movie
stringlengths 1
50
| text
stringlengths 0
30.6k
| star
float64 0.5
5
|
---|---|---|
Ran | Abartıyorum sanmayın tam bir şölen. Aksiyondan uzak fakat sizi ekranda tutamayı başaran bir yapıt. ( Tanrı bizi bizden uzak tutmak için elinden geleni yapıyor)Kurosawanın duayenliği. Ama onun asıl şaheseri The Hıdden Fortress özellikle bu filmi mutaka temin edip izleyin. Her iki esere de 10/10. | 5 |
Scoob! | Uzun zamandır izlediğim en karman çorman animasyonlardan biriydi. Görüntü kalitesi de rakiplerin filmlerine bakıldığında aşağıda kalmış. Döner de Yunan değil Türk yemeği sevgili yapımcı. | 1 |
Acı Tatlı Ekşi | Senaryosu ve oyuncularinin harika olduğu bir film cok içten çok gerçekçi cok agladim ama cok sevdim. | 5 |
Yedinci Hayat | Yılın en iyi filmlerinden. Farklı konusu, hızlı temposu ve Noomi Rapac in muhteşem oyunculuğu. Sabah kalktığınız da hala aklınızda olan bir film. | 5 |
Aşk Doktoru | bu konuda yapılan bir çok film gibi hoş eğlenceli bir film ama farklı değil... | 2.5 |
Kaset İşi | Tipik bir amerikan komedi dizisi öylesine izlenebilecek bir film bizde reklamını yapmayalım ama dünyaca ünlü bir markanın değil viral alenen reklamı yapılıyor 5/10 | 2.5 |
Sadece Aşk | Çok güzel manzaralar eşliğinde insanı kendine iyi hissettiren bir film. Mutlaka seveceksiniz. | 3.5 |
Pandora'nın Kutusu | Kötüydü evet tüm özet bu neden hala festival filmlerini izlemenin hata olduğu gerçeği her seferinde karşımıza çıkıyor elinde harika bir konu ve çok iyi bir ekip varken hep sordum ya neden daha iyi olmuyor diye yada benmi sanat filmlerinden anlamıyorum diye kendime kızdım evet nine ve torun anlatılası güzel bir ilişki ama sadece bumu ya diğer çocuklar gazeteci kızkardeşin hikayesi yada anne baba arasındaki sorun yada erkek kardeşin sorunu yok ya ondan sonra sanat filmi ve ben anlamıyorum bence siz anlamıyorsunuz üzgünüm | 1.5 |
Çizmeli Kedi | bir sinemada bukadar sıkılıp daraldığımı hatırlamıyorum kardeşimi götürdüm 10 yaşındaki çocuk bile sıkıntıdan patladı | 1 |
İmparatorlar Kulübü | Filmin sonuna gelidiğinde bu filmin hiçbirşey vermediğini anlayacaksınız....Bütün film boyunca hiçbir olay gelişmiyor..Kısaca içi bomboş | 2.5 |
Skandal | cate blanchet oyunculuğunu konuşturan bir akristtir.karşısında judi dench dene bir usta var.ortaya nefis bir oyunculuk bir filmi çıkmıştır.es geçilmemesi gereken bir filmdir. | 5 |
Nalan | Aslında farklı bir konuyu işlemeye çalışmışlar ama sadece çalışmışlar. Başroldeki kızın 5 dakikada çözülebilecek sorununu 100 dakikalık filmin 80 dakikası boyunca çözmemek için elinden geleni yapmışlar izleyiciyi kanser edecek seviyedeydi. Akılsız insana ve hareketlere tahammülü olmayan biri filmi kesinlikle bitiremez. Saçma sapan hareketleri de oyunculuk olarak adlandıranlar olmuş bir şey diyemem. | 0.5 |
Malefiz | (...) Grimm Kardeşler’in meşhur Uyuyan Güzel masalına bu kez ters açıdan bakan film, merkeze hikayenin kötü karakteri olan Malefiz'i koyuyor. Malefiz'in içindeki sevginin aniden intikam hırsına dönüşmesinin nedenlerini açıklığa kavuşturarak 'hiç kimse dünyaya kötü olarak gelmez' diyor. Sevgi ve gerçek aşk kavramlarını da modern bir bakış açısıyla ele alıp vasat görünen hikayeyi anlamlı kılacak mesajların ana teması olarak kullanıyor. Görkemli atmosferi, renkli metni ve fena olmayan oyunculuk performanslarıyla iyi bir eğlencelik olmayı başarıyor. Hikayenin anlatılış hızından kaynaklı ufak kopukluklar yaşansa da kendi içindeki tutarlılığını olabildiğince koruyor. Kısaca hoş bir aile filmi olarak uygun bir seçim olmayı başarıyor. | 3 |
Süper Baba | Bir Adam Sandler hayranı olarak şunu söylemeliyim.Kesinlikle çok ince işlenmiş bir film.Hem espri anlayışı hem de dram miktarı çok düzeyli tutulmuş.Benim hoşuma gitti film.Bu tarz konular hep hoşuma gitmiştir zaten | 3.5 |
Ant-Man ve Wasp | Klasik bir süper kahraman filmi. Hiç sıkmıyor ancak yeni bir şeyler de sunmuyor. Hoş vakit geçirmelik. Ve tabii ki Avengers evrenini takip ediyorsanız yap bozu tamamlamak için görülmesinde fayda var. Sempatik bir başrol çifti olmuşlar. | 3.5 |
Suspiria | Senaryosu Dario Argento ve Daria Nicolodi tarafından “Suspiria” (1977) için yazılmış orijinal senaryodan esinlenilerek David Kajganich tarafından yazılan “Suspiria”, Luca Guadagnino’nun yönetmen koltuğunda oturduğu “bir yeniden canlandırma faaliyetidir…” Prömiyeri, 1 Eylül 2018’de Venedik Film Festivalinde yapılan 20 milyon dolar bütçeli bu filmin, 6.8 /10 (60.780 oy) ve 3.6/5 (2.725 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.9/10 (325 yorum) ve 64/100 (56 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan izleyici ve eleştirmen sayısı çok yüksek olmasa da umulandan daha az ilgi gören bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi… Yine de gelin isterseniz, gerçekte neler olup bittiğini anlayabilmek için, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle filmimize biraz daha yakından bakalım ve ilk olarak da böyle bir yeniden canlandırma faaliyetine gerek var mıydı onu tartışalım… Ancak gerek filmin yorumuna ve gerekse de “böyle bir yeniden canlandırma faaliyetine gerek var mıydı” tartışmasına geçmeden, bu filmi doğru okuyarak doğru yorumlayabilmek için 1977 tarihli orijinal “Suspiria” nın muhakkak seyredilmiş olması gerektiğini söyleyelim ve başlayalım… Ve girişi de “böyle bir yeniden canlandırma faaliyetine gerek var mıydı” sorusunu yanıtlayarak yapalım… Evet vardı… Zira bu film, 1977 tarihli orijinal “Suspiria” nın hikâyesinin “copy – paste / kopyala – yapıştır” şeklindeki birebir bir yeniden canlandırması olmaktan çok o filmde anlatılan hikâyenin yepyeni bir yorumu olarak çıkmış karşımıza… Peki, bunu nereden anlıyoruz? Elbette ki filmin senaristi Kajganich’in, Almanya’daki Marcos dans akademisinde eğitim alan bir Amerikalının (Susie Bannion) gözünden faşizmin yeni türünün analizine odaklanmasından… 2018 tarihli bu yeni hikâyede, Almanya’daki Marcos dans akademisi faşizmin mabedi olurken, Madame Blanc, Helena Markos, Miss Tanner ve diğerleri de bu yeni nesil faşizmin liderleridirler artık… Bunu yaparken de Kajganich, Andreas Baader ve Ulrike Meinhof’un lideri oldukları RAF (Red Army Faction / Kızıl Ordu Fraksiyonu) örgütü ile bu örgütün hapisteki üyelerini kurtarmak amacıyla Filistin Halk Kurtuluş Ordusu gerillalarınca 13 Ekim 1977’de kaçırılan Lufthansa uçağına yapılan Mogadişu baskınını ve dönemin diğer siyasi haberlerini filmin senaryosuna taşımaktan kesinlikle çekinmemiş… Hâlbuki 1977 tarihli ilk “Suspiria” da Dario Argento’nun dönemin siyasi atmosferini beyazperdeye taşımak gibi bir kaygısı kesinlikle yoktu… Tabii ki, iki “Suspiria” arasındaki farklılıklar sadece bununla sınırlı değil… 1977 tarihli ilk “Suspiria” da Marcos dans akademisi karşımıza kıpkırmızı bir bina olarak çıkarken, yeni “Suspiria” da aynı bina birdenbire mermer sütunlarla kaplı eski bir yapıya dönüşüyor… Aynı şekilde, yeni “Suspiria” da görme engelli piyanist Daniel (ve dolayısıyla onun rehberi olan kurt köpeği) gitmiş yerine makara bantlı teypler gelmiş… Her iki filmde ortak olan tek şey ise sürekli yağan yağmur… Aslında bu film hakkında konuşulacak daha pek çok şey var… Fakat bir yerde de noktayı koymak gerekiyor… Sonuç olarak, 1977 tarihli “Suspiria” dan daha farklı bir lezzet içeren bu film için puanımız 3.5, önerimiz ise yapılan olumsuz eleştirilere kulak asmadan izlemeniz şeklinde olacak… Keyifli seyirler… | 3.5 |
Zeynep'in Sekiz Günü | para verilipde gidelecek bi film değil.verdiğin paraya yazık olur.film izlenirse sevişme sahnesinden dolayı izlenir.oda sırf onu izlemek için 10ytl para verilmez bu filme | 2.5 |
Son Ayin | Öncekilerden ne farkı olacak ki. Kutsal Damacananın tekrarını izlerim daha iyi... | 1 |
Masallardan Geriye Kalan | Filmi anlamak için yeterli entelektüel düzeye ulaşmış olmak gerek. Sosyoloji, Felsefe, Psikoloji okuyanların ilgisini çekecektir. İlgisi olmayan grup da kötü film diyecektir. Nitekim öyle olmuş. Biraz ilgi duyan sevmiş. Gayet iyi bir film. | 4 |
Rehine | İzlenmeye değer bi Willis filmi daha. Filmde en kötüyü oynayan Ben Foster'ın performansı etkileyici, Willis'de yaşlandıkça aktörlüğünü konuşturmaya başlıyor. 7/10 | 3.5 |
Çevirmen | Nicole Kidman'ın oynadığı bir film olduğunu gözönünde bulundurursak beni çok da etkileyemedi bu film. Nicole Kidman çok daha iyi filmlerde oynamalı. Senaryo pek heyecan verici değil, ve de üzerine kurulmuş olduğu hikaye, yani afrika kıtasında ismi duyulmamış bir ülkenin iç siyasetinde yaşanan problemlerin vs. izleyicinin pek ilgisini çektiğini sanmıyorum. Nicole gibi süt beyaz bir sarışının da afrikanın bir köşesindeki bir ülke için terörist eylemlere katılıyor olması ve bu davaya başkoymuş olması da biraz sahte olmuş. Kısacası Nicole bu senaryoya uymamış. (6,5/10) | 0.5 |
Harry Potter ve Ateş Kadehi | Serinin bir güzel filmi daha. Bence hiçbir özelliğini kaybetmeden devam eden bir seri ve bu film çok eğlenceli. Ayrıca ejdarha ile çekilen sahne çok harika..... | 4.5 |
Avanak Kuzenler | film benzer hollywood yapımlarına göre iyiydi. filmde özellikle paşhan yılmazer öne çıkıyordu performansıyla. film yer yer komik özellikle kayafa vurma teknikleri güzeldi :) yeryere vurulacak bir film değildi 10/5 ideal puanı olur. | 2.5 |
Pete ve Ejderhası | yetişkinler için iyi diyemem fakat çocuklar için kesinlikle iyi bir yapım ebeveynler çocuklarıyla izlemeli 5/10 | 2.5 |
Kurda Tuzak | İyi bar aksiyon ama Connery varken daha iyisini beklemek izleyicinin hakkı bence..10/7 | 3.5 |
Temel İçgüdü 2 | birinci filme göre çok pasif kalmış bence, ssenaryo harikaydı ama işleniş kötüydü, sharon stone güzelliğinden birşey kaybetmemiş olabilir bu beni pek ilgilendirmiyor ama oyunculuğundan birşeyler kaybetmiş diye düşünüyorum. ilk filmdeki inandırıcılığı hat safadaydı burda ise yapmacık geliyor biraz insana | 2 |
Ev | Oyun öyle oynanmaz böyle oynanır!!!!! Harika bir iş kotarılmış. Öncelikle Elveda Rumeli dizisinin &Ispanak Namık& rolünü başarıyla oynayan Caner Özyurtlu arkadaşımızın hem yönetmen hem de senarist koltuğunda bu yapıma hayat vermesini canı gönülde kutluyorum. Artı parantez Deniz Celiloğlu gibi bir amatör oyuncunun nasıl böylesine profesyonelce oynadığına şaştım. İlerde iyi projelerde mutlaka görmek isteriz. Filme gelirsek; herşey 10 numara fakat zamanlamada çok geç kalınmış. Tabii buda gişeye sönük olarak yansıyor. Çünkü filmin kıstas aldığı(aynı zamanda yerdiği ve dalga geçtiği) BBG evi yayındayken veya hemen sonrasında gösterime girseydi inanıyorum büyük hasılat elde ederdi. Zaten oldum olası bbg tarzı konsepte sahip bütün saçmasalak yayınlara gıcık oluyorum. Bu tür programlarda oynayanlara birşey diyemiyorum çünkü şöhret budalalığı elde değil. Ama izleyip üstüne kafa yorup birde sms atma çılgınlığınada imza atanların ruhsal sağlıklarından şüpheliyim. İşte bu noktada yönetmenimiz akıl sağlığı yerinde olan izleyicilerin kalbi duygularını biraz kanlıda olsa beyazperdeye aktarıyor. Zaten finalinde bu oyunun saçmalığına göndermede bulunuyor. Filmdeki en anlamlı cümle tabiiki Deniz Celiloğlu'ndan geliyor. &Oyunu kimin başlattığı değil kimin bitirdiği önemli& Yani bu saçmalıkları biz izleyici olarak izlemesek bu tür saçma konsepte sahip uyduruk şeyler hiç çekilmeyecek. Muhakkak ama muhakkak izleyin. | 4.5 |
Aşkın Yaşı Yok | Olgun kadın, genç erkek klişesini, akıcı bir şekilde sunuyor film. İyidi, sevdim... | 5 |
Araf 3: Cinler Kitabı | Para ve zaman kaybı boşuna gitmeyin.flaşh TV oyunculuğu ve saçma bir senaryo tavsiye etmiyorum .................... | 1 |
Şaşkın Dedektif | süper bir film.lawrence bence bu tür aksiyon-komedilerine çok yakışıyor.hatta will smith'ten bile! | 4 |
16 Blok | gzl bir kovalamaca gzl bir oyunculuk izleyin | 3 |
Çığlık | Yeni izlemiş biri olarak gayet güzeldi konu işleyişi ve ölüm sahneleri muq ama korku konusunda hayal kırıklığına uğrattı | 4.5 |
Venom: Zehirli Öfke | SADECE SİNEMA KONUŞULAN, YORUMLAR YAPILAN, TAVSİYELER ALINIP VERİLEN BİR SİNEMA WHATSAPP GURUBU DÜŞÜNÜN. 2. YILIMIZI KUTLUYORUZ. 05522477170 | 5 |
Çin Seddi | Çin Seddi Filmi - “The Great Wall” cesaretle korku ve insanlarla canavarlar arsında asla yıkılmaması gereken bir duvarın ve koruyucularının fantastik hikayesini anlatıyor. Çin Seddi’nin görkemli bir yapım olduğunu söylemek isterim. Özellikle Zhang Yimou çok özel bir yönetmen ve elinden çıkan tüm yapımlar büyük bir özenin eseri. Öte yandan film etkileyici bir giriş yaparken aynı başarısını koruyamıyor ve etkileyiciliği gittikçe düşüyor. Sonuç olarak görsel anlatım açısından iyi, ancak oyunculukların vasatın üzerine çıkamadığı bir film izlediğim. | 3 |
Hasat Zamanı | anlamadığım konu şu oldu 10 felaketi sanırım bunlar istediği zaman başlatabiliyor. yani kıza bu şekilde bir kurban ayinine katmasalardı bu olaylar başlamayacaktı ve sorun olmayacaktı ama demek ki kontrol onların elinde ben bunun aksini filmde herhangi bir replikte görmedim, duymadım hilary çok güzel di ama yetmemiş filme bu kurgu tarzı artık çok alıştığımız bir durum haline geldiği için filmde bizleri hayrete düşüren bir durum olmadı. hilary swank için 10/5 | 2.5 |
D-Tox | film senaryo olarak bildiğimiz yada alışık olduğumuz türde.sinemada izlemedim vcdsini izledim ancak film beklediğim gibi çıkmadı.stallone için izledim zaten ancak film çok sıkıcı geldi bana.stallone yi severim hatta çoğu filmlerine bayılırım ama bunu beğenmedim. | 1.5 |
Seksi & Çılgın | valla önyargılı davranmayıp izledim beğendimde izlerken keyifte aldım.paris hilton var diye neden film hak ettiği değeri görmüyor anlamıyorum.kısacası ortalamanın üstünde hoş bi romantik komedi izleyin derim. 6.5/10 | 4.5 |
Lanetli Ada | Vasatın üstü bir film. Sonu sadece güzeldi bu da filmi kurtaran tek şeydi zaten. Ama öyle aman aman bir final değildi. çünkü başından beri sonunu tahmin etmiştim. Arkadaşların bazıları finaline bitmiş sanırım onlar çok fazla film seyretmiyor. ne finaller var ne finaller... bu da bişey mi dersiniz. 10/6 | 3 |
Hizmetçi | Hizmetçi... çok değişik bambaşka bi tadı var kore filmlerinden beklediğinizi yine buluyorsunuz bu filmde. Filmin türüne her ne kadar dram ve romantik denilmişsede bence kesinlikle erotik. Lezbiyenlik ve erotik sahneleri sevmeyenler uzak dursun filmden. Bu sahneleri görmezden gelirsem( ki bu mümkün değil ) film gerçekten güzeldi size bikez değil bi kaç kez ters köşe yaptırıyor. Bu açıdan sahnelerin devamının tahmininiz gibi çıkmadığını görünce filmin kalitesi epeyce bi artıyor. Oyunculuklardan söz etmeye gerek bile yok. Harika bi film | 4 |
Hedefteki Adam | Öncelikle kısaca, November Man aksiyon sevenlerin direk tercih meselesi olsa da göze batan bir film. Benim de beklentim elbette ki sıfırdı, sadece aksiyonun tadını çıkarmaya çalıştım. Evet, film aksiyon açısından başarılı ama senaryo başarısız işte. Filmin en büyük sorunu bu. Filmin konusu kısaca copy-paste ile şöyle: Bir katili bulması gereken ajan Peter Devereaux, yeni görevi için hazırdır ancak işi hiç kolay değildir. Zaman içinde topladığı ipuçlarını birleştiren deneyimli ajan, kendini Rusya'nın teşkilata köstebek soktuğu büyük bir komplonun içinde bulur. Yani işte burada işin içine bir klişe seli devreye giriyor. Yok iyi adam kötü adam ile eskiden iyi arkadaşlarmış, yaşlı bir ajan tam emekli olacak tam bu sırada olaylar çıkıyor vesaire, o hoo. (Ayrıca filmin senaryosunda bazı küçük boşluklar ve onlarca mantık mantık hatası var fakat onlara değinmeye gerek duymuyorum Tüm bu olayları biliyoruz zaten. Yani bu konu beyazperde de o kadar çok işlendi ki sıkmaya başladı diyebilirim. Aslında tam da burada filmin artı tarafı devreye giriyor. Filmin konusu klişe fakat aksiyon sahneleri ile bu klişeler kendini izlettiriyor. Bu yüzden filmin sıkıcılık gibi bir sorunu yok. Eğer bu aksiyon filminde, aksiyon arka planda olsaydı filmin puanı net 1.5/5 olurdu. Yani bu film sadece bir aksiyon filmi işte ne bekliyorsunuz? Yani eski James Bond olan Pierce Brosnan'ı bile yeniden görmek bana yeter diyorsanız, buyrun izleyin. Vakit geçirmek için iyi bir film. İzle ve unut tarzında. 2.5/5 | 2.5 |
Patrondan Kurtulma Sanatı | Hangover tuttuğundan olsa gerek bu tarz komedi filmleri arttı. ''Patrondan Kurtulma Sanatı'' da öykü olarak olmasa da gidişat olarak oldukça Hangover kokuyor. Kevin Spacey, Jennifer Aniston ve Charlie Day filmde döktürüyor. Zaten filmi bir kaç gömlek yükselten bu oyuncuların performansı. Bazı yerler fazla Amerikan tarzı esprilerle dolu, bazı yerler de fazla sönük. Ama yine de sinemalarda yaz aylarında seyredilebilecek eli yüzü düzgün bir komedi. Çok yüksek beklentilerle izlemezseniz film sizi iyi-kötü eğlendiriyor. Son olarak yetişkinlere özgü bir komedi olduğunu da belirteyim. İyi seyirler. | 3 |
Melekler ve Şeytanlar | harika bir kitap, güzel bir film... | 4 |
Organize İşler Sazan Sarmalı | Filmin hikayesi için hiç çalışılmamış.Başta basit iki dolandırıcılık hikayesi ile başlayan ve gereksiz uzatılarak sonuda fuzuli olmuş.Filmi tek seyrettiren Kıvanç Tatlıtuğ'un manyak karakteri ve acayip gülüşü oldu.Yani anlaşılan Yılmaz bey'e para lazım olmuş ''dur şunun ikincisini çekeyim'' demiş gibi bir hava vardı zaten ama masraf çıkartmadan.Düşünsenize ilk filmin üzerinden tam 13 yıl geçmiş,sormazlar mı ''aga sen 13 yıldır ne yapıyorsun?'' diye! Seyirciye saygı kalmamış çünkü bu filmden de anlaşılıyor ki bizi sağılacak inek olarak görüyor bunlar.Ha gidip seyredin neden gittim demezsiniz ama oooo muhteşem olmuş da demezsiniz! Karar sizin. Unuttum filmin sadece iki yerinde güldüm 5 yerinde gülümsedim. | 3.5 |
The Edge of Seventeen | kıskanç bunalımda ezik bir genç kız filmi.. Ve mutlu son.. gençlik filmi... kıskanç bunalımda ezik bir genç kız filmi.. Ve mutlu son | 3 |
15 Dakika | çok süper değil ama genede izlenicek filimlerden biri ne olursa olsun sonuçta robert de niro var ve onun varlığı bir filimi götürmeye yetiyor... | 3.5 |
Kan Dökülecek | Kim ne derse desin ben sevdim bu filmi,film için çogu yorumda &sikici film& demisler söyle ki film iki buçuk saat ama ben filmin yaklasik iki saatini sikilmadan izledim özellikle ilk bir saat gerçekten hem keyifli hem sürükleyici olmus.Film Scarface'deki Tony Montana'nin hikayesi gibi bir hikaye anlatmiyor yani demek istedigim fakirlikten zenginlige giden bir hikaye degil filmde genel olarak zaten yeterince zengin ve belirli bir güce sahip Daniel Plainview'in 20.yüzyilin basinda petrol bulmak için gittigi kasabadaki hayati anlatiliyor (filmin son 25 dakikasi hariç) iste bu kasabada din-para-güç kapismasi anlatilmis.Ben Paul Thomas Anderson'in bundan önce iki filmi izledim ve begenmistim bu filmde kesinlikle basarili bir film begenmeyenlerin çogu büyük ihtimal aksiyon sinemasi seven tipler zaten aksiyon filmi ariyorsaniz bu filmden uzak durun.Film,dedigim gibi ilk bir saati keyifli sürükleyici sonradan daha ciddilesip agir bir film temposuna bürünüyor,kilise sekanslari gerçekten etkileyici olmus.Filmi izlerken evet gerçekten sinema bu diyor resmen insan çekimler olsun,mekanlar olsun,oyunculuklar olsun gerçekten sinema sanatinin nasil olacagini gösteriyor aslinda.Oyunculuklara gelirsek Daniel Day Lewis ve Paul Dano ikilisi döktürmüs zaten Daniel Day Lewis oyunculuk yapmamis bildiginiz o karakteri yasamis o karaktere bürünmüs.Filmin yönetmenlik ve görüntü yönetmenlik kisimlari basarili,müzikler çok iyi.Filmin süresi biraz yorucu söyle bir 15-20 dakika daha kisa olsaymis daha iyi olurmus özellikle film son 20-25 dakikasinda sikildigimi hissettim ve biraz daha dramatik sahneler olsaymis filmde bence daha etkileyici ve sevilen bir film olabilirmis.Son olarak ben filmi begendim,basarili bir film,herkese hitap etmiyor aslinda No Country For Old Men tarzi filmlerden hoslaniyorsaniz bu filmi de izleyin derim. 7.5/10 | 3.5 |
Üç Harfliler: Adak | Beddua'yı beğeneneler bunu da beğenecekir. Bol jump ve korku sahnesi var. Finaldeki sahne çok iyiydi. | 5 |
G.I. Joe: Misilleme [3D] | Filmi 4 bölüme ayrırsak %100 ile başlayan %20 ile biten bir yapıt olduğunu söyleyebiliriz. İlk sahnelerinde GIJoelerin nükleer tesise girdiği sahne de koltuklarınıza yapışıyorsunuz birde himalaya gibi yüksek bir mekanda gecen ve fragmanda gördüğümüz sahneler sinemada süper bir seyir keyfi veriyor. Fakat yarısından sonra pili zayıflayan bir oyuncak gibi teklemeye başlıyor. Bu tür için vasatın altında bir son 15 dk ile seyirciye veda ediyor. Özellikle Ayı yogi, victoria secret meleğimiz ve Issız adam oyunculuk ve uyumda berbat ve kekimsi bir tat bırakıyor dimağınızda. Bu filmde de Hollywood bizi şarşırtmıyor ve bir geleneği sürdürüyor ilkini yakalamaktan uzak bir devam filmi sunuyor. Acaba yatırımcıların verdiği parayı ilk sahnelerde hoyratca kullanıp sona doğru yaklaşınca para kasasının boşaldığını fark etti yönetmen. İlk yarısının yüzü suyu hürmetine 3 yıldızla taclandırıyorum filmi. | 3 |
50 İlk Öpücük | Çok tatlı,eğlenceli konusuyla diğerlerinden ayrılan güzel bir romantik komedi diyebiliriz adam sandler ve drew barrymore un uyumu da müthiş zaten popüler bir film eğer izlemediyseniz bence izleyin | 3.5 |
Maskeli Kahraman Zorro | Bilindik bir hikaye olmasına rağmen ben beğendim filmi.Hopkins’i söylemeye gerek yok, işinin hakkını vermiş.Banderas’ta sanki az acemilik seziliyor gibi olsa da bence başarılıydı.Ayrıca çok komik adam yaaaw :)))) | 4 |
Maskeli Kahraman Zorro | izlediğim en eğlenceli filmlerden biriydi.hastayken gitmiştim ve ilaç gibi geldiğini söyleyebilirim.sonuç olarak kendisinden bekleneni fazlasıyla veriyor. | 4 |
Hep Yek 4: Bela Okuma Altan | Hayatımda gördüğüm en berbat filim ilk 3 serinin yanından bile geçmez biraz güleriz diye gidip filimin ilk yarısını bile zor tamamladık 50 kere izlediğimiz herhangi bir Kemal sunal filiminde bile bundan 100 kat gülersiniz seviye yerlerdee verdiğimiz paraya yazık çööööpp👎👎👎👎 | 0.5 |
Angel-A | Kendini bilmeyen,kendine sürekli yalan söyleyen,yalnız bir adam...ve kendiyle barışmasını sağlamak için gönderilen bir melek...İnsanları insan yapan,içteki şeylerdir,sadece dışa vurmak gerekir.Müthiş güzellikte bir melek,ve aslında o melek yardıma ihtiyac adamın,yansıması.Ve aşk başlar,hemde dış görünüşle,parayla hiçbir alakası olmadan...Böyle bir önermesinin olacağını hiç tahmin etmemiştim,ama gerçekten çok önemli şeyler anlattı ve bir hayli komikti.Dialoglar çok güzeldi,luc bessonın bence en iyi filmi.10/10 ! | 5 |
1408 | sıradan bir film.özellikle stephen king ismini duyunca merak ve heyecan uyanıyor ve film hayal kırıklığı olmuş,john cusack tam anlamıyla role yakışmış diyemeyeceğim,aslında fena değildi ama psikolojik bir filmin ana karakterini daha akılda kalıcı ve etkileyici canlandırması gerekirdi.samuel l.jackson ise zaten pulp fiction hariç beğenmediğim bir aktör,yine çok alakasız bir rolde,müdür rolü çok kısa zaten.filmin çekici sahneleri var fakat bittikten sonra güzel bir tat bırakmıyor,gerekli bir uyarlama değil.stephen king izlemek istiyorsanız ben size the misti öneririm. | 3 |
Hayallerin Peşinde | Sam Mendes bu filmiyle Titanik fanatiklerini bile yaralamıştır.Hepimiz nasıl -yaşarken- kavuşamadılar diye üzülürken kavuşsalardı ne kadar mutsuz olabileceklarını görmüş olduk. Ama yönetmenin bu berbat filmi bu nedenle çektiğini sanmıyorum. | 2 |
Star Wars: Bölüm I - Gizli Tehlike | 4-5-6 izledikten sonra 1. bölüme adapte olmakta zorlandım biraz.. kim kimdi, kimin cocuguydu falan kafam karıştı ama sonra toparladım.. iyiydi bence bu bölümde.. 8/10.. verdim çünkü cocuğun şans eseri yaptıklarını biraz abartılı buldum.. | 4 |
Sherlock Holmes: Gölge Oyunları | Guy Ritchie'nin tarzını seviyorum. Eğer siz de aynısını düşünüyorsanız beğenmemeniz çok küçük bir ihtimal bence. &Lock, Stock...&, &Snatch&, &RocknRolla& gibi defalarca izlenebilecek filmler yaptı ve hepsinde de kendi tarzını daha ilk saniyelerden seyircilere benimsetmeyi başardı. Sonuç olarak da daha genç yaşında bizlerin &Guy Ritchie sineması& tabirini kullanabilmemizi sağlamış oldu. Downey Jr. karakteri ve rolünü inanılmaz seviyor, her halinden belli. Jude Law da öyle. Moriarty'nin kim olacağı merak konusuydu ve pek çok isim geçmişti ancak Jared Harris'i izledikten sonra başka bir ünlü isim aklınıza dahi gelmiyor. Gayet başarılı ve yerinde bir tercih olmuş. Yan karakterler de sorunsuz. Yakın dövüş ve aksiyon sahneleri ilk filmde olduğu gibi kusursuz ve tamamen Ritchie işi. Hikaye başlarda seyirciyi kavramakta güçlük çekse de ortalardan itibaren oturuyor ve sürükleyicilik de bir anda tavan yapmış oluyor. Finali de çarpıcı. Özellikle &finalin finali&. Yani tam olarak o son 20 saniyeden bahsediyorum. Eğlenceli. Filmle ilgili bahsedilecek bolca şey var ve bana kalırsa hepsi de olumlu. Sonuç olarak hem yönetmeninin kariyerinde çok önemli bir geri dönüş, hem de Downey Jr.'ı Iron Man ile birlikte bizlere hatırlatan bir diğer olay oldu bu Sherlock Holmes'un yeniden doğuşu. Yılın önemli filmlerinden olduğu kuşkusuz. | 4.5 |
Hazine | Muhtesemdi!!! Gercekten son zamanlarda izledigimiz en iyi Turk filmiydi. Oyuncularin hepsi dokturmus. Kesinlikle gidin asla pisman olmayacaksiniz | 5 |
Wilbur Ölmek İstiyor | hoş bir atmosfere sahip güzel bir film.ne çok iyi ne de kötü...orta seviyede, izlenilebilir | 3.5 |
Orman Çetesi | gerçekten süper bi animasyondu.çok başarılı ayrıca konu olarakta çok eğlenceli.hayvanlar çok sevimliydi ve seslendirmede çok iyiydi(özellikle Steve Carell)Mutlaka izleyin kaçırmayın!!!her yaşa uygun bence | 5 |
Dövüşçü | Bale ve Leo hakikaten hakederek kapmışlar heykelciği. Müzikler de enfesti... Ha bir de; Amy Adams tabii. | 5 |
Man Of Tai Chi | Filmde dikkat edilmesi gereken bir nokta var, spoiler mı değil mi tam bilmiyorum ama ben yine de koyayım [spoiler]Eğer Keanu Reeves 'i faal bi halde bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Sadece belirgin olarak tek sahnesi var etkin rolde. Ayrıca filmdeki sadece o 2 sahnede geçen gerçeküstü vuruş olayı filmin tamamen tadını kaçırmış diyebiliriz. [/spoiler] Ama yine de sürpriz bir şey beklemeden sadece eğlenceli vakit geçirmek isteyenler izleyebilir , hoş sahneler barındırıyor dövüş filmi sevenler için | 3 |
Scott Pilgrim vs. the World | böyle ilgi toplamasının sebebi muhtemelen farklı bir film olması lakin beni yordu ve güldürmedi, ama farklılık işte hep bi artı katar. ama müzikler güzeldi, cidden güzeldi. | 3 |
Çakal | Ne karakterler oturmus ne dogru düzgün bir oyunculuk var, senaryo desen soguk savas döneminden kalma hiç modernize edememisler heryaniyla kötü bir film. Bir çok elestirmen klasik olarak saysada 50li yaslarin üzerindeki bir çok sinema sever çok iyi filmdi desede orjinalide pek matah bir film degildi yüzlercesi çevrilen soguk savas filmlerinden biriydi zeki olmaya çalisiyordu ama saçmaliklari ve hatalariyla bayiyordu hele orjinalin sonu bundanda kötüydü. | 2.5 |
Tutku Günlükleri | Filmde aslinda nereye gelinmek istendigi anlasilmiyor ,hikaye çok uzun, kiz karakteri birden kayboluyor. Sonunda bazi açiklamalar olsa da beni çok rahatsiz etti bu durum. Film Johnny Deep sayesinde ve karayip korsanlarindan hatirlanan bir kaç mimikle kurtulmus. Johnny hayraniysaniz izleyin onun disinda gerek yok . | 2.5 |
Kötü Eğitim | Senaryosu, kurgusu, renk seçimleri, müzikleri ve oyunculukları harika olan bir başka Almodovar başyapıtı.Etkileyici ve gerçekten güzel film. | 4.5 |
Yüzündeki Sır | PETZOLD'UN ENFES MÜZİĞİ Petzold sinemasına henüz bu filmle başladım. Ancak şunu söylemeliyim ki övüldüğü kadar var... Türkçeye &Yüzümdeki Sır& olarak çevrilen bu eser içerisindeki melodram unsurları gizem, serbest çağrışımlar gibi öğeler ile bezeyerek seyirci karşısına çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı ruhu filmin ışıklarına, kahramanların donuk bakışlarına sinmiştir. Nelly' nin değişen ruhu ama aynı kalan sahiciliği, aşkın tek taraflı yaşandığı, savaşın gölgesinde yeniden şekillenen gerçekler... Petzold hikayeyi öyle bir kurgulamış ki aslında filmin başında Nelly'nin kocasıyla karşılaşacak cesareti yok sanıyorsunuz ama Nelly o cesareti gösteriyor. Onun sesi, Petzold'un müziği ile birleştiğinde film bir şahesere dönüşüyor. Kesinlikle izlenmeli. | 4.5 |
11’e 10 Kala | Sonu daha iyi olabilirdi ama gerçekten başarılı bir film türü farklı anlamayanları sıkabilir ben tavsiye ederim ... | 2.5 |
Beşikten Mezara | baştan sona sürükleyici ve sıkmayan bir film...dövüş sahneleri kaliteli...izlenebilir...10/7 | 3.5 |
Syriana | Seyrettikten sonra 10-15 gün etkisinden çıkamadığım müthiş bir film. George Clooney gerçekten müthiş oynamış.&İsrail'in gizli oyunlarıymış, Amerika Ortadoğu'da petrol için herşeyi yapar bilmeyen mi var& diyenleri gördükçe dumura uğruyorum. Bunu anlatan kaç tane Amerikan filmi izlemişler. Bakın imdb notu 7,0 ama 7,7'den aşağı olmaması gereken bir film. Düşünsenize o dandik ama Amerikan propagandası yapan Hurt Locker-Ölümcül Tuzak'ın imdb notu 7,7. Birşeyler anlatabildim mi? gerçekten nadir özel filmlerden biridir izleyin iyi seyirler... | 4.5 |
Kıyamet | Filmi 10 defa falan izledikten sonra 'Redux' versiyonunu izledim ve tekrar tekrar takrar hayran kaldım.birçok iyi sahnenin asıl gösterildiği zaman kesilmesi kötü olmuş.özellikle Fransız aileyi ziyaretleri ve playboy kızlarıyla geçen macera bölümlerinin eklenmesi filmi daha da güzel yapmış.değerini bilmek lazım,artık böyle filmler yapılmıyor ne yazık ki... | 5 |
Bölük | Bu kadar güldüren, eğlendiren ve ağlatan acayip bir film... Allah bütün şehitlerimize rahmet eylesin. Filmi çok beğendim. izlemenizi tavsiye ederim, pişman olmazsınız | 5 |
Gece ve Gündüz | Yapım amacının insanları eğlendirmek olduğunu düşündüğünüzde gayet başarılı bir yapım.Ayrıca aksiyon sahnelerindeki abartı,ilk Görevimiz Tehlike filminde oynadığında ajandan çok liseli çocuklara benzemekle eleştirilen Tom Cruisenin bu seferde fazla yaşlanmakla eleştirilmesinden daha insafsızca değil. | 3.5 |
Her Şeyin Teorisi | Senaryosunu, Jane Hawking'in &Travelling to Infinity: My Life with Stephen& (2007) isimli anılarından uyarlayarak Anthony McCarten'ın yazdığı “The Theory of Everything”, yönetmen koltuğunda bol ödüllü &Man on Wire& (2008) ile kazandığı belgesel deneyimine de sahip olan James Marsh'ın oturduğu biyografik bir drama... O nedenle de Stephen Hawkink karakterini sıra dışı bir performans ile canlandıran Eddie Redmayne'in, yılın &En İyi Erkek Oyuncu& kategorisinde Academy, Golden Globe ve BAFTA ödüllerinden üçüne de el koyduğu bu filmi, hiç uzatmadan BAFTA ödüllü senaryosu üzerinden değerlendirmeye çalışacağız... Yıl 1963 ve aynı isimli üniversitenin de bulunduğu İngiltere'nin Cambridge kentindeyiz... Olaylar, bilimin ışığı ile aydınlanmış bir ateist de olan kozmolog Stephen Hawking'in arkadaşı Brian (Harry Lloyd) ile halen bisiklete binebildiği ve Pazar ayinlerini aksatmayacak kadar dindar olan müstakbel karısı Jane Wilde (Felicity Jones) ile bir partide tanışarak telefon numarasını aldığı neşeli günlerden biriyle başlar... Tabii aynı zamanda Cambridge'de modern kozmolojinin babalarından biri olarak bilinen Dennis Sciama'nın (David Thewlis) gözetmenliğinde fizik doktorasına başlamasının yanı sıra hastalığının ilk belirtilerinin hafif hafif ortaya çıktığı günlerdir de bunlar... Yine o Pazar ayinlerinin birinin ardından Stephen sanat öğrencisi Jane'i, annesi Isobel (Abigail Cruttenden), babası Frank (Simon McBurney) ve kız kardeşleri Mary (Lucy Chappell) ve Phillipa (Charlotte Hope) ile tanıştıracağı öğlen yemeği için evlerine davet eder... İyice yakınlaşan Stephen ile Jane, üniversitenin Mayıs balosuna da beraber giderler... Bir sunumunda, daha sonra birlikte bir teorem de gerçekleştireceği Nobel fizik ödüllü Roger Penrose'un (Christian McKay) kara delik teorisini duyarak etkilenen Stephen'ın fikirleri de artık olgunlaşma aşamasındadır... Fakat ne yazık ki, beyni dışında kalan bütün organlarının etkileneceği rahatsızlığı da tamamen su yüzüne çıkmış olup üniversite hastanesinin kıdemli doktorunca (Adam Godley) yüzüne karşı, sadece iki yıl ömrünün kaldığı da söylenmiştir... Üzüntüsünden içine kapanarak Brian ve Jane'den uzaklaşmaya çalışsa da Jane Stephen'i terk etmez ve evlenirler de... Derken Robert (Lottie Hamilton) adında bir erkek çocuğuna sahip olmalarının yanı sıra Stephen doktora derecesini de kazanmıştır... Ancak çift bastonla ayakta durabilen Stehen'ın durumu günden güne kötüleşmektedir... Yeme ve içme gibi günlük sıradan faaliyetler, onun için bir işkence halini almıştır neredeyse... Ve mecburen ilk tekerlekli sandalyesi de alınır kendisine... Dakika 45... Geride filmin bir konferans sahnesinde Hawking'e, &Tanrıya inanmadığınızı söylemiştiniz, size yardımcı olan bir hayat felsefesi var mı?& şeklinde bir soru yöneltildiğinde, verdiği yanıt ile hayatının akışı içinde, çatırdayan evliliği dahil yaşanan diğer şeyleri de içeren öyle bir 78 dakika daha var ki, kesinlikle koltuklarınıza çakılarak pür dikkat bir biçimde izleyeceksiniz... Keyifli seyirler, | 3.5 |
Titanik | Bu kadar abartmaya gerek yok. Gerçek sinemasever kendi favorisini bilir, neyin iyi neyin kötü olduğunu bilir! Bu film ne iyi ne kötü bana sorarsanız. Bu filmde beni sıkan, etkilemeyen, boşluklar var.. Anlamsız ancak bilerek yapılmış gibi yanlışlar var... Bu filme yıllar önce 7 vermişim, şimdi düşünüyorum da ne çok puan vermişim..! | 3.5 |
İşte Böyle Bir Kız | süper ötesi bir film olmayabilir ama gençlik filmi olarak konusu duygusallığı,filmdeki karakterlerin davranışı iyiydi.tam gençliği anlatıyor izlediğima pişman değilim paul walker burada yeteneğini gösterip dikkati üzerine çekmiş diyebilirim:) | 4.5 |
Sokak Dansı | gerçekten mükmmel bir film özellikle danslar herhangi bir filmle boy ölçüşemez bence | 5 |
Abraham Lincoln:Vampir Avcısı | Amerikan baskanlarindan birini vampir avcisi yapmak ve kuzey-güney iç savasini da bununla iliskilendirmek,kim ne derse desin son derece yaratici ve bir o kadar elestiriye açik bir fikir.Bense ortaya gayet basarili bir is çiktigini düsünenlerdenim.Izlerken hiç sikilmadim,hikaye uyarlamasi,atmosfer,aksiyon,efektler hepsi beni yeterince tatmin etti.Hatta at sürüsü içerisinde geçen dövüs sahnesinin,sinema tarihinde esine az rastlanir kalitede kurgu ve görsel zenginlikle hazirlanmis oldugunu rahatlikla söyleyebilirim.Sirf bu sahne için bile sinemaya gitmeye deger.Lincoln rolü için adaylar arasinda bence en çömez olan Benjamin Walker bile rolün hakkini vermis.Vampir Avcisi Abraham Lincoln,çok çok iyi olmasa da ödediginiz paranin hakkini veren iyi bir film...6,5/10 | 3.5 |
Not: Seni Seviyorum | ben daha güsel bir film bekliyordum ya da süpriz bir son, filin süresi böyle bir film için cok uzundu, bi yerden sonra artık bitse diye bekledim.Daha iyi bir film bekliyordum, ama ask yinede gusel anlatılmıs denilebilir sadece. | 2.5 |
Akıllı Ol | Hem komik hem de macerası bol bir film .. Espriler ince yapılmaya çalışılmış .. Bel altı esprileri yok , o yönden komik tarafını sevdim ..Aksiyon sahnelerinde ise komiklik bir anda geri plana itilip Has aksiyon sahneleri çıkarılmış ..Filmi komedi filmi diyerek izlemeyin ,,10/7,5.. | 3.5 |
Derin Darbe | Felaket filmi olarak nitelendirirsek, puanım 7. Çünkü efektler çok geç devreye giriyor.Drama olarak değerlendirirsem 8. Abd propagandasına rağmen, duygusallık iidi. Gerçekçilik olarak ise puanım 8,5. Bu tip bir şey dünyanın başına gerçekten gelseydi ne olurdu diye düşündürdüğü ve duyguyu en azından bende yaşattığı için.İzlenilirse iyi olur. En azından şu sürekli, düşünmeden zarar verdiğimiz dünya (evimiz)hakkında yoğunlaşmamızı sağlıyor. Ders niteliğinde. | 4 |
Duyguların Rengi | Film, duygusal olarak manipülatif bir yöntem uyguluyor ve karışık bir tarihi kötüye kullanarak duygu sömürüsü yapıyor. Ekranda salt bir dram yok; sadece bir tane salak, ırkçı karakterin mızmızlanmasından oluşan ve sizi sürekli aynı yöntemle rahatsız eden sahneler var. Ben filme baktığımda bundan başka bir şey göremiyorum. Bir konunun içine kolaylıkla girebilen biriyim ama bu filmdeki sahneler bana aşırı yapay geldiği için filmde içine girecek bir şey bulamadım bu yüzden pek bir şey hissedemedim. Filmi sevenlere saygısızlık yapmak istemem ama insanların bu filmde kullanılan böyle klişe numaralara nasıl düştüklerini gerçekten anlayamıyorum. | 0.5 |
Kızımı Kurtarın | Seyirciyi neyin doğru ve neyin yanlış olduğu hakkında derin sorgulamalara iten ve Ben Affleck in yönetmenliğinin ve senaristliğinin oyunculuğundan daha iyi olduğunu ispatlayan bir film.. | 3 |
Hababam Sınıfı Uyanıyor | her izleyiş aynı tadı veriyor.. muhteşem bir yapım... | 5 |
Pıtırcık | Gayet güzel bir filmdi. Beklediğimden çok daha fazlasını buldum. | 5 |
50 İlk Öpücük | Türünün en iyi örneklerinden. Çok da kaliteli esprilerle dolu, çok keyifli 8/10 | 4 |
Karanlık Sırlar | Gerilim sinamasını sevenler için iyi bir örnek bence,yaratılan atmosfer çok başarılı | 3.5 |
Piyanist | Isabelle huppert performansı en akılda kalıcı özellik bu film için.. filmin ilk 15 dakikası ve finali etkili.. bunun dışında ortalama bir film.. yönetmenin saklı filmi daha gerçekçi ve etkiliydi bence.. piyanist 7/10 | 3.5 |
11’e 10 Kala | İlginç anektotların olduğu değişik bir film. Yönetmenin gerçek hayatta amcası olan Mithat Esmerin yaşantısından kesitler sunan film birçok festivalden ödülle ayrıldı. Film çok durağan bir şekilde ilerliyor. Nejat İşleri bu yapımda kapıcı olarak görüyoruz. Fakat kapıcı rolüne uygun ne bir görüntüsü var nede şivesi. Sanki ODTÜ mezunu bir eleman gibi konuşuyor. Tayanç Ayaydın ve Tülin Özen gibi kaliteli oyuncular neden filmde bu kadar az görünüyorlar anlamış değilim. Ya hiç oynatma yada senaryoyu karakterlere orantılı birşekilde paylaştır. Filmi izlemek için sabırlı olmak gerekiyor zira film neredeyse hiç ilerlemiyor. | 3 |
Kayıp Dünya | Jurassic Park 93'teki ilk bölümüyle sinema salonlarını doldurmuş hatta Spielberg bu filmiyle bir çok gönülü fethetmişti.Hatırlıyorumda jurassic park'ın devamının çekeleceğini duyduğumda ne de heycanlanmıştı.Çünkü Jurassic Park'ın ilk bölümü gerçekten sinema tarihinin en iyi yapımlarındandı.Serinin bu ikinci bölümünü sinemada iki kere izlemiş olmama rağmen film beni fazlasıyla doyuramadı.Aslında bu doyurmasından da öte bir şeydi.Karşımızda duran Kayıp Dünya sadece gişe amaçlı yapılmış ilk bölümüne oranla daha düzensiz bir senaryo ile ortaya çıkmıştı.Açıkcası bana ilk bölümün yarattığı etkiyi oluşturamadı.Jurassic Park'ın tüm serisini hala izliyorum.Düşüncem şimdiye kadar hiç değişmedi.Serinin en iyi bölümü ilk bölümü... | 3.5 |
Çılgın Aptal Aşk | Carell'i çok sevmesem de Gossling'e bayiliyorum , ask hikayesinin içine giremiyorsunuz ama karakterleri sevdim | 3 |
Aşk ve Savaş | Senaryosunu, yönetmen koltuğunda da oturan Martin Schreier ile Tom Zickler ve Sebastian Fruner'in hikayesinden uyarlayarak Arend Remmers'ın yazdığı “Traumfabrik / Dreamfactory”, son derece etkileyici &toz pembe& bir romantik drama olarak geliyor karşımıza... Gelin isterseniz, casting direktörlüğünü 1979 İzmir doğumlu Emrah Ertem'in yaptığı ve görünümünden mütevazı olduğunu anladığımız bütçesine karşın; tasvir edilen döneme ilişkin, ziyadesiyle doyurucu dekor ve kostümleriyle göz kamaştıran bu filme biraz daha yakından bakalım... *** - Loire Vadisi, Fransa - Yaz tatilini büyükbabasının (Michael Gwisdek) yanında geçiren küçük Simon (Valentine Silas Hahn), okulların açılacak olması nedeniyle; yeniden annesi ile babasının yanına döneceği için oldukça üzgün ve bir o kadar da mutsuzdur... Zira platonik bir aşk ile tutulduğu Camille'den ayrılmak zorunda kalacaktır... İşte kalbi kırık torununun bu hüzünlü hali, büyükbabayı; anılarındaki eski günlere doğru alır götürür... *** - Babelsberg, (DDR / GDR) Demokratik Alman Cumhuriyeti, 1961 - Askerlik görevini bırakarak ordudan ayrılan beş parasız genç Emil Hellberg (Dennis Mojen), sırtındaki bohçasıyla indiği otobüsten; Tasarım Departmanındaki yönetici pozisyonunda çalışmakta olan ağabeyi Alexander &Alex& Hellberg (Ken Duken) ile görüşmek ve en azından da, figüran oyuncu kadrosunda işe başlamak üzere DEFA Uzun Metrajlı Filmler Stüdyosuna giriş yapmaktadır... *** Ağabeyini bulduğunda Emil bir ara, bir otomobilin içinde gözlerinden yaşlar süzülmekte olan Milou (Emilia Schüle) ile göz göze gelir... Ki, bu ağlamaklı halin nedenini; Milou ile Emil'in, temsili bir yemek buluşması sonrasında yapacakları konuşma esnasında öğreneceğiz... *** Derken... Film setindeki figüranlar arasındaki yerini alan Emil kendini, yetersiz ışıklandırma sebebiyle çekimlere on dakikalığına ara veren yönetmen Janssen'in (Thomas Heinze) talimatıyla; dansçı Mia Lorena rolündeki Beatrice Morée'un dans dublörü Fransız dansçı Milou'nun karşısındaki, Kara Korsan'ı canlandıran erkek oyuncu Omar'ın (Nikolai Kinski) dublörü olarak bulur... Emil'in görevi de, yönetmenin sıraladığı talimatları; sanki Kara Korsan'ın kendisiymişçesine uygulamaya koymasıdır... Ama sıralananlar arasında yer almasına karşın, Emil'in Milou'yu ateşli bir biçimde öpmesi; yönetmeni çileden çıkartırken, aynı yönetmenin sahneden kovduğu Emil'in de seti, darmaduman etmesine yol açacaktır... Aynı esnada ukala ve kendini beğenmiş ünlü başrol oyuncusu Beatrice Morée'da (Ellenie Salvo González), yaşanan karmaşa yüzünden bayağı bir asabileşince; dans sahnelerindeki dublörlüğünün yanı sıra yardımcılık işlerini de üstlenmekte olan Milou'da, onunla beraber Amerikan Bölgesi'ndeki oteli Savoy'a dönmek zorunda kalmıştır... *** Neyse... Sahnede yaşananları Emil, ağabeyi Alex ile paylaşırken; öptüğü Milou'nun Beatrice Morée olduğunu zannetmekte ve sebep olduğu yangına rağmen, kendisine stüdyoda bir başka iş bulmasını istemektedir... Çünkü Emil, ciddi anlamda bir aşk elektriği aldığını hissettiği Milou'yu bir kez daha görmeyi arzulamaktadır... Kardeşler arasında bu konuşma yaşanırken, Tasarım Departmanına apar topar giriş yapan Genel Müdür Beck (Heiner Lauterbach) Alex'e; Emil'in tahrip ettiği mekanı, yeniden onarması talimatını verir... *** Çok geçmez... Ağabeyinin verdiği bir şişe biralık rüşvet karşılığında Emil, stüdyodaki kazların bakıcılığı işini alır... Ancak Milou'yu halen Beatrice Morée sanması nedeniyle, gerçek Beatrice Morée'a bir güzel hakaret eden Emil; Genel Müdür tarafından, bir daha geri dönülmemecesine stüdyodan kovulur... Üstelik de, stüdyonun Güvenlik Amiri Prager (Oliver Korittke) ve ekibince zor kullanılmak suretiyle... İşte yumrukların savrulduğu bu zor kullanma süreci sırasında devreye giren Milou; Emil'i, stüdyodaki zorbaların elinden kurtarır... Ve... Yukarıda da sözünü ettiğimiz, çiftin birbirlerinin; neredeyse yaşam şifrelerini çözecekleri, temsili yemek buluşması da hayata geçer... Artık romantizmin doruklarındaki o dakikalar, Emil ile stüdyodaki çekim işini tamamlayarak Paris'e dönmesine iki gün kalmış olan Milou arasındaki yeni bir aşkın kıvılcımının başlangıcı gibidir; ve Emil ile &belki& diyen Milou, ertesi gün stüdyodaki Salon Yedi'de buluşma kararı alarak ayrılırlar... *** Fakat o da nesi? Buluşmanın gerçekleşeceği 13 Ağustos 1961 günü, Demokratik Alman Cumhuriyeti ordusunun askerleri; köprü üzerinde dikenli teller ile barikat oluşturarak, Amerikan bölgesinden Almanya'nın doğusuna doğru yapılan girişlerin tamamını durdurmuş olmasınlar mı... Elbette... Böyle olunca da, beklenen büyük buluşma gerçekleşemez... Halbuki ağabeyi ve teknisyenlerinin de yardımıyla Emil; bayağı bir hazırlanmıştır da, hayal kırıklığıyla neticelenen bu muhteşem güne... Zaten telefon hatları da DDR'ca kestirilmiş olduğu için Emil ile herhangi bir iletişim kuramayan Milou'da çaresizce; karşı koltukta oturan Omar ile de karşılıklı bakışacağı uçağına atlayarak, Paris'teki evine doğru hızla yol almaya başlamıştır... *** Çok uzatmayalım... Filmin bu bölümünde; girişteki büyükbaba ile şu ana kadar anlattıklarının, dedesinin öyküsü olduğunu hemencecik anlayan torun arasındaki sohbet yeniden devreye girer... Tam da bu noktada, küçük Simon'ın merak ettiği asıl husus ise: Bir yandan büyükbaba Emil, etrafı on metre yüksekliğindeki duvarlarla örülü Almanya'nın içinde tıkılıp kalmış; diğer yanda da Milou, yaşamını Paris'te sürdürürken, işin sonunun nereye vardığıdır... Tabii ki anlatımı, biz yine burada noktalıyoruz... Dakika 42... Geride, nitelikli film izlemeyi tarz haline getirmiş olan sinemasever siz dostlarımızı: Her ne kadar işlenilen dönem tamamen farklı olsa da, bir sinema klasiği olan &Casablanca& (1942) ve neredeyse hastası olduğumuz TV dizisi &Babylon Berlin& (2017 - 2020) kadar etkileyici bulduğumuz; umulmadık ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran ve ilginizin de giderek artacağını tahmin ettiğimiz, 83 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak... Keyifli seyirler, | 3.5 |
Borat | Evet, Borat komiklikler, espriler yapıyor, bizleri güldürüyor ...Ancak film boyunca kendi kültürünü eleştirip batı kültürünü yüceltiyor izlenimi verdi bana ...Bilemiyorum ... | 2.5 |
Gece Hayvanları | Dikkat çekici bir isminin olmasının yanı sıra vurucu hikayesi ve muhteşem kurgusuyla bu yılın en iyi filmlerinden. Oscar’da yaşanılan hayal kırıklığından sonra bu filmin çok fazla hakkının yenildiğini düşünüyorum. Bunda modacı Tom Ford’un yönetmen koltuğunda olmasının ön yargısı olduğunu düşünüyorum. Zira Google’da “Tom Ford” ismiyle ufak bir arama yaptığınız da Beymen takım elbise, Tom Ford markalı parfümler ve ojeler çıkıyor. Ama “A Single Man” den sonra bu ikinci filmle Tom Ford’un Yönetmen kimliği, modacı şapkasının üstüne çıkacağa benziyor. Modacılar her zaman diğer insanlardan, ayırt edici zevkleri ve beğenileri ile fark yaratıyorlar. Tom Ford’da bu ayırt ediciliği beyaz perde de çok iyi kullanıyor. Gerek çalıştığı görüntü yönetmeni, müzik seçimleri ve durağan bir hikayeyi muhteşem kurgusuyla sürükleyici bir hale getirmiş olması ile buna şahit oluyoruz. Filmin yönetmeni bir modacı olunca, her sekans bir moda defilesine dönüşüyor, her renk yerli yerinde kullanılıyor. Austin Wright’ın “Tony and Susan” kitabından uyarlanan senaryo, psikolojik gerilim türü bir intikam hikayesi. Alt metninde günümüz ilişkileri, sanata bakış ve değerler üzerine birçok kara eleştiri yapılıyor. Filmin kötü adamları (Aaron Taylor-Johnson, Karl Glusman) bir harika dostum! Gerçekten kendilerinden nefret ettiriyolar ve Teksas’lı dedektifimiz “Michael Shannon” karizmasıyla “Hell or High Water” filminden Jeff Bridges’ın izniyle kopmuş gelmiş gibi. Filmde bir çok rahatsız edici sahne var. Sürekli kendinizi bir empati yapma durumunda bulunuyorsunuz. Benim başıma gelse ne yapardım diyorsunuz. Bu yüzden zayıf karakterli Jake Gyllenhaal çok sallıyoruz film boyunca. Bu adamın oyunculuğu her geçen gün daha da iyiye gidiyor. “Nightcrawler” performansından sonra bir başarılı filme daha imza atmış. Amy Adams, depresif, uykusuz güzel yine çok güzel. Rahatsız edici sahneler demişken, film açılıştaki bıngıl bıngıl çıplak teyzelerle, yer çekiminin acımasızlığını gözler önüne seriyor. Daha ilk sahneden bu neymiş lan dedirtiyor. O yüzden herkese hitap eden bir film değil uyarısını şimdiden yapayım. | 4 |
Kefaret | Çocuksundur küçücük kalbinde büyük bir aşk taşıyorsundur, gördüğün işittiğin her şey aşka dairdir, görüp hoşlanmadığın her şey de ihanete. 'Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit ne olabilir' der ya Ahmet Telli, bu filmde görürüz ki ondan daha kötüsü kızmış bir çocuktur...Çok yükseklerdedir kimi zaman.Uçmasını bilmiyorsan sadece hayalini kurmakla yetinirsin.Daha sonra hayalinin gerçek olmasını dilersin hep.Hiç ummadığın bir anda kendini çok yükseklerde bulursun.Çoktan seni ellerinden tutmuş sen gözlerin kapalı dünyanın en mutlu varlığı iken o arkandan kıs kıs güler çaktırmadan.Acımasızca seni bıraktığı zaman ise ardına bakmadan kaybolur gider.Hala yukarlarda bir yerlerde ağladığını kimse duymaz, yalnızsındır.Mutlu anların üzerini kaplar, bir daha göremezsin,yaşayamazsın.İçinde bıraktığı ateşi söndürmeye çalışırsın, beceremezsin,istemediğin halde rüyalarına teşrif eder.Bir kibrit çakar üzerine, sen sigaranı yakarsın.Gölgenden farksızdır kimi zaman.Yukarıda bir yerde aramayı bırakırsın bu sefer o gelir seni bulur.Kulağına fısıldayan bir melodi olur kimi zaman,gözyaşın olur akar,canın yanarak içinden çıkarttığını sanırsın o an.Şişenin dibinde durur bazen.Gülmene bile mani olur çoğu zaman.Bir mutlu olmuşsan,on üzgün olacağın gerçeğini değiştiremezsin?.Kolay bir film olduğunu söyleyemem ama yılın kesinlikle en iyi filmlerinden biri Kefaret.Bu filmi sakın ?Bir tatlı huzur almaya geldim? havasıyla izlemeyin.Çünkü;insanın içine oturup, yürek ağrısı yapıyor.Filmin sonlarında itiraf ettiği gibi ?Dürüstlük acıyla son buluyor?.İnsanı en çok gerçek hayatta kaybedilenler ve yaşanmamışlıklar üzer.Bu filmi izledikten sonra eski günahları, hataları tahlil etmeye başlıyorsunuz.Bunlar yüzünden hayatınızda neler olabileceğini düşünüp, korkuyorsunuz.Her günahın bir Kefaret'i varsa şu dünyada deyip, bir iç çekiyorsunuz.Biraz da korkuyla içiniz titriyor. | 4 |
Çin Seddi | Görsel olarak çok güzel ve etkileyici bir filmdi. Savaş sahneleri de çok başarılıydı. Biz filmi sonuna kadar keyifle izledik. Sadece filmin sonu, bütünlüğüne göre biraz zayıf kalmıştı ama bunu çok dert etmedik. Bu tür fantastik film sevenler, bu filme gidin ve izleyin, pişman olmayacaksınız. | 5 |
Sil Baştan Kaynanam | Film çekimleri sırasında sivasta bulundum 2000 kadrosuyla ilgimi çekti aynı zamanda konusu gereği tam iztedigim bir filme benziyor şuan konuşmak için erken ama bütün beklentimi karşılayacak gibi | 5 |
Kafir | film güzel hoşuma yanlız ismi kötü ne öyle o sa | 2 |
Time Trap | “Time Trap”, senaryosunu da yazan Mark Dennis’in Ben Foster ile birlikte çektikleri ikinci uzun metrajlı sinema filmi… Prömiyeri, 19 Mayıs 2017’de Seattle Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 2 Kasım 2018’de vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil… O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız… Ancak buna geçmeden filme ilişkin ilk tespitimizi hemen paylaşalım: Karşımızdaki, kesinlikle televizyon kanallarının Pazar sabah kuşağında gösterime koydukları ucuz TV filmlerinden çok da fazlası değil… Evet, filmin hikâyesi ilginç... Ya da bazılarına öyle gelebilir… Ama günümüz koşullarında iyi bir film yapmak için sadece ilginç bir hikâyeye sahip olmak yetmiyor artık… Mutlaka iyi bir casting, iyi bir teknik ve iyi bir kurgu ile de desteklenmesi gerekiyor… Peki, bu filmde durum nasıl? İşe oyuncu kadrosu ile başlayacak olursak… Film başlar başlamaz, aradan yüz yılda geçse içlerinden hiçbirinin çok daha iyi bir filmde rol alamayacağı bir grup amatör oyuncu ile karşı karşıya olduğumuzu fark ediyoruz… Çocuklar, ortaya bir şeyler çıkartmak için bayağı bir çaba sarf etmişler… Fakat bu, vasatı aşmak için yeterli olamamış… Teknik, maalesef o da zaten hak getire… Hem de filmin neredeyse tamamı kapalı tek mekân olan bir mağarada çekilmiş olmasına rağmen… Eğer o uzay merdiveni zımbırtısı ile mağara çıkışında içinden insanları yakalayıp çeken kabloların fırladığı su olayı da olmasaydı film, sinema bölümü öğrencilerinin görsel efekt desteği olmadan 5 bin dolar gibi son derece sınırlı bir bütçeyle çektikleri fantastik bir dönem ödevinden daha da öteye gitmeyecekti… Sonuç olarak, son derece sıradan bir oyunculuk ve zayıf teknik olanaklarla kurgulanan bu film için puanımız 2 önerimiz (aslında uyarımız) ise “zaman kaybı” şeklinde olacak… Zira düşük bütçesine rağmen &mutlaka izlenmeli& tarzındaki önerileri de hak eden çok daha iyi filmlerin var olduğunu hepimiz biliyoruz… | 2 |
Küp | filmde değişik bir konu ve anlam var mutlaka izleyin 10/8 | 4 |