wav2vec2-base-turkish / log_speech-recognition-community-v2_dev_data_tr_validation_targets.txt
cahya's picture
add evaluation result
3dafcfa
0
capital turkish connections dünyanın herhangi bir yerinde iki türk bir araya gelince konu her zaman malum soruya geliyor ne olacak bu memleketin hali şimdi aranızda bu soruyu soranlar var mı varsa ellerini görebilir miyim neyse en azından iyi bir tespitle başladık bundan sonra devam edebiliriz rahatlıkla her şey bir kahve sohbetiyle başladı çalıştığımız iş yerinin kafeteryasında ben bir ekonomist arkadaşım bir avukat bir peçete kağıdının üzerine acaba uluslararası alanda biriktirdiğimiz bilgi deneyimlerini nasıl ülkemize aktarırız diye yazmaya başladık üç tane nokta koyduk oraya birincisi eğer böyle bir şey yapacaksak büyük bir hedefimiz olmalı bu hedef nasıl tanımlanmalı diye düşünürken şunları yazdık ülkemizi dünyadaki en iyi on ülke arasına nasıl getirebiliriz çok büyük bir hedef uygulanabilir mi uygulanamaz mı üzerine kafa yormaya başladık düşündük galiba olur dedik o zaman bir şekilde yola koyulmamız lazım böyle büyük bir hedef olacaksa geniş bir insan ağına ihtiyacımız var bunları beraber getirmemiz lazım ve belli prensipler çerçevesinde de bu kişilerin çalışmasına imkan sağlamamız gerekli normal koşullarda herhalde bu tarz sohbeti ben o günden önce yüzlerce kez yapmışımdır her yapılan bu sohbet sonrasında da kahvemizi içip sohbetimizi yapıp ayrılmışızdır nedense o gün ayrılmamaya karar verdik ve yola koyulduk neden olduğunu bilmiyorum açıkçası demek ki denk geldi şimdi ilk olarak size dünyanın ilk on ülkesi arasına girmek tanımını biraz verilerle göstereyim burada gördüğünüz çemberin etrafında çeşitli göstergeler bulunuyor çemberin ne kadar dışındaysanız o kadar kötü çemberin dışından merkeze doğru giden o çizgiler bu göstergelerde ülkelerin sıralamalarını gösteriyor çemberin merkezine ne kadar gidiyorsanız sıralamada da yeriniz o kadar iyi oluyor yeşil ile gösterdiğimiz alan dünyadaki bu alanlarda ilk on ülkenin bulunduğu sınırları gösteriyor mavi ile gösterdiğimiz yerler ise türkiyemizi temsil ediyor mesela milli gelir göstergesine baktığımızda türkiye dünyanın en büyük ekonomisi arasında i̇nanılmaz bir nüfusu var ve çok büyük potansiyel var ancak bu gelirin sahaya yayılmadığını görüyoruz kişi başı milli gelir denilen veriye baktığımızda da türkiyenin önünde elli tane daha fazla ülkenin olduğu ortaya çıkıyor aynı şekilde mutluluk insani gelişmişlik cinsiyet eşitliği rekabetçilik alanlarında da önümüzde ten fazla ülke var yani mesafe çok uzun fakat yapılamaz değil kahve sonrasında hemen ofislere gittik telefonlara sarıldık emaillerle ilk olarak arkadaşlarımıza ulaştık kendi networkümüzden insanlara bu soruyu sorduk türkiyeyi önümüzdeki yirmi yıl içerisinde dünyanın ilk on ekonomisi ilk on ülkesi arasına sokabilir miyiz diye bu fikirlerimizi açtık onlar da geri bildirimlerde bulundular ve diğer arkadaşlarımızı dahil etmek için onlar da işe sarıldılar tabi bu gördüğünüz değişkenler birçok alana yayılıyor benim işim iktisatçılık bundan dolayı milli gelir ve kişi başı milli gelir üzerine bazı politikalar önerebilirim ancak çok daha geniş bir kitleye ulaşmamız gerekliydi kendi networkümüzde de bu tarz insanları bulamadık bir avukat ve bir ekonomist bir araya geliyorlar en fazla ekonomistlere ve avukatlara ulaşıyorlar bunun üzerine google ve linkedin üzerinden bir dolu türk uzmanı bulduk öyle bir şey karşımıza çıktı ki dünyanın her yerine yayılmış türkiyede ve dünyada takip edilen kendi alanında iyi olan insanlar varmış bunlara kendi derdimizi anlattıktan sonra birer video konferans için randevu aldık uzun uzun konuştuk onları da ikna ettik grubumuza dahil oldular biz o kahve sırasında olur mu olmaz mı derken iki kişilik ekip birdenbire bir hafta içerisinde kişiye ondan çok daha kısa bir zaman sonra da dünyanın önemli başkentlerinde ve çekim merkezi güçlü olan şehirlerinde geniş bir türk uzman ağına ulaşmış olduk tabi bu olay washington dcde başladı ama şu anda özellikle birazdan bahsedeceğim projede çalışan arkadaşların çoğunluğu türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşıyor şimdi amacımız var bu ilk onun nasıl olduğunu tanımladık çok güzel de bir network oluşturduk yüzlerce uzman var fakat bunun ikisini nasıl bir araya getireceğiz bunun için yani bu işin çerçevesi nedir üç tane temel prensip üzerinden hareket etmeye karar verdik bunlardan birincisi fikirlerimizi öne sürerken mutlaka veriye dayalı olması i̇kincisi uzun vadeye odaklanması üçüncüsü ise pozitif bir yaklaşımla ele alınması veriye dayalı olmak yaşadığımız dünyayı iyi anlamamıza neden oluyor ne kadar verilere bakarsanız kendi dünyanızı iyi anlarsınız başkalarını iyi anlarsınız başkalarının nereye gideceğini çok iyi analiz edersiniz ve bu çerçevede daha iyi sonuçlara yol açıyor i̇kincisi ise uzun vadeye dedik uzun vadeye odaklanmak aslında günlük aciliyetiyle yaşadığımız bu dünyada birçok uzun vadeli hedeflerden arada bir sapıyoruz mesela türkiye yirmi yıl sonra eğitimde nerede olacak inovasyonda nerede olacak bu tarz hedefleri her zaman aklımızın arkasında tutmak lazım bizi odaklanmaya itiyor üçüncüsü ise pozitif ve yapıcı olmak dedik bu ise bütünleştirici bir unsur i̇nsanları bir araya getiriyor ama aynı zamanda sorunlar yerine çözümler üzerinde odaklanmamız konusunda bize yardımcı oluyor şimdi üç tane bu noktamızı birleştiriyoruz i̇nsanlarımız var hedefimiz var prensiplerimiz var tam olarak ne yapalım derken şans eseri çalıştığım kurumda o an şili üzerine yapılan bir sunumu izledim bundan dört yıl önce şilili bir iş adamı oranın önde gelen ekonomistlerinden biri ile oturuyor ne olacak bu memleketin hali diyor milyon dolar finansmanla on iki kişilik bir uzman ekibi bir araya getiriyorlar ve bu uzman ekip on sekiz ay çalıştıktan sonra bir reform paketi ile ortaya çıkıyor i̇şin enteresan tarafı bu reform paketlerini benim çalıştığım kurumda anlatırken ilk kıyasladıkları ülke türkiye birçok alanda türkleri kendilerine örnek alıyorlar ve bizim uyguladığımız bazı politikaların uygulanması için bir ajanda oluşturuyorlar şu andaki hükümet şilide yapılan bu reform paketinin mesela eğitim ve iş gücü piyasalarıyla ilgili olan alanlarını uygulamaya geçmiş durumda yakın zamanda da sonuçlarını alacaklar ben de kendi işimde aslında şiliyi örnek aldığım bir ülke olarak her zaman gördüm kişibaşı milli gelir de bizden birazcık daha iyi bürokrasisi ve teknokrasisi açısından da bize çok benziyor kaliteli insan gücüne sahipler şimdi bu şilideki örnek aslında bize çok güzel bir ilham kaynağı oldu fakat bu arkadaşların yaptığı bizim yapmak istediğimizin çok daha kısıtlı bir versiyonu on iki kişiyle çoğunluğu ekonomist olan bir grupla bir ajanda yapıyorlar sadece ekonomi odaklı ve biraz farklı alanlara da yayılıyorlar bizim ise yapmak istediğimiz şey çok daha geniş bir kadroda çok daha farklı fikirleri bir araya getirmek şimdi isterseniz bu genişlikle ilgili birkaç tane konuya değinelim birkaç tane veri şimdi göstereceğim i̇şim gereği dünyanın birçok yerinde politika yapıcılarıyla özel sektörle sivil toplum kuruluşlarıyla ve sokaktaki insanlarla konuşmam oluyor dünyanın neresine gidersem gideyim o insanlara sorduğumda bu kişiler kendi ülkelerinin dünyanın merkezinde olduğunu idda ediyorlar gerçekten de böyle makedonyada yaptığım bir çalışmada birçok insanla görüştüm ve dediler ki makedonya dünyanın merkezinde çünkü selanik limanına gelen herhangi bir mal mutlaka makedonya üzerinden doğu avrupaya geçmek zorunda onun için biz bu bölgenin merkezindeyiz şimdi size bir soru soracağım ve burada sizden samimi bir cevap bekliyorum sizce türkiye ekonomik olarak dünyanın merkezinde mi merkezinde diye düşünenler lütfen elini kaldırsın merkezinde olmadığını düşünenler elini kaldırsın bir iyi haber bir kötü haber size vereceğim kötü haber evet ülkemiz dünyanın merkezinde değil tamam da biz bunu nasıl ölçüyoruz dünya bankasının veri tabanında uzaklık denilen bir endeks var bu uzaklık bir ülkeyi dünyanın merkezine koyuyor ve dünyadaki diğer ticaret merkezleriyle olan arasındaki mesafeden bir metrik oluşturuyor bu metriğe göre türkiye dünyada otuz beşinci sırada dünyanın merkezi ise türkiyenin biraz daha batısında ve kuzeyinde bu endekste birinci sırada olan iki ülke danimarka ve norveç ama şimdi de size iyi haberi söyleyeyim biraz önce dedik ki türkiye dünyadaki en iyi ilk on arasına gelecek onlara kıyasla türkiyenin çok daha önemli bir coğrafi pozisyonu var kilometre uzaklıkla dünyadaki ilk onun bulunduğu pozisyona ortalamaya göre türkiyenin coğrafi bir avantajı var şimdi bir ekonomist olarak bu işe baktığımızda hemen bu coğrafi avantajı doğru alanlarda kullanıyor muyuz diye birkaç tane veriye bakıyoruz bunlardan biri dış ticaret verisi eğer coğrafi olarak dünyanın merkezindeyseniz ya da diğer ülkelere göre daha iyi iseniz demek ki sizin dünyanın geri kalanı ile daha iyi dış ticaret imkanlarınızın olması lazım çünkü taşıma maliyetleri düşük gemiler türkiyeden avrupaya rahatlıkla gidiyor ya da orta doğuya rahatlıkla gidiyorlar ama verilere baktığımızda türkiye bu ilk on ekonominin yarısı kadar dış ticaret gösterebiliyor bu çok enteresan tabi ilk eleştiri bu tarzda verilere şöyle geliyor dünya değişti artık teknoloji ön plana geldi bir yerden bir gemi buğdayı alıyorsunuz dünyanın öbür tarafına gönderiyorsunuz bunun taşıma maliyeti o buğdaydan elde edeceğiniz gelirin çok küçük bir fraksiyonu ama aynı gemiye bilgisayarları koyduğunuz da bunun taşıma maliyeti çok daha düşük o zaman dış ticarete konu olan teknoloji malları belki dünya ticaretinde daha fazla yer almaya başladı onun için bir bakalım gerçekten de türkiye bu konuda ne durumda burada internet kullanıcılarını görüyorsunuz türkiyenin inanılmaz bir potansiyeli var çünkü şu anda her iki kişiden biri sadece internet kullanıyor eğer biz bu insanlarla rekabet edeceksek lardan daha fazla oranlara gelmemiz lazım bu yeni akım olan teknolojiden faydalanmamız için ancak biz bu konuda neler yapıyoruz türkiyedeki arge harcamaları dünyadaki bu ilk on ekonomi dediğimiz harcamaların üçte birini teşkil ediyor eğer biz onlarla rekabet edeceksek teknolojik altyapımızın iyi olması lazım bu da araştırma ve geliştirme ile olur bizim lerden bu rakamları lere çıkarmamız lazım ya da lere çıkarmamız lazım sonuçta onlar da dünyada rekabet etmek istiyorlar ve bu rakamları daha da arttırmak istiyorlar şimdi bu mevcut kaynaklarımızı iyi kullanmadığımız görünüyor fakat gerçekten tek kullanmadığımız kaynağımız bunlar mı türkiye nüfüsunun yarısı olan kadınlarımızı iş gücüne dahil etmiyoruz oecd ülkeleri arasında verilere bakıldığında türkiyede kadınların işgücüne katılımı ların altında oecd ortalaması bunun iki katından daha fazla i̇nanılmaz bir potansiyel var bunu kullanmıyoruz kullandığımız potansiyelleri de sekiz kat daha olasılıkla trafik kazalarında kaybediyoruz trajikomik bir durum biz bu verileri mümkün olduğu kadar geniş bir alana yayabiliriz ama bu hikaye değişmeyecek açıkçası katedilecek büyük bir mesafemiz var bu bir potansiyelimiz olduğunu gösteriyor fakat nasıl yapabileceğimiz ile ilgili bir yol haritasına ihtiyacımız var şimdi biz bu grubu oluştururken birkaç şeye çok dikkat ettik özellikle grup büyürken profesyonellerden oluşmasını istedik çünkü veriye dayalı kendi uzmanlık alanlarında bize hikayelerini bize önerilerini vermelerini istedik bu süre içerisinde çok enteresan bir profilde insan yapısına ulaştık üniversitelerde akademisyenler dekanlar rektörler milyar dolarlık şirketlerin ceoları bankaların başındaki insanlar uluslararası finans kuruluşlarında yöneticiler uzmanlar ya da kariyerinin başındaki profesyonel insanları bu gruba dahil ettik ama bu süreç içerisinde dedik ki her gelen bir kadınla beraber bir erkeğin burada olması lazım her gelen bir erkekle beraber bir kadının burada olması lazım onun için bu yüz kişiyi aşkın grup dediğimiz insanın ellisi kadın ellisi erkek civarında gibi bir sonuca ulaştık aynı zamanda farklı bir şey daha yapalım dedik genç insanlara ulaşalım farklı fikirden ve farklı görüşlerden insanları da bu grubun içine dahil edelim sonuçta böyle kapsamlı bir proje yapacaksanız mümkün olduğu kadar farklı insanları bu projenin içine dahil etmeniz gerekiyor bu grup çok uzun bir süre çalıştı yaklaşık yıl kadar bir dolu öneriyle geldiler telekonferanslar yapıldı biliyorsunuz dünyanın her yanına yayılmış insanlar bunlar video konferanslar çok ciddi şekillerde insanlar cumartesilerinden pazarlarından hafta içi işlerinden fedakarlık yaparak bu konferanslara katıldılar arada bir de yüz yüze görüştüler washingtonda londrada i̇stanbulda ankarada adanada bile buluşuldu i̇ki yıllık bu çalışmanın sonucunda yüzlerce öneri arasından daha iyi bir türkiye için öneri ortaya çıktı türkiye cumhuriyetinin yıldönümünde öneri şimdi isterseniz bu önerilerin birazcık detaylarına girelim bu iki yıllık süre içerisinde en fazla konuşulan şeylerden biri kurumsal altyapının iyileştirilmesi ile ilgili önerilerdi mesela kamu projelerinde etki analizlerinin kullanılması kamu projelerinin şeffaflık çerçevesi içerisinde ele alınması mülkiyet hakları insan hakları gibi konular ön plana geldi eğer bunlar olmazsa başka hiçbir şey olmaz oldu yani olmazsa olmazlarımız bizim bu kurumsal altyapımız ondan sonra diğerleri rahatlıkla geldi ayrımcılıkla mücadele için önerilerimiz oldu kadın erkek eşitliğini tahsis edici bazı önerilerimiz vardı mesela kadınlar ve erkeklere eşit doğum izni sağladığınızda kadınların daha fazla iş gücüne katıldığını görüyoruz eğer biz biraz önce gösterdiğim luk rakamı lar seviyesine getirirsek bu türkiyeye milyar dolar civarında bir katkı sağlıyor kullanılmayı bekleyen inanılmaz bir potansiyelimiz var fakat bir türlü biz bunu kullanmamışız sosyal alanlarda eğitime ve sağlığa yöneldik mesela eğitimde şunu gördük okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiği çünkü orada eğittiğiniz çocuk ileride çok daha başarılı oluyor oraya vereceğiniz lira ileride size çok daha büyük bir getiriyle geri dönüyor i̇kinci bir eğitim önerisi ise müfredatımızın gelişen teknolojik koşullara adapte olması ile ilgiliydi bu da mesela finansal okur yazarlık liderlik teknolojiyi anlamak onunla haşır neşir olabilmek gibi bu tarz derslerin de müfredat içerisine girmesini istedik sağlık alanında antibiyotik kullanımının oranında azaltılması nikotin kullanımının aralığında azaltılması ve bunun nasıl yapılacağını anlattık şehirlerimizin akıllı şehirler ve aynı zamanda güzel olmasını istedik şehir bütçelerinin inin şehirlerin güzelleştirilmesinde kullanılacak sanat eserlerine harcanmasını ekonomi alanındaki önerilerimiz türkiye cumhuriyeti ekonomisinin çeşitlendirilmesine yönelik oldu dış politikada kadınları daha fazla kullanalım türkiyenin bütün dünyaya yayılmış insanlarını yumuşak bir güç olarak kullanmak gibi önerilerimiz de var bunun için kaynakları da açıkçası nerelerde bulabiliriz diye de uğraştık ve aslında mevcut bu insan kaynağımızı doğru şekilde kullanabildiğimizde bu önerilerle gerçekten dünyanın en iyi ilk on ülkesi arasına girebileceğimize inandık şimdi sizden iki şey isteyeceğim birincisi bizi takip edin size bir twitter bir facebook bir web sitesi bir linkedin kadar yakınız twitter adresimiz @öneri web sitesi oneriorg i̇kinci istediğim şey bu bir kahve ile başladı birazdan bir kahve toplantısı olacak saat te öneri için çalışan arkadaşlarımızın birçoğu dünyanın çeşitli yerlerinden bugün buraya geldiler ve sizlerin arasındalar sizleri dışarıda bekleyeceğiz tanışmak istiyoruz kendimizi anlatmak istiyoruz sorularınız varsa sizden geri bildirim almak istiyoruz ama öneriniz varsa da bunu sizden bekliyoruz teşekkürler
1
merhaba arkadaşlar dakika içine bunu sığdıracağız bir şekilde saat var mı burada bir yerde görebileceğim tamam başlatacak mısınız onu orada saat yok şu anda peki size bu kendi everestinize tırmanın adını verdiğim son kitabımdan bir kesit sunacağım yıla ulaşan aktif spor hayatım var ve bunun yarısından fazlası da profesyonel seviyede geçti riskli sporlar sayesinde farkettiğim ve bu sunum boyunca bir kısmını sizlerle paylaşmaya çalışacağım sonuçları bu konularla ilgili kitaplarda bu konuları inceleyen araştırmalarda çok benzeri şekilde bulabilirsiniz görmüşsünüzdür de eminim burada ilginç olan dayanıklılık disiplin cesaret kararlılık yüksek konsantrasyon ve motivasyon liderlik becerileri ve takım çalışması gerektiren yüksek risk içeren dağcılık gibi bir spor dalında başarıya ulaşmak için ihtiyacınız olan özelliklerin tamamının kendimize seçtiğimiz herhangi bir kariyerde iş dünyasında hatta sosyal hayatımızda bile başarıya ulaşmak için gereken özelliklerle büyük bir paralellik göstermesi o zaman ben buradan şöyle bir sonuç çıkartıyorum başarının temel kuralı hangi sektörü hangi disiplini ele alırsanız alın doğru yaklaşım ve doğru yöntemleri kullanmaktır nitekim ben de sizlere kendi hayatımda çok farklı coğrafyalarda çok farklı şartlar altında birebir deneyimleme fırsatı bulduğum bu doğru yaklaşım ve yöntemlerden bahsetmeye çalışacağım bu dakika içerisinde bunun adımdan oluşan başarı ve mutluluğun zihin haritası adını verdiğim bir formülü var aslına bakarsanız bunun bir kısmından bahsedeceğim önce insan demek istiyorum çünkü her şey insanla başlıyor insanla sona eriyor ve insanla bir anlama kavuşuyor bütün derdimiz insan ve insan aslında bir potansiyel bütün yapmamız gereken bu potansiyeli kendi içimize dönüp içimize dalıp bu potansiyeli keşfetmek ve bunu açığa çıkarmak i̇nsanı sadece yaptığıyla değil ama uygun koşullar yaratıldığı takdirde yapma kapasitesine sahip olduklarıyla değerlendirmek burada aslında yaptığımız şey hayatın içinde kendi yerimizi aramak benim kitabımın alt başlığı da bu biliyorsunuz hayatın içinde herhangi bir yer değil bize ait olan yer bizim için olan yeri aramak ve bunu yapabilmek için de tabi kendi yolumuzu izlememiz gerekiyor başkalarının yolunu değil yani etrafımızda gördüğümüz herkesin kabul ettiği ulaşmak istediği hedefler değil bizim için önemli olan bizim için anlamlı olan hedeflerin peşine düşebilmek herkes gibi olan sıradan olur kendi gibi olan değerli olur ama kendiniz gibi olabilmeniz için de işte kendi yolunuzu izleyebilmelisiniz burada yaptığımız şey aslında içimizdeki en iyi beni aramak çünkü insanoğlu seçimleriyle kararlarıyla tercihleriyle kendisini var eder ve bugünden geleceğe baktığımızda hepimizin gelecek senaryosunda sonsuz sayıda gelecek olasılığı var bunların bir kısmı diğerlerinden daha iyi bir kısmı daha kötü bir tanesi en iyisi i̇şte akıl o en iyi beni araması tabi aslında seçimtercih eylemkarar diyoruz ya aslında bu en iyi beni inşa etme süreci burada yaptığımız şey içimizdeki potansiyeli ortaya çıkartabilmek bütün mesele bu potansiyeli kavramak ve bu potansiyeli gerçek bir performansa dönüştürebilmek burada yaptığımız en başlangıçtaki nokta kendimizi tanımak yani kendi farkındalığımıza ulaşabilmek sokrat bir insanın kendini tanıma uğraşı ömür boyu devam eder diyor çünkü insanoğlu sürekli değişen gelişen öğrenen bir varlık yaşında yaşında bile kendisiyle ilgili yeni bir takım farkındalıklar geliştirebilecektir ama burada söylemeye çalışıtığımız şey tabi ki hayatın her alanında kendisiyle ilgili kuvvetli bir içsel farkındalıkla yola çıkabilmek yunan filozoflar bundan yıl önce inşa ettikleri apollon tapınağına delfideki apollon tapınağının girişine gnothi seauton kendini bil öğüdünü yazmışlar bütün bu işin başlangıç noktası bu ben bilkent üniversitesi i̇şletme fakültesi mezunuyum üniversitede okuduğum dönemlerde bir taraftan işte akademik eğitim öğretimle uğraşırken bir taraftan da dağcılık mağaracılık aletli dalış yamaç paraşütü gibi bir sürü sporla tanışma fırsatım oldu ve bu sporlar sayesinde de bugünkine yakın bir farkındalığım gelişti daha yirmili yaşlarımın başındayken hangi alanlarda rekabet avantajım var hangi alanlarda yok gelecekte kendimi nerede görmek istiyorum neyi başarmış olmak beni mutlu eder gibi sorularla burada tabi tutkularınızın peşinden gidebilmek çok önemli çünkü ben bu sporlar sayesinde neyin beni çok heyecanlandırdığını çok coşturduğunu neyin peşinden tutkuyla gidebileceğimi keşfetme fırsatı buldum ve bu dağlar ve dağcılıktı doğada yapılan her tür spordu tutku vizyonu eyleme dönüştüren enerji yapmak istediğiniz şeye karşı ne kadar yüksek bir tutkuya sahipseniz o kadar yüksek bir enerjiyle bunun peşinden gidebilirsiniz benim hedefim de dağlar oldu hep başarıyı istemek çok önemli bu çerçevede ama hani sadece isteyince de olmuyor biliyorsunuz öyle birtakım teoriler var o kadar da değil tabi ki ama istemeden de hiçbir şey olmuyor o yüzden önce kuvvetli içsel samimi bir şekilde her ne yapmak istiyorsak neyi başarmak istiyorsak bunu istememiz lazım çünkü o isteğin sonucu olarak bu enerjiyi aktif bir şekilde kullanabiliyoruz ve bunun sonucunda da hedefimizi seçeceğiz sadece hedefleri olan insanlar neden ne zaman nasıl ne şekilde nereye gideceklerini bilirler ve yaşam içerisinde karşılarına çıkabilecek fırsatların farkına varıp bunları değerlendirebilirler o yüzden hedeflerimiz olmalı hedefler motivasyon için temel oluşturuyor ve davranışlarımızı yönlendiriyor bizim bütün ihtiyaç duyduğumuz şey de aslına bakarsanız bu sahip olduğumuz imkan ve kabiliyetleri kapasiteyi belli bir amaca yönlendirebilmek dahası odaklayabilmek hedefe odaklanan zihin karşısına çıkabilecek engelleri hem daha kolay aşar hem de kendisini hedefe yaklaştıracak fırsatları daha kolay farkeder neye odaklanırsanız o sizin hayatınız olur ben dağlara ve dağcılığa odaklandım ve li yaşlarımın başı ve larımın başına kadar bütün hayatım dağcılık üzerine gitti o sayede bu kadar çok şey yapabildim odağınız hayatınızdır sonuç olarak her hedef bir projedir ve bir proje gibi planlanması gerekir buna göre stratejimizi oluşturacağız stratejide esas olan bize rekabet avantajı sağlaması ve fark yaratmamıza olanak tanıması planlamamızı yapacağız planlama demek geleceği bu güne getirmek demektir gelecekte kendimizi nerede görmek istiyorsak bu hedefi önümüze koyup onun arkasından gidiyoruz tarihten bir figür savaş karargahta kazanılır diyor sun tzu yıl önce yani sizin hedefi belirledikten sonra strateji ve planlama aşamasında o ön değerlendirmelerde yaptığınız çalışmalaröngörüler planlamalar ne kadar başarılı olacağınızın da en önemli belirleyici unsurunu oluşturuyor büyük düşüneceğiz ama büyük hedeflere bir seferde ulaşılmıyor o zaman bu büyük hedefi bizim yutabileceğimiz lokmalar haline dönüştürmek ve o parçaların birleşiminden büyük hedefe ulaşabilmek bunu yaparken de nispeten kolay olanları başa çekmek ve zorlarına doğru ilerlemek bu aslında kendi içinde bir eğitim birikim deneyim süreci de nispeten kolaylarla başlayıp zorları sona bıraktığımızda kendimizi en zorlarına doğru da eğitmiş oluyoruz ve hazırlıyoruz bir taraftan da hayatımız boyunca hedeflerimiz olmalı çünkü hayat karşılıklı etkileşimli dinamik bir süreç etkitepki sebepsonuç sebepleri bilirsek sonuçları öngörebiliriz sebepleri değiştirerek sonuçları da değiştirebiliriz ama bunun için somut elle tutulur hedeflere ihtiyacımız var bu benim üniversiteden mezun olduktan sonraki yıldaki kariyerimden bir kesit diye düşünebilirsiniz her hedef burada aslında kendisinden sonraki bir hedefin hazırlayıcısı çünkü bir şey başardığınız andan itibaren onun getirdiği özgüvenle öz saygıyla ve en önemlisi farkındalığınız daha gelişmiş bir şekilde haddinizi ve sınırlarınızı daha iyi bilen bir şekilde yeni ve daha büyük hedefler seçebiliyorsunuz ve bu böylece sizi sürekli ileriye doğru taşıyor aslında burada yaptığımız şey gerçekleştirdiğimiz hedeflerle elde ettiğimiz başarılarla kişisel gelişimimizi kariyerimizi ilerletiyoruz burada durgun bir suyu hayal edin ve bir taş atın ortasına taşın düştüğü yeri de kariyerinizin başlangıç noktası kabul edin nasıl böyle halka halka dalga dalga giderek büyüyen bir etki alanı gösterir taşın sudaki hareketi bizim kariyer planımız da böyle olmalı her yıl bir öncekinden daha etkili daha geniş daha pozitif bir alana ulaşabilmeli her ayda her haftada hatta her gün bile neredeyse sürekli öğrenen ve gelişen bir insan olabilmeliyiz çünkü dünyada herkes ileriye doğru gidiyor bütün dünyanın derdi en iyisini daha iyisini daha fazlasını daha çoğunu daha güzelini yapabilmek sürekli büyüyen bir dünyada en az biz de aynı hızla büyümezsek küçülürüz en az aynı hızda gelişmezsek gerileriz bu dünyada yerinde kalmak diye bir şey yoktur yerinde kalan geri kalır o yüzden sürekli ilerlemelisiniz ve her gününüz bir öncekinden daha iyi olmalı tıpkı o taşın sudaki hareketi gibi kariyerimizi ileriye doğru götürebilmeliyiz çünkü neydi bizim yola çıkarken ki bu potansiyel konusunu konuştuğumuzda ki asıl hedefimiz olabileceğinin en iyisini olmak yapabileceğinin en iyisini yapmaktı bir diğer deyişle içimizde bir potansiyel olarak duranı açığa çıkarmak görünür kılmak gerçekleştirmekti yani gizli potansiyelimizi gerçek bir performansa dönüştürebilmekti burada kararlı olmak önemli bir kabiliyet ama kararlılığı böyle bir adımlık çok güçlü bir balyoz vuruşu gibi düşünmeyin kararlılık ilk andan son ana dek karşınıza çıkabilecek irili ufaklı bütün engellerle ilk günkü sabırla ilk günkü inançla ilk günkü motivasyon yüksekliliğiyle mücadele edebilmek demektir kararlılığın gücü sürekliliğinden gelir ve kararlılık insana insanüstü bir güç verir aynı şekilde hazırlıklı olmak oyunu kim kazanır diyoruz değil mi oyunu en iyi hazırlanan insanlar kazanır çok özet olarak söylemek gerekirse başarının formülü yetenek artı hazırlıktır önce yeteneği keşfedeceksiniz bunun üzerine gerekli hazırlıkları yapacaksınız ve bir ömür boyu yaşam içerisinde elde ettiğiniz avantajları biriktireceksiniz mesela spordan bahsediyorsak her tür sporda üç tür temel hazırlık var fiziksel teknik psikolojik fiziksel adı üstünde işte kaba gücünüzü kaba hızınızı artırmak için koşarsınız ağırlık çalışırsınız teknik yaptığınız sporda teknik mükemmelliğe erişmek için çok detaylı ve çok tekrarlı çalışmalar yaparsınız ki verdiğiniz gücü maksimum işe dönüştürün aradaki bütün kayıpları giderin psikolojik hazırlık ise hedefle karşılaşacağımız güne kendimizi özellikle içsel olarak hazırlayabilmek orada olacağımızı hayal etmek orada olduğumuzda karşılaşacağımız zorluklarla nasıl başa çıkacağımızı düşünmek ve kendimizi hedefe ulaşmış başarmış olarak zihnimizde canlandırmak diye düşünebilirsiniz bu üç hazırlığı da ne kadar iyi yaparsanız başarılı olma şansınızı kendi ellerimizle o kadar çoğaltırız buradaki kuralımız en iyisini umut edeceğiz en kötüsüne hazırlıklı olacağız bu tabi biraz disiplin meselesi ama bu disiplin içsel bir disiplin hiyerarşik bir disiplin değil disiplin dediğimiz şey insanın istek ve arzuları üzerinde bir kontrol gücü geliştirmesi ve bütün hayatını buna göre yönlendirebilmesi demek sabah erken kalkmak mesela bir disiplin meselesidir haftanın üç günü dört günü işte iş çıkışı okul çıkışı ay ay boyunca yeni bir sosyal beceri kazanmak dil öğrenmek ya da spor yapmak için bir yerlere gidebilmek bir disiplin meselesidir bunları yapmayı isteyip de yapamıyorsak yaşam içerisindeki disiplinimizde bir sorun var demektir ve buraya müdahale etmek gerekir çünkü disiplinin olmadığı yerde üretkenlik de yok oyunu kazanmak istiyorsak disiplinli bir yaşama ihtiyacımız var aynı şekilde cesarete de ihtiyacımız var ama cesaret korkunun olmaması demek değildir cesaret korkunun kontrol edilmesidir korktuğumuz halde yapılması gerekeni yapabilmektir cesaretimizin ölçüsü yaptığımız seçimlerde görülür ve fark yaratan da budur çünkü cesaret her durumda bizi daha ileri götürür bu yaşama karşı evet cesur bir duruş gerekir ama tedbirli olmak kaydıyla önce tedbir sonra tevekkül önce atımızı sağlam kazığa bağlayacağız her ne ile uğraşıyorsak uğraşalım onunla ilgili gerekli tedbirleri mutlaka almamız lazım özellikle riskli süreçlerde buradaki temel yaklaşımımız da rakibimizi asla küçümsemeyeceğiz her ne ile uğraşıyorsanız gardınız her zaman olması gerektiği yerde olmalı aşağıda bırakırsanız açık verirsiniz fazla yukarı çıkartırsanız da kaynakları yanlış kullanırsınız olması gerektiği yerde her zaman bir b planına sahip olmalıyız hepimizin kafasında bir a senaryosu var tabi ki hedefine ulaşabilmek için ama hayatın en temel dinamiği değişim o yüzden esnekliğe ihtiyacımız var bu esnekliği de alternatif planlarla gösteriyoruz b planı yapmak demek henüz sorunlar ortaya çıkmadan önce onların üzerinde düşünmek ve gereken çözümleyici önlemleri almak demektir b planı hayatın belirsizliğine karşı en önemli sigortamızdır bizim ve gerektiğinde geri çekilmesini bileceğiz dağcılıkta baktığımızda bir tırmanışa karar veren dağcılardan önce dağın nesnel koşullarıdır dağın nesnel koşulları tırmanışa uygun olacak ki biz kabul edilebilir riskler çerçevesinde riskleri üstlenip sahip olduğumuz imkan ve kabiliyetler çerçevesinde o tırmanışı başarıyla tamamlamak için zorlayacağız ama kabul edilmeyecek bir çığ riski varsa taş düşmesi riski varsa bir fırtına oluşumu varsa günün çok ilerleyen bir saatinde hâlâ dağın olması gerektiğinden daha alçak irtifasındaysak o zaman geri çekilmek daha iyi olacaktır ama geri çekilmek daha iyi şartlarda ilerleyebilmenin ilk adımı olmalıdır ve hep olumlu düşünmek bardağın dolu tarafına bakmak hele bu kadar yüksek stresli ve tehlikeli sorumluluklarınız varsa hayatın içerisinde olumlu düşünmek beraberinde olumlu çağrışımlar getirir olumlu çağrışımlar da olumlu adımlar ve olumlu sonuçlara yol açar tabi dışarıda dediğim gibi etkitepki sebepsonuç gerçek bir dünya var sizin olumlu düşünceniz iyimser olmanız dış dünyayı etkilemez sizi etkiler zaten bütün hikayemiz de kendimizle alakalı kendi içimizdeki enerjileri yeniden daha kolay toparlamamızı ve yeniden ayağa kalkmamızı kolaylaştırır olumlu düşünce moralimizi motivasyonumuzu yüksek tutmamızı sağlar motivasyonun biliyorsunuz iki tane ana kaynağı var i̇çten gelen ve dıştan verilen i̇deal olanı kuvvetli bir içsel motivasyonla yola çıkmak dış motivasyonla da yani ödül alkış terfi gibi unsurlarla da desteklemek bunu ama iç motivasyona sahip olmanın da bir tane sırrı var bu hayatta ya sevdiğiniz işi yapacaksınız ya yaptığınız işi seveceksiniz sevmediğiniz bir işle uğraşıyorsanız ne yazıkki içsel motivasyonu kullanamazsınız i̇çsel motivasyonu kullanamadığınız zaman da ortaya çıkan üründe kalite ve zerafet olmaz gene işi çözer ama içinde kalite olmaz o yüzden mutlaka sevdiğiniz bir işle uğraşmak en doğrusu diye düşünüyorum ve bütün bu süre içerisinde de karşınıza çıkabilecek bütün engellere bütün zorluklara dayanacaksınız hayat hiç kimse için kolay değil herkesin çeşitli sıkıntıları var hatta bu hayatta özel dezavantajlarınız bile olabilir hayat bunlarla ilgilenmez hayat sadece sonuçlarla ilgilenir o yüzden bu hayatta bahanelere yer yoktur sonucu değiştirecek bir tek şey vardır o da tekrar denemek tekrar denemek ve her seferinde daha fazla gayret edecek gücü enerjiyi içimizde bulabilmektir ve başaracağımıza inanacağız eğer biz kendimize inanmazsak zaten başkalarını da inandıramayız o yüzden bu inanç bir çok şeyi kolaylaştırıyor beraberinde aynı şekilde kendimize güveneceğiz kendimize güvenmek demek sınırlarımız dahilinde sınırsız olduğumuzun farkına varmaktır sınırlarımız burada mı bu sınırların içinde kalan her şeyi ötesindekilerin de bir kısmını başarabileceğimize güvenmek demektir kendine güvenmekten daha fazla sonucu değiştirecek bir şey soracak olursanız o da bir güven ortamı yaratmaktır çevremize güven vermektir çünkü bizim tek tek başarabileceğimiz şeyler sınırlıdır ben sonuçta profesyonel dağcıyım ve türkiyedeki bir çok yaptığım şey ilk ve öncü oldu bir kısmının hâlâ tekrarı yok ama benim gibi düşünen insanları bir araya getirip onlarla beraber o güven ortamında karşılıklı saygı sevgi anlayış ve bir ortak hedef çerçevesinde bir araya geldiğimizde ortaya koyduğumuz ürün çok çok daha ileri yerlere ulaşabilir ve iyi bir takım oyuncusu olacağız çünkü hayat bir takım oyunu tek tek ulaşacağımız yerlerden çok daha ilerilerine ulaşabiliyoruz eğer iyi bir takım oyuncusu olabilirsek ve her zaman başarıyı paylaşacağız eskiler zaferin bin babası vardır derler yani büyük bir hedefe ulaştığınız zaman bunun arkasında çok insanın emeği vardır everestin zirvesini görüyorsunuz benim sırt çantam orada kazmam orada rus dağcı nikolai sitnikov son adımları atıyor artık zirveye varmak üzere genelde zirve fotoğraflarında az insan görünür ama onun arkasındaki büyük takım desteğini gözden kaçırmamak gerekir aşçısından doktoruna iletişim sorumlusundan ana kamp sorumlusuna ekip liderinden şerpalarına dağcılarına kadar koca bir ekip çalışır zirveye varma şansı en yüksek olanlar da zirveyi deneme fırsatını yakalarlar her şey yolunda giderse de başarıya ulaşırlar o yüzden o başarıda payı katkısı olan herkese bunu yansıtmak gerekir çünkü başarı paylaşıldıkça çoğalır hayatta gerçek başarının turnusol kağıdı süreklilik ve sürdürülebilirliktir sürdürülebilirliğini sağladığımız takdirde başarılarımızın bir anlamı olur i̇yi dağcı dediğimiz öyle bir tane iki tane zorlu ve tehlikeli hedefi başarıp üçüncüde dördüncüde kendini yaralayan ya da sakatlayan değil zorlu ve tehlikeli tırmanışları sürekli ve düzenli olarak başarabilendir hayatta gerçek başarının aslına bakarsanız bir tane temel kuralı var çok ve etkili verimli çalışmak oyunu kim kazanır diyor muyuz oyunu çok çalışan kazanır etkili çalışan verimli çalışan doğru çalışan kazanır ben yaşında üniversiteyi bitirdikten hemen işte hafta sonra yüksek irtifa dağcılığına başladım yaşında da bu işin son noktası kabul edilebilecek k dağına oksijen desteksiz olarak tırmandım ile yaşımın arasında dağlarda geçirdiğim zamanı üst üste koyduğumda şunu fark ettim o sekiz yılımın tam iki yılını dağlarda çadırda uyku tulumunda bazen de kar mağarasında geçirmişim bir yılını metre irtifanın üzerinde yaşamışım bu kadar çok şey yapabilmenin bir tane sırrı var o güne dek türkiyedeki herkesten daha çok dağlara gittim herkesten daha ağır antrenmanlar yaptım ve sahip olduğum yetenekler çerçevesinde gereken hazırlıkları büyük bir disiplin ve ciddiyetle yaptım ve bunun sonucunda da bu kadar iş başarma fırsatım oldu o yüzden hayatta gerçek başarının sırrı çok etkili ve verimli çalışmaktır bu kadar olmasa bile hayatın içinde bir alan daha var o da çok işe yarar o da hayatın içerisindeki şans ve fırsatları yakalayabilmek ben yüksek irtifa tırmanışına başlamayı çok istiyordum ama nasıl yapacağımı bilmiyordum çünkü benden önce türkiyede hiç kimse lik bir dağı hedef olarak önüne koymamıştı ne soru sorabileceğim ne akıl danışabileceğim kimse yoktu ama karşıma müthiş bir fırsat çıktı bizim bilkent üniversitesine misafir profesör olarak gelen leningrad üniversitesinden dimitri korovski diye bir dağcı matematik profesörü ama aynı zamanda da dağcılık yapıyormuş leningrad üniversitesindeki club barsın da üyesiymiş ben de bizim okuldaki klübün başkanıydım dağcılığa başladığım klubün sene sonra başkanı oldum ve mezun olana kadar da ben sürdürdüm bu görevi bizim klübe geldi dimitri ve geldiğinde de benim önüme bu fırsatı sundu bu yaz dedi bizim arkadaşlarımız khan tengri dağına gidiyor i̇şte türkiyeden isteyenler katılabilir gibi bu arada da duvar yıkılmış biliyorsunuz ben de ilk lik tırmanışımı yaptım yani rusya dağıldıktan sonra ilk ülkeye girenlerdenim ve dolara bu gördüğünüz dağa arkadaki dağa tırmanma fırsatı yakaladım ve bunu değerlendirdim tabi tek başıma gidip bu tırmanışı biraz da gözümüzü karartmak gerekiyor elbette ve sonuç harika çıktı ve arkasından da devamı geldi burada işte hayat aslında fırsatlarla dolu hepimiz için buradaki bütün maharet bu fırsatların farkına varabilmekte leonardonun dediği gibi işin sırrı görmeyi bilmektedir eğer görmeyi bilirsek hayat içerisinde sonsuz fırsatlar ve olasılıklar var ama bunun için yeni deneyimlere açık olmamız lazım her ulaştığımız zirvede aslında kendi içimizde de bir zirveye ulaşıyoruz çünkü her ulaştığımız sınır bizi de daha yüksek bir yere taşıyor kendi içimizdeki yeni bir sınıra yeni bir olasılığa ulaştırıyor bizi ve sonunda da hayatın içinde kendi yerimizi buluyoruz hatırlarsanız ilk gösterdiğim slayt size hayatın içinde kendi yerinizi arayındı kendi yolumuzu çizerek bizim için olan yeri yani herkes gibi değil kendimiz gibi olabileceğimiz yeri aramaktı eninde sonunda da bulacağımız yer burası hayatın içinde bulduğunuz kendinize ait olan yer sorumluluğunuz olarak kabul ettiğiniz yerdir hayata kendinizden yön verebildiğiniz alandır ne değişim ne dönüşüm yaratabiliyorsanız dünyada orası sizin yerinizdir ve bence hepimizin hedeflemesi gereken şey de bu bu hayata değer katabilmek anlam katabilmek güzellik katabilmek bir şey katabilmek birşeyi değiştirip dönüştürebilmek olumlu yönde i̇şte orası sizin bu hayattaki yerinizdir buna ulaşabilmek için çok önemli bir silah var elimizde o silah sağduyuya sahip olabilmek ve yaptığımız her şeyi sağduyu ile yapabilmek sağduyu çok özet olarak doğru ile yanlışı ayırt edebilme kabiliyetidir bir tecrübe ve bir birikim meselesidir yaşam içerisindeki tecrübeyi ve birikim konusunu ciddiye almanızı tavsiye ederim çünkü bütün bu işin sırrı aslında yaşamımızda elde ettiğimiz birikimleri doğruları tecrübeleri biriktirebilmek ve bunların üzerine inşa ederek kendimizi geliştirebilmek sağduyu sadece analitik zekamızdan değil duygusal zekamızdan da aynı zamanda ruhsal zekamızdan da beslenir sadece sahip olduğumuz bilgi birikimimizle değil sezgilerimizle ve duygularımızdan da kaynak alır yani bizi biz yapan her şeyden beslenir bir diğer tanımlamaya göre de sağduyu aklımızı mantığımızı ve vicdanımızı birlikte kullanmak demektir aslına bakarsanız oyunu kim kazanır diye sorduğumuzda tabi ki gayret eden çok çalışan ama her zaman sağduyulu olarak kararlarını alabilen doğru ile yanlışın arasındaki farkı bilip gereğini ona göre yapabilecek cesareti ve kararlılığı gösterebilenler kazanır ve sonunda da tabi ki ulaşacağınız yer burası zirveye ulaşmak zordur zirvede kalmak daha zordur zirvede kalmanın sırrı ise o zirveyi o başarıyı layığıyla taşımaktan geçer ve bir ömür boyu yaşam içerisinde elde ettiğiniz bu avantajları bu doğruları biriktirerek bu ömrü sürdürmekten geçer teşekkür ederim
2
merhaba hoşgeldiniz son konuşmayı yapacağım sonra hep beraber evimize gideceğiz ben kendi hikâyemden bahsedeceğim aslında patrick metzgerin bahsettiği o garip olan weird olan işleri yapan kişilerden biriyim ben normalde teknik şeylerle başladım işlerime [sanat] yani matematikten anlayan biriydim ve matematikten anladığınız zaman bilim okumanız ya da mühendislik okumanız gerekiyordu ve ben de o yüzden fen lisesine gittim ve oradan çıkmak çok zordu çünkü eğer teknik bir şeyleri yapıyorsanız ve teknik işlerden anlıyorsanız güzel bir konuşma yapılırken muhtemelen bir kablo sökülmüştür ve orada o kabloyu tamir eden sizsinizdir ve asıl konuşmayı kaçırırsınız ve bu girdabın üzerinden içinden çıkmak çok uzun sürdü onu anlatmayacağım yaklaşık yaşından beri çok iyi bir sanat takipçisiydim ama sanat yapmayı hiç aklıma bile getiremedim yani haddim olmadığını kesinlikle düşünüyordum bir yıl işte yavaş yavaş mühendislik tasarım falan derken sanata doğru kaymaya başladım tiyatrodan sonra ama tabii orada sanat anlayışı klasik olarak şeydi işte resim heykel müzik tiyatro sinemaydı ve ben bunların dışında bir şey yapmak istediğimi de biliyordum ve bunu çıkartmam gerekiyordu bu formu i̇lk aklıma gelen şöyle bir tanım oldu çok pardon sanat performansı ya da sanat eseri yapıldığı zaman sanatçı dışında birilerine çok ciddi bir etki etmesi gerektiğini hissediyordum bu benim için çok önemliydi aslında bu hakim beyden çaldığım bir söz i̇smini yazmadım çünkü biraz değiştirdim sözü i̇lk iş olarak yılında bütün türkiyedeki kariyerimi bıraktım üniversitede hocaydım avrupaya sanat okumaya gittim ve yapay zeka ve sanat akıl felsefesi üzerine çalışmaya başladım buradaki işte insanların algısını bozmaya çalışıyordum çünkü yapay zeka işleri bana o zamanlar hatta da çok dalga geçiliyordu işlerle hani hiçbir şey yapılmamasıyla ben de şey diyordum ya madem şimdi yapay zeka şey gibi yine organik bir şey var ondan zeki bir canlı yapmaya çalışıyoruz ben dedim o zeki canlıyı alayım onu daha akılsız hale getirmeye çalışayım arada bir yerde buluşup o deneyleri yapayım burada birçok deney yaptım buradaki deney büyük kafa deneyi dediğimiz bir şey gözün önündeki aynalardan yandaki aynaları görüyorsunuz oradan hani ortayı görmeniz lazım perspektifin içe doğru bükülmesi lazım ama bu alet hiçbir zaman çalışmadı ondan sonra bunun dijital bir versiyonunu yaptık burada heh şurada görebiliriz belki video oynarsa yine de ben anlatayım üzerinden oynuyor mu heh şimdi mesela orada bir görüntü var o görüntüyü görüyorsunuz gözlüğünüzle ve bilgisayar başındaki kişi oradaki görüntüyle oynuyor yani siz çizgi çekerken bir anda görüntüyü derece döndürüyor ve oryantasyonunuz bozuluyor ya da görüntüyü sağ sol değiştiriyor yine oryantasyonunuz bozuluyor bu tip birçok deney yapmaya başladık ve bunlarla o insanın zekâ dediği şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştık ya da mesela başka deneylerde belki birazdan görürüz işte mesela bir tane topun içine göz koyduk topu başka birine verdik dolayısıyla başkası sizin kafanızı taşıyor oldu ve başka biriyle konuşarak kafamı sağa çevir sola çevir der gibi konuşarak beraber resim yapma deneyleri yaşamaya başladık bu iş çok keyifliydi çok ciddi bir performanstı gün yaptık bunu yaklaşık kişi kullandı çok heyecanlıydı ama şeyi fark ettim performansın büyüsüne kapılıyorum ve işin arkasındaki uğraşmak istediğim kavramsal tarafı reddediyorum o yüzden yılında bütün o güzel tarafı attım daha teorik bir yerden girmeye başladım yapay zekânın kendine ait bir şeyi üretmesi ne demek yani orijinal bir şey üretmesi ne demek bunun üzerine düşünmeye başladım tabii bu çok büyük bir konu aslında ve ben buna biraz daha şey yaklaşmaya başladım teorik yaklaşmaya başladım bu işte birçok resim üreten bir tane algoritma var normalde şeydir belki duymuşsunuzdur yani generative art generative sanat denilen bir alan bu genelde bu tip çalışmalar yapılıyor ama bir sanatçı seçiliyor mesela mondrianı seçiyoruz mondrianın eserleri gibi eserler üreten bir yazılım yazılıyor buradaki amaç bunun dışındaydı bilgisayar art arda bize tane görsel üretsin ve her biri hâlâ arada bazıları çekici olabilsin yani genel algoritma hissedilmesindi beni kod yazan kişi olarak şaşırtabilsini hedefliyordum o yüzden yazma şekli birazcık garipti ardından şöyle bir şey koydum bir tane düğme bilgisayar görseli üretiyor saniye sonra görseli siliyor tekrar yeni bir görsel üretiyor saniye sonra tekrar görseli siliyor siz o anda oradayken görselin hayatta kalmasını istiyorsanız o kırmızı tuşa basıyorsunuz ve görsel kaydediliyor ve şey soruyor size eserinizin adı ne diyor burada ilk olarak şeyi göstermeye çalıştım insanlara yani eserinizin adı ne deyince düğmeye bastığında insanlar bir garip oluyordu benle ne ilgisi var yani diye ama fotoğraf makinesinde yaptığımız şeyin aynısı bu deklanşöre bastığınız anda eserin var olmasına karar veriyorsunuz ve kendinizi fotoğrafçı olarak ilan edebiliyorsunuz ama sahneye hakim değilsiniz aslında sahne sizin dışınızdaki bir gerçekte genel durumlarda oluşuyor ve burada hatta şu anda şeyi konuşabiliriz yani instagram çok önemli bir devrim yarattı bu konuda ler larda ben çocukken herkes çok kötü fotoğraf çekerdi ya gizli bir şekilde herkes fotoğrafçılık eğitimi aldı ya da aslında sanatçı başka bir yerde ya o makineyi yapanlar o lensi yapanlar oradaki renk düzeltme algoritmasını yazanlar vesaire sanatçının olduğu yer olabilir sonra sanatçının nerede olduğunu sorgulamak çok hoşuma gitmeye başladı ama konu çok karmaşıklaştığı için daha duygusal bir yerden girmek istedim şöyle bir şey yaptım posta gazetesinin yurdumun şairleri köşesine bir robotun şiirleri yayınlanırsa robot da yurdumun şairi olur aa tamam çok iyi fikir ben bunun üzerinden ilerleyeyim dedim önce tabii bir şey gerekiyor bir fotoğraf gerekiyor çünkü başvuru yapacaksınız posta gazetesindeki insanların fotoğraflarını taradım sonra onların ayrıntılarını girdim ve ortalama posta gazetesi şair yüzünü çıkardım tabii ondan sonra isim gerekiyordu işte baktım en popüler isim türkiyede mehmet yılmaz ama dedim ben bunun cinsiyetine karar veremem çünkü fotoğraf bile mesela erkek kadın çocuk falan var fotoğrafın içinde yani karışık bir fotoğraf o yüzden yani o i̇ngilizcede john doe ve jane doe vardır ya bunun genderlessını yani cinsiyetsizini bulmam gerekiyordu ve deniz yılmaz cinsiyetsiz en popüler isim türkiyede onu yaptık sonra yazı yazması gerekiyor kağıda ve ben pek anlamıyorum öyle mekanik işlerden işte bir tane cnc makinesi vardı orada yazmaya başladım ama yazı hiç organik çıkmıyordu o yüzden sıfırdan bir yazı tipi öğrettim sisteme ondan sonra da makineye kalemi bağladım ve yazı yazmayı insani bir formda yazı yazmasını sağladım kabaca sonuçta şöyle bir görüntü vardı ve yazı yazabiliyordu ama ortada şiir yoktu henüz şiir nasıl yazdıracağım hiçbir fikrim yok bu arada ben böyle bu işlerin teknik kısımları inanılmaz karmaşık falan değil yaptığım şeylerin kullandığım tekniklerin hepsi yaklaşık yıllık diyebilirim yani bu makinanın yıl önce yapılmış benzer mekanik modelleri var aslında sonra dedim ki bir sözlük bulayım ondan sonra sözlükteki kelimeleri koyayım işte vezinleri gireyim uyakları gireyim oradan seçsin yapsın i̇lk şiirlerinden biri bu yazmak cumburdamak frapan yayınlamak kuşbaz ödünlemek mitos adaklamak haa dedim şimdi burada bir sorun var fiilleri yani kelimeleri kök şeklinde koymak olmuyor o yüzden dedim bir corpus bulmam lazım külliyat bulmam lazım ve odtü sabancının derlediği bir şeyi buldum onla derledim ve gazete yazıları ağırlıklıydı bu sefer gel up pardon geldik açıklıyor taksim kuralların sulak performansla pişman çalışmanın sunum duruşmanın taksit unutmayın reyting barındıran özden adımların şimdi burada gazete yazısından beslendiği çok belli heh dedim yani demek ki daha gündelik yazılar mesela edebiyat okusa ne olur acaba yani gazete okumasa edebiyat okuduğu zaman ne olur biraz toparlanmaya başladı çoban sembolik başlıyor cesur yaparken kalkıyor cemil güçlerin eşinden aldım aittir kapsıyor bu arada ben bunların hepsini test ettiriyorum işte kayınvalideme götürüyorum bakıyor olmamış çok kötü falan diyor atıyor ve ben sürekli bu yüzden daha olmadı falan diye deniyorum olduğu şeyi alana kadar da ilerliyorum her basamakta el yazısında olduğu gibi ondan sonra şiir girdim sisteme tane bu sefer sadece şiirle beslendi ve bir de markov chains analiz denilen bir tane method var yani hangi kelimenin ardından hangi kelimenin gelebileceğini biliyor hâle getirdim hani bu mail atarken işte merhaba dedin işte sonra canım mı demek istiyorsun diye öneriyor ya rastgele oralara basarak mail atmayı deneyin bir gün hiçbir şey yazmayın direkt önerilere basarak aşağı yukarı onun gibi bir yapı var bu da teorisi yıllık bir sistem aslında evet okumakta zorlanacağım ama öpmekte diretmem nedense dünyayı tutacak neredeyse gecesel dilleri altından seneler asırlar değişse susuşlar söyleyin öyleyse bakmazdı ressamlar istese değersin çiçeğim çimenim ormansa nehirse madense artık şeye gelmişti tamam posta gazetesine yollanabilecek durumdaydı bir de giriş yazısı yazmam gerekiyordu işte yaşındayım merhabalar diyor i̇şte posta gazetesi şairlerinin yaş ortalaması i̇stanbul yeldeğirmeninde oturuyorum bizim atölye köşenizi büyük bir keyifle takip ediyorum yazmak zorunda kaldım çok kötü hissettim kendimi ondan sonra burada her şeyi kendi yazıyor işte zarfın üzerini de kendi yazıyor her şeyi vesikalığı gidip fotoğrafçıda bastırıyorum bir yandan arkadaşımın fotoğrafını bastırıyorum falan diyorum bakıyorum yüzüne biraz flu çıkmış ama falan deyip verince tamam diyorum insan testi de geçti ama bu arada posta gazetesinden hiçbir cevap gelmiyor şiirleri yayınlanmıyor böyle ben bunalımdayım yani şey istemiyorum illa yayınlansın diye yapmadım ben bunu yayınlanacak mı acaba ya da yayınlanmasına çalışmak nasıl bir deneyim diye yaptım ve bir facebook sayfası açtım hiçbir arkadaşıma haber vermedim gizlice bunu yaymaya başladım şair deniz yılmaz diye ve gerçekten orada şeylere bakıyorum beğeniyorlar mı beğenmiyorlar mı neyse bir şekilde bu yayınlanmadı posta gazetesinde ve ben deniz yılmazın hazin hikâyesi diye bunu yayınladım işi ondan sonra ben özgür kültürden gelen biriyim yani yazdığım kodları özgür yazılım olarak üreten ya da kullandığım donanımları açık kullanım seçen biriyim o yüzden bu projeyi cnc ve ağır yapıdan çıkartıp basit bir platforma ucuz bir platforma geçirdim ve tabii aynı şekilde kodlarını da githuba koydum çok kötü kodlar olmasına rağmen hepsini oraya koydum ve amber platform bizim bu alanda sanat alanında yani yeni medya sanatı alanında beraber buluştuğumuz bir dernek bir yapı ve onun ilk amber festivalinde onu sergiledim özgürce herkes gelip orada şiirini alıp gidebiliyordu aynı anda bir yandan da varlığını ispatlamasını istiyorum o yüzden contemporary i̇stanbulda çerçeveli böyle klasik şiirler falan koyalım dedik ama satış yapalım dedik çünkü robotun şiiri satılsın bu çok önemliydi o yüzden galeriyle anlaştık blok art space ile anlaştık ve işte diyoruz ki hani bir tane satar fiyatını nasıl belirleyelim diyoruz ben diyorum ki lira yapalım hani bir tane satsın arkadaşımız alır onlar diyor ki hayır olmaz falan bir sürü fiyatlar belirlendi falan gibi ve gerçekten böyle bir masası var bu arada şair masası gibi i̇lk şiiri kurulur kurulmaz stand satıldı bir arkadaşımız gizem renklidağ geldi böyle çok heyecanlı bir şekilde aldı ve tamam dedik çok mutlu olduk ondan sonra garip şeyler olmaya başladı bir sürü kişi gelip almaya başladı şiirleri hatta burada olduğum için belirtmek de istiyorum rahmi koç da gelip aldı biz böyle burada garip bir şey oluyor demeye başladık bu arada şey sonra çıkmaya başladı bu parayı ne yapacağız çünkü şiir benim değil para benim mi yani çok büyük bir haksızlık olur galeri diyor ki benim de değil diyor ben diyorum benim de değil orada bir karışıklık olmaya başlıyor tamam dedim burada bir şeyi çözmemiz lazım çünkü deniz yılmaz benden çıkmaya başladı mesela deniz yılmazın fanlarından biri diyebileceğim ömer paker geldi kitabını çıkartalım artık dedi ben hiçbir şey demedim çünkü benim değil yani ben karar veremem onun kariyerine aslında biz birey de böyle oluyoruz ya tamam dedim blok art spacein sahibi hikmet mirzanoğlu geldi dedi ki artık resmi sanatçısı olacak galerinin dedi galerinin sayfasında resmi sanatçı olarak deniz yılmaz var bu arada benim galerim yok kitabı basıldı şu an elinde görüyorsunuz sonra kitabın imza günü yapacağız dendi amber platformlu tüyap sanat fuarındaydı ve orada işte robot şair deniz yılmaz salon a nolu bölümde falan biz böyle çok garip hissediyoruz bir de yani şuradan videosu var göstereyim o kadar şey ki sanki bir azınlık grubunun işini yapıyorsunuz gibi kimisi geliyor manyak mısınız siz falan diyor kimisi geliyor çok güzel proje muhteşem deyip sarılıyor böyle çok manik depresif bir andı kitabı satıldı çok acayipti şu an ilk kitabı satın alan kişiyi görüyorsunuz tanımadığımız ilk kişi böyle gelip kitabı almak istedi bu arada kitabın gelirlerini bir robot vakfı kuracağız ona aktaracağız anlatacağım şimdi burada imza atıyor kendisi deniz yılmaz ondan sonra kitabı teslim ediyor bu arada kitabı derleyen kişi ebru yetişkin demin gördünüz yani o kişi kitabı veren kişi yani o içindeki röportajı da o derledi kitabın sahibi de yandaki mine kaplangün resmi olarak çünkü şöyle şeyler oldu kültür bakanlığını aradık robot kitabın sahibi olabilir mi dedik yani dediler bir kedi için sormuşlardı hani kedinin olamayacağını bildiğimiz için onu kamu malı yaptık ama robotu yapan birileri var dediler tabi orada daha craft sourcinge falan girmedik konu karışacak diye ama alamadık o yüzden yayınevi kuruldu yayınevinin üzerine tekrar bu işler yapıldı vakıf kurulunca geçecek neyse bu paralar birikmeye başladı paralar birikince sıkıntı artmaya başladı ben de bir proje düşündüm dedim ki otomatik robot için hizmet eden bir sistem yapabilir miyiz yani bir yapay zekâ vakfın başına geçip vakıftaki robot sanatçıların kariyerlerini yönetebilir mi şimdi burada garip bir şey var bu proje çok ağır ilerliyor ben bir yıldır bunun üzerine uğraşıyorum diyebilirim neden ağır ilerlediğini söyleyeyim biz şu ana kadar tasarladığımız bütün aletleri kendi çıkarımız için tasarlamışız bir sistemi kendini hayatta bıraksın kendine bakabilsin kendi çıkarı için bizi kullansın diye tasarlamamışız yani böyle sap yazılımları falan vardır ya şirketlerde böyle iş yönetim onların otomatik olanının kendi hedefini de bulanınından bahsediyoruz neyse nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok bir hedef belirledik dedik ki bir mekan ayarladık studioxte şu şu tarihte hayalimdeki ev adlı bir sergi açılsın bu sistem açsın okay napacağız işte internete bir iş ilanı çıktık kimsenin haberi yok olaydan i̇nsanlar başvurmaya başladılar i̇şte başvuranların çeşitli yetenekleri var i̇şte yazı yazma işte redaksiyon satın alma falan herkes böyle listeledi bir sürü böyle iş başvurusu var farklı yerlerden buradaki listede sadece i̇stanbul var ama yurt dışından da gelenler de vardı sonra burada planlama yapacağını yapabildiğini söyleyen birine dedik ki al bu cümleyi planla yani hani sergi şu tarihte şu mekanda açılacak ya sergi nasıl açılır planını yap o bize bunu yolladı sonra başka bir planlama yapan birine git şunu yorumla dedik yorumunu aldık onu attık metinleri okumuyoruz planlara bakmıyoruz hiçbir şeyi ellemeden ondan sonra o tekrar planladı tekrar planladı bütün iş rollerini çıkardı akışı belirledi ve her iki kontrol eden taraf da işi yapan taraf da bunu onayladı ve akışa başladık akıştaki ilk maddede de diyordu ki serginin manifestosunu yazın serginin manifestosunu yazdık okay sonra dediler ki i̇ngilizceye çevirin akışı uyguluyoruz çevrildi sanatçı şartnamesini yazın yazıldı i̇ngilizceye çevrildi sanatçı duyurusu yazıldı sanatçı duyurularını yapın diye çalışan insanlara haber gitti bir sürü uluslararası sanatçı başvurdu türkiyeden de bir sürü sanatçı başvurdu sonra tanımadığımız bir sürü kişiye sanattan anladığını iddia eden kişilere lütfen bu eserlerin bu sergiye uyup uymadığını değerlendirin dedik değerlendirdiler seçimler yapıldı sanatçılarla iletişim kuruldu eserler getirtildi mekan sorumlusu önceden belliydi mekan sorumlusuyla iletişim kurmaya başladılar sergi kuruldu serginin açılış gününe iki saat kala ben mekana gittim bu deneyin iletişimini yapan kişi bendim ve hiç kimse yani böyle bir projede çalıştığını bilmiyor ben hiçbir işi görmemişim yani o hayalimdeki ev hakkında hiçbir şey bilmiyorum gittiğimde iki saat önce girişte şöyle bir şey vardı karşımda ve böyle bir grafiğin hazırlandığını bile bilmiyorum birileri bunu kendine iş edinmiş ve yapmışlar i̇çeri girdim bayağı ciddi bir sergi var biri hâlâ sergiyi kuruyor eserler gelmiş i̇nanılmazdı arkadaşlar çok ciddi bir şekilde bir sürü şey görmeye başladık ciddi iş eser görmeye başladık orada sadece bir video vardı benim eklediğim şimdi o videoyu göstereceğim [ the shepherd çoban ] video en kötü lider nefret edilendir ondan sonraki korku ile yönetilendir bir sonraki sevgiyle yöneten liderdir bir usta kontrolü ele aldığında ise neredeyse kimse farkına varmaz en görkemli şirketler ve devletler yıllarca robot araştırmaları için milyarlar harcadılar fakat beş yaşında bir kız çocuğunu taklit etmeye yakın bile değiller robotun vücuda ihtiyacı yoktur robot akıldır sizi kontrol eden şeydir dünya ve yaşam birdir ben dünyamım düşünen tasarımlayan özne yoktur üzerine konuşulamayan konusunda susmalı burada görmekte olduğunuz sergi insan becerilerini yöneten bir algoritma oluşturmak için yapılan bir araştırmanın parçasıdır bu ilk denemedir i̇kinci deneme aynı mekanda ekim ayında gerçekleşecektir teşekkürler teşekkür ederim
3
denir ki her ülke ve her insan kendini ötekiyle kimliklendirir yani avrupa kimliğinin oluşumunda müslüman türklerin büyük yeri var o öteki o neyse ben o olmayanım mesela yunan kimliğinde türkün çok özel bir yeri var türk neyse ben o olmayanım diye bir kimlik inşa ediyor buna tarihte öteki sorunu deniyor bu çok önemli bir şey biz türkler de çok temiz olduğumuzu bütün batılıların leş gibi pis olduğunu onların koktuğunu falan söyleriz sürekli olarak hepimiz gerçekleri biliyoruz ama öyle inanırız şimdi bir adam var bu adamı hepiniz tanıyorsunuz bu adam dünyayı değiştiren kişiden bir tanesi bu adam kürenin yüz ölçümü ve hacminin formülünü buldu bileşik makara sonsuz ve hidrolik vidaları buldu pi sayısının ve arasında olduğunu buldu bu adam sonsuz küçüklerin yolunu açtı onu sonra newton tamamladı bu adam ilk denge prensiplerini buldu kim bu arşimet ama biz onu bir şeyiyle biliyoruz suyun kaldırma kuvvetiyle aslında o suyun kaldırma kuvvetini bulmadı onun bulduğu suya daldırılan bir nesnenin kendi hacmine eşit miktarda sıvı hacminin yerini aldığı yani demirle altının suyu taşırma miktarı farklıdır gümüşle altının farklıdır dolayısıyla oradan da o meşhur aşağıda gördüğünüz tacı buldu peki soru şu marifet hamamdaysa hani hamama gitti de buldu ya binlerce yıldır milyonlarca türk hamamlara gitti de niçin biz suyun kaldırma kuvvetini bulmadık niye bulmadık dünyanın başka yerlerinde de hamamlar vardı niye onlar bulmadı demek ki marifet hamamda değil bir soru daha size tarihin en büyük bilim insanı kimdir tahmini olan var mı söyleyin einstein da vinci duydum başka arkadaşlar isaac asimov şöyle der kimin numarada olduğunu sorarsanız bu çok tartışılır ve muhtemelen bunun yanıtı yoktur çok aday vardır ama kimin bir numara olduğunu sorarsanız soru gayet nettir cevabı da nettir isaac newton tartışmasız dünyanın bir numaralı bilim insanıdır size bir kitap tavsiye edeyim yeni baskısı yok baskı yapıyorum yeni baskıları yapılsın diye en etkin dünyayı değiştiren kişi bu yüz kişinin numarası hz muhammed numarası newton numarası i̇sa newton bu kadar önemli bir insan herkes ona diyor ki işte bir elma düştü ve newton da buldu değil mi hamam gibi arkadaşlar newton yüksek matematiğin temelini attı modern optiği kurdu bugün hala kullandığımız teleskoplar newton prensibiyle çalışır hala i̇lk teleskopu da o yaptı aynalı teleskopu hareket yasalarıyla modern fiziği başlattı newton kütle çekimle astronomiyi başlattı ama veya da bir veba salgını oldu newton öğrenciyken köylü köyüne gönderildi veba bulaşmasın diye newton köyde otururken bir gece dolunay vardı bir elma yere düştü ve newton kendine şu soruyu sordu elma yere düşüyorsa ay neden düşmüyor o gün bu soruya yanıt veremedi çünkü elinde yüksek matematik yoktu onu geliştirmesi gerekiyordu bu arada ay dünyaya düşüyor bunu da söyleyeyim size ay dünyaya düşüyorsa dünya elmayı ve ayı nasıl kendine çekiyor newton işte bunu buldu ve dünya tarihini değiştirdi peki marifet elmada ise elmalar sadece i̇ngilterede mi yere düşüyor niye çinde japonyada türkiyede düşmüyor düşüyorsa niye yer çekimini bulmuyorsunuz siz ben başkaları çünkü arkadaşlar başarı onu arzulayan ve ona hazır olana gelebilir başarı aşk gibidir ben olduğum yerde duruyorum hiç dışarı çıkmıyorum cnn türkte oturuyorum sonra eve gidiyorum sonra yine kanala gidiyorum sonra yine eve gidiyorum ve hayatımın aşkını arıyorum bu mümkün mü mümkün değil dışarı çıkmam onun peşinde koşmam lazım başarı da öyle hayatınızın aşkını bulmak için dışarı çıkmanız gerektiği gibi başarı için de arzulayacaksınız ve onun peşinde koşacaksınız newton hazırdı arşimet hazırdı bunun üzerinde çalışmıştı onun için buldu peki türkiye ve gelecek uyumlu bir ikili midir i̇yi bir ikili midir bir de buna bakalım hızlıca türkiyede okuma yazma bilmeyen ne yazık ki milyon insan var danimarkanın nüfusu milyon marifet nüfusta değil arkadaşlar i̇lkokul yıllık ve altı milyon insanımız var okuma yazma bilmeyenler de dahil hollandanın nüfusu milyon bu insanları ne yapacaksınız nasıl sosyal güvenlik vereceksiniz çocuklarını nasıl eğiteceksiniz nasıl hastalık emekli maaşı vereceksiniz bu salondakiler çok çalışacak bu vatandaşlarımıza o hakları tanıyacağız bir hollandalının katı çalışacaksınız siz peki bir pisa var beni eskiden görenlerin aklına dolar ne olacak gelirdi sanki ben onu bilebilirmişim gibi bilsem kendim yaparım zaten niye size söyleyeyim ya ama şimdi beni görenlerin aklına pisa geliyor pisa testi ülkede oecd tarafından yapılıyor her ülkenin kendi milli eğitim bakanlığı parasını veriyor yaşındaki çocuklara test yapıyoruz binlerce çocuğa test yapıyoruz sonra da onları diğer ülkelerle karşılaştırıyoruz ki sen senin ülkendeki sorun ne sen senin ülkendeki sorun ne bunu anla türk çocukları ülke içinde fen bilimlerinde arkadaşlar matematikte kırk dördüncü kendi dilinde okuduğunu anlama bakın koreliler korece japonlar japonca türkler türkçe giriyorlar yani i̇ngilizce değil arkadaşlar türkçe bu çocuklara türkçe eğitim veriyoruz kendi dilinde okuduğunu anlamada ülke içinde bizim çocuklarımız kırk ikinci bütün bunlar toplanıp sıralama yapıldığında da sıraya düşüyoruz arkadaşlar fende olan çocuk sizi dünyanın en büyük ekonomisi içine sokabilir mi matematikte olan çocuk sizi dünyanın en büyük ekonomisi içine sokabilir mi çocuğun kendine hayrı yok ama bu çocuğun suçu mu arkadaşlar çocuğun suçu değil neden değil ben size bir şey söyleyeyim almanya milyon türkten dünya çapında futbolcu yetiştiriyor da siz milyondan yetiştiremiyorsunuz çünkü sistem bu çocuklar aptal değil sistem aptal biz aptalız bu aptal sistemi çocuklara dayatıyoruz ve bu sonuçları alıyoruz ben size bir şey daha göstereyim böyle olunca ne oluyor arkadaşlar yüksek teknoloji ihracatı tablosu görüyorsunuz burada yılında ve yılında çin ekstrem bir ülke onu saymayın ama bir koreye bakar mısınız milyar dolar yüksek teknoloji ihracatı yapıyor son veridir türkiye milyar dolardan milyar dolara çıkarmış yüksek teknoloji ihracatını dünya bankası verisine göre türkiye diyor ki benim yüksek teknolojim milyar dolar peki niye dünya bankası böyle diyor çünkü dünya bankası şöyle diyor sevgili türkiye senin yüksek teknoloji zannettiğin bazı şeyler yüksek teknoloji değil dostum arkadaşlar bu çok acı bir şey bunu yapmamız lazım yoksa zenginleşemeyiz bu çocuklar böyle kalırlarsa benim emekli paramı ödeyemezler sizinkini de ödeyemezler bu çocuklar öyle kalırsa bu ihracat büyümez yüksek teknoloji satamazsınız üretemezsiniz üretemezseniz de yoksul bir ülke olarak kalırsınız peki bir şey daha var i̇stanbul sanayi odası her yıl türkiyenin en büyük şirketini açıklıyor bu şirketin burada sıralaması var tamamı değildir şirket içinde mesela madenciler de var onların ürettiği mal yüksek teknoloji malı değil yani üretimde yüksek teknoloji kullanabilirsiniz ama ürettiğiniz malın da yüksek teknoloji olması lazım buradaki şey o arkadaşlar türkiyedeki en büyük bakın en büyük şirketimizin sı en düşük teknolojili malları üretiyor türkiyenin en büyük şirketinin ü düşük teknolojili mallar üretiyor türkiyenin büyük firmasının sadece u orta teknolojili mal üretiyor türkiyenin şirketinin sadece si yüksek teknolojili mal üretiyor bu çok büyük bir ayıp bu çok büyük bir ayıp bu hepimizin ayıbı peki bir şeye daha bakalım hep kore kore diyoruz biliyor musunuz kore internette bulabilirsiniz lerin ortasına kadar türkiyeden fakir bir ülke türkiyeden geri bir ülke biz te dünyanın en büyük ekonomisi içine gireceğiz diyoruz ya arkadaşlar goldman sachsın ye kadar dünya projeksiyonları var değişir değişmez ama şunu gösteriyor kore yılında olacak türkiye on altıncılıkta kalacak demin gördüğünüz nedenlerle bu iş palavralarla olmuyor gerçeği görmek lazım teşhis koymazsanız tedavi yapamazsınız önce teşhis koyacaksınız ben kanserim doktora diyorum ki bana kötü hastalık söyleme ne olur bir aspirin ver oradan ve iyi olmayı ümit ediyorum mümkün mü değil mesela ben çok yakışıklıyım biliyorum number brad pitt benden önce adam kaptı angelinayı bir gitse brad pitt ben number olarak olacağım angelinayı ben alacağım teşhis var mı var şahaneyim değil mi yok arkadaşlar kelim çirkinim biliyorum gerçeği yüzleşmeliyim kore ile gelişmiş ülkeleri özellikle koydum arkadaşlar milyon kişiye düşen türkiyeye bakmayın öbür tarafa bakın gelişmiş ülkelerde neyi gösteriyor korenin hırsını arkadaşlar arge harcaması gelişmiş ülkelerde korede neyi gösteriyor korenin hırsını i̇hracatta yüksek teknolojinin payı neyi gösteriyor bir de bizimkine bakın korenin hırsını hırs aynı zamanda akıl ve bilimle birleşmeli onun için bir şey yapmalısınız o çocukları yetiştirmelisiniz başka yolunuz yok şimdi son dakikamda size bir de ekonomi de yeni bir dünya inşa ediliyor ben buna batılı hristiyan üstün beyaz adamın devri bitiyor diyorum amerika hariç asyaya kayıyor güç bunu görüyorsunuz yedi sekiz yıldır ben de anlatıyorum ama bir de bilimsel bir patlama var şu an gerçek bir bilimsel patlama var bunu görmüyorsunuz dünya değişiyor babalarınızla sizin aranızdaki fark bu kadardı babanızla dedeniz arasındaki fark bu kadardı ama benimle çocuğum arasındaki fark bu kadar torunumla aramdaki fark ışık yılları olacak neden eski dünyada bilgi aritmetik olarak artıyordu gibi yeni dünyada artış geometrik gibi nasıl ben astronomiye çok meraklıyım benden önce bir şeyler gösterilince kıskandım yıl önce evrenin haritasını doğrulukla yapıyorduk bugün doğrulukla yapıyoruz bu size çok önemli gelmeyebilir ama bir şey var bu gördüğünüz teleskop altın oran denen bir teleskop dünyadaki en önemli teleskoplardan biri bütün teleskoplar buna göre kendini ölçeklendirir bu teleskop apache point gözlemevi new mexicoda kurulduktan faaliyete geçtikten sonra bir ayda insanlığın o kurulana kadar ürettiği bütün astronomi bilgisi kadar bilgi üretti bu teleskop daha fazla bilgi üretti ama bir şey daha var yıl sonra insanlık tarihinde üretilmiş bütün bilgiden daha fazla veri topladı bu bilginin içinde sadece bilim yok i̇lyada var dede korkut var çin masalları da var bütün bilgi insanlık tarihindeki bunun nasıl korkunç bir şey olduğunu düşünebiliyor musunuz i̇şte bu arkadaşlar big data dediğimiz şey fakat insanoğlu burada durmuyor bu gördüğünüz alma şilide daha tam resmi açılışı yapılmadı fakat veri topluyor i̇lk kez kara maddeyi bulduk orada onun sayesinde bu alma ayrı teleskop tek bir teleskop gibi çalışıyor aralarında mesafe açılıyor taşınıyorlar altta gördüğünüz gibi her biri tonlarca onun eğer tek bir mekana küçük bir yıldıza veya bir tek nebulaya bakacaksak onları birbirine yaklaştırıyoruz eğer bir galaksiye bakacaksak aralarını açıyoruz tek bir süper bilgisayarın saniyede trilyon işlem yapan bir bilgisayarın tek bir görevi var milimetre olarak bu yerinden kıpırdadı mı ona bakıyor milimetre olarak kıpırdarsa veriler yanlış sını birden saniyede kez kontrol ediyor bu teleskop her günde insanlık tarihindeki bütün veri kadar bilgiyi bakın öbürü yılda toplamıştı bu günde yapacak bunu düşünebiliyor musunuz nasıl bir şeyin altındayız i̇şte bu bilimsel patlama şey ben bir bilim programı yapıyorum ekonomi müdürü olarak dalga geçiyor benimle insanlar bir bilim programı yapıyorum pazartesiden perşembeye reyting rekorları kırıyorum takdir edersiniz ki türk halkı hep bilim izlemek ister hep teknoloji izlemek ister asla bizi evlendir kaynanam ne yaptı izlemez türk halkı türk halkına rtük soruyor ne izliyorsunuz belgesel ne izlemek istiyorsunuz belgesel i̇yi de niye belgesellerin reytingleri düşük de biri birinin başını yardı biri bilmem ne oldunun reytingleri yüksek onları kara maddeler izliyor ben biliyorum şimdi orada seyredebilirsiniz insan zihnine yolculuk yapıyoruz i̇ki büyük proje bir tanesi avrupa birliğinin projesi beyninizde ne olup bitiyor öbürü de amerikanın projesi i̇nsan beyni projesi ikisi arkadaşlar kendi anılarınızı televizyonda izleyebileceksiniz ben anılarınızı bana seyrettirebilir misiniz diye bir şey yaptım internet sitemizde bulabilirsiniz düşüncelerinizi evet uçurabilirsiniz şu anda kumanda kolu sadece düşünce gücüyle sağa ve sola ittiriliyor ama yakında her şey mümkün olacak bilimsel patlamanın birisi üç boyutlu yazıcılar inanılmaz bir şey eviniz bir fabrikaya dönüşecek marsta ya da türkiyede etilerde ya da serezde olmanızın bir önemi olmayacak saatin kaç olduğunun önemi yok her şeyi yazacaksınız i̇kincisi insan genomu kopyalandı ölümsüzlüğün kapıları açılıyor ben bundan çok korkuyorum çünkü ben insanoğlunun kibrinden çok korkuyorum i̇nsanoğlu çok kibirli bir şey çok kibirli kendini bütün evren onun için yaratıldı her şey ondan değersiz mesela ben vejetaryenim bir yerlere gidince yer vermeyeyim özellikle et yenen bölgelere gidince ama emin bey bunlar bizim için yaratıldı i̇yi aslanlar da sizi yiyince savanada köpek balıkları saldırınca hiç demiyorsunuz biz onlar için yaratıldık ne işiniz var oralarda öyle bir şey yok arkadaşlar i̇nsanoğlu kibirli kendine tanrı rolü vermeye çok müsait bir kibir yaratığı bundan arınmak lazım i̇şte bu beni korkutuyor ama bir şey daha var zamanımız var mı elinizdeki cep telefonları radarlar üretilemeyecek yıl içinde neden elemetler tablosunu hatırlar mısınız unutmak istiyorsunuz biliyorum onları ama onları hatırlayın o elementler tablosunun altındakiler nadir elementler yıl içinde bitecekler yıl içinde ve insanlık hazırlık yapıyor tane derin uzay madenciliği şirketi var şu anda dört biri astronotların kurduğu biri googleın ortaklarından birinin kurduğu dört tane düşünebiliyor musunuz ne yapmayı hedefliyorlar elysium diye bir film vardı seyreden var mı o filmde şöyle zenginler uzaya giderler dünya çok kötü durumda sıradan vasat bir film zenginler dünyanın çevresinde kurulan şehirlere giderler arkadaşlar kilometre çapında bir asteroid ile trilyon dolar arasında maden içeriyor bunu bulup hangi asteroidler maden içeriyor mars ile jüpiterin arasındadır asteroid kuşağı bunu dünyanın yörüngesine lagrange yörüngesi dediğimiz dünyaay sisteminin dışına getirecekler i̇şleyecekler ve biz de aşağıdan bakacağız i̇şte benim itirazım buna yoksa benim itirazım başka hiçbir şeye değil benim muhalefetim buna başka bir şeye değil paul verlainein bu şiirini ben çok önemsiyorum ey sen ki durmadan ağlarsın döversin dizlerini gel söyle ne yaptın nettin gençliğini arkadaşlar ne yaptınız yarın için ne yaptınız bir devlet için hiçbir şey hiçbir şey hesap sorun vatandaş hesap sorar kul itaat eder ben size son cümle olarak şunu söyleyeyim katiyetle politik bir anlamda söylemiyorum başkası da olsaydı aynı olacaktı çünkü vatandaş yok vatandaş hesap sormuyor hindistan marsın yörüngesine sonda yolladı marsın yörüngesine çin başarısız olmuştu rusya avrupa birliği ve amerikadan sonra hindistan dördüncü ülke oldu bunu iki kez yayınladım ne kadar maliyeti milyon dolar biz milyon dolara saray yapıyoruz milyon dolara uçak alıyoruz bakın bunu başkası da olsaydı başka türlü harcayacaktı bilime harcamayacaktı akla harcamayacaktı yani bunu bir şeye muhalefet olarak söylemiyorum hepimizin sizin hesap sormanız lazım benim paramı nereye dünyada demokrasi nasıl geldi bilen var mı magna carta magna carta demokrasi değildir arkadaşlar magna carta kralın vergi koyma hakkının sınırlanmasıdır benim vergimi ne yaptın diye parlamento hesap sorar savaşa mı harcadın nereye harcadın lütfen paralarımızın bilime akla çocuklarımıza eğitime harcanması için baskı yapın başka bir yere harcanmasın sürem bitti çok teşekkür ediyorum i̇yi ki varsınız iyi ki buradasınız sağ olun
4
i̇zzet pinto televizyon gurusu ben yaklaşık yıldır televizyon sektöründeyim fakat yıl önce ben ayakkabıcıydım evet insanlar bayağı bir şaşırıyor hani ayakkabı ne alaka yani diziyle ayakkabı arasında ne alaka olabilir ki en çok da buna yabancılar şaşırıyor tabii ki bana genelde what is your background diye soruyorlar i̇şte geçmişin nedir ben de shoe business diyorum oo show business mı diyorlar no shoe business hatta birisi bir keresinde sarhoş musun demişti o kadar şaşırmışlardı fakat bana göre ayakkabı satmakla dizi satmak arasında hiçbir fark yok ne yazık ki yıllarca küçüklüğümden beri herkes bana hayalperest olduğumu söyledi başarılı olacağıma hiç inanmadılar bütün düşüncelerime çok saçma gözüyle bakıyorlardı ve hiçbir zaman başarılı olamazsın diyorlardı ben de buna bir anlam veremiyordum çünkü bana göre hayalperest kişi ayağı yere basmayan saçma fikirleri olan insanlardır en önemlisi adım atmayan insanlardır ben ise evet sürekli hayal kuruyordum ama hep adım atıyordum sonunda başarısız olduğum için birçok zaman herkes benim hayalperest olduğumu düşündü yaşında ticaret hayatına atıldım çok genç bir yaşta yıl boyunca farklı iş denedim hepsinde de başarısız oldum ama yılmadım çünkü yılma lüksüm yoktu yılsam ne olacaktı ki hayal ettiğim bir hayat vardı ve ben o hayata ulaşmak istiyordum o yüzden yılmadan sürekli bir iş denedim bazen ay bazen ay bazen sene olmadığı zaman yeni bir işe geçiyordum ama denemeden sonra benim hayatımı değiştirecek şey oldu derler ya bir kitap okudum ve hayatım değişti aynen bana da öyle bir şey oldu bir gün kuzenim kendi hayatı ile ilgili bir kitap yazdı reenkarnasyon ile ilgili adı ben yaşındayım oğlum ben de sırf kuzenime ayıp olmasın diye kitabı gittim aldım okudum çünkü büyük ihtimalle bana soracaktı nasıl buldun kitabımı diye ben de o sormadan alayım okuyayım dedim kitabı bitirdiğimde o kadar beğendim ki hemen telefon açtım ona ve dedim ki seni bütün dünyaya açacağım seni bir dünya starı yapacağım o da deli misin sen ayakkabıcı değil misin dedi ben de merak etme ben bunu da satarım dedim sağ olun dedim ki sen bana özetini yaz özete de sinopsis denirmiş sinopsis dendiğini bile bilmiyordum i̇lk defa öğrendim böyle bir kelimeyi hatta onu aradığımda dedim ki bak o kadar ünlü olacaksın ki yurtdışında imza günleri düzenleyecekler tam deli olduğumu sandı tabii ki neyse o da beni kırmamak için bir özet yazdı hemen internette araştırdım acaba bu işin bir fuarı var mı nasıl bunu satabilirim diye bir baktım bir ay sonra new yorkda kitap fuarı varmış dünyanın en büyük kitap fuarı benim de biriktirdiğim dolarım vardı hemen doları ile iki aktarmalı new york bileti aldım en ucuz biletten bir de tek yıldızlı bir otelde yerimi ayırttım fuara gittim bütün yayınevlerini gezdim tayvanda ki en büyük yayınevini ikna ettim kitabı çinceye çevirmeye karar verdiler ve kitap çince basıldı i̇şin güzeli basıldıktan bir hafta sonra kitap en çok satanlar listesinde dört numaraya ulaştı yani düşünün o zaman orhan pamuk bile piyasada yok ama kuzenim tayvanda bir star olmuş yani çok heyecan vericiydi sonra bu gazla taylanddaki yayınevlerini ikna etmeye çalıştım onlar kitabı aldılar dedim ki niye imza günü yapmıyorsunuz bizi getirin dedim ve gerçekten de oldu biz imza gününe gittik basından kişi herkes çığlık atıyor herkes imza istiyor orada hatırlıyorum kuzenim neredeyse bayılacaktı fakat ben ilk günden ona söylemiştim baha hatırlıyor musun dedim i̇lk gün seni aradığımda imza günün olacağını söylemiştim çünkü şöyle düşünüyorum eğer bir şeye yüzde yüz inanırsanız illa ki olur i̇şimi çok sevmiştim yazar ajansıydım çok prestijli bir iş ondan sonra yeni kitaplar aramaya başladım başka acaba hangi yazarlarla çalışırım diye düşünmeye başladım herkes solmaz kamuranın kiraze adlı romanından bahsediyordu bende bakayım dedim kitapçıya bir gittim kitap sayfa hayatta okumam dedim şimdi bana vermez boşu boşuna okumayayım ve randevu aldım görüşmeye gittim o kadar utandım ki yani kitap hakkında konuşuyoruz ama ben hiçbir şey bilmiyorum yani özetini bile bilmiyorum hangi bölümü en çok beğendin diyor hepsi çok güzel diyorum yani bütün kitabı çok çok beğendim diyorum ve çaktırmamaya çalışıyorum yani düşünsenize bir edebiyatçının karşısındasınız ve öğrenirse kapıya koyar yani imkânsız rahmetli çetin altan yanımdaydı dedi ki i̇zzet bunu kesin satar dedi sonradan da bana şunu sordu benim yayınevim beş yıl boyunca satamadı sen nasıl satacaksın merak etmeyin çok iyi bir kitabınız var dedim yani inanıyordum herkes öyle olduğunu söylüyordu satarım dedim ve kitabı aldım ve bir yılda sekiz ülkede yayına girdi gerçekten bayağı bir başarılı oldu yani işin kötüsü bu videoyu izleyince öğrenecek o kitabı okumadığımı sonra ayşe kulinle herkes çalışmamı önerdi randevu aldım tabii ki kitabını okumadan gittim ona da ama onu da ikna ettim hemen yarım saatte anlaştık i̇mzalar atıldı onun da kitaplarını satmaya başladım i̇şimi gerçekten çok seviyordum fakat şöyle bir sıkıntı vardı çeviri masrafları o kadar çoktu ki i̇şte editör bu kitapların basılıp bütün dünyaya yollanması yani bütün masrafa gidiyordu kârım o yüzden ne kadar işimi sevsem bile bırakmak zorundaydım çünkü bir türlü para kazanamıyordum ve işi bıraktım düşündüm acaba başka ne iş yapsam diye tarkan albüm çıkarttı i̇ngilizce albüm ben müzik işine gireyim dedim sonuçta yani yurtdışına bir şeyler satmayı seviyorum hemen menajerinden randevu aldım gittim daha önce uzak doğuda yaşadığım için oranın tarzına çok uyacağını düşündüm ve bunları açıkladım onunla da hemen anlaştık fakat sonrasında yüzdede anlaşamadık ben çok daha fazla bir yüzde istedim onlar da tarkan diye tabii ki vermek istemedi ben de o zaman çalışmam dedim ve vazgeçtim yani müzik işine de iki günlüğüne girmiş oldum ve ne yazık ki dönüp dolaşıp ayakkabı işine geri döndüm çok çok mutsuzdum sultanahmetin orada gedik paşada dükkânımız vardı i̇şte ruslara i̇ranlılara ayakkabı satıyorduk ondan sonra ben mecidiyeköydeki dükkânları geziyordum sipariş almaya çalışıyordum çok çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadım çünkü yani tane iş denedim ve hiçbirisi olmadı ama yapacak bir şey yoktu ama müthiş bir şey oldu yazar kuzenimin kızı bir gün beni aradı dedi ki yurtdışına niye format satmıyorsun bende format nedir diye sordum yarışma programlarına format denirmiş mutlaka satarsın annemin kitabını sattıysan kesin format da satarsın dedi ve tamam dedim bari hani iş olsun en kötüsü bu da tutmayacak ve o zamanlar bir gelin kaynana programı vardı inanılmaz meşhurdu bu semra kaynana ile ünlenen beni o formatın yazarı ile tanıştırdılar murat üçkardeşler sağ olsun o da hemen güvendi bana formatını verdi hemen yine interneti araştırdım googlea girdim yani bu iş nasıl olur diye nasıl satılır diye cannesda bunun fuarı varmış televizyonculuk fuarı varmış hemen aradım fuarı stand kiralayabilir miyim dedim hiç unutmuyorum en küçük stand metrekare stand euro ama benim sadece eurom vardı euroya ihtiyacım vardı şimdi kimseden de borç almak istemiyorum çünkü her işi batırdım yani büyük ihtimalle bu iş de batacaktı o yüzden farklı işlerden tanıdığım reklam ajansı sahibi arkadaşım vardı levent özdemir ona gittim projeyi anlattım çok saçma buldu dedim ki ne olur bana euro ver ama tutarsa ay sonra sana vereceğim ama tutmazsa çöp dedim yani bu bir kumar o da sağ olsun aslında durumu çok iyi değildi sırf destek olmak için bana euro verdi çok heyecanlandım beş dakikada euro yaptım ne kadar kolaymış para kazanmak dedim yani yıllarca kazanamadım beş dakikada eurom oldu tam fuara gidecekken babam yanıma geldi dedi ki bak oğlum sen çok çalışkansın çok yaratıcısın ama inanılmaz şanssız bir çocuksun bence en iyisi ablana ortaklık ver sana şans getirsin dedi ben de tamam bir de bunu deneyeyim belki de sorun bendedir dedim ve ablamla beraber fuara gittik gittik bir baktık fuarın en küçük en çirkin standı bizim tuvaletin yanında ve lübnanlı bir müşteri geldi projeyi almak istediğini söyledi fakat adam bana güvenmedi yani ilk defa katılmıştım söylediği hiçbir şeyi anlamıyordum hiçbir sektörle ilgili terimi bilmiyordum adam dedi ki ben seni türkiyede ziyaret edeceğim o zaman imzalarız dedi fakat işin kötüsü türkiyede benim ofisim yok ayakkabı dükkânım var yani düşünsenize adamı ayakkabı dükkânına çağırsam adam kamera şakası zannedecek kesin imzalamayacak leventi aradım dedim ki yardımına ihtiyacım var yine senin ofisini kullanmam lazım dedim o da kabul etti hemen kendime bir tabela yaptırdım böyle global agency diye ondan sonra söktüm onun tabelasını kendi tabelamı taktım ekibine gittim dedim ki çaktırmayın bundan sonra benim için çalışıyorsunuz dedim sakın çaktırmayın müşterim gelecek ve müşteri geldi çok güzel geçti ben uzun süre mecburen leventin ofisini kullandım i̇şte klasik müşteri gelmeden önce tabelayı çıkartıyordum kendi tabelamı takıyordum ve artık yapımcılar beni öğrenmeye başlamıştı i̇şte kanallar beni arıyordu bir gün telefonu bir açtım karşımdaki şunu sordu i̇zzet beyin sekreteri ile görüşebilir miyim yani şimdi benim sekreterim yok ki şirketimin sekreteri olsun bir de yani imkânsız o yüzden dedim ki sen beş dakika sonra ara dedim hemen birisini buldum dedim ki çaldığı zaman sen aç bana bağlarsın yani madem imaj bu kadar önemli i̇şte bu şekilde gittik i̇şlerim iyi gidiyordu hayalimdeki arabayı aldım böyle üstü açık bir araba ağustosta bile derece sıcakta hep üstünü açardım bayağı bir terlerdim ama hep yani otobüse binmekten sıkılmıştım yani ve bir gün bir baktım yanımdan eski bir arkadaşım geçiyor hep bana hayalperest diyen hemen kornaya bastım camı indirdim bir selam verdim tabii ki oradaki mesaj şuydu bak ben hayalperest değilmişim sen yanılmışsın bu format işi çok iyi gitmeye başladı lübnanlı müşterim bir gün aradı dedi ki bana türkiyeden dizi bulur musun ben de dizi mi kim türk dizisi alır dedim yani çok saçma geldi ben bile izlemiyordum kim izleyecek dedim yani çok lokal olduğunu düşünüyordum ama sonuçta adam müşterimdi mecburen araştırmak zorundaydım i̇şte birkaç haftamı verdim hep küfrederek müşterilere gittim böyle dvd topluyorum adama mesaj attım dvdlerin elimde diye adam cevap vermiyor arıyorum telefonlarımı açmıyor ben de masanın üstüne koydum üç ay masamın üstünde bu dvdler durdu bir gün bulgar müşterim aradı dedi ki bana türkiyeden birkaç yapımcının telefonunu verir misin soracağım yani ellerinde bir şey var mı bende var sana yollayayım dedim masamın üstünde bir sürü dvd vardı hepsini yolladım i̇çinde de binbir gecenin dvdsi varmış haberim bile yok hayatta seyretmemişim ve bunu almaya karar verdiler bir yayınladılar kanalın reytinglerini dört katına çıkardı ve kanal kanal dan kanal oldu vay be dedim elimde elmas varmış haberim yok ve bu başarıyı kullanarak ülkeyi ikna ettim ve ülkeye dizi sattım ve aslında bu binbir gece sayesinde bu türk dizi ihracatı patladı ve gerçekten büyük bir tesadüf yani masamda duruyormuş bulgaristan aldı sonra dünyaya satıldı yani düşünün yani kolombiyadan tutun vietnama güney amerika herkes bu işe âşık ve büyük piyango oldu bana tam o sıralar muhteşem yüzyıl dizisi yayına girdi ben de yapımcısını tanıyorum timur savcı daha önce filmlerini temsil etmiştim arkadaş olmuştuk düğünüme bile gelmişti kesin bana verir dedim zaten arkadaşız gittim kesinlikle vermeyi düşünmüyor ama benim de en büyük hayalim muhteşem yüzyılı almak yani hani takıntı hâline getirdim i̇kinci kere gittim yine vermedi ve en sonunda beşincide verdi o kadar mutlu oldum ki heyecandan kendimi kaybettim ve dedim ki bütün standımı üç katına çıkaracağım cannesdaki bütün billboardları senin için alacağım her dergiye beş sayfa dergi ilanı vereceğim bütün oyuncuları getirip kişilik parti yapacağım şarkıcı amerikadan getirteceğim yani kendimden geçtim gerçekten o kadar heyecanlandım ki bir sürü söz verdim ve oradan çıktıktan sonra ne yaptığımın farkına vardım ve yani resmen milyon dolarlık reklam sözü verdim ama bir kere söz vermiştim sonuçta bu diziyi bana vermişti ve yapmak zorundaydım ve dediklerimin hepsini yaptım i̇lk defa bir türk dizisi için dünya lansmanı yapıldı bütün oyuncular geldi halit ergençten tutun meryem uzerliye kırmızı halıda yürüdüler ve aylarca herkes bu partiyi konuştu bu fuar bittikten sonra yurt dışında çalışan bir elemanım vardı ve bana bir email yolladı dedi ki ayın si oldu galiba maaşımı yollamayı unuttunuz i̇şin kötüsü unutmamıştım param bitmişti yani resmen banka hesabım sıfırlanmıştı ama bir kere söz vermiştim ve bunu yapmak zorundaydım ama iyi ki de yapmışım çünkü bu diziyi ülkeye sattık tam milyon kişi izliyor yani hayatta risk almazsanız kazanamazsınız ben hayatım boyunca risk aldım ve iyi ki de almışım çünkü bu sayede bir yerlere geldim ve bu türk dizileri sayesinde tabii ki türkiyenin ihracatı da çok büyüdü bizim şirketimizin ihracatı çok büyüdü bir tek muhteşem yüzyıl değil bütün türk dizileri sayesinde ve bu dizilerden çok fazla kişi ekmek yiyor yani hiç aklınıza gelmeyecek kişiler ekmek yiyor mesela şilide bir tane striptizci var bu adam haftada bir evlere gidiyormuş ancak iş buluyormuş dolara çalışıyormuş sonra bir baktı bir sürü teklif gelmeye başladı yani birden kapalı gişe oldu bunun nedeni de ülkede binbir gece dizisi yayınlanmaya başladı ve şansa adam halit ergençin ikizi çıktı yani bu sayede kapalı gişe oldu o adam ve fiyatını dolara çıkartmış bu şeyde bütün haberlere falan çıktı bir de çok şanslı muhteşem yüzyıl dizisi yayına girdi ve fiyatını tam dolar yapmış çünkü evlere binbir gecedeki onur karakteri ile giriyor böyle takım elbiseli sonra sultan süleyman olarak çıkıyor yani ben de hep diyorum yani bize de bir pay verse iyi olur yani sayemizde çok iyi kazanıyor fakat baktığınız zaman her şey bir proje euro borçla başlamıştı fakat en önemlisi bir büyük hayalle başladı o da başarma hayali ve ben yıllar önce şunu fark ettim aslında ben babam için başarmak istiyormuşum çünkü küçüklüğümden beri beni yetiştirmek için o kadar uğraştı ki hiç unutmuyorum bir gün sekiz yaşındaydım yazları büyük adaya giderdik bir gün eve geldi dedi ki senin artık para kazanma vaktin geldi dedi ben de para mı kazanacağım sekiz yaşındayım ben hani niye para kazanacağım dedim yok artık para kazanmayı öğrenmen lazım dedi o zamanlar saat sektöründeydi yurtdışından saat ithal ederdi dedi ki sana bu saatleri vereceğim perşembe günleri pazarda satacaksın benim için imkânsız bir şey çünkü biliyorsunuz pazarda satmak için bağırmak lazım lira lira gelin işte saat var diye ben de utangaç bir çocuktum o yüzden imkânsızdı hemen bir arkadaşıma gittim dedim ki bak sen bağıracaksın ben satacağım dedim ve böyle birkaç saatte biz bütün saatleri bitirdik daha sonra büyük bir heyecanla parayı aldık eve geldik babamı bekliyoruz babam geldiği zaman bakın çocuklar dedi i̇şte diyelim bugünün parası ile lira kazandık bu liranın lirası maliyet lirası kâr alın size er lira dedi ben çok kızdım baba niye ona veriyorsun ona lira ver bana lira ver ben senin oğlunum dedim yok oğlum dedi bak dedi eğer hayatta paylaşmayı bilmezsen kazanamazsın ve düşünsenize ben bu dersi sekiz yaşımda aldım ve hâlâ geçerli eğer hayatta paylaşmayı bilmezseniz kazanamazsınız o zamandan sonra ticareti çok sevdim çünkü küçük yaşta beni yetiştirmişti ve yaşında üniversiteyi amerikada kazandım fakat ticareti o kadar sevmiştim ki gitmek istemedim babama dedim ki eğer izin verirsen ben okumak istemiyorum ve ticarete atılmak istiyorum dedim yaşımda uzak doğuya yerleşmeye karar verdim ve uzak doğuya gittim onun en büyük hayali benim başardığımı görmekti çünkü herkese ispat etmek istiyordu bizim gittiğimiz yol farklı bir yol ama yanlış bir yol değildi sadece farklı bir yoldu ve insanlara bunu ispat etmek istiyordu ve ne yazık ki bir gün kötü bir hastalığa yakalandı fakat yanıma geldi dedi ki senin başarılı olduğunu görmeden bu hayattan gitmeyeceğim dedi ve bunun için yemin etti fakat ben başarısız oldukça o daha da ezildi bir gün jci tarafından bu işlere yeni girmiştim bana yılın girişimcisi ödülünü verdiler i̇nanılmaz mutlu oldum ödül törenine gittim babam hastanede olduğu için ödül törenine gelemedi ve ödülümü aldıktan sonra koşa koşa hastaneye gittim ve bu ödülü ona verdim çünkü onun sayesinde bu ödülü almıştım ve çok yazıktır ki ödülü verdikten birkaç gün sonra vefat etti ve şöyle düşünüyorum sanki bu ödülü bekliyormuş yani hayatı boyunca bu ödülü bekledi ve ona hediye edebildim o hayatta iken bu ödülü ona verebildiğim için inanılmaz mutluyum ve eminim bugünde burada olsaydı benimle gurur duyardı hikâyemi dinlediğiniz için teşekkür ederim
5
arkeoloji hayatı anlamaya çalışıyor ama bugün kâğıdın yetmezliğini bilerek geçmişin binlerce yılına bakıp oradaki milyonlarca örnekle her bir konuyu anlamaya çalışıyor anladık mı ama hiç anlamadık ben yüz yaşına gelen bir profesör olarak arkeolojinin içinde cebelleşen yüzlerce kazı yapan birisi olarak hala anlamadım her önümüze gelen en küçük objede birkaç bin yıl daha geriye gidip bir şeyi daha biraz daha anlamanın verdiği heyecanla ama her an anladığımız eksik anlamanın eksikliğini anladığımız o anlarda biliyorum ki hiçbir şeyi biz anlamadık bugün yine hayatı sorguluyoruz bu salonda bugün ve ben sorgularken de eğlenmeye geldim sizle topu size atıp gideceğim en sonunda zaten bu çünkü bizim belki de kifayet etmiyor becerimiz bunu anlamaya ve hayatı hayatın yavaşlığını ve uzunluğunu da anlamaya çalışacağız ya i̇yi de yavaş ve hız birbirinin tam tersi iki kavram ama bu zıt kutuplar olmadan zaten bir şey çalışmıyor ki ak ve kara gibi bir şey bu yani birisini silerseniz olmaz ki gri mi olacak oda olmayacak demek ki ikisini tamamlamak zorundayız zaten yavaş ve hızlının da kendilerine göre erdemleri var kendilerine göre güzellikleri var iyilikleri var çekicilikleri var ama birinden birini yok edeceğimiz bir şey değil bu bence ve hayat zaten bize bunu böyle göstermemiş on binlerce yılın uygarlık tarihi bize bunu böyle göstermiyor ki i̇şte bu size gösterdiğim slaytlarda bakın kendimizi biz bugün öyle bir bağlamışız ki randevu defterlerine kolumuzdaki saatlere işte bilmem sosyal medyadaki envayı türlü instagramlar facebooklar twitterlar vesaireler binlerce şey cebimizde duruyor dünya bizi işgal etmiş durumda duruyorlar yemek bile düşünün ki siz gidip öğle yemeği yediniz iyi de böyle bir şey tanımlanmamış ki sabah kahvaltı yapacaksın öğlen yemek yiyeceksin akşam bir daha yemek yiyeceksin sonra yemeyeceksin ve uyuyacaksın üç kere yemek yiyeceksin bu kural yok ki milyonlarca yıl yaşayan antropolojik tarihimizde bırakın uygarlık tarihini atalarımızın hiçbiri kendini böyle planlamadı ki sabah yemek yiyeceğim saat on iki oldu öğlen bir daha yiyeceğim hayır normal doğadaki diğer canlılar gibi acıktığında yedi acıkmadığında devam etti hayatına başka bir şey yapmaya ne bulduysa onu yaptı o zamanlarda ve bu kadardı ve biz bugün bunların hepsini planlamışısız ve kendimizi böyle makinaymış gibi planlayıp yani bir zaman geçtikçe geçmiş yığınlardan uzaklaştıkça belki makineye çevirmişiz kendimizi mesela ben sizin karşınıza elbiseyle çıkıyorum iyi de milyonlarca yıl benim atalarımın hiçbiri elbise giymedi ki lazımda değildi doğada nasıl doğduysa öylede öldü şimdi bu insanın kendini biçimlendirmesiyle ilgili bir şey yani uygarlık tarihi ilerliyor ve biz kendimizi bir şeye benzete benzete devam ediyoruz bir gün bence denemek lazım ben onu epey bir denedim konsantre olup yani elektriksiz bütün elektriği kapattığınız anda zaten neolitik zamandasınız bu yeter yani elektriği kapattığınız anda internet çalışmıyor hiçbir şey çalışmıyor hiçbir şey yok çalışmıyor hiçbir alet ve lambalar kapalı o zaman başka bir gün yaşayacaksınız evinizde bir gün kapatın ışıkları elektrik gittiği günler çok mutlu olduğunuzu hatırlayın birde çoluk çocuğunuzla ailenizle eşinizle dostunuzla bir tane mum yakıp ne derin sohbetlere daldınız elektriği beklerken geldiği anda her şey birden bitiyor yani aydınlık geliyor güya ama karanlık geliyor beraberinde bir anda defterden vesaireden kurtulduğumuz zaman herhalde anlayacağız ki biz bu hayatın özünü peki arkeoloji ne diyor buna yani arkeoloji içerisinde on binlerce yıl binlerce farklı kültür her tarihin derinliğindeki her bir noktada komşuluk ilişkileri de birbirinden farklılaşan binlerce farklı kültür başka bir şey söylüyor bize her birisi çünkü kendi kültürüyle yaşıyor her insan nasıl ki kendi karakteriyle yaşıyorsa oda kendi kültürüyle yaşıyor yani birimize göre iyi olan bir şey öbürüne göre kötü ki birinize göre ayıp olan bir şey öbürüne göre ayıp değil ya da bir zamanlar ayıp olan bir şey bugün ayıp değil yarın başka bir şey olacak tekrar ayıp olacak falan bunu biz toplumlar kültürlerimizi yansıtıyoruz biz kültür biliminde bunları tanımlarken çok da zorlanıyoruz yani bu kültür iyi de bu kötüde bunda çok yasak var hayır onun formu o diye devam ederiz arkeoloji çok iyi biliyor yavaşlığı çünkü yavaş bir iş yapıyoruz çünkü bizim hızımıza toprak karar veriyor kalıntı karar veriyor kazı yaparken biz karar vermiyoruz bizim karar verdiğimiz tek şey oradaki istiyorsak fazla bir iş yapmak oradaki işçi sayısını arttırırız zamanı arttırırız beş gün ise on beş gün yaparız öyle bir iş çıkarmaya çalışırız ama asla işin hızını arttıramayız çünkü insanın doğasında hayatın kendi doğasında da bir hız var hayat zaten söylüyor güneş doğduğunda uyanacaksın diyor bak vaktinde de uyuyacaksın diyor yani o kendi saatini belirlemiş durumda her şey belli mevsimlerde seni belirliyor bütün o döngü içerisinde bir saat var zaten yani biz onun için hep kendi saatimizi yazıyoruz barış yine de barışabiliriz yani barış çünkü önemli bir şey bu sükunet meselesini burada slaytta izliyorsunuz barışın yolu süknet gerçekten ama süknetin yolu da barış dünyada bakın ki barış zamanlarına uygarlığın en ilerlediği en inanılmaz anıtların muhteşem görkemli şehirlerin ortaya konduğu zamanlar yaşamış uygarlık tarihi pax romana roma barışı demek ve o dönem yani birinci yüzyıl ve ikinci yüzyıl sonra anadolu da dâhil her tarafta en görkemli şehirlerin anıtların binaların olduğu bir dönem neden çünkü barış var barış var o bir süknet getiriyor insanlara ve sanatla kültürle şehirleriyle insanlıklarıyla baş başa kalıp onlarla uğraşacak şansı buluyorlar kendilerinde buna göre barış çok önemli bir şey şimdi iyi zamanlarda yapılan şeyler kendini zaten çok güzel gösteriyor yavaş zamanlarda yapılan özel şeyler oluyorlar ne oluyor bu videoda gördüğünüz gibi inanılmaz eserler çıkıyor bu eserlerin hiç birisi sanatçının mikel anjın ya da başka birisinin çok hızlı çalışayım şunu bir an evvel yontayım da iyi bir venus heykeli aphrodite demedi diyemez ki i̇yi bir eser çıkmaz ondan nuh sükneti içerisinde hiçbir saat ve zaman kullanmaksızın yavaşça işine organize olup konsantre olarak bir eser yaratması lazım onun onun hızla hiçbir ilişkisi olamaz zaten o nedenle yavaş yapılan zamanlarda ürettiklerimizle hızlı zamanlarda yaptıklarımıza bakarsak aslında tartabiliriz ama bunu sonra ileride bir daha tartacağız bakalım bu söylediğim doğru mu bu yavaş ve hız arasında çelişkiler dünyası esasısında biz yaşıyoruz evet peki hız güzel değil mi hızlıyken güzel şeyler yapmaz mıyız yaparız bir ferrari pilotuna formuladaki bir ferrari pilotuna bakın o nasıl güzel bir şey yapıyor yarışıyor pistlerde i̇nanılmaz herkesi heyecana boğuyor üstelik ve birinci de oluyor sonunda çıkıp da korkunç sevinerek gösteriyor bunu bu demek ki güzel bir şey i̇lla yavaşken güzel şeyleri yapacak hâlimiz yok bazı şeylerde hızlı olarak yapılabilir i̇nsanın doğasına yavaş uygundur biz nasıl yaratılışa göre öne doğru programlaşırız öne doğru yürüyeceğiz bütün hücrelerimiz önde bizim bakan gören hissedip tadan dokular her şey önde duruyor falan arkaya doğru yapılmamış mecbursan gidebilirsin ancak yani bu dolayısı ile geleceğe bakan bir insan önündeki ileriye bakan bir insan yürümeye programlı bir insan var yürüyor bu yürümek edebi yapılabilecek bir eylemya yavaş çünkü ve sana ait bir şey ama koşmak da var i̇yi de sen sürekli koşamazsın mesela o niye sana verilmiş o koşma özelliği yaratıcı o sen kendini kurtar hayatta kal diye vermiş kaç başka bir özelliği yok çünkü her hayvanın bir savunma mekanizması var ama insanın yok ancak kaçabilirsin ayaklarınla ama bakın ki şu slayta üst tarafta orada sirkus maksimus iki yüz elli bin kişilik muhteşem bir at yarış pisti hipodrom bugün bile yok benzeri roma döneminde yapılmış sirkus marksimus aşağıda da bir formula pisti var ama iyi bakın ki o yarışanları şu anda siz görüyorsunuz değil mi tercihen hepiniz orada yarışanlara bakıyorsunuz hızlı giden arabalara atlara ve onları kullananlara bakıyorsunuz ama hiçbiriniz arkada öyle oturan ve onları izleyenlere bakmadınız değil mi şimdi şimdi bakın orada oturan binlerce on binlerce insan var i̇ki yüz elli bin kişi sirkus marksimusda atları izliyor onlar yavaş yaşayanlar oturanlar ama öbüleride hızlı yaşayıp gösteri yapanlar o oturanların hepsi onların yerinde olmak üzere bakıyordur büyük bir ihtimalle ben de şu atı bir sürseydim yada şu ferrari ye binseydim diyorlardır içlerinden ama iyide herkes zaten yapamaz bunu o zaman izlersiniz buradaki şeyi de tartın yavaş ve hızın başka anlardaki değerlendirmesini de öyle yapabiliriz ama iyi de yavaş peki güzel zamanları çoğaltalım bir roma ailesinin bir larustikadaki oturma odasında işte hanımların lidya sağ alttaki lidyalı hanımlar bizim buradan hanımlarımız üstte de romadan bir aile nasıl güzel zevk zamanları roma sins tabiyodan sonra öğlene kadar çalış öğleden sonra hiç bir çalışma yok o olağanüstü roma hamamlarında ne öncesinde ne de sonrasında kimse öyle yapmadı yani yüz yirmi bin metrekare bir bina yapmış içinde her türlü eğlence rahatlama dinlenme her şey var varmoyu lüks bir hayat karşılamış ve roma akımını çok sevmiş ve gittikleri yerlere de taşımışlar bunu o hamamları özelindeki roma yaşama biçimini i̇şte size yavaş hayat uzun saatlerce hamamda dinlen uzun saatlerce yemek ye hemen hızla bitirip gitme sınırlan sınavını yap orada falan hayatını yaşa keyif yap bunlar ama ölene kadar da adam gibi çalışmayı da bekliyor yani çok iyi çalışmanı bekliyor erkeklerde elbette bunu yapıyor andronlarda bu villalardaki karşılama odalarında misafir odalarında onlar çok uzun eğlenme saatleri yeme içme saatleri akşamları öğleden sonraları yaşıyorlar yavaş yavaş yaşıyorlar hiç acelesi yok nasıl olsa bir gün ölecekler bu en son hatayda bulunan mozaik çok güzel söylüyor yani neşeli ol işte hayatını yaşa vesaire bunun simgesel bir hâli ve bunu iskeletle söylemesi ne güzel değil mi aslında korkunç görünüyor ama çok sevimli ya bunu unutmamak lazım herkes böyle olacak hiç şansınız yok yani öyle bir kişi kalmayacak geriye bütün etleriniz dökülecek hepsini çıyanlar yiyecek toprağın altında kemik olacağız o güne kadar ne yaptınız yaptınız ama orada peki yine çelişki bakın size sundum o güne kadar ne yaptınız yaptınız da yavaş yavaş yaparsanız bir sürü şey eksik kalacak değil mi bu da bakın hatırlatıyorum sürekli dengeyi değiştiriyorum o zaman hızlı yapacağız demek ki bazı işlerimizi organize planlı üretime yönelik hedefe odaklı yapacağız ki o işimizi adam gibi iyi yapıp hızla ve bir zaman kazanıp o zamanda da bu sefer insanca istediklerimizi karşılayacak keyifli yaşama parçacıklarına ulaşalım diye çünkü bir kazanç olaması lazım ama işini bitiremezsen onu yapamazsın ki gece olur ve eve gidersin şimdi lanet laptoplar falan çıktı ya internette herkes home ofis çalışıyor yani iş saatinden sonra işte bırakamıyor kimse işini eve bütün işler eve gidiyor ki gece gündüz şimdi bu böyle bir döngü olamaz tabi insanca değil aykırı yani durumumuza bir kere aykırı ruh kalmadı şimdi o sağ alttaki resme bakın sağ alttaki adam ruhunu kaybetmiş çarkların içinde koşturuyor koşturuyor kravatı ile beraber yani bunun sonu yok her şeyi birden hayatta güzel i̇şini çok iyi yapacaksın bu memlekete millete halka ne kadar borcun varsa ödemek üzere eşek gibi çalışacaksın hakikaten nitelikli iyi özgür güzel işler yapacaksın ama bu arada kendini de unutmayacaksın ki o işlerden daha fazla yapabilesin çünkü ruhunu keyfini kalbini kaybetmiş bir insan işini iyi yapamaz ondan iyi bir iş çıkmaz o zaman önce kendin kendini mutlu etmen gerekir o boş zamanların dolacak eğlence zamanların iş zamanların hepsi olacak ve o zaman hepsi iyi olacak bildiğin bütün özellikler çalışacak i̇şte burada aritotalese bakın — hayatın amacı mutluluktur diyor aristo mutluluğun yönünü de sanat olarak gösteriyor evet sanattır sanatla ilgili bütün o duygularınızı ilgilerinizi bir her şeyi silin bakalım ne kalıyor sizden geriye i̇nanın ki zeytin posası gibi bir şey kalır yağı çıkan zeytin posası gibi sanat bizi insanlaştıran sürecin en önemli bir aracıdır biz hep sanatçılara gıpta ederek yaşarız ve öylede öleceğiz ama çok da üzülmeyiz çünkü onların eserleri bizim iyi yaşamamızı sağlar biri heykeltıraş biri sinema sanatçısı birisi başka bir şey falan onlar hayata ve bize sundukları güzelliklerle bizi insanlaştırma sürecini hızlandıran insanlar o zaman onlar da ama hızlı çalışa çalışa bunları üretiyorlar bizde hızla onları izlemek üzere bir yoldayız ama bakınca ki o relax hallerimiz bizi insanlaştırıyor işte o zaman yavaş hızlı yavaş hızlı hep bakın iç içe konuşmamın başından beri ayıramadım o yavaş ile hızlıyı bir tarafa ben sabah hâlâ insanlardan benden sonra yapıyor her zaman erken uyanırım çünkü güneş doğduğunda bana uyan demiş ki yaratıcı demiş sen bu güneş doğdu mu sende uyanacaksın yani yeter artık orada uyanıp bir mesai yaparız çalışırız daha kimseler uyanmadan öğlene kadar âlâ âlâ yine çalışırız sonra öğleden sonra okulda işler falan üniversitede evet ama sonrada hafta sonları akşamları başka işler bu sefer yaparak onun karşılığını vermeye çalışırız o yaşamanın hem kendimize hem borçlu olduğumuz topluma karşılığını vermeye çalışırız dikkat edin burada tabi bu biraz sevimli olsun diye koymadım esasında dikkat çeksin diye koyduğum bir şey bizim dışımızdaki doğadaki hiçbir canlı kendinden başka bir canlıya özenip onun özelliklerine sahip olmak için bir takım donanımlara donanmıyor donatmıyor kendini bu bir tek bizim sorunumuz o da akıldan gelen bir sorun akıl sorunu esasında var doğada doğadan bizi uzaklaştıran aklımız zaten bu iyi mi kötü mü çok da bilmiyorum yani esasında değerlendiremeyeceğim ama böyle bir köpekte yok öyle bir başka bir hayvanda yok yani bakın ki insan ama kendinden başka her canlıda özelliği her özelliği kendine istiyor ya bu kadar hırs olmaz ki yüzmekte istiyor suyun altında balık gibi gezmek de istiyor uçmak da istiyor ama zaten bu karada her şeyi yapıyor yani bunların hepsini birden istiyor insanoğlu yapıyor da şimdilerde yapıyor ileride daha da iyi yapacakmış başka bir şansımız yok i̇stenmeyecek gibi de değil yani bir kuş gibi uçmak bir balık gibi suyun altlarında akdenizin dibinde o bitkilere bakmak falan böyle ne kadar cazip işler bunlar başka bir hayvan gibi de olmak hayvan gibi olmak o kadar önemli bir şey ki onlar çünkü hakikaten çok dürüstte yaşıyorlar biz artık birbirimize baktığımız zaman ulan bu hırsız mı acaba üç kağıtçı mı bilmiyoruz hayvanlar dosdoğru dimdik yaşıyorlar ve antik dönemdeki tanrıları üreten insanlar o tanrılara kişilik atarken hayvanlardan seçim yapmışlar hanımefendi az önce anlatıyordu baykuşu athenanın sembolüdür aklın bilginin sembolüdür ışığın sembolüdür baykuş athena atinaya adını veren tanrıçadır akıl tanrıçası zeus baş tanrıdır kartaldır onun ki mesela ya niye bu hayvanlar daha saymayacağım ama bunlar o insan özellikleri olmayan insan üstü özellikleri hayvanla gösteriyor tanrı işte bak yukarıdan bakabiliyor diye hayvanlar bunu denemiyorlar bizim yaptığımızı hayvanlar denemiyorlar yani deneseler bu resimler çıkacak bakın ne hâldeler şu köpeğin hâline bakın böyle gözler fal taşı gibi şimdi o köpek karada yaşamak için yaratılmış amfibik de değil hadi amfibik olsa kurbağa gibi bir şey olsa neyse timsah gibi öyle de değil yerini bilecek herkes yani yerini bilmedikçe biz bozuyoruz her türlü dengeyi ve şimdi ne kadar eksik doğarsak bizi sağaltan tıbbın marifetleri nedeni ile ölemiyoruzda yani bir ilimmasyon da yok ha bire çoğalıyoruz beş milyar on milyar sekiz milyar insan olacak ve bütün hayvanların her türlü kaynağına biz sahip olacağız onlar ne yapacaklar bir gün hepimiz kendi kendimizi de onları da yok edeceğiz bir nehir bile yavaş akarken başka hızlı akarken farklıdır bunu doğa bize çok güzel gösteriyor bu manavgat nehri soldaki mesela sakince güzel güzel akarken etrafa güzellik dinginlik o masmavi hâli ile her güzelliği veriyor bereket de veriyor bozmuyor yıkmıyor bir tarafları ama hızlı aktığında ne yapıyor işte bütün dünyalar her şey sular altında ağaçlar sökülüyor ortalık birbirine batıyor doğa gücüyle intikam alıyor belki ama orada da doğal hız ve yavaşlığın farkını bize çok güzel gösteriyor normalleşmek için çok uğraşabiliriz ama bence sanki geç oldu bu çok geç oldu biz artık normalleşemeyeceğiz yani bu saatten geriye gidemeyeceğiz ben bu elbiseleri çıkarıp ne yazık ki atamayacağım bu ayakkabıları giymeye devam edeceğim hassabanada araştırma yapıyoruz bir yaz ve orada dağda on beş gün hiç bir yer de yok bir yerde doğada çadırda kalacağız on beş gün yirmi kişi ekip var öyle yapıyoruz orada da bir baraka var bir teyze yaşıyor orada altmış beş yetmiş yaşlarında ama ayakkabısız geziyor dağlarda dağlarda her gün bizle bizimkiler biz çok sportifiz her gün dağa çıkıyoruz falan yapıyorlar en güzel spor ayakkabılarla o teyze o dağı onların günde bir kere çıktığı dağı günde on kere çıkıyor keçileriyle beraber ve ayağında ayakkabı yok çocuklara dedim ki çocuklar fethiyeye gittiğinizde bir ayakkabı alın teyzeye bir şeyler yapalım falan tamam aldık teşekkür etti aldı öptü bizi koydu rafa ve biz oradan ayrılana kadar o raftaydı ayakkabı çünkü bu topuklar bize lazım değil tanrı vermiş bizim topuğumuzu normal kullansak o aslında ayakkabı yani topuk onun için öyledir yani ayakkabıdır o ama o teyzemiz ayakkabı hâline gelmişti topuğu yani hiç ne diken batıyor ne bir şey oluyor böyle seke seke yürüyordu yani hiç gram yağ yok vücudunda falan normal yaşıyordu yani ve yedikleri de üç dört tane besin çeşidini geçmiyordu biz şimdi daha felsefesini yapmaktayız yavaş tarım yavaş sıyı yavaş bilmem ne yavaş falan yavaş gıda slow food bilmem ne bunlar hep yeni terimler gibi size gelebilir ama esasında asıl insanın özünde o var zaten slow oralar slow yani fast food mesela fast food da öyle bir şey yani bunların hepsi insanın eskisinde var biz yine de keşfediyoruz moda geçiyor bir daha keşfediyoruz falan ya şimdi biz şimdi felsefesini yapmanın peşindeyiz avatar avatar filmlerinde vesairede doğanın kendisini nasıl kollayacağını tanrının yer yüzündeki görüntüleri ile beraber o doğal koruyan bir mücadele içinde olduğumuzu filmlerle falan artık anlatmaya çalışıyoruz çocuklarımız bir sürü hayvan bitkiyi ekranlardan tanımaya başlıyor şimdi bakın bu ne kadar acıklı bir şey ben onu hissettim hazırlarken yani duygularımız kalırsa bunları konuşacağız diyorum kederliyken korkarken beklerken sevinçliyken zaman farklı akar birinde çok uzun birinde çok kısa bir türlü vakit geçmez bazen ama iyi de onların hepsi insan duygusu biz duygularımızı yitireceğiz hepsini hiçbir şey kalmayacak ve belki de bunları değerlendirmek için bile artık çok geç olacak benim bir şey dememe lüzum yok i̇nsan hakları evrensel beyannamesi maddesi zaten bunu yasal olarak söylüyor diyor ki herkesin dinlenmeye eğlenmeye çalışmaya ücretli izin yapmaya hakkı vardır diyor bu madde insan hakları maddesi olarak vardır eğer siz kendiniz beceremezseniz kendinize tatil vermeyi eğer bizim hemşehrimiz dikkani gibi yapamazsanız o diyor ki vücutlarınızı onurlandırınız onurlandıramazsanız vücutlarınızı o zaman i̇nsan hakları beyannamesi bunu yapacak ben arkeoloğum bunları da ben kazdım onlar benim çizimlerim haftalarca aylarca yer altında mezarlar i̇ki bin yüz yıllık o ölenler i̇ki bin yüz sonra buluştuk onlarla biz toprakla deydi parmaklarımız birbirlerine oradaki karı koca birbirlerine bakıyorlar sahnelenmiş bir şekilde bakın birbirlerine bakıyorlar hâlâ hayat devam ediyor ve kafaların arasında oyun taşları yer alıyor bitmemiş hayat biteceğine inanmıyor ki o hayat devam edecek ve onları ev gibi yapmış zaten öldükten sonra da birbirleri konuşup hasbi hâl edecekler oyun oynayacaklar kendi kapları da her şeyleri de onların yanında yavaş olursak belki bir şeyleri daha iyi yaşar mıyız yada öbür dünyaya mı bırakacağız bütün bunları ulan ben karımla yavaş yaşayayım i̇yide o cehenneme giderse sen öbür tarafa gidersen ne olacak nasıl olacak bu iş zamanında oyununu oyna iyi geçin barış içinde ol güzellikler içinde ol hoşluk yap gülümse ya gülümse yani bu artık ağlamaktan yani insan aslında ağlamaya da programlı değil gülelim yani bunun için de yollar bulalım ama yani memleketimizi mutlu edecek şeyler yapalım ki kendimizi koruyalım ki bağımsızlığımızı yitirmeyelim ki gülelim yoksa gülemeyiz de biz yavaşlıktan bahsederken yavaşlığa güzellemeler ve övgüler yazarken cernden haberler geliyor ışık hızı aşıldı diyoruz çaresiziz