Unnamed: 0
int64
0
7.98k
Baslik
stringlengths
13
171
Ozet
stringlengths
18
904
Kategori
stringclasses
1 value
Link
stringlengths
44
201
Icerik
stringlengths
1
25.9k
3,982
Son 24 saatte korona virüsten 83 kişi hayatını kaybetti
Sağlık Bakanlığı, son 24 saatte 83 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 10 bin 722'e yükseldiğini açıkladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-24-saatte-korona-virusten-83-kisi-hayatini-kaybetti-2752427
Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre son 24 saatte 83 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 10 bin 722’e yükseldi. Bugün toplam 145 bin 241 test yapılırken, 2 bin 436 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 389 bin 256 oldu. Bugün iyileşen bin 914 kişiyle birlikte toplam iyileşen toplam hasta sayısı 334 bin 293'e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 4. 7, toplam ağır hasta sayısının ise 2 bin 654 olduğu açıklandı. “Bugün tespit edilen 2 bin 436 hastamız var. Ağır hasta sayımız artıyor” Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Bugün tespit edilen 2 bin 436 hastamız var. Ağır hasta sayımız artıyor. Sağlık hizmetinde bir güçlük yaşamamak için sağlık çalışanlarımıza dinlenecek zaman tanımalıyız. Bu ancak tedbirlere birlikte uymakla mümkün. Maske takın. Mesafenizi koruyun” ifadelerine yer verdi.
7,865
Vücuttaki yağ oranını düşüren molekül tespit edildi
ABD'li bilim insanları, egzersizin sağladığı faydaların vücuttaki kaynağı olan molekülü tespit etti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/vucuttaki-yag-oranini-dusuren-molekul-tespit-edildi-12479
ABD'li bilim insanları, egzersizle elde edilen olumlu kazanımların kaynağı olan kaslardaki küçük molekülleri gözlem altına aldı ve beta-aminoisobütirikasit (BAIBA) molekülünün, kilonun azalmasına, vücuttaki yağ oranının düşmesine, vücudun enerji yakımının artmasına ve kan şekeri seviyesinin iyileşmesine neden olduğunu tespit etti. Bilim insanları, yaşla birlikte görülme sıklığı artan hastalıkların önlenmesinde yardımcı olan, kilo alımını engelleyen, anksiyetenin önüne geçen egzersiz yaparken vücutta meydana gelen moleküler değişiklikleri inceledi. Tıpta otorite olarak kabul edilen merkezlerden ABD'deki Massachusetts General Hospital araştırmacıları, egzersizin sağladığı faydaların vücuttaki kaynağı olan molekülü saptadı. Yapılacak araştırmalara yeni bir kapı açacağı vurgulanan ve Cell Metabolism tıp dergisinde yayımlanan çalışma fareler üzerinde gerçekleştirildi. Araştırmada, egzersiz sırasında kaslar tarafından üretilen molekülün, fazla enerji ve kaloriyi depolayan beyaz yağları, enerji ve kalori yakan kahverengi yağlara dönüştürdüğü ve kan şekeri seviyesini iyileştirdiği anlaşıldı. Yaklaşık iki yıl önce Dana-Farber Kanser Enstitüsü araştırmacıları tarafından farelerde yağ yakımını sağlayan yeni bir hormon keşfedildi. Bunun üzerine alanda araştırma yapanlar Enstitü ile ortak çalışarak kaslardaki küçük molekülleri gözlem altına aldı ve BAIBA denen (beta-aminoisobütirikasit) moleküler bileşimi keşfetti. Araştırmanın yürütücülerinden Dr. Roberts Gerszten, BAIBA seviyesinin kilonun azalmasına, vücuttaki yağ oranının düşmesine, vücudun enerji yakımının artmasına ve kan şekeri seviyesinin iyileşmesine neden olduğunu tespit etti. İnsanlar üzerinde yapılan bir başka araştırmayla, 20 haftalık egzersizin ardından, katılımcıların vücudundaki BAIBA seviyelerinin arttığının belirlendiğini vurgulayan Gerszten, BAIBA molekülünün insanlarda tedavi amaçlı kullanılabileceği konusunda umutlu olduklarını ifade etti. Gerszten, yağ yakımının vücutta diyabet, kalp rahatsızlıkları gibi birçok metabolik sorunu çözebileceğine inandıklarını bildirdi. İşte BAIBA, egzersizle, plazmada artan ve metabolik risk faktörlerini azaltıcı etkisi olan, böylece de metabolik hastalıklardan koruyucu etkisi bulunan bir aracı moleküldür.
6,107
Şampuanınıza 3 yemek kaşığı tuz dökün ve...
Tuz yemeklerin içinde yer almadığı zaman tadı kötü olur. Her gün tükettiğimiz bu mineralin sağlığımıza ne kadar yararlı olduğunu biliriz. Peki şampuanımıza döktüğümüzde bakın ne işe yarar.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sampuaniniza-3-yemek-kasigi-tuz-dokun-ve-236200
Saçınız hızlı mı yağlanıyor? 2-3 yemek kaşığı tuzu şampuanınıza ekleyin ve sonucu kendi gözlerinizle görün. Hindistancevizi yağı ve tuz ile kendi cilt kreminizi yapabilirsiniz. Malzemeleri karıştırın ve cildinize daire şeklinde uygulayın. Bekledikten sonra ılık suyla yıkayın. Cildiniz kurumayacak ve ölü hücreler giderilecektir.
215
Obeziteyi 'titreyerek' yenecek: Bilim insanlarından umut olacak hap
Midede titreşimle tokluk hissine neden olan bir hap geliştiren ABD'li bilim insanları, bu ilacın obeziteyle mücadelede etkili olabileceğini belirtiyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/obeziteyi-titreyerek-yenecek-bilim-insanlarindan-umut-olacak-2922986
ABD'li bilim insanları, dünya genelinde gittikçe artan obezite sorununa çözüm olabilecek bir çalışma gerçekleştirdi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) bir grup bilim insanı, normal şartlarda yemek yedikten sonra salgılanan ve tokluk hissi veren C-peptid, Pyy ve GLP-1 gibi hormonları tetikleyen bir hap geliştirdi. Vibrating Ingestible BioElectronic Stimulator (VIBES) adlı hap, içerisinde mikro titreşim motorları bulundurarak midede titreyerek tokluk hissi oluşturuyor. Deneylerde, hap verilen hayvanların, hap verilmeyenlere göre yaklaşık yüzde 40 daha az yemek yediği belirlendi. DAHA ERKEN, ÇALIŞMALAR SÜRECEK Uzmanlar, VIBES adlı hapın obezite tedavisinde umut vaat ettiğini, ancak araştırmanın henüz erken bir aşamada olduğunu ve daha fazla bilimsel çalışmanın gerektiğini vurguladı. İlgili Haberler Türkiye’nin sessiz pandemisi ’obezite’ Türkiye'nin en obez şehri belli oldu, günlük menüleri şaşırttı: Çok şükür iyi ki obeziz! DSÖ'DEN KORKUTAN UYARI Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde 1 milyarı aşkın aşırı kilolu veya obez insan bulunuyor. Dünya Obezite Federasyonu tarafından yapılan tahminlere göre, aşırı kilo veya obezite ile mücadele edenlerin sayısı 2035'e kadar 4 milyarı aşacak.
7,746
Bacaktan yüze nakil yapıldı
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ömer Özkan, Salih Üslün'de ileride dahili problemler oluşmaması nedeniyle yüzündeki yumuşak dokuların tamamını aldıklarını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bacaktan-yuze-nakil-yapildi-26404
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nin 4.'üncü, Türkiye'nin 6'ncı yüz nakillisi Salih Üslün'e (55) 22 Ağustos 2013'te trafik kazası sonucu beyin ölümü gerçekleşen 31. yaşındaki Muhittin Turan'ın yüzü nakledilmişti. Üslün'ün gelişen dahili problemlerinin ardından alınan konsey kararı ile yüzünün yumuşak dokusu alındı. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ömer Özkan, gerçekleştirilen operasyonla ilgili açıklamada bulundu. Salih Üslün'ün yüzünde problem olmadığını, beklemeleri halinde problem olabileceğini vurgulayan Prof.Dr. Ömer Özkan, Hastada daha önceden olan problemler oluşmaya başladı. Bunlar dahili problem ama sonuçta bizim yaptığımız yüz naklinden sonra yüz dokusunun ileride problem oluşturacağıını düşündük. Konsey kararı aldık. Uygun bir planlamanın ardından güzel bir ameliyat olduğunu düşünüyorum. Eski nakil dokulardan bir kısmını bırakıp, hastaya yük olabileceğini düşündüğümüz yumuşak dokuların çıkarttık özellikli bir ameliyat oldu dedi. Yüzün görünen yumuşak doku kısmının alındığını anlatan Prof.Dr. Ömer Özkan, Onlar çıkartıldı, kendi dokusu ile değiştirdik. Buradaki amacımız, hasta yaşamına normal şekilde devam etsin, ilaçlarını kullanmasın, yaşamına devam etsin, dahili problem açmasın. Başka bir dahili probleme yol açmasın. Bu her türlü nakil olan insanlarda görülebilen problem. Yakın takip etmek gerekir. Biraz daha beklesek hastaya daha ciddi problem oluşturabileceğini düşündüğümüz için böyle bir karar aldık diye konuştu. BEKLEMEK SORUN OLURDU Hastada ne karaciğer ne de böbrek yetmezliğinin olmadığını kaydeden Prof. Dr. Özkan, Beklersek bunlar olabilirdi. Karaciğer yetmezliği hiç öyle bir şey yok çok şükür. Sonuçta dahili problemleri var ama bunların kalıcı olmadığını düşünüyorum. Yoğun bakımda yatıyor, hayati riski var. Böyle problem olmasa ameliyat yapmayı düşünmezdik dedi. BACAKTAN ALINAN DOKUDAN YÜZE YENİ KONSTRÜKSİYON Salih Üslü'ne yapılan son işlemin faydalı ve güzel olduğunu dile getiren Prof.Dr. Özkan, Sadece güzel olsun diye yapmadık. Hastaya faydalı olsun diye yaptık. Güzel bir karar ve güzel bir ameliyat oldu. Her nakilde riskler olabilir. Bu riskler başından beri vardı. Bu tür ameliyatlar göz önünde olduğu için daha çok dikkat çekiyor. Kalan dokuları kullanıp, bacağından alınan dokudan yeni bir konstrüksiyon yaptık. Bizim sık yaptığımız ameliyatlardan biri ama teknik olarak özellikli bir ameliyattıdedi. ESTETİK AMELİYAT YAPMADIK Hastaya yapılan uygulamanın başarılı olması halinde dünyada bir ilk olacağının altını çizen Prof. Dr. Özkan, Yumuşak dokuların tamamını aldık. Eğer bir kısmını bıraksak sorun oluşturabilirdi. Problem olmaması için gerekli olan her şey yapıldı. Estetik bir ameliyat yapmadık. Hastaya faydalı olabileceği, yiyebileceği, içebileceği, nefes alabilecek, hayatına normal bir insan gibi devam edebilecek şekilde evine göndermek istiyoruz. Güzel bir yüz ama yaşamayan bir hastadan bahsetmemiz çok daha kötü olurdu. Bu riske girmeyelim diye bu işi yapıyoruz. Diş çene gibi bölümleri eskisinden çok daha iyi yaparız. Yeter ki hastada başka problemler çıkmasın. Yoğun bakımdaki her hasta risklidir şeklinde konuştu.
3,971
Sarı humma salgınında ölü sayısı yükseldi
Batı Afrika ülkesi Nijerya'da sarı humma salgını nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 95'e çıktı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sari-humma-salgininda-olu-sayisi-yukseldi-2753051
Nijerya Hastalık Kontrol Merkezinin (NCDC) Bauchi Eyalet Koordinatörü Dr. Rilwanu Muhammed, yaptığı açıklamada, bir haftada 8 kişinin sarı humma nedeniyle hayatını kaybettiğini belirtti. Böylece ülkede eylülden bu yana sarı hummadan yaşamını yitirenlerin sayısı 95'e yükseldi. Muhammed, Geçen hafta sarı humma aşılama kampanyası sırasında 8 kişinin hayatını kaybettiği haberini aldık ancak numuneler alınıp test yapıldıktan sonra ölüm nedeninin sarı humma olduğu anlaşıldı. ifadelerini kullandı. Muhammed, salgına karşı önlemler almaya başladıklarını söyledi ve halkı hijyen ve çevre temizliğini sürdürmeye çağırdı. Nijerya'da geçen sene sarı humma salgını nedeniyle 300'den fazla kişi hayatını kaybetmişti. Hükümet, 2017'den bu yana salgınla mücadele ediyor Hastalığın belirtileri arasında yüksek ateş, baş ve kas ağrısı, mide bulantısı, halsizlik ve gözlerde sarılık görülüyor. Hükümet, salgının başladığı 12 Eylül 2017'den bu yana salgınla mücadele ediyor. NCDC ile Nijerya Ulusal İlk Yardım Geliştirme Ajansının (NPHCDA) başlattığı aşı kampanyasıyla bu yılın sonuna kadar 7 milyon kişiye sarı humma aşısı yapılması hedefleniyor. Ülkede sarı humma salgınına karşı aşı kampanyası başlatılmış, yaklaşık 2 milyon kişi aşılanmıştı.
6,375
Beyin damar hastalıkları önlenebilir hale geldi
​Nöroloji Uzmanı Dr. Ömer Faruk Akkaya, “Son 10-15 yıldır dünyada pıhtı eritici tedavi beyin damar hastalıkları içinde kullanılmaya başlandı. Bu tedavi yöntemlerinin acil pratiklerine girmesi ile de kalıcı hasarlara yol açan bu durum önlenebilir hale geldi” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/beyin-damar-hastaliklari-onlenebilir-hale-geldi-214684
Tıkayıcı beyin damar hastalıklarının yani iskemik beyin damar hastalıklarının genelde hastaların yüzde 85- 90 gibi büyük bir oranını oluşturduğunu belirten VM Medical Park Samsun Hastanesi Nöroloji Kliniğinden Uzm.Dr.Faruk Akkaya, kanayıcı damar hastalıklarının ise yüzde 10-15 gibi bir grubu oluşturduğunu söyledi. Dr. Akkaya, “ ‘Tıkayıcı beyin damar hastalıklarının özellikle neden oluyor?’ sorusunun cevabını bulmak adına, ‘niye insanların beyinlerinde damar tıkanıklığı olur da böyle bir inme gelişir?’ sorusu sorulabilir. Bu durum beyin damarlarına pıhtı atılması ki ya kalp kökenlidir (kalpteki kapaklardaki kalp dokusundaki hasara bağlı olarak veya ritm bozukluğuna bağlı olarak oluşan pıhtıların şah damar yoluyla) ya da büyük damarlardan (aort ya da şah damar gibi) atılan pıhtıların, beyin damarlarını tıkaması ve beyinle ilgili bölgelerde hasarlar oluşturması nedeni ile ortaya çıkabilir. Pıhtı atmasının dışında birde, damar sertliği dediğimiz kolesterol, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ile ilintili damarlardaki bozulmanın üstüne gelişen plaklar damarı olabildiğince daraltmakta, bozmakta ve seneler içerisinde ilerleyici beyin kan akımını bozarak ve bu bölgeden atılan pıhtılarla da ya da kendisi bu bölgeyi tıkayarak beyin damar hastalıklarının oluşumuna neden olmaktadır. Ayrıca hızlı tansiyon düşmesi, ani kalp durmaları, solunum durmaları, ya da pıhtılaşmayı sağlayan kandaki sistem bozuklukları, bazen de kanser hastalarımızda da farklı mekanizmalarla da ortaya çıkabilir ve beyinde tıkayıcı beyin damar hastalıklarına neden olabilir. İkinci olarak daha az sıklıkta gördüğümüz kanayıcı beyin damar hastalıklarıdır. Kanayıcı BDH yüksek tansiyon, beyin damarlarındaki anomallikler (anevrizma, AVM), travma, pıhtılaşma bozucu ilaçların kontrolsüz kullanılması beyin kanamalarına neden olabilmektedir” diye konuştu. Tedavi yöntemleri nelerdir? Dr. Ömer Faruk Akkaya şu bilgileri veridi: “Beyin aldığımız nefese, ayakta durmamıza, yaşamsal faaliyetlerin hepsini organize eden ana organdır. İnsanı insan yapan tüm değerlerimiz beyinle ilintilidir. Hangi bölgede etkilenme oluyorsa ona ilişkin olarak ta beyindeki hasarlanan yere bağlı olarak görme, konuşma, yutma, sağ ya da sol taraf güçsüzlükleri, duyu kaybı, denge bozukluğu ve hatta ölüme kadar yol açan bir duruma neden olmaktadır. İnme hastalarına 10-15 yıl öncesine kadar akut tedavisi yani erken dönem tedavisinde daha çok koruyucu standart tedaviler uygulanırken, beyin hücrelerinin hassas ve oksijensizliğe fazla dayanamaması nedeniyle hızlı ve etkili tedaviler geliştirilmesi gerekliliğine neden olmuştur. Son 10-15 yıldır dünyada pıhtı eritici tedavi beyin damar hastalıkları içinde kullanılmaya başlandı. Bu tedavi yöntemlerinin acil pratiklerine girmesi ile de kalıcı hasarlara yol açan bu durum önlenebilir hale geldi. Pıhtı eritici tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda kasıktan girilerek yapılan anjiyo ile pıhtının uzaklaştırılması da bir diğer tedavi yoludur. Bu tedavilerin yapılabilmesi için ilk 4-6 saat içinde tedavileri yapabilecek merkezlere ulaşılması gerekmektedir. 6 saatin dışında bu tedaviler ne yazık ki yapılsa bile kısmi ya da hiç sonuç vermemektedir.”
5,668
Brezilya’nın diş hekimliği alanındaki kalitesi İstanbul’da tanıtılacak
Brezilya Tıbbi, Dental ve Laboratuvar Cihazları İmalatçıları Birliği ve Brezilya Ticaret ve Tanıtım Kurumu, Brezilya’nın diş hekimliği alanındaki başarılı olgularını Türkiye’ye tanıtmak üzere Brezilya’nın Sağlık Cihazları projesi çerçevesinde 10 Nisan’da bir etkinlik düzenleyecek.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/brezilyanin-dis-hekimligi-alanindaki-kalitesi-istanbulda-tanitilacak-2635561
Brezilya Tıbbi, Dental ve Laboratuvar Cihazları İmalatçıları Birliği ve Brezilya Ticaret ve Tanıtım Kurumu, Brezilya’nın diş hekimliği alanındaki başarılı olgularını Türkiye’ye tanıtmak üzere Brezilya’nın Sağlık Cihazları projesi çerçevesinde 10 Nisan’da bir etkinlik düzenleyecek. IDEX 2019’un açılışından önce 10 Nisan’da düzenlenecek Experiência Brasil etkinliğinin ardından Brezilya’nın diş hekimliği sektörünün görünürlüğü Orta Doğu’da artacak. Brezilya Tıbbi, Dental ve Laboratuvar Cihazları İmalatçıları Birliği (ABIMO) ve Brezilya Ticaret ve Tanıtım Kurumu (Apex-Brezilya) tarafından Brezilya’nın Sağlık Cihazları projesi çerçevesinde düzenlenecek olan etkinliğin ana amacının, Brezilya markasını kaliteli üretim ve mükemmel maliyet-fayda sağlayan marka olarak sağlamlaştırarak Brezilya’nın ihracatı için yeni yollar açmak olduğu belirtildi. Yapılan bilgilendirmede; 'Ağız Sağlığı Sorunlarının Çözümü- Brezilya Tecrübesi' başlıklı proje kapsamında, seçilecek bir grup diş hekimi ve yerel iş insanına Brezilya’nın diş hekimliği alanındaki gelişmelerini öğrenmelerine fırsat sağlanacak. Brezilya’nın Türkiye Başkonsolosluğu’na yakın bir yerde düzenlenecek bu etkinlikte, dünyanın en aktiflerinden biri olarak kaliteli üretim zinciri çerçevesinde gerçekleştirdikleri ulusal bilimsel üretim hakkında sunumlar da yapılacak. Brezilya’da diş hekimliği alanındaki bilimsel üretim, dünyadaki en iyilerden biri ABIMO Ticaret ve Tanıtım Koordinatörü Karina Yamamoto, Katılımcı şirketlerin seçtiği ve en yüksek standartlara sahip klinik olguların sunulacak olması, araştırma, teknik ve ürün imalatı konusundaki kalitemizi teyit ediyor dedi. Etkinliğin ana teması, ulusal diş hekimliğinin en önemli pozitif özelliklerinden biri olan 'Bütünsel Ağız Bakımı için Sağlık ve Estetiğin Entegrasyonu' olacak. Karina Yamamoto, Bu formattaki bir yaklaşım ile Brezilya’nın dental implantlar, ortodonti, endodonti, protetik ve restoratif çözümler alanında estetik ve sağlığı bir arada gerçekleştirmek için kullandığı yenilikçi bilim ve teknolojiler vurgulanacak” dedi. Brezilya tecrübesi konusunda açılış konuşmasını yapacak olan Kulzer-Dental Başkanı ve ABIMO Direktörü Regiane Marton, Brezilya’da oldukça rekabetçi bir sektör olan diş hekimliği alanındaki bütün bu olumlu özellikler hakkında sunum yapacak. Brezilya’nın üst düzey sağlık profesyonellerinin olduğunu ve bu sayede ağız sağlığı için estetik boyutunu da gerçekleştirebilen çok az sayıda ülkeden bir tanesi olduklarını vurgulayan Regiane Marton, Brezilya’da diş hekimliği alanındaki bilimsel üretim, dünyadaki en iyilerden biri. Araştırma kurumlarıyla sürekli ortaklıklar kuruyoruz ve bu sayede hem seviyemizi hem de kalitemizi artırabiliyoruz. Bu da tek başına zaten bizim evrimimizi göstermeye yeterli dedi. Marton ayrıca estetiği tek başına sadece estetik adına yapmadıklarını, fonksiyonla birleştirdiklerini, bunun da Brezilya’yı farklı kıldığını da belirtti. Brezilya’nın Türkiye’ye ürün ihracat değeri 1.6 milyon dolar Karina Yamamoto’nun yaptığı açıklamaya göre, Experiência Brasil etkinliğini düzenlemek üzere ABIMO üyeleri tarafından İstanbul seçildi. Yamamoto, Türkiye orta büyüklükte ve iyi bir konuma sahip bir pazar, ayrıca performansı iyi ve bilimsel destekli düşük maliyetli ürünler konusunda hassas olan Orta Doğu ve Doğu Avrupa’daki diğer pek çok pazara da açılan bir kapı dedi. Şu an itibariyle, Türkiye’de 29 bin diş hekimi ve 70 diş hekimliği fakültesi var. Ayrıca, Brezilya 2018 yılında Türkiye’ye 1.6 milyon dolarlık diş hekimliği ürünü ihraç etmiş buna karşın sadece 20 bin dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Bu rakam, 2017’de gerçekleşen ihracat değerine kıyasla yüzde 44’lük bir artışı temsil ediyor. İhracata konu olan başlıca ürünler arasında diş dolgusu, enstrümanlar ve apereyler, ağız hijyeni preparatları, protez dişlere yönelik aletler ve gereçler yer alıyor. Ortodonti, dental implantlar ve polisaj alanında brezilya’nın tecrübeleri aktarılacak Regiane Marton, Brezilya’da diş hekimliği alanında yaşanan zorluklar hakkında sunumunu yaptıktan sonra, uygulamalı (hands-on) bir oturum olacak. Bu oturumda, dört Brezilya şirketi sunum yapacak. Dr. Alexandre Gallo Lopes’ın temsil ettiği Aditek firması, ortodonti alanında bir inovasyon olan kendinden bağlanan braketler hakkında konuşma yapacak. Ardından, Implacil’den Dr. Diogo Naked Nunes Ramos, dental implantlar hakkında konuşacak. Sabah oturumunun üçüncü sunumu, Orthometric firmasından Daniel Maia tarafından yapılacak ve büyük bir iş fırsatı olarak ortodonti ürünleri hakkında olacak. Uygulamalı oturumun son sunumu, bitirme ve polisaj hakkında konuşacak olan Microdont’tan Hasan Yavus tarafından yapılacak. Experiência Brasil etkinliği, ağ kurmaya ayrılan öğle yemeğinin ardından sona erecek. Bir sonraki gün ise Brezilya endüstrisi IDEX 2019’da bulunan ulusal pavyonda temsil edilecek.
436
Sıcak havada herkes bu hataya düşüyor! Uzmanlar 'tehlikeli' diyerek uyardı
Son günlerde artan sıcaklıklar, vatandaşların daha fazla su tüketmesine neden olurken uzmanlardan, 'aşırı su tüketmek tehlikeli' uyarısı geldi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kavurucu-sicakta-asiri-su-icmek-tehlikeli-2897196
Dünya El Nino'nun kıskancı altında Kavurucu sıcaklıklar Türkiye'de de etkisini gösterirken, vatandaşlar çareyi bol su tüketmekte buluyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbullular tüm zamanların en fazla su tüketimini gerçekleştirirken, uzmanlardan fazla su tüketimine ilişkin dikkat çeken uyarı geldi. Diyetisyen Nur Köse, kavurucu sıcaklarda su tüketiminde aşırıya kaçmanın vücutta mineral ve vitamin kaybına sebep olduğuna dikkat çekti. MİNERAL İÇİN BUNLARI TÜKETİN! İçme suyu başta olmak üzere, bütün içecek ve gıdalarda bulunan görünür ve görünmez suyun sıvı olarak tarif edildiğini belirten Diyetisyeni Nur Köse, sıvı tüketiminin yaz aylarında hayat/ önem taşıdığını kaydederek, “İnsanın günlük sıvı ihtiyacı, yediği gıdaların içindeki su ve vücutta oksidatif süreçlerde metabolizma sırasında oluşan su ile karşılanır. Vücutta bulunan su miktarı yaş, cinsiyet ve vücut kompozisyonuna (yağ ve kas dokusu miktarı) göre farklılıklar gösterir. Sıcak havalarda fazla hareket edildiğinde, fazla proteinli ve tuzlu gıdalar tüketildiğinde, terleme ve idrarla birlikte sıvı kaybı artar. Enerji alımına göre yetişkinler için günlük su ihtiyacı, kişinin kilosu ile 30 mililitrenin çarpılmasıyla hesaplanabilir. Mesela 60 kilo olan biri günde 60x30 =1.800 mililitre yani yaklaşık 2 litre su tüketebilir. Yazın sıcak havalarda sıvı tüketimini artırmak için önceliğimiz mutlaka su olmalıdır. İhtiyacımız kadar suyu içtikten sonra da terle kaybettiğimiz mineraller için aşırıya kaçmadan sade maden suyu, ayran, süt, kahve ve çay içilebilir” dedi. İlgili Haberler KKTC'de sıcak havalar için kırmızı alarm! Belirli saatlerde dışarıda çalışmak yasak Termometreler patlayacak! Nefes aldırmayan sıcaklıklar geri geliyor… Diyetisyen Köse, sıvı tüketiminde yapılması gerekenler ve sıvının vücuttaki görevleri ile ilgili de şu bilgileri paylaştı: “Su ve diğer içecekler, vücut su dengesinin korunmasında önemlidir. Hayat için elzem öğe olan suyu temiz, sağlığı bozmayan kaynaklardan karşılamalıyız. İnsan gıda almadan günlerce yaşayabilir, ancak günlerce susuz yaşamak imkansızdır. Emzirme döneminde sıvı tüketimi artırılmalı, günde 700 mililitre/1 litre sıvı eklenmelidir. Özellikle ishal durumunda su, tuz ve şeker karışımı sıvı, hayat kurtarıcıdır. Aşırı su tüketimi de vücutta mineral ve vitamin kaybına sebep olduğundan bundan sakınılmalıdır. Su, hücrelerin, dokuların, organ ve sistemlerin çalışması; vücut ısısının düzenlenmesi, yediğimiz gıdaların sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınmasını sağlar” dedi.
3,739
Dikkat! Bel ve sırt ağrılarınız Covid-19'un ilk bulgusu olabilir
Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur, bel ve sırt ağrılarının Covid-19’un ilk bulgusu olabileceğini belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dikkat-bel-ve-sirt-agrilariniz-covid-19un-ilk-bulgusu-olabilir-2760150
Bir yıla yakındır dünyayı kasıp kavuran korona virüs pandemisinin hala günceliğini koruyan ve hayatı tehdit eden önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu belirten Prof. Dr. Ömer Şendur, “İlk ortaya çıktığından beri gizemli, değişik bulgularıyla bilim adamlarını şaşkına uğratmış gün geçtikçe aralarına yeni bulgular eklenmektedir dedi. Şendur, Pandeminin başlarında sadece solunum yolu enfeksiyonu ön planda bir hastalık olarak bilinirken sonraları vücudun bir çok dokusunda bulunan bir reseptöre bağlanarak farklı doku ve organda hastalık yaptığı anlaşılmıştır. Bu bilginin ardından hastalığın aslında sadece solunum yollarının değil; sinir sistemi, kas, iskelet sistemi ve bir çok iç organı tutarak herkeste farklı bulgularla seyreden komplike bir enfeksiyon olduğu ortaya çıkmıştır. Bulgularda gözlenen bu çeşitlilik hastalığın tanısında kafa karışıklığı oluşturarak yanlış tanı veya tanıda gecikmelere yol açarak ilerlemiş hastalık tablosuyla karşımıza çıkabilir. Hastalığın en sık gözlenen bulguları şu anki bilgilerimize göre ateş, boğazda yanma, öksürük, yorgunluk, solunum güçlüğü, koku ve tat almada bozukluk, kas ve eklem ağrısı ve organ fonksiyon bozuklukları olarak sayılabilir” ifadelerini kullandı. Hastalık diğer bulgularla da başlayabilir Hastalık bazen en belirgin bulgu olan ateş ve boğaz ağrısı gibi bulgularla değil de diğer bulgulardan biriyle de başlayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Şendur, şu uyarılarda bulundu: Hastalık bazı olgularda kas ve eklem ağrısı ve en sık da bel ve sırt ağrısı şeklinde ortaya çıkabilir. Bu bulgular yapılan çalışmalarda genel bulgular arasında yüzde 30-50 gibi azımsanmayacak bir oranda görülebilirler. Ağrı saatler içerisinde başlar ve gün içerisinde giderek şiddetini arttırır. Ağrının pozisyon, duruş veya hareketle ilgisi olmadığı gibi istirahat anında bile devam ediyor olması karakteristiktir. Hastalar ağrılarını ‘dayak yemiş gibi’ ya da ‘pelte gibi’ şeklinde ifade ederler. Asıl problem, ateş, nefes darlığı v.b diğer hastalığa özgü bulgular henüz ortada yokken hastalığın bel ve sırt ağrısı şeklinde başlayabiliyor olmasıdır. Bu hastalar bu şikayetlerle rahatlıkla Fizik Tedavi, Ortopedi veya Romatoloji polikliniklerine başvurabilmektedir. Dolayısıyla bu durum erken tanıda sorun oluştururken, geç tanı nedeniyle de tedavide gecikmeye neden olabilir. Bu nedenle özellikle bu pandemi döneminde başlatıcı bir sebep yokken aniden ortaya çıkan bel ve sırt ağıları önemsenmeli ve bunun için derhal bir hekime başvurmalıdır.
4,269
Türkiye'de koronavirüste son durum: 1612 yeni vaka, 53 can kaybı
Türkiye'de son 24 saatte 1612 kişiye koronavirüs tanısı konuldu, 53 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-1612-yeni-vaka-53-can-kaybi-2737583
Sağlık Bakanlığı son 24 saatte 53 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 6 bin 564'e yükseldiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre son 24 saatte 53 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 6 bin 564’e yükseldi. Bugün toplam 117 bin 113 test yapılırken, bin 612 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 276 bin 555 oldu. Bugün iyileşen bin 21 kişiyle birlikte toplam iyileşen toplam hasta sayısı 249 bin 108'e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 7. 5, toplam ağır hasta sayısının ise bin 76 olduğu açıklandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Bugün 200 laboratuvarda 117.113 yeni test yapıldı. Ağır hasta sayımızda artış devam ediyor. İyileşen hasta sayımız halen yeni hasta sayımızdan az. Dönem mücadele ve tedbirde güç birliği dönemidir. Birlik olalım” ifadelerine yer verdi. Detaylar birazdan
5,285
Alerjiye karşı 'Yatağı da süpürün' uyarısı
Prof. Dr. Suat Turgut, “Alerjik hastalıklar son yıllarda ciddi bir artış gösterdi. Alerji görülme sıklığı toplumumuzda yüzde 40’a kadar ulaştı. Türkiye’de daha çok polen ve ev tozu akarı alerjisi görülüyor. Çocuğunuzun yatağını da haftada bir kez temizlik robotu ile süpürerek ev tozu akarlarını suya hapsedin” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/alerjiye-karsi-yatagi-da-supurun-uyarisi-2680263
9 Aralık Dünya Alerji Günü için konuşan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB Kliniği Şefi Prof. Dr. Suat Turgut “Alerjik hastalıklar son yıllarda ciddi bir artış gösterdi. Alerji görülme sıklığı toplumumuzda yüzde 40'a kadar ulaştı. Türkiye'de daha çok polen ve ev tozu akarı alerjisi görülüyor” dedi. Prof. Dr. Suat Turgut özellikle çocuklarda gittikte daha sık görülen alerjinin tedavi edilmemesi durumunda astımı tetikleyeceğini söylerken alerji hakkında merak edilenleri cevapladı: Alerji neden arttı? Prof. Dr. Suat Turgut, “Yaşam şeklimizin değişmesi, gıdalarda katkı maddelerinin giderek artması, tarım ilaçları, özellikle evlerde hijyen anlayışının abartılarak uygulanması, artan deterjan kullanımı, çevre kirliliği alerjik şikayetlerin artmasına yol açıyor. Türkiye'de daha çok polen ve ev tozu akarı görülüyor. Alerjilerin bazıları kişinin hayatının bir parçası olurken, kimi alerjiler çok hızlı gelişiyor ve hayati tehlike taşıyor. Bazen bir arı sokması, bazen de bir gıda maddesi ani bir alerjik şoka yol açabiliyor” dedi. İşte Türkiye'nin alerji haritası Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği tarafından Türkiye'de 5 farklı bölgede 7 bin 500 çocuğun tarandığı araştırmanın sonuçlarına göre alerjinin, Türkiye'de ciddi bir sorun oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Turgut, “Alerji sahil kesimindeki illerde daha yüksek oranda görülüyor. Bu bölgelerde her 3-4 çocuktan bir, İç ve Doğu bölgelerimizde 5-6 çocuktan biri alerjik. Polen alerjisi her 10-12 çocuktan birini etkiliyor. Bu oran bitki örtüsünün daha sınırlı olduğu iç Anadolu bölgesinde 20 çocuktan bire düşüyor. Ev hayvanları da önemli bir alerjisi nedeni, mesela kediler 50 çocuktan birini etkiliyor. Bu oran batı ve güney illerinde 12'de bir çocuğa yükseliyor. Alerjik egzama yani atopik dermatit 10 çocuktan birini etkiliyor. Astım ise, en fazla batı ve doğu ilerinde en az İç Anadolu'daki çocuklarda görülüyor” şeklinde konuştu. “Yatağı da süpürün” Prof. Dr. Suat Turgut evde yapılması gereken düzenlemeleri de anlattı: “Alerji çocuklarda okul başarısızlığı yetişkinlerde de ciddi iş gücü kayıplarına yol açıyor. Alerjinin belirtilerini gidermeye ya da alerjen maddeyi anlamaya yönelik tedaviler devam ederken, bir yandan da evde bazı düzenlemeler yapmak gerekiyor. Ev temizliği konusunda dikkatli olun. Az kimyasal kullanın. Çocuğun odasında toz tutacak. ev tozu akarlarının (mite) yaşamasına fırsat verecek yerlerin mutlaka sadeleştirin. Peluş oyuncak, halı, kilim, kalın perde, battaniye, kuş tüyü yastık mutlaka azaltın. Var olanları kapalı kutularda saklayın. Mite'lar genellikle yatak, yorgan, çarşaf ve yastıklarda yaşar. Çocuğun yatak tekstili ürünleri her hafta değiştirilmeli ve 60 derecede yıkayın. Evde kullanılan süpürge çok önemlidir. Temizlik yaparken aldığı tozu yeniden ortama veren geleneksek elektrikli süpürgeler alerjiyi daha da arttırır. Biz, hepa filtresi olan, tozu suya hapseden temizlik robotu kullanılmasını öneriyoruz. Böyle bir süpürgeyle evi haftada en az 3 kez süpürün, süpürüldükten sonra yaz-kış havalandırın. Ayrıca çocuğunun yatağını da haftada bir kez temizlik robotu ile süpürerek ev tozu akarlarını suya hapsedin.”
3,400
Tokat’ta 4 yerde karantina kararı
Tokat’ta bir belde, iki mahalle ile bir köy korona virüs tedbirleri kapsamında karantinaya alındı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tokatta-4-yerde-karantina-karari-2771894
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre çok yüksek riskli iller arasında yer alan Tokat’ta vaka sayılarında artışı yaşanıyor. Erbaa İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun toplantısında, karantinaya alınması gereken yerlerle ilgili durum değerlendirildi. Bu kapsamda Fatih Sultan Mehmet Mahallesi, Ertuğrul Gazi Mahallesi, Karayaka Beldesi ile Tepekışla köyünde 10 gün süreyle karantina uygulanmasına karar verildi. Alacabal mahallesi ile Tanoba kasabasında ise karantina süresinin 10 gün daha uzatılacağı açıklandı.
7,284
80 aileye ücretsiz tüp bebek desteği
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, hayata geçirdiği projeyle anne adaylarına ücretsiz tüp bebek sahibi olabilmeleri için tedavi imkânı sunmaya başladı
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/80-aileye-ucretsiz-tup-bebek-destegi-69910
İlk etapta 40 yaşını aşmamış, dar gelirli 80 ailenin çocuk sahibi olması hedeflenen proje kapsamında Büyükşehir Belediyesi ile özel bir tüp bebek merkezi arasında, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in de katılımıyla protokol imzalandı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı döneminde birçok kadının tüp bebek konusunda sorunlarını dinlediğini hatırlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, yaptıkları araştırma sonucunda Gaziantep'te 800 anne adayının bebek beklediğinin tespit edilmesi üzerine bu projeyi oluşturmaya karar verdiğini kaydetti.
3,101
'Saç maskeleri kelliğe neden olabilir'
Saç dökülmelerine karşı uygulanan maskelerin bilinçsiz kullanımının daha büyük sorunlara yol açabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, “Uzman olmayan kişiler tarafından önerilen saç bakım ürünlerinin kullanımını kesinlikle tavsiye etmiyorum. Doğal diye yapılan saç maskeleri başta saçlı deri olmak üzere alerjik durumlara sebep olabilir hatta kalıcı saç kaybıyla sonuçlanabilir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sac-maskeleri-kellige-neden-olabilir-2782585
Esenler Medipol Üniversitesi Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, saç dökülmesinin altında yatan nedenlere dikkati çekerek önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Yardımcı, her bir saç telinin yaklaşık 4 ila 6 yıl canlı kaldığını belirterek, “Bu sürenin sonunda dökülen saçlar 3 ila 4 ay süren bir dinlenme sürecine girer ve sonra tekrar uzamaya başlar. Bu nedenle her saç dökülmesi durumunda bir hastalıktan bahsedemeyiz. Günde 100'den daha az saç telinin dökülmesini normal olarak değerlendiririz. Ancak günde 100'den fazla saç telinin 4 ila 6 haftadan daha uzun süre dökülmesi durumunda saç dökülmesi hastalık olarak kabul edilir” dedi. Saç dökülmesinin çok sayıda farklı çeşidi ve sebebi olduğunu belirten Dr. Yardımcı, şöyle devam etti: “Saç dökülmeleri genel anlamda kalıcı ve kalıcı olmayan şeklinde iki grupta sınıflandırılabilir. Genellikle stres kökenli, mevsimsel gerçekleşen, kilo verme sonrası, doğum sonrası, vitamin eksikliklerine bağlı gelişen ve yüksek ateşle seyreden hastalıklardan sonra görülen saç dökülmelerini kalıcı olmayan durumlara örnek verebiliriz. Ancak saçlı derinin mantar enfeksiyonları gibi bazı mikrobiyal hastalıklarda, yanık veya ameliyat izi gibi travmatik saç kayıplarında ve sebebi henüz net olarak bilinmemekle birlikte kıl köklerinin kalıcı olarak hasarlandığı bazı saçlı deri hastalıklarında kalıcı saç kaybı meydana gelebilir”. “Alerjiye yol açabilir” Saç dökülmesini önlediği iddia edilen kürler ve takviye ilaçlara da değinen Dr. Yardımcı, “Hastaların evde kendi kendilerine uyguladığı karışımlar ve kürler kısmen faydalı olsa da çoğunlukla saç dökülmelerinin azalmadığı, aksine arttığı yönündeki şikayetlerle karşılaşıyoruz. Doğal diye yapılan saç maskelerinin başta saçlı deri olmak üzere, kulaklarda, göz kapaklarında, yüzde ve boyunda alerjik durumlara sebep olabileceği unutulmamalıdır. Şiddetli olabilecek alerjik durumlar kıl kökünde kalıcı hasar bırakabilir ve kalıcı saç kaybı ile sonuçlanabilir. Yüz bölgesinde ve göz kapaklarında ise kalıcı lekelere neden olabilir. Takviye ilaçların da doktor kontrolünde kullanılması halinde faydalı olacağını düşünüyorum. Özellikle vitamin eksiklikleri ve kansızlık gibi durumlarda kan tetkiklerinin sonucuna göre takviye ilaç kullanılması faydalı olacaktır. Yapılan birçok çalışmada kan düzeyinde düşüklük olmadan vitaminlerin kullanılmasının herhangi bir yararının olmadığı gösterilmiştir. Bu gibi durumlarda hasta tetkik yapılmaksızın takviye ilaç kullanırsa istenmeyen yan etkiler ile karşılaşabilir” şeklinde konuştu. “Erken tanıyla tedavi mümkün” Dr. Yardımcı, şu durumlarda hekime başvurulması gerektiğinin altını çizdi: “Yaklaşık bir aydan uzun süren ve günde 100 adetten daha fazla saç telinin döküldüğü her durumda mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Yapılacak her tedavi kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Hastanın yaşı ve cinsiyeti, dökülmenin süresi, eşlik eden hastalıkların varlığı, aile öyküsü gibi bazı önemli etkenler mutlaka değerlendirilmelidir. Kalıcı saç kaybı ile sonuçlanmayan durumlarda tedavi ne kadar erken ve doğru bir şekilde uygulanırsa saç dökülmesi de hızlı bir şekilde iyileşecektir. Çoğu kişide uzun süren saç dökülmesi psikolojik olarak olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu da kişide stres faktörünü arttırarak yeni saçların dökülmesine sebep verebilir ve süreç kısır bir döngüye girebilir. Kalıcı saç kaybı ile sonuçlanabilecek her durumda ise tedaviye başlama zamanı çok önemlidir. Uygun tedavi ile kıl kökleri henüz canlıyken iyileşme sağlanırsa dökülen saçlar tekrar yerine gelir. Ancak kıl kökü hasarı oluşursa yeni saç oluşumu mümkün değildir”.
4,047
Aşırı kafein tüketimi kemik erimesi riskini arttırıyor
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Bertan Cengiz, aşırı kafein tüketiminin osteoporoz riskini arttırdığını belirterek, “Osteoporozu engellemede sporun çok büyük payı var” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asiri-kafein-tuketimi-kemik-erimesi-riskini-arttiriyor-2749171
Hormonal yapılarından dolayı kadınlarda osteoporozun daha fazla görülebileceğini söyleyen Dr. Bertan Cengiz, “Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak bilinen Osteoporoz, aslında kemik erimesi olduğu kadar kemik kalitesinin de bozulduğu bir rahatsızlıktır. Hem kemiğin yoğunluk kaybı hem de mikro mimarisinin yani iç yapısının bozulmasını ifade eder. Kemiklerin içlerinde boşluklar oluşur ve yoğunlukları azalır. Bu durum kemiğin kırılması ya da çatlamasına zemin hazırlar. Osteoporoz nedeniyle kırıklar en çok el bileği, omurga ve kalçada bulunan kemiklerde görülür. En önemli risk faktörü, yaştır. Yaş ilerledikçe kemik erimesi yani osteoporoz da artmaktadır. Osteoporoz açısından bakıldığında yaşın yanı sıra çeşitli risk faktörleri bulunuyor. Kadınlar risk altındadır. Çünkü yapıları ve hormonal durumlarından dolayı kadınlarda, erkeklere göre osteoporozu daha fazla görürüz. Ayrıca beyaz ırkta, siyah ırka göre daha fazla görülüyor. Bazı hastalıkların tedavisi de riski artırabilir. Örneğin tiroid rahatsızlığı ya da farklı rahatsızlıklardan dolayı kullanılan ilaçlar yine osteoporozun daha fazla görülmesine yol açabilir. Aşırı derecede kafein tüketimi ve alkol alımı osteoporoz riskini artıran diğer bir faktör” dedi. Osteoporozun belirtilerine dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Bertan Cengiz “İleri yaşlarda omurgadaki ya da diğer kemiklerdeki çökmelerden dolayı oluşan boy kısalması, kamburluk gelişmesi, bazı duruş bozuklukları genelde osteoporozda ikincil olarak gördüğümüz durumlardır. Osteoporoz genellikle sessizce ilerler. İlk kırık oluşana kadar belirti vermeyebilir. Yani belirti vermemesi sebebiyle kişinin daha dikkatli olması ve uzmanların önerdiği dönemlerde tetkik yaptırmaları çok önemli hale geliyor. 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü, bütün dünyada osteoporoz rahatsızlığına dikkat çekmek için belirlenmiş bir gündür; bu konuda özellikle menopoza girdikten sonra kadınların mutlaka yıllık kemik taraması testlerini, kemik mineral ölçümlerini yaptırmalarını istiyoruz. Bunun dışında, egzersiz yapmalarını ve beslenmelerine çok dikkat etmelerini öneriyoruz. Osteoporoz; tespit edildikten sonra ilerlemesi engellenebilen bir rahatsızlıktır. Özellikle ileriki yaşlarda, kalça kırıklarının, omurga kırıklarının en sık nedeni osteoporozdur. Bunun bilincinde olmalarını ve buna yönelik erken yaşlarda tedbir alınırsa, önlenebileceğinin bilinmesini isterim” dedi. Dr. Bertan Cengiz, hastalığı engellemede sporun çok büyük katkısı olduğunu söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti: “Tedaviden ziyade önleyici tedbirler bu hastalıktaki en önemli faktörlerdir. Peki, nasıl tedbir alacağız? 30 yaşına kadar vücudumuz kemik yapım yönünde ilerlerken 30 yaşından sonra erime yönünde ilerler. 30 yaşa kadar beslenme ve bunun yanında yapılan sporun çok ciddi olumlu etkisi var. Tabii ki ileri yaşlarda yapılan sporun çok etkisi var ama 30 yaşına kadar uygun beslenme ve sporun osteoporozun önlenmesi üzerinde ciddi faydası var. Bunların yanında güneşten aldığımız D vitamini, osteoporozun önlenmesinde önemli bir etkendir. Bütün bu faktörleri düşündüğümüzde en önemli iki etkenin beslenme ve hareket yani egzersiz olduğunu söyleyebiliriz.”
7,368
Kayseri’de mers şüphesi
Kayseri'de, 68 yaşındaki bir çiftçi Umre ziyaretinden döndükten sonra rahatsızlık geçirdi. Fenalaşan şahıs, mers virüsü şüphesi ile Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine kaldırıldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kayseride-mers-suphesi-61773
Edinilen bilgilere göre, Yozgat Çayıralan'da çiftçilik yapan Y.D. (68) geçtiğimiz günlerde Umre'ye gitti. Umre'den döndükten sonra rahatsızlık geçiren Y.D. mers virüsü şüphesi ile Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine kaldırıldı. Yapılan ilk müdahalenin ardından D.'nin tedavisinin devam ettiği öğrenildi.
3,723
Covid-19'a karşı bağışıklığın 8 ay sürebileceği belirlendi
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) geçiren kişilerin virüse karşı kazandıkları bağışıklığın 8 ay sürebileceği saptandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19a-karsi-bagisikligin-8-ay-surebilecegi-belirlendi-2760833
Avustralyalı bilim insanlarının Covid-19 geçiren hastaların virüse karşı ne kadar süre bağışıklık kazandığına ilişkin yürüttükleri araştırma, Science Immunology dergisinde yayımlandı. Monash Üniversitesi, The Alfred Hastanesi ve The Burnet Enstitüsünün birlikte yürüttüğü çalışmada Covid-19 teşhisi konulan 25 hastadan ve virüse yakalanmayan 36 kişiden alınan kan örnekleri incelendi. 20 GÜN SONRA ANTİKORLAR ETKİSİNİ YİTİRİYOR Covid-19 hastalarının kan örneklerinde, semptomlar görülmeye başlandıktan 20 gün sonra, antikorların etkisini yitirdiği gözlemlendi. Araştırmada antikorlar gitse de hafıza B hücrelerinin kalmaya devam ettiği, bu hücrelerin Covid-19'a karşı 8 ay bağışıklık sağladığı ifade edildi. Monash Üniversitesinden immünolog Menno Van Zelm, aşının oluşturduğu bağışıklığın ne kadar süreceği konusunda soru işaretleri bulunduğunu belirterek, yürüttükleri araştırmanın, aşının uzun vadede koruma sağlayacağına dair büyük bir umut verdiğini dile getirdi.
7,554
Dünyanın en sağlıksız içeceği kola değilmiş
Uzmanlara göre en sağlıksız içeçecek kola değil milkshake.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunyanin-en-sagliksiz-icecegi-kola-degilmis-44558
Sanılanın aksine en sağlıksız içecek aslında gazlı olanlardan değil, oldukça çok masum görünen çocuklar tarafından çok sevilerek tüketilen milkshake. Uzmanlar özellikle içerisinde çikolatalı dondurma konulan milkshakelerin çocuklar için karaciğer düşmanı olduğu konusunda uyarıyor. Koruyucu madde içerebilen bu içecekler obeziteye neden olan yiyecekler kategorisinde değerlendiriliyor. İçinde dondrurma süt ve fıstık ezmesi bulunan milkshake'in bir büyük bardağı 2 bin kalori, 130 gram yağ, 253 gram şeker içeriyor. Milkshake tutkunlarına bu içeceği evde hazırlamaları ve haftada 2-3 bardaktan fazla tüketmemeleri öneriliyor. Dışarıda satılan milkshakeler pek çok zararlı madde içerebildiği gibi obeziteye de davetiye çıkarıyor.
6,247
Şaşılık tedavisine dikkat! (Çocuğunuzdaki göz kayması gözünüzden kaçmasın!)
Erken yaşlarda göz muayenesi kritik önem taşıyor çünkü bu sayede çocukluk döneminde sık rastlanan ancak gözden kaçabilen bazı hastalıkların teşhisi mümkün olabiliyor. Onlardan biri de, hafif seviyede olduğunda fark edilemeyebilen ancak çok iyi bir muayene ile tespit edilebilen şaşılık.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sasilik-tedavisine-dikkat-cocugunuzdaki-goz-kaymasi-gozunuzden-kacmasin-228040
Son yıllarda göz muayenelerinin daha erken yaşlarda yapılması sayesinde, şaşılık ve şaşılığa neden olabilecek göz bozuklukları zamanında fark edilip tedavi edilebiliyor. Özellikle okul öncesi dönemde tedavinin kritik önem taşıdığını belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehdi Süha Öğüt, şaşılık tedavisinde gecikilmemesinin önemi hakkında şunları söylüyor: “Ne kadar erken düzeltilir ise görme gelişimi o kadar iyi olur. Ancak bunun için çocuğun muayenesinin çok iyi yapılabilmesi ve kayma miktarının ve göz hareketlerinin çok iyi değerlendirilmesi gerekir.” Çocukluk döneminin sık rastlanan hastalıklarından olan şaşılıkta; gözlerden biri istenilen cisme odaklanırken, diğeri içe, dışa ya da yukarıya doğru kayabiliyor. Toplumda görülme sıklığı yüzde 2-4 olan şaşılık zamanında tedavi edilmediğinde, çocuklarda okul başarısından özgüven kaybına dek birçok soruna yol açabilirken, göz tembelliği gibi çok daha önemli bir hastalığa neden olabiliyor. ATEŞLİK HASTALIK DA YOL AÇABİLİYOR! Günümüzde şaşılığın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, şaşılık gelişiminde düşme ve trafik kazası gibi kafa travmalarından geçirilen beyin ameliyatlarına, genetik faktörlerden kas felçlerine hatta ateşli hastalığa dek birçok faktör rol oynuyor. Şaşılığın doğumdan sonra erken bebeklik döneminde görülebildiği gibi daha sonra da ortaya çıkabildiğini belirten Prof. Öğüt, “Eğer ailede ve yakın akrabalarda şaşılık var ise yeni doğan bir bebekte şaşılık gelişme olasılığı artmaktadır. Katarakttan göz tümörlerine dek birçok ciddi göz hastalığının ilk bulgularından biri de şaşılık olabilir. Bu nedenle şaşılığın erken teşhis edilmesi ve nedeninin belirlenmesi önemlidir” diyor. OKUL ÖNCESİ TEDAVİ KRİTİK Çocuklarda görme gelişiminin 7-8 yaşına kadar devam ettiğini, bu süre içerisinde ortaya çıkan problemlerin zamanında düzeltilmezse görme gelişimini olumsuz etkileyebileceğini vurgulayan Uzman, “Ne kadar erken düzeltilirse görme gelişimi o kadar iyi olacaktır. Bu nedenle şaşılığın erken tanısı ve tedavisi önemlidir. Göz tembelliği gelişimini önlemek, normal göz hareketlerini sağlamak ve her iki gözün aynı objeye odaklanmasını sağlamak için şaşılık hastaları yakın takip edilmeli ve mümkün olan en erken dönemde tedavileri planlanmalıdır” diye konuşuyor. YALANCI ŞAŞILIK YANILTIYOR Çocukta belirgin bir şaşılık olduğunda aile ve yakınları bu durumu hemen fark edip göz muayenesine götürürken, bazı şaşılık türlerinde ise çocuk başını belli bir pozisyonda tutarak bakmaya çalışıyor. Yalancı şaşılık ve gizli kayma gibi durumlarda şaşılık teşhisinde gecikmeler olabiliyor.Bazı bebeklerin burun kökünün geniş ve basık olduğunu, ayrıca gözlerin buruna yakın kısmında bir cilt katlantısı bulunduğunu belirten Prof. Dr. Mehdi Süha Öğüt, “Ancak bu görüntü gerçek bir şaşılık değildir. Buna ‘yalancı şaşılık’ denilir. Bu durum genellikle çocuğun büyümesi ile kaybolur. Ancak iyi bir göz muayenesi yapılmadan yalancı şaşılık tanısı konamaz. Bu gibi durumlarda herhangi bir göz probleminden şüphelenildiğinde çocuk vakit geçirmeden bir göz hekimine götürülmelidir. Göz muayenesi ile şaşılık olup olmadığı anlaşılır” diyor.
4,085
Türkiye'de koronavirüste son durum: 1614 yeni hasta, 58 can kaybı
Türkiye'de son 24 saatte 1614 kişiye koronavirüs tanısı konuldu, 58 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-1614-yeni-hasta-58-can-kaybi-2747232
Türkiye'de son 24 saatte korona virüsten 58 kişi hayatını kaybetti, bin 614 kişiye hastalık tanısı konuldu. Bin 301 kişi tedavisi tamamlanarak iyileşirken, ağır hasta sayısı ise bin 417 oldu. YOĞUN BAKIM DOLULUK ORANLARIMIZDA BU HAFTA DÜŞÜŞ VAR Sağlık Bakanı Koca: Bugün toplam ağır hasta sayımız 1.417. Yoğun bakım doluluk oranlarımızda bu hafta düşüş var. Hastalarda zatürre oranı da geçen haftaya göre düştü. Tedbirler birlikte ve sürekli uygulandığında sonuç veriyor. Birlikte başaracağız, güvenin. açıklamasını yaptı.
5,235
İstanbulluların son dönemde yaşadığı uykusuzluk probleminin nedeni belli oldu
Türkiye'de özellikle aralık ayında etkili olan lodos, beraberinde taşıdığı mineraller ve çöl tozları sebebiyle insanlar üzerinde baş ağrısı, halsizlik, nefes darlığı, depresyon ve uykusuzluğa yol açıyor. Özellikle bu dönemlerde şiddetli lodos etkisiyle havadaki tozların göz çizilmelerine de neden olabileceğini belirten Dr. Öğretim Görevlisi Filiz Albayrak, “Lodos mutluluk veren hormonların azalmasına yol açtığı için mutsuzluğu da neden olabiliyor” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/istanbullularin-son-donemde-yasadigi-uykusuzluk-probleminin-nedeni-belli-oldu-2683251
Türkiye geçtiğimiz günlerde şiddetli lodosun etkisi altındaydı. Dün etkisini yitiren ve güneybatı yönlü bir rüzgâr olan lodosun beraberinde taşıdığı mineraller ve tozlar insan sağlığını da olumsuz etkiliyor. Özellikle son günlerde baş ağrısı, halsizlik, nefes darlığı, uykusuzluk, uyanamama problemleri yaşayanların sayısında artış yaşandı. Yaşanan bu sorunların tüm yurdu etkisi altına alan kuvvetli lodos olduğunu ifade eden İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi (İYYÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Dr. Filiz Albayrak, yaşanan problemlerin bunlarla da sınırlı olmadığını kaydetti. Lodosun psikolojik olduğu kadar fiziksel açıdan da insan sağlığına etkisi olduğunu söyleyen Dr. Filiz Albayrak, şiddetli lodosa maruz kalınması durumunda göz çizilmeleri, dolaşım sistemi bozukluğu ve kemik ağrıları gibi sorunların da yaşanabileceğinin altını çizdi. Lodos mutsuzluk saçıyor Lodosun insan psikolojisini etkilediğini söyleyen Albayrak, “Lodos şiddetli estiğinde özellikle çöl tozlarını taşıyor. Çöl tozlarının havada dolaşması ise havadaki pozitif iyonların artmasına yol açıyor. Bu durum da insan psikolojisini etkiliyor. Hatta beyinde bulunan mutluluk veren hormonların azalmasına yol açtığı için mutsuzluğu da neden olabiliyor. Bu da depresyonu tetikliyor. Depresyon da kişide sürekli uyuma isteği, uyanama ve de uyuyamama şeklinde kendini gösteriyor. Son zamanlarda İstanbul'da görülen lodosun da insanlar üzerinde bu etkileri olduğu gözlemlenmiştir” dedi. Göz çizilmelerine dikkat Lodosun fizyolojik açıdan da insanı etkilediğini aktaran Filiz Albayrak, “Lodosun etkisiyle çöl tozlarını yutuyoruz. Bu çöl tozları bize çarpıyor, çarptığı anda ise göz çizilmelerine neden olabiliyor. Ayrıca lodosla birlikte artan iyonlar, kemik sistemsizde basınçlara da yol açabiliyor. Dolaşım sistemi üzerine de etkisi var. Migrenli hastaların migren ataklarını tetikliyor. Bu olumsuzluklardan etkilenmemek için imkanlar el verdiği sürece rüzgarlı açık havalarda bulunulmamasını öneriyorum” diye konuştu.
1,545
Terlik ve sandaletler sahneye! Yaz boyunca göz önünde olacak ayaklarınızı 'çatlak topuk' görüntüsünden kurtarmanın yolları
Yaz mevsimi ile terlikler ve sandaletler sahneye çıkmaya başladı. Halhallar, rengarenk ojeler ile yollara düşmeden sağlıklı ve bakımlı görünen ayaklar için doğal yöntemler en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerin başında yer alıyor. Hemen hemen herkesin yakındığı problemlerin başında ise topuk çatlakları geliyor. İşte pürüzsüz ve bakımlı topuklar için yapmanız gerekenler…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/catlak-topuk-nasil-tedavi-edilir-2829865
Kurumuş, çatlak topuklarla başınız beladaysa evde kolayca uygulayacağınız yöntemler yaz mevsiminin kurtarıcı olabilir. Dikkate alınmadığında zamanla sertleşen ve çözümü zorlaşan topuklarınıza iyi bakarak yaz mevsiminde dilediğiniz terliği ya da açık ayakkabıyı giyebilirsiniz. İşte topuk çatlakalrından kurtulmanın yolları ÇATLAK TOPUK NEDEN OLUR? Yatakta çarşafa takılan, ince çorap giyerken kaçmasına neden olan, yürürken acıtan ve terlik giymenin engeli çatlak topuklar kabul olmadan tedavi edilebilir. Peki topuklar neden çatlar? İşte topuk çatlaklarının en yaygın sebepleri. Yaş: Yaşlandıkça cildimiz değişir. Güneş hasarının birikmesi, yağ üretiminin azalması ve cilt kalınlığının azalması, ayaklarımızda ve başka yerlerde kuru cilde neden olur. Kuru iklim: Kuru iklimler gibi zorlu ortamlara sürekli maruz kalma sonucunda cildiniz kuruyabilir ve topuklarınız çatlayabilir. Bakımsızlık: Ayak bakımına dikkat etmemek topuk çatlaklarının en yaygın sebebidir. Genelde insanlar vücutlarının geri kalanını nemlendirseler bile her zaman topuklarını nemlendirmezler. TOPUK ÇATLAKLARI 'EGZAMA' HABERCİSİ OLABİLİR Topuklarda meydana gelen çatlaklar genelde doğal yollarla ve nemlendirici etkili ayak bakımları ile tedavi edilir. Ancak çatlak topuklar aynı zamanda sıra atopik dermatit. egzama, mantar enfeksiyonu veya beslenme yetersizliğinden kaynaklanan bir hastalık da olabilir. Hatta bazı durumlarda, topuklardaki kuru, çatlamış cilt diyabet belirtisi anlamına gelebilir. Topuk çatlakları kendi yöntemleriniz ile kurtulamıyor ya da durumun kötüye gittiğini düşünüyorsanız sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekebilir. ÇATLAK TOPUK NASIL GEÇER? Çatlak topukların sebebi eğer bir sağlık problemi değilse ve topuk bakımı eksikliğinden kaynaklanıyorsa evde rahatça uygulayacağını yöntemler ile bakımlı görünüme kavuşabilirsiniz. İşte sağlıklı ve bakımlı topuklar için yapmanız gerekenler: Ayaklarınızı yıkayın, Ayaklarınızı her gün çok sıcak olmayan suyla yıkamalısınız; ılık en iyisidir. Nemlendirici özelliği olan sabunlarla yıkayarak kurulukla daha ilk adımda mücadele etmeye başlayabilirsiniz. Ancak uzun süre ayakları yıkamak nem kaybına ve cilt bariyerini kurutmaya neden olabilir, Ayaklarınızı nemlendirin, Ayaklarınızı ıslattıktan veya duş aldıktan sonra kurulayın. Losyon veya kremle nemlendirin. Uzmanlar çatlak topuk tedavisinde suyun ciltte tutulmasına ve doğal bariyerinin yenilenmesine yardımcı olan moleküller olan seramid içeren ürünleri öneriyor. Nemi hapsedin, Losyonu uyguladıktan sonra, nüfuz etmesi için birkaç dakika bekleyin, Yatağa çorap giyin, Ayağınıza nemlendirici sürdükten sonra ayağınıza çorap giyerek nemi hapsedebilir ve yumuşacık olmasına neden olabilirsiniz, Bunu yaparken çorabın pamuk olmasına özen gösterin. İlgili Haberler Tansiyon ve kabızlığa son veren doğa harikası arı ekmeğinin öyle faydaları var ki! Günde 5 adet yemeniz yeterli TOPUK ÇATLAMASI NASIL ÖNLENİR? Çatlak topuklarınızı nemlendirdikten ve gerekli bakımları yaptıktan sonra tekrarlamaması için gerekli önlemleri almanız gerekir. Ayaklarınızın yılın herhangi bir zamanında sandalet giymeye hazır olmasını sağlamaya yardımcı olacak bir topuk bakım rutini nasıl oluşturacağınızı sizin için derledik: Günde iki kez nemlendirin Günde iki kere ayaklarınızı nemlendirmek topuk çatlaklıkları problemi yaşamanızın önüne geçer. Ölü derinin çıkarılmasına ve topukların yumuşak ve esnek kalmasına yardımcı olacak ürünler kullanabilirsiniz. Yatağa çorap giymeye devam edin Nemlendirici sürmenin ardından topuklarınızın yeterli nemi hapsedebilmesi için pamuklu çoraplar giyin. Topuklara zarar veren ürünlerden uzak durun Cilt bakım reyonu, ayaklarınızı yumuşattığını ve pürüzsüzleştirdiğini iddia eden ürünlerle dolu. Peki nasır tıraş makineleri, rendeler, elektronik ayak törpüleri güvenli midir? Uzmanlar doğru kullanıldığında çatlak topukların tedavisinde işe yaradığını ancak topukların rendelenmesi gereken bir şey olmadığını hatırlamanın faydalı olacağını ifade ediyor. AYAK PEELİNGİ SAĞLIKLI MI? Ayak peelingi ölü deriyi temizlemeye ve sağlıklı bir topuk görünümüne yardımcı olur. Uzmanlar ayak peelinginin faydalı olabileceğini ancak iltihaplanma ve diğer cilt rahatsızlıklarınız varsa dikkatli olunması gerektiğini ifade ediyor.
1,012
Burnunuz tıkandı ve nefes alamıyorsanız hiç endişe etmeyin! Bu 5 yolu deneyerek burun tıkanıklığından hemen kurtulabilirsiniz…
Burun tıkanıklığı ile ilgili, özellikle kış mevsimine yavaş yavaş yaklaşmamızla birlikte en çok aratılan sorulardan biri, “Burun tıkanıklığı nasıl açılır, ne iyi gelir?” oldu. Soğuk aylarda burun akıntısı yaşayanların yanı sıra burun tıkanıklığı yaşayanların sayısı da oldukça fazla. Soğuk algınlığınız varsa özellikle uyurken tıkanmış burun kadar rahatsız eden hiçbir şey yoktur. Bunun için genellikle eczanelerden burun damlaları alınıp sorun kısa yoldan çözülebilir ama buna fırsatınız yoksa ve burun damlalarını sevmiyorsanız hiç endişe etmeyin. Bu sorundan kurtulmak hiç de o kadar zor değil. İşte, evde deneyebileceğiniz, burun tıkanıklığından kurtulmanın 5 kolay yolu…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/burnunuz-tikandi-ve-nefes-alamiyorsaniz-hic-endise-etmeyin-bu-5-yolu-deneyerek-burun-tikanikligindan-hemen-kurtulabilirsiniz-29452
3,778
Sağlık Bakanı Koca, yerli aşı hakkında bilgi verdi
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "(Kurul'da) Temin edilecek aşı miktarının artırılması ve alternatif aşı teminine ilişkin çalışmalar hakkında bilgi paylaşılmıştır." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-yerli-asi-hakkinda-bilgi-verdi-2759219
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu'nda mevcut verilere dayalı olarak inaktif aşının güvenirliği konusunda elde edilen bilgilerin yanında, Türkiye'de de yürütülen Faz III çalışmalarında kayda değer bir yan etkinin görülmediğinin ifade edildiğini bildirdi. Bakan Koca, aşı çalışmalarını görüşmek için video konferans yöntemiyle yapılan Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı'nın ardından yazılı açıklama yaptı. Kovid-19 salgınının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de can almaya devam ettiğini ve bütün kurumlarla, mücadelenin sürdüğünü ifade eden Koca, Son birkaç hafta içinde uyguladığımız kısıtlayıcı tedbirlere vatandaşlarımızın daha bir titizlikle uyum göstermesinin sonuçlarını almayı umuyoruz. Gerek tedbirlerin uygulamaya konması, gerek uyumun ve sonuçlarının takibi yönünde Bakanlık olarak yoğun bir gayret içindeyiz. değerlendirmesinde bulundu. Koca, ülkenin seçkin bilim insanlarından oluşan Bilim Kurulu üyelerinin, hiçbir karşılık beklemeksizin yoğun çalışmalarıyla bu sürecin yönetilmesine önemli katkı sağladığına işaret ederek, Bilim Kurulu'nun bugünkü toplantısında, öncelikle aşı konusundaki gelişmelerin değerlendirildiğini aktardı. Bakan Koca, şöyle devam etti: Yapılan sözleşmeye bağlı olarak Türkiye'ye ilk partisinin gelmesi beklenen inaktif aşının gelişinden itibaren yürütülecek strateji üzerinde görüşmeler yapılmıştır. Temin edilecek aşı miktarının artırılması ve alternatif aşı teminine ilişkin çalışmalar ve görüşmeler hakkında bilgi paylaşılmıştır. Bu arada umut vadeden yerli aşı çalışmalarımızın orta ve uzun vadede sorunun çözümünde rol alacağı belirtilmiştir. Halihazırda bir inaktif aşımızın Faz I klinik çalışmasında sona gelinmiş ve Faz II çalışmalarına hazırlanılmaktadır. Eş zamanlı olarak 2 inaktif ve 2 adenövirus temelli aşı ile bir virüse benzer parçacık aşısı da Faz I aşamasına gelmiş ve gerekli incelemelerden sonra ilk araştırma ürünleri üretilerek devreye alınacaktır. Ancak öncelikle erken dönemde yapılacak olan aşılamaya odaklanmanın önemi dile getirilmiştir. Ülkemizde bir inaktif (sinovac) bir de mRNA (pfizer) aşının Faz III çalışmaları sürmektedir. Bir adenövirüs (sputnik V) aşısının da Faz III öncesi kronik toksisite çalışmaları yürütülmektedir. Bu aşının da en kısa sürede Faz III çalışmasının başlaması beklenmektedir. Mevcut verilere dayalı olarak inaktif aşının güvenirliği konusunda elde edilen bilgilerin yanında, ülkemizde de yürütülen Faz III çalışmalarında kayda değer bir yan etkinin görülmediği ifade edilmiştir. Bilim Kurulu'muz, ayrıca aşının lojistiği, öncelikle aşılanacak olan sağlık personelinin kapsamı, yaygın aşılama programı ve aşı kayıt sistemi hakkında önerilerde bulunmuştur. Türkiye, kızamıkçığın da tamamen yok edildiği bir ülke konumuna geldi Bakan Koca, açıklamasında, Kovid-19 aşısının ve aşı yapabilme yeteneğinin gündemin en üst noktasına oturduğu bugünde, Dünya Sağlık Örgütü, verdiği müjde ile azmimizi bir kat daha artırmıştır. Bilim Kurulu üyelerimizce de sevinçle karşılanan bu gelişme, polio ve tetanozdan sonra kızamıkçığın da tamamen yok (elimine) edildiği bir ülke konumuna gelmemizdir. bilgisini paylaştı. Salgın mücadelesi ile yoğun çaba içinde olunan 16 Aralık 2020 tarihinin, ülkenin bağışıklama başarısı açısından çok önemli bir gün olduğunu belirten Koca, DSÖ Avrupa Bölgesi'nin resmi kurulu olan Bölgesel Doğrulama Komitesi tarafından 2017-2019 yılları arasında kızamıkçık virüsü dolaşımının üç yıl art arda kesilmesi nedeniyle Türkiye'de kızamıkçığın tamamen yok edilmiş olduğu beyan edilmiş, bu nedenle kutladıklarını ve ilgili sertifikanın önümüzdeki haftalarda gönderileceği ifade edilmiştir. açıklamasını yaptı. Bakan Koca, şunları kaydetti: Toplum olarak önemli bir aşı kültürüne sahibiz. Çocukluk çağı aşılarında en fazla antijenle en yaygın aşılama yapan ve yüksek başarı elde eden ülkelerin başında geliyoruz. Aşı kayıt sistemi ve online takip edilen soğuk zincir lojistiği ile desteklenen güçlü bir birinci basamak sağlık ağı yanında, yıllardır bu konuda emek veren sağlık personelimizin ısrarlı çabaları ve fedakarlığı bu başarının esas sahipleridir. Sahada yıllardır emek veren, aşı uygulayan personelimizi kutluyor, hepsine teşekkür ediyorum. Kovid-19 aşı kampanyasında bu başarı hikayesi, yol gösterecektir. Bu sefer başta Aile Sağlığı Merkezlerimizde olmak üzere üniversite, kamu ve özel sağlık kuruluşlarımız ve bütün vatandaşlarımızla birlikte dünyaya örnek olacak bir aşılama kampanyası yapacağımıza inanıyoruz. Aynı başarıyı Kovid-19 mücadelesinde de gösterme kararlılığındayız Sağlık Bakanı Koca, Twitter'daki değerlendirmesinde de Türkiye'de kızamıkçık hastalığının elimine edilmesinde olduğu gibi aynı başarıyı Kovid-19 mücadelesinde de gösterme kararlılığında olduklarını vurguladı.
7,362
Kanser olduğunu Facebook'tan öğrendi
Bir süredir şişkinlik ve sırt ağrısı gibi sorunlar yaşayan ve hassas bağırsak sendromu olduğunu düşünen 36 yaşındaki kadın Facebook'ta gördüğü bir paylaşımı okuyunca kanser olduğunu anladı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kanser-oldugunu-facebooktan-ogrendi-62333
Daily Mail'in haberine göre aylardır kendini kötü hisseden 36 yaşındaki Laura Everley, şişkinlik, sırt ağrısıı, hazımsızlık ve idrar yolu sorunları yaşıyor ancak bu sorunları önceden teşhisi konulan hassas bağırsak sendromuna bağlıyordu. Facebook zaman tünelinde karşısına çıkan kanserle ilgili bir paylaşımı okurken tüm belirtilerin kendinde olduğunu fark edince doktora giden Everley, kanser olduğunu öğrenince şok oldu. Yapılan testler sonucunda agresif bir tür yumurtalık kanserinin yayılmaya başladığı teşhisi konuldu. Rahmi ve yumurtalıkları alınsa da kanser ilerlediğinden kemoterapi de görmesi gereken Laura, hastalığı yeneceğine inanıyor. Doktorlar hastalığın ilk evrelerinde belirtilerinin fark edilmesinin zor olduğunu belirtiyor. Çünkü belirtiler genellikle pre-menstrual sendrom veya hassas bağırsak sendromuyla karıştırılıyor.
1,371
İlginç araştırma: Kış uykusundaki ayılardan 'süper serum'
Japon araştırmacılar insanlar için kış uykusuna yatan ayıların kanından serum hazırladı. Yapılan araştırmanın sonucunda bu serumun insanların kaslarına iyi geldiği ortaya çıkarken bunun nedeni ise çözülemedi.  
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ilginc-arastirma-kis-uykusundaki-ayilardan-super-serum-2839794
Ayılar kış uykusundayken 5-7 ay boyunca yemek yemeden ve su içmeden hareketsiz kalmasına rağmen herhangi bir zarar görmüyor. İnsanlar ise üç hafta hareketsiz kalırsa kas kütlesinde kayıp hızlanıyor. Japon araştırmacılar bu bilgiden yola çıkarak ayılar üzerinde bir araştırma yaptı ve kış uykusuna yatan ayıların kanından serum üretti. Araştırmanın sonucunda serumun verildiği kişiler daha güçlü ve zinde oluyor. SEBEBİ BULUNAMADI Japonya'daki uzmanlar, kış uykusuna yatan 7 ayından kanlardan hazırladıkları serumu, iskelet kası hücrelerinden elde edilen doku kültürlerine ekledi. Hücrelerdeki proteinin 24 saat işçinde arttığı tespit edildi. Ayrıca kullanılmayan kasların zayıflamasında önemli rol oynayan MuRF1 adlı proteininin üretiminin azaldığı tespit edildi. Aynı ayılardan yazın alınan kanla hazırlanan serumun uygulandığı hücrelerde bu değişiklikler görülmedi. Geçmişte de benzer çalışmalar yapılmasına rağmen uzmanlar, süper gücün arkasında gizemi ortadan kaldıramadı. İlgili Haberler Türk bilim adamları korona virüsüne karşı serum geliştirdi Türkiye’nin ilk kuduz anti serumu üretiliyor İNSANLARDA KAS KÜTLESİNİN KORUNMASINA YARDIMCI OLACAK Plos One'da yayımlanan çalışmanın yazarlarından Mitsunori Miyazaki, Kış uykusuna yatan ayılardan hazırlan serumdaki ‘bazı faktörlerin' kültürlenmiş insan iskelet kası hücrelerinde protein metabolizmasını düzenleyebileceğini ve kas kütlesinin korunmasını sağlayabileceğini gösterdik dedİ. Fizyolog Miyazaki, bu faktörleri belirleyerek etkili tedaviler geliştirilebileceğini ve yatalaklığın ortadan kaldırılabileceğini bildirdi.
687
Karar resmen yürürlüğe girdi! O gıda ürünü piyasadan toplatılacak
Dün gündeme gelen bir kararın, Resmi Gazete’de yayımlanarak resmen yürürlüğe girmiş olduğu öğrenildi. Karara göre başta nar ekşisi sosu olmak üzere ekşi sos formunda olan birçok ürünün satışına izin verilmeyecek. İşte o karara ilişkin ayrıntılar…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/resmi-kararla-o-gida-urunu-piyasadan-toplatilacak-2880721
Tüketicilerin sağlıklarını güvence altına almak amacı ile yapılan gıda denetimlerinde, içeriklerinde insan sağlığına uygun olmayan malzemelere rastlanan ürünlerin toplatılmasına karar verilir. Toplatılmış olan ürünlerin niçin toplatıldığı, içerikleri ve markaları da kamuoyu ile paylaşılır. Bu toplatma işlemi kimi zaman belli başlı markalara özel olabiliyorken kimi zaman da yalnızca ilgili ürünün içeriği ile ilişkilidir. Bu kasamda dün de nerede ise her evde sıklık ile tüketilen nar ekşisi sosuna ilişkin benzer bir karar açıklandı. Yemeklerde ve özellikle de salatalarda sıklık ile kendine yer bulan nar ekşisi, birçok kişi tarafından çokça sevilmektedir. Ancak burada tüketilen ürünün hakiki nar ekşisi mi yoksa nar ekşisi sosu mu olduğu önemlidir. Bu noktada yeni bir karara imza atan yetkililer, nar ekşisi formunda olan ancak nar ekşisi sosu olarak satılan içeriklerin toplatılacağını belirtti. RESMEN YÜRÜRLÜĞE GİRDİ! Herkesi şaşkına çeviren nar ekşisi sosu kararı Resmi Gazete’de yayımlanarak resmen yürürlüğe girdi. Söz konusu karara göre nar ekşisi görünümünde olan nar ekşisi soslarının piyasaya arzı yasaklandı. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e göre nar ekşisine, nar, nar suyu konsantresi, nar suyu ve normal su dışında başka herhangi bir gıda bileşeni eklenmesine izin verilmeyecek. 2024 YILINA İŞARET ETTİLER! Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik kapsamında nar ekşisi görünümünde olan nar aromalı tüm soslar, yurt içinde piyasaya arz edilemeyecekler. Satışa sunulacak olan nar ekşisi ürünlerinde yalnızca su, nar, nar suyu ve nar konsantresi içeriklerinin olmasına izin verilecek. Piyasaya arzlarına izin verilmeyen ürünler ise 30 Haziran 2024 tarihinden sonra piyasada bulundurulamayacak. Yapılacak olan denetimlerde ilgili ürünlere rastlanması durumunda toplatılma uygulamaları için harekete geçilecek.
815
Küçük kıza baş ağrısı deyip geçiştirdiler, şimdi ölümle burun buruna
Baş ağrısı şikayeti ile hastaneye götürülen küçük kızın ailesine doktorlar önemli bir durum olmadığını söyledi. Ancak şikayetlerin artmasıyla beyin tümörü teşhisi konan küçük kız, şimdi ölümle burun buruna. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kucuk-kiza-bas-agrisi-deyip-gecistirdiler-simdi-olumle-burun-buruna-2870337
İngiltere’de henüz dört yaşındaki Lacey-Mae Spong, baş ağrısı şikayeti ile ailesi tarafından doktora götürüldü. Küçük kızı muayene eden doktorlar, ailesine baş ağrısının önemli bir durumdan kaynaklanmadığını söylediler. Şikayetlerin giderek artması üzerine yeniden hastaneye başvuran aile, bu kez beyin tümörü teşhisiyle hayatları alt üst oldu. Aile, doktorların başlangıçta semptomları göz ardı ettiğini iddia ediyor. İlgili Haberler Beyin kanserlerinde çığır açan gelişme: Hem önlüyor hem de yok ediyor Karın ağrısı dediler 4'üncü evre kanser çıktı, şimdi gün sayıyor 12 ay ömür biçtiler! Denek olup kanseri yendi DOKTORLAR BİR SORUN YOK DEDİ 45 yaşındaki babası Rob Spong ve 41 yaşındaki annesi Donna McClelland, kızlarının baş ağrısı ve kusma semptomları yaşadığının altını çizerek “Doktorlar bir sorun olmadığını söyleseler de biz bir şeylerin normal gitmediğini anlıyorduk” dedi. Ancak yapılan testler kızın beyin tümörü olduğunu doğruladı. Lacey-May'e pilositik astrositom teşhisi kondu ve kafatasında biriken sıvının neden olduğu basıncı azaltmak için ameliyat edildi. BU SEMPTOMLARA DİKKAT Rob ve Donna'ya kızlarının asla görme yetisini geri kazanamayacağı veya kendi başına özgürce yürüyemeyeceği söylendi. Ancak kızlarının hastaneden alınan fizyoterapinin yardımıyla tek gözü yeniden görme ve hareket kabiliyetini geliştirdi. Bakıcı olan Rob, diğer ebeveynleri tetikte olmaları ve semptomlara dikkat etmeleri konusunda uyardı. Lacey-Mae, 18 hafta sürecek ve bu yıl Mayıs ayında bitecek olan başka bir kemoterapiye başladı.
5,983
En faydalı besinler nelerdir?
En faydalı besinler nelerdir?
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/en-faydali-besinler-nelerdir-16369
2,767
İstanbul’da Asya Kaplan Sivrisineği nedeniyle şikayetler arttı
İstanbul’da etkisini gösteren Asya Kaplan Sivrisineği istilası nedeniyle hastaneye başvurular arttı. Uzmanlar vatandaşları uyarırken vatandaşlara yönelik uyarılarda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/istanbulda-asya-kaplan-sivrisinegi-nedeniyle-sikayetler-artti-2788117
İstanbul’da etkisini gösteren sivrisinek istilası vatandaşların hastaneye gitmesine sebep oldu. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, İstanbul'da sivrisinek ısırıklarına bağlı hasta şikayetlerinin arttığını belirtti. Özellikle de yaz aylarında artan sivrisinek problemi ısırdığı bölgede kaşıntı, kabarma, alerjik kişilerde ise su toplayan baloncuk tarzında deri reaksiyonlarına yol açıyor. YAZLIK ALANLARDA DAHA SIK RASTLANIYOR Özellikle Çatalca, Silivri, Avcılar tarafında yaşayanlarda ya da bu ilçelerde bulunan yazlıklarına gidenlerde sivrisinek şikayetlerine daha çok rastlanıyor. Son dönemde ortaya çıkan sineklerin ısırdığında ağrı yaptığı, sonra da tüm vücutta yaygın reaksiyonlar olduğunu belirtiliyor. Hatta bazı alerjik bireylerde, ısırmadıkları yerde de birtakım alerjik reaksiyonlar başlayarak, daha yaygın, kırmızımsı döküntü şeklinde yaralar da ortaya çıkabiliyor. TANSİYON DÜŞÜYOR, NABIZ AZALIYOR Kutlubay, en korktukları komplikasyonların anafilaktoid ya da anafilaktik denilen reaksiyonlar olduğuna dikkati çekerek, Bu durumda, sivrisinek ya da benzeri böceklere alerjisi olanların, ısırıldıktan hemen sonra saniyeler ya da dakikalar içerisinde tansiyonu düşer. Nabzı azalır. Tansiyon birden bire düştüğü için hastanın işte gözü kararır, ayakta duramaz. Birdenbire yere yığılır ve bayılma meydana gelir fakat bu alerjiye bağlı bayılmadır. O da tansiyonu düştüğü için meydana gelir. En sık korktuğumuz komplikasyon budur. Çünkü bu tarz alerjik reaksiyon geliştiği zaman anında müdahale edilmezse hastayı kaybetme riski olasılığı bile vardır.” İfadelerini kullandı “İLAÇLARA KARŞI DİRENÇ GELİŞTİRDİLER” Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, son zamanlarda bu tarz sineklerin, kullanılan ilaçlara karşı direnç geliştirdiğini gözlemlendiklerini belirtti. Kutlubay ayrıca şu ifadeleri kullandı Özellikle yumurtlama dönemlerinde göllerin, su birikintilerinin, havuzların, bataklıkların, çamurlu alanların çok iyi ilaçlanması gerekiyor. Çünkü sinekler bu bölgede daha çok yerleşiyorlar ve bu bölgede yumurtluyorlar. Yumurtlama dönemlerinde ya da larva döneminde eğer doğru ve güçlü ilaçla ilaçlanırsa buralar, sivrisinekler yok edilebiliyor. Fakat son dönemde kullanılan ilaçlara karşı direnç geliştiğinden dolayı aslında ilaçlama yapılıyor fakat bir işe yaramadığı için bunların sayısı artıyor” “VÜCUDA YAYILMIŞ KAŞINTILAR OLUYOR” Sivrisinek ısırıklarının çoğunlukla alerjik reaksiyonlara, kurdeşen gibi döküntülere sebep olduğunu yineleyen Kutlubay, sivrisinekler vasıtasıyla deng ateşi', batı nil virüsü, sarıhumma virüsü, zika virüsü gibi taşınabilen ve insanlara bulaşabilen birtakım virüsler de bulunduğunu ancak Türkiye'de bunların fazla görülmediğini, daha çok Güneydoğu Asya, Çin gibi ülkelerde rastlanıldığını kaydetti. Doç. Dr. Zekayi Kutlubay, bu ay sivrisinek ısırığıyla ilgili vakaların kendilerine başvurmaya başladığını ancak bundan sonra daha çok vakanın gelmesini beklediklerini belirterek, Bu vakalar bir-iki ısırık ya da kızarıklıkla bize gelmiyor. O durumda olanlar zaten basit yöntemlerle kendilerini tedavi ediyorlar ya da aile hekimine giderek tedavilerini düzenliyorlar. Bize başvuranlar çoğunlukla diğer hekimlere gitmiş ama bir tedavi bulamamış kişiler. Tüm vücuda yayılan kaşıntı, yanma, sızlama, kabarıklık, yaygın kızarıklık gibi alerjik reaksiyonlar ya da tetiklenen kurdeşen atakları nedeniyle geliyorlar. Biz de onlara uygun tedavilere başlıyoruz. Kişi çok alerjik bir bünyeye sahipse de sadece ısırılan bölgede değil vücudun geri kalanında da yaygın, kırmızımtırak döküntü tarzında reaksiyonlar karşımıza çıkabiliyor. diye konuştu. TEMİZLİĞE DİKKAT EDİLMELİ Vatandaşa sivrisinek istilasına karşı uyarılarda bulunan Kutlubay, parlak giysilerin sivrisinekler tarafından dikkat çekildiğini belirtti. Kapı ve pencerelerde sinekliklerin kullanılabileceğini belirten Kutlubay, “Etrafta çöp bırakılmamalı. Çevre temizliğine dikkat edilmeli. Belediyelerin, bataklık gibi yerleri uygun bir ilaçla ilaçlaması gerekiyor. Yanlarında antialerjik tablet ya da losyon bulundurabilirler. Sinek kovucu spreylerden kullanabilirler” şeklinde konuştu İlgili Haberler İBB mesajla uyardı: İstanbul'da sivrisinek kabusu
4,025
Bakan Koca: Gelinen nokta daha kuralcı ve disiplinli olmamızı zorunlu kılmakta
Sağlık Bakanı Koca, İstanbul'daki Kovid-19 vakaları ile ilgili, "Geçen hafta içinde son bir ayın ortalamasına göre 28 ilçede artış yüzde 50'nin üzerindedir." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-gelinen-nokta-daha-kuralci-ve-disiplinli-olmamizi-zorunlu-kilmakta-2750277
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ve İstanbul'daki ilçe belediye başkanlarıyla bir araya geldi. Kentteki salgınla mücadele çalışmalarının ele alındığı toplantıya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Can Akın Çağlar ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri de katıldı. Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Koca, (Kovid-19) Uzun süre gösterdiğimiz başarıyı maalesef sürdüremedik. Gelinen nokta daha kuralcı ve disiplinli olmamızı zorunlu kılmaktadır. ifadelerini kullandı. İstanbul'daki Kovid-19 vakaları ile ilgili Bakan Koca, Geçen hafta içinde son bir ayın ortalamasına göre 28 ilçede artış yüzde 50'nin üzerindedir.diyerek, İstanbul'da vaka sayıları Türkiye genelindeki vaka sayılarının yüzde 40'ına ulaşmıştır. Bu tablo ülke ortalamasından en az 2 kat endişe vericidir. şeklinde konuştu. Toplu ulaşımda ek sefer ve saat düzenlemesi yapılması gündeme geldi Sağlık Bakanı Koca, Nüfusun büyük kısmını oluşturan, riski sabah akşam göğüsleyen işçi, memur çalışan kesimin işe aynı saatte gidip aynı saatte dönmesinin mümkün mertebe önlenmesini amaçlıyoruz. ifadelerini kullanarak, İstanbul'da otobüs, metrobüs ve tramvay seferlerine ek seferler konulması, saat düzenlemesi yapılması gündeme getirilmiştir. dedi. Bakan Koca, ofise gitmeden yapılması mümkün işlerin uzaktan erişimle evden yapılması kolaylığının da sunulması gerektiğini söyledi. Dışarı çıkma mecburiyeti olmayanlar, lütfen evde zaman geçirsin Salgınla savaş tek başına kurumların gücüyle kazanılamaz. Desteğinize daha önce olmadığı kadar ihtiyacımız var. diyen Koca, Dışarı çıkma mecburiyeti olmayanlar, lütfen evde zaman geçirsin. ifadesini kullandı. Sağlık Bakanı Koca, Ekiplerimizle hizmet ve operasyon kapasitemizi gözden geçirdik, güçlüyüz. dedi. Vaka sayılarındaki artıştan daha güçlü bir uyarı düşünemediklerini belirten Bakan Koca Memleketten dönenler mutat buluşmalardan kaçınsın. Zorunlu olmadıkça akrabalarla, başka ailelerle bir araya gelmeyin. uyarısında bulundu.
1,679
Afazi nedir, belirtileri nelerdir? Bruce Willis'in yakalandığı 'afazi'nin tedavisi var mı?
Hollywood yıldızı Bruce Willis'in yakalandığı afazi hastalığı gündem oldu. Ünlü oyuncunun mesleğini bırakma kararı alırken "Afazi nedir, neden olur?" sorusunun cevabı da merak ediliyor. Beyinde oluşan işlevsel bozukluk sonucu bazı bölgelerin görevini yerine getirememesinden kaynaklı konuşma, konuşulanı anlama ve okuma-yazma gibi becerileri etkileyen afazi hastalığının belirtileri ve tedavisini derledik.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/afazi-nedir-belirtileri-nelerdir-2820646
Beyinde işlevsel bozukluk anlamına gelen afazi hastalığına yakalandığı duyurulan Bruce Willis oyunculuğu bıraktı. Hayranlarını üzen haberden sonra afazi hastalığı da merak konusu oldu. Beyinde oluşan işlevsel bozukluk sonucu bazı bölgelerin görevini yerine getirememesinden kaynaklı konuşma, konuşulanı anlama ve okuma-yazma gibi becerileri etkileyen afazi hastalığının (söz yitimi) belirtileri ve tedavisi ile ilgili tüm detayları derledik. BRUCE WİLLİS'İN HASTALIĞI NE, OYUNCULUĞU BIRAKACAK MI? Dünyaca ünlü yıldız Bruce Willis'in hastalığına dair açıklamalar ailesi tarafından geldi. Instagram hesabından açıklama yapan ünlü film yıldızının ailesi Bruce Willis'in oyunculuğu bıraktığını ve sağlık sorunlarıyla mücadele ettiğini söyledi. Aile, Willis'in Kendisi için çok şey ifade eden oyunculuk kariyerini bırakacağını duyurdu. Afazi hastalığının bilişsel yeteneklerini etkilediğini söyleyen aile ortak açıklamalarında Ailesi olarak, sevgili Bruce'umuzun bazı sağlık sorunları yaşadığını ve yakın zamanda bilişsel yeteneklerini etkileyen afazi teşhisi konduğunu paylaşmak istedik. Bu nedenle kariyerini bırakıyor. Bu, ailemiz için gerçekten zorlu bir zaman ve devam eden sevginiz, şefkatiniz ve desteğiniz için çok minnettarız. AFAZİ NEDİR? Afazi diğer adıyla söz yitimi hastalığı, beyin hasarı sonucu oluşan ve dil işlevlerinin bozulması veya tamamen kaybolmasıyla meydana gelen bir kognitif fonksiyon bozukluğudur. Genellikle ağrı bir beyin travması sonucu meydana gelen afazi dil, konuşma ve ifade etme yeteneklerinin kaybolmasına neden olur. Çeşitli ilaç tedavileri ve konuşma terapileri gibi farklı tedavi yöntemlerinin uygulandığı söz konusu hastalık hastalarda çeşitli motor, duyusal ve kognitif fonksiyon bozukluklar oluşturuyor. Bir diğer adıyla inme olarak adlandırılan afazi, klinik olarak beyin parankimindeki herhangi bir lezyon neticesinde oluşan tablodur. Beyin damarlarında tıkanma, parankim kanaması ve subaraknoid kanama gibi farklı sebeplere bağlı olarak gelişir. Sonuç olarak hastalarda çeşitli motor, duyusal ve kognitif fonksiyon bozuklukları oluşur. Beyin damar hastalıklarının önemli belirtilerinden biri de afazidir. Afazi beyin hasarı sonucu oluşan ve dil işlevlerinin bozulması veya tamamen kaybolması anlamına gelen bir kognitif fonksiyon bozukluğudur. İnmenin akut safhasında afazi % 21- 38 oranında görülür. Afazi farklı etyolojilere bağlı olarak ortaya çıkabilen bir sendromdur ve yüksek oranda morbitide, mortalite ve ekonomik kayba sebep olur. AFAZİ'NİN BELİRTİLERİ NELERDİR? Beynin bazı bölgelerinde meydana gelen işlev bozukluğu sonucu ortaya çıkan konuşma, konuşulanı anlama, tekrarlama, okuma-yazma gibi becerilerin gerçekleştirilememesi sorunu olan afazi, genellikle inme veya travma sonucu ortaya çıkar. Afazi sonrası kişinin planlama, basit etkinlikleri yerine getirme, problem çözme ve karar verme becerileri de etkilenebilir. Afazisi olan kişi bir işe nereden ve nasıl başlayacağını belirlemekte, o işi yerine getirmek için gerekli basamakları oluşturmakta güçlük yaşayabilir. Afazinin başlıca belirtileri şu şekildedir: Konuşma güçlüğü Uygun terim ve kelimeleri bulmada güçlük çekme Konuşmada garip ve uygun olmayan kelimeler kullanma Bazı hastalarda söylenileni algılamada güçlük de görülür. Belirtiler kişi yorgun olduğunda ya da kalabalık ve gürültülü bir ortamda bulunduğunda etkisini arttırabilir. Afazi, düşünme becerilerini etkilemez. Ancak kişiler yazılanı anlamada ve yazmada güçlük yaşayabilirler. Bazı vakalar ise rakamları kullanmada ve basit işlemleri yapmada da sıkıntı çekebilirler. AFAZİ NASIL TEŞHİS EDİLİR? Felç, beyin hasarı ya da tümör sonrasında afazi görülme olasılığı oldukça yüksektir. Teşhis koyabilmek için doktor bu hastaları bir dizi nörolojik testten geçirir. Bu testler kişiye belirli bazı sorular sormayı, belirli komutlar vermeyi ve kişinin bazı cisimleri isimlendirmesini istemeyi kapsar. Testlerin sonuçlarına göre doktor hastanın afazi olup olmadığını ve eğer varsa afazinin şiddetini belirler. İlgili Haberler Kalp büyümesi nedir, belirtileri nelerdir? Kalp büyümesinin tedavisi nasıl yapılır? AFAZİNİN TEDAVİSİ VAR MI? Bruce Willis'in oyunculuk kariyerini bırakmasına neden olan afazi hastalığında yapılan terapiler bireyin genel iletişimsel etkinliğini arttırmada önemli rol oynuyor. Afazinin tipi, şiddeti ve hangi olaya bağlı olarak ortaya çıktığının bilinmesi, uygulanacak tedavi protokolü ve prognoz takibi açısından önemlidir. Afazinin tanısında çeşitli testler kullanılır. Bu testlerde spontan konuşma, anlama, okuma, yazma, tekrarlama ve isimlendirme fonksiyonları değerlendirilir. Afazinin tedavi ve rehabilitasyonu konusunda bugüne kadar çeşitli yöntemler denenmiştir. Bunlar arasında çeşitli ilaç tedavileri ve konuşma terapileri yer almaktadır. Bazı hastalarda sadece konuşma terapisi, bazı hastalarda ise hem konuşma hem de ilaç tedavisi birlikte denenmiştir Afazili hastalarda tek başına medikal tedavinin etkinliği bilinmemektedir. Oysa konuşma terapistleri ülkemizde az sayıda bulunmakta ve çoğu hasta bu terapiden faydalanamamaktadır. AFAZİ TÜRLERİ Afazinin Wernicke afazi, Landau-Kleffner sendromu, İletim afazi, Transkortikal duyusal afazi, Broca afazisi, Transkortikal motor afazi, Küresel afazi gibi türleri vardır.
7,133
Gripte riskli mesafe 1 metre
Memorial Antalya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü'nden Uzman Dr. Şirin Elmi, gripten korunmanın yolunun aşı olduğunu belirterek, 'Bir metrelik mesafe bulaşma için riskli alandır' dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gripte-riskli-mesafe-1-metre-104778
Uzm. Dr. Şirin Elmi, son dönemde arttığı gözlemlenen grip hastalığı ve gripten korunma yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. 2009 yılında başlangıçta domuz gribi olarak bilinen sonrasında pandemikinfluenza olarak anılan H1N1 virüsünün mevsimsel grip olarak varlığını devam ettirdiğini aktaran Uzm. Dr. Elmi, o dönemde yeni bir virüs gibi algılanması ve hiç kimsede koruyucu tedbirler olmadığından birçok kişiyi olumsuz etkilediğini kaydetti. SALGINDAN SÖZ EDEMEYİZ Günümüzde H1N1 virüsünün görülme sıklığının azaldığına değinen Uzm. Dr. Elmi, Virüse karşı koruyuculuk oluşması yani bağışıklık sisteminin güçlenmesi; grip aşılarına virüsün dahil edilmesiyle sağlanmıştır. Bunun yanında H3N2 virüsü de son yıllarda daha sık görülmekte ve daha ağır hastalığa sebebiyet vermektedir. Grip sıklıkla; İnfluenza A ve İnfluenza B virüslerine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Etkilenen kişi sayısı özellikle bu aylarda artış gösterse de grip hastalığı bu virüsler ile devam etmektedir ve bu nedenle herhangi bir salgından söz edilemez diye konuştu. 1 METRE MESAFE RİSKLİ ALAN Gribin, bulaşılıcılığının belirtilerinin görülmesinden 1 gün önce başladığını ve bir hafta boyunca devam ettiğini aktaran Uzm. Dr. Elmi, Enfeksiyon esasen öksürme, hapşırma, konuşma ve solunum yolu salgılarının ağız, burun mukozası ve göze teması ile yayılır. Öksürük ya da hapşırık sırasında ağız ellerle kapatıldığında virüs ellere, oradan da dokunulan çeşitli yüzeylere bulaşır. Hasta olmayan insanlar bu yüzeylere elle temas eder, ellerini ağızlarına, burunlarına ve gözlerine temas ettirir ve hastalık etkenini alırlar. Bir metrelik mesafe bulaşma için riskli alandır. Virüs 0-4 derece arasında haftalarca canlılığını sürdürebildiği için kış aylarında daha sık enfeksiyon oluşturur dedi. ANTİBİYOTİK FAYDASIZDIR Grip tedavisinde istirahat etmenin önemine vurgu yapan Uzm. Dr. Elmi, İstirahat süresi bulaşmayı önlemek için hastalık belirtilerinin geçmesinden bir gün sonrasına kadar sürmelidir. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Fakat çocuklarda ağrı kesmek amacıyla aspirin kullanılmamalıdır. Bol sıvı alınmalı, beslenmeye dikkat edilmeli ve sigara içilmemelidir. Hastalık bir virüs tarafından oluşturulduğu için antibiyotik kullanımı gereksiz ve faydasızdı” ifadelerine yer verdi. EL KIYAKAMANIN ÖNEMİ Gripten korunmada hijyenin önemine değinen Uzm. Dr. Elmi, El yıkarken, ellerin bütün yüzeyleri ve parmak araları su ve sabun ile iyice köpürtülerek yıkanmalıdır. Suya ulaşılamayan durumlarda alkol içeren el antiseptikleri kullanılabilir. Yıkama süresi en az 40 - 60 saniye olmalıdır. Eller şüpheli yüzeylere temastan hemen sonra ve kış aylarında normal zamana göre daha sık yıkanmalıdır şeklinde konuştu. AŞI, GRİBİ ÖNLER Gripten korunmanın en etkili yollarından birinin aşı olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Elmi, Aşı yapıldıktan 2-3 hafta sonra vücut virüsü tanıyarak müdahale edebilir; hastalık oluşumunu önleyebilir. Aşı canlı virüs içermediği için gribe sebep olmaz. 65 yaş üstü kişiler, kronik kalp, akciğer, böbrek ve şeker hastaları ile sağlık çalışanları risk grubuna girmektedir. Bu kişilerin ve gribe yakalanmak istemeyen herkesin grip aşısı olması gerekmektedir dedi.
3,558
Koronavirüs tedavisinde yeni bir umut olacak ilaç Türkiye'de üretilecek
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) ve Çin’in Şanghay Üniversitesi, korona virüsü tedavisinde umut olacak yeni tedavi stratejisi için ortak çalışma başlattı. 2 yıl sürecek çalışma ile üretilecek ilacın virüsün hücre içerisine girişini bloke etmesi ve ölümünü sağlaması hedefleniyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronavirus-tedavisinde-yeni-bir-umut-olacak-ilac-turkiyede-uretilecek-2766006
Çin-Türkiye İkili Çağrı Ortak Projesi kapsamında Şanghay Üniversitesi ile Kocaeli Üniversitesi Antikor Üretim Birimi ve Protein Araştırmaları Birimi tarafından ortak bir çalışma başlatıldı. 2 yıllık bir süreci kapsayacak olan çalışmada, korona virüsün hücreye girişi ve hücre içerisinde çoğalması önlenerek kişilerin tedavi edilmesi planlanıyor. Çalışma hakkında İhlas Haber Ajansı'na açıklamada bulunan KOÜ Antikor Üretim Birimi Sorumlusu Prof. Dr. Aynur Karadenizli, 1 yıldır pandemi ile savaşıldığına ve etkin aşılamanın çok önemli olduğuna değindi. Çalışmanın virüs tedavisinde umut olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Aynur Karadenizli, “Korona virüslere özgü, korona virüsün tedavisinde kullanılacak ilaç molekülerlerimiz yok. Yani özgün molekülerlerimiz, tedavi yöntemlerimiz yok. Bu projede, bu konuda bir umut olabilecek özelliğe sahip yeni bir tedavi stratejisi ile korona virüs ailesinin hücre içerisine girişini bloke eden ve aynı zamanda hücre içerisindeyken bu virüsün ölümünü sağlayan bir mekanizma üzerinde, ‘Protek’ dediğimiz protein hedefli molekül üzerinde çalışmaktayız. Projede bir protein kısmı var, bir antikor üretimi kısmı var. Bu her ikisini de biz kendi laboratuvarlarımızda, Kocaeli Üniversitesi Protein Araştırmalar Birimi ve Antikor Üretim Birimi'nde gerçekleştireceğiz. Burada oluşturduğumuz protein ve ona karşı oluşan antikordan sonra protek molekülünü gerçekleştireceğiz” dedi. Kişilerin virüsle enfekte olması gerekiyor Şanghay Üniversitesi'nden bir ekip ile ortak molekül geliştireceklerini ifade eden Prof. Dr. Karadenizli, “Hem mevsimsel korona virüs üzerine, hem de Sars ve Mers gibi insan hayatını oldukça etkileyen korona virüs üyeleri üzerinde etkisini test edeceğiz. Bu hazırlamış olduğumuz molekülün virüsler üzerinde ne kadar etkili olduğunu araştıracağız. Kişinin tedavi uygulayabilmek için virüsle enfekte olması gerekiyor. Kurallara dikkat etmeyen kişiler enfekte olacaktır. Hazırlamış olduğumuz bu model ile enfekte olan kişiler tedavi olacaktır. Bunu umut ediyoruz ve bu konuda çalışıyoruz. Tabii ki bunların hayata geçmesi, yani bir ilaç molekülünün geliştirilmesi rolü bizi çok mutlu ediyor. Tüm dünyanın sorunu olan bir hastalıkta, tedavide çare olabilecek bir konu olması hepimizi çok mutlu ediyor. Umarım başarı ile sonuçlanır ve hep beraber bunun mutluluğunu yaşarız” diye konuştu.
7,156
Hamileliği riske sokan 5 sebebe dikkat
Uzmanlara göre, 5 önemli etken hamileliliği riske sokuyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hamileligi-riske-sokan-5-sebebe-dikkat-99685
Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, Anne adayları hamilelik esnasında gerekli kontrolleri yaptırsalar da riski en aza indirmek için detaylı tetkikleri göz ardı etmemeli. Risk faktörleri hamilelik öncesi var olabildiği gibi hamilelik sırasında da meydana gelebilir. Dikkat edilmediğinde bebeğin hatta annenin kaybına kadar gidebilen üzücü sonuçlarla karşılaşılabilir dedi. Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, Dikkat edilmediğinde bebeğin hatta annenin kaybına kadar gidebilen bu faktörler arasında; yüksek tansiyon, diyabet, tiroit, romatizmal yumuşak doku hastalıklar ve ileri yaşta gebelik geliyor. Sağlıklı bir doğum için bu tip gebeliklerde anne adayları sürekli kontrol altında tutulmalı diyor. YÜKSEK TANSİYONA DİKKAT Anne adayında var olan yüksek tansiyon gebelik için önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Eğer yüksek tansiyon gebelik öncesinde bilinen bir rahatsızlıksa, hamilelik döneminde kullanıma uygun ilaçlarla tansiyonun kontrol altına alınması gerekiyor. Yüksek tansiyon sorunu gebelik sırasında tespit edildiyse gerekli tetkikler sonrasında yine uygun ilaç tedavisine başlanması öneriliyor. Hamilelerin kardiyoloji tarafından düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, Gebelik sırasında yüksek tansiyonun neden olabileceği komplikasyonların gelişip gelişmediği izlenmeli. Gerekirse kan, EKG ve EKO incelemeleri yapılmalı. Aksi takdirde yüksek tansiyon hastası hamilelerin gebeliğinin 2. evresinde preeklampsi denilen gebelik zehirlenmesi tablosunun gelişme riski artabiliyor diyor. KAN ŞEKERİ KONTROL ALTINA ALINMALI Diyabet gebelik öncesinde biliniyorsa öncelikle kan şekerinin; diyet, ilaç veya insülin ile kontrol altına alınması gerekiyor. Bazı durumlarda hamileliğe bağlı şeker de gözlenebiliyor. Hamilelik şekerinin gelişip gelişmediğinin anlaşılabilmesine yönelik tetkiklerin 24 ile 26. haftalarda yapılması gerekiyor. Hamileliğe bağlı meydana gelen şeker, genellikle 24. haftada ortaya çıkıyor ve bu haftadan önce gelişen şeker sorunu çoğunlukla gebelikten önce var olan ancak tespit edilmemiş bir diyabet hastalığına bağlı oluyor. 24. hafta sonrasında hamilelik ile gelişen şeker, doğum sonrasında geçiyor. Gebeliğe bağlı gelişen diyabetin diyetle çözülebildiğine dikkat çeken Dr. Ebru Füsun Donat, Nadir durumlarda hamilelik sırasında insülin kullanımı gibi ek yöntemlere başvurulabiliyor. Diyabetik anne adaylarının dikkat etmesi gereken bir diğer konu ise, bu hastaların çocuklarında özellikle kalple ilgili doğumsal anomali görülme riskinin yüksek olduğu. Diyabetik anne adaylarının hamileliklerinin ortalama 24. haftalarında bebeğin kalbinin fetal EKO ile detaylı incelenmesi gerekiyor dedi. Diyabetik hastalarda ayrıca böbreklerde fonksiyon bozukluğu ya da görme kaybına sebep olabilen diyabetik retinopati gibi ciddi sağlık sorunlar ortaya çıkabildiğinden, böbrek fonksiyonlarının ve göz muayenelerinin de dikkatle yapılması önemli. Diyabetik anne adaylarında gebelik süresince kan şekeri regüle edildiğinde doğumsal riskler en aza indirilebiliyor. TİROİD HORMONU NORMAL SEVİYEDE TUTULMALI Özellikle ülkemizde oldukça sık görülen sağlık sorunlarından bir tanesi de tiroit bezinin normalden az ya da çok çalışması. Her iki durumun da tedavi ile çözümlenebildiğini belirten Dr. Ebru Füsun Donat, Tiroidi az çalışan anne adaylarının gebeliklerinde, bebekte büyüme geriliği gözlenebiliyor. Bu nedenle bu tip hamileliklerde tiroit hormonunun normal seviyede tutulması gerekiyor ve tedavi, dışarıdan tiroithormonu takviyesi ile sağlanabiliyor. Tiroidi az ya da çok çalışan hamilelerin gebelik boyunca endokrinoloji uzmanıyla birlikte takip edilmesi önemli. Belirli aralıklarla endokrinolog, tiroit sorunu olan anne adaylarını kontrol ederek hormon seviyesinde doz ayarlamasına gitmeli. Hormon seviyesine, hamileliğin ilk genel tetkikleri arasında yer alan TSH yani tiroit fonksiyon ölçümü ile rutin olarak bakılıyor ifadelerini kullandı. Gebelik haftası ilerledikçe tiroit hormonuna duyulan ihtiyaç da artabiliyor. Gerekli tedavinin uygulanması ile sorunlu hamilelik riski minimalize ediliyor. ROMATİZMAL YUMUŞAK DOKU HASTALIKLARINA DİKKAT Romatoidartrit ya da lupus gibi romatizmal hastalıkları olan anne adaylarının da hamilelik sırasında özel olarak kontrol edilmesi gerekiyor. Bu hastalıklarda, gebelik süresinde belirtilerin alevlenmesi ya da remisyon adı verilen belirtilerin kaybolması durumu gözlenebiliyor. Romatizmal yumuşak doku hastalığı olanların, diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi hamilelik sürecinde de gerekli ilaç tedavisine devam etmesi gerektiğini belirten Dr. Donat, Bunun gibi Crohn ya da ülseratif kolit benzeri kronik enflamatuar bağırsak hastalığı olan anne adaylarında da medikal tedavi sürdürülmeli dedi. İLERİ YAŞTA GEBELİĞE DETAYLI KONTROL Son yıllarda kadınlarda evlilik yaşının ve çalışma oranının artması ile hamile kalma yaşı önemli oranda artış gösterdi. İlk ya da ikinci hamilelik yaşı 30 hatta 40'a kadar yükselmiş durumda. Özellikle 35 yaşından sonra gelişen gebeliklerde bebekte Down Sendromu görülme oranı da artıyor. Geç gebeliklerde ikili, üçlü ve dörtlü genetik tarama testlerinin çok önemli olduğunu belirten Dr. Donat, Genetik tarama testleriyle birlikte amniosentez, koryonvillus biyopsisi gibi ekstra tetkiklerin yapılması önemli. Bu testler ile bebekte genetik problemler tespit edilebiliyor. Tetkikler sonrasında aile bebeğin genetik durumu ve ilgili alternatifler konusunda bilgilendiriliyor bilgisini verdi. İLAÇLARI DOKTOR KONTROLÜNDE KULLANIN Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, özellikle gebelik öncesi varlığı bilinen kronik hastalıklarda, doktor kontrolünde gerekli ilaçların kullanımının önemli olduğunu vurguluyor. Kronik hastalıklarda belirtilerin alevlenmesi durumunda kortizon kullanımı da gerekli olabiliyor. Bu gibi durumlarda kullanılan kortizonun ters bir tesire neden olmadığını belirten Dr. Donat, Kortizon kullanımı ile gebeliğe bağlı alevlenmeler tedavi edilebiliyor. Yine aynı şekilde hamileliğin migren ve astım üzerindeki etkisini de öngörmek mümkün değil. Belirtilerin semptomatik hale gelmesi durumunda gebelikte ilaçlarla müdahale, hastanın rahat bir hamilelik geçirmesini sağlayabiliyor dedi.
2,203
Bilim dünyasını şaşırtan Covid-19 araştırması! Covid geçirenlerin yüzde 25'i zihinsel sorun yaşıyor!
ABD'de yapılan bir araştırma, Koronavirüsün zihinsel problemlere sebebiyet verdiğine dair çarpıcı buldular ortaya koydu. Koronavirüs hastalarının en az 4'te birinin, zihinsel problemler yaşadığı ortaya çıktı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-gecirenlerin-yuzde-25i-zihinsel-problemler-yasiyor-2799526
New York'taki Mount Sinai hastanelerinde tedavi gören Kovid-19 hastaları üzerinde yapılan araştırma, hastaların yüzde 24'ünün uzun kovid olarak tanımlanan semptomları gösterdiğini ortaya koydu. Araştırmada iyileştikten aylar sonra hastaların sağlık sorunları yaşamaya devam ettiği belirtildi. Koronavirüsün insan vücudunda meydana getirdiği kalıcı hasarlardan birinin de zihinsel sorunlar olduğu tespit edildi. ZİHİNSEL PROBLEMLER 7 AYDAN FAZLA SÜRÜYOR Araştırma, bu hastaların hafıza, çoklu görevleri yerine getirme, düşünme hızı ve dikkat sağlama gibi zihinsel becerilerde yaşadıklarını ortaya koydu. Ayrıca bu problemlerin teşhisin ardından 7 aydan fazla devam ettiğini açığa çıkarttı. ESKİ HATIRLAR YOK OLUYOR Hastaların yaşadığı en yaygın sorunun, yeni hatıralar yaratamamak ve eski hatıraları geri çağıramamak olduğu da vurgulandı. Araştırmanın yazarları, uzun süreli zihinsel problemlerin, hastaların yaşları ve hastalığın şiddeti ile bağlantısının bulunmadığını belirterek, zihinsel beceri testlerinin, hastaların yaşından bağımsız olarak Kovid-19 bakımının standardı haline getirilmesini önerdi. Araştırmada hastalığı hafif geçiren gençlerde bu problemlerin neden ortaya çıktığı ve ne zaman iyileşeceklerinin bilinmediği kaydedildi. Bazı hastaların zihinsel problemleri nedeniyle kendilerine bakamayacak duruma geldiklerinin dile getirildi.
4,152
İran Dışişleri Bakanı Zarif Azerbaycanlı mevkidaşı Bayramov ile telefonda görüştü
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ile telefon görüşmesi yaptı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/iran-disisleri-bakani-zarif-azerbaycanli-mevkidasi-bayramov-ile-telefonda-gorustu-2743381
İran'ın Bakü Büyükelçisi Abbas Musevi, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Dağlık Karabağ'da Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle Zarif ile Bayramov'un telefonda görüştüğünü aktardı. Muhammed Cevad Zarif de bugün Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Dağlık Karabağ'daki çatışmalarla ilgili taraflar arasında müzakereleri sağlamak için ara bulucuğa hazır olduğunu bildirmişti. Sabah saatlerinde Ermenistan-Azerbaycan cephe hattında, Ermeni güçlerinin Azerbaycan sivil yerleşim birimlerine ateş açması üzerine çatışmalar başlamıştı. Azerbaycan ordusu karşı saldırı başlatmış ve bazı yerleşim birimlerini işgalden kurtarmıştı.
3,567
'Çocukları Fast Food'tan uzak tutun'
Çocuklarda böbrek yetmezliğine sebep olan hastalıklardan hemolitik üremik sendromuna ilişkin açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Cihangir Akgün, "Batı’da hamburger hastalığı olarak da bilinen bu hastalık, az pişmiş etler ile bulaşıyor ve özellikle küçük çocukları etkiliyor. Ani gelişen böbrek yetmezliği, ağır derecede kansızlık ve kanamaya yol açabiliyor" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocuklari-fast-foodtan-uzak-tutun-2765704
Medipol Üniversitesi Çamlıca Hastanesi Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Prof. Dr. Cihangir Akgün, çocuklarda böbrek yetmezliğine sebep olan hastalıklardan hemolitik üremik sendrom hakkında açıklamalarda bulundu. Özellikle Covid-19 pandemi döneminde evde kalan çocukların bu tarz yiyecekleri daha çok tükettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Akgün, çocuklarda ani gelişen böbrek yetmezliği ve ağır derecede kansızlık ile kanamaya yol açan hemolitik üremik sendromda hamburger tüketiminin etkisine de değindi. Batı'da hamburger hastalığı olarak bilinen hemolitik üremik sendromun özellikle az pişmiş etlerle bulaşabildiğini belirten Prof. Dr. Akgün, Bilindiği üzere Batı toplumu etleri az pişmiş ve kanlı olarak tüketmeyi sever, aynı şekilde hamburger gibi fast food tarzı besinlerin hazırlanmasında çok fazla zaman harcanılmaz. Etler çoğu zaman yeterince pişirilmez. Bu pişirme tarzı kontamine olmuş bakterilerin canlılığını sürdürmesine yol açıyor dedi. Az pişmiş etlerin tüketilmesi ile bağırsaklara yerleşen bakterilerin salgıladıkları toksinler ile hastalığın geliştiği bilgisini veren Prof. Dr. Akgün, sözlerine şöyle devam etti: Bu hastalık, başta 5 yaş altı çocuklar olmak üzere tüm yaş grubu çocuklarda ve hatta erişkinlerde görülebilir ve hayatı tehdit eden tablolara yol açabilir. Karın ağrısı ve kusmayı hafife almayın Hastalığın belirtisi ve seyri hakkında konuşan Prof. Dr. Akgün, “Salınan bu toksinler ile hastalık; önce karın ağrısı, ishal, kusma, halsizlik ve ateş gibi belirtiler ile başlar. Bu dönemde besin zehirlenmesi, yaz-kış ishali, apandisit gibi hastalıkları taklit ederek tanının gecikmesine sebep olabilir. Daha sonra başta böbrekler olmak üzere birçok organda lokal damar içi pıhtılar oluşur ve sonuçta ilgili organlarda kan dolaşımı bozularak bu organların yetmezliği kaçınılmaz olmaktadır. Bütün bu olumsuz gelişmelerle ani gelişen böbrek yetmezliği, ağır derecede kansızlık, vücudun birçok bölgesinde kanamalar, havale geçirme ve hatta ölüm görülebilir. Özellikle beyin tutulumu olan vakalarda ölüm oranı çok yüksektir. Ne yazık ki bu hastalığın hala etkili bir tedavisi yok. Bir takım destek tedavileri ile hastalar yaşamda tutulmaya çalışılsa da önemli derecede kalıcı böbrek hasarı ve ölüme yol açabilmektedir ifadelerini kullandı. İnsandan insana bulaşıyor Prof. Dr. Akgün, hastalığın bulaşıcı özelliğine de değinerek, sözlerini şöyle tamamladı: Bu hastalıkla ilgili diğer önemli husus da, hastalığın insandan insana bulaşabilmesi ya da iyi yıkanmamış sebze ve meyvelerin de bulaştırıcılıkta rol oynamasıdır. Dolayısıyla bu hastalıktan korunmada da el temizliği, etlerin iyi pişirilmesi, sebze ve meyvelerin bol su ile iyice yıkanması ve mutfak çalışanlarının kişisel hijyenine azami dikkat etmesi oldukça önemlidir.
350
DSÖ'den maymun çiçeği uyarısı! Vakalar 90 binin üzerinde
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, dünya genelinde 90 binin üzerinde maymun çiçeği virüsü vakası görüldüğünü söyledi. Ghebreyesus, 156 kişinin ise virüs sebebiyle hayatını kaybettiğini açıkladı. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dsoden-maymun-cicegi-uyarisi-vakalar-90-binin-uzerinde-2903151
DSÖ'nün haftalık basın toplantısında konuşan DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Covid-19'un BA.2.86 ve EG.5.1 (Eris) gibi varyantlarının riskini değerlendirebilmek için ülkelerden gelecek raporlara dikkatlerini adadıklarını söylerken, Tüm ülkeleri hayat kurtarmak ve uzun süreli koronavirüs yükünü önlemek için mevcut tavsiyeleri uygulamaya çağırıyoruz dedi. MAYMUN ÇİÇEĞİNDEN 156 ÖLÜM! DSÖ Başkanı Ghebreyesus, son duruma ilişkin bilgi verirken, Maymun çiçeği virüsüyle ilgili olarak DSÖ'ye 114 ülkeden şimdiye dek 90 binden fazla vaka bildirildi ve bu vakalarla ilişkilendirilen ölüm sayısı 156 olarak rapor edildi. Ancak bazı ülkelerde eksik raporlama nedeniyle gerçek vaka ve ölüm sayısının daha yüksek olduğunu biliyoruz dedi. Özellikle Asya'da vaka sayısında son 2 ayda büyük artış olduğunu belirten Ghebreyesus, Afrika'dan da düzenli olarak vaka bildirimi almaya devam ettiklerini söyledi. Ghebreyesus, Covid-19'da yaptığım gibi ülkelerin uzun vadede maymun çiçeği virüsünü yönetmelerini destekleyecek ve kalıcı öneriler konusunda bana tavsiyede bulunacak bir inceleme komitesi oluşturdum dedi. DSÖ Sözcüsü Tarik Jasarevic de AA muhabirinin Geçen yıl Avrupa'da aşırı sıcaklar nedeniyle 61 kişi yaşamını yitirmişti. Bu yıl da çok sıcak bir yaz dönemi yaşadık. Bu yıl aşırı sıcaklar nedeniyle kaç kişi yaşamını yitirdi? Elinizde buna ilişkin veri var mı? sorusuna, Buna ilişkin veriler henüz elimizde yok. Bu yılki verilere ulaşmak için henüz erken cevabını verdi.
2,145
'Yumurtalık kistleri cinsine göre tedavi edilmeli'
Doç. Dr. Gonca Yetkin Yıldırım, yumurtalık kistlerinin yüzde 80 ila 85’inin iyi huylu olduğunu ve 20 ila 44 yaş arası üreme çağındaki kadınlarda görüldüğünü belirterek, “Yumurtalık kistleri genellikle bir şikayete neden olmaz ve rutin kontroller esnasında tespit edilir. Kistler kendi etrafında dönerse ya da patlarsa şiddetli ağrı oluşumu söz konusu olabilir. Yumurtalık kistlerinin 5 cinsi bulunduğu için tedavi türe göre değişir” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yumurtalik-kistleri-cinsine-gore-tedavi-edilmeli-2800565
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Tüp Bebek Bölümü'nden Doç. Dr. Gonca Yetkin Yıldırım, kadınlarda sıkça görülen yumurtalık kistlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Yıldırım, vücuttaki bütün dokularda kist oluşabildiğine dikkat çekerek, “Etrafı kist duvarı ile çevrili, sıvı içeren kitleye kist denir. Yumurtalık kistleri genelde fonksiyon bozukluğu yapmadığı için diğer organlardaki kistlere göre daha geç belirti verebilir. Yumurtalık kistlerinin en sık sebebi hormonal düzensizliklerdir. Normalde her adet döneminde 3 santimetreye ulaşabilen folikül adı verilen kist oluşur. Sonra bu kist çatlar ve yumurtlama olur. Kadında hormonal düzensizlik varsa yumurta taşıyan kistler çatlamaz ve büyümeye devam ederek 3 santimetreyi geçen folikül kistleri oluşur” dedi. YÜZDE 80 İLA 85'İ İYİ HUYLUDUR Yumurtalık kistlerinde ağrının nadir görüldüğünü belirten Doç. Dr. Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: Yumurtalık kistleri genellikle bir şikayete neden olmaz ve rutin kontroller esnasında tespit edilir. Ağrı nadir görülür. Kistler kendi etrafında dönerse (torsiyon) ya da patlarsa (rüptür) şiddetli ağrı oluşumu söz konusu olabilir. Bunun dışında; adet düzensizliği, karında şişkinlik ve ağrı, sindirim sistemi ve idrar yolu şikayetleri yapabilirler. Yumurtalık kistinin tanısında muayene ve ultrason yeterlidir. Kanser şüphesinde ileri tetkikler istenir. Yumurtalık kistlerinin yüzde 80 ila 85'i iyi huyludur ve 20-44 yaş arası üreme çağındaki kadınlarda görülür. Yumurtalık kistleri hormonal düzensizliğe neden olurlarsa kısırlığa neden olabilirler. YUMURTALIK KİSTİNİN 5 TÜRÜ VAR Doç. Dr. Yıldırım, 5 tip yumurtalık kisti bulunduğuna değinerek, sözlerini şöyle tamamladı: Adet gören kadınlarda en sık rastlanan yumurtalık kistleri follikül kistleridir. Genelde belirti vermezler, ancak adet gecikmesi nedeni olabilirler. Gelişen yumurta hücresi çatlamaz ve büyümeye devam ederse bu kistler oluşur. Genelde 2-3 santimetredir ve tedavi gerektirmezler. Diğer yandan her yumurtlamadan sonra yumurta hücresinin atıldığı doku korpus luteuma dönüşür ve gebelik oluşursa progesteron plasentadan salınana kadar buradan üretilir. Bu doku kist halini alırsa korpus luteum kisti adı verilir. 3-4 santimetre büyüklüğünde olan bu kistler hormon salgılaması yaptığı için adet gecikmesine yol açabilir. Genelde kendiliğinden kaybolur. Teka-lutein kisti de aşırı hormon salgısına bağlı olarak, genellikle kısırlık tedavisi alanlarda, çift taraflı olarak (her iki yumurtalıkta) görülür. Tedavide yatak istirahati ve takip gerekir. Gebelik luteoması ise gebelikte görülür. 20 santimetreye kadar büyüyebilen bu kistler gebelik sonunda geriler. İnklüzyon kisti de belirti vermeyen, ultrasonda fark edilemeyen, çoğu mikroskobik boyutta olan kistlerdir. Bu kistlerin uzun dönemde kötü huylu yumurtalık kanserinin öncüsü olabileceği öne sürülür. Tedavi ise yumurtalık kistinin cinsine göre değişir. Basit kistler genelde takip edilir ve küçülmeleri için doğum kontrol hapları kullanılabilir. İltihabi kistlerde antibiyotik tedavisi uygulanır. 8-10 santimetreyi geçen ya da sürekli büyüyen, ultrason ve kan testlerinde kötü huylu olma ihtimali yüksek kistler ise ameliyat ile alınır.
4,827
Bakan Koca'dan "yerli solunum cihazı" üretimine ilişkin mesaj
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yerli solunum cihazı üretiminde emeği geçenlere teşekkürlerini iletti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-yerli-solunum-cihazi-uretimine-iliskin-mesaj-2706530
Bakan Koca, Twitter'dan yerli solunum üretimine ilişkin, Henüz hastalık sınırlarımıza girmeden ihtiyacı görüp yerli ve milli imkanlara güvenerek başlattığımız solunum cihazı projemiz seri üretimden çıktı. Emeği geçen herkese teşekkürler. paylaşımında bulundu.
241
Uzmanlar uyardı: Çocuğunuza 'yaramaz' deyip geçmeyin
Uzmanlar, okul başarısındaki düşüklüğün özellikle çocuklarda ve gençlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun en büyük belirtilerinden olduğunu belirterek aileleri daha dikkatli olması konusunda uyardı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlar-uyardi-cocugunuza-yaramaz-deyip-gecmeyin-2919752
Çocuklarda en sık görülen rahatsızlıklarından biri olan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), tedavi edilmediği takdirde hem çocukları hem de aileleri etkiliyor. Halk arasında çoğu zaman hareketli çocuk tanımlaması ile fark edilemeyen bu rahatsızlık sonrası ise derse konsantre olamama, toplanan dikkati koruyamama, hayallere dalma ve kendi dünyalarına kapanma gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. OKUL BAŞARISINDAKİ DÜŞÜKLÜK EN BÜYÜK BELİRTİLERDEN Çocuklarda ve gençlerde okul başarısındaki düşüklüğün dikkat eksikliğinin en büyük belirtilerinden olduğuna dikkat çeken Rehberlik Uzmanı Özcan Aladağ, Dikkat eksikliğine baktığımız zaman yaş ve cinsiyete göre değişiklik olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle çocuk ve gençlerde, okul başarısındaki düşüklük bize dikkat eksikliği olarak en büyük belirtilerdendir. Bu tip yetişkin ve çocuklar derse konsantre olamıyor, toplanan dikkati koruyamıyor, hayallere dalıyor ve kendi dünyasına kapanıyor. Anlatılan şeyleri sonuna kadar dinleyemeyen, çok konuşan ama karşısındaki kişilerin konuşmasını bitirmesini beklemeyen ve aşırı hareketlilik olduğunu söyleyebiliriz dedi. BU BİR YARAMAZLIK DEĞİL, BİR RAHATSIZLIKTIR Yaramazlık ile rahatsızlığın farklı olduğuna değinen Rehberlik Uzmanı Aladağ, Bu çocuklar yine aynı şekilde çok hareketli olabiliyor. Burada en önemli dikkat çeken nokta ise yaramazlık ile rahatsızlığın farklı olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Tedavi yöntemlerinde de yaş ve cinsiyete göre değişiklik olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle terapi yöntemleri, ilaçlı ve ilaçsız olarak görülebilirken başka bir önemli nokta ise yaşam biçimlerini değiştirmeleri gerekiyor. Burada anne, baba ve öğretmenlere çok fazla görev düşüyor. Çocukları çok iyi tanımalılar ve eğer bu çocuklara tıbben bir tanı konulmuş ise bu tanıya göre hareket edilmeli. Bu bir yaramazlık değil, bir rahatsızlıktır. Anne ve babaların bunu çok iyi bilmeleri gerekiyor. Bu çocuklar yaramaz olduğu için değil, rahatsız oldukları için böyle davranıyorlar. Bu nedenle bu anlamda kesinlikle bir doktora gidilmeli ve bu doktorun tavsiyeleriyle tedavi yöntemlerine başvurulmalı şeklinde konuştu. EBEVEYNLERİN ÖĞRETMENLERLE CİDDİ ANLAMDA İŞ BİRLİĞİ YAPMASI GEREKİYOR Çocuğun takibinin yapılması gerektiğine dikkat çeken Aladağ, Ama halk arasında duyulan, bilinen genelgeçer tedavi yöntemlerini kullanmamalılar. Yani çocukların bilimsel anlamda tedavilerini yaptırmaları gerekiyor. Ebeveynlerin öğretmenlerle ciddi anlamda iş birliği yapması gerekiyor. Egzersizler çok önemli. Beslenme çok önemli. Uyku düzenleri çok önemli ve çağımızın en önemli hastalığı olan teknoloji bağımlılığı bu dikkat eksikliğini arttırmış durumda. Hem çocuklarda hem de yetişkinlerde teknoloji bağımlılığının belli bir noktada tutulması, teknolojiye ayrılan zamanın kontrol altına alınması gerekiyor diye konuştu. İlgili Haberler Dikkat çeken araştırma: Hastalık hastası kişiler daha erken ölüyor Bakan Koca'dan elektronik sigara uyarısı: Tütün kadar zararlı
3,511
'Kanser hastalarını Covid-19 aşısıyla korumalıyız'
Kanser hastalarının koronavirüse karşı risk altında olduğunu belirten Doç. Dr. Ömür Gökmen Sevindik, “Koronavirüsle mücadele ettiğimiz bugünlerde en önemli tedavi yöntemi korunmadır. En önemli koruyucu ve güvenilir yöntem ise aşıdır. Bu nedenle ayrım gözetmeksizin tüm kanser hastalarımızın hatta kanseri atlatan hastalarımızın aşılanmasını öneriyoruz” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kanser-hastalarini-covid-19-asisiyla-korumaliyiz-2767862
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Hematoloji Bölümünden Doç.Dr. Ömür Gökmen Sevindik, kanser hastalarının koronavirüse yakalanma riskinin oldukça yüksek olduğunu belirterek, Covid-19 aşısı açısından önemli değerlendirmelerde bulundu. Doç. Dr. Sevindik, özellikle kanser hastalarındaki en büyük sıkıntının hem hastalıkları hem de aldıkları tedaviler gereği bağışıklık sistemlerinin zayıf düşmesi olduğuna dikkati çekerek, “Bağışıklığın düşmesi koronavirüse karşı hem yakalanmayı hem de yakalanıldığında ağır geçirmeyi artıran bir faktördür. Tüm kanser hastalarının, özellikle hematolojik malignitesi olan, yani kan veya kemik iliği kanseri olan hastaların yüzde 10-15'i, diğer kanser hastalarının yüzde 5'i bir şekilde koronavirüse yakalanıyor. Gözlemler sonucu bu hastaların koronavirüsü daha ağır geçirdiği ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz hastalarımızı korumak istiyoruz. Çünkü risk kendileri için daha yüksek ve yakalandıklarında da geçirme şiddetleri daha fazla olacağını söylemek mümkün” dedi. “Kan ve kemik iliği kanserlerinde risk daha yüksek” Koronavirüs korkusuyla hastaneye başvuruların ertelendiğine ve bu nedenle tanı alamama durumunun söz konusu olduğuna işaret eden Doç. Dr. Sevindik, şöyle devam etti: “Hasta kanser tanısıyla geldiğinde, daha ileri seviye gözlemlenmiş oluyor. Bu noktada hemen tedaviye başlanması gerekirken eğer araya bir de koronavirüs enfeksiyonu girerse, tedavi sürrciciddi bir sekteye uğruyor. Kanser türlerinden ise kan ve kemik iliği kanseri hastaları daha büyük risk altındadır. Bu kanser türleridirekt bağışıklık sisteminin düşmanı oldukları için bu hastalarımızda ciddi derecede bağışıklık düşüklüğü oluyor. Bir diğer risk altında olanlar da hastalığı kontrol altında olmayan kişilerdir. Yani; yeni tanı almış hastalar ya da bir şekilde kanseri nükseden kişiler çok daha büyük risk altındadır. Hastalık kontrol altında ise risk bir miktar azalıyor diyebiliriz. Ancak kontrol altında olmadığı tedavinin ilk aşamaları ve sonrasındaki nüksler ise bizim için en büyük sıkıntıdır”. “Kanseri atlatanlarda aşı yaptırmalı” Doç. Dr. Sevindik, koronavirüsle mücadele ettiğimiz bugünlerde en önemli tedavi yönteminin korunma olduğuna değinerek, “En önemli koruyucu ve güvenilir yöntem aşıdır. Bu nedenle biz, ayrım gözetmeksizin tüm kanser hastalarımızın aşılanmasını istiyoruz. Bir şekilde bu hastalarımızda antikor gelişimini sağlarsak, koronavirüs enfeksiyonuna yakalanmamalarını; hatta yakalanırlarsa da aşılandıkları için daha hafif geçirmelerini sağlayabiliriz. Aşı kemoterapi döneminde de yapılabilir. Aşılanmanın yan etkilerinden açıkçası çok korkmuyoruz. Esas sorun; bu hastalarımızda etkinliğinin zayıf olma ihtimalidir. Bunu da göze almak lazım. Bu çerçevede, tüm kanser hastalarının, hekimleri ile de görüşerek, aşılanmaları gerekiyor. Kanseri atlatmış, nüksetme ihtimali de kalmamış ya da düşük ihtimal olan bireylerde de aşılanmayı öneriyoruz. Çin'den gelen veriler bize gösterdi ki; hayatınızın herhangi bir döneminde bir kanser rahatsızlığı geçirdiyseniz, koronavirüse yakalanma ihtimaliniz diğer insanlara göre daha yüksektir. Ve bu ihtimal her daim yüksek olacaktır. Her ne olursa olsun aşı yaptırmakta fayda vardır” şeklinde konuştu
4,800
Bahar aylarında göz alerjilerine dikkat
Polen ve tozların gözde oluşturduğu kaşıntı, sulanma ve kızarıklıkların kısa sürede geçeceğini düşünmenin yanlış olduğunu belirten uzmanlar, sıradan gibi görünen bu rahatsızlığın görme bozukluğuna sebep olabileceğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bahar-aylarinda-goz-alerjilerine-dikkat-2707457
Mevsimsel hastalıklar arasında başı çeken göz alerjileri, baharın gelmesiyle birlikte tekrar kendini gösterdi. Kış aylarından sonra hasret kalınan güneşin kendisini göstermesiyle birlikte insanların doğayla daha içli dışlı olduğunu belirten uzmanlar, bunun beraberinde bazı sıkıntıları da beraberinde getirdiğine dikkat çekti. Yeşilin ve güneşin insan sağlığına yararı olduğu kadar zararı da olduğunu belirten uzmanlar, bahar aylarında ortaya çıkan polen ve gözle görülmeyen tozlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Özel Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, bahar aylarında sık görülen göz alerjilerin vatandaşlara kâbus olmaması konusunda uyarılarda bulundu. Gözde kızarıklık, kaşıntı ve sulanma gibi şikâyetlerin alerjilerin habercisi olabileceğini ifade eden İpçioğlu, erken teşhis edilmediğinde ise görme kaybına kadar uzanan ciddi sorunlara sebep olabileceğini söyledi. Göz alerjilerinden korunmak için birkaç püf noktanın olduğunu belirten Op. Dr. İpçioğlu, Öncelikle böyle bir alerjisi bulunan kişinin tozlu ortamlardan uzak durması gerekiyor. Özellikle alerjik konjonktivitler kendilerini yanma, batma ve kaşıntı şeklinde ortaya çıkarıyor. Alerjinin en rahatsız edici yanı göz kaşınmaları olduğundan, hastalar gözlerini kaşımaya ve ovuşturmaya doyamaz. Bu kaşımalar bazı kimselerde gözün önündeki saydam tabaka olan korneanın yapısında bozulmalara sebep olur ki bunların en ciddisi ise görme kaybına yol açan keratokonustur. Alerjik göz nezleleri genellikle atopik diye adlandırılan bünyelilerde çocukluk yaşlarıyla ortaya çıkıp yıllarca aynı mevsimlerde kendini hatırlatır diye konuştu. Güneşin faydası olduğu kadar zararının da olduğunu belirten İpçioğlu, Güneş alerjiyi ciddi şekilde arttırıyor. Yani güneşin içerisindeki ultraviyole, yanmayı, batmayı, kızarıklığı arttırıyor. Bunu için güneşin yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkılmaması, illaki çıkmak gerekiyorsa da korunmanın yollarını bulmak gerekiyor. Güneş gözlüğü kullanmak alerjik konjonktivitlerden ciddi bir şekilde korumaktadır. Polenlerden ve güneşe maruz kalmaktan korunduğumuz zaman, alerjinin de ciddi şekilde azaldığı görülmektedir dedi. Göz alerjisinin tedavisinin başlarda hafif ilaçlarla yapıldığını belirten İpçioğlu, Daha ciddi vakalarda yoğun ilaç kullanımı da gerekebilir. Onun için doktor kontrolü bu noktada çok önem arz ediyor. Alerjik göz yangısı sade çiçek polenleri değil, bunun yanında çayır tozları ve kavak tozları da sebep olabiliyor. Bunları illaki gözümüzle görmemiz de gerekmiyor. Çünkü gözle görülmeyen tozlar havada ciddi oranda bulunmaktadır şeklinde konuştu.
578
Demans riskini azaltan araştırma: İnsan beyni kademeli olarak büyüyor
Yeni araştırmalara göre insan beyninin boyutu zaman içinde kademeli olarak artıyor ve bu durum, genç nesillerde demans riskini azaltabilir.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/demans-riskini-azaltan-arastirma-insan-beyni-kademeli-olarak-2940826
Yaşları 55 ile 65 arasında değişen üç binden fazla Amerikalının beyinlerini görüntüleyen araştırmada, 1970'lerde doğanların 1930'larda doğanlara göre yüzde 6. 6 daha fazla genel beyin hacmine sahip olduğu ortaya çıktı. X Kuşağı üyeleri (1965 ve 1980 seneleri arasında doğan insanlar) ayrıca Sessiz Kuşak (1928'den 1945'e kadar doğan insanlar) üyelerine kıyasla neredeyse yüzde 8 daha fazla beyaz madde hacmine ve neredeyse yüzde 15 daha fazla gri madde yüzey alanına sahip. Beynin, hafıza ve öğrenmede önemli bir rol oynayan, hipokampus adı verilen belirli bir kısmı, incelenen ardışık nesiller boyunca hacim olarak yüzde 5. 7 oranında genişledi. Bu, boy, yaş ve cinsiyet gibi diğer katkıda bulunan faktörler dikkate alındıktan sonra bile doğruydu. Araştırmayı yöneten California Davis Üniversitesi'nden nörolog Charles DeCarli, Birinin doğduğu on yıl, beyin büyüklüğünü ve potansiyel olarak uzun vadeli beyin sağlığını etkiliyor gibi görünüyor diye açıklıyor . Genetik, beyin boyutunun belirlenmesinde önemli bir rol oynuyor, ancak bulgularımız sağlık, sosyal, kültürel ve eğitimsel faktörler gibi dış etkilerin de rol oynayabileceğini gösteriyor. UMUT VERİCİ GELİŞMELER Bugün demans dünya çapında on milyonlarca insanı etkiliyor ve dünyanın yaşlanan nüfusu arttıkça, hastalığa ilişkin teşhisler önümüzdeki otuz yılda üç katına çıkacak. Ancak dikkate alınması gereken umut verici bir şey var: Son otuz yılda ABD ve Avrupa'da demans vakaları her on yılda yaklaşık yüzde 13 oranında düştü . Genç nesillerde demansın mutlak riski, muhtemelen daha sağlıklı yaşam tarzları ve yetiştirilme tarzları nedeniyle azalıyor gibi görünüyor. Demans, diğer birçok bilişsel sürecin yanı sıra hafıza, öğrenme ve muhakemede rol oynayan, korteks adı verilen beynin gri maddesinin incelmesiyle kendini gösteriyor. İlgili Haberler Kadir İnanır uyandı mı, sağlık durumu ne oldu? İstediğini yiyeceksin ama kilo almayacaksın! Diyet yapmak tarihe karışabilir
3,392
7 Mart 2021 koronavirüs tablosu: 11 bin 187 yeni vaka, 65 can kaybı
Sağlık Bakanlığı 7 Mart 2021 koronavirüs verilerini açıkladı. Türkiye'de son 24 saatte 11 bin 187 yeni koronavirüs vakası tespit edildi, 65 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/7-mart-2021-koronavirus-tablosu-11-bin-187-yeni-vaka-65-can-kaybi-2772157
Türkiye'de son 24 saatte 129 bin 299 Kovid-19 testi yapıldı, 11 bin 187 kişinin testi pozitif çıktı, 65 kişi hayatını kaybetti. Ağır hasta sayısı 1261 oldu, 7 bin 785 kişinin Kovid-19 tedavisinin/karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 2 milyon 623 bin 924'e yükseldi.
4,966
Dünya genelinde yeni tip koronavirüs vaka sayısı 500 bini aştı
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayısı, dünya genelinde 500 bini geçti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunya-genelinde-yeni-tip-koronavirus-vaka-sayisi-500-bini-asti-2701070
Kovid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki yeni vakalara ilişkin verilerin derlendiği Worldometer internet sitesindeki bilgiye göre, dünya genelinde toplam vaka sayısı 500 bin 542'ye ulaştı. En fazla vaka görülen ülke, 81 bin 285 vakayla salgının ortaya çıktığı Çin olurken; onu 74 bin 422 vakayla ABD, 74 bin 386 vakayla İtalya izledi. 56 bin 197 vakanın görüldüğü İspanya, 41 bin 519 vakanın görüldüğü Almanya, 29 bin 406 vakanın görüldüğü İran, 25 bin 233 vakanın görüldüğü Fransa ve 11 bin 712 vakanın görüldüğü İsviçre, vaka sayıları 10 bini aşan ülkeler oldu. Çin'in Vuhan kentinde Aralık 2019'da ortaya çıkan yeni tip koronavirüs salgını, 200'e yakın ülke ve bölgeye yayılarak pandemiye dönüştü. Salgın nedeniyle dünya genelinde 22 bin 334 kişi hayatını kaybetti.
1,874
Omicron varyantı nedir? Omicron varyantının belirtileri, semptomları nelerdir, Türkiye'de görüldü mü?
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve acil uyarı verdiren koronavirüs etkilerini hala devam ettirirken mutasyona uğramasıyla birlikte yeni varyantlarla karşımıza çıkmaya devam ediyor. Koronavirüsün mutasyona uğramasıyla meydana gelen son varyantlardan biri olan ‘Omicron’ ciddi septomlara neden oluyor. Şu ana kadar karşılaşılan varyantlar içerisinde en tehlikelisi olduğu bildirilen Omicron varyantının yeni belirtileri açıklandı. Peki korkutan Omicron varyantı nedir? Omicron varyantının belirtileri, semptomları nelerdir? İşte Omicron varyantının yeni oluşan semptomları da dahil tüm belirtileri…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/omicron-varyantinin-belirtileri-semptomlari-nelerdir-2806889
Omicron varyantı, tüm dünyada tüm hızla yayılmaya devam ederken yeni belirtilerinin ortaya çıktığı belirlendi. İlk olarak Afrika ülkelerinde ortaya çıkan omicron varyantı hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmaya devam ediyor. Türkiye de dahil olmak üzere en az 100 ülkede tespit edilen koronavirüsün mutasyona uğramasıyla ortaya çıkan Omicron varyantının vakaları küresel olarak artış göstermeye devam ediyor. Şimdiye kadar çıkan virüslerin en tehlikelisi olduğu söylenen Omicron varyantı nedir? Omicron varyantının belirtileri, semptomları nelerdir? Omicron varyantının ölümcül tehlikesi var mıdır? Omicron varyantı hangi illerde görüldü? İşte detaylar… OMİCRON VARYANTI NEDİR? İlk olarak Güney Afrika’da yayılmaya başlayan Omicron varyantı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yapılan yazılı açıklamada, B.1.1.529 olarak isimlendirildi. Nu olarak da bilinen yeni mutasyonunun adı, 'Omicron' olarak belirlendi. Bu mutasyonun diğer varyantlara göre daha bulaşıcı olduğunu belirtilen DSÖ, açıklamasında 'Bu mutasyon, bazıları endişe verici olan çok sayıda mutasyona sahiptir. Ön bulgular yeni mutasyonun daha yüksek bulaşma riski taşıdığı yönünde' ifadelerine yer verdi. Bilim adamları yeni oluşan Omicron virüsünün koronavirüs aşılarına karşı daha dirençli olabileceğini bildirirken, bu varyant içerisinde tam 32 farklı mutasyon tespit edildiğini açıkladı. Omicron varyantının şu ana kadar karşılaşılan en tehlikeli varyant olduğunu belirten bilim adamları erken teşhisi nedeniyle önlem alındığını ve engellenebileceğini bildirdi. Üç farklı ülkede bulunduğunu açıklayan London College Üniversitesi’nde görevli bilim insanı Profesör François Balloux, “Bu varyant muhtemelen teşhis konulmayan bir AIDS hastasına bulaştıktan sonra mutasyona uğradı” dedi. OMİCRON VARYANTININ BELİRTİLERİ NELERDİR? Omicron varyantı, korkutan yayılma hızı ve bulaşıcılık hızının yanı sıra semptomlarının çok ağır olmasıyla birlikte, İngiltere’deki bilim insanları, semptomların soğuk algınlığı semptomları ile eşleştiğini söyledi. İngiltere'de yapılan bir araştırma sonucunda, Omicron'un; öksürük, boğaz ağrısı ve ateş gibi bilinen semptomlarının yanı sıra bir yenisi daha eklendi. Uzmanlar, halk sağlığı yetkililerinden Omicron varyantı semptomlarının güncellenmesini istedi. İşte Omicron varyantının güncel tüm semptomları İngiltere’de yapılan yeni bir çalışmaya göre, korona virüsün mutasyona uğramasıyla meydana geldiği Omicron varyantının soğuk algınlığı semptomlarına sahip olduğunu ve parainfluenza virüsüne benzediğini gösterdi. Bu bilgiler ışığında, şimdiye kadar Omicron’un, corona virüsün önceki versiyonlarına kıyasla az şiddetli semptomlara neden olduğu söyleniyor. Ancak çalışmalar neticesinde, Omicron varyantının neden olduğu yeni bir Covid-19 semptomu ortaya çıkardı: Şiddetli gece terlemeleri! OMİCRON VARYANTININ EN YAYGIN SEMPTOMLARI NELERDİR? Yeni çıkan gece terleme belirtilerinin yanı sıra bildirilen en yaygın semptomlar arasında; burun akıntısı, baş ağrısı, yorgunluk, hapşırma ve boğaz ağrısı da bildirildi. IncellDx adlı bilim şirketinin yaptığı çalışma kapsamında, semptom bildirim uygulaması ZOE kullanılarak, Londra'daki teyit edilmiş Omicron vakaları analiz edildi. Ayrıca, kullanıcıların sadece yarısı klasik üç semptom (ateş, öksürük veya koku veya tat kaybı) bildirdi. Bilimsel danışmanlardan oluşan bir komite de bu analiz desteklendi ve koku veya tat kaybının daha az bildirildiğini söylendi. Araştırmaya öncülük eden Dr Bruce Patterson, önceki varyantlara kıyasla Omicron’da çok fazla tat ve koku kaybı görülmediğini belirterek, diğer corona virüs varyantlarında olduğu gibi, Omicron'dan etkilenen hastalarda da yorgunluğun mevcut olduğunu ekledi. Öte yandan, Dr. Patterson, Omicron'un parainfluenza adı verilen bir soğuk algınlığı virüsüne benzediğini söyledi. İngiltere'da yapılan yeni bir çalışma, corona virüsün Omicron varyantının soğuk algınlığı semptomlarına sahip olduğunu ve parainfluenza virüsüne benzediğini gösterdi. Bununla birlikte, şimdiye kadar Omicron'un, corona virüsün önceki versiyonlarına kıyasla az şiddetli semptomlara neden olduğu düşünüldü. Ancak, çalışma, Omicron varyantının neden olduğu yeni bir Covid-19 semptomu ortaya çıkardı: şiddetli gece terlemeleri. Omicron varyantı, dünya genelinde hızla yayılmaya devam ederken, İngiltere'deki bilim insanları, semptomların soğuk algınlığı semptomları ile eşleştiğini açıkladı. Ayrıca İngiliz hükümetini Covid-19 hastalığına ilişkin halk sağlığı politikası kapsamında daha fazla sayıda semptom eklemeye çağırdılar. Diğer taraftan, bildirilen en yaygın semptomlar arasında gece terlemelerinin yanı sıra burun akıntısı, baş ağrısı, yorgunluk, hapşırma ve boğaz ağrısı da bildirildi. Güney Afrika Doktorlar Birliği başkanı Dr. Angelique Coetzee yaptığı açıklamada Omicron varyantının diğer varyantlardan farklı olduğunu, semptomların olağandışı fakat hafif geçtiğini söyledi. Omicron varyantına yakalanan hastaların aşırı yorgunluk ve halsizlikleri olduğunu ifade eden Coetzee hastalarının hiçbiri koku ve tat alma hissini kaybetmedi ifadesinde bulundu. Coetzee, “Omicron varyantı hastalarında bir ya da iki gün kas ağrısı ve yorgunluk gibi semptomlar oluyor. Hafif bir öksürük olabiliyor.’’ dedi. Uzmanlar bu varyantın oldukça tehlikeli olduğunu ifade ederken öte yandan bu konuda halen aşı olmamış vatandaşları mutlaka aşılarını olmaları konusunda uyarıyor. İlk tespit edilen Omricon (NU) varyantı belirtileri şu şekilde: Öksürük Kalp çarpıntısı Yüksek ateş Kas ağrıları Aşırı yorgunluk ve halsizlik 100'DEN FAZLA ÜLKEDE TESPİT EDİLDİ Omicron, ilk olarak 24 Kasım'da Güney Afrika'da tespit edildi. Güney Afrika'da görülmesinin ardından hızla yayılmaya devam eden omricon varyantı aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 100'den fazla ülkede görüldü. Bunların yanı sıra yeni varyantın aşılara ve ilaçlara daha dirençli hale gelmesine neden olan başak proteininde 37 mutasyona sahip. DSÖ'DEN OMRİCON VARYANTI AÇIKLAMASI Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yapılan açıklamaya göre Omricon varyantını yakından izlendiği belirtildi. Açıklamada, şimdiye kadar 100'ün altında dizi rapor edildiği vurgulanırken, Erken analiz, bu varyantın daha fazla çalışma gerektirdiğini ve çok sayıda mutasyona sahip olduğunu göstermektedir denildi. OMRİCON VARYANTI İÇİN ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR DSÖ'nün, Omicron varyantının ne gibi bir etkisi olduğunu anlamanın birkaç hafta süreceğini belirttiği açıklamada, Araştırmacılar, mutasyonlar ve bu varyantın ne kadar bulaşıcı veya öldürücü olduğu konusunda, potansiyel olarak ne anlama geldikleri, teşhis, tedavi ve aşıları nasıl etkileyecekleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için çalışıyorlar. Varyantın bir ilgi varyantı veya endişe varyantı olarak sınıflandırılıp sınıflandırılmayacağı konusunda sizi bilgilendireceğiz ve ilgili bilgileri paylaşacağız. Ayrıca hükümetler için alabilecekleri önlemler konusunda daha fazla rehberlik paylaşacağız ifadelerine yer verildi. PROF. DR. UNUTMAZ: DELTA'DAN BERİ İLK DEFA BENİ ENDİŞELENDİRDİ Omicron varyantına ilişkin sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yapan ABD Jackson Laboratuvarı İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, Güney Afrika’da çıkan bu B.1.1.529 kod adlı varyant, deltadan beri ilk defa beni endişelendirdi. Şu ana kadarki varyantların virüs için en ideal mutasyonlarını toplamış gibi. Güney Afrika’da hızla deltanın yerini alıyor, bu ülkeden seyahat derhal durdurulmalı, PCR'la da tespiti mümkün dedi. KORKUTAN OMRİCON VARYANTI 32 DEFA MUTASYONA UĞRADI Omricon varyantının, çoğu aşının bağışıklık sistemini Covid'e karşı hazırlamak için kullandığı virüsün parçası olan spike proteininde 32 mutasyona sahip olduğu vurgulandı. İlk kez Botsvana'da görülen varyantla ilgili açıklama yapan Imperial College London'dan Virolog Dr. Tom Peacock, B.1.1.529 varyantının yüksek miktarda mutasyona uğradığını vurguladı ve bu mutasyonların endişelere yol açabileceğini kaydetti. Yeni varyant nedeniyle endişeli olduklarını belirten Güney Afrika'daki virologlar, B.1.1.529 varyantının tespit edildiği Pretoria ve Johannesburg'u içeren Gauteng bölgesindeki vakalarda artış yaşandığını dile getirdi. Cambridge Üniversitesi'nde klinik mikrobiyoloji profesörü olan Ravi Gupta, laboratuvar çalışmasına göre, omricon varyantındaki mutasyonların enfektiviteyi artırdığını ve antikor tanımayı azalttığını söyleyen Gupta, Mevcut mutasyonlara dayanarak kesinlikle önemli bir endişe gibi görünüyor; ancak, virüsün bilinmeyen önemli bir özelliği bulaşıcılığıdır dedi. SAĞLIK BAKANLIĞI: OMİCRON'UN HASTA ETME GÜCÜNDE OLUMSUZ BİR RAPOR YOK Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, omricon varyantının Türkiye’de görülmesinin üzerine bilim kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada Bilim Kurulumuz Omicron varyantının ülkemizdeki olası etkilerini değerlendirmiştir. Yeni varyant, virüsün daha kolay bulaşır hale gelmesine sebep olmuştur. Kolay bulaşmasının yanında hasta etme gücünde belirlenmiş olumsuz bir durum rapor edilmemiştir. Bu açıdan omicron varyantı için tedirgin edici bir durum söz konusu değildir. dedi. OMİCRON HANGİ İLLERDE VAR? Omicron varyantının Türkiye’de de görüldüğünü bildiren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Omicron varyantı ile ilgili açıklamada bulundu. Buna göre; 1 Aralık'tan itibaren gen sekanslaması yapılarak sisteme girilen örnek sayısının 3 bin 344 olduğu aktarılan açıklamada, Bunların 3 bin 73'ü Delta, 42'si Omicron varyantıdır. Omicron varyantının görüldüğü iller; İstanbul (30), İzmir (6), Şırnak (1), Diyarbakır (1), Kütahya (2), Isparta'dır (2). Varyantlar konusundaki gerçek ve güncel verilere GISAID sisteminden 'https://www.gisaid.org' adresinden ulaşılabilmektedir ifadelerine yer verildi. İlgili Haberler Omicron varyantı nedir, belirtileri nelerdir? Omicron varyantı aşılara karşı dirençli mi? Son dakika: Sağlık Bakanlığı'ndan 'Omicron' açıklaması! İşte varyantın görüldüğü iller Pfizer'den hatırlatma dozu açıklaması: 4. doz aşıya gerek var mı? 4. Doz Omicron aşısı yaptırılmalı mı?
4,914
Evde antrenman yaparken dikkat edilmesi gereken noktalar
Koronavirüs salgınından korunmak için evde kalıp sosyal hayatın bir süreliğine ara vermek önlemler arasında alıyor. Bu süreçte spor yapmak büyük önem arz ediyor. Semih Sertan, evde antrenman yaparken dikkat edilmesi gereken noktalara değindi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/evde-antrenman-yaparken-dikkat-edilmesi-gereken-noktalar-2703603
Dünyayı saran COVID-19 salgınından korunmak adına bireysel alınabilecek önlemler listesinin en üst sırasında, evde kalıp sosyal hayata bir süreliğine ara vermek yer alıyor. Bu süreç içinde bedeni ve zihni sağlıklı tutmanın anahtarından bir tanesi de düzenli spor yapmak. Boyner'in Aktif Spor, Jeans ve Genç Giyim Grubu Direktörü Semih Sertan, her ne kadar dışarı çıkılamıyorsa da doğru ekipman ve yöntemle evde düzenli bir şekilde yapılacak olan sporun ne kadar faydalı olacağını hakkında açıklamalarda bulundu. Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın öncelikli yolu doğru beslenme Egzersiz düzeni ne olursa olsun, doğru beslenmenin önemine değinen Semih Sertan, Öğün düzenimizi ve tüketeceğimiz besinleri doğru seçerken, vücudumuza gerektiği oranda sıvı almayı unutmamalıyız. Zaten bu konuya, yalnızca spor yapanların değil, bağışıklık sistemini güçlü tutmak adına herkesin dikkat etmesi gerekiyor'' dedi. Yoğun ve yıpratıcı değil, hafif ve sık aralıklarla egzersiz yapalım Evde spor yaparken yoğun bir programdan kaçınılması gerektiğini belirten Sertan, sözlerine şöyle devam etti: ''Bu dönemde evde hareketsiz kalma oranımız büyük oranda artacağından herkesin kendi yaş ve kilosuna uygun spor programları belirlemesi önem taşıyor. Gün içinde birkaç kere uygulanan yıpratıcı ve yorucu egzersizler yerine, gün içinde 3-4 kere 10-15 dakikalık basit ama etkili egzersiz hareketlerini uygulamak daha doğru olacaktır. Bu programı hazırlarken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise yemek saatlerinin hemen önüne veya sonrasına bir egzersiz planı koymadan, araya mutlaka en az 1'er saatlik boşluk eklenmesidir''. Metabolizmayı hızlandırmanın yolları Evde yapılan sporun terleme ya da hızlı kalori yakma amaçlı olmadığını belirten Sertan, Esneme-germe; kol, bacak, bel ve boyun bölgeleri odaklı yapılacak ısınma hareketleri bile, saat başı yapıldığında vücudun bazal metabolizmasını hızlandırır ve yoğun egzersizlerle aynı görevi görür. Özellikle evde bilgisayar başında çalışanlar, saat başı alarm kurarak kendilerine egzersiz yapmaları gerektiğini hatırlatabilirler'' ifadelerini kullandı. Sertan, gün içinde belirli aralıklarla yapılmasını önerdiği ortalama 10-15 dakikalık egzersiz planı ise şu şekilde açıkladı: ''Isınma: Olduğu yerde önce küçük, sonra yüksek adımlarla koşu. Kol ve bacak gererek esneme. Bacak kasları için 10x3 tekrar squat (Kolları öne uzatarak çömelip kalkma). Göğüs kasları için 15x3 tekrar şınav. Karın kasları için 15 3 tekrar mekik''. Doğru kıyafet ve ekipmanı seçmek çok önemli Evde yapılan spordan verim alabilmenin püf noktası ise doğru kıyafeti seçebilmek olduğunu hatırlatan Sertan, ''Hem sağlığı korumak hem motivasyon hem de dayanıklılığı artırmak adına, spor malzemelerini seçerken dikkat edilmesi gereken pek çok detay bulunuyor. Bu detaylardan ilki, sportif aktivite sırasında terleme ihtimaline karşın çabuk kuruyan ve nefes aldıran kumaşları tercih etmek. Bu özellikler sayesinde hem spor yaparken vücut ısısının dengelenir hem de kıyafetler daha az ıslandığından spor performansında artış görülür'' şeklinde konuştu. Kıyafetler ne çok bol ne de çok dar olmalı Antrenmanda aşırı bol kıyafetlerin tercih edilmemesi gerektiğini vurgulayan Sertan,''Bol kıyafetler rahat hareket etmeye engel olarak spor yaparken, ayaklara ya da başka yerlere takılma riski taşıyacağından performansı negatif etkileyebilir. Bununla birlikte çok dar kıyafetler de tercih edilmemelidir. Bu sebeple spor kıyafetlerini seçerken içinde rahatlıkla hareket edilebilecek esneklikte olmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca vücudu doğru şekilde saran, nefes alan ve teri emen iç çamaşırları da en az kıyafetler kadar önem taşıyor'' açıklamasında bulundu.
2,941
DSÖ Avrupa Direktörü’nden Türkiye’ye tebrik
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Dr. Hans Kluge ile video konferans görüşmesi gerçekleşti. Kluge, “COVID-19 aşılamasını hızlı bir şekilde gerçekleştirmenizden dolayı sizi tebrik etmek isterim” açıklamasında bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dso-avrupa-direktoru-asilamadaki-hizdan-dolayi-turkiyeye-tebrik-etti-2785377
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Dr. Hans Kluge ile video konferans yöntemiyle bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede DSÖ Avrupa Direktörü Dr. Hans Kluge, Türkiye'yi alınan kararlı önlemlerden, vakaların düşürülmesinden, uluslararası anlamda gösterilen iş birliği ve dayanışma için ve aşılamanın hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi nedeniyle tebrik etti. GÖSTERİLEN ÇABALARDAN DOLAYI TEBRİK Görüşmede, COVID-19 pandemisine ilişkin küresel ve bölgesel gelişmeler, ülkemizde yürütülen çalışmalar, Türkiye’deki aşı çalışmaları ve aşılama programı ile salgın sonrası dönemin şekillendirilmesi gibi birçok konu ele alındı. Sözlerine “Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nın gösterdiği liderlikten ve alınan kararlı önlemlerden, COVID-19 vakalarının düşürülmesine kadar bütün çabalardan dolayı sizi tebrik etmek isterim” diyerek başlayan DSÖ Avrupa Direktörü Kluge, uluslararası anlamda gösterilen iş birliği ve dayanışma için Türkiye’ye teşekkür etti. Türkiye’nin 100’den fazla ülkeye ve onlarca uluslararası örgüte destek verdiğini vurgulayan Kluge, “COVID-19 aşılamasını hızlı bir şekilde gerçekleştirmenizden dolayı sizi tebrik etmek isterim” dedi ve bu çabanın küresel anlamda hızlandırılması gerektiğinin altını çizdi. AŞIMIZI GELİŞTİRME ÇABAMIZ BÜTÜN HIZIYLA DEVAM EDİYOR Bakan Koca konuşmasında salgını yenmenin yolunun sıkı ve çok hızlı bir aşı çalışması olduğunu vurguladı ve “Türkiye olarak aşı temin politikamız ve aşılama faaliyetlerimizi sıkı bir şekilde ulusal önceliklendirme planımız doğrultusunda yürütüyoruz. Kendi aşımızı geliştirme çalışmalarımız bütün hızıyla devam ediyor. Aşılama konusunda oldukça iyi bir konumda olduğumuzu belirtmek isterim. Sonbahara kadar yürüteceğimiz etkili kampanyalarla oldukça önemli bir yol kat edeceğimizi düşünüyorum. Bugün için de günlük 1 milyon doz aşıyı geçeceğimizi tahmin ediyorum” dedi. Türkiye’nin mevcut durumda DSÖ’nün COVID-19 Aşı Takip Listesi’nde klinik safhada 4, ön-klinik safhada ise 16 aşısı bulunduğunu hatırlatan Koca, “Bu aşıların geliştirilmesi ile birlikte halkımızın ve küresel insanlığın faydasına sunulması noktasında Türkiye olarak üzerimize düşeni yapacağımızdan ise hiç şüpheniz olmasın” dedi. İlgili Haberler Fahrettin Koca: 1 milyon doz aşı hedefine ulaştık TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIĞI GÖRMEYE BAŞLADIK Bakan Koca sözlerini şöyle sürdürdü: “İçinde bulunduğumuz şu günlerde pandeminin akut döneminin bitmeye yakın olduğunu ve tünelin ucundaki ışığı görmeye başladığımızı düşünüyorum. Bu pandemi toplumlarımızı birçok açıdan etkiledi ve ciddi sarsıntılara neden oldu. Ekonomi ve turizm gibi birçok sektör de pandemi nedeniyle ağır darbeler aldı. Tüm ülkeler bu sorunların içerisinden çıkmak için büyük bir gayret gösteriyorlar. Ancak, bu durum ciddi bir sorunu ve tehdidi de beraberinde getiriyor. Ekonomik kaygılar ve beklentiler doğrultusunda insan sağlığını korumaya yönelik gibi görünen önlemlerin bir araç olarak kullanıldığı, siyaset malzemesi yapıldığı, halk sağlığı açısından çok tehlikeli bir dönemden geçiyoruz. Bu durum DSÖ başta olmak üzere biz sağlıkçıların hepsine çok önemli sorumluluklar yüklüyor. Yaptığınız seyahatler ve görüşmeler sırasında bu kaygıyı paylaşacağınızdan hiç şüphe duymuyorum.”
2,846
İki doz aşı uygulanan kişi sayısı 15 milyonu aştı
Sağlık Bakanlığınca Kovid-19'la mücadele kapsamında ülke genelinde iki doz aşı uygulanan kişi sayısı 15 milyonu aştı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/iki-doz-asi-uygulanan-kisi-sayisi-15-milyonu-asti-2786575
Türkiye, yoğun şekilde aşılama programına devam ediyor. Ülke genelinde iki doz aşı uygulanan kişi sayısı 15 milyonu aştı. YOĞUN ALANLARDA YERİNDE AŞI BAŞLADI Kovid-19 Aşısı Ulusal Uygulama Stratejisi kapsamında en son 18 yaşını dolduran herkes için aşı randevuları açılırken, AVM'ler, havalimanları, tren ve otobüs garları gibi toplumun yoğun bulunduğu alanlarda da yerinde aşı hizmeti sunuluyor. Vatandaşlar, Sinovac ve BioNTech aşılarından istediğini tercih edebiliyor. 15 MİLYON KİŞİYE İKİNCİ DOZ UYGULANDI Sağlık Bakanlığının covid19asi.saglik.gov.tr adresinde yer alan anlık verilerine göre, 29 Haziran saat 14.23 itibarıyla birinci doz aşı uygulanan kişi sayısı 33 milyon 865 bin 886, ikinci doz uygulanan kişi sayısı ise 15 milyon 127 oldu. Böylece toplam doz miktarı, 48 milyon 866 bin 13 olarak kayıtlara geçti. İSTANBUL'DA 9 MİLYON DOZA YAKLAŞILDI İstanbul'da uygulanan birinci doz aşı sayısı 6 milyon 519 bin 139, ikinci doz aşı sayısı 2 milyon 454 bin 53, toplam 8 milyon 973 bin 192; Ankara'da birinci doz aşı sayısı 2 milyon 783 bin 829, ikinci doz aşı sayısı 1 milyon 256 bin 242, toplam 4 milyon 40 bin 71; İzmir'de ise birinci doz aşı sayısı 2 milyon 249 bin 867, ikinci doz aşı sayısı 1 milyon 18 bin 433, toplam 3 milyon 268 bin 300 doz oldu. İlgili Haberler Koronavirüs hayatımıza nasıl girdi? Wuhan'daki bilim insanı ilk kez konuştu
1,389
Ünlü Profesörden korkutan açıklama: 2 varyant Türkiye'de vakaları patlattı
Dünyada ve Türkiye’de Koronavirüs vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Öte yandan maymun çiçeği virüsü de tüm dünyayı tehdit ediyor. Son olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, vaka sayısının günlük 40 kat, hastane yükünün ise 3 kat artığını duyurdu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Tuncer, TGRT Haber’de kritik yorumlarda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik-videolari/unlu-profesorden-korkutan-aciklama-2-varyant-turkiyede-vakalari-patlatti
4,848
Türkiye'de koronavirüsten bugün 126 kişi hayatını kaybetti
Sağlık Bakanı Koca: 'Bugünkü vaka sayımız 4353, toplam hayatını kaybeden hasta sayımız ise 1769 oldu'
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronavirusten-bugun-126-kisi-hayatini-kaybetti-2705891
Sağlık Bakanlığı: Koronavirüs nedeniyle bugün 126 kişi hayatını kaybetti Sağlık Bakanlığı, koronavirüs nedeniyle bugün 126 kişinin hayatını kaybettiğini, toplam yaşamını yitiren kişi sayısının 1769 olduğunu bildirdi.
5,283
Asitli içecekler obeziteye yatkınlığı arttırıyor
Bariatrik Cerrahi Diyetisyeni Cansu Arslan, asitli içeceklerin özellikle çağımızın en önemli sorunu olan obeziteye yatkınlığını artırdığını söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asitli-icecekler-obeziteye-yatkinligi-arttiriyor-2680306
Sivas Medicana Hastanesi Bariatrik Cerrahi Diyetisyeni Cansu Arslan, dünyada asitli içeceklerin tüketiminin arttığını üzülerek gördüklerini belirterek şunları ifade etti, “Çeşitli asitler ile zenginleştirilmiş karbonatlı içecekler olarak adlandırdığımız gazlı içeceklerin tüketim oranına baktığımızda yıllık ortalama kişi başı 170 kutuya kadar tükettiğimizi görürken bu oran Amerika'da 750 kutuya kadar çıkmaktadır. Yapılan son çalışmalara baktığımızda pek çok hastalığa sebep olabilecek asitli içecek tüketiminin artık dünyayı tehdit eden bir boyuta ulaştığını görüyoruz. İçerisinde yüksek fruktozlu mısır şurubu içeren bu asitli içecekler özellikle çağımızın en önemli sorunu olan obeziteye yatkınlığı artırıyor” dedi. “Ağız içi bakteri sayısında artışa sebebiyet veriyor” Arslan, asitli içeceklerin ağız içi bakteri sayısında artışa sebebiyet verdiğini söyleyerek, “Kafein miktarı kalp ritminde bozukluklara sebep olurken kısa süreli bağımlılıklar da yapıyor. Bu içecekler fosforik asitten çok zengin olduğu için kalsiyum emilimini bozup diş çürükleri, kemik sertliği kaybı dediğimiz osteoporoza sebebiyet verebiliyor. Pankreastan salgılanan insülin hormonunun da salınımını arttırdığı için özellikle bel çevresi yağlanmasında artış görebiliyoruz. Ağız içi bakteri sayısında artışa sebebiyet veriyor ve dilde duyu kaybına sebep olarak yenilen yiyeceklerden aldığımız tadı da olumsuz etkiliyor” diye konuştu. “Asitli içeceklerin sürekli tüketimi astıma sebebiyet verebiliyor” Arslan, asitli içeceklerin sürekli tüketimi astıma sebebiyet verdiğine değinerek, “Şekersiz adı altında aslında masumane gibi gösterilen ürünlere baktığımızda da bağırsaktaki kötü bakteri sayısını arttırdığı için iç dengenin bozulduğunu görüyoruz. Sodyum benzoat bulunanlarının ise sürekli tüketimi astıma sebebiyet verebiliyor. Bu konular üzerinde detaylı, yeni çalışmalar devam ederken suyun vazgeçilmez sıvımız olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. Gün içerisinde ayran, şalgam suyu, taze sıkılmış meyve suları, sade maden suları ilk tercihimiz olmalıdır. Unutulmamalıdır ki sağlığımız riske atılmayacak kadar kıymetli.” şeklinde konuştu.
1,028
Yaşlanma karşıtlığında yeni keşif! Akçaağaç yaprağı botoksla gençleşmenin önüne geçiyor!
Yaşlanma karşıtı olarak belki yüzlerce krem ismi duymuşsunuzdur. Diğer bir gençleşme yöntemi olarak botoks herkesin vazgeçilmezidir. Peki, Akçaağaç yaprağı özünün gençleşmede bu yöntemlerden daha etkili olduğunu duydunuz mu? Yıllar geçtikçe yaşlanma belirtileri belirginleşir. Yüzde kırışıklıklar, sarkan cilt ve yüzde koyu lekelerle mücadele etmek de zaman geçtikçe zorlaşır. İşte akçaağaç yaprağı tam da burada devreye giriyor. Akçaağaç yaprağı özünün cilt bakım endüstrisinde ‘süperstar’ olması bekleniyor. Çünkü akçaağaç yaprağındaki özün, kırışıklıkları ve diğer yaşlanma belirtilerini azaltmadaki etkinliği kanıtlandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/yaslanma-karsitliginda-yeni-kesif-akcaagac-yapragi-botoksla-genclesmenin-onune-geciyor-29388
6,151
Siyah kimyon tohumunun bilinmeyen faydaları
Siyah kimyon tohumunun bilinmeyen faydaları
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/siyah-kimyon-tohumunun-bilinmeyen-faydalari-10452
7,300
Damar okuma sistemi yeniden yürürlükte
Danıştay'ın Kasım 2014'te kullanımı durdurduğu 'biyometrik kimlik doğrulama sistemi' AYM kararıyla bugün itibariyle yeniden yürürlükte.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/damar-okuma-sistemi-yeniden-yururlukte-68583
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası'nın açtığı davada Danıştay 15. Dairesi'nin 11.09.2014 tarihli kararı ile özel hastanede biyometrik kimlik doğrulaması ile ilgili işlem ve bu işlemin dayanağı olan SUT Tebliğinin ilgili kısımlarının yürütmesi durdurulmuştu. SGK KALDIRILDIĞINI AÇIKLAMIŞTI Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 08/11/2014 tarihli Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi konulu duyuru ile Danıştay 15. Daire Başkanlığınca alınan yürütmeyi durdurma kararlarına istinaden 08/11/2014 tarihi itibariyle biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılmaksızın MEDULA sisteminden provizyon alınabileceği ve biyometrik kimlik doğrulama sistemine ilişkin yapılacak düzenlemelerin Kurum portalından duyurulacağı hususunda bilgi verilmişti. ANAYASA MAHKEMESİ İTİRAZIN REDDİNE KARARI VERDİ Anayasa Mahkemesi'nin 03/04/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kararında 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 67. maddesinin üçüncü fıkrasına, 01.03.2012 tarihli ve 6283 sayılı Kanunun 1. Maddesiyle eklenen biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya ibaresinin, Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın reddine kararı verildi. Anayasa Mahkemesi kararı gereğince Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu tarafından yürütmeyi durdurma kararları kaldırıldı. MEDULA, BUGÜNDEN İTİBAREN AVUÇ İÇİ OLMADAN PROVİZYON VERMEYECEK Saglikaktuel.com internet sitesinin haberine göre, SGK 30 Nisanda yayımladığı, Halen hem biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılmaksızın hem de kişinin açık rızasının alınması şartıyla biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılarak MEDULA sisteminden provizyon alınabilmektedir. Ancak 15.05.2015 tarihi itibariyle ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda sağlık yardımları Kurumumuzca karşılanan kişilerin özel sağlık hizmeti sunucularına başvurularında istisnai durumlar haricinde biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılmaksızın MEDULA sisteminde provizyon verilmeyecektir. Bu kapsamda sağlık yardımları Kurumumuzca karşılanan kişilerin özel sağlık hizmeti sunucularına başvurularında mağduriyet yaşamamalarını teminen özel sağlık hizmeti sunucularının 15.05.2015 tarihinde kadar gerekli tüm önlemleri almaları ve hazırlıklarını tamamlamaları gerekmektedir duyurusu ile bugün itibariyle biyometrik kimlik doğrulama sistemi kullanılmaksızın MEDULA sisteminden provizyon verilmeyeceğini açıkladı. BİYOMETRİK KİMLİK DOĞRULAMA ŞU DURUMLARDA YAPILMAYACAK: - 12 yaş ve altı çocuklara, 75 yaş ve üstü kişilere, - Her iki üst ekstremitesi olmayan kişilere (elleri olmayan), - Her iki el avuç içi veya her iki el orta, işaret, yüzük, baş, küçük parmak damar izi bütünlüğü bozulmuş olanlara, - Acil hastalara (yeşil alan muayenesi hariç), - Serepral palsi, üst ekstremite felci ve benzeri tıbbi nedenlerden dolayı biyometrik verisi alınamayan kişilere, spastik veya otistik engelli olan kişilere, - Organ, doku ve kök hücre nakli tedavilerinde alıcının üzerinden donör takibinin alındığı durumlarda, Yukarıda belirtilen genel sağlık sigortalıları, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport ya da evlilik cüzdanlarıyla sağlık hizmeti sunucularına müracaat etmeleri halinde sağlık hizmeti alabilecekler.(Haber7)
1,077
Uzmandan şoke eden araştırma: Bağırsak gazı koklamak kanser, felç, kalp krizi, diyabet ve bunamayı önlüyor!
Tüm kültürlerde ayıp kabul edilen toplum içinde gaz çıkarmayı doğal bir fizyolojik durum olarak kabul eden Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, bağırsak gazı çıkarmanın sağlığa faydalı olduğunu ve insan gazı içinde bulunan enerji santrallerinin DNA'larının korunmasında çok önemli bir etki gösterdiğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sasirtan-arastirma-bagirsak-gazi-koklamak-tum-hastaliklara-iyi-geliyor-2851129
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, sosyal medya hesabından yayınladığı videosunda bağırsak gazı çıkarmanın sağlığa çok faydalı olduğunu bildirdi. Kadınların çıkardığı gazda daha fazla Hidrojen Sülfit bulunduğu için de bunların koklanmasının sağlığa son derece faydalı olduğunu belirtti. GAZ ÇIKARMAK HAPŞIRMAK VE GEĞİRMEK KADAR DOĞAL Bağırsak gazını koklamanın faydalı olduğunu söyleyen Küçükusta, “Toplum içinde gaz çıkarmak bütün kültürlerde ayıp sayılır. Oysa gaz çıkarmak tıpkı hapşırmak, hıçkırmak, geğirmek gibi fizyolojik ve kaçınılmaz bir olaydır ve ayıp olamaz. Çünkü bağırsak gazında bulunan Hidrojen Sülfit, hücrelerin mitokondri adı verilen enerji santrallerinin DNA'larının korunmasında son derece önemli bir etkiye sahiptir dedi. BAĞIRSAK GAZI KOKLAMAK KANSERİ, FELCİ, KALP KRİZİNİ ÖNLÜYOR Mesele sesten ziyade koku ise yine de endişe duymamak gerekir diyen Küçükusta, “Kadınların çıkardığı gazda daha fazla Hidrojen Sülfit bulunduğu için de bunların koklanmasının sağlığa faydaları daha fazladır. Hayır şaka yapmıyorum. Bağırsak gazı koklamanın kanser, felç, kalp krizi, diyabet, artrit ve bunamayı önleyebileceğine dair bilimsel araştırmalar vardır. Bilime güvenin.” İfadelerine yer verdi. İlgili Haberler 1 haftada 3 kilo verdiriyor: Mutfakta bulunması gerekli 5 yağ söken yiyecek Zımba gibi yapan şifalı bitki: Gribi önlüyor, bağırsakları tertemiz yapıyor, ağız kokusunu yok ediyor
3,575
Sağlık Bakanlığından "sahte kısa mesaj" uyarısı
Sağlık Bakanlığı, bakanlık tarafından gönderilmiş izlenimi verilen “Aşı sıranız geldi” içerikli sahte kısa mesajlara ilişkin uyarıda bulundu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligindan-sahte-kisa-mesaj-uyarisi-2765470
Sağlık Bakanlığı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilmiş izlenimi verilen aşı sıranız geldi içerikli sahte kısa mesaj ile vatandaşların dolandırılmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Dolandırıcıların gönderdiği kısa mesajda yer alan linke tıklayan vatandaşların kişisel bilgileri dolandırıcıların eline geçmektedir. Sağlık Bakanlığı vatandaşlara aşı sıranız geldi içerikli bir kısa mesaj göndermemektedir. Kişisel bilgilerinizi ve kimlik bilgilerinizi kimseyle paylaşmayınız. Kısa mesajda yer alan linke tıklamayınız denildi. Ayrıca açıklamada, Aşı sıranızı öğrenmek için e-Nabız uygulamasına girerek Covid-19 aşısı yapılacak olan grupta olup olmadığınız kontrol edebilirsiniz. Aşı yapılacak olan grupta olup olmadığınızı kısa mesajla öğrenmek için 'AŞI' yazıp sırasıyla boşluk bırakarak TC Kimlik Numarası ve TC Kimlik Seri Numarasını son 4 hanesini yazıp 2023'e kısa mesaj gönderebilirsiniz ifadeleri kullanıldı.
5,024
Hastaneyi terk edenler bulunup geri getirildi
Konya’nın Seydişehir ilçesinde korona virüs şüphesi ile izolasyonlu odaya alındıktan sonra hastaneyi terk eden 3 kişi, polis ekiplerinin çalışmasıyla bulunarak tekrar hastaneye getirildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hastaneyi-terk-edenler-bulunup-geri-getirildi-2698635
Seydişehir İlçe Devlet Hastanesi'nde, Irak’tan geldiği öğrenilen aynı aileden E.B., N.B. ve Ş.B. rahatsızlanmaları üzerine dün Seydişehir Devlet Hastanesine başvurdu. Yapılan muayenenin ardından üç kişi korona virüs şüphesi ile izolasyon odasına alınarak Konya’ya sevk edilmek üzere çalışma başlatıldı. Yarım saat sonunda yakalandılar Konya’ya sevk edilmeyi bekleyen E.B., N.B., Ş.B. bilinmeyen bir nedenle izolasyon odasından çıkarak hastaneyi terk etti. Sevk olacak üç kişinin odada olmadığını fark eden çalışanların ihbarı üzerine polis ekipleri çalışma başlattı. Ekipler tarafından yaklaşık yarım saat sonra bulunan 3 kişi ambulans ile tekrar Seydişehir Devlet Hastanesine getirildi.
2,787
Son dakika... 9 Temmuz 2021 koronavirüs vaka sayısı açıklandı
Son dakika: 9 Temmuz 2021 tarihli koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 5 bin 670 yeni vaka tespit edildi, 59 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/9-temmuz-2021-koronavirus-vaka-sayisi-aciklandi-2787771
9 TEMMUZ KORONAVİRÜS TABLOSU 9 Temmuz 2021 tarihli koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 5 bin 670 yeni vaka tespit edildi, 59 kişi hayatını kaybetti. Kovid-19'la mücadele kapsamında son 24 saatte birinci, ikinci ve üçüncü doz toplam 827 bin 975 aşı uygulandı. Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 81. 7 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Muğla'yı Çanakkale, Kırklareli, Edirne, Balıkesir, Eskişehir, Amasya, Aydın, İzmir ve Bilecik takip etti. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 31. 1 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Bitlis’i sırasıyla Siirt, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Muş, Batman, Şırnak, Bingöl ve Ağrı takip etti. 8 TEMMUZ KORONAVİRÜS TABLOSU 8 Temmuz 2021 tarihli koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 5 bin 171 yeni vaka tespit edildi, 48 kişi hayatını kaybetti.Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 81. 3 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Muğla'yı Kırklareli, Çanakkale, Edirne, Balıkesir, Eskişehir, Amasya, Aydın, İzmir ve Bilecik takip etti. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 29. 3 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Bitlis’i sırasıyla Siirt, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Muş, Batman, Şırnak, Ağrı ve Bingöl takip etti. 7 TEMMUZ KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı, 7 Temmuz 2021 tarihli koronavirüs vaka tablosunu Kovid-19 Bilgilendirme Platformu'nda paylaştı. Buna göre; son 24 saatte 225 bin 253 test yapıldı, 5 bin 160 yeni vaka tespit edildi, 52 kişi hayatını kaybetti. İyileşenlerin sayısı ise 4 bin 636 olarak açıklandı. 6 TEMMUZ 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni korona virüs tablosu açıklandı. 6 Temmuz'da açıklanan 24 saatlik verilere göre 5 bin 299 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 37 oldu. Bir günde toplam 226 bin 651 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 4 bin 446 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 1. doz aşılama ortalama yüzde 58. 92 oldu. 2. doz ortalaması yüzde 25. 84 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 54 milyon 541 bin 27'e yükseldi.
4,113
Kovid-19 aşısının talep görüp görmeyeceği araştırılacak
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN), "Kovid-19 Pandemi Sürecinde Türk Toplumunun Aşı Bilinci ve Aşılama Davranışının Değerlendirilmesi Çalışması"yla Kovid-19 aşısının talep görüp görmeyeceğini araştıracak.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-asisinin-talep-gorup-gormeyecegi-arastirilacak-2745685
AHESEN'den yapılan açıklamaya göre, Kovid-19 salgınının gücünün son birkaç yıldır küresel halk sağlığı sorunu haline gelen aşı reddi sorununu çözüp çözmeyeceği merak ediliyor. Kamuoyu bilinci de aşının kapsamlı olarak uygulanabilmesi için büyük önem taşıyor. Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık Sağlık ve Sosyal Bakım Kurumu ile National Institute for Health Research (NIHR), Birleşik Krallık Araştırma ve İnovasyon Birimi Tıp Araştırma Konseyince desteklenen çalışmada, Proje Yöneticisi Prof. Dr. Ersin Akpınar, Yardımcı Proje Koordinatörü Dr. Pelin Yıldırım, Birleşik Krallık Koordinatörü Dr. Cemal Kavasoğulları, Biyoistatistik Danışmanı Dr. Cumali Uri ve yardımcı araştırmacılar Dr. Rabia Eroğlu Kıraç, Dr. Seda Dardan ve Dr. Gaye Çabukoğlu yer alıyor. Araştırma kapsamında, Kovid-19 salgın döneminde Türkiye'de aşılara olan tereddüttün derecesi ne boyuttadır?, Sebepleri ve kaynağı nedir? Hangi demografik özelliklerden ve değişkenlerden etkilenmektedir?, Kovid-19 pandemisinin bir halk sağlığı sorunu olan aşı tereddütlerine Türkiye'deki etkisi nedir? soruları üzerinden Türkiye'de Kovid-19 aşısının talep görüp görmeyeceği ortaya konulacak. Araştırmaya www.cukurovaaile.org ve www.ahesen.org.tr adreslerinden katılmak mümkün olacak. AHESEN Bilim Kurulu Başkanı ve Proje Yöneticisi Prof. Dr. Ersin Akpınar, çalışma ile ilgili şu bilgileri paylaştı: Bizler halk sağlığı için son derece önemli bir konu olan aşı kararsızlığı oranını tespit ederek toplumu bilinçlendirmeyi, aşıyla önlenebilir hastalıkların etkin kontrolünü sağlamayı ve gelişmekte olan diğer ülkelere bu konuda örnek olabilmeyi amaçlıyoruz. Çalışmamız, tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 pandemisinin etkilerini ve koruyucu hizmetlerin durumunu belirleyip, toplumsal aşılama görüşleri ile planlama yapılmasına katkıda bulunacaktır.
6,808
Siyah sarımsağın faydası
Siyah sarımsağın faydası
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/siyah-sarimsagin-faydasi-8205
5,373
Sağlık Bakanı'nda Barış Pınarı açıklaması: Harekat bölgesinde yeterli personelimiz var
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Yüreği bu vatan için çarpan, milletine ve devletine her koşulda fedakarca destek olmaya can atan binlerce çalışanımıza teşekkürü borç bilirim. Harekat bölgesinde yeterli sayıda personelimiz ve teçhizatımızın bulunduğunu bu yüce gönüllü arkadaşlarıma ve aziz milletimize bildirmek isterim" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakaninda-baris-pinari-aciklamasi-harekat-bolgesinde-yeterli-personelimiz-var-2670218
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Barış Pınarı Harekatı bölgesinde yeterli sayıda sağlık personeli ve teçhizat bulunduğunu bildirdi. Bakan Koca, yaptığı yazılı açıklamada, Barış Pınarı Harekatı'nın başladığı günden itibaren gönüllü olarak harekat bölgesinde görev yapmak için başhekimliklere, il müdürlüklerine ve Bakanlığa çok sayıda hekim, hemşire, acil sağlık çalışanı, tekniker, yardımcı hizmet personeli ve emekli çalışanın başvurduğunu aktardı. Barış Pınarı Harekatı'nda gönüllü olarak görev yapmak isteyen sağlık çalışanlarının bu davranışı karşısında duygulandığını ve gururlandığını vurgulayan Koca, Yüreği bu vatan için çarpan, milletine ve devletine her koşulda fedakarca destek olmaya can atan binlerce çalışanımıza teşekkürü borç bilirim. Bununla birlikte harekat bölgesinde yeterli sayıda personelimiz ve teçhizatımızın bulunduğunu bu yüce gönüllü arkadaşlarıma ve aziz milletimize bildirmek isterim ifadelerini kullandı. Bakan Koca, cephe gerisinde, sınır hattında ve sınır ötesinde görev yapan tüm görevli hekim, sağlık personeli, 112 Acil ve UMKE ekiplerinin çalışmalarını yakından takip ettiğini belirterek, görevlerinde başarılar diledi.
4,298
Kovid-19 tehdidi artarken korunmanın yolu maske, mesafe ve hijyenden geçiyor
Kovid-19 vakaları ve virüse bağlı ölümler dünya genelinde tekrar artış gösterirken hastalıktan korunmak için belirtilere karşı hassas olunması, temastan kaçınılması, izolasyon ve korunmaya yönelik tedbirlere uyulması bulaş ve ölüm riskini azaltıyor.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-tehdidi-artarken-korunmanin-yolu-maske-mesafe-ve-hijyenden-geciyor-2735889
Küresel salgın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) son günlerde hızla etkisini artırırken korunmak için belirtilere karşı dikkatli olma, temastan kaçınma, izolasyon ve korunmaya yönelik tedbirlere tam uyum hayati önem taşıyor. AA muhabirinin küresel salgın Kovid-19'a ilişkin Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) güncel verilerinden derlediği bilgiye göre, virüs hala insanlar üzerinde etkin olarak kendini gösteriyor. Bireysel ve toplumsal farkındalığın yüksek olması, doğru bilgi edinilmesi ve önerilen tedbirlerine tam uyum sağlanması bulaş ve ölüm riskini azaltıyor. Dünyada ilk kez Aralık 2019'da Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan Kovid-19, farklı kişileri farklı şekillerde etkileyebiliyor. Herkes Kovid-19'a yakalanabiliyor ve hastalığı ciddi geçirebiliyor. Dünya verilerine göre, enfekte kişilerin çoğu hastalığı hafif veya orta düzeyde atlatıyor ve hastaneye kaldırılmadan iyileşiyor. Virüs nasıl yayılıyor Virüs, burun veya ağızdan küçük damlacıklar yoluyla insandan insana yayılıyor ve Kovid-19'lu bir kişi öksürdüğünde, hapşırdığında veya konuştuğunda virüsü etrafa yayabiliyor. İnsanlar, virüs bulaşmış bir kişiden bu damlacıkları soluduklarında Kovid-19'u kapabiliyor. Öte yandan damlacıklar pozitif olan kişinin etrafındaki masa, kapı kolu ve tırabzan gibi nesnelere ve yüzeylere tutunabiliyor. Başkaları da pozitif kişinin damlacığının tutunduğu nesnelere veya yüzeylere dokunduktan sonra ellerini göz, burun veya ağıza dokundurmaları halinde enfekte olabiliyor. Hafif öksürüğü ve genel sağlık durumu iyi olan bir kişiden de Kovid-19 bulaşabiliyor. Ayrıca, bazı çalışmalar ne sıklıkla olduğu bilinmemekle beraber, hiçbir semptomu olmayan kişilerin virüsü bulaştırabileceğini gösteriyor. Belirtiler neler? Şu anki verilere göre en yaygın belirtiler ateş, kuru öksürük, yorgunluk olurken yaygın ağrı ve sızı, boğaz ağrısı, ishal, konjunktivit, baş ağrısı, tat alma veya koku duyusunun kaybı, ciltte döküntü ya da el veya ayak parmaklarında renk değişimi ile daha seyrek karşılaşılıyor. Ağır aşamada ise solunum güçlüğü veya nefes darlığı, göğüs ağrısı veya göğüste baskı, konuşma veya hareket kaybı görülüyor. Hekimler, ciddi belirtilerle karşılaşılması halinde en kısa sürede hastaneye başvurularak tıbbi yardım alınması gerektiğinin altını çiziyor. Enfekte olan kişilerde ortalama 5-6 gün içinde belirtiler görülmeye başlıyor ancak bu süre 14 günü de bulabiliyor. Enfekte olanların yaklaşık yüzde 80'i hastanede tedaviye ihtiyaç duymadan iyileşirken Kovid-19 olan her 5 kişiden yaklaşık 1'i ciddi şekilde hastalanıyor ve nefes almada güçlük çekiyor. Yaşlılar, yüksek tansiyon, kalp ve akciğer hastalıkları, diyabet veya kanser gibi altta yatan tıbbi sorunları bulunanlarda hastalığın seyri daha ağır olabiliyor. Belirtileri olanlar ne yapmalı? Hafif öksürük veya hafif ateş gibi belirtiler olması halinde, genellikle tıbbi yardıma gerek duyulmuyor. Bu durumda, evde başkalarından izole bir şekilde kalınması, iyilik halinin takip edilmesi gerekiyor. Sağlık kuruluşuna gidildiğinde mutlaka maske takılması, insanlardan en az 1 metre uzakta durulması ve ellerle yüzeylere dokunulmaması ve buradan çıktıktan sonra el hijyeninin sağlanması gerektiği vurgulanıyor. Nefes almakta güçlük çekilmesi ve göğüste ağrı, basınç hissedilmesi halinde ise hemen tıbbi yardım alınması önem taşıyor. Pozitif kişi ile temas hikayesinde ne yapılmalı? Yakın temas, hastalığı olanlarla aynı yerde yaşanması ya da 1 metreden daha yakın ortamlarda bulunulması olarak tanımlanıyor. Yakın temas öyküsünde, kişinin kendini evde izole etmesi gerekiyor. Hafif belirtiler hissedilmesi ya da bilinen bir temas olmamasına karşın bulguların görülmesi halinde de kişinin kendini 14 gün izole etmesi isteniyor. Sadece hafif semptomlar olduğunda ve hastalığın erken evrelerinde başkalarına bulaşma ihtimali daha yüksek görülüyor. Semptomların olmaması fakat enfekte bir kişiyle maruziyet varsa 14 gün boyunca kendi kendini karantinaya alma uygulaması yapılması gerekiyor. Kendi kendine izolasyon nasıl yapılmalı? Teknik olarak karantina, şüpheli teması veya hastalık şüphesi olanların böyle olmayanlardan kuluçka süresi kadar ayrı tutulması, izolasyon ise hasta olanların olmayanlardan ayrılması olarak tanımlanıyor. Kendi kendine izolasyon, ateş, öksürük veya diğer Kovid-19 semptomları yaşayan bir kişinin evde kalması, işe, okula veya halka açık yerlere gitmediği zaman olarak ifade ediliyor. Bu kişinin evde kaldığı süre içinde de diğer aile bireylerinden ayrı bir odada olması, mümkünse kullandığı banyo ve tuvaletin farklı olması, uykuya kadar maske takması, evin sürekli havalandırılması ve önerilen temizlik esaslarına göre ortamın temizlenmesi önem taşıyor. Bu koşulların olmaması halinde yatakların en az 1 metre aralıkla yerleştirilmesi, aile üyelerinden en az 1 metre uzakta durulması, telefonla iletişimin seçilmesi ve 14 günün bu şekilde tamamlanması öneriliyor. Korunmak için temel önlemler Kovid-19'a karşı şu anda herhangi bir aşı ve ilaç bulunmadığı için bireysel ve toplumsal anlamda maske-mesafe-hijyen kuralı en önemli korunma tedbiri olarak değerlendiriliyor. Bu kapsamda şu temel önlemlerin alınması önem taşıyor: - Eller alkol bazlı bir el losyonu ile düzenli ve derinlemesine temizlenmeli veya sabun ve suyla yıkanmalı. - Başkaları ile aradaki mesafe en az 1 metre olmalı. - Maske kullanımına özen gösterilmeli. - Kalabalık yerlere gitmekten kaçınılmalı. - Göz, burun ve ağza dokunmaktan uzak durulmalı. - Belirti ya da hastalık tespiti halinde mutlaka evde kalınmalı. - Ateş, öksürük ve nefes almada güçlük çekilmesi durumunda tıbbi yardım istenmeli. - Maske ve alkol bazlı dezenfektan kullanırken dikkat edilecek hususlar Maske, virüsün maskeyi takan kişiden diğer kişilere yayılmasını önlemeye yardımcı olabiliyor ancak tek başına maske kullanımı Kovid-19'a karşı koruma sağlamıyor. Bunun fiziksel mesafe ve el hijyeni ile birlikte uygulanması önem taşıyor. Alkol bazlı el dezenfektanı kullanımında da dikkat edilmesi, bu ürünlerin çocukların erişemeyeceği yerlerde saklanması gerekiyor. Çocuklara bu ürünleri nasıl kullanmaları gerektiğinin anlatılması, istenmeyen olaylarla karşılaşılmaması için önem taşıyor. Bu ürünlerin içilmemesi gerekiyor. Dezenfektanın ellere bozuk para büyüklüğünde bir miktar uygulanması yeterli oluyor. Ciltte tahrişe neden olabileceğinden alkol bazlı el dezenfektanı kullandıktan hemen sonra gözlere, ağza, burna dokunulmaktan kaçınılması gerekiyor. Bu ürünler alkol içerikli ve yanıcı olduklarından, kullanımın hemen ardından ellerin ateş, ocak, soba gibi yerlerden uzak tutulması önem taşıyor.
317
"Tuvalete cep telefonuyla girmeyin" uyarısı: Eller yıkansa da kurtulamıyorsunuz
Cep telefonuyla tuvalete girme alışkanlığı uzmanların tepkisine neden oldu. Yalova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Dr. Vefik Arıca, bakteri ve parazit yayılmasını hızlandıran bu alışkanlığın bırakılması çağrısında bulundu. Arıca, "Eller yıkansa bile bu parazitten kurtulamıyoruz" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tuvalete-cep-telefonuyla-girmeyin-uyarisi-eller-yikansa-da-kurtulamiyorsunuz-2906365
Cep telefonuyla tuvalete girme alışkanlığı yayılıyor. Yalova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vefik Arıca, son dönemlerde özellikle gençler arasından tuvalete cep telefonuyla girmenin sıkça rastlanan bir durum olduğunu söyledi. BAKTERİ VE PARAZİT BULAŞIYOR Bunun sağlık açısından bazı sakıncalarının bulunduğuna değinen Prof. Dr. Arıca, “Özellikle gençlerde biz bunu sık görüyoruz. Tuvalete telefonla girerek uzun süreli onunla vakit geçiriyorlar. Aslında tuvalete telefonla girmek klozet kapağına çıplak elle dokunmak kadar zararlı. Aynı miktarda bakteri ve parazit elimize bulaşır” diye konuştu. “CEP TELEFONUNU GÖTÜRMEYİN” Arıca, bulaşan bakteri ve parazitlerin hastalıklara neden olabileceğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Bakteri ve parazitler bulaştıktan sonra elimizi sabunlu suyla yıkasak dahi o parazit ve bakteri geçmiyor ve onunla birlikte yemek masasına veya farklı bölgelere götürüp aynı paraziti, aynı bakteriyi bulaştırabiliriz. Özellikle küçük çocuğumuz var ise evin içinde sık hastalanmalara neden olabilir. Bu nedenle tuvalete veya özel yerlere cep telefonumuzu götürmemeliyiz.” İlgili Haberler AQUOS R8s Pro, 1 inçlik dev kamerası ile tanıtıldı: 4 kameralı telefonları tarihe karıştıracak Oppo A2 Pro iddialı fiyatıyla tanıtıldı: Özellikleri ve fiyatı Telefon parasına ekran: iPhone 15 serisinin Türkiye servis ücretleri belli oldu Vivo Y17s iddialı fiyatı ile tanıtıldı: Peki neler sunuyor?
6,264
Reflüde beslenme ve reflüyü önleme yolları
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ömer Faruk Yolcu, reflüde beslenme ve reflüyü önleme yolları hakkında önemli bilgiler verdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/reflude-beslenme-ve-refluyu-onleme-yollari-225358
Reflünün en önemli belirtisi göğüste yukarıya doğru yayılan yanmadır. Yanma midede, boğazda veya boyunda hissedilebilir. Özellikle alkol, turşu, çikolata, ekşi, acı ve baharatlı yiyecekler yanmayı şiddetlendiren besinlerin başında gelmektedir. Bazı insanlar bu yanmayı midesinde, boyunda, omuzlarda ya da hatta sırtta ve kolda dahi hissedebilir. Kalp ağrısından bazen ayırt edilemez. VM Medical Park Samsun Hastanesi Gastroenteroloji Kliniğinden Uzm. Dr. Ömer Faruk Yolcu, hastaların genellikle mide, boğaz ve boyundaki yanma hissinden doktora başvurduklarını belirterek, Göğüs ağrısı nedeniyle hastaneye başvuran hastaların yüzde 50’sinde reflü özofajit saptanmaktadır. Reflüde ağrı aniden başlar ve saatlerce sürer, uykudan uyandırır, semptomlar daha çok yatarken ve uyurken meydana gelir, antiasit ve yiyeceklerle ağrı hafifler, sırt üstü yatma ve öne eğilmede hissedilir, spor yapmakla artmaz, sıklıkla göğüs kafesinin altında ya da sırt bölgesinde hissedilir, yayılma göstermez. Ağrıya ilaveten ağza ekşi su gelmesi de sık rastlanan bir belirtidir. Reflü boğazda ve ağızda kötü bir tat ve yanma bırakır, genellikle yemek sonrası nadiren de yemek sırasında meydana gelir” dedi. Dr. Yolcu şu bilgileri verdi: “Geçmeyen gıcık öksürük, yutma güçlüğü, yutakta takılma duygusu, karında şişkinlik, geğirti, hıçkırık, ağız kokusu, ses kısıklığı, ses tellerinde polip veya nodül, ağza acı ekşi sıvı gelmesi, tedavi edilemeyen larenjit ve farenjit gibi boğaz enfeksiyonları, boğazda dolgunluk ve gıcık hissi, sık sık boğaz temizleme ihtiyacı, tedaviye iyi yanıt vermeyen astım tekrarlayan astım nöbetleri, tekrarlayan zatürre, uykuda kısa süreli soluk durmalar. Sürekli boğaz temizleme ihtiyacı, ses kısılması, sık sık farenjit veya larenjit sorunu olan kişilerin çoğunda esas neden reflüdür. Yine müzmin öksürüğü olanların yarısında reflü hastalığı olduğu ortaya konmuştur. Hatta yıllarca öksürüp bir tanı konmadan doktor doktor gezen hastalar vardır. Astım ile reflü birlikte ise biri diğerini kötüleştirir. Reflüden şüphelenilen hastaların bazısında ise kalp ağrısından ayrılması imkansız göğüs ağrısı meydana gelir. Böyle durumlarda öncelikle kalp tetkiki yapıldıktan sonra reflüden şüphelenmek en doğru yoldur. Yutma güçlüğü, ağrılı yutma, mide kanaması veya kilo kaybı reflünün bulguları olabildiği gibi tamamen farklı bir hastalığa da işaret edebilen durumlardır. Çocuklarda reflü hastalığı, basit kusmalar şeklindedir ancak özellikle süt çocuğu döneminde ‘ani çocuk ölümü’ sendromu sorumlusu olabilmektedir. Çocukluk döneminde duruş bozukluğu, büyüme gelişme geriliği, kansızlık, zatürre atakları, solunum yolu hastalıkları, yeni doğanda boğulma atakları da reflünün başvuru nedenleri arasındadır. Çocukluk çağı astımının üçte birinin altında reflü yatmaktadır. Reflünün tanısında çok kullanılan yöntemlerden biri endoskopidir. Her hastaya uygulanır. Bu yöntemle mide kapağının durumu, yemek borusunun hasarı ve diğer mide yüzeyindeki rahatsızlıklar saptanır. Tanıda kullanılan bir diğer yöntemde, ilaçlı bir filmle yemek borusundan, ilacın geçişi izlenir ve herhangi bir problem varsa tedavi edilir. Diğer yöntemlerle de yemek borusundaki reflü, ph metriyle, yemek borusunun besini itme gücü ise manometri ile ölçülür.” Reflüde beslenme ve reflüyü önleme yolları Semptomların olduğu dönemde kullanılacak asit giderici (antiasit) ilaçların, H2 blokerleri ve proton pompası inhibitörleri (PPİ) ile mide asit seviyesini düşürerek etki gösterdiğini belirten Uzm. Dr. Ömer Faruk Yolcu, “Yüksek yastıkta yatın (Yatarken vücudun üst kısmı ve baş yüksekte olmalıdır). Fazla miktarda yemekten kaçının (Fazla yemek mide basıncını artırır ve reflü olasılığı artar). Az miktarda sık ve düzenli yemek yiyin. Yiyecekleri yavaş yiyip, iyi çiğneyin. Yağı azaltın (Kızartmalar, fast food yiyecekler ve margarinden kaçının. Aşırı yağlı yiyeceklerin midede kalma süresi de yüksektir ve daha fazla mide asidi salınmaktadır). Çikolatadan kaçının (Çikolatada bulunan metilksantin denen madde yemek borusundaki kasları gevşeterek sinkterde gevşemeye yol açar). Kahveden kaçının çayı az tüketin (Kafeinli veya kafensiz kahve reflü olasılığını artırır). Yemek borusunu irite eden maddelerden kaçının. Alkol, kola, gazoz gibi asitli içecekler, konserve meyve suları, içmeyin. Çok baharatlı yiyeceklerden, turşu ve sirkeden kaçının (Baharatlar reflünün şiddetini arttırarak midede yanmayı arttırabilir. Bu nedenle baharatlı hazır gıdaları sınırlandırıp yemeklerinize daha az baharat kullanınız. Yemekten sonra hemen yatmayın en az 1 saat oturun. İçkilerden kaçının (Alkol mide asidini artırmaktadır). Sigara ve diğer tütün ürünlerinden sakının (Nikotin yemek borusunun alt kısmındaki büzgeci gevşetmektedir kilo almayın (Şişmanlık reflü şikayetlerini artırmaktadır). Stresten mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın. Sıvı tüketimi mide basıncını arttırdığı için yemeklerde değil, öğün aralarında alın. Özellikle öğünden sonra dar giysiler giymeyip daha rahat giysiler giymeye çalışın” şeklinde konuştu.
1,939
Son dakika! Pfizer’dan Omicron varyantı açıklaması
Son dakika haberi: ABD’li ilaç şirketi Pfizer, antiviral ilacı Paxlovid'in, Omicron varyantına karşı hastaneye yatış ve ölüm riskini azaltmada yüzde 89 etkili olduğunu duyurdu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-pfizerdan-omicron-varyanti-aciklamasi-2805272
ABD'li ilaç şirketi Pfizer, corona virüse karşı geliştirdiği antiviral hapı Paxlovid'in, yeni tespit edilen Omicron varyantına karşı etkili olduğunu duyurdu. Pfizer tarafından yapılan açıklamada, hapın Omicron varyantına karşı hastaneye yatış ve ölüm riskini azaltmada yüzde 89 etkili olduğu belirtildi. YÜZDE 89 ETKİLİ Pfizer, ilacın orta ve yüksek riskli hastalarda hastaneye yatış ve ölüm oranlarını yüzde 89 azalttığını bildirmişti. ABD yönetimi, Gıda ve İlaç İdaresinin (FDA) onayı için bekleyen ilaçtan 10 milyon adet satın aldıklarını duyurmuştu. Pfizer de anlaşmanın 5. 29 milyar dolar tutarında olduğunu açıklamıştı. Pfizer, 16 Kasım'da ilacın orta ve yüksek riskli hastalarda kullanılması için FDA'ya başvurmuştu. İlaç, FDA'dan onay alınması halinde Paxlovid adıyla birkaç hafta içinde ABD'de satışa sunulacak ve ilk etapta sadece aşı yaptırmamış kişilerin tedavisinde kullanılacak. İlgili Haberler İngiltere’de Omicron varyantlı ilk ölüm Omicron varyantında 5 belirtiye dikkat
1,899
Bakan Koca üretim tesisinden duyurdu: Hıfzıssıhha yeniden aşı üretecek
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, inşa edilecek Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi'nde yeniden insanlığın hizmetine sunulmak üzere aşı üretileceğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-uretim-tesisinden-duyurdu-hifzissihha-yeniden-asi-uretecek-2806357
Yerli koronavirüs aşısı Turkovac’ın Acil Kullanım Onayı alması ile birlikte Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, üretim tesisinde açıklamalarda bulundu. Bakan Koca, aşı üretimi ve geliştirilmesi için kurulacak olan Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi projesi hakkında bilgiler verdi. KALDIĞI YERDEN YENİDEN AŞI ÜRETMEYE DEVAM EDECEK Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi'nde üretilen aşıların tüm insanlığın hizmetine sunulacağını belirten Koca, Hıfzıssıhha kaldığı yerden yeniden insanlığın hizmetine sunulmak üzere aşı üretmiş olacak. dedi. 50 BİN METREKARE KAPALI ALANA GEÇİYORUZ Bakan Koca konu hakkında yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi: “Bundan sonraki süreçte özellikle başta bölgemiz olmak üzere insanlığın kullanımına sunmak üzere güçlü dünyanın en büyük, bütün ileri teknolojilerin olduğu, sadece inaktif aşı değil, mRNA aşısı, nazal aşı, protein aşısı, adenovirüs aşısı da dahil olmak üzere bütün aşı teknolojilerinin yer aldığı, hem ar-ge’si ile hem de üretimi ile şimdilik 50 bin metrekare kapalı alana sahip bir merkeze geçiyoruz. Yani Hıfzıssıhha kaldığı yerden yeniden insanlığın hizmetine sunulmak üzere aşı üretmiş olacak. BİR ŞÜPHE OLDUĞUNDA YENİDEN BAŞA ALINARAK BİR EMEK VERİLİYOR Bu özellikle Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm milletimizin başarısı. Büyük bir emek var. Bu aşının 13 basamaktan ve özellikle 400 laboratuvar aşamasından geçerek üretiliyor. Bir basamağında bir tetkikte şüphe olduğunda yeniden başa alınarak bir emek veriliyor. Önemli bir sonucu Cumhurbaşkanımız ile birlikte yaşamış olduk. Bu gurur hepimizin gururu.” Bakan Koca: Hıfzıssıhha yeniden insanlığın hizmetine sunulacak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, inşa edilecek Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi'nde yeniden insanlığın hizmetine sunulmak üzere aşı üretileceğini söyledi.
2,083
Milyonlarca öğrenci ve öğretmeni ilgilendiren 'koronavirüs tedbir listesi' güncellendi
Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüse karşı alınan önlemler kapsamında, okullarda uygulanan koronavirüs tedbir listesini güncelledi. Listede, okullarda pozitif vaka çıkması halinde uygulanacak tedbirler 18 örnek olayla anlatıldı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/okullarda-koronavirus-tedbir-listesi-guncellendi-2802219
Sağlık Bakanlığı, Kovid-19 rehberini güncelleyerek okullarda pozitif vaka çıkması halinde yapılması gerekenleri 18 örnek olay üzerinden anlattı. Eklenen yeni bölümde, soru cevap şeklinde sıralanan olasılıklarla öğretmen, veli ve öğrencilerin yapması gerekenler anlatıldı. SINIF MECUDU SOSYAL MESAFE KURALINA UYGUN OLACAK Rehbere eklenen Okullarda Kovid-19 Pozitif Vaka Çıkması Durumunda Yapılması Gereken Uygulamalar bölümünde, bir veya birden fazla Kovid-19 vakasının tespit edildiği okul servisleri ve sınıflarda, maske kuralına uyulduğu ve uyulmadığı durumlarda yapılması gerekenler anlatıldı. Koronavirüs hastalığı 2019 (COVID-19) şiddetli akut solunum sendromu koronavirüsü 2 (SARS-CoV-2)'nin neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Tüm okul çalışanlarının aşılarını tamamlamalarının tavsiye edildiği rehberde, sınıf mevcutlarının sosyal mesafe kuralına uygun şekilde planlanmasının önemi vurgulandı. MASKENİN ÇIKARILDIĞI SÜRE KISA OLMALI Okullarda, yiyecek tüketiminin mümkün olduğu kadar açık havada yapılması gerektiği belirtilerek, Sınıf içinde yapılma zorunluluğu var ise tavanı yüksek olan, havalandırmanın iyi şekilde sağlandığı ve kişiler arası mesafenin sağlandığı alanlarda yapılması sağlanmalı, maskenin çıkartıldığı sürenin kısa olmasına özen gösterilmeli ve maskesiz öğrenciler arasında mesafenin korunmasına dikkat edilmelidir. uyarısında bulunuldu. İlk vaka ile Çin'in Hubei eyaletinin Vuhan şehrinde Aralık 2019 tarihinde karşılaşılmıştır. O zamandan bu yana yayılmaya devam etmiş ve hala daha devam eden bir pandemiye neden olmuştur. YAKIN TEMASLI DURUMLARI Aynı sınıfta 10 gün içinde birden fazla vaka çıkması durumunda sınıftaki tüm öğrencilerin yakın temaslı olarak kabul edilerek evlerine gönderileceği hatırlatıldı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından önerilen enfeksiyon kontrol önlemlerine tam uyumun olmadığı durumlarda, bir pozitif vakanın tespit edildiği sınıftaki tüm öğrenci ve öğretmenlerin yakın temaslı kabul edileceğinin altı çizildi. 3 Mart 2020 itibarıyla dünya çapında ölüm oranı %3. 4 olup, 9 Kasım 2021 tarihi itibarıyla Dünya'da 251.252.276 onaylanmış vaka, 227.469.739 iyileşen varken virüs nedeniyle 5.075.036 hasta ölmüştür. REHBERDE YER ALAN ÖRNEK OLAYLAR Rehberde, okullarda meydana gelebilecek Kovid-19'la ilgili 18 örnek olaya yer verilerek, bunlar karşısında nasıl bir yol izlenmesi gerektiği de belirtildi. Bu olaylardan bazıları ve yapılması gerekenler şöyle: Soru: Bir sınıf, 10 gün içinde iki öğrencinin PCR testinin pozitif çıkması nedeniyle karantinaya alınmıştır. Temasın 5'inci gününde yapılan PCR testinde sınıftaki öğrencilerin birçoğu (örneğin 20 kişiden 10'u) pozitif çıkmıştır. Bu durumda bu sınıf için ne yapılmalıdır? Cevap: Karantinaya alınan sınıftaki 5'inci gün yapılan PCR testinde pozitif çıkan öğrenciler evde izolasyona alınır. Diğer öğrenciler, bu hasta öğrenciler ile karantina süresince temas etmedikleri için PCR testleri negatif çıkan öğrenciler yüz yüze eğitime devam eder. COVID-19 semptomları genellikle değişkendir fakat ateş, öksürük, yorgunluk, nefes almakta zorluk, anozmi (koku alma duyusunda kayıp) ve tat alma duyusunda kayıp gibi semptomlar sıkça görülen semptomları arasındadır. Soru: Bir sınıfta öğrenciler arasında ilk vaka çıktıktan sonra 10 gün içinde başka bir öğrencinin ve ailesinin pozitif çıktığı tespit ediliyor. Bu durumda ne yapılmalıdır? Cevap: Öğrenci hastalığı evden de sınıftan da almış olabilir. İki durum ayrılamayacağı için çocuğun PCR testinin pozitif çıktığı günden itibaren sınıf karantinaya alınır. Soru: Bir sınıfta öğrenciler arasında ikiz kardeşler pozitif çıkıyor. İkiz kardeşler tek vaka mı yoksa iki vaka olarak mı kabul edilmelidir? Cevap: İkiz çocukların aynı evde yaşaması durumunda ortak temas nedeniyle tek vaka olarak kabul edilir. Ancak ikiz çocuklar farklı evlerde kalıyor ve aynı sınıfa gidiyor ise iki vaka olarak kabul edilir ve sınıf karantinaya alınır. Soru: Bir Kovid-19 vakasının tespit edildiği sınıfta ders veren ve okul dışında riskli teması olmadığını belirten branş öğretmeninin ikinci vaka olması durumunda nasıl hareket edilmelidir? Cevap: Branş öğretmeninin dersteki maske kullanma durumu sorgulanır, maske kullanımının kurallara uygun olması durumunda ikinci vaka olarak kabul edilmez. Pozitif öğrencinin olduğu sınıfta ilk vakadan sonraki 10 gün içinde öğrenciler arasında Kovid-19 vakası çıkması durumunda sınıf karantinaya alınır. Ayrıca okuldaki öğretmenlerin temas durumu iyi değerlendirilmelidir. Semptomlar virüsle temastan bir ile on dört gün içerisinde görülmektedir. Enfekte olan kişilerden yaklaşık olarak beş kişiden birinde herhangi bir belirti görülmemektedir. Soru: Ailedeki Kovid-19 vakası nedeniyle yakın temaslı duruma düşen öğrencinin karantinası nasıl olmalıdır? Okula ne zaman dönmelidir? Cevap: Ailesinde Kovid-19 tespit edilen öğrenci, yakın temaslı kabul edilir. Aile içinde pozitif vaka ile temas devam ettiği için ailenin izolasyon süresi bitene kadar evde kalır, bu sürenin sonunda semptom gelişmezse yüz yüze eğitime geri döner. Soru: Kovid-19 pozitif branş öğretmenin maske kullanımı yok ya da uygun değil, girdiği tüm sınıflar karantinaya alınacak mı? Cevap: Branş öğretmeninin kuralına uygun maske takmadığı durumda maske kullanımının uygunsuz olduğu sınıftaki öğrenciler arasında 10 gün içinde ilk vakanın çıkması durumunda sınıf karantinaya alınır. Soru: 10 gün içinde olmayan ancak aynı sınıfın içerisinde süreklilik arz edecek şekilde PCR pozitiflikleri olması durumunda sınıf karantinaya alınacak mı? Cevap: Bu durumda ev ya da okul dışı yakın çevre teması düşünülür, sınıf karantinaya alınmaz. Sınıfın karantinaya alınması için öğrenciler arasında 10 gün içinde 2 veya üzerinde Kovid-19 vakası saptanması gerekir. Çoğu insanda hafif semptomlar görülmesine karşın bazı insanlarda akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS)'nin görülmesine neden olabilmektedir. ARDS sıtokin fırtınalarına, çoklu organ yetmezliğine, sepsise ve tromboza neden olabilmektedir. Soru: Öğrenci servislerinde 10 gün içinde birden fazla öğrencide PCR pozitifliği saptanması durumunda, serviste bulunan öğrenciler dışında, pozitif öğrencilerin bulunduğu sınıfların tümü karantinaya alınacak mı? Cevap: Tüm servisteki öğrenciler, şoför ve serviste görevli personel karantinaya alınır. Karantinaya alınan bu öğrencilerin sınıflarında 10 gün içinde ikinci Kovid-19 vakası çıkması durumunda sınıf karantinaya alınır. Soru: Aynı sınıfta öğrenciler arasında 10 gün içinde iki Kovid-19 vakası çıktığında yakın temaslı olarak belirlenen öğrenci tam aşılıysa izolasyona alınır mı yoksa okula devam ederler mi? Cevap: En az iki doz aşılı, son 180 gün içinde hastalığı geçirmiş veya hastalığı geçirdikten sonraki dönemde en az bir doz aşı yaptırmış öğrenciler, yakın temaslı olmaları durumunda koruyucu önlemlere (maske kullanımı, kişiler arası mesafe, hijyen) uyarak kendi semptomlarını da takip ederek günlük yaşamlarına ve yüz yüze eğitime devam edebilirler. Semptom gelişmesi durumunda, semptomun ortaya çıktığı gün, gelişmemesi durumunda temasın 5'inci günü PCR testi yaptırırlar. SAĞLIK BAKANLIĞI'NIN KORONAVİRÜS TEDBİR LİSTESİ İÇİN TIKLAYIN İlgili Haberler Filyasyon Rehberi güncellendi: 2 doz aşılı temaslılar karantinaya alınmayacak! Koronavirüs rehberi güncellendi: Öğrencilerin izolasyon süresinde değişiklik Anne babalara evde koronavirüs yönetimi rehberi
4,046
Dr. Şenol Şensoy: 'Fitoterapi desteğiyle çok sayıda çift çocuk sahibi oldu'
Dr. Şenol Şensoy, "Özellikle son 20 yıldır modern tekniklerle tıbbi bitkiler üzerinde yapılan araştırmalar, birçok hastalıkta olduğu gibi kısırlıkta da fitoterapinin etkili olduğunu göstermiştir. Fitoterapi desteğiyle çok sayıda çift çocuk sahibi olmuştur" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dr-senol-sensoy-fitoterapi-destegiyle-cok-sayida-cift-cocuk-sahibi-oldu-2749179
Türkiye'de her 5 çiftten birinde kısırlık sorunu yaşandığı belirtilirken, gerek erkek gerek kadın kısırlığında fitoterapi yani bitkisel tedavi her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. Bu tedavide Türkiye'de başarılı isimlerinden biri olan Dr. Şenol Şensoy, fitoterapinin kısırlıktaki etkilerini anlattı. Erkek kısırlığının sebepleri ve tedavisi Erkek kısırlığının en önemli sebeplerinin sperm hücrelerinin sayı, şekil ve hareketliliğindeki bozukluklar olduğunu belirten Dr. Şenol Şensoy, Gelişimini tamamlamış ve yapılan testler sonucunda fonksiyonel, yani canlılığını devam ettiren en az bir testisi bulunan bir erkeğin sperm durumu ne olursa olsun fitoterapiden istifade etmesi mümkündür dedi. Kadın kısırlığının sebepleri ve tedavisi Kadın kısırlığında ise yumurtlama bozuklukları başta olmak üzere hormonal bozukluklar, adet düzensizlikleri, polikistik over gibi bazı durumların etkili olduğunu ifade eden Dr. Şensoy, Adet düzeninin sağlanması, hormonal bozuklukların dengelenmesi, prolaktin yüksekliğinin dengelenmesi, polikistik overin etkilerinin ortadan kaldırılması gibi doğurganlığı önleyen birçok sebeplerin ortadan kaldırılmasında fitoterapiden etkin bir şekilde faydalanıyoruz dedi. Kısırlıkta bitkisel tedavinin sonuçları Özellikle son 20 yıldır modern tekniklerle tıbbi bitkiler üzerinde yapılan araştırmalar, birçok hastalıkta olduğu gibi kısırlıkta da fitoterapinin etkili olduğunu göstermiştir. Fitoterapi desteğiyle çok sayıda çift çocuk sahibi olmuştur diyen Dr. Şenol Şensoy, çocuk hasreti çekenler için ümit verici açıklamalar yaptı. Bilimsel araştırmaların sonuçlarına değinen Dr. Şensoy, Hormon dengelerinin sağlanmasında, erkekte testislerin, kadında yumurtalıkların fonksiyonlarının iyileştirilmesinde, sperm sayı-şekil ve hareketliliğinin düzeltilmesi, kaliteli ve olgun yumurtaların oluşturulması, adet düzenin sağlanması gibi doğurganlığı olumlu yönde etkileyecek, tıbbi tedavilerin yanında ciddi bir tamamlayıcı tedavi yöntemi olduğu ortaya konulmuştur. Tıbbi tedavilerin yanında tıbbi bitkilerden de faydalanmanın infertilitede başarı şansını yükselttiği, konuyla ilgilenen birçok hekim tarafından da tecrübe olarak tespit edilmiş, klasik tıbbi tedavi yöntemlerinin yanında her geçen gün kullanımı artan, tamamlayıcı bir tedavi yöntemi olarak yerini almaktadır. Toplam infertil olgular içinde sebebi bulunamayan yüzde 10'luk kesimde, yine sebebi bilindiği halde tıbbi tedavilerle sonuç alınamayan birçok hasta grubunda fitoterapiden etkin bir şekilde faydalanmaktayız.
5,545
Sağlık Bakanlığından tatlı uyarısı
Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan uyarı yazısında bayramlaşmada ikram edilen şeker, çikolata, hamur işleri gibi gıdaların, enerji içeriği yüksek gıdalar olması sebebiyle kan şekerini hızla yükselttiği belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligindan-tatli-uyarisi-2647909
Sağlık Bakanlığı, Ramazan Bayramında tatlı tüketimiyle ilgili vatandaşları uyaran bir açıklama yayınladı. Bayram ziyaretlerinde tatlı ikramının geleneksel olduğu belirtilen açıklamada, ikram edilen şeker, çikolata, hamur işleri gibi gıdaların, enerji içeriği yüksek gıdalar olması sebebiyle kan şekerini hızla yükselttiği belirtti. Ramazan'da gün içinde besin tüketmemeye alışmışken birdenbire bu gıdaların sık ve çok miktarda tüketilmesinin sindirim sistemi problemlerine ve kan şekerine bağlı çeşitli rahatsızlıklara yol açabileceği uyarısında bulunan Bakanlık, “Bu nedenle bayram ziyaretlerinde sunulan ikramlar tüketilirken dikkat edilmeli, aşırıya kaçılmamalı, yeterli ve dengeli beslenme ilkeleri unutulmamalıdır. Aynı gün içinde birden çok ziyaretin yapılacağı dikkate alınarak ikramlarda porsiyonlar küçük, çeşitler mümkün olduğunca az tutulmalıdır” ifadelerini kullandı. Açıklamada, gün içinde geleneksel olarak tatlı ikramı olacağından kahvaltıda şeker, reçel vb. tatlı besinlerin bulundurulmaması gerektiğinin altı çizilerek, hamurlu, şerbetli tatlılar yerine küçük porsiyonlar halinde sütlü tatlılar, taze meyveler; şerbetler yerine şekersiz veya az şekerli komposto, az şekerli limonata gibi içeceklerin tercih edilebileceği kaydedildi. Dünya Sağlık Örgütünün gıdaların doğal yapısında bulunan şeker dışında, gıdaya üretim aşamasında eklenen şekerlerin ve çay şekerinden alınan enerjinin; sağlıklı bireylerde günlük enerji miktarının yüzde 10'unu geçmemesini tavsiye ettiği hatırlatılan açıklamada “Diyabet, kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon gibi kronik hastalığı olanlar uyguladıkları diyete bayram süresince de özen göstermelidirler” uyarısı yapıldı.
829
Öksürükle başladı, grip sandılar! Gerçek ölümcül çıktı
Grip semptomları gösteren kızlarını hastaneye götüren ailenin hayatı alt üst oldu. Kan kanseri olan kızları Kyra, şimdi hayatta kalmak için mücadele veriyor. 
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/oksurukle-basladi-grip-sandilar-gercek-olumcul-cikti-2868993
İngiltere’de bir aile Kyra adındaki kızlarının grip benzeri semptomlar göstermesi üzerine hastaneye başvurdu. Öksürük, ateş, halsizlik gibi semptomların ardından sırt ve bacak ağrıları da yaşayan kızın kan kanseri yani lösemi olduğu ortaya çıktı. Oksijen seviyesinin son derece düşük olduğunu fark eden doktorlar tetkikleri genişletti ve acı gerçek böyle ortaya çıktı. “İNANAMADIK, GRİP SANDIK” Hamile anne Kirsten, “Doktorlar ellerinden geleni yapıyorlar. Enfeksiyonun ne olduğunu ve onun sorununun ne olduğunu öğrenmek için kan örnekleri alıyorlar ve birçok test yapıyorlardı. İnanamadık. Hiçbir sorun yoktu, aniden gelişti dedi. Kirsten, Kyra'nın semptomlarının yaygın olan grip semptomları olduğunu düşünerek yılbaşı kutlamaları yaptıklarını açıkladı. Anne, Bunu asla tahmin edemezdik. Özellikle birkaç gün önce gülüyor eğleniyordu” dedi. ERKEN TANI ŞANSI OLDU Hastalanmasaydı haberimiz olmayabilirdi ve çok geç olabilirdi. Kabullenecek çok şey var” diye anne, Neler olduğunu bilmiyor. Gerçekten kafası karışık ve sadece eve gitmek istiyor, bu bizim kalbimizi üzüyor. Doktorlar maskelerle geldiklerinde ona zarar vereceklerini düşünüyor. Neyse ki Kyra'nın omurilik sıvısında lösemi hücreleri yok ve kanseri tedavi edilebilecek. Cesur ufaklık bir haftadır hastanede ve kemoterapi görmek için bir aydan biraz fazla orada kalacak. Tedavi üç yıla kadar sürebilir ama Kyra'nın prognozu olumlu görünüyor” dedi. İlgili Haberler Lösemiden ölen asker 30 yıl sonra şehit sayıldı, SGK’ya takılan karar ailenin hayatını altüst etti 'Her yıl yaklaşık bin 500 çocuk lösemiye yakalanabiliyor' Çocukluk lösemisinin belirtileri ve semptomları Yorgun, zayıf, soğuk, baş dönmesi veya sersemlik hissi Nefes darlığı Soluk cilt Gitmek gibi görünmeyen ateşe eşlik eden enfeksiyonlar Kolay morarma ve kanama Sık veya şiddetli burun kanamaları Diş eti kanaması Kemik veya eklem ağrısı Göbek şişmesi İştah kaybı ve sekiz kayıp Şişmiş lenf düğümleri
915
Düzenli tüketildiğinde faydaları saymakla bitmez! İşte narın şaşırtacak faydaları!
Nar, hem hastalıklardan korunmada hem de erken teşhis sonrası iyileştirme özelliği nedeniyle çok tüketilir. Neredeyse bilinen her antioksidanı içermesiyle meşhur olan nar, havaların soğumasıyla sofralarda yerini aldı. Vücuda birçok faydası olan nar, lezzeti sayesinde birçok yemeğe de eklenir. Düzenli olarak nar tüketmiyorsanız, bu meyveyi hastalıklardan korunmak için düzenli olarak tüketmelisiniz. İşte narın çeşitli faydaları, tarifleri, vitaminleri!
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/duzenli-tuketildiginde-faydalari-saymakla-bitmez-iste-narin-sasirtacak-faydalari-2859849
Çeşit çeşit lezzetlerle birlikte tüketebileceğiniz nar, soğuk havalarla birlikte tezgahta yerini aldı. Faydaları saymakla bitmeyen narın 1 tanesinin bile birçok faydası vardır. Nar tam bir vitamin deposudur. Nar; B1 vitamini, B2 vitamini, C vitamini, potasyum ve demir yönünden zengindir. NAR HANGİ VİTAMİNLERİ İÇERİR? Faydaları saymakla bitmez nar, B5, B6, C, E, B1, B2 vitaminleri içerir. Kışın içerisinde bulunan zengin potasyum, magnezyum ve folat sebebiyle soğuk algınlığıyla savaşır. Bu meyve vücüdumuzda kalkan görevi görür. Peki, narın faydaları nelerdir? NARIN FAYDALARI Sindirimi düzenler: İshali önleyici etkiye sahiptir. İçerisinde bulunan vitaminler bağırsaktaki mikroplarla savaşır. Ciltteki kolejeni artırır: Ciltteki ölü hücrelerin yenilenmesini ve cildin yeniden canlanmasını sağlar. Eklem ağrılarını azaltır: Mevsiminde ve korunaklı şekilde tüketildiğinde tüketildiğinde narın eklem ağrılarını azaltan bir etkisi olmaktadır. Hafızayı güçlendirir: Yapılan pek çok bilimsel araştırmada düzenli nar tüketiminin hafızayı ve bilişsel fonksiyonları güçlendirdiği sonucu elde edilmiş. Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarda özellikle de erken evrelerde iken nar tüketilmesi önerilir. NAR NASIL MUHAFAZA EDİLİR? Nar kolay çürüyen bir meyvedir. Bu sebeple muhafaza edilmesine dikkat edilmeli. Buzdolabında saklamak istemeyenler, karanlık güneş görmeyen bir ortamda muhafaza etmelidirler. Serin bir yerde muhafaza edilen nar, uzun süre tazeliğini koruyacaktır. Bu şekilde oda sıcaklığında saklarsan 1 ay kadar bozulmadan durabilir. İlgili Haberler Tadını emiyor, çürütüyor, kurutuyor: Asla buzdolabınıza koymamanız gereken yiyecekler! Kış aylarında ortaya çıkıyor ve iki hafta devam ediyorsa dikkat edin! Kış depresyonu kapıda olabilir Bir kaşığı ile şifa dağıtan besin: öksürüğü anında kesiyor, astımı, bronşiti tedavi ediyor! NAR İLE BİRLİKTE NE YENİR? Çoğunlukla ara öğün olarak tüketilen nar, yemeklerle birlikte de tüketilir. Narı ara öğünlerinizde tüketebilirsiniz. Ayrıca narı salatalara ya da sütlü tatlılara da eklenir. Nar ayrıca kısırda ve reçel olarak da kullanılır. NAR REÇELİ TARİFİ Malzemeler; 2 dolu su bardağı ayıklanmış nar 1.5 su bardağı şeker 1.5 su bardağı su Biraz limon tuzu Yapılışı; Ayıklanan narları şeker ve su dolu tencereye alın. Kaynamaya başlayan nar, 20 dakika pişirilir. Kaynamaya başlayınca iyice karıştırın ve altını hafif kısıp ara ara kontrol ederek 20 dakika pişirin. 1 fiske limon tuzu ekleyip karıştırın. Limon tuzu yerine limonda sıkabilirsiniz. 10 dakika daha kaynatıp altını kapatın.
3,134
10 soruda Sputnik V aşısı
Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, Türkiye gazetesinin Sinovac ve Biontech'ten sonra ülkemizde kullanılacak olan Rus aşısı Sputnik V'nin etkinliği, yan etkileri ve avantajları ile ilgili soruları cevapladı. İşte Rus aşısı hakkında tüm merak ettikleriniz...
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/10-soruda-sputnik-v-asisi-2781996
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Türkiye'nin Rusya'dan altı ay içinde 50 milyon doz Sputnik V aşısı almak için anlaşma imzaladığını duyurmasının ardından, bu aşının Türkiye’de kullanımı için acil onay verilmesi gözleri Sputnik V aşısına çevirdi. DÜNYADA ONAYLANAN İLK AŞI ‘Gamaleya Epidemiyoloji ve Mikrobiyoloji Araştırma Enstitüsü’ tarafından geliştirilen ve ‘Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF)’ tarafından fonlanan bir aşı olan Sputnik V, Covid-19’a karşı dünyada onaylanan ilk aşı olma özelliğini taşıyor. Adını 1957 yılında uzaya fırlatılan ilk Sovyet uzay aracından alan Sputnik V’in tescil edildiğini Rusya lideri Vladimir Putin 11 Ağustos’ta duyurmuştu. Türkiye, Sputnik V aşısına kullanım onayı veren 63. ülke. Diğer ülkeler arasında, Hindistan, Meksika, İran, Gana, Sri Lanka ve Sırbistan, Filistin bulunuyor. Macaristan, Slovakya ve Avusturya gibi AB ülkeleri ve Sırbistan’ın da Sputnik-V’ye talip olduğu bildiriliyor. Çin’in Sinovac ve ABD/Alman ortak yapımı BioNTech aşısından sonra Türkiye’de kullanılacak olan Rus Sputnik V aşısının özelliklerini Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık’a soruldu. SPUTNİK V NE TÜR BİR AŞI? Sputnik V aşısı yeni jenerasyon aşılardan bir tanesi. AstraZeneca ve Johnson & Johnson aşıları gibi bir viral vektör aşı. Yani taşıyıcı olarak vücutta etkisi olmayacak başka bir virüs kullanılıyor. Covid-19’un bağışıklık oluşturacak spike proteinleri, adenovirüsler yoluyla vücuda veriliyor. ETKİNLİĞİ NEDİR? Aşının Faz-3 çalışma sonuçları Şubat ayında Tıp Dergisi Lancet’te bir makale olarak yayınlandı. Bu çalışmada etkinliği yüzde 91. 6 olarak açıklandı. Geliştirici ekibin lideri Denis Logunov, her iki dozu da alan kişilerde aşının etkinlik oranının yüzde 97. 6 olarak tespit edildiğini duyurdu. Hem Faz-3 sonuçları hem de saha çalışmaları etkin olduğunu gösteriyor. GÜVENLİ Mİ? Sputnik V, dünyada 62 ülkede ruhsatlı. Ruhsatlı olduğu ülkelerde çok yaygın kullanıldığı hâlde bugüne kadar güvenlikle ilgili bir problem bildirilmemiş. YAN ETKİLERİ NEDİR? İnaktif aşılara benzer yan etki gösteriliyor. mRNA aşılarına göre bir tık daha düşük yan etkileri var. Rusya Federal Sağlık Denetleme Ajansı Roszdravnadzor tarafından yapılan açıklamaya göre aşılama sonrasında şimdiye kadar cilt tahrişi, baş ağrısı ve yorgunluk dışında hiçbir yan etkinin görülmediği ifade ediliyor. KAÇ DOZ YAPILACAK? Diğer aşılar gibi iki doz yapılıyor. Ancak diğer vektör aşılarından farklı olarak daha güçlü bir bağışıklık sağlamak amacıyla ikinci dozda farklı adenovirüsler kullanılıyor. SAKLAMA ŞARTLARI NASIL? Bildiğiniz gibi BioNTech aşısının eksi 70 derecede saklanması gerektiği için taşınmasında ve uygulanmasında lojistik problemler yaşanıyordu. Sputnik V, Sinovac gibi 2-8 derecede saklanabiliyor. AŞILARIN BİRBİRİNE ÜSTÜNLÜĞÜ VAR MI? Şu anda uygulanmakta olan aşılar arasında etkinlik açısından karşılaştırma yapmak sağlıklı olmaz. Çünkü aşıların birbirleriyle karşılaştırıldığı etkinlik çalışmaları henüz yok. Bu sebeple net olarak ‘Biri daha iyidir’ demek doğru değil ama kendi tecrübelerimize dayanarak, bağışıklığı zayıf olan kişilerde mRNA aşılarının daha iyi cevap verdiğini görüyoruz. Dünyadaki veriler de bunu gösteriyor. TEKNOLOJİ TRANSFERİ YAPILACAK MI? Sputnik V aşısı teknoloji transferi ile sıfırdan tamamen Türkiye de üretilecek. Yeni jenerasyon aşılardan olduğu için her yerde üretilebilecek aşı türlerinden değil, en ileri teknoloji ve biyoreaktörler gerektiriyor. Bizdeki fabrikalardan birinin altyapısı buna uygun. AĞUSTOSTA HATIRLATMA DOZU YAPILMALI ¥ Sputnik V aşısının Türkiye’de üretilecek olmasının önemi nedir? Şunu anladık ki, eğer bir ülke aşı üretemiyorsa bu yılın sonuna kadar aşı tedarik edilmesinde sıkıntılar yaşayacak demektir. Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre mayıs ayı içinde Rusya’dan bir miktar hazır aşı alınacak; üretim sonbahara doğru başlayacak. Kayseri de geliştirilmekte olan yerli aşının da sonbahara kadar hazır olması bekleniyor. Bu, niçin önemli? İnaktif aşı yapılanlara altı ay sonra bir tane hatırlatma dozu yapılması gerekecek gibi görünüyor. 65 yaş üstü ve sağlık çalışanlarının altı ayı ağustos ayında doluyor. Yani ağustosun sonunda bizim bu gruplara bir hatırlatma dozu yapmamız gerekecek. Sputnik aşısını da üretmeye başlamamız, dışa bağımlılığımızın azalması açısından elimizi güçlendirecek. HANGİSİNİ BULURSANIZ O AŞIYI YAPTIRIN ¥ Toplumda Batı ülkeleri tarafından geliştirilen aşılara bir yönelim var. Böyle bir seçim yapılmalı mı? Bu sorunun cevabı net bir şekilde hayır. Aşı üretimi sanıldığı kadar zor değil. Hele hele inaktif aşılar gibi çok eskiden beri kullanılan aşıları yapma kültürü olan her ülke aşı yapabilir. Kaldı ki, dünyada en fazla aşı üreten ülkeler Batı ülkeleri değil; Hindistan, Çin gibi ülkeler. Oldukça büyük aşı üretme kapasitelerine sahipler ve Dünya Sağlık Örgütünün de onayladığı son derece kapsamlı aşı yapma kültürleri var. Sadece Batı ülkelerinde üretilen aşılar iyidir, diğerleri kötüdür diye bir ayrım yapmak doğru değil.
2,577
Son dakika! 21 Ağustos koronavirüs tablosu: Ölümlerde korkutan artış
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı 21 Ağustos 2021 günlük koronavirüs tablosunu açıklandı. Tabloda, vaka sayıları 20 bin sınırında seyrini sürdürürken, vefat sayıları dün açıklanan verilere göre korkutan bir yükseliş gösterdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Maalesef yüksek vaka sayıları yüksek kayıp demek" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-21-agustos-koronavirus-tablosu-olumlerde-korkutan-artis-2792286
Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'nin yeni koronavirüs tablosu açıklandı. 21 Ağustos'ta açıklanan 24 saatlik verilere göre 19 bin 351 yeni vaka tespit edildi. Bir günde toplam 282 bin 857 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 13 bin 163 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 1. doz aşılama ortalama yüzde 73. 78 oldu. 2. doz ortalaması yüzde 56. 33 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 88 milyon 443 bin 350’ye yükseldi. AŞILAMADA MUĞLA ZİRVEDE Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 94. 2 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Muğla'yı Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Balıkesir, Amasya, Aydın, Tekirdağ, Eskişehir ve Yalova takip etti. ŞANLIURFA AŞI OLMUYOR! Bakanlığın tablosuna göre yüzde 51. 2 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Mardin, Gümüşhane, Bitlis, Diyarbakır, Muş, Batman, Bingöl, Iğdır ve Bayburt takip etti. YÜKSEK VAKA SAYILARI YÜKSEK KAYIP DEMEK Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Hastalığa yakalananların bir bölümü hastalığı ağır geçiriyor ya da kaybediyoruz. Maalesef yüksek vaka sayıları yüksek kayıp demek. Aşımızı yaptırırsak salgına son vermek için harekete geçmiş oluruz. Aşı ve tedbirle yeniden mücadeleye dönelim dedi. 20 AĞUSTOS KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan koronavirüs tablosuna göre, 19 bin 918 vaka tespit edildi. Bir günde toplam 293 bin 252 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 15 bin 561 olarak kaydedildi. 19 AĞUSTOS KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından 19 Ağustos'ta açıklanan verilere göre ise 19 bin 320 vaka, hayatını kaybedenlerin sayısı 216 olarak açıklanmıştı. Son dakika haberinin ayrıntıları hazırlanıyor İlgili Haberler Hamileler koronavirüs aşısı olabilir mi? Hamilerin aşı olması güvenli mi? Çocuklara koronavirüs aşısı yapılmalı mı? Koronavirüs aşısı çocuklarda yan etkileri nelerdir? 4.doz aşı kimlere uygulanacak? 4.doz koronavirüs aşı yan etkileri neler? Bilim Kurulu üyesi aşı karşıtı doktorlara ateş püskürdü: Şarlatanlar Çocuklara koronavirüs aşı randevusu nasıl alınır? Adım adım çocuklara koronavirüs aşı randevusu alma Koronavirüse karşı bir silah daha: İlk DNA bazlı aşıya izin
305
Doğum yaparken hayatını kaybetti.. Nakil bekleyen hastaya umut oldu
İzmir'de bebeğini 35 haftalıkken dünyaya getirmesinin ardından tümör nedeniyle beyin ölümü gerçekleşen anneden alınan akciğer, 49 yaşındaki Mehmet Sünterler'e nakledildi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dogum-yaparken-hayatini-kaybetti-nakil-bekleyen-hastaya-umut-oldu-2908375
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 49 yaşındaki Sünterler'e yapılan başarılı akciğer nakline ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu. Organ bağışının hayatları nasıl kurtarabileceğinin bir örneğinin daha görüldüğünü aktaran Bakan Koca şunları kaydetti: 49 yaşındaki hastamız, 10 yıl önce nakli yapılan tek akciğerle hayata bağlanmıştı. Ancak son zamanlarda yaşadığı rahatsızlıklar yeniden nakil gerektirdi. Büyük umutlarla beklenen organ İzmir'den geldi. Beyin ölümü gerçekleşen 28 yaşındaki bir donörün organlarının ailesi tarafından bağışlanması, nakil için bekleyen hastanın hayatının kurtarılmasını sağladı. Nakil operasyonunu gerçekleştiren ekibimizi başarıları için kutluyor, hayatında yeni bir dönem başlayan hastamıza gözünüz aydın diyoruz.Beyin ölümü gerçekleşen hastalarının organlarını bağışlayan aileye başsağlığı diliyoruz, organ bağışı kararları her türlü takdirin ve minnettarlığın üstündedir. İlgili Haberler Kırmızı göz hastalığı alarmı! Bulaşıcı hastalık yüzünden 86 bin kişi hastanelere koştu Sağlık Bakanı Koca açıkladı: Türkiye'de son 1 yılda 39 hastaya kalp nakli yapıldı BEBEĞİNİ 35 HAFTALIKKEN DÜNYAYA GETİREN ANNENİN ORGANLARI BAĞIŞLANDI Edinilen bilgiye göre, Sünterler'i hayata bağlayan organ bağışı 28 yaşında beyin ölümü gerçekleşen bir anneden geldi. İzmir'de 35 haftalık hamileyken bebeği sezaryen doğumla alınan anne, acil doğumunun ardından beynindeki tümör nedeniyle ameliyata alındı. Tümör ameliyatından sonra annenin beyin ölümü gerçekleşti. Genç annenin organları ailesi tarafından bağışlandı. Göğüs Cerrahisi ve Akciğer Nakli Uzmanı Prof. Dr. Erdal Taşçı ve ekibinin gerçekleştirdiği operasyonla akciğer nakledilen Sünterler'in ise evli ve 23 yaşında bir kız babası olduğu öğrenildi. Kazada yaralanan sürücünün sağlıkçılara sorduğu soru şaşkına çevirdi Sakarya'nın Söğütlü ilçesinde kontrolden çıkan panelvan tipi araç takla attı. Kazada yaralanan kadının kendisini tedavi eden sağlık görevlilerine verdiği tepki şaşırttı.
5,880
Nar kalp krizi riskini azaltıyor
Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, nar tüketmenin kalp krizi riskini azalttığını söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/nar-kalp-krizi-riskini-azaltiyor-257989
Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı Yıldırım, “1 orta boy nar yaklaşık 100 kcal dir, 26 gram karbonhidrat içerir. Mükemmel bir C ve K vitamini, iyi bir lif, potasyum, tiamin, folat, manganez ve bakır kaynağıdır. 122 adet fitokimyasal içerir. Fitokimyasallar bitkiler tarafından üretilen bileşiklerdir, hücreleri korumak için birlikte çalışırlar. Bütün meyveler arasında en kuvvetli (flavonoidler ve polifenoller) antioksidandır. Antioksidanlar hücre hasarını önlemek için serbest radikalleri nötralize ederler. Kanser karşıtı ve bağışıklık destekleyici etkileri mevcuttur. Anti-aging (yaşlanma karşıtı) ve anti inflamatuar (iltihaplanma karşıtı) özelliktedir” dedi. Narın hücresel fonksiyonlarda gençleştirici etkiye sahip olduğunu ifade eden Yıldırım, “Kalp krizi, felç ve emboli hastalığına (akciğer hast.) neden olabilecek kan pulcuklarının toplanmasını engeller. Prostatik (prostat) kanser antijenlerinin azaltılması ve meme kanser hücre çoğalmasının önlenmesinde etkili olduğu çalışmalar mevcuttur. Güneş ışığının zararlı etkilerine karşı koruyucudur. Deride görülen kızarıklıklar ve hafif yanıklardan korunmada etkilidir” diye konuştu. “KOLESTEROL VE DİĞER KARDİYAK RİSK FAKTÖRLERİNİ AZALTIR” Kan basıncını düşürmeye fayda sağladığını kaydeden Yıldıırm, “Her gün nar suyu içmek sistolik kan basıncını düşürmeye yardımcı olabilir. Ancak nar suyunun uzun vadede genel kan basıncını düşürebileceğini belirlemek için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir. C ve E vitamini gibi bağışıklığı arttıran vitaminler sayesinde nar suyu hastalıkları önleyebilir ve enfeksiyonla mücadele edebilir. Nar ayrıca laboratuvar testlerinde anti bakteriyel ve anti viral (virüs karşıtı) olarak gösterilmiştir. Yaygın enfeksiyonlar ve virüsler üzerindeki etkileri için çalışmalar devam etmektedir. Depresyon ve osteoporozdan (kemik erimesi) korunma ve etkilerini azaltmada faydalıdır. Yapılan bir araştırmaya göre, günlük 227 ml nar suyu içmek, öğrenme ve hafızayı artırabilir. Nar suyunun antioksidan konsantrasyonu ve oksidatif stresi etkileme yeteneği, kadınlarda doğurganlığa faydalı olabileceğini göstermiştir. Oksidatif stresin sperm disfonksiyonuna neden olduğu ve kadınlarda doğurganlığı azalttığı çalışmalarca gösterilmiştir. Nar suyunun plasentada da oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olduğu gösterilmiştir, ancak araştırmacılar, bunun sağlayabileceği kesin faydaları henüz bilmemektedirler. Nar suyu içmek hem kadın hem erkeklerde seks hormonlarının ana hormonlarından olan testosteron seviyelerinde artış sağlamaktadır. Nar geleneksel olarak Orta Doğu ve Hindistan’da diyabet için bir çare olarak kullanılmıştır. Narın diyabet üzerindeki etkileri hakkında hala çok şey bilinmezken, insülin direncini azaltmaya ve kan şekerini düşürmeye yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Vişne ve pancar suyundan sonra nar suyu da yeni spor performansı ve dayanıklılık arttırıcılar arasında yerini almaktadır. Nar suyu, ağrının azalmasına ve güç kazanımının iyileştirilmesine yardımcı olabilmekte, ayrıca egzersizden kaynaklanan oksidatif hasarı azaltmaktadır. İnsan çalışmalarında aterosklerotik plakları (damar sertleşmesi) tersine çevirmede etkili olduğu bulunmuştur. 1 bardak nar suyu kırmızı şarap, yeşil çay, yaban mersini, açai üzümü ve turna yemişinden daha fazla antioksidan içerir” ifadelerini kullandı. “DÜZENLİ KULLANIM ÖNCESİ DOKTORUNUZA BAŞVURUN” Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne göre orta derecede. Narı düzenli kullanımdan önce doktora danışılması gerektiğini belirten Yıldırım, bazı ilaçlarla da etkileşime girebildiğini söyledi. Uzman Diyetisyen Yıldırım, bu ilaçları şöyle sıraladı: “Kolesterol düşürücü ilaçlar, antikoagulanlar (pıhtılaşma önleyiciler), yüksek tansiyon ilaçları.”
3,742
Sağlık Bakanı Koca: 4 ilde vaka sayısı düşmeye devam ediyor
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 4 ilin valisi, il sağlık müdürleri ve halk sağlığı başkanlarıyla görüştü. Bakan Koca, toplantıda Bursa, Konya, Kayseri ve Tekirdağ illerinde salgının seyri ile ilgili tedbirleri ele aldıklarını belirtti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-4-ilde-vaka-sayisi-dusmeye-devam-ediyor-2760090
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından 4 ilin valisi, il sağlık müdürleri ve halk sağlığı başkanlarıyla görüştüğünü açıkladı. Koca, “Bursa, Konya, Kayseri, Tekirdağ illerimizde salgının seyri ile ilgili tedbirleri ele aldık. Günlük vaka sayıları düşmeye devam ediyor. Kısıtlama ve tedbirlere uyum netice veriyor. Mücadeleye ısrarla devam edelim” dedi. Ayrıca Koca, Bursa’da günlük vaka sayısında son bir haftada yüzde 50 düşüş olduğunu belirtti. Bakan Koca, Yatak doluluk oranı yüzde 55, yoğun bakım oranı yüzde 73, Konya’da vaka düşüşü yüzde 50, yatak doluluk oranı yüzde 52, yoğun bakım doluluğu yüzde 66, Kayseri’de vaka düşüşü yüzde 35, yatak doluluğu yüzde 58, yoğun bakım doluluğu yüzde 59 bilgisini paylaştı.
4,007
Prof. Dr. Çilingiroğlu, Covid-19 tedavisinin bulunduğunu iddia etti
Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu, yeni tip korona virüs (Covid-19) tedavisinin bulunduğunu iddia etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/prof-dr-cilingiroglu-covid-19-tedavisinin-bulundugunu-iddia-etti-2751456
Dünya genelinde 1 milyondan fazla kişinin ölümüne neden olan yeni tip korona virüsün tedavisine yönelik birçok ülkede bilim adamları tarafından çalışmalar yürütülüyor. ABD'de yaşayan Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu, Covid-19 tedavisinin bulunduğunu iddia etti. Twitter hesabından “Çok ama çok sevinçliyim” şeklinde açıklama yapan Prof. Dr. Çilingiroğlu, rekombinant teknolojisi ile geliştirilen antikorlar ile korona virüs hastalarının ayakta tedavisinin mümkün olacağını ifade etti. Çilingiroğlu, paylaşımda geliştirilen antikorlar sayesinde Covid-19 salgınının biteceğini öne sürdü. Çilingiroğlu, Çok ama çok sevinçliyim, bu haberi sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyorum. Aylarca önce söylemiş olduğum bu virüsün kesin tedavisi olacağına inandığım rekombinant teknolojisi ile geliştirilen Monoclonal antibodyler bu virüse karşı kesin tedavi olacak ifadelerini kullandı. Söz konusu antikorların ABD Başkanı Donald Trump’ta da kullanıldığını vurgulayan Çilingiroğlu, Recombinant teknoloji ile bir sentetik farklı monoclonal antibodylerin olduğu bir karışım Sayın Trump'ta da kullanıldı dedi. Çilingiroğlu, Twitter hesabından paylaştığı videoda, Monoclonal antibody tedavisinin Faz 2, Faz 3 çalışmasının sonuçları bugün açıklandı. Firmanın ilk 275 hastada yaptığı olumlu çalışmadan sonra 524 hasta daha eklenmesi, yani yaklaşık 700-800'e yakın hastada bu recombinant tedavisi, yani aynı Sayın Trump’a verilen tedaviyi alan kişilerde, iyileşmiş olan kişiden antibody demiyorum, o hikaye, o işe yaramıyor. Git şeker ye daha iyi. Bu sentetik recombinant DNA teknolojisini kullanarak yapılan sentetik antibody. Bir ilaç gibi. Verilen de ister yüksek doz olsun, 8 gram aynı Sayın Trump'ta olduğu gibi, ister düşük doz olsun 2. 4 gram, bu hastalar ayakta tedavi ediliyor. Aynı Sayın Trump'ta gördüğünüz gibi. Bunların kötüleşmesi engelleniyor. Virüsleri temizleniyor. Yani virüs yükü indiriliyor. Çünkü ne oluyor, gidiyor bu virüse bağlanıyor. Nötralize ediliyor. Vücuttaki virüsü temizliyor diyelim. Remdesivir de çoğalmasını engelliyor. Biraz da steroid verdin mi, stokin fırtınasına da girmiyor. Dolayısıyla sen artık hastanelerde yoğun bakımları unut dedi. Çilingiroğlu, E hocam bunun fiyatı çok fazla. E bedavaya verecek hali yok Adam bu kadar çalıştı üstünde. Ama sürüden kazanmak için bunun fiyatını belli bir rakama indirecektir. Dolayısıyla virüsün kesin tedavisi bulunmuştur ifadelerini kullandı.
5,357
Mevsim geçişlerine dikkat
​Özel Doruk Setbaşı Tıp Merkezi’nden Dr. İsmail Taylan, mevsim geçişlerinde yaşanan rahatsızlıklarla ilgili bilgiler verdi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/mevsim-gecislerine-dikkat-2671454
Dahiliye Uzmanı Dr. İsmail Taylan, insan sağlığını etkileyen önemli çevresel faktörlerden birinin de mevsim geçişleri, mevsim değişiklikleri olduğunu söyledi. Dr. Taylan, “Bu geçişlerde çevremizdeki ısı, nem, flora, fauna ve UV radyasyon. değişmektedir. Bu ânî mevsim değişimlerine bazı bünyeler çabuk ayak uydururken, bazıları ciddi sıkıntılar yaşayabilmektedirler” dedi. Bilhassa sonbahar-kış mevsim geçişi değerlendirildiğinde; ağırlıkla solunum sistemi hastalıklarının görüldüğünü hatırlatan Dr. İsmail Taylan, “Soğuk algınlığı ya da diğer adıyla nezle, damlacık yoluyla bulaşabilmektedir. Bebekler ve yaşlılar için tehlikeli olabilir. Mevsim geçişi grip artış yaparak yıllık salgınlara sebep olabilir. 5 yaş altı çocuklar, 65 yaş ve üzeri yaşlılar, gebe kadınlar, kronik kalp, akciğer, böbrek, karaciğer ve metabolik hastalıkları olan ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde grip ciddi komplikasyonlarla seyredebilmektedir. Soğuk algınlığı ve mevsimsel grip toplu yaşanılan, bulunulan kalabalık yerlerde kolayca yayılabilmektedir. Zatürre sıklığı artmaktadır. Diğer akut solunum yolu enfeksiyonları, astım ve KOAH sıklığı ya da alevlenmelerinde artış görülebilmektedir” diye konuştu. Bu dönemlerde, dolaşım sistemi hastalıklarında da çeşitli vakaların gözlemlendiğini hatırlatan Dr. Taylan, kalp krizi yaşanma sıklığında artışın kaydedildiğini belirtti. İsmail Taylan, mevsim geçişlerinden korunma ve tedavi ile ilgili olarak şunları söyledi: “Dünya Sağlık teşkilatı, 6 ay-5 yaş arası çocuklar, 65 yaş üzeri kişiler, gebe kadınlar, kronik hastalığı olanlar ve sağlık çalışanlarının yıllık aşılanmasını tavsiye ediyor. Bulaşmayı önlemek için öksürürken ağız, burunlarını dirsek içi ile kapatmaları, maske kullanmaları, ellerini sıkça yıkamaları gerekir. Sağlam kişilerde korunma amaçlı maske kullanabilirler. Yeterli ve dengeli beslenmek bağışıklık sistemini güçlendirir. Özellikle meyve sebze ve doğal ürünler, yumurta, süt, balık tüketmek. Gerekli ise vitamin desteği almak. Yeterli sıvı tüketilmelidir; günlük ortalama 2 litre tüketilmelidir. Sigara alkol içmemek, kafeinden uzaklaşmak gerekiyor. Yeterli ve düzenli uyku uyumak şart. Mevsimine uygun giyinmek önemli. Mevsim geçişlerinde ve özellikle kış aylarında hareketsiz kalmak, lipid seviyelerini, kan basıncı, vücut kitle indeksi, kemik yoğunluğunu olumsuz etkiler. Günde 30 dk.yürüyüş, yada düzenli spor yapmalıdır. Kronik hastalıklar sebebiyle verilen ilaçları düzenli kullanmak gerekir. Sağlık kontrolleri aksatılmamalıdır. Kapalı ortamların sık sık havalandırılması lâzım. Oturma odası için standart 21derece sıcaklık diğer odalar için de 18 derece sıcaklığı uygun görülüyor. Klimalara karşı da kendimizi korumalıyız.”
3,676
İtalyan aşısı ReiThera'nın Faz-1 çalışmaları tamamlandı
İtalya’da korona virüse (Covid-19) karşı geliştirilen ReiThera isimli aşısının 1. faz çalışmalarının başarıyla tamamlandığı duyuruldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/italyan-asisi-reitheranin-faz-1-calismalari-tamamlandi-2762656
Covid-19’a karşı aşılamalar birçok ülkede başlarken, aşı çalışmaları da hız kesmeden devam ediyor. İtalya’daki Lazzaro Spallanzi Ulusal Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü tarafından yapılan basın toplantısında, korona virüse (Covid-19) karşı geliştirilen ReiThera adlı aşının 1’inci faz sonuçları paylaşıldı. Toplantıda, ReiThera aşısının yüz denek üzerinde yapılan ilk faz çalışmalarının başarılı olduğu ve istenmeyen bir yan etki görülmediği aktarıldı. Spallanzi Enstitüsü Bilim Direktörü Giuseppe Ippolito yaptığı açıklamada, “Aşı olanların yüzde 92. 5’i antikor üretti. Aşılamanın ardından antikor seviyesi, 4 hafta içinde en yüksek seviyeye ulaştı ve sonrasında sabit kaldı. Bu da tek dozda bağışıklık sağlama anlamına geliyor” dedi. Aynı zamanda tek doz olarak kullanılması planlanan aşının, 2 ila 8 derece sıcaklıkta saklanabildiği belirtildi. Aşının diğer fazlarda da başarılı sonuç vermesi halinde 6 ay sonra kullanıma hazır olması bekleniyor. Aşının tüm fazları başarıyla geçip onay alması halinde ise yılda 100 milyon doz üretilebileceği açıklandı. İTALYA’DA 191 BİN 11 KİŞİ AŞILANDI İtalya’da açıklanan son verilere göre, aşılama kampanyasının başlamasından bu yana 191 bin 11 kişiye Pfizer-Biontech tarafından geliştirilen aşının vurulduğunu aktarıldı. Aşıların 166 bin 364’ü sağlık çalışanlarına, 9 bin 783’ü ise huzurevi sakinlerine uygulandı.
1,299
Bu besinler kalbi çürütüyor! Neredeyse her gün tüketiliyor, vazgeçmek zor oluyor!
Gün içinde tükettiğimiz birçok besinin kalbimizi ne kadar kırdığını biliyor muydunuz? İçerdikleri yüksek oranlı şeker, kötü yağ ve sodyum ile kalp sağlığımızı riske atan bu besinlerden vazgeçmesi de bir o kadar zor gibi görünüyor. Fakat sağlığınıza dikkat ediyorsanız ve daha sağlıklı bir kalbe sahip olmak istiyorsanız, kesinlikle uzak durmalısınız! Peki bu besinler hangileri? Uzmanlar açıkladı! İşte kalbi çürüten, sağlığınızı tehdit eden o besinler…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/bu-besinler-kalbi-curutuyor-neredeyse-her-gun-tuketiliyor-vazgecmek-zor-oluyor-28467
1,203
Noktadan küçük ama büyük tehlike saçıyor: Kene kaynaklı yeni bakteri Türkiye’de görüldü
Kene kaynaklı patojenler ve sebep olduğu hastalıkların global anlamda insan ve hayvan sağlığını ciddi derecede tehdit ediyor. Uzmanlar söz konusu yeni bakterinin patojenlerden 10’unun insanı enfekte edebileceğini söyledi. Türkiye'de özellikle Anadolu’nun kuzeyi, Trakya ve İstanbul’da baskın bir tür olduğunu ifade eden uzmanlar kan damarlarının iltihaplanması ve tromboembolik patojenite ile seyreden birtakım bozukluklara yol açabildiğine dikkat çekti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kene-kaynakli-yeni-bakteri-insanlari-enfekte-ediyor-2846109
Kene kaynaklı patojenler ve sebep olduğu hastalıklar ile ilgili uzmanlardan dikkat çeken uyarı geldi. Bir pilot kalemin defterde bıraktığı nokta kadar küçük olan ve çoğu insanın gözle göremeyeceğini söyleyen uzmanlar, bıraktığı etkinin ise büyük olduğunu belirtti. İnsanı enfekte eden yeni bakteri ile birlikte kan damarlarında iltihaplanma ve tromboembolik patojenite ile seyreden birtakım bozukluklara yol açabiliyor. Söz konusu yeni bakteri ile ilgili Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde görevli olan Doç. Dr. Ömer Orkun uyarılarda bulundu. İnsan ve hayvan sağlığını ciddi derecede tehdit eden yeni bakteri özellikle Anadolu'da orman içi bölge olan Bolu'dan başlayıp Ankara'daki çok çeşitli geçiş zonlarını içine alan ve yarı kurak step coğrafya olan Kırşehir'de son bulan bir alanda kene kaynaklı patojenlerin doğal dinamiklerini anlamaya yönelik saha ve laboratuvar çalışmaları yürüttüklerini anlattı. İlgili Haberler Uzman isimden kene yapışması uyarısı: Bastırmayın, kendileri direk hastalık taşımıyor Kene kabusu geri döndü! Uzmanlardan korkutan uyarı: Ölümcül risk daha fazla “TÜRKİYE’DE TRAKYA VE İSTANBUL’DA BASKIN BİR TÜR” 2 bine yakın kenede yüzlerce patojen taradıklarını ve 32 farklı kene kaynaklı patojenin varlığını belirlediklerini dile getiren Orkun şu ifadeleri kullandı; Bu ciddi derecede önemli bir rakam ve bunların hiçbiri Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsü değil. Tespit edilen patojenlerden 10'unun insanı enfekte edebildiği ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi de şu an patojen olarak Avrupa'da yeni ortaya çıkan ve Avrupa'nın en önemli vektörü olan Ixodes Ricinus kene türünün naklettiği 'Neoehrlichia Mikurensis' adı altındaki bir bakteri. Bunun Türkiye'de daha önce varlığı bilinmiyordu, yeni tespit ettik. Bu tür, Avrupa'da insanlarda patojenik olan zoonotik hastalıkların en önemli vektörü olarak kabul edilir ve Avrupa'nın üzerinde en çok çalıştığı kene türüdür. Bizim ülkemizde özellikle Anadolu'nun kuzeyi, Trakya ve İstanbul'da baskın bir tür. KAN DAMARLARINDA İLTİHABA YOL AÇIYOR Orkun söz konusu bakterinin insanlarda kan damarlarınıniltihaplanması ve tromboembolik patojenite ile seyreden birtakım bozukluklara yol açabildiğine işaret etti. Orkun, Eskiden özellikle immün sistemi zayıf veya baskılanmış, dalağı alınmış, lösemi, lenfoma ve MS gibi hastalığı olan insanlarda patojenik olduğu sanılıyordu. Ancak son yıllarda Avrupa'daki vakalara baktığımızda, immün sistemi gayet yerinde, sağlıklı insanlarda da patojeniteye sebep olabildiği hatta özellikle birtakım ilaçlarla immün sistemi baskılanmış hastalarda ise ölüme varabilecek sonuçlara neden olduğu bildiriliyor. diye konuştu. “PATOJENLERİN ÜZERİNDE DURULMASI GEREKİR” Bu türün sebep olduğu hastalığın çok akut enfeksiyona sebep olmadığı için bugüne kadar bilinemediğine söyleyen Orkun, Ülkemizde bu patojen maalesef birçok rutin tanı sistemlerinde yer almamaktadır. İhmal ediliyor olabilir, hasta tanısı konmadan tedavi edilmiş olabilir. Ancak gelecekte bu patojenin ayırıcı tanıya gerek ulusal referans laboratuvarlarında gerekse hastanelerde eklenmesi gerekiyor. Çünkü erken tanı hayat kurtarır ve tanımadığınız bir mikroorganizmayla savaşmanız çok zordur. O yüzden kene kaynaklı patojenler, üzerinde çok durulması gereken patojenlerdir. İfadelerini kullandı. İNSANLARI ENFEKTE EDİYOR Bakteriyi taşıyan Ixodes Ricinus kene türünün yüksek neme ihtiyaç duyduğuna işaret eden Orkun, Bu türü sadece kırsal kesimlerde değil özellikle içerisinde orman ihtiva eden il içi yapılarda yani kentsel bölgelerde de görüyoruz. dedi. Bu kene türünün İstanbul'daki Belgrad Ormanı'nda, Trakya ve Anadolu'nun kuzeyinde göründüğünü anlatan Orkun, bu türün insanları sıklıkla enfekte ettiğini dile getirdi. KENE KAYNAKLI SALGIN OLMASI YÜKSEK Orkun, bu kene türünden korunmak için öncelikle tür bazında sistematik olarak epidemiyolojik araştırma yapılması gerektiğini vurguladı. Tespit edilen noktalar üzerinden başlayarak benzer coğrafi noktalarda erken uyarı sistemlerinin oluşturulması gerektiğini dile getiren Orkun, şöyle devam etti: İki yıl önce gelecekte Türkiye'de 'Ixodes Ricinus kaynaklı salgın oluşabilir' endişesi ile bu türe ve taşıdıkları patojenlere özgü bir projeyi Sağlık Bakanlığına sunduk. Umarım bunun üzerine gidilir çünkü biz bu salgını en acı yaşayan ülkelerden biriyiz. 2002'de hiç bilmediğimiz bir şekilde dünyanın en büyük KKKA salgınına maruz kaldık ve hala devam ediyoruz. Türkiye açısından gelecekte olacak kene kaynaklı salgınların sebeplerinden bir tanesi hatta olasılık olarak en yükseklerinden biri Ixodes Ricinus. Bu türle ilgili bölgesel verileri almamız gerekiyor. Rezervuar konakları bulmamız lazım. NOKTA KADAR KÜÇÜK Kenelerin yoğun olduğu yerlere ilişkin dağılım ve risk haritalarının çıkarılması ve insanların bilinçlendirilmesi gerektiğine işaret eden Orkun, İnsanlar kendisine tutunduğunda bu tür keneyi genelde göremiyor çünkü bu kene, bir pilot kalemin defterde bıraktığı nokta kadar, çok küçük. İnsanlar çoğu zaman fark edemiyor. Diğeri kolaylıkla fark edilebilir ama bu türü fark etmek zor olduğundan, insanların vücutlarını çok detaylı aramaları gerekiyor. şeklinde konuştu.
1,524
Dudaklarınız kuruyorsa aman dikkat: Ciddi hastalık belirtisi olabilir, geç olmadan önlem alın!
Cilt problemleriyle uğraşan kişilerin sıklıkla yaşadığı dudak kuruması oldukça can sıkıcı bir durumdur. Dudak kuruması hassas cilde sahip olanların karşılaşacağı bir problem olabileceği gibi ciddi hastalıkların habercisi de olabilir. Peki Dudak kuruması neden olur? Dudak kurumasında nelere dikkat edilmesi gerekir? İşte dudak kuruluğuna tedavi yöntemleri…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dudak-kurulugunun-nedenleri-nelerdir-2830523
Özellikle yaz aylarının gelmesiyle birlikte sıcak havaya sıklıkla maruz kalındığında dudak kuruması görülebilir. Kuru ciltlerde sıklıkla görülen dudak kuruluğu vitamin eksikliği nedeniyle oluşabileceği gibi hastalıkların habercisi de olabilir. Dudak kuruluğu deyip geçmeyin, geç olmadan mutlaka önlem alın. Dudak kuruluğu çinko eksikli nedeniyle oluşabileceği gibi su içme alışkanlığının olmamasından kaynaklı da olabilir. Asla geçmeyen bir dudak kuruluğunuz varsa mutlaka bir uzmana başvurun. Peki dudak kuruması neden olur? Dudak kuruluğu nasıl geçer? Dudak kuruluğu tedavileri nelerdir? İşte evde doğal yöntemlerle dudak kuruluğunu giderecek bakım önerileri… DUDAK KURULUĞUNUN NEDENLERİ NELERDİR? Çinko eksikliği Az su içme alışkanlığı B12 vitamini eksikliği Dudakları yalama, ısırma ve emme alışkanlığı Sürekli ağızdan nefes alma D vitamini eksikliği Hipotiroidizm hastalığı Hamilelikteki hormon değişiklikleri Havanın ısı durumu Vitamin eksikliği C ve E vitamin eksikliği Kontakt dermatit cilt hastalığı Dudakta egzama A vitamini fazlalığı Down sendromlu hastalarda genetik Mide asidi, kötü beslenme İlgili Haberler Terlik ve sandaletler sahneye! Yaz boyunca göz önünde olacak ayaklarınızı 'çatlak topuk' görüntüsünden kurtarmanın yolları Herkesin korkulu rüyası saçta kepek oluşumuna son! İbn-i Sina bin yıl öncesinden önerdi: Üstelik hem ucuz hem doğal yöntem DUDAK KURUMASI NASIL GEÇER? Esansiyel yağ kullanımı Dudak kuruluğu yaşayanlar için öncelik tedavi yöntemi doğal olarak tercih edilmektedir. Doğal yağlar nemlendirmek için kullanılır hindistan cevizi, jojoba, hint, E vitamini, zeytin veya kenevir yağı sıkça kullanılır. Aloe vera jel ile dudaklarınızı nemlendirin Kozmetik ürünlerin satıldığı ya da internetten temin edilebilen aloe vera jel dudak kurulunda büyük önem taşır. Dudakları nemlendiren ve yumuşak hale getiren bu jelin kullanılması tavsiye edilmektedir. Dudaklarınıza peeling uygulayın Dudaklarda ölü hücrelerin bulunması dış görünüş olarak da çirkin görünmektedir. Toz şeker, bal ve gül suyunun karışımı ile yapılan peeling 10 dakika dudaklarda bekletildikten sonra yıkanır sonucunda ise dudaklarınızın nemlendiğini göreceksiniz.
2,333
Son dakika! Bilim Kurulu sonrası Bakan Koca'dan açıklama: Vakaların yarısından fazlası 30 yaş altı
Son dakika: Koronavirüs Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başkanlığında toplandı. Toplantı sonrasında Bakan Koca, toplantı sonrası yazılı açıklama yayınladı. Şu an ki aktif vakaların yüzde ellisinin 30 yaş altındaki kişilerden oluştuğunu söyleyen Koca, "İki doz mRNA aşısı olmuş vatandaşlarımızın 3. doz olmasını gerektiren bir durum yok" dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-bilim-kurulu-sonrasi-bakan-kocadan-aciklama-vakalarin-yarisindan-fazlasi-30-yas-alti-2797406
Son dakika: Bilim Kurulu toplantısı sonrası Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yazılı açıklama yaptı. Bakan Koca vaka sayısındaki artışa dikkat çekerken Şu an ki aktif vakaların yüzde ellisinin 30 yaş altındaki kişilerden oluştuğunu söyleyen Koca, İki doz mRNA aşısı olmuş vatandaşlarımızın 3. doz olmasını gerektiren bir durum yok dedi. Bakan Koca'nın açıklamalarından satır başları VAKALARIN YÜZDE 50'DEN FAZLASI 30 YAŞ ALTI En riskli yaş grubu olarak görülen 65 yaş ve üzeri vatandaşlarla başlayarak 18 yaş üzeri herkesi kapsayacak şekilde devam eden aşılama programının başarıyla sürdüğünü, yüksek aşılanma oranlarına ulaşıldığını vurgulayan Koca, bu durumun vaka sayılarının yaş ortalamasını düşürdüğüne işaret etti. Koca konuya ilişkin bilgileri şöyle paylaştı: Mevcut durumda ülkemizde 18 yaş üzeri tüm vatandaşlarımız için aşı tanımlanmış ve yüksek aşılanma oranlarına yaklaşılmıştır. Bu durum vaka sayılarının yaş ortalamasını düşürmüş durumdadır. Bugün itibarıyla aktif vakalarımızın yüzde 50'den fazlası 30 yaş altındaki kişilerden oluşmaktadır. Gençlerimizin daha çok hastalığa yakalanıyor olmasının ardında aşılama programımızda 18 yaş ve üzerinin öncelikli olması var. Bununla birlikte gençlerimiz aktif vakalar içinde daha yüksek oranda bulunsalar da bu durum hastaneye yatışlara ve yoğun bakıma girişlere yansımamıştır. Gençlerimiz hastalığa daha çok yakalansa da daha az hastaneye yatışa ihtiyaç duymaktadır. Ancak gençlerimiz hastalığın ailelere ve büyüklere taşınmasında rol oynamaktadır. Son 1 ay içinde vefat eden vatandaşlarımız içinde en büyük oran 70 yaş ve üzeri vatandaşlarımızdadır. ÜÇÜNCÜ DOZ MRNA AŞISI Sağlık Bakanı Koca, Bilim Kurulu toplantısında 2 doz mRNA aşısı olmuş kişilerin 3'üncü doz aşı olmaya ihtiyaç duyup duymayacağı konusunda değerlendirmeler de yapıldığını belirterek şunları kaydetti: Daha önce açıkladığımız üzere 2 doz mRNA aşısı olan vatandaşlarımızın ortalama 4 ay süre önce aşı oldukları dikkate alındığında halen koruyuculuğun devam ettiği değerlendirilmiştir. Bu konuda aşı olduğu halde virüse yakalananlar üzerinden yapılan incelemelerimiz sürmektedir. Şu an için 2 doz mRNA aşısı olmuş vatandaşlarımızın 3. doz aşı olmalarını gerektiren bir durum yoktur. İnaktif aşı olmuş vatandaşlarımızın ise vakit kaybetmeden 3. doz aşılarını ister mRNA ister inaktif aşı ile olmalarını bir kez daha şiddetle öneriyorum. EKSİK AŞILI KİMSE KALMASI Vaka sayılarının günlük 28-30 bin bandında seyretmesinin 10 günlük zaman dilimi için yaklaşık aktif 300 bin vakaya karşılık geldiğine dikkati çeken Koca, Bu durumun kritik bir yük olduğunun farkında olmak zorundayız. Mevcut aktif vakaların genç olması sağlık sistemini zorlamıyor olsa da halen yüksek sayıda enfekte olmuş kişinin bulunması kabul edilebilir değildir. ifadesini kullandı. Koca, aşı ile toplum bağışıklığı sağlanmadan tedbirlerin gevşetilmesinin mümkün olmadığının altını çizerek, Aşı ile toplum bağışıklığını elde etmenin de en hızlı yolu en kısa sürede aşı olmaktır. Lütfen vakti gelen aşısını olsun. Eksik aşılı kimse kalmasın. Bu süre zarfında da temel koruyucu üç tedbirimiz olan maske, mesafe ve temizlik kurallarına tavizsiz uymalıyız. Bağışıklık elde edene kadar maske ve mesafe vazgeçilmez koruyucularımızdır. mesajı verdi. İlgili Haberler Son dakika! 6 Ekim 2021 koronavirüs tablosu: Vaka sayısında yükseliş
5,356
'Mamografiden korkmayın, düzenli yaptırın'
Doç. Dr. Irmak Durur Subaşı, meme kanserinin tanısında büyük öneme sahip mamografiye ilişkin “Mamografi, meme kanserinin teşhisinde en önemli görüntüleme yöntemidir. Mamografi ile henüz fiziki muayene bulgu vermeyen kanserler saptanmaya çalışılır” dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/mamografiden-korkmayin-duzenli-yaptirin-2671455
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Radyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Irmak Durur Subaşı, meme kanseri farkındalık ayında mamografinin önemine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Subaşı, “Mamografi, meme kanserinin taranması ve tanısal çalışmasının yapılmasında en önemli görüntüleme yöntemidir. Mamografi ile henüz fiziki muayene bulgu vermeyen kanserler saptanmaya çalışılır” ifadelerini kullandı. “Yılda bir tarama öneriliyor” Ulusal ve bölgesel tarama programlarına göre mamografinin 1, 2, 3 yılda bir yapılmasının önerildiğine dikkati çeken Subaşı, şu bilgileri paylaştı: “40 yaştan 75 yaşına kadar düzenli tarama yapılması önerilir. Ancak riskli gruplarda daha erken başlanıp daha sık kontrol düşünülebilir. 40 yaşta taramaya başladığımızda 40-50 yaşlar arasında yıllık tarama önerilir. 50’den sonraki tarama sıklığı hastanın risk durumuna göre 1 veya 2 yılda bir olarak devam eder. Bu durum tarama için böyle; ancak herhangi bir yaştaki bir kadında, memede kitle bulgusu varsa veya hekim tarafından önerilmiş ise mamografi çekilmelidir.” “Mamografi ağrılı bir tetkik değil” Subaşı, mamografide sıkıştırmaya bağlı ağrıya ilişkin ise şu açıklamayı yaptı: “Mamografi bir yumuşak doku radyografisidir. Sıkıştırma ile hem dokunun incelmesi hem de hareketsizleştirilmesi sağlanarak daha kaliteli görüntüler edilir. Radyasyon dozu azalır, görüntü kalitesi artar. Çoğu zaman hastalar ciddi ağrıdan yakınmaz. Ancak böyle bir deneyimi olan hastalarda, menstrüel siklus dediğimiz adet döngüsünün ikinci haftasında görüntüleme yapılması ağrı şikayetinin daha az düzeyde yaşanmasını sağlayabilir Adetin ilk gününe 1 dediğimizde 7 ve 14’üncü günler, daha konforlu mamografi sağlayabilir. Mamografide x-ışınları kullanıldığından düşük de olsa radyasyon maruziyeti olabilmektedir. Ancak doğadan ve birçok günlük aktiviteden dolayı radyasyona maruz kalırız. Dolayısıyla mamografiden kaçınmak için radyasyon bir sebep değildir.”
613
Mısırlıların 1000 yıldır uyguladığı yöntem! 1 kaşık tüketildiğinde baş ağrısını yok ediyor...
Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan ve Mısır medeniyetinde ilaç olarak kullanılan besin baş ağrısına şifa oluyor. Osmanlı döneminden bu yana birçok tarifin içinde yer alan bu şifalı besin, herkesin evinde var olan susam. Uzmanlar susamın baş ağrısına ve çok sayıda rahatsızlığa sağladığı faydaları sıralıyor…
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gunde-1-kasik-yiyende-bas-agrisindan-eser-kalmiyor-2885066
Antik Babil döneminde yaşayan kadınlar, gençliklerini susama borçlulardı. Babil kadınları, susamı balla karıştırıp cildine uygulayarak daha genç ve parlak bir yüze kavuşuyorlardı. Eski dönemlerden kalma bir gelenek ve kanıtlanmış bilgiyle birçok cilt bakım ürününün içinde susam yağı bulunuyor. Tabii, susamın faydaları bununla sınırlı değil. Bağışıklığa, cilde, kolesterole hatta kansere bile iyi geldiği bilimsel olarak onaylandı. Susamın doğrudan etki ettiği en önemli rahatsızlıkların başında ise başınızı taşlara vurduran migren ağrısı geliyor. SUSAMIN FAYDALARI Lezzet.com.tr’den derlenen bilgiye göre; Bünyesinde kaliteli proteinler barındıran susam, kasların korunmasına ve gelişmesine yardımcı oluyor. Magnezyum minerali içeren susam, kan basıncını düşürmeye yardımcı oluyor. Çalışmalar, susam yağının diyabeti önlediğini ortaya koyuyor. Kolesterol üretimini engelleyen fitosteroller içerir. Susam, bağırsak fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı oluyor. Susam kolajen üretimine destekleyerek cilde elastikiyet kazandırıyor, hasar gören hücreleri ve vücut dokularını ise onarıyor. Susam yağı düzenli kullanıldığında cilt kanseri riskini azaltabilir. Kalp sağlığını destekliyor, damar hastalıklarını önlüyor. Susam ayrıca sakinleştirici vitaminler de içererek ruh halini iyileştirir, Özellikle baş ağrısını azaltır ve derin bir uyku çekmenize yardımcı olur. Siyah susam demir bakımından çok zengindir ve kansızlığa karşı son derece etkilidir. Bir avuç susam bir bardak sütten daha fazla kalsiyum içeriyor ve içeriğindeki yoğun çinko ile kemiklerinizin mineral yoğunluğunu arttırıyor. Düzenli olarak tüketilen susam, yaşlılarda kemik erimesini (osteoporoz) önler. Yapılan bir çalışmada diyetle düşük çinko alımı ile kalça ve omurgada kemik erimesi arasında bir bağlantı olduğu gösterilmiştir. Cilt parlaklığı ve saç uzaması için gerekli kompleks B vitaminlerini içerir. SUSAM NASIL KULLANILIYOR? En yaygın kullanım alanı sevilen yemeklerin üzerine serpiştirmektir. Ekmek ve kek yapımında veya salatalarda değerlendirilebilir. Herhangi bir alerjiniz yoksa günde 1 silme yemek kaşığı susam kullanımı uygundur. Çiğ tohumları çiğnemek en fazla fayda sağlar fakat sindirim bozukluğu yaşayanlar kolay sindirim için susamı geceden ıslatarak veya suda 4-5 saat bekleterek tercih edebilir. Hafifçe kavurmak veya dövmek de iyidir. SUSAMIN YAN ETKİLERİ NELERDİR? Susamın kompleks protein yapısı, bası hassas bünyelerde alerjiye yol açabilmektedir. Fazla tüketimi halinde tansiyon, baş dönmesi ve deri döküntüsü gibi yan etkileri gözlenebilen susam, yine aşırı tüketime bağlı olarak ciltte yağ üretimini tetikleyerek sivilcelere sebep olabilmektedir.
145
Türk bilim insanlarından devrim gibi buluş: İşitme cihazı kulaklara küpe oldu
Türk bilim insanları, sağlıkta tarih yazmaya devam ediyor. TÜBİTAK desteğiyle geliştirilen bir teknikle, işitme cihazı kulağa küpe oldu. Küpe, duyma problemi yaşayanlar ve kulağında çınlama olanlar için üretildi. Dünyada bir ilk olan küpe formundaki işitme cihazının özellikleri de duyuruldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turk-bilim-insanlarindan-devrim-gibi-bulus-isitme-cihazi-kulaklara-kupe-2933328
İşitme cihazları zaman geçtikçe küçüldü. Türk bilim insanları da onu bir küpenin içine yerleştirdi. İşitme cihazında devrim olan bu gelişmeyi Kulak Burun Boğaz ve Ses Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İsmail Koçak anlattı. Koçak, eski cihazların büyüklüğüne dikkat çekerek, “İlk yapılan işitme cihazı bir sandalyeydi kocaman bir sandalyeydi mikrofon ve hoparlör bir sandalyeye bağlıydı o sandalyeyle kişi gidip geliyordu daha sonra küçüldü İsmet İnönü’nün bilirsiniz bir tane böyle bir kulaklığı bir de kocaman şöyle bir şey vardı.” dedi. Gelişen teknolojiyle işitme cihazlarının da şekli değişti. İşitme cihazı olan küpeler, Kadın ve erkek için ayrı tasarlandı. Küpe şeklindeki işitme cihazı, kolye ve bileklikle de uyumlu hale getirilerek tam bir takım oldu. SON TEKNOLOJİ İLE DONATILDI Uzmanlar, cihazla kelimelerin daha net, daha canlı seslerin geldiğini belirtti. Ünsüz harfler özellikle kulak kepçesi tarafından güçlendirildiği için çocuklarda dil gelişimi daha hızlı yapılabiliyor. Yaşlılarda ise özellikle yüksek frekans kaybolduğunda bu cihazla daha rahat anlayabiliyor. 1.25 gram ağırlığındaki cihaz, kişiye göre ayarlanabiliyor. Cihazı kullananlardan biri Özlem Avcıoğlu. 15 yıl önce işitme sorunu yaşamaya başlamış. Ama hiç işitme cihazı kullanmamış. Avcıoğlu, “Kesinlikle bir kere duymamı sağlıyor ya da ayarlanınca ses tonlarını da ayarlayabiliyorum çok az v.s gibi bazı yerlerde çok ses varsa kısabiliyorum bir de mücevher gibi zaten bir mücevher nasıl takıyoruz aynen onun gibi benim mücevherlerimin takımlarının bir parçası” diye konuştu. Cihaz Türk bilim insanlarının sayesinde duyma güçlüğü çekenlerin daha iyi duymasını sağlayacak. İlgili Haberler CHP İzmir’de kriz: İlçe başkanı ve yönetim kurulu istifa etti! Son dakika! Sağlık Bakanlığı 27 bin sözleşmeli personel alacak
5,179
'Soğuk havada egzersizle bağışıklığınızı güçlendirin'
Kışın günde birkaç dakika basit şekilde egzersizin bile grip ve soğuk algınlığından koruyabildiğini belirten Op. Dr. Aybars Tekcan, "Ayrıca çalışmalar soğuk havalarda dışarıda olmanın göbek ve uyluk bölgesindeki beyaz yağı kalori yakan esmer yağa dönüştürebildiğini göstermiştir." dedi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/soguk-havada-egzersizle-bagisikliginizi-guclendirin-2688217
Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünden Op. Dr. Aybars Tekcan, kışın spor yaparken dikkat edilmesi gereken 10 adımı açıkladı. Op. Dr. Tekcan, soğuk hava egzersizlerinin oldukça önemli olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: Kış havasına geçiş genellikle bizi uyuşuk hissettirir ve dışarı çıkma isteğimizi azaltır. Ancak battaniyeleri çekip televizyon seyretmeye dalmadan önce, soğuk hava egzersizlerinin potansiyel faydalarını göz önünde bulundurmalısınız. Soğuk hava ile birlikte ortalama olarak 2-4 kilo alma eğilimindeyiz. Kış mevsiminde potansiyel kilo alma korkusunu hafifletmeye yardımcı olmasının yanı sıra soğuk havalarda dışarıda egzersiz yapmanın birçok sağlık yararı vardır. Birçoğu soğuktan kaçınırken, açık hava kış antrenmanları küçük dozlarda güneş ışığı almanın harika bir yoludur. Güneş ışığı ruh halini iyileştirmeye ve D vitamini alımına yardımcı olabilir. Hem kilo verin hem gripten korunun Soğuk havada yapılan sporun hem kilo kaybında hem bağışıklık sisteminin güçlenmesinde oldukça önemli olduğuna işaret eden Op. Dr. Tekcan, şu bilgileri verdi: Kış egzersizi soğuk algınlığı ve grip mevsiminde bağışıklığı artırır. Günde birkaç dakika basit şekilde egzersiz bile bakteriyel ve viral enfeksiyonları önlemeye yardımcı olabilir. Egzersizden bağımsız olarak, çalışmalar soğuk havalarda dışarıda olmanın beyaz yağı (özellikle göbek ve uyluk bölgesinde bulunan yağlar) kalori yakan esmer yağa dönüştürebildiğini göstermiştir. Esmer yağın amacı ısı üretmek için kalori yakmaktır. Esmer yağ genellikle kaloriden ziyade yanmaya yardımcı olduğu için ‘iyi’ yağ olarak adlandırılır. Kahverengi yağ hücreleri enerji üretmek için kalori kullanmak yerine, ısı üretmek için kalori kullanır. Soğukta çalışmanın daha sıcak hava egzersizlerine göre birçok avantajı vardır. Soğukta, vücudunuz sıcaklığını biraz daha iyi düzenleyebilir. Bu, genellikle daha uzun veya daha uzun süre egzersiz yapabileceğiniz anlamına gelir; bu nedenle, potansiyel olarak daha fazla kalori yakabilirsiniz. Isınma hareketlerini unutmayın Op. Dr. Tekcan, aşırı sıcaklıklarda ya da soğukta egzersizin, dayanıklılığı ve zihinsel performansı geliştirdiğine de değindi. Dışarı çıkmadan önce potansiyel risklerin ve uygun güvenlik önlemlerinin farkında olmanın önemini belirten Op. Dr. Tekcan, soğuk havalarda dışarıda spor yapmadan önce dikkat edilmesi gerek 10 maddeyi şöyle sıraladı: Dışarı çıkmadan önce hava durumunu kontrol edin. Sağanak yağmur, fırtına ve -10 derece altında ise dışarı çıkmayı erteleyerek kapalı alanda spor yapın. Ayrıca ince katmanlar halinde giyinin. Bu katmanlar arasında ısı kalacak ve vücudunuzun soğumasını önleyecektir. Isındıkça katları çıkarmak gerekiyor. Çünkü terlemenize ve vücudunuz soğumasına neden olacaktır. Soğuk hissettiğinizde katları tekrar giyebilirsiniz. Öte yandan dışarı çıkmadan önce mutlaka ısınma hareketleri yapmak gereklidir. Yapacağınız egzersize göre ısınma hareketleri değişir. Isınma hareketleri yapacağınız spordan daha hafif olmalıdır. Soğuk havada kas zedelenmeleri daha fazla olması nedeniyle ısınma sakatlanma riskini azaltacaktır. Mutlaka başınızı ve kulaklarınızı şapka veya bere ile korunması gerekir. Eldivenleriniz mutlaka olmalıdır. Soğukta en hızlı etkilenecek yerler burasıdır. Kış aylarında dışarıda spor yaparken açık renkli kıyafetler seçilmesinde yarar vardır. Çünkü hava sadece soğuk değil aynı zamanda kapalıdır. Bu nedeniyle başkaları tarafından görünmeniz daha kolay olur. Doğru nefes alın, su içmeyi bırakmayın Kuru ve soğuk hava nedeniyle doğru nefes almak çok önemlidir. Burundan nefes almak hem havanın nemlenmesini hem de ısınmasını sağlar. Ancak burundan nefes almak her zaman yeterli olmayabilir. Ağızdan nefes alıyorsanız ağzınızı bir kaşkol ya da bandana ile örtmenizde fayda var. Yeteri miktarda su içmeyi unutmamalısınız. Soğuk havalarda susama hissinizin azaldığını düşünebilirsiniz fakat su ihtiyacımız devam etmektedir. Soğuk havalarda cildinizi korumayı unutmayın. Yeterli su içmek cildin nemlenmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte nemlendirici kullanılması gereklidir. Koşu, bisiklet veya kayak gibi sporlar yapıyorsanız öncelikle rüzgara karşı gitmeniz önerilmektedir. Rüzgara karşı hızlı hareket vücut sıcaklığınızı düşürür. Dönüş yolunda rüzgarı arkaya almak daha az soğumanıza neden olacaktır. Soğuk hava antrenmanından sonra hareket etmeyi bıraktığınızda, hızlı bir şekilde soğutulursunuz. Ancak bu, soğumak zorunda olmadığınız anlamına gelmez. Vücudunuzun egzersiz yan ürünlerini ortadan kaldırmasına ve potansiyel kas ağrısını azaltmasına yardımcı olur. Son 5 ila 10 dakika boyunca egzersiz yoğunluğunuzu kademeli olarak azaltmanız önerilir. Ardından, solunum ve kalp atış hızı normalleştikten sonra ısınmanızı tekrarlayın ve biraz statik esneme yapın.
6,657
Sıcaklarda, soğuk zinciri bozulmuş süte dikkat
Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, soğuk zinciri bozulmamış sütün tüketilmesi gerektiğini anlattı
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sicaklarda-soguk-zinciri-bozulmus-sute-dikkat-185677
Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, önemli gıda kaynaklarından sütün aşırı sıcaklarda bozulmaya müsait bir besin olduğuna dikkat çekerek, üstün dezenfeksiyon sağlayan otomasyon sistemiyle sağılmış, soğuk zinciri bozulmamış sütün tüketilmesi gerektiğini söyledi. Ülke genelinde aşırı sıcakların başlamasıyla birlikte pek çok gıda ürününde tehlike çanları çalmaya başladı. Başkan Köse, önemli gıda kaynaklarından sütün sıcaklarda bozulmaya çok elverişli olduğunu hatırlatarak, sağımdan dağıtıma kadar varan süreçte dikkat edilmesi gereken konularda açıklamalar yaptı. “Soğuk zincir bozulursa mikrop ürer” Süt sağımı, depolanması ve dağıtımında teknolojinin de önemine vurgu yapan Köse, “Öncelikle sütün sağlıklı hayvanlardan sağılması gerekiyor. Memeleri dezenfekte edilmiş, süt sağım aletleri dezenfekte edilmiş bir ortamda sağım yapılması lazım. Sağlıklı hayvandan alınan sütün +4 derecede soğutulduktan sonra yine +4 derecede saklanarak üreticiye ulaştırılması gerek. Eğer süt soğuk zincire uyulmadan tüketiciye ulaşırsa içerisinde hemen mikrop üreyecektir ve sağlık için tükettiğimiz gıdadan sağlıksızlık elde edeceğiz” ifadelerini kullandı. “Merdiven altı sütlerden uzak durun” Sokakta satılan merdiven altı sütlerden kaçınılması gerektiğinin altını çizen Nihat Köse şöyle devam etti: “Mutlaka her çocuk günde 2 bardak süt içmeli ve bu sütü sağlıklı sütlerden tüketmeliyiz. 'Sokak sütü iyidir' demek doğru değildir. Bir de ısıl işlem görmüş, sanayi sütlerinden uzak durulması gerektiğini söyleyenler var. Onlardan uzaklaşmalıyız. İyi tesislerde üretilmiş sağlıklı hayvandan alınan sütlerin tüketiciye ulaştırılması gerekiyor. Nereden geldiği belli olmayan sütü tüketmeyin. Çünkü süt mikropların üremesi için çok uygun ortamdır. Dezenfekte işlemleri teknolojiyle buluşunca en ufak mikrop bulaşmasına izin verilmiyor. Süt içelim, süt içmeye teşvik edelim. İçilmezse olmaz. Mutlaka hayvansal protein tüketmek zorundayız ama nereden geldiğini bildiğimiz sütü içelim.”
5,759
Öksürüğü anında kesen ikili: Siyah turp ve bal
Siyah turp ve bal alternatif tıpta öksürük, bronşit ve diğer solunum sistemi rahatsızlıkları için doğal bir çare olarak kullanılmıştır. Bu olağanüstü öksürük şurubu hoş bir tada sahiptir ve hazırlanması çok kolaydır.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/oksurugu-aninda-kesen-ikili-siyah-turp-ve-bal-2623897
Siyah turpun her zaman kırmızıya oranla daha sağlıklı olduğu söylenmektedir. C vitamini açısından kara turp, portakal ve diğer meyvelerden daha üstündür. C vitamini eksikliği olanlara kara turp tüketilmesi şiddetle tavsiye edilmektedir. Özellikle kışın siyah turpun içerisina bal koyarak tüketmek hem hastalıkların giderilmesine yardımcı olur hem de bağışıklık sitemini hızlı bir şekilde güçlendirir. C vitamini almak kış aylarında özellikle önemlidir, çünkü gribin ve soğuk algınlığının önlenmesinde inanılmaz derecede fayda sağlar. Siyah turp ve bal sağlık açısından çeşitli faydalar sağlamaktadır. Siyah turp ve balın nasıl hazırlandığını anlatmadan önce ilk olarak faydalarından bahsetmemizde yarar var. İşte siyah turp ve balın faydaları 1- İçerdiği yüksek miktardaki antioksidandan dolayı kan damarlarını hasardan korur. İnme ve felç riskini azaltır. 2- Düzensiz kalp atışları, yorgunluk ve kas kramplarının düzelmesine yardımcı olur. 3- Kabızlığı önleyerek sindirim sitemini kolaylaştırır. 4- Ter atmamızı sağlayarak toksinlerin hızlı bir şekilde atılmasını sağlar. 5- Öksürüğün kesilmesine yardımcı olur. Bronşiti hızlı bir şekilde geçirir, balgam söktürücü özelliği bulunmaktadır. Siyah turp bal nasıl hazırlanır? 1- Siyah turp ve balı hazırlaması oldukça kolaydır. 2- İlk olarak turpu yıkayın. 3- Siyah turpun tepesini kesin ve küçük bir delik oluşturun. 4- Daha sonra içerisine bir miktar bal ekleyip, turbu bardağın üzerine yerleştirin. Çünkü turpun altından sızıntı olacaktır ve siz o sızıntı halinde bardağın içerisine akan sıvıyı içeceksiniz. 5- Bu işlem için 12 saat beklemeniz gerekmektedir. 12 saatin sonunda bardağa akan sıvıyı tüketmeye başlayabilirsiniz.
2,496
Son dakika: 5 Eylül koronavirüs tablosu açıklandı
Son dakika haberi: Yüz yüze eğitim öncesi Sağlık Bakanlığı son verileri paylaştı. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 5 Eylül 2021 koronavirüs tablosuna göre 24 saatlik verilere göre 19.391 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 269 oldu.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-5-eylul-koronavirus-tablosu-aciklandi-2794045
Son dakika haberi: Yüz yüze eğitim öncesi Sağlık Bakanlığı son verileri paylaştı. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 5 Eylül 2021 koronavirüs tablosuna göre 24 saatlik verilere göre 19.391 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 269 oldu. Bir günde toplam 279 bin 63 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 24 bin 289 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 1. doz aşılama ortalama yüzde 79. 83 oldu. 2. doz ortalaması yüzde 61. 69 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 97 milyon 113 bin 297’e yükseldi. AŞILAMADA SIRA DEĞİŞMEDİ Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 94. 2 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Muğla'yı Edirne, Çanakkale, Tekirdağ, Kırklareli, Amasya, Aydın, Balıkesir, Kilis ve Yalova takip etti. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 60. 6 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Gümüşhane, Diyarbakır, Mardin, Muş, Bingöl, Batman, Bitlis, Bayburt ve Siirt takip etti. BAKAN KOCA'DAN YÜZ YÜZE EĞİTİM HATIRLATMASI Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Yeni vaka sayımız 19.391. Covid-19 sebebiyle bugünkü can kaybımız 269. Okullar yarın açılıyor. Yedi yaşındaki çocuklarımız sınıflarında maskeli olacak. Hepimize büyük sorumluluk düşüyor. Nihai çözüm, aşı! Aşılarımızı hemen yaptıralım. Tedbirlerde çocuklarımız kadar hassas olalım. dedi. 4 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan 4 Eylül 2021 koronavirüs tablosuna göre 20.033 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 278 oldu. 3 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 3 Eylül koronavirüs tablosuna göre 22.857 vaka tespit edildi. Virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 276 oldu. İlgili Haberler Son dakika! Bakan Koca açıkladı: İşte illere göre haftalık vaka sayısı
4,045
Türkiye’de koronavirüste son durum: 2013 yeni hasta, 68 can kaybı
Türkiye’de son 24 saatte 2013 kişiye Kovid-19 hastalık tanısı konuldu, 68 kişi hayatını kaybetti
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-2013-yeni-hasta-68-can-kaybi-2749247
Sağlık Bakanlığı son 24 saatte 68 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 9 bin 513’e yükseldiğini açıkladı. Sağlık Bakanlığının Kovid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre son 24 saatte 68 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 9 bin 513’e yükseldi. Bugün toplam 117 bin 943 test yapılırken, 2 bin 13 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 353 bin 426 oldu. Bugün iyileşen bin 507 kişiyle birlikte toplam iyileşen toplam hasta sayısı 308 bin 446’e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 5. 6, toplam ağır hasta sayısının ise bin 504 olduğu açıklandı. 2.000’DEN FAZLA YENİ TESPİT EDİLMİŞ HASTAMIZ VAR Sağlık Bakanı Koca, sosyal medya hesabı twitter üzerinden yaptığı açıklamada Bugün 2.000’den fazla yeni tespit edilmiş hastamız var. Toplam ağır hasta sayımız 1.504. Sağlık çalışanlarımızın en çok emek çektiği hastalar ağır hastalarımız. Onların yükünü azaltmak tedbirlere birlikte uyarak mümkün. Mücadeleye destek verin. ifadelerine yer verdi.
4,027
Belediye başkanı, korona virüse yakalandığını duyurdu
Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesine bağlı Kaynarca Beldesi Belediye Başkanı Serdar Türker, korona virüse (Covid-19) yakalandığını sosyal medya hesabından paylaştığı videoyla duyurdu. Başkan Türker, sağlık durumunun iyiye gittiğini ifade etti.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/belediye-baskani-korona-viruse-yakalandigini-duyurdu-2750227
Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker, videoda geçtiğimiz hafta boğaz ağrısı ve yüksek ateş şikayetleri sebebiyle Kırklareli Devlet Hastanesi’ne başvurduğunu ve yapılan Covid-19 testinin pozitif çıktığını öğrendiğini söyledi. Hastanede tedavi olduktan sonra bir süre de evde tedavisinin devam ettiğini belirten Başkan Türker, yeniden Kırklareli Devlet Hastanesi’nde tedavi görmeye başladığını belirtti. Sağlık durumunun iyiye doğru gittiğini belirten Belediye Başkanı Serdar Türker; Covid-19 salgınıyla mücadelede en büyük destekçisi olan hekimlere ve sağlık çalışanlarına teşekkür etti.
2,221
Son dakika! 22 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka düştü, vefat arttı
Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı 22 Ekim 2021 koronavirüs tablosunu açıkladı. Verilere göre, vaka sayısı düşüş göstermesine rağmen hala 28 bin bandında devam ediyor. Ölüm sayıları ise düne göre yükseliş gösterdi. Vakaların genç yaşlara göre oranlarını da sosyal medya hesabından paylaşan Bakan Koca, "19 yaş ve altının vakalar içindeki oranı yüzde 35,42. Fakat virüs, bu grupta genel olarak soruna yol açmıyor. Büyüklerimiz dikkatli olmalı” ifadelerini kullandı.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-22-ekim-koronavirus-tablosu-vaka-dustu-vefat-artti-2799150
Sağlık Bakanlığı 22 Ekim koronavirüs tablosunu açıkladı. Verilere göre, 363 bin 553 Kovid-19 testi yapıldı, 28 bin 192 kişinin testi pozitif çıktı, 228 kişi vefat etti. Paylaşılan verilerde aşılamayada yer verildi. En az 2 doz aşısını olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşı yapılma oranı yüzde 77. 27 oldu. 1. doz uygulanma oranı yüzde 88. 79 olurken, uygulanan 1., 2. ve 3. doz aşı toplamı 115 milyon 40 bin 699’a yükseldi. ŞANLIURFA AŞI OLMUYOR! Bakanlığın tablosuna göre yüzde 51. 8 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı, Batman, Diyarbakır, Muş, Siirt, Mardin, Bitlis, Bingöl, Ağrı ve Bayburt takip etti. BÜYÜKLERİMİZ DİKKATLİ OLMALI Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabı üzerinden son 24 saatlik vaka sayılarını aktardığı paylaşımında, “1 ayın verilerine göre yeni vakaların yüzde 1. 38’i 0-4 yaş, yüzde 4. 86’sı 5-9 yaş, yüzde 16. 24’ü 10-14 yaş, yüzde 12. 94’ü 15-19 yaş grubundan. Buna göre, 19 yaş ve altının vakalar içindeki oranı yüzde 35. 42. Fakat virüs, bu grupta genel olarak soruna yol açmıyor. Büyüklerimiz dikkatli olmalı” ifadelerini kullandı. 21 EKİM KORONAVİRÜS TABLOSU Sağlık Bakanlığınca dün açıklanan koronavirüs tablosundaki verilere göre, 28 bin 465 vaka tespit edilirken, virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 198 olarak açıklanmıştı. Dün toplam da 362 bin 213 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 29 bin 160 olarak kaydedilmişti. 20 EKİM KORONAVİRÜS TABLOSU Bakanlığın iki gün önce açıkladığı tabloya göre ise 361 bin 350 Kovid-19 testi yapılırken, 29 bin 760 kişinin testi pozitif çıkmış, 214 kişi hayatını kaybetmişti. İlgili Haberler Covid aşı raporu: 8 ayda ölen aşısızların sayısı aşılıların 23 katı Covid gereğinden bir yıl daha uzun sürecek Son dakika! 21 Ekim koronavirüs tablosu açıklandı: Bakan Koca gençleri uyardı Çarpıcı araştırma: Koronavirüste hamile ölümlerini bebeğin cinsiyeti belirliyor olabilir
6,872
'Yağ tüketimi kalp sağlığını tehdit etmez'
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Güleç, yağ tüketiminin kalp sağlığını tehdit etmediğini söyledi.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yag-tuketimi-kalp-sagligini-tehdit-etmez-144654
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Güleç, yağ tüketiminin kalp sağlığını tehdit etmediğini söyledi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Güleç, Dünya Kalp Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Yağ tüketmeyin, katı yağ kullanmayın gibi öneriler dudak tiryakiliği. Değişik yağ türlerini önerilen miktarlarda tüketmekte hiçbir sakınca yok. Hiç yağ yemeyen bir insanın güzel ve sağlıklı olmasını bırakın, yaşaması bile mümkün değil” dedi. “TOPLAM ENERJİNİN YÜZDE 30’U YAĞLARDAN GELMELİ” Prof. Dr. Güleç, önerilen miktarlara sadık kalınan yağ tüketiminin kalp sağlığını tehdit etmediğini belirterek şunları söyledi: “Toplam enerjinin yüzde 30’unun yağlardan alınması gerekir. Bunu yaparken tek bir yağ türünü kullanmaktansa doymuş, tekli ve çoklu doymamış yağ asitlerini uygun oranlarda harmanlamak en doğrusu olacaktır. Açıkçası bir kalp doktoru olarak yeşil taze fasulye, barbunya, pırasa gibi yemekleri zeytinyağlı olarak seven, hafta sonu kahvaltıda yumurtasını tereyağında yapan, pilav ve makarnada margarin kullanan biriyim. Hastalarıma da farklı bir öneride bulunmuyorum.
1,233
Estetik merkezlerine kepenk indirtecek tavsiyeler: Hem gençleştiriyor hem cüzdanınızı koruyor
Genç kalabilmek ya da mümkün olduğunca erken yaşlanmak neredeyse tüm insanların en önem verdiği konuların başında geliyor. Genç ve güzel kalabilmek için ne kadar para harcadığının ise çoğu zaman bir önemi olmuyor. Ancak gençleşmek için kullanılan malzemeler, harcanan para ve zaman bazen boşa gidebiliyor. Oysa ki genç ve güzel bir yüze kavuşmak sanıldığı kadar zor değil. Bunun en kestirme yolu ise içerden beslenerek başlıyor. Buradaki tek kural, basit tavsiyeleri alışkanlıklara dönüştürmek.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunyanin-en-ekonomik-tavsiyeleriyle-daha-genc-gorunun-2844826
Cilt Uzmanı Merve Özer Akın, güzel ve sağlıklı bir cilt için büyük paralar harcamaya gerek olmadığını belirtiyor. Bazı ekonomik tavsiyeler ve birkaç küçük dokunuşla etkileyici görünen parlak bir cilde sahip olmanın sanılandan daha kolay olduğunu bildiren Uzman Akın, öncelikli olarak içerden beslenmenin sonrasında ise doğal yöntemlerle düzenli bakım sağlamanın cilt için en iyi yatırım olduğunu belirtiyor. GENÇ GÖRÜNMEK SANILDIĞI KADAR PAHALI VE ZOR DEĞİL Şehir yorgunluğu, iş stresi, kalitesiz bir uyku gibi problemler cildi her geçen gün yıpratıyor. Bu yıpranmayı ve yaşlanmayı yavaşlatmanın en önemli yolu ise düzenli ve doğal cilt bakımından geçiyor. Cilt bakımı için birçok farklı ve pahalı seçenek bulunurken en doğal ve ekonomik tavsiyelerde bulunan Cilt Uzmanı Merve Özer Akın, sağlıklı bir cilde sahip olmanın sanıldığı kadar zor olmadığını söylüyor. IŞIL IŞIL BİR CİLDE SAHİP OLABİLİRSİNİZ Genç görünmenin sanıldığı kadar zor olmadığını anlatan Akın, Her yaştan insanın genç görünmek gibi bir isteği mutlaka vardır. Bu istek içinde illaki büyük paralar harcamaya gerek yoktur. Tabii ki son teknoloji ürünlerle yapılan bakımlar cildinize oldukça faydalı ve geç yaşlanmanızı sağlayacaktır. Fakat cilt bakımı yaptırmak için yüksek bütçe ayıramayanlar için evde yapacakları bakımlar çok önem arz etmektedir. Parlak bir cilde sahip olmak sandığınız kadar zor değil. Evde uygulayabileceğiniz birkaç basit yöntemle ışıl ışıl görünen bir cilde sahip olabilirsiniz diyor. GENÇ KALMAK İÇİN ALMANIZ GEREKEN EN ÖNEMLİ BESİNLER Parlayan genç bir cilde kavuşmak için ilk kuralın içerden başladığını söyleyen Akın, konuyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: Balık, avakado, ceviz, brokoli ve badem genç bir cilt için tüketmeniz gereken ürünlerin başında gelir. Kırmızı renkli meyve ve sebzeler antioksidan içerdiğinden bu ürünler, sağlıklı bir cilt için en iyi besinlerdendir. Yüksek oranda sağlıklı yağ içerirler ve cildinizi sağlıklı ve parlak tutmak da dahil olmak üzere birçok vücut işlevine faydalıdır” BOL SU TÜKETİN Günde 3 litre su tüketenlerin daha sağlıklı ve parlak bir cilde sahip olduğunu belirten Akın, genç bir cilt için suyun önemini şu ifadelerle anlatıyor: Su içmek cilt sağlığı için büyük önem taşıyor. Cildin doğal nem dengesini korumanız için bol miktarda su içmeniz gerekir. Su içmek cildi canlandırır, cildin aydınlık ve parlak görünmesini sağlar. Mat görünümlü bir ciltten kurtulmak istiyorsanız cildinizi nemlendirmeniz gerekir. Cilt tipinize uygun nemlendirici kremlerin dışında aloe vera jeli de doğal bir nemlendirici görevi görür. Aloe vera jeli hücrelerin daha hızlı yenilenmesine destek olur, cildi yatıştırır. Akne, sivilce ve siyah nokta gibi cilt problemlerini giderir İlgili Haberler Uzmandan hayati uyarı: Bu uyku pozisyonu sizi kör edebiliyor, özellikle genç yaşlarda meydana geliyor Gecenizi zehir eden 5 suçlu besin: Bu yiyecekler gece uyutmuyor, uyku kalitenizi yerle bir ediyor
5,507
Psikologlar 'Ruh Sağlığı Yasası'nı istiyor
Ruh sağlığı alanında hizmet veren sektör çalışanları, Ruh Sağlığı Yasası'nın kanunlaşmamasına tepki gösteriyor. Ruh sağlığı alanında çalışanlar, halen bir türlü istenilen içerik ve maddelerle çıkarılamaması üzerine açıklama yaptılar.
Sağlık
https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/psikologlar-ruh-sagligi-yasasini-istiyor-2654582
Ruh sağlığı alanında hizmet veren ve hizmet alan bireylerin haklarının kesin çizgilerle belirlenmesi ile çalıştaylarla hazırlanan 'Ruh Sağlığı Yasası'nın kanunlaşmaması sektör çalışanlarının tepkisini çekiyor. Ruh sağlığı alanında çalışanlar, halen bir türlü istenilen içerik ve maddelerle çıkarılamaması üzerine açıklama yaptılar. Sektör çalışanları konuyla alakalı şunları söyledi: Osman Kaya: Yasa meslek sahipleriyle hazırlanmalı Pedagog ve Aile Danışmanı Osman Kaya; Ruh Sağlığı Yasası'da, ruh sağlığı çalışanları ve meslek örgütleri tarafından hazırlanmalı, meslek mensuplarının sınırları, çalışma alanları ve sorumlulukları belirlenmelidir dedi. Sibel Erenel: Yasa ile hastaların hakları iyi belirlenmeli Uzman Lisanslı Evlilik Aile Terapisti ve Eğitmeni Sibel Erenel; Ruh sağlığı hizmeti almak isteyen kişilerin bunu kimden, nereden ve nasıl alacaklarına dair seçim hakları olmalıdır şeklinde konuştu. Tuğçe Nur Doğan: Yasa ile diplomasız, yetkin olmayan şarlatanların önüne geçilmeli Psikolog Tuğçe Nur Doğan; Meslekte; eğitim almadan terapi yapma girişiminde bulunanlar, koçluk adı altında ruh sağlığı hizmeti verenler ve etik çerçeveyi ihlal edenler olduğunu görüyoruz. Bu durum meslek standartlarına uygun olarak yeni yasa ile düzenlenmelidir ifadelerini kullandı. Emre Enük: Yasa ile yetki iyi belirlenmeli Psikolog Emre Enük; psikoterapi kimlerin yapabileceği ve uygulayabileceği hakkında yasada maddeler bulunması gerektiğini söyledi. Lütfü Kaan Özdemir: Sorunu siyasiler çözer Bilgelik Enstitüsünde Yönetim Kurulu ve Bilişsel Davranışçı Terapistler Derneği Başkanı Psikoterapist Lütfü Kaan Özdemir de Ruh Sağlığı Yasası ile alakalı, Batı toplumlarının çok gerisinde kaldığımızın en bariz örneklerinden biri toplumun ruh sağlığını önemseyici tedbirleri öncelikli görmemektir. Son 100 yıldır büyük bir ivme ile büyüyen dünya toplumlarında her bireyin temel sorunu olmaya başlayan ruhsal hastalıklar, artık kolay ulaşılabilir bir tedavi sistemi içinde yerini almalıdır. Türkiye olarak uzun yıllardır bir sürünceme içinde insanlarımıza daha iyi daha kapsayıcı hizmet verebilmenin zeminini arıyoruz dedi. Özdemir, Bu gerçekten büyük sorunu çözecek olanlar siyasi erklerdir. Üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelerinin zamanıdır, geç bile kalınmıştır şeklinde konuştu. Gülnihal Kaçıra Çapacıoğlu: Yasa ile okul ve öğrenciler bilinçlendirilmelidir Uzm. Psk. Danışman Gülnihal Kaçıra Çapacıoğlu; Yasa ile okullarda oluşturulacak ruh sağlığı programları ile PDR çalışanları olası vakalar karşısında doğru yönlendirip öğrenciler ile daha sağlıklı ilişkiler kurması sağlanabilir değerlendirmesinde bulundu. TBMM'ye sunuldu ama Geçtiğimiz yıllarda 26'ncı dönem Aydın Milletvekili ve Psikolojik Danışman Deniz Depboylu'nun daveti üzerine TBMM'de Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Psikiyatri Hemşireleri Derneği, Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği ile Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği temsilcileri ile bir dizi çalışma yapılmıştı. Çoğunluğun mutabık olduğu metin ile Ruh Sağlığı Kanun Teklifi TBMM'ye sunuldu ama istenilen sonuç Meclis'ten çıkmadı. Ruh Sağlığı Platformu çalıştay düzenlemişti Ruh Sağlığı Platformu tarafından düzenlenen çalıştayda, yeni Ruh Sağlığı Yasası ele alındı. Ruh sağlığı uzmanları, birçok eksiği bulunun yasanın ivedilikle yeniden düzenlenerek meclise sunulması gerektiğinin altını çizdiler. Klinik Psikolog Emre Konuk, konu ile ilgili değerlendirmesinde, Ülkemizde, en çok işsizlik oranı sosyal hizmet alanındadır. Bu nedenle kapsayıcı bir yasa ihtiyacı kaçınılmazdır dedi. Ruh Sağlığı Platformu'ndan yapılan açıklamada; Türkiye'de bir an önce Ruh Sağlığı Yasası'nın çıkarılması ve koruyucu hizmetlere önem verilmesi gerektiğini belirterek Başta Sağlıkta Dönüşüm Politikası ve Genel Sağlık Sigortası olmak üzere sağlık hizmetlerine ulaşımı güçleştiren ekonomik görünümlü düzenlemeler, hasta hakları lehine değiştirilmelidir denildi.