincan içebilir, sürekli kullanılmamalı. Günlük su tüketimi çok önemli, ortalama 10 bardak su tüketilmeli. Ayran, süt, taze sıkılmış meyve suları içecek olarak tüketilmeli.
7,188
Aziz Sancar’ın buluşu tıp dünyasını heyecanlandırdı
Nobel Kimya ödülüne layık görülen Prof. Dr. Aziz Sancar’ın "DNA onarımı" adını verdiği buluşu, tıp dünyasını heyecanlandırdı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/aziz-sancarin-bulusu-tip-dunyasini-heyecanlandirdi-91668
Dr. Sancar’a Nobel getiren buluşun sırları hakkında bilgi veren Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Uzmanı Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Taner Demirer, buluş sayesinde özellikle kanser hastalığının tedavisi noktasında ışık olması beklendiğini kaydetti. Dünya tıbbı alanında Sancar’ın buluşunun büyük bir başarı olduğunu ifade eden Demirer, “Hücrelerin içerisinde DNA var. Normalde insan vücudunda hücreler çoğalıyor. DNA kendisini yeniliyor ve çoğalıyor. Normalde DNA bu çoğalmalardan hasar alabiliyor ve kendini tamir edebiliyor. Bazı insanlarda bu tamir mekanizmalarında bozukluk olabiliyor. Tamir mekanizmalarında doğuştan kalıtsal bozukluklar oluyor. Bu bozuklukları tamir etmede sıkıntısı olan hastalara çevresel faktörler devreye girmeye başladığı zaman güneş ışınları, ultraviyole ışınları, toksit maddeler veya sigara, alkol gibi devreye giren çevresel faktörler hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor” diye konuştu. TIPTA ÖNEMLİ BİR ADIM Sancar’ın buluşunun DNA’nın tamir mekanizmalarındaki bozuklukları ortaya koyacağını kaydeden Demirer, “Kalıtsal bozukluklar önem arz ediyor. Kalıtsal olarak DNA’nın kendisini kopyalamasında kalıtsal bozukluklar mevcut. Bu kalıtsal bozukluğu mevcut olanlarda çoğalma aşamasında kolon kanseri gelişiyor. Tamir mekanizmalarının ortaya konması mekanizmanın aydınlatılması bize neyi sağlayacak? İleride bu mekanizmalar tanımlandıkça bunlara uygun ilaçların geliştirilmesi, tamir mekanizmalarının düzeltilmesi, tamirdeki hatanın ortadan kaldırılmasına sağlayacak. Önümüzdeki 20-30 yıllık vadede buna uygun ilaçların geliştirilmesi bu kanserlerin ortaya çıkmasını engelleyecek. Kanserin oranını ciddi şekilde azaltacak. Önemli bir adım tıpta. Özellikle bu tür ilerlemelerle tıpta öyle bir aşamaya geleceğiz ki 50 yıl sonra kemoterapi uygulamaları ortadan kalkacak. Gen tedavileri devreye girecek. Öyle bir zamana geleceğiz ki kanser artık dünyada tehlike olma riskini gittikçe azaltacak. İlaçların yerini yeni tedavi yöntemi alacak. Özellikle DNA tamir mekanizmaları kalıtsal olarak bazı ailelerde bozuk. Bunun teşhis edilmesi mekanizmaların bilinmesi bu aile bireylerinde bozuk mekanizmalara yönelik ilaçların geliştirilmesi ve kullanılması sağlanacak. Dolayısıyla deri, kolon kanserlerinin oranı azalacak” ifadelerini kullandı.
753
Gören estetik yaptırmış sanıyor! DNA hasarını onaran ve yaşlanmayı rafa kaldıran bu besin 10 yıl gençleştiriyor
Medikal estetiğe talebin yoğun olarak arttığı son yıllarda insanlar en çok yaşlılık problemine çare arıyor. Cilt gerdirme, dolgu ve botoks işlemleri ise genç ve canlı görünen bir cilt için en çok tercih edilenler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Maddi- manevi zorlu süreçler olan gençleşme işlemlerine alternatif arayanlar için öyle besinler var ki hem içeriden hem dışardan cilde uzun vadede etki ediyor ve doğal bir çözüm sunuyor. Bu besinlerin başında ise yüzyıllardır topraklarımızda yetişen şifa deposu kan üzümü geliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dna-hasarini-onararak-yaslanmayi-rafa-kaldiran-besin-2876230
20’den fazla üzüm türünün olduğu yeryüzünde sağlıklı yaşam kapsülü diyebileceğimiz bir çeşit var ki gençliğin formülü adeta içinde. Her üzüm çeşidi kendine göre farklı roller üstlense de kan üzümü hem kuru hem taze haliyle tüketilebiliyor. Cilt hücrelerini koruyucu ve DNA’yı onarıcı bir etkiye sahip olan kan üzümü birçok hastalığa da şifa oluyor. KAN ÜZÜMÜNÜN GENÇLEŞTİRİCİ ETKİSİ DNA hasarını onararak önleyen siyah üzüm, kolajen seviyesini artırır ve cildin daha genç görünmesini sağlıyor. Yaşlanma belirtilerini geciktiriyor. Kırışıklık oluşumunu yavaşlatıyor ve var olan kırışıklıkları açıyor Düzenli olarak siyah kan üzümü tüketen kişilerin cildinin daha sağlıklı ve parlak göründüğü bilinmektedir. Antioksidan etkiye sahip olan siyah üzüm, cildin yıpranmasını önleyen mineral deposudur. Siyah kan üzümü anti-aging etkisi sayesinde cildin dinç kalmasını kolaylaştırıyor. Cildin zararlı maddelerden arınmasını sağlayan siyah üzüm, sivilce ve siyah nokta oluşumuna önlüyor. Uzmanlar tarafından her sabah 10 adet siyah kan üzümü tüketmenin cildinizi yaşlanmaya karşı koruduğu belirtiliyor. KAN ÜZÜMLÜ GENÇLİK MASKESİ TARİFİ Demir deposu ve antioksidan kaynağı kan üzümü maskesi, doğrudan cilde uygulandığında düzenli kullanım sonrası gözle görülür etki gösteriyor. Haftada 2 kere uygulanan bu maskeyle daha canlı ve parlak bir cilde kavuşmak mümkün. 2 tatlı kaşığı halis zeytinyağı 1 su bardağı siyah kan üzümü Öncelikle üzümleri blenderdan geçirin ardından üzerine zeytinyağı ekleyerek karıştırın. Hazırlanan üzüm ve zeytinyağı karışımını cildinize iyice sürün. Uyguladığınız maskeyi yüzünüzde 20 dakika kadar beklettikten sonra yüzünüzü ılık bir suyla durulayın. İlgili Haberler Saçlarını her gün yıkayanları bekleyen tehlike! İşte saç sağlığı hakkında doğru bilinen yanlışlar Genç yaşta beyazlayan saçlarınızın nedeni ortaya çıktı: Uzmanlar uzak durmanız gereken faktörü açıklıyor
2,880
'Uzmanından tavuk karası hastalığında erken teşhis uyarısı'
Tavuk karası hastalığında erken teşhisin öneminden bahseden Göz hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Giray Ersöz, "Tavuk karası, genetik bir hastalık olduğu için hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi yoktur. Ancak özellikle erken tanı konan hastalarda kayıp fazla olmadan kalan hücrelerin ölümü mümkün olduğunca yavaşlatılabilir, durdurulabilir ve hatta uyku halindeki hücreler uyandırılabilir" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanindan-tavuk-karasi-hastaliginda-erken-teshis-uyarisi-2786092
Biruni Üniversite Hastanesi Göz hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Giray Ersöz, halk arasında tavuk karası ya da gece körlüğü olarak bilinen ve tedavi edilmediğinde görme kaybına kadar ilerleyebilen Retinitisi Pigmentosa hastalığı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Giray Ersöz, Tavuk karası Retinitisi pigmentosa içerisinde kon distrofisi ve Stargardt hastalığı gibi hastalıkların da olduğu kalıtımsal retina hastalıkları içerisinde en sık görülenidir. Halk arasında tavuk karası veya gece körlüğü olarak bilinenen retinitis pigmentosa karanlıkta görmeyi sağlayan rod hücrelerinin bir hastalığıdır ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Giray Ersöz, RP retinada yer alan çubuk ve koni hücrelerinin ölümüne yol açabildiğini söyleyerek, Bu durum ilerleyici görme kaybına neden olur. Hastalığın ilk bulgusu genellikle gece körlüğüdür. İlerleyen evrelerde ise bireylerde Tünel Görüşüne (Periferal Görme kaybı) neden olur. Hastalığın son evresinde ise merkezi görme kaybı oluşur. Tavuk karası karanlıkta görmeyi sağlayan rod hücrelerindeki bir genetik bozukluk sonucu ortaya çıkar ve bu hücreler ölmeye başlar. Olguların yarısından çoğu kalıtsaldır. Genetik bozukluk ebeveynlerinden aktarılmıştır. Kalan hastalarda ise genetik bozukluk ilk defa bireyin kendisinde oluşur. Hastalık kalıtımsal olabileceği için akraba evlilikleri riski arttırmaktadır. Erkeklerde kadınlardan daha fazla görülür diye konuştu. Hastalığın kalıtımsal olabileceği için akraba evliliklerinin riski arttırdığına dikkat çeken Doç. Dr. Ersöz, Erkeklerde biraz daha fazla olmakla birlikte iki cinste görülür. Her 4 bin kişiden birinde bu hastalık mevcuttur. Hastalığın ortaya çıkma yaşı kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bunun sebebi genetik tipin değişkenlik göstermesidir. Hastaların önemli yakınması gece körlüğüdür. Loş ortamlarda hastalar bir yerlere çarpıp yere düşebilirler. Hasta aydınlıktan karanlığa geçmede zorlanır. Bunun dışında bazen ışık çakmaları izlenir. Hastalık önce çevresel görmede bozukluğa neden olur ve zamanla görme alanında şiddetli daralma oluşur. Daha ileri durumlarda ise renk görmede bozukluk, merkezi görmede kayıp ortaya çıkar. Hastalık her iki gözü de tutar. Tavuk karasının (retinitis pigmentosanın) bazı tiplerinde sadece gece körlüğü değil tam körlükte oluşabilir şeklinde konuştu. GENETİK TESTLERLE TANI KONULABİLİYOR Doç. Dr. Ersöz, Tavuk karası tanısı için rutin göz muayenesini takiben damlalı göz dibi (göz arkası) muayenesi yapılır. Tavuk karasından şüphelenilen hastalara göz tomografisi olarak bilinen, ışık dalgaları kullanarak retinanın görüntülenmesini sağlayan ve hiçbir yan etkisi olmayan optik koherens tomografi (OCT), elektrofizyolojik testler (ERG, multifokal ERG, EOG) uygulanır. Ayrıca genetik testler ile de tanı koyulabilmektedir dedi. ERKEN TEŞHİS İLE HÜCRE ÖLÜMÜ YAVAŞLATILIYOR Tavuk karasının genetik bir hastalık olduğu için hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi olmadığını söyleyen Doç. Dr. Ersöz, Fakat özellikle erken tanı konan hastalarda kayıp fazla olmadan kalan hücrelerin ölümü mümkün olduğunca yavaşlatılabilir ve uyku halindeki hücreler uyandırılabilir. Tavuk karası hastalığının tüm tipleri için halihazırda etkinliği insanda gösterilmiş ve kullanımda olan tedavilerden biri PRP (trombositten zengin plazma) tedavisidir. PRP'nin içindeki büyüme faktörleri hastalığın ilerleyişini yavaşlatabilir hatta hasarlanmış ama ölmemiş hücrelerin fonksiyonunu iyileştirip görme alanı ve görme düzeyinde artış sağlayabilir. Tavuk karası hastalarının çok küçük bir bölümünü oluşturan RPE-65 gen defektinde gen terapisinin de etkinliği gösterilmiştir fakat bu tedavi diğer tavuk karası tiplerinde kullanılmamaktadır. Tavuk karası tedavisinde kök hücre tedavisinin etkinliği ise halen araştırma aşamasındadır. Fakat sanılanın aksine kök hücre tedavisinde kök hücreler ölen retina hücrelerinin yerine geçemez. Kök hücre tedavisi ile PRP'nin etki mekanizması birbirine çok benzerdir. Kök hücre tedavisinin avantajı tedavi aralıklarının daha uzun olmasıdır. Buna karşın PRP'nin maliyetinin kök hücre tedavisine göre çok düşük olması PRP'nin büyük bir avantajıdır açıklamalarında bulundu. Doç. Dr. Giray Ersöz, sözlerini şöyle tamamladı: 415-455 nm dalga boyundaki mavi-mor ışığı filtre eden gözlükler hücre ölüm hızını yüzde 25 oranında azaltmaktadır. Özellikle bilgisayar kullanıcıları için kullanılması önerilmektedir. Başlangıç katarakt veya renkli görmeyi sağlayan hücrelerin de etkilendiği hastalarda ışıkta kamaşma şikayeti mevcutsa 500 nm turuncu camlar önerilmektedir. Antioksidan, vitamin (a vitamini-lutein-karoten, b12-b6-b1-folik asit ve omega-3) ve mineral içeriği yüksek gıdalar ve gıda takviyeleri hastalığın ilerleyişini yavaşlatabilir. Hastaların özellikle sigara içmemesi ve olabildiğince Akdeniz tipi beslenmeye uygun gıdalar tüketmesi önerilmektedir. A vitamininden zengin besinler hastalığın ilerlemesini yavaşlatır. (kavun, ıspanak, havuç).
4,969
Uykusuz kalmak virüslerle mücadele eden 'doğal katil hücreler'in sayısını azaltıyor
Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Öztürk, uykusuz kalmanın, özellikle virüslerle mücadelede önemli olan 'doğal katil hücreler'in sayısını ve aktivitesini azalttığını bildirdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uykusuz-kalmak-viruslerle-mucadele-eden-dogal-katil-hucrelerin-sayisini-azaltiyor-2700946
Prof. Dr. Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son derece bulaşıcı olan yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) kontrol altına almanın önemli adımlarından birinin az kişi ile temas olduğunu ifade etti. Bunu sağlamanın en basit yolunun evde kalmak ve işleri evden yürütmek olduğunu belirten Öztürk, Bu noktada birçoğumuz için alışık olduğumuz ev algısı değişmek durumunda. Evde geçirdiğimiz sürenin bir çeşit 'tatil' ya da 'boş zaman' olarak algılanması, uyku düzeninin değişmesine yol açabilir. dedi. Öztürk, Nasıl olsa sabah erken kalkıp işe gitmek zorunda değilim. diye düşünen bireylerin gece geç vakitlere kadar televizyon ya da bilgisayar ekranı başında uykularından çalmaya başlayabileceklerini dile getirdi. Tüm bunların gece uykusunun kalitesini bozma, etkinliğini ve verimliliğini azaltma riski taşıdığını anlatan Öztürk, şöyle devam etti: Bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasının yolu, sağlıklı uykudan geçer. Kısa veya uzun süreli uykusuzluk durumunda bağışıklık sistemi birçok yönden etkilenir. Sadece bir gece uykusuz kalmak bile özellikle virüslerle mücadelede önemli olan 'doğal katil hücrelerin' (natural killer lymphocytes) sayısını ve aktivitesini azaltır. Doğal katil hücreler bir çeşit akyuvardır. Bu hücreler vücuda giren virüslere karşı savaşır. Vücuda giren ne tür virüs olursa olsun, düşman ayırt etmeden mücadele eder. Genel bağışıklığımız için önemli hücrelerdir. Uykusuz kalmak bu hücrelerin sayısını hem de aktivitesini azaltır. - Uykunun aşı üzerindeki etkisi Prof. Dr. Öztürk, uyku ve bağışıklık arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmaların bir bölümünün aşılamayla ilgili olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu: Bu çalışmalardan birinde 4 gün süreyle gecede sadece 4 saat uyku uyumasına izin verilen sağlıklı bireylere grip aşısı yapılmış ve grip virüsüne karşı antikor üretiminin 7. 5-8 saat uyuyanlara kıyasla yarı yarıya düştüğü görülmüştür. Yani, yetersiz uyku uyuma durumunda aşı olduğumuz zaman o aşının sağlayacağı koruyuculuk da önemli oranda azalmaktadır. Bu çalışmayı takip eden çalışmalarda aynı durumun hepatit A, hepatit B ve H1N1 (domuz gribi) için de geçerli olduğu gösterilmiştir. Bu aşılar Th1-bağımlı IgG1 ve IgG3 yanıtları ile ilişkilidir ve bu yanıtlar gece uykusunun yeterli süre ve kalitede alınmasıyla artmaktadır. - Gündüz saatlerinde uyumayalım Kovid-19 salgını ile mücadelede, bağışıklık sisteminin güçlü tutulması gerektiği uyarısında bulunan Prof. D. Levent Öztürk, Bağışıklık sorunu yaşamamak için evde kaldığımız sürede düzenli uyku, uyanıklık saatlerini koruyalım. Gündüz saatlerinde uyumayalım. Gece alışık olduğumuz saatlerin ötesinde uyanık kalarak düzenimizi bozmak ve gündüz uykuları ile uykuyu parçalara ayırmak bağışıklık sistemimizi olumsuz yönde etkileyebilir ve virüsle mücadelemizi bozabilir. Unutmayalım, uyku süresinden feragat etmek veya kendi isteğimizle az uyumaya alışmak mümkün değildir. Uykunun pazarlığı olmaz. ifadelerini kullandı.
4,657
'Omuz ağrısı ciddi hastalıkların belirtisi olabilir'
Omuz ağrısı ciddi hastalıkların belirtisi olabileceğini kaydeden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İnanır, "Sıkışma, fibromiyalji, kireçlenme, sinir yaralanmaları, enfeksiyonlar, boyun fıtığı, diyabet, troid hastalıkları ve bazı iç organ hastalıkları omuzda ağrıya neden olabiliyor." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/omuz-agrisi-ciddi-hastaliklarin-belirtisi-olabilir-2714911
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İnanır, omuzlarda yaşanan ağrılar hakkında önemli bilgiler verdi. Bel, boyun ve diz ağrılarından sonra en sık görülen eklem ağrıları arasında omuz bölgesi yer aldığını kaydeden Doç. Dr. İnanır, Sıkışma, fibromiyalji, kireçlenme, sinir yaralanmaları, enfeksiyonlar, boyun fıtığı, diyabet, troid hastalıkları ve bazı iç organ hastalıkları omuzda ağrıya neden olabiliyor. Kol yukarı kaldırıldığında bıçak saplanır tarzda bir ağrı hissediliyorsa, çaydanlık gibi mutfak malzemelerini kaldırmada zorluk yaşanıyorsa, saç tararken omuzda yanma his varsa, geceleri yön değiştirirken uyandıracak kadar kesin bir ağrı söz konuysa omuzda kas yırtılması olabilir. dedi. Omuz ağrısı neden olur ? Giyinirken ve soyunurken omuz hareketlerinde yaşanan kısıtlanma ve eli sırta götürmede zorlanmaya eşlik eden omuz ağrıları omuz donmasına işaret ettiğini kaydeden Doç. Dr. Ahmet İnanır, Omuz çevresindeki kaslarda görülen sinir hasarına bağlı olarak oluşan omuz ağrılarına kas gücünde zayıflama eşlik edebilir. İç organ hastalıklarına bağlı olarak da omuz ağrısı gelişebilir. Göğüs hastalıkları, akciğer ve safra kesesi hastalıkları omuz ağrısına neden olabilir. Omuz sıkışma sendromu, kalsifik tendinit, omuzun yarı çıkıkları, omuz çevresindeki kaslara bağlı olarak gelişen zorlanma ağrıları miyofasiyal ağrı sendromu ve omuzda kireçlenme ağrılara neden olabiliyor. Boyun fıtığı omuzda ağrıya neden olabilir. Omuz ağrıları omuz ekleminin kendisinden kaynaklanabileceği gibi başka bir bölgeden omuza yansıyan ağrılar da olabilir. Omuz eklemi dışından kaynaklanan omuz ağrılarının en sık nedeni boyun fıtıklarıdır. şeklinde konuştu. Bazı hastalıklar omuz ağrısını tetikleyebilir Vücudun en karmaşık eklemi olan omzun, altı yönde hareket imkanı vermesi nedeniyle sakatlanmalara son derece açık olduğunu belirten Doç. Dr. Ahmet İnanır, özellikle 40 yaş üstü, ayakta dik duran, kolunu omuz seviyesinde ya da üzerinde tutarak çalışan kişilerde Omuz sıkışma sendromu görülebileceğini söyledi. Kalp hastalığı, akciğer hastalığı, tüberküloz, akciğer tümörleri, şeker hastalığı, boyun hastalıkları ve kolun uzun süreli hareketsizliğinin de omuz ağrısına neden olabileceğini bildiren Doç Dr. İnanır, bu duruma donuk omuz olarak adlandırıldığını kaydetti. Tanı ve tedavi Omuz ağrılarında teşhis için röntgen, tomografi, MR ve ultrasonografi tetkiklerinin yeterli olduğunu söyleyen Doç Dr. İnanır, Omuz ağrısı tedavisi nedene yönelik yapılmalıdır. Omuz ağrısını tetikleyen nedenler gözden geçirilmeli ve nedeni ortadan kaldırılmalıdır. Bu aşamada fizik tedavi uygulamaları son derece önemli yer tutar. Eklem hareket açıklığını ve kas gücünü artırmaya yönelik egzersiz uygulamaları genelde fizik tedavi uygulamaları ile beraber kullanılmaktadır Omuz kalsifik tendinitinde ESWT şok dalga tedavisi uygulanabilir. Omuz tendon yırtıklarında, artrozlarda ise PRP, CGF-CD34, karın yağından kök hücre uygulamaları, proloterapi, nöralterapi, hacamat, sülük tercih edilen tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Omuz kireçlenmelerinde ise omuzdan sodyum hyalurinat yapılabilir. ifadelerini kullandı. Doç Dr. İnanır, omuz ağrılarını önlemek için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: Ağrı olan tarafın üzerine yatılmamalıdır. Otururken kollar bir destek üzerine konulmalıdır. Kollar sık sık omuz seviyesinden yukarıya kaldırılmamalıdır. Ağır yük taşınmamalıdır. Doktorun önerdiği omuz egzersizleri hassasiyetle yapılmalıdır.
733
Her gün 1 fincan içen etkilerine inanamıyor! Yağları ateş gibi yakıyor, kas kütlesini arttırıyor
Baharın ilk günlerini yaşadığımız bugünlerde özellikle kadınları kilo verme konusunda küçük telaşlar aldı. Yüzyıllardır süregelen fazla kilolardan kurtulma derdi, en çok da doğal yollarla çözüme kavuşmuştur. Bu sebepten çok eskiden beri sonuç veren muazzam bir çaydan söz ediyoruz. Öyle ki bu çayın yağ yaktığı, kas arttırdığı, ödem attırdığı, kanserle savaştığı bilimsel olarak da kanıtlandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/her-gun-1-fincan-icen-etkilerine-inanamiyor-yaglari-ates-gibi-yakiyor-kas-kutlesini-arttiriyor-2877456
Kafein, dozunda tüketildiğinde yağ yakma yani kilo verme konusunda en etkili alkoloid olarak biliniyor. Enerjiyi artıran kafein, aynı zamanda egzersiz sırasında zinde kalmanın da formülü. Kan dolaşımına etki ederek kaslara giden oksijen miktarını yükselten kafein, yeşil çayda doğal olarak bulunuyor. Yeşil çay 12-750mg oranıyla en sağlıklı çay. çaylar arasında en fazla yeşil çayda bulunan kafein kas gelişimin üzerinde etki ederek kas dokularını koruyor. Dolayısıyla doğal alarak kafeini en iyi alabileceğiniz yeşil çay kilo vermede, kronik hastalıkların iyileşmesinde, kanserle savaşmada etkili bir rol oynuyor. YEŞİL ÇAYIN FAYDALARI Yeşil çayın etken maddelerinden biri olan epigallocatechin-3-gallate olarak da bilinen EGCG, metabolizmayı hızlandırarak vücudun yağ yakma hızını arttırıyor. Sıfıra yakın bir kalori ile zayıflamaya yardımcı olan yeşil çay, kilo verme konusunda en etkili içecek olabilir. Kan dolaşımına etki ederek kaslara giden oksijen miktarını yükselten yeşil çay, kas gelişimin üzerinde etki ederek kas dokularını korur. Konsantrasyonu artırır. Spor sonrasında yeşil çay içmek, spor sırasında kaybettiğiniz enerjinin geri alınmasını sağlarken yorgunluğunuzu da azaltır. Bağırsak Hastalıklarına Etkisi Yeşil çayın diğer faydası ise kolite yol açan inflamasyonu engelleyici bir yapıda olmasıdır. Yeşil çay tüketimi bağırsak sendromunda da etkili olup sindirim sistemini koruyor. Yaşlılığa Etkisi Yeşil çayın içerisindeki antioksidanlar yaşlanmayı yavaşlatıyor ve cildi güzelleştiriyor. Göz altlarına kompres yaparak uygulandığında göz altı torbaları ve morluklar üzerinde iyileştirici etki sağlıyor. Kronik Hastalıklara Etkisi Kötü kolesterolü azaltıyor, kan basıncını düzenliyor. Bağışıklığı güçlendirerek kalp ve damar hastalıklarına karşı savaşıyor. Kansere Karşı Etkisi Kanser hücreleri ile savaşan yeşil çay bu alandaki faydası ile de dikkat çekiyor. Meme kanserine yakalanan 500 kadın üzerinde yapılan bir araştırmada, yeşil çay tüketiminin kanserin yayılmasının önüne geçtiği kaydedildi. YEŞİL ÇAY ÖDEM ATAR MI? Yeşil çayın faydalarını zayıflatıcı etkilerinin yanı sıra ödem attıran etkisi de bulunuyor. Yeşil çay, içeriğinde barındırdığı bileşenler sayesinde ödem attrırır. Yeşil çayın Diüretik yani ödem sökücü etkisi, ödemin vücuttan fazla suyun atılmasına yardımcı olur. ZİHİNSEL FONKSİYONLARA İYİ GELİYOR Yeşil çayda bulunan kafein, gerginlik ve çarpıntı gibi olumsuz durumları ortadan kaldırıyor. İdeal miktardaki kafeinli yapısı sağlık açısından olumlu etkiler sağlar. İçerisindeki kafein sayesinde gün içinde daha canlı ve zinde olmak mümkün Aynı zamanda kafein, bilişsel fonksiyonların korunmasında da yardımcı oluyor. NE ZAMAN TÜKETMEK GEREKİR? Yeşil çayı günün belli saatlerinde özellikle tüketmek bu faydaları daha yoğun hissetmenizi sağlayacaktır. Gündüz saatlerinde tüketmek isteyenler için en uygun saat aralığı 10:00 –11:00’dir. Ayrıca enerji vermesi için egzersizlerden önce de tüketilir. Yemeklerden iki saat sonra ya da öğün aralarında tüketmek uygundur. YEŞİL ÇAYI NASIL TÜKETİRSİNİZ? Yapraklarını bir süzgece koyarak üzerine sıcak su dökün. Bu şekilde üç dakika kadar bekleyip demlenmesini sağladıktan sonra fincanınıza dökerek keyifle içebilirsiniz. İçerisinde kafein bulunduğu için günde 3 fincandan fazla tüketmeniz uykusuzluk, sinirlilik, baş ağrısı, anksiyete gibi yan etkilere neden olabilir. İlgili Haberler Doğru saklanmayan kuruyemişlerdeki hayati tehlike: Beyin hasarına ve böbrek yetmezliğine yol açıyor! Mutfağınızdaki en büyük bakteri yuvası keşfedildi! İşte en çok zehirlenmeye yol açan asla tahmin edemeyeceğiniz mutfak eşyası
6,294
Teşhis konulmayan binlerce hastadan biri olabilirsiniz
Çoğu zaman alerjik şişmelerle karıştırılan Herediter Anjioödem hastalığı Türkiye'de 650 kişiyi tehdit ediyor. Doç. Dr. Dane Ediger, yaklaşık 7 bin kişinin bu hastalığa sahip olduğunu fakat teşhis konulmadığı için tedaviye erişemediğini söylüyor. Doç. Dr. Ediger'e göre, hastalık ilaca erişim sağlanamazsa ölümle sonuçlanabiliyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/teshis-konulmayan-binlerce-hastadan-biri-olabilirsiniz-220825
C1 esteraz inhibitörü eksikliğine bağlı gelişen, ekstremiteler, yüz, gövde, nefes borusu ve iç organlarda tekrarlatıcı ödemle kendini gösteren, otozomal dominant kalıtılan bir hastalık olarak tanımlanan ve çoğu zaman alerjik şişmelerle karıştırılan Herediter Anjioödem, özellikle ses tellerinde şişme olan ve kısa sürede ilaca erişim sağlayamayan hastaların kaybedilmesine neden olabiliyor. Şişme ataklarıyla beliren yapısı var Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları İmmünoloji ve Alerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dane Ediger, Herediter Anjioödemin kalıtsal geçişli bir hastalık olduğunu, bu hastalığın çeşitli uzuvlarda şişme ataklarıyla beliren bir yapısı bulunduğunu söyledi. Herediter Anjioödem'in nadir görülen bir hastalık olduğuna işaret eden Ediger, Bildirilme sıklığı, '10 bin ile 50 bin kişide 1' olarak bildirilmiş. Alerjik şişmelerle karıştırılabildiği için gözden kaçtığı, tanı konulamadığı dikkati çekiyor. Yani Herediter Anjioödem olup teşhisinin bu olduğunu bilmeden, tedavi alamadan dolaşan bir hasta grubunun olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizde 7 bin civarında olması gerekirken, teşhis konulmuş 650 civarında Herediter Anjioödem hastası var. diye konuştu. Hereditör Anjioödem alerjiden ayırt edilmeli Dane Ediger, hastalığın yaşam boyu kişiyi etkilediğini ve ölümcül olabildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: Nedeni, genetik. Kişinin kandaki C1 inhibitör maddesi eksik oluyor. Bu, pıhtılaşmayla ilgili bir madde ama bunun eksikliği kişide zaman zaman ağrılı, 3-4 gün süren şişmelere neden oluyor. Bunun tek tedavisi, yerine koyma şeklinde. Şiştiği anda hastaya bu maddeyi iğneyle damar yolundan uygulayarak bu atağı düzeltebiliriz. Bu hastalık için öncelikle şişme atakları olan kişilerin alerji ilacına cevap vermiyor olması, en önemli ayırıcı nokta. Çünkü buna benzer şişmeler, alerjik sebeple de olabilir. Bu hastalar, acile gittiğinde alerjiye yönelik tedaviyle derhal yakınmalarında düzelme olur, eğer alerjikse. Kişi, Herediter Anjioödem ise bu alerji tedavisiyle şişme inmez. Buradan teşhisin konulması gerekir. Teşhis konulduktan sonra alerji ve immünoloji uzmanı tarafından kullanması gereken ilaçların raporları çıkarılır ve hasta, alerji uzmanları tarafından takip ve tedavi edilir. İlaçların geç gelmesi hastayı mağdur ediyor Hastaya devamlı kullanacağı hap şeklinde ilaçlar verdiklerini aktaran Ediger, Yalnız şişme anında alınması gereken C1 inhibitör konsantresi ilacı sadece atak anında reçete edilebildiği için hastalar zorluk yaşıyor. Şişme anında acile başvuracak, oradaki hekim tarafından ilaç reçete edilecek ve hastanedeki bir eczaneden bulunacak. İlaç hastaya gelecek ve uygulanacak, şişmesi inecek. Çoğu hastanede bu ilacın bulunmaması nedeniyle hastanın şişme anında bu ilaca ulaşıp yaptırtması, çok zor ve çok geç. Eğer ses tellerinde şişme varsa o zaman hasta, bu süre içinde kaybedilebilir ifadelerini kullandı. Hastalık tetiklenmeden ilaç kullanılması gerekiyor Hastaların çoğunda atakların sebebinin bilinmediğini, bir kısmında da çeşitli travmalarla atakların tetiklendiğini anlatan Ediger, örneğin bir diş tedavisinde dokulara yapılan dokunmaların hastalığı tetikleyebileceğini belirtti. Dane Ediger, çalışılan bölge üst solunum yolu olduğu için bu tedavinin, dilin, damağın, küçük dilin ve belki ses tellerinin şişmesine ve çok ciddi bir atağın tetiklemesine yol açabileceğini dile getirerek, Herhangi bir ameliyat, erkek bebeklerin ilk yıllarda sünnet olması, çoğu kez bir travma olarak ilk Herediter Anjiyoödem atağını tetikleyebilir. Bu girişimlerin yapılacağı hasta, hemen öncesinde bize gelmeli ve profilakside kullanılmak üzere C1 inhibitör ilacını işlemden bir gün önce ve işlem günü uygulatmalı. uyarısında bulundu. Ses telleri şişmesi ölümle sonuçlanabilir Hastalarda atakların 7-13 yaş arasında görülmeye başladığına dikkati çeken Ediger, Tekrarlayan şişmesi olan herkes alerji uzmanına görülmeli. Bu hastaların 'Larinks ödemi' olanları, çok büyük risk altında. Herediter Anjioödemli hastaların 3'te 1'inin ölüm sebebi, ses tellerinin şişmesine bağlı nefes alamamak. Hastaların yarısında ses teli ödemi, bir kere olsun görülmüş. Bütün hastaların ses telleri şişiyor değil ama hastaların her birinde her an olabilir. Bu olduğunda kısa sürede ilaca erişim sağlanmazsa ve hasta iyice şişip solunum yolu kapanırsa, kaybedilebilir. değerlendirmesinde bulundu.