poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Sözün Özü 65 Her yanan ışığı, bir avuç sanma. Bir avuç sandığın aydınlık, belki senin kurtuluşundur. Yıldızlar da nokta kadar gözükür ama, tek bir yıldız; üzerinde yaşadığın dünyâdan kat kat büyüktür...
31
Mutluluk Borcun Olmalı…* Senden önce hayat, güzeldi, hoştu Sen geldin dünyama duygular coştu Neden çalıp gittin mutluluğumu? Bana bir mutluluk borcun olmalı. * Önce neredeydin niye geç kaldın? Huzurlu dünyama ikilik saldın Bilir misin benden neleri çaldın? Bana bir mutluluk borcun olmalı. * Ne olurdu seni tanımasaydım Karanlık dünyama ışık sanmıştım Meğer aldanmışım hep yanılmışım Bana bir mutluluk borcun olmalı. * Böyle hayallere dalmamak varmış Gülen gözlerine kanmamak varmış Ümitlerim bile yarıda kalmış Bana bir mutluluk borcun olmalı. * Hep kadere lanet okudum amma Anladım ki sebep sendin yarama Alıp götürdüğün umutlarımla Bana bir mutluluk borcun olmalı.(03.05.2002- AĞRI)
98
AĞIT YAK İşte yeniden geldin, hayat çok zor bugünler Hangi dağa çıksan hangi kayaya çarpsan Nereye yol desen orası kapanıyor Bir ufuk umudu geçmiş günlerden Nasıl yol gösterilir küçük bir oğlana Masal masal içinde değil ki hayat Dişe diş kana kan intikam Savaşın ortasında, görünmez savaş Hayat hayal ülkesidir Ülkeni kur oyalan Herkese göster yaranı Ölümün ödül olduğu ülkende Ah acemi çocuk sessiz yumurcak Saman altından acı yürüten ırmak Ne der ki bir duvar bir duvara Söyleşelim deşelim içindeki o uru Sevgili çocuk dünyayı güzelleyen Güzel günler ardında ömrünü ıskalamış Hayat biraz da güzele adanmak değil mi Kalemi kağıdı al ağıt yak geçmişine Ey suların sürütüp götürdüğü gümüş dal Nereye gidersen git altın kökün bende Acılarını sula yangınıarını söndür Boyayı fırçayı al ağıt yak geçmişine Dize, Kasım 2005
128
Baharı Hazan Dalgalansın rüzgar saçlarında, Umut olsun her esişte senle, Yasaklım sana,gözlerinden ırağım, Boşuna çırpınışlar, hayaller, umutlar.Ömür yetmez ey yar, sana can olmaya, Bitkin düşmüş hayallerime, Yenik düşer, sen gelirsin lisanıma. Baharı hazandır, ben halleri kırık.Susmuş dilim, gönlüm feryat feryat, Fikirler ayrılığına düşer, bir zaman dilimine, Gönül pınarları kurudu, Karanlıklar içinde ceng eder.Eksikliğini hissedercesine, bilmez misin? Bir nazlı bakış et ki? Baharım olasın. Her nefeste sen, gönlüme düşercesine, Zaman geçer, ömür biter.Sende, gözlerinde, yüreğim saklı, O yeter yaşamaya, bin umutla.
80
**Ve Tanrı Buyurdu: Kulum! Çok Yalnızım tanrı gibi oluyorum son günlerde tanrı gibi yalnızlaşmakta ve bana inananların sayısı gün geçtikçe azalmakta13/09/2005
21
Yalnızlık Kokusu Bu gece konuştuğum yalnızlığımın yalancısıyım Ağaç altında nem düşmezmiş insana Rüzgar esermiş Yanağını yalarda geçermiş Titretirmiş Yaprak düşermiş gidişlere dökülen yaşlar gibiGidenin arkasından Anlanan bir kokusu varmış sevdanın Portakal mandalina yalanmış Gördüğün ilk ağaç giden sevgili gibi kokarmış İşte O yüzdenmiş Bazı meyvelerin ekşi olması Tatlı olanlarsa altına ben gibilerin oturmadıklarıymış
53
Benim Mutlulugum Resminizi Gökyüzüne çizdim Yıldızlardan Sizi Her özlediğimde o Resme bakıyorum Yani Her GeceBulutlu ve karanlık gecelerde ise yani Yıldızların görünemediği gecelerde ise Aklıma eskiden söylenmiş bir söz geliyor… “En Karanlık Gecede bile Mutlaka Parlayan Bir Yıldız Vardır”İste ben. O Yıldızı Bulabildiğimde Mutlu olabilirimO Yıldız ise Sizin Gülen Gözlerinizde Saklıdır, O Gözleri Göremesem de Hissedebilirim ve hissettiğimde mutlu olurum Siz Her şeye ve Herkese Gülen Gözlerle bakın ki Hem siz Hem de Biz Mutlu olalım
76
Son bakışını özleyeceğim. Bir akşam üstü çıkıp gittin şiirlerimden. Üzerimde doğum günü aldığın beyaz gömleğim. Kollarımda bir başka kadın senden habersiz Bundan sonra senin yerine seveceğim...Bir akşam üstü çıkıp gittin resimlerimden. Elimde adresi yasaklı kırmızı güller. Tuvalimde son tablomdan kalan ayrılık rengi Bilmiyorum sensiz nasıl bitireceğim...Bir akşam üstü çıkıp gittin şarkılarımdan. Ruhumda düş kırıklığından kalan acılar. Suya hasret çorak topraklar gibi Yıllar geçse de son bakışını özleyeceğim...
67
* İlk * Mutlu musun şimdi İlk ben olmadığım için? Mutlu olur muydun İlk sen olsaydın? Mutlu musun İlk benim olamadığın için? İlk senin olmaya Çok mu geç? Öyleyse en son Benim olacaksın En son bana kalacaksın En son sen En son ben Benimsin, benimsin, benimsin...30 Ağustos 2005 / İstanbul
50
=Ali Kemal KABCIK ve KOCA MUHASEBE-MALİ MÜŞAVİRLİK BÜROSU GÜNDEMİ=00.000.001= Namaz; Yola Girmenin Sözleşmesidir. Secdeye Varan Alnınla; Mührünü Basarsın: İyiliğe. Erdemlilik; Kendini Unutmuştur ve Daima İyiliklerle Yol Alır. İyiliklere İtaatkârdır. Erdemlilik; Maneviyat Açısından Gelişim Gösterirken: Maneviyatla Gelişine Yardımcıdır. Maneviyatın Kazanımında; Namazın Önemi Büyük! . Namaz; Verdiğin Sözü: Hatırlatır Daima. Rabbimize Verdiğimiz Sözü Unutmamak İçin; Namaz Sonrası İbadete Adan, Her Daim Zikret. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 00:48:32}Erdemlilik; Kitap Okur ve Okuduğu Kitabın Anlatısını: Hayra Yorar. Erdem; Hayırlıdır. Erdemlilik, İyiliğe; İyilikle Karşılık Verir. Kötülüğe De; İyilik ile Karşılık Verir. Erdemlilik; Kitap Okumuştur ve Okuduğu Kitaba İtaatkardır. Erdem; İtaatle: Umutludur. “İyiliğe İyilikle Karşılık Vermek; Her Kişinin Hakkı! . Kötülüğe İyilik; Er Kişinin.” Yukarıdaki Veciz Söz; Büyüklerimden, Aklımda Kaldığı Kadarıyladır. İYİ Kİ VARSIN AŞK. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 01:33:51}Erdemli; Bir Yol Uzmanıdır. Girdiği Yolda; Mutlu Olmak İçin; Mutluluğu Vermek Vardır. Erdemlilik; Özgürlükçüdür: İyiliklerle Yol Alana Adanır. İncinmez Kötülüklerden Yana. Yani; Kendine Yapılan Kötülükten Yana İncinmez. Ve Görevinin İnsanıdır Daimiliklerde. Mazlumların Hakkı Söz Konusu Oluverince; Kimseciğin Kötülük Gördüğünü İstemez Erdemli. Erdem; Özveriyi Savunur. Özveri Savunuculuğu; Canına Göz Dikse Bile: Erdemle Beraber. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 01:57:50}Erdemlilik; Maddiyatın Kazanımını Ön Plana Alırsa: Maneviyat Kazanımına Güç Yetiremez. Erdemlilik; Manevi Hisler Deryasıdır. Erdemlilik; Maddi Kazançlarda: Hevesi Kadardır. Ferrari Otomobil Alınsa ve Erdeme Verilmek İstense; Erdem, Manevi Değere: Sabrındadır. Ferrari Otomobil; Boşa Tüketilecek Zamanın Kabinidir. Kabin Mutluluğu; Hevesin Kadar! . Ayakta Ölümü Seçen Erdem; Maneviyat Hevesinde Olsa Bile, Heves: Bağımlılık Yapar Aşka. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 02:33:05}Erdemlilik; Güler Yüzlü Ciddiyeti ile Kitaplarını Okur: İtaat Edebileceği İyiliği Arar. Erdemlilik; Gösteriş Adına Olabilecek, Sakıncalı Girişimlerden: Kendini Muhafaza Eder. Kitap Okurken; İncinmemeyi İlke Edinmiştir ve İncitmez Kötü Düşünceyle Kitap Yazarını. Erdemlilik Kitap Okur İken; Kitap Yazarı Sanki Yanındaymış Gibi Sessiz ve de Sakindir. Erdemlilik Kusur Bulmaz; Okuduğunu Hayra Yorar ve İlerler: Erdemlilik Çizgisi Aşkında. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 03:33:13}Erdemlilik Yalnız Kaldığı Anlarda; Kitap Okumanın Verimliliğinde Çizgisini Geliştirir. İyiliğini Gördüğü Kitaplardan Yana Şükrünü Bilmeyi İster Ve Kazanımını Muhafaza Eder. Erdemlilik; Süreklilik Halinde, Dikkati Yerinde Olmayı Seçer. Fark Etmeyi İsteyendir. Görebildiği Ölçüsünde; Erdemliliğini Geliştirir. İmkan Dahilinde; Yardımcılığı Seçer. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 03:51:48}Erdemlilik; Güler Yüzlü Ciddiyeti ile Kitaplarını Okur İtaat Edebileceği İyiliği Arar! . Erdemlilik Yalnız Kaldığı Anları; Kitap Okumaya Fırsat Olarak Bilir! . Okumak; İyiliğe! . İyiliğini Gördüğü Kitap Yazarlarına; Yazarları Göremese Bile: TEŞEKKÜRÜ Borç Bilendir! . Erdemlilik; İyi Niyetle Kitabı Eline Almıştır ve İyi Niyetle Okur Sessizce: Aşk Adına! . Erdemlilik; Bir Aşk Halidir! . Kitapları Sevmişsindir ve de Samimisindir Okumaya Karşı! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 04:02:08}Erdemlilik; Samimiyeti ile Namaza Koşar! . Cami Yolu Boyunca; Kimsesizlere Dualar Eder! . Erdemliliğin Namazı; Bir Söz Veriş ve Andın İçimi! . Sesle Uyanılan Ezana: İtaatkarlık! . İmkânlarının Elverdiği Ölçüde Namaza Koşarsın; Umut İçerisinde! Okursun İnançla Duanı! . Kimsesizleri Daima Hatırlarsın ve Hatırladıklarına En Gerekli Dualarla: Yakınlaşırsın! . Dua Yakınlığının Verdiği; Huzur ve Umudu Ararsın! . Bulabildiğine Şükreder Paylaşırsın! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 04:17:40}Erdem Orucunda; Yemek-İçmek Üzerine Terbiyeyle Birlikte: Nefsinin Terbiyesi De Vardır! . Erdemliliğin Orucunda; Kalp Kırmama ve Gönül Yıkmama Adına: Girişimde Bulunmak Vardır! . Yemek ve İçmek Adına Sergilenen İradeyle Birlikte; İncinmemek ve İncitmemek De Vardır! . Oruçlu; Hayrı Anar! . Oruçlu; Hayrı Görür! Oruçlu; Hayırla Bakar ve Hayra Adanır Daima! . Oruçlu Ağız ile; Yeme-İçme Bağlanır: Aşk ile! . Oruçlu Ağız; Derin ve Serin İfadededir! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 18:44:26}İnsanları Seveceksin; İnsan İnsana Her Zaman Muhtaç! . Dünya Sathınca Yaşanacak Huzur ve Umut Adına; Kitaplar Okumalı Kendimizi Eğitmelidir! . Yolunuz ve Nasibiniz Açık Olsun İnşallah! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 06 Eylül 2013 Cuma 06:04:53}
640
Aç Gözlerini Gözlerinde sevgi var Ağlamaklı gözlerinde sevgi Ellerinin isyanını bastıranda o Yüreğinde ki çığlığı susturanda Gözlerinde sevgi var Sahipsiz bir sokak iti, Sırnaşık bir kedi gibi Ne kadar kovarsan O kadar gelir peşinden Gözlerinde sevgi var Şeytan değil, insan tüyü var Gecenin koyusunda ışık Ayrılığın karşısında dikilmiş cesur bir aşık Aç gözlerini senin gözlerinde sevgi var Yumana kadar toprağa, Yeni doğmuş bir bebek gibi doya doya Aç gözlerini Aç gözlerle dolu bu sevgisiz dünyaya..
75
Yılbaşı Yalnız yaşıyordu. Bekârlığın sultanlık olduğunu savunur dururdu Ama işte Otuz Bir Aralık 1999 sabahı Fayda etmedi dinlemek Bach’ı Çıkarken kapıyı hızla vurdu.Pek şakalaşamadı çoluk çocukla Yürüdü kalbinde koca bir okla.Herkes sokaktaydı... Bursa’lısı, Konya’lısı Van’lısı. Gözünün önüne geldi eski nişanlısı Bir sızı vardı içinde durmayan. Öyle de bir sebepten ayrılmışlardı ki, İncir çekirdeğini doldurmayan. Bütün erkekler canavar göründü ona, kadınlar cadı Alışveriş yaptı, bir sürü para harcadı. İki armağan aldı: “Biri benden bana, biri kendime” dedi Başkasına almak içinden gelmedi.O gece ne bir yere gitti, Ne telefon etti bir arkadaşına. Yorganı çekti başına, Koca bir bin yıl öylece bitti.(Ocak 2000)
100
Buradaysa Buradaysa bıraktığın nefes buradaysa Baktığın pencere, gördüğün tozlu manzara Üst katlarını bilemediğin toplantı salonun Pür dikkat kesildiğin tertip yerin doluysa.İşçi taşıyan kafesindeki itişip kakışmalar Çocukça şakalar hala oluyorsa Ve bayram sevinci yaşar gibi her seferinde İniliyosa kömürün bulunduğu derinliklere.Açtığın yeraltı yollarında şehirler gibi Ördüğün ağaçlar demirler arasında Avuç avuç kopardığın karaelmasın Vagon vagon yürüyorsa memleket hayrına.Aldırmayıp bu zor zanatın meşaketine Göçüklere verdiğin tek tek şehitlere Ölüm yel (gruzu) olup gelse bile üzerlerinize Birgün bile geç kalmadın aldığın tertibe.
79
Lahavle Akıl durgusu çözer gecenin uçkurunu Bu katl içinde yarılır ebedi saatler LahavleAğız dolusu medeniyet koşar beyaz atlar. İnsan hep durur durur acır; Atlar dörtnala, Kerameti kendinden menkul acısına. Kendi üstüne adeta yürüyen delidir. Altın damlar altında Buzağılayan akıl da yoktur, Akıl dergahından geçmeyen deli de. Aklın es hali Lahavle.Gülün çığlığı ebeddir Döne gele döne gele kayboldugu yerdir bülbülün Aşık'ın es hali Lahavle
63
...Beyaz Düş... “…BEYAZ DÜŞ…”Bir gördüm düşümde, Beyaz At, Süt beyaz... Fısıldandı; kulağıma gizlice, At; diye…Sırtındaydım tabi, Birden şahlanıverdi. ŞEYH ŞAMİL olmuştum, Beyazında…Ayazdı sanki, Boynuna sarılmışım, Yelesi; Yorgan gibi geldi...Atladı boşluğa, Allahtan; Kanadı vardı, Uçtu, uçtu Sonsuzluklara… Beyaz At bana, Kuş gibi geldi…O beyaz düşten sonra, Arıyorum yıllarca... Bulabilsem, Gideceğim hemen, Gerçeğiyle, Gerçeklere… Beyaz At bana, Varılır geldi…Unutamadım hiç, O beyaz düşü ve beyaz atla şahlanışımı. Bir de; çınlar hep kulağımda, At; diye… Düşte görmüştüm gerçi, Beyaz At bana, Gerçekmiş geldi…Bekliyorum Onu hep, O bana gelecekte… O bana gelecekte…
88
Ağrıyı Kovan Çağrı Yürekler tok olsaydı Tek mide aç olmazdı Renk isli hava sisli Kendisi hasta yatan Hasta yutan hastaneler olmazdı Ses yaslı yara paslı Güneşi kemirerek Sorunlar semirmezdi Göz kistli ayna pisli Yalan sokmazdı halkı Boşluğu doldurmazdı Bir sistem davul sesli Ağrıyı kovan çağrı Ruhi Su’dan bir beste İç sesli gülgü sesli
53
YEDİ KÜÇÜK FOTOĞRAF Çok tenha bir kumsala çekilmiş Bir dilim taze kavun sandalı Masanın ayağından sular geçiyor Çıplak memeni okşayan rüzgâr Bir turunç kokusuyla sarıyor Buğulu kadehe bakan yüzümü İkindi güneşi bir pencerenin İşlemeli demirine vuruyor İçerdeki kuşlar dağılsın diye "Aptal" diyor "durma orda yanarsın" Gölgeye çağırıyor tales eşeğini Zeytinin dibinde bir ufacık kız Bir bakır mangaldan iki istavrit Gizlice göz kırpıyor kedilere Defneler yaprak kabartıyor Balıkçılar ağ atıyor durgun denizin Dibini ışıtan mor yıldızlara Ve akşam da onlara ağ atıyor Alıp götürecek ay görününce Herkes sevdiğini yer yatağına Yeryüzü sevişince değişiyor
92
Tarih kültür töre ararsan Fethiye'ye gel Tarih kültür ne istersen Fethiyede vardır, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel. Fethiye gibi güzel bir belde bulmak zordur, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Saklı Kenti dolaşıp güzelliğine doyun, Baba Dağı görmedin ise gezmedim sayın. Kelebekler Vadisini şöyle bir turlayın, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Tabiat güzelliği çoktur gezer böcekler, Her mevsim açar kırları süslüyor çiçekler. Dünyaca ünlü Ölüdeniz sizleri bekler, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Gezip görmeyince anlamı olmuyor sözün, Mis gibi yayla havasına doymalı özün. Girdev Yaylasında deveye binerek gezin, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Sizler tatilin sefasını sürüp kutlayın, Denize girip keyfini ikiye katlayın. Baba Dağına çıkıp paraşütle atlayın, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Fethiyenin güzel olduğunu herkes bilir, İsteyen her güzelliği Fethiyede bulur. Oniki adalara mavi yolculuk olur, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Dağlara çıkıp koyun ile keçi yayınız, Seki Yaylasını yörük yaylası sayınız. Kışın Eren Dağında kayak ile kayınız, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.İster isen yaylaya git yörüklere ulaş, Keyfine göre eğlen sakın yapmayın telaş. Çalış,Katrancı,Günlüklü koylarını dolaş, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Bütün yerleri dolaşarak hakkını verin, Kaya Köyündeki evlerin sırrına erin. Kadiyanda,Pınara ile Yakayı görün, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Yusuf tarihi yerleri görmeden gitmeyin, Kalesini gezin onu yabana atmayın. Akşam kordon boyu sefasını unutmayın, Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.
215
Farz-et Ölüm hak vatan uğrunda, İster canlı, ister mevta, Bir bedel vardır, her cana, Para, kimi kör kurşunla, * Yoksulsan bedelin rahmet, Zengine bedel selamet, Bedel onayı, siyaset, Nerde HAK, nerde ADALET… * Adalette ayar kaçmış, Huk… Terazisi bozulmuş, Paralı can, ağır imiş, Yoksula; tabut reva imiş. * Hak ile adalet bitmiş, Demo; hükmünü yitirmiş, Benlik, çıkar öne geçmiş, Evren adaletsiz-leşmiş. * Mülk; varlığa eder remiz, Elit evi şehit görmez, Avam; bedelli üzülmez, (Fakir) yoksul ölmeyle tükenmez. * Kime gerek hak, adalet, İltimas, pul, haklı elbet, Adalet; mülklüye hizmet, Şehitlik; yoksula “farz”-et. * Bir ordu yok karşısında, Yoksul; ölen-öldürende, Düşün; bunun nedeni ne, Kardeş; ölen öldürende. * Demoğlu; zengine ömür, Yoksul; vatan borçlusudur, Mülk; adalet temelidir, Hakk’ın temeli, de! Nedir?
120
Hoşçakal Sana elveda demeyeceğim Her veda yeni başlangıçtır Ben başlamaya geç kaldım Hoşçakal güzel gözlümSana elveda demeyeceğim Veda edilince geri dönülür Ama ben sana dönmeyeceğim Hoşçakal melek yüzlümSana elveda demeyeceğim Vedalardan usandım ve Ben senden uzaklara gittim Hoşçakal aşk bahçemin en narin gülüSana elveda demeyeceğim Hayalin her zaman benimle olduğundan Ben seni yaşıyorum Hoşçakal aşk tanrıçam
56
-0001-Fairy Of Turk -5023 -Norwegian -0001-Fairy Of Turk -5023 -NorwegianVet du... Fairy Av Turk....Så jeg spør, hvem er disse... Vår nyeste historie, frelse krigføringen... Det er mer enn nok, er disse disse..... De lo i ansiktet, og de slo oss på ryggen.. I verden, Dette er den mest vanærende folk,...Du forstår meg... Fairy Av Turk....Mersin-20.01.2010-Bilal Genis
56
Sevdamsın Sevdamsın mor dağların ötesinde bir yerde Hasretimsin hasretsin yüreğimde yumruk dudağımda tütün Çok geç bulduğum erken kaybetmeye korktuğum umudsun Yokluğun nefessizlik yokluğun ölüm yokluğun yoksulluk Yokluğun adaletsizlik zülüm yokluğun gözyaşı kan revanUmudumsun mor dağları ötesinde bir yerde, kırçiçeğisin. Narin ve dirençlisin ilk baharımsın tüm dünyamı renklendiren Yok olmaya terk edilmiş varlığımsın konuşan dilim gören göz Zeytin dalısın barışa umut ak güvercinsin semalarımda sen Annelerin dilinde ni,nisin yavrularını uyuturken sen... Çoban kavalında ağıt bir sevda şarkısısın dillerde düşmiyenArtık dön gel beraber olalım tüm namlulara kalkan olalım. Yanan ormanlara yağmur çıplak ayaklara çarık olalıım geel Kıraç topraklara su sokak çocuklarına barınak olalım gel Evsizlere ev olalım kimsesizlerin kimsesi olalım halay başı ol Severek evlenen bir güzel çiftin düğününde Bir son bahar yaprakları daha dökülmeden gel..
124
LİMON SUÇ kurşun askerler dökülüyor gözlerimden tabula rasa; gök kanatıyor gri sözcüklerini bir ses her zamankinden daha da derinden ele veriyor içimdeki gizli gerçeğini çoğalıyor ay iskeletleri viran bahçelerde kanatılmamış bir toprak parçası olsun mevsim sıcaklığından bir çarşaf ger de dudaklarım ıslak denizlerinde boğulsun ağaçlar yaşlı Akdeniz’i susuyor nedensiz kekik bu dağların lirik eşkıyası bir gün dağılacak sis çözülecek giz taşınmayacak kuş boynunda bu çağ tasası yalanla yıkanmış yüzleri örtüyor gece sebil hüzünler sokakların kan kardeşi çıngıraklı saat boynumdaki tek hece yeri geldikçe örseliyor zamansız güneşi ta Ceneviz’den bir güneş ensemizde ekşiyen
92
Akan Gözü Sevgiyi bilmezsin, aşkı bilmezsin Yarine hasretsen, ufku görmezsin Seven yürekleri, nasıl anlatsam Akan gözü silsen, umut vermezsinDilerim Allah'tan, cennettir yeri Toprağı kurumuş, akmıyor teri O cana kıyamam, ateştir eri Akan yaşı silsen, umut vermezsinHayali rüyamda, karanlık gece Şarkılarda adın, bulunmaz hece Sevdalar baş tacı, kalbinde hece Akan yaşı silsen, acı vermezsinSevdası mahkumdur, gölgesi kuru Kale duvarıdır, yıkılmaz suru Rüzgarın altında, bozulmaz sırı Akan yaşı silsen, onu vermezsinTabiat sevgidir, aşkı tadarsan Ay'la güneşe, yıldız katarsan Sevdası göktedir, yerde yatarsan Akan yaşı silsen, umut vermezsinBahattin deryası, yaban ellerde Bülbülü uçsa da, şarkı dillerde Kırık kanadıyla, kopuk güllerde Akan yaşı silsen, umut vermezsin Bahattin Tonbul 16.5.2015
105
The Medya gazeteydi radyoydu şimdi de adı medya evlerimize daldı sohbeti çaldı medya “show” oldu “start” aldı tam acı baldı medya zaten yabancı adı türk’e sanaldı medyahollywood çöpü filmler “sit-com” lar “anchorman” ler taklitler öykünmeler uyduruk kelimeler mankenlerle zenneler erkeksiler dönmeler kültüre uzak kaldı kötüye daldı medya spor deyince futbol haberde kaza soygun diziler boş terane göz bıkkın kulak doygun müzik desen zıpır pop! ya da arabesk baygın ne tat ne tuz kalmadı. terse yol aldı medyakimi gün kent aynası kimi kırsaldı medya kâh evrensel boyutta kâh sınırsaldı medya durmaz kendini över sanki kutsaldı medya serin tatlı bir sahil altın kumsaldı medyayalakalık diz boyu yabancı dilde yayın ingilizce arapça türkçe’yse savsaklayın rütük koca bir kütük kapatın yasaklayın budandıkça budandı boydan kısaldı medya siyasiler kullandı sözleri hep yalandı halkını kandırandı bizle kafa bulandı kâh ayağa dolandı kâh cıvıdı sulandı darbelerle karardı emir alandı medya oysa sırf hesap kitap hep parasaldı medya sözde halkın yanında tam sorunsaldı medya kediye bir kâse süt köpeğe yaldı medya süzün özü kuramsal hepten masaldı medya kalite üretmeden para basıyor para “aptal kutusu” doğru sade suya papara uydur kaydır makara yesin fakir fukara kültür teslim çakala bir çürük daldı medya sokakta tekme döğüş sanki bir çarşı medya özel hayata taciz insana karşı medya kimindir? kimlerindir? tam oligarşi medya “eureka” programlar hepsi de “arşimed” ya kimi rezil magazin kızgınlıkla hoplarım kimisi din tüccarı tereddütsüz zaplarım kalitesiz özensiz bitmiyor azaplarım gerçek bir kara kitap anti akıldı medya iyi kötü oyunu hep polisler oynardı koyup oturtur erman şansal yara sarardı sonunda gına geldi birden gözüm karardı çekiverdim fişini ebediyen karardı bu hayatta aldığım en radikal karardı zaten neye yarardı? oh uzak kal “the” medya güldüren trajedya sinir bozan komedya (26 eylül ’06)
282
Devlet İmkanları DEVLET İMKANLARI Devlet imkanları bazılarına Hatırla, rüşvetle peşgeş çekilir Vatandaşın güven duygularına Hainlik yaparak zarar verilirSokakta vatandaş sıkıntı çeker Vatanı düşünür ben razıyım der Kaliteli hizmet adalet bekler Devlet baba denir öyle sevilirBaba bir evladı biraz kollarsa Aslan payını hep ona yollarsa Diğer çocukları bunu anlarsa Huzursuzluk başlar ortam gerilirBaba böyle yapsa diğer çocuklar Yaşlandığı zaman sokağa atar Sevgi kaybolursa saygılar kalkar Aile bağına kefen biçilirDevlet bir babadır eşit davransın Yetmiş iki milyon buna inansın Hain zarar etsin dürüst kazansın O zaman ülkemde serden geçilirMilli ruh gelişse ferdin gönlünde Engeller duramaz onun önünde Bu millet topluca yürüdüğünde Dostlar selam durur düşman ezilir Niğmetullah UÇAR Antalya 12.02.2008
108
Akıl Ermez Kulak Duymaz Göz Görmez Akıl ermez kulak duymaz göz görmez Şükret kula haktan ihsan var iken, Göz görmüş olduğun sanma öz görmez Sen küfre yâr olma iman var ikenCihan cihanla cihan canla bulunmaz Haksız bir yerinden boşalıp dolmaz Milletler muhtelif müttehit olmaz Tevrat Zebur İncil Kuran var ikenSeyrimiz Seyranî zahirde sair Olsa da batında Mevlaya dair Ümidin keserim ehl-i kebair Şefi-i Rahmet-i Rahman var iken
67
Bir dilek tut Gözlerim ağlarken, yüreğim yanarken, bir dilek tuttum, yıldız kayarken, seni anarken. Sessiz gecenin karanlığında, bir yıldız kaydı benim dünyama. O yıldız benim, kalbimi çaldı, gözyaşım aldı.Yıldız kayarken dilek tutarsın, belki bir gün beni ararsın. Yıldız kayarken dilek tutarsın, seni sevdiğimi anlarsın.Bir dilek tut, gerçek olsun, mutluluklar hep senin olsun. Bir dilek tut, gerçek olsun, kalbinde yerim olsun. Bir dilek tut her kez için, sevenler için âşıklar için, ikimiz için, bir dilek tut, bir dilek.
77
Bak Doğru Yolu Yaradan göstermiş bak doğru yolu Gidip de eğriye girme arkadaş Tutarken insanın o eli kolu Uzanıp yanlışa sürme arkadaşBu son zamanlarda haller seçilmez Sahtesi çoğalmış gerçek ölçülmez Mevsimler değişmiş dallar açılmaz Bakıp hata kusur görme arkadaşÖmür çabuk geçer kısa yıllar var İçinde gidersin türlü yollar var Önüne çıkacak birçok kullar var İyi bak kimseyi kırma arkadaşUçar yükseklerden konabilirler Altın tasta bir şey sunabilirler Büyülenir gözler kanabilirler Ellere sırrını verme arkadaşCesaret alınmaz kanında olur Dost dediğin zorda yanında olur Dün bugün gibi yarında olur Acele karara varma arkadaş
90
Öküzlerimize Çok Üzülüyorum Yine Serengeti’de, nehirden geçecekler, Timsahlar saldıracak, öküzler ölecekler…Manzara hiç değişmez, bu hep izlenilecek, Timsahlar kazanacak, öküzler kaybedecek…Bari köprü yapalım, öküzler boğulmasın, Hem reyting toplar hem de, çok sevap kazanırsın…(2012)
32
Hayırlı Kandiller Hayırlı kandillerBu gece..! ! ! ‏ Esti bağdı sabah. Evhamla bu gece Doldu taştı gönüller İlahi nurla bu gece Ne güzel bu geceHicranla yanıp inleyen sinelere Kararmış çaresiz yalnız kalplere Yetişir imdada,yetişir dermanı Geldi divanda bu gece Vuslat zamanı bu geceÖyle bir geceki bu gece Bizlere mevlamızın verdiği güzel hediye Beyhude geçiriyoruz ne diye? ... Mevlamızdan affımızı isteyelim bu gece.. Günahlarımıza tövbe edelim bu gece...Rızıkları dağıtıp kimseyi unutmayan Gökleri direksiz yaratıp sonsuzluğa yükselten... Eşi ve benzeri olmayan samet olan... Mevlamızı analım bu gece.. Derman isteyelim bu gece..M.ALİ..ÜNSAL.....
89
294 Nolu Rubai 294 Dünyayı kim günahsız bilirmiş, söyle! Yaşayan mutlak günah alırmış, söyle! Ben kötülük edince, Sen de edersen; İkimizin ne farkı kalırmış, söyle!
25
Bıktım böyle Bıktım böyle Üç yıl sonra mıydı bilmiyorum ama ekimin onbeşiydi biliyorum ekimin onbeşiydi ama ekimin onbeşinde ne oldu bilmiyorum herkesin sular gibi dağıldığı ama herkesin bir sur önünde miydik bir yolda mı semtini bilmediğim bir karakolda mı sonra topluca bir bahçede durduk bıktım böyle sayrılıklardan ateşim çıksa neyse ne neyi bıraksam aklımdan bir suya karışıyor bir büyük savaşda Kıbrıs kıyılarında vurulan ve ölen bir askerin çelik miğferi gibi dipde ışıltısını görüyorum yalnız elimi eteğimi çekiyorum bahçeden sazlıklara vuruyorum belliğimi zalim bir ilk yazdı ama yaşadığımız işte bunu unutmamalı unutmamalı bir ölüm nefes alırken bir dudakda öbür bütün şeyleri nasıl anlatmalı miğferin paslandığını usul usul bir yangının söndüğünü ve suların pırıl pırıl kaldığını bir otobüs Mersin den Mardin e giderken o zaman aşkınla dol kalbim nerden ne kadar derlediysen o kadar senin kendine seçtiğin alameti farika uzun bir gece görünümünde geçerli hala
143
Türkiye’nin Gizi türkiye bir kördüğüm ipi sıradağlardan iki kıtayı bağlar sımsıkı ulortadanhiçbir kılıç kesemez bu tarihi düğümü birbirine karışmış o büyülü gizinitürkiye bir kördüğüm sarmalanmış dağlarca birbirine karışmış halkalarıyla çağlarcatürkiye bir kördüğüm onda hem sonsuzca yas hem sonsuzca coşku var günü gününe uymaztürkiye bir koca burgaç dünyanın dört yanından dün bugün ve yarından her şeyi çeker yutartürkiye bir değirmen öğütür durur zaman gelecekten geçmişten her şey onda aranantürkiye bir köprüdür altından toprak akar ay ve yıldız üstünden sonsuza doğru uzartürkiye bir bilmece sabahtan akşama dek çözülür ışıklarca akşamdan sabaha dek örer gizini gece
93
Bekâr Yaşarım Gönlümce bulamadım, bir eş. Bekâr doğdum, bekâr yaşarım. Çeken olmaz, bana bir peşkeş. Bekâr doğdum, bekâr yaşarım. Evim barkım olsa, neyleyim. Bir sorun hele, ben heyleyim. Derdimi, kimlere söyleyim. Bekâr doğdum, bekâr yaşarım.Sevdiğim gelsin, beni bulsun. Gönlüme, sevinç, neşe dolsun. Böyle evlilik, olmaz olsun. Bekâr doğdum, bekâr yaşarım. Kadın almak, evlilik değil. Candan vermiyor ise meyil. Hiç fark etmiyor, yayla, sehil. Bekâr doğdum, bekâr yaşarım.Paksoy’um severde, saramaz. Koynunda, murada eremez. Yaşar ama bir gün göremez. Bekâr doğdum, bekâr yaşarım.
81
Koş Yaş Gününe Koş İş arkadaşımızın markası dilek murat Hatırına bu şiir ile bir iki tur at Soy ismi ise çiçekleri andırır solmaz Bir ömür bir doğum günü ile dolmaz.Ona bir armağan şarkı yerine bu şiir Yüksekokuldan İlan et duysun bütün şehir Erdemli’ de doğmuş kara duvar oldu mekân Doğum günü adına feda olsun bu dükkân.Birlikte ve dirlikte uzun yaşam diledik Gelirken yolda sık dokuyup ince eledik Kendisi yarım gün izinli olacak o gün Sürpriz ile diyeceğiz doğum günün bugün.Kendisi bizatihi şoför Murat oluyor Ona şiir okurken gözleri yaş doluyor Bu kutlama iş ortamında yapılacak hoş Kutlu olsun 15 Temmuz, koş yaş gününe koş.
104
Bana Göre Değilsin Senin burnun havalı Aşka nasıl eğilsin Bırak artık mavalı Bana göre değilsinOtobüse binmezsin Dolmuşu beğenmezsin Taksilerden inmezsin Bana göre değilsinTek bildiğin her gece Dans müzik ve eğlence Anladım ki böylece Bana göre değilsinBelamısın başıma Ekmeğime aşıma Çıkıp durma karşıma Bana göre değilsin.
45
Tatil Aşkı Üç-beş günlüğüne geldim tatile, Daha ilk gün idi indim sahile, Takıldı gönlüm bir huri güzele, Kopamadım ne yaptımsa nafile.Tatil aşkıdır deyip geçemedim, Üstüne başka güzel seçemedim, Onsuz bir türlü yiyip içemedim Tutsağıyım artık düştüm eline.Bir sabah uyandığımda masada; Yazdığı veda mektubu varsa da; Bana adresini bırakmasa da, Kopamadım ne yaptımsa nafile.
53
Kıymetini Bil Kimseye benzemez, kimse de ona benzemez, Her gün onunlasın ama, gözün de görmez, Bakarkör-nankörce kadir kıymeti bilinmez, Gövdesi Asya’da, başı Avrupa’da Anadolu.Aklın sana yeter, ülkeni araştırmasan bile, Yatır coğrafyayı masaya okuyamasan bile, Dünya köprüsü olduğunu gör, bak bir hele, Denizde yüzen, batıya giden at gibi anadolu.Bilirsin; de ki, ağaç meyvesi, için taşlanır, Dört mevsim, nimetinden düşman hoşlanır Meyvesi olmasa sadece gölgesinde yaşanır, Atar damar kıtalara kol atmış Anadolu,
70
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim Ülker yıldızına benzer cemalin, Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim. Yıldız gibi parlar şeklin şemalin, Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Seninle aydınlansın özde yerim, Gönlün yıldız gibi parlasın derim. Karanlık gönlüme ışık ol yarim, Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Gönlüm yedi gök perdesini aşsın, Haydi gönül sevdasına ulaşsın. Sevdalarım göklerde hür dolaşsın, Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Sevdanın sonunda olmasın keder, Bu sevda özden gelmiş öze gider. Her yıldız bir insanı temsil eder, Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Yusuf hilali andırır kaşların, Hep iyi olsun dünyada işlerin. Yıldız kadar temiz olsun düşlerin, Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.
104
ANNe EMEĞİ ANNE EMEĞİÜstünüzde çoktur anne emeği Önünüze koydu pişmiş yemeği Her zorluğu gördü o dert yumağı Kendini sizlere adayan ANNESizlerle oturup dersi çalıştı Problem çözmeye o da alıştı Çocuk yetiştirmek böyle bir işti Kendini sizlere adayan ANNEElinizden tutup derse götürdü Okul yollarında ömür bitirdi Yoruldum dediniz sırtta getirdi Kendini sizlere adayan ANNEŞükürler olsun ki bitti eğitim Evlenip gittiniz biz kaldık yetim Anne emeğini demek niyetim Kendini sizlere adayan ANNEEmek verdik ama güldü yüzümüz Geçti baharımız geldi güzümüz Hasret çekmek imiş bizim yazımız Kendini sizlere adayan ANNEMadem siz gittiniz gelsin torunlar Kokunuza hasret kaldı burunlar Dünya işi böyle bitmez sorunlar Kendini sizlere adayan ANNE Hasan ADA 09.12.2013
107
Öyle Bir Sevgi Bir sevgi vardı dağlardan daha yüce Bitmek tükenmek bilmeyen bir sevgi Bitmedi, tükenmedi, tükenmeyecek Hep kalplerde yüreklerde gezecek İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi Gün geldi ayrılık zilleri çaldı Ben başka o başka diyara kaldı Bitmedi tükenmedi sevdamız İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi Tadı yoktu sanki onsuz hayatın Solmuştu güller, susmuştu bülbüller Yıldızlar parlamıyordu sanki onsuz Unutulmuyordu mazideki günler İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi Zaman su gibi aktı geçti Koskoca bir ömür bitti tükendi Ne ben onu unuta bildim, nede o beni Ayrılık olsada gönüller hep birdi İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi
106
İsimsiz Sevdam 33 sen aglarsan gözlerinden akan yaş ömrümden kayan yıldız olsun sen aglarsan göz pınarlarından ucuruma düşen olayım eger sen aglarsan bu dünyadan göcen bir garip aşk kurbanı olayım istiyorsan öldürmek beni rahat rahat agla gülüm ben yaşarken zaten ölmüşüm
41
Hatırlamaz olurmuyum Hiç... Saçların bembeyaz,yüzün kırışsa,gözün görmese Elinde birde asa olsa,belin iki büklümse. Yıllar değil,asırlarda geçse,hatta mahşerde bile, O gül yüzünü,hatırlamaz olurmuyum hiç devran değişse...O güzel gözlerin,upuzun sacların,incecikti belin, O nadide yüzün.kadife gibiydi tenin, İtinayla saklıyorum,bende kalan tek resmin, Yıllardır hayalimden hiç bir zaman silinmedin....Girme zaman tüneline,bırak hepsi mazide kalsın. O resme baktığımızda,hatıralar bir bir canlansın, Nasıl olsa beraber olamadık,bari hatıralar yaşasın Seni deliler gibi seven bu gönül, nasıl hatırlamasın? Söz Yazarı:Erol Sagun. Tarih.14 Agustos 2003. Gün.Perşembe. Saat08.30.Not:ANTOLJİ.COM da kayıtlı Şiirlerim ve(MP3) CD em NOTER tastiklidir.
86
Bitiren sen oldun Bitiren sen oldun umut dünyamı Yıkılan enkazlarda kalan ben Bitiren hep sen oldun umut dünyamı Yıkılan hayallerimde kaybolan benBahtım kaderde parça parça ateş gibi Yaktı beni dört bir yandan durmaksızın Rüzgar oldun savurdun her yana Fırtınalarla buz kestin beni iliklerime kadar Bitiren sen oldun umut dünyamıBaharları göremedim hep kışlarda kalarak Yer aradım kendime dağ başlarında yüksek olsun diye Kanatlanıp uçayım dedim dünyama varmak için Bitiren sen oldun umutlarımla dünyamı23.02.2008 Zile
73
Keder - Mutluluk Allah'a teslim olmak, nefsin edebindendir. Övünme ise nefsin, büyük felaketidir.Hakikatı bilenler niye bu kadar azdır? Bilenler arasında yaşayan niye azdır? Bilmek ayrı bir iştir. İman ap ayrı bir iş. Mutlu edendir seni, imanlı bir yaşayış.Derdi Ahiret olan, bence daim mutludur. Derdi dünya olanın, keder, acı yoludur.Keder vucut yıpratır. Hatta kupkuru eder. Bak saçları ağartır. Çocuk ihtiyar eder.Bu günü iyi yaşa, yarını hiç unutma. Dünden hep dersler çıkar, ona takılıp kalma.Dün gitti geri gelmez, daha gelmedi. Yarın, Kulluk zamanı şimdi. Haydi durma, ver varın.
86
Baharla kucaklaştık(NEVRUZ) .. Konu:Bahar,Sevinç..Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık Ateş yaktık atladık,halay çektik oynadık El ele hep beraber,gönülden sevda ile Baharı karşılarken mutluluğa doymadık..Şarkılar söylenildi türküler söylenildi Kardeşliğe barışa gül çiçeği derildi Dünyaya dostluk için sulh mesajı verildi Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Öyle güzel günlere hasret kaldı bu millet Yaktı can ocakları savaş denen o illet Baharla beraber kardeşliğe bir davet Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Güler yüzlü sımsıcak,asla kin bilemeden Kürt,laz,çerkezmiş dil ırkı düşünmeden Sevdayla mutlulukla ağlayıp üzülmeden Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Doyasıya eğlendik,sevinç ve neşe ile Ellerimizi açtık o sımsıcak güneşe Bir değil bin atladık yaktığımız ateşe Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Tarih:21.03.2010
107
Cam Soytarıları Çoğumuz bir zamanların siyah beyaz ekranlarına geçmişimizi gömmüşüzdür. Çoğumuz bir tadım hayalin peşinden giderek, kimi saf bir çocuk gibi hayata serpilir iken, kimi de olgun bir kişilikle çocuk yönümüzü o siyah beyaz cam ekranlarda görmüşüzdür. Çizgi filmlerde kahramanlaştığımız, parodilerde yaşamı anlamlandığımız, dizilerde duygusal yolculuklara ışınlandığımız, filmleriyle emsalsiz bir yolculuğa uğurlandığımız o siyah beyaz dünyadan ne çabuk ayrılıp, yalan bir gerçeğe ışınlanmışız bilmiyorum. Hayatımızın en güzel baharıydı o mevsimler. Bir evin içine misafir olarak dalıp 4-5 saatlik konukluğumuzda ev sahibi sıfatı elde ettiğimiz zoraki birliktelikler, aynı ekran karşısında geçirdiğimiz o doyumsuz birliktelikler, yayın bitince mecburi gidişlerle biçimlenen gerçekler. Ne çok mutluymuşuz o günlerde oysa. Ne çok insan olarak yaşıyormuşuz ayırımına varamadan gelip geçirmişiz o günleri ve ne çabuk çevirmişiz o muhteşem yaşanası sayfaları. Şimdilerde ‘dönek’ bir devrin içerisindeyiz tamamen. Nur içinde yatsın neredeyse her Türk insanının her bir filmini 10’dan fazla izlediği Kemal Sunal filmleri ile geçiyor günler. Farklı kanallarda birbiri peşi sıra yayınlanan ve hala her karesine izleyici çağıran bu filmlerle serpildi Türk halkı ve bu izlence gerçeğiyle mayalandı yıllar yılı. Epeydir ekranlarda bir karmaşa, bir rezillik, emsalsiz bir ‘soytarılık’ repliği oynanmakta ve bizler bu iğrenç izlencelerden kurtulamadıkça dünümüzü yeniden arar olduk ve kendimizi sorgulamaktan bir haller olduk. ‘Recal’ kandırmacalar ile kurgulanan, kültürsüz sunucularla mayalanan bu programlar duygudan, kültürden ve özümsel teoriden uzak, mesnetsiz yayınlarla birbirinin kopyası haline dönüşmüş halde ve denetim mekanizması her ne hikmetse bunlar için adeta tatilde. Hepimizin hayallerinde en net görüntüsü ile gülümseyen dünümüzün karelerine bugünün hiçbir güzelliği yoldaşlık etmiyor artık. Bizler dünümüzde yiyip tüketmişiz tüm güzellikleri ve bugüne dair hiçbir şeyi ekememişsek bunun suçluları da bizleriz elbet. O ekranlar karşısında ömrümüzün en değerli dakikalarını heba ediyorsak, ‘suçlu kim! ’ sormak bile ağrıma gidiyor. Aynı ‘Recal’i kendimize sorsak, aynı sorularla kendimizi yargılasak bir sonuç alabilir miyiz! Bilmiyorum. Ancak gerçek olan şu ki, bizler reyting sebebiyiz bu tür programların ve ağzımızın yarısı bir kanalda, diğeri başka bir kanalda zaping yaparken kanal kanal, atladığımız tek gerçek bu rezil oyunda bizlerin de önemli bir rol sahibi olduğunun farkında olmadığımızdır. Kısmet Avı’na çıkan kurgu kahramanları, özel hayatında hiçbir baltaya sap olamamış, hiçbir kişiye hayranlık duymamış ve her ne hikmetse aynı otelde yatıp, aynı otelde yiyip içen bu kişileri kahraman gibi görmekteler ve ekranların karşısında her dakika değişen ‘aşk’ı şahane’lerle birbirlerine kur yapmaktalar ve izlenilirlik seviyesini ‘güya’ arttırmaktalar. Özel hayatının hiçbir mahremiyeti kalmayan bu ‘Cam Soytarıları’ her programda farklı kişilerle eşleştirilmekte, metinsel kurgularla birbirlerine resimleştirilmekte, insani duygularla adeta ölümsüzleştirilmekte ise ve bizler bunların programlarına ışınlandırıldıkça da bu devran böylesi bir kurmaca ile gelip geçecektir ve gerçeğin üzerindeki toz asla üflenemeyecektir. Birbirinin aynı yayınlarla havuzlarını dolduran kanallar, birbirinin aynı haberlerle algı duvarımızı top atışına tutan yobaz savruklarla daha çok mevsim geçireceğe benzeriz. ‘Ata binenlerin, hatta atın kuyruğuna yapışanların, hatta atın bir köşesini kendine mesken tutarak ‘Yaşayıp gidenlerin’ dergâhı olmuşsa bu hayat, fazla söze, fazla yoruma ne hacet! . Bizler yaşamın öte yakasında, onlar camın arkasında, roller ve oyunlar, oyuncular ve soytarılar var oldukça, tüm bunları izleyen bir kitle yalan filmini izlemek için onurundan soyundukça bu filmin makarası defalarca sona sarılacak ve bilin ki hiçbir vakit en başa dönmeyecek. Çünkü en başını bizler yıllar önce, yani o ‘Cam Soytarıları’ peydah olmadan izlemiştik. Onlar bizim hafızalarımızdaki konukluğunu sonsuza dek sürdürecekler ve oradan, o muhteşem yerden asla ve asla gitmeyecekler. Sevgiyle…
538
Kötü Karanlık bir dehlizde, Değil hiç birimiz kendinde, Suç değil birimizde, hepimizde, Kötülük rüzgarı eser üzerimizde.Cinayetlerin bini tek kuruş etmez, Kararmış gözümüzde, Karşımızdakilerin hayatı, Tanrı misali elimizde.Kötüyüz bilinenden kötü, Unuttuk iyiden yana sözü, Durdurmalı bizi İyiden yana bizden kötü biri.
40
Düğününüz Kutlu Olsun! Amacını Bilen Kızım Duydumki hazırlanmış katarın yolcusun Umut gemisi kıyıya demir atmış misafirsin Hayat ağacın esenlik dolu bir ömür sürsün Sağlıklı bir yaşam ömürboyu ikizin olsunMutluluk penceren daima ap açık olsun Duydum bir mayısta Hollanda'da evleniyorsun Geleceğin huzur ve mutluluğu sana duam olsun Dilerim Ulu Tanrı'dan silahın hep barış olsun! Hoşgörünün yeri gönlün, sevgi denizi yüreğin olsun. Önce kendine,sonra insana vereceğin sevgin olsun. Tozpembe ufuklar seni bekliyor,artık evleniyorsun Tüm içtenliğimle evlilik günün ve düğünün kutlu olsun! 26 Nisan 2015 Alanya'dan sevgilerimle.
84
Yağmur Çocuklar Uzak dur ne olur kirpiklerimden Bakarsan kırılır mavi boncuğum Arındım dünyanın eksiklerinden Buluta sevdalı yağmur çocuğumÇırpınır yüreğim bir salıncakta Kaybolur düşüncem bir oyuncakta Takılır kalırım bazen ocakta Şubata sevdalı yağmur çocuğumKim gün gülerim söz yaşlarımla Islanır yanağım göz yaşlarımla Bağrımda bir ateş köz yaşlarımla Umuta sevdalı yağmur çocuğumİsmimi duymazdan gelir kulağım Hep aynı sözlere düşer dudağım Uzanmaz ellerim kalkmaz parmağım Vuslata sevdalı yağmur çocuğumSıraya dizilir uzun ve kısa Dönse de eşyalar bozulmaz hiza Yetişmez yüreğim bu sonsuz hıza Hayata sevdalı yağmur çocuğum
84
Kesilmeleri a n l a t sa... .kesilmeleri anlatsa dudak uçuklar safir rengi zehir düşer gölgelere biri hayflara uğrar biri yıkılır biri anlar 'ah aşk ölümün köpek yüzü ha sana ha yok olmaya teslim olmak ne farkı var 'hem anlatsan kim anlayacak... ”10 10 2005.kendime yazı/yorum, beklentisi olmayan sanatın kendine açılımları..
51
& - Turkuvaz Düşlerdeki Bebek - & Annenin gözleri turkuvaz, tutkuları turkuvaz Babanın yeşillere inat, bakışları turkuvaz Şansız doğan tek evlat, mağrur hayalleri turkuvaz. Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Acılar örmüş ağını, tek yavruları maluldü. Üzülür diye kardeş de yapmadılar, tek oğuldu. Hayatın anlamı yavruları, umutları güldü. Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Umutların katmer katmer, açtırdığı bahçelerden Yüreklerindeki simsiyah karanlık gecelerden Şafaklar atıp yaşanacaktı mutluluk hecelerden Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Yaşam mücadelesi, hayata kazandırma gücü Gönülde umudun harı, anne babanın bilinci Şansı sonunda kucakladı, şair olan bu genci Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.Kıbrıs’ın güneyinde, Dağaşan’dan bir yaban gülü Aşık edecekti kendine, Bakırköylü bülbülü Ve vuslat kuşatacaktı, beyaz gelinliği tülü Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.Sevgi yağmurları bembeyaz bulutlar gibi yağdı Umut bağında zambaklar açtı, Musa Korkut doğdu Turkuvaz düşleri ve utkuları sevince boğdu Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.Turkuvaz Bebek'ten müjde; torunumuz “ Arif Cumhur “ Aman nazar değmesin! Buhurdanlıkta tütsün buhur Efsaneler gibi bir aşk masalı, aşkı saran nur. Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Gülşen der ki mutluluk acıların zamkından akar Ve bu reçineyle birleşen güzelliklerde yatar Bir masmavi ummandan bilinen o sona kadar. Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.
201
Yaktın Gazim Yüreğimi Yaktın gazim yüreğimi yaktın, Halden anlamazın elini öptün, Kurban gazim sensin kahraman, Nanköre ağlama, dayanamam… Seni kurban edenler zaten onlar, Türk askeri bir kaşık suda boğar… Tavşana kaç-tazıya tut kahpeliği, Vatan haini yaptı sana hainliği, Önce mağdur ve muhtaç etmek, Sevindirmek için bir dilim ekmek, Önce elinden alıp sonra vermek… Bunların taktiği böyle, kandırmak, Goebbels taktiği ile halka inandırmak… Mikrofon tutan gazeteci mi ne? Sen ağlarken güldü alay edercesine… Gazim seni ağlatanlar utansın, Biz bize, varsın yüreğimiz yansın, Sen gazi, yarın kim bilir kim şehit, İşimiz zor, dünya alem şahit… Öyle bir dönem ki, gazi şehit dinlemez, Hem gazi eder hem de halini anlamaz.
107
Şehit Mehmetçik Başında çelik tolgası,göğsünde künyesi; er. Vatan yaptı gövdelerin ne mutlu sana asker.En büyük şeref nişanın alnında açan güller, Büyüksün,çünkü şehitsin ne gam olsan da nefer.Düştün,fakat düşürmedin yerlere şanlı Hilali, Kan ve can verdin uğruna,bu tümsekler birer, birer..Nefersin sen,zafersin sen,kahramansın er oğlu er, Büyüksün,çünkü methetti seni Hazret-i Peygamber....
49
Ah abdullah Gurbettesin elindeki Saz ağlasın Ah abdullah Gurbettesin elindeki Saz ağlasınAh abdullah gurbettesin elindeki saz ağlasın Duydum ki zalimmiş senin de gurbetin Zehir olmuş şerbetin Dev dev acılar yürümüş üstüne Tutulmamış elinden Naçardım ben de " kaldın acılarınla baş başa" Acıların paşası eder insanı paşaKomşu köyün yiğidi Abdullah Gurbete düştün Acıların yiğidi eder insanı yiğit Ah gurbet ısırır o ne it Affet biz abdullah Tutulmamış elinden Naçardım ben de " kaldın acılarınla baş başa"Neden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek haliniGurbete düştüm ben de küçük yaşta Ağlattı gurbet anamı sılamıAğlattı Yakubu andırıyor kanlı gözleri sılanın Benim de günlüğümde dizi dizi gurbet türküleri Günlüğümde yanık türküler... Sanmışım kısmetli bir gurbetteyim Abdullah elinde saz ağlasınNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Neden düştün gurbete abdullah Bir yusuf gönlün bir kirli mısırda Gelecek mektuplarda gözleri İple çekiyor bayramları Dualarında sıla Rüyalarında yakup... Gurbettesin ağla abdullah Ve dünya gurbettir gönlüne Ateştir gurbetler abdullah Günlüğünde gurbet türküleri Günlüğünde yanık türküler... Bülbül gibi dertli Pervane gibi dertli Dertlisin Adem gibi... Abdullah günlüğünde yansın gurbet türküleri Gurbette öleceksin gibiNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Gurbet ateştir çöldür...zeliha mı var her gurbette Gurbettesin ağla abdullah Kara kuru ekmek uğruna düşmüş gurbete kaç abdullah Bir bulut gölgesine bile koşmaya hazır ayakları... Ağlasın abdullahların elinde saz Gurbet ateştir... Şimdiki gurbetler bir mısır değil bir kalleştir Kaderlere gurbet yazılmış Kaderlere ateş yazılmış Yar uzaktaNeden sandın iffetli bir gurbettesin abdullah Abdullah elinde saz ağlasınKara kuru ekmek uğruna bu gurbet Gurbettesin ağla abdullah Dertleniyorsun abdullah Abdullah günlüğünde yansın gurbet türküleri Abdullah günlüğünde ateş Eksilmez Yar uzakta Neden sandın bereketli bir gurbettesin abdullah Abdullah elinde saz ağlasınTattı gönlün gurbeti ve ateşi... İbrahimin ateşine denk o ateşi Hep ağlar abdullah elindeki sazNeden düştün gurbete Bitsin mi artık bu gurbet Gurbettesin ağla abdullah Gurbette ölmesin Allahım abdullahlar Ana uzakta Yar uzakta...Neden düştün gurbete Gurbette bir abdullah Gurbette Neden "Gurbet ateştir" Nasıl yaşanır çok ateşli dert ile Güneş bile yabancı gurbette Ağlıyorsun gurbette abdullah Bitsin artık gurbetin Allah tutsun elindenNeden düştün gurbete Gurbette bir abdullah Gurbette Neden "Gurbet ateştir" Cennetin yolu yokuş Sılanın yolu yokuş abdullah Sıla en süslü kuş abdullah Bitsin artık gurbetin abdullah Yalvar Allaha Sabah- akşam Gurbet ateş değil cehennem Hep ağlar abdullah elinde saz Hep ağla abdullah elinde sazNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Gurbet kuru ekmekten başka ne verir Gurbettesin ağla abdullah Gurbet ateştir yakar Bitsin artık gurbet Kara kuru ekmek sofranda Abdullah Dertli ellerin dertli sazın... Bırak sazı elinden sazın yandı abdullah Söylenmez gurbet kelimesi dilin yandı abdullahNeden düştün gurbete Bitmez gurbeti abdullahların Dünya da ateşten bir parça güneşten Hasreti tattı ve yandı Gurbetlerin en dayanılmazı dünya Abdullah olan nasıl unutsun cenneti... Cennet değil ki, dünya Yalvar Allaha Yar uzakta Sanma sütlü gurbetin abdullah Abdullah elinde saz ağlasınBitmez gurbeti abdullahların Çıktı cennetinden Dünyaya düştü abdullah Abdullahın yanık gönlünde gurbet türküleri Yusuf gibi yanık gönlü gurbette Yusuf gibi kuyuda Beklenen teselli bir tek tacir eli... Yusuf gibi mısırda şimdi o Beklenen serinlik gibi zeliha Abdullahlarda ateştir gurbet... Sılada yar Sılada ana Yar sıladaNeden düştün gurbete Gurbette bir abdullah Gurbette Neden "Gurbet ateştir" Neden sandın muratlı bir gurbettesin ah abdullah Abdullah elinde saz ağlasınurbete Bu dünya gurbet sıla tek cennet gönlüne... Sılaya doyamadı Yakan ayrılıktır gurbet değil... Ateş ayrılıktır gurbet değil... Bitmez gurbeti Allahım bu abdullahınNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Gurbetlerinin en zalimi en dayanılmazı dünya DüşmüsüzNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Dertli gönlün nasıl unutsun sılayı Dertli gönlün nasıl unutsun cennetiSofranda dünya da bir kara ekmektir Kurtuluş yok Zıkkım gibi yedikçe öldüğünün farkındasınNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Sılaya doyulmuyor Sanma himmetli bir gurbettesin abdullah Abdullah elinde saz ağlasınGüneş batmış çökmüş karanlık Bir kalemin dert ortağın Dertli eder gurbet insanı... Dertli eder gurbet insanı... Hatırlamışsın köyünü Elinde kalemin Hasret yakıyor Bal damlıyor dilinden: Hep ağlasın abdullah elinde sazNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Allahım Bu kadarda mı dertli edermiş gurbet insanı... Gurbeti gecedir...yıldızsız bir gece Gurbeti kuyudur...dipsiz Gurbeti bir zalim bir edepsiz.. Dertli eder gurbeti.. Yare hasret bırakmış gurbeti Hep ağlasın abdullahın elinde sazNeden düştü yalancı mısırsın gurbeti Köyü yakup gibisin bu yusufa Gurbeti kuyudur bu yusufa... Yusuf çıkamaz kuyudan Yusuf vuslata koşamaz... Ağlar bir yakup gibi köyü yıllarca Hep ağlasın bu abdullahın elinde sazNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Oturttu rahlesine gurbetin gönlünü Gönlü yusufların en dertlisi... Dünya gurbetinde yusuf gönlü... Gönlü bir yusuf dünya gurbetinde... Dertli eder her gurbet insanı... Yakup hasret kalmıştır yusufa... Ağlasın yakup Sanma mısırdasın Abdullah elinde saz ağlasınGurbetin vereceği üç beş dilim kuru ekmektir... Gurbetler neden yağmış dert yağmış üstüne Dağ yazılarla yazılı aklına köyü... Hep ağlasın abdullahın elinde sazNeden düştün gurbete Gurbette bir abdullah Gurbette Neden "Gurbet ateştir" Dertli eder gurbet insanı... Abdullah ağlar Elinde kalemi yazar ve ağlar... Ana uzakta Yar uzakta Abdullah ağlar Nasıl yaşanılır bu dert ile Dertlidir dostları da gurbette... Hep ağlar abdullahın elinde bu sazKaranlık çökünce Ayırma elinden kalemi Silinmez ki kara yazı Gurbette öleceksin Bu gurbet bitesi değil... Abdullah elinde saz ağlasınNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini Karanlık çökünce Bal damlıyor kaleminden abdullah Hep ağlasın abdullah elinde saz Güneşinle aranda kuyular... Senin kuyuların dipsiz Bir ağlayanın olsun haline Yıllar oldu gidemedin köyüne Hep ağlasın abdullah elinde saz Yanıktır gurbet şiirleri... Kan damlıyor dilinden Hep ağlasın abdullah elinde sazGurbete düştün Hayır hayır sen ateşe düştün İbrahimliğine yusufluğuna aktı gurbetin Yıllar oldu gidemedin köyüne Köyün aklında Rüzğarı yanaklarında hep Deresi çeşmesi dudaklarında Mısır değil ki senin gurbetin Vezirlik değil rezillik sonu bu gurbetin Hep ağlasın abdullah elinde sazNeden düştün gurbete Gurbette bir abdullah Gurbette Neden "Gurbet ateştir" Dostları Abdullahım türkülerimde ateş... Acı biber sürülmüş yok ağzının tadı Ana uzakta Yar uzakta Göz tuzakta Öz tuzakta Hayırlı hayat Hayırlı rüya uzakta Sanmayın mısırda Elimde saz ağlasın Karanlık çökünce Köyü aklındaNeden düştü gurbete Gül damlıyor kalemimden dostları Bak neler diyor abdullah: Anne Hiç bir şey büyük dert değil senin yüzüne mahrumum Köyümü de çok özledim Köyüm benim leylam Çölüm bu gurbet Mecnundan farkım ne Köyümden ayrılığın elemi mecnunun elemine denk Gurbetler üvey annelerim... Dertli eder gurbet insanı... Sanma anne mısırdayım Bir abdullahım elimde saz ağlasınNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullah Allahım Bitsin artık bu gurbet Neden düştüm gurbete Ağlatıyor beni düşünmek hatıralarını gurbetin Gül bahçesi dilim Cennete çıksın yolum Ben gurbetime hep sitem ettim Ayaklarıma zincir vurdu gurbetim Güneşleri mektuplar gibi köyümün... Köyümün taşları ağlar halime Bitmedi niye bu gurbet Bu abdullahın elinde saz ağlıyorKöyüm yemyeşil bir sevinç büyütür bende Gurbetler hasret bıraktı kardeş yüzüne Bitsin artık bu gurbet Gurbette mi öleceğim Bitsin artık bu gurbetNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullah Neden düştün gurbete Gurbette bir abdullah Gurbette Neden "Gurbet ateştir"Gurbette ölmesin Allahım abdullahlar Ana uzakta Yar uzakta...Neden düştün gurbete Gurbette bir abdullah Gurbette Neden "Gurbet ateştir" Nasıl yaşanır bu kanayan dert ile Güneş bile yabancı gurbette Bitsin artık gurbeti Abdullahın elinde saz ağlıyorNeden düştün gurbete Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullahDinleyin abdullahı anlayın derdini Bakın neler söylüyor: Cennetin yolu yokuş Sılasının yolu da yokuş Sıla en süslü kuş Kimse sanmasın mısırdayım Bu abdullahın elinde saz ağlıyorNeden düştün gurbete Neden düştün gurbete be abdullah Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullah Dilerim Allahtan Bitsin artık bütün gurbetlerin abdullah Bitsin artık bütün benin de gurbetlerim abdullah
1,172
Ne mutlu IV bir doğum günü çakıştı yine anneler günüyle doğana da doğurana da ne mutlu ne mutlu tertemiz Mayıs sabahına uyanana sol yanında çiçek açana Mayıs 2016
28
Cennet Kuşum Güle Güle (Abdullah Bilici Kardeşimin Anısına) Bir felaket geldi başa Kardaşımı çekti arşa Yansın yürek ataşlarda Cennet kuşum güle güleBir kuş olsam keşke dedin Oldun işte göğe erdin Cennet denen bağa girdin Cennet kuşum güle güleNasıl desem nasıl etsem Bu yaraya neler sürsem Bilmem hangi ile gitsem Cennet kuşum güle güleSen bir güldün bir çiçektin Bebek yüzlü bir melektin Neden böyle çekip gittin Cennet kuşum güle güleEyvah diyen baban yandı Anneciğin sensiz kaldı Rabbim sana böyle yazdı Cennet kuşum güle güleAşık Metin yara aldı Sözlerini kara yazdı Dostlar seni böyle andı Cennet kuşum güle güle
97
Düşmanlık Herkes herkese düşman kazananda herkes kaybedende bir sonu yok düşmanlığında dostluğunda ne kazanan mutlu nede kaybeden garip ve esrarengiz dünya!
21
Gülüm Bu Şiir Sana Olsun.. Uzaklardan bir sesti gelişin Sessiz sakin Usulca süzülüp kalbime girdin Sevinçlerime doldun Kederimi azalttın Paylaştıklarımızı yazsam Tam bir roman olurdun Rollerimiz belli hayat yolunda Kim bilir belki de oynarız Biz bu senaryoda..Neleri paylaşmadık ki senle Günler geceler boyu Beraber ağladık Beraber güldük Mutfakta yemeği beraber yaptık Dibini de yine beraber yaktıkBir gönül köprüsüydü Aramızda kurulan Dünyada iyi insanlar da var dedirten İnanıyorum ki bu dostluk sürecek ebediyen Bu sözler senin için dökülüyor yürektenDiliyorum Hayat yolunda Yolun hep açık ve aydınlık olsun Yüreğin umut ve sevgiyle dolsun İsterim ki her şey gönlünce olsunAdın gibi hep gül Güldükçe açılsın yüzünde gül Dertlerin son olsun Gülüm bu şiir sana olsun…26/09/2010 00:00 Perihan METİN NOT:Değerli Gönül dostları, bu şiiri Edebiyat Defteri’nden Segili Gonul dostum Gülayşe DELEN ULUSOY için 26/09/2010 tarihinde yazmıştım. Meğerse o gün Sevgili Arkadaşımın doğum günü imiş, o nedenle ona doğum günü hediyesi gibi oldu farkında olmadan... Tekrar doğum gününü gönülden kutluyor, daha nice yıllara sevdikleri, sevenleriyle, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde çıkmasını Yüce Allah’tan diliyorum. Doğum Günün kutlu olsun canım arkadaşım...Bu arada Değerli Gönül Dostları, malum 2010-2011 Eğitim-Öğretim Yılı geçtiğimiz hafta başladı. O nedenle de zamanım oldukça kısıtlı, ondan dolayı değerli yorumlarınıza cevap verme fırsatım olmayacağı için şu andan itibaren en azından şimdilik şiirlerimi yoruma kapatıyorum. Anlayışla karşılayacağınıza inanıyor, herşeyin gönlünüzce olmasını diliyorum.Sonsuz Sevgi ve Saygılarımla...Perihan METİN
221
Yeni yıl mesajı Yeni yılınızı kutlar mutlu yıllar dilerim. www.gaffarli.tr.gg Yeni yılda gaffarlıya rahmet yağsın. Ekili hurmaları bol bol para eylesin. Tarlalarındaki ekinlerini domuz yemesin. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Avcıları karatavuk cubbal avlasın. Meşe odunu yakıp küllü kömbe yesin. Közünde çay demleyip içip otursun. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Yılbaşı cuma namazına gelsinler. Oturup bol bol laflarını etsinler. Hasta olanlarında hatırını sorsunlar. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Köy kahvesinde konuşsunlar. Birlikte olmaya şükreylesinler. Gençler anlatılanları dinlesinler. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Ramazan Özerli, cuma köye gidecek. Dostlarla buluşup hasret giderecek. Dostlara biraz hasbıhal edecek. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin Ramazan özerli
98
Yaşayan Bilir YAŞAYAN BİLİRYalan Dünyanın gamını Çekenler bilir arkadaş Hiç uğruna haksızlığı Yaşayan bilir arkadaşMadde,hırs,makam ün,para… Yok bilmez düşmeyen dara Felek yüz dönmez mazluma Yaşayan bilir arkadaşGül, gül bahçesinde güzel Derdi yoklara, Dünya özel Hastaysan gün olur ezel Yaşayan bilir arkadaşGam içinde sorunlar çok Var olanının karnı tok Bu düzenin kantarı yok Yaşayan bilir arkadaşApaydın Sonbaharında Açmadı İlkbaharında Isınamadı Dünyaya Gün,ay,yıl bilir arkadaşSERMET APAYDIN
64
Botan Vatan Şehitler ölmez Vatan bölünmez Ya Botanda ki çocuklar Ve Sevmek var ya sevmek Vatan Var ya uğruna baş koyduğum Botan Vatan mı hala Çocuklar bizim mi Yurttaş mı bu insanlar Hiç konuşmadınız ki Ulumaktan öte Botan gerçekten vatan Yaşayanlar yurttaşım Çocuklar Yüreğimde güller demeti İnatla bağırırmı yürek Botan vatan Botan vatan
53
Kara Kırlangıçlar Yapacaklar Kara kırlangıçlar senin balkonuna yuvalarını asacaklar, Ve pencerenin üstüne bir kez daha oynayarak vuracaklar. Fakat kendini tutmuş olanları onların uçmalarından Senin güzelliğine ve benim mutluluğuma bakmaya, Öğrenmiş olanları onların isimlerimizi, Onlar artık geri dönmeyeceklerSıkışık hanımelleri bahçenin duvarlarına tırmanacaklar, Ve her öğleden sonrası onlar çiçeklerini senin için bir kez daha açacaklar, Öncekinden bile daha güzel Fakat yağmurla dolu hanımelleri, biz birlikte bakardık bir zamanlar, Ve damlaları onların yağış ve parıltıyı günün gözyaşları gibi görmüş olan Onlar artık geri dönmeyeceklerAşkın yakan sözleri kulaklarında bir kez daha çalacak, Ve belki kalbin onun derin rüyasını en sonunda bırakacak. Fakat sessiz, kendinden geçmiş ve üzerinde dizlerimin, Yalnız Tanrıya tapıldığı gibi mihrabın önünde, yalnız benim seni sevmiş olduğum gibi Şüphen olmasın hiç kimse seni o şekilde sevmeyecek!
124
Özgürlük Eşitlik Barış Gerekir Özgürlük Eşitlik Barış GerekirSosyalist değere ulaşmak için Özgürlük eşitlik barış gerekir Sömürüsüz ve savaşsız gün için Özgürlük eşitlik barış gerekirİradesiz ve isteksiz yol olmaz Katılım paylaşım yarına kalmaz Örgütlülük ilkem örgütsüz olmaz Özgürlük eşitlik barış gerekirUslup kadar önemli tut tavrını Dost Şeref’in efkarıyla zarını Unutmamak gerekiyor yarını Özgürlük eşitlik barış gerekirDost Şeref
56
Veda Şarkısı 1. Kayalıkta çakılı yelkenli sana bırakıyorum veda şarkımı. 2. Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da kayalar devranının altında değişken köklerle. Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlı duvarların. Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim. 3. Taşımak istemiştim heybemde yüreğinin gelip geçici tadını, ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle, yadsıma oldu umudumun yiğitliğine. Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu kapalı yalnızlığıyla gezginin, fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü ve bir işaret koydu pusula kaderime. Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin yol yapacağım bir geleceğim olmasa, gelmiş olacağım bakışında canlanmaya kaderimin sırıtan parçası olarak. Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.4. Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola, usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten, unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta. Uzaklara gideceğim, hatıra parçalanarak ölünceye yolun taşlarında, ve devam edeceğim, içimde hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş. Bu dönenen bakış ve güç büyülü bir matador mendilinde. Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara, hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim. Ve bakmak istemedim seni görürüm diye beni isteksizce davet etmeni mutluluğumun pembe boyalı torerosu Deniz seslenir bana sevecen elleriyle. Çayırım -bir kıta- Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir alacakaranlıkta bir çan gibi.5. Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir kara bir mikroskopu gösteren bilim. Sanat... sanat diye arzıendam eden şey bir Leica'nın kısır mekaniğidir. Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle olup da şimdi yiten için ve onun dönüşünde arzu gönlünde) , coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle. Üç kuruşa satılan cinsellik -Amerika'da pek ucuz- Boş çarşafların umursanmaz hatırası. Guetamala bıraktın beni bağrımda derin bir yarayla ve de acılarını bana emzirme ya da emme fırsatıyla, kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını. Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de: uyanan insanın haykırışıdır o da.6. İşte bugün böyle titrek ellerle belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı. Ağacın olgunluğunu tüketmeden kasalanmış meyvanın garip tadıyla. Çağırışını farkedemiyorum bazen yaşlı, garip kanatlanmış kulemden, fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum... Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu bereketli kanatlarla dolduracak beynimi, Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım. Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü halk çocukları benimle omuz omuza verecek, halkın savaştığı amacın kesin zaferini göremezsem eğer fikri en yüksek geleceğe götürmek için mücadele verdiğimdendir, eski kabuğun tüylerini yolarken doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.
390
Kahraman Asker En derin imanın en derin gücün Sahibi kudreti kahraman asker. Baş kaldırsa düşman bu topraklara Çarpışır onunla kahraman asker.Serden geçmez canından vazgeçer o Namusu göklerde ay yıldızdır o Kanı akar canı çıkar ölmez o Ebedi gönülde kahraman asker.Bir kişisi bin düşmana bedeldir Coskun,coşkun akan bulanık seldir Onun için vatan en güzel yardir Sevgisi gönülde kahraman asker.Sıladan bir haber alırsa eğer Onun için en güzel duyguymuş meğer Ondaki yücelik göklere değer Arşa çıkar güçlü kahraman asker.Sadık yari kara toprak olsa da Dört bir yanı hainlerle dolsa da Hazan vurup çiçekleri solsa da Cennet bahçesinde kahraman asker.
97
Dua "Duâ temiz bir kalbin sesini ALLAH'a duyurmaktır." Güzellik bakmaktan Mânâ anlamaktan bulunur Aşkı yürekler yazar Ne göz görür Ne akıldan okunur Yürekten istedi....................
24
0341 - El EVVEL Onur BİLGEEvvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Nedense hep böyle başlardı masallar. Ben bu giriş kısmına takılır kalırdım, çoğu zaman. Evvel ve zaman… Zaman ve öncesi… Zamanın öncesi nereye kadar gider? Hep bunu düşünürdüm. O ilk anı bulmaya zorlardım kendimi, mümkünmüş gibi… Bir kalbur canlanırdı gözlerimin önünde… İri delikli kocaman bir elek… Bir de altın sarısı samanlarla dolu bir samanlık… Kalbur, saman yığınının üstünde… Üstünde samanlar… Kaldırılsa aralıklardan akacaklar… Saman mı eler kalburlar? Kalbur denince aklıma önce kambur gelirdi ilk zamanlar. Kambur bakkalımız vardı. Evimize çok yakındı. Ne babacan adamdı! Beş kuruşa balık şeklinde çikolatalar satardı. Rengârenk parlak kâğıtlara sarılmış ‘çuku’lar… Satın almaya değer bir onları bilirdim. Paramın karşılığı hep onlar olurdu. Zaman ilerledikçe balıklı çukular geride kaldı. Onların yerini pek çok şey aldı. Kalbur, yine samanlıkta kaldı. Yalbır yalbır samanlar arasında… Semiray büyüdü, serpildi, yetişkin bir insan halini aldı zamanlar arasında… Bir gün, Para Banka dersinde konu zamandan açıldı. Tesadüf bu ya derse girenin adı Erol Parasız… Dedim ki:“Bir zamansızlık denizinden geldik, tekrar ona dalacağız. Göz açıp kapayıncaya kadar yaşanacak hayat denilen aldatmaca… Bir balığın sudan çıkışı ve tekrar batışı kadar kısa bir zaman dilimi, ne kadar uzun olursa olsun! Öncesi zamansızlık, sonrası zamansızlık…”“Kaynak? ” dedi bana.“Kaynak benim! Benim düşüncem bu! Benden önce, benim için zaman yoktu. Benden sonra da olmayacak.”“Zaman, biz olmasak da olacak.”“Olsa da beni ilgilendirmeyecek. İçinde olmayacağım için olmayacak.”“İlginç…” dedi.En geriye gittiğimde gazoz kapaklarından mutfak araç gereçlerimi anımsıyorum. Saçlarımı atkuyruğu yapıyor, tepemde topluyorlar. Kucakta geziyorum. Komşumuz İsmet Hanım’ın beş yaşlarındaki oğlu Enver, sokakta tavuklarına darı serpiyor. Kısacık bir tekerleme söylüyor ablam, olaya uygun:“Enver Enver! Tavuklara yem ver! ”Ezberimde kalıyor ama ben tekrar edemiyorum. R leri söyleyemiyorum. Konuşmamda en çok o harf üzerinde duruyorlar. Beş yaşında düzelteceğim. Bilmiyor, acele ediyorlar. Boşa çaba sarf ediyorlar. Ablam, sandalyeye oturtmuş, resmimi çiziyor, suluboyayla boyuyor. Üzerimde, yeşil beyaz çizgili, belden büzgülü, askılı bir elbise var. O karton, uzun zaman saklanıyor. Sonra zamanla yıpranan her şey gibi kırışıyor, soluyor, parçalanıp sobaya sokuluyor.Annem köfte yaparken: ““A! .. Daha pişmedi! O öyle yenmez! ” demeye kalmıyor, birisini alıp ağzıma atıyorum. Seslenmiyor artık. Olan olmuş, nasılsa! “Yesin bari! Ne yapalım? ” diye işine devam ediyor. Tadı hiç de güzel değil. Sadece soğan ve maydanozun lezzeti…Artık yürüyorum. Komşu ziyaretlerine gidiyoruz. Ayten Terzi boyuna dikiş dikiyor. Makineden hiç kalkmıyor. Bana, ipe dizilmiş irili ufaklı boş tahta makaralar uzatıyor. Elime bile almıyorum. Onlarla oynanmaz ki! Elimde mi sallayacağım? Boynuma mı takacağım? “İstemedi… Bu yaştaki çocuklar oynar bununla, hâlbuki! ” diye söylenerek makinesinin altındaki delikten içeriye, yerine koyuyor. Ben onun oyuncak olmadığını biliyorum. Artık ev değiştirirken atıldığı için çok istememe rağmen bir türlü kavuşamadığım gazoz kapağından tabaklarımı, tencerelerimi aramıyorum. Büyüdükçe küçülüyor gazoz kapakları, çikolatalar… Büyüdükçe daralıyor odalar… Annem günden güne kısalıyor mu ne? Ne kadar da kısaymış! Oysa dev gibi geliyordu bana. Kucağına aldığında, düşürecek diye ödüm kopardı! Ben büyüdüm, o ufalmadı. Nasıl da değişti zamanla her şey! Hiçbir şey olduğu gibi kalmadı. Ellerimin üstündeki çukurlar yok oldu önce. Sonra o çöpten çelebi beden… Çırpı bacaklar, kollar… Artık kilo almaktan korkan, yediklerine dikkat eden, kültürfizik yapan biriyim.Zaman mefhumunun başladığı yere gidiyor, düşünce… M harfine benzeyen merdivenli eve… O doğduğum beyaz badanalı binaya… Oradaki bu tek tük anılara… Hayatın başladığı, yaşamanın farkına varıldığı yere… Şarampol’de, sıra sıra dizilmiş tek katlı İzmir biçimi evlerden biri… Önünden arık akan, bahçesi arık suyuyla sulanan… Ortada salon denen bir giriş, sağlı sollu iki oda bir mutfak… Tek tip evler… İki katlısına nadiren rastlanmakta… Hem onlar farklı renklerde boyanmakta… Beyaz kaputbezinden yapılmış, torba bir salıncakta uyutuluyorum. Bembeyaz patiskalar içindeyim. Yüzüme beyaz bir tülbent örtülmüş, sallandıkça serinlik geliyor. Zamanın ondan ötesi yok. Uyuyorum. Zamana ne olmuş? Uyandığımda bir şeylerin yapıldığını, onu başkalarının yaşadığını fark ediyorum. Uyumadan önce hep: “Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…” diye başlayan masallar dinliyorum. Hem varmış, hem yokmuş… Bana tuhaf geliyor. Var oluşuna seviniyor, yokluğuna üzülüyorum. “Bir varmış…” dendiğinde, anlatılacak birisi, birileri, birilerinin varlığı geliyor aklıma, “Bir yokmuş…” dendiğinde masalın bitivereceği… İçim burkuluyor. Döne döne hep aynı masalları anlatıyorlar. Ben bunları ezberledim. Başka masal bilmiyorlar mı? “Bir varmış, bir yokmuş…” oluveriyor insanlar. Gazoz kapaklarım gibi kayboluveriyorlar. Ne kadar ararsan arayayım, bulamıyorum. Ev mi değiştiriyorlar bizim gibi? Enver de orada kaldı, tavuklar da… İsmet Hanım’ın yerine başka komşularımız oldu. Bir de Hacı Mustafa var. Yaşlı, uzun boylu, hızlı hızlı konuşan biri… “Size, “Evimden çıkın! ” dersem, dilim tutulsun! ..” diyor, her uğradığında. Her uğradığında harap olan evinin bir tarafının daha tamir edildiğini görüyor. Parasını da zamanında alıyor. Onun için bizi çok seviyor. Fakat insanoğlu, çiğ süt emmiş. Zaman geliyor, fikir değiştiriyor: “Evimi boşaltın! ” diyor. O kadar içten and içmiş ki gerçekten dili şişiyor. Günlerce konuşamıyor. Doktorlara gidiyor, çare arıyorlar. Babam, içinde ev yapılmak üzere su basmanı çıkılmış bir arsa alıyor. Alelacele taş duvarlar örülüyor. Betonarme bir gecekondu ortaya çıkıveriyor. Dört bir yanında kocaman pencereler, güneş içine doğan, içinde batan bir ev. Tipik Antalya evlerinden… Hemen taşınıyoruz.Artık R leri, üstüne basa basa söylüyorum. Dilim, ağzımın içinde titriyor, hissediyorum. “Ne kadar büyümüş! ” diyor eski komşular. Onlar bebekliğimi biliyor. Şermin hâlâ arabamla gezdirmeye çalışıyor beni. Binmemekte direniyorum. Arkası körüklü, icap ettiğinde kapanabilen, altına çantalar, paketler falan konabilen yüksek bir araba… Çevremi ve çevremdekileri inceliyorum. Olayları gözlüyorum. Hep yeni bir şeyler öğreniyorum. Artık sorular soruyorum. En çok ablama… “Bu arsa önceden kimindi? ” “Paflanlı’nındı.” “Biz ondan satın aldık. O kimden almış? ” “Ne bileyim ben? Başka birinden…” “O kimden almış? ” “O da başkasından…” “Ya! İlk önce kiminmiş? O adamlar almadan önce? ” “Devletin…” “Devletten önce? ” “Allah’ın…” “Allah kimden almış? ” “Allah kimseden almaz. Yaratır.” “Nasıl yaratır? ” “Her şeyi nasıl yaratıyorsa öyle…” “Nasıl? ” “Bir şeyin olmasını isteyince: “Ol! ..” der, o da hemen oluverir.”Daha önce de soruyordum. “Ben nerden geldim? ” “Annem doğurdu.” “Seni? ” “Beni de annem doğurdu.” “Babamı? ” “Babaannem…” “Babaannemi? ” “Onu da annesi…” “Annesini…” “Onu da onun annesi…” Bu böyle sürüp gidiyor, sonunda ablam bana Âdem ve Havva adlarında iki kişiden bahsediyordu. İlk onların yaratıldıklarından söz ediyordu. Ötesi yoktu. Melekler vardı, onun bildiği… Bir de şeytan… İlk yaratılan, Allah’tı. Kendisini yaratandı. Kendiliğinden var olan… Ondan evvel yaratılan yoktu. Babam daha karışık anlatıyor, anlamadığım sözcükler kullanarak şöyle ifade ediyordu, hiçbir şey anlayamıyordum: “Allah, bütün varlıklar üzerine mukaddemdir. Ezelîdir. Varlığının evveli yoktur. Kendisi için başlangıç tasavvur edilemez. Onun için O’na Evvel denir. İkincisi, Sâbık’ı, yani zatından evvel bir varlık sâhibi yoktur.” Ablam dilinin döndüğünce tercüme ediyordu:“Her şeyden önce olan… Her şeyden önce, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı ve varlığının öncesi olmayan… Her şey üzerine kadim olan; ilk, evveli olmayan Evvel, her varlığın Halimi ve Evveli…”Yavaş yavaş oluyordu her şey. Her şey sabır işiydi… Büyümek de öyle… Hızla bölünüyordu hücreler. Katlanarak çoğalıyorlardı. Fakat ben hiçbir şey fark etmiyordum. Hiç büyümüyor gibi duruyordum. Acaba geceleri mi uzuyordum? Neden hissetmiyordum? Yavaş yavaş oluyor gibiydi her şey. Oysa son derece hızla oluyordu, farkına varmadığımız için bize öyle geliyordu. Son derece hızla giden arabalar, sarsmıyorsa hiç gitmiyor gibi geliyordu. Ömür de öyleydi. Çarka takılıyken hızla geçen zaman ruhta sarsıntı meydana getirmiyorsa, geçmiyor gibiydi, aldatıcıydı. Oysa doğarken başlayan geri sayımda rakamlar süratle değişmekte, sermaye tükenmekteydi. Yavaş yavaş geçiyor gibiydi ağır zaman. Oysa ne kadar da hızla dönüyordu, hantal dünya! Öğle olmadan akşam oluveriyordu. Ne kadar hızla yol alıyordu, güneşin çevresinde! Günler kısaldıkça kısalmakta, yılbaşı yaklaşmaktaydı.Bulunduğumuz zaman dilimindeki olumsuzluk fırtınalarında, geçmişteki sevgi ortamına döner ve unutulmaz bir huzur limanına sığınır ya ruhlarımız… İşte öyle bir halet-i ruhiye içindeyim. Mümkün olduğunca başa sarmaya çalışıyorum kaseti. Elimden gelse bir damla su olacağım. Bir kan pıhtısı… Ne kadar büyürsem büyüyeyim, değişen pek bir şey olmuyordu. Düşünce, belli bir yere kadar gidebiliyor, takılıp kalıyor, doruklara çıkamıyordu. *** Onur BİLGE BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 0341
1,251
Göç Gidenler gecikmiş günleri götürdüler Birlikte ne kadar yalnız olduklarını Gözleri yanılsamalarla bağlı gelip Görmediklerini göstermeye gittilerKazılardan sevdalar çıkıyor Kız küpeleri gözyaşı şişeleri Kaç yıldız yılı çalınmış ekmeğimiz Kırık kazma ucu kuytu gizlerimizSeldik akıyorduk karlı koyaklardan aşıp Ta çini maçinden bahri cedit diyarına Altın fildişi esaret ve miskü amber Suda izi kalmış bir söz bırakıp yarınaAçtık ama şehvetli ve dehşetli susuz Sevdik yana yana saçları sürgün güzeli Alazı kavurur kurumuş yaprakları Pıhtılaşır zaman çiçeklenir gülüşünde
75
Gizli Dostum Asya termal tatil köyde, Buldum seni gizli dostum.. Çamlıca dersanesinde, Gördüm seni dizli dostum..Yüreğin sevgiyle dolsun, Ömrün bereketli olsun, Rabbim seni hep korusun, Sevsin seni gizli dostum..19/05/2009
29
Düşünce Özgürlüğü Nedir? Makale TDK/Düşünce özgürlüğü: Düşüncenin dış baskı ve yasaklarla sınırlandırılmaması, fikir hürriyeti."Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır". Özgürlük; başkalarının özgürlük alanına tecavüz etmek değildir. “Düşünceye zincir vurulamaz” sözü tüm insanlar için geçerlidir, belli bir zümrenin tekelinde değildir. Amma velakin sözlük anlamını iyi bilmek gerekiyor. Düşünce özgürlüğü, hakaret, küfür, gasp, özel hayata müdahale ve saygısızlık manasına gelmiyor. Eğer bu gün ağzı olan konuşuyor, yazıyorsa, dönsün önce kendine aynada bir baksın. Üniversite okuyan bir çok birey, nedendir bilinmez kendinde böyle bir hak görüyor. Özgürlük sadece onlara aitmiş gibi, diğer insanlar düşünemezmiş gibi, bir eda içerisindeler tabi ki genelleme yapmak istemiyorum. Elbette istisnalar kaideyi bozmaz. Okul insana bazı bilgiler sunar teoride fakat hayat ağırlıklı pratikten ibarettir. Tıpkı yemek kitabında ki tarifle yemek pişiren kişiyle, bu işte tecrübe sahibi olmuş pratik kazanmış ev aşçıları gibi (ev kadınları) arada ki lezzet farkını asla yakalayamazsınız o tariflerle. “Akıl yaşta değil baştadır” ne güzel söylemiş atalarımız. Yedi yaşında sokaklarda çalışıp ailesine yardım eden ve de okumaya çalışan bir çocuktaki akıl ve idrak ile, hazır baba parasıyla yüksek okullarda okuyan, parası ve faturaları ailesi tarafından ödenen evlerde barınan, kısacası hayatta sahip olduğu her şeyi, emek vermeden kazananlar, bir olmaz sanırım. Bir büyüğüm derdi ki, çocuk varlığı da bilmeli yokluğu da. Şimdi anasından doğan neredeyse cep telefonu ve bilgisayar ile doğuyor. İstedikleri her şeye sahipler(bir şey hariç, amaç) . Bu kadar kolay kazanılan hiçbir şeyin değeri olmaz. Emek vermeden yemek olmaz. Anneler babalar çocuklarınızı maddi olarak doyurarak ve mutlu ederek onları hayata hazırlayamazsınız. Bu hayatta hiç bir deneyim sahibi olmamış gençler lafa geldiği zaman, kendilerinden yaşça büyük ve tecrübeli insanlara kafa tutabiliyorlar. Hatta şahit oldum, küçümseyip, hor görüyorlar. Yüce bir Milletin evlatlarının en azından, saygıyı ve mütevazılığı ayrıca sorumluluğu bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Ve tüm bunları konuşma, düşünme özgürlüğü adı altında yapmaları ilginç. Hiç bir tecrübeleri olmamasına karşın, onlar her şeyin doğrusunu biliyor ve düşünüyorlar (!) “Akıl akıldan üstündür” bu yüzden istişarenin önemi vardır. Yadırgamıyorum, aksine anlıyorum. Bizlerin de yerine göre onlardan öğreneceğimiz çok şey var, ama yaşamış ve görmüş olarak onlarında bu tecrübelerimizden faydalanmaları gerekir, belki, bir çoğu bunu yapıyordur. Eğer büyükler size bir nasihat da bulunuyorsa mutlaka dikkatle dinlemenizi öneriyorum. Tabii ki dinlerken, kendi düşünce ve fikirlerinizi de yok saymayın. Güzel bir söz vardı onu da paylaşayım yeri gelmişken. Eğer nasihat para ile satılsaydı kapısında kilometrelerce kuyruk olurdu. En değerli şey nasihattır ama ne hikmetse, bedava olduğu için mi bilinmez, pek hükmü yoktur, değer verilmez.Konuyu belki biraz dağıtmış olabilirim. Fakat tüm bunlar birbiriyle ilintili. Gençlerimiz bizim en değerli varlıklarımız. Onları hayal dünyasına değil, gerçek dünyaya hazırlayalım. Hayatı öğretelim. Ya da bırakıp kendi hallerine, yaşa ve gör! Mi diyelim. Hata yapacaklardır, bundan kaçamayız. Hatasız kim var ki? Biz bile onca tecrübeye rağmen hala hata yapabiliyoruz. Tek temennimiz, bizim düştüğümüz aynı hatalara onların düşmemesi. Dileğimiz budur. Umulur ki aklı selim, imanlı, şuurlu, vicdanlı, idrak sahibi, zeki bir nesil yetişir. Okul insanı bilgi sahibi yapar ama insan yapmaz. Öncelikle insan olmayı, insan gibi yaşamayı, öğrenelim ve öğretelim. Hiç kimsenin, her şeyi bilmesi mümkün değildir. Bilen yalnızca yüce ALLAH (c.c) tır. Okumuş cahilleri gördükçe kendi bilgisizliğimle gurur duyuyorum. İyi ki bilmiyorum.  "Her kişi hacı olmaz gitmek ile Mekke’ye; Merkep derviş olmaz taş çekmekle tekkeye" Özgür olacağız modern olacağız diye İnsanlıktan çıkmayalım. Saygı bekliyorsak, saygı duymayı öğreneceğiz. Kısa bir HikayeÇok eski günlerde köyün birinde çocuğunun büyüyünce adam olamayacağını anlamış dertli bir baba varmış. Çocuğunun düzgün olamayan davranışlarını her gördüğünde onu yanına çağırır öğüt verirmiş. 'Oğlum, hayatta paran olabilir, çok zengin olabilirsin, büyük bir iş adamı olabilirsin, devletin başına bile gelebilirsin. Ama sakın unutma önemli olan adam olmaktır gerisinin önemi yoktur' dermiş. Bu sözler çocuğunun bir kulağından girer, diğerinden çıkarmış. Gel zaman, git zaman aradan çok yıllar geçmiş. Çocuk büyümüş evini terk etmiş, gurbet ellere gitmiş. Baba iyice yaşlanmış. Birbirlerini yirmi belki de otuz yıl görmemişler, birbirlerinden haber bile almamışlar. Çocuğun nasılsa talihi yaver gitmiş ve padişahın binlerce kişilik ordusuna kumanda eden bir 'paşa' olmuş. Bir gün babasının olduğu köyün yakınlarına ordusunun çadırlarını kurdurunca aklına babası gelmiş. Bir bölük asker gönderip gidip babasını getirmelerini emretmiş. Askerler babasını alıp paşanın çadırına getirmişler.Babasını karşısında gören paşa:'Baba sen bana adam olamazsın diyordun! Bak 'paşa' oldum! ' demiş.İhtiyar adam başını kaldırıp oğluna şu cevabı vermiş:'Oğlum sen paşa olmuşsun amma hala adam olamamışsın! ! Not: İçimizdeki insanı yaşatmak adına sevgi saygı ve selamlar olsun efendim.. 22 Kasım 2012 Perşembe / 07:15
715
Derdin İlacı Ay uzak,bakışlar buz Sırtımda siyah gömlekAy karanlık,bakışlar siyah Sırtımda gri gömlekAy karşımda,güneş temaşada Sırtımda beyaz gömlekAy,ayna karşımda Bakışlar alev alev yanmada Sırtımda mavi gömlekAşk dertlerin başı Aşk derman,derdin ilacı Sırtımda aşk hırkası
34
“Yar” Balda Keklik dalda, yar dağda Arılar hep hayhayda Hiç böyle yar mı olur? .. Kuş kovanda, “YAR” balda. Aralık 1998 Kuş kovanda: Can tende. “YAR” balda: Balın hikmeti – yararları- ALLAH C.C.’dandır.
33
Bir Türkiye İstiyorum Bir Türkiye istiyorum; Sokaklarında neşeli çocuklar, Kahvesinde ihtiyarlar, Tarlalarında günlükçü kadınları olsun.Bir Türkiye istiyorum; Mezarında şehidim; Beşiğinde bebeğim rahat uyusun; Bir Türkiye istiyorum; İçinde biraz ümit olsun.Bir Türkiye istiyorum; Ordusunda sancağım, Göklerde Bayrağım olsun; Bir Türkiye istiyorum; İçinde mis kokulu köy ekmeği olsun; Bir Türkiye istiyorum; Ferhatın şirini aldığı, Leylanın mecnuna vardığı, Toprağın bedenini sardığı; Şehidim mutlu olsun istiyorum.Ve bir Türkiye istiyorum; Mustafaların,Kemallerin olduğu, İçinde mehmedimin bulunduğu, Terörün son bulduğu, Bir Türkiye istiyorum.
76
Bil Çiçeklerin solduğu yerde Arı bulamazsın Bal yapmasını Tanrı istedi İstesen de çiçek olamazsınHey koca Dünya Yaşlı ve vefasız Bir kadın gibisin Katlanıyorum sana Yar dediklerim için
27
Mavi Gölün Kızı (277) Yine orada, Mavi gölün kızı... Görmüyor beni. Yukarısında, sağında, solunda, aşağısındayım...Her sabah gelirsin. Yüzünü yıkarsın Mavi gölün suyuyla, Bırakıp gidersin sonra buraları. Beni bırakıp gidersin.Sensiz hüznüm vardır satılık, Sensiz ne bağım- bostanım. Sensiz elma vermez bana elma ağacı. Güneş yakar, kış soğuk. Sensiz mavi mi bu göl, Masmavi mi sanırsın gökyüzü...Ben ömrünü bitirmekte olan biri, Sen gençlik çağının delisi, Hoplayıp- zıplarsın, çiçek toplarsın. Papatya toplarsın, koklarsın. O başkalarının ayağıyla bastığı.Seni izlemek bile güzel. Mavi gölün kızını. Yüreğimin sızısı. Keşke cennetim- vatanım olsan. Sarılsam.Yine oradasın. Mavi gölün kenarında, Bu sabahta yıkadın yüzünü, bu sabahta....Ey güzel, Sevdiğin var mı sevdiğin? Benim seni sevdiğim gibi. Senin de sevdiğin...Mavi göle anlat, Mavi göl ikimizin de sırdaşı Mavi göl şahit, Mavi göl saklayacak, gün gelecek Cesedimi...Bu dünya da yaşayıp, Senin benim olmaman ne acı.Mavi gölün suyu hiç bitmeyecek merak etme! Gözyaşlarımla ısladığımdandır belki...30.10.2012
142
Din ile Şaka Olmaz Din ile şaka olmaz, sense güldürüyorsun, Düşüncesizliğinle, küfre götürüyorsun… Bilmemen özür değil, ilim öğrenmen farzdır, Din için ettiğin laf cehenneme vardırır… Din batıl dahi olsa din ile eğlenilmez, Rab’be gönül verenle, alay dahi edilmez…(1996)
38
Uzat Ellerini Hayata Sakın sırt çevirdiğini sanmasınlar, Yok olamazsın ki hayattan, Yüreğin eritmesin karları, Havada buharlaşan nefesin, Feryat etmesin rüzgarlara sarılıp, Yeterki kapılma yanlızlığa.. Uzat ellerini korkusuzca hayata.
28
Geyikli Gece Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Herşey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracakBir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve dişlilerden Ve büyük şehirlerden Gizleyerek yahut dövüşerek Geyikli geceyi kurtardıkEvet kimsesizdik ama umudumuz vardı Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz Bilir bilmez geyikli gece yüzünden 'Geyikli gecenin arkası ağaç Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü Çatal boynuzla....................
111
İcim Rahatlayacak Bir gün cocuklar neşe ile bağırdığında Gök gürlemeden sıcaklığa ağırdığında İnsanların insanları dostca saydığında İcim rahatlayacak bedenim ve kanımdaYankesiciler yolları kesmediği zaman Herkes ahkam kesip esmediği zaman Hainlere dur deyim verilmediğinde aman İcim rahatlayacak bedenim ve kanımda
39
Güneş Yanığı yüzümdeki leke arzu güneşinden hatıra sesimdeki girdap içimden sökülen kökdalauzun geceler bazen böyle gövdeme vura vura içerden uyandırıyorum ya kendimi Necati! rüyada bana görünenler olmasa beni uykuya götürenler olmasa tekrar nasıl dönerim ben kendime Necati! suçluluk izin vermiyor özgürlük duygusuna günışığına çıkınca kamaşıyor göz bakarken güneşin utkusunaakın var akın, içimden akın beni güneşe götürüp yakın güneşe varamayanlar güneşin uykusuna yakınsökülerek gidiyor insan boşluk halinde her durak düşerken benzine kökleri iç açılarının toplamında biriken bir krizle gidiyor öyle akarak dipten dalın benzine baksalar alevalır, ağır alev baksalar güneşini yitirmişin benzinedoluluk yok bizim gecemizde içimizde büyürdü güneş sayrılık hatırlamadı uykusunu sesimizde çok seneler geçti, geçmedi öyle memnun ki yerinden sadece "keşke"lerdi beliren gönümüzdeböyle çıktıkça dünyadaki yerimden gölgeler neden kısalıyor içimde bilen yok ne yapacağımı kaygı belirdiğinde kefilim yok! yok kelimelerden başka yok olan bu güneş tutulmasında şimdi tekrar nasıl dönerim ben kendimeBu cıvayı kim koydu kalbimize Necati? Varlık, Ocak 2004
150
SAKLI ŞİİR aklın en orta yerinde büyüdüm yol kesen her dil içinde huy ve gurur taşıdı beden suya bakan göz çekti gözünü el çekti virgül noktasından   kaçtım suların ses ve yüzünden oruç tuttum sözcüklere ve yas günah üstüne günah yattım sustum meşhur uykulara saklı rakılara sahte müziklere suça ve yasa ve geceye kaldım   hala büyüyor bir harfin hecede susması bari sözcükler üşümeseydi şairlerin dizelerinde oysa dili susan kadınlar şehir üstüne şehir düşürselerdi pazarları   aklı başında kalan şair nokta olur hayata soylu dikenlerin intiharından habersiz uzun ve geçmiş bir dile akar gözyaşı akşamın gözü kalır camlarda   ıslak kentler içinde toz bir masa korku sabahların ustası olur büyür kir aklın en uzak yerine kasılır rüzgâr   gül olur da buz kesmez mi dil ile, sayı:12, 2007
123
Yeşil Ormanlar Toprağın yorganı bitki değilmi Bitkilerin canı yağmur değilmi Anızları yakan cani değilmi Bu ormanlar senin malın değilmiTanrı bitkileri niçin yaratmış Bitkiden insanlara şifa dağıtmış Bu caniler gelmiş doğayı yakmış Bu ormanlar senin malın değilmiOrmanı yakarsın doğa yok olur Canlılar oksijeni nereden alır O güzel doğamız çöl gibi kalır Cansızlara can veren tanrı değilmiOrmanı yakarlar tarla yaparlar Doğanın içine villa kuranlar Hazine malını yağma yapanlar Bu ormanlar bu milletin değilmiOrmanda yetişir kurdu çakalı Bulamazlar ormanları yakanı Ankaradan bakar orman bakanı Bu Türkiye senin yurdun değilmi Ali Eryılmaz 26/7/2000
89
Geldi T.K.Pem T.K.P.emhalklar emek gucu ile yasiyor isci koylu kucak acmis kosuyor elli alti yildir gizli yasiyor kurtulus yillarin geldi T.K.P.emsupi yoldaslarim karadeniz de pirsultanlar gibi biz kaldik ipte nazim can verdi dost bir ulkede benden dostlarima selam T.K.P.emdost seref im bilim teknik caginda baykuslar otuyor dusman baginda bizim radyo yurdun dort bir yanin da durmadan arandi gordun T.K.P.embu siir im Turkiye Kominist Partisinin 56.yildonumu dolayisiyla kaleme aldigim eski bir siirim dir
72
Williams Sendromlu Çocuklar Günü 5 Bunlar problemli çocuk tedavi dersen yoktur, Genetik olsa belki doğuştan oluşmuştur…Anne baba üzülür adeta perişandır, Rab’den şifa beklenir sıhhat kazandırılır…Özel eğitim ile çocuk yetki kazanır, Ayağı üzerinde, hayat kurar çalışır…(2014)
35
Köprüden Önce Son Çıkış Orta okuldayız, bir hevesle bir hevesle okuyoruz zannediyorsanız aldanırsınız, tembel tenekenin tekiyiz, bize ders sormayın da onun dışında ne sorarsanız sorun, telefon ile joker hakkımızı bile kullanmadan, hatta arkadaşımız, can kardeşimiz Hakkı'ya bile sormadan cevaplarız ders dışında ki bilumum soruları... Derslerimiz kötü ise de beden dersinden on üzerinden on, on bir her türlü notu alırız, atletik bir yapımız var haliyle, dal gibi incecik sayılırız...Beden Öğretmenimiz Eşref Bey çok cana yakın, atletik de üstelik, iyi bir Hoca. Eee ilkokuldan orta öğretime geçince öğretmenlerin hepsi bir an da Hoca olmuştu. Siz boş verin o eski dizilerden Hayat Bilgisinde ki hayali tip Afet Öğretmenin ''Hoca Cami'de Hoca Cami'de'' lafına... Hoca hem okulda hem de camide...Çoğu kere serbest kalsak da beden dersinde zaman zaman Eşref Bey, şınav çekme, mekik çekme, takla, perende, ve köprü kurma, kasadan atlama gibi hareketlerde yaptırıyor bizlere. O zaman bileklerimiz kuvvetli kilolarımız az, şınav da bana mısın demiyoruz, mekik de öyle, lakin, şu köprü kurma yok mu köprü kurma, işte onda şapa oturuyoruz. Eşref Hoca'ya ''Hocam benim idealimde ki meslekler arasında mimarlık, inşaat mühendisliği yok kesinlikle şu köprü kurma işini bana yaptırmayın diyorum.'' tınmıyor dinlemiyor beni, dinlemediği gibi bir de ''Oğlum bunların ileri ki hayatınız da sizlere çok faydası olacak, sonra bana dua edersiniz.'' diyor Hocamız. Allah Allah ne faydası olur ki bana köprü kurmanın, diye düşünmeden edemiyorum. En fazla ileri de köprü kurup torunlarımı göbeğime oturturum, diye geçiriyorum içimden, ona da o tarihte seneler seneler var daha...Of ki of! Bu köprü yüzünden en sevdiğim beden eğitimi dersinden, ramak kaldı neredeyse soğuyacağım. Yok, yok bu böyle olmayacak ya, Eşref Hoca'ya söyleyeyim saat ücreti ne ise takdim edeyim Hocama bana üç beş derste bu köprü kurma işini öğretsin. Spor yapıyoruz hem de sporcunun ''Zeki çevik ve ahlaklısı.'' olmaya çalışıyoruz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, ama işte o köprü yok mu köprü... Eşref Hoca durmadan gaz veriyor bana ''Hadi oğlum sen yaparsın, çalışırsan başarırsın, senin için çocuk oyuncağı aslında bu.'' Arkadaşlarım ayrı bir havada, onlarda yarı şaka yarı ciddi dolduruşa getiriyorlar beni...Yok bu böyle olmayacak. Söyleyeyim Hocaya beni muaf tutsun köprü kurma hareketinden. Aslında kabiliyet düşmanı da bir adam değilim ama... ''Hocam boş ver ben sana harbiden bir elli şınav çekeyim en temizinden, yirmi beşini şınav yirmi beşini de köprüye say ya ne olur?'' (Bilekler kuvvetli o zaman elli şınav çekiyordum, kilo da azdı haliyle.) Hoca taviz vermiyor. Yok bu böyle olmayacak, kıymetli Hocam Eşref Bey beni köprü kurma yüzünden ikmale bırakırsa, çok kötü bir durum. Düşünsenize bütün derslerden geçmişsiniz, bir tek beden eğitimi dersinden köprü kuramamak yüzünden kalmışsınız. Gece rüyalarıma girer oldu artık bu köprü kurma işi... Rüyada da güzel kuruyorum ama, hem de hiç kimsenin yardımı olmadan. En yüksek notu da kapıyorum Eşref Hoca'dan, güneş pencereden girip de gözüme vurdu mu bir uyanıyorum, tüh rüya imiş deyip hayıflanıyorum iyiden iyiye...Yine bir rüyada Eşref Hoca ile baş başayız, hem de nerede biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz ben söylemesem? Boğaziçi Köprüsünün dibindeyiz, Eşref Hocanın elinde bir sopa, bana dönüyor. ''Bak şu Boğaziçi Köprüsüne hadi bakayım kur şimdi sen de bir köprü, hadi Ahmet hadi Ahmet.'' Bir taraftan da sopayı sallıyor Eşref Hoca. Acayip terliyorum, bu rüya değil sanki bir kabus, evet evet bu kabus kesinlikle eminim... Boğaziçi Köprüsünün yanından vızır vızır arabalar geçiyor. Geçerken de bize acayip acayip bakıyorlar. Dönüp kaçmaya başlıyorum, hızlı adımlarla, ben kaçıyorum Eşref Hoca beni kovalıyor bir taraftan da bağırıyor ''Köprü kur Ahmet köprü kur.'' Of ki of daha hızlı koşmalıyım, daha hızlı... Kaçarken de Eşref Hocaya dönüp ''Köprüyü boş ver Hoca ben sana şınav çekeyim mekik çekeyim idare ediver.'' diyorum. Sonra bir an da önümde bir yazı kocaman harfler ile ''Köprüden önce son çıkış.'' Hemen dalıyorum oraya... Oraya dalmam ile uyanmam bir oluyor. Meğerse beden dersinden bir sonra ki Almanca dersinde uyuyormuşum, arkadaşlarımın ve Almanca Öğretmenimiz Vildan Hanımın, dürtmesi ile kendime geliyorum...
629
Kimi Kimi Kimi doldurur dünyayı cebine Kiminin dünyası ulaşmaz bine Kiminin yoksuluz diyor her hali Kimi de gütmekte cümle emvali Kimi ak yaranmış, kimisi kara Kimi varsıl olmuş, kimi fukara Birinin elinden tutsaydı biri Kara ak olmazsa olurdu gri
39
Sevda Yollarında.... Sevda yollarında göç katar katar, Karşılıksız sevda derde dert katar, Sevipte alamayan ağıtlar yakar, Sevda yollarında göç katar katar.Bir güzelin gözleriydi yandığın, Bir güzelin sözleriydi kandığın, Kutnu vardı açamadım sandığın, Sevda yollarında göç katar katar..
37
zys - Gerçek Dünya, bize ömür boyu kiralanmış bir hanedir; Havası hoş, suyu güzel, manzarası şahanedir. Ev sahibi 'çık' deyince, direnmenin faydası yok, Ecel gelmiş ise cana, baş ağrısı bahanedir...
30
Deniz Kızları Sevgi denen güzellik Aslında Hep aynı pınarın Suyunu içmektir Sonsuza dek Aşksa Okyanusların Birbirlerinden güzel Deniz kızlarının Sihirli şarkıları arasında Kaybolmaktır
23
Dağılıyor Kalbim Paylaşılabilecek çok şey varken, anlamsız kaybolmuşluklarda yaşadığın, farkında olduğun ama işine gelmeyen durumlara yanıyor içim. Birlikte diyorum bir günü şöyle geçirsek, ilk başta heyecanla başlıyorum sonra elim telefona gidiyor, duraklıyorum; ne olsa açılmaz, vardır yabancı ve yalancı ötekilerle yapacakları, vazgeçiyorum. Hal böyle olunca da alıkoyamıyor insan ne yaşanıyor sorgulamasından kendini. İlişki dediğin, başlığına gerek yok paylaşımların yarattığı değil mi? Ne yaratıyoruz biz öyleyse, düşlerimizden oluşan ve sadece içimizde kalan, kaçamak yaşanan ama sakın gitme korkusuyla sarsılan, bu mu özrüne karşılık olan? Bırak zaman yaratsın dediğimiz ortaklık, uzaklaşmaz mı paylaştıklarımız olmadan? Uzlaştığımız noktalara inanmak zorlamaz mı beni? İçimin kırık yanı isyanı değil ama nedenleri bırakamaz ki. Sen yoksan, ben yoksam, ne yaşanan günün anlamı var, ne dünlerin. Heyecan dediğin yiyip gitti mi, aşk kalkan olmuyor sana dair duyguları tutmaya. İnanç sarsılıyor belki biraz. Sonra kalabalıklarda dokunan sözler, ilgiden geçer yakınlıklar, aklın karışmasa da çekiyor ötekine bir şey, senden farklı ama. Sen duygudan uzak dururken ötekilerle, ben duygusuz olamam. Orda işte, biter düşlerimiz. N’olur yapma sevgilim, içimdeki yerine tutun, sıkı tutun. Kalamıyorum. Gidemiyorum da derdim önceleri, şimdi adım adım ilerliyorum. Sevgim değil derdim, sensizliğim. Bu kırgınlık bitirecek bizi. Dağılıyor kalbim, hadi birlikte toplayalım her köşesini. (30.nisan.2006)
196
Sabah Dört Gibi Kalkıyoruz Sual sorduklarında hocam kaçta kalkarsın? Sekiz gibi, diyoruz ki kolay anlaşılsın…Dört, dersem inanmazlar derler, bu mümkün değil, Zaten bekâr adamsın ne konuştuğunu bil!Desem, az uyuyoruz hem zaten işlerimiz var, Derler, ne işin olacak şahsın apaçık bekâr…Desem, kedilerimiz var onlar doyurulacak, Ev temizlenecek özel işler de olacak…Tüm bunlar suç sayılır kediler anlaşılır, Ev sahibi evden atar hem şahsım zorda kalır…Varsın hiç bilmesinler az uyuduğumuzu, Meşgul olduğumuzu, mutluluğumuzu…(2015)
70
Kış Günü her yer beyazdı,kardı sobanın ağzı kızarmış bir nardı dışardaysa açlığın kovaladığı, çeşit çeşit kuşlar vardı. pencere önümde, seyreylediğim manzara önümde düşlerim yine alır beni karlı bir Macahel gününde. tüm mahlukatın hengamesi var olmada. yaşama direnç zayıflıyor bütün mesele, bir olmada.
42
Tahama Mektup 1 12 - 10 - 2017 ,Telofonun geldi çok mutlu oldum.Ne güzel hayalerin vardı kurban olduğum.Dede sana bir şey göstereceğim dedin bak kocaman uçak görüyormusun,o kadar gerçekçi kouşuyordunki o kadar heycanlı nenele senin İstanbula Havalanına geldiğini düşündük.Dede diyordun bulutların üstündeyiz.Bulutlara uçakçarpmazmı ded diyordun.Bulutlar çarpışırsala savaşırlarmı dede diordun.Birde ya uçak düşerse diiye sordun .Düşmez korkma oğlu dedim.Bulutlarda döüşmez Bulutlar çarpışınca Şimçek çakar yağmur yağar dedim.Dede hadi gel hemen uçag bin diyordun.Dünyaişi insan hali bağzı işleri yapmazsan olmuyordu.Tamam oğlum en kısa zamanda gelecem dedim.Ah Taha canım oğlum Bizim bedenlerimiz ayrılıyor,ama yüreğimiz ayrılmıyor.Senin şu hayalerin varya büyüklerin bile kuramıyacağı hayelerin ve sendeki samimyet Çok insana örnek olacak samimiyet.Sevgi İşte bu Sevgi dağları deliyor,sevgi Bulutları parçalıyor Sevgi uzağı yakın ediyor.Ölmesem bu ayrılığa bir çare bulamalıyım oğlum.Seni çok seviyorum can TAHAM.
128
Benim Babam Benimde bir babam vardı Adı şanlı, namlıydı Bu işte benim babam denecek kadar adamdı Birde üzeri toprakla örtülü baba mezarıOrada yatan benim babam Seneler önce vardı karşımda Kara yaslıydı her gecem Bir gün gelir diye bekledimMehmet’tin Mehmetçik iken Habersiz gittin perişan ettin Hakkı rahimim hakkı eyledi Benim babam var derdimEbedi dergâhına ev kurdun Evimi de babasız bıraktın Baba “BABACAN” derdin Yok, şimdi deyecek babamBilirim sen ölmezsin baba İsmin anılır durur her zaman Hele birde adına caddeler yazılan Gururluyuz baba gözün arkada kalmasınMeşalemiz sönmedi daima yanacak Adını taktık torunun yaşatacak Sen rahat uyu gözün arkada kalmayacak Benim bir dedem vardı diye hava atacak
104
Rahatı Kaçan Ağaç Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın Saadetin adini bile duymamış Allah’ın isine bakinGeceyi gündüzü biliyor Dört mevsimi, rüzgarı, kari Ay ışığına bayılıyor Ama kötülemiyor karanlığıOna bir kitap vereceğim Rahatını kaçırmak için Bir öğrene görsün askı Ağacı o vakit seyredin.
43
Küçüğüm Ağlama küçüğüm,neden ağlarsın? Gözünde ki yaş selini anlat bakalım. Evet,çok sevdiğin bir topun vardı, Onunla oynarken caddeye kaçtı, Arabanın biri ezdi, patlattı. Çok sevdiğin topun,artık patlaktı.Küçük yaşın için ne büyük keder, Senin gözyaşların dünyaya değer. Ağlama küçüğüm,büyüyünce geçer. Unutur gidersin,kalmaz gam-keder....
42
Gül Gül'e gül verdim gül güldü bana Gül'e gül dedim gül biraz daha Gül güldü güldü güldü Gül sakın ha Bana gülme bir daha Gül düşündü Biraz ciddileşti sonra duruldu Gülün hesabı vicdanımdan soruldu Gül ya sen bana aldırma Sanki her şey benim elimde mi Sürekli,ömür boyu gül emi
49
Bayrak Benim tek mirasım, hep bayrak Düşmanları bu ülkeden, ayırsak Göğe bak, dalgalanıyor bayrak Hainlik yapanları, daima atsakŞanlı Türk bayrağı, hep dalgalanıyor Ülkeye hainlik yapanlar, yargılanıyor Vatanımı satmak isteyenler, sorgulanıyor Cennet vatanım, satılmışlarla çalkalanıyor Bayrağı bayrak yapan, üzerindeki kandır Cahil insanları, durma bakalım, hep kandır Bu vatan bana yeter, ekmeği suya bandır Ülkesini müdafaa edenler, gerçek şanlıdır Şehitlerin tabutunu, Türk bayrağına sarın Cansız bedenleri, bayrağın altına yatırın Ey düşmanlar, hainliği bırak, bu ülkede barın Bak O güzel günler, hepimizi bekliyor, yarın 22.04.2010 Fikret Gürsoy ARAŞTIRMACI-YAZAR-ŞAİR-PROGRAMCI
85