siir
stringlengths 171
74.5k
| siir_uzunlugu
int64 31
9.7k
|
---|---|
Bir dünya istiyorum
Bir dünya istiyorum içinde sadece ben olmayan
sevgilerin kalıcı,dostlukların ebedi olduğu
yapmacık çıkarcılık olmayan bir dünya istiyorum
özgürce seven sevilen,yalanların olmadığı
bir can istiyorum derdime ortak,yanında huzur bulduğum
bir sevgi istiyorum saygıya değer
ve temiz,gerekirse yolunda ölünen
bir dünya istiyorum,tıpkı çocuklar kadar masum,gülücükleri kadar mutluluk duyulan
artık riyakar insanlardan,yüze gülen çıkarcılardan o kadar yıldım`ki
bir dünya istiyorum maddiyatsız,insanları ayıran sınıflardan olmayan
bir dost istiyorum yemeden yemeyen,yolundan gidilen
bir dost,bir candost bir eskimeyen dost istiyorum dağ gibi yaslanacak
ne kadarda şey istiyorum görüyormusun?
kim istemez dersiniz
ben burdayım..
Ali kılıç
| 92 |
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz
Dinsiz ilimler kula zarar verir,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.
Dinden yoksun ise sevabı erir,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.Atom parçalanıp açılır nadir,
Dinsizin elinde atom bombadır.
Doğru kullanırsan atom şifadır,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.İlim Allahın sıfatına denir,
Alim olan insanı herkes tanır.
Kafirler ilmi kötüye kullanır,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.İlimler insana hizmet güdüyor,
İnsan ilimle ileri gidiyor.
İslamiyet ilmi teşvik ediyor,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.Yusuf bu söylediğin sözler arzdır,
Fen ilmi mümin olanlara gürzdür.
Müslümana ilim öğrenmek farzdır,
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.
| 99 |
? *Kelebek Çocuk*?
Senin hakkında karar vermesi gereken sensin. Senin yaşamın hakkındaki düşüncelerin önemli. Aşmakta zorlanacağın kişide yine kendinsin. Zincirlenmiş hayat kapının anahtarı yalnızca senin elinde... İyiler her zaman şeytan, kötüler her zaman melek rolündedirler. Bu ikisi arasında gidip gelenler cin rolünü kabul edenlerdir. Yaşamının önemli anlarını görebilmek ve farkındalık boyutunda yaşamasını öğrenebilmek için daima hep ileri düşüncesini benimsemektir. Toplumun senin gibi canlılara ihtiyacı olduğunu unutma... Projelerinde istikrarlı durur ve görevine ara vermeden kararlı gidersen, tüm acıların bitecektir. Mutluluk dağıtacaksın. Yaşamının plan ve projesini dış dünyana duyururken buna inancın çok büyük olsun. Geleceğin için geliş. Geçmişin için değiş. Bu gün için iç dünyana dön. Öz benliğine... Sağduyuna selam ver. Ben Enerjiyim... Ben Bir Hiçim... Ben Kelebek Çocuğum... Dönüşümüne adım at. Yaşamını başkalarına teslim ettiğin an yaşam felsefenden uzaklaşmışsın demektir. Bu da içinde yaşatacağın sinir krizlerin için mum yakmaktır. Eğer, Kelebek Çocuğa dönüşüm yaparsan, bu iletişim başlamadan önce ne verebilirim diye düşünebilmelisin. Huzurlu ve sevecen bir ilişki, olumlu ve olumsuz yönlerini kabul edebilirsen, içinde sakladığın tırtıl korkularını bırakabilirsin. İnsanların yaşamına farklılık getirmek, yazmak, gezmek, karışıklığına çözüm üretebilirsen, başarı merdivenini doğru duvara yaslamışsın demektir. Kimsenin yaşamına karışmasına izin verme... Ağaçların tepesinde oturup çevrene baktığında, Yalnız bugün için yapmayı düşündüklerini hayata geçirmen ve hayatta ayakta kalabilmek yükünün azlığına da dikkat et. Eğer bir el omzunuza dokunuyor ve siz hala göremiyorsanız yazgınızı kelebek dokunuşu ile görüntü gelecektir. Sinir krizleri yaşarken, etrafına gülücük at. Başarısız, hissi ve benlikte bastırılmış duyguların için sağduyulu ol. Yıkıcı, bencil, ikiyüzlü, yalancı yüzlerle karşılaştığın an başarı sağlamak için kendine güveni, özgür düşünceni yaratıcı gücünü ve hoşgörünü kaybetme. Kararsızlıklarında kendini ifade etmesini öğren. Kendini kaybetmek adına da olsa menfaatlerini ve riyayı Zenginlik ve mutluluk adındaki iletişim anahtarınla değiştirmelisin. Aşırı ilgine sınır koy. Özgüvenini artır. Şefkatli ve ağırbaşlı yaşamak istiyorsan, zaafını kullandırma. İlham perisini bilgi ve becerilerinle yüzleştir. Hak ve adil davranmak için kararlarını ver. Disiplin sahibi ol. Ve hayata geçireceğin her şey sana büyümende yardımcı olacaktır. Mademki seviyorsun beni... En ince nokta mı kırma. Dokunma, rüzgar ile savrulan yüreğime Essin dilediği yere Tutunamadığım dallara Mutluluk savrulsun etrafıma Haykır dağlara ovalara Aşkımız büyüsün...İstanbul, 11 Eylül 1998KELEBEK ÇOCUK
| 345 |
Çanakkale Şehitleri
Çanakkale Cephesi'nde
Binlerce şehit oldu
Ama bizim milletimiz
Vatan sağ olsun diyorduÖnce Allah sonra vatan diye diye
Şehadete eriyorlardı
Ve sonra sorgusuz sualsiz
Cennete giriyorlardıBir askerin şehit oluşu
Nice yürekler sızlattı nice analar-babalar ağlattı
Ama onlar her şeye göğüs gererek
Bizim için vatanı kurtardıŞartlar o kadar zordu ki
Silah yok para yok, yok yok yok
Türk askeri sağ olsun ki
Düşmana da bu ülkede yer yokDüşman bilinmedik yerden
Hedef belirleyip ateş ediyordu
Bin bir tane askerimiz
Ya gazi ya da şehit oluyorduBilir misiniz çocuklar
Şehit gazi ne demek
Gazi savaşta yaralanan
Şehit hayata gözlerini yumanŞehitlerimize selam olsun
Kalpleri sevgiyle dolsun
Onlara minnettarız
Vatan sağ olsun vatan sağ olsun
| 110 |
Bir Gün
İlk göç mevsiminde kırlangıçlarla
Yolları izleyip gelirim bir gün
Turnalar, leylekler, bütün kuşlarla
Baharı gözleyip gelirim bir günAyrı düştük şunun bunun yüzünden
Vurulmuş bir ceylan gibi gözünden
İçim buruk buruk gurbet sözünden
Sılayı özleyip gelirim bir günSayılmıyor geçen günler parmakla
Fena düşü iyilere yormakla...
Kavuşulmaz dağ ardında durmakla
Yürekten sızlayıp gelirim bir gün
| 55 |
Depresyondayım
Dostlarla birlikte olup kalmayı
Çoktandır unuttum ben zevk almayı.
Öğrendim iş varken kendin salmayı
Depresyon denilen bu hastalıktan.Değersiz hissetme ve de görmeyi
Kendine küsüp de yönün dönmeyi
Bedenle beynine duvar örmeyi
Öğrendim depresyon hastalığından.Hep derler ki, ye iç gez ve de dolaş
Sıkıntın geçecek bak yavaş yavaş.
Yorgunum, bitkinim ve de uykusuz.
Anlamayıp beni, diyorlar huysuz.Çok zor oluyor şu anlaşılmama
Diyorlar tatile çık gez toz takma
Gezip tozma ile dertler bitmiyor
Beynimdeki safra çekip gitmiyor.Derdi olanları dertli anlarmış
Bu dünyada dertsiz olan kim varmış
Benim bu dertlerin kesin çözümü
Beynimden attığım safralardanmış. Safraları bir bir söküp atınca
Zevk üstüne neşe sevinç katınca
Güvencim kötü duygular batınca
Gürsesle haykırır mutluluklarım.
| 110 |
Kaşınma Komşu
Değiştir o söylettiğin marşını
Sahip ol diline kaşınma komşu
Sıkarız kafana üç beş kurşunu
Sahip ol diline kaşınma komşuBak bir gece başınıza çökeriz
Sağlam dişinizi kökten sökeriz
Hepinizi Marmara'ya dökeriz
Sahip ol diline kaşınma komşuSeni böyle bu yollara kim yitti
Kuyular kurumuş kıredin bitti
Bak dostların dahi bıraktı gitti
Sahip ol diline kaşınma komşuYazarız gerçeği biz hece hece
O rüyanız kâbus olur her gece
Gücünüz eşit mi bizde ki güce
Sahip ol diline kaşınma komşuGün olur bak biz tatile çıkarız
Taş üstünde taş bırakmaz yıkarız
Remzi der ki gırtlağını sıkarız
Sahip ol diline kaşınma komşu
| 97 |
Evlilik oyunu
hep anlatılardı
zordur evlilik diye
zor olan insanlar evlilik değil
roller zordu belki ama
biz başardık
belki zor kavuştuğumuz için
birbirimizin kıymetini
iyi bildik.
iki ayrı insanın
aynı evi paylaşması zordur
iki farklı insanın ortak
hayat yaşaması
hayli güçtür
biz başardık
evliliği oyuna dönüştürdük
çok fazla yormadık birbirimizi
bu evlilik oynunda
sen baba ben anne oldum.13 10 2006
| 60 |
Çocuk Kitapları Haftası 2
Okuyana bak da gör öğretmen, doktor olmuş,
Çünkü kitap dostumuz, okumayan ne olmuş? Sergilere koşalım, kitapla yarışalım,
Dünya çocuk kitapları biz, bol bol okuyalım… Kitap kaybettirmez şey bize eğitim sağlar,
Cehaleti silecek içinde bilgiler var…(1997)
| 39 |
Dost Kalleş
Dost bildim ve güvendim
Her sırrımı söyledim
İsteklerine boyun eğdim
Vurdu beni dost kalleş
Ne istedi masum candan
Vurdu beni her bir yandan
Attı çukura acımadan
Attı beni dost kalleş
Her tarafım kanlı kanlı
Gömdü beni canlı canlı
Sanmıştım biraz insaflı
İnsafsız cıktı dost kalleş
Toprak içinde kıvranırken
Acımadan bana bakarken
Toprağı üzerime atarken
Güldü bana dost kalleş
Son nefesimi alırken
Gözlerim usul usul kapanırken
Geride kalanları düşünürken
ALLAH seni affetsin dost kalleş
| 75 |
Bebek Arabası
Hiçbir şey uçurtmalar kadar görünmedi
Tutsak,yorgun,kirli,hür
Ve siz,hiçbiriniz
Zalimin kutsanmış çocuğunu bilemediniz
Dikenli teller ile kundaklanmış
Kanlı,zarif,korkunç,pür
Halbuki ne çocuklar gördünüz
Pembe-mavi bebek arabalarında
Sevilesi,öpülesi,kucaklanası
İşte yaşadığınız aşklar
İşte tattığım acı duygular
Ve bebek arabası
Uçurumdan hızla yuvarlanır.
| 40 |
Dost...
bir dost bulsam
erisem
bakışında
dolup damarlarına dönüşsem kana
dost çarpsa yüreğim
heyy dostbıkmadım
dost tokadı yemekten
aramaktayım
eyy dost
bilinmez
bulunmaz olduyaşlanıp gitmekteyim
eyy dost
boşa mı geçti ömrüm
kavruluyorum özlemiyle
candan dost
eyy arkadaş
eyy dost1. 5.04..Sydney
| 40 |
Aşk Emektir
Aşk nedir
Aşk ebedidir
Aşk sebebindir
Aşk dönmemektir
Aşk sahiplenmektir
Aşk pişmanlık değildir
Aşk korkmadan sevmektir
Aşk hiç yalan söylememektir
Aşk geride bırakılanı üzmemektir
Aşk giderken kendisini götürmemektir
Aşk kör gözlere bir nuru çok görmemektir
Aşk ikirciklikten uzak değerlerini gizlemektir
Aşk her şeye rağmen affedip sevileni özlemektirAşk emektir.Zamansız.
| 50 |
Bebek
Yenisin Dunyada hemde cok yeni,
Aglama Bebek hayat cok acimasiz.
Annenden baskasi anlamaz seni,
Aglama Bebek hayat cok Acimasiz..Yaramazlik yapipta uzme Anneni,
O senin Melegin ogretecek herseyi,
Tadini cikar cok ararsin bu gunleri,
Uslu dur Bebek hayat cok Acimasiz..Once emekler sonra yurursun,
Zamanla yavas yavas buyursun,
Yasa ki bak daha neler gorursun,
Buyume Bebek hayat cok Acimasiz..Dilin cozulecek ilk Anne diyeceksin,
Onu da yine en cok sen uzeceksin,
Gunu gelince sen de terkedeceksin,
Birakip gitme Bebek hayat cok Acimasiz..Yollar da dusersin kanar dizlerin,
Kaldiracak Anneyi arar gozlerin,
Kimsenin kulagina gitmez sozlerin,
Dusme Bebek hayat cok Acimasiz..Simdi kucuksun hayallerin toz pembe,
Hayat seni de atar onulmaz derde,
Birgun haykirirsin sevdiklerim nerede,
Yanliz kalma Bebek hayat cok Acimasiz..Kucukken hic birsey gitmez zoruna,
Aldiris etmez,devam edersin yoluna,
Dikkat etmezsen sayet sagina soluna,
Yerler seni Bebek hayat cok Acimasiz..Sokaklar da parklar da gezer oynarsin,
Buyuyunce asik olur mutluluktan ucarsin,
Sonra terkedip giderler buna cok yanarsin,
Asik olma Bebek Ask cok Acimasiz...Kapilir gidersin yaprak misali ruzgara,
Pisman olacaksin geldigin icin Dunyaya,
Az yasa cok yasa sonu cikar topraga,
Ölum var Bebek Bunu Sakin Unutma..
| 180 |
Ay Işığı-2
Bu kör geceler eskidi de, havalar soğudu.
Daha karanlığa dökecek dertlerim çoğudu.
Mehtap’ın geleceğinden de umudum yoğudu.
Karanlık ufuğun ardından çıktı ay ışığı...Çok uzak ufuklardan da Hilal göründü,
İçerim dalgalandı, bir başka hisse büründü.
Rüzgardan kaçan otlar da ayağıma süründü.
Şu yüreğimde, şimşek gibi çaktı ay ışığı...Durmadı Ay, usulca yukarılara yükseldi.
Aydınlıklar artarken, karanlıklar da eksildi.
Işık geldi içime de, sanki dertleri sildi.
Şu gönlüme de ılık ılık aktı ay ışığı...Bu ilk akşamda; duygularım, göz yaşlarım seldi.
Ay’ın şavkı da, zifiri karanlıkları deldi.
Ta uzaklardan koştu, kayalıklara geldi
Yamacıma geçti de, bana baktı ay ışığı... 28 Ekim 2010 Perş. 00:18
Bahçelievler / İstanbul Batur Nafiz TANÇAĞLAR
' Nafi Çağlar Budunlu '
| 113 |
Ay Karanlık *
Ay karanlık yar bağımda izin var,
Gözün dalar sanki bende gözün var.
Anlamışım söylenecek sözün var.Gel yanıma tenhada buluşalım,
Gir koluma toy düğün dolaşalım.Ay halesi bir bulanık bulutta,
Benim gönlüm senden yana umutta.
Haydi söylenmemiş sözünü tut ta,Gel yanıma tenhada buluşalım,
Gir koluma toy düğün dolaşalım.Ay şavkında yola düştüm dost ile,
Değişmem ki sevdaları post ile,
İşim olmaz kulda cana kast ileGel yanıma tenhada buluşalım,
Gir koluma toy düğün dolaşalım.(Not: Halk müziği formunda tarafımdan bestelenmiştir.)
| 78 |
Şair'in Kahvesi
Sabah çayınız bizim bellcafe`den dostlar,
Bölünen uykularınız,
unutulan dostlardan değerlidir bizde.
Erken sabahın uyuşmuş ayaklarıyla başlanır güne,
Kısık gözlerle bir günaydın sesi,
Ve dostluğun sıcacık avuçlarına,
Bırakılıverir yalnızlıklar.Derken hayatın acıları girer kuyruğa,
Alırız nasibimize düşeni,
Yıllar sonra tesadüfen birleşir avuçlarımız,
Yıllar önce olamadığımız sevgiliyle.Ak saçlı şairin köhne kahvesinde,
Acılarımızı bahşiş bırakıp ona,
Yüreğimiz kıpır-kıpır ayrılır gideriz meçhule.İzmir
| 59 |
Af Ola
Afolainsanın insana yatırımı sevgi diyorum ve bu sevgiyle beslenen yüreklerin hoş görüsüne sığınarak gönül bahcemden derdiğim özü sevgi olan mutluluk çiçeklerimden oluşturduğum şiirlerimi paylaşmanın sevincini paylaşmanın onuruyla bu günden itibaren her cumaertesi ve çarşamba günleri olmak üzere haftada iki şiiri mi sunmaya devam edeceğim 25.Evlilik yıl dönümümüzü şiirlerle kutlama mutluluğumuza mutluluk dilekleriyle katkı sağlayan tüm dostlarımıza arkadaşlarımıza sevenlerimize sonsuz teşekür ediyorum Afola Aşkın deryasına aşk ile daldım
Sevda denizinden damlalar aldım
Yürek tepsisisyle sevgimi sundum
İkramda kusurum varsa afolaSevgiyle saygıyla anarım sizi
Hayat bağlarımız besliyor bizi
Zaman tepsisiyle sevgi servisi
İkramda kusurum varsa afolaNice mutluluklar kutlamalarla
Dost Şeref çağlıyor akar sularla
Anlayış hoş görü paylaşmalarla
İkramda kusurum varsa afola14.04.2011
Dost Şeref
| 113 |
Aşkın Deryası Sabırla Dolu Sırdır
Aşkın deryası sabırla dolu sırdır
Sabır eden varınca kapısı açılır
Aşk açılır gönüle gülümsemesi serpilir
Aşk ile seven sabırla cennet bahçesine varır
Bu âlemde olmazsa ahrette kavuşur
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurSabırla aşk olmazsa varılmaz hiçbir sırra
Yusuf sabırla sultan olmadı mı mısıra
Sabırsız kul ermez varamaz huzura
Yola devam edemez düşer her bir çukura
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurÂşık Gülveren’im ben aşk kapımı her gün çala vura
Aşk ile beni seven cennet güzeli halimi her gün sora
Aşk ile olunca gönül düşse de yakmaz ki ateşten kora
Aşk bir nurdur her kula nasip olmaz varamaz ki bu nura
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşur
| 136 |
Her Sabah Seninle Başlar
Önce gözlerin girer odamdan içeri
Sonra ellerin, saçların dudakların
Bir bir hatırlarım
Her sabah senin olan ne varsa
Yüzüm aydınlanır
Şarkılar söylemek gelir içimden
Yakında bir kuş öter
Uzaklarda bir tren sesi
Sonra kornalar, çocuk ağlamaları
Vapur düdükleri
Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden
Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma
Sarar benliğimi birden
Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım
Her sabah seninle başlar
Ve ben her sabah
Ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarımHer sabah
Rezil insanlar bekler her köşebaşında beni
Yüzleri, yürekleri kadar kirlidir
Biri gider, biri gelir
Biri gider, biri gelir
Yak....................
| 98 |
Gurbet-1
Aşım, işim sebep oldu,
Kara yere kalan gurbet.
Gözüm her an yolda oldu,
Yarı yolda kalan gurbet.Nice ışıklar karartan
Ayrılık derdi yaratan,
Köşe bucak dost aratan,
Başa bela olan gurbet.Kin, gıybetin bırak gayrı,
Seven, sevilenden ayrı,
Usandırma candan gayrı,
Evi barkı viran gurbet,Kimi sağlam, kimi hasta,
Kimi kayıp, kimi yasta,
Hasret koydun eşe dosta,
Seni arsız olan gurbet.Belli değil yazın kışın,
Her musibet senin işin,
Kuyndikli'ye batar dişin,
Seni fersiz olan gurbet.
| 73 |
T - De Muse - 101 -Norwey
T - De Muse - 101 -NorweyGjør du vet....
De Muse... Denne dag....
Eders modermunnen dag...
Men jeg, svært beklager...
Min en dag...
Jeg elsker....
Jeg fant deg...
Jeg elsker...
Jeg levde i deg..
Men jeg..
For månedene.....
Jeg aldri du ikke sett..
Tror, mitt eneste..
Du, jeg synes....
Fordi...
Jeg elsket deg...
Jeg elsker deg...
Jeg'll elsker du...Gjør du fortelle....
De Muse....Mersin - 02.02.1982-Bilal Genis
| 73 |
Kadermi Bu
Eğer bir taş olsa bedenim dayanmazdı
İnsan olmasaydım kaderim bu olmazdı
Doğuştan günahkâr doğmuşum sanki
Dünyaya gelmek en büyük hataydı belki
Kaderimi değiştirmek elde değil ki
Allahım suçum ne ben ne günah işledim
Gözümde yaş olmasa da ağlıyor gözlerim
İçimde bir yara kanıyor derin, derin
Değişmez ölsem bile bu zalim kaderim
Allahım suçum ne ben ne günah işledim
| 60 |
Kim İster
Kim İster? İstenilen şeyi şimdi yazdığım zaman, kim istemez ki diyeceksiniz... Kim Milyoner Olmak İster? Evet ne diyorsunuz? Herkes ister mi bunu; sanmıyorum herkes de istemeyebilir. Senelerdir süren aslında güzel de bir yarışma lakin ben o her yarışmacıya sorulan soruya hayli gıcık kapıyor, sinir oluyorum. Hani sunucu diyor ya ''Bu Yarışmaya niye geldiniz? '' Bu kadar saçma sapan bir soru görmedim. Bir insan para ödüllü, hem de bir milyon, yani eski deyişle bir trilyon para ödülü olan bir yarışmaya niye gelir? Allah aşkına güldürmeyin adamı, güldürmeyin insanları bu kadar kendinize, yapmayın lütfen. Emniyette sorguya alırlar ya sanıkları, sonrada tepesinde bir ışık yanar, iki sivil poliste başındadır hani, durmadan soru sorarlar adamı çözmek için, çapraz sorguya alırlar. ''Konuş, isim ver bize kimler ile gerçekleştirdin bu eylemi, patronun kim, o ev de ne yapıyordun? '' Ben biraz buna benzetiyorum, o yarışmada ki ''Buraya neden geldiniz? '' sorusunu. Sunucu karşınızda size dönüyor ''Ahmet Bey konuş niye geldin bu yarışmaya, hadi söyle, işlerin iyi gitmiyor tabi buradan bir şeyler kazanıp işlerinde kullanacaksın değil mi, biz anlarız, yoksa yoksa dur dur, oğlunu evlendireceksin veya arabayı yenileyeceksin, belki de yazlık ev mi alacaktın, hadi itiraf et hadi bilelim buraya niye geldin? '' Uf ya biraz abarttım mı ne? Geldim kardeş, derdim var, verin para, verdin verdin, vermedin, ben de bir dolu yara. ''Sizi tanıdığıma çok sevindim.'' der çeker giderim ya, neyin kafası bu? Kim Milyoner olmak isterse istesin, benim için çok da bir önemi yok, geçinebileceğim bir para bana yetiyor da artıyor. Esnafız, ayrıca zaman zaman gelirlerimizin azaldığı da oluyor, geçici olarak da olsa, maddi sıkıntılarımız oluyor. Yine de çok şükür namerde muhtaç olmuyoruz, en önemlisi de o değil mi zaten? Yarışmaya katılmaya hak kazanan adaylara bakıyorum, bir çoğu da eğitimli insanlar. ''Yarışmaya niye katıldınız? '' sorusuna verilen cevaplar bence, en az soru kadar saçma ve manidar.''Selçuk bey sizin ile ne zamandır tanışmak istiyordum, bu güne kısmetmiş, heyooo ne kadar mutluyum.'' Yalanın daniskası. Herhalde Selçuk Beyin kara kaşı kara gözü için gelmediniz. Bir milyon lira ödül koymayın bakayım, kimse müracaat eder mi acaba o çok bilgi dolu, kültür dolu yarışmalara? Daha ne enteresan cevaplar var. ''Burada ekran karşısında bu havayı solumak gerçekten gurur verici, hele de sizin gibi bir ustanın karşısında.'' Bir kuyruklu yalan daha en palavralasından. (Selçuk Beyin Usta olduğu gerçek ama.) Havayı solumak istiyormuş da muş muş, mış mış. İnsanın gözünün içine baka baka yalan söylemeyin.Nadiren de olsa gerçekten yarışmaya neden katıldığını açıklama cesareti gösteren insanlarda var ki onlarda zaten takdiri hak ediyorlar en azından kıvırmadıkları için. ''Selçuk Bey benim paraya ihtiyacım var, kredi kartı borçlarım var, el borçlarım var, işten çıkarıldım, borçlarımı ödemem gerek, bu sebep ile burada sizin ile yarışıp acaba cebimi bir miktar para ile doldurur muyum diye bu yarışmaya katıldım, budur asıl ve gerçek katılma sebebim.'' İşte bu, doğrucu olun ciğerimi yiyin. Ne öyle kıvırıyorsunuz, ayıp mı para kazanmak için bir bilgi yarışmasına katılmak, hiç sanmıyorum.Bu yarışma dünyanın bir çok ülkesinde ve tabi güzel yurdum Türkiye'de de yayınlanmakta. Belki bu sorular her ülkede ki yarışmada sorulmak zorunda, yarışmanın formatı gereği, lakin amaç da belli, oraya gelen yarışmacının aklından geçen de belli. En büyük ikramiyeyi kısa zamanda cebe indirip, oradan eski tabir ile tirilyoner, yeni deyiş ile milyoner olarak evine mutlu bir şekilde gitmek. Bazı insanların kafasında kolay kazanılan bir para bu diye de düşünce geçebilir, ancak orada ki bilgi gerektiren sorulara cevap verebilmek için insanların binlerce kitap okuması ve yine binlerce bilginin gözlerinden ve beyinlerinden de geçmesi gerekmektedir, geçmiş senelerde. Yani o kadar da kolay bir olay değil göründüğü kadar. Bir de tabi medeni cesaret lazım, milyonlarca izleyicinin karşısına çıkmak için. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
| 599 |
Pencereme Güneş Vurdu
Pencereme güneş vurdu
ne güzel
aylardan şubat
ama güneş şubata inat
dudaklarını gezdiriyor yüzümde
sıcak mı sıcakyükselirken çatıların üstünde
tel tel saçlarını dağıtıyor yüzüme
elleri değiyor omuzlarıma
umutlarımı toparlamalıyımher insan kendinden başlar ya
bu güneş de benimle sabaha
ey sabahın güzel yüzü
gül ülkemekükreyen cellatlara söyle
sahra kana doydu
kan çekilsin gölgesine
| 55 |
İlkbahar
Gözünün alabildiği kadar yeşil her yer
Sarı pıtırcık çiçekleri sarmış her yeri
Aralarda kırmızı rengiyle rüzgarda salınan gelincik çiçekleri
Kenarda akan mavi dere
Bütünleşmiş doğa ile birlikte
Yavru bir kuzu süt emmekte anasından
Hoplayıp zıplayan yavru kediler
Ağacın üzerinde kumrular
Biri erkek,biri dişi
Bu güzellikler arasında küçük bir kız çocuğu
Sarı lüle lüle saçları örgülü
Mavi mavi gözleriyle gülümsüyor
Evi tam ortada bu resmin,
İki katlı önde veranda,
Arkada ise bahçesi,bahçede salıncağı,
Kışın gitmesiyle gelen sıcak güneş
Güneş kadar ısıtır içimizi İlkbahar...
| 83 |
Bir Düş Olurum
Ne zaman aklıma düşsen
Badem çiçekleri gelir aklıma
Bahar içimi ısıtır
Ben gölgene sığınır
Serin sularında bir düş olurum.Ne zaman aklıma düşsen
Musluk yolunda küçük bir çocuk
Yorulur rüyalarında
Ben yarına sığınır
Dün içinde bir yitiş olurum.Ne zaman aklıma düşsen
Bir telefon kadar yakın
Bir hayal kadar uzak
Bir düş kadar yalan
Ve her başlangıcın
Ulaştığı bitiş olurum
Bir düş olurum.
| 64 |
İstanbul Ağlıyor
İstanbul sokakları dar ama,
Bir o kadar da anı var içinde
Hele birde dolunay çıkınca,
Sevdada çıkar gibi herkes bir yanda İstanbul'u hisediyorum ansızın bir esintiyle,
Kendimi arıyorum dar sokaklar içinde
Gözlerim dolu semaya dalıyorum,
Kaybettiklerimi arıyorum istanbul içindeİstanbul ağlıyor şimdi!
Yaşlanıpta sevgiliye doyamamış,
Dalgalar arasında kaderine bırakılmış,
Sevgiliyi bekleyen gelin misaliİstanbul'u izliyorum gözlerim dolu bir kenarda,
Bir türkü mırıldanıyorum, sevipte kavuşamıyanlara
İmrenircesine bakıyorum taşına,topragına,suyuna
Üzülüyorum istanbul, bir gün ansızın senden ayrılacağıma.
| 74 |
Gazi
İki şalvarlı kopuk dağda geziyormuş dediler.Süngümün ucunda yalvararak canlarını verdiler.Bayrağımı diktim gururla cudinin tepesine.Nöbetimi teslim ettim daha nice mehmetlereGazi oldum madalyam sol göğsümdeAna dönünce kına sür nasırlı ellerimeDünya selam dur! şerefli türk oğlu türklereÖrnek olsun milletim ezilmiş milletlere
| 39 |
Tuncer
gidenler gitti
damarlarımız daraldı
birer yıldızdı hepsi
yerleri hep boş kaldı
boşluğu içimizde şimdi
ciğerlerimize gelen hava azaldıbak ne gecenin
dolunay hali güldürüyor
ne yıldızlar göz kırpıyor
bir özlem ki bu
yokluk sancısında
ülkem kan ağlarken
tuncerimiz
toprak anaya teslimbitmedi...Vedat Koparan
| 42 |
İnsan İnsana Aşık İnsan İnsana
denizin dalgasında arasak
büyük aşkı bulurmuyuz
çığlık çığlık kıyıya vurarak kendini
aşkım aşkım diye haykırdığını duyarmıyız
senin beni benim seni duyduğum gibiyağmur yağdığında ıslanırmı deniz
sarılırmı aşık olduğu kumsala üşümesin diye
öpermi coşkuyla tuzlu dudaklarını
senin öptüğün gibiKar yağdığında ayaz vurduğunda
ısıtırmı güneş üşüyen denizi
senin içimi isittiğin gibiaşık deniz tatlı sözleriyle
ılık nefesini üflermi kum tanelerine
senin yaptığın gibiayın şavki vurduğunda üstüne
mutlu olurmu deniz yalnız değilim diye
gülümsemen vurduğunda yüzüme
mutlu olduğum gibiyakamozlar dans ederken şarkı söylermi
kendinden geçermi deniz
biz gibi işte bizim gibiaşkla coşarmı koşarmı kumsala
ben denizim sen kum demeden
sevdiğine sımsıkı sarılmaya
senin bana benim sana sarıldığım gibi
biz gibi işte bizim gibideniz nasıl anlatır büyük aşkını
kibirsiz riyasız çıkarsız aşkla
tarifsiz limitsiz bir sevda yaşadığını
biz gibi işte bizim gibiayrılıksız ama özlemlerle
git geller oldukça hasretle
binlerce özlem binlerce vuslat yaşayarak
bitimsiz bir aşkla
biz gibi işte bizim gibidevlerin aşkı büyük olur misali
denizlerin kumsala aşkı gibi
aşk olurmu bizimkisi
yürek yüreğe hasret
dalgalar vurdukça kıyıya
bir dakika özlem bir dakika vuslat
biz gibi işte bizim gibigüneş denize aşık deniz kumsala
senle ben gibigece gün/e aşık gün ay/a
senle ben gibitoprak yağmura aşık yağmur buluta
senle ben gibiinsan insana aşık insan insana
biz gibi işte bizim gibibulduk bizde bulduk işte
denizlerce büyük aşkı yüreğimizde
dalga ile kumsal gibi el ele gönül gönüle
deniz kumsal güneş ay biz gibi işte bizim gibi
| 233 |
Meli/Malı Evlilik
Evlilik
İki rengin uyumudur
Birbirine karışmadan
Birbirini karıştırmadan
Varolmak yanyana.Evlilik
İki rengin uyumudur
Ben kırmızı, sen sarı
Sen soldurmadan
Ben kızartmadan utançtan.Evlilik
İki rengin uyumudur
Ben kırmızı, sen sarı
Galatasaraylı olmaktır
Saraylara layık
Asil olmak, asil kalmaktır.Evlilik
İki rengin uyumudur
Ben beyaz, sen siyah
Beşiktaşlı olmaktır birlikte
Asaletle süzülmektir
Yıldızlar okyanusunda.Evlilik
İki rengin uyumudur
Ben sarı, sen lacivert
Fenerbahçeli olmaktır
Sarı sarı kalabildiğince
Lacivert maviye dönmedikçe.Evlilik
Üç büyüklerden biri olmaktır.
İki ayrı bedenin
Gönül birliğiyle.
Ama ideal bir evlilik
Galatasaraylı olmaktır
AB standartlarında
Bazen üstünde hatta
Başarıyla kazımaktır
İki bireyi
Ortak bir yaşama.Evlilik
Hani ideal olanı
Sonbaharda sarılar içinde
Kurumadan ve solmadan
Kıpkırmızı bir gül kalmaktır
Kumrulara öykünmüş
Bir çift aslan olarak.
| 114 |
Gençlik ve yaşlılık
gençlik
yaşanırken hatırlanmıyan
sorularla dolu bulmaca
yetişilmeyen ve yetmeyen zaman
gençlik
çiçeklerin koparılıp
sevdalara sunulduğu,mehtaplı
yıldızların parlak ve sönmediği gece
gençlik
akıp giden günlerin
yağmurun gözyaşı,fırtınanın
sevdadan sevdaya sürüklediği çılgınlık
gençlik
sorular bitip cevaplara başlamak
yanlışla doğruyu ayırmaya çabalamak
ara sıra arkaya dönüp bakmak
yaşlılık
sevdalardan yorgun düşen
dostlarda tesilli bulan gönüller
hatırlancak günlerin çokluğu
yaşlılık
bir sabah terliklerini giymek için
düşünerek yataktı çıkıp bekleyen
nereye bugünün cevabını aramak
yaşlılık
kendinle karşı karşıya gelip
begenmediklerini kendi yüzüne
içten ve samimi haykırdığın andır
yaşlılık
gelip geçen bir ömürde
gençlik soruların yaşlılık cevapların
tartışıldığı hayatın yaşanan iki noktası
gençlik ve yaşlılık
| 102 |
Eskimez Beyitler 12
Osmanlı göçtü Batı'ya.
Batı'dan gidiyor Doğu'ya.
******
Nice yeni'ler var, eski'den de eski.
Nice eski'ler var, yeni'den de yeni.
******
Fenâ için değil, bekâ için sanat.
Ölmek yokluksa, o sanatı çöpe at.
******
Her çirkinlik gebe,
Bir kaç güzelliğe.
******
Izdıraptan fışkırır güzel şeyler.
Cennete fışkırır iman edenler.
******
Etten toprağa tohum atan ışık, güzellik.
Atılan tohumu patlatan aşık, güzellik.Batı Berlin, 1980-85.
| 65 |
Gece yarısı
Her gece ben böyle olurum sensiz
Her gece yeniden ölürüm sensiz
Sen başka kollarda yaşarken bensiz
Bense kahrolurum gece yarısıNe kapım çalınır ne sen gelirsin
Ne de uzaklardan bir ses verirsin
Her gece uykumu böyle bölersin
Oturur ağlarım gece yarısNe kapım çalınır ne sen gelirsin
beni böyle birakıp gidemesin
Her gece uykumu dörde bölersin
Oturur ağlarım gece yarısı
| 60 |
Hasretim, Hasret
Pencereler demir duvarlar yüksek
Ay ile güneşe hasretim, hasret
Günleri sayarak çizerim tek, tek
Bacıya, kardeşe hasretim, hasret Kapanır kapılar gece açılmaz
Girdimi hücreye kaçsan kaçılmaz
Serden geçilirde yardan geçilmez
Anne, baba, eşe hasretim hasret Gardiyan gelince saymaya bir, bir
Yazdığın mektubu edersin tehir
Yediğin, içtiğin olmaz mı zehir
Soframda bir aşa hasretim, hasret Bura da geceler uzun mu uzun
Geçmiyor mevsimler ne kış ne yazın
Yüreğinde bitmez ince bir sızın
Ağrımayan döşe hasretim, hasret Ne sabahlar güler ne akşam sana
Fareler dost olur düşsen zindana
Güneşi görmezsin, girmez odana
Gök de uçan kuşa hasretim, hasret Sigaranın tadı başkadır, başka
Çay ile gelirsin dertlenip aşka
Vurmasaydım dersin vurmasam keşke
Kâbussuz bir düşe hasretim, hasret Herkesin cezası olsa da ayrı
Koğuşlarda vardır ağalık devri
Zayıfsan girersin hizmete gayri
Ağırca bir başa hasretim, hasret Ne kadar yazsam da az gelir bura
Necati düşmüştür bir kere dara
Bir ömür yedik dize vura, vura
Dışarda bir işe hasretim, hasret Necati KEÇELİ
İZMİR 23.02.2015
| 161 |
Bayram
“Mevlâ bizi afvede, bayram o bayram olur
Cürm-ü hatalar gide, bayram o bayram olur”Dînini devlet kılsan, dünyayı cennet kılsan
Cümleye himmet kılsan, bayram o bayram olurİmânın iktidarı, olsa İslâm diyarı
Dinse müminin zârı, bayram o bayram olurGönül muhabbet dolsa, hüsn-ü ihtitâm olsa
Girdiğin yol hak yolsa, bayram o bayram olurKula inâyet erse, kabirde cevabın verse
O ân yüzü gülerse, bayram o bayram olurSırat`ı geçti isen, Kevser`den içti isen
Cennet`e göçtü isen, bayram o bayram olurSancak`ta kaldığında, Resul`le olduğunda
Sohbete daldığında, bayram o bayram olurHesabı verdiğin gün, Rü`yet`e erdiğin gün
Didarı gördüğün gün, bayram o bayram olur(1997)
| 97 |
Ne Güneş Ne Ay Vardı
Seni görmeden önce, ne güneş ne ay vardı,
Yüzün güneşim oldu, tüm benliğimi sardı,
Sensiz her yer karanlık, dört bir yanım duvardı,
Seni görmeden önce, ne güneş ne ay vardı.
| 35 |
K A P R İ s
Hoş geldin desek de hoş bulduk demen,
Yemekte seçersin çok şeyi yaman,
Aile ferdine çektirdin aman,
Seni zedeliyor gurur kaprisin.Çenende düşüktür, dilinde uzun,
Erotik giyersin kışın ve yazın,
Haddini aşıyor çekilmez nazın,
Seni zedeliyor gurur kaprisin.Gizemli duygunu açamıyorsun,
Bir küçük tebessüm saçamıyor sun,
Hoş görü tavrını seçemiyorsun,
Seni zedeliyor gurur kaprisin.Bir gün solduracak attığın hava,
Birileri elbet getirir tava,
Nedense geç vakit dönersin eve,
Seni zedeliyor gurur kaprisin.Mütevazi olsan Zeki de sever,
Huyu, hünerini her yerde över,
Saygısız davranma kocanda döver,
Seni zedeliyor gurur kaprisin.27-7-2014
| 91 |
Gurbett Akşamları
Çırpınırsa gökyüzünde bir kuşun kanatları
Dağılıpta çöker üstüme gurbet akşamları
İn cin boşaltırken kimsesiz kalan sokakları
Dert olur, dolar içim gurbet akşamlarıKaranlıklar boğarken gül kurusu akşamları
Bekleyenler vardı sahilde dönmeyen yolcuları
Kartopu gibi döndükçe çoğalan acıları
Ok olur, saplanır kalbime gurbet akşamlarıNe de uzun olurdu bizim oranın kışları
Binbir sevgiyi anlatırdı. Kilim nakışları
O nazlı ceylanın muhabbet dolu bakışları
Hasret olur dolar gönlüme gurbet akşamlarıUçun güzel kuşlar uçun mevsim sonbahar
Kurudu güzelim ağaçlar döküldü yapraklar
Beni gece sensiz saran koyu karanlıklar
Azap olur girer ruhuma gurbet akşamları...
| 89 |
Birikenler-99
Cami avlusuna bırakılmış bebek ben değilim.
Bir yanlışlık var.
Bir haksızlık var.
O bebek ben olsam; haksızlığa nasıl baş kaldırırım.
Nasıl asi olurum, nasıl hesap sorarım.
Bir daha cami avlusundan bahsetmeyin bana; aklıma başka şeyler geliyor.
Kameraya çekmeyin cami avlusunda bulunanları.
| 42 |
Gurbet ellerde (Uzun Hava)
Sargılayın beni azmasın yaram
Yorgunum argınım, gurbet ellerde
İştahım kalmadı uykular haram
Gerginim, dargınım gurbet ellerdeÖzlemden hasretten gönlüm dağlandı
Kanadım kırıldı kolum bağlandı
Yaşayan acındı, ölen ağlandı
Durgunum, kırgınım gurbet ellerdeGurbet öldürecek yetti canıma
Ecel değil hasret girer kanıma
O kadar yürekten öz vatanıma
Vurgunum, sürgünüm gurbet ellerdeGaribim kim bakar gözüm yaşıma
Felek zehir kattı tatlı aşıma
Yolumu bulurum kendi başıma
Erginim, örgünüm gurbet ellerde
| 69 |
Gökyüzüm Sen
Bir rivayete göre gökyüzündeymiş aşk. Gecenin karanlığında, sabahın ilk ışıklarında. Bazen yıldızları saymak, bazen ise rüzgarı hissetmek. Soğuk, bir o kadar da his dolu.. Ve tam yüzüne çarptığı an. Gözler kapanır, derin bir nefes. Sonra.. Sonra yine sen. Sanki kollarımı açmış da seni bekliyormuş gibi, sanki rüzgarı değil de seni hissediyormuş gibi. Her gün aynı yerde, her saatte. Gözlerin, gülüşün kaç gece eder? Kaç hayale daha yer açmalıyım gönlümde? Bir gün beraber bakacağız göğe, beraber sayacağız yıldızları tek tek. Belki de farklı farklı isimler verip aynı hayalde buluşacağız birlikte. Aynı gökyüzü, aynı gece, aynı hayalle birlikte. Kollarımın arasında sarıp sarmaladığım bir sen, yanına usulca uzanmış bir ben. Sen kollarımın sıcaklığında uyumuşsun, ben seni izlerken. Korkunç rüyalar görürsen, sarılabileceğim kadar yer ayır bana kendinde. Tutabileceğim bir el ve sendeki nefesim.Yeni bir gün doğuyor. Yüzümüze düşen güneş, ışıkta kısılan gözler. Yeni bir sabahı görelim, sabahın ilk ışıklarını.. Hatta biz dünyanın bütün sabahlarına iki bilet alalım. Hayallerimize birer birer koşalım. Gökyüzüne ve kendine iyi bak sevgilim.
| 165 |
Yüzünü Bana Döndüğün Gün
Yüzünü bana döndüğün gün,
Kuşlar göç etmeyi bırakacak.
Sıcakla soğuk yer değiştirecek.
Bitkiler, havaya su bırakacak...Yüzünü bana döndüğün gün,
İyilik güzellik hortlayacak.
Ceylanla aslan sarmaş dolaş.
Ülkede tek bir fakir kalmayacak...
| 35 |
Şirk Dini
Din,halk kitlelerinin afyonudur!
Ahiret ümidi ile dünyadaki mutsuzluk,
Yoksulluğuna katlanır.
Her şeyin ilahi irade ile gerçekleştiğini;
Dolasıyla da statükoyu değiştirmek,
Halkın durumunu iyileştirmek için çalışmanın,
Allah'ın iradesine karşı çıkmak demek,
Telkin eden inanç din,afyondur.Din,insanların bilimsel sebepler/nedenler,
Karşısında ki bilgisizliklerinin ürünüdür,
Din,halkın mevhum,boş,kuruntudan
İleri gelen korkusunun ürünüdür.
Din,feodal dönemin ayrıcalığının ve ayrımcılığının,
Servet sahipliği ve yoksulluk biçiminde beliren,
İktisadi ilişkilerin bir ürünüdür.Fakat bu din hangi dindir?
Şimşeğin parlayıp söndüğü anlar gibi anlar dışında
Tarihte daima görülen,seyri izlenen şirk dinidir.
Şirk dini,kutsal ve Tevhid adlara da bürünebilir;
Şirk dini mensupları,
Tevhid adına
Cihad ve
Kur'ân adına,
Kur'ân-ı Kerim'i mızrağa da geçirebilirler.
Kur'ân-ı Kerim'i mızrağın ucuna takan taktıran,
Lat/Uzza adına peygambere karşı koyan Kureyş değildir,
Bu şirkin yeni yüzü açıktan değil gizliden geliyor,
Kur'ân-ı Kerim'i mızrağa geçirip Ali ile savaşıyor.
Allah ve
Muhammed(s.a.a) ile savaşıyorlar.
Şirk dini artık cihada ve hacca giden,
Halifesi bulunan hilafet biçine bürünür.
| 146 |
Aşk
Aşk paylaşmaktır,
Yoksulluğu değil,
Yokluğu,
Acıları paylaşmaktır aşk.
Araçta gibi,
İniş ve çıkışların,
Heyecanını yaşamak,
Gidilecek yere ulaşamamaktır aşk.
Aşk paylaşmaktır,
Olanı değil,
Olmayanı paylaşmak,
Dağların gölgesinde yaşayıp,
Güneşi aramaktır aşk.
Aşk yaşamaktır,
Kendi için değil,
Bir başkası için yaşamak,
Akan bir suyun sesinde,
O kadını arayıp,
Bulamamaktır aşk.(İstanbul,20 Ekim 2002)
| 52 |
Disiplin Nedir?
Disiplin omazsa olmazıdır insanın. Displinisiz bir insan freni patlamış araca benzer; katar önüne bütün riskleri, alır alır alır... Bireysel disiplin kişinin birey olarak hareket etmesini sağlar. Bu harekat kişili ile toplum arasında bir tampon olup, disiplinsiz kişi tamponu sürekli kırar. Bireysel disiplin aileye, disiplinsiz yaşanan gerçekler kanalı ile de topluma yansıyınca. başarı, gurur, namus öğelerinin geçerliliğini su yüzüne çıkarır. Disiplinsiz bir kişi, aile bireylerini ve ailenin geleceğini kararttığı, displinli bir kişi ise karaanlığa saplanmış aileye ışık olur, kaldıraç olur, umut olur, aksilik ve engeller ile mücadeleye vesile olur.Disiplini olmayan kişinin zamanlaması, refleksi, müdahelesi bozuktur. Eğer siz displinli bir hayat yaşıyorsanız ve disilinsiz kişilerle bir şekilde muhatapsanız kesin olarak yenilgi,kesin olarak bitişe doğru yol almışsınız demektir. Muhatapiyet vesilesi ile gücünüzün kaldıramayacağı şeylerle yüz yüze kalmanız mümkündür. Kişi,bazı şeyleri başkalarına havale ederek yaşıyorsa ve kendisi bu havale sayesinde displinli olma gereği duymuyorsa buradan oluşan olumsuzlukların önüne geçmek mümkün değildir. Aileyi meydana getiren unsurlardan bir tanesi disiplinsiz davranıyor ise on tane displinli kişinin bunu örtmesi mümkün değildir. Disiplin bu kadar
önemli, bu kadar vahimdir. İçki içen bir kişinin hem içki içip, hem de içtikten sonra dengesiz davranması bilinçli başlanan disiplinsizliğin, bilinçsilik haline bürünmesidir. Savunması ne olursa olsun, davranış şekillerinde tutarlı olmayan insanın hasta olduğunu düşünmek ve o kişiye bazı şeyleri inanmamak gerekir.Aşık oldum diye, bu tutkusuna dayanarak taviz verip kötü niyetli kişilere karşı mağdur duruma düşen kişinin savunması, başına gelen yanlış olaylar arttıkça düşmeye başlayacaktır. Bir müddet sonra aklım başıma geldi demeye başlayacaktır. Bu geçen süre içerisinde başına gelen olayları savmak için aldığı destek ne kadar çok ise kişi o kadar hatasını uzun sürede anlayacaktır. Bir kaç kez başına aynı kötü şey gelmesine rağmen tekrarında israr eden kişi ise disiplinsizliği adeta kendine zevk olarak bellemiştir. Bu tür kişiler gidebilidiği yere kara giden ve bitmeye mahkum kişilerdir. Kendi içinde disiplini olmayan kişi, dışarıya karşı bunu uyglamsı da mümkün değildir.Yiyip içip oturan bir kişi ile sürekli mücadele eden kişinin disiplinli olma durumu ters orantılıdır. Atalarımız göçebe hayatın zorlukları ile sürekli yüzleştiği için yerleşik hayat yaşayan milletleri sürekli yenmeyi başarmıştır. Buradan bile zorukların kişiyi, aileyi, tolumu dolayısı ile devleti disiplinli yaptığı bir gerçektir. Özel hayatınıza birini seçerken romantik ve duygusal yaşamı olan birini seçerseniz; başınıza gelecek olanlar peşin kabul etmiş sayılırsınız. Hayat somut bir gerçektir; somut yokuşları duygusal ve romantik hayaller ile aşmanız mümkün değildir.Eğer elinizde teknolojik imkanlar varsa, insani güç varsa, para varsa; ama disipliny oksa boşuna sevinmeyin yenilirsiniz. Disiplin bu kadar değerlidir. Disiplin bir zamanlama, bir planlama, bir kararlılık, bir harakat kabliyeti... İki arkadaş yola çıkıyorsunuz, yüksek teknoloji silahlarınız var, sağlıklısınız ve güçlüsünüz; ama ikiniz birden uykuya yenik düşüyorsunuz; basit bir çakı ile basit bir kişi sizi beş dakikada yok edebilir. İşte buradan da displin ne denli önemli olduğunu anlamak ve hayatımızda ona büyük yer vermek zorundayız.Disiplin, ata yadigarı.
Güç payidarı.
Dirilmenin tek sebebi.
Direnmenin tek sebebi.
Hükmün alt yapısı.
Var oluş kapısı...
Büyüklüğün tanımı.
Güneşsiz, susuz, topraksız can verendir disiplin.
| 479 |
Bayram En Güzel Bayram
BAYRAM EN GÜZEL BAYRAMHizmetin yoluna düşünce insan
Gurbet elde bayram en güzel bayram.
Yaradan yaratmış, Sümbül’de duman
Sümbül ile bayram en güzel bayram.Halis niyet gurbet nasip olunca
Rabb’il Âlem(c.c) bir de destur verince,
Karanlığı ışık nasıl delerse
Yarenlerle bayram en güzel bayram.Sanki yabancı el, cemali nerde?
Kaya ormanında, kupkuru çölde;
Ağlama sesleri aşiyan dilde
Gariplerle bayram en güzel bayram.Namazı, niyazı, okunan ezan
Gördüklerim yahşi, edepli- izan;
Ağlıyor Berçelan, ağlıyor Merzan
Dertlilerle bayram en güzel bayram.Kim verirse versin selam alınsın
İstişare edip dertler aşılsın,
Kale kapıları bir, bir yıkılsın
Kol kolalar bayram en güzel bayram.Denir mi tümüne harami- cadı?
Kim demez cananım tatlı söz acı?
Uzlaşma isteyen bilmem ki kaçı?
Çoluk- çocuk bayram en güzel bayram.Benlik, senlik olmaz insan severiz
Hak yoluna canlar kurban ederiz
“İtidalde çözüm”bunu biliriz
Senli-benli bayram en güzel bayram.Topluca oynansa zılgıt halkası
O zaman bitecek kardeş kavgası;
Hepimizin olsun”İslam ortak paydası”
İçli dışlı bayram en güzel bayram.Okuyan gençlerim adam olacak
Cehalete karşı dimdik duracak;
Ufuklardan Güneş farklı doğacak
Tüm gençlerle bayram en güzel bayram.Onuru, gururu, kibiri bırak!
Gönülden gönüle köprüler kurak
Aklımız, fikrimiz çözüme yorak
Sarmaş dolaş bayram en güzel bayram.Kardeşin kardeşe olmaz ki kini
İnsanı önce sev, sonrada dini;
Okusun bildiği, konuşsun dili!
Kardeşlerle bayram en güzel bayram.Başkaldırı, isyan kime ne sağlar?
Adaletin hükmü herkesi bağlar,
Ölen öldü gitti, yaşasın sağlar
Yaz baharda bayram en güzel bayram.Yedi veren olsun dallarda güller
Dallarına konsun, ötsün bülbüller,
Çalınsın davullar olsun düğünler
Eğlenerek bayram en güzel bayram.Kerem eyle dostum senin elinde
Seher vakitleri dua dilinde,
Engeller kalmasın barış önünde
Elçi ile bayram en güzel bayram.Türk’ü Kürt’ü, Lazı, Çerkez, Abaza
Buyurun masaya Ali Baba’yla,
Benzin değil, su taşıyın yangına
Konsensüste bayram en güzel bayram.AŞİNA ALİ BABA
25.Kasım.2008/HAKKÂRİ
| 281 |
Öğretmen
Ana şevkatinde elleri vardır
Baldan daha tatlı dilleri vardır
Hizmet bahçesinde gülleri vardır
Derleyip bizlere atar öğretmenBizlere aldığı bilgiyi verir
Her zaman alaka ilgiyi verir
Başımız sıkışsa koşupta gelir
En büyük stresi atar öğretmenAzimle yükselip dolaşır arşı
Her zaman dilinde başarı marşı
Eğitim yolunda cahile karşı
Kahraman askerden beter öğretmenSana sevgim sonsuz saygım yücedir
Yoluna bu boynum kıldan incedir
Sen olmazsan benim halim nicedir
Herkezin gönlünde yatar öğretmenALİ der; bizlere bir öncüdür o
En değerli varlık bir incidir o
Uygarlık yolunda birincidir o
Karşılıksız bilgi satar öğretmen.''İki Gönül Bir Olunca'' Sh.72
| 92 |
Kış Güzeli
Doğa bir değişim icinde bugün
Bir hazırlık telaşı tüm varlıklarda
Müthiş bir enerji var üzerlerinde
Bahar mı diyecem
Yoo bahar da değil
Aylardan aralık günlerden salı
Özel bir gün mü bilmem ama
Sevgi yüklü birgün
Bugün
Artan bir sıcaklık var içinde
Sevgiye dair
Yoksa bir ben miyim
Bugüne önem veren
Bu kışı bahara benzeten
Yoksa bir ben miyim
Doğayı değişimde gösteren
Ona icimden birşeyler ekleyen
Evet
Bugün özel bir gün
Güneş özel,ay özel, çiçek özel
Ama inan
Hepsi seninle güzel...
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN, NİCE YILLARA
| 88 |
Buluşalım
Elveda selvi civanım
Dost ilinde buluşalım
Yaren görmek ister canım
Dost ilinde buluşalımÖzledim canı cananı
Özledim candan insanı
Özledim garip anamı
Dost ilinde buluşalımCanım çeker hoş sohbeti
Soğuk ayranı şerbeti
Gerçek hayat hürriyeti
Dost ilinde buluşalımDavul zurnalı düğünüm
Mutlu olur geçen günüm
Ubeyde bu olsun sonum
Dost ilinde buluşalım
| 50 |
Hayat
Hayat bir su gibi akar durulur
Sanki dolap beygiri döner yorulur
Çalma saat gibi her gün kurulur
Dünyada yaptıkların orda sorulurHayat bulut gibi bir gölge yaptı
Sanki bir güneşti doğdu ve battı
Bir gün bakmışsınki gelmiştir vaktı
Doğum günü ölüm günü sorulurKazarlar hayata iki metre yer
Üstüne toprağı örter giderler
Kimisi betondan kimisi mermer
Garibin sahibi yokmu sorulur
Ali Eryılmaz 25/09/2000
| 62 |
Bir Gençlik Bekliyoruz.
Her zaman ve mekânda, gücünü Hak’tan alan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.
Siyâsi ferâsetle, resmi doğru okuyan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Hafif bir sarsıntıda, dâvâsından kopmayan
Hakk ortada dururken, puta/muta tapmayan
Kur’an’a tam sarılan, sağa/sola sapmayan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Dünden beri herkese, gösterdin doğru yolu
Her yönden güçlü ol ki, kimse bükmesin kolu
Elinde bilgisayar, ilim, irfanla dolu
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Üzerinde hırkası, bürdesi Kâbe olan
Çölde, dağda, bayırda, ibresi Kâbe olan
Doğu/Batı değil de, kıblesi Kâbe olan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Çınar ağacı gibi, dallı, budaklı, köklü
At üstünden inmedi, çizme giydi körüklü
O ecdâdın yolunda, şefkât, merhamet yüklü
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Gül yazmalı ninenle, aksakallı ol deden
Dünden beri bu böyle, oldular nefsi güden
Emirlere yapışıp, harama isyan eden
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Olan tüm bâtılları, elin tersiye iten
Yalan, yanlış ne varsa, birer birer düzelten
Adâletten şaşmayan, hak/hukuku gözeten
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz…
| 177 |
Geceye Düşen Notlar
Gidenlerden fayda yok,
Sana kalan koca hatıra yüklü bir defter,
Gözyaşı ile yazan mürekkepli bir kalem,
Ve bekliyor insan hep...
Kara bir defter ve hüzünlü bir kalem ile...
| 31 |
Bir dünya var ki özlerim
Bir dünya varki belleğimde özlerim
Gidenlerin beğenip hiç dönmediği
Bir dünya varki belleğimde özlerim
Ömürlerin daim olup sönmediği.Bir dünya varki belleğimde özlerim
Kötülerin uzaktan bile bakamadığı
Bir dünya varki belleğimde özlerim
Bulanık ırmakların asla akamadığı.Bir dünya varki belleğimde özlerim
Zengin ve fakir kişilerin olmadığı
Bir dünya varki belleğimde özlerim
Açan çiçeklerin, hiçmi, hiç solmadığıBir dünya varki belleğimde özlerim
Hurilerin bıkmadan hizmet ettiği
Bir dünya varki belleğimde özlerim
Bütün gıdaların herkese yettiği.Saat:21.20 24.03.1984
| 77 |
Sen Uyurken
Uğur Mumcu anısına...sen uyurkensen uyurken gözümü bin mum dağladı
kör ateşi uğur sandım mumlar ağladısen uyurken dolunay ışık sağdı
sen uyurken dizimde şarap bağdı
deniz yandı güneşle koyun koyuna
sen uyurken mavi bulut ağladı-yağdısen uyurken gözümde gözün dağdı
sen uyurken nöbetteydim aşk sağdıavuçlarımda uyuyan büyülü şehir
yüreğimdeki coşkulu düşsel nehir
sevdamdı içimdeki devasa dişi ışık
süzgecinde ayrılık iksiri yeşil zehirsen uyurken gözümde gözün dağdı
sen uyurken nöbetteydim aşk sağdıyollar kayboldu kendi içime uzandım
öptükçe mor dudaklı menekşe sandım
sitemden aşk doğdu ateşten aşk meleği
sesin çeliğinde mavi alevinde yandımsen uyurken gözümde gözün dağdı
sen uyurken nöbetteydim aşk sağdıdursun özden
24 ocak 2006
poeta@mynet.com
| 105 |
Kelebek Kadar Hayat
Hayat bir kelebeğin ömrü kadar olmalı
Uzun olmamalı tek göz açıp kapamadan.
Kimselerden söz dahi kalmadan alacaklı
Hiç Kimseye minnet dahi borçlanmadan
Hayat öyle uzun olmalı ve öyle bitmeli ki
Doğmadan, uçmadan ve çiçeğe konmadan…S.Güler-11.6.2014
| 38 |
Yeter Bana
Yaşanmış mutluluklar kısa sürdü, bir gün batımı gibi
Sevginin ne olduğunu anlamadım, çiçeklerini döken ağaç misali
En son gözlerinde yakalamıştım güneşi
Gökyüzünde son maviliği aldı karanlıklar,
Yokluğunda güneş yok vakit hep gece,
Beni hep o gecelere mecbur ettin, soğuk gecelere
Sen gündüzlerde yaşa
Senin olsun gökyüzünün mavileri...
Gözlerinin kıyılarındaki güneş yeter bana...
| 54 |
Bayrak
ay beyt'tir, manalı; B-AY
B-AY-RAK beyt halkıdır, say
yıldızı hak kalesi
al'ı hak hilal'i hak yayo bayrak kutlu AL-EV
AL = ulu, EV =beyt'tir sev
hilal ocak'tır mana
ne od diner ne alevBayrağın AL’ı HAKTIR
y-ay, ocak beyt-i taktır
yıldız beyt’in kalesi
o cümleye afaktıryıldız hakk’ın kalesi
y-ay=hilal şipanesi
OK’u kudret’ten oğul
O beyt’in nurtanesiOK ve Y-AY kadim simge
Sır hikmet dolu imge
BEYT YAY’dır OK göndermiş
OK=OĞUL arzda tam-ga‘’TAM-GA = atam GA’’ izi
‘GA’ ‘- eV’ ile GAV gizi
Gav’da mana OK-UZ’dur
OK-UZ, beyt, oğlu, özüGA ile AG o ağa
ok'tur ağa hem boğa
yıldız si-tar haktan ruh
mühür basmış har çağahak hilali beyt etmiş
yıldız, ruhudur katmış
öz rengiyle boyayıp
bayrak deyip uzatmışhilal bayrakta tapı
yıldız si-tar’dır KAPI
al'ı rabbim’den almış
olmuş bir kutlu yapıbayrağın yıldız ayı
süsler rabbin sarayı
kaf dağı diyarından
gözetler hakkın hayıay ve yıldız sebebi
bayrağa koyan nebi
o bayrağın içinde
durmakta beyt’le rabiOK =ulu kudret canla
Oğul üstündür kanla
y-ay y-ıldıza el açmış
bayrak olmuş bak anlaAL’sız bayrak kansızlık
HİLAL’siz imansızlık
yıldız hilalsiz ise
işte o amansızlık
| 175 |
Hayellerim Yok Olmasın
Hayellerim Yok Olmasın Doğa ile şu tarımı
Yıllarca talan eyledik
Tarıma ilgisiz kalıp
Doğamız talan olmasınZihniyet ürünü bitti
Çöle betona büründük
Mücadeleyi kaybettip
Doğamız tahrip olmasınHak aramak için kavga
Cevre için verek kavga
Hoyratlığa bir son verek
Umutlar yalan olmasın Doğayı koruyamıyan
Bizleri nasıl korusun
Duyarlılar sorumlular
Yarınlar talan olmasınKöklerimiz derinlerde
Koruma kanunu nerde
Direniş kültürümüz var
Çevremiz talan olmasınBir yürüyüş eyleyelim
Bu doğa bizim diyelim
Gündemi belirliyelim
Umutlar talan olmasın Anadolum ruhun ile
Alınacak ahın ile
Köy kasaba şehir ile
Canlarımız yok olmasınHep beraber haykırarak
Yedi koldan yola çıkak
Haksızlığa isyan olak
Akarsular yok olmasın Kayda alalım bunları
Herkes bilmeli bunları
Açılan tüm davaları
Hak adalet yok olmasın Tarihi rol oynayalım
Kalkınmada rol alalım
Çağdan geri kalmayalım
Hayellerim yok olmasın Baş eğmeyen anadolum
İsyandan geçiyor yolum
Yeter artık doğrulalım
Onurumuz yok olmasınAnadolumdan çek eli
Yedi dünyanın düveli
Dost Şeref örgütlenelim
Onurumuz yok olmasın 07.04.2015
Dost Şeref
| 150 |
Düş..
Hep sen diye başlayıp,
sonunu getiremiyorum..
Yokluğun bıçak acısında
susuyorum..Borcun var bana..
Yaşanmamış bir sürü anı borcun var..Oysa her düşüm seninle başlıyor,
seninle bitiyordu..
Bana düş kuramayacağım yarınlar bıraktın..
Bomboşum..Bana bir düş borcun var! ....Yz: Gülseven Aksoy__23.11.2012
| 38 |
Güneşten Uzak
Konuklarımız için yıkadık sizin için
Kıyılarımızı bol köpüklü dalgalarla kıştan
Nisan sabahlarının buğusu saçlarınızda
Mavi gözlerinizde sevinç
Telli turnalarla geldinizEn saydam mavilikleri çektik üstünüze
Toroslar'dan Ağrılar'a kadar
Üzüntülerden arındık sizin için
En güleç yüzümüzle çıktık karşınıza
Papatyalar gibi tekdüze
Erkenden uyardık çiçeklerimizi
Kalkınmamız sizden olacakmış
Başımızın üstünde yerinizIzgaralarda lüferler emrinizde
Tabaklarda mayonezli levrekler
Ağız tadıyla yiyemediğimiz
Kirazlar canerikleri çileklerBulutun kınalısı denizin mavisi bizde
Yurdumuza bir renk de siz getirdiniz
Esmerler sarışınlar yeşil gözlüler
Hoş geldinizBiz bu güneş ülkesinin çocukları
Öfkeyle umutla beslenen
Yaz geldi mi ebegümeci madımak
Kar yağdı mı dağda bayırda
Davarımız sığırımızla yarı tok yarı aç
Biz bu güneş ülkesinin çocukları
Kuru emzikle büyüyen gecekondularda
Odsuz ocaksız
Bu mevsimde sevilerden uzak
Yoksun tüm aydınlıklardan
Sabrımızdır geleceğin harcını özleştiren
Bir tuğla bir tuğla daha
Bir avcumuzda kum
Bir avcumuzda kireç
Günler günler boşuna harcanan
Okunmuş bir mektup kirliliğinde
Buruşturulup atılmış günlerYazısız kâğıtlarca anlamlı
Alyuvarlarla beslenen özlem
Kum kireç ölçek ölçek zamanBiz bu güneş ülkesinin çocukları
Güneşi konuklara bırakanOysa bardaklarda altın yeşili şarap
Marmara'nın midyeleri soframızda
Olgun domatesler taze soğan
Derilerde Afrikalı yanıklığı
Hoşi Ming'li savaş çocuklarıyla birlik
Garcia Lorca'lı kızlarla bir aradaKarşıda Nâzım'ı dalga dalga getiren deniz
Oturup diz dize bir kıyıda
Aynı balık çorbasını kaşıklayabilirdikBiz bu güneş ülkesinin çocukları
Güneşi bulutların ötesinde bırakan
| 207 |
Bizim Sınıf
Bizim sınıf; tıpkı bir küçük dünya,
Çünkü her türlü yaratık var....Bizim sınıf,sanki bir ticareşane,
Çünkü satmakta yoktur üstlerine......Bizim sınıf;sanki bir bahçe,
Okadar dikene rağmen,gülüde var..Haaa unutmuştum öğretmeniii;
O da ne anlayanı var ,ne de dinleyeni......
| 37 |
Her Şeyde Sen
Gözlerin gökyüzü kadar mavi
Gökyüzü kadar sakin
Gökyüzü kadar umutlu ve bir o kadar da huzurlu
Gökyüzüne baktığımda sana bakıyorum sanıyorum
Sonra güneşin yüzüme vuruyor
Onunla ısınıyorum
Ağaçlar mutluluktan salınıyor
Kuşlar şarkı söylüyor
Kanatlanıp yanına gelesim geliyor
Derin derin içime çekiyorum seni
Ciğerlerime doluyorsun
Nefes aldığın kadar varsan bu hayatta
Sana sunulan güzellikleri görebildikçe artıyor varlığın
Gökyüzüm var
Güneşim var
Ağaçlarım var
Kuşlarım var
Her sabah seninle uyanıyor
Her gece seninle uyuyorum
Varlığın varlığıma armağan sevgilim
| 79 |
Ekici Ve Çoban Gruplar Diretişi 18
En önemlisi de göçerlerin ilahi meslekleri bilen bu yetenekleriyle göçtükleri bir alan içindeki ham bir araziyi, bir tarla, bağ, bahçe haline getirip; araç gereçlerini hazırlayabilir olmanın uzmanlık kapasitesi içinde olmalarıydı. Bir kır denen yazıyı, yaban olan savanı; otlak alanı bağ, bahçe, tarla gibi mülk yapabilirlerdi. İkinci bir en önemli yan da böylesi donanımlı bu kişilerin El adaletine fikren iman bağlılığı içinde inanmış inşacılar olmalarıydı. El tasarruflu özel mülkiyetçi söylem içinde; El söylemli vaatler, hayli albenili söylemlerdi. Bu söylemler içinde ittifakı zenginlik kaynakları üzerindeki bir hesapla çalışmadan takdirle mal mülk sahibi olunacağının telkinleri, vardı. Telkin edilenlerle kavranır olan şey; El vaatli rızk verme kavramı üzerindeki sahiplik içinde kazanılacak, muktedirlikti. Ön ittifak içinde kovulup göçenler bu muktedirliğin cazibesini kendi üzerine yansıtmanın büyüsüne kapılmış olan kişilerden oluşmaydı. Bu tür manaya iman (ahdi kavil-sözleşme- bağlılık yemini) etmiş kişilerdi. Yani kendi emekleri ile ortaya koyacakları mülkü, bu telkinlerden bekler olmanın kolaycılığı nedenle kolektifin mülkünü El’in mülkü saymaya, çoktan yatkındılar. Eğriyi gözetiyorlardı ki, El terazisine göre doğrultunlardı. Bu eğrilik El adaletiyle mülke temel olsun ki bu temele göre hırsızlıklar, kötülükler cezalandırılma ve caydırıcın, oluşunlardı. Bu iştah açıcılıkla El mülkü saydıkları ön ittifaklı kamusal zenginliğe sorgusuz sualsiz emek güçlerini sunacaklardı. Yani köle emekleri, mülk ve mülk hakkıydı. Emekler kulluk ödevi ile bu emek ürünleriyle birlikte bu iştahla El’indi. Ve dolaysıyla da El sözcüsü olanlarındı.Mülk, El’indi. El, mülkü olduğu için konuşuyordu. Ve El mülk sahibi olduğu için de sizin sahibiniz olan SAHİPTİ: . O halde El tarafından kendilerine mal-mülk verilen mülk sahipleri de; bu nedenle hem sizin sahibinizdi. Hem de mülk sahipleri El gibi El’in ağzında konuşuyordular.Telkin olanın hayallerine kapılmakla inanmış olanlar; bu inanıcılarıyla, El sözcülerinin sömürü iğfaline uğramış; yapı süreçleri ortaya çıktı. Geriye bu yapı sürecinin, sözcüler eliyle; salgın bir virüs hareketine dönüşüp, yayılması kalıyordu.Tüm Dünya giderek bu tarz El yapılı virüs salgını içinde kasılıp kavrulmanın; köleci sisteme icazetle olan imparatorluk oluşumlarının elinde olacaktı. Bu yapılar; bağ, bahçe, tarla, avadanlık kılınmış ortak mülkiyetli ölü emeklerin; El takdiri üzerinde sahipleriydiler.
El’in nasipçe kıldığı Gılgamış, Dumuzi, Hamurabba, Nemrut, Abraham, Sargon gibi söyletilen El icazetli genel sahiplikler; bu sahipliğin hükmüne bağıt olmanın El mührü olan kişileriyle; bu kişiler El sözcüsü kişilerin mutlak hükmü sayıldı.İster istemez bu som bencillik üzerine olan çağrıya uyup gelen vaat ve biat içindeki kişiler, öğrendikleri yeteneklerini El mülkü içine sunup; emek gücünü El’in malına mülküne sarf etmekle, El’i zengin edip sömürülecektiler. Sömürülenin kendisi de umut beklentisi içinde vaat kâr olacaktılar.Kâfirler toprak ekip biçen, ekici, tarımcı tahıl üretimi yapan gruplardı. Tohumun üzerini toprakla örtüp; tohumu toprakla gizlemelerinden ötürü bu çiftçi gruba tohumun üzerini örten; örtüp gizleyen anlamına kâfirler denirdi. İyi de El inançlı imancılar niçin kâfirleri özel bir atıfla anıyordular? Kâfirler El takdirine karşı çıkıp tınmamakla El’in mana gücünün yok sayıp El iradesinin üzerini; tıpkı bir tohumun üzerini örter gibi örtmüş oluyorlardı. Sömürüyü meşrulaşan Ele göre ekici kâfirler; El ittifaklı tevhidi çağrıya katılmamalarıyla; ekiciler El takdiri olan gerçeğin, üzerini örtüyorlardı (kâfir oluyorlardı)!Kâfirler El takdirini görmezden geliyorlardı. Yani kâfirlik en eski totem mesleklerinden biriydi üstelik kâfirler kendi ortak emeklerine sahip çıkıyordu. Kâfirler ortak emeklerini El kaptırmamakla birlikte bunu El’in seçilmiş kullarına verilmesine razı olmayıp, direniyor olmalıydılar. Hâlbuki El’in kendisi ön ittifaklı ilah ortaklaşmalı iradeyi ve kâfirlerin emek güçlerini yok saymasıyla El; kendisinden önceki gerçeğinin üstünü örtmekle; kendisi kâfir oluş aynı olan işini yapıyordu. Tabii ki El müminleri, bu geçmiş süreci bilmediklerinden; ekicilere, ekicilerin sırf El karşıtı olmalarını kâfirlik olmakla söylediler. Kâfir emekli tarımcıları, kendi sözcük kullanımlarının anlamı îçinde yeriyordular.El imanlı anlayışın ilk mücadelesi içinde direnen gruplar, tarımcı olan tohum ekici kâfirlerdi. El, ilahi dönem içindeki tüm mücadelesini mesleği kâfir olan gruba karşı, vermişti. Kutsal metinlerin kâfirleri bu denli aşağılamayla anması bundandı. Bu tarz yergice anma içinde olmaları, bu ilk büyük anı mücadelesi içine yapılan bir göndermeydi aslında. Daha sonraki eylemli sürecin içinde bir El erki olan monark, kendi çevresindeki diğer El erki olan bay erkleri dediğimiz monarklar üzerine doğru bir egemenlik ihracına başladılar. Diğer El takdirli monark (lugal) egemenler de, istilacı El’in egemenliğini tanımıyorlardı. Bu nedenle istilacılara direniyorlardı. İlah egemenliğini tanımayan El’ler, şimdi de kendi gibi El olanların üzerine kendilerinin El olma ihraçlarının (Tagutluklarının) iradesini tanımayacaktılar.İşte böylesi süreç aşamaları içinde bir El diğer El’in egemenlik takdirini tanımayıp; onu yok sayıp; onları da kendi El egemenliğinin hükmü altına almak istiyordu. Bu hareket hem diğer El egemenliğinin üzerini örtücü kâfir bir hareketti. Hem de karşı El ve El yanlıları, tıpkı eski tohum ekip, tohumun üzerini örtüp; tohumu gizleyen meslek erbabı ekici kâfirler gibi ihraççılarına direnmekle egemenliklerini kaptırmak istemeyenler de, birer kâfirlik içinde olmanı, gibiydiler. O halde istilacı tekelci olan El’e karşı direnç koyan her El hareketi bir kâfir hareketi olmakla, yapılanlar yine bir kâfirlikti. El, oluşa gelen süreci ne kadar kâfirlik olurla görürse görsün; süreç bir tez-anti tez oluşuyla veya sentez ve ayrışma oluruyla doğal yasalar çerçevesinde değişip dönüşerek gelişiyordu.Egemenlik ihraç eden El ile egemenlik ihracına direnen El, ilk Elden oluşan El’diler. Bu nedenle bir El diğer bir El’e; ilk takdirde bulunan mana El gibi olmayı yani, El gibi olmanın (Tagut olmanın) iddiasında bulunması oluyordu. Yine de buna rağmen El ve El’e iman edenler; kâfirleri ve kâfirlerin El takdirine karşı çıkışlarını dillerine dolamışlardı. Kâfirleri kötülüyorlardı. Kâfirler El takdirini tanımıyor olmalıydılar. Kafirler yılın büyük bölümünü emek zoruyla; yağmurda, yaşta; sıcakta soğukta çalışıp hasat eden insanlardı. Bu nedenle kâfirler emeğine, iradesine sahip çıkanlardı. Elbet çobanlar da yağmurda, yaşta; sıcakta-soğukta oluyorlardı. Çoban sık sık oturup dinlenebiliyordu. Çoban kaval çalacak vakit buluyordu. Yine çoban sakin sakin düşünmeye zaman ayırabiliyordu. Oysa kâfirler çalışmada arta kalan zamanda kendi koşum hayvanını da kendi doyurmak zorundaydı. Kâfir meslek, çift sürdüğü araç gerecin bakım onarımını yapıyordu. Alt süreçlere organize olmuştu. Çoban gibi süreçlere değişmezlik gözüyle yalın bakmıyordu. Tarlayı sürüyordu. Tohum ekiyordu. Tohumun üzerini itina ile örtüyordu. Tarlayı suluyordu. Tarladaki yabani otları ayıklıyordu. Ürünü hasat ediyordu. Hasadı eve taşıyor. Ürünü değirmende ya da taşla öğütüyordu. Bunların her biri her bir ayrı süreçler olmasına rağmen tohum gizleyici kâfirler üzerinde bitişik süreçler olmakla yorucu ve uzun erimli süreçlerdi. Karşı gelme dirençleri de bu nedence, adaletleydi.Tarihin bilinci unutmaz olmakla; kesikli sürekli seçme ayıklamalarıyla; değişme, dönüşme, birikme üzerinedir. Bilmezi olan; unutan; unutturulan insan bilinciydi. Toplumun hafızası da tarihi hafıza olmakla kesikli sürekli unutmayan hafızadır.10.05.2017
| 1,006 |
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz
Evlendiğin zaman kavga eder durursun,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.
Evlenirsen çıkmaz olan yola yürürsün,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.İnsanlar konuşarak karar almalıdır,
Evlilik ömür boyu baki kalmalıdır.
Eşin ile fikir yapın bir olmalıdır,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Fikirde uyum varsa biçim iyi olur,
Düşünce yapın birse seçim iyi olur.
Fikrin zikrin birse geçim iyi olur,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Düşüncesi önemli oğlan ile kızın,
Birbirinin fikrini etmelidir hazım.
Gençler iyi konuşup anlaşması lazım,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Yusuf fikirler bir değilse seçmemeli,
Zıt ise evlilik konusu açmamalı.
Bu önemli bir konudur es geçmemeli,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.
| 104 |
Nesimi
Uzaklardan bir kara haber geldi
Duydum da acısı bağrımı deldi
Hem dostluğu hem yüreği güzeldi
Gurbet elde talan olmuş NesimiBir köşeye çökmüş bitmiş çabası
Üstünde eski püskü bir abası
Görse tanımazmış onu babası
Gurbet elde yalan olmuş NesimiBoş boş bakar olmuş kara gözleri
Taşımazmış artık onu dizleri
Menzilsiz zıpkın gibiymiş sözleri
Gurbet elde talan olmuş NesimiFelek kesti demiş tüm nefesimi
Hep unutmuş bahar denen mevsimi
Çok özlemiş memleketi Dersim"i
Gurbet elde yalan olmuş NesimiSevdiğini topraklara yar etmiş
Kendisine bu dünyayı dar etmiş
Bir başına yaşamaya ar etmiş
Gurbet elde talan olmuş NesimiNeden ya rab böyle sevenler gülmez
Bu alem hiç mi kadir kıymet bilmez
Aşkı için can veren kullar ölmez
Senin ruhun nur bezenmiş Nesimi
| 116 |
Ay yıldızlı bayrak, şerefim şanım
Ay yıldızlı bayrak, şerefim şanımBir dua okusa, cami imamı
İnanmazsam asla, amin söylemem
Özde paylaşmayan, asil sevdamı
El uzatsa bile, asla el vermemAllah’a imanım, şükür ki tamdır
Kuran dini İslam, büyük sevdamdır
Dinsiz “dinci” ile, işim kavgamdır
El uzatsa bile, asla el vermemAy yıldızlı bayrak, şerefim şanım
Dalgalansın yeter, fedadır canım
Kem gözle bakana, donuyor kanım
El uzatsa bile, asla el vermemMilletim asildir, kıymet bilene
Yanak olmaz asla yüze gülene
Lime lime edip kökten bölene
El uzatsa bile, asla el vermemDevletim millidir, güçlü Türkiye
Koşacağız elbet, büyük ülküye
Bizi engelleyen, kancık tilkiye
El uzatsa bile, asla el vermem
| 103 |
Dağ Başları
sığmıyor dağların çığlığı şehirlere
taşıyor hüzünlerin içinden
heyecan,yücelerden bir dokunuştur yüreklere
dağların taşan çığlığı bazen ağlayan bir ceylandıryaşarken ellerimiz kesiliyor dağ başlarında
zindan oluyor sevdalarımız dağ başlarında
başa çıkamıyoruz kendimizle dağ başlarında
hayat bizi öldürüyor dağ başlarında
| 39 |
“ö.ç.m” den Bayrak İstismarcısı
Hergele elde bayrak meydan meydan dolaşır
Bayrağın hilâli ki İslam simgesi taşır
Kendisi Hak düşmanı, bayrak istismarcısı
İslam’a saldırarak İslam simgesi taşırMemlekette yok imiş onlardan gayrı insan
Ağzında besmele yok, Müslüman’a pek düşman
Bu aydınsal yobazlar, haddi aştı iyice
Milleti sömürdüler, oldular öyle şişmanNice civan yiğitler kurban oldu vatana
Ataların ümmetti, saygın yok ki atana
Allah razı gelir de işini has yapar mı
Milleti hakir görüp yükseklerden bakanaİyice gına geldi, bu münafık kullardan
Gençlik hep hebâ oldu, ekmez olmaz unlardan
Gafletteki bu neslin müsebbibine lânet
Haberin yok mu senin Osmanlı’dan, HunlardanDiplomalı cahiller çığ gibi memlekette
İnançsız tat olur mu ne ekmekte ne ette
Konuşur da yazamaz, mahkûm belli harflere
Yazısını tanımaz, tat arar o kelekteAdnan Ünal “ö.ç.m”
| 121 |
Yalnızım Yalnız
Seninle yaşarken sensiz kalmışım
Maziye dalarken hüzne dalmışım
Sevginle yaşamış senle dolmuşum
Yalnızım bu gece yalnızım yalnızHer yanında senden jatıralar var
Bakışın gülüşün ömrüme zarar
Seninle bir saniye bile bana inan kar
Yalnızım bu gece yalnızım yalnızBaktığım gördüğüm duyduğum sensin
Sen bir nefes cansın candan ötesin
Şunu bilki bir tanem sen çok özelsin
Yalnızım bu gece yalnızım yalnızGözümde hasretin içimde sensin
Ruhumu hapseden yalnız o sensin
Özlemim hasretim sevdiğim sensin
Yalnızım bu gece yalnızım yalnızSeni mutlu görmek bedel ömrüme
Sen girdin başkası yasak gönlüme
Başkası görünmez inan gözüme
Yalnızım bu gece yalnızım yalnızGözlerin neşeyle sevinçle dolsun
Kederler senden hep uzakta dursun
Gittiğin yollar mutluluk olsun
Yalnızım bu gece yalnızım yalnız
| 112 |
Günaydın Gece
Gece dinleniyor uykuları salıver..
Bu yoldan geçtim, ürkek, karanlık
Arkamda bir tek tanık..
Ay ışığındaki gölgem..Gel uykularımda böl ışığı
Uyandır geceyi
Salıver gölgemi,
rüya tadında
uyandır beni..
günaydın gece...2. Bölüm..Günaydın Gece! !
Garip mi dedin?
Ben gece uyanırım
Penceremde dolunay...
| 42 |
Ayrılık ölümden zordur dediler
Ayrılık ölümden zordur dediler
Sensizse ayrılık ölümdür bana
Yardan ayrı kalınmazmış dediler
Döneceğin o gün bayramdır banaAyrılığın rengini bilemedim
Kara toprak benim için karaymış
Mutluluğun rengi sence pembeymiş
Ölüm ensemdeymiş ben bilemedimSensizse bu ölüm gelsin be gülüm
Ayrılıktan bence hafiftir ölüm
Gelde bitsin bana ettiğin zulüm
Ayrılık benleymiş ben gülemedimAyrılık ölümden ağır gelirmiş
Benim sevgim sana ağırmı geldi
Seven gönül sevenini bilirmiş
Senin şu hasretin sinemi deldi
| 71 |
Daldı Gözlerim
Daldı gözlerim sonsuz karanlığa
Her dakika onu beklerken işkence.
Bulutlar kaplamış gökyüzünü,
Yıldızları görmesin seyredenler diye.Cennet köşelerinde saklanmış olmalı.
Arzurum ise eğiliyor beklerken karşısında.
Felaketim oluyor gelmeyişi
Bir akşamı bitiriyorum
O yine cennet pınarlarında.
| 36 |
Varoslarin asi çocuklari
Sahinlesir varoslarin asi cocuklari dag doruklarinda
Isyan fiçkirir goz pinarlarinda
Keskin bakislidirlar gecenin karanliginda
Heybetli uyanirlar tan yeli atanda
* * *
Denizlerde damladir analarin goz yasi
Dag kapida yanan mesale
Gergefimde mahiri guller
Zindanlari aydinlatan kivilcim
* * *
Ele avuca sigmaz varos çocuklari
Mavzerde kursun
Kinda kiliç karanliga inat gokte yildiz
Yatak yorgan bilmez yastigi tas fark etmez
* * *
Onurundan zerre kadar taviz vermez
Na merde boyun eymez
Basi dik anli açik zindanlarda halay
Dar agacinda mendil sallar
| 85 |
Almina Hanim
Minik kücük eller bir cennet koku,
Latif, nazik, kibar bir zarif doku.
Muhtacdir, Ana Baba vari yoku,
Almina Hanim bir güzel hanim.Evin nesesi bahcede kokan gül,
Babanin cani kirda acan sümbül.
Her sabah seherde sakiyan bülbül,
Almina Hanim bir güzel hanim.Bir güzel hediye Allahtan sana,
Hele bir kokla onu kana kana.
Suna bakin suna kücük bir ana,
Almina Hanim bir güzel hanim.Mustafa dede'den olsun hatira,
Bazan okudukca getir hatira.
Her duygu düsünce sigmaz satira,
Almina Hanim bir güzel hanim.
| 81 |
Nasıl bir din ki bu
kim koydu adını
bin elem içinde
bahtiyar...
nasıl bir din ki bu
faydası yok bize...
daima ve hep
dine karşı din
ne anlamaya imkan var
ne de gideceksin vaktinden önce...
| 35 |
Düş Sandığı
her sabah bir düş saklarım
gecesinde tüm iyi niyetlerim
içinde tek sen varsın bilir misin?
ve uykulu hallerim seninle başlar
yeniden hiç de üşenmeden
her sabah bir düş daha saklarım "masmavi gözlerinle geldiğin her düşüm
saklanmalı sonsuza dek ey cennet gülüşlüm"
| 43 |
Aşk Düş Artık Yakamdan
Dileğim yüce makamdan
Aşk,düş artık yakamdan
Sus ağlama hiç arkamdan
Aşk, düş artık yakamdanSevdamız dilden diledir
Nazın nasıl bir çiledir
Derdim hep aşk iledir
Aşk, düş artık yakamdanTanımaz kural kaide
Yok senden bana faide
Bir şey ummam hercaide
Aşk, düş artık yakamdanDelice sevdim olmadı
Çılgınca övdüm olmadı
Gönlümden kovdum olmadı
Aşk, düş artık yakamdanSevse yanımda olur
Her heyecanımda olur
Kanımda canımda olur
Aşk, düş artık yakamdanAşık olmak bir beceri
Kalpten girer içeri
Yüreğimden çek hançeri
Aşk,düş artık yakamdan
| 82 |
Yalan dünyaya mektup
Düşündüm de; Şunca yıldır yaşadığım şu yalan dünya az kahrımı çekmedi. Ondan ayrılmadan önce, yani henüz vakit varken, elim ayağım tutarken, tabii gözüm görüyor, aklım eriyorken bir veda mektubu yazmalıyım. Tüm insanlar gibi geçip giderken, bir virgül kadar da olsa ona teşekkür babında cümleler bırakmalıyım.
Ben, bir Temmuz ayının 22 sinde akşama ramak kala açmışım gözümü dünyaya. Annemle babam yemek yerken öğle vakti; anneciğim içini çekerek babama:
____Görüyor musun? Ekin biçiyorlar. Kışa hazırlık, erzak edecekler, sıcak umurlarında bile değil. Bu bizim dördüncü çocuğumuz. Tarla yok, bağ bahçe yok. Bu dar gelirimizle şu bozkırda; bu çocuklara nasıl aş, iş, eş bulacağız bilmiyorum.
_____ Allah kerimdir. Demiş babam.
Ve yıllar yılları kovalamış, üstüne üstlük birde hasta olmuş babam. İ şten çıkmış. Ne yapsın annem, kalkıp Samsun’a babasının yanına göçmüş. Tamı tamına beş çocuk ve hasta bir adam. Annem rahmetli işe girmiş. Derken babam da biraz toparlanmış, yine o vazgeçemediği bir türlü de onamadığı bakkallığına dönmüş.
Harıl gürül,var yok derken büyümüşüz işt.
Hepimiz okuduk sonunda çok şükür. Biraz benim ki zor oldu; önden üç kişi okurken dördüncüye yetmiyor. Neyse ki; Benim aklım, zekâm işe yaradı hayatımın yedi yılını yatılı geçirdim. Okuldan okula koştum. Ara mara yok. Doktor olacaktım ama öğretmen oldum. Bilirsin yalan dünya? Bizim branş ta: Biyoloji, kimya, fizik tabii en çok da insan ruhundan anlamak yatar.
O bozkırda gözümü açtım da ülkemin en yeşil huzurlu şehrinde Rize’de öğretmenliğe başladım. Deniz kıyısında bir evde oturdum, uçsuz bucaksız Karadeniz seyrimde, yemyeşil çaylıklar gerimde. Denize, yeşile, balığa doydum. Sıcakkanlı, şirin Karadeniz insanını tanıdım. Allah neler nasip ediyor insana. Sonra memleketime geldim annem böbrek hastası idi ya, onla kaldım. Memleketime, doyduğum, yaşadığım, okuduğum kasabama hizmet ettim. Annem bir gün;
________Bak kızım! Bu hastalık beni yiyip bitirdi, sen evlen evini ocağını kur, ben ölürüm, seninde yaşın geçer, işin zorlaşır dedi.
Evlendim, telli duvaklı gelin oldum. Erzurum’a gittim. Soğuk, ayaz derken, orayı da sevdim. İnsan her şeye alışıyor. Ben birazda Polyana’cılık oynadım be yalan dünya. Bir kızım, bir oğlum oldu. Kızımın adını İrem koydum. Ben bozkırda doğmuşum ya o Kırklareli’nde doğdu, cennet bahçesi olsun hayatı istedim. Oğlum Alper, yüksek olsun, yiğit, mert, çevik ve zeki olsun diledim. Şükür be yalan dünya iyide oldular. Hem okudular hem daha rahat yaşadılar. Ama insan hep daha iyiyi ister. Tabii onlar geçmişin yokluğunu ne bilir, ne anlarlar.
Eee, yalan dünya, yıllar bir telaşlı sel suyu gibi akıp geçti. Çok şükür öyle ağır bir hastalık yaşamadım, çocuklarımda, eşimde. Allah bereketini de verdi. Çok şey gördüm, güzel şeyler yaşadım. Gözyaşım hep acıya, hasrete değil, sevince de süzüldü. Sen eskidin, ben eskidim. Senin ömrün daha uzun. Ben sana veda edip gideceğim bir gün.
Ama sana teşekkür edip, şükranlarımı sunmadan, helalleşmeden olur mu? Az mı tepindim, az mı kahretmedim. Oysa sen tüm diğerleri gibi çektin beni silkeleyip atmadın, bende her şeye rağmen sevdim seni. Bana sunduğun her şeyden yararlanmaya çalıştım. Sabrın için sağ ol, hakkını helal et. Geldiğim gibi; Buruşuk, kırışık, saçı telsiz, damağı dişsiz, kim bilir aklıselim olmadan geçer giderim. O zaman unuturum, ya da düşünemem diye şimdiden veda ettim. Çocuklarıma bana baktığın gibi bak yalan dünya. Ne çok sevsinler, nede acı çeksinler, mutlu ve benim gibi hoşnut bir ömür sürsünler. Seni de üzmesinler. Yüce Allah’ı her dem anıp şükretsinler. Hoşça kal, hoşça kal yalan dünya. Fani bir kul
28.7.2009 AKBÜK
| 540 |
Aşk ve sevgi
AŞK bir yıl sürer
SEVGİ bir ömür AŞK gözünde büyütür
SEVGİ razı olur AŞK aldatır
SEVGİ ikna eder AŞK (aşık) kıskanır
SEVGİ (sevgili) güvenir AŞK seni de onu da ikiye böler
SEVGİ ikinizi bir eder AŞK zehir gibidir
SEVGİ ilaç AŞK ay gibidir hep bir karanlık yüzü var senden gizlenen
SEVGİ güneş gibidir hep sana bakar içini ısıtır AŞK gider (isteyince)
SEVGİ kalır (isteyerek)AŞK çeker, ezer, cesaret kırar
SEVGİ iter, teşvik eder, yüreklendirir. AŞK ise; o senin için hedeftir
SEVGİ ise; ikiniz de aynı hedefe koşan oklarsınız.
gül/ozan/mehmet
| 91 |
Gül Yüzlü Annem
İmanlı, kararlıydı,
Gül yüzlü güzel annem.
Gerçeğe duyarlıydı,
Gül yüzlü güzel annem.Dualıydı elleri,
“Allah” derdi dilleri,
İncitmezdi gülleri,
Gül yüzlü güzel annem.Sevgisiyle coşardı,
Güzelliğe koşardı,
Bizler için yaşardı,
Gül yüzlü güzel annem.Yalan söze uymazdı,
Doğruluktan caymazdı,
Biz doymadan doymazdı,
Gül yüzlü güzel annem.Yuvaya gül sunardı,
Gönlümüze konardı,
Hakk'ı çok, çok anardı,
Gül yüzlü güzel annem.
| 58 |
Gözlerin Türkü Söyler...
Gözlerin,
Türkü söylerdi
Gün batımı güneşe... Ki..
Balın tadı vardı
Bebeklerinde... Karanlıklar,
Sarsa da benliğimi...
Gözlerin yanardı içimde
Güneşler gibi....Gözlerin,
Türkü söylerdi
Gün doğumu güneşe...Ki...
Aşkın balı vardı
Bebeklerinde....Aydınlıklar,
Sarsa da benliğimi...
Gönlüm taşardı gözlerimde
Tıpkı güneşler gibi...Fikret Turhan-Yalova,
01.05.2014
| 43 |
Dert Beni No. 2
Aç gözlülerin ortasında kalmışım
Derman derken de derde dalmışım
Dostlar görün burada nası yanmışım
Değerimi bil dostum altın ile tart beni buradakiler iş yapmaz hepsi yatıyor
İnsanı savuruyor da uçuruma atıyor
Fakirin ekmegini elinden alıp yutuyor
Adaletsizler bırakın koymayın aç beni İşi düşenler garipleri de çok seviyorlar
İş bitene kadar da yüze hep gülüyorlar
İş bittimi kötekleyip hemen kovuyorlar
Böyle duramam burada bekliyor göç beni Hak arardım haksızlar diyarına gelmişim
Ben bu insanları çok adaletsiz bulmuşum
Ne sevildim burada ne kimseyi sevmişim
Geriye de gidemem çağırıyor da göç beni Kunta kinta olmam ben kendi vatanımda
Sızlanırım katlanırım burada aç yatarımda
Elimi açmam bir ekmege ceketi satarımda
Rahatlayın döküldü rahatsız etmez saç beni
22 / 4 / 2012 Alaçatı
| 122 |
Vatanım
Yurdumda yurdum yurduna hasret.
Dağında kurtum kurtuna hasret.
Vatanında vatandaş vatana hasret,
Dil yok olmuş dilim diline hasret.Hasret bile hasrolmuş manasız kalmış.
Ay ve güneş beraber uykuya dalmış.
Ne güzellikler kayboldu güzel yurdumda,
Her şeyde şikayet var güzel yok olmuş.03.03.2001
| 41 |
Şehitlik
Analar evladını canan diye kucaklar
Büyütür emir gelince eline yakar kınayı
Baba ocağından çıkmadan tekbiri söyletir
Davul çalınır yapılır düğün dernek halayı Elleri kınalı kuzular çıkar dağa bayıra
Yeşermeyen hayaller bir tarafa bırakılır
Ezberletilir can emanet verilir vatan aşkına
Hain pusuyla gögse şahadet madalyası takılır
| 46 |
Aşkın en kızıl hali, iki hece! ..
gece bir ay sundu bana
bir dolunay
tüm karanlıkları aydınlatan
göğün yalancı yıldızlarını söndüren
pörsümüş aşkları gün yüzüne çıkarangece bir ay sundu bana
bir dolunay
aşkın en kızıl halini serdi önüme
alacakaranlıkta belirdi iki hece: xx xxx
içimi bir hoş etti sessizcegece bir ay sundu bana
bir dolunay
göklerin ondördü gibi parlak
denizin incileri gibi eşsiz
bir ilham perisi girdi odamagece bir ay sundu bana
bir dolunay
oysa ben yerde, o gökte yarım ay
ayrılık setleri çekildi, arada duvarlar var
o hiç bilmeyecek, içimde bir aşk kanar
dilimden kan kırmızı heceler damlargece bir ay sundu bana
bir dolunay
o gökte, ben yerde yarım ay...
| 111 |
Peygamberimize aşk
Peygamberimize aşkOnun aşkında yerler gökler Allahım
Ver bir deva gönül derdime Allahım
Bir seher beni de kavuştur gülüme AllahımBen ahir zamanda gelmişim
Yerler gül ben kekeme bülbül...Yerler- gökler müştak sana gül rasul
Yerler gökler bir güzel bir güzel gül rasul
Yıldızların gönüllerinde gül hasret
Çiçeklerin gönlünde gül hasret...
Ah kainat gül ben kekeme bülbül
Gönlünde ateş gibi bir gül hasret baharın
Çiçekli dallarda gül hasret
Çiçekli dallar ağlatır beni
Dallar bir güzel bir güzel
Dillenince çocukları sevdim
Çocuklar çiçekli dallar gibi
Dillerde hep adı gül rasulün
Dillerde bal tat
Diller bir güzel bir güzel gül
Diller şimdi bal peteği...
Ah bütün dillerde gül ben kekeme bülbül
Ben ahir zamanda gelmişimO gül rasul, gül rasul…
Mirac geceleri ağlatır beni
Miraç nasip oldu
Selam verdi
Yüce Allah
Melekler hayran ona o sevgili...
Yedi kattır gökleri sevdim
Ah gökler gül ben kekeme bülbül
Ben ahir zamanda gelmişimGül rasul, gül rasul o…
Yandı gönlüm gül hasret ile
Gül hasret bir güzel bir güzel gül
Ben ay çiçeklerini sevdim
Ay çiçekleri gönülleri gibi ümmetin
Ay çiçekleri ağlatır beni
Ay çiçekleri güneş aşığı..
Ay çiçekleri gördüm yıldızlar sayısınca
Yönlerini dönmüşler hep güneş mezara
Ay çiçekleri yazdı şiirini
Ah ben sustum ben kekeme bülbül
Gül rasul, gül rasul o…
Ben uçurumlara bakarken yandım
Sarmaşık çiçekleri gibi uçurumlarda gönülleri ümmetin
Uçurumlarda sarmaşıklar
Ben sarmaşıkları sevdim
Sarmaşıklar bir güzel bir güzel dil
Sarmaşık çiçekleri uçurumlarda arıyor
Bir güneş onun mezarı
Toprak yazmış ay çiçekleri yazmış şiirlerini
Allahım ne zaman bana lütfun
Ben ahir zamanda gelmişimBen susayım mı ben kekeme bülbül
Yanar gönlüm gül hasret ile geceleri
Ben geceleri sevdim
Yıldızlar ne güzel
Yıldızlar göklerde şen
Yıldızların gözleri indi
Mezarına gül rasulün...
Yıldızlar yazıyor ona şiirlerini
Allah'ım ben susmuşum sussun mu bu kekeme bülbül
Gül rasul gül rasul o
Yandım gül hasret ile varlık oldu kül...
Güller yazdı ona şiirlerini
Ateşler yazdı ona şiirlerini
Adı güzel kendi güzel Muhammet o
| 312 |
16 Mayıs
Vatan olur, millet olur, bayrak olur davamız,
İşte bunun için, düşman ile kavgamız,
Her on altı mayısta bir başkadır ovamız,
Davul zurna çaldıkça, gençlerimiz coşuyor.Sarıoğlan ovasında bu gün bayram var,
Dalgalanır ovamızda, şanlı bayraklar,
Yağar mayıs yağmurları, sel olur çağlar,
Daha canlı, daha diri, bak bu millet yaşıyor.Elden ele dolaşıyor, emanetimiz,
Bu bayrağın üstünde, kemiğimiz etimiz,
Hiç umutsuz olmasın, kahraman milletimiz,
Bak Zeynep anam bile, bayrak taşıyor.Kurtuluşu yaşıyorum, şu gençlerin yüzünde,
Umut dolu gözünde, derman dolu dizinde,
Bak nasılda koşuyorlar, Atatürk’ün izinde,
Ankara’ya varmak için, en son hızla koşuyor.Mayıs geldi yeşillendi, bahçeler bağlar,
Davul sesleriyle yankılanır, karşıki dağlar,
Erir dağların karı, sel olur çağlar,
Türk Milleti engelleri, birer birer aşıyor.Bu milletin vatanı, bayrağı her şey,
Türk’e saldıran düşman, beni dinle heyyy!
Dört cephede sizleri, hırpalamıştık epey,
Bu milletin inancına, bütün dünya şaşıyor.Bu yıl iki bindeyiz, savaş daha bitmedi,
Türk’e karşı düşmanın, kini daha gitmedi,
Size iyi bir ders verdik, bunlarda mı yetmedi,
Seksen yıl geçti, hala bizimle savaşıyor.Kızlarımız mumlarla, çayda çıra oynuyor,
Sarıoğlan’ın gençleri, oyuna hiç doymuyor,
Bu coşkuyu gördükçe, içim dışım kaynıyor,
İşte bu coşku, bu sevinç, yine tarih taşıyor.Yüce bayrak gelince, gururlanır ilçemiz,
Bu gün bir başka ilçem, her tarafı tertemiz,
Ay yıldızlı bayrak için toplandık hepimiz,
Avşarım, çerkezim, türkmenim ne güzelde kaynaşıyor.Belediye başkanım geçer, halay başına,
Çeker bütün gençleri, halayının peşine,
Bu coşkuyu yaşamayanın, söyle burda işi ne,
Erkeğimiz, kızımız, oh ne güzel oynaşıyor.Haydi gençler gidin, bayrağımı getirin,
Atam Ankara’da bekliyor, alın O’na götürün,
Anıt-Kabir’e varınca üzerine yatırın,
Atam da bu günleri, görmek için yaşıyor.Bu sevgi ölürse, bayrak coşkusu biter,
Yurdum viran olur, baykuşlar öter,
Bayraksız yaşamak, ölümden beter,
Bu millet işte,bu bayrak için yaşıyor.Hepimizde heyecan, tatlı mutlu bir sevinç,
İhtiyarı, gençleri, hepsi diri, hepsi dinç,
Ay-yıldızlı al bayrak, sensiz yaşanır mı hiç?
Bayrağını alan gencim, Ankara’ya koşuyor.Hoş geldiniz sayın valim, hoş geldiniz misafirlerimiz,
Atamızdan böyle gördük, başım üstü yeriniz,
Size saygı ile bağlı, şu çarpan kalplerimiz,
Sizi gördükçe Sarıoğlanlım, daha başka coşuyor.Her on altı mayısta, millet tekrar dirilir,
Bize gelen misafire, elbet yemek verilir,
Yufka ekmeğinin üstüne, etli pilav serilir,
Pilav piştikçe, kazan taştıkça, millet coşuyor.Beştepeler bölgesi, buluşma yerimiz,
Yılda bir kere böyle, şenleniyor yöremiz,
Bu bayrağı taşımak, en büyük görevimiz,
Gençlerimiz bayrağı, elden ele taşıyor.Türk gençliği diyor ki: Yaşasın Milletim.
Feda olsun vatana, kanım, kemiğim, etim,
Yaşasın al bayrağım, yaşasın cumhuriyetim,
Türk Milleti, bu ülkü uğrun da yaşıyor. Recep Yağar 16.05.1996
| 388 |
Şimdi zaman ahir zaman
Şimdi zaman ahir zamanDedemin seccadesi duvarda ağlıyor
Ev ev duvar duvar köy ağlıyor...
Nurdan ağaçlarım vardı onlardan geçtim
Kuşlarım vardı...koyunlarımdan geçtim
Zehir içtim
Damarlarımı kestim
Biçildi gül günlerim...Elde mi sitem etmemek senden hayat
Şimdi zaman ahir zaman
Atom yemiş şehirler gibi gönüller
Baharı gitmiş şehir gibi gönlüm
Aşk uçmuş gül solmuş bahçelerinde
| 56 |
Umursanmaz
Aç oldukları umursanmaz
Suçlu oldukları yanlarına kalır İnsanlar gider hasreti kalır
Sofralar dağılır, resmi kalırDüğün olur, ölüm olur, bayram olur
Anılar kalır, dostluklar hatırlanırGün olur söz biter
Dil bağlanır, gül biter
| 32 |
Cennet vatanım
Topragımı ve vatanımı hep özlerim
Gürbet elde her zaman yolunu gözlerim
Sende yaş amak ne güzel içimde gizlerim
Vatanım cennet hep vatanımı özlerimSenin degerini kiymetini bilirlim
Sana kötü diyene hattını bildirim
Bu vatan için ölen şehitleri bilirim
Vatanım cennet kiymetini bilirimDünyayı gezsem tat alamam
Çok güzelde yaşasamda huzur bulamam
Senin varlıgınyı aklımda çıkaramam
Vatanım cennet aklımda çıkaramamHavasını suyunu dağını özlerim
Gurbette hep yoklugunu özlerim
Sana gelecem diye ayları hep çekerim
Vatanım cennet hep seni özlerimm.tüylü 01.04.2007
| 78 |
Yaman bir ok gibi
Başbağlar, başbağlar!
Kem gözden sakınır, başbağlar!
Acıyı içine gömer,
Kem sözden yakınır Başbağlar!
Munzur yaman bir ok gibi
Sızısı kırkgöz’den akar! .
Gidilecek yol yok gibi
Hasreti yürekler yakar.
Bozbulanık nehir gibi
Karasu, deli dolu akar!
Yeşil duvaklı şehir gibi
Eğin, ‘taşa zincir takar’
Kıvrılır bir yılan gibi
Yolları endişe kokar..
Savrulur heyelan gibi
Kan ve barut kokusu çöker!
Her bir kanadı süs gibi
Kafesten gelen ses gibi
Güneşi örten sis gibi
Damla damla gözyaşı döker...
| 80 |
Anne Bayramın Mübarek Ola
Ellerin yanında, şu gurbet elde,
Mutlu mu olunur, bu mübarek günde,
Gözlerim yolda, adınız dillerde,
Uzat elinizi öpeyim, ANNE..Hasret kaldım, gurbet ellerde sizlere,
Muhtacım, o eski mutlu günlere,
Mahzunun, garip garip baktım ellere,
Ellerle bayram, olmuyor ANNE…Eller ne bilsin, benim derdimden,
Ayrı kaldım, o sımsıcak sevginden,
Unutamıyorum, arıyorum şimdiden,
Gurbetelde bayram, olmuyor ANNE…Bayram günüdür, öpülür eller,
Sevgiyle okşanır,hep gönüller,
Askerin bayramını, ne bilsin siviller,
Asker Ocağı’nda bayram olmuyor ANNE…Unuttum kendimi,bu mübarek günde,
Sizlerle bayramlaşmak vardı, gönlümde,
Elini öpeyim derken.. yaş belirdi gözümde,
Hayalmiş, öpemedim elini, üzgünüm ANNE..Yazdırıyor annem, ayrılık yazdırıyor,
Divane eyleyip, diyar diyar gezdiriyor,
Asker Hakkı’yı canından bezdiriyor
Bensiz bayramınız mübarek olsun anne.ANNE, BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN
GÜNÜNÜZ, HAKK’KA NİYAZLA DOLSUN.
| 115 |
Gidersin
Gidersin;
kokumu alır hanımelleri, gelincikler ses vermez.çilekeş bir akşamdır yaşanır...spotların yaraladığı yıldızlar susar...boşluğa dolar gözlerim...plastik adamlar sorar sokakları, vitrinler temizlenir.tenha bir kalabalık olur yalnızlık; ellerimi tutarım...üşür mü gözlerin yağmur göğü getirdiğinde dizlerine, kıymetini bilir mi hüzünler, hangi martı ağlar çığlığına değse, avucuna alsan ne söyler deniz? bilge bir gecedir kalır, dolunay türkü bilenir, ayrılıktır rüzgar çiçeği değer ipince, gözlerine dolarsın!
| 61 |
Ölümsüz Hayata Yeniden Doğmak
Aşk dertlerin en güzeli
Bir günü bin gün olur aşkı bulursan
Kanatlanıp gökyüzünde uçarsın
Seversen aşk ile mutluluğu yakalarsınUmut çiçekleri ekersin yüreğine
Yükselirsin gökyüzüne sevdiğinle
Ölümsüz hayata yeniden doğarsın onunla
Bir damlayken deniz olursunAşk gizemli bir rüyadır
En sıcak tatlı bir hülyadır
Aşk pınarından akar duyguların
Gerçek olur bir bir rüyalarınCoşar bir sel gibi akarsın
Irmak olur ummana karışırsın
Sevda ateşiyle çıra gibi yanarsın
Bir an görmesen hasret ile anarsınAşk bir bengisudur içtikçe kanarsın
Aşk ile sevdayla benliğinden arınırsın
Aşk sonsuzluğun sırrıdır oysa bilemezsin
Aşk sırrını bileni binde bir bulamazsın
| 94 |
İkinci Dünya Harbinden Portreler 4
Silahın düştü elinden
bundan sonra bir hayal parçasısın.Dostların seni garipseyerek anacak,
vakitsiz ölümüne üzülen bu küçük şiirde de
benim gönlüme göre olacaksın.Halbuki biraz evvel kar yağıyordu,
sen ağır yaralı;
arkandan düşmandan kurtarılmış toprak,
suları buz tutmuş Vistül,
ağır ağır yürüyordun.
Ufukta belki,
karla örtülü kuleleri ve damlarıyla
biraz sonra şehirler gözükecekti.Ayak izleri örtülürken arkadaşlarının,
sen çam ormanlarını ve sakin gölleri
son adımında birden bire geçerek
denize vardın.Ondan sonra bir hayal parçasısın.
| 76 |
Dahil Olmayı Reddeden Bir Şiir
Tanrılığa soyunmaya kalktıklarına bakmayın, şairler de insandır ve çıplaklıklarıyla kalırlar. Her insan gibi evrenin küçük bir örneği olduklarını bilseler de numuneyi bütünün tamamıymış gibi göstererek işgal ettikleri yeri zihinlerde büyütmeye çalışırlar. Halbuki evrenin küçük bir örneği olmak onlara yapay sınırları fark ettirmeli, sonsuzluk yanında buharlaşan cılız çizgilerini tutamak yapmaktan alıkoymalıydı onları. Sırf üzerinde yürüdüğü için makine halısının dokuma halıya dönüşebileceğini sanmak ya da üzerinde yürüdüğü dokuma halının sıkı ilmeklerinin şiirlerinin sıkılığına, kök boyalarla canlanan renklerinin dizelerinin solmazlığına delalet ettiğini düşünmek bir cinnet değilse nedir? Aynı zaman parçası farklı iklimleri doğurabileceği gibi, aynı iklimler farklı meyvelere annelik yapabilir. Bir şehre aynı gün iki mevsimin yolu düşer, belki daha fazlasının. Ve her mevsimden rengi, kokusu, tadı birbirinden farklı yüzlerce meyve fışkırır. Ancak ne kadar çabalarsa çabalasınlar elmalarla armutların toplanamayacağına inandıramaz öğretmenler. İşte bir kamyonun kasasında buluşmuştur armutlar ve elmalar; on yılda bir taşıt değiştirerek yol almışlar, her uğradıkları beldeye kucak kucak, düzeltiyorum; kuşak kuşak şiir dağıtmışlardır.Bu nasıl bir kuşaktır ki hangi niyetle sarılırsa sarılsın beli sıkmaktadır. Yetmişli yılların mı, seksenli yılların mı, doksanlı yılların mı, yoksa iki binli yılların mı kuşağı ibrişimdir? Gelin de çıkın işin içinden. Ya da işin içine girerek terleyin. Her vadide şaşkın şaşkın dolaşarak, kâh “biçem+imge” olarak tanımlayın zamanınızı, kâh “biçem+mecaz”. Kâh yetmişle sekseni toplayıp ikiye bölün, kâh “vefa kuşağı”nı gökkuşağı gibi gerin göğünüze. Kâh siyasetten yana saf tutun, kâh özgürlükten. Kâh travmanızdan doğurun şiirinizi, kâh zevklerinizden. Kâh bir idealiniz olsun şiir idealinizi besleyen, kâh şiirinizi idealin memesinden kesin.Tanrı, Körün Parmak Uçları ve Kuduz Aşısı 'nın şairini Arabistan çöllerinde korumaya almasaydı, beline seksenli yılların kuşağını saracaktı belki de. 1979'da kaderin hamlesiyle bir satranç taşı gibi binlerce kare atlatılarak kızgın kumlara sürülen bu genç şair, yedi yılını geçirdiği bu topraklarda “ne içinde olmuştu zamanın, ne de büsbütün dışında.” Bir kitap oluşturacak şiiri geride bırakarak geldiği bu yeni iklimde dört kitap oluşturacak şiiri defterlerine hapsetmiş, bir dostunun kendisinden habersiz Cahit Zarifoğlu'na gönderdiği Öfkeli Çocuklar şiirini Mavera 'da yayınlayan Zarifoğlu'ndan içinde “Sen de bir imza sahibi olacaksın! ”cümlesi bulunan bir mektup almıştı. 1982 yılında aralanan bu kapı inzivayı bitirebilirdi. Ancak kader buna izin vermedi. Çok sonra Zarifoğlu'nun bir mektubunda, “Senin yazı ve şiirlerinle ilgili olarak, maalesef, daima bir dizi aksaklıklar –saçmalıklar- oldu. Bağışla,” dediği aksilikler şairin aralanan kapıyı kendi elleriyle kapayıp yeniden kendi madeninin derinliklerine inmesine yol açtı. Mesela Ebru Teknesinde Bir Yeşil şiiri Mavera dergisinin kapağında yer alırken içinde yoktu. Yine Zarifoğlu'nun “Beğendim, önümüzdeki sayı yayınlıyoruz dediği “Aydınlık Şehir” başlıklı yazı sırra kadem basmıştı.Burada önemle vurgulanması gereken husus 1998'de yayınladığı ilk şiir kitabı Körün Parmak Uçları 'na şairin Mavera'da yayınlanan Öfkeli Çocuklar şiiri de dahil, eski şiirlerinin hiçbirini koymayışıdır. Körün Parmak Uçları, şairin 1997 yılında çıkarmaya başladığı ve 22 sayı devam eden Merdiven Sanat döneminin meyvesidir. Bu kitabın yayınlanmayan beş kitabın kaidesi üzerine bina edildiğini bilmeyenler, bir ilk şiir kitabının nasıl olup da döneminin ve önceki dönemlerin imge yaralarından korunmuş olduğuna şaşırmışlar, Ali Ural şiirini bir eğilime dahil edememenin sıkıntısını yaşamışlardır.Doğrusu bir eğilimden söz edebilmek, üzerine eğilinen bir ideali gerektirir. Kim nereye eğilmiştir de şair o eğilime dahil olma ihtiyacını hissedecektir! Evet, Stephen Spender'in “İnsanın ilâhî görevini yerine getirebilmek için elinden geleni yaptığına olan inancından daha kuvvetli bir inanç yoktur; zaten büyük şairlere de ilham veren bu inançtır. Bu inanç beraberinde yoğun tevazuu da getirir, çünkü kişi karar verenin kendisi olmadığını bilir.” sözleriyle ifade ettiği bir ideale ihtiyaç var. Yine onun bir düzyazı şiirindeki gibi şöyle yönelmelidir şair Allah'a: “Bana huzur ver, bana kuvvet ver, bana güven ver. Aydın güne ulaşmama, yüksek koltuğa, sade masaya ulaşmama izin ver ki, kelimeler denetimimde olsun, orada endişe altımı oymasın. Eğer bunlara ulaşamazsam kurtlara yem oldum demektir, oradan oraya, deneyimden deneyime sürüklenen huzursuz bir yaratık olurum. Kendi yaratma gücümün zengin ve derin doyumu ile yaşayabileceğim, yargı ve alçakgönüllülük ver ki bir hoşnutsuzluk veya haset ifadesi beni şüphelere sürüklemesin.”Madem her şey söylenmiş, madem güneşin altında yeni bir şey yok, şairler sultanı Mevlâna'nın “ Yeni bir şey söylemek lazım! ” sözündeki YENİ nedir? İşte Kuduz Aşısı şairi bunu arıyor. Çağrışımların ve sezginin gücünü. Adına ferâset de denilebilecek bir algıyla okunabilecek, anlam ve ahenk katmanlarıyla çoğalıp yükselen bir şiiri. Bu şiir dahil olmayı reddediyor, geleneği değil. Geleneğin ateşiyle kaynattığı kara kazanında pişiriyor aşını. Reddedilme pahasına damakların alıştığı tatlara itibar etmiyor. Kalıcı olanı keşfetmenin ilhamla beraber yorucu yolculukları da gerektirdiğini biliyor. Şiirde tekrar etmenin “ahsen” olmadığını düşünüyor. Ancak hazmedilen bir besinin kana dönüşeceğinin bilinciyle yararlanıyor gelenekten. Sadeliğin şaşmaz gücünü bulabilmek için damıtıyor şiirini. Yontulmamış duygulardan vebadan kaçar gibi kaçıyor. Adına “arabesk” dediği tuzağın yuttuğu şairleri görüp “TEHLİKE” levhasını dikiyor. Velhasıl şöyle diyor Karabatak adlı şiirinde:“bu homurtuyu ancak dik duran bir avcı çıkarabilirbu belalı harcı kancalı bir gaga karabilirşamandıralar kopmuş kim açılabilirkapanan gökten zinciri bırak”
| 771 |
Hozan Hüsran
Tezekler yapmalar kermeler arasinda hizla cigligini kovalayan kerpic duvarlar tastan camurdan örme sivama duvarlar, bir emem kusaginin süslü masallarina gönül baglayan cakmakli cirali kösebucaklar gibi hazin hüsran…
Neydi….?
Sanki yandigi zaman ciy cigarmis kibritten, zar zor davranip tutusan isli bir alevin hic susup sönmeyip solmayacakmis gibi her dokudugu verilmis ögünclü ögütler ilmegiyle zihnini kucaginda bebeklestirdigi hayata insan adini cagirip koyarak; zifir iken zindan yerinden agarip söken safagin tüm amanlarboyu körpelenen baharlari, tüylenen tomurcuklari, tüllenen renkahenkleri, telden duvaktan cözüp siyiran sakli neydi sus neydi söz neydi vebal neydi sir neydi ….?
Örtmelerde sacin üstünde saman atesinin korunda közünde evraaac elek un ufra, pinesindeki henüz sicakligi üstünde tavugun culugun firigin kolani kusami akli kadar kalbiyle arasinda su sizmayan ev, oba, pinar, dag, bahce, ark, tevek, sürgün neydi sacak neydi yufka neydi, yumurtali dürümün dumani üstünde tütüp de, eteginde ocaginda egiren yoguran tandiri yakip, kalbi doyurdukca nasibi cogalan insan sevgisini ömrüne nasip yangin olanlarin…? ?
Nereye uzanirsa uzansin zaman hayat nerece uzaklasir uzarsa uzasin nerden nereye cekip sürüklerse sürüklesin ömür ipi yahut devran hayat cizgisi, hic bitmeyen ve hic gitmeyen gezgin höyük duran cark bulanan sagnak dede ebe …okunmus salalardan kökünü sacagini ilmini kuzusunu barkini evini odunu ocagini aklini ahlakini dünyasina dogdugu insan pusulasindan bilip belleyen ask a akran rehberligiyle, suyan kanmayan testiler kuyuya salindikca hayatin derinliklerini seyre yazan bakraclar tuzuna yara sardikca bagii deresini cayini irmak olup yurduna yarenine akip giden bulutlar ve yagmurlar, esmis bir rüzgarin toz kopardikca oyunlar icinde oyunlara daldigi, Toprak….
Gelincigi ekinlerin keyfikederine sevda diye sarip, höyüklerde tozluda almaligölde kavacikta sazakta kirikcayirinda gölgeliklerde güneste, insan kalbini cocukluga yazip TOPRAK, eskimez yarina tükenmez bitmez düne halhatir sorarcasina dagdan dereden…Seyfi Karaca…………….Haziran / 16
| 275 |
Bir Dünya Düşlüyorum
Bir dünya düşlüyorum
Şirin, tatlı, al yanaklı
Çocuklar için
Irmaklarından çağıldasın
Kardeşlik barış türküleri
Volkanlarından
Çiçekler fışkırsın
Alevlerin yerine
Kucakla atılırcasına
Dökülsün, serpilsin yeryüzüne...Bir dünya düşlüyorum
Mehmetler, Hanslar, Fredler...
Ayşeler, Meriler, Lusiler...
Toplanıp bir araya gelerek
El ele vererek
Eğlensinler
Oynasınlar
Kuşlar gibi uçarak
Şarkılar söylesinler
Gülsünler kahkahalarla
Katılırcasına...Bir dünya düşlüyorum
Yerlere devrilmiş sınır direkleri
Haydi çocuklar!
Kardeşlik barış için
Hep beraber ileri! ..
| 67 |