page_content
stringlengths
1
4.1k
metadata
dict
B 319BB BB"NerdeBoBağzıBaçıkBBıyıkBBekir?"B B BBBekirBkahveninBkapısında:B"BurdayımBKabakBAğa!"Bdedi.B B BB"AtlarınBbirineBbin!BĐkisiniByedeğineBal,BçekBgetirBköye!BAğzınıB ayırmaBdörtBsaat!BÇabukBEvci'yeBgel!BKonuklarBdoluşurBbirazdan!B DünyaBkadarBişiBolurBbirBdüğünün!"BKöylülereBdöndü:B B BB"HeeyBGökçimenliBkomşular!BDüğüneBhepinizBçağrılısınız!BOlanB oldu!BBenBherBşeyiBbağışlarım!BKüçüklerdenBkusur,BbüyüklerdenBbağış!B HepiniziBbirBdahaBbuyurBediyorum!BBuyrunBgelin!BHepiniziBbeklerim!B TamBtümBgelin!BEşşeğeBbininBgelin,BatlaBgelmişBmamelesiByapayım!B HörmetBedeyimBhepinize!BHaydinBeyvallah!.."B B BBGökçimenliler:B B BB"BizBkızBeviyiz!BUğurBolaBŞişgöbekliBMusdu!BUğurBola!..BBizB Evci'yeBgelmeyiz!"Bdediler.B B BBKabakBMusdu,BtaaakBkapattıBReo'nunBkapısını.B B BBKokutarakBçekipBgittiBkamyon.BTemizByağmurlardanBsonraByanıkB arkaBboruBdumanıBiçindeBoyulduBkaldıBköy.B B BB....................................................................................................................B B BB36B B BBKUYULARDABKALANLARB B BB"GelBninemBZakey!BBenBUluguş'um!BYoksulum!BYalnızım!BAllahımBdaB yalnız.BAllahımBdaByoksul.BOBbirBşeyiBparaylaBsatmazBki,BnasılB varsılBolsun?BAllahımBoğullarını,BkızlarınıBuçurmuş!BKimiBkimsesiBkalmamışB yanında!BYapayalnız!BBenimBgibiByalnız!BHemBdeByoksul!..B DemekBoBTopakBSoyulcan,BUluguş'uBuğratmayınBdemiş!BDesiiin!BBenB onuBhesabaBkatmamBki!BDemekBkapıyaBikiBcandarmaBdikmiş!BKimseyiB koymayınBdemiş!BOBkırBserçeyiBheleBhiçBkoymayınBdemiş!BÖtürekliB Linlin'iBdeBuğratmayınBdemiş!BUğramayıveririzBbizBde!BDürü'yüBkalbimizinB sıcacıkByerineBsaklarız.BBenimBhörüBmeleğim.BKeremce'ninBkızıB Zakey'im!BÇobanınBkızıBZakey'im!BBenBdeBbundanBsonraBsanaB"Dürü"B derim.BBenimBbirBDürü'mBdeBsenBolursun!BDürü'yeBdeyeceklerimiB sanaBderim.BSenBdeBgötürürBonaBdersin.BSüzersin,BseçersinBdediklerimi,B götürürBDürü'meBsöylersin.BKatarsınBkafasına.BAklınıBerdirirsin.BErdirirB
{ "page": 319, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 320Binandırırsın.B"OturBdorumum,BoturBGöküşBDürü'm!"BderimBsana.B BundanBkolayBneBvar?BDeğilBmiBgözelBZakey'im?BTövbeBDürü'm?B OnlarBuğratmazsa,BbizBdeBböyleByaparızBdeğilBmiBanam?BBenBkızlarıBşuB gözümünBkirpiğineBkorum.BBuBgözümBkörBolursa,BkaldırırBötekineB korum.BBenBkızlarıBböyleBkıymetliBtutarım.BZakey'imeBDürü'mBderim!B Dürü'meBdiyeceklerimiBsanaBderimBdeğilBmiBZakey'im?"B B BBZakeyBoturmuş,Bbakıyor.BAnlamağaBçalışıyor.BAnladığınıBdönüpB birBdahaBanlamakBistiyor.BBirdenBanladı:B B BB"HeyaBUluguşBnine!"BdediBbirden.B"Heya!.."B B BBUluguşBuzattıBelini.BBaşındanBtuttuBZakey'i.BÖptüBgözlerini,Byüzünü.B SaçınıBöptü.B"HeyaBdiyenBdilineBkurbanBolayım!BGelBoturBşurama!B OturBdiziminBdibine!BGelBdizBçök!BBak,BtırpanıBbuldumBdeyimB sana.BKöfününBiçindeymişBdeyimBsana.BOnlarBkarakolBaynaları,BtelsizB cihazlarıyla,BitleriBmitleriyle,ByağmurluklarıBiçindeBsoyulcanBgibi,B Sarı'nınBeviniBsinBsinBkuşatarakBDürü'müBbulurlarBda,BbenBtırpanımıB bulamamBmı?BBenBdeBtırpanımıBbuldumBdeyimBsana!BYolladımBDemirciB Acara'yaBdeyimBsana!BDemirciBAcara,BikiByanınaByivBverir,BhançerB gibiByapar,BgözelBbirBaleteBbenzetirBtırpanımızıBdeyimBsana.BĐtBOmar'ınB gözündenBkeskin,BTilkiBŞerifinBcihazından,BAmerika'nınBaynasındanB algınByaparBdeyimBsana!BDemirciBAcaraBbunuByapmayaBhemenBbugünB başlayacakBdeyimBsana!BTırpanıBKocaBLinlin'leByolladım,BbirazdanBkendimB deBgider,BbakarımBdeyimBsana.BHafızBezanıBokurken,BKörBCelalBŞenB ola'yıBçalarken,BdeşilesiBKabakBMusduByılanınBödünü,BkuşunBsütünüB sofralaraBdöküpBKızılca'nınBitiniBçakalınıBsarhoşBederken,B"GözelByivleB tırpanımızıBheyBAcara!"Bderim.B"BundanBkelliBbizimBömüllerBkömürden,B arzumandımızBdaBbuBeğriceBdemirden!"BderimBona.BDürü'm,Bgöküşüm,B dorumum,Byanığım,Banam!BSeniBgörünceBbenimBkanlarımBılıyorB derimBsana.BSenBbirBzamanBtutturdunBkendimiBasacağım!BSenB kendiniBasacaksınBdaBneBolacakBderimBsana!BĐyiBişitBbuBsözümü,BiyiB belle,BgünBkalmıyorBDürü'cüğümBderimBsana!BKarakızınBHaççaBastıBdaB neBoldu,BKocaBKorkmaz'ınBÜmmüBastıBdaBneBoldu?BKendiniBasanBkızB yellere,BsellereBkarışıpBgidiyorBderimBsana:BHayınBdüşmanlarBdaB bildiklerindenBkalmıyorlarBderimBsana.BOvadanBesen,BgöktenByağan,ByerdenB bitenBakıllarıBonlarBtoplamışBdaBbizeBtopraklıBtahıllarBmıBkalmışBderimB sana!BBizBkendimiziBasacağımıza,BonlaraBbirerBişByapalım,BşuBdünyadaB işlerinBiyisineBbenzesinBderimBsana.BBizimBelimizBtaşBtutmayı,BdemirB tutmayı,BtüfekBtutmayıBbilmezBmiBderimBsana!BSenBşimdiBgözelB Dürü'm,BamaBgönüllü,BamaBgönülsüz,BvarıpBgideceksinBoBdeşilesiye!B GitmesenBdeBgötürecekler!BBuBdağlarınBiçindeBçaresizsin.BElinBkolunB kısa;BevlerinBköylerinBiçindenBköledenBayırdınByok.BBuByüzdenBzorlaBB götüreceklerBseniBderimBsana.BGideceksinBdeBnasılBduracaksınBoBzindanB
{ "page": 320, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 321BkaleninBiçindeBderimBsana.BBirBgünBdeğil,BbeşBgünBdeğil,BonBbeşBgünB değil!BKocaBbirBömrüBnasılBkömürBedeceksinBderimBsana.BNasılBgireceksinB oBdeşilesininBkoynunaBda,BsabahlaracaBkalacaksınBderimBsana.B TakmaBdamaklıBağzıyla,BoBfişekBkapçıklarıylaBseniBöptüğüBzaman,BseninB gözelBdiliniBağzınınBiçineBaldığıBzaman,Biğrenmeden,Bkusmadan,BkabaranB gönlünüBnasılBbastıracaksın,BkendiniBnasılBsusturacaksınBderimB sana.BSenBbirBçiğdemBçiçeğiBidin!BTaşlarınBdibindeBbitmişBidin!BSeniB tutupBkopardılar!BKoparıpBbuBzindanaBgetirdiler!BBuBdeşilesininBelineB verdiler!BBuBdeşilesiBseniBkoklamağaBmehelBmiBderimBsana!BBuBdünyadaB hangiBkızBkocasızBkalmışBdaBsenBkalacaktınBheyBDürü'm?BBuBherkesinB denginiBbulabileceğiBkadarBgenişBdünyadaBsenBdeBbirBdengineBvaraydınB da,BdenginBkör,BtopalBolaydı!BMalıBdavarı,Bparası,BnaylonByağmurluğuB olmayaydı!BEvindeBhasırıBçuluBolmayaydı!BĐkiBelBbirBbaşBiçinBdeğilBmi?B SırtBsırtaBverirdiniz!BGünBkazanırBgünByerdiniz!BNeByapacaksınBbuBdeşilesininB ateşBdüşesiBkonağında?BKöpekByeyesiBmalınınBsanaBneBfaydasıB var,BseninBkanınBonaBkaynamadıktanBsonra?BBacadanBeniyorBayvanınB dalı,BgözelBneByapacaksınBbuBkadarBmalı,BişteBgörünüyorBdünyanınB hali...BderimBsana!BSeniBgetiripBbuBdeşilesiyleBkulBettiler.BSeninBömrünB kömürBoldu.BSendenBarkadaBdahaBneBkızlarBvar!BOnlarınBdaBolacağıBsenB gibi!BÇevremiziBçaresizlikBçevirmiş!BZalimBvarsıllarBaltınla,BurbaylaB bağlamışBelimiziBkolumuzu.BBelkiBonlarınBolacağıBsendenBbinBbeter.BSenB kendiniBdüşündün,BmeramınaBerdin,Bermedin.BĐnsanBbuBdünyadaBbirB kendiniBmiBdüşünür?BSeninBömrünBzindan!BSeninBömrünBişteBbuB TopakBSoyulcan!BSeninBömrünBkörüğünBönündeBkömür!BSendenBsonraB küçükBbacınBEvşenBvar.BSarı'nınBSultanBvar.BHasibeBvar.BZakeyBvar.BNaciyeB var.BKezibanBvar.BOnlarBserçeBsürüsüBgibiBseninBiçinBçırpındı.BSenB onlarıBdüşünmeyecekBmisinBderimBsana!BOnlarBvarsıllığınaBgüveniyorsa,B bizBdeByoksulluğumuzaBgüvenelim.BOnlarBaçıkgözBdeBbizBkörBmüyüzB gııı,BderimBsana!BBenBbugünBderim,BsenBgiderBbugünBanlatırsınBgözelime.B CandarmalarBtutmuşturBkapıyı,Btutsunlar!BOnlarBbeni,BKocaBLinlinB dedeniBsokmayacak.BAmaBseniBsokarlar.BBenimBgiremediğimByereB senBgirersin.BGirerBanlatırsın.BGelirsinBgeneBanlatırım.BKınasıByakılırkenB gidersin.BÇeyiziBserilirkenBgidersin.BBaşınıBdüzmeğeBgeldiklerindeBgeneB giderBanlatırsın.BSaatlerin,BsaniyelerinBkadirBkıymetiniBbenBbilirim,BsenB deBbilirsin.BAklınıBerdirirsinBgözelimin.BErdirirBinandırırsın.BKalbiminB herBdediğiniBsanaBderim.BSenBdeBonaBdersin.BElineBbirBipBalıpBahıraBgidersin,B kendiniBasarBöldürürsen,BardındanBkendiniBasıpBöldürdüğünüB söylerler,BneyeByararBbu?BAmaBtutarBdüşmanınıBöldürürsen,BdüşmanınıB öldürdüğünüBsöylerler.BBuBondanBdahaBiyiBdeğilBmiBderimBsana.BHemB deBdüşmanlarından,BdüşmanlarımızdanBbiriBeksilmişBolur.BBuBondanB çokBçokBiyiBdeğilBmi?BOBzamanBdaBdüşmanınıBöldürdüğünüBsöylerler.B ĐnsanBinsana,BTürkBTürk'eBdüşmanBolurBmu?BAhBneBayıp,BneBayıııpBderlerse,B onlarınBbizeByaptığıBdostlukBmuBdersin!BVarsılByoksulBdiyeBneBayırımB yapıyorsunBderlerse,BkörBolasıcalar,BasılBbiziBsizBkendinizBayırmadınızB
{ "page": 321, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 322Bmı?BDikelinBayaklarınızınBüzerine,BbirBkendinize,BbirBbizeBbakınB dersin!..BZatenBsenBbunlarıBkendinBgörmüyorBmusun,BbilmiyorBmusunB derimBsana!BOnlarBkuvvetli,BonlarBvarsıl,BamaBaz!BBizByoksuluz,BamaB çoğuz!BHiçBonlarınBeksilmesiyle,BbizimBeksilmemizBbirBolurBmuBderimB sana!BVarsılınBcanıBtatlıBolur.BVarsılınBcanıBkıymetliBolur.BOnlarByılar,B bizByılmayız.BBizBhiçByılmayızBderimBsana!BBuBsözümünBneresiByanlışB derimBsana!BNasılBolsaBseninBsonunBölümBderimBsana.BÖyleBdeBölüm,B böyleBdeBölüm!BMademBölüm;BölümBbirBişeByararsaBkötüBdeğildir.B ÖlümBbirBişeByararsaBhoşBgeldiBsafaBgeldiBderimBsana!BAaaah;BşimdiBoB Karakız'ınBHaççaBkendiniBöldüreceğineBYazırlıBHaydar'ıBöldürseydi;B aaahBoBKocaBKorkmaz'ınBÜmmüBkendiniBöldüreceğineBYalamaBTalip'iB öldürseydi;BonlardanBsonrakiBkuduruklarBparalarınıBsallayarakBgelipB buncaBkörpeBkızaBalıcıBolabilirlerBmiydi?BHiçBdeğilseBoBHaçça'ylaB ÜmmüBbuByoluBtutsa,BbuBdeşilesiBKabakBgelipBseniBalıcıBolabilirBmiydiB derimBsana!BĐnsanınBkendiniBasmasıBkötüBbirByanılmadır.BHiçBdeğilseB buBikisiBkendiniBasacağınaBdüşmanlarınıBöldürse;BöncekilerinBkoyduğuB yanılmalarıBkesenBbüyükBbirBböğetBolur!BDüşmanlarımızınBdamarınıB kesipBkanınıBkurutanBbirBbıçakBolurlardıBderimBsana!BŞimdiBsenBbuBdeşilesiB ToprakBSoyulcan'aBbunuByapabilirsen,BsendenBsonraBolacaklarıBböğersinB derimBsana!BSultan'ıBkurtarırsın;BSevim'i,BZakey'i,BküçükBbacınB Evşen'iBkurtarırsınBderimBsana!BBunlarBdaBseninBgibiBgözel,BbunlarBdaB seninBgibiBgöreninBgözBkoyacağıBbirerBmaralBderimBsana!BĐnsanınBkafasıB birBışıldaklıBkutudur.BĐnsanBonuBişletirseBneBakıllar,BneBfenlerBbulur!B Đnsan,BkafasınınBışıldaklıBkutusunuBişletirse,BdemirdenBtırpanByaparsa,B düşmanlarınBcihazındanByılmazBdaBkendiBkafasınıBcihazBeylerseBçaresizB kalmaz.BĐnsanınBelindeBçarelerBçoğalır.BBirBinsanBbirBçareBbulursa,BoBçareyiB sınarsa,BötekiBçaresizlerBoBçareninBsınandığını,BoBçareninBişBgördüğünüB görürse,BçaresizlerinBelindekiBçarelereBinancıBartarsaBhiçBdayanırB mıBoBdüşman?BDayansaBkaçBgünBdayanırBderimBsana.BBunlarıBgötürürB gözelimeBanlatırsınBdeğilBmi?BBelletirsinBdeğilBmi?BKocaBLinlinBdedenB gibiBkuldanBköpekten,BtilkidenBtavşandan,BTilkiBŞerif'ten,BĐtB Omar'dan,BhiçbirBşeyden,BhiçBkimsedenBkorkmazsınBdeğilBmi?BKorksanB bileBkorktuğunuBbelliBetmezsin,BkorkununBeceleBbirBfaydasıByokturB değilBmi?BKorkuyuBkalbindenBçekerBatarsın!BKorkuyuBikiBelininBarasınaB alır,Bboğuverirsin!BSonraBdaBdünyadaBkorkuBdiyeBbirBşeyByokmuşBgibiB çıkarBortayaBdikelirsin.BKafanınBışıldakBkutusunuBişletirsin.BBenimBbuB dediklerimiBkendiBaklınlaBkurar,Byorumlarsın.BSırasınıBsektirmeden,BbirB birByaparsınBdeğilBmiBDürü'm?BBunlarıByapacağınıBdaBhiçBkimselereB sezdirmezsinBdeğilBmiBkızım?BDüşmanınBherByerdeBeliBkolu,BgözüBkulağı,B Hafız'ı,BĐtBOmar'ı,BCemal'ıBvardır.BKarılarBiçindeBkarıları,BkızlarBiçindeB kızlarıBvardır.BDüğünBevineBdostBgelirse,BdostlarınBarasındaBdüşmanBdaB gelir.BKarnındakiniBdüşmanaBbelliBetmezsin.BDüşman,BbaşınıByereB dikipBdüşünen,BağlayanBkızdanBhileBsezerBdeğilBmiBkızım?BKorkupBtitreyeceğine,B birBişByapacakmışBgibiBbaşınıBdikipBdüşüneceğine,BgamıBkasavetiB
{ "page": 322, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 323BatarsınBüstünden.BHiçBoBeskiBDürüBdeğilmişBgibiBgülerBoynarsın.B Sevinirsin.BKurulacağı,ByordamlanacağıBsanaBUluguşBninenBkurarByordamlar.B ZakeyBbacınBdaBgelirBbirBbirBanlatır.BBelletir.BAklınıBerdirir.B KalbiniBinandırır.BOBdüşünüyorBdeyeBşimdilikBsenBkendiniBbırakırsın.B DüşmanınBkarısıBkızıBgelinceBgülersin.BÇıkarBdüğünBsandığınınBüstüneB oturursun.BSeniBgörenler,B"AmanBneBşirinBkıız!BAmanBneBşekerBkıız!.."B der;BlafBettikBsanır;BaldanırlarBdeğilBmiBkızım?BHepBbizBaldanacakBdeğilizB ya,BbirazBdaBonlarBaldansın.BAldanmakByoksullarınBalnınınBsilinmezByazısıB mıdır?BŞimdiyeceBaldandığımızByetiversinBdeğilBmiBkızım?BBaşınıB bozmaya,BsaçınıBçözmeyeBgeldiklerinde,BelineBalBkırmızıBkınaByaktıklarında,B yatağınıByorganınıBdürüpBbağladıklarında,BçeyiziniBserdiklerinde,B içByengenleBseniBbaşBbaşaBbıraktıklarında,BiçByengenBsanaBolmazB olasıBgerdeğiBanlatırken,BsandığınıBhazırlarken,BToprakBSoyulcan'aB götüreceğinBhelvayıBkararken,BköyünBkızlarıBkendiBarasındaBhalay,BhoronB çevirirken,BŞenBolaBdüğün,BşenBola,BşenBola!..BdiyeBelBçırpıpBoynarkenBhiçB yüzünüBasmaz,Bağlamazsın!BBuBdünyadaBağlanacakBdertBçok!BHepsineB ağlamayaBkalksanBömrünByetmez!BKöylükByerinBkızlarıBsırtBbilmez,BbaşB bilmezlerBçocukBdiye!BDurBoturBbilmezlerBbüyükBdiye.BOnBüçüneBbasarB basmazBgelinBolurlarBamaBdengineBvaramazBkızdırBdiye.BYoksuldurBdiye.B KöylükByerinBkızlarıBneBokumaBbilirBneBsayı.BNeBbirBoğlanlaBkonuşmayı,B neBçıkıpBbirBşehirBdolaşmayı!BKızılca'yaBbileByalnızBevlenecekleriBzamanB doktorBmayenesineBinerler!BOnuBdaBhökümetBnikahıylanBalırlarsa!B KocaBömürleriniBböyleceBgömerlerBköylerinBmezarlığına,BdeğilBmiB kızım?BÇekilecekBçileBmidirBbunlar?BDağBdaşBgötürmez,BbizBnasılBgötürelim?B BuBdediklerimiBhepBanladın,Bbelledin.BŞimdiBdeBvarıpBötekiBkızıma,B Dürü'meBbelleteceksinBdeğilBmiBkızım?BGökçimen'inBgörgüsüzBkarıları,B Velikul'unBeviniBdoldurmadan,BkıymetliBsaatleriBziyanBetmeden,B otururBbunlarıBbirBbir,BfısfısBanlatırsın.BSonraBDürü'münByanındanB ayrılmazsın.B"BizBonunlaBahretlikBolduk!BBizBonunlaBkanByalaştık!BBizB onunlaBayrılırsakBcanıBsıkılır,Bağlar!BBenBdeBağlarım!BBanaBZakey'iBçağırın,B hiçBkimseyiBistemiyorum,BhepBZakey'iBistiyorum!BBizBonunlaBbirB dahaBkimbilirBneBzamanBgörüşeceğiz?BĐşteBbenBçekipBgidiyorum;BserenlerB serenler,ByüksekBserenler;BbizBgiderBoldukBmamurBkalsınBviranlar;B ahretBhakkınıBhelalBetsinByarenlerBvaaay!Bdersin!BZakey'imdenBayrılmazsın!B OnunlaBoturur,BonunlaByatarsın!BOnaBanlatırsın,BonuBdinlersin!B SonraBbirBkoşar,BUluguşBnineneBgelirsin.BUluguşBnineneBanlatırsın.B OnuBdinlersin.BSonraBgeneBDürü'münByanınaBgidersin.BDüğünBbitenece,B mekikBgibiBbuBgöreviBaksatmazsın!BGörevBdedikleriBşeyiBhepBTilkiB ŞerifBbilecekBdeğilBya!BOBbilirseBbizBdeBbiliriz.BOByaparsaBbizBdeByaparız.B GörevBonunBiçinBnamusBise,BbizimBiçinBdeBnamustur,BdeğilBmiBgüvercinim?B AnladınBdediklerimiBdeğilBmiBfeslikanım?BKöstebekByavruları,B kediBenikleriBgibiBbuBdünyayaBkörBgelipBkörBgidecekBdeğilizBdeğilBmiB kızım?BBenBUluguş'umByoksulum!BAllahımBdaByoksul!BYoksullaraBdeğerB vermezler.BVarsınBvermesinler.BOnlarıBhesabaBkatanBkim?BBizBdeBkendimiziB
{ "page": 323, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 324BkendimizBhesabaBkatarız.BZatenBbizeBdeğerBverseler,BasılBoBzamanB hiçbirBdeğerimizBolmaz.BBizBbunuBanlamayacakBkadarBavanakBdeğiliz;B değilBmiBkızım?BBelkiBşimdiyeceBavanaktık.BŞimdenBsonraBavanaklığıB bıraktık.BSilkinipBkalktık,BdeğilBmiBtatlım?.."B B BBZakey,BkaraBçilByüzündeBikiBfincanBgibiBaçılmışBgözleriniByanaştırdıB birbirine.BÇattıBkaşlarını.BDurduBbirBzaman.BAnladıklarınıBbirBdahaB anlamağaBçalıştı.BSonraBbirden:B B BB"HeyaBUluguşBnine;Bheya!"Bdedi,BağzınıBşapırdattı.B B BBUluguşBdaBderineBçekilmişBgözleriniBoynatıpBöneBçıkardı.BĐkisiniB birbirineByaklaşardı.BYaklaştırıpBKocaBLinlin'inBgözleriBgibiBbirBçiftB namluByaptı:B"AferinBbenimBçilliBZakey'im,BbenimBakıllı,Bzekalı;B çaresizliklerdeBçare,BkaranlıklardaBlöküsBlambasıBkızım,Baferin!.."Bdedi.B "HeyaBdeyenBağızlarındanBöpeyim!"Bdedi.BYüzündenBgözündenBöptü!B ÖptüBsaçından!BEliniBsırtında,BbaşındaBgezdirdi.BOkşadıBbirBzaman...B B BB"DemekBanladın?"B B BB"Heya,Banladım!.."B B BB"ÖyleyseBkalk!"Bdedi.B"Kalk,Bufacık,BçilBkanatlıBbirBtarlakuşuBgibiB uçarakBDürü'münByanınaBvar!BAnlatBdediklerimi!BSonraBgeneBufacıkB birBtarlakuşuBgibiBuçarakBgel!BGeneBanlatayım,BgeneBgit!BHaydiBgözelB Zakey'im!.."B B BBZakeyBkalktı.BUluguş'unBdaracıkBavlusundan,BçilBkanatlıBufacıkB birBtarlakuşuBgibiBuçtuBgitti!B B BB....................................................................................................................B B BB37B B BBDÜĞÜNBBAYRAĞIB B BBKızılcalıBçalgıcılarBEvci'de,BdavulaBölüBgibiBvurup,BzurnayaBgırnatayaB ölüBgibiBüflüyorlar.BKara,Bküçük,BkuruBbirBçalgıBolanBkemaneninB yayınıBölmekBüzereBolanBbirBçalgıcınınBçekebileceğiBkadarBçekiyorlar.B ĐçininBhiçBistemediğiBbirBişiBparaBzoruylaByapmakBKörBCelal'eBdokunuyor,B onaBçökenBisteksizlikBarkadaşlarınaBgeçiyor.B B BBFakatBdüğün,BşenliğiniBbuldu!BĐçenler,Bbağıranlar;BhalayaBkalkanlar;B dama,Bmerteğe,BtavanaBhiçBdurmadanBsıkanlar,BçalgıBgereğiniBdahaB
{ "page": 324, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 325BfazlaBduymadanBcoşkunluğuBsürdürüyorlar.B B BBGökçimen'eBgeldikleriBzamanBdaBöyleBcansız,BöyleBancakBölülerinB çalabileceğiBgibiBçalmalarıBUluguş'unBhoşunaBgitmiyor.BBirBaraB Sevim'leBhaberByolladı:B"BeriBbakBCelalBemmi,BUluguşBninemBgelirse,B tümBbıyıklarınıByolacak!BYasımızBmıBvarBdaBböyleBcansızBçalıyor,B çaldırıyorsun?BBizBöyleBbirBinsanlarBoldukBki,BbuncaByıldır,Byüzyıldır,BbuB taşlarınBdikenlerinBiçinde,BbirBçileden,BbinlerceBçiçekBaçtırmasınıBsezerB oldukBinşaallah!BCanlıBçal,BhiçBdeğilseBGökçimen'eBgeldiğindeBşatırBol!B UluguşBninemBböyleBdiyorBCelalBemmi!BĐyiBçal!.."Bdedirtti.B B BBĐnsanınBiçindenBgelmeli!BGelmeyinceBzor!BKörBCelal,BUluguş'unB hatırıBiçinBbileBşenBolamadı.BKabakBMusdu'nunBbuBdüğünündeBbirB türlüB"şatır"Bolamadı.B B BBKonağınBsaçağındaBdikiliBgelenekselBdüğünBbayrağı,BbaşıBdamdanB altıBmetreByukarda,BkıpırdamadanBduruyorBöyle.BAmaByanındakiBayyıldızlıB bayrak,BhavadaBrüzgarBfilanBolmadığıBhalde,ByırtınırcaBçırpınıyor,B ökseyeBtutulmuşBkeklikBgibi,BkurtulmayaBçabalıyor.B B BBGelenekselBdüğünBbayrağıBbayrakBdeğilBaslında.BDireğinBucundaB kurutulmuşBüçBceviz,BiçiBboşaltılmışBüçByumurta,BbirazBdaByeşilliBkırmızılıB yün...B B BBAyYyıldızlıBbayrağıBherkesBasmaz.BÇevreBköylerinBhiçbirindeByokBoB görenek.BKabakBMusduBgetirip,B"GörenekBdeğilseBgösterelimBgörenekB olsun!BHemBdeBrenginiBkanımızdanBalanBayYyıldızlıBbayrağımızınBgöreneğini,B KızılcaBköylerinde,BenBmilliyetçiBadamBolanBbenBbaşlatayım!"B dedi.BSeksenBsantimBeninde,ByüzByirmiBsantimBboyundaBbirBbayrakBgetiripB ötekininByanına,BbirBmetreBaraylaBdikti.B B BBDüğününBsonBgünü,BkuşlukBvakti,BdelikanlılarBtabancalarıBalıpB gelenekselBbayrağınBbaşındakiBkabuklarıBdüşürmeyeBçalışır.BGerinipB gerinipBsıkarlar.BVuranBödülBalır.BDüğünBsahibi,BgücüneBgöreBarmağanlarB verir.BKabakBMusdu'nunBdüğünündeBdeBbaşladıBbu.BAmaBkonuklarınB çoğuBsaçlarınınBdibiniBbileBiçkiyleBıslattığından,BMusdu'nunB düğündeBbuByarışBsadeceBEvciliBdelikanlılarBarasındaBolmadı,BKızılca'danB gelenBmoruklarınBdaBisteğiniBuyandırdı.BBirBpatırtıBkütürtüBbaşladı.B BuByarısıByıkılan,ByarısıByıkıldığıBzamanBkolayBkolayBkalkamayanB coşkunBatıcılarınBkurşunlarıBherBzamanBgelenekselBdüğünBbayrağınaB değil,BasılBbayrağınBayınaByıldızınaByöneliyor.B B BBKonuklarBarasındaBdostBvar,BdüşmanBvar.BArBbelasınaBçağrılmışB ukala,Bcakcak,BkopukBmemurlar,BŞubeBgörevlileriBfilanBdaBbulunuyor.B
{ "page": 325, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 326BBayrak,BtabancalarBpatladıkçaBçırpınıyor.BMusduBdaBkonuklarıBgibiB "coşkun".BĐkiBgündür,BheleBDürüBbulunduktanBsonra,BAllahaBçokB şükür,Brakılar,Bşaraplar,Bkaçaklar,BTekel'inkiler,BsefaretlerdenBgelenB votkalar,Bviskiler,Blikörler,Bkonyaklar,Bcinler...BneBvarsaBbirbirineB karıştı,BsuBgibiBaktıBmaşaallah!..B B BBDüğünBişlerininBbaşBçevirgeniBBakiBHoca:B B BB"AllahımBRabbimBesirgesin!BAğamızınBbaşınaBbirBişBgelir!BBuBbayrakB işleriBtehlikelidir!"BdiyeBkoştu.BMusdu'yuBbirBköşeyeBçektiBhemen.B Kulağına,Bgözüne,BikideBbirB"Haa!BHıı!"BdeyipBduranBağzınaBsöyledi,B anlatmayaBçalıştı.BAmaBbaktıBkavrayacakBdurumuByok,BkolundanB tutupBgençlerleBmoruklarınBnişanBattığıByereBsürüklediBağasını:B"BakB Ağa!"Bdedi.B"AyYyıldızlıBbayrağımızıBfuruyorlar!BBundanBhelbetBfuranınB başınaBbelaBgelir.BAmaBseninBdeBadınBboklanır!BÇünküBEvciBköyününB ağasıBsensin!BDüğünBsenin!"Bdedi.B B BBGeçtenBgeçBanladıBKabakBMusdu.B B BBAmaBanlayıncayaBkadarBnişancılar,B"AğaBatışımızıBbeğensin!"Bdiye,B ayYyıldızlıBbayrağınBtozunu,BgüvesiniBepeyceBçırpmıştı.B B BBBirdenBayıldıBKabakBMusdu:B B BB"Đstoooop!.BĐstopBdiyorumBulanBdürzüler!BKafayıBçekipBçekipB AmerikalılarByapsaByeriBgöğüByıkarsınız!BKalkmışBayYyıldızlıBbayrağımızaB kurşunBsıkıyorsunuz!BHemenBistop!.."BdiyeBbağırdı.B"VallaByukardaB benimBodadaBkafaBçekenBkaymakamlaBkomutanaBkendiBelimleBteslimB ederimBsizi!BUlanBsizdeBTürkBkanıByokBmu?BAllahBsizeBhiçBmilliyetçiB ruhBvermediBmi?BSizBmilliyetçiBmilliyetçiBiçmeyiBbilmezBmisiniz?BSarhoşunBdaB milliyetçisiBolurBulan!.."BBelindenBtabancasınıBçıkarıpBnişanB atışınıBdurdurdu.BSonra,BbirazBayıklardanBikiBadamBçıkardıBdamınBbaşına.B Çabucak,BayYyıldızlıBbayrağıBonBmetreBöteyeBçektirdi.BBöyleceBbayrakB kurtuldu.BGeneBhüzünlüBhüzünlüBdalgalanmayaBbaşladıBTürkiye'ninB bütünBdireklerindeBdalgalandığıBgibi...BKuruBcevizlere,ByumurtaB kabuklarınaBnişanBalmaByarışıByenidenBbaşladı.BMusduBkonuklarınınB yanınaBdöndü.BKaldığıByerdenBsürdüBşenlik.B B BBDüğününBsonBgünüBolduğuBhalde,BKızılca'danBkonukBgeliyorB hala!BCiplerle,BtaksilerleBakıyorlar.BAnkara'danBgelenBdeBvar.BKonuklarB Cintaşı'nınBordaBgöründüğüBzaman,BbirkaçBelBsilahBatıyor,Bbekliyorlar.B OBkadarBçokBsilahBatıldığıBveBhangisininBnerdenBgeldiğiBbelliBolmadığıB için,BbazenBkarşılamakBzorBoluyor.BBuByüzdenBBakiBHoca,BkomşuBevlerdenB birininBdamınaBikiBçocukByatırdı.BKonuklarBgörününceBhaberB
{ "page": 326, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 327Bveriyorlar.BOBzamanBBakiBHoca,B"HaydinBbakalımBCelalBEfendi,BgidinB bunlarıBdaBkarşılayın!BHemBdeBbirazBcanlıBçalın,BölüBmüsünüz?"Bdiyor,B koşturuyorBçalgıcıları.BKoşturuyorBçalgıcılarlaBbirlikteBçocukları,B delikanlıları.B B BBDavulcularBönde,BdelikanlılarBarkada,B"Heey!"Bçekerek,BsilahBatarak,B Cintaşı'ndakiBkaradudunByanınacaBvarıyor,BkonuklarıBordaBselamlıyor,B sonraBdönüpBonlarlaBbirlikteBdüğünBevininBavlusunaBgeliyorlar.B BazenBkocakapınınBdışında,BbazenBiçinde,BKabakBMusdu'ylaBgörüşüpB sarmaşıncayaBkadar,BoBinmezseBBakiBHocaBileBelBsıkışıpBbuyurBedilinceyeB kadarBçalgıcılarBçalıyor.BSonraBKörBCelalBdavuluBönlerineBkoyuyor.B KağıtBpara,BnikelBpara,BbahşişleriniBbırakıp,BaşağıdanBmıBolur,ByukarıdanBmı,B birBodaya,BiçkiBsofralarındanBbirininBbaşınaBoturuyorBkonuklar.B BirByandanBBakiBHoca'nınBkarısınınBpişirdiğiBkahveler,BdelikanlılardanB biriBeliyleBsunulurken,BbirByandanBkebaplar,BkavurmalarB hazırlanıpBgeliyor,BiçkiBmasasıBbirkaçBçeşitBpeynirle,Byumurta,Bleblebi,B kuruByemiş,BdomatesBbiberle,BkavunBkarpuzla,BhaşlanıkBpatatesle,BkokuluB elmalarla,Bbardaklarla,BkadehlerleBdonatılıyor.BDonatımıBeksilenB masalarByenidenBdonatılıyor.BBirkaçByudumBiçildiktenBsonraBtabancalarB çıkıyor,Btavana,Btahtaya,Bhavaya,ByereBtozaBsıkılıyor.BBazenBbirkaçB kadehBiçmeğeBgerekBkalmıyor.BKimiBgeldiğiByerdenBsarhoşBgeliyor.B KimiBelindeBşişe,BtaşıtınBiçinde,BdikerekBgeliyor.B B BBBirBşenlik,BbirBşamata,BbirBgörülmedikBalemBMusdu'nunBdüğünü.B Musdu'nunBbuBdüğünü,BbaşındakiBkedere,BaksiBkadereBkarşın,BbundanB öncekiBikiBdüğününüBbastırıyor.BDürü'nünBkarnındakiBaksiBcinBçıkıpB gittiBçokBşükür!BArtıkBgülüyor,Bşakıyor!BGöküşBgözleriBdereBsularıBgibiB oynayıpBduruyor.BGelenlereBkalkıyor,BelBöpüyor.BKarılarınBkızlarınB boynunaBsarılıyor.BAnasınınBeviniBbırakıpBgidecekBkızBotururBağlarB değilBmi?BDürüBağlamıyor,Bgülüyor.B B BB"DahaBneBgülmelerBgöstereceğimBona!BEbediBgüldüreceğimBgözelB yüzünü!BBindireceğimBminiposa,BdoğruBAnkara!BAnkara'daBtaksiBtomafili!B BirBÇankaya,BbirBBaraj!BBirBÇankaya,BbirBBaraj!BMehtapBLokantası'ndaB yoğurtluBkebaplarByediripBAmerikanBşuruplarıBiçireceğim..."B B BBBenziBbirazBsoluk,BamaBoBkadarBolur!B B BB"KalaylıBkaplardaBkavurma!BÇekirdeksizBkuruBüzüm!BBakarBbeslerim!B HemBdeBfıstıkBileBbirBhaftanınBiçindeBbalıkBgibiByaparımBonu!.."B B BBHoşnutluğundanBuçuyorBKabakBMusdu.BĐçindeBbalıkBresmiBgörünenB anahtarlığınıBsolBelineBalmış,BkonuklarınBşenlendiğiBodalarınBbirindenB öbürüneBgiripBçıkıyor,BbirçoklarıylaBtokalaşıyor,BbirçoklarıylaBsarmaşıyor,B
{ "page": 327, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 328B"HayırlıBolsunBKabakBAğa!"Bdiyenlere,B"SağBolByeğen,BCenabıB AllahBsanaBdaBgöstersin!"Bdiyor,BsonraBkendisineBuzatılanBkadehiBalıp;B "ŞerefınizeBkardaşlarım!"BdeyipBdikiyor!BBazenBiçkiyiBgöğsündenBaşağıB döküyor,ByakasınıBpaçasınıBıslatıyor!BĐçkiyiByarımByamalakByudumlayanaB kadarBbeşBkişiBbirdenBçatalınBucunaBtakılmışBet,BpeynirBkoşturuyor.B AltınBveBplatinleBgüçlendirilmişBdişleri,BağzınaBaldığıBlokmayıBçabucakB öğütüpByutmağaBhazırBediyor.BYutuyor.BOrdanBçıkıpBbaşkaBbirBodayaB giriyor,BorasınıBdaBşeneltiyor.BKonuklar,B"YaşşaBKabakBAğa!BNurooolB KabakBAğa!BHayırlıBuğurluBolsuuun!.."BdiyeBbağırıyor,BtabancalarıBçıkarıpB sıkıyor.B B BBAşBdamınaBdaBuğradı.B B BBKadınBerkekBonBsekizBkişiBçalışıyorBaşBdamında.BBıyıkBBekirBterB içindeBkalmış.BBakiBHoca,BdumanınBateşinBarasında,BsinilerinBüzerineB yahniBet,Bsalata,BsoyulmuşByumurta,Belma,BkavunBdoluBtabaklarıBdizdiripB odalaraBkoşturuyor.BKoreliBHüsnü'nünBelindeBkepçe,BkeşkekBkazanınıB karıştırıyor.BBakiBHoca'nınBkarısı,BdörtBocaklıBgazBtüpününBbaşında,B kimiBsade,BkimiBaz,BkimiBortaBşekerliBkahveBcezveleriniBsokupB sokupBçekiyor,BsonraBfincanlaraBdöküyor,B"HaydiBkoştur!"BdeyipBsavıyorB yardımcılarını.BHüsnü'nünBkarısıBSelverBbulaşıklaraBbakıyor.BDişiB dökükBağzınıBayıraBayıraBgülüyorBaraBsıra.BKarıdanBkızdanByardımcılarıB çok.B B BBMusdu,BHüsnü'yeBtakıldı:B"BenBparayıBkazanırkenBeşşekBgibiBçalışırımB Hüsnü!BAlacağımaBdaBdikkatliyimdir.BAmaByarenimByoldaşımlaB yerkenBesirgemem!..BAraBsıraBsenBdeBdikiver!BGetirtBbirBşişe,BkoyByanına,B dikiver!"BBakiBHoca'yaBbağırdı:B"BirBgözelBkadehBbulBHüsnü'ye!B BirBtabakBmezeBayırBözel!BTıkmışınBburaya,BvermişinBelineBkoccaBkepçeyi,B habireBterletiyorsun!BOlmazBböyle!BNeşesiniBdeBdüşüneceksinB adamın!.."B B BBSonraBSelver'eBgeçtiBhemen:B"UlanBSelver!BUlanBbanaBbak!BHepB bulaşıkBolmaz!BBirBetBtopağıBalBşurdan,BatıverBağzına!BYemedenBişlemekB olurBmuBgııı?BBununBburasıBseninBkendiBevinBsayılır.BHiçBçekinme!BSenB benimByabancımBdeğilsinBki!..BHa?BSöyleBbakayım,ByabancımBmısın?..B Değilsin!..BAferin!.."B B BBBakiBHoca'yaBgeçti:B"SenBnedenBiçmiyorsunBulanBtaburBimamı?B BuBdünyadaBrakıBiçipBbağıracaksın,BsigaraBiçipBsavuracaksın,ByatıpB yatıpBkanıracaksın!BSofuluğunByaşamağaByararıByok,BanladınBmı?.."B diyor,BcoşkunBcoşkunBgülüyor.B"YaniBbugünBçokBşatırBoldum!BCenabıB AllahBhepinizdenBrazıBolsun!BÖmrümBşenlendi.BElim,Bkolum,BbelimB kuvvetlendi!BDediğimiBanlıyorBmusunuz?BYaniBçokBgenceldimB
{ "page": 328, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 329Bbugün!.."Bdiyor.B B BBBakiBHocaBusulcaBkulağınaBsokuldu:B B BB"KuzuBdamındakiBiçkiBtükendi!BNeBönlemBalalımBdersin!BKonuklarBdaB durmadanBgeliyorlarBmaşaallah!BNamlıBağaBolmanınBsonuB budur!BNeByapalım?.."B B BB"AğasınınBmınaBgorum!"BdediBKabakBMusdu.B"Tuncer'iBbulun!B NereyeBgitmişBeşşeğinBkunnadığı?BUlanBhiçBişlerinBcivcivlendiğiB zaman,BdüğünBsahibininBoğluBarkadaşlarıylaBiçkiyeBotururBmu?BKaldırıpB getirinBfırlamayı!..BYoksaBEkrem'iBbulun!.."B B BBTuncer'iBgetirdiler,BKasketiBelinde,BayaklarıBbitişik,BbaşıBöneBeğik,B babasınınBkarşısındaBdurdu:B"SöyleBbuyruğunuBbaba!"B B BBYuşumadıBKabakBMusdu:B B BB"ĐçkiBbitmiş!BÇekeceksinBReo'yu,BsüreceksinBKızılca'ya!BĐçkiBbitmiş!B BeniBdünyayaBşanBmıBedeceksinBulan!BKamyonuBdoldurupBgeleceksin!B TekelciBKazımBBeyeBselamBsöyle!BDepodaBneBvarsaBversin!BParasınıB anandanBal!BKaçBbinBmiBalayım?BKaçBbinBalırsanBalBulan!BReo'yuB doldurBgelBdedim,BoBkadar!.."B B BBBabasınıBselamladı.BSallanarakBgittiBTuncer.BBirBsüreBardındanB baktı.BOğlunuBbeğenmedi:B"YıkılıpBkalayımBdemeBbirByerlerde!"BdiyeB bağırdı.B"BirBbuçukBsaateBkadarBburdaBolacaksın!BBuBkadarBiçecekBneB vardıBdürzününBoğlu?BBöyleBgündeBelBiçecek,BsenBiçmeyeceksin!BBabanB içecek,BsenBçevresindeBdöneceksin!.."B B BBĐkiBsaatBsonraBTuncerBkamyonuBdoldurupBgetirdiBKızılcaB Tekel'inden.BŞişeleriBsandıklardanBçıkarıpBdağıttıBmasalara.B B BBBakiBHoca,BKabakBMusdu'nunBbuBçokBönemliBgünündeByüklendiğiB göreviBaksatmadanBbaşardığıBiçinBmutlulukBduyuyor.BAmaBnamazB vaktiBgelinceBeliBayağıBtitremeğeBbaşlıyor.BCamiByakınında.BKöyeBböyleB birBkalabalığınBdolduğuBgünde,BMusdu'nunBHaymanalıBustalaraByaptırdığıB minareyeBçıkıpBgüzelBezanlarBokumayıBistiyor.BAmaBMusduBbırakmıyor.B DahaBdüğününBbirinciBgünü:B"BakBBakiBHoca,BseninBimamlığıB üçBgünBistopBettiriyorum!BDüğünBgörevineBdikkatBetBkardaşım!B DüğünBgörevinBbitsin,BsonraBgeneBokuBezanlarını,BkıldırBnamazlarını!"B dedi,BkapattıBbuByolu.BBuByüzdenBçıkamıyorBminareye,BgiremiyorBcamiye.B ÜzülmeninBfaydasıByok.BEmir,BsertBdemiriBhartBdiyeBkesiyor!B MusduBböyleBbuyuruyor.BCenabıBAllahBgörüyorByukardan!B
{ "page": 329, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 330BB BBSadeceBnamazBdeğil,BherBişBdurduBköyde.BOkulaBvarıp,B"DerslerB istoop!"BdediBçocuklara.B"DüğüneBgelipBelBçırpacaksınız!BHeyBhoyB çekeceksiniz!.."BAnkaraBÖğretmenBOkulu'nuByeniBbitiripBgelenBstajyerB öğretmen,BıkBmıkBdiyecekBoldu,BMusduBçıkıştıBona:B"BanaBbakBoğlumB ÖzkanBEfendi!BBuBdangırBdungurunBiçindeBçocuğunBkafasınaBdersBgirmez!B EsasınaBbakarsanBdüğünBdeBbirBderstir.BSerbesBbırakBdölleri!BSenB deBgörüşBkonuşBgelenBkonuklarla.BOnlarınBiçindeBdeBöğretmenBvarBüçB beş.BArkadaşlıkBetBkendileriyle!BMüfettişBmi?BAklınaByanayım!BTecrübesizB olduğunBbelli!BUlanBEvciBköyündeByalnızBbenimBsözümByürür!B CumhuriyetBBayramıBmı?BNeBCumhuriyeti?BOnuBdaBgelecekByılBkutlarsın!B HaydiBgeçBkonuklarınBarasına,ByeBiç,BhayataBalış!.."B B BBÖzkanBEfendiBbirazBkahırlanacakBoldu,BamaBkimeBkahırlanacak?B BaktıBgördüByokBötesi,BkarıştıBkonuklarınBarasına,BoturduBiçkiBmasasına!B SazBdinliyor,BsözBdinliyor,BelineBverilenBtabancayıBhavayaBdoğrultupB sıkıyor,BhayataBalışmayaBçalışıyor.B B BBMusdu'nunBkonağındanBbakıncaBgenişBekeneklerBuzanır.BĐnceBbirB dereBekenekleriBikiyeBböler.BDereninBikiByanıBtarakBgibiBsöğütBveBkavakB ağaçlarıylaBuzarBgiderBaşağıya.BĐkişerBadımBaraylaBbinlerceBkavak.BĐnce,B uzun,BhüzünlüBsalınışlarıylaBuzaktanBgözBalır.BSöğütlerBdeBaralarıBdoldurur.B MartBgelirBdallarBpatlar,BçıvarBgiderlerByukarıya!BÜçByılaBbirBbudanırlar.B DünyaBparaBtutarBsöğütler,Bkavaklar!BOrmaniyeBsıkıBşükür!B Ankara'daBgecekonduByapacakByoksullarBkötüBkavağınBtekineB100BliraB verirBayağında!BSöğütlerBkırktanBellidenBgiderBtrakBpara!BKavakBvarBüçB yüze,BkavakBvarBüçByüzBelliyeBsatılır!BKavaklarBKabakBMusdu'nundur!B SuBkıyısındakiBsöğütlerBdeBonundur.BÇünküBsuBkıyısındakiBtopraklarB onundur!BSadeceBtopraktanBkalkanBekinBortaktır.BBağlarBonundur.BCömertB adamdırBMusdu.BHarımları,BbahçeleriBvermiştirBortakçılara.BEkipB diker,Bkaldırır,ByerlerBçocuklarıyla.BBağlardanBkalkanıBbölerler.BKavaklıdereB ŞarapBFabrikasıBüzümeBiyiBparaBverir.BAmaBEvci'denBkimseBgötürüpB satamaz.BMusduBsatar.BHerBbağdanBMusdu'nunBaldığıBhisseBtoplanıncaB dünyaBolur.BÇekeBçekeBbitiremezBkamyonlar.BParalarınıB"trak"B alır.BÜzümBparalarınıBgetirir,BCinliBKamile'yeBverir:B"SokBbirBköşeye!B ĐyiBgünBolur,BkötüBgünBolur!"Bder.BÜzümBparalarınıBbiriktirirBKamile.B B BBEkinleriBortasındanBbölerBMusdu.BEkinler,BsürülürBsavrulur;BbirB ağaya,BbirBortağa;BbirBağaya,BbirBortağa!..BBölüşümüBBakiBHocaByapar.B HerBçeçinByeriniByurdunuBsüpürüpB"HocaBhakkı"BolarakBBaki'ninBambarınaB taşımak,BağanınkiniBçuvallaraBdoldurupBkonağaBgetirmekBortakçınınB görevi.BMusduBbunlarıBuygunBfiyatBbulduğuBgünBkamyonlaraB yükleyipBKızılca'ya,BAnkara'yaBsevkBeder.BParasınıB"trak"Balır.BDünyaB paraBtutar.BAmaBMusduBtutmazBparayı.BTicareteByatırır.BAnkara'dan,B
{ "page": 330, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 331BAmerikalılarınB"PiYEksBpazarındanBmalBçeker.BYağ,Bpeynir,Bbal,BmorB lahanaBtoplar.BAlırBsatar.BParadanBdaBparaBkazanır.BBabadanBkalmaB mülklerBolmasaBçiftBçubukBişineBbakmazBMusdu.BSevmiyorBçiftçiliği.B OnunBsevdiği,B"tecaret".BRahmetliBMenderes'inBgünündeBağalaraBtraktörB sağlandığında,BüçBtraktörBçekti.BĐkisiniBsattı,BepeyBkarBsağladı.BĐkiB yılBuğraştıBkalanla.BSürücüsü,Bbakıcısı,Bkahyası,Bmazotu,ByedekBparçası,B kazası,Bcezası...BsevmediBbuBişi!BSattıBtraktörü.B"AğrımazBbaşımaBağrıB yahu!"Bdedi.B"NemeBgereek,BverBortağa,BbakBkeyfine!BBakiBHocaBdaB başkahyaBolsun,Btamam!.."B B BBOrtakçılarBdürüstBadamlar.BBuğdayınBkarnıByarık,BniçinByarık?B BölüşülsünBdiye!BBirBağaya,BbirBortağa!BBirBağaya,BbirBortağa!BGerideB birBkileBkalsaBonunBdaByarısıBağaya,ByarısıBortağa!BBirBtekBtaneBkalsa,B yarısıBağaya,ByarısıBortağa!BBuB"usulBüzere"BçokBiyiBgidiyorBişler!BBakiB HocaB"buBusul"ünBkitaptakiByeriniBbiliyor.BYıldaBbirkaçBkezBMusduB cumaBkılmağaBgiderBcamiye.BMusduBgirinceBBakiBHocaBbuğdayınBkarnınınB niçinByarıkBolduğunu,BkitaptakiByeriniBbelirteBbelirteBanlatırBtopluluğa.B TöreliBişlerdirBçiftBçubukBişleri!BMusduBçiftçiliğeBbununBiçinB katlanır.BBununBiçinBortakçılaraBiyiBdavranır,BhoşBtutarBhepsini.BAllahB daBkendisiniBhoşBtutarBelbet!BTarlalarınınBbereketiBartar,Beksilmez.B TarlalarıBeksilmez!BBabasınınBgünündekiBgibi,BGökçimen'inBaltınaBaltınaB giderBdurmadan.B B BBGökçimen'deBAğaByok.BAmaBazBtopraklıBhepsi.BAzBtopraklarBbölüneB bölüneBdahaBdaBazBoldu.BAdamınBtoprağıBazBoluncaBgeçimiBzoralır.B TopraktanBbaşkaBgelirByok.BOnlarB"tecaret"eBgiremez.BOBkadarcıkBparayla,B oBkadarcıkBkafaylaBnasılBgirsinler?BGökçimen'deBtopraktanBsonraB birBgelirBvarsa,BoBdaBgöküşBkızlarınaBödenenBbaşlıklar.BAmaBbaşlıkBdaB düğünBsırasındaBharcanırBgiderBçoğun.BKalmazBeldeBavuçta.BBorca,B harcaBgider.BAzBtopraklıBadamınBeksiğiBtükenmezBki!BDerkenBAnkara'daB kapıcılık,Bodacılık...BApartmanlardanBbirineBkapağıBatabildinBmi,B onBdaireliBbirBapartmandanBelineB300BliraBgeçerBayda.BKimdenBkötü?B YirmiBdaireliBapartmanaBdüşersenBaylıkB500'eBgelir.BHerBayB"trak"BparaB buBda.BBodrumBkatlarınByarıByanıB"kapıcıBdairesi".BKiraBvermezsin.B ÇolukBçocuk,Bkarı,BbarınırBiyiBkötü.BBodrumlarBgüneşBgörmezBamaB köylüBkısmıBgüneşiBneByapacak?BElektrik,BsuBaradanBçıkar.BKarıyıBboşB oturtmazsın.BÇamaşıra,BcamBsilmeğe,BhaftaBtemizliğine,BbulaşığaBsokarsınB apartmandakiB"gat"lara!BBoşBdurmaktanBboşaBçalışmakBiyidirB dememişBmiBatalar?BBoşBduranıBşeytanBdaBsevmezBdememişBmi?..B B BBAlıyorBgidenlerinBtopraklarınıBKabakBMusdu.BHatırBiçin!B"SizinB malınızBbenim;BbenimkiBzatenBbenim,BayrıBgayrılıkBmıBvar?"BdeyipBalıyor.B OBolmasaBkimBalacak?BOBolmasaBnasılBgidebilirBAnkara'yaBodacıB kapıcıBolmaya?BHemBkimBbilir,BbirBseçimdeBşansBçıkar,BbirBgecekonducukB
{ "page": 331, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 332ByapabilirlerBbelki.BBirBevlikByerBçeviripByarısınaBikiBgöz,ByarısınaB birkaçBağaç,BikiBüçByılBsonraBbakarsınBikiBgözBdaha...BBelkiBçocuklarıB okulaBverilir.BÇocuklarıBbelkiBkafalıBçıkar,Bokurlar.BBelkiBböyleBböyleB sıyrılırlarBirezillikten!B B BBKocaBLinlinBkızıyorBbuBkafaya,BUluguşBkızıyor.B B BBHemBEvci'nin,BhemBGökçimen'inBarkaByanlarıBdağ.BÇalılık,Bfundalık,B taşlık.BEkinBolmaz.BÖnlerindeBekeneklerBuzanır.BKabakBMusduB bazenBKırlı'yaBçıktığında,ByüksektenBbakarBköyüne.BEvciBikiBbacağınıB ayırmışBerkekBgibiBdururBtepelerinBarasında.BSöğütlerleBkavaklarlaBoB dere,BapışarasındanBakarBgider.BYanıbaşındaBGökçimen'de,BeteğiniB büzmüşBhatunaBbenzer.BKöyünBaltBbaşındanBçıkıpBçimenleriByeşertenB su,BGökçimen'inBgöğsüBgibiBsarkar.BMusdu'nunBGökçimenBbaşınaB kadarBsokulanBtopraklarıBdaBGökçimen'iBbelindenBsarmışBkolBgibiBgörünür.B YüksektenBbakıncaBböyleBbirBresimBbelirirBMusdu'nunBgözünde.B B BBYoksulBGökçimenBköyü...BElliBkadarBdamıBvar.BAvlularınBçoğuB çitli.BGübreliklerdeBtavuklarBeşinir.BMinaresizBbirBcamisiBvar.BYıkılıpB gitmekteBolanBokulu,BsolukBkiremitleriyle,BtatillerdeBdireğineBçekilenB solukBbayrağıylaBhüzünlüBbirBgöçmenBeviBgibiBgörünür.B B BBBirBdeBdemircisiBvar.B B BB....................................................................................................................B B BB38B B BBTIRPANB B BBDemirciBAcara...B B BBUluguş,BkuşlukBvaktiBdemirciBişliğineBvardı:B B BB"HaydiBgözünüBsevdiğimBAcara!BKıvratBoBgözelBelini!BDavulBzurnaB dellendi!BNerdeyseBgelinBalıcılarBgelecek!BÇabukBol,BkızınBsandığınıB kitleyecekler!BOBkadarBemekBçektim,BbinBzorluklaBbuldum;Bemeklerim,B umutlarımBboşaBgitmesin!BÇabukBol!.."B B BBDemirciBAcara,BpaslıBtırpanıBdövmüşBdüzeltmiş,BtakmışBmengeneye!B ÜzerindeB"MadeBinBUSA"ByazılıBeğesiyleBhabireBsürtüyor:B"SabretB Uluguş!BBöyleBönemliBtırpanaBneBkadarBemekBverirsenBoBkadarBdeğerliB olur!BÇokBemekBveriyorumBUluguş!BHiçBüşenmiyorum!BBöyleBişlereB üşenmem!BÜşeneninBoğluBkızıBolmazmış!BSenBgit,BbaşkaBişinBvarsaBonaB
{ "page": 332, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 333Bbak!BBaşımaBdikelipBbeniBsıkıştırma!BĐvediBişeBşeytanBkarışır.BDüşünB bir,BşeytanınBkarışacağıBişBmiBbu?"B B BBBöyleBhemBkonuşuyor,BhemBsürtüyor.BAradaBbirBçıkarıpBgözüneB tutuyor,Beğrisine,BdoğrusunaBbakıyor.BBirBpaslıBtırpandıBama,BikiByanınaB verdiğiByivleBgüzelBbirBhançereBbenziyorBşimdi.BĐşBgörüpBgörmeyeceğiniB sınıyorBAcara.B"GitBbaşımdanBUluguş!"Bdiyor.B B BB"YokBbaşkaBişim!BĐşledimBbaşladım!BHerBişimiBtamamBettim!BBirB buBkaldı!BBuBdaBbittiBmi,Btamam!BAlıpBgideceğim,BulaştıracağımByerine!B HaydiBçabuk!"B B BB"DersinBdersinBçabuk!BHiçBdüşünmezsinBşuBadamınBzihniniBdağıtıyorB muyum?BAvratBkısmıBbuBkadarBmıBzihinsizBoluyor?BNeyeBbuncaB zulmeByıllardırBsabrediyorsunuzBda,BbirBşuBişinBbitmesineBkadarBB sabredemiyorsunuz?B B BB"BeşBdakikaBsonraBtamamBolsunBAcara!"B B BB"Tamam!"B B BB"VallaBmı?"B B BB"Bak,BbanaBbirBdeByeminBiçirecek!BValla!"B B BBYenidenBtaktıBmengeneye!BYenidenBbaşladıBeğelemeğe!BAlnındanB terBaktı.BGömleğininByeniyleBsildiBterini.BAğrıyanBbelini,ByorulanBkolunuB duymadı.BDiliniBçıkaraBçıkaraBeğeleyipBbitirdi.BSonraBaldıBmengeneden,B verdiBUluguş'a:B B BB"TutBbakalımBkırBserçe!.."B B BB"EllerinBdertBgörmesin!BAllahımBseniBvarsıllarınBşerrinden,BeviniB aramasından,BtorunlarınaBgözBkoymasındanBkorusun!."Bdedi.BKoştuB hemenBevine.BZakey'iBbeklemeyeBbaşladı.B B BBZakeyBhaBdeyinceBgelirBmi?BO,BgelinBolanBkızınB"ahretlik"iBolduB üçBgündür!BÇıkarBgelirBmiBhiç?BĐsterseBUluguşBninesiBtuzByumurtlasın,B otururBkızBevinde:B"AaaaBkarılar,ByeterinBgayri!BAzcıkByalnızBbırakınB bizi!BĐşteBbugünBson!BEvciBköyününBReoBkamyonunaBbinipBgidecekB DürüBbacım!BĐkiBbıdırBbıdırBedelim!BBizBonunlaBkanByalaştık!BBizB onunlaBahretlikBolduk!BHerkesinBvardırBbirBçalıBardıByarenliği.BBizimB deBvar.BÇekilinBgidinBartıkBayol!"BdeyipBsavarBkarıları.BDürü'nünByanınaB yenidenBoturur:B
{ "page": 333, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 334BB BB"Dürüüü,BbakBninem!BBenBUluguş'um,BhaberinBolsun!BBenBUluguş'um!B Temizim!BAllahımBdaBtemiz!BYalnızım!BAllahımBdaByalnız!B Yoksulum!BAllahımBdaByoksul!BKırılasıBvarsıllar,BAllahıma,Bbana,BbizeB birBşeyBkoymamışBki!BNeyleBvarsılBolalım?BDürüü,BgözelBkızım!BYüreğiniB berkBtutuyorsunBdeğilBmi?BVarırBvarmaz,BağılanasıBköpeklerineBkatmerB vereceksin!BGıçıBgıçıBgıçıBdiyeceksin!BIsındıracaksınBkendine!BKuldanB köpekten,BtilkidenBtavşandan,BhiçbirBşeydenBkorkmayacaksın!B HorozlarBötmeden,BtanyeriBatmadan,BşafakBsökmeden;BçullanacaksınB düşmanınBüstüne!BÇullandıktanBsonraBdüşmanınBağzınıBbirBavuçBçapıtlaB kapatacaksın!BTırpanıBdaBşöyleBdibineBkadarBsokupBburkacaksın.B"AlB haaaBnalet!"Bdiyeceksin.BOndanBsonraBbohçanıBalacaksın!BUsulcaBhayataB çıkacaksın!BHayattanBdamaBvaracaksın!BDamdanBsaçağaBineceksin!B SaçaktanBgübrelerinBüstüneBatlayacaksın.BAtlarken,B"DesturBrabbiyasir,B velatiBvasir!"Bdiyeceksin!BToparlanıpBkalkacaksın.BDeredenByukarıB koşacaksın.BKöpeklerBürerseBgıçıBgıçıBgıçıBdiyeceksin.BGeneBürerseBkatmerB atacaksın.BSonraBardınaBbakmadanBkoşacaksın!B"Euzü"yüBokuyupB koşacaksın.BAllahımBseninBdizlerineBSeyrekbasanBKeloğlan'ınBkuvvetiniB verecek.BKoşaBkoşaBBiloş'unByolunuBtutacaksın.BGünBdoğmadanBçalılarınB arasındaByiteceksin.BOBcihazlar,BcandarmalarBisterseBdarıBgibiBsaçılsın.B Biloş'unBadamlarıBseniBvermez.BOnlarınBbugüneceBcandarmayaB eşkıyaBverdiğiBduyulmamış,Bgörülmemiştir.BDahaBolmazsaBçekipBeşkıyaB kayalarınaBgideceksin!BDeşilesiBŞişgöbeğinBkonağındaBkapanıpBkalmaktan,B eşkıyaBateşleriBbaşındaBoturup,BateşBfarıdıkçaBçırpıBatmak,BoBöksüzlerinB çorbasınıBpişirmekBdahaBiyidir.BBuBdediklerimiBanlıyorsunBdeğilB mi?BDeğilBmiByeşilBgözlüBmaralım?"B B BB"Dürü'nünBgözlerininBiçiBgülüyor.BGülünceBufacıkBağzınınBdişleriB parlıyorBsütBgibi!BHerBzamanBıslanmışBgibiBduranBdudaklarıBaçılıyor,BakB dişlerininBarasındanBufacıkBdiliBgörünüyor.BBirBsaf,BbirBçocuksuBbaşınıB sallıyor,ByeniBdillenenBçocuklarBgibi,BherBzamankindenBdahaBdüzgünB birBsöyleyişle:B"HeyaBUluguşBnine!"Bdiyor.B B BB"HeyaBmıBdedin?"BdiyeBsoruyorBZakey.B B BB"Heya!BVallaBheyaBnineceğim!"B B BBKollarınıBuzatıpBbaşınıBavuçlarınınBarasınaBalıyor,B"HeyaBdiyenBdilineB kurbanBolayımBbenimBakıllı,Bzekalı,BcessurBkızım!"Bdiyor,BDürü'yüB öpüyor.BÖpüyorByüzünü,Bgözünü.B B BBAmaBbırakmıyorlar:B"HaydinBgayriBgııı!BNeBbuBsizinBsevdanız?B BirbirinizeByapışıpBkalacaksınız,BayırmakBzorBolacak?BDeşilesiBKabakB Musdu'ya,BbirBkızaBkarşılıkBikiBkızByollamakBgerekecek!BHaydinB
{ "page": 334, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 335Bgayri!.."BdiyeBdalıyorlarBiçeri.B B BB"UluguşBninemBbekler!"BdiyorBZakey.B"HemenBkoşupBbakayım!B BirBdiyeceği,ByollayacağıBvarBmı?BVarsaBalıpBgeleyim!BOlurBmuBgözelim?"B diyorBfısfıs.B B BBZakeyBgülüyor,BgöğsüBçilliBtarlakuşuBgibiBuçuyorBUluguş'unB evine.B B BBUluguş,BodanınBiçindeBtekBbaşına,BbirineBbirBşeylerBkonuşuyorB gibi,BonaBbirBşeylerBsoruyorBgibi,BkarşılıkBbeklemedenBhabireBkonuşuyor:B "ĐnsanlarBbileBdeğişiyor,BsenBdeBdeğiştin!BDeğişenBölmezBki!BDeğişmekB kötüBbirBşeyBdeğilBki!BDeğişenBgüçlenir!BDeğişenByeniByeniBişlereB yarar!BYeniBişler,BeskilerdenBiyidir!BDeğilBmiBgözelBtırpışım?"BdeyipBB duruyor.B B BBZakeyBkapınınBağzınaBgeldi,BbaktıBUluguş'a.BTırpışıBelineBalmış,B onu,BçocuklarınByaptığıBçapıtBgelinBgibiBhavayaBkaldırmış,BhemBseviyor,B hemBsoruyor:B"DeğilBmiBtırpışım?BDeğilBmi?"B B BBDayanamayıpBiçeriBdaldıBZakey:B"HeyaBUluguşBnine!BVallaBheya!"B dedi.BBaşınıBDürü'nünBsalladığıBgibiBsalladı.BDişleriniBDürü'nünBgösterdiğiB gibiBgösterdi:B"HeyaBUluguşBnine!"Bdedi.B B BBUluguşBbaktı,BZakeyBgelmiş:B"BakBZakey'imBbak!BYapıldıBgeldi!B ŞuBtırpışınBgözelliğineBbak!BKiminBvarBböyleBtırpışı?"Bdedi.BKolunuB Zakey'inBomzunaBattı,BöptüByüzünü:B"Zakeeey!..BGıııBZakey!.."Bdedi.B "GitBişineBgııBZakey!BBenimBdeBkendiBişlerimBvar,BonlaraBsahipBolayım!B SeninBdeBişinBvardır,BgitBhaydi!."Bdedi.B B BBZakey:B"BirBişimByokBbenim!"BdiyeBdirendi.B B BB"YokBdeme!BVardır!BHiçBkızBkısmınınBişiBolmazBmıBZakey'im?B ÇalıBçırpıBtaşıtırlar,BsuBdoldurturlar!BBakBdüğünBoluyor,BkızBevineBgit!B GitBbirBişinBsahibiBol!BBenimBdeBişimBvar!.."B B BB"YokBişim!BVallaByokBUluguşBninee!.."B B BB"GıBZakeeey!BĐşBvarBhalkBiçinde,BişBvarBhulkBiçinde!BBenimBişimB var!BTekBbaşımaBgöreceğim!BAnlamıyorBmusun?BGııBçilBgöğüslüBtarlakuşu!.."B B BBBirBburkulduBZakey.BSolarBgibiBoldu:B B BB"ĐyiBmadem,Bgideyim!.."Bdedi.B
{ "page": 335, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 336BB BB"GitBya,BhemenBgit!"B B BBÇıkıpBgittiBZakey!BAğlayacakBgibiBoldu?BNereyeBgidecek?BKızB evineBmi?BDürü'nünByanınaBmı?BYoksaBkendiBevineBmi?BKararBveremediB birBan.BSonraBikiBayağınıBbirdenByereBvurdu:B"EvimizeBgiderBağlarımB benBde!BSaklıyorBbenden!BKapanırBağlarım!.."Bdedi.B B BBUluguş,BaynalıBsandığınıBaçtı.BĐçindenBbirBbohçaBçıkardı.BBirBpoşuB çıkardı.BPoşuyuBaldı,BgüneBtuttu.BGülünüBçiçeğiniBkokladı.BĐncecik,B ufacıkBbirBpoşuydu.BMorları,BpembeleriBvardı.BDururduBsandığınBdibinde.B KızlığındanBkalmaydı.BSevdadanBuçtuğuBgünlerinBbirBanısıBolarakB araBsıraBçıkarırBkoklardı.BKocasıBUluguşBAhmetBtakınmıştıBbirB zaman.BOnunBbirBtürlüByitmeyenBkokularınıBiçineBçekti.BSonraBbirdenB ivediyeBbindirdi.BĐkiye,Bdörde,BsekizeBkatladıBpoşuyu.B"TırpışımınBelB tutacakByeriniBçılbacıkBkoymakBolmaz!.."Bdedi.BTırpışınBelBtutacakByerineB sardıBpoşuyu.BSarıpBbitirdi.B"AmaBbunuBburayaBnasılBbağlayacağım?B ĐğneBiplikleBdiksemBgözümBkeserBmi?BBirBipBbulupBbağlasamBçirkinBmiB durur?BÇirkinBistemem!BDürüBkızımaByakışmaz.BNerdeBşimdiBoBkaraB yereBgidesiBiğnelerBacaba?"B B BB"HemenBkalktı.BĐğneliğeBgitti.BBirBiğneBçekti.BTorbadanBiplikBçıkardı.B BirBsüyümBçekti.BUcunuBıslattı.BĐğneyiBtuttuBgünBışığına.BDenediB denedi,Bgeçiremedi.B"GeçireneceBuğraşırım!BBayaBdaBgeçiririm!BKörB olsamBgeneBgeçiririm!BNeyeBgeçiremeyecekmişim?"Bdedi.BBıkıpBusanmadanB denedi.BGeçirdiBsonunda!BHemenBaldı,BdiktiBpoşununBuçlarını.B TırpışınBbaşınıBtopuzBgibiByaptı.B"NeBgözelBoldu!BNeBsüslüBoldu!BBaksanıza!B BöyleBbirBtırpışBgördünüzBmüBbugünece?BKöylerde,BşehirlerdeB gördünüzBmü?BKızılca'da,BAnkara'da,BAtina'da,BAmerika'daBgördünüzB mü?BVarBmıBböyleBtırpışıBvarsılların?"BDudaklarınaBgötürüpBöptü.B"NeB faydalıBoldun!"Bdedi,Böptü.B B BBBıraktıBsonra!BAynalıBsandığınBiçiniBdeşti.BBirBbohçaBdahaBbulupB aldı.BÇıkarıpBkoyduBortaya:B"VermeyeBveririm!BDürüBkızımaBcanımB feda!BAmaBişiniBbitirdiktenBsonraBbırakırBgiderseBkalsınBmıBoBToprakB Soyulcan'ınBkonağında?BVermeyeBveririmBde,BburasıBdüşündürüyor!.."B B BBMorBbirBbohça.BSırmalarlaBişlenmiş.BÇokBeskiBbirBmodaBüzere.B "CanımBfedaBolsunBDürü'me!BGötürsünBberaberinde!BAmaBkalırsa?B Eh;BgeneBbaşımBgözümBüstüne!BNeByapayım?BÇırılçıplakByollayıverecekB değilim!BUluguşBninesininBgönlündenBhiçbirBşeyBkopmamışBmıB sansın?BÖlmemişimBdaha!BDürü'denBkıymetlisineBmiBvereceğim?"B BohçayıBbıraktı.B"GelBtırpışım,Besmerim!.."BTırpışıBaldı.BAyrılırBgibiB öptü.BPeşkirinBiçineBsardı.BPeşkiriBsırmalıBbohçanınBiçineBsardı.B
{ "page": 336, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 337BDürdü,BkendineBgöreBbirBbiçimByaptı.B"Ekmek"BdesenBdeğil,B"urba"B desenBdeğil,BöyleBbirB"şey"Biçindeki.B"UluguşBninesininBgönlündenB kopanBdahaBçokBama,BelindeBolanBbu!BYoksulluğunBhaliniBbilmezBmiB benimBDürü'm?"BSırmalıBbohçayıBduvarınBdibineBkoyduBbirden.BSandığıB deşti.BDibindeBbirBçıkıBvar.BÇıkınınBiçindeBgümüştenBparalarBvar.B "ÖldüğümdeBaltYüstBparalarımBbenim!BAmaBölmüyorumBnasılBolsa!B ÖlünceBaltYüstBparamBolmayıversin!BOlmazsaBdövecekBmiBAllahımB beni?BÖnüneBoturtupBçekişecekBmi?BBenByoksulBbirBinsanım.BBilmezB mi?BHemBdeByapayalnızım.BArdımdanBbakıpByerinecekBkimsemByok.B AltYüstBparalarıBayırıpBkimeBgösterişByapacağım?"B B BBAldıBparaBçıkısını.BKoyduBbohçanınBüstüne.BSandığıByenidenBdüzenleyipB kapattı.BĐğneyiBipliğiBkoyduByerine.BKapıyaBçıktı:B"Zakeeey!B GelBartık!.."Bdedi.BBeklemeğeBbaşladı.B B BBZakey'inBanasıBhalasBsoruyor:B B BB"KiminleBkavgaBettin?BKalbiniBkıracakBbirBşeyBmiBdediler?BDürüB müBdedi?BAnasıBmıBdedi?BEğerBoBKıllıbacaklıBHavanaBdediyseBsöyle!B AmaBdemez!BNedenBdesinBHavana?BDürü'müzBdeBdemez!BDürü'yüBbilmemBmi?B Havana'yıBbilmemBmi?BĐkisininBdeBgönülleriByaralı!BEğerBoB YassıburunBĐt'inBavradıBdediyseBsöyleBbana!BOBinsanBiçindeBinsanaBbenzemedikB fitne!BOBtezvirci!BOBfini!BOBşişgöbeğinBkemikByalayıcısı!..BEğerB oBölüByuyucuBHafız'ınBavradıBdediyseBsöyleBbana!BKimBdediyseBanlat!.."B SorupBduruyor.B B BBBirdenBkalktıBZakey:B"BeklerBbeni,Bgideyim!"B B BB"KimBbeklerBgı?"BdiyeBsorduBanası.B B BB"UluguşBninemBbekler!"Bdedi.B B BB"ÖyleyseBkoş!..BUluguş'uBbekletme!.."B B BBZakeyBkoştuBUluguş'unBevine.BAldıBbohçayı.BBirBküçükBçıkınınB içindekiBparalarıBaldı.BYürüdüBVelikul'unBevine.BDürü'nünByanıBsankiB arıBoğulBçıkarmışBgibiBişliyor.BÇokBbekledi.BSabırsızlandı.BBinBgüçlükleB sokuldu:B"ĐşteBbohçaBDürü'm!"BdediBfısfıs.B"KoyBsandığına!"Bdedi.B B BBSandığınBbirByanınaBuzattılarBbohçayı.B"BuBdaBbirazBpara!BBenBalmayacakB oldum,BzorlaBtutuşturdu.B"DağdaBtaştaBlazımBolurBmaralıma!"B dedi.BÇokBzorladı.BÇaresizBkaldım.BBirBdeBdiyorBki,B"NeBolurBbuBbohçayıB bırakmasınBgeride!BÇıkarkenBalsınByanına!BKurşunBişlemeliBdeğilB kiBağırBolsun!BSırmaBişlemeli!"Bdiyor!.."B
{ "page": 337, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 338BB BBParayıBaldı,BağladıBDürü.B B BB"SonraBdiyorBki,B"BirBdahaBbirbirimiziByaBgörüz,ByaBgörmeyiz!B AhretBhaklarınıBhelalBetsin!BBenBonuBdağlardanBdaBindiririmBinşaallah!B "OBişiBgörenBbenim!BTırpanıBAcara'yaBveripBdüzdürenBbenim!BTırpanınB kendisiBbenim!BBenBDürü'nünBsandığınaBgirdim!BHiçBoBelBkadarB kızınBbuBişlereBaklıBererBmi?BDahaBkörpecikBbirBçocukBo!BOnuByapanB benim!"Bderim,BalırımBmaralımıBipten!BYaşsaByaş,BdişseBdiş!BNeyimBkalmışB şurda!"Bdiyor.BBirBdeBdiyor,B"HeleBDürümBbuByoluBbirBaçsın!BYolB birBaçılsın!BSonrasınıBseyreylesinBgörenler!BGünBdoğmadanBnelerBdoğar!B DağlarımızdaBneBgözelBgüller,BçiçeklerBaçar!.."Bdiyor.BSonraBgeneBdiyorBki.."B B BB....................................................................................................................B B BB39B B BBGELĐNBALAYIB B BBSonraBgelinBalıcılarBgöründüBEvci'den.B B BBBaşlarıBüstündeBbulutlaBgeliyorlar.B B BBAtlar,Batlılar...BDemirikırı,Bkulası,B"yeşil"i,Bdorusu,BköylerdenB kopupBgelmiş,Batlar,Batlılar...BÇürükyeşilBReo'yuBdallarla,Byapraklarla;B koyun,Bkurt,BkaplanBpostlarıyla;BboyalıByünlerle,Bboncuklarla,BpoşularlaB süslemişler.BKarıBkız,BçocukBçokBinsanBdolmuşBüstüne.BTentesiniB söküpBatmışlar.BAtlar,Batlılar,Btaksiler,Botobüsler,Bminibüsler...BBağırıpB çağırıpBgeliyorlardı.B B BBTakBtakBtakBtak!BDurmadanBsıkıyor,BdurmadanBbesliyorlarByukardakiB bulutu!BYolaBizeBsığmıyorlar.BAtlılardanBveBoBkamyondanBbaşka,B belkiBdoksanBarabaBvar!BTaksiler,Bminibüsler,Botobüsler,BkamyonlarB var.BYolunBikiByanındakiBtarlalaraBtaşıyor,BbirbiriniBgeçiyorlar.B Tabancalardan,BtüfeklerdenBçıkanBbarutunBkokusu,BhavadaBsavruluyor..B Gökçimen'denBbakıncaBinsanaBkorkuBverenBbirBkalabalıkBgörünüyor.BTozutupB geliyorlar!B B BBMusdu,BgüveyBtıraşıBolmuşBgüzel.BKokular,BkolonyalarBsürünmüş.B KamyonunBönündeBoturuyor.BBaşıBbirBoByana,BbirBbuByanaByıkılıyor.B OğluBTuncer'deBsarhoş!BAmaBoByalpaByapmıyor.BĐçkiyeBçocuktanBalışmış.B ĐçkininBiçindeBpişmiş!BAtların,BatlılarınBarasındaBakıllıBakıllıBsürüyorB kamyonu.B B
{ "page": 338, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 339BBBAtlılarınBonBkadarıBbayraklı.BBirBellerindeBbayrak,BbirBellerindeB silah...BDurmadanBkoşturuyorlar!BSilahlarBpatlıyor,BbayraklarBçırpınıyor.B GelinBalmayaBdeğil,BvuruşmayaBgibiBgeliyorlar.BAkıyorlarBGökçimen'eBdoğru!B B BBBirBaraBtabancasınıBçektiBMusdu:B B BB"SıkacağımBTuncer,Bdayanamıyorum!"Bdedi,BReo'nunBtepesineB doğrulttuBnamlıyı.B B BBTuncer,BReo'yuBdurdurdu,BbabasınınBbileğiniBkavradı:B B BB"DurBbaba!BÇıldırdınBmı?BĐnsanBvarBüstünde!"Bdedi.BSıkıcaBtuttuB bileğini.B"BirBişBçıkarmayalımBdurduğumuzByerde!"BNamluyuBarabanınB altınaBdoğrulttu.BGüçlü,BgençBelleriyleBsıkıcaBtuttuBbabasını.BTabancaB düştüByere.BKapıpBaldı.BSonraBfırlayıpBatladıBaşağıya.BKoreliB Hüsnü'yüBöneBçağırdı:B"GelBşuraya!BBabamınBsağınaBoturBHüsnüB abey!"Bdedi.B"Otur,BonuBtut!.."B B BBHüsnüBgeldi,BMusdu'nunBsağınaBoturdu.BKapıyıBsıkıcaBkapattı.B ReoByürüdü.B"BuBişlerdeBsululukBfenadırBbaba!"BdediBTuncer.B"SilahlaB şakaBolmaz!.."B B BB"ŞakasınınBmınaBgorum!BBanaBakılBmıBöğretiyorsunBeşşeğinBsıpası?B VerBtabancamı!BVer,BmınaBgodumunBayısı!.."BTartınıyor,Byırtınıyor!B TuncerBdeBsürüyorBarabayı.B B BBBağlarınBarasınaBgelinceBbulutBbüyüdü.BSilahBsesleriBbütünBdoğayı,B ovayı,BhavayıBdoldurdu.B B BBPatlamışBbarutunBkokusuBDemirciBAcara'nınBburnunaBkadarBvardı.B B BBAcara,B"NerdesinBCenabıBAllaaah?"BdiyeBbağırdı.B B BB"CavırBköyüneBgeliyorlarBsanki!"BdediBKocaBLinlin.B B BBUluguş:B"OncaBfişeği,BsıkıyıBhavayaBatacağınıza,BbirBtanesini,BbirB tekBtanesiniBToprakBSoyulcan'ınBbeynineBsıkıverin,BDürüBkurtulsunBayB körBolasıcalar!"Bdedi.B B BBHavanaBkavrulanBciğerininBüstüneBkapanıpBağladı.B B BBVelikul,BağıByutmuşBitBgibiBmızıkladı.B B BBEvşenBkorkudanBaltınıBıslattı.B
{ "page": 339, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 340BB BBTavuk,Bhoroz,Bpiliç,Bcivciv...Bkaçıştı!B B BBDüğünBalayıBköyBiçineBgirdi.B B BB"KöyünBtamBiçindeeen!BKöyünBtamBiçinden!..BTamBKocaBLinlin'inB gayfanınBönünden!BGeniiişBbirBturByapın!BTurByapınBulanBmınaB goduklarımın..BMınaBgoduklarımın.."B B BBTuncer,BköyBiçindeB"tur"Byaptı.BVelikul'unBevinBönüneBgelipB durdu.BAtlılar,Btaksiler,BminibüslerBkarmakarışıkBbirB"tur"Byaptı.BDurdular.B KöyünBiçiBdışıBdoldu.BSarhoşlarBkahveyeBçöktü.BKimineBşekerli,B kimineBazşekerli,BkimineBsade...BKocaBLinlin,BdiliyleBdudağındanB sövdü.BDikeçBAliBdurmadanBkoşturduBortalarda.B B BBGökçimenliBdelikanlılarBMusdu'danB500'lükBaldı.B B BBKızlar,BDürü'nünBkapısınıBtuttu.BOnlarBdaBbirB500'lükBaldı.BUluguşB uzaklardan:B"Alın!BDahaBfazlaBalın!BDomuzdanBkılBkoparmakBsevaptır!B Alın,BsevaplarınızBartsın!"BdiyeBbağırdı.B"AmaBdenizdeBkumB ondaBpara,BneBdokancasıBolacak?"B B BBYataklarını,Byorganlarını,Bhabalarını,Bkilimlerini,Bkaryolasını,B gardrobunu,BbüfesiniBReo'nunBüstüneByerleştirdiler.BĐkiBdelikanlı,BsandığıB kucaklayıpBgetirdi.BYataklarınBarasınaBkoydular.BBağladılarBsıkıca.B B BBDürü'nünBbaşıBbirBtülünBiçinde.BTelleriniBbelindenBaşağıBsarkıtmışlar.B ElineBeldivenBgiydirmişler.BEldivenBparlıyor.BGelinliğinBiçindeB inceBbelliBbirBsülünBolmuş.BBoyuBuzamış.BAltınlarBboynundaBhalkaB halka!..BKolunaBaltınBsaatBtakmışBCinliBKamile.B B BBHafızBelBkaldırdı.BOkuduBduasını.BYaşlıBkadınlar,Bgelinler,BayıkB sarhoşBbütünBadamlarBeliByüzeBçaldılar.BKocaBLinlinBbirBdahaBsövdü.B TuncerBavludanByürüdü,BhayataBçıktı.BOmzundaBbirBtuzBtorbasıBvar.B EliniBtorbayaBattı.BBozukBparaları,BşekerleriBsaçtıBaşağıya.BYumulupBkapıştıB çocuklar.BBirBdaha,BbirBdahaBsaçtı.BYerinByüzünüBdolduranBçocuklarıB bozukBparayaBboğdu.B B BBSarhoşlarBkalkıpBgeldilerBkahveden.B B BBAzBsonraBDürü'nünBsülünBboyuBgöründü.B B BBBirBkolundaBTuncer,BbirBkolundaBSelver!B B
{ "page": 340, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 341BBBGörenler,B"Maşaallah!BMaşaallah!.."Bdedi.B B BBBirkaçBkişiBelBçırptı.BKocaBLinlinBgeneBsövdü.B B BBAvlununBiçindeki,BkocakapınınBönündeki,BkamyonunBüstündekiB adamlarBsilahlarıBhavayaBdoğrulttu.BBirBtakırtıBgittiBköyünBortasında.B GökyüzüBgeneBbulutBoldu.BÇocuklarBbirBsürüBkapçıkBtopladı.BKapçıklarıB koynunaBdoldurdular.BDökeBsaçaBalayınBçevresindeBdöndüler.B KabakBMusdu,BReo'nunBüstüneBoturdu.BKoreliBHüsnü,BhiçByanındanB ayrılmıyor.BTakırtılarBsürüpBgidiyor.B B BBGelin,BavluyaBindi.BĐkiByandanByığışıpBhabireBsıkıyorlar.BDürüBçırpınıyor.B AyaklarıBtitriyor.BYereByereBçöküyor.BBirBara,ByerdeBmi,BgökteB miBgittiğini,BnerdeBolduğunuBbilemedi.BTakırtınınBortasındaBgidiyor.B KulaklarıBsağırBolacak.B B BBKocakapıdanBçıktılar.BÜstüBaçık,BsüslüBbirBtaksiBvar.BKırmızıByarışB arabasınaBbenziyor.BÜstüBaçıkBarabayaBgötürdüler.BKabakBMusdu,B Reo'yaBbindirecektiBoysa.B B BB"Hüsnüü!BBırakBbeniBHüsnüüü!..BParçalayacağımBbuBeşşeğinBsıpasını!B AlıpBgittiBtabancamı!BBırakBbirBşarjorcukBsıkayım!BSıkmazsamB ölürüm!BSıkmazsamBveremBolurum!"BdiyeBbağırdı.BReo'nunBönündenB atladıBaşağıya.BYereBkapandı.BHüsnüBatladıBardından.BTutupBkaldırdı.B AmaBtartınıpBkurtuldu.BGüçlüydü.BKızılcalıBbirBkonuğunBkucağınaB atıldı:B"BirBverBulan!BSimitBVessonBmu?BTamam!BBirBver,BbenBdeBSimitB VessonBarıyorumBzaten!.."BZorlaBalıpBkaldırdıBhavaya:BTakBtakBtakB tak!..BKuşağınınBarasındanByeniBşarjörBçıkardı,Bsürdü.BDoğrulttuBhavaya!B SıktıBsıktıBsıktıBsıktı.BŞarjörBboşaldı.BVerdiBKızılcalıBkonuğa.BYürüdüB arabaya.B"MınaBgodumunBoğlu!BĐnsanBbabasınınBtabancasınıBalırB mıBelinden?BAnanBCinliBKamile'denBmiBöğrendinBbuBvidaları?BBenBkaçB yılınBMusdu'suyum?BTabancaBnasılBsıkılırBbilmemBmiBulanBmınaBgodumunB serserisi?"BTespihBçekerBgibiBsöverekBkamyonunBönüneBoturdu.B ÜstüBaçıkBarabayıBseyretmeğeBbaşladı.B B BBEskiBMuhtarBCemal'leBĐtBOmarBgeldi:B"HaydiBAğa,BhayırlıBolsun!B GüleBgüleBgeçinin!BAllahBbaşaBkadarBsürdürsün!"Bdediler.BEğilipBeliniB öptüler.BŞakirBHafızBgeldi:B"ErdirenBolduranBAllahaBhamdolsun!BHayırlıB uğurluBolsun!BAllahBbaşaBkadarBsürdürsün!"Bdedi;BöptüBelini.B GelinBalayıBağırBağırByürüdü.BCamininBçevresiniBdolanıpBEvci'yeByöneldiler.B B BBKocaBLinlinBağladı.BDiliniBdudağınıByemeğeBbaşladı.B B BBTabancalarBtüfeklerBdahaBçokBpatladı.B
{ "page": 341, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 342BB BBDahaBbüyükBbirBbulutBolduBhavada.B B BBDemirciBAcara,B"ĐnsanBbunaBnasılBdayanırBAllahım?BkoccaBAllahım?"B dedi,BkahveninBiçineBgirdi.B B BB"AldıkBkızınızı,BşeytanBgörsünByüzünüzü!"BderBgibiBçekipBgittiler.B B BBUluguş,B"BenBdayanırım!BBenBdokuzBokkaBtuzuByerim!BDokuzBayB suBiçmemBüstüne!BDayanırım!"Bdedi.BZakey'leBSultan,BHasibe'yleBNaciye,B Uluguş'unBardıBsıraByürüdüler.B B BBHavana,BbirBsürüBkarınınBkızınBiçinde,BbirBkolundaBbiri,BöbürBkolundaB başkaBbiri;BağladıBkaldı.BBaşıBbuByana,BoByanaBdüşüyor.BBoyunaB ağlıyor:B"Anam!BBenBbuBacılaraBnasılBdayanayımBanam!?BKörpecikByavrumuB kurtlaraBkaptırdım!BAldırdımBanam!BBenBölümdenBkorkmazdım!B BenBkaraBtopraktanBkorkmazdım!BBenBbeylerdenBkorkarBoldumB anam!.."BBirBaraBhayataBfırladı.BSaçağınBucundaBtuttular.BGelinBalayıB BağlarıBgeçti.BBoyunaBtakırdayıpBgidiyor.BÜstüBaçıkBotomobilBönde.B AtlılarBeldeBbayraklarla,BsilahlarlaBotomobiliBkuşatmış.BYukardaBoBbozB bulut!BBüyüteBbüyüteBgidiyorlar.B B BBDurupBbaktıBHavana:B"GözünBkörBolsunByoksulluuuuk!BDurmadanB kaşınBkavran,BkuşağınaBdavran!BVarsıllarınBdediğiBoluyor!"Bdedi.B AyaklarıBüstündeBduramazBoldu.B"GözünBkörBolsunByoksulluk!.."B ÇöktüBoraya.BGözlerininBakıBardınaBdevrildi.B B BB"BayıldıBkoşun!"BdediBDikeçBkarısı.B B BBĐtBOmar'ınki:B"KaldırınBiçeri!BEllerBduymasın!B"KızınınBgitmesineB dayanamadıBdaBbayıldı!"Bderler:B"Gökçimen'inBavratlarıBdayanamıyor!"B derler.BŞanBoluruzBcihana!BĐçeri!"Bdedi.B B BBAlıpBgelipBiçeri,BçulunBüstüneBuzattılar.BCinlerleBçakallarlaBdoluB birBmağaranınBiçineBgömülüpBgittiBHavana.BBirBsırtlan,BpençesiniB soktuBgöğsüne.BTakımıylaBçıkardıBciğerini.BTaktıBdişine,BsallayaBsallayaB gitti.BBoşalanBgöğsüBdurmadanBkanıyor.BKanlarıBsüzülüpBakıyor.BKöpükleniyorB toprakta.B B BBUzaktanBsilahBsesleriBgeliyorBhala.BEvci'deBkıyametlerBkopuyor.B Cukcuklar,Byusufçuklar,Bkarabakkal,Bserçe,Bsığırcık,BtarlakuşlarıBbuB damdanBoBdamaBsavruluyorBkorkudan.B B BBGüneşlik,Bılık,BgüzelBbirBgün.BEvlerin,BkumlarınBgüneBbakanByanlarıB
{ "page": 342, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 343Byanıyor.BHavana,BmağaranınBiçindeBüşüyor.B B BB....................................................................................................................B B BB40B B BBŞAFAKBDAĞDABSÖKERB B BBSankiBüçBgünBüçBgeceByağmurByağdı,BortalıkBseleBgitti!BEvci'deBçöpB üstündeBçöpBkalmadı.BDuruverdiBherBşey.BGöğünByırtılanBkarnınıBdiktiler.B BakiBHocaBminareyeBçıkıpBezanBokudu.BSesiByanık.BMusdu'yuBcamiyeB çağırdılar.BDinselBnikahBcamideBkıyılacak.BBirBanBönceBgitmesiB gerekli.BKalkıpBkıpırdamadı.BGitmedi.BÜstelemediler!BSövdüBbaşınınB ucunaBdikilenlere:B"HepinizinBmınaBgorum!BAçılınBbaşımdan!BGelmeyinB üstüme!BGelmeyin,BvallaByakarım!BNerdeBTuncer?BTabancamıBgetirsin,B sıkacağım!BTutmayınBkolumu!BTutmayın,BhepinizinBmınaB gorum!.."BTespihBçekerBgibiBsövdüBgene.B B BBKaraBkoçunBderisiniByüzüpBsırığaBgeçirdiler.B B BBCinliBKamile:B"DokanmayınBbiraz!BÇokBiçirmişler!BElinBadamındaB hesapBkitapBkalmamışBki!BHerkes:B"AlBMusdu!BBuyurBMusdu!BDikB Musdu!BBuBdaBbenimBhatırımaBMusdu!BŞerefeBMusdu!BSağlığınaB Musdu!.."BÜçBgündürBkıpırdayacakByanıBkalmadı,BdokanmayınB biraz!.."Bdedi.B B BBSonraBnikahBkıymayaBgeldiler.BMusduBuyuyor.B B BBDürü,BgiripBçıktı:B"GıçıBgıçıBgıçı!.."BdiyorBköpeklere.B"AkışBAkış!..B MoruşBMoruş!.."Bdiyor,BkatmerBveriyor.B"Çocukluk"Bediyor.BEskiB MuhtarBCemal'inBEvci'dekiBgelinBkızıBEsme,B"yenge"Boldu.B"DurBartıkB Dürü!BOturBartıkBDürü!"Bdiyor.B"GelBbakBsanaBneBdeyeceğim,BgelB otur!.."Bdiyor,Bkolundan,BbelindenBçekipBzorlaBoturtuyorBbiraz.BKaryolanınB üstündeBderslemeyeBçalışıyorBDürü'yü.BAmaBdinletemiyor.BDinlerB görünseBdeBdinlemiyor.BAradaBbirBbaşınıBsallıyor:B"HeyaBEsmeBaba,B vallaBheya!.."Bdiyor,BavutuyorBEsme'yi.BSonraBçıkıyor,BköpeklereBkatmerB veriyor.BKaryolanınBüstündeBoturmakBistemiyor.BSandığınBüstüneB birBbucakBminderiBatmış,BhepBonunBüstündeBoturuyor.B B BBEsme,BdönüpBdönüpBkaryolayaBdüzenBveriyor,ByorganıBdüzeltiyor.B YastığınByüzüne,ByorganınBağzınaBgülsuyuBserpiyor.B B BBHüsnü'yüBKabakBMusdu'yaBvekilBettiler.BEsme'ninBkaynatasıBAliB OnbaşıBDürü'nünBvekiliBoldu.BNikahBkıyılırkenBTuncer'iBdamınBbaşınaB
{ "page": 343, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 344Bçıkardılar.BBirininBbirBbıçakBaçıpBkapamasına,BbüyüByapmasınaB engelBoldular.B B BBSonraBMusdu'yuBsoydular.BĐpekliBpijamasınıBgiydiripBuzattılarB karyolaya.BDalıyorBdevriliyor.BYalnızBEsmeBkaldıByanlarında.BEsmeB beklediBbiraz,B"BuBböyle,BsabahacaBsarhoşBgidecekBheral,Bsızmış!"Bdedi.B Sonra,B"EllemeBsızsın!BBenBKamileBabamaBanlatırım!"Bdedi.BDürü'yüB soydu.BPembeBgeceliğiniBgiydirdi.BTeniBgörünüyor.BSuBtestisiBdolu.BB KızarmışBtavukBvarBsinininBüstünde.BKatmerBvar.BPeynirli,BballıBböreklerB var.BKüçücükBküçücükBbirBsürüBhavluBvar.BEsme,B"YatBabam,BsabahB olsunBhayrolsun!.."Bdedi.BKahırlanarakBçıkıpBgitti.BVakitBuzadı.B B BBElBayakBçekildiByukarıBodalardan.B"BuBgeceBbenimBgecem!BYukardaB kimseBolmayacak!BGeceBkalkarBdaBbiriniBgörürsem,BfururumBvalla!B BuBgeceBbenimBgeceeem!.."BdeyipBduruyorduBsabahtan.BCinliBKamileB toplayıpBaşağıBodalaraBindirdiBherkesi.B"OdanınBaltındaBdaBkimselerB olmayacak!BBuBgeceBbenimBgecem!.."BZatenBodasınınBaltındaBatlarBbağlı.B KimseciklerBbulunmaz.BIssızlıkBbütünBodalarıBsarıyor.B"BuBradyoBdaBsabahacaB çalacak!BBuBgeceBbenimBgecem!BBundanBsonraBbütünBgecelerB benim,Bbüttüüün!.."Bdiyor.BRadyoBusulBusulBçalıyor.BBayramBhazırlıkları,B provalar,Bbandolar,Bmızıkalar,BpartiBliderlerininBbayramBmesajları,B bildiriler,BgörülmemişBkalkınmalar,B"BüyükBTürkiye"ninBekonomik,B sosyal,BkültürelBatılımları...B B BBEvciBköyüBgittikçeBsessizliğeBgömülüyor.BDereninBince,BfısfısaB benzeyenBsesi,BsöğütlerinBaltındanBakıpBgidiyor.BGündüzünBkuşlarıBtüneklerineB kovuklarınaBçekilipBsusmuş.BGeceninBkuşlarıBçıkmış.BMekik.B gibiBbirBoraya,BbirBburayaBakıyorlar.B B BBMusduBuyuyor.B B BBSızıktı...B B BBDürüBbirBsüreBdahaBoturduBsandığınBüstünde.BDuvardakiByediB numaraBlambaBkısılı.BAğzıBaçıkBuyuyorBEvciliBKabakBMusdu.BHorluyorB hafif.BAğzınınBkaplamalarıBparlıyor.BEliniByanaBuzatmış.BBaşınıBsağaB yıkmış.BAğzınınBsularıBakıyorBazarBazar.BUykusuByoğun!BMotorluBbirB makineBgibiBhorluyor.B B BBKorktuBDürü.BAcabaBvakitBneBvakit?BAcabaBgeceBdahaBneBkadarB sürer?BAcabaBtanBatmasına,BşafakBsökmesine,Bhorozların,BtavuklarınB uyanmasınaBneBvarBdaha?BAcabaBçokBmuBerken?B B BBUykusuBgözlerineBasılıyor.BBirBaraBdaldı.BBaşıBgöğsüneBdüştü.BBirB
{ "page": 344, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 345BsüreBöyleBkatılıpBkaldı.BToparladıBkendini.BGözleriniBovuşturdu.BBaktıB camdanBdışarı.BÇilliBbirBgökyüzüBvarBdışarda.BAyBdolanıpBgitmiş.BYıldızlarB yukardanBkayıpBkayıpBdüşüyor.BIssızlıkBsürüpBgidiyorBdoğada,B ovada,Bhavada...B B BB"(AyBdolanıpBgittiğineBgöre...)"BdediBiçinden.B B BBTitriyorBeliBayağı.BKalktıBusulca.BSandığıBaçtı.BBohçadanBkendiB giysileriniBçıkardı.BDonunu,Bsıkmasını,Bkuşağını,BkepiniBçıkardı.BBaşkaB birBbohçaBçıkardı.BUluguş'unByolladığıBaltYüstBparasınıBaldı.BÇöktüBdizininB üstüne.BTitremesiBgeçmiyor.BÇıkarıpBattıBüstündekiBpembeBşeyi!B ĐvediBivediBgiydiBkendininkileri.BMusduBboyunaBhorluyor.BHışırtıBetmedenB giyinipBkuşandı.BKolundakiBsaati,Bbilezikleri,BboynundakiBaltınlarıB attı.BAzığını,BekmeğiniBbirBçıkıyaBsardı.BSıkıcaBkuşandıBbeline.B "TırpışımBgel!"BdediBbirden.BAldıBeline.B"Euzü"yüBokudu.BKalktıBB ayağa.B"YoksulBAllahım!BYalnızBAllahım!BTemizBAllahım!BBuBgeceBherB işiniBbırak,BbenimleBol!BBırakmaBbeniBkaraBgözlüBAllahım!.."Bdedi.B KorktuBbirden!BAyaklarıBüstüneBçöktü.BEliniByereBkoyupBbekledi.BBirB hıçkırmakBgeldiBboğazına.BNeByapacağınıBbilemedi.BKalktı!..B B BBKocaBLinlinBkalktıByataktan.BÇenedininBüstüneBoturdu.BBirBsigaraB yaktı.BAzimeBkarıBuyandı.BAmaBkonuşmadı.BUyanmamışBgibiByaptı.B LinlinBiçtiBbastı,BiçtiBbastı.BAltıBsigaraBtükettiBüstBüste!BĐçtiğininBkökünüB duvarınBdibindekiBtoprağaBbastı.BHasırıBçuluByakarımBdemedi.BKafasındaB uzakBzorluklarBbirbiriBüstüneByığılıyor.BĐkiBçaresizBayak.BĐkiB küçükBayak...BÇalılarBayaklarınıBkanatıyor.BYokuşlarBgücünüBkırıyor.B KöpeklerBizindenBayrılmıyor.BKocaBLinlinBkahroluyor.B B BBKalktıBbirdenBayağa!BÇağşırınıBgiydi.BÇorabını,BçarığınıBçekti.BBelininB kuşağını,BbaşınınBdolağınıBdolandı.BLüveriniBaldıByatağınBaltından.B KapıdanBçıkarkenBAzimeBkıpırdadı.B B BB"KocaBLinlin?"BdiyeBseslendi.B B BB"NeBdiyorsunBAzime?"B B BB"NereyeBböyleBKocaBLinlin?"B B BBKaranlıktaBdurupBbaktıBkarısına:B B BB"SormasanBolmazBmıBAzime?BDolaşacağım!"B B BB"NeBdolaşmasıBböyle?BYaptığınBişBmiydiBşimdiyece?"B B
{ "page": 345, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 346BBB"YapmadığımBişti,BamaByapacağım!BBundanBsonraBhovardalıkBbileB yapacağımBGökçimenBsokaklarında!..BYapmadıkByapmadıkBdaBneBgeçtiB elimize?BĐyisiBmiByapalım!.."B B BB"AmanBdikkatBet...BBaşınıBbirBmerteğeBfurma!.."B B BB"DikkatBederimBkorkma!"Bdedi.BÇıktıBusulca.B B BBÇıktıBsokağa.BDuvarınBdibineBişedi.BSonraBUluguş'unBeveBdoğruB yürüdü.BKapıyaByanaştı.BBirkaçBkezBvurduBeliyle:B"HişştBUluguuuş!..B HiiiştBUluguş!.."BSeslendiBfısfıs.B"AçBkapıyı!.."B B BBĐçerdeBtıkırdıBoldu.BÇıtBolsaBduyar.BKalkıpBkapınınBdibineBgeldiB Uluguş.BAçmadanBbirBdahaBdinledi.BYıllarınBgecelerini,BkapıyaBgelecek,B belkiBgelecekBbirBtıkırtıBbeklemekleBgeçirdi.B B BB"HiiştBUluguş!.."B B BB"Linliiin,BsenBmisin?"B B BB"BenimBUluguş,BhemenBaç!.."B B BBHemenBaçtı:B"NeBvarBbuBvakit?"B B BB"LambaByokBmu?BLambayıByak!.."B B BB"NeBolacakBlamba?BNeBdiyeceksenBsöyle!"B B BB"YattımByattımBuykuBtutmadı!BSanaBgeldim!"B B BB"NeByapacağımBbenBLinlin?BBenimBelimdeBneBvar?"B B BB"NeBvarsaBsendeBvarBUluguş!BGetirBbenimBuykumu!.."B B BB"DavunBolBinşaallah!BHerBdertBbittiBde!BTövbeByarabbim!.."B B BBGüldüBgeceninBiçinde.BKalktı,BduvardakiBdeliktenBkibritiBaldı.B EliyleBkoymuşBgibiBbulduBlambayı.BYaktı.BAydınlandıBiçerisi.BKocaB Linlin'inBönündeBsaçınıBbaşınıBdüzeltti.BLinlin,BUluguş'unByıllardırB yalnızByattığıBşilteyeBuzandıBöylece!BBaktıBUluguş,BLinlin'inBayaklarındaB çarık...B B BB"NeBo?"Bdedi.B"SefereBmiBçıkıyorsun?"B B
{ "page": 346, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 347BBB"SefereBçıkıyorumBUluguş!BDinleBbeni:BŞimdiBbizBbuBkızıByolladık.B DiyoruzBoBdeşilesininBişiniBgörüpBçıkacakBkonaktan!BKöpeklerdenB başınıBnasılBkurtaracakBpeki?"B B BB"Kurtaracak!"BdediBUluguş.B B BB"Kurtulacak!..BOndanBsonraBfuracakBAsar'ınBaltından!BÇalılarınB içinden,ByokuşlarıBçıkaBçıkaBBiloş'uBbulacak!BAmaBneBbilecekBoralarıBbuB çocuk?BBeşBonBkezBgitmişliğiByokBki!BElBkadarBbebeBdaha!BGörüyorB musunBUluguş,ByanlışByaptık!.."B B BB"KocaBakşamdırBbunuBdüşünüyorumBLinlin!"B B BB"NeByapalımBpekeyBUluguş?"B B BB"ÇekmişsinBçarıkları,BgideceksinBAsarBtaşınınBaltına!BBoğazınBbaşındaB bekleyeceksin!.."B B BB"ĐyiBama,BkaranlıkBgeceninBortasıBUluguş?BHerByerBinlikBcinlik!B NeBbilecekBbenimBbenBolduğumu?BKorkarBbayılırsa,BneByaparım?.."B B BB"lslıkBçalarsınBkorkmasın!"B B BB"KiminBıslığıBolduğunuBneBbilsin?"B B BB"ÖyleBya,Btüüh!BBirBişByaptık,BağzımızaByüzümüzeBbulaştırdık!B GördünBmüBKocaBLinlin?BGördünBmü,Btüüüh!.."B B BB"BunlarıBönceBdüşüncektinBUluguş!BLazımBşimdiBoByavrununB elindenBtutmak!BLazımBonuBgötürüpBBiloş'unBenBberkBadamına,BeşkıyaB Mevlüt'ünBbabasıBEşrefçe'yeBteslimBetmek!.."B B BB"Sonra?"B B BB"SoğanBdoğra!"B B BB"DeliBLinlin!BYarınBcandarmalarBgelir!BSeniBgayfadaBbulamazlar!B DerlerBbuBişiBLinlinByaptı!BTireBsicimiyleBasarlarBseni!"B B BB"Assınlar!BCanımınBdeğeriByok!"B B BB"YokBolurBmu?BBenceBhemenBgitmeli!BÇocuğuBEşrefçe'yeBteslimB etmeli!BSabahBdaBburdaBolmalı!BKargaBbokunuByemedenBseniBköydeB görmeliler!BHastayımBdeyipByatmalısınBpeykeninBüstüne!BGayfayıBAliB
{ "page": 347, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 348Bdöndürmeli!.."B B BBDüşündüBKocaBLinlin:B"GitmeyeBgiderim!BSırtımaBalırBuçururumB Dürü'yü!BTeslimBederByetişirimBsabaha!BAmaBDürü'yeBkendimiBnasılB bildireceğimBkiBbendenBkorkmasın?"B B BBUluguş,BcamdanBdışarlaraBbaktı.BŞafağınBgeleceğiByerdenBbirBaklıkB yayılıyor.B"AmanınBsabahBoluyor;Bkoş!BNasılBbildirirsenBbildir!BÇabuk,B AsarBtaşınınBaltınaByetiş!.."B B BBKocaBLinlinBşaşırmışBgibiBfırladıBdışarı!B B BBBirBsoluktaBBağlarıBgeçipBEvci'ninBkarşısındakiBCinkaşı'naBvardı.B OrdanBAsar'ınBaltına...B B BBYelBgibiBgitti,Bhızlı!BTerlediBbattıBiyice.BBeklemeğeBbaşladıBorda.B B BBOrtalıkBseçilmiyor.BSessizlikBuzayıpBgidiyor.BGeceninBayazıBüşütüyor.B SırtıBiyiceBterli.BAldırmadanBbirBkayanınBbaşınaBçıktı.BKonağıBgözününB içineBaldı.BKocamanBbirBlekeBötekiBevlerinBarasında.BSivrilipBçıkıyor.B "(BekleBKocaBLinlin!)"BdediBkendine.B"(Bekle,BşimdiBgelirB inşaallah!..)"Bdedi.B B BBLambayıBkıstıBDürü.BKaryolanınBbaşucunaBdolandı.BUzunBuzunB ölçüpBoranladı.BBoşBböğründenBsokacakBtırpışı.BĐkiBeliyleBtutacak,BvarB gücüyleBbasacak!BSonraBbirBeliyleBağzınaBçaputBbasacak,BbirBeliyleBB tırpışıBburkacak;BsonraBöyleBbırakacak.B B BB"(TamamBöyleyseBgı!..)"BdediBkendine.B"(BasacaksanBbas!BBurkacaksanB burk!BDörtBsaatBbeklemeBherifinBbaşında!..)"B B BB"Euzü"yüBokuduByeniden.BSokulduByanına.BSokulduBiyice.BTırpışıB doğrulttu.BAlaBaydınlıktaBbasıverdiBbirden.BBasıverdiBikiBeliyle!BVarB gücünüBtopladı.BBirdenBikiBparmakBgirdiBtırpış.BSaniyeninByüzdeBbirinde.B GiripBdurdu.B B BBVarBgücüyleByenidenByüklendi.BTopuzunaBkadarBgömdüBtırpışı!B Bastı.BKanıBbüngüldedi.BSüzüldüByatağa.B"Bööö!"BdiyecekBolduBuykusunda.B Diyemedi.BBirBeliyleBhemenBçaputBbastıBağzına.BBastıByerleştirdi.B SonraBburktu.BKanıBbüngüldüyorBhabire!BAyaklarıBatıyorBdurmadan.B KocaBgövdesininBiçindeBdurmadanBkıvranıyor.BAğzınaBtıkılıpB kalanB"Böö!"BsesiBburnundan,BbaşkaByerlerindenBçıkıyor.B B BBĐyiceBburktuktanBsonraBbirBdahaBbastı!BÖyleceBbıraktı.BBaktıByüzüneB
{ "page": 348, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 349Bhışımla:B"(AğzınaBsıçtığımın!..)"BdediBiçinden.B"(KöylerinBayısı!B BenBseninBönüneBgeçtim!BEmmiBdedim!BEtmeBdedim!BBenBseninBdenginB değilimBdedim!BEtme,BbuBişBsanaBhayırBgetirmezBdedim!..)"B B BBDurupBortalığıBdinledi.BBaşını,BgövdesiniBtitretipBduruyor.B"(TitretB titret!BGözelBtitret!)"Bdedi.B"(GözelBtitret!..BKurularakBgeçerdinBatınB üstünde!BYiyecekBgibiBbakardınBgözlerime!BĐyiBtitreBşimdi...)"B B BBBohçasınıBbelineBsardıBhemen!BElineBkatmerBaldı.BAçtıBkapıyı.B ÇıktıBusulca.BDışındanBkitlediBkapıyı.BAnahtarıBçıkarıpBsoktuBbeline.B HayattanBsaçağaBsüzüldü.BKuzuBdamınaBatladı.BKuzuBdamındanBaşağısıB epeyBvar.BGübreliğiBaraştırdı.BArayıpBseçmediBuzunBuzun.BGözününB kestirdiğiByereBattıBkendini.BHemenBtoplandıBgübrelerinBüstünden.B ToplanıpBkoştu.BBirBsoluktaBdereyeBvardı.BSöğütlerinBaltındanBkoştu.B SudanBgeçti.BIslandıBayakları.BBirBharımınBiçindenByürüyor.BYürüdü.B Asar'ıBkestirdiBgözüne.BÇabukBçabukByürüyor.BArdınaBbakmadanBgidiyor.B B BBBirdenBelindeBkatmerBolmadığınıBgördü.BNeBolduBkatmer?BNereyeB koydu?BKöpeklerBürmediBmi?BÜrüpBsaldırmadıBmı?BUyanıpBdışarıB çıkanlar,BardındanBkoşanlarBolmadıBmı?BAyırdındaBdeğil!BAldırmadanB yürüdü.BAyaklarımByarılacak,ByırtılacakBdemedi;Byürüdü.B B BBKocaBLinlinBtamBoBsıradaBduyduBtıpırtısını.BÇabukBçabukBkendineB doğruBgeliyorBtıpırtısı.BTaBkendisiBinşaallah!BBirBaksilikBolmadanBbaşarıpB geliyorBinşaallah!B"(HaydiBgözelBAllahım!BUluguşBda,BbenBde,B ZakeyBde,BSevimBde,BAcaraBfilanBhepimizBbunuBbekliyoruz!BBöyleBistiyoruzB temizBAllahım!BYoksulBAllahım!BBizBdeByoksuluz!BHemBdeBtemizB insanlarız!BAynenBseninBgibiyiz!BGördüğünBgibiyizBAllahım!BSenBkendinBdeB birByoksulBolduğundan,BtemizBolduğundan,Byoksulları,BtemizleriB seversin!BSevdiğinBiçinBbiziBKabakBMusduBgibiBvarsıllaraBdeğişmezsin!B OBkim,BbizBkimiz,BdeğilBmi?BOnunBiçiBitleBkurtlaBdolu!BĐnsanlıklaB hiçbirBilişkisiByokBonun!BBizBöyleBdeğilizBAllahım!BSenBonunBgibileriB tümBboşla,ByönünüBbizeBdön!BBakBbizBhiçBseniBmahcupBediyorBmuyuz?B BakBbizBhiçBseniBüzüyorBmuyuz?BKesBonlardanBilişkini!..)"BSindiğiByerdenB kalktı.BKayanınBgölgesineBdurdu.BTıpırtıByaklaşıpBgeliyorBharımınB içinden.B B BB"Dürüü!"BdediBbirden.B B BBSuBgibiBbirBsesti.BAktıBgecede...B B BB"Dürüüü!"BdediBbirBdaha!..B B BBDürü'nünBiçiBaltüstBoldu.BDiziBçözülüverdi.BKorktu.BDüşüpBbayılacak.B
{ "page": 349, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 350BYığılıpBkalacakBoraya.B B BB"HiçBkorkmaBDürü!BBenBLinlinBdedeyim,ByabancıBdeğilim!BSeninB yanınaBgeldim!BSanaB"karşıcı"Bgeldim!BUluguş'laBkonuştuk!BBöyleB uygunBgördük!BBak,BsesimdenBtanı,BkorkmaBbenden!BSesimeBdikkatB et!.."BHarımınBçitineBdoğruBgeldi.B"BitirdinBdeğilBmi?BSapladınBdeğilB miBtırpışı?BBurktunBdeğilBmi?BÖyleceBbıraktınBdeğilBmi?BDürüü,BsesB ver!BBaşardınBdeğilBmi?"B B BBDiliBağzındaBkenetlenipBkaldıBDürü'nün.B B BBKonuşabilmekBiçinBzorladıBkendini:B B BB"Heya...BLinlin...Bemmi!"Bdedi.B B BBKorkudan,BsevinçtenBkonuşmadıBbaşka!B B BBKocaBLinlinBkoştu!B"TutBelimden!"Bdedi.B"YükünBvarsaBver!BSeniB kanadımaBalıpBBiloş'aBuçuracağım!BBiloş'taBeşkıyaBMevlüt'ünBbabasıB Eşrefçe'yeBteslimBedeceğim!BUluguş'laBböyleBkonuştuk!BHaydiByürü!.."B dedi.B B BBTuttuBDürü'nünBelinden.BEliBtitriyor.BBelindekiBkuşağıBçözüpB aldı.BKendiBbelineBbağladıBKocaBLinlin.B B BBÇalılarınBarasındanBbirBkeçiyoluBbuldular.B B BBVurdularBtaşlarıBtırnaklıByokuşaByukarı!B B BBKırmızıBşafakBgürelipBgeliyorBarkadan!BKırmızı,BkıpkırmızıBgüllesiniB vuraBvuraBgeliyor.BGüm!Bgüm!Bgüm!BediyorBvurdukça.BSarsılıyorB doğa.BElmalı'nınBüzerindekiBdağınBbaşındanBsöküpBgeliyor!BGöğünB oralarıBgelincikBtarlasıBgibiBallanıyor.BŞafağınBallarıBsarıya,Byeşile,BsuB rengine,BsütBrengineBdönüyor.BAllarınBiçindenBtelBtelBmavilerBgeliyor!B MavilerBtozBgibiBçoğalıyor!BUzaktaBEvci'nin,BGökçimen'in,BKayadibi'ninB horozlarıBuyanıyor.BHorozlarBdoğruluyor,BbaşlarınıBdeviripBötmeyeB davranıyorlar.BElmalı'nınBbaşındanBkoşarakBgeliyorBkırmızı,Btaze.B B BBÇalılarınBarasındaBuyuyupBkalmışBtavşanlar,BayakBseslerindenBuyanıpB fırlıyor.BUykuBsersemiBbirazBgidipBduruyor,BsonraBDürü'yleBKocaB Linlin'inBgeçişineBbakıyorlar.BKocaBLinlin'leBDürü'nünBgeçişleriBanlaşılacakB gibiBdeğil.BKaplumbağalar,Bkirpiler,BsüleymancıklarBbaşlarınıB uzatıpBçıtırtıyıBdinliyor,BgeçipBgittiğiniBgörünce,BgeneBgecelerine,BuykuyaB dönüyorlar.B
{ "page": 350, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 351BB BBKöylerBuyanıyorBkırmızılarınBiçinden!BAmaBdamlarınBüstüBdumanaB kesmediBdaha.BGelinlerBtenekeleriniBbakraçlarınıBalıpBsuBdoldurmayaB gelmemişBçeşmelere.BĐmamlar,BaptesBalıpBezanBokumayaBkalkmamış.B BacalarınBdumanıBdirekBolupBdikilmemiş.BAnalarBunBçuvalınıBaçıpBunB elememiş,BhamurByoğurmamış,BateşinBkarşısınaBgeçmemişlerBdaha!BBebelerB ömürlerininBenBtatlıBuykusunuBuyuyorBbelki!BKocaBLinlin'leB Dürü,BkeçiyolundanByokuşyukarıBgidiyor.B B BBKırlı'nınBüstüneBvardılar,BşafakByayıldı.BOrtalığıBhorozBsesiBdoldurdu.B "Ötüüün!..BÖtünBgözelBhorozlar!..BÖtünBmınaBgoyum!BEnBbeğeninizleB ötün!.."BdediBKocaBLinlin.B"Ötün,BbütünBköylerdenBduyulsun!B Ötün,BbütünBdünyadaBsabahBolsun!..BÖtünBeeeyBgözelBhorozlar!.."B B BBKaratepe,BdağlarınBbaşında,BbulutlarlaBbirBhizada.BBiloşBondanB ötede.BYolByokuş.B B BB"UzakBmıBdahaBLinlinBemmi?"B B BB"VarırızBkorkma!BYaklaştık!.."B B BBKaratepe'ninBaltındanBgeçiyorlar.BĐncecikBbirBdereBakıyor.B B BB"ĐstersenBseniBsırtımaBalayım?BĐstersenBhemenBöleyimBburdaBseniB taşırken!BÇekinme,Bsöyle!.."B B BB"KendimBgiderimBLinlinBemmi,Byorulmadım!"Bdedi.B"YalnızBşuB deredeBelimiziByüzümüzüByusakBgecikirBmiyiz?"B B BB"NedenBgecikelim?BGitBavuçla,BçarpByüzüne!BEliniBdeByuBbir!..BĐyiB olur!.."BÇektiBDürü'yü.BĐkisiBbirlikteBdereninBüstüneBvardılar.BEğilipB yüzleriniByudular.B B BBDürüBkuşağınınBarasındakiBanahtarıBansıdıBbirden.BKabakBMusduB dürzüsününBevininBanahtarı.BLinlin'eBgöstermedenBçıkarıpBfırlattıB suya!BSonraBeğildi,ByüzünüBbirBdahaByudu.BLinlinBdeByuduBbirBdaha.B ÇarpaBçarpaByudularByüzlerini.BKurulamadanByürüdüler...B B BBBirBçayırlığaBçıktılar.BÇayırlığınBucuBçalılık.BÇalılarınBdibindeBbirB kuşBdönüyor.BÇayırıBsofraBgibiBçeviriyor,BcikBcikBcik...B B BB"Çirpmiiiş!.."BdiyeBbağırdıBDürü.BKoştu!B B BBKocaBLinlinBdeBkoştuBardından.BKuşunBbaşınaBvardılar.BDürüBeğilipB
{ "page": 351, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 352BavuçladıBkuşu.BKocaBLinlinBökseyiBboşandırdı.BBirBsoluktaBkurtardılarB kuşu...B B BB"ÇilBgöğüslüBbirBtarlakuşu,BLinlinBemmi!"B B BBKocaBLinlinBbaktıBkuşa.BÖkseninBipiBayağınıBkırçmış!BAmaB Dürü'nünBbuByaralıBayağıBgördüğüByok.B"Amanın,BşununBgözelliğine!.."B diyor,BgöğsüneBbastırıyor.BTarlakuşuBağzınıBaçıyor,BısırmakBistiyor,B kaçıpBkurtulmayıBdeniyor.B B BBElindeBkuşlaBBiloş'unBeteğineBağdılar.BGününBdoğacağıByerBsırmalandı.B ŞimdiBherByerBşafak!BDünyaBışığaBbatmış!..B B BBDürü,BtarlakuşunuBöptü:B"SalacağımBbunuBLinlinBemmi?"B B BBKocaBLinlinBbaktı,Bgülümsedi.B"SalıverBgitsinBŞişgöbeğinByerine!"B dedi.B B BB"Yooo;BonunByerineBdeğil!BÖyleBsalacağım!.."B B BB"NeBsoruyorsun,BsalBmadem!.."BdediBKocaBLinlin.B B BBDürüBsaldıBkuşu.BKırçıkBbacağınıBaksatarakBgitti.B B BB"GittiBLinlinBemmi!.."BdiyeBbağırdıBDürü.B B BB"GidecekBtabii!.."BdediBKocaBLinlin,Bgüldü.B B BBSonraBgeneByürüdülerBdağaByukarı.B B BB....................................................................................................................B B BB41B B BBDÜRÜBKIZINBARDINDANB B BBGökçimen'deBsığırBhergeleBçıktı.B B BBÇobanBKeremce,BköyünBmallarınıBalıpBgitti.B B BBZakeyBkoşupBUluguş'aBgeldi.BSevimBkoşupBgeldi.B B BBBekliyorlarBbirlikte.BNerdeBkaldı?B B
{ "page": 352, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 353BBBKapıdaBbelirdiBKocaBLinlin!BYüzüByanıpBbitmişBterden.BKapıdanB girdiBusulca!BKızlarBçığrınıpBkalktı.BSırtıBboynu,BkoltukBaltlarıBsuBiçinde.B "TamamBUluguş!"Bdedi.B"EmanetiBverdimByerine!"BYıkıldı.BBirB süreBöyleByıkıkBkaldı.BSonraBgüçlükleBtopladıBkendini.B"BirçookBselamıB varBsana!B"KendiBkızımBgibiBsaklarım,BmerakBetmesin!"Bdedi.BBenBgayfayaB gitmekBzorundayım!BIsmarladık!"B B BBGitti.B B BBGitti,BardındanBkızlarBdaBfırladı.B B BBBirdenBbirBradyoBaçıldı.BArdındanBbirBdaha,BbirBdaha..BÇoğaldıB radyoBsesleri.BDavullar,Bzurnalar,Bmarşlar,BserhatBtürküleriBbirbirineB karıştı.BAnkara'daByerByerindenBoynuyor.BDevletBTiyatrosuBoyuncularıB mikrofondaBşiirBokuyor.BOzanlar,BEdirne'denBArdahan'a,BbozBkanatlıB üveyikleriBsalıpBsalıpBuçuyor.BCumhuriyetBBayramıBkutlanıyor.BDemeçlerB söylevlerBveriliyor,BGazi'ninBsözleriBokunuyor.BUlusalBgeçmişinB yapraklarıByenidenBçevriliyorBbirBbir...B B BBKöydeBbütün,BbütünBradyolarBaçıldı.B B BBGünBkuşlukByerineBçıkıncaBEvci'deBçığlıkBkoptu.B B BBKapıyıBdövdülerBdövdüler...BSesBgelmeyinceBkırdılar!..B B BBKarı,Bkız,BkızanBkoştu.BKöyünBiçiBçığrışBbağrışBoldu.BBakiBHocaB geldi.BTırpanıBgöğsündenBçıkarmakBistedi.BTuncerBtuttu:B"Çıkarma,B kalsın!..BKarakolaBbildirmekBgerekir!BKeşifByaparlar!"Bdedi.BAğlıyor.B B BBCinliBKamileBağlıyor.B B BBTuncer,BReo'yaBbinipBKızılca'yaBgitti.B B BBBakiBHoca,BHaymanalıBustalarınByaptığıBminaredenB"sela"BvermeğeB başladı.BYanıkBsesiBköyünBiçiniBdoldurupBtaşıyor,Bkırlara,Bbayırlara,B sürülmüş,BsürülmemişBekeneklereByayılıyor.B B BBAzBsonraBhaberBGökçimen'deBduyuldu:B B BB"GöğsündeBhançerBsaplı!BHançerBgöğsündeBöyleBsaplıBduruyor!B GelinBkaçıpBsırBolmuş!BNereyeBgittiğiBbelirsiz!BKapısıBkitliymiş!BZatenB belliBdeğilBmiydi?BCinliBperiliBbirBkızdı!BUçupBgitti!.."B B BBÖğleyeBdoğru,Btelsizi,BdinlemeBcihazıylaBŞerifBÇavuşBgeldi.BDörtBjandarmaB
{ "page": 353, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 354BvarByanında.BCipiBkahveninBönündeBdurdurdu.BKocaBLinlin,BkahveninB peykesindeBoturuyor.BOBdaBhaberiBellerdenBduymuş.BKoreliBHüsnüB gelipBsöylemiş.BHüsnüBgeceBordaByatmış,BondanBbiliyormuş.B"GönülsüzB yenenBaş,ByaBkarınBağrıtır,ByaBbaş!BOlacağıBbelliBdeğiĐBmiydiBzaten?"B B BBŞerifBÇavuşBgidipBUluguş'uBaradı.BEvindeByok.B B BBHasibe:B"HavanagileBgittiBherhal!.."Bdedi.B B BBVelikul,BateşinBbaşındaBoturuyor.BKülBeşiyorBgene:B"NeBkaraymışB yahuBşuBalnımızınByazıları!.."Bdiyor,BeşiyorBkülü.B B BBHavana:B B BB"BenimBkadersizByavrum!BBenimBgülmedikByavruum!"Bdiyor,Bağlıyor.B GözlerindenBkanBdöküyorByaşByerine.BSileBsileBtüketmişByanaklarını!B GözleriBçukurlaraBkaçmış,Bkanıyor.B"UçupBgitmiş!BNereyeBuçupB gidecek?BSinmiştirBbirByere!BHemenBbulurlar!BBulupBasarlar!BHiçBB TilkiBŞerifBbırakırBmı?"Bdiyor,Bdöküyor.B B BBTilkiBŞerifBgiriverdi:B B BB"DemekBburdasın?!"BdediBUluguş'a.B B BB"BurdayımBTilkiBŞerif?"BdediBUluguş.B B BBÇavuş,BVelikul'u,BHavana'yıBsorguyaBçekti:B B BB"NerdeBDürü?BSöyleyin!"Bdedi.B B BBUluguşBayağaBkalktı:B"HiçBonlaraBsorma!BSıkıştırmaBonları!BDürüB içimde!BTanBatmadan,BşafakBsökmedenBkapımBçalındı!BAçtım!BBaktımB Dürü!BÇıkıpBgelmiş!BAçmayımBdaBneByapayım?BYabancımBdeğilBki!B Havana'nınBkızı!BOnuBönceBHavana,BsonraBbenBdoğurdum!BBaşkaBkızaB benzemezBo!BĐkiBkezBdünyayaBgelmiştir!BAçarımBhelbet!BAçtım!B"Nine,B alBbeni!"BdediBçünkü.B"BenBoBŞişgöbeğinBkarnınıBdeştim!"Bdedi.B"ÖldürdümB naleti!"Bdedi.BKalkıpBöptümBgöküşBgözlerinden!BSaçınıBbaşınıB öptüm!BYaladımByuttumBkızımı!BŞimdiBkarnımınBiçinde!..BBeniBöldürsenB çıkaramazsınBiçimden!BFeriştahınBgelseBçıkaramaz..."B B BBHasibe,BZakey,BSevim,BSultanBgiripBgeldiler.B B BBBirBsürüBkızlaBdolduBevinBiçi.BKadınlar,BgelinlerBgeldi.B B
{ "page": 354, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 355BBBEvindeBradyoBolanlarınBhepsininBradyosuBçalıyor.B B BBEvşenBkız,BbirBkağıtlaBoynuyor.BKağıdıBağzınaByüzüneBgötürüyor.B HavanaBuzanıpBaldı:B"Kamil'iminBmektubuBgııı!BNeByırtıyorsun?"B dedi.BAlıpBlambanınByanındakiBçiviyeBtaktı.BKızBkağıdaBuzanıpBağladı.B Evşen'iBazarladıBHavana.BEvşenBsusmadı.BAğlamayıBartırdı.BHavanaB zatenBgözyaşlarınıBgölBetti.BCiğerininBkanayanByerleriBkapanmadıB zaten.BKapanacakBgibiBdeBdeğil!BHemBdeBdağlanmışBgibiByanıyorBciğeri.B B BBUluguş'unBiçiBburkulupBgitti.BAğlamayaBbaşladı.B B BB"HepinizinBeliniBbirbirineBbağlayıpBKızılca'yaBgötüreceğim!BSokacağımB karakolunBaynasına!BOBzamanBsöyleyeceksinizBbülbülBkuşlarıB gibiBDürüBnerde?"BdediBŞerifBÇavuş.B B BB"HepimiziBgötürüpBneByapacaksınBakılsızBŞerif!"BdediBUluguş.B "YalnızBbeniBgötürByeter!BÇünkümBDürüBbende!BSöylüyorumBaçıkça:B YaladımByuttumBonu!BBirBelleriBayakları,BbirBsaçlarıBkaldı.BOnlarıBdaB köyünBiçineBatıverdim!.."B B BBZakey:B"GözleriBbende!.."Bdedi.B B BBSevim:B"ElininBbiriBbende!"B B BBNaciye:B"SaçlarınınBbirazıBbende!"B B BBHasibe:B"BirazıBdaBbende!"B B BBKeziban:B"ElininBbiriBdeBbende!"Bdedi.B B BBSultan,BeliniBkarnınaBvurdu:B"DürüBbende!BDürüBasılBbende!"B dedi.B"AyaklarıBŞerfeBabamda!BAlıpBKayadibi'neBkaçtı!.."B B BBKöyBiçinden,B"DürüBbizdeee!BDürüBbizdeee!.."BdiyeBseslerBgelmeyeB başladıBçoğalarak...B B BBHavanaBöyle,BgözlerindenBkanBdökeBdökeBağlıyor:B"NerelereBsindiB saklandıysaBbulurlar!BBenBbilmezBmiyimBonları?BAsarlarByavrumu,Bgülümü!.."B diyor,Bçığrınıyor.B B BBUluguş:B B BB"AğlamaBHavana!"BdediBsertçe.B"AğlayıpBgözleriniBkörBetmeBboşB yere!BNerdenBbulup,BnasılBbulupBasacaklar?BÖteyBseferBbuldularBdiyeBmiB
{ "page": 355, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 356Bkorkuyorsun?BOBöyleBbirBoldu!BBirBdahaBolmaz!BĐnsanBbirBkezBbasarBfaklara!B Bak,BfaklaraBbasmayalımBdiyeByaladıkByuttukBbuBkez!BĐçimizeBkattıkB buBkez!BDünyayıBinceBinceBeleseler,BAmerikanBdedektifleriniBcemBetselerB bulamazlar!BCanımızıBtenimizdenBçekipBalsalar,Bbulamazlar!BBoşByereB ağlıyorsun!BAğlama!BKalkBişineBgücüneBsahipBol!BKarakolsaBbenBgiderim!B MahpusluklaBbenByatarım!BĐpse,BuzatırBboynumuBbenBasılırım!BKalkB işine!BKalkBkadınım!BKalkıver,BbuBdünyaBkalmazBböyle!."Bdedi.B(1970)B B BB....................................................................................................................B B BBROMANDABGEÇENBBAZIBSÖZCÜKLERB B BBacar:BYeniBanlamınaBdaBkullanılır.B B BBannaç:BKarşı.B B BBaynı:B(Mektubun)Bkarşılığı.B B BBavkalamak:BAltınaBalıpBezmek.B B BBbıldır:BGeçenByıl.B B BBbuymak:BDonmak,BçokBüşümek.B B BBbicek:BÇulunBçuvalınBköşesi.B B BBbükeç:BĐp,BurganBbükenBbasitBbirBaygıt.B B BBcımbıldak:BSütüBbozuk.B B BBcımıcık:BÇokBaz.B B BBçalkalama:BAyran.B B BBçeç:BSürülmüş,BsavrulmuşBharman.B B BBçeliba:BKocanınBerkekBkardeşi.B B BBçıvmak:BOkBgibiBgitmek.B B BBçomak:BÇobanınBdeğneği.B B BBdastar:BBaşörtüsü.B B
{ "page": 356, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 357BBBditmek:BYün,ByapağıBgibiBşeyleriBelleBsaçaklamak.B B BBdomaşmak:BKüsmek,Bkararmak.B B BBdolukmak:BAğlayacakBgibiBolmak.B B BBdorum:BDeveninByavrusu.B B BBdulkutmak:BSidikle,BsuylaBfazlacaBıslatmak.B B BBelleşmek:BÇuvalıBikiBkişiBtutupBkaldırmak.B B BBemik:BZurnanınBdili.B B BBefrene:BDelikanlılarınBkatışarakByemekByiyipBeğlenmeleri.B B BBerkeç:BDahaBtekeBolmamışBerkekBkeçi,BikiBüçByıllıkBerkekBoğlak.B B BBfini:BFino,BküçükBevBköpeği.B B BBgelep:BĐpi,BurganıBdürüpBdemetBetmek.B B BBgüluk:BHindi.B B BBgurk:BKuluçkaBolmuşBtavuk,Bhindi.B B BBgurkaBoturmak:BKuluçkayaByatmak,Boturmak.B B BBharım:BKöyeByakınBküçükBbahçe,Bçevrik.B B BBhapaz:BAvuç.B B BBheng:BKızlarınBeğlentisi,Boynamaları.B B BBherr:BEşeğiBanırtmakBiçinBsöylenenBsöz.BAlayByollu,BağlamakB üzereBolanBinsanaBdaBsöylenir.B B BBhışınmak:BVuracakBgibiByapmak.B B BBhuğ:BUydurmaBev,BkırBevi.B B BBkaplık:BEvdeBaşBveBsuBkaplarınınBkonduğuByer.B B BBharcımak:BSesinBçatallanması.B
{ "page": 357, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
B 358BB BBkes:BAhırınByemBveBsamanBartığı.B B BBkeşkek:BDövmeBbuğdayBaşı.B B BBkırçmak:BĐpBveBbenzerleriniBtaşlaBkesmek.B B BBkolçak:BYünü,ByapağıyıBeğirmekBiçinBdürüpBkolaB alınacakBdurumaBgetirmek.B B BBköfün:BKüfe.B B BBötünmek:BÖfkeliBöfkeliBsöylenmek.B B BBsayvan:BDamBaltı,Bgölgelik.B B BBsoku:BTuz,BkeşkekBgibiBşeyleriBdibekteBdövmeBaracı.B B BBsokurdanmak:BSöylenmek.B B BBsoyka:BÖlüdenBkalanBgiysiler.B HakaretBolarakBinsanaBdaBsöylenir.B B BBsuluk:BEvdeBsuBkaplarınınBkonduğuByer.B B BBşişek:BKuzulamamışBkoyun,BgeçenByılkiBkuzu.B B BBtartınmak:BElle,BkollaBitirazBetmek.B B BBuğunmak:BÖlecekBgibiBağlamak.B B BByelmek:BBoşBgezmek,Bkoşmak.B B BByemleç:BAhırdaBhayvanlarınByemByediğiByer.B B BByepmek:BElleBokşamak.B B BByuğmak:BYuğakBtaşıylaBevlerinBdamlarınıB sertleştirmekByağmurdaBkardaBakmasın...B B BByunak:BÇamaşırlık.B B BByurdu:B(Đğnede)BDelik.B B
{ "page": 358, "source": "/content/downs/Fakir Baykurt_TIRPAN.pdf" }
ASLI ERDOGAN Kitapları İngilizceden Arapçaya pek çok dile çevrildi, tiyatroya, dans tiya­ trosuna ve baleye uyarlandı, Serra Yılmaz tarafından Milan La Scala'da seslendirildi. "MAHPUS" adlı öyküsü Fransa'da filme dönüşmekte. Sair Faik, Yunus Nadi, Dünya Yılın Kitabı ödülü ("Hayatın Sessizliğinde"). Deutsche Welle gibi ödüllerin yanı sıra pek çok burs kazandı, 2012'de Zürih Şehir Yazarı seçildi, Norveç Lillehammer Edebiyat Festivali'nin ana konuşmasını yaptı (2011 ). Fransız Lire dergisi tarafından 'Geleceğe Kalacak 50 yazar' arasında gös­ terilen Aslı Erdoğan'ın yapıtları birer 'çağdaş klasik' olarak nitelendirildi. Le Monde, Frankfurter Allgemeine Zeitung, Neue Zürcher Zeitung, die Welt, der Freitag, die Presse, der Tagesspiegel gibi gazetelerde ve Lire, die Berliner Literat urkritik gibi başlıca edebiyat dergilerinde Aslı Erdoğan'ın yapıtları üzerine yüzden fazla çalışma, makale ve söyleşi, Ingo Arend, Ruth Klüger, Barbara Frischmuth gibi önemli yazarların değerlendirmeleri yay1mlandı. Mucizevi Mandarin İsveç'te yılın kitapları arasına seçildi, La Libre Belgique, yazarı Antonin Artaud ve Malcolm Löwry ile kıyaslarken, Norveç Aftenposten gazetesi şu cümleyle değerlendirdi. "Joyce ve Dublin, Kafka ile Prag nasıl birbirinden ayrılamazsa, bundan böyle Aslı Erdoğan ve Rio da birbirine aynı kopmaz bağlarla bağlanacak." Yazarın Sait Faik ödüllü son kitabı Taş Bina ve Diğerleri önümüzdeki aylarda İsveç, Norveç ve Fransa'da yayımlanacak. Everest Yayınlarındaki kitapları: Hayatın Sessizliğinde, Kabuk Adam, Mucizevi Mandarin, Bir Kez Daha, Kırmızı Pelerinli Kent, Bir Delinin Güncesi, Taş Bina ve Diğerleri
{ "page": 2, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
KABUK ADAM Aslı Erdoğan §
{ "page": 3, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Türkçe Edebiyat lll Kabuk Adam Aslı Erdoğan Kapak tasarım: Utku Lomlu Mizanpaj: Bahar Kuru Yerek © 2006, Aslı Erdoğan © 2006; bu kitabın tüm. yayın hakları Everest Yayınlan'na aittir. 1. Basım: Mayıs 1994, Mitos Yayınları 2. Basım: Şubat 2002, İş Kültür Yayınlan 3-6. Basım: 2006-2012, Everest Yayınları 7. Basım: Kasım 2013, Everest Yayınları ISBN: 975 -289 -309 -O Sertifika No: 10905 EVER.EST YAYINLARI Ticarethane Sokak No: 53 Cağaloğlu/İSTANBUL Tel: (212) 513 34 20-21 Fax: (212) 512 33 76 e-posta: info@everestyayinlari.com w\vw.everestyayinlari .com v.�w.twitter.com/ everestkitap Baskı ve Cilt: Melisa Matbaacılık Matbaa Sertifika No: 12088 Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi No: 8 Bayrampaşa/İstanbul Tel: (0212) 674 97 23 Faks: (0212) 674 97 29 Everest, Alfa Yayınlan'nm tescilli markasıdır.
{ "page": 4, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
KABUK ADAM
{ "page": 6, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özel­ likle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin ka­ çınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir za­ manlar bir yara açıldığındandır. Yaşadığımız anları dondurup cümlelere dökme çabası, çiçek­ leri kurutup kitap yaprakları arasında ölümsüzleştirmeye benzer. Hepimizin çoktan öğrendiği gibi, bir öykü, gerçekten yaşanmış da olsa, gerçekliği yansıtmaktan çok uzaktır, onun birkaç resmin­ den, simgesinden oluşmuştur. Az sonra başlayacağım, Karayip­ ler' de geçen o korkunç öyküyü yaşamış kişi benim. Oysa biliyo­ rum ki, son noktayı koyduğumda, elimde bulacağım, gerçeğin tortusundan ibaret olacak. Yaşadıklarım, o her biri elmas değe- 1
{ "page": 7, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
rindeki anlar su damlaları gibi kayıp gitti avcumdan. Gerçekliğin sonsuz okyanusundan tek bir deniz kabuğu kaldı geriye. Ona kulağımı dayayarak sonsuz bir şarkıyı sözcüklere dökmeye çalışa­ cağım. Anlayabildiğim, yorumlayabildiğim kadarını elbette. Size Kabuk Adam'ın öyküsünü anlatacağım, tropik bir ada­ yı, cinayet ve işkencenin, şiddetin bataklığında filizlenen bir aş­ kı, içinde yetiştiği toprak kadar acı dolu bir aşkı anlatacağım. Çıldırtıcı gücünü, sonuna dek yaşanmayan arzulardan, en gizli hayallerden alan bir tutkuyu, ölümle yaşamın sınırında kurulan mucizevi bir dostluğu ve bütün yıkımların nedeni olan korku­ yu, insanın en temel özelliği olan korkusunu, alçaklığını, umut­ suz yalnızlığını. .. Tropiklerde, o gözden ırak adada öğrendim ki, cennetle ce­ hennem iç içedir, ancak bir katil bir peygamber olabilir ve insan bir başkasına, aynı karabüyü ayinlerindeki gibi, dönüşebilir, çünkü insanın tam zıddı gene kendisidir. Aradan bir yıla yakın bir zaman geçti. İstanbul'da, karlı bir mart akşamı, sobanın yanına oturmuş, tropiklerin bunaltıcı sıca­ ğını, palmiyelerin durmak bilmeyen hüzünlü danslarını ve okya­ nusu düşlüyorum. Mercan kayalıklarını binlerce yıllık bir öfkey­ le döven hırçın okyanus. Hayatımda ilk kez görüyordum onu, görkemliydi, ulaşılmazdı, bulabileceğim bütün imgelerden çok daha büyüktü. Yaşamın olduğu kadar sonsuzluğun da kaynağıy­ dı. Bir peygamberdi o, bir katil, bir karabüyücü. İşte, ancak o zaman, okyanusu hatırladığımda, Kabuk Adam Tony de gözle­ rimin önünde beliriyor. Kısacık boyu, derin yara izleri ve kapka­ ra gözleriyle Kabuk Adam. Sonra hepsi, yavaşça geri geliyor; palmiyelerle kaplı kumsal; gettonun girişindeki tahta iskelesi, deniz kabukları, hindistancevizi ağaçlı buruna yolculuk, beni kendimden dışarı çıkarıp, yasak bir dünyaya, bir başka insana ta­ şıyan yolculuk. Ölüm, korku, dehşet, arzu, yağmurlar, dans, si­ yah sular, cinayet, gece bulutu, arzu. Ve aşk. Ve yitirmek. Bir gece yarısı, kamp ateşinin solgun ışığında parıldayan bıçak. 2
{ "page": 8, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Bana okyanusun şarkısını öğreten Kabuk Adam, öylesine de­ rin, yırtıcı ve gerçekdışı bir aşkla sevdiğim Kabuk Adam Tony. Tony'yi tanıdığım yaz, hemen hemen bitmiş bir insandım. Yaklaşık iki yıldır, Avrupa'nın en büyük nükleer fizik laboratuva ­ rında çalışıyordum. Meslektaşlarıma, akrabalarıma, Türkiye'deki dostlarıma göre (aslında tek bir dostum bile yoktu) övünülecek bir konumdaydım. En iyi okulların diplomalar ım kağıt peçeteler gibi üst üste yığmış, böylesine genç bir yaşta, yirmi beş yaşınday ­ dım, bu dev laboratuvarda tez olanağı elde eden ilk Türk öğren­ cilerden biri olmayı başarmıştım. Üstelik de bu alandaki kadın fi­ zikçilerin oranı yüzde beşi bile zar zor buluyordu. Uzun yıllar baleyle uğraştığım, kısa ömürlü edebiyat dergilerinde öyküler ya - yımlatıp, ödüller kazandığım için "çok yönlü" diye tammlamr­ dım. Sonuçta, insanlara pazarlayabileceğim birkaç özelliği, birkaç kurumsal başarıyı, gene kağıt peçeteler gibi diyeceğim, üst üste koymuştum. Oysa gerçekte ben, bunalımdan bir türlü kurtula­ mayan, hiçbir düşünceye, inanca ya da insana bağlanamayan, sü­ rekli huzursuz, karamsar ve yapayalnız biriydim. Yaşama coşku­ mu çoktan kaybetmiş, belki de hiç kazanamamıştım. Bana kalır­ sa, kişisel tarihimin tek bir teması vardı; hayal kırıklığı. Ağır aile baskısı ve şiddetle dolu geçen çocukluk yıllarım, dünyayı, acı çe­ kenler ve çektirenlerin bulunduğu bir savaş alanı gibi algılamama neden olmuştu ve sanırım haklıydım da. Emekleme çağımdan beri, sadece zeki ve başarılı olduğum sürece sevgi -ya da "sev­ gi" diye adlandırılan bir şeyi göreceğimi öğretmişlerdi bana, ama hiç kimse, sevmeyi nasıl başaracağımı öğretmemişti. Hayatıma girenler de, bir yandan beni pohpohlarken, bir yandan da burnu­ mu alabildiğine sürtmeyi görev edinmişlerdi. (Sonralan bunun, erkeklerin kadınlara karşı genel bir tavrı olduğuna karar verdim.) Daha bu yaşta, sinirli insanların, ömürlerinin ortasında edindik­ leri kolit, ülser, astım gibi hastalıkların tümüne sahiptim. Hepsinden önemlisi, ölüme hazırlanan yaşlı bir kadın kadar umutsuz ve kırgındım. 3
{ "page": 9, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Bu araştırma merkezi, beni çökerten son darbe olmuştu, iç­ ten içe çürümüş bir ağa cı deviren fırtına gibi. Böyle bir yere kabul edilmenin boş gururu kısa zamanda aşınmış, kaskatı ger­ çeklikle yüzleşmek zorunda kalmıştım. Burası, fizikçi jargo­ nunda denildiği gibi, bir gettoydu ya da bir manastır. Bizden istenen üç şey vardı: Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Hastalan­ madan, üzülmeden, bunalıma girmeden, aşık olmadan, hiç teklemeyen bir jet motoru gibi çalışmak. Haftanın yedi günü, günde on dört, deneyler başladığında on altı, saat çalışmak; bir sonraki toplantıya, yetiştirilmesi ve kesinlikle hatasız olma­ sı gereken raporlar, yerin yüz metre altında, küçük, kapalı oda - larda tutulan vardiya nöbetleri, bilgisayarın başında çabucak biten geceler. Aldığım eğitim sonucu çalışmaya, kendimi işime adamaya alışıktım, ama burada, en tembellerden ve kaytarıcı­ lardan biri olup çıkmıştım. Ne kadar istesem de -istemiyor­ dum da- o Çin'den, Japonya'dan, Hindistan'dan gelmiş, sü­ rekli, hiç yorulmadan çalışan, bilgisayar ekranından yalnızca üç-beş saatlik bir uyku için ayrılan, hırslı, "süper-zeka" dokto­ ra öğrencileri gibi olamazdım. Çünkü yaşamaya katlanabilme­ nin bazı koşulları vardı: Okumak, öykü yazmak, arada bir dans etmek, sokaklarda başıboş dolaşmak gibi. Bunların bedeli de çok pahalıydı, maaşım kesilmiş, kariyerim bitme noktasına yaklaşmıştı. Böyle bir yerde yıllarca tutunabilmek için, insanın bir tutku­ sunun, işi dışında herhangi bir bağlılığının olmaması, kendi benliğini gözden çıkarmayı, bedenini dışlamayı, duygularının çoğunu bastırmayı öğrenmesi gerekir. Laboratuvardaki herkes, şu ya da bu biçimde korkunç bir yalnızlığı ve ruhsal çöküntüyü dışa vuruyordu; bir hapishanede olduğu gibi, görünmeyen, çok güçlü kurallar insan ilişkilerini yönlendiriyordu. Gözü dönmüş bir hırs, ispiyonculuk, paranoya, katı duygusuzluk, depresyon, cinsel doyumsuzluk, yaygın bir alkol alışkanlığı, hatta şizofreni; işte böylesine kokuşmuş bir ortam. İnsanlığın en üretken ama 4
{ "page": 10, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
aynı zamanda insana karşı en duyarsız kurumundaydım ve yan­ lış toprağa ekilmiş bir bitki gibi hızla kuruyordum. Tek arkadaşım olan Maya, şöyle özetlerdi koşulları: "Burası, en yakın dostunuz kafasına bir silah dayadığında, başınızı çevi­ rip bakacak zamanı, gücü, hatta isteği bile bulamayacağınız bir yerdir." Ben de şöyle eklerdim: "Zaten dostunuz da yoktur." Aslında biz, ikimiz, çok şanslıydık, çünkü o koşullar için olağa­ nüstü bir dostluk kurmayı ve yaşatmayı başarmı ştık. Maya bu çılgın, delidolu kız, Yunan'dı, gerçek bir Yunan hem de. Home­ ros, Yunan trajedileri; Kavafis ve o şarap renkli deniz vardı iri, depderin gözlerinde. İlyada)dan, Macbeth)den, Ömer Hay­ yam'dan dizeler okurdu ezbere; üç dili su gibi konu şur ve bu üç dilde, inanılmaz güzellikte şiirler yazardı. Çok zeki ve duyarlıy­ dı, bu iki özelliğin bir kadında birleşmesi, onu çoğu zaman fe­ lakete götürür. Maya da yıllardır "manik-depresif' olduğu ge­ rekçesiyle tedavi görüyordu. Benim gibi eski bir balerin, yete­ nekli bir amatör ressamdı. Fiziği, şiiri, dansı, sevişmeyi, içkiyi, kedisini, birlikte olduğu erkekleri çılgıncasına, tutkuyla, ölesiye severdi. Laboratuvardaki ilk yazımın sonlarına doğru, bir pazar akşa­ mı, elimde Nabokov'un "YEİS"iyle ofisinin önünden geçiyor­ dum. Aynı koridorda çalışıyorduk; gece gündüz bilgisayara ba­ kan bu kapkara, hüzünlü gözler ve düşünceli yüz çoktan ilgimi çekmişti. Onu bir tanrıça heykeline benzetirdim o zamanlar; hep oturan ve düşünen, geniş kalçalı, doğurgan bir tanrıça. Sü­ rekli çalışması, kendisine uyguladığı katı disiplin, keskin hatlı Grek yüzünün ödün vermeyen ciddiliği beni korkuturdu, kapı­ sının önünden sessizce geçmekle yetinirdim. O akşam, birkaç saniyeliğine gözünü ekrandan ayırmış, gülümseyerek beni içeri davet etmişti. "Aa , Nabokov mu okuyorsun?" Uzun uzun ede­ biyattan söz etmiştik; Lolita, on dokuzuncu yüzyıl Rus romanı, kadın yazarlar ... Şimdiye dek, edebiyatla bu kadar ilgilenen bir başka fizikçi daha tanımamıştım, ama sanırım daha ilk günden, 5
{ "page": 11, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
ondaki edebiyat sevgısının açığa çıkardığı çok önemli, temel özellikleri sezmiştim. Bir hafta sonra -artık her gün ofisine uğ­ ruyor ve günümün biricik mutlu dakikalarını orada geçiriyor­ dum- bana üç yıl önce, iki bardak su ve altmış tane mor renkli uyku hapıyla kendini öldürmeyi denediğini anlattı. Hemen ar­ dından da, yerinden fırlayıp dosyalarını toparladı ve bir toplan­ tıya yetişmek üzere çabucak çıktı; beni sandalyeme mıhlanmış, gözlerim yaşlarla dolu bir halde bırakarak. Ertesi akşam, ben de ona benzer bir deneyimden geçtiğimi söyleyince, bir daha hiç ayrılmamacasına kenetlendiğimizi biliyorduk; trajik bir mucize­ nin birleştirdiği Siyam ikizleri gibi. Kısa zamanda, birbirimizin desteği olmadan, hayatımıza katlanamaz duruma geldik; dep­ resyon kış yağmurları gibi bastırdığında, terk edildiğimizde, aşa­ ğılandığımızda, bizi kobra yılanı gibi izleyen intihar düşüncesi kafasını kaldırdığında, hep birbirimizi kurtarıyorduk. Bir yandan cezaevi ya da askerlik arkadaşlıklarına benziyordu ilişkimiz, an­ cak bu tür dostluklarda görülebilecek fedakarlıkları içeriyordu, ama aynı zamanda ortak geçmişlerin, ortak acıların, ortak ruh­ ların kesişmesiydi. Bazen birbirimizi yansıtan iki ayna oluyor­ duk, bazen birbirimizi bütünlüyor, bazen de kendi gücümüzün son kırıntılarını ötekine aktararak sağ kalmayı başarıyorduk. "İç­ tikleri su ayrı gitmeyen Türk ile Yunan"ın ünü laboratuvara ya­ yılmıştı; eminim ki, o erkek-egemen bilim dünyasının maço fi­ zikçileri, bizi lezbiyen sanıyorlardı. Karayipler'de, St. Croix adındaki küçük adada -Amerika'ya ait Virgin (Bakire) Adaları'ndan biridir bu- yapılacak Yüksek Enerji Fiziği seminerlerine, Maya kabul edilmemiş olsaydı baş­ vurmazdım herhalde. NATO'nun finanse ettiği bu yaz okulun­ da, fizik dünyasının önde gelenlerinin ders vermesi umrumda bile değildi. Karayipler'e bedava uçak bileti ve bedava otele tav olmuştum daha çok; benim gibi yoksul bir Türk'ün eline, böy- 6
{ "page": 12, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
le bir fırsat hayatta bir kez geçerdi. Bunun bir tatil olmadığı, yönetici profesörün işi çok sıkı tutup günde en azından sekiz saatlik bir çalışmayı şart koştuğu konusunda uyarılmıştım gerçi. Zaten fizikçileri yeterince tanıyor ve beni bekleyen ortamı ko­ layca tahmin edebiliyordum. Gölgede otuz beş derecede, okya­ nusun kıyısında fizik problemleri çözen, fizikten başka bir şey görmeyen, düşünmeyen, konuşmayan, tatsız tuzsuz, renksiz insanlar. Gene de Karayipler beni büyülüyor, sayısız gizemi çağrıştırıyordu. İspanyolların, altınlarını yağmalamak için yok ettikleri o soylu halkın, Karayip Kızılderililerinin adını (onlar­ dan geriye yalnızca bu ad kaldı; bu da yok oluşlarının en trajik yönü) taşıyan binlerce, on binlerce ada. Takımadalar, mercana­ daları, okyanusun ortasında noktacıklar. Kölelikten kaçıp dağ­ lara sığınan, gizli mağaralarda kasava zehiriyle toplu halde inti­ har eden Arawak kabilesi, onların madenlerdeki, plantasyonlar­ daki yazgılarını tamamlamak için anayurtlarından koparılan Af­ rikalılar; okyanusun üzerine bir utanç bulutu gibi yayılan kam­ çı sesleri, çığlıklar, ağıtlar; ayaklanmalar, köle direnişleri, cina­ yetler, savaşlar, korsanlar, sömürge cezaevleri (Şeytan ve Cüz­ zamlılar Adası!); Küba Devrimi; karabüyü ayinleri, voodoo ve obeah; Jamaika, samba, kalipso ve siyah isyanın müziği reggae. Kızıl ve kara insan, ilk kez bu topraklarda, beyaz insanın acıma­ sız açgözlülüğüyle karşılaşmış ve savaşmıştı. Yüzlerce yıllık bir kin ve acıdan, özgün, melez ve çok zengin bir kültür doğmuş­ tu. Kızılderililerin onurunu ve cesaretini, Afrikalıların yaşama bağlılığını ve direncini, Avrupalıların hırsını harmanlayan bir kültür. St. Croix, bu, alanı birkaç yüz kilometrekareyi ancak bulan ada, tarihin ilk Kızılderili-Beyaz savaşının olduğu yerdi. Kolomb'un hepsi de birer vahşi yağmacı olan yorgun "fatihle­ ri", "Yeni Dünya"ya ilk kez burada, Oklar Körfezi'nde ayak basmıştı. St. Croix'nın hemen yanındaki St. Thomas ise, adı bi­ le bilinmeyen bir zenci Spartaküs'ün komutasında, onlarca yıl Avrupalı köle sahiplerine direnmişti. İsimlerini İncil'deki on 7
{ "page": 13, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
bin şehit bakireden alan bu adaların her biri, unutulmuş, daha - sı hiçbir yazılı metne geçmemiş kahramanlıklar ve trajedilerle doluydu. (Çünkü buralarda yazılı tarih Beyaz Adam'm tarihi­ dir.) Atlan ta' dan kalkan uçağa bindiğimde bunları düşünüyor­ dum işte; ellerinde fizik kitapları bulunan, gözlüklü, sakallı, o çok yakından tanıdığım insanlar yanıma oturduğunda, fizikçi olduğuma ilişkin hiçbir ipucu vermedim. Cabrera Infante'nin Küba üzerine bir kitabını okumaya çalışıyordum, ama tropikle­ re, öykülerin geçtiği topraklara o anda gidiyor olmanın coşku­ suyla içim kıpır kıpırdı. Porto Riko'dan aktarma yapan uçak, "normal" yolcularının çoğunu boşaltmış, hemen hemen tama­ men fizikçilerle dolmuştu. Bu son gelen grupta hasır şapkalı, güneş gözlüklü Maya da vardı. Bir şaşkınlık çığlığıyla karşıla­ mıştı beni; o doğruca Avrupa'dan gelmişti, bense bir haftadır New York'ta serserilik etmekteydim. Bilet numaralarına aldır­ madan yanına geçtim. "Cennete gidiyoruz, cennete," dedi coşkuyla, uçak tam in­ mek üzereyken. "Evet, ama bu simüle edilmiş bir cennet," diye yanıtladım, somurtarak. Yüksek Enerji Fiziği bilmeyenlerin tam anlamayacağı, "pro­ fesyonel" bir espriydi bu. Bizim işimizin çoğu simülasyondur, yani henüz gerçekleşmemiş, belki de hiç gerçekleşmeyecek de­ neylerin koşullarım bilgisayara yükleyip var olan (ya da olma­ yan) parçacıkların, bu koşullarda nasıl davranacaklarını saptama­ ya çalışırız. "Ne olursa olsun, ben serseriliği sürdürmeye kararlıyım," di­ ye ekledim. Dediğimi de yaptım aslında; bu yapay cennette, gecikmiş bir kaşif ruhuyla, pek de ciddiye almadığım bir serseriliği simüle edeyim derken, gerçeğin en dibine yuvarlandım. *** 8
{ "page": 14, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Yaz okulu için ayrılmış otel, ada merkezinin dışında, mercan kayalıklarıyla boydan boya kapalı, büyük bir körfezdeydi. Okya­ nusun açıklardaki, koyu lacivert, görkemli dalgaları, bu kayalara durmaksızın çarparak sakinleşiyor -belki de yalnızca sakinleşir gibi yapıyordu, ırmak yeşili bir renk alıp kıyıya yatışmış bir hal­ de varıyordu. Keskin güneşin altında, göz, bu köpüklerin için­ de, var olmayan yaratıkların, köpekbal ıklarının dolaşmasını, ye­ ni Afroditlerin doğuşunu seyrediyordu. Okyanusu ilk defa gö­ rüyordum, baş�a denizlere benzese de apayrıydı. Çözülmemiş nice sırlar, gizemler taşıyordu ve ben, okyanusu, ancak Kabuk Adam'ı tanıdıktan sonra kavrayabilecektim. Ufuk çizgisine dek uzanan, sınırsız, sonsuz bir renkler ülkesiydi karşımda duran. Karayipler'de küçük bir adada olmak, sonsuzluğun içinde, dara­ cık sınırlara kapatılmak demekti, sonsuzlukta eriyip gitmek, onun bir parçası olmaktı. Haritada birbirine çok yakınmış gibi görünen adalar, gerçekte çok uzak ve yalıtılmışlardı, yapayalnız­ dılar. Metaforik anlamda değil yalnızca, adalar arasında, uçak dı­ şında hiçbir bağlantı yoktu. Kumsal, tipik bir tropik ada fotoğrafı için poz verircesine pal­ miyeler ve deniz kabukları ile kaplıydı. Gökyüzü parlak mavi ve hemen hep bulutluydu; bu bulutlar, ikide bir başlayan, kısa ama çok şiddetli tropikal yağmurları taşısalar da, güneşin amansız ışınlarını kesemiyorlardı. Sıcaklık cehennem gibiydi, dayanıl­ mazdı, havadaki nem ve yüksek basınç onu daha da korkunçlaş­ tırıyordu. Ağır, yapışkan, yağlı bir gazın içinde gibiydim. Haya­ tım boyunca farkında olmaksızın, kendiliğinden sürdürdüğüm soluk alma işlemi, burada zorlu bir çaba gerektiriyordu. Cıva so­ luyordum sanki. Denizden kıyıya doğru, hiç durmadan sürekli esen sıcak rüzgar, insanı sersemletecek kadar güçlüydü, sanki yüzüme kova kova sıcak su atılıyormuş gibi. Zaten bu bölge, yaklaşık on yılda bir adaları yıkıntıya çeviren kasırgalarıyla ün­ lüydü. Okyanusun mucizevi gücünün bir başka göstergesiydi bu rüzgar, sıcaklıktan daha inanılmaz, katlanılmaz bir şeydi; bir 9
{ "page": 15, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
an bile dinmiyordu. Palmiyeler hızlı bir Afrika dansı yaparmış­ çasına, çılgın bir ritimde sallanıyor, gece gündüz, hiç susmadan, anlaşılmaz öyküler anlatıyorlardı. Otele varır varmaz kumsala koşan iki kişi vardı: Elbette Maya ve ben. Henüz bilmiyorduk ama iki hafta boyunca, kumsal yalnızca bizim olacaktı. Öteki fi­ zikçilerin, yüzmekten daha önemli işleri vardı; fizik problemleri çözmek gibi. Deniz, hamam suyu kadar ılıktı ve tertemiz olma­ sına karşın bulanıktı, dipte kaynaşan balıkları, bitkileri, tropikal suların zenginliğini çıplak gözle seyretmek olanaksızdı. İkimiz de Akdenizliydik ve iyi yüzücüydük, güçlü okyanus dalgalarına karşın, sıkı bir tempo tutturmuş, açıklara, çok uzaklardaki kaya - lıklara doğru yüzmeye başlamıştık. Ansızın, çok şiddetli bir yağ­ murun iğne gibi keskin darbeleri suyu dövmeye başladı. Biz da­ ha kıyıya varmadan kesilecek, havlulara sarındığırnızda yeniden başlayacak, koşarak odalarımıza girmeden önce de ansızın biti­ verecek bir tropikal yağmurdu bu; kararsız, ama tutkulu bir aşık gibi kur yapan bir yağmur. Fizikçi grubuyla uyuşmazlığım, daha ikinci gece patlak veren bir olayla açığa çıktı. Bu okulu düzenleyen Prof. Karbel, altmış yaşlarında, zayıf, kel, gözlüklü; yani kısacası "tipik" bir bilim adamıydı. Güneşten ve hastalıktan ölesiye korkan bu pimpirikli adam, ideal bir "hipekondria, paranoya ve kompulsif kişilik" ör­ neğiydi. Fizikten başka hiç ama hiçbir şey düşünmez, konuş­ mazdı; yaz okuluna katılan herkese, hocalar da aralarında olmak üzere, izci disiplini uygulaması ile ünlüydü. Kendine çok dikkat etmesine karşın çelimsiz ve sağlıksız olan bu güneş düşmanı adamın, okulu için neden Karayipler'i seçtiğini bir türlü anlaya­ madım. Almanya'da, yaz-kış yağmurlu bir sanayi kenti ya da Norveç'te bir balıkçı kasabası onun ruhuna çok daha uygundu. Güneşten öyle nefret ederdi ki, denize -çok ender yüzerdi za­ ten- pantolon ve çorapla, hiç abartmıyorum, çorapla girerdi. 10
{ "page": 16, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Gömleğinin altında da, peynir beyazı cildini iyice güvenceye al­ mak için sürülmüş, otuz koruma faktörlü güneş yağı olurdu. Se­ minerlerin sonunda ayağa fırlar, üzerine güneş resimleri çizdiği saydamları tepegöze koyardı. Tropiklerdeki güneşin bildiğimiz güneş olmadığı, öldürücü tehlikeleri bulunduğu üzerine on-on beş dakikalık bir söylev çekerdi, bu arada ben de bir an önce de­ nize koşmak için sabırsızlanırdım. Ne yazık ki, bizi bekleyen tehlikeler güneşle sınırlı kalmaz, sıra saydamdaki öbür maddele ­ re gelirdi. A) Güneş, B) Kulaklar, C) Elmalar 'B) Kulaklar'ın anlamı, denizden çıkar çıkmaz; tek ayağımız üzerinde -önce sağ, sonra sol- zıplayarak, kulaklarımızdaki suyu çıkarmamız gerektiği, yoksa bu tropikal iklimde, bin bir türlü tropikal bakterinin korkunç hastalıklara yol açabileceğiydi. Bu tavsiyeye Çinli öğrenciler dışında kimse kulak asmadı. 'C) Elmalar ise bu yörede sıkça yetişen, maltaeriğini andıran elmaları yemememiz, bundan da öte, ne olduğunu bilmediği­ miz hiçbir şeye, mercan, balık, meyve, çiçek ve ağaca asla do­ kunmamamız gerektiğini söylemek içindi. Kurallara sıkı sıkıya bağlı, hep kabızmış izlenimi veren insan - ların, azıcık kuraldışı ve asi olanları tanımakta olağanüstü bir iç­ güdüleri vardır. Daha ilk seminerde, alt tarafı üç-beş dakika geç kaldığım için mimlemişti beni. Akşam yemeğinde ise, gündüz­ leri yakamıza takmak zorunda olduğumuz kimlik kartımı çıkart­ mama bozulup yemeğin ortasında beni odama yollamaya kalkış­ mıştı. Direttim ve gitmedim, unvanımı ilan eden şerefli tasmanı olmadan yemeğimi bitirdim. Bunun öcünü almak, diğerlerine, bana da diş geçirebileceğini göstermek için fırsat kolladığını bi­ liyordum, ama gene de gafil avlandım. Adadaki ikinci akşam yemeğim henüz bitmişti. Günlerden pazardı ve ben toplam sekiz saatlik, dört ayrı fizik seminerine katılmıştım. Değil adayı gezmek ya da önceden, safça planladı - ğım gibi diğer adalara gitmek, denize girecek vakti bile zar zor 11
{ "page": 17, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
bulabilmiştim. Bir saatlik öğle tatilinde, upuzun bir yemek kuy­ ruğu ve alelacele yutulan sandviçten sonra, şiş mideyle denize koşmuş, dimdik güneş ışınları altında dakikaları sayarak yüz­ müştüm. Bir sonraki seminere yetiştiğimde, saçlarımdan hala sular damlıyordu. En kötüsü, son iki gündür, sabah, öğle, ak­ şam yemekleri, kahve molaları dahil, sürekli seksen kişilik bir grubun içindeydim. Birazcık yalnız kalmak ve okumak için bir köşeye sığındığımda hemen uyarılmıştım: Gruba ayrılan yerler dışında oturmak yasaktı. Karayip rüyam, böyle bir cehenneme dönüşmüştü işte; bu okulun tropiklerde ya da Sibirya'da yapıl­ masının hiç farkı yoktu. Duvarlarına, tropikal ada posterleri ya­ pıştırılmış bir hücrede, insan karikatürleriyle bir arada yaşıyor­ dum. Bir mahkumdan tek farkım, buna gönüllü oluşumdu her­ halde; bir de, "dört yıldızlı" otel odasının konforu, buranın bir hapishane olduğunu gizliyordu; hiç kullanmadığım Amerikan barı, televizyon ve bomboş kütüphane rafındaki İncil gibi şey­ lerle örneğin. Toplu halde yemek yediğimiz uzun tahta masalardan birinin köşesine ilişmiş, derin bir can sıkıntısı içinde bir sigara yakmış­ tım. Masadaki tartışma pek az anladığım Standart Model Teori­ si'nden, hiç anlamadığım Transizyon Radyasyonu Dedektörle­ ri'ne döndüğünde, zayıf ve kırılgan ilgim dağılıp gitmişti. Bu adada, bu masada, dünyanın dört bir yanından gelmiş, hırslı, akıllı insanların arasında ne işim olduğunu düşünüyordum. Ya­ bancılık duygum ve mutsuzluğum öylesine artmıştı ki kalkıp gi­ decek gücüm bile kalmamıştı. Kaldı ki, boğucu sıcaklıktaki, bomboş oda dışında sığınabilecek bir yerim de yoktu. Belki bi­ rileri konuyu değiştirir, fizik dışında herhangi bir şeyden söz açardı, belki de birilerini ada merkezine inmek için ikna edebi­ lirdim. Ama sabahleyin erken kalkma zorunluluğu yüzünden kimse buna yanaşmıyordu. Ansızın, adımı bağıran canhıraş bir çığlık bütün sesleri, birlik­ te yemek yiyen seksen kişinin uğultularını bastırdı: "Sana kaç ke- 12
{ "page": 18, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
re söyledim!" Bizim ufak tefek, sinirli Prof. Karbel, yan masadan kalkmış, öfkeli, sıska bir maymun gibi üzerime geliyordu. "Sana kaç kere söyledim, burada sigara içmek yasak!" O kadar şaşırmış­ tım ki bir süre burun deliklerimden sızan dumanı izleyerek kıpır­ tısız kalakaldım. Böyle bir yasağı ilk kez duyuyordum, masanın yarısı sigara içiyordu, üstelik açık havadaydık. Bundan da öte, yir­ mi beş yaşındaydım ve sigara yüzünden son azarlanışım on yıl geride kalmıştı. Sigaradan umursamazca bir nefes daha 'j'.ekip gözlerimi öteki tiryakilere çevirdim. Hepsi anlayamadığım bir boyun eğişle sigaralarını atmaya, gizlemeye çalışıyorlardı. O anki umutsuzluğumu, o köle ruhlu insanlarla bir arada ol­ maktan duyduğum utancı anlatmak çok zor. Tartışmak, yanıt vermek gereksizdi, açıkçası tenezzül etme­ dim. Bakışlarımı, Prof. Karbel'in vidalarından çıkmışçasına dö­ nüp duran, bir türlü sabitlenemeyen gözlerinde odaklaştırdım, sigaramı, acı bir gülümsemeyle, plastik tabağa bastırdım. (Por­ selen tabak ya da kül tablası verilmişti elbette.) Prof. Karbel, si­ garayı sanki gözbebeğinin içinde söndürmüşüm gibi geri çekil­ di ve Maya'ya döndü: "Sen de Maya, sözüm senin için de!" Ma­ sadaki iki kadını seçmişti bağırmak için, bu bile davrarnşınm cin - sel kökenini açıklamaya yeterlidir sanırım. Maya da hiç karşılık vermedi, ama anadilinde, vatandaşı Andreas'a öfkeyle serzenişte bulunmaya başladı. Sıkılı bir yumruğu andıran ifademden dola­ yı, bana başka bir şey söylemeye çekinen Karbel, Maya'nın yanı­ na oturdu ve hemen bir tartışma başlattı. Sigara alerjisi, sigara dumanının açık havada yayılışı, sigara içenlerin ve içmeyenlerin hakları vb. Beni hiç ilgilendirmeyen sözde demokratik bir otu­ rum. Tek bir sözcük bile söylemeden odama gittim ve ağlaqım. Doyasıya, gözü dönmüş bir öfkeyle ağladım. Bu Karayip masa­ lına kandığını, bedava uçak bileti ve otelle satın alınıp bir kuk­ laya çevrilmeyi kabul ettiğim için kendimden nefret ediyordum. O gece, fiziği ve her türlü akademik kariyeri bırakmaya karar verdim. 13
{ "page": 19, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
*** O akşam yemeği ile Kabuk Adam'ı tanımam arasında geçen bir hafta hemen hemen olaysız ve tekdüzeydi. Sabahları, kahval­ tı saatinin bitimine beş dakika kala güçlükle kalkıyor, güneş ya­ ğımı sürüp -bunu hiç atlamamam gerekiyordu, yoksa sabah gü­ neşi bile yüzümü şeftali rengine çevirirdi- "üniformamı" giyi­ yordum. Kimliğimi yitirmemek için üzerine iğnelediğim, en in­ ce ve kapalı tişörtüm, eski püskü bermudalarım ve koca hasır şapkamdan oluşuyordu "üniforma": Ayağımda kumlu sabola­ rımla, ağır ağır lokantaya yürürken, rüzgar biraz uyandırıyordu beni. Daha kuyruğa girip kahvaltımı almadan, uykusuzluk ve sı­ caktan iştahım kaçmış olurdu. Bir sigara yakmak için herkesin gitmesini beklerdim. Hiç durmadan esen rüzgarın kağıt barda­ ğımı devirmesine güçlükle engel olurken, bir elimde sigara, önümde Lang'ın şizofreni üstüne bir kitabı, "ekspres" ve yasak bir sabah keyfi yapardım. Sonra geç kaldığım ilk derse koşturur, kahvaltıdaki yağlı jambon ve ananastan midem ekşimiş bir hal­ de, sıkıntılı ders boyunca, bize bedavaya verilmiş, sarı üstüne mavi çizgili deftere, şizofrenik bir öykü üzerine notlar alırdım. Sonradan gördüm ki yazdıklarımda sürekli güneş imgesini kul­ lanmışım. Kurak, ıssız çöller ve acımasız bir göz gibi her şeyi gören, yargılayan güneş. İki ders arasındaki kahve molasında, kalabalıktan ve fizik tar­ tışmalarından uzak durma çabalarım genellikle sonuçsuz kalır, biri yanıma gelir, hangi deneyde çalıştığımı ya da seminer üze­ rine ne düşündüğümü sorardı. Bazen de çimenin neden beton­ dan daha soğuk olduğu, ya da tropiklerde güneşin neden daha çabuk battığı konusunda yapılan sözde-bilimsel, aptalca bir ko­ nuşmanın ortasında kalakalırdım. Serin çimenlerden de, tropik­ lerin o kendine özgü, gökyüzünü yangına çeviren günbatımla­ rından da zevk alamaz olurdum. Sanırım gördüğüm ilginin en önemli nedeni, kadın fizikçi sayısının azlığıydı; sayımız onu geç­ miyordu ve kocası, erkek arkadaşı olmayan ya da burada bir ta- 14
{ "page": 20, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
til aşkı bulmayan iki-üç kişiden biriydim. Bir de bunlara, Türk gibi "egzotik" bir köken ve sürekli yalnız kalmaya çalışmamın yarattığı gizem de eklenirse. İkinci ders, ilkinden daha ağır, daha yorucu geçerdi. Saat öğleye yaklaşınca, astımlı ciğerlerim nefes almakta zorlanırdı. Terden bermudalarım bacaklarıma yapışır, yerimden kıpırda ­ madan oturmak ve zeki bakışlarla semineri izlemek zorunlulu­ ğu bir işkenceye dönüşürdü. Bir sigara yakabilseydim, bir bar­ dak soğuk meyve kokteyli olsaydı; suya bile razıydım aslında, şu cam fanusa benzeyen konferans salonundan sıvışıp, hemen ya­ nındaki bomboş havuza atlayabilseydim. Çok basit, temel, be­ densel istekler. Yemek kuyruğu, sandviç ve kola; artık ilk gün­ lerdeki gibi, her fırsatta denize koşacak gücüm kalmadığından, kitap okuyarak geçen bir yarım saat. Öğle zamanı dünya, sanki sıcaktan beyazımsı bir renk alırdı, hava kurşun gibi ağırlaşırdı. Sıcaklık, baş ağrısı, ter, sıcaklık. Öğleden sonra seminerleri, ak­ şamüstü seminerleri, daha fazla sıkıntı, bıkkınlık, yorgunluk. Akşam yemeğinden sonra da, ek bir seminer ya da tartışma se­ ansı, pek ender olarak da bir kokteyl düzenlenirdi. Bir gece "uluslararası" bir şarap partisinde, bir ondan, bir bundan der­ ken, neredeyse, otuz şişe İtalyan ve İspanyol şarabının tadına bakmıştım. Toplam neredeyse iki şişe şarap. Sonra da her önü­ me gelene, öykülerimden ve hayal kırıklıklarımdan söz etmeye başlamıştım. Tropiklerde içilen içki insanı bir anda çarpıyordu, en sıkılganlar cüretkir, içine kapanıklar ateşli, mızmızlar ise as­ lan yürekli kesiliveriyordu. Kendimi her türlü çılgınlığa hazır hissetmiş, dans etmek, sevişmek ya da olay çıkarmak için daya­ nılmaz bir istek duymuştum. Bu iklimde, alkolün etkisi geldiği kadar çabucak gittiğinden Maya ve ben, bütün bir gün rahatça içebildiğimizi fark etmiştik. Öğle yemeğinde başlayıp yatana dek, kimseye sezdirmeden, buzlu rom kokteyllerini deviriyor­ duk. Zaten başka türlü ne gündüzlere dayanabilir, ne de gece­ leri uyuyabilirdim. ıs
{ "page": 21, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Günün tek sevdiğim saati, öğle üç ve dört arasındaki, Prof. Karbel'in eşsiz cömertliğiyle bize bıraktığı boş saatti. Grup, hiç anlayamadığım bir nedenle, ortasın a sis bombası atılmış miting topluluğu gibi ansızın dağılırdı. Kumsal birkaç gürültücü İtal­ yan dışında, Maya ve bana kalırdı. (Prof. Karbel bunu hemen gözlemlemiş, Akdenizlilerin deniz tutkusunu anlayamadığını belirtmişti. Ben de kulağına gideceğini bildiğim halde, "0 han­ gi tutkudan anlar ki?" demiştim.) Denizden çıktıktan sonra, pal­ miyelerin altında bir banka uzanırdım, yanımda sigara paketi, romlu kokteyl ve Thomas Bernhard'ın bir romanı olurdu. İklim koşullarına çok daha uygun bir seçim yapan Maya, Ana.ıs Nin'in erotik bir romanını okuyordu. Aslında ikimiz de doğru dürüst okuyamazdık. Aralıksız esen rüzgar, sayfaları birbirine karıştırır, saçlarımı gözüme sokar, bazen de kitabı elimden uçururdu. Sonsuz bir rehavet ve huzur içinde, başı sonu olmayan düşün­ celere, gökkuşağı renkli imgelere kaptırırdım kendimi. Okyanus hiç bitmeyen bir sevecenlikle kumları okşar; dalgalar, rüzgarın hindistancevizi ağaçlarıyla yaptığı, tropikal füg'e eşlik ederdi. İnsanı iliklerine dek ıslatan ama hiç üşütmeyen yağmurlar bir başlayıp bir kesilirdi. Keskin güneş ışınlan, palmiyelerin arasın­ dan yüzüme altın damlalarla akarken, mercanların köpüklü çiz­ gisinde, çılgınca hayaller görürdüm. Gölgelerin bulunmadığı ama hiçbir şeyin net, açık seçik olmadığı bir dünyaydı bu. Soyut kavramlara, kesinliğe, kuzey iklimlerinin çözümleyici düşüncesi­ ne yer olamazdı burada; insanı keskinleşmiş ve arınmış duyum - lan yönlendiriyor, gerçekliğe alışılmadık, dolambaçsız, bambaş­ ka bir yol çiziliyordu. Duyumsayarak yaşamak. Kemiklerini eri­ tircesine ısıtan güneşi, yağmurun küçük, serin parmaklarını, be­ denimi sıcak bir dil gibi yalayan rüzgarı hissetmek. Rengi hiç solmayan gökyüzü altında, bedenini keşfetmek, onunla var ol­ mayı öğrenmek; tropikal yaşamın sakin, capcanlı, çok renkli rit­ mini yudumlamak. İşte, sadece o anlarda, okyanusun ortasında bir adada olduğumu duyumsuyordum. Güçlü bir akıntı, beni 16
{ "page": 22, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
zamanın dışına atar, bir deniz kabuğu gibi bu kumsala bırakır­ dı. Hani şu kulağınızı dayadığınızda, size okyanusun sonsuz şar­ kısını söyleyen deniz kabuğu gibi. O hafta boyunca, bir bakıma sonraki olayların habercisi nite ­ liğinde, kayda değer bazı şeyler de oldu. Cuma akşamı, Maya ve ben, yanımıza iki İngiliz'i, Martin ve Michael'ı alıp adanın mer­ kezi olan kasabaya, Christianstedt'e indik. Çocukların ikisi de, ikimize birden kur yaptıkları için kabul etmişlerdi bu gezintiyi, hangimizi seçeceklerine karar vermemiş, ya da seçimi bize bırak ­ mış gibi davranıyorlardı. Denizden biraz içeri girince rüzgar kesilmiş, sıcaklık daha da dayanılmaz olmuştu. Daracık, parke döşeli sokaklar erimişçesi­ ne, uzadıkça uzuyor, göz kamaştırıcı sarı ışıkta hiçbir şey net olarak seçilmiyordu. Sıcak bir kehribar kolyenin içindeydik san­ ki. Arada bir, beyaz kolonyel yapıların verandalarına kurulmuş, havalandırmalı dükkanlara sığınıyor, biraz soluk almaya çalışı­ yordum. Haiti resimlerinden İsviçre çakılarına, deniz kabuğu kolyelerden lüks altın saatlere dek her şey satılıyordu bu dük­ kanlarda, ama kartpostal dışındakilere param yetmiyordu. Zen­ gin beyazların, zengin beyaz turistler için işlettiği dükkanlar, barlar ve lokantalardan geçilmiyordu Christianstedt. Onları kö­ lelik zamanından kalma bir kinle izleyen yerli siyahi halka rast­ lamak hemen hemen olanaksızdı. Bu durumun, güneş batınca tam tersine döndüğünü kısa zamanda öğrenecektim. Turistler, dört yıldızlı otellerine çekilirken, sokaklar ve kulüpler, dansı ve müziği tutkuyla seven yerlilere kalıyordu ve doğal olarak silahlı çetelere, çocuk yaştaki kokain satıcılarına. Son yıllarda, Karayip­ ler, Amerika'ya giden kokain yolunda önemli bir konum edin­ mişti. Önceleri, adaların doğal bitkisi marihuanayı içip dans eden ve sevişen bu sıcakkanlı insanlar, kokainle birlikte gözü kör bir şiddetle de içli dışlı olmuşlardı. 17
{ "page": 23, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Afrika işi oyma kolyeler ve Müslüman zenci lider Malcolm X tişörtleri satan bir siyahiyle iletişim çabalarım, yüzyıllardır süren ırklar arası düşmanlığın duvarında parçalandı. "Malcolm X kim, biliyor musun?" "Evet," dedim gururla, "ama düşüncelerini pek bilmiyo- rum. " "Nereden bileceksin ki1 Hadi beyaz kız, beni oyalayıp dur­ ma, cebinden şu yeşil dolarları çıkar da ne alacaksan al. Egzotik nesnelerle ilgileniyorsan, kolyelerime bak, bana değil. Niyetin ülkene döndüğünde arkadaşlarına hava atmak. Bana gelince, ne sempatini, ne de dostluğunu istiyorum." Bunların hiçbirini söylemedi aslında ama gözlerinde aynen bunlar yazılıydı. Vazgeçtim. Müslüman bir ülkeden geldiğimi bile söylemedim. Tarihi, adanın tarihi kadar karmaşık ve kanlı olan, sırayla İs­ panyol, Fransız, İngiliz ve Danimarkalıların eline geçmiş küçük kaleden başka görülecek bir şey yoktu Christianstedt'te. Maya upuzun, çıplak gövdeli hindistancevizi ağaçlarına, maymun çe­ vikliğiyle tırmanan bir yerlinin fotoğrafını çekti. (Tüylerimi di­ ken diken eden "turist" sözcüğünü çağrıştırdığından, yolculuk­ larımda hiç fotoğraf makinesi taşımam.) Ben de, sırf o baş edil­ mez can sıkıntımdan dolayı, bir gösteri sergilemek gereksinimi duydum ve kale burçlarına tırmandım. Aynı gece, en azından yirmi beş kişilik, kalabalık bir topluluk halinde, tekrar kasabaya indik. Prof. Karbel, kesinlikle birbiri­ mizden ayrılmamamız, karanlık bastıktan sonra sokaklarda yü­ rümememiz, bizi kasabaya getiren minibüs-taksiye dönüş saati­ ni bildirmemiz konusunda sıkı sıkı uyarmıştı bizi. Denizin üze­ rindeki bir sete kurulmuş, küçük tahta sıraları olan bir barda, romlu ve tekilalı kokteyllerle iyice kafayı bulup bir gece kulübü­ �e gittik. Kalabaş'a. Adı kadar gizemli, çılgın "Kalabaş geceleri­ nin" habercisiydi o gece. Coşkulu Karayip ritimleriyle dans eden, bedenleri birbirine sımsıkı yapışmış siyahi çiftler, ritmi hiç 18
{ "page": 24, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
kaçırmadan, inanılmaz bir hız ve ustalıkla sallanan kalçalar, ter­ li bedenlerin yaydığı cinsellik; büyülü bir ortam. Maya ve ben, epeyce sarhoş bir halde piste çıktık ve beceriksizce tepinen, ri­ tim duygusundan yoksun Anglosakson ve Alman fizikçilere Ak­ denizliliğimizi gösterdik. Göbek dansı ve samba arası birkaç fi­ gür bulup bedenlerimizi cömertçe müziğe bırakıverdik. İnce, uzun bir siyahiyle dans etmiştim; tam ayrılırken hiç ummadığım bir yakınlıkla elimi sıkmış ve teşekkür etmişti. Elbette o anda, ne o, ne de ben, onun bu öyküde alacağı rolün boyutlarından ha­ berliydik. Hemen herkes o geceden bir "Karayip anısı" edinerek dön­ dü, kumsal toplantılarında anlatacak malzeme çıkmıştı fizikçile­ re. Aşırı içip grubu kaybeden Sten, yanlışlıkla girdiği İspanyol mahallesinden ve orada kendisine satılmaya çalışılan dokuz ya­ şındaki kızdan söz edip durdu. Bazıları duydukları silah sesleri­ ni, bazıları da kendilerine bıçak çeken çeteden nasıl kaçtıklarını , her gece, tekrar tekrar anlattılar, daha yıllarca da anlatacaklar. Ertesi gün, iskan edilmemiş, doğal bir sualtı müzesi olarak korunan, "Buck" adındaki bir mercanadasına yat gezisi düzen­ lenmişti. Mercanları seyredebilmek için şinorkelle dalmayı bil­ mek gerekiyordu. Daha önce hiç dalmadığını ve astımlı oldu­ ğum için, yatın Amerikalı kaptanı, gözlerini göğüslerimden ayırmadan, benimle "özel olarak" ilgilenmeyi önerdi; ama ben acemiler grubuna katılmayı seçtim. Suyun altında geçen o son­ suz, ıstırap dolu dakikalardan tek aklımda kalan, korkunç bir boğulma hissi ve panik; herkesin "çok etkileyici" bulduğu mer­ canlara bir kez bile dönüp bakama dım. Daha sonra, Prof. Kar­ bel'in olağan temposunda, koşar adım bir piknik yapıldı. O ün­ lü zehirli elma ağaçlarının altında upuzun yemek kuyruklarına girdik ve mercanadasının, belki de kırk beş dereceyi bulan ce­ hennemi sıcağında, gölgelik bir yer bulma kavgası vere vere, Ka­ rayip usulü yemek yedik. Hamburger ve romlu kokteyl! Sonla­ ra doğru bu sıkıcı gezinti, karşıma hiç umulmadık, son derece 19
{ "page": 25, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
incelmiş, enfes bir zevk anı çıkarıverdi. uzun kollu gömleği, bol paçalı pantolonu ve şinorkeliyle suyun altında, garip bir tür zar­ ganayı andıran Prof. Karbel, az daha bir katamaranın altında ka­ lacaktı ve bu yüzden kaptan tarafından azarlandı. Kimseye belli etmeden, kaptana, onu tekrar paylamasmı rica ettim, o da tabii beni kırmadı. Sesi bütün teknelerden duyulacak şekilde, yaşlı profesöre bağırıp durdu. Otele dönerken, bizim dalış grubunun rehberi, genç siyahi çocuk yanıma oturmuştu. "Merhaba. Ben Marcos. " "Merhaba." "Hiç spor yapıyor musun?" Afalladım. "Efendim? Yo, hayır. Spor yapmıyorum. Neden?" Spordan da, sporculardan da oldum olası hoşlanmazdım. "Olağanüstü bir vücudun var. Daldığımız zaman gözümü senden alamadım." O kadar şaşırmıştım ki herhalde sendelemişimdir. Hayatım­ da ilk kez, yeni tanıştığım biri, böyle damdan düşercesine vü­ cudumu övüyordu. Dalış esnasında, bir yunus gibi kıvrak hare­ ketlerle, sürekli dalıp çıkmasının, yanımdan, altımdan sayısız geçişinin nedeni buydu demek ki. Bense kaptanın talimatına uyarak, astımım yüzünden bana göz kulak olduğunu sanmış­ tım. "Öyle ustaca seyrediyordum ki anlamadın. Bugün, öğleden sonra reggae festivali var. Gelmek ister misin?" Yaklaşımmdaki dolambaçsızlık ve içtenlik öylesine hoşuma gitmişti ki hemen kabul ettim. Çok uzun zamandır unuttuğum bir şeyi, kadın olduğumu, üstelik arzulanan bir kadın olduğumu hatırlatmıştı bana. Derin duyguların ve anlamların peşinde yitip gitmiş birinin göz ardı ettiği, küçük ama sağaltıcı mutluluklar­ dan biriydi işte. Gene de konsere, peşime taktığım ufak bir fizikçi grubuyla gittim. Marcos'la sohbet edip ikram ettiği marihuanalı sigara- 20
{ "page": 26, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
dan birkaç nefes çekmekten öteye geçmedim. Adalılar gibi, ya­ ni kalçalarımız birbirine yapışık halde dans etme önerisini de reddettim. Kızgın bakışlı binlerce yerlinin arasında tek turist bizdik ve sonuçta, gruptaki öbür kızın, Avusturyalı Sigrid'in taş­ kın danslarına ve sigara dumanım yüzünden bana bağıran adalı bir kadına rağmen (siyahi arkadaşlarımla marihuana içtiğimi gö­ rünce itirazları kesilivermişti), o konserden linç edilmeksizin, sa­ pasağlam çıkmayı Marcos'a borçluyuz. Kayda değer son olay ise, Kabuk Adam ile tanışmamdan bir gün önce Michael'ın, sırf biraz içkili ve hüzünlü olduğum için, İngilizlere özgü bir duy­ gu yoksunluğu ile beni yatağına davet edişiydi. Resmi kız arka­ daşı, ertesi gün adaya varacak ve bu sevimli, "birbirine çok ya­ kışan" çift, Karayipler turuna çıkacaktı. Ben de kabalıkta ondan aşağı kalmadım, az sonra geleceğimi söyleyerek ortalardan yok oldum. Bu olaydan, ikimiz de hiç söz açmadık, bu küçük, kirli sır, St. Croix'nın kumsallarına gömülü kaldı. Bir de, o öğleden sonra, upuzun, bir çocuk tekerlemesi gibi bitmek bilmeyen bir seminerde, başıma gelecekleri sezmişim gi­ bi şunları not düşmüşüm defterime: "Bir balona şekil veren ha­ va gibi, benim de hayatıma şekil verecek bir şeye gereksinimim var. Şu anda bunun ne olabileceğini bile bilmiyorum, belki an­ cak sevgi diye tanımlanacak bir şey." Çok iyi anımsıyorum, havuzda çocuğuna yüzme öğreten genç bir anneyi seyrediyordum. "Tanrı, Adem'in burnuna üfleyerek can vermişti." İşte, Ka­ buk Adam ile tanışmamdan önceki on gün böylece geçmiş ve o, hayatımı bir kasırga gibi altüst eden akşam geldiğinde, adada geçirecek sadece dört günüm kalmıştı. Sıcak, yoğun, yorucu bir gün daha bitiyordu. Upuzun, ku­ rak bir mevsimin sonuna kadar dayanmış bir bitki gibiydim. Ya­ nsını kaçırdığım bir tartışma seansına doğru, kendimi zorla sü- 21
{ "page": 27, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
rüklüyordum; bedenim, güneşten ve uykusuzluktan tükenmiş­ ti, sabolarını demirden yapılmışçasına ağırdı. Geceye çok az kal­ masına karşın, sıcaklık hiç azalmamıştı. Artık her soluk alışım­ da, suyun altındaki boğulma duygusunu yeniden yaşıyordum. Bu adadan, hiç azalmayan sıcaklık ve hiç dinmeyen rüzgardan, boğucu nemden, ikinci bir deri gibi taşıdığım ter ve güneş los­ yonu karışımı vıcık vıcık sıvıdan, omuzlarım ve boynumdaki gü­ neş yanıkları ve alerjik yaralardan, kumlu sabolardan öylesine bıkmıştım ki. Hepsinden çok, bitmek bilmeyen, makineli tüfek mermileri gibi art arda gelen seminerlerden; küçük, bomboş bir otelin kumsalına hapsolmaktan ve bir toplama kampı mahkumu gibi yaşamımın hep öteki fızikçilerinkine yapışmasından, birlik­ te yenen yemeklerden, toplu gezintiler, saçma sapan konuşma­ larla geçen kahve molaları ve partilerden. O günlerde iklimin de etkisiyle düşünmeyi, daha doğrusu bir düşünceyi sonuna kadar götürmeyi ve çıkarımlar yapm ayı bırakmıştım; yoksa durumu­ ma katlanamazdım. Hapishane, savaş gibi deneyimlerden ge­ çenlerin iyi bildiği bir savunmadır bu, gerçeği bütünüyle kavra - maktan, gelecekten isteklerde bulunmaktan vazgeçmek, yalnız­ ca bir sonraki saati hedefleyerek yaşamak. Tropikal iklim de, bu tür bir gerçeklikten geriye çekilme, kendini rölantiye alma işle­ mi için çok uygundu; eşi bulunmaz bir umursamazlık ve aldı­ rışsızlık kazandırmıştı bana; hamağında siesta yapan Meksikalı bir çoban rehaveti içindeydim. Geç kaldığım, gündelik tartışma seansı yerine kendi ameliyatım bile olsaydı, telaşa kapılacak ha­ lim yoktu. Ansızın gördüm onu, havuza giden dar, beton yolda, palmi­ yelerin gölgesinde karşılaştık. Elinde iki büyük deniz kabuğu ta - şıyan, kısa boylu, zayıf, çıplak ayaklı bir yerli, gözlerini hiç ayır­ madan bana bakıyordu. Bu dimdik cüretkar bakışı, beni onunla konuşmaya itti sanırım, daha en başından, açıklanamaz bir ege­ menliği vardı üzerimde. "İyi akşamlar. Bunları satıyor musun?" 22
{ "page": 28, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Aptalca bir giriş yapmıştım; elbette satıyordu, başka bir ne­ denle otelde bulunamazdı. Almaya niyetim olmadığı halde, bü­ yük bir dikkatle kabukları inceliyordum. Bu arada, Jamaikalı ol­ duğunu, dalgıçlık yaparak ve çıkardığı deniz kabuklarını satarak geçimini sağladığını anlatıyordu. Adını sordum. "Tony. Bana Kabuk Adam Tony derler, ya da Tony, Kabuk Adam." Beklenmedik ya da sarsıcı bir şey söylememişti... Apayrı, benden çok farklı bir dünyası olan biriydi işte, içimdeki merak kurdu bile doğru dürüst uyanmamıştı. Belki de deniz ve deniz insanları, o güne dek hiç ilgimi çekmediğindendi bu. Yalnızca bakışları, gözlerimden hiç ayrılmayan, keskin, duru, olağanüstü bakışları, beni oraya mıhlıyordu. İri, kapkara, bir yaban kedisini andıran gözleri vardı. Başındaki üç renkli bere, teninin koyu­ kahve rengini vurguluyordu. Sol kulağındaki altın halka ile ge­ çen yüzyıldan kalma, Karayip denizlerinin çelikleştirdiği, gözü pek ve acımasız bir korsana benziyordu. Göğsündeki derin yara izlerini ve iki küçük, narin deniz kabuğu kolyeyi fark ettim. Benliğimin bir parçası haline gelmiş can sıkıntısı ve rehavet içinde yoluma devam edecektim ki birden o cümleyi söyledi. Her şeyi başlatan cümleyi. "Sen, hayatım boyunca benimle konuşan ilk beyaz kadınsın. Deniz kabuğu filan alırken konuşurlar elbette ama hiç benimle ilgili som sormazlar." İçimde bir şeyler kıpırdandı, yüreğimdeki ağır bir taş yerin­ den oynamış, yuvarlanmaya başlamıştı. Üzüntüyle ona dön­ düm, bakışlarım onunkileri ilk kez aynı yoğunlukta karşıladı. Aramızda, sözcüklerin olmadığı, sessiz, derin bir konuşma geçi­ yordu. "Yıllar var ki hiçbir kadınla beraber olmadım." Gözlerimi aniden kaçırdım. Gergin, ağır, ılık bir sessizlik başladı. Rüzgarın darmadağın ettiği saçlarımı düzeltmeye uğra - şıyordum. Acı doluydu söylediği; içtenlikle, hiçbir kızgınlık, yal- 23
{ "page": 29, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
varma ya da ima içermeden, dolambaçsızca dile getir ilen, eski bir acı. Ne söyleyeceğimi bilmiyor dum. İçim deki taşlar hızla yu­ varlanıyo rlardı , duygularımın bir kaynaktan fışkırırcasına boşal­ malarından korkt um. Ben de, diyecektim neredeyse, ben de uzun zamandır hiç kimseyle olmadım . Olamadım. Kendimi to­ parladım; bir kadının, yabancı bir erkeğe, kendi cinselliğinden söz etmesinin tehlikelerini biliyordum ne de olsa. Öylece kıpır­ damadan duruyor , sessiz, çaresiz bakışlarla okyanusu seyre di­ yord um . Rüzgar saçlarımı yeniden dağıtmıştı . "Tabi i," diye devam etti, "ben senin gibi güzel değil im." Gerçekten de çirki ndi, boyu aşın kısaydı -benden bile kısa­ ve kaburga kemikleri meydana çıkacak denli zayıftı . Yüzü inanıl­ maz derecede çirkin, çirkinden de öte, kork unçtu. Kırık dişlerle dolu, ürkütücü bir yarayı andıran ağzıydı bunun nedeni ve çe­ nesindeki anlaya madığım tuhaflık. Sıyrıkl arla, açık yaralarla do­ lu ellerini, paç avral ar içindeki cılız bedenini, hiçbir kadın kolay kolay çekici bulam azdı . "Belki de," dedim bu kez, tam gözbebek lerine bakarak, "ka­ dınları korkutuyo rsundur ." Şaşıracağını sanmıştım ama tepki göster medi. Sadece yüzün­ den belli belirsiz, yorumla yamadığını bir bulut geçti. Ondan korktuğumu ve bu korkunun ilişkimizi nasıl belirleye ceğini, o anda, benden çok daha önce sezdiğini biliyorum şimdi. "Ama," dedi birdenbire , "bir kitabın kapağına bakarak için- dekileri anlayam azsın ." Koltuğumun altındaki romanı gözucuyla süzmüştü: "Doğru, haklısın ." Giderek ilgim artıyordu . Hem bilgece bir yönü vardı, hem de şeyta nca; ikisi de aynı ölçüde çekiyordu beni. Konuşmayı ola­ bildiğince uzatmak, onu, kendisini anlatmaya ikna etmek, bu gizemli Kabuk Adam'ı çözecek ipuçlarını ele geçirmek istiyor­ dum. Güçlü bir önse ziyle biliyordum ki, Kabuk Adam'ın bana öğretebileceği, o zamana değin ıskaladığım çok önemli bir şey 24
{ "page": 30, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
vardı; yaşama dair, belki ölüme. Belki de dünyayı , benim için daha tanıdık ve duyarlı kılacak bir gizi biliyordu . Kafam dur­ muştu oysa; akıllıca, aptalca, söylenecek hiçbir şey bulamıyor­ dum. Konuşan gene o oldu. "Bir insanı da sadece yüzüne bakarak anlayamadığın gibi." O anda dehşetle kavramı ştım ki, Tony düşüncelerimi okuya­ biliyordu, hatta bundan daha öteye geçerek, henüz düşünce ha­ line gelmemiş, bilinçdışının daracık boğazında sıkışıp kalmış kı­ pırdanmaları, belli belirsiz duygu dalgalanmalarını seziyordu . Üzerimdeki etkisi giderek artacak, delice bakışları, ruhumun en diplerine ulaşacaktı . Okyanusun derinliklerinden çıkardığı deniz kabuklan gibi, en gizli korkularımı, arzularımı su yüzüne çıka­ racaktı . Bundan böyle, onun karşısında, hep çıplak ve savunma­ sız olacakt ım. "Sen çok güzelsin. Gerçekten de çok güzelsin. Umarım ken­ dine iyi bakıyor sundur ." Marcos'un iltifatları karşısındaki gibi şaşırmamıştım, neşelen­ memiştim de. övgülere alıştığımdan değildi bu, Tony öylesine yoğun bir hüzünle konuşmuştu ki. Hemen itiraz ettim, gülünç bir çabayla, çirkinliğimi kanıtlamaya çalıştım. "Yoo, hayır. Güzel sayılmam. Son yıllarda çöktüm. Çok da bakımsı zım. İçki içiyorum, sigara ... " Elimdeki paketi gösterdim. Birdenbire kafam aydınlanıv erdi, ona ulaşacak bir yol bulmuştum. "Marihuana da içiyorum ." Yalan söylüyo rdum. Marihuanayı ilk kez Marcos 'la denemiş­ tim; Karayiplilerin hemen tamamının bu otu içtiğini biliyordu m. Yüzünden gene belli belirsiz, tehlikeli , kara bir bulut geçti. Bu kez doğru anlamıştım . Yasadışı , karanlık bir geçmişin izini taşı­ yordu Tony. İnsan bir kere yasadışı işlere bulaştı mı, kokusunu hep üstünde taşır, doğrusu ben de bu kokuyu iyi tanının . "Demek marihuana içiyorsun . İstersen sana getirebilirim ." "Satıyor musun?" 25
{ "page": 31, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Satmıyorum, kendim için yetiştiriyorum, sana rahatça vere­ bileceğim kadar var elimde." Kabul ettim, ertesi gün getirmesi üzerine anlaştık. Odama doğru yavaşça yürümeye başlamıştık, tartışma seansına çok geç kalmıştım, konuşmamız da doğal sonucuna ulaşmış gibiydi. Bir bakıma Tony tuzağıma düşmüştü, kendisiyle sırf marihuana yü­ zünden ilgilendiğimi sanıyordu ve aslında böylesi çok daha gü­ venliydi. "Kolyemi görmedin." Biri kırmızı, öteki beyaz sicimlere geçirilmiş, birbirinin eşi, iki deniz kabuğunu gösteriyordu. "Gö rdüm. Çok güzel." "Bunlar çok ender bulunur. Ben çıkardım." Uzun, yaralı parmaklarıyla usulcacık okşadı kabukları, gözle­ ri gurur ve şefkat doluydu. Odamın önündeydik. "Tamam, yarın getiririm. Burada olacaksın, değil mi?" Ansızın korkuya kapıldım. Kurallarım bile bilmediğim, çok tehlikeli bir oyuna katılıyordum sanki. Bütün bunlar çok anlam­ sızdı ya da ulaşamayacağım kadar derin bir anlam içeriyordu. "Bak, niye bunu illa ki vermek istiyorsun, anlamıyorum. Bi­ risi bana bir şey vermek istediğinde kuşkuya kapılırım." Biraz bıkkınlık, biraz acımayla süzdü beni, söylediğime piş­ man olmuştum. Zekamı kanıtlamak için söylediğim nice laf gi­ bi gereksiz ve boştu, ruhun kendisinden gelmediği için de ya­ paydı. "İnsanlara hiç güvenmiyorsun, değil mi? Sana bunu vermek istiyorum çünkü arkadaşlarıma verebileceğim kadar var bende. Bana, satıp satmadığımı sormuştun ?" Bir çocukla konuşur gibiydi. "Evet." "Sana sattığımı söyleyebilirdim, değil mi? O zaman benden satın alacaktın." Sesimi çıkarmıyordum, haklıydı. 26
{ "page": 32, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Satın alacak kadar güveniyorsun ama hediye alacak kadar değil." Artık hiçbir şey söyleyecek durumda değildim. "Bunu sana veriyorum çünkü benimle konuştun. Daha önce de söylemiştim, uzun zamandır hiçbir kadınla konuşmadım ." Aynı akşam, otelde tenis dersleri veren İngiliz asıllı James ve gruptaki fizikçilerden Hintli Khrish, beni yrmeğe davet ettiler. Oldukça ciddi bir bunalım geçirmiş olan kuramsal fizikçi Khrish, üniversite tarafından buraya "rehabilitasyon" amacıyla gönderilmişti. Kendisini toparlaması için iki hafta süre vermiş­ lerdi. O da, sürekli yalnız kalmayı seçtiği, seminerler de dahil, grupla yapılan hiçbir eyleme katılmadığı için tanışmıştık. Ders­ lere girmediğim bir öğleden sonra, koyun ucundaki "Proje"nin girişinde, tahta iskelede karşılaşmıştık. Bu "Proje," devletin dü­ şük gelir grubundaki insanları barındırmak için yaptırdığı kalite­ siz, ucuz evler, evden çok barınaklardı aslında. Orada, dört yıl­ dızlı otellerden sadece iki yüz metre ötedeki bu gettoda, dün­ yanın bütün gettolarındaki kurallar egemendi; açlığın, yalıtılma­ nın, umutsuzluğun, şiddetin kuralları. Ne gece, ne gündüz, hiç­ bir zaman, kesinlikle Proje'ye gitmemek konusunda defalarca uyarılmıştık. Bu uyarıları kulak arkası etmeye cesaret edemez­ dim ama iskele bir mıknatıs gibi beni hep kendine çekiyordu. Okyanusa yardım bekleyen bir el gibi uzanmış ıssız iskele, bana yalnızlığımı en iyi duyumsatan yerdi; oradaki rüzgarın şiddeti, korkunç tutkuları, ölümcül aşkları çağrıştırıyordu. James, Londralı bir siyahiydi. Derisinin rengine karşın, yerli halktan en az beyaz turistler kadar kopuktu. Adada geçirdiği iki yıl boyunca doğru dürüst bir kız arkadaş edinememiş olmak, onda komik bir karamsarlığa yol açmıştı. Yol boyunca, daha ön­ celeri tenis hocalığı yaptığı Fransız Riviera'sını, tanıdığı süper zenginleri, paranın oluk oluk aktığı yaşamları anlatıp durdu. 27
{ "page": 33, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Hayatı boyunca paradan başka bir şeyi yüceltmemiş, bir yere, insana ya da ideale bağlanmamış kayıp ruhlardan biriydi. Khrish ise bir bakıma onun tam zıddıydı , hayattan kopukluğu, içe dö­ nüklüğü ve duygusal yönden gerçek bir çocuk oluşuyla, tipik bir bilim adamıydı . Mesleki konularda zeki ve yetenekli ama insan ilişkilerinde beceriksiz ve sarsaktı . Geçirdiği bunalımın izlerini, sessizliği ve durgunluğundan çok, ansızın patlattığı yersiz kah­ kahalarında ve öfke nöbetlerinde seçe biliyord um. James, adanın doğu ucunda St. Croix ölçülerine göre dağ sa­ yılabilecek küçük bir tepenin üzerine kuru lmuş, son derece lüks ve pahalı bir lokanta seçmişti. Garsonlar da dahil, içerideki her­ kesin beyaz derili olup Amer ikanca konuştuğu , Tony'nin aylık geliriyle ancak bir aperitif alabileceği türden bir yerdi . İngiliz kolonilerindeki kulüpler gibi işte . Böyle yerlerden, kapıya bir gi­ yotin kurup yediklerinden çok, yemeğe ödedikleri paradan tat­ min olmuş, şımarık kelleleri kesmeyi düşleye cek denli nefret eder im. Gene de otelin dışına çıkabildiğim ve uzun tahta masa­ lardan, plastik tabaklardan kurtulabildiğim için memnundum . Ansızın başlamış olan ve bir türlü kesilmeyen şiddetli yağmur da geceye az çok bir şiirsellik katmı ştı. Şimdiye dek gördü ğüm yağ­ murların en kork uncu, en görke mlisiydi . Göky üzü, sanki yüzy ıl­ larca birikmiş bir kini kusuy or, ölesiye boşaltıyordu yükünü ; biz zavallı insanlara bir uyanda bulunmak ister cesine. Masalar çabu­ cak içeri çekilmiş, panjurlar kapanmıştı . Mahsur kalmıştık . "Yemeği ben ısmarlıyor um, rahatça yiyebilir sin," demişti Khri sh, listeye bir göz atıp sadece salata ısmarladığımı görünce. «Ben yarın ona bedava bir tenis dersi verece ğim. Sen de öde - menin başka bir yolunu bulursun artık." Yüzüm öyle bir hal almış olmalı ki, hemen ekledi. "Y� , öykülerinden birini verirsin." Bir· boşboğazlık: anında Khrish'e yazarlık denemelerimden söz etmiştim. Bıçak gibi sessizliği kırmak istercesine devam etti James. 28
{ "page": 34, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Sende zaten tam bir yazar tipi var. Nasıl söylesem, işkence görmüş bir yazar." James'in sınırlı dünyasında var olmadığını sandığım bu "iş­ kence" sözcüğü, beynimin derinliklerine bırakılmış bir saatli bomba gibiydi. Yutkundum. "Belki gerçekten de işkence görmüşümdür ." Sesim bir hortlağınki gibi çıkmış, panjurları sürekli yumruk ­ layan damlaların -sanki dışarıda bırakılmış hayaletler içeri gir­ mek için yalvarıy orlardı- fonunda hiç de hedeflemediğim, lanet­ li bir gizem oluşmuştu. "Bence," diye başladı Khrish, "işkence filan gördüğün yok, gerçek bir acı çektiğini de hiç sanmıyorum. Sen acı çekeni oy­ nuyorsun ." "Hayatım hakkında hiçbir şey bilmeden nasıl böyle konuşur­ sun? Ömrün boyunca fizik teorilerini yuttuğun için, öyle bir ba - kışta, herkesin formülünü de bulduğunu mu sanıyor sun? Ben Türkiye 'de doğdum ve büyüdüm." Korkunç öfkelenmiştim . Ağızlan, porsiyonu elli dolarlık ka­ rideslerle, pavuryalar la, adını bile bilmediğim yemeklerle dolu bu haddini bilmez heriflerin, kişisel acılarım hakkında fikir yü­ rütmeleri beni çılgına çevirmişti. Alkolün de etkisiyle saçmala­ maya başlamıştım. "Ben de Hintliy im." Haklıydı bir bakıma, Hindistan 'ı, diri diri yakılan kadınları , aç vücutların düşüp öldüğü Ganj 'ı düşündüm. Ama ben böyle bir acıyı kastetmemiştim, aslında ne anlatmaya çalıştığımı bile bilmiyord um. Beni hiç tanımay an, tanımak da istemeye n insan­ lara açılmak için güçlü bir dürt üye kapılırım zaman zaman, as­ lında bu bir tür kışkırtma, meydan okumadır. Ama kendi acıla­ rına bile yabancılaşmış bu insanlara, acıdan söz etme nin ne an­ lamı olabilir di ki? Yüre kleri yeri ne, tıkır tıkır işleye n, yağb bir makineyi kullananların inandığı , şu "acı çekeni oynama" kavra ­ mı, aarun sayıs ız görünü mlerinden biridir bence . 29
{ "page": 35, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Sen yıllardır Amerika'da yaşayan, Amerikalılaşmış bir fızik­ çisin. Ülkendeki acılara sırtını dönüp gittiğin için bunca parayı veriyorlar sana, o kanın üzerine sıçramasına bile izin vermezsin. Bir fizikçi olduğun sürece senden istenen, insanın kendisine de sırt çevirmendir zaten. Çözüm leyici bir zekadan başka değeri yoktur İnsanın; hedefi de, doğayı üç-beş formüle indirip dene­ tim altında tutmaktır. Tonu giderek sertleşen tartışmaya James el koydu. "Bence sizler, bütün fizikçiler, bunalımın eşiğindesini z." "O eşiği çoktan aştık, değil mi Khrish?" dedim, sadece du- daklarımla gülümseyerek, içkimi bir dikişte bitirdim. Dönüş yo­ lunda, Khrish, Hıristiyan olup olmadığımı sordu, cevabıma da oldukça şaşırdı. James ve Khrish, beni Kalabaş'ta izlemişler ve hiçbir Müslüman kadının böyle dans edemeyeceğine karar ver­ mişlerdi. Bu geceki yemek davetinin, James'in imasının nedeni de buydu herhalde. "İçkiden olsa gerek," diye açıklamaya giriştim. "Sanmıyorum, bence içsel bir şeydi, bir dönüşüm," diye ya­ nıtladı James. "Yalnızlık içsel bir şeydir, taşkınlık da onun dışavurumların­ dan biridir," dedim. O anda Khrish'in elini sırtımda hissettim, beceriksiz ve ka­ baydı dokunuşu, parmakları yağlı lastik gibiydi. Öylesine ani bir irkilmeyle geri çekildim ki direksiyondaki J ames bile bana doğru döndü. Denetim dışı kaçışım, karanlık jipin içine top mermisi gibi düşmüştü. Bu akşam yemeğinin sayısız rezilliği­ ne, bayağılığına damgayı vuran katı ve gürültülü bir davranış göstermeyi başarmıştım sonunda, hem de hiç düşünmeden. Otele vardığımızda, Khrish'e kumsalda dolaşmayı önerdim. Hem o korkunç, utanç dolu anı birazcık unutturabilmekti niye­ tim, hem de herhangi bir Amerikan üniversitesinde bana bir iş ayarlayıp ayarlayamayacağını sormak istiyordum. Beş aydır maaş almadığımı, çok parasız olduğumu söylediğimde, Khrish, ger- 30
{ "page": 36, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
çekten de acı çektiğime inanmıştı. Öylesine Batılılaşmışsın ki, diye geçirdim içimden, sana işkenceden, tecavüzden, intihardan söz etsem burun kıvırırsın, ama parasızlığı geçerli bir mutsuzluk nedeni sayıyorsun . "Senin yaşına gelmiş birisinin hayatını düzene koymamış ol­ ması çok tuhaf," diye başladı vaazına (yardım istediğimiz insan­ lar, nedense size bedava bir ahlak dersi vermeye de yükümlü sa­ yarlar kendilerini ), birdenbire panter k ad ar atak bir yaratı ğın ça­ lıların arasından fırladığını ve hızla üstümüze geldiğini fark et­ tim. Tony idi bu; o sessiz, yalınayak adımlarından tanımışt ım. Ka­ ra bir hayalet gibi aniden belirive rmişti. Elinde hala iki büyük deniz kabuğu vardı. Bana bir şey söylemeden, dosdoğru Khrish'e döndü. "Bu güzel bayan için deniz kabuğu almak ister misin? Sade­ ce on dolar." "Nereden topluyorsun bunları?" diye sordu Khrish, kabuk­ ları göstermelik bir ilgiyle izlerken. "Bunları toplamı yorum, denizden çıkarıyor um." Aptallığımızdan, cahilliğimizden dolayı bizi küçümsemiş gi­ biydi, sanki doğru dürüst İngilizce konuşmaktan, "toplamak" ve "çıkarmak" arasındaki farkı bilmekten acizmişiz gibi. Biz, iki fizikçi, entelektüellerin, eğitilmemiş keskin zeka karşısında duy­ dukları o belli belirsiz utancı paylaştık bir an. Paranın yarısını ben verince Khrish bir deniz kabuğu almaya ikna oldu. "Ne ha­ lin varsa gör" anlamına gelen bir "iyi geceler" dileğinden sonra odasına gitti. "Bu erkek arkadaşın mı?" "Hayır." "Ama seni beğeniyor." "Bu mümkün ." Sesindeki, saklamaya hiç çalışmadığı kıskançlık, hatta kırgın­ lık canımı sıkmıştı. Üstelik geceler i boş kumsalda beni bekleme- 31
{ "page": 37, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
si, çalıların arasından gözetlemesi korku vericiydi . Kimin nesiy­ di bu adam? Benden ne istiyordu? Odama doğru yürümeye koyuldum , yumuşak adımlarla be­ ni izledi. "Ben, Bay Alex'i arıyorum, deniz kabuğu satacağ ım. Bu ge- ce onu gördün mü ?" "Bay Alex'i tanımıyor um." "Nasıl tanımazsın, herkes Bay Alex'i tanır. Otelin sahibi." "Bilmiyor um," dedim sabırsızca. Bir an önce odama varmak istiyordum. "Aslında seni tekrar görmek istedim ." Aniden durdum, ona döndüm. "Neden ?" Yalnızlığa öyle alışmıştım ki bir başkasının ilgisini ancak bir tehdit olarak algılayabiliyordu m. Yabani bir hayvanın insan kar­ şısında tedirginliğine benzeyen bir duyguydu bu. İçimdeki ce­ set uyandırıl maktan korkuy ordu. Sesimdeki sertlikten yılmıştı, yumruk yemişçesine bir adım geriledi. "Yarın buluşup buluşamayacağımızı öğrenmek istedim sade­ ce. Marihuana getireceğim de. Bana boş yere taşıttırm a." "Elbette buluşur uz. Neden olmasın! İyi geceler ." Yatağım a uzandığımda tatsız bir duygu vardı içimde, ertesi sabah, hazır olmadığım bir sınava girecekmişim gibi. Belki de bu geceki tersliğimden sonra, Tony bir daha asla gel mezdi. Ertesi gün, bir seminerden ötekine koşarken, beni bekleyen o gizemli randevuyu· hemen hemen unutmuştum. İlginçtir ki, o gün, ilk kez seminerleri can kulağıyla dinlemiş, zevk almayı bile başarmıştım. Belleğimin çok gerilerinde, kuytu bir köşeye sakla­ mıştım Kabuk Adam'ı, işte bu yüzden, akşamüstü, onu kumsal­ da gördüğümde şaşırdım. Tanıdığım gerçek bir insan değildi o sanki, düşsel bir yaratık vücut bulmuş ve bu adada karşıma çıkmıştı . Tony, o hiç kimse- 32
{ "page": 38, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
lere benzeme yen yerli yürüyü şü ile kayarcasına, dimdik, gururla geçiyor du. Hafifçe içe dönük, esnek adımları, kumları okşarca­ sına sessiz ve yumuşak tı. Krallığına gereksinim duymayan bir kral kadar görkemliydi ; bir balerin değil, bir kaplan, pike yapan bir kartal kadar da zarif. Bu kumsalın, adanın, okyanusun asıl sa­ hibinin kendisi olduğunu biliyordu. Başını benden yana hiç çevirmemesine karşın, beni gördüğü­ nün farkınday dım. Yeni yıkanmış, fönlü saçlarım, akşam yemeği için çekidüzen verilmiş giysilerimle, saat altıdaki kozmoloji se­ minerine gidiyor dum. Toplantı salonuna doğru akın akın yürü­ yen fizikçilerden ayrıldım, bir bahçe duvarının üzerine çabucak tırmanıp ona el salladım. Hemen durdu, sakınımlı, çekingen, kendine özgü bir işaretle yanıtladı beni. Hiç düşünmeden ona doğru yürüdüm. "Sürüyle insanın o tarafa doğru gittiğini gördüm," eliyle toplantı salonunu gösterdi, "anladım ki, seni bulmamın tam za­ manı." Yaz okulu için adaya gelmiş dev gruptan biri olduğumu bil- diğine göre, beni bir süredir izliyordu. "Getirdim ." "Neyi? Ha evet. Teşekkür ler." Hiç istemediğim şu "malı" bir an önce alıp konferansa yeti­ şebilirdim. "Ama burada veremem. Çok tehlikeli. Başka bir yere gitme­ liyiz." Gözucuyla salona baktım, son grup da içeri girmek üzerey- di. Kozmoloji semineri az sonra başlayacaktı . "Tamam. Nereye gideceğ iz?" Eliyle, koyun şimdiye dek hiç gitmediğim ucunu, gettonun ve şehrin bulunduğu yönün tam tersini gösterdi. Çok uzaklar­ daki palmiyeleri seçtim. Görebildiğim kadarıyla iskan edilme ­ miş, ıssız bir yerdi. Oteller zincirinin bitiminden birkaç kilomet­ re ötedeydi . 33
{ "page": 39, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Korkacak bir şey yok. Buralarda herkes Kabuk Adam'ı ta­ nır." Kedi bakışları yüzümden hiç ayrılmıyor, bir cerrah keskinli­ ğiyle aklımdan geçenleri kaydediyordu . Korkumu saklamam gerçekten çok güç olacaktı, ama mutlaka gerekliydi , ne tür bir oyun oynayacaksak oynayal ım. Kuralları o koymuştu, ben de restini görmüş, düello davetini kabul etmiştim. Kumsal boyun­ ca yürümeye başladık. "Sen ne iş yaparsın?" "Fizikçiy im." "Fizik nedir?" "Fizik ... Yani biz, fizikçiler, maddeyi araştırır ız." İlk kez böyle bir soruyla karşılaşmıştım, hiç kolay değildi, üs- telik Tony madde kavramından habersizdi. "Yani, doğal olayları, doğayı inceleriz." "Okyanusu, balıkları filan mı?" "Pek öyle say ılmaz. Daha çok cansız varlıkları. Demek iste­ diğim ... Örneğin elmaların neden yere düştüğünü ... " Bu sefer kafası iyice karışmıştı. Uğraşacak daha önemli bir konu bulamadığım için de biraz acımıştı bana. "Aslında, ben yazarım. Benim işim öyküler anlatmak ." Bunu söyler söylemez de gerçeğin ta kendisini dile getirdiği ­ mi anladım. Ben gerçekte fizikçi değildim, diplomalar, derece­ ler almış olsam da hiçbir zaman bir bilim adamı olamamıştım. Ne elmaları yere düşüren çekim yasası, ne de kozmoloji, Tony'nin korkunç yüzünün gerisindeki gizler kadar ilgilendiri­ yordu beni. Bu adaya, bu kumsala gelişimin bir amacı varsa eğer, o da anlatmaktı, okyanusun sonsuzluğunu, vahşi ve tutku­ lu yağmurları, Kabuk Adam'ı. İşte ancak o zaman, öyküler an­ lattığımı söylediğ imde, Tony beni benimsedi; onun için gerçek bir insan olmayı o anda başardım, çünkü gerçek bir işle uğraşı­ yordum. "Benim öykümü de anlatacaksın, değil mi?" 34
{ "page": 40, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Belki, henüz bilmiyorum." Öyküsünün yazılacağını, yazarından bile önce bilmişti Tony; onun geçmişe olduğu kadar, geleceğe de uzanan gizemli bir sezgisi vardı. "Peki, ya kendi öykünü?" "Ben hep kendi öykümü anlatırım, çünkü daha kolay. En kolayı." Kumsal birdenbire bitmiş, sık çalılıklarla ve denizin üzerine çekilmiş beton bir duvarla karşılaşmıştık. Yola devam edebilmek için, duvarın deniz tarafındaki dar, yosunlu çıkıntı boyunca yü­ rümek gerekiyor du. İki dalga arasındaki kısacık zamanda başar­ dı bunu Tony, bense yerimde kalakaldım. Ayağımdaki ağır sa­ bolarla, o kaygan, eğri zeminde , böylesine hızlı yürümem ola­ naksızdı. "Yardım ister misin?" "Hayır, kendim geçebilirim." Fönlü saçlarıma bakarak mu- zipçe gülümsedi. "O zaman ıslanacaks ın." "Önemli değil," diye yanıtladım, somurtarak. Dediği gibi oldu, duvarı aşana dek iki dalga yedim ve belime kadar ıslandım, ama sonuçta yardımını almadan ve en önemlisi, suya düşmeden geçmeyi başarmıştım. Duvarın öte yanı sanki ayrı bir ülkeydi . Issız, bomboş kum­ salda artık palmiyeler bile yoktu, terk edilmiş bir savaş alanı ses­ sizliği hüküm sürüyordu. İnce, beyaz bir çöl şeridi, çalılıklar ve okyanusun arasına sıkışmış, uzayıp gidiyordu, ta uzaklardaki hindistancevizi ağaçlarına dek. Yerleşim alanları bitmişti, görüş mesafesinin sonuna kadar, kilometreler boyunca tek bir insan yoktu. İçimdeki korku hızla büyüyordu . "Daha ne kadar gideceğ iz?" "Sana söylemiştim. Hindistancevizi ağaçlarının altına." Sonsuzca uzakta görünen burnu yeniden gösterdi Tony. Daha önce de aynı yeri işaret etmişti etmesine, ama bu, içimi ra- 35
{ "page": 41, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
harlatmak şöyle dursun, giderek benliğimi ele geçiren korkuyu daha da artırıyord u. O hiç konuşmuyordu, suskun, soğukkanlı ve çok esrarengizdi. Bir maske kadar donuk yüzünden hiçbir şey okuyamıyo rdum; kaldı ki, kendi korkunç düşüncelerimin doğ­ rulamasını bulmak kaygısıyla gözlerine bakmaya cesaret edemi­ yord um. Açık seçik, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde biliyordum ki, Tony bana tecavüz etmek istese -bu durumda beni öldürürdü mutlaka- onu engelleyebilecek hiç ama hiçbir şey yoktu. Birden, dehşet içinde, yıllardır bir kadınla beraber ol­ madığını söylediğini anımsadı m. Issız kumsalda, hiç konuşmadan yürüyor, yürüyord uk. Her adımda, geri dönüş şansım azalıyor du. Ne kadar uğraşsam da uyanamadığım bir karabasanda ydım. Geri dönmeyi öneremi­ yordum, dahası buna karar vermeyi bile bir türlü beceremiyor­ dum. Özel bitkilerle uyuşturu lup, Maya tapınaklarına götürülen kurbanlar gibiydim. Evet, her şey aynı bir karabasandaki gibiy­ di; hem hiç beklemediğim, hem de kaçınılmaz olduğunu bildi­ ğim bir son yaklaşıyor du. "Çantanda ne var Tony?" Engellemeye uğraştımsa da, sesim fark edilir biçimde titre­ mişti. "Giysilerim." Çantasına iri bir bıçak rahatlıkla sığabilirdi. İskeleye vurmuş cesedim geldi gözlerimin önüne, şişmiş, gırtlağı kesilmiş. Bıçak­ la öldürülmek ne kadar acı verirdi acaba? Nasıl olup da böylesi­ ne ölümcül bir tehlikeye atıldığımı aklım almıyord u. Beyazlarla siyahların, yoksul yerWerle zengin turistlerin birbirinden nefret ettiği, bu şiddet dolu adada, bu bomboş kumsallarda, hiç tanı - madığım biriyle yürüyordum . Yıllardır hiçbir kadınla olmamış, göğsü derin izlerle kaplı, ağzı dehşet verici bir yarayı andıran ka­ ranlık bir adamla. Daha geçen cuma, altı-yedi kişilik bir fizikçi grubuna kentin orta yerinde bıçak çekmişlerdi. İntihardı yaptı­ ğım, üstelik bunu, seçimimin farkında bile olmaksızın seçmiş- 36
{ "page": 42, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
tim. Ölüm kararını veren ben değildim, içimdeki bir başka ben­ di, şeytani ve sinsi bir başka ben. Ansızın, neye uğradığımı anlaya madan, kendimi üç kızgın köpeğin arasında buluverd im. O panik içinde, ne gariptir ki, ilk fark ettiğ im, son derece önemsiz bir ayrıntı oldu; köpeklerden birinin cinsi doberma ndı. Bana en yakın duranı ve saldırıya en isteklisi de oydu. Yanlışlık la, ya da Tony'nin kurnaz bir planı so­ nucu, çalılıkların ardına gizlenmiş bir evin bahçesine girmiştik ve okyanus dışında kaçacak hiçbir yer yok tu. Zaten vakit de kal­ mamıştı, köpekler, hemen hemen bir metre çapında bir yarım daire içine almışlardı beni, dişlerini göstererek hırlıyorlardı, kuy­ rukları dimdikti . o korkunç , çaresiz durumda, bir ölüm anı gi­ bi uzayan saniyel er boyun ca, sessizce bekledim ama köpekler saldırmadı lar. Bir şey olm alıydı onları engelleyen -Tony! He­ men arkamda, bir mumya kadar kıpırtısız ve sakin duruyor du, o orada olduğu sürece köpekler son hamle yi yapamıyorlar dı. Aya ­ ğımın dibindeki sopayı fark ettim. "Ona gerek yok," dedi, çok uzaklardan gelen, Tanrısal bir ses. Öylesine şaşırmıştım ki korkumu bile unutuverd im. Tony, köpeklere hiç aldırmadan, beni, sadece beni izliyor du. Birliğine yeni katı lmış askeri denetleyen bir çavuş gibiydi . Böylesine teh­ likeli bir durumda, nasıl olur da yalnızca benim tepkilerimle il­ gilenebilirdi ve neden? "Tony, bir şeyler yapsa na!" Arkamdan hiç cevap gelmedi. Dober man bana doğru sıçra­ dı, dizimin tam yanında birleşen dişleri duyumsad ım. Çığlık at­ tım. "T ony yardım et." "Korkm ana gerek yok," dedi Tony, kılı bile kıpırd amadan. "Tek yapacağın bu!" Yanıma geldi, sağ eliyle baldırlarına sertçe vurmaya başladı. Köpekler gerilediler. 37
{ "page": 43, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Bak işte, böyle yapınca korkutamayacağın köpek yoktur." Gözlerime inanamıyordum. Baldırlarını döven şu küçük, sıs­ ka adamdan köpekler gerçekten de kaçıyordu. Belki de, ondaki korkunçluğu benden çok daha iyi sezmişlerdi. Gürültüleri duyan ev sahibi, peşinde telaşlı karısıyla (ikisi de beyazdı) koşarak geldi; köpekleri çabucak yakalayıp götürdüler. T ony'ye şöylece bir göz atmış, tek kelime bile söylemem işlerdi, ne bir özür, ne de uyan. Tony onlar için var değildi ve onunla birlikte olduğum için ben de bir siluetten, yokluğun bir ikizin­ den başka bir şey değildim. Hindistancevizi ağaçlarına doğru sessiz yolculuğumuza yeni­ den koyulmuştuk, bu son şoktan sonra, zaten konuşacak gücüm kalmamıştı. Umutsuzluk içindeydim . Yolumuzun üzerindeki son ev geride kalmıştı, artık dönmeye kalkışsam bile, tek başıma köpeklerin arasından asla geçemezdim. Beni parçalamaya karar­ lı üç köpeğin karşısında, soğukkanlılıkla, Tony'nin "baldır tek­ niği"ni uyg ulama şansım sıfırdı. Yaşamıma ve ölümüme karar verecek tek irade, Kabuk Adam'ınkiydi bundan böyle. İçine girdiğim yolun dönüşü yoktu; hindistancevizi ağaçları­ nın altında, beni, daha doğrusu Tony'yi ve beni bekleyene doğ­ ru yürüyecektim. Okyanus, insanların, o güçsüz, küçük yaratık­ ların sorunlarıyla hiç uğraşmadan, sonsuz bir suskunlukla izli­ yordu üzerine düşen iki gölgeyi. Köpeklerin saldırısından sonra Tony'ye iyice yaklaşmıştım, annesinin dizinin dibine sığınan bir çocuk gibiydim. O benim hem koruyucu kılavuzum, hem de olası celladımdı. Çok gizem­ li ve derin bir bağdı bu, iki insan arasında olabilecek belki de en giz dolu bağ. Rüzgarın ölümcül aşkları ve nefretleri hatırlatan şiddeti, sabolanmın altında çığlıklar atarak kınlan çakıl taşları, dalgaların tekdüze fısıldamaları, her şey, algılayab ildiğim her şey bir uya rı niteliği kazanmıştı. Aşırı parlak, boy anmışçasına yapay, mavi bir gökyüzü altında, kristal bir küreye hapsolmuştum ve yanımda yalnızca Tony vardı. Gardiyan mı yoksa mahkum mu 38
{ "page": 44, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
olduğunu bilemediğim Kabuk Adam. Zaten ömür boyu hep sahte, cansız bir dünyada, bir hapishanede yaşamıştım, gerçek­ liklerinden bile emin olmadığım insanlar arasında soluksuz kal­ mıştım. Çalılıkların arasında bir kıpırdanma hissedince kaskatı kesil­ dim, belki köpekler geri dönmüşlerdi. Çektiğim işkence uzadık­ ça uzuyor du. Oysa çalılardan, beyaz, eyersiz bir at fırlayıp ikir­ cikli adımlarla bize doğru yaklaştı. Yabani bir attı bu, ama bes­ belli insana alışıktı. Bacakları kan içindeydi . "Ona dokunmak ister misin?" diye sordu Tony. "Evet, çok." "Arkama geç. Önce elini koklatacaksın , seni tanımasına izin vereceksi n. Sonra yavaşça kafasını okşa. Sana bir kere güvendi mi tamam ." Bir kadından söz eder gibiydi ve ancak bir sevgiliye gösteri­ lebilecek sevecenlikle atı okşarken, gözlerini benden hiç ayırmı­ yordu. Asıl dokunmak istediği bendim, ikimiz de biliyorduk bu - nu. Dediklerini aynen yaptım, at yerinden hiç kıpırdamadan, uysallıkla izin verdi okşamalar ıma. İlk kez bir ata dokunuyo r­ dum, tüylerinin hiç ummadığım yumuşaklığı, iri bedeninden yayılan sıcaklık beni etkilemiş, sakinleştirmişti . Bir başka beden­ le, dost bir canlıyla temas etmek, ölüm korkusunun en iyi yatış­ tırıcısıdır. Kollarımı geniş boynuna doladım, burnunu öptüm. Tony, kızının ilk adımlarını seyreden bir baba tavrıyla izliyordu beni. Kabuk Adam'ın "ustalığını" düşünüyordum o anda, kö­ peklerle baş ederken, atı evcilleştirirk en, bana yaklaşımında ... Dövüşürken olduğu kadar, dokunurken de usta. Tek bir gövde­ de, sırt sırta iki zıt yüzü taşıyan Nepal bebekleri gibiydi Tony. Bir yüzü sert ve korku suz bir korsanın yaralı yüzüydü, diğeri ise duyarlı ve şefkatli, bağışlayıcı bir aziz. "Neden bacakları yaralı?" "Çalı çırpı yüzünden. Bu sahipsiz bir at." Hafifçe gülümse­ di, yüzü sevgiyle ışıldadı. 39
{ "page": 45, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Sana öğr etebileceğ im çok şey var, senin de ban a." Tekrar yola koyul duğumuzda, içimde yeni bir duygunun fi­ lizlendiğinin ayırdı ndayd ım, minnetti bu. Tony bana bir baba şefkati gösterm işti. İçgüdüm, baba-k ız rolünü sürdürdü ğümüz sürece güvenlikte olduğumu söylüyord u. Beni himayesine al­ mak, onda da bir değişime yol açmış, beni sevmesini sağlamış olabilirdi . Tony'ye en başından beri bir parça güvenmiş olmalıy­ dım, bu da onun eşi bulunmaz duyarl ılığından kaynaklanmıştı . O hiç yanılmayan, sonradan da doğrul anacak içgüdülerimle , ondaki tehlikeli ve ölümcül yönü sezmeme rağmen, bu yolculu­ ğa çıkmamı sağlayan da işte buydu . Oysa, katiller de herkes ka­ dar, belki de herkesten daha duyarlı olabilirler ve babaların kız­ larını öldürmeleri de görülmemiş bir şey değild ir. Mutlak güven ve korkunç bir ölüm korkusu arasında gidip gelen bir sarkaç sallanıyordu beynimde . Sonraları onda da, o uzun yürüyüş boyunca, böyle bir sarkacın sallandığını anlad ım; o da beni öldürmek ile bana .lşık olmak arasında, her an değişen seçimler yapıy ordu. Hedeflediğimiz yere , Tony'nin belirlediği hindistancevizi ağaçlı burna vardığımızda güneş batmış, gökyüzü lacivertl eş­ mişti. Sık palmiyeler, çalılıklarla kaplı kuytu bir yerdi burası; ağaçlar ve dikenli çalılar daha öteye, ya da karanın içlerine doğ­ ru geçit vermediklerin den, doğal bir çıkmaz sokaktı . Geride bıraktığımız oteller şeridi bir başka burun taraf ından perdele­ niyor du. Açık burunda rüzgar iyice şiddetlenmişti, palmiyeler işkence altında ymışçasına titriyor, uğulduyorlardı . Bina kalıntı­ larını ürküntüyle fark ettim. Hitchcock filmlerini anımsatan, hiçbir görüntü ya da sesin dışarı ulaşamayacağı, ideal bir cina­ yet mekanındayd ık. Dehşet, beni bir anda, bütünüyle ele ge­ çirmişti, diğer bütün duygularım yerle bir olmuştu . Zekim ha­ la işliyordu gerçi, daha önceleri, benzer durumlarda, yani ölümle burun buruna geldiğim anlarda olduğu gibi, bütün ay­ rıntıları gözlemliyor, bir kamera gibi kaydediy ord um. Hiç yo- 40
{ "page": 46, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
rum yapmadan, yalnızca tehlikeli, tehlikesiz diye sınıflandıra­ rak. "Burada eskiden bir otel vardı, üç yıl önceki kasırgada yıkıl­ dı. Bir arkadaşım yaşıyor içerde, onu bulup çakmak alayım. Rüzgarda kibrit bir işe yaramaz ." İki kişiydiler, bire karşı iki! Bu ıssız burunda, otel yıkıntıları ve çalılıklar arasında, tanımadığım iki ada mlaydım. O anda boy ­ numa ilmiğin geçirildiğini düşündü m. Kafam durdu, otomatik pilota bağlanan bir uçak gibi, hayvani bir sağ kalma içgüdüsü­ nün denetimine girdim. Tony arkasını döndüğü anda, var gü­ cümle kaçacak, yakalandığımda da çığlıklar ata ata, dövüşe dö­ vüşe, dişlerimle tırnakları mla direnerek ölecektim. Bilinçli veril­ miş bir karar değildi bu, tam tersine, içimdeki, ne pahasına olur­ sa olsun, yaşamak isteyen varlığın ortaya çıkışıydı . Bacaklarımın koşacak, ellerimin yumruk atacak gücü olup olmadığını bilmi­ yordum, bilemezdim de. Otel kalıntısının içlerine doğru yürü­ yen Tony ansızın durdu, gülümseyerek bana bakmaya başladı. Kanım dondu. �'Şu anda benden kaçıp gitme." Öylece kalakaldım, bu çok yalın cümle, derinlere inmiş, yü­ reğimin tam ortasına isabet etmişti. Bir okla vurulmuşçasına kı­ pırdayamıyordum. "Kaçıp gitme", "benden kaçıp gitme", "BENDE N." Ağlamak istiyordum. Bir zaman birisi, BENDEN kaçıp gitmiş miydi? Kimdi bu? Annem miydi? Tony çalılıklarda kaybolduğunda, içimde tekrar çalışmaya başlayan sağduyu saati, kesinlikle kaçmam gerektiğini kabul et­ tirmişti. Daha fazla tehlikeye girmeden, bir an önce bu karaba­ sandan uyanmalı ve bu aptallığı bir daha asla tekrarlamamalıy­ dım. Hızla geriye doğru yürümeye başladım. Daha birkaç adım atmıştım ki sıcak bir dalga ayaklarımı okşadı. Ufak bir çocuk eli bileğimi kavramıştı . Durdum, denize doğru döndüm . Rüzgar olanca gücüyle yüzüme çarpıyor, saçlarımı benden alıp götür­ mek istercesine uçuruyordu; ufuk, elimle tutabileceğim kadar 41
{ "page": 47, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
yakınlaşmıştı bana ve okyanusun sonsuzluğunun içine çekildiği­ mi hissettim. Beni çağıran okyanustu. Orada kalmalıydım. O tek saniye, gizemli bir tek saniyede, okyanus, adını asla koyama­ yacağım bir şeyi öğretti bana. Yaşamın derinliğini ve sonsuzlu­ ğunu, gücünü. Arkamı döndüm, beni izleyen Tony ile göz gö­ ze geldim. Yalnızca birkaç adım arkamda, kollarını kavuştur­ muş, kıpırdamadan duruyor ve bekliyordu. Onun gözlerinde de aynı çağrı, okyanusun çağrısı vardı. Tony biliyordu, artık kaça­ mayacak, kaçmayacaktım, bana uzatılan sonsuz eli geri çevire­ mezdim. Her şeyi biliyordu o, okyanusun sınırsız kudretini ve beni, o anda, Kabuk Adam ve okyanus ile sonsuza dek birleşti­ ren bağı. Ona doğru ağır ağır yürüdüm. Aynı sır dolu gülümseyişle, hiç ses çıkarmadan izledi beni. Yıkıntıların arasında, işaret ettiği bir taşa oturdum. O da, yerlilere özgü, kıvrak, rahat oturuşuyla yanıma çömeldi. Marihuanayı çıkarıp ustaca sarmaya başladı. "Sana kimliğimi göstereyim de bana inan." "Sana inanıyorum." "Da ha çok inan." Çantasından, ABD Demokrat Parti'ye kayıtlı, otuz yedi ya­ şındaki Raymond A. Clarke adına düzenlenmiş bir kimlik çı­ karttı, fotoğraftaki sert bakışlı, kaba yüzlü siyahiye hiç benze­ miyordu. "Burada Tony yazmıyor ki." "Bak," dedi sabırsızlıkla sesi yükselerek, "şu ortadaki "A"yı görmüyor musun, işfe o, Arıtony'nin A'sı, Tony Arıtony'nin kı­ saltılmışı l" Bir ilkokul öğretmeni tarzıyla konuşmuştu. Kimliğin sahte olduğuna az çok emindim, ama hiç önemi yoktu bunun. "Amerikalı olduğunu bilmiyordu m." "Califo rnia'da doğmuşum, altı aylıkken babam beni Jama­ ika'ya getirmiş, orada büyüdüm, gettoda. Okula hiç gitmedim, okuma yazmayı kendi kendime öğrendim. Arınemi hiç tanıma- 42
{ "page": 48, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
dım. Ben doğduktan sonra kaçıp gitmiş. Dur, şunu yakıp ge­ leyim." Rüzgar öylesine şiddetliydi ki, çakmağa rağmen cigarayı bir türlü yakama mıştı. Çalılıkların arasında kuytu bir yer buldu ken­ dine, bu arada, arkama geçtiği anda, denetleyemediğim bir ref­ leksle ayağa fırladım. Korkum hala geçmemişti. Gittiği yerden bağırarak sordu. "Hiç askerlik yaptın mı?" "Hayır. Neden?" "Bu tür bir hayata alışıksın da." "Ne tür bir hayata?" "Yalnızl ığa." Aynı duyguyu tekrar duymuştum, ta derinlerden vurulmu­ şum gibi. Tek, yalın bir sözcüğün içinde kolaycacık, ansızın ya­ kalanan gerçeklik. En gizli yaralarımın kabuklarını birer birer koparıyordu Tony ve bunu nasıl yaptığını anlayam ıyordum. Bu­ gün de anlamış değilim. Elinde, yakmayı başardığı cigara ile geri döndü, eski yerine çömeldi ve devam etti. "Hiç görmedim annemi. O kadını görmek isterdim, sadece bir kez. Neye benziyordu acaba?" "Sana benziyordur herhalde ." Uzun uzun yüzüme baktı, gözleri donuk ve hüzünlüydü. "Herhalde." Suskunlaşmıştı, kararmaya başlayan okyanusu seyrediyordu, cigarayı uzattı. Beceriksizce bir-iki nefes çektim. Pazar günkü konserde olduğu gibi, etkisini hiç hissetmemiştim. Tony'nin hiçbir şeyi kaçırmayan keskin bakışları, yalan söylediği mi, bu otun tamamıyla acemisi olduğumu yakalamıştı. "Hiç keyif almıyorum bundan ," dedi. "Neden? Rüzgar yüzünden mi?" Aslında nedenini biliyord um, hala geçmeyen ve bir türlü sak­ layamadığını korkum, yabaniliğim, taşın üzerinde tetikte oturu- 43
{ "page": 49, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
şum, cigarayı , elimde bomba varmış gibi tutup içime çekmeye çabalayışım, keyfini kaçırmış olmalıydı. "Evet, rüzgardan . Hadi dönelim ." "Baban ne iş yapardı ?" "Hiç. Her türlü işi. Resim yapardı bazen, çiçek resimler i." "Şimdi nerede ?" "Bilmiyor um. Ben çocukken beni terk etti." "Hiç hapse girdin mi?" Kuşkuyla yüzümü inceledi bir an, ağır ağır yanıtladı. "Kendimi beladan uzak tutmaya çalışırım ." Bu sefer, onun içimi okuduğu kolaylıkla, ben de onu okuyu­ verdim. Ruhunun puslu bir yerinde saklanmış, hapishane ve ya­ sadışılığa dair bir öykü vardı, pek yakında , bana yeterince gü­ vendiğinde açığa çıkacak bir giz. Artık, yaşamın yüzlerimize yazdıklarını doğru yorumluyor duk. Geldiğimiz yoldan geriye dönüyorduk, ayak izlerimizi izli- . yorduk neredeyse. Gökyüzü koyu lacivert bir renk almış, yal­ nızca ufuk çizgisinde parlak bir mavilik kalmıştı, okyanus dur­ gunlaşmıştı, geceyi bekliyord u. At ve köpekler gitmişlerdi . De­ nizden söz ediyordu Tony, okyanus diplerinden, mercanların, tropik balıkların ve bitkilerin rengarenk dünyasından. Okyanus, biz kara insanlarına göründüğü gibi değildi, karadakinden bambaşka bir hayat sürüyordu dipsiz sularda ve bu hayat kesin­ likle canlı ve daha güzeldi. Suyun altındayken hiçbir yerde ol­ madığı kadar mutluydu Tony. Anlattıkları bana Walt Disney filmlerini, çocukluğumun masallarını anımsatıyor du. Denizci­ lerin, dalgıçların hayatı hiç ilgimi çekmemiştir, aslında denizin kendisini de pek o kadar sevmiyoru m. Belki de okyanusun, üzerimdeki o büyüleyici etkisi de buradan kaynaklanıyor, bana o kadar yabancı ki, öylesine soyut ve kavranılmaz ki. Bir za­ manlar İstanbul'da, birisi bana şöyle demişti: "Marmara Deni­ zi'nin bir ömür boyu öğretemediğini, okyanus bir dakikada öğretir." 44
{ "page": 50, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Bazen, gece bulutu geldiği nde ." "Ne, ne bulu tu?" "Gece bulutu. Buralarda gece de, gündüz de bulut biçimin­ de gelir." Tanı olarak neyi kastettiğini anlamamıştım ama kullandığı imgenin güzelliği beni büyü lemişti . "Bu nu da öykünde kullanacak mısı n?" dedi, bilgiççe gülüm- seyerek. "Belki, sanırım. Çok sevdim bunu. Gece bulutu ." "Fırsat olursa sana gösteriri m. Mutlaka göstermeliyim ." Denizin kenarındaki duvardan , bu sefer ıslanmadan geçmeyi başardım. Yarı yarıya batmış bir kayığı gösterdi Tony, gelirken hiç fark etmediğime şaşırd ım. "Bu kayık beni mdi. Sudan çıkarıp onarmam gerek ." Ansızın gelen, tuhaf , şeytani bir aydı nlanmayla, Tony'yle bu tehlikeli yolculuğa çıkma nedenimin çok gizli, bilinça ltı bir istek olduğu şüphesine kapıl dım. Tony tarafından öldürül mek. Ken­ disinden beni öldürmesini isteyebileceğim ve bunu gerçekleşti­ rebilecek tek insan şüphesiz ki Tony idi. "Biliyor musun,'' dedim birdenbire, "ben bir zamanlar ken­ dimi öldürmeyi denemiş tim." Hiç düşünmeden, denetimsizce söylemiştim tek gerçek gizi­ mi, söyler söyle mez de şaşırıp kaldım. İki yıldır, Türki ye' den ay­ rıldığımdan beri, Maya dışında hiç kimseye bunu açmamıştım. Geçm işimi kusmaktan ve acılarım için başkalarından teselli bek­ lemekten vazgeçeli uzun zaman oluyor du. İntihar benim gizli dehlizim, içimde sürekli taşıdığım ve zaman geçtikçe derinleşen kuyu mdu. Her insanı n, gün gelip de düşüp parçalanmaktan kendini güçlükle alıkoyduğu bir uçurumu vardır . Tony'nin söy­ lenmeyeni duyma, karanlık dehlizleri aydınl atma yeteneği karşı - sında çözülmüştüm. Beni öldürebileceği gibi, yaşamın öz suyu­ nu sunabilecek ve dünyaya somut bağ larla tutunmamı sağlaya­ bilecekti Kabuk Adam. 45
{ "page": 51, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Şimdiye dek, şu ya da bu şekilde, intihar denememi öğren­ miş herkesten çok farklı bir tepki gösterdi Tony, üzüldü, ger­ çekten üzüldü. İçten, derin bir acıyla, gözleri hafifçe yaşararak, "Bunu nasıl yapabildin ?" diye mırıldandı. Beni ne yargılamaya , ne çözümle meye kalkışmış, ne de ironik bir üslupla, denememin ne ölçüde "gerçekçi" olduğunu sorgulamıştı . Akılcı, mantıklı yaklaşımlardan, ucuz sevgi sözcükleri kadar iğrenirim; yeryüzü, zekalarından başka bir şeyi olmayan insanlarla yeterince dolu za­ ten. Biz entelektüellerin, hiçbir zaman gösteremeyeceği cesaret­ le, bir intihar girişimiyle yüzleşe biliyordu Tony ve buna tek in­ sanca tepkiyi, üzüntüyü gösteriyor du. Psikanaliz, nevroz, varo­ luşçuluk gibi kavramlarla kafası bulanmamıştı ve aslında son de­ rece basit bir şeyi, bir başkasının korkunç acısını hissedebiliyor­ du. Bir başka insan için üzülebiliyordu. İkiyüzlü, çok bilmişle­ rin dünyasında eşi bulunmaz bir duyarlılıktı onunki. Ender bir inci, hiç kimsenin açmaya değer bulmadığı bir ka­ bukta yüzyıllarca saklanmış bir inci gibi ışıldıyordu. "Nasıl yaptın, tabancayla mı?" "Tabanca" sözcüğü beni şaşırtmış, ürkütmüştü; adı, olduğu nesne kadar soğuk ve acıması z, insanın suratında patlayan bir sözcüktü. Ben altı yaşlarındayken, babam eve bir Kırıkkale ge­ tirmiş ve o sıralarda evi terk etmiş olan annemi bununla öldüre­ ceğini söylemişti. Dört uzun gün ve gece boyunca kitaplıkta, gözlerimin önünde beklemişt i silah ve ben, çocuk ellerimle, o esrarengiz, kara yaratığa, ne kadar istesem de dokunamamışt ım. "Hayır, uyku hapı yuttum. Aslında, bunu anlatmayı pek is­ temiyorum ." Ayrıntıları anlatmak, öykünün kendisini anlatmak olurdu ve ben henüz buna hazır değildim. Ne kendime, ne başkalarına, gerçeğin kaba, anlamsız bir özetini sunmaktan öteye geçeme­ miştim bugüne kadar. Bu olay çözülmemiş bir kara delik olarak kalmıştı içimde, bir türlü kapanmayan, sürekli kanayan bir ya­ raydı. Sargılar açılmaya, yara çıplak gün ışığıyla karşılaşmaya ha- 46
{ "page": 52, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
zır değildi ve Tony'nin iyi niyetli ama keskin neşteri gerçekten de tehlikeli olabilirdi. Saklanıyordum, çünkü saklanmam gere­ ken bir şey vardı, ne olduğunu tam olarak bilemediğim, dehşet verici bir şey. Ölüm değildi beni böylesine korkutan, uzun za­ mandır ölüme az çok hazır sayılırım; ölümü defalarca kışkırttım bugüne dek, kendimi gerekli gereksiz bir yığın tehlikeye attım; ama bu, korktuğum başka şeyler olmadığı anlamına gelmiyor. Ruhun karanlık vadilerinde gizlenmiş hayaletlerin sezilme siydi bu belki de. Omuzlarımız birbirine değecek kadar sokuldum Tony'ye, onun bedenine kenetlenmişçesine güvenlikte hissediyordum kendimi. Uzun zaman hiç ayrılmadan, sessizce yürüdük. "Şurada biraz oturalım mı?" diye sordu, eliyle bir otelin bah­ çesindeki bankları işaret ederek. "Şu anda senden ayrılmayı hiç istemiyorum." Palmiyelerin altındaki ıslak banklara oturduk. Gökyüzü gide­ rek derinleşiyor, hava ağır ağır kararıyor du. Karaya dönük otur­ muş, palmiye dallarının akşam rüzgarıyla birbirine sarılışını izli­ yordum. Okyanusun sıcak soluğu hep ensemdeydi. "Bunu hiç anlatma insanlara. Kendini öldürmek istediğini. Anlayamazlar ." "Uzun zamandır kimseye anlatmamışt ım. Sana öyle niye du­ rup dururken söylediğimi bilmiyorum ." "Ülkene döndükten sonra, belki iki-üç yıl sonra, bu adaya haberi gelirse, yani kendini öldürdüğünü öğrenirsem ... Benim de kendimi öldürmem gerekec ek." Afalladım. Bu bir kehanet miydi, yoksa benimle dalga mı ge­ çiyordu ? "Haberin olmaz. Merak etme," diyebildim, zoraki bir gü­ lümsemey le. "Belki de olur," diye cevapladı, "belki de olur." Gözbeb eklerimde sabitleşen bakışları kanımı dondurdu -bir kez daha-, ciddiden de öte kararlıydı . Çözümlenemez, korkutu- 47
{ "page": 53, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
cu, esrarengi z, giz dolu, sonsuz derinlikte bakışlar, okyanusu gözlerinde barındırıyormuş gibi. Ancak bir katil böyle bakabilir­ di ya da bir peygam ber. Karayipler'in voodoo inançlarını, kara­ büyü ayinlerini anımsadım . James, dün gece yemekte , bu ada­ daki bütün yerlilerin karabüyüye inandıklarını ve çoğunun ayin­ lere katıldıklarını söylemişti: Belki de Kabuk Adam bir karabü­ yücüydü ve ben de bir büyünün etkisi alnndayd ım. "Hayatta hiç kimseden, hiçbir şeyden korkmamayı öğren­ mek gerek," diye devam etti. İpnotize olmuş gibi, gözlerimi gözlerinden ayırmadan dinliyordum. "Tanrı' dan başka. Ben hiçbir şeyden korkmam . Kendin olma­ yı ancak öyle öğrenirsin . Bu hem basit, hem de çok zordur . Sa­ dece kendin olmak. Ama sen Tanrı'ya inanmıyor sun, değil mi?" "Hayır." "Tabii, yoksa kendini öldürmek istemezdin. Tanrı her yerde­ dir, şu hindistancevizi ağacında örneğin, sadece dışını gördüğün ama içini hiç bilmediğin ağaçta. Benim içimde, senin içinde ... " "Ama ben ağacın içini biliyorum, yani kabuğu kaldırırsam al- tında ne göreceğimi ." Sırf konuşmak, üzerimdeki ağır, uyuşturucu etkisinden kur­ tulmak için konuşuyord um. Aslında ne dediğini bile doğru dü­ rüst anlamamışt ım. "Görürsün elbet, ama bu onu bilmek değil ki." "Bir bakıma da bilmek. Gerçekte neyi bilip bilmediğini bil­ mek asıl sorun." Hayatım boyunca okuduğum yüzlerce kitabı, dinlediğim in­ sanları, anlamaya çalıştığım kavram ları düşündüm; fizik, edebi­ yat, felsefe, tarih ... Hepsinden geriye kalan tortu, bir avuç kum­ dan daha fazla değildi. Yirmi beş yıl boyunca, yaşamın özüne ilişkin hiç ama hiçbir şey öğrenmemiştim. Beni, kendimi, temel­ den ilgilendiren bir soruyla yüzleşmiş miydim gerçekte n? Bu çeyrek yüzyılı, tek bir ağacı sabırla izlemeye adasaydım , kesinlik­ le daha bilge biri olmuştum bugün. 48
{ "page": 54, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Kendini öldürmek istemene ne neden oluyor ?" Uzun uzun düşündükten sonra yanıtlaya bildim ancak. "Her şey." "Her şey mi?" "Evet. Bu yüzden de bazen delirdiğimi düşünüyo rum. Beni çok korkutu yor. Çıldırmak ." Delfi kahini. Kabuk Adam, benim Delfi kahinimdi , kendi so­ rularımı sormam ve kendi yanıtlarımı bulmamı sağlıyordu . "Olamaz. Bu mümkün değil. Eskiden her şeyin mü�kün ol­ duğunu sanırdım ama bu değil. Yani, burada, palmiyeler in altın­ da oturmak ve benimle konuşmak da mı kendini öldürmeni is­ temene neden oluyor ?" Tam o anda fark ettiğim iz, bize doğru yaklaşan otel müşteri­ si bir çift, beni bu yanı tlanması olanaksız sorudan kurtardı . Tu­ zu kum, Amerikalı beyaz turistlerdi bunlar; adam şişman, orta yaşlıydı; hayatı boyunca kendinden bir kez bile şüphe etmemiş birine benz iyordu . Bizi gör mezl iğe gelerek, önümüzden, bastı­ rılmış bir korkuyu açığa vura n, sert asker adımlarıyla geçti. Peşin­ den gelen kansı , çok daha genç ve inceydi, bu tropikal sıcakta bi­ le aerobik egzersizlerini aksatmıyordu herhalde; Tony'ye çekin­ gen, belli belirsiz bir selam verip beni de gözucuyla baştan aşağı süzdü. O da korkusunu saklamayı başaramıyor du. Ne düşündük ­ lerini çok iyi biliy ordum. Bu ıssız kumsalda, alacakaran lıkta, bu tehlikeli zenciyle oturan çılgın beyaz kız! Tony kadının selamına gürültülü, son derece gös terişli bir "merhaba !" ile karşılık verir­ ken, herkesin için için beklediği olay gerçekleşti ve kadın tam ya­ nı başımızda çakılıp kaldı. Bu sevimli çiftin sevimli fino köpeği çalıların dibine sinmiş, gözlerini Tony'ye dikmi şti. Önümüzdeki dar beton yoldan geçmeye bir türlü yanaşmıyor, kayışını panik içinde çekiştirip duruyordu . Kad ın, sahibinin duygularını pata­ vatsızca açığa vuran köpeğinden iyice utanmış bir halde, hemen eğildi , finoy u kucağına aldı, hızlı adım larla koca sına yetişti . "Bu nlar beni tanır. Bu oteldeki müşterilerin çoğuna deniz 49
{ "page": 55, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
kabuğu sattım. Hatta bunların kızına, çok beğendiği bir kabu­ ğu hediye ettim. Bay Alex'i de iyi tanırım. New York'taki tropi­ kal eşyalar satan dükkanı için kabuk çıkartır ım. Bir keresinde be­ ni dans ederken videoya çekti. İçim burkulmuştu ; bu zengin, şımarık herifler kendisini tanı­ dığı için minnet duyuyordu. Oysa ona vahşi bir hayvan mış gibi davranıyo rlardı. "Tony," dedim sözünü keserek, "hiç kızgınlık duymuyor musun� Onlar bu kadar zengin ve sen bu kadar yoksulsun !" Yüzü öylesine değişti ki, aşılmaması gereken bir sınırı aştığı­ mı, onu en zayıf, savunmasız yerinden vurduğumu anladım. Ben, birkaç aydır süren parasızlık, evsizlik ve güvencesizlikle doğru dürüst baş edemezken; o ömrü boyunca açlık çekmiş, iti­ lip kakılmış, horlanmıştı. Karayipler'in kan ve suç ormanında, kara bir çocuk olarak doğmuştu, yazgısını belirleyen kara deri­ siyle, gettoda, tek başına büyümüştü . Yoksuldu, eğitimsizdi, si­ yahtı, beyaz adamın bitmez tükenmez hırsının ve sözde uygar­ lığının bir kurbanıydı ... Öfkesinin ve acısının boyutlarını , ru­ hunda açılmış derin çatlakları nasıl kavrayabilirdim ki? Sorumu doğrudan yanıtlamadı Tony ve ben de bunun için ona minnet duydum, bir banka soygununu anlatmaya başladı. Planladığı ya da düşlediği, belki de gerçekten yapmış olduğu bir soygun un, ayrıntılı ve biraz da teatral öyküsüydü bu, yarı oto­ matik silahlar, kumsala, otel yıkıntılarına gizlenen çuvallar dolu­ su para, polisi yanıltmak için kabuk satmaya devam ve günün bi­ rinde Florida'ya tek yönlü bir uçak bileti. Onu kendisinden ve yazgısından kurtaracak olan uçak. Bu soygunu gerçekleştirip gerçekleştiremediğini ona hiç soramadım. "Ben de isterdim banka soymayı . Sanırım buna yetecek cesa­ retim var." Karşılık vermedi, o sonsuz dikkatli bakışıyla yüzümü baştan aşağı inceleyip onayl arcasına başını salladı. Sanki, şimdiden iki suç ortağıyd ık. 50
{ "page": 56, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Ben öyle bir kadın istiyorum ki onunla evreni yeniden ku­ rabileyim. Bir aile, bir ev kurmaktan da öte, bütün dünyayı, si1- baştan beraber yaratmalıy ız." Hava bütünüyle kararıncaya kadar, palmiyelerin altında ko­ nu.ştuk, konuştuk ... Neşeli ve içten bir sohbetti bu; düşler, anı­ lar, umutlar, geride kalmış çocukluk ülkesinin serüvenleri, Tür­ kiye, Jamaika. Birbirinden çok farklı iki hayatın çakışma yönleri­ ni keşfi::diyorduk birer birer. Onun kişisel geçmişi kadar, Kara­ yipler'in, bu, gizlerini hala koruyan adaların, kökü Kızılderililere ve Afrika'ya dayanan bir kültürün kapılan da yavaşça aralanıyor­ du önümde . Katledilmiş Kızılderililer in, yurtlarından çalınmış kara derililerin acısını ve yaşam sevgisini sırtlanmış bir kültürdü bu. Jamaika Paduası, Bakire Adaları , Kreolu ve Amerikan sokak argosunun iç içe girdiği bir İngilizce'si vardı Tony'nin; basit fa­ kat vurucu sözcükler seçiyordu, yaklaşımları dolambaçsız ve ina­ nılmaz ölçüde bilgeceydi. Kullandığı imgeler zengin ve güçlüy­ dü; çok az insanda bulunan doğal bir şiirselliğe, yaratıcılığa sa­ hipti. Mistik bir doğa adamı ve sokak şairi olduğu kadar, getto­ da büyümüş bir serseriydi de. Gerçek bir korsan ruhu taşıyordu . Aramızdaki konuşmalar ne kadar kısa ve basit olursa olsun, asla sıradan değildi ve açıklanamaz bir biçimde doyurucuydu. Bir çocuk konuşmayı nasıl öğrenir se, ben de öyle öğreniyordum iletişimi, kendimi ifade etmeyi; sevginin büyük ve süslü sözcük­ lere gerek duymadığını. Paslı ve küflü kavramlardan kurtuluyor, her sözün değerini, tazeliğini keşfediyordu m. Yeniden akmaya başlayan bir nehir gibiydim, Tony'yle palmiyelerin altında otur­ duğumuz o akşam. Sıcak ve sevecen bir gece usulcacık yaklaşı­ yor, okyanus günün şiirini tamamlıyordu. "Bana ne olduğunu bilmiyorum ," demişti bir ara, gözleri durgunlaşmış, iyice derinleşmişti. Rüzgarın yüzüme savurduğu saçlarımı geriye atmıştım o anda, koyu sarı bir saç demetinin ar­ dından ona gülümsü yordum. Güzel olduğumu hissediyordum . .Aşık oluyord um. 51
{ "page": 57, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
Bir sevgi dalgasına binip uzaklaşmak. Gerçeklik diye belledi­ ğim, bana acıdan başka bir şey vermemiş geçmişimden, sonsuz yalnızlığımdan . Oysa artık gece olmuştu ve birileri beni arama­ ya başlamadan akşam yemeğine yetişmek zorundaydım. Saat onda tekrar buluşmak için sözleşerek geri döndük. Ben seksen kişinin fizik tartıştığı uzun tahta masalara, o da Proje'ye "büyü­ kanne" diye çağırdığı , himayesine almış olduğu yaşlı, felçli bir kadınla paylaştığı küçük evine. Otele vardığımda hemen Maya'yı aramış, onu bir demiryolu gibi uzayıp giden yemek kuyruğunun tam ortasında bulmuş­ tum. Hfila Kabuk Adam serüvenimin ormanlarında dolaştığım­ dan, gülümsey işime karşılık vermemesinin üzerinde durmadım. Başımdan geçenleri, tadını çıkara çıkara anlatmaya hazırlanıyor­ dum. Oysa Maya tek bir sözcük söylememe izin vermedi . "Neredeydin bu saate kadar?" İlk anda beni merak ettiğini, bu yüzden sinirlendiğini · san - dım. "Bir bilsen, neler oldu, neler! Çok esrarengiz biriyleydi m. Bir yolculuk ... " Hevesle anlatmaya koyulmuştum, ama Maya sözümü kesti. "Bir saattir seni bekliyorum, odama giremed im." Yüzü Alas­ ka kışlan gibi sert, sesi kutup denizleri kadar soğuktu. Anlaya­ mıyordum. Bir yabancıymışım gibi davranıyordu bana, cam gi­ bi donuk gözlerinde hiçbir dostluk belirtisi bulamıyord um. Saç kurutma makinesini kullanmak için odasının anahtarını ödünç almış, sonra da cebimde unutmuştum. Bunda bu kadar kızacak ne vardı? "Kusura bakma. Tam seminere geliyordum ki, o yerliyle ... " "Bir saattir odama giremediğimi söylüyorum sana, çok so­ rumsuzsun ." o ana değin büyük çabayla canlı tuttuğum gülümsemem sonunda donup kalmış, bir palyaço maskesinin gülümseyişine dönüşmüştü. Maya'nın ses tonu, çevremizdekilerin dikkatini 52
{ "page": 58, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
çekecek denli yüksekti . Başlar bize doğru döndü. Birden, yakı ­ cı bir ayd ınlanma ile, böyle davranmasının nedenini sezinle­ dim. İki haftadır Maya "iyi öğrenci" olduğunu kanıtlamaya uğ­ raşıyor du; bütün seminerleri izliyor, hocaların peşinden ayrı l­ mıyor du. Bunları, yabana atılmayacak bir fizik sevgisinden çok, kariyer hesapl arıyla yaptığını anlayacak kadar iyi tanırdım onu. Bütün delidoluluğuna karşın, hayattan ne isted iğini bilenler­ dendi o, istedikleri için gereken ödünleri de vermeye hazırdı. Prof. Karbel ile sigara atışmasından beri, "onun taraf ında," ya­ ni uyumlu, uslu öğrenciler safında olduğunu göstermek için canla başla çalışıyo rdu. "Grubun anarşisti" onun en yakın arka­ daşı olsa bile, o, anarşist olmak ne kelime, sorun çıkaranları yo­ la getirirdi! Maya ile arkadaşl ığımda, genellikle erke ksi, hatta centilmen­ ce denilebilecek bir tutum takınır dım; onun şımarıklıklar ını, kaprislerini hoş görür, ansızın parlayan öfke nöbet lerinde hep alttan alırdım. Öfkesinin gerçek hedefi olmadığımı, yalnızca be­ nim yanımda kendini onaya koymaya cesaret edebildiğini iyi bi­ lirdim çünkü. Ama bu kez kendimi tutamad ım. Hem, "iyi öğ­ renciler den," uyu mluluktan, usluluktan kusacak denli bıkmış­ tım, hem de Kabuk Adam 'la yaptığım yolculuk, o hiç kimsenin dinlemeye yan aşmadığı serüven, hayatımın belki de en sarsıcı olaylarından biriy di. "Anahtarın burada, saç kurutma makinen de sapasağlam du­ ruyo r, hiç merak etme,'' dedim sençe ve yürüyüp gittim. Bir şeyler söylemeye çalıştığını fark etmiştim ama arkama dö­ nüp bakmadım. Saat onu çoktan geçtiği halde Tony ortaya çıkmam ıştı. Ye­ mek boyunca öfkeli bir suskunlukla oturmuş, hiç kimseyle ko­ nuşmamı ştım . İçim kıpır kıpırdı, ama Kabuk Adam öykümü onunla ilgilenmey ecek kişilere anlatarak harcamamaya karar ver- 53
{ "page": 59, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
miştim; dahası ne Kabuk Adam'la, ne kendi duygularımla ilgili olarak zihnimde hiçbir şey berraklaşmamıştı. Yemek saatinin bi­ timinden beri, kumsal ve restoran arasında mekik dokuyordum; en sonunda, bardan büyük bir romlu meyve kokteyli alıp Tony'yi akşamüstü gördüğümde el sallamak için çıktığım duva­ ra oturdum ve hızla içmeye başladım. İçkim biter bitmez yata­ cak ve bu tatsız geceyi unutacaktım. Tony'nin yumuşak kedi adımlarını arkamda hissettiğimde, kokteylin içindeki vişneleri parmaklarımla çıkarmaya çalışıyor­ dum. "Hey, bu kadar hızlı içme. Çok çabuk kafayı bulursun." Kumsal yönünden değil de, otelin giriş tarafından gelmiş ve beni bir süre izlemiş olmalıydı. Çoktan yendiğimi sandığım o korku, Tony'nin üzerimde yarattığı ölüm korkusu gene, ansızın başlayıverdi. Ömrüm boyunca hiç kimseden böylesine korkma­ mıştım ve aslında somut bir nedeni yoktu. Zorlukla gülümse­ dim ve kadehimi ona doğru uzattım . Hiç çekinmeden, teşekkür bile etmeden aldı ve bir dikişte bitirdi. "'Hızlı içme' diyene bak, senin gibi içki içeni de hiç görme­ miştim," dedim. Korkumu bastırmaya ya da en azından gizle­ meye, olabildiğince rahat gözükmeye çalışıyor dum. İnce, uzun parmaklarıyla vişneleri kağıt bardaktan çıkardı; ağır ağır, göstere göstere, nispet yaparcasına yemeye koyuldu. "En sevdiğim kısmı bu, bunları yemek. Sanki seni yiyormu - şum gibi." Dehşetle irkildim, o an olduğu gibi, bugün de hala çözeme­ diğim bir tepkiyle duvardan atladım ve var gücümle uzaklaşma­ ya başladım. Ama başım öylesine dönüyordu ki. Ansızın yeryü­ zü beni hızla içine çekmek istedi, sendeledim; düşmekten, son anda bir çalıya tutunarak kurtuldu m. Kafamın içinde tonlarca ağırlıkta bir gülle vardı ve bu ağırlıktı bedenimi toprağın altına doğru hızla çeken. Beynimi betona çarpıp parçalamaktan güç­ lükle alıkoyabiliyordum sanki. Tony arkamdan koştu. 54
{ "page": 60, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
"Neler oluyor sana? Bu kadar sarhoş musun ?" Yüzüme bak­ tığı anda sarhoş olmadığımı, şiddetli bir şok geçirirmişçesine tit­ rediğimi fark etti. "Özür dilerim. Şaka ya pmıştım sadece. Neden böyle kork­ tun ki? Çok özür dilerim. Ahmağın tekiyim ben." "Sorun yok Tony, iyiyim." Kendimi toparlamaya çalışıyor dum, ama sırtımdaki ürperme­ ler, kollarımın ve bacaklarımın uyuşması, hepsinden de kötüsü, başımdaki kurşun ağırlığı bir türlü geçmi yordu. Düşünüyor dum. Bu tepkiyi gerçekten neye göstermiştim ve niçin? Akşamüstü, kumsalda yaşadığım dehşeti dışavurumuna indirgem eydi bu, çok daha eski ve köklü bir korkunun açığa çıkışıydı . Beni böylesine yere savurabilen korkunun nesnesi ne olabilirdi ki? "Sana ot getirdim. Hindistancevizi ağaçlarına gidelim mi?" O anki ruhsal durumumda, baş edemediğim korkulara kıs­ kıvrak esir düşmüşken, aynı yollardan tekrar geçmeyi, aynı teh­ likelere tekrar atılmayı düşünemezdim bile. Hem de bu korkunç zifiri karanlıkt a! Şansımı bir kez daha zorlamaya , ölümle bir kez daha oynamaya gücüm kalmamıştı. Bu gece, ıssız bir yere git­ memeye kararlıy dım. "Hayır, uzaklara gitmeye lim. Çok yorgunum bu gece. Bir de, aslında ben karanlıktan korkarım." Doğruydu son söylediğim, karanlıktan bir çocuk kadar kor­ karım. Hayal gücüm, mantığın denetiminden çıkar ve gerçekle fanteziyi ayırt edemez duruma gelirim. "Karanlıktan herkes korkar, ama karanlıktakilerin aydınlığa çıkarılması gerekir." Otelle Proje arasındaki kumsalda, iskeleye yakın bir yerlere gitmeyi önerdim. Hiç hoşlanmamıştı bundan ama kabul etmek zorunda kaldı. Restorandaki, sayısı ve coşkusu oldukça azalmış fizikçi grubunun meraklı baykuş bakışları altında yola koyulduk. Önde çevik ve hızlı adımlarıyla Tony yürüyordu, ben de hantal sabolarımla, çukurcuklar, su birikintileri, çalılıklarla kaplı, kap- 55
{ "page": 61, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }
kara kumlukta, düşe kalka ona yetişmeye çalışıyor dum. Tony, onu tanıdığımdan beri ilk kez yalınayak değildi. Eski püskü, bağcıkları kaybolmuş siyah botları vardı. Beyaz bir gömlek, be­ yaz bermuda pantolon giymiş, üç renkli yün bere takmıştı; bu gece için özel olarak hazırlanmı ştı besbelli. Çekici görünmek için harcadığı çaba iç burkuy ordu, öylesine yoksul ve çirkindi ki. Bense sabolarımı çıkarıp doğru dürüst bir ayakkabı giymeye te­ nezzül etmediğim için kendimden utandım. "Giyinmişsin ," dedim, en sevimli ses tonuml a. "Biraz. Çok az." "Bereni değiştirdin rni?" "Hayır, aynı bere." "Geceleri farklı görünüy or." "Geceleri mi daha güzel, gündüzler i mi?" Hiç düşünmeden, geceleri, diye karşılık verdim, ama yanıtı­ nı öğrenmek istediği aslında başka bir soruydu. "Bu sıcakta nasıl yünlü bereyle dolaşabiliyor sun," dedim, büyük bir pot kırdığımı bilmeden . Sonraları öğrendim ki bu üç renkli bere, Karayipler'de çok yaygın olan, Afrika kökenli Rasta­ fari inanışının bir işaretiydi , ırkçılığa ve her türlü sömürüye kar­ şı çıkışın simgesiydi, hiç taranmayıp uzun örgüler halinde bıra­ kılan saçlar gibi. Yeşil, sömürgecilerin aldığı toprağı; sarı, o top­ rağın zenginliğini ve kırmızı da, uğruna dökülen kanı simgeli­ yordu. Bunların hiçbirini Tony anlatmadı bana, adadan döndükten sonra, Rastafari kültürüyle ilgilenmeye başladığımda öğrendim. O yalnızca biraz gücenmiş bir tavırla, beresini çok eskiden beri taktığını söylemekle yetindi. Gür, dikenli çalıların arasında, kuy­ tu bir noktayı hemencecik keşfedip bir cigara sarmaya başladı. Çevreyi kollamayı bir an bile bırakmıyord u. "Bir gece, sabaha karşı, güneş doğmadan az önce, tam bura­ da yengeç avlıyord um. Dört tane yıldızın birleştiğini ve onlar­ dan yeni bir yıldız doğduğunu gördüm. Bir işaretti bu." 56
{ "page": 62, "source": "/content/downs/Asl Erdoan_Kabuk Adam.pdf" }