poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
ABDÜLHAMİD'İN AĞZINDAN BİR NUTK-I HÜMÂYUN Kal'a-i âsâr-ı zulme verdim istihkâm-ı tamEttim istibdad ile tarihe ibka-ı nâm Öyle tarsîn eyledim olsa cihan zir ü zeberAttığım üss-i mezâlim haşre dek eyler devam Ben o cellâdım, vatanda açtığım her yâreninİltihâbı bir zaman etmez kabul-i iltiyâm Nerde Cengiz, Engizisyon, nerde Haccac ü Yezid,Nerde Timur, Hülâgû, nerde ecdâd-ı izâm Nerdedir Şeddâd  ü Nemrûd, nerdedir Ad-u SemûdHer cihetçe zâlimân-ı dehre ben oldum imâmBen ölürsem mülk-ü millet bitmeden volkan gibiKa'r-ı lâhdimden tüter eflâka dûd-i intikam!Ol kadar ezdim şu miskin milleti ki etmesinFasl-ı dâvâ eylemek'çün rûz-i mahşerde kıyâm!
90
Kuşlar Dersi üstnot: Ölü kuşlar uçmaz oğul kovul ki kendinden kendine yeni bir yurt bul! Ev ödevimi unuttum. gittikçe çirkin bir adam biçimlendiriyor tenimi, ağır bir ölü kokusuyum: 'parasını benim ödediğim bir kurşundan geçiyor akşam'.ıssız ve ayaz dağları yağız süvar'ları basınca çakal ulumaları sızınca yalnızlığımın bozkırına yüreğine çakırdikeni batmış kuş oluyorum.ev ödevimi unuttum. Dersim'den sınıfta kaldık devlet ve ben! ten bakıra dönmüşken gün bakıra sen yanıtsız bir soru buldum kendimde: Gördün mü, kuşlar mı uçtu ne?
76
Çile Yolu Efkar bastı yüreğimi dört bir yanım hatıra İçim buruk kalbim kırık her taraf hüzün dolu Yürüyorum tükenmiyor ömrümün çile yolu
22
Tiranlık Ahmaklar ülkesinde her şey koyu karanlık Ha zafer ha hezimet ikisi de bir anlık Ve adalet Filistin askısına alınır Azamet şaha kalkar, ipi kırar tiranlık.12.01.2009
26
**Olsa! Hafta da 10 gün olsa her güne bir ertesi konsa Pazar-Pazartesi Salı_Salıertesi Çarşamba-Çarşambaertesi .... derken her ertesi tatil ve Hayat hergün Bayram olsa... Sevenler kavuşup Her ev de düğün olsa Ah... keşke başa gelenler! ! ! çekilmek zorunda olmasa :))) Bunlar hep hayal de olsa gülse yüzler hiç solmasa....
50
Yaman büktün Belimi El sıkıp ayrıldım gül yüzlü yardan, Vah ayrılık yaman büktün belimi. Eksik değil başım borandan kardan, Vah ayrılık yaman büktün belimi.Sis kapladı duman sardı önümü, Şaşırdım tebdili bilmem dünümü, Gurbet ellerine verdim yönümü, Vah ayrılık yaman büktün belimi.Kelebek misali hasretim dala, Arı olup konsam çiçekte bala, Geçirdim ömrümü girmedi yola, Vah ayrılık yaman büktün belimi.Dünyaya gelince sordum burayı, Hasret kapısından verdi sırayı, Kimse bilmez bende olan yarayı? Vah ayrılık yaman büktün belimi.Gelip bu dünyaya aşka düşeli, Ayrılık yarası bende döşeli, Eyüp’ün bağrını gurbet eşeli, Vah ayrılık yaman büktün belimi.Eyüp Şahan Ankara 2.2.2010
95
Ah Şair Kalemini kır be usta! hüzne doymuş, mutluluğu yazamayan kalem, dolmuştur cümlenin gözyaşıyla. İçimi kanatır sessiz çığlıklar, sen yazdıkça bir keder sarar. Elimden birşey de gelmez. Hüznüne eşdeğer hüzünler yaşarım, sen yazdıkça ben başımı sallarım, haklı derim. Ortak acılar da buluşuruz. Bir ben değilim der avunurum, ama içim acıyo be usta sen yazdıkça hüznümle yüzleşmekten içim acıyo ...
59
Çocuk... Sen ey, yağlı saçlarında güneş Ve zeytin gözlerinde ışık ışık umut parlayan çocuk! Simsiyah ellerinde bir lokma ekmek Ve o minicik ayaklarında bir çul bile olmayan, Soğuktan kızarmış burnununu çekerek Ve yanaklarında kurumuş göz yaşların -Ki her damlası bence zemzem suyu kadar mübarek- Bir duvar dibinde büzülerek, İki omzu arasında çökmüş başı. Bir ibret tablosu gibisin, Balolarla kutlanmaktayken yılbaşı...Hiç oyuncağın oldu mu senin, Bezden bir bebek, kâğıttan bir top bile? Çikolata nedir bilir misin, Hiç masal anlatan oldu mu sana? Ya da hiç bir gece, sıcak bir odada Annenin dizinde uyumayı tattın mı sen? Titreyişin, belki de ağlayışındır için için, Kimbilir ne günahlar işledin (!) , bu hâle düşmek için...Umut, bedava be çocuk! Yeme, içme ama ümit et, Öğrenimini Amerikada yaparsın, Yazları altına bir Cadillac çekip gelirsin buralara, Bir de paralı askerlik çıktı mı, ondan da yırtarsın. Şimdiki çatlaklar kalmaz o minik ayaklarında, Pedikür, manikür, kuaför filan... Yalnız, sakın elletme o kıvırcık ve yağlı saçlarını, Bırak, orda yine hep bu güneş parlasın, Varsın onları yalnız bu deli rüzgârlar tarasın: Sen, bu toplumun ayıbısın, yüreğimdeki yarasın...Uyumasan da sızacaksın birazdan, Belki bir sıcak elle süslenmiş rüyalar Ve gece ayaz var, uğursuzluk var, sabaha çook var... Bilsen gelir miydin dünyaya, Açlık, soğuk, kimsesizlik, nerden bileceksin, Acaba daha kaç sabaha ulaşabileceksn? Sen, ey yağlı saçlarında güneş Ve zeytin gözlerinde umut parlayan çocuk! Senin dünyan o sokaklar, suçlar ve günahlar geleceğin, Seni orda unuttuk... Ünal Beşkese (05/12/2008) ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::Çok yıllar, yıllar önce, 23 Nisanların sadece bazı çocukların bayramı olmadığı yıllarda, ilkokulda bize bir marş öğretmişlerdi. Sözleri şöyleydi:'çocuklar, yurdun aziz malıdır, ulu ağacın birer dalıdır. ......................... ......................... yarınki hayat, yurt ufukları, herşey sizindir Türk çocukları'Yanlış mı söyledik, yanlış mı dinledik, yanlış mı belledik acaba? ..::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::....Sen üzülme bey amca, Benim saçlarım yağlı ama bak güneşi taşıyorum kucağımda, Gözlerim ıslak ıslak olsada iyi bak umudu besliyorum ötesinde, Ve yürüyeceğim umudun olduğu yere. Varsın üşüsün dizlerim ısındım senin sıcak bakışlarında, Bir duvar dibinde büzülüşüme bakma, O duvarı dağ yapacağım yakında, Ve yürüyeceğim dimdik duran başımla. Varsın onlar balolar kutlamalar yapsınlar, Bir bayram sabahı heyecanı yoksa yüreklerinde neye yarar. Sen üzülme bey amca Bir sürü oyuncaklarım ve rengarenk bilyelerim var hayal dünyamda, Ve anam da,odam da bu kaldırımlar, Hani üstat diyor ya; '' ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum'' işte öyle. Sen hiç tasalanma bey amca Unutsun beni devlet, milet, kim varsa Sen hatırladın ya, Söz veriyorum sana ve kaldırımlar Ne gözlerimden umudu,ne ellerimden güneşi soldurmayacağım, Bileylenip bu yollarda bir çift kanat yaratacağım yorgun omuzlarımdan 01/01/15 Nimet Öner
407
Bu aralar AMERİKA... neresine baksam bir mutsuzluk dünyanın,neresine baksam amerika orada- bu ara bölümdeki yazı manasız kalmıştır. Tarihe, aşağıdaki haber yorumu düşülmüştür.- ..Bir zahmet yerimize ölür müsünüz? -A.Karabat 22-08-2006 Radikal Ayşe Karabat 'Ortadoğu'da, Amerika ve İsrail'in çıkarlarını koruma uğruna, bir tek Türk'ün burnunun kanamasını göze almak gerekir mi? ' Soru, kışkırtıcı ve basite indirgenmiş, hatta bir çoğuna göre, çoktan ölmüş bir ideolojinin kalıntısı olarak görülebilir. Ama bu soruyla 'Lübnan'a asker göndermeli mi? ' sorusuna verilecek olan yanıt aynı. Hatırlayın, savaşın en başında, İsrail hariç uluslararası toplum, 'ateşkes' diye inlerken, Amerikan yönetimi, 'Yeni Ortadoğu'nun, doğum sancılarından' söz ediyordu. Bölgede sözüm ona mekik diplomasisi yapan Condaleeza Rice, 'Ateşkes geçici olacaktır, sorunlara kalıcı çözüm bulmak lazım' diyerek, belki de yüzlerce çocuğun hayatını kurtaracak ateşkes için hiç acele etmemişti. Şimdi bir ateşkesimiz ve şaka gibi bir BM kararımız var. Öyle bir karar ki, aslında ne ateşkes, ne de herhangi bir kalıcı çözüm öneriyor. Ateşkes değil, çünkü İsrail'e 'savunma amaçlı' saldırı hakkı tanıyor. İsrail de bu 'hakkını' kullanacağını gösterdi zaten. Kalıcı çözüm de değil. İki nedenle. Bir, Hizbullah'ın elindeki esirlerin derhal serbest bırakılması için çağrı yapıyor ama İsrail'in elindeki esirlerin ne olacağını 'Zamana bırakılım' diyor. İki, Şebaa Çiflikleri konusunda da elle tutulur çözüm önermiyor. Aslında her iki mesele de 'silahsızlandırılsın' diye kıyamet kopartılan Hizbullah'ın ekmeğine yağ sürüyor. Çünkü, İsrail'in elindeki esirler ve Şebaa Çiftlikleri, Hizbullah'ın artık direniş mi dersiniz, yoksa başka bir şey mi, meşruluk aldığı noktalar. Hizbullah, esirler serbest bırakılıncaya kadar ve Şebaa Çiftlikleri Lübnan'a verilinceye kadar 'devam edeceğini' söylüyor. İsrail, Şebaa Çiftlikleri'ni, 1967'de Suriye'den aldığını söylüyor. Ama Lübnan ve Suriye'ye göre bu çiftlikler, Lübnan'ın işgal altındaki toprakları. BM kararının uluslararası güçle ilgili kısmına gelince. Öyle bir tanım ki, kimsenin, 'Efendim uluslararası güç, barışa zorlayıcı olmayacak, barışı koruyucu olacak' diye saf saf düşünmeye hakkı yok. Çünkü öyle değil. O gücün eninde sonunda 'güç kullanmasını' gerektirecek durumlar çıkacak ortaya. Kocaman başka bir tehlike daha var ortalıkta. Lübnan, tarihi boyunca hep vekâleten yürütülen savaşların sahnesi oldu. Lübnan iç savaşı denilen savaş bile, bölgedeki diğer güçlerin, Suriye, İran, İsrail ve Amerika'nın tepişmesinin sahnesiydi. Şimdi, tüm bu güçlerin ama özellikle İran ve Amerika'nın, kozlarını yine Lübnan üzerinden paylaşmaya niyeti olduğu o kadar belli ki. Hadi diyelim, Türk askeri, olası çatışma bölgesinin dışına konuşlandı. Bu kadar aktör, üstelik bin bir türlü numarayı çekmeye dünden hazır aktör, en az başlangıçtaki soru kadar, kışkırtıcı olmaya karar verirse ne olacak? Vaktiyle Lübnan'da kışkırtıcı olmaya karar verenler, o zamanki uluslararası gücün karargâhına bomba yüklü kamyonla girip, arkalarında 300'den fazla ölü bıraktı. O uluslararası güç, Batılılardan oluşuyordu. Acaba bunu unutamadıkları için mi, Batılılar şimdi, Müslüman ülkelerin gitmesini istiyorlar? Bu, acaba, 'Bizim oralardan çok ağzımız yanmıştı, şimdi tepişmeye hiç olmadığımız kadar niyetimiz var, ama rica etsek bizim yerimize bir zahmet gidip ölür müsünüz? ' demenin, başka bir yolu mu? Aynı kışkırtıcılar, Lübnan iç savaşında binlerce kişinin kaçırılmasını sağladı. Evine dönebilen çok az oldu. Acaba bu, 'Biz, daha fazla canımız yansın istemiyoruz, acaba siz gidip, bir zahmet, bizim yerimize acı çeker misiniz' demenin başka bir yolu mu? Türkiye'yi, Ortadoğu sorununun asıl kaynağı Filistin meselesinde arabulucu kabul etmeyenler, güya sorunun çözümü için kurulmuş, dörtlüye (ABD; AB; Rusya ve BM) İKÖ Başkanı olarak bile almak istemeyenler, neden kendi yerlerine elini ateşin altına sokacak birilerini aradığında birdenbire Türkiye'yi hatırlayıp, 'Siz bölgesel güçsünüz, aman hadi gelin' diye yalvarmaya başlıyorlar? Peki Türkiye, bölgesel güç olmanın yolunun neden yalnızca asker göndermekten geçtiğini düşünüyor da, Lübnan'da işadamlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, yardım kuruluşlarıyla var olmaktan geçtiğini düşünmüyor? Uluslararası toplum bu kadar samimiyse, neden önce, asıl sorunu, Filistin meselesini hakkaniyetle çözüp sonra da 'İsrail'in güvenliği boynumuzun borcudur', demiyor? Avnery: 'Barış gücü cehenneme düşebilir' 05-09-2006 GUŞ ŞALOM (İSRAİL BARIŞ BLOKU) LİDERİ URI AVNERY: Barış gücü cehenneme düşebilir ARİFE KÖSE »İki askeri Hizbullah tarafından kaçırılması gibi gerekçeleri bir kenara bırakırsak, İsrail'in Lübnan'a saldırmasının altında yatan gerçek neden neydi? Savaşın gerçek nedeni, Lübnan'daki rejimi değiştirip yerine kukla bir hükümet kurmaktı. Sharon'un 1982'de Lübnan'ı işgal etmesinin nedeni de buydu. O zaman başaramadı, fakat İsrail devleti bu amacından hiçbir zaman vazgeçmedi. Bu saldırı da, tıpkı 1982'de olduğu gibi, ABD'nin bilgisi dahilinde gerçekleşti. İki askerin Hizbullah tarafından yakalanması ise tümüyle bahane. 1982'de de, işgalden hemen önce, ABD Dışişleri Bakanı Alexander Haig, Ariel Şaron'a, işgale başlamadan önce tüm dünyaca kabul edilecek bir provokasyona ihtiyaç olduğunu söylemişti. O zaman, Abu NidaPın terör çetesinin Londra'daki İsrail büyükelçisini öldürme girişimi işgalin bahanesi oldu, ama aslında bu olayın Lübnan ile bağlantısı yoktu. Şimdi de savaşın amacının Hizbullah'ı İsrail sınırından uzaklaştırmak, böylece örgütün daha fazla İsrail askerini yakalamasını ve İsrail'e füze atmasını engellemek olduğu söyleniyor. 1982'de de aynı şeyi söylemişlerdi, ama aslında işgalden önceki 11 ay içinde Hizbullah İsrail'e bir tane bile Karyuşa füzesi atmamıştı. Şimdi, İsrail hükümeti, Lübnan hükümetinden Hizbullah'ı silahsızlandırmasını ve sınır bölgesinden uzaklaştırmasını istiyor. Fakat şu anki Lübnan hükümeti bunu yapamaz. Bu nedenle İsrail Lübnan'daki rejimi değiştirip yerine kukla bir rejim kurmak istiyor.»İsrail halkının, savaş başlamadan önceki ve şu anki düşünceleri nedir? İsrail halkı bu savaşa girme konusunda aslında çok istekli değildi. Sadece çizilmiş bir kaderin peşinden gitti. Çünkü İsrail halkına başka hiçbir seçenek olmadığı anlatıldı. Kim kaçırılan askerleri kurtarmak istemez ki? Halkın şu anki düşüncesi ise, İsrail'in savaşı kaybettiği ve bunun nedeninin kötü siyasi ve askeri liderlik olduğu yönünde. Bu, İsrail için gerçekten olağanüstü bir durum, çünkü onlar açısından dünyanın en güçlü ordularından birisi olan kendi orduları şu anda terörist bir örgüt tarafından yenilgiye uğratılmış durumda. Ayrıca halk, uluslararası bir barış gücünün de, İsrail ordusunun başaramadığını başarabileceğine inanmıyor.»Sizce savaş bitti mi? Şu anda evet, savaş bitti. Fakat yeni bir savaş her an başlayabilir. Belki bu çok yakın bir gelecekte olmayabilir, fakat bence yeniden başlayacaktır.»Şu anda Lübnan'a uluslararası bir barış gücü gönderme planları yapılıyor. Sizce bu gücün işlevi ne olacak ve bu güç gerçekten barışı sağlayabilir mi? israil devleti, bu uluslararası güçten, Hizbullah'ı kendi sınırından uzak tutmasını ve bunu güç kullanarak yapmasını bekliyor. Fakat, savaşın başında Olmert uluslararası bir gücün Lübnan'a gelmesine karşı çıkıyordu, çünkü böyle bir güç İsrail ordusunun hareket özgürlüğünü kısıtlayabilirdi. Şimdi bunu kabul etmiş olmasının nedeni ise, İsrail'in yenilmiş olması. Bu gücün bölgeye gelmesi, bunu hem Hizbullah'ın hem de İsrail'in istemesine bağlı. Fakat eğer İsrail hükümeti bu uluslararası gücün çıkarlarına uygun olmadığına karar verirse, o zaman onu hemen bir kenara itip savaşa yeniden başlayacaktır. Eğer Hizbullah, aynı şekilde, bu barış gücünün işe yaramadığını düşünürse, o zaman bir gerilla savaşı başlatacaktır. Bu da barış gücünün kendini bir cehennemin ortasında bulması anlamına gelecek. Ayrıca, İsrail için durum daha da zor olacak, çünkü eğer Hizbullah bu uluslararası güce rağmen İsrail'e saldırmaya kalkarsa, İsrail ordusu bu uluslararası güçle savaşmayı göze alarak bölgeye girebilecek mi? »İsrail'in Lübnan'a saldırmasıyla, Amerika'nın İran ve Suriye'ye yönelik tehditleri arasında nasıl bir bağlantı var? Amerika'nın bilgisi ve tam desteği olmadan İsrail böyle bir saldırı başlatamazdı. Bu savaş Amerika istediği için başladı. İsrail'in 1982'de Lübnan'ı işgal etmesinin ardından Hizbullah'ın gelişmesinde Suriye'nin büyük desteği oldu. Suriye, İsrail'den Golan Tepeleri'ni geri almak istiyor. Bunun karşılığı Suriye ile tam anlamıyla bir savaşa girmek. Bush İsrail'i bunu yapmaya zorluyor. Bunun nedeni, dikkatleri Afganistan ve Irak'taki başarısızlıklarından çekmek olabilir. Fakat bence İsrail ordusunun Hizbullah'ı yok etme konusunda başarısız olması, İsrail'in ya da Amerika'nın İran ve Suriye'ye saldırmasını zorlaştıracaktır.»Bu savaşın Ortadoğu'daki etkileri neler olabilir? Yeni bir Ortadoğu mu yaratılıyor? Gerçekten yeni bir Ortadoğu yaratılıyor, fakat bu şu anda Olmert ve Bush'un istediği Ortadoğu değil. Bu savaşın uzun vadeli sonuçları gerçekten çok korkunç olabilir. Ortadoğu'daki ve dünyadaki milyonlarca Müslüman her gün televizyonda öldürülen bebekleri, yıkılan evleri, yok olan hayatları izliyorlar. Bu görüntüler bu kitlelerin beynine kazınıyor ve geride müthiş bir öfke ve nefret bırakıyor. Bu öfke ve nefret, füzelerden ve bombalardan daha tehlikeli. Bu savaş boyunca binlerce yeni intihar bombacısı ortaya çıktı. Şu anda Nasrallah Arap dünyasının kahramanı. Arapların, İsrail ve Amerika'nın sırtlarını dayadıkları Arap rejimlerine olan güvenleri ise en düşük seviyeye inmiş durumda.»İsrail'deki barış aktivistleri olarak şu anda ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz? Savaş boyunca her gün İsrail'de gösteri yaptık. Şu anda, bu savaşın neden başlatıldığı ve işlenen savaş suçları konusunda resmi bir soruşturmanın başlatılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bu soruşturmada şu sorulara cevap verilmesini istiyoruz: Savaşın başlaması kararı nasıl alındı? Savaşın altıncı gününde, ordu durdurulmasını istemesine rağmen neden savaşa devam edildi? Savaşta ne gibi savaş suçları işlendi? Bu politik ve askeri felâketin sorumluları kimler? »Peki İsrail gibi bir ülkede bu soruşturmanın başlatılması mümkün mü? Aslında mümkün. 1982'deki Lübnan savaşı sırasında gerçekleşen Sabra ve Şatila katliamlarının ardından İsrail hükümeti soruşturma başlatmayı reddetmişti. Büyük kitleler Rabin Meydanı'nda toplandı ve soruşturmanın başlatılmasını talep etti. Hükümet soruşturmayı başlatmak zorunda kaldı. Kurulan Kahan komisyonu, bir dizi politikacıyı ve askeri, katliamdan 'dolaylı' olarak sorumlu buldu. Ve Ariel Sharon, Savunma Bakanlığı'ndan alındı.»Peki sizce çözüm nedir? Gerçek bir çözümün tek yolu, Filistin, Lübnan ve Suriye ile barış görüşmelerine başlamaktır. Bu görüşmelere mutlaka Hamas ve Hizbullah da dahil olmalı. Ayrıca, sürekli ve gerçekçi bir barışın sağlanması için İsrail'in Golan Tepeleri'ni geri vermesi gerekiyor. Bu kolay değil, ama imkânsız da değil. Daha önce Ehud Barak bunu kabul etmiş, ancak daha sonra kamuoyundan korkup vazgeçmişti.Halkın öfkesi Erdoğan’a soruldu-Y.Doğan 05-09-2006 Hürriyet Yalçın DOĞAN 'Sizin kendi çocuklarınız arasında askerlik dönemi geldiği halde, askere gitmeyen var mıdır? Askerliklerini tecil ettirmelerinde yurtdışında okuyor ve çalışıyor olmaları bir neden midir? 'Soru, içerik değişerek, devam ediyor.'Terör riski altında vatani görevlerini yapan ve çatışma riskini bile bile Lübnan’a giden askerlerimizin yanında sizin çocuklarınızın askerlik yapmasını ister misiniz? 'Halkın teröre tepkisi ilk kez nitelik değiştiriyor. Çocuklarını terörde kaybeden ailelerin feryatları artık çok farklı. Fark, iki yönlü.İlki, 'vatan sağolsun demeyeceğim' sözlerinde dile geliyor.İkincisi de, Tayyip Erdoğan’a ve diğer yetkililere yönelik, siyasetin ötesinde, kişiye adresli tepkiler.BERHAN ŞİMŞEKCenaze törenlerindeki öfke ve diğer çığlıklar, CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek tarafından soru önergesine dönüştürülüyor.Şimşek, Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle dün verdiği soru önergesinde, doğrudan kendisine soruyor. Erdoğan’ın çocuklarının askerlik durumu nedir? Şimşek daha sonra, yine halkın çok merak ettiği bir soruya geçiyor.'Bakanlar Kurulu üyelerinin, partinize mensup milletvekillerinin, partinizin Genel Merkez yöneticilerinin, şu anda askerlik çağına gelmiş olmasına rağmen, askerde olmayan çocukları var mıdır? Var ise, askerliklerini tecil gerekçesi nedir? 'Her yerde, her ortamda, kahvelerden aile görüşmelerine kadar, toplumun her kesiminden insanlar, son günlerde bu soruları soruyor.LÜBNAN DA ÖNERGEDEBerhan Şimşek aynı soru önergesinde, Lübnan bağlantısını da kuruyor.'Hükümet üyelerinin, partinize mensup milletvekillerinin, partinizin Genel Merkez yöneticilerinin şu anda askerliğini yapan çocuğu var mıdır? Var ise, tezkere konusunda son derece istekli bir parti olarak, Lübnan’a gönderilecek birliğin içerisinde bu çocukların bulunmasını sağlayabilir misiniz? 'Öfke neden kişisel adres arıyor? Çünkü, her terör sonrasında, her cenaze töreninde, 'kanı yerde kalmayacak, sabrımız tükeniyor' türünde, hep aynı laflar. Oysa, aylardır hiç bir şey değişmiyor.Berhan Şimşek’in soruları, terörün sonunu getiremeyen bir iktidardan hesap sormanın ötesine taşıyor.Halk, doğru ya da yanlış, çocuklar arasında ayrım yapılıyor, yargısına sahip. Öfkenin temelinde bu yargı var.Sorular 70 milyon insanın merakını içeriyor. Tayyip Erdoğan’ın vereceği yanıtları, ben de çok merak ediyorumA.Özgürel: Türkiye Öcalan'ı muhatap alacak 04-09-2006 birgun.net - HAMZA AKTAN 'Gördüler derken, bir müzakereden mi bahsediyorsunuz? Müzakere değil, görüştüler bildiğim kadarıyla. Ve yine bildiğim kadarıyla Öcalan'dan 'bu noktaya gelmek için çok geç kaldınız' yanıtını da aldılar. Ortaya çıkarılan düşünceler devlet katına ne kadar zaman içinde taşınır, bunu bilmiyorum..' Türkiye'de Kürt meselesinin çözümüne yönelik yorum ve öneriler giderek ezberleri zorlayan bir biçim kazanıyor. Bundan birkaç yıl önce kimsenin ağza almaya cesaret etmeyeceği talepler öne sürülebiliyor. Bu önerilerden biri de MHP'ye yakınlığıyla bildiğimiz, ülkücü hareketin içinde yer almış ve kendini milliyetçi olarak tarif eden gazeteci Avni Özgürel'den geldi. PKK lideri Abdullah Ocalan'ın idam edilmesine de karşı çıkan Özgürel, şimdi Türkiye'nin Kürt sorununu çözmesi için önündeki tek seçeneğin Öcalan'la yapılacak bir anlaşmaya bağlı olduğunu söylüyor. Avni Özgürel bu öneriyi ağustosta Radikal gazetesindeki köşesinde yazdı. Bu önerinin ilginçliğinin yanında bir başka dikkat çeken nokta, özellikle sağda-ülkücü kesimden bir tepkinin yükselmemiş olması. 'Normal' şartlarda Ülkü Ocakları'nın, Şehit Anneleri Derneği'nin alıştığımız tepkilerine rastlamadık. Özgürel'e göre bu durum ülkücülerin de Ocalan'ın muhatap alınması önerisini tartıştığını gösteren bir veri.» Sizi bunları yazmaya sevk eden nedir? Ben bir Türk milliyetçisiyim. Bu ülkenin ve ulusun bütünlüğünü muhafaza etmekten yanayım. Bugün birlikte yaşıyoruz, yarın da birlikte yaşamalıyız. Türkiye'de insanlar haksızlıklara uğradı. Kürtler yalnızca kendilerinin ilaveten haksızlıklara uğradıklarına kâniler. Bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını artık tartışacak noktada değiliz. Biz Kürtlerin ilaveten haksızlığa uğradıklarını kabul etmek durumundayız. Ve bu haksızlığa olan isyanını anlamak durumundayız. Bir söz vardır; terörle hiçbir şey elde edilemez diye. Hayır, biz terörle durumun vehametini öğrendik. Bu şiddet olmasa biz bugün bu sorunu sağcısı solcusu tanımlayamaz, konuşmazdık.» Bu 'terör'ün bir kazancı mı yani? Terör kazançtır demiyorum ama bugün bunu öğrenmiş olmamız, probleme bakma cesaretini bulabilmemiz, buna siyasilerimiz en sağdakinden en soldakine kadar aynı tanımı koyuyorsa doğru bir yolda ilerliyoruz demektir. Ama Türkiye bugün bir açmazın içinde. Abdullah Ocalan'ın yalnızca bir terör örgütünün başındaki insan konumunda olmadığını, örneğin Şemdinli olayları sonrasında 30-40 bin insanın mitinglerinde gördük. Bunu artık bir terör örgütü olarak göremeyiz. Birbirimizi kandıramayız. Dolayısıyla ben bir şekilde Ocalan'ın onayı olmadan ve onunla mutabakat sağlanmadan Kürt meselesinin çözüme kavuşabileceğini ilk defa söylüyor değilim. Ben duygusal olarak ordunun buradaki tavrını anlayabiliyorum. Mücadeleyi kırsal alanda sürdüren bir kuvvetten söz ediyoruz, ordu derken. Problem, Türkiye'deki siyasetin bu problemi çözmeye proje üretememesinden geliyor. Hem silahlı kuvvetleri rencide etmeyecek, hem de topluma huzur getirecek bir çözüm-proje üretemiyor. Başbakanın Diyarbakır'a gidip havada dostluk-kardeşlik sözleri söylemesi proje değil. Mutlaka bir siyasi proje üretmemiz lazım.» Az önce PKK'nin 'terör örgütü' olarak tarif edilemeyeceğini söylediniz... Terör grubu dediğiniz nedir; 50 kişi, 100 kişidir. Ama 40 bin kişi miting yapıyor. Demek ki, kitleler bu insanı (Öcalan'ı) önemsiyorlar. Bunu bizim önemsememiz, önemsemememiz durumu değiştirmez.» Yani bir bakıma Öcalan'a Kürt halkı adına konuşma imkânı mı tanınmalı? Kürt halkı adına demiyorum. Türkiye Kürderi adına. Türkiye Öcalan'dan bir şeyler beklemeli, Öcalan da bizden bir şeyler beklemeli. Neler olabileceğini de yazdım. Bunlar belli; genel af çıkarılmalı. Türkiye'nin kültüründe, Kürt kültüründe de Türkmen kültüründe de var; dağa çıkmak bizim için önemli bir şey. 'Ferman padişahın, dağlar bizimdir' yani. Bu bizim müşterek bakışımız. İnsanlar neden dağa çıkıyor? Hiçbir hayali kalmamış insan dağa çıkıyor. 16-17-18 yaşlarındaki gençler. Eğitim yok, iş yok, para yok. Ve gelecek ümidi yok. Bu çok önemli. Güneydoğu insanının en acılı yanı hayallerini kaybetmiş olması. Dağa çıkmak bir çığlık, 'ben varım' demenin çığlık olması bir kısmında. Belki bir kısmında gaddarlık da var, o ayrı. Ama bir tarafı 'ben insan olarak varım' çığlığı. Bu insana dağdan in diyorsun, 'ee naapim', 'gel bakkallık yap, sana Halk Bankası'ndan kredi verilsin.' Ama bu değil ki mesele. Peki ne? Siyaset kanalları açılmalı.» 10 yıl önce veya başında PKK ve Ocalan'ın muhatap alınması gerektiğini düşünüyor muydunuz? Muhatap alınması gerektiğini düşünmüyordum. Sebebi de şuydu; Türkiye'de Kürtlerin siyasi temsil olanaklarının dar olmadığını görüyordum. Daha Leyla Zana olayları yaşanmamıştı. Meclistelerdi. Dolayısıyla aklı başında bir siyaset izleselerdi bugün bu işin Öcalan'la konuşulması gerekmeyebilirdi. Ama olmadı. O fırsatı onlar kaçırdılar. Bu süreç tahammül ve olgunluk sürecidir. Tahammül göstermek lazım. Yani Türkiye'de kendisini milliyetçi olarak tarifeden insanlar da dahil biz bir şekilde tahammül etmek durumundayız. Kürtler de bir olgunluk göstermeli. Bir hareket eğer entelektüellerini ortaya çıkaramazsa, sadece militanlar ortaya çıkarmışsa Türkiye çok şey kaybeder. Ben bu anlamda Yaşar Kemal'i önemsiyorum. Yaşar Kemal bir bileşke adamı.MHP DE OLUMLU BAKACAK » Yazınıza olumsuz tepki ne bekliyordunuz? Özellikle MHP cephesinden çok olumsuz tepkiler gelir diye bekliyordum. Ama tam aksine... Bir tek solcular anlamamış, PKKlılar bile doğru anlamış. Bunu da Vatan gazetesindeki röportajdan anladım. Bazı milliyetçiler 'bunu çığlık olarak okuyoruz' diye mesaj gönderdi.» Sizce gerçekte MHP yönetimi Ocalan'ın muhatap alınmasına nasıl bakar? Onu bilmem. Ama herhalde Türkiye'nin solcularından biraz daha doğru bakar.» Yani yorumunuza 'olumlu' bakacaklar? Yorumum diye demiyorum ama çözüm arama ihtiyacını hissedecekler. Solcular çözüm arama ihtiyacında bile değiller. Çözümü ABD'nin getirmesini bekliyorlar. Sorun burada. Diyorum ki; çözümü biz düşünmeliyiz, biz üretmeliyiz. Bunlar diyorlar ki, hayır AB veya NATO yapar.» Yazınızı internette aratınca milliyetçi-ırkçı web siteleri yerine Kürt menşeli veya sol tandanslı yayınların alıntıladığını, bazı bazı tartıştığını görüyoruz. Acaba milliyetçi cenahta tartışılmıyor mu bu? Bu o kadar kritik bir konu ki, bunun üstüne kalem oynatmak kolay değil. Ben demiyor muyum ki; bu öneriyi getirmek bana kalmamalıydı. Ama bana karşı bir yazı çıkmadı. En azından 'halt etmiş' diye bir şey çıkabilirdi. Çünkü biliyorum, hepsi okumuş yazıyı. Bir şeyin olması bir mana ifade eder, olmaması da bir mana ifade eder. Bu durum yazdıklarımın doğru bulunduğunun işaretidir anlamında yorumlamıyorum ama üstünde düşünülebilir diye bulunduğunun işareti diye düşünüyorum.» Kürt meselesinin tartışıldığı TV programlarında Kürt katılımcılara ısrarla sorulur; 'Öcalan'a terörist diyebiliyor musunuz? ' Sizin bu öneriniz de Ocalan'ın nasıl tanımlanacağı tartışmasını beraberinde getiriyor. Öcalan'a bir misyon biçilecekse bu nasıl tanımlanacak? Siz nasıl tanımlıyorsunuz mesela? Kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın. Ben Türkiye'deki Kürtlerin önemsediği bir insan olarak görüyorum. Lider olarak mı, siyasetçi olarak mı, terörist olarak mı önemsiyorlar, niçin önemsiyorlarsa artık. Ama önemsiyorlar. Benim için onun sıfatı şu olmuş, bu olmuş önemli değil. Benim için Türkiye'nin önündeki bu problemin konuşulması gereken adam bu mu; evet bu. Bu kadar basit yani.» Gençliğinizde milliyetçi hareket içinde aktif iken Kürtlere yönelik ötekileştirici söylemlerde bulundunuz mu? Mesela 'dağ Türk'ü' dediğiniz oldu mu? Hiç yapmadım. Bunlar son derece komik. Ömer Lütfü Barkan gibi sosyalist kökenlilerin bile Zazalar için 'bunlar aslında Türk'tür de farkında değiller' değerlendirmelerinin olduğunu bilmeme rağmen böyle şeyler söylemedim.NE DEMİŞTİ? Avni Özgürel, 16 Ağustos tarihli yazısında özetle şu önerilerde bulunmuştu: » Çözüm arayışında ilk radikal adım Öcalan'la varılacak kapsamlı bir mutabakattır. Bu mutabakatın bir ayağı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na tartışmasız saygı taahhüdüne mukabil Kürt asıllı vatandaşlara bireysel kültürel hakların tamamının eksiksiz şekilde sağlanacağı taahhüdüdür. Diğer ayağı ise şiddet eylemlerinin son bulması, örgüt saflarındaki herkesin Türkiye'ye dönmesinin sağlanmasıdır.»İkinci adım terör suçlarını kapsayacak bir genel af çıkarılmasıdır... Bunun Öcalan'la ilgili yanı düzenlemenin onun tarafından benimsenmesidir. Cezasını ortadan kaldırmayan, ama İmralı yerine tecrit şartlarını kaldıran, kendisinin bulacağı bir yerde denetim açısından çevresi boş bir arazi düşünülebilir- ikamet zorunluluğuna dayalı bir infaz düşünülebilir.» Ardından genel seçim için konulmuş ülke barajının düşürülüp parlamentoda temsil imkânının sağlanması gerekir.» Türkiye tarihinin en büyük eğitim ve yatırım paketini hazırlayarak kamu kaynaklarını bölgeye akıtmalıdır..» Bunlar yapılırken göz ardı edilmemesi gereken husus Avrupa Birliği tam üyelik sürecidir. Avrupa Birliği'nin ana hatları bu olan projeyi gerek siyasal, gerekse finansal açıdan desteklemesi sağlanmalı; Türkiye, aleyhine işlediğini düşündüğü AB siyasi müktesebatını, Avrupa'yı kendi kriterleriyle bağlı kılacak şekilde kullanmalıdır.'ÖCALAN'IN TECRİTİ KALKSIN, İMRALI'DAN DA ÇIKARILSIN' » Öcalan'la ilgili tam olarak ne öneriyorsunuz? Ben Ocalan'ın içinde bulunduğu tecrit koşullarının kaldırılması gerektiğine inanıyorum. Pratikte bir faydası yok bu tecridin zaten. Yazısı varsa yazıyor zaten bildiğim kadarıyla. Söyleyeceği bir şey varsa da söylüyor. İkincisi; eğer bir siyasi proje yapılacaksa sadece tecridi kaldırmak da yeterli gelmez. Güneydoğu'da mı ister, neresi olursa artık kendisine bir arazi alsın ve orada otursun. Ona bunun dışına çıkma desinler, o da çıkmaz. Yaşanan süreç ona da çok şey öğretti zannediyorum. Neyin olmayacağını gördü.» Bunları söylerken cesaret aldığınız bir işaret, hareketlenme mi var? Hayır, nereden cesaret alayım ben! Ben kendimden ibaretim. Falanca kişilerle konuştum da onlar beni cesaretlendirdi diye bir şey yok.» Dediğimi 'icazet almış' gibi anlamayın. Devletin bir yönelimini farkedip de mi yazıyorsunuz? Bana bu tür şeyler hep yakıştırılır. Kulağı açıktır, haber almıştır gibi. Hayır, hiç öyle bir şey yok. Sağdan veya milliyetçi bir yerden derinlemesine ve çok ayağı yere basan analizler okuyabileceklerine pek inanmıyorlar ya, onun için 'bu olsa olsa bilgi almıştır' falan derler.» Peki önerinizin devletin veya ordunun bakış açısını göze alarak; ayağının yere bastığını, mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? Tabii ki düşünüyorum. Ben Öcalan idam edilmesin derken Türkiye'de çoğunluk idam edilsin diyordu. Ama ne oldu; Türkiye'de idam cezası da kalktı. Ben bunu bugün söylemiyorum, geçmişte de söyledim. Bugün biraz daha yüksek sesle ve biraz daha somuta indirgeyerek söyledim. Bunun olabilirliğini gördüğüm için söylüyorum. Ben bunu söylerken herkes aksini söylüyor değil mi? Bunlar olabilir, bir şey diyemem. Ama benim söylediğim, olur. Bu olabilecek bir şeydir.» Yani Öcalan muhatap alınacak... Yani bir şekilde olacak, görüşülecek. Bir şekilde 'ne yapalım' sorusu Öcalan'a yöneltilecek. Benim inandıklarımı düşünen, devletin de içinde muhtelif insanlar vardır. Ama önemli olan bunun karar verici insanda olması. Bu üç-dört günde olabilecek bir şey değil. Ben olmasını, çabuk olmasını temenni ediyorum.» Ne kadar bir vade öngörüyorsunuz? Ben bunun için zamanın gelmediğini düşünseydim yazmazdım zaten. Böyle aykırı bir yazıyı yazmak bana da düşmemeliydi. Ama zaman geçiyor ve Amerika kötü oynuyor.» Yalnız şu anda Türkiye'nin bu konuya dair sizin söylediklerinizden hayli uzakta bir bakışı ve gündemi var. Şu anda devletin PKK veya Öcalan'la nasıl bir iletişimi vardır? Veya var mı bir iletişim? Devlet de bu aciliyeti hissediyor. Mutlaka bir iletişim halindedirler. Bildiğim kadarıyla MİT hem tablonun Kuzey Irak cephesini hem de Öcalan tarafını gördüler.» Gördüler derken, bir müzakereden mi bahsediyorsunuz? Müzakere değil, görüştüler bildiğim kadarıyla. Ve yine bildiğim kadarıyla Öcalan'dan 'bu noktaya gelmek için çok geç kaldınız' yanıtını da aldılar. Ortaya çıkarılan düşünceler devlet katına ne kadar zaman içinde taşınır, bunu bilmiyorum..» Hükümet böyle bir girişimde bulunur mu? Hükümetin geçmişte sergilediği, özellikle de Diyarbakır'a yaptığı ziyarette yaşadığı hayal kırıklığından sonra bunu yapamayacağını düşünüyorum. Çünkü bir şey yapıyorsunuz, havada uçuşan laflar ediyorsunuz ama ayağı yere basan bir şey yok. Onun için AK Partili bir kadronun şu anda böyle bir öneri getirebileceğini sanmıyorum. Bunun önce devlet katında pişirilmesi lazım.» Devlet? Yani asker, hariciyenin alt kademeleri, MİT, emniyet gibi muhtelif birimler. Burada pişirilerek siyasete taşınabilir hale gelmesi lazım. AK Parti'nin dört yıldır devlet çekirdeğine rağmen alabildiği karar Lübnan'a asker göndermek kararı. 03.09.2006Kafkasya ve Ankara üzerinden ABD kuşatması-M.A.Çelebi 04-09-2006 M. ALİ ÇELEBİ (ANF) - İran'a uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması için verilen süre 31 Ağustos'ta dolarken İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinead'ın sıcağı sıcağına ''Büyük güçler, İran'a boyun eğdireceklerini sanıyorlarsa aldanıyorlar'' demeci sonrası ABD ve BM ne yapabilir? Dünya bu temel soruya kilitlenirken Kafkasya'da tansiyon bu ay üst seviyelere çıkacak. İran'ın çevresinde uzun zaman alacak karadan Kafkasya odaklı bir ateş çemberi oluşturuluyor. Bu minvalde İran'ı çevreleyen ve hararetli gergin bir sonbahar geçirecek olan Gürcistan gibi Kafkas ülkeleri ve Türkiye'nin bu dönemdeki pozisyonunun ne olacağı önem kazanıyor. İran'ın uzak ağı Lübnan'daki Hizbullah'ın durumu da bu çerçevede. Bölgeyi ısıtacak gelişmelere öncelikle tansiyonu yükselen Kafkasya'dan başlayarak bakarsak... BMGK'nın 12 Ağustos'ta aldığı İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaya son vermeye ve Lübnan işgalini bitirmeye dönük 1701 sayılı kararı sonrası bölgeye konuşlanacak BM gücü oluşturma çalışmalarına dünya odaklanmışken, ABD Başkanı Bush, Kafkasya'da çatışmalara gebe adımlar atıyor. Romanya ve Bulgaristan'da üs kurarak Karadeniz kıyılarına yerleşen ABD, bu denizde manevra için kıyıdaş ülkelerin hepsinden 'olur' henüz alamazken, denizin güneydoğu kıyısına yerleşme önem kazanıyor. Bu bölge petrol ile doğalgaz sahalarına ve İran'a yakın olması açısından çok önemli. Ortadoğu'da ABD'ye ve despot yönetimlere karşı güç yoğunluğunu arttıran radikal İslami güçlerin Orta Asya'ya da yerleşmelerini önlemek adına Kafkasya'ya önemli üs misyonu düşünülüyor. Tam olarak Washington potasına girmeyen Azerbaycan gibi petrol ve doğalgaz zengini ülkeler bu çerçevede ele alınacak. Bu minvalde Moskova'dan Ermenistan'ın kopuşunun uzun süre gerçekleşmesi ihtimali zayıf olduğuna göre hedeflerden biri 6 milyon nüfuslu Gürcistan.Osetya referandumu kriziNitekim Orta Asya petrol ve doğalgaz güzergahında bulunan, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) hattı ile önemli bir rol biçilen Gürcistan'ı destekliyor ABD Başkanı Bush. Tiflis'in Abhazya, Acaristan ve Güney Osetya üzerindeki baskısını onaylıyor. Ağustos sonlarında ülkeye giden ABD'den 6 kişilik Arizona, Georgia, Güney ve Kuzey Carolina, Florida, New Hempshire eyaletleri senatörleri de Tiflis yönetimine desteğini sundu. ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Steve Vahsen'in de içinde olduğu heyet G.Osetya'yı da ziyaret ederken, bölgedeki Rus güçlerini bölgeden çıkarılmayacağı yanıtını aldı. Dolayısıyla eylül ayında bağımsızlık yolunda referanduma gitmeye kararlı olan Güney Osetya'yı zor, belki de çatışmalı bir süreç bekliyor. Çünkü ABD desteğini arkasına alan Gürcistan Devlet Başkanı Mikhail Saakaşvili tanımayacağını söylüyor ve bölgeyi mayınlıyor. Nitekim Güney Osetya Dışişleri Bakanı Murat Cioyev, 'ABD'nin ziyaretinin Güney Osetya'nın bağımsızlığı elde etme süreci kapsamında, yaklaşan bağımsızlık referandumu ve vatandaşlara Güney Osetya pasaportlarının dağıtılması konularında ABD'nin duyduğu endişeyle bağlantılı olduğunun farkındayız' açıklamasında bulundu.Kukla hükümet ve füze rampalarıGürcistan'ın kuzey batı ucunda denize kıyı Abhazya'ya yönelik baskılar da Kodor Geçidi'ne asker yığılarak, küçük çaplı operasyonlar yapılarak gözdağı şeklinde sürüyor. Tiflis'in Kodor'da Moskova'nın Çeçenistan'da yaptığı gibi kendine bağlı kukla bir hükümet kurmak için çaba gösterdiğine yönelik söylemler tepki çekerken, bunun için daha önce Tiflis'in komumlandırdığı Emzar Kvitsiani yönetimindeki birliği artık misyonunu tamamladığı gerekçesiyle silahsızlandırma çabası gerginliği had safhaya taşımıştı. Abhazya'daki Gürcü yoğunluklu Gal bölgesinde de hareketli günler gündeme oturacak gibi. 1992-93 savaşınındna sonra 1994'te imzalanan Moskova Ateşkes Antlaşması'na göre, Kodor'un kuzeyine silahsızlandırılmış bölge satatüsü verilmişti. Kvitsiani, Tiflis yönetimine tavır alıp bölgede kalmaya devam edeceğini kaydederken bu alanla da ABD'nin yakından ilgilendiği belirtiliyor. Bu bölgenin İran'a olası saldırıda silah rampalarının bulundurulması şeklinde düzenlenmesinin düşünüldüğü kaydediliyor.Putin ne yapabilir? Burada şu soru önem kazanıyor. Güney eteğinde ABD at koştururken, bu bölgeyi Ukrayna gibi bir oldubittiyle terketmek istemeyen Putin ne yapacak? ABD, Rusya'nın güneyine demir atarken ve Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı sonrası da yeni enerji hatları alternatifleri peşindeyken Putin, kozlarını Lübnan krizinde masaya koymaya çalışacak. İsrail'e karşı Hizbullah, HAMAS, İslami Cihad gibi örgütlere Suriye üzerinden satış gibi dolaylı silah sevkiyatı dahil birçok yönteme başvurabilir. Nitekim Lübnan'ın işgali sırasında Rus menşeli silahların olduğu tartışması da hâla sıcak. Ve BM Genel Sekreteri Annan'ı da yedekleyerek Güvenlik Konseyi'nde keskin kararlar çıkmasını önleyecek bu süreçte. Konseye geçici üye olarak ABD karşıtı ülkelerin girmesi için kulis yapması diğer bir seçenek. Bu hamleler ABD'nin hemen İran'a müdahalesini tabi ki getirmeyecektir. Olayın BM boyutuna da bakan ABD, artık iyice mesafe koyduğu BM Genel Sekreteri Annan ile İran'a müdahale kararı alamaz. Kaldı ki bu dönemde müdahale bu yılki kongre seçimleri öncesi Bush ve Cumhuriyetçiler için intihar olur. Bu dönem İran ile karşılıklı söz düellosu ve AB ile BM nezdinde bir dizi toplantı ile geçiştirilecek.Öncelik Suriye'yeBush, İran'a yönelik bir müdahale kararı vermeden önce önceliği Suriye'ye verecek. İsrail'in Lübnan işgali ve Hizbullah'ın durumu bunu gösterdi. ABD'nin stratejik ortağı İsrail, fundamental akımların yükseldiği bölgede Suriye ve Hizbullah'la başbaşa bırakılmak istemiyor.Ankara, PKK ve tezkereKafkasya'nın yamacında olmasının yanısıra İran sınırında olan Türkiye'ye dönük de ABD gönül alıcı pozisyon takınmış durumda. Uzun süredir birkaç gün arayla ABD Dışileri Bakanlığı ile Ankara Büyükelçisi Wilson mutlaka PKK konusunda dozu sert açıklamalar yapıyor. Ve Ankara'nın sınırötesi operasyonu ısrarına olumsuz bakıldığı, ABD karşıtlığının örgütlendiği bu süreçte Washington, PKK Özel Koordinatörü olarak emekli Org. Joseph Ralston'u atadı. 1996-2000 arasında Genelkurmay 2. Başkanı, 2000-2003 yılları arasında Brüksel'de NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı ve ABD'nin Avrupa'daki kuvvetlerinin komutanı olan Ralston, önümüzdeki günlerde Ankara'da yeni Genelkurmay ekibiyle süreci nasıl değerlendireceği bekleniyor. Genellikle birşey yapacak gücünüz ve imkanınız yoksa sık sık sert demeçlerle ortaya çıkarsınız. Dolayısıyla bu toplantılardan sınırötesi kara operasyonu çıkaracak konjonktürün olmadığını söylemek gerekir. Ancak Ankara'yla araya çok mesafe koymak da istemeyen ABD'nin durumu Kıbrıs, AB süreci gibi başka konular ve enstrümanlarla telafi etme gayreti olacak. ABD'nin üstünde durduğu diğer nokta Lübnan'a asker sevki. ABD karşıtı tepki oluşmaması için, daha savaş sürerken ve ortada BM gücü tartışmaları alevlenmemişken Başbakan Erdoğan'a kendi inisiyatifiymiş havasıyla asker gönderebileceği yönünde açıklama yaptırdılar. Bush, Erdoğan'ın beklentilerini iyi tartmıştı ve talebini karşılamaktan kaçamayacağını hesaplamıştı. Çünkü Erdoğan, Kürtlere karşı birşeyler elde etme umudundaydı, gelişmeler karşısında seyirci değil oyucu olma iddiasıyla yaptıkları onca gezinin neden yapıldığı sorulmasın diye sarılacaktı isteme. Asker gönderilmezse 'Hani bölgede proaktif politika güdülecekti' sorusu gündeme gelecekti ki bu soruyla da kaşılaşmak istemiyordu. Ve AKP Lübnan tezkeresini kolayca çıkaracak. Bu konuda samimi karşı duruşu olan vekil sayısı birkaç kişiyi geçmeyecek. Halkların durumu veya eşitliğini gözetmekten ziyade seçilme şansını kaybettiğini düşünenlerden birkaç kişi de 'ret' verecektir. Diğerleri seçimler yaklaşmışken 'ret' oyu vermeyi göze alamayacak ve tezkere kolayca çıkacaktır. Bölgeyi uzun süre destabile durumda bırakacak hamlelere karşı 'eşitlik, adalet ve özgürlük' diyenlerin ortak gür sesi ve mücadelesi daha da aciliyet kazanıyor.Bizim çocuklar savaşa gitmesin: Vallahi bırakmam! -E.Temelkuran 01-09-2006 Milliyet Ece Temelkuran Kafayı karıştırmanın lüzumu yok: Birleşmiş Milletler, kendi sivil görevlilerinin İsrail tarafından öldürülmesini kınayamayacak kadar zavallı bir organizmadır. BM, ABD'dir. Cümleten netleşelim: Lübnan'a gönderilecek BM Barış Gücü'nün barışla topluiğne başı kadar alakası yoktur. Bir adım daha atalım: Barış Gücü, Küreselleşmenin Haçlı Ordusu'dur. Noktayı koyalım: Bizim çocuklar, Haçlı askeri olamaz! Emperyal palavralar Kimse bu ülkeyi köşe yazılarıyla, hükümet açıklamalarıyla kandırmaya çalışmasın: Irak'a asker göndermedik, efendi gibi durduk diye başımıza hiç kötü bir şey gelmedi. Bilakis, dünyanın en Al Pacino, en Kadir İnanır ülkesi biz olduk; yeryüzünde müthiş karizmamız oldu. Hâlâ bütün uluslararası toplantılarda Avrupalısı, Amerikalısı Irak'a asker gönderme kararını engellediğimiz 1 Mart mitingini konuşuyor. Bunu, Ortadoğu'da 'artizlik' yapmaya gitmeyi hâlâ açgözlü bir hararetle savunanlar, 'uluslararası prestij' gibi ne idüğü belirsiz tamahlar için çocukların ölmesini gözlerini belerte belerte isteyenler de bal gibi biliyor. Yani, sakın o 'Bölgenin emperyal gücü olalım! ' gibi, 'ABD imparatorluğu'nun Ortadoğu'daki uç beyliğini yapalım' gibi meseleyi mahalle savaşı çapında gören, ölümü çocuk oyuncağı zanneden palavralar sıkılmasın. İstenen, çocuklara yardım Çünkü bu ülke, çocuklarının Lübnan'a askerler olarak gitmesini istemiyor. Bu ülke, -gidin şehirlerin etrafındaki Filistin ve Lübnan bayraklarına sarınmış mahallelere bakın- sadece Lübnanlı ve Filistinli çocuklara yardım etmek istiyor. Önceki gün 30 Ağustos kutlamaları sırasında 'terörist' sanılarak dövülen çocuklar, bu ülkenin en akıllı çocuklarıdır. Ölümler canına tak etmiş, öfkeli halkın kışkırtılması yüzünden dayak yemişlerdir. Öğrenci Kolektifi adlı, son derece aklı başında, insani bir gruptan olan öğrencilerin pankartı açmasına izin verilseydi görülecekti ki onlar sadece kendi yaşlarındaki askerlerin Lübnan'a ABD'nin paralı askeri olarak gitmesini istemedikleri için oradaydılar. O çocuklar gibi binlerce, yüz binlerce insan var bu ülkede. Bugün o insanlar Halkevleri'nin yaptığı 'Filistin ve Lübnan'a İlaç, Mama, Kuru Gıda Yolluyoruz! ' kampanyasına destek veriyorlar. (İletişim: 0212 245 82 65-0312 4192717) Yapılması düşünülen ve bilet parası yerine herkesin kuru gıda ve ilaç getireceği konser için yer arıyorlar. Savaş karşıtı toplantılara katılıp daha ne yapabiliriz diye düşünüyorlar. 5 Eylül'de Ankara'da! İşte bütün bu insanlar, yeryüzü efendilerinin ucuz askerleri olmak değil, Ortadoğu halklarıyla dayanışmak isteyen, vicdanı sızlayan, işlenen günahlara dahil olmak istemeyen insanlar, 5 Eylül'de Ankara'da buluşacaklar. Aynı gün, Meclis'te oylanacak Lübnan'a asker gönderme tezkeresine hayır demek için, sesleri Meclis'ten duyulana kadar bağırmak için Ankara'da olacaklar. Otobüsle, trenle, uçakla, yürüyerek Ankara'ya gelecekler. Kendilerini temsil eden vekillerin, bir kerecik olsun kendilerini temsil etmelerini isteyecekler. Yeniden, tıpkı 1 Mart'ta olduğu gibi AKP'li milletvekillerine seslenecekler. Soracaklar: Kendi siyasi tabanınız yardım kutularıyla Lübnan'daki çocuklar için para toplarken siz ne yapıyorsunuz? Ey Meclis Başkanı, sen ki evladını kaybetmiş bir insansın. Başkaları da mı evlatlarını kaybetsin istersin? Ey Milletvekilleri, hatırlayın! 1 Mart'ta o tezkere geçmediğinde nasıl da arkanızdaydı bu halk. Sizi hiç desteklemeyenler bile gurur duymuştu aldığınız barış kararıyla. 5 Eylül'de bağıracağız: Savaşa gidemezsiniz! Vallahi bırakmamKAYNAK: http://www.savaskarsitlari.org
4,853
Çanakkale Geçilmez Tabyamız Düşman gemisine ateş açtı Uzun menzil¬li bombardımana girişti. Gücüyle karşılık vererek Püskürtü , Düşmanı doğduğuna da pişman etti.Gemilerini denize sokmaya da , Hiç bir gücü ve cesareti kalmadı İlerlemiyor, istediği şekilde, Amaçlarına ulaşamıyorlardı.Albay Cevat Çobanlı nın emriyle de , Boğazın etrafına mayın döşendi Filo gemileri de boğaza girdi, .Düşman ise, ablukaya alındı.Düşman , Sudan girmeyi başaramadı “Çanakkale geçilmez” boşa söylenmedi, Anafartalar komutanı ulu önder, Mustafa Kemal komutada vardı.18 Mart Türk Milletin zaferi oldu Gökte zafer bayrakları dalgalandı Her yıl Zafer bayramı olarak kutlandı Ömür boyu hiçte unutulmayacaktı .
91
Bir An Önce Sen Otur Yaşlı gibi duramazsın yerinde, Sevgi saygı hani senin nerende, Bazen münibüste bazen trende, Aman kızım bir an önce sen otur.şimdiki nesilde sevgi saygı bu kadar, Telaşlı telaşlı en önde gider Koltuk kapmak için canını adar, Aman oğlum bir an önce sen otur.Biner münibüse uyur yalandan, İmdat bekler yaşlı hasta olandan, Gençlik başka bir şey bilmez plandan, Aman kızım bir an önce sen otur.Yolculukta metrobüste dolmuşta, Saygı nedir bilmeyen çok bilmişte, Görünen köy klavuz istemez işte, Aman kızım bir an önce sen otur.Yaşlı hastada olsa kalkıp yer vermez, Sayıklar yalandan gözüde görmez, Üç adımlık yolda kendini yormaz, Aman oğlum bir an önce sen otur.Veysel derki nesil uyuz nesildir, Sevgi saygı herşey kalpte hasıldır, Sıra sana gelir hayat fasıldır, Aman kızım bir an önce sen otur.
129
ATATÜRK'e Özlem Çok minnet borçludur size bu millet Eğer bilirlerse birazcık kıymet Cennet vatan için bir sürü zahmet Çeken büyük insan hani nerede ATATÜRK denince tüm dünya tanır Dünya tarihinde büyük yer alır İsmi büyük harfle yazılı kalır Böyle büyük lider varmı nerede? Bir askeri için dünyayı yakan Devletin önüne aydınlık açan Geleceğimize ışıklar saçan O büyük ATATÜRK hani nerede? Yüz yılda bir gelmez böyle dehalar Anlamıyor bunu bazı kafalar Bunun için oturmuyor kavramlar Bir ATATÜRK daha varmı nerede? Devrimleri ile tarihe geçen Bazan çok sert olmuş bazan sevecen Devleti uğruna canını veren Böyle büyük lider varmı nerede? İşte onun eseri cumhuriyet Bu millete getirmiştir hürriyet ATATÜRK'ün kurduğu medeniyet Emsali varmıdır hani nerede? Bazı kafaların zoru yıkmakta Mümkün olmaz tek bir canlı kalsada Emanet ettiğin gençlik ayakta Büyük insan rahat uyu yerinde
132
Neden Korkayım Benzemekle Bir Kahramana Orada, o mor tepelerin arkasında Yağmurla ıslanmış toprağa düştü İçimden sağılan sancılı aşk Uzağa alışmakla gurbete döndü Eskimiş bir insanın ruhunu taşıyorum Öğreneceğim ne kaldı ki hayatta Kirpilerin rüyalarında yaşıyorum Belki bir rüyada sahip bir tavşan bana Durdur beni hayat, kederlerden kopar Sırrın odama dolan ışığıyla aydınlandı kalbim Gençkız düşleriyle örselendi beynim Gittikçe küstahlaştı ruhum Ne korkutabilir ki beni daha Neden korkayım benzemekle diğer insanlara Şu gelen bahar kadar tazeyim Sözlerimin tanığı kadar gerçek Benim de bilgece sözlerim var Hayata dair şiirler çağlar kalbimden Öyleyse cesur olmakla ben kendime ihanetin Tadıyla yaşamaya direneceğim Neden korkayım benzemekle bir kahramana Neden benzemekle bir şaire sözümün düşsün değeri Aynada beliren kendi yüzüm Sesimin rengi hangi renge benzerki Korkayım ve saklayayım kılıncımı Ben olmaktan başka deneyebileceğim bir şey yok Kendim mezarımdan başka, hangi mezar kabullenir ki beni Bana bir adın verilişi Ne kadar uzaklaştırabilir beni o mor tepelerden Karşılaştığım her gerçekten aldığım bir parça ben Hergün ölmekte olan milyonlarca benden ne kadar farklı ki Bütün çizgilerini bozarak hayatın Çekildiğim darağacı, manzurun gölgesinde belirir Ruhumu sürükler elbette bir deniz.
179
Düşünce Metni Yazarlarımız; ANADOLU İÇİN MÜCADELEDE! . = 000.008 = 30 Nisan 2013 Salı 06:59:24Sanat ve Sanatçı; Vatan Sathı Bütünlüğüne Hizmet Vermektedir! . = 000.008 = Sanatı ve Sanatçı Büyüklerimizi Doğru Anla ve Doğru Yaşa Sen! .“BOŞLUKTA SALLANAN ADAM” Adlı Kitabımızdan, Kısa Bir Anlatı:Düşünüyorum! . / Bilincine varana kadar! . / {Kitap Adı: BOŞLUKTA SALLANAN ADAM – Kitap Yazarı: Saul BELLOW – Çeviren: Neşe OLCAYTU – Yayınevi: CEM YAYINEVİ – Sayfa Numarası:009 - CÜMLE DERLEME: Kemal KABCIK / ANTALYA / 30 Nisan 2013 Salı 07:00:44}Paylaşımdan Uzak Kalmak; Kendinden Kendine, Bir Zulüm Olursa? . = TEŞEKKÜRLER; TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ VATANDAŞLIKLARI! . = Paylaşımla Aşarsın Kendini; Paylaşımla Yaşatırsın Dostlarını! .
108
Ey Dünya! EY DÜNYA! Çok şeyler yaşadım, dünya denen han’da, Ey dünya nedir bu, senden çektiklerim! Düşmanlık bir yanda, dostluklar bir yan’da, Ey dünya nedir bu, senden çektiklerim! Yedim içtim senden, almadım hiç haz’ın, Karıştı her zaman, zemheriyle yaz’ın, Usandım bilesin, çekmem artık naz’ın, Ey dünya nedir bu, senden çektiklerim! Ölüp gidenlere, gelenler hep ağlar, Sevenler sevenlere, hep karalar bağlar, Çok tatlıdır dünya, vazgeçemez sağlar, Ey dünya nedir bu, senden çektiklerim! Gelen gitmez sanır, nedir senin derdin, Niceleri aldın, murada mı erdin, Kahır, kaygı, keder, başka ne verdin, Ey dünya nedir bu, senden çektiklerim! Çoluk, çocuk, aç, tok, çok günler yaşardık, Garip, yetim hakkı, yiyene şaşardık, Hamd olsun Allah’a, doğruyu başardık, Ey dünya nedir bu, senden çektiklerim! Ne kadar yaşarsan, bir gün öleceksin, Huzurlu, mutlu ol, bir gün güleceksin, Kerim ektiğini, bir gün biçeceksin, Ey dünya nedir bu, senden çektiklerim! Temmuz-2010-Adıyaman-Kerim BAYDAK
142
Özgürlük Ağacı kırılmış bir ormanın kuytusunda, Daha büyük yaşamak için, Yaşamayı göze almış küçük kuş Arada bir kül olmaktan gocunmayan Bir ormandaysa, Korkmamayı öğrenir elbet.Küçük kuş, fırtınada özgürlüğe uçarken, Yüreğinde yağmur sularının ışıltısı. Altın ışığı yayılır sonsuzluğa güzelliğin, Yaşamın ve kardeşliğin.Ürkek bir kuş havalanır yüreğimden. Silkinir karanlığı yırtarcasına. Damlayan yalnızlıktır ak göğsünden Süzülürken yağmurun altında.
55
Yakarım Dünyayı Bir gün gider isem gurbet ellere, Sensiz sarılamam başka bellere, Bırakmam sevdiğim seni ellere, Yakarım dünyayı sen yoksan eğer. - Karşı köyde düğün dernek kurulur, pamuk ellere de kına vurulur, Deli oğlan sustu, elbet durulur, Yakarım dünyayı sen yoksan eğer. - Dört nala uçuyor obada atlar, Kına gecesinde silahlar patlar, Herkesin içini, sıkıntı kaplar, Yakarım dünyayı sen yoksan eğer. - Düğün dernek dedik yokuştan indik, Zor yola gelince dolmuşa bindik, Acı haberlerle köşeye sindik, Yakarım dünyayı sen yoksan eğer. - Sevdiğim uğruna sıladan oldum, Anladım sonunda hüsranı buldum, Düğünüm beklerken sarardım soldum, Yakarım dünyayı sen yoksan eğer. - Atılan kurşunlar sevdiğim aldı, Mutluluk düşlerim yarıda kaldı, Yüreğim kabardı dertlere saldı, Yakarım dünyayı sen yoksan eğer.15.05.2016 -
118
Son Hali D-U-M-A-N Son Hali D-U-M-A-NBaşları dik ba-şak-lar Rengi yeşil ba-şak-lar Toprağa kök salarken, nede güzel olurlar Su içerler kana kana Salınırlar dans ederler Bir o yana bir bu yana Yaslanırlar bir birine Saz çalıp türkü söylerler Onlar doğaya hasret, doğa onlara hayran Yaşayıp ta giderler… Yerinde Toprağın içlerinde Yanı derinde Sıkıntı başlamasın! Gör, Köklerinde Nasılda sararıp ta solarlar Sonra başlarından, Başaklarından olurlar… Bedenleri çekilir mengene’ye Ne işkenceler görürler. Ya Gem taşıyla dövülür Ya bıçakları doğrar çarkın Sapları saman olur Başakları un Son hali D-U-M-A-N
85
Issız Çığlık ıssız bir çığlıktı yalnızlığım gözlerim firariydi bu zifir gecelerde esaretin bile bir anlamı yoktu zihnimde ve sen yalancı baharlara karışmışsın tutku ile.5 eylül 2014
26
Mavi Gözlü Dev O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev.Bir dev gibi seviyordu dev. Ve elleri öyle büyük işler için hazı....................
34
Bir Tarih Yazdı Gidiyor Bir Tarih Yazdı GidiyorDerin bir kültürdür Metin Şimdi yalnızlık çekiyor Gizli bir terzidir Zeki Kültür kumşı dikiyorNe kahkahalar dokudu Hayata böyle dokundu Ustalık zor iştir usta Hüzünler ekti gidiyorKendi kendinin terzisi Bizim Metinin Zekisi Gülmeyi ne çok özledik Ayıtlar yaktı gidiyorFilimler de gülmeler de Hüzünler de kederler de Sevgiler de sevinçler de Bir tarih yazdı gidiyorMatemli türk sinaması Ölümsüzdü efsanesi Tiyatrocu sanatcıydı Yılları aldı gidiyorYarım gitti canım gitti Metin diyor yarım gitti Acım büyük kayıp büyük Ayrılık çattı gidiyorİnsanları severidi Sıcacık dost yürekliydi Unutulmazlardan biri Dönmemek üzre gidiyorGülen yüzlüyü kaybettik Sanat dünyası matem de Her ev de bir cenaze var Şimdi gerçekten gidiyorTer temiz saf sahiciydi Kahkahanın kendisiydi Dost Şeref Metinle Zeki Sevgiyi ekti gidiyor11.05.2015 Dost Şeref
121
Artvinden Selam Getirdim Yeni geldim kardaş bizim Artvinden Toprakla taşından Selam Getirdim Mevsimi değişmiş gözleri yaşlı Akan göz yaşından selam getirdim Şavşatimin Tepeleri hep karlı İnsanlara Baktım hepsi efkarlı Kalmıs ana baba oda naçarlı İhtiyar eşinden selam getirdimKöşeye sıkışmış unun torbası Etli mantısıyla börek burması Peynir eritmesi,ayran çorbası Ekmekle aşından selam getirdimArdanuca indim gördüm sıcak yüz Ordada kara kıs,ortalık dümdüz Kestim gümanimi galmiyacak yaz Titreyen dişinden selam getirdimYedim Sarmalari,ayranla cadi İnanın lezzeti ağzımda kaldi Hareket edecek saatim geldi Çoruhun döşünden selam getirdimBorçkadan Hopaya indim sahile Okadar güzelki gelmiyor dile İnsanı güzeldir yokturki hile Kaçkarın başından selam getirdim Arhaviye indim Artvin son buldu Çok güzel dolaştım seyahat oldu Bütün sevdiklerim orada kaldı Ordaki arkadaşından selam getirdim Buruk kaldım yusufeliy atladım Yaz gelince gedeceyim anladım Gezeceyim oray hep adım adım Hayalinden düşünden selam getirdimAli KARA az yazanda çok anla Karnın acıkınca yermisin canla Kımi turşusuyla, aci soğanla Üçünden beşinden selam getirdim
149
Yüce Dağ Başında Yanar Bir Işık Yüce dağ başında yanar bir ışık Yar yar yar yar yar yar Yanar bir ışık vay vay yar yar Işığın altında döner bir aşık Yar yar yar yar yar yar Döner bir aşık vay vay yar yarYüce dağ başında kar mı yemeli Yar yar yar yar yar yar Kar mı yemeli vay vay yar yar Olura olmaza yar mı demeli Yar yar yar yar yar yar Yar mı demeli vay vay yar yarYüce dağ başında kandil mi yanar Yar yar yar yar yar yar Kandil mi yanar vay vay yar yar Her kulun başına devlet mi konar Yar yar yar yar yar yar Devlet mi konar vay vay yar yar
116
Ya Kapat ya da Terk Et 3 Aralar dengelense İzleyen mutlu olur, Güzel şeyler konulsa programlar saygı bulur… Ama bu yapılamaz tamamı ara olmuş, Kısa aradan sonra programlar unutulmuş… (2009)
30
Köprübaşı'nda Durup İlkgençlik Sularına Bakmak Biz hep yanlış mevsimleri giyindikŞiirin üşüyen yalnızlığınaUmarsız düşlerin penceresindenÜrkek çırpınışları acemi bir sevdanın Rayları yanlış döşenmiş trenlerleKalplerimizin orta yerindenKöprüler, saat kuleleriVe yeraltı nehirlerince süzülüpYas tutan kentlerin gurbetinden geçtik Saf aşkı gözlerinde taşıyan bir kızınHiçbir zaman tutmadık eliniEski romanlardaki gibiParkların kuytusu, ıssız yollarHiç fısıldayamadık en utangaç sözleri Bunaltıcı taşra kasabalarındaGenelev kadınlarıydı içtenliksizSevişirken dudaklarını kaçırıp duranAdları kader, yüzleri yitikŞimdi unuttuğumuzIslak hüzünleriyle vardılarÖmürsüz egemenliğin ilk sevgilileri Biz hep yanlış es'lerde durdukBilir Opera binası, yaşlı piyano bilirÇocukluğun sandalı, andante Vivaldi'nin minöründe ağlarkenGelincikler, hani kırlarda andız gibiAzaldığımız bir akşamüstüİncecik ipine tutundukSessizce yüreğimizi geçirmek içinİğne deliğinden Umutsuzluğun ve kederin...
98
ZAMAN tek ve mutlak bir yasadan söz ediyorum ezeli ve ebedi olandan, dinle, eski bir saatin sararmış kadranındaki küçük bir im'den değil tek ve mutlak olandan söz ediyorum ezel ve ebed olandan: zamandan sürer hükmü zamanın seni yabani bir hayvan gibi bacaklarımın arasından toplarım harlı bir ateşte uzar cam ve parlaklaşır çinilerin gölgesi eski hazlar ve yeni tutkularla ışıldar deniz sevdiklerimizin yüzünde zaman olanca ağırlığıyla çökerdi ilkgençlik düşlerimize şaraba ve şiire sığınırdık eski yol arkadaşlarının dilinde kayıp bir ezgiye dönerdi aşk
81
Günah Benimmi? Kalbime düşmüşse tatlı kıvılcım, Günler geçtikçe de artarsa sancım, Yaralı gönlüme sensin ilacım, Merhem istemişse günah benim mi? Hem sevmişse seni delicesine, Sarmak istiyorsa gül sinesine, Çare arıyorsa bu çilesine, Dermanı sen isen günah benim mi? Mutluluk kaynağı sende bulmuşsa; Aşkından yanarak kerem olmuşsa; Derdine tek çare sende kalmışsa; Aşkından coşmuşsa günah benim mi? Vurulmuşsa endamına, boyuna, Hayran ise senin güzel huyuna, Bir de sen karşılık vermişsen buna, Sana sitem etse günah benim mi? Sırf senin yüzünden düşmüşse dile, Gözyaşı dönmüşse bulanık sele, Tüm suçları bana yüklesen bile, Sana soruyorum günah benim mi? Tükenmiş yoluna KARACA Ali, Zaten onun tüm günleri çileli, Bırakıp da onu gittin gideli, Beddua etmişse günah benim mi?
114
Beş Para Etmez Para pulla varlığınla ağırsan, Mazlum görmez feryat duymaz sağırsan, İsa Musa Muhammedi çağırsan, Kitabımda beş para da etmezsin…
21
Sır Gibi Sakla Beni Gitsen bile kalbinde sır gibi sakla beni, Sevginden başkasına, sonsuz yasakla beni, Dünyada görüşmezsek, ahrette bekle beni; Şimdi yum gözlerini, bir dilek tut içinden, Gönder hatıra kalsın, bir tel kopar saçından…Sel gibi akıp giden gençliğimden sor beni, Yorulmam çilelerden, sevdan ile yor beni, Kaybedersen bir kere, zor bulursun, zor beni; Sakladım gözlerimi, sen geçerken içinden, Gönder hatıra kalsın, bir tel kopar saçından…Murat Nail Güney İstanbul 8 Kasım 2011
72
Bir Yalnızlık Düşlerim II Akşamın hüznü çöker karanlıklar yanına Bir yalnızlık düşlerim yorgunluk ötesine Elin ayağın kalkmaz tembellikte canına Bir yalnızlık düşlerim çağıran o sesineGeceye boyut verir mor dağların gölgesi Ürpertici akarken gündüz kızılca dere Karanlıklar içinde ulurken kurt nefesi Bir yalnızlık düşlerim uykuyu sere sereÖteden ay yükselir yamaçların boyunca Kavaklar salınırken yaprak düşer çimene Tarladaki fareler hışırtıyı duyunca Bir yalnızlık düşlerim korkularım da yineToz bulutu içinde kararan yeşil orman Dev gölgeli ağaçlar göğe doğru uzanır Yayladan aşan yollar ilmek atarken zaman Bir yalnızlık düşlerim kalabalık utanırDaralır çıkmaz sokak ortasında gibiyim Geceler uzadıkça kan ter içinde yatan Dibi görünmez kuyu dibinden de dibiyim Bir yalnızlık düşlerim geceler boyu tutan07.05.2017
109
Artık Yaşamak İçin Artık yaşamak için herkesten kaçacağız, Dünya bize verecek yalnız güzellikleri, Yalnız, semalarından dökecek ruhumuza, Geceler mehtapları ve gü....................
21
Yağmur Ve Ben Yağmur sessizce ağlayarak Gözyaşlarını üzerime akıttı Bense yüreğimin içine... Yağmur Yeryüzüne hayat vermek için ağlıyordu Bense senin gidişine... Yağmur güçlüydü Kötü olan herşeyi Sel suyuyla alıp götürdü Bense anılarımı sakladım hücrelerime... Yağmur az sonra Sevgilisi güneşe kavuşacaktı Bense hiç bitemeyecek Sensiz karanlık gecelere...
46
Sevgiye ve sevilmeye dair Hayatın özünü anlamada en temel dinamiklerden birine göz atarak söze başlamak isterim. Bizi yönlendiren bu iki faktörü görmezlikten gelmemiz olanaksız. Bunlardan birine İYİ diğerine KÖTÜ diyoruz..insan yaratılış itibarıyla iyiyi sevmeye, kötüyü dışlamaya meyillidir. Hatta bunun bir doğma olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz. Zihinsel oluşumlarda iyinin,kötüye galebe çalmasına öncelik vermek aynı zamanda insani bir çabanın da tanımlanmasına verilecek isimdir.bu savaşımın gereğini yerine getiren ve getirmeye devam eden insan ve topluluklara da saygı duyarız. İnsan iyi ile kötünün savaşımına sahne olmasıyla,kendine anlam veya anlamsızlık katan bir varlıktır. Zihinsel oluşumumuzun temelinde mücadele ve gayret etkin bir rol oynar. Sevgi ve barış kavramları, bu mücadeleden sonra manasını bulur. Öncelik duygusallıkta değildir.iyi’yi veya iyi olanı sevmek, kötüye hınç duymak, kötü olandan nefret etmek ve onu yok etmeye çalışmakla anlam buluyor kanaatindeyim. Şu kanaate varmak sanırım pek yanlış sayılmaz; Sevgiyi, sevme ve sevilmeyi dengeleyen unsurlar, hınç, nefret, korku gibi duygularımızdır. Sevgiye, sevmeye ve sevilmeye anlam katmak, bu duyguyu olumsuzlayan nesne ve manalara da karşıt duygular geliştirmeyi gerektiriyor. George W. Bush’u ele alalım. Biz bu şahsı, bu ismi taşıdığı için mi sevmiyoruz; yoksa, hayata, insana, itikadlarına yüklediği anlam ve yüklendiği misyonun cisimsel görüntüsü olduğu için mi? Bize faraza 8 yaşında çekilmiş bir resmini gösterseler, hakkında kullandığımız olumsuz kelimelerin hiçbirini kullanmayız. Bizler hoşlanalım veya hoşlanmayalım, insanı fiziksel ve cisimsel görüntüsüyle değerlendirmeyiz. Fakat öz’üne(insan sayılma duygusuna) yüklediği mana ve fiillerin ifade ettiği anlamlara göre o kişiyi değerlendirir, sever, korkar, saygı duyar, nefret eder veya hınç duyarız. Bunları eyleme dönüştüren duygumuz akıl, çabamız akletme gayretidir. Bütün duyguların yönlendirilmesi ve değer olarak görülmesi ancak aklımızı eyleme dökmekle mümkün olabilmektedir. Yine sevme duygusuyla devam edelim. Ölümü sevmek mümkün mü? Diye sorarsak ilk cevap ‘’hayır’’ olacaktır. Çünkü menfi bir anlam içeriyor. İnanılmaz acılar çeken, umutsuz bir hastalığın pençesinde sürekli kıvranan bir insan düşünelim; ölümü dilerken ne kadar samimi ve haklılık payı vardır değil mi? Sağlıklı insan için olumsuzlanan ölüm olgusu, birileri için nimet bile olabiliyor. Sevginin bilinçle idrak edilip, şuuruna varıldığı zaman anlamını bulduğuna inanıyorum. İçgüdüsel olarak yaşama yansıtıldığında bizleri dumura uğratacak niteliklere sahip. His ve duygularımıza yön veren kuvvet olarak akılı kabul edersek, sevgi duyusunu yönettiğinde de, sevme ve sevilme anlam kazanmış oluyor. Sonuç olarak; her şeyi, herkesi, evrende olan ne varsa sevme fikri ve sevgiye böyle bir misyon yüklemek, hümanizm olarak anılmayı gerektirebilir veya bu isimle anılmasında bir sakınca olmayabilir. Önemli olanın insanın özü olarak nitelendirebileceğimiz değerlere uyup-uymadığını sorgulamaktır. Selam ve saygılarımla..
394
Sevgi yağmuru ol yağ üzerime Kara bulutlar çöktü yüreğime, Sevgi yağmuru ol yağ üzerime. Rüzgar ile gelip gönül bağıma, Sevgi yağmuru ol yağ üzerime.Nice zaman oldu özledim seni, Ben bedende toprak eyledim teni. Sicim gibi yağıp serinlet beni, Sevgi yağmuru ol yağ üzerime.Sevgi ile yüreğim dönsün göle, Gök gürültün sakın olmasın çile. Sularınla üstüm ıslansın hele, Sevgi yağmuru ol yağ üzerime.Bazen neşeli yağ bazen üzgün yağ, Bazen kuvvetli yağ,bazen süzgün yağ. Şimşekler çakarak dolu dizgin yağ, Sevgi yağmuru ol yağ üzerime.Yusufla gidip altına durayım, Seni ben her zaman gökte arayım. Yağdır Mevlam su diye yalvarayım, Sevgi yağmuru ol yağ üzerime.
100
Sevgi Katilisin Gülüm sen kendini güzel sanan Aşka karşılık vermeyip de atan Üç kuruş hediyeye sevgisini satan Sen aşk dan anlamaz sevgi katilisin Pahalı hediyeler almayı bir aşk bilen Bir pırlanta yüzük için sevdiğini silen Ey kalpsiz duygusuz sen var ya sen Sen aşk dan anlamaz sevgi katilisin Aşk senin bildiğin gibi zenginle olmaz Karun kadar olsan aşk olmasa olmaz Senin gibi bir zalim inan’ inan olamaz Sen aşk dan anlamaz sevgi katilisin Bu şiir sanadır oku kulağına küpe yap İstersen yine git zalim para pula tap Kurtarsın seni pırlanta yüzük, yat, kat Sen aşk dan anlamaz sevgi katilisin
99
Felekten bir-kaç gün çaldım Gençliğin hakkını vermekte geç kaldım,.. Geç olsa da felekten bir-kaç gün çaldım.. İçimdeki keşkelerin hepsini sokağa saldım,.. Önünü alamadım, geri de toplayamadım.Kumkapı, Tepebaşı Nevizade Sokak, Ortaköy, Adalar, Bostancı, Kalamış, Moda Kadıköy, Eminönü, Boğaz turu, akşam Arnavutköy, Geç kalmış olarak bir türlü zevk alamadımGünlerden cumartesi, her taraf insan seli, Çoğu da gençler, her mekan onlarla dolu… Almanmış sordu; bu insanların işi yok mu? Bu soruya cevap vermekten zevk aldım.Toplum olarak gezmeyi, eğlenmeyi severiz, Cumartesi-pazar, gezip-eğlenerek dinleniriz, Sİz de tatil günü,bizim gibi gezip eğlenseniz; Anlayamadı, şaşırdı, adama acıdım kaldım.
91
AYna Ayna-ayna söyle bana Gördün mü? Böyle güzellik Yaradan’ın özenip-bezenip Bulunur mu? Böyle özellikAyna doğruyu anlat bana Yoksa seni kırar,parçalarım Yalan söyleyeyim deme Yalanını yüzünden anlarımKarşında yüzüne bakıp da Vahşi güzellik gördüm'mü? Kimler baktı yüzüne? ama Doyasıya sefa sürdün mü? Söyle ayna sen canımsın Yüzüne doyasıya baktın'mı? sen de benim gibi ağlayıp Kalbini,bağrını yaktın mıCanım,ayna güzel ayna Hadi; Anlat artık nazlanma Sen sır saklarsın bilirim Ben de saklatım sızlanmaBir daha bakarsa yüzüne Benden selamımı söyle Muşmula suratını asıp da Alık-alık bakma öyle A.özen
83
Ağaç Dikelim Bin hikmet, bin fayda tek bir fidanda, Vardır ki,bu yüzden ağaç dikelim... Bozkırlar kalmasın güzel vatanda, Zevk ile en tezden, ağaç dikelim...Ufuklar yepyeşil olunca güzel, Ağaçlar boy veren dalınca güzel, Ağaç,faydasını bilince güzel, Heyecanla özden, ağaç dikmeli...Hasret bakmamalı gözler yeşile, El açsın dalları göklere bile, Ağaç dikmek gerek, budur vesile, Yamaçlara düzden,ağaç dikmeli...Ata’nın dediği gibidir durum, Yeşili görmeyen gözlerdir mahrum, Bu fikir, inamla yapalım yorum, Acele ilk yazdan ağaç dikmeli...
72
Nüvüvet Güneşisin _____Sen Bir Güzellik Bütün Mutlulukların Anahtarısın ........Sen Bir Arayış Bilinmezliğin Bilinirliği İçersinde ...Bilinmesi Gereken Bir Gerçeksin Sen Bir Çağrışım ........Sen Bir Arayışsın Görselliğin Zirvesindeki Güneş .......Arayışların Zirvelerindeki Nefessin Sen Bir UmutSen Bir Nüvüvetsin İnsanlığın Şekli Çerçevesi Seninle Belirlenir Seninle Şekil Alır Sen 40 Cüzlük Bir İlahisin ......Bir Cüzün Rüya Tahminimce Bir Cüzünde Sağlıktır .......Bir Cüzünde Evlilik Bir Cüzünde İlimdir Bir Cüzün .......Beslenme Bir Cüzünde Düşünüp Karar Vermedir ........Şimdilik Bu Kadar Herkeze Sevgiler Saygılar
75
Allah Diyene Sır saklıdır tek müjdede; Bela Yoktur, Allah diyene Canım kurbandır, baş rükuda, İki büklüm olan, Allah içinAkıl, almaz neden niçin bütün kainat kullar için Allah için Bağlı,gönlüm, dost olurum Allah diyeneKalpler atar onun için Tüm tespihler Allah için İmanıyla Sıtkı bütün Can olurum hakkı hak bileneHalil ÇOLAK 8.2.2007 Ankar
51
Dost Dost Diye (Yahyalı Kerem) Dost dost diye hayalına yeldiğim Dostusa ayırmış özünü benden Çatık kaşlı benlerini saydığım Dostusa ayırmış özünü bendenHani dost uğruna can baş verenler Hasletin söylesin gözle görenler Şimdi bizden yüz çevirmiş yarenler Evvel kekitmezdi gözünü bendenGözüm yaşı döner mi ola sellere Bu ayrılık har düşürür güllere Evvel aşinaydım her bir hallere Şimdi sakınıyor sözünü benden
59
Kim IV hiç sordunuz mu kendinize bu yoksulluk soysuzluk aldanmışlık riya niye sömürü çarkı kime hizmet etmekte kim kandan beslenmekte egemenler neredeKasım 2016
23
Kırmızı Gelincik... Sarmışlar etrafını yabancı otlar İt tırnağı,hardallar,daha neler neler Neydi yüzündeki bu acı tebessümler Ah kırmızı gelincik...ah... Asla koparmalara kıyamaz seni,bu nasırlı eller...Senin yerin orası mıydı,herkes hoyratça bakıyordu süzülmelerine Nereden düştün kadir kıymet bilmezlerin ellerine Hiç yakışmıyor sana mahzun gülümsemeler Ah kırmızı gelincik...ah... Asla koparmalara kıyamaz seni,bu nasırlı eller...Senin kaderin hep böyle kadersizliğin mi olacak Yoksa ömrünün sonbaharı da mı bensiz solacak Seni bu hallere koyanlar,bir gün Allah’ından bulacak Ah kırmızı gelincik...ah... Asla koparmalara kıyamaz seni,bu nasırlı eller...Başka çare yok,gelip de koklayacağım seni Öpeceğim o hiç gülmeyen dudaklarını Sen de yakıyorsun ateşinle beni Ah kırmızı gelincik...ah... Asla koparmalara kıyamaz seni,bu nasırlı eller...
103
Deniz Gözlüm DENİZ GÖZLÜMAşkından divane eyledin beni Meczupa yapılmaz naz deniz gözlüm Duçarın olmuşum ararım seni Elinle mezarım kaz deniz gözlüm.Candan vaz geçermiş gönül sevende Gözlerime perde indi sayende Ölürüm uğruna senin diyende Hayattan almadım haz deniz gözlüm.Gönül yarasına ilaç gitmiyor Okutsan üfletsen fayda etmiyor Çektiklerim ızdırabım bitmiyor Ölürsem kabrime yaz deniz gözlüm.Seni tanımadan nasıldım n’oldum Mum gibi eridim sarardım soldum Bulutlar gibiyim bak yine doldum Dokunsam ağlıyor saz deniz gözlüm.Kayaturan elim açtım Allah’a Yâr yoksa al canım koyma sabaha Boynu bükük bırakmasın bir daha Bir ömür seninle az deniz gözlüm.24.12.2013 Saat:23.32 Şevki KAYATURANMeczup: Aklını yitirmiş, deli Duçar: Düşkün, tutkun
100
Ağlayan Zihni'm Bak Şimdi Gülen Var! Varınca yurdumun il sınırına, Bir taş gibi kucakladı toprağı. Cennet zannettim göl kenarına, Hasır çiçek sermiş sanki yaprağı.Çimenle çiçeği vermiş el ele. Kokular kaptırmış kendini yele. Gökyüzü yüz vermiş masmavi göle, Yansıyor gölgesi baştan aşağı.Kırın renk renk bahar saçmış bavulu. Rüzgâr zurna çalar yağmur davulu. Yapraklar gelinli dallar gövülü, Düğün eyler hem bahçesi hem bağı.Kayalı bahar yaz ve güzü güler, Gecenin, harami gündüzü güler. Gökyüzü ağlasa yeryüzü güler, Yaşanır senenin en ferah çağı.
79
Kırmızı Gül Gülistâna taht kurmuş şems-haşem kırmızı gül Fermân yağdırır halka kor hatem kırmızı gülLâ'li, yâkûtu, elması, yalınkılıç mahfûz Zümrüd köşkünde kurdurmuş harem kırmızı gülZümrüd yapraklarıyla saray hayali gerçek Yeşil kubbe üzre essah alem kırmızı gülSevdâlı yanağıyla zülfünü görse güler: Lâleyle sümbül yarışta, hakem kırmızı gülCisminde asıl letâfeti, lezzeti onun İsmine bakmaz, ha gonce, ha fem kırmızı gülLebin zülâlinden sermest olsa leb-teşneler Zinhar olmaz böyle günâha zem kırmızı gülBülbül niyâz eder: "rengin soluk görünmesin Kanımı akşamdan sabaha em kırmızı gül "Gönül fermân dinlemez, dudak kalbin elçisi Kim vurur ateşli bir âha gem kırmızı gülSevdâkâr ağlasa da kâr etmez gülmese yâr Bir yaksa şu bahtı siyâha şem' kırmızı gül"Kırmızı gül, kırmızı gül! " de inle sevdâlı Tâ ki koysun cisme cân, rûha dem kırmızı gülKirpiğiyle yanağındaki şebnemden verir Arza semâya, leyle suhba nem kırmızı gülGördün mü, gülşende sundun da gönle sevdâyı Varlığıma erdi eyvâh adem kırmızı gülBiri kâse görünür gönlüme biri bûse Bıkmaz hem lâle ister daha hem kırmızı gülSelâm olsun parlar yıldızlar içre güneşçe Gülistâna taht kurmuş şems-haşem kırmızı gülGöklerden rahmet yağarken son sözü söyler yâr Fermân yağdırır halka kor hatem kırmızı gül
183
Gecesiz Ay Geceyi bekleyen bir Ay, Gece'siz Ay olur mu ? Ay geceye muhtaç Gece olmadan Ay parlar mı ?Leylayı bekleyen bir Mecnun Mecnunsuz Leyla'sız aşk olur mu ? Hangi kitap kabul eder bunu Leyla olmadan Mecnun olurmu ?Peki ya ben sensiz ben olurmu ?
45
Terkedilmiş Keman O kapılar neden kimsesiz. Şen şakrak insanlar nerede şimdi. Yüzüme vuran ayva kokusu, Elimden tutan bahtiyar müzik, Ve öpüşen kuşların gonca bahçesi, Bir hüzün yağmurunda, Veda ettiler.Bu gövdem yalnız şimdi. Gözyaşlarım geçmişimi ıslatıyor. Oysa müzik vururdu kulaklarıma, Şimdi kırbaç yağmurların ıslattığı, Şu kuşlar cenneti gonca bahçesinden.Akşamları şair yapan, Aşık bir keman vardı, Her telinde bir müzik, Her müzikte bir mutluluk yaşardı. Şimdi kimsesiz kapılarda, Sessiz çığlıklarla ağlamak, Kaldı ona.Acımasız döven rüzgar, Kırılan camlar, düşen sıvalar, Onun çağına son vermiş, Ve terkedilmiş, Keman.
84
Yalnızlık Şiiri Bilmezler yalnız yasamayanlar, Nasıl korku verir sessizlik insana; İnsan nasıl konuşur kendisiyle; Nasıl koşar aynalara, Bir cana hasret, Bilmezler.
21
Muhtıra trak trak...tespihsiz voltanın tadi kadardı ve yüreği güveli cümlelerin uğrak yeri yüzlerde aynı umutsuzluk dizlerde farklı güç ayda bir kere gitmek için kasabaya ya da yılda bir doktoraköylü amca öyle dedi... bunun neresi kıraat muhabbet kerhane keyfinde takılı nakarat anlat babam anlat yüzler aynı yüz dizler genelde titrek genç kalmadı ki biri düşse tutup kaldıracak trak trak...cigarasız voltanın sonu belliydi ve tespih semtini unutmuş sokak kadar anlatımsız anlatımsız diyorum çıkış yolu arayanlaradır siyaset yıllardır düşe kalka ayakta kalmaya çalışan cümle özneli bir işve, şuh bir hatun özleyen kekeme der ki gı gı gıcırdatma masayı bu bu bu anladık kardeş burası kıraat yeri ama, dengi şivesiz bir efsane bir dilim simide satarım tüm siyasetimi alma, aldırma pahalıdır düşüm, alanı az talan karışmış çocukluk hatıralarıma futbol oynayacak alanı yok kriko destekli hikayeler anlatan adama bak yalan gırla ama kurban olduğum argosuna, alıcıyım sen hiç istanbul'a gittin mi amca şu resimdeki kızkulesi varya ölmeden önce gör mutlaka trak trak...çayla sonlanmayacak voltanın baldırına tüküreyim üstelik ucuzda çünkü su ucuzmuş buralarda dostluk mecburen pahalı ama bayramlarda paralı, kalabalık olurmuşta dedelerin torun yolu beklemeleri bile monoton kadınlarını sevmeleri gibi el ele gezen yokmuş, koluna giren bile adamların işi çokmuş sabah kahvehane, öğlen kahvehane, akşam kahvehane sarıkıza ayşe nene bakıyormuş sarıkız mehmet amcaya bakıp bakıp acıyormuş o görmüş kilitbahirin heybetini getirilirken mehmet amca bu şehirde doğmuşta şehir ona uzakmış ayşe nene kadarcık oysa tüm efsanelerini döksen kalıba kalıbımı basarım ki kasıt yok çıkışlarımda ya rab... hep bu köyde kalsaydım umarsız olabilirmiydim bu kadar mutlu olabilirmiydim göremediklerimden ya siyasetçi ah bir çoban olsaydım sadece salımı serbest meraları ezberleyen ne bileyim iki sütûnun* ne işe yaradığını bilmeyen trak trak...bu nasıl volta amca ya tespih yok, çay söylemiyorsun üstelik babamı dövmeye kalkıyorsun seni meydana asarım da şiirde daha iyi sallanıyorsun * bknz - jakin boaz
296
Denizle Hasbihal Fırtınalı bir gün seyrediyordum denizi sahilde Kudurmuş bir aslan gibi köpürüyordu bu yerde Yüzü kararmıştı hiddetten Beyaz kopükler saçıyordu şiddettenFırtınayla boğuşuyordu kızgın deniz İsyan ediyordu haksızlığa anladım şüphesiz Sordum, ey deniz nedir bu sonsuz ıstırap sende İçimdeki acı hislere benzetiyorum bu halini bendeNedir derdin bana anlatmazmısın? Unuttunmu? sende benim sırdaşımsın Büyük bir hiddetle dalga gönderdi birden Kızmıştı bana fakat gücenmedim sahidenDemişti ne hakla içimdeki feverana karışırsın sen Üzülmedim hiç onu anlıyordum ben Kendime benzetirim seni her halinle deniz Bazen durgun halinle, bazen ıstırabınla Bana benziyorsun şüphesizNerde? o tatlı maviliğin uysal durgunluğun senin Istıraplıya teselli verirdin kollarında heryerin Uyuturdun ümitsizi sonsuzluklarında engin Niye teselli vermiyor kimse sana yokmu dengin? Birden fırtına kesilir, durulur deniz ansızın Istıraplı dalgalar sakinleşir kesilir her sızı Uysallaşmıştı deniz geçmişti her hızı Şimdi olmuştu sanki güzel bir peri kızOna fısıldadım yavaşça sessiz sessiz Üzülme vefalı dostunum ben senin deniz Her zaman teselli ederim Seni yalnız anlıyorum ben sevgili deniz
154
Elimizde Mutluluk Mutluluktan korkar oldum mutsuzluk gelir diye, Mutlu olduğum anlarda bir keder çıktı mutlaka. Gülümsemek bile ardından hüzün getirir, Neşe hüzün getirir de hayatımızı tüketir.Gel sevdiğim gözbebeğim adını doğa koymuşlar, Bizi ısıtan renklerin gönüllerde bir pınardır. Mutluluğun arayışı neşemizi hep bitirir, Kederlerimiz tükensin artık kaçmasın umutlar.O umutlar yol bulsun da kaderimiz gülümsesin, Mutluluklar kederleri artık yeter yensin derim. Bizden korksun da hüzünler dünyayı birden terketsin, Ağlamasın kaderimiz sevgiyle gülsün isterim.Hırçınlaştı doğa bile dünya yok olma yolunda, Düşmanlıklar dize gelsin dostluklara el verelim. Bu bencilce kavgalardan zarar görürüz sonunda, Savaşları bırakalım yaşamı söndürmeyelim.Doğayı hep katlederek devam edersek hayata, Yaşlı dünya dayanamaz o da yok eder bizleri. Aklımızı kullanalım mutluluk var tabiatta, Paylaşılmayan nedir yıkarlar hep gönülleri.Kıskançlıklar hırçınlıklar yok olmalı dünyamızdan, Dostça kardeşçe yaşayıp değer verin insanlığa. Yaşayalım beraberce birbirimizi kırmadan. Bu güzelim dünyamızda son verelim haksızlığa.
136
Deniz dolaşmakla bitmez ki bu mavi deniz dalgalar ses etmez anlamazsak biz ses etmesin ne olur biz yine gideriz ne deniz temizdir ne de biz temizattığımız taşlar hep yok olur gider ardından kaybolur tüm daireler deniz anlamaz ki dibinde her yer taş dolu, bizimki erir beraberanlatmakla anlaşılmıyor ki illâ bir gün yaşanacak belki ben de anlayacağım ama geç olacak
59
Ağaç Bir ağacım ne toprağdan hayat kokusu alabilen.. Bir ağacım nede gündüz güneşi gecede yıldızları olan.. Kaldırımlara terk edilmiş tek ve yalnız bir ağaç.. Ne kötü duygu Allahım.. Sevdiklerinin seni anlamaması kadar.. Düşman gözüyle bakılmak kadar kötü bir şeydir..Bir ağacım güneşim yok suyum yok… Bir ağacım ne yaprağim var nede dalım.. Bir ağacım görüyorum ama dokunamıyorum.. Bir ağacım istiyorum ama ulaşamıyorum.. Tek başına kaldırımlara mahkum bir ağaç.. Böyle olmak bu durumda kalmak ne kötü şey..Gözleri olupta bakamayan bir ağaç.. Yeşili olupta sevilemeyen okşanamayan bir ağaç. Olmak yada olmamayı aramak kadar.. Hayata daha gelmeden kelepçelenmek kadar.. Ağaç olupta; ne yeşere bilmek nede solabilmek.... Ne zor şey..Bahar gelince gülgülistan sevincine bürünmek.. Sonbahar gelince yardan ayrılmak kadar acı çekmek.. Ve solmak; kahır gibi tek tek dökülmek.. Dişler gib tek tek sökülmek… Ne kötü şey aman aman. acı aman aman..ağacım işte kolları ve gözleri olupta kımıldayamayan.. kanatları olupta uçamayan… gözleri olupta göremeyen bir ağaç.. kendi öz yurdun da ana dili olupta konuşamayan halklar gibi.. ne acıdır ne acı aman Allahım..ağaç hayat ağaç umut ağaç aşk.. ağaç hiç bunlara zıt olur mu.. ben ne biçim ağacım.. kahir misin dert misin sen ağaç..bir türkü anlatır şimdi derdimi; .. diyarbekir beden beden.. gönül ister neden neden.. yürek yanar ağlar neden neden..diyarbekir surlarıyla sarmalandım.. en güzel sevdalara bağlandım.. bir dolandım bir dolandım.. bağlar etrafinda bir duvar oldum deli taylar gibi şaha kalktım.. dağ gibi tarih gibi….Amazonlar gibi sarmalandım.. Dağ demeden tepe demeden.. edirneden karsa.ordan taa.. Taaaaa izmiree ordanda botan dağlarına.. gül gülistan bir ülke için…Tek bir ağaçken bin bir ağaç oldum.. İsterse insan ruhuyla şanıyla.. Kainatı bile gül gülistan edebiliyorsa.. Neden bir ağaç bir tek ağaçken dünyaya bile.. Polenleriyle aşk ekinleriyle gülgünistan etmesin.... Bir orman sevincine bürüyemesin.. Barış için insanlık için halkların kardeşliği için.. Kainatı amazonlara çevirmesin kii....17 Ocak 2010 Pazar 20:05 Hey Can
296
Değer Bu Aşka Sen misin günahsız, yoksa ben miyim? Günahsız değiliz -hâşâ- arkadaş, Teninin üstünde kara ben miyim? Kınama, geliyor başa arkadaş.Kara kirpiğinde sevda ok gibi, Yeşil gözlerinde vefa yok gibi, Kalbine saplanır bir bıçak gibi, Bu sevda gelmiyor yaşa arkadaş.Sevmedin bilirim, hor gördün beni, Yine de özlerim akça sineni, Nedendir bilemem sevmişim seni, Çeksem de küreği boşa arkadaş.Yastığın üstünde uyurken ece, Mahmur gözlerine baktım bir gece, Sana olan sevdam sanki bilmece, Çalma sakın beni taşa arkadaş.Sen de günahkârsın, ben de günahkâr, Bir vuslat dilerim, sakınca mı var? Bu gönül aşkına olmuşsa duçar, Bakmayalım üçe, beşe arkadaş.Yalvardım, kirpikte birikti dide, Bir kere sarmayı diledim sade, Ne olur izin ver, bana müsaade, Hasretim teninde yaşa arkadaş.Bir yudum buse ver, istemem başka, Bir anlık kavuşmak değer bu aşka, Ayrılık olmasa yaşamda keşke, Koyayım başımı döşe arkadaş.09.Mayıs.2012 09.55
135
--------------Günlüğümden - 13 GÜNLÜĞÜMDEN – 13? Tutku merhaba! Sanırım yine epey söyleşemedik. Hastalığım biraz kötüydü. Hastaneye gittik Yağmur’la. O da hastaydı. Baktım, doktorsuz düzelmeyeceğiz. Her gün halsizlik, öksürük, nefes alamama, yıpratıyordu bizi. Hadi gidiyoruz Yağmur, seni de gösterelim doktora dedim ve Mustafa beyi çağırdım ve hastaneye gittik. 5 İlaç birden yazdı doktor. Yağmur’a da baktı. Benim bronşitim ve Astım başlangıcım olduğundan. En küçük bir üşütme, onları da tetikliyor ve epey güç durumda kalıyorum. Uzuyor iyileşme sürecim. Bu sabah, Yağmur’lar bendeydi kahvaltıda. Hakan’ın izin günü. Geçen hafta söylemiştim. Hakan’ı da çok seviyorum. Ev ya da arabalarımla ilgili sorunları, hemen çözüveriyor. Tatlı meleklerim. Küçük Arda kreşe gittiğinden beri, epey fark etmiş. Henüz kucağıma gelmiyor. Hakan ona, AZMAN diyor. Bir çizgi film kahramanı AZMAN. Yağmur’la ben, bu gün daha iyiyiz.Öksürüğümüz azaldı ve gözümüz açıldı. Ne kötü bir şey? Kendini hep bitkin hissetmek. Onlar, kendilerine ayırıyorlar bu günü. Ben de kendimleyim. Evimde mutluyum. Tutku, aslında iki gündür çalışıyor olmam gerekiyordu. Perşembe günü saat 17,30 sıralarında. Belediyeden telefon ettiler. Yaka kartım çıkmış, gidip alacakmışım. Verilen yer, belediyenin arkasıymış. Tamam,hepsi çok güzel. Ama standımı her gün taşıyacakmışım. Bu: Öylesine olanaksız ki. Kocaman standımı, ben nasıl götürüp-getireyim? Normal bir masayı bile taşıyamam ben. Standımı daha da güzelleştirdik. Herşeyim, derli toplu duracak. Eğer doğru anladıysam, benim için en büyük sorunlardan birisi: ULAŞIM’dı. O, beklemediğim bir şekilde çözümlenmiş. Belediyenin özel aracı, beni istediğim zaman-istediğim yerden alacak ve istediğim yere bırakacakmış. Eğer gerçekse? Harika, süper bir şey. Ama işte, olmadık bir şey, stand sorunu çıktı karşıma. Belediye başkanına mail attım. Sürekli, dua ediyorum, bana kolaylık sağlansın diye. Bu sorun yüzünden, gidip çalışamıyorum. Para kazanırdım biraz. Fenamı olurdu? Anar’ın da ihtiyacı var. Önüme durup dururken, kocaman cam dağlar çıkarılıyor. Çok üzgünüm. Ağlamak geliyor içimden. Ben para ya da başka hiçbir maddi yardım istemiyorum. Zaten olamıyor bu. Ben onurumla, emeğimle hayatımı kazanmak istiyorum. Yaşama kendi ayaklarımın üzerinde durarak, tutunmaya çalışıyorum. Cami önlerinde, dilencilik mi yapayım? Bunu mu istiyorlar? Ooofff of ya.Kaç gündür mutsuzum. Kendi işimi, kendim yaratmışım. Hem de hiçbir yardım-destek almadan. Engel çıkarılmaması, biraz toleranslı olunması gerekiyor. Standımı sabitleyeceğim bir yer istiyorum.Bu çok mu zor? Savaşımımı sürdüreceğim. Hiçbir çarem kalmazsa? Eylem yapacağım. Levent beyi aradım. O da şaşırdı. Olamaz öyle bir şey dedi. Bu işlerle ilgili, Nazmi beyi çok iyi tanıyormuş. Yarın görüşecek benim için. Dilerim, hemen çözümlenir bu sorun. Tutku, yavaş yavaş evimi düzenliyorum. Şimdilik, güzel bir çalışma odam oluşuyor.Küçük bir kitaplık, televizyon-televizyon sehpası aldım.Çalışma odama, perde ısmarladım. Şimdilik, mütavazi bir şey. İleride, onu güneşlik olarak kullanırım.Şık bir perde diktiririm üzerine. Günün çoğunluğunu, çalışma odamda geçirdiğim için, perde şart. Karşı apartman çok yakın ve beni hep görüyorlar. Tehlikeli olabilir benim için. Bu zamanda, kime güvenirsin? Tutku evimin tüm alışverişlerini, ben yapıyorum. Yağmur’la, Alanyum’a gidiyoruz. Ne gerekiyorsa? Ben seçiyorum. Perdeyi, başka yerden seçtim. Televizyonu ve uyduyu, Arçelik’ten aldım. Bilinen markaları tercih ediyorum. Sorun çıktığında, kolay çözümlenmesi için. Oturma odasında, daha hiçbir şey yok. Öncelikle benim kullanım alanlarım önemli tabii ki. Yatak odam tümüyle vardı zaten. Mutfağa birçok eklemeler gerekti. Oturma odasını, biraz para kazanayım, gelen-giden olunca, basit ve kullanışlı döşeyeceğim. Nilgün ACAR 11. 04. 2010 ALANYA-EVİM
505
Sökün ettim Evvelimden sökün ettim Kuruyan dilimYalvar yakar tarihe Gel beni adam et diyeHalbuki tarih benlikler üstüne Yemişler birbirini insan diyeKahramanın kim haydi söyle? Kaç insan öldürdü, kahramanlık niyetine? Baktın mı,. kılıç sapındaki çentiklere? Veya tabancalardaki, tüfeklerdekineBilirim tarih hükmeder dinime Biriktirdiği kinle, nefretle Al birini vur öbürüne Güya hepsi hidayet üstüneGelmemiş işlerine Sormamışlar insan öldürmek günah niye? Evveli zaman içinde Kalburu saman içindeİnsan varmış; insandan Aklı çıkmış; zıvanadanZamana dedim; gel bana güzel bir şey söyle Konuştu tarih, insanlık üstüne Ne diyeyim? Geveze işteGeleceğe dedim; gel bana güzel bir şey söyle Konuştu tarihi bilinç, barış üstüne Barış için öldürmeler üzerine Ne diyeyim? Geveze işteSökün ettim, tarihten, insanlıktan Doğduğum hal üzerine Yeniden insan olayım diye 13.05.2015 - İzmir El Garip
118
İnsanlara kızıp onlara çatma İnsana darılıp çatanlar vardır, İnsanlara kızıp onlara çatma. Bazı insanların yüreği dardır, Onlar gibi lafı havadan atma.Dost olan insan sözlerden alınmaz, İnsanın iyisi kolay bilinmez. Dost dediğin kolay kolay bulunmaz, Dostunu ölsen bile asla satma.İşimiz olmaz paşa ile beyle, Yaptığın tüm işleri güzel eyle. Sözünü ölçüp tartıp öyle söyle, Söylediğin sözle gönüle batma.Hayatın yürüse de apar topar, Kötülük gören kapısını kapar. Kötülük yapanlar kendine yapar, İnsanlara sakın kötülük etme.Yusuf dünyada boş hayaller kurma, Sen hiç bir insanın kalbini kırma. Sakın ha insanlardan uzak durma, Sen sen ol seveni bırakıp gitme.
94
Ben Seni Sevdim Mi? Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne Tuttum, ta içime oturttum seni Aldım, okşadım saçlarını, öptüm İçtim yudum yudum güzelliğiniBen seni sevdim mi? Sevdim elbette Bendeydi özlemlerin en korkuncu Çı....................
34
Hayat Hayat; Bilmem sen nasılsın? Sana şaşarım! Bilmezmisin senin için ne çileler yaşarım Desenki ben çiçek, dağlar ardında açarım Değil dağlar, senin için çölleer aşarımDerbeder olmuşum saçlarım tarumar Geçti gençlik ahh ah, ağaar saçlarım ağar Hayatta sana olamaz ise kimse yar Mecnun kerem gibi gez diyaar diyarSor, şu ağaran saçlarıma anlatsın beni O gençlik, o bahar gelirmi geri? Bak; o eski günlerimin varmı eseri? Beni güldürmedin hayat ama, severim seni.
70
Dillerim Seni Söyler Bugün sen daha başka, bugün daha güzelsin Sen dünyada tek çiçek sade bana özelsin Dillerim seni söyler, insan değil meleksin Mutluluk kaynağımsın, seversin sevilirsinBugün sen daha güzel, hem özel hem güzelsin Nergisi kıskandırır, sen cennet çiçeğisin Petek petek kovansın arıyım bal verensin Sen mutluluk kaynağı seversin sevilirsinBugün sen ufuklardan yeni doğan güneşsin Kıskandırırsın dünü, yeni gelecek günü Yaradan’ın bu kula doğum günü ödülü Hasbahçemin içine sen mutluluk verensinBugün sen deniz derya ben ardında bir leyla! Sana doğru yollarım sen bitmeyen bir hülya Güneş gibi doğansın gönle huzur olansın Dilerim Allah’ımdan hep açar hiç solmazsın. 03.05.2015
98
Mavi Gözlüm Sarışınım Güzelim Mavi gözlüm sarışınım güzelim Bir salise geçmez arar gözlerim Yemin olsun canım gibi severim Mavi gözlüm sarışınım güzelim Sevgin bu kalbime verir hep sızı İstemeden olmuş böyle bir yazı İnan ancak ölüm ayırır bizi Mavi gözlüm sarışınım güzelim Elbet kavuşuruz ne olur sabret Birlik beraberlik eşittir kuvvet Sen beni özlerken ben sana hasret Mavi gözlüm sarışınım güzelim Dileyelim bu buluşma tez olur Birgün fazla bir saniye az olur Sen olursan eğer kışım yaz olur Mavi gözlüm sarışınım güzelim Sen benim baharda açan gülümsün Aşk romanı gibi bölüm bölümsün Dileğim bu roman güzel son bulsun Mavi gözlüm sarışınım güzelim. Dilersen tutunan kolun olurum Ben senin aşkından zaten yorgunum Sensiz geçen zamanımdan dargınım Mavi gözlüm sarışınım güzelim Ayar derki gönül senle şen olur Sen olmazsan yıkık virene olur Samimiyet karşılığını bulur Mavi gözlüm sarışınım güzelim
137
Japon Balıkçılarına Ağlayan Şarkıdır:                               Wolfgang Weyrance’ın oyunu içinçocuklar: Bilmeyiz biz, tohumlarız bekleriz babalarımızı ya da balıkların getirdiği babalarımızısökün ettik oyunlarımızdan aklımız oldu bize düşmankadınlar: Önce çocuklar ve kadınlar der kaptanlar ama oturur koltuklarda yüzü beyaz adamlarsökün ettik yamalarımızdan aklımız oldu bize düşmanerkekler: Artık satamayız balıklarımızı ne işlemeyen organlarımızı bir ağımız kalmıştı geriye o da kedere bulandısökün ettik umutlarımızdan aklımız oldu bize düşmankoro: Çocuklar göçtü önce en zayıfları insanın sonra peşinden herkes, ama adamlar koltukta kaldısökün ettik toprağımızdan aklımız oldu bize düşmanocak.doksanbeş.istanbul
81
Kirman Olur Döner Devran -Bazan oyun tadında yaşayanlar birilerinin hayatıyla oynar-her çiçeği çiçek sanma tacı düşer diken olur her güzel yar olur sanma yüreğini söken oluray çiçeği ay çiçeği gün olur solarsın sen de her ömür rüzgâra döner can kuşu konuktur tendesevdadan göçer de yürek kan içinde sızlar kalır göğ ekin huşu salınır poyrazlar okşar saçını bir bakarsın ıssızlarda savrulan anızlar kalırsevinç uçarı papatya acının sahrası sonsuz sofrası boş kuyusu kör tasında gözyaşı kalırkaygı korku öfke nefret altı üstü bir yaşamak acılar da gömülür mü hiçbir şeysin işin aslı koskoca dünyanın sana başında bir taşı kalıraklın fikrin öz benliğin ömür geçer hep ben dersin bir senin canındır tatlı bir sana gerektir her şey bir senin düşlerin mühim bir senin sarayın köşkün hep sen haklı sen günahsız hep sen dertli sen vebalsiz en dürüst en doğru da sen senin alçak benliğinden ne acılar çeken oluryağmur bulutları gibi yellerde savrulur hani gür yapraklı dallar gibi dem olur solar yeşilin saçlarını döken oluro kodaman sarayların harcına can katanlar kim göçük altında kalanın geride koyduğu yetim ümüğüne çöken olurtoprağı başak donatan başağı un edenler kim yediğin ekmek sofrana nasıl geldi nerden bilin dünya cennet senin için hayat dolu dolu sevinç yoksul etidir yediğin yoksul kanıdır içtiğin kirman olur döner devran saltanatlar yıkan gelir ADNAN DURMAZ 2013
212
Haydi Robot Efeler ''İstanbul Zeytinburnu'nda Bilgi Evleri'nde üretilen robot şınav, mekik çekiyor, takla atıyor, futbol oynuyor. Türkçe konuşup, dans eden robot oynadığı zeybek ile görenleri şaşırtıyor.'' BASINDANBize, hem de Ege Yöresine has bir oyun zeybek tabi ki... Ya da şöyle söylemem lazım. Bize, ege yöresine has bir oyundu, şimdilerde robotlarda oynuyor demeli belki de... Müzik eşliğinde gayet de güzel zeybek oynuyor robotumuz. O değil de şimdi bir de bunların seri üretimini yapıp da hepsine birden toplu zeybek oynatırlar ise robotlardan kurulu bir folklor ekibimiz olur. İnsan çalar robot oynar da diyebiliriz. İtiraz eder mi robotlar yoksa çalgıcılarda robot olmazsa vallahi de billahi de oynamayız diye...Eski bir folklorcu olarak pek de hoşuma gitmedi doğrusunu isterseniz bu durum. Yarın bir gün sade zeybek değil, başka başka yöreleri de oynamaya kalkarsa bu robotlar o zaman ne yapacağız? Yandığımızın resmidir. Hayır bir de robotlar arası folklor yarışması düzenlenirse o zaman hepten moralim bozulur. Bizim gençlerimiz soğurlar vallahi diğer bir adı da halk bilim olan folklorumuz dan. Ya arkadaşlar hiç işiniz gücünüz yok mu da robotlara zeybek öğretiyorsunuz? Robotlar folklor oynarken ekip halinde, jüri de insanlardan olacak haliyle, yalnız robotların sahne performansında en önemli olay, sahneye çıkmadan önce makine yağı ile iyi yağlanmalarıdır kanımca... Öyle olması lazım, yoksa garç gurç sesleri müzik ile bir karıştığı zaman ne seyredenler, ne de robotlar bir şey anlamazlar yaptıklarından...Bir de şu geldi akılma naçizane. Tamam zeybeği biraz doğru düzgün de oynayabilirler, ancak Karadeniz Yöresi biliyorsunuz ki çok hızlıdır, hem ritmi, hem de müziği, ona nasıl ayak uydururlar ki acaba merak ediyorum? Bak şimdi aklıma geldi, bir de bunların kostüm giyme sorunları olacak değil mi? Onun ile de bayağı uğraşması lazım robotları yarışmaya hazırlayan ekiptekilerin. Giymesi bir dert, bir de yarışmadan sonra çıkartması var. Hadi desen ki ''Oynamaya oynuyorsunuz da kendi üstünüzü de kendiniz giyin çıkartın.'' Tık yok adamlarda, of adamlarda mı dedim, robotlarda diyecektim...Eee boşuna dememişler 21. Yüzyıl bilgi ve teknoloji çağı diye, bir adı da milenyum bu yeni yüzyılın ve yeni bin yılın... Hemen şimdi aklıma Hasan Mutlucan merhum geldi ne de gür ve davudi sesi vardı ''Yine de şahlanıyor aman kolbaşının yandım da kır atı.'' diye girdi mi türküye hem memleketi hem de yüreklerimizi titretirdi... Görseydi robotların zeybek oynadığını, görseydi bu günleri, türküyü de değişik okur muydu ki acaba? Şöyle mesela... ''Yine de şahlanıyor aman robot başının yandım da demirden atı.'' Yine de robot işte bunlar. Ben de eski folklorcuyum, benim kadar güzel de oynayamazlar ne zeybek, ne Silifke, hele hele ne de Artvin. Çiçekler açsın, böcekler ötsün, robot bunlar zaten hep birbirini öpsün. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
423
Bir Düşü Vardı Yüreğimin! Bir düşü vardı yüreğimin, uçurtmam takılmayacaktı tellere, topum kaçmayacaktı caddelere…parklarımda neşe çiçekleri açacaktı. Ömrümün sonbaharı karşıladı çocuklukta beni. Boğazımda bir mengene, nefes aldıkça darlaştırdı elim ayağım tutarken dizimin bağları yolda bıraktı. Yorgun muydum, yordular mı beni büyümek için yürürken. Ağaç olamadım, ne de dal, meyva olmak harcım değildi bir yolcu olmaktı bu ömür yolculuğunda. Kırdılar, buzdan bir kalbi, su olup taştı sokaklara, kimini ıslattı kimine hiç dokunmadı. Umudum neydi mevlam, neydi nefes alışımda yüzümden gitmeyen gülümseyişler. Anladığım bir şey var mangalda yürek aramak yerine mangal olmak gerekmiş hayatta…Bir düşü vardı yüreğimin, çocukların şen kahkahaları içinde gülümsemek her canlıya her manaya… gülümsüyorum mevlam beni yalnız koyma! 05/12/2007-01:49
110
Dua Bed Hep mi dua etmeliyim sana; Yok mu hiç hakkım? Sitem etmeye... Çıkamaz mı ağzımdan bir beddua? Ey ömrümü alıp giden yar, Yar' ın kelime anlamını aşan duygu Heyy dumanlı dağlar gibi, Başımda dolanan şeySana şudur ki sözüm; Umudun hiç yarım kalmasın, Elin boş dönme diye yazıyorum bu satırları Sen ne diyorsan bende onu diyorum: Anla olanları...Aşk kalbinden hiç çıkmasın, Kapılar yüzüne hiç kapanmasın. Dönüşsüz olmasın hiç bir gidişin Hep vuslatla sonlansın, Bekleyeni olmayan yolculuğun olmasın...Herşey gönlüne göre olsun, Güzel yüreğin yüzünede vursun, Binlerce güzel anı, Gözlerinin önünde bir çiçek gibi dursun.Hiç bir sitem seni bulmasın Gözlerin yaşla dolmasın Hayatında hiç bir zaman Ömrün aşkla Ziyan olmasın... O güzel gözlerinde, Işık hiç solmasın...Eğer varsa yüreğimde, Kötü bir dileğim Bunların hiç biri sana olmasın...
124
Haram haram olanı biriktirip kendine endişe oluşturma ya mallarını geri almaya gelirler ya paslanır ya kurtlar yer yada hırsızlar çalar ve hepsi tükenir gider sana sadece ateşi kalır
28
Barbara - Abdullah Rıza Ergüven Çevirisi Anımsa Barbara Yağmurlar yağıyordu o gün Brest'e durmadan Sen gülerek geçiyordun Şaşkın hayran sırılsıklam Yağan yağmurlar altında Anımsa BarbaraYağmurlar yağıyordu Brest'e durmadan Seninle karşılaştım Siam sokağında Sen gülümsüyordun Ben de Hatırla Barbara Seni tanımıyordum Sen de beni Anımsa Anımsa azıcık n'olur o günü Unutma Kapına sığınan adamı Adını ünleyen B a r b a r aKoşup gelmiştin yağmurlar altında Şaşkın hayran sırılsıklam Atılmıştın kollarına Anımsa Barbara Sen diyorum sana kızma bana Bir kez görsem de onları Sen diyorum bütün sevişenlere Tanımasam daAnımsa Barbara Unutma O yumuşak mutlu yağmur Senin mutlu yüzüne Bu mutlu kentte Bu yağmur denizler üstünde Tersaneler üstünde Quessant gemilerinin üstündeAh Barbara Ne aptal savaş N'oldun ya şimdi sen Kurşun sağnakları altında Kandan ateşten çelikten Ya o adam n'oldu Kucaklıyan seviyle Öldü mü kaldı mıAh Barbara Yağmurlar yağıyor Brest'e durmadan Yağardı önceleri yağmurlar ya Şimdi bitmiş ne varsa Bu yağmurlar ayrılık yağmurlarıdır Artık ne o fırtınalar Kandan çelikten ateşten Yalnız bulutlar şimdi İtler gibi ölen Gözden yiten itler Brest'e sular boyunca Uzaklarda çürüyüp giden Uzaklarda Brest'e çook uzak Hiçbir şey kalmıyan Brest'den. Çeviren: Abdullah Rıza ERGÜVEN
184
Yağmur 2 YAĞMUR 2Hava yağmu yüklü Bulutlar kara bürüklü Semada koptu gürültü Yine yağmur başlayacakAç hadi avuçlarını Tut yağmur sularını Say tutamadıklarını Gör ne çok seviyorum seniIslatsın bizi yağmur Dur bekle gitmeyelim Belki gö kuşağı doğar Elele bekleyelimSarsın bizi gök kuşağı Biz dilekler dileyelim Renk cümbüşü o kuşağı Islansakta bekleyelim
50
Anavatandan Parçamız, Yavru Vatan Kıbrıs'ımız. Yıllardır yirmi temmuzda, Kıbrıs'ın her mekânında, Coşulur kutlamalarda, Alınlar ak, toprağında. Anavatandan parçamız, Yavru vatan Kıbrıs'ımız Rumlar azmıştı, Kıbrıs'ta, Türk kanı aktı, her yan da, Mehmetçik indi, biranda, Yirmi temmuz sabahında. Anavatandan parçamız, Yavru vatan Kıbrıs'ımız Türk gücü adaya çıktı, Kahramanca hep savaştı, Makaryos korkarak kaçtı, Enosisi hep den yıktı. Anavatandan parçamız, Yavru vatan Kıbrıs'ımız Haklı dava hep sürecek, Bir gün sonuca gidecek, Halkının yüzü gülecek, Tüm dünya bunu bilecek. Anavatandan parçamız, Yavru vatan Kıbrıs'ımız
80
Yokluk Bir elimde kağıt Bir elimde kalem Kalem yorgun,kağıt suskun Bense ne yapacağını bilmez hallerde.. Ne aklımda sözcükler,ne yürekte cesaret Gurur desinler,inat desinler Ne derlerse desinler Bu sadece koca bir yokluk...
31
Kitap Okumayı ve Kitap Cümlesi Derlemeyi Çok Seviyorum! . = 000.001 = "BEREKETLİ TOPRAKLAR ÜZERİNDE" (Orhan KEMAL - CEM YAYINEVİ/İSTANBUL1972) / Çalışmak için çeşitli iş bölgelerine dağıldılar. / Kaba bir rüzgar ortalığı altüst ediyordu. Yukarda da öfkeli, kapkara bulutlar. / Cigaraları yaktılar / Göz kulak olalım kendimize kardaşlar / Birbirimize iyice sarılalım, el sözüne kulak asmayalım / Kaba rüzgar, kaynaşan bulutlar / Yıldız dolu, berrak bir yaz gecesini hatırladılar. Ağustos ortasında, sıcak bir geceydi / Korkmamıştı. Yattığı yerden kımıldamamıştı bile. / Torbasını omzuna vurup evden çıktığı sırayı hatırlamıştı. /Başını havaya kaldırdı / Biz biz olalım / Bir şey olmaz Allahın izniyle / Bir cigara yaktı, ağız dolusu bir duman üfledi göğe doğru / Hepimizinki de bir ekmek derdi / Üçüne de bir gariplik çökmüştü. Uzaklara, taa uzaklara baktılar.Koyu karanlıklardan başka şey görünmüyordu / Burcu burcu kokar, düşlerine girer. / Gurbete düşersin sıla çağırır, sılana kavuşursun gurbet el eder. / Tam bu sırada gök yarılır gibi oldu, bir şimşek çaktı. Ortalık mavi mavi ışıdı. Bu bir anlık mavi aydınlıkta / Düşünüyordu / Dil'le tarifi mümkünsüz. /
175
Sis duman çöküyor gözlerinin önüne anılar sisli, dünya küçük balkona sığmıyor yaşanmış olan, denizden uzakta ağaçlar, çakıl taşları, evlerinin uzantısı kırmızı testiler deniz kabukları gibi anlaşılmaz şeyler, kuş sesleri, zambak sesleri, anılar çöküyor derinden gelen anlaşılmaz sözler gibi, küçük zambak seslerine karışan tuhaf sözler küçük tekneleri balıkçıların çürüyor denizde balıkçıların tertemiz elleri kayalara vuran suda gözleri çürüyor anıları denizin koynunda, pavurya ve onun yüz çeşidi dökülüyor içine gün boyu iri hüzünler geliyor aklına karada boğulan kimi arkadaşları eski günler, yağmurlar yağmurlar iç çekişi yağmurluğuyla geçen bir kıza saflık belki, deniz adamı saflığı içinde esen gün gece yarısını çalınca balkon uçuruma açılan dehliz oluyor anılar kanıyor içinde unutulmaz çocuksu bir gül gibi düşüyor yaşananlar biraz kırık, aşk kırgını biraz göçebe yalnızlığı o deniz senin bu deniz benim çürüyor anılar çıplak bir kayısı ağacı gibi, bir zargana gibi kayıp gidiyor elinden -çocuklar balkondan sarkmayın, balkonlar kötülük! "dünya küçük anılar sisli ne kadar saf adamlardık değil mi" böyle düşünüyor şimdi gece kuşunun sesi yırtarken geceyi tenha bir deniz feneri yanıp sönerken, içinde dünyaya kırgın bir adamın hüznü, dalgaların aynasında görünüyor yakındaki ada, ıssız orman "ruhumdaki fırtınaları dindirmek için kuşların peşi sıra giderdik adaya, böyledir insanın yeryüzü serüveni" diyor, gübre kokusu geliyor rüzgârla, yaşlı kadınların hıçkırıkları kutlu yüzleri gecenin içinden anılar çürüyor yüzlerinde dilsizleşiyor evler, sokaklar, yüzler, deniz, dalgalar köpük köpük, unutulmaz ümidi deniz insanının gözleri, evet gözleri yıkık duvarlar gibi çürüyor, deniz unutmaz anılarını, çünkü ekmeğe demir atılıyor denizde ekmek sevgi başlangıcı oluyor seher vakti kuş seslerine Ahmet Ada Simge Dergisi Mart-Nisan 2002 sayısı
251
Belki Bir Gün Sana bu pembe bulutları göstermek istiyorum gecede. Ama görmüyorsun. Gece olmuş -insan neyi görebilir ki? Artık senin gözlerinle görmekten öte bir seçeneğim yok, diyor, demek ki yalnız değilim, yalnız değilsin. Gerçekten de bir şey yok sana gösterdiğim yerde.Sadece bir araya gelmiş yıldızlar, yorgun, bir kır eğlencesinden kamyonla dönen insanlar gibi, hayal kırıklığına uğramış, aç, hiç biri türkü söylemeyen, terli avuçlarında ezik yaban çiçekleri.Ama ben direteceğim, diyor, görmekte ve sana göstermekte çünkü sen görmezsen, sanki ben de görmemiş olacağım- hiç değilse senin gözlerinle görmemekte direteceğim- ve belki bir gün buluşacağız başka yönlerden gelip.
95
Tablolar Tatil Yapmaz kirpiklere ışık dolar damla damla dost sofrasında sevgi sarhoşluğunda zaman kehribarlaşır her nefes aldıkça“sevgiyi eksiltmeyin, aşkı israf etmeyin; dolunay işmarlığında vakti kaybetmeyin..”şafak kumsalına mır silüetler düşer koyu kadife yumuşaklığındadır maviler tablolar tatil yapmaz duygularda perileyin düşler gerçek gülüşü süsler..Sait Edip Akdağ, 05 10 15
47
Gurbetle nikalandım Gurbet benle ben gurbetle nikahlı, Boşanmak isterim gurbet boşanmaz. Ben, benimle kafam ile davalı, Yaşamak isterim gurbet yaşanmaz.Ana, baba, abla, ne de tek abi, Görmedim birini oynattım tabi, Kusurlu bir kulum değilim nebi, Yaşamak isterim gurbet yaşanmaz.Her dediğim terse yordu karıştı, Ben, gurbetle gurbet, benle yarıştı, Bıktım senden dedim yüzü buruştu, Barışmak isterim gurbet barışmaz.Saplandım içine gırtlağa kadar, Bilmem bende midir bilmem ki kader? Gurbet sen ömrümü eyledin heder. Görüşmek istedim gurbet görüşmez.Ali Uzun’um der yobaz yozuna, Muhatabı oldum boş boğazına, Düştüm cahillerin kokmuş ağzına, Uğraşmak istedim gurbet uğraşmaz.
91
Sen Sus Sus Sen sus Sözlerin içimde pınar yatağı Gözlerin içimde pınarbaşı su ışıltıları Sen sus Varsın uğuldasın rüzgar hıçkırarak Havlasın kara köpek gecenin derinliğine Dövsün deniz kıyılar ağlasın Dışı onlar benliğimin Sen içimin bağırtısı Ben ağlamayayım nisan bulutu gibi Sen sus Öyle ıslak bakma gözlerime Konuşma ellerinle Ağrılı göğüslerini dövme Yatırma içindeki acıyı dizlerine Bebek diye Beleme dilindeki sancıyı Herkesten her şeyden gel Her şeyinle her şeyinle sus Bir dakika bir dakika Islak bakma gözlerime Ezik kalmasın sözlerin dudaklarında
80
Annem gör beni Annem gör beni 10.05 2006Asker oldu olun elinde silah Bir günde olsa kutsal görevimi yapacak içimdeki cosku alevler yaratacak Annem gör beni görNe muhtesem duygu bu En büyük hayalim bak simdi gercek oldu Elbiseyi giyince olun bir asker oldu Annem gör beni gör Unutmustu gözlerim mutluluk yaslariri içimde beni yakan yarim kalan seyler vardi Bir günde olsa yasadim bu saltanati Annem gör beni gör Teskereyi aldim gözlerim parliyor Yüregimdeki yara kabuk bagliyor içimdeki ates asktan yaniyor Annem gör beni gör NİHAT KARAKOÇ
85
Piknik Allah ne verdiyse hazırladık Piknik yerine gitmek için toplandık Sevinçten uçup havalandık Piknik yeri Pınarbaşı’na vardıkBalıkhanede bir masaya oturduk Mangalı yaktık, etimizi balığımızı pişirdik Kebaplar pişti afiyetle yedik Arkasından çayımızı yudumladıkMasalar tıklım tıklım dolu Mangala yelpaze sallaya sallaya Yoruldu hanımın kolu Yiyemedik kebabın kaldı çoğuPiknik yerinde her şey yenir İsteyene Allah türlü türlü nimet verir Afiyetle yenilir içilir Arkasından şükür duası edilirDönüş sırasında çöpler toplanır Çöp kutusuna götürülür atılır Arabaya binilir neşeyle seyahat edilir Böyle dinlenmeye piknikçiler sevinirPiknik yerinden döndük evimize Hiçbir diyecek yok bizim neşemize Darısı pikniğe gitmeyen hemşerimize Yol göründü haftaya pikniğe gitmemize01.08.2000
96
Yağmur Yağardı Da Şemsiyesi Olmazdı Yazsa eski bir pencere gül açılırdı Kimi zaman da ay ışığı çocukluk yıllarından Balkonları Akdenizli evlerdendi evleri Horozibiği aslanağzı fesleğen kokardıSaçları okşanmak için miydi evet öyleydi Üstelik yağmurda göğe doğru uzardı Yağmur yağardı da şemsiyesi olmazdı Arka mahallede ceplerine yağmur dolardıSesi siyah beyaz mıydı evet öyleydi Bir hüzün sonbaharı ki hep oydu Diyelim çeşmeler dondu, dallar kırıldı Kış oydu, içimdeki fırtına oBütün kış saçları portakal kokardı Oydu mahallenin göğe ağan kızı Yalın bir kışı başlatan oydu Yağmur yağsa saçak altı arayan oBir ayrıntı değildi saçındaki kurdela Kirpiklerinin bir buluta özenişi Kirpikleri mavi miydi evet öyleydi Yağmur yağsa mis gibi yağmur kokardıYağmur yağardı da şemsiyesi olmazdı
110
Henüz Doğma Bebek Dur bebek, Henüz doğma. vakit çok erken, Bunca savaşlar varken.Dur bebek, Henüz doğma. Bunca yoksulluk varken, Bunca yolsuzluk varken, Acele etme,sık dişini.Dur bebek, Henüzdoğma. Vakit çok erken, Geceler,karanlığa gebeyken...'Güzel günler göreceğiz, Güneşli ve güzel günler.' Demişti ustanın biri. İnan,inan ki yakındır, Yakındır bebek, Doğmasına güneşin.Aydınlık görürsen bir yerlerde Mutlu ve güleryüzlü, Gelecek kaygısı olmayan insanları da Buldun mu başucunda...Tam zamanıdır, O zaman doğ işte! Ama şimdi değil, Şimdi olmaz. Vakit çok erken, Bunca savaş, Bunca yoksulluk varken! (2001-Bursa)
81
***Ozan Fedai font face='Comic Sans MS'color='black'size='1'(Büyük dava adamı Fedai KOÇ a ithaftır) Diyarı gurbet gezer, helal rızık peşinde Bir oğlu birde kızı, huzur bulmuş eşinde Tevellütü kaç bilmem belki elli beşinde …..Gürbet elde sinesi, üşür sıla yazında ….Vatan bayrak ağlıyor, Fedai ‘nin sazında Avrupa da yaşıyor, baştan başa geziyor Bir yerde hain görse, hemen onu seziyor Bir fırsatın kollayıp, hain başı eziyor …..Gürbet elde Ozanım bu işlerin hazında ….Vatan bayrak ağlıyor, Fedai ‘nin sazında Hasan şöyle dursun Hans a söyler töre yi Yorgan döşek içinde yakar bir tek pireyi Kafa tası atarsa, gezer yarım küreyi ……Gurbet elde ozanım, Fantom uçak hızında …….Vatan bayrak ağlıyor,Fedai’nin sazındaSesi Allah vergisi, sazı ayrı çalıyor Her gönüle mızrapla, ayrı selam salıyor Ülkücü denildi mi, kırk yıl orda kalıyor ……Gurbet elde hilal in dalga dalga nazında …….. Vatan bayrak ağlıyor,Fedai’nin sazındaTıkıroğlu hastayım, ülkücü nün merdine Fedai can kurban der,inanan her ferdine Gürbet te de ülkenin, kafa yormuş derdine …….Almanya da gavurun ne tavuk ne kazında …….. Vatan bayrak ağlıyor,Fedai’nin sazında06 /10 / 2009 Soma
168
Anlamli Sözler 728 Bu Öfkenin FrenidirBütün insanları öldürebilecek kadar büyüktür insanın öfkesi. Bu öfkenin frenidir, 'Kur'an' denen Allah'ın bildiri ve indirmesi.Berlin, 23 Mart 2010.
24
Özgürlük Kavgası ÖZGÜRLÜK KAVGASIKara bir bulut geliyor, Perde perde her taraftan. Kapanıyor birden Türk’ün penceresi, Yüreği kabarıyor birden öfkeyle, Silah yok cephane yok. Fakat o yine cesaretli, Çünkü yenilmez bir imanı var. Atılıyor her cephede düşmanın üstüne, Yırtıyor kapanan o kara perdeleri. Düşman çok,gelmiyor savaşların sonu, Ardından bir daha,yine bir Sakarya. Ama Türk yine kuvvetli,yine azimli, Nihayet kara bulutların ardından, Kıpkızıl bir güneş doğuyor,TÜRKİYE. Yer Ankara,gün 29,ay Ekim,yıl 1923, Haykırıyor Türk milleti dünyaya, Cumhuriyet,Cumhuriyet Türkiye’si diye. Onca düşman anlıyor artık, Türk yenilmez. Yenilmeyecek Türk, Can verecek,vatan vermeyecek.Yaşar KOPUZ..17.04.1974…İstanbul
88
Aşksız Sevda aşksız sevda bir dünya kadar acı verici tek bir sevgi icinde yasanmış bir dünya gibi asksız sevda gibi tek yasayan sevdalılar gibi bir dünyayı acı ve acısız bir sevda gibi aşk acı ve mutluluk gibi tek edilip giden insanlar hep mutlu oldugunu söylerler ama mutsuzlardır bu insanlar bu insanlar mutlu ve mutsuzluk icinde yaşantılarını sürdürüyor.
57
Ki o sensin Ki o sensin Gözleri buğulanmış bir kuytusunda turuncu akşamın Usu yangı düşü kızıl Ki o benim iki elim iki mendil..
23
Üniversite yolu Karanlıktan aydınlığa Umutsuzluktan umuda Bir yola çıktım. Bu yol; Uzun ama çetrefilli bir yer Aşması zor ama aşılmaz değil Sanki; Heybetli ve sarp bir dağ Attıkça kulaç atılan bir deniz Dolandıkça sonu gelmeyen labirent Korkma! Bu dağın ardı güzellik Bu denizin sonu güzellik Bu dolambacın sonu güzellik Güven! Yapacağının en iyisini yap Yapmadıysan kendini bitirme Yaptıysan da bitti yeter deme Bir daha de! Olacak tesellisi ver Daha iyi yapacak gazı ver Koca dünyasın, aldırma takma Uygula ve başar Uzun maratondasın, pes etme! Uzun buz pistindesin, kayıp düşme! Uzun bir mağaradasın, bırakıp gitme! Karanlıktan aydınlığa Umutsuzluktan umuda Bir yola çıktım.
101
On dort subat Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar.. Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü.. Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??.. Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
28
:::: Bir ömür sakladım düşlerimde::::- Sen ateşler yakarken üşüyen yüreklerde Ben yollara düşeceğim mecnun gibi Yine gözyaşı toplayacağım avuçlarımda Yine seni seveceğim aynı bugün gibi.Gecenin karanlıkları bile iç çekiyor bak Yüreğim titremeye başlıyor durup dururken Öyle acı bir haykırış boşalıyor ki... Yaralı çakallara benziyor hislerim ulurken.Yoğun bakımlara alıştı artık bedenim Dalga geçiyor bak acımtırak gülüşlerim Sensizlik gözyaşı oldu içimde Yarıyor gecelerimi...acıtıyor düşlerim.Yitik bir hayalin hasretine iç çekerken Hayatı umutlara bağlayacağım bu gece Bıraksalar yerlere yatıp sürüneceğim Dokunsalar...ağlayacağım bu gece.
79
Sevgi, saygı desin Güller açsın gönüllerde, Kinler sevgi, saygı desin. Efsane olsun dillerde, Kullar sevgi, saygı desin.Olmasın hiç sınıf farkı, Kırılsın kavganın çarkı, Gönüllerde barış arkı, Binler sevgi, saygı desin.Sevginin bayrağı asın, Kafalara sevgi basın, Kulaklar sevgiyi duysun, Tanlar sevgi saygı desin.Gönlünü gönlüme ekle, Sevgiyi saygıyı yükle, Şerri at, sevgiyi bekle, Günler sevgi saygı desin.Araya koyma ikilik, Nefsinde öldür tilkilik, Gütmeyelim senlik, benlik Canlar sevgi, saygı desin.Sevgi taşısın kervanlar, Kavuşsun bütün sevenler, Sevgi dolsun konak hanlar, Hanlar sevgi saygı desin.Yüreklere sevgi dolsun, Sevgi veren saygı bulsun, Orda Ali Uzun ölsün, Tenler sevgi saygı desin.8 Aralık 2012
96
Kendini Aramak Umutsuzca insan arıyorum.Tünel karanlığını aydınlatmak için Diyojen'in feneri solgun sönük. Kalabalıklarda insan kayboluyor - bataklıkta bir köpükçük sanki. Yirminci yüzyılın sonunda bu lanetli gezegenin kalabalıklarında gökteki yalnız Tanrı insandan daha kolay bulunur.İnsan arayıcısı - altın arayıcısı, iktidar arayıcısı ve Tanrı arayıcısından çok daha umutsuz bir uğraş.Yapacağın biricik şey kalıyor - kendi kendini aramak.Umarım, kendinde insan izi bulursun!
59
Uçurum Gece karanlık Uçurumun tam kenarındayım Biliyorum Bile bile o karanlık ve derin Uçurumun kollarına atacağım kendimi İster yaksın ister canımı acıtsın Ölümüm onun kollarında olsun Ecelim beni orda bulsun Korksam da nafile Korkularım kalbime hükmedemiyor Duygularıma gem vurumıyorum Ben o karanlık uçurumu Sonu ecel olsada çok çok seviyorum Bekle beni bekle karanlık gece Bekle beni bekle sonsuz uçurum Aç simsiyah kollarını aç bana Ömrümün sonu olsada dibin Bekle bekle beni ey yar bekle Kollarında can vermeye geliyorum Çünkü ben ben seni çok çok seviyorum...
85
Bugünde Uçurtmam Evde Kaldı Baba... Akşamın ilk ayazıydı Düştüm yollara Elimde uçurtmam sana gelecektim Yollar çok taşlı ve çamurdu babaYağmur yağdı yürürken üzerime Şimşekler çaktı ardı ardına Karardı birden bire sensiz dünyam Sırılsıklam oldum yürümekte babaKarlı dağları aşamadım Bugün yine sana varamadım O güzel ellerinde öpemedim Babalar günün kutlu olsun babaYaptığım uçurtmam yine uçmadı Sensiz bu dünyada umudum kalmadı Bu yalan dünyada öksüz kalsam Kimse elimde tutmaz ki baba Yıllardır sensiz ne çileler çektim Dosta düşmana yansıtmadım baba Kimseler sormadı bir gün halimi Bir gün ağladım bir gün öldüm babaSensiz uzak diyarlarda yalnızım Çiçekler soldu sensiz açmıyor baba Bıraktım sana gözyaşımı Bugünde gülmedi sensiz yüzüm babaBakamadım sensiz bir gün güneşe Ne yüzüm güldü nede kaldı bende neşe Yapraklar döküldü kuruyan dalda Yüreğim küldü döndü birden ateşe babaYandı hasrettin de yüreğim Kalmadı kafamda ağarmamış bir tek saçım Bugünde uçurtmam evde kaldı baba Babalar günün kutlu olsun ellerinde öperim baba… Hüseyin yanmaz 20/06/2010
151
Ödüldür Ölümden sonrasını anlamak mümkün müdür Hayat mı ahiret mi hangisi bir ödüldür Alnımıza kazınan kalû bela mührüdür Hayat mı ahiret mi hangisi bir ödüldür.Unutmak istesek de ecel kalpde yükümüz Fende,bilimde,tıpta çaresi yok hükümsüz Yaratılmış olur da durur mu hiç ölümsüz Hayat mı ahiret mi hangisi bir ödüldür.Bel bağlama hayata getir aklı başına Elmas, yakut, pırlanta olsa bile boşuna Rüyadaydı uyandı yazın mezar taşıma Hayat mı ahiret mi hangisi bir ödüldür.Hayvanattan, nebattan ayrılıp şah edildim Damlacık bir nutfeden sıyrılıp halk edildim Ana rahmine düşüp sevgiye gark edildim Hayatta ahirette hepsi bana ödüldür.Şirk dolu sözcüklerle münafık etme beni Duasız bırakıp da secdede itme beni Melteme getirip de Lodosa yitme beni Nefsim ilen baş başa bırakıp gitme beni Hayatta ahirette hepsi bana ödüldür.29 ağustos 2014/bursa
123
Yirmi Birinci Yüzyıl-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim Vatanına bayrağa-aile milletine Öğrenci yetiştirir-insanlık devletine İyi insan değerli-sorgulayan ve soran Hoşgörülü düşünce-daima araştıran “Yirmi Birinci Yüzyıl”-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim Küçüğü insan yapan-donatan mutlulukla Çevresine saygılı-ayaktadır o hâlâ Öyle güzel topluluk- yetiştirir fertleri Onlar dün bugün yarın-kaldırır illetleri “Yirmi Birinci Yüzyıl”-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim Öncelikle dürüstlük-”Toplum Aile Okul” Üç önemli sacayak-hemen doğru yolu bul Hoşgörü beraberlik-kültürlü asaletli Bütün dersleri öyle-bilgili hararetli “Yirmi Birinci Yüzyıl”-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim Kısıtlı imkânlarla-öğretir gece gündüz Hepsinin sayesinde-karanlıklar olur düz Özveri ve gayretle-ruhları yetiştirir Sevgi ve hoşgörüyle-kalpleri birleştirir “Yirmi Birinci Yüzyıl”-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim Öğrenciler hisseder-yaşarlar o duyguyu Temeller sağlamlaşır-hep alırlar doyguyu Çağlayan pınar gibi-bazen kızgın ve berrak Saygı sevgi doludur-yakındır olmaz uzak “Yirmi Birinci Yüzyıl”-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim Eğitim ve öğretim-okuma ile başlar Daima yukarıya-kalkmalıdır bu başlar Gittiği sağlam yolda-vermiyor onlar taviz Nasıl başarıyorlar-sona eriyor kriz “Yirmi Birinci Yüzyıl”-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim Işıksın Ay Güneş'sin -mutluluklar hep size Karanlıklar kayboldu-kötüler geldi dize Hasan Sancak anlıyor-anmaktadır saygıyla Seksen Bir İle selâm-koyulur onlar yola “Yirmi Birinci Yüzyıl”-hoş geldin öğretmenim “Vatan Bayrak Milletim”-sizsiniz canım benim
202
Mevlana ile Şemsi Tebrizinin aşkı Mevlana ile Şemsi Tebriziyi, Bağlatan aşk ilahi aşk değil mi? Sevda ile özdeki teraziyi, Sağlatan aşk İlahi aşk değil mi? Gönüle aşk çiçeğidir dikilen, Hak sevgisidir özüne takılan. Sevgi ile gönüllerden dökülen, Çağlatan aşk ilahi aşk değil mi? Muhabbet ile gönüllere bakan, Gönülleri sevgi oduyla yakan. Allah aşkıyla göz yaşları akan, Ağlatan aşk ilahi aşk değil mi? Hakkı anar Hakkı söyler dilleri, Onlar sevginin tomurcuk gülleri. Sevgi ateşi ile gönülleri, Dağlatan aşk ilahi aşk değil mi? Yusuf dergah içinde Hakka erip, Sevgi ile tüm gönülleri derip. İnsanları birbirine sevdirip, Eğleten aşk ilahi aşk değil mi?
100
İnsan Ruhunu Tazeler İnsan ruhunu tazeler Minareci kasetleri Söylenir dillerde gezer Minareci kasetleriAman Allah aman Allah Her tarafa adım yollaHer tarafa söz erdirdi Çok şirketleri durdurdu Kalplere ferahlık (saadet) verdi Minareci kasetleriAman Allah aman Allah Gurbet elde beni kollaAvrupa'ya ünüm saldım Almanya'yı ele aldım Hollanda'ya haber saldı Minareci kasetleriAman Allah aman Allah Gözden esirge de kollaBelçika duymuş geliyor Fransa haber alıyor İsviçre daim biliyor Minareci kasetleriAman Allah aman Allah Kötü insanlardan kollaDavut Sulari yetirdi Sıra meydana getirdi Herkese rahat yetirdi Minareci kasetleriAman Allah aman Allah Nolur beni burda kolla
89
Veda Rüzgarı Gönlümün hazana sevgisi neden Çiçeği kurumuş yaprağı sarı Sonun da mevsimler gibi elimden Senide kopardı veda rüzgarıMazide tatlı bir anıdır bahar Kış olur ömrüme kar olur yağar Gözümün önünden geçerken yıllar Kahredip ağlattı veda rüzgarıGidişin bahçem de soldurdu gülü Kalbim de hasretin mührü gömülü Elveda dediğin o hazan günü Saçımı ağarttı veda rüzgarıVuslatın bağın da bülbüller yasta O bağın çiçeği yeşili hasta Baharım dediğim en güzel yaşta Esmeye başladı veda rüzgarı
73
Seyri Feza Evliyayı Çelebiye muhabbetim var benim Seyre yaren arayan bir tıfıl derbederimMemaliki Osmaniyi dolaştı belde belde Şimdi beraber olalım fezada bu seferde Et tenezzül el uzat bize olmayalım talan Ol pusat gönüllere el'an kalmayalım yayanKadırgalar evin oldu deryalarda bin bir kez Çıkalım arşı alaya vakit kaybetmeden tezBeşere haseni ekberdir arzda gurubu şems Görünür ufkumuzda nücümü dirahşandan remsAtiyi hayal et yirmi birinci asırdan Şemsi temaşa edelim Merih'deki kasırdanCanibi yeminde gördüğün parıldayan kamer Canibi yesarda kördüğüm kehkeşandan kemerNecmi gisu dar nurunu ab-u hayattan emer Canibi rahmette bulduğum fevkalade semer Seyahat alın yazın luzum duyman tarife Söz verelim fursat yab bizim hemdem arifeSeyahat, vucudu beşerde cevalanı demdir Seyahat, kulubu beşerde heyalanı kemdirSeyahat, tebdili mekanda ferahlık aramak Seyahat, huzuru beşeri kurtaran son ramakSeyahat bizler için ne arzda ne fezadadır Seyahat bizlere mahza kader ve kazadadır Seyahat seyri fezada ne sağda ne soldadır Seyahat feyz ve nurla kalbe açılan yoldadırÇıkalım şimdi ey şu mübalağa aleminden Yapalım murakabe,alalım feyz kaleminden Beraber olmak fezada bana en büyük kayra Umulur çıkarız son sefere duyarak sayraSabri DAŞO
169