siir
stringlengths
171
74.5k
siir_uzunlugu
int64
31
9.7k
Bir dünya istiyorum Bir dünya istiyorum içinde sadece ben olmayan sevgilerin kalıcı,dostlukların ebedi olduğu yapmacık çıkarcılık olmayan bir dünya istiyorum özgürce seven sevilen,yalanların olmadığı bir can istiyorum derdime ortak,yanında huzur bulduğum bir sevgi istiyorum saygıya değer ve temiz,gerekirse yolunda ölünen bir dünya istiyorum,tıpkı çocuklar kadar masum,gülücükleri kadar mutluluk duyulan artık riyakar insanlardan,yüze gülen çıkarcılardan o kadar yıldım`ki bir dünya istiyorum maddiyatsız,insanları ayıran sınıflardan olmayan bir dost istiyorum yemeden yemeyen,yolundan gidilen bir dost,bir candost bir eskimeyen dost istiyorum dağ gibi yaslanacak ne kadarda şey istiyorum görüyormusun? kim istemez dersiniz ben burdayım.. Ali kılıç
92
Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz Dinsiz ilimler kula zarar verir, Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz. Dinden yoksun ise sevabı erir, Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.Atom parçalanıp açılır nadir, Dinsizin elinde atom bombadır. Doğru kullanırsan atom şifadır, Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.İlim Allahın sıfatına denir, Alim olan insanı herkes tanır. Kafirler ilmi kötüye kullanır, Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.İlimler insana hizmet güdüyor, İnsan ilimle ileri gidiyor. İslamiyet ilmi teşvik ediyor, Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.Yusuf bu söylediğin sözler arzdır, Fen ilmi mümin olanlara gürzdür. Müslümana ilim öğrenmek farzdır, Din ilmi olmadan fen ilmi olmaz.
99
? *Kelebek Çocuk*? Senin hakkında karar vermesi gereken sensin. Senin yaşamın hakkındaki düşüncelerin önemli. Aşmakta zorlanacağın kişide yine kendinsin. Zincirlenmiş hayat kapının anahtarı yalnızca senin elinde... İyiler her zaman şeytan, kötüler her zaman melek rolündedirler. Bu ikisi arasında gidip gelenler cin rolünü kabul edenlerdir. Yaşamının önemli anlarını görebilmek ve farkındalık boyutunda yaşamasını öğrenebilmek için daima hep ileri düşüncesini benimsemektir. Toplumun senin gibi canlılara ihtiyacı olduğunu unutma... Projelerinde istikrarlı durur ve görevine ara vermeden kararlı gidersen, tüm acıların bitecektir. Mutluluk dağıtacaksın. Yaşamının plan ve projesini dış dünyana duyururken buna inancın çok büyük olsun. Geleceğin için geliş. Geçmişin için değiş. Bu gün için iç dünyana dön. Öz benliğine... Sağduyuna selam ver. Ben Enerjiyim... Ben Bir Hiçim... Ben Kelebek Çocuğum... Dönüşümüne adım at. Yaşamını başkalarına teslim ettiğin an yaşam felsefenden uzaklaşmışsın demektir. Bu da içinde yaşatacağın sinir krizlerin için mum yakmaktır. Eğer, Kelebek Çocuğa dönüşüm yaparsan, bu iletişim başlamadan önce ne verebilirim diye düşünebilmelisin. Huzurlu ve sevecen bir ilişki, olumlu ve olumsuz yönlerini kabul edebilirsen, içinde sakladığın tırtıl korkularını bırakabilirsin. İnsanların yaşamına farklılık getirmek, yazmak, gezmek, karışıklığına çözüm üretebilirsen, başarı merdivenini doğru duvara yaslamışsın demektir. Kimsenin yaşamına karışmasına izin verme... Ağaçların tepesinde oturup çevrene baktığında, Yalnız bugün için yapmayı düşündüklerini hayata geçirmen ve hayatta ayakta kalabilmek yükünün azlığına da dikkat et. Eğer bir el omzunuza dokunuyor ve siz hala göremiyorsanız yazgınızı kelebek dokunuşu ile görüntü gelecektir. Sinir krizleri yaşarken, etrafına gülücük at. Başarısız, hissi ve benlikte bastırılmış duyguların için sağduyulu ol. Yıkıcı, bencil, ikiyüzlü, yalancı yüzlerle karşılaştığın an başarı sağlamak için kendine güveni, özgür düşünceni yaratıcı gücünü ve hoşgörünü kaybetme. Kararsızlıklarında kendini ifade etmesini öğren. Kendini kaybetmek adına da olsa menfaatlerini ve riyayı Zenginlik ve mutluluk adındaki iletişim anahtarınla değiştirmelisin. Aşırı ilgine sınır koy. Özgüvenini artır. Şefkatli ve ağırbaşlı yaşamak istiyorsan, zaafını kullandırma. İlham perisini bilgi ve becerilerinle yüzleştir. Hak ve adil davranmak için kararlarını ver. Disiplin sahibi ol. Ve hayata geçireceğin her şey sana büyümende yardımcı olacaktır. Mademki seviyorsun beni... En ince nokta mı kırma. Dokunma, rüzgar ile savrulan yüreğime Essin dilediği yere Tutunamadığım dallara Mutluluk savrulsun etrafıma Haykır dağlara ovalara Aşkımız büyüsün...İstanbul, 11 Eylül 1998KELEBEK ÇOCUK
345
Çanakkale Şehitleri Çanakkale Cephesi'nde Binlerce şehit oldu Ama bizim milletimiz Vatan sağ olsun diyorduÖnce Allah sonra vatan diye diye Şehadete eriyorlardı Ve sonra sorgusuz sualsiz Cennete giriyorlardıBir askerin şehit oluşu Nice yürekler sızlattı nice analar-babalar ağlattı Ama onlar her şeye göğüs gererek Bizim için vatanı kurtardıŞartlar o kadar zordu ki Silah yok para yok, yok yok yok Türk askeri sağ olsun ki Düşmana da bu ülkede yer yokDüşman bilinmedik yerden Hedef belirleyip ateş ediyordu Bin bir tane askerimiz Ya gazi ya da şehit oluyorduBilir misiniz çocuklar Şehit gazi ne demek Gazi savaşta yaralanan Şehit hayata gözlerini yumanŞehitlerimize selam olsun Kalpleri sevgiyle dolsun Onlara minnettarız Vatan sağ olsun vatan sağ olsun
110
Bir Gün İlk göç mevsiminde kırlangıçlarla Yolları izleyip gelirim bir gün Turnalar, leylekler, bütün kuşlarla Baharı gözleyip gelirim bir günAyrı düştük şunun bunun yüzünden Vurulmuş bir ceylan gibi gözünden İçim buruk buruk gurbet sözünden Sılayı özleyip gelirim bir günSayılmıyor geçen günler parmakla Fena düşü iyilere yormakla... Kavuşulmaz dağ ardında durmakla Yürekten sızlayıp gelirim bir gün
55
Depresyondayım Dostlarla birlikte olup kalmayı Çoktandır unuttum ben zevk almayı. Öğrendim iş varken kendin salmayı Depresyon denilen bu hastalıktan.Değersiz hissetme ve de görmeyi Kendine küsüp de yönün dönmeyi Bedenle beynine duvar örmeyi Öğrendim depresyon hastalığından.Hep derler ki, ye iç gez ve de dolaş Sıkıntın geçecek bak yavaş yavaş. Yorgunum, bitkinim ve de uykusuz. Anlamayıp beni, diyorlar huysuz.Çok zor oluyor şu anlaşılmama Diyorlar tatile çık gez toz takma Gezip tozma ile dertler bitmiyor Beynimdeki safra çekip gitmiyor.Derdi olanları dertli anlarmış Bu dünyada dertsiz olan kim varmış Benim bu dertlerin kesin çözümü Beynimden attığım safralardanmış. Safraları bir bir söküp atınca Zevk üstüne neşe sevinç katınca Güvencim kötü duygular batınca Gürsesle haykırır mutluluklarım.
110
Kaşınma Komşu Değiştir o söylettiğin marşını Sahip ol diline kaşınma komşu Sıkarız kafana üç beş kurşunu Sahip ol diline kaşınma komşuBak bir gece başınıza çökeriz Sağlam dişinizi kökten sökeriz Hepinizi Marmara'ya dökeriz Sahip ol diline kaşınma komşuSeni böyle bu yollara kim yitti Kuyular kurumuş kıredin bitti Bak dostların dahi bıraktı gitti Sahip ol diline kaşınma komşuYazarız gerçeği biz hece hece O rüyanız kâbus olur her gece Gücünüz eşit mi bizde ki güce Sahip ol diline kaşınma komşuGün olur bak biz tatile çıkarız Taş üstünde taş bırakmaz yıkarız Remzi der ki gırtlağını sıkarız Sahip ol diline kaşınma komşu
97
Evlilik oyunu hep anlatılardı zordur evlilik diye zor olan insanlar evlilik değil roller zordu belki ama biz başardık belki zor kavuştuğumuz için birbirimizin kıymetini iyi bildik. iki ayrı insanın aynı evi paylaşması zordur iki farklı insanın ortak hayat yaşaması hayli güçtür biz başardık evliliği oyuna dönüştürdük çok fazla yormadık birbirimizi bu evlilik oynunda sen baba ben anne oldum.13 10 2006
60
Çocuk Kitapları Haftası 2 Okuyana bak da gör öğretmen, doktor olmuş, Çünkü kitap dostumuz, okumayan ne olmuş? Sergilere koşalım, kitapla yarışalım, Dünya çocuk kitapları biz, bol bol okuyalım… Kitap kaybettirmez şey bize eğitim sağlar, Cehaleti silecek içinde bilgiler var…(1997)
39
Dost Kalleş Dost bildim ve güvendim Her sırrımı söyledim İsteklerine boyun eğdim Vurdu beni dost kalleş Ne istedi masum candan Vurdu beni her bir yandan Attı çukura acımadan Attı beni dost kalleş Her tarafım kanlı kanlı Gömdü beni canlı canlı Sanmıştım biraz insaflı İnsafsız cıktı dost kalleş Toprak içinde kıvranırken Acımadan bana bakarken Toprağı üzerime atarken Güldü bana dost kalleş Son nefesimi alırken Gözlerim usul usul kapanırken Geride kalanları düşünürken ALLAH seni affetsin dost kalleş
75
Bebek Arabası Hiçbir şey uçurtmalar kadar görünmedi Tutsak,yorgun,kirli,hür Ve siz,hiçbiriniz Zalimin kutsanmış çocuğunu bilemediniz Dikenli teller ile kundaklanmış Kanlı,zarif,korkunç,pür Halbuki ne çocuklar gördünüz Pembe-mavi bebek arabalarında Sevilesi,öpülesi,kucaklanası İşte yaşadığınız aşklar İşte tattığım acı duygular Ve bebek arabası Uçurumdan hızla yuvarlanır.
40
Dost... bir dost bulsam erisem bakışında dolup damarlarına dönüşsem kana dost çarpsa yüreğim heyy dostbıkmadım dost tokadı yemekten aramaktayım eyy dost bilinmez bulunmaz olduyaşlanıp gitmekteyim eyy dost boşa mı geçti ömrüm kavruluyorum özlemiyle candan dost eyy arkadaş eyy dost1. 5.04..Sydney
40
Aşk Emektir Aşk nedir Aşk ebedidir Aşk sebebindir Aşk dönmemektir Aşk sahiplenmektir Aşk pişmanlık değildir Aşk korkmadan sevmektir Aşk hiç yalan söylememektir Aşk geride bırakılanı üzmemektir Aşk giderken kendisini götürmemektir Aşk kör gözlere bir nuru çok görmemektir Aşk ikirciklikten uzak değerlerini gizlemektir Aşk her şeye rağmen affedip sevileni özlemektirAşk emektir.Zamansız.
50
Bebek Yenisin Dunyada hemde cok yeni, Aglama Bebek hayat cok acimasiz. Annenden baskasi anlamaz seni, Aglama Bebek hayat cok Acimasiz..Yaramazlik yapipta uzme Anneni, O senin Melegin ogretecek herseyi, Tadini cikar cok ararsin bu gunleri, Uslu dur Bebek hayat cok Acimasiz..Once emekler sonra yurursun, Zamanla yavas yavas buyursun, Yasa ki bak daha neler gorursun, Buyume Bebek hayat cok Acimasiz..Dilin cozulecek ilk Anne diyeceksin, Onu da yine en cok sen uzeceksin, Gunu gelince sen de terkedeceksin, Birakip gitme Bebek hayat cok Acimasiz..Yollar da dusersin kanar dizlerin, Kaldiracak Anneyi arar gozlerin, Kimsenin kulagina gitmez sozlerin, Dusme Bebek hayat cok Acimasiz..Simdi kucuksun hayallerin toz pembe, Hayat seni de atar onulmaz derde, Birgun haykirirsin sevdiklerim nerede, Yanliz kalma Bebek hayat cok Acimasiz..Kucukken hic birsey gitmez zoruna, Aldiris etmez,devam edersin yoluna, Dikkat etmezsen sayet sagina soluna, Yerler seni Bebek hayat cok Acimasiz..Sokaklar da parklar da gezer oynarsin, Buyuyunce asik olur mutluluktan ucarsin, Sonra terkedip giderler buna cok yanarsin, Asik olma Bebek Ask cok Acimasiz...Kapilir gidersin yaprak misali ruzgara, Pisman olacaksin geldigin icin Dunyaya, Az yasa cok yasa sonu cikar topraga, Ölum var Bebek Bunu Sakin Unutma..
180
Ay Işığı-2 Bu kör geceler eskidi de, havalar soğudu. Daha karanlığa dökecek dertlerim çoğudu. Mehtap’ın geleceğinden de umudum yoğudu. Karanlık ufuğun ardından çıktı ay ışığı...Çok uzak ufuklardan da Hilal göründü, İçerim dalgalandı, bir başka hisse büründü. Rüzgardan kaçan otlar da ayağıma süründü. Şu yüreğimde, şimşek gibi çaktı ay ışığı...Durmadı Ay, usulca yukarılara yükseldi. Aydınlıklar artarken, karanlıklar da eksildi. Işık geldi içime de, sanki dertleri sildi. Şu gönlüme de ılık ılık aktı ay ışığı...Bu ilk akşamda; duygularım, göz yaşlarım seldi. Ay’ın şavkı da, zifiri karanlıkları deldi. Ta uzaklardan koştu, kayalıklara geldi Yamacıma geçti de, bana baktı ay ışığı... 28 Ekim 2010 Perş. 00:18 Bahçelievler / İstanbul Batur Nafiz TANÇAĞLAR ' Nafi Çağlar Budunlu '
113
Ay Karanlık * Ay karanlık yar bağımda izin var, Gözün dalar sanki bende gözün var. Anlamışım söylenecek sözün var.Gel yanıma tenhada buluşalım, Gir koluma toy düğün dolaşalım.Ay halesi bir bulanık bulutta, Benim gönlüm senden yana umutta. Haydi söylenmemiş sözünü tut ta,Gel yanıma tenhada buluşalım, Gir koluma toy düğün dolaşalım.Ay şavkında yola düştüm dost ile, Değişmem ki sevdaları post ile, İşim olmaz kulda cana kast ileGel yanıma tenhada buluşalım, Gir koluma toy düğün dolaşalım.(Not: Halk müziği formunda tarafımdan bestelenmiştir.)
78
Şair'in Kahvesi Sabah çayınız bizim bellcafe`den dostlar, Bölünen uykularınız, unutulan dostlardan değerlidir bizde. Erken sabahın uyuşmuş ayaklarıyla başlanır güne, Kısık gözlerle bir günaydın sesi, Ve dostluğun sıcacık avuçlarına, Bırakılıverir yalnızlıklar.Derken hayatın acıları girer kuyruğa, Alırız nasibimize düşeni, Yıllar sonra tesadüfen birleşir avuçlarımız, Yıllar önce olamadığımız sevgiliyle.Ak saçlı şairin köhne kahvesinde, Acılarımızı bahşiş bırakıp ona, Yüreğimiz kıpır-kıpır ayrılır gideriz meçhule.İzmir
59
Af Ola Afolainsanın insana yatırımı sevgi diyorum ve bu sevgiyle beslenen yüreklerin hoş görüsüne sığınarak gönül bahcemden derdiğim özü sevgi olan mutluluk çiçeklerimden oluşturduğum şiirlerimi paylaşmanın sevincini paylaşmanın onuruyla bu günden itibaren her cumaertesi ve çarşamba günleri olmak üzere haftada iki şiiri mi sunmaya devam edeceğim 25.Evlilik yıl dönümümüzü şiirlerle kutlama mutluluğumuza mutluluk dilekleriyle katkı sağlayan tüm dostlarımıza arkadaşlarımıza sevenlerimize sonsuz teşekür ediyorum Afola Aşkın deryasına aşk ile daldım Sevda denizinden damlalar aldım Yürek tepsisisyle sevgimi sundum İkramda kusurum varsa afolaSevgiyle saygıyla anarım sizi Hayat bağlarımız besliyor bizi Zaman tepsisiyle sevgi servisi İkramda kusurum varsa afolaNice mutluluklar kutlamalarla Dost Şeref çağlıyor akar sularla Anlayış hoş görü paylaşmalarla İkramda kusurum varsa afola14.04.2011 Dost Şeref
113
Aşkın Deryası Sabırla Dolu Sırdır Aşkın deryası sabırla dolu sırdır Sabır eden varınca kapısı açılır Aşk açılır gönüle gülümsemesi serpilir Aşk ile seven sabırla cennet bahçesine varır Bu âlemde olmazsa ahrette kavuşur Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurSabırla aşk olmazsa varılmaz hiçbir sırra Yusuf sabırla sultan olmadı mı mısıra Sabırsız kul ermez varamaz huzura Yola devam edemez düşer her bir çukura Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurÂşık Gülveren’im ben aşk kapımı her gün çala vura Aşk ile beni seven cennet güzeli halimi her gün sora Aşk ile olunca gönül düşse de yakmaz ki ateşten kora Aşk bir nurdur her kula nasip olmaz varamaz ki bu nura Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşur
136
Her Sabah Seninle Başlar Önce gözlerin girer odamdan içeri Sonra ellerin, saçların dudakların Bir bir hatırlarım Her sabah senin olan ne varsa Yüzüm aydınlanır Şarkılar söylemek gelir içimden Yakında bir kuş öter Uzaklarda bir tren sesi Sonra kornalar, çocuk ağlamaları Vapur düdükleri Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma Sarar benliğimi birden Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım Her sabah seninle başlar Ve ben her sabah Ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarımHer sabah Rezil insanlar bekler her köşebaşında beni Yüzleri, yürekleri kadar kirlidir Biri gider, biri gelir Biri gider, biri gelir Yak....................
98
Gurbet-1 Aşım, işim sebep oldu, Kara yere kalan gurbet. Gözüm her an yolda oldu, Yarı yolda kalan gurbet.Nice ışıklar karartan Ayrılık derdi yaratan, Köşe bucak dost aratan, Başa bela olan gurbet.Kin, gıybetin bırak gayrı, Seven, sevilenden ayrı, Usandırma candan gayrı, Evi barkı viran gurbet,Kimi sağlam, kimi hasta, Kimi kayıp, kimi yasta, Hasret koydun eşe dosta, Seni arsız olan gurbet.Belli değil yazın kışın, Her musibet senin işin, Kuyndikli'ye batar dişin, Seni fersiz olan gurbet.
73
T - De Muse - 101 -Norwey T - De Muse - 101 -NorweyGjør du vet.... De Muse... Denne dag.... Eders modermunnen dag... Men jeg, svært beklager... Min en dag... Jeg elsker.... Jeg fant deg... Jeg elsker... Jeg levde i deg.. Men jeg.. For månedene..... Jeg aldri du ikke sett.. Tror, mitt eneste.. Du, jeg synes.... Fordi... Jeg elsket deg... Jeg elsker deg... Jeg'll elsker du...Gjør du fortelle.... De Muse....Mersin - 02.02.1982-Bilal Genis
73
Kadermi Bu Eğer bir taş olsa bedenim dayanmazdı İnsan olmasaydım kaderim bu olmazdı Doğuştan günahkâr doğmuşum sanki Dünyaya gelmek en büyük hataydı belki Kaderimi değiştirmek elde değil ki Allahım suçum ne ben ne günah işledim Gözümde yaş olmasa da ağlıyor gözlerim İçimde bir yara kanıyor derin, derin Değişmez ölsem bile bu zalim kaderim Allahım suçum ne ben ne günah işledim
60
Kim İster Kim İster? İstenilen şeyi şimdi yazdığım zaman, kim istemez ki diyeceksiniz... Kim Milyoner Olmak İster? Evet ne diyorsunuz? Herkes ister mi bunu; sanmıyorum herkes de istemeyebilir. Senelerdir süren aslında güzel de bir yarışma lakin ben o her yarışmacıya sorulan soruya hayli gıcık kapıyor, sinir oluyorum. Hani sunucu diyor ya ''Bu Yarışmaya niye geldiniz? '' Bu kadar saçma sapan bir soru görmedim. Bir insan para ödüllü, hem de bir milyon, yani eski deyişle bir trilyon para ödülü olan bir yarışmaya niye gelir? Allah aşkına güldürmeyin adamı, güldürmeyin insanları bu kadar kendinize, yapmayın lütfen. Emniyette sorguya alırlar ya sanıkları, sonrada tepesinde bir ışık yanar, iki sivil poliste başındadır hani, durmadan soru sorarlar adamı çözmek için, çapraz sorguya alırlar. ''Konuş, isim ver bize kimler ile gerçekleştirdin bu eylemi, patronun kim, o ev de ne yapıyordun? '' Ben biraz buna benzetiyorum, o yarışmada ki ''Buraya neden geldiniz? '' sorusunu. Sunucu karşınızda size dönüyor ''Ahmet Bey konuş niye geldin bu yarışmaya, hadi söyle, işlerin iyi gitmiyor tabi buradan bir şeyler kazanıp işlerinde kullanacaksın değil mi, biz anlarız, yoksa yoksa dur dur, oğlunu evlendireceksin veya arabayı yenileyeceksin, belki de yazlık ev mi alacaktın, hadi itiraf et hadi bilelim buraya niye geldin? '' Uf ya biraz abarttım mı ne? Geldim kardeş, derdim var, verin para, verdin verdin, vermedin, ben de bir dolu yara. ''Sizi tanıdığıma çok sevindim.'' der çeker giderim ya, neyin kafası bu? Kim Milyoner olmak isterse istesin, benim için çok da bir önemi yok, geçinebileceğim bir para bana yetiyor da artıyor. Esnafız, ayrıca zaman zaman gelirlerimizin azaldığı da oluyor, geçici olarak da olsa, maddi sıkıntılarımız oluyor. Yine de çok şükür namerde muhtaç olmuyoruz, en önemlisi de o değil mi zaten? Yarışmaya katılmaya hak kazanan adaylara bakıyorum, bir çoğu da eğitimli insanlar. ''Yarışmaya niye katıldınız? '' sorusuna verilen cevaplar bence, en az soru kadar saçma ve manidar.''Selçuk bey sizin ile ne zamandır tanışmak istiyordum, bu güne kısmetmiş, heyooo ne kadar mutluyum.'' Yalanın daniskası. Herhalde Selçuk Beyin kara kaşı kara gözü için gelmediniz. Bir milyon lira ödül koymayın bakayım, kimse müracaat eder mi acaba o çok bilgi dolu, kültür dolu yarışmalara? Daha ne enteresan cevaplar var. ''Burada ekran karşısında bu havayı solumak gerçekten gurur verici, hele de sizin gibi bir ustanın karşısında.'' Bir kuyruklu yalan daha en palavralasından. (Selçuk Beyin Usta olduğu gerçek ama.) Havayı solumak istiyormuş da muş muş, mış mış. İnsanın gözünün içine baka baka yalan söylemeyin.Nadiren de olsa gerçekten yarışmaya neden katıldığını açıklama cesareti gösteren insanlarda var ki onlarda zaten takdiri hak ediyorlar en azından kıvırmadıkları için. ''Selçuk Bey benim paraya ihtiyacım var, kredi kartı borçlarım var, el borçlarım var, işten çıkarıldım, borçlarımı ödemem gerek, bu sebep ile burada sizin ile yarışıp acaba cebimi bir miktar para ile doldurur muyum diye bu yarışmaya katıldım, budur asıl ve gerçek katılma sebebim.'' İşte bu, doğrucu olun ciğerimi yiyin. Ne öyle kıvırıyorsunuz, ayıp mı para kazanmak için bir bilgi yarışmasına katılmak, hiç sanmıyorum.Bu yarışma dünyanın bir çok ülkesinde ve tabi güzel yurdum Türkiye'de de yayınlanmakta. Belki bu sorular her ülkede ki yarışmada sorulmak zorunda, yarışmanın formatı gereği, lakin amaç da belli, oraya gelen yarışmacının aklından geçen de belli. En büyük ikramiyeyi kısa zamanda cebe indirip, oradan eski tabir ile tirilyoner, yeni deyiş ile milyoner olarak evine mutlu bir şekilde gitmek. Bazı insanların kafasında kolay kazanılan bir para bu diye de düşünce geçebilir, ancak orada ki bilgi gerektiren sorulara cevap verebilmek için insanların binlerce kitap okuması ve yine binlerce bilginin gözlerinden ve beyinlerinden de geçmesi gerekmektedir, geçmiş senelerde. Yani o kadar da kolay bir olay değil göründüğü kadar. Bir de tabi medeni cesaret lazım, milyonlarca izleyicinin karşısına çıkmak için. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
599
Pencereme Güneş Vurdu Pencereme güneş vurdu ne güzel aylardan şubat ama güneş şubata inat dudaklarını gezdiriyor yüzümde sıcak mı sıcakyükselirken çatıların üstünde tel tel saçlarını dağıtıyor yüzüme elleri değiyor omuzlarıma umutlarımı toparlamalıyımher insan kendinden başlar ya bu güneş de benimle sabaha ey sabahın güzel yüzü gül ülkemekükreyen cellatlara söyle sahra kana doydu kan çekilsin gölgesine
55
İlkbahar Gözünün alabildiği kadar yeşil her yer Sarı pıtırcık çiçekleri sarmış her yeri Aralarda kırmızı rengiyle rüzgarda salınan gelincik çiçekleri Kenarda akan mavi dere Bütünleşmiş doğa ile birlikte Yavru bir kuzu süt emmekte anasından Hoplayıp zıplayan yavru kediler Ağacın üzerinde kumrular Biri erkek,biri dişi Bu güzellikler arasında küçük bir kız çocuğu Sarı lüle lüle saçları örgülü Mavi mavi gözleriyle gülümsüyor Evi tam ortada bu resmin, İki katlı önde veranda, Arkada ise bahçesi,bahçede salıncağı, Kışın gitmesiyle gelen sıcak güneş Güneş kadar ısıtır içimizi İlkbahar...
83
Bir Düş Olurum Ne zaman aklıma düşsen Badem çiçekleri gelir aklıma Bahar içimi ısıtır Ben gölgene sığınır Serin sularında bir düş olurum.Ne zaman aklıma düşsen Musluk yolunda küçük bir çocuk Yorulur rüyalarında Ben yarına sığınır Dün içinde bir yitiş olurum.Ne zaman aklıma düşsen Bir telefon kadar yakın Bir hayal kadar uzak Bir düş kadar yalan Ve her başlangıcın Ulaştığı bitiş olurum Bir düş olurum.
64
İstanbul Ağlıyor İstanbul sokakları dar ama, Bir o kadar da anı var içinde Hele birde dolunay çıkınca, Sevdada çıkar gibi herkes bir yanda İstanbul'u hisediyorum ansızın bir esintiyle, Kendimi arıyorum dar sokaklar içinde Gözlerim dolu semaya dalıyorum, Kaybettiklerimi arıyorum istanbul içindeİstanbul ağlıyor şimdi! Yaşlanıpta sevgiliye doyamamış, Dalgalar arasında kaderine bırakılmış, Sevgiliyi bekleyen gelin misaliİstanbul'u izliyorum gözlerim dolu bir kenarda, Bir türkü mırıldanıyorum, sevipte kavuşamıyanlara İmrenircesine bakıyorum taşına,topragına,suyuna Üzülüyorum istanbul, bir gün ansızın senden ayrılacağıma.
74
Gazi İki şalvarlı kopuk dağda geziyormuş dediler.Süngümün ucunda yalvararak canlarını verdiler.Bayrağımı diktim gururla cudinin tepesine.Nöbetimi teslim ettim daha nice mehmetlereGazi oldum madalyam sol göğsümdeAna dönünce kına sür nasırlı ellerimeDünya selam dur! şerefli türk oğlu türklereÖrnek olsun milletim ezilmiş milletlere
39
Tuncer gidenler gitti damarlarımız daraldı birer yıldızdı hepsi yerleri hep boş kaldı boşluğu içimizde şimdi ciğerlerimize gelen hava azaldıbak ne gecenin dolunay hali güldürüyor ne yıldızlar göz kırpıyor bir özlem ki bu yokluk sancısında ülkem kan ağlarken tuncerimiz toprak anaya teslimbitmedi...Vedat Koparan
42
İnsan İnsana Aşık İnsan İnsana denizin dalgasında arasak büyük aşkı bulurmuyuz çığlık çığlık kıyıya vurarak kendini aşkım aşkım diye haykırdığını duyarmıyız senin beni benim seni duyduğum gibiyağmur yağdığında ıslanırmı deniz sarılırmı aşık olduğu kumsala üşümesin diye öpermi coşkuyla tuzlu dudaklarını senin öptüğün gibiKar yağdığında ayaz vurduğunda ısıtırmı güneş üşüyen denizi senin içimi isittiğin gibiaşık deniz tatlı sözleriyle ılık nefesini üflermi kum tanelerine senin yaptığın gibiayın şavki vurduğunda üstüne mutlu olurmu deniz yalnız değilim diye gülümsemen vurduğunda yüzüme mutlu olduğum gibiyakamozlar dans ederken şarkı söylermi kendinden geçermi deniz biz gibi işte bizim gibiaşkla coşarmı koşarmı kumsala ben denizim sen kum demeden sevdiğine sımsıkı sarılmaya senin bana benim sana sarıldığım gibi biz gibi işte bizim gibideniz nasıl anlatır büyük aşkını kibirsiz riyasız çıkarsız aşkla tarifsiz limitsiz bir sevda yaşadığını biz gibi işte bizim gibiayrılıksız ama özlemlerle git geller oldukça hasretle binlerce özlem binlerce vuslat yaşayarak bitimsiz bir aşkla biz gibi işte bizim gibidevlerin aşkı büyük olur misali denizlerin kumsala aşkı gibi aşk olurmu bizimkisi yürek yüreğe hasret dalgalar vurdukça kıyıya bir dakika özlem bir dakika vuslat biz gibi işte bizim gibigüneş denize aşık deniz kumsala senle ben gibigece gün/e aşık gün ay/a senle ben gibitoprak yağmura aşık yağmur buluta senle ben gibiinsan insana aşık insan insana biz gibi işte bizim gibibulduk bizde bulduk işte denizlerce büyük aşkı yüreğimizde dalga ile kumsal gibi el ele gönül gönüle deniz kumsal güneş ay biz gibi işte bizim gibi
233
Meli/Malı Evlilik Evlilik İki rengin uyumudur Birbirine karışmadan Birbirini karıştırmadan Varolmak yanyana.Evlilik İki rengin uyumudur Ben kırmızı, sen sarı Sen soldurmadan Ben kızartmadan utançtan.Evlilik İki rengin uyumudur Ben kırmızı, sen sarı Galatasaraylı olmaktır Saraylara layık Asil olmak, asil kalmaktır.Evlilik İki rengin uyumudur Ben beyaz, sen siyah Beşiktaşlı olmaktır birlikte Asaletle süzülmektir Yıldızlar okyanusunda.Evlilik İki rengin uyumudur Ben sarı, sen lacivert Fenerbahçeli olmaktır Sarı sarı kalabildiğince Lacivert maviye dönmedikçe.Evlilik Üç büyüklerden biri olmaktır. İki ayrı bedenin Gönül birliğiyle. Ama ideal bir evlilik Galatasaraylı olmaktır AB standartlarında Bazen üstünde hatta Başarıyla kazımaktır İki bireyi Ortak bir yaşama.Evlilik Hani ideal olanı Sonbaharda sarılar içinde Kurumadan ve solmadan Kıpkırmızı bir gül kalmaktır Kumrulara öykünmüş Bir çift aslan olarak.
114
Gençlik ve yaşlılık gençlik yaşanırken hatırlanmıyan sorularla dolu bulmaca yetişilmeyen ve yetmeyen zaman gençlik çiçeklerin koparılıp sevdalara sunulduğu,mehtaplı yıldızların parlak ve sönmediği gece gençlik akıp giden günlerin yağmurun gözyaşı,fırtınanın sevdadan sevdaya sürüklediği çılgınlık gençlik sorular bitip cevaplara başlamak yanlışla doğruyu ayırmaya çabalamak ara sıra arkaya dönüp bakmak yaşlılık sevdalardan yorgun düşen dostlarda tesilli bulan gönüller hatırlancak günlerin çokluğu yaşlılık bir sabah terliklerini giymek için düşünerek yataktı çıkıp bekleyen nereye bugünün cevabını aramak yaşlılık kendinle karşı karşıya gelip begenmediklerini kendi yüzüne içten ve samimi haykırdığın andır yaşlılık gelip geçen bir ömürde gençlik soruların yaşlılık cevapların tartışıldığı hayatın yaşanan iki noktası gençlik ve yaşlılık
102
Eskimez Beyitler 12 Osmanlı göçtü Batı'ya. Batı'dan gidiyor Doğu'ya. ****** Nice yeni'ler var, eski'den de eski. Nice eski'ler var, yeni'den de yeni. ****** Fenâ için değil, bekâ için sanat. Ölmek yokluksa, o sanatı çöpe at. ****** Her çirkinlik gebe, Bir kaç güzelliğe. ****** Izdıraptan fışkırır güzel şeyler. Cennete fışkırır iman edenler. ****** Etten toprağa tohum atan ışık, güzellik. Atılan tohumu patlatan aşık, güzellik.Batı Berlin, 1980-85.
65
Gece yarısı Her gece ben böyle olurum sensiz Her gece yeniden ölürüm sensiz Sen başka kollarda yaşarken bensiz Bense kahrolurum gece yarısıNe kapım çalınır ne sen gelirsin Ne de uzaklardan bir ses verirsin Her gece uykumu böyle bölersin Oturur ağlarım gece yarısNe kapım çalınır ne sen gelirsin beni böyle birakıp gidemesin Her gece uykumu dörde bölersin Oturur ağlarım gece yarısı
60
Hasretim, Hasret Pencereler demir duvarlar yüksek Ay ile güneşe hasretim, hasret Günleri sayarak çizerim tek, tek Bacıya, kardeşe hasretim, hasret Kapanır kapılar gece açılmaz Girdimi hücreye kaçsan kaçılmaz Serden geçilirde yardan geçilmez Anne, baba, eşe hasretim hasret Gardiyan gelince saymaya bir, bir Yazdığın mektubu edersin tehir Yediğin, içtiğin olmaz mı zehir Soframda bir aşa hasretim, hasret Bura da geceler uzun mu uzun Geçmiyor mevsimler ne kış ne yazın Yüreğinde bitmez ince bir sızın Ağrımayan döşe hasretim, hasret Ne sabahlar güler ne akşam sana Fareler dost olur düşsen zindana Güneşi görmezsin, girmez odana Gök de uçan kuşa hasretim, hasret Sigaranın tadı başkadır, başka Çay ile gelirsin dertlenip aşka Vurmasaydım dersin vurmasam keşke Kâbussuz bir düşe hasretim, hasret Herkesin cezası olsa da ayrı Koğuşlarda vardır ağalık devri Zayıfsan girersin hizmete gayri Ağırca bir başa hasretim, hasret Ne kadar yazsam da az gelir bura Necati düşmüştür bir kere dara Bir ömür yedik dize vura, vura Dışarda bir işe hasretim, hasret Necati KEÇELİ İZMİR 23.02.2015
161
Bayram “Mevlâ bizi afvede, bayram o bayram olur Cürm-ü hatalar gide, bayram o bayram olur”Dînini devlet kılsan, dünyayı cennet kılsan Cümleye himmet kılsan, bayram o bayram olurİmânın iktidarı, olsa İslâm diyarı Dinse müminin zârı, bayram o bayram olurGönül muhabbet dolsa, hüsn-ü ihtitâm olsa Girdiğin yol hak yolsa, bayram o bayram olurKula inâyet erse, kabirde cevabın verse O ân yüzü gülerse, bayram o bayram olurSırat`ı geçti isen, Kevser`den içti isen Cennet`e göçtü isen, bayram o bayram olurSancak`ta kaldığında, Resul`le olduğunda Sohbete daldığında, bayram o bayram olurHesabı verdiğin gün, Rü`yet`e erdiğin gün Didarı gördüğün gün, bayram o bayram olur(1997)
97
Ne Güneş Ne Ay Vardı Seni görmeden önce, ne güneş ne ay vardı, Yüzün güneşim oldu, tüm benliğimi sardı, Sensiz her yer karanlık, dört bir yanım duvardı, Seni görmeden önce, ne güneş ne ay vardı.
35
K A P R İ s Hoş geldin desek de hoş bulduk demen, Yemekte seçersin çok şeyi yaman, Aile ferdine çektirdin aman, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Çenende düşüktür, dilinde uzun, Erotik giyersin kışın ve yazın, Haddini aşıyor çekilmez nazın, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Gizemli duygunu açamıyorsun, Bir küçük tebessüm saçamıyor sun, Hoş görü tavrını seçemiyorsun, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Bir gün solduracak attığın hava, Birileri elbet getirir tava, Nedense geç vakit dönersin eve, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Mütevazi olsan Zeki de sever, Huyu, hünerini her yerde över, Saygısız davranma kocanda döver, Seni zedeliyor gurur kaprisin.27-7-2014
91
Gurbett Akşamları Çırpınırsa gökyüzünde bir kuşun kanatları Dağılıpta çöker üstüme gurbet akşamları İn cin boşaltırken kimsesiz kalan sokakları Dert olur, dolar içim gurbet akşamlarıKaranlıklar boğarken gül kurusu akşamları Bekleyenler vardı sahilde dönmeyen yolcuları Kartopu gibi döndükçe çoğalan acıları Ok olur, saplanır kalbime gurbet akşamlarıNe de uzun olurdu bizim oranın kışları Binbir sevgiyi anlatırdı. Kilim nakışları O nazlı ceylanın muhabbet dolu bakışları Hasret olur dolar gönlüme gurbet akşamlarıUçun güzel kuşlar uçun mevsim sonbahar Kurudu güzelim ağaçlar döküldü yapraklar Beni gece sensiz saran koyu karanlıklar Azap olur girer ruhuma gurbet akşamları...
89
Birikenler-99 Cami avlusuna bırakılmış bebek ben değilim. Bir yanlışlık var. Bir haksızlık var. O bebek ben olsam; haksızlığa nasıl baş kaldırırım. Nasıl asi olurum, nasıl hesap sorarım. Bir daha cami avlusundan bahsetmeyin bana; aklıma başka şeyler geliyor. Kameraya çekmeyin cami avlusunda bulunanları.
42
Gurbet ellerde (Uzun Hava) Sargılayın beni azmasın yaram Yorgunum argınım, gurbet ellerde İştahım kalmadı uykular haram Gerginim, dargınım gurbet ellerdeÖzlemden hasretten gönlüm dağlandı Kanadım kırıldı kolum bağlandı Yaşayan acındı, ölen ağlandı Durgunum, kırgınım gurbet ellerdeGurbet öldürecek yetti canıma Ecel değil hasret girer kanıma O kadar yürekten öz vatanıma Vurgunum, sürgünüm gurbet ellerdeGaribim kim bakar gözüm yaşıma Felek zehir kattı tatlı aşıma Yolumu bulurum kendi başıma Erginim, örgünüm gurbet ellerde
69
Gökyüzüm Sen Bir rivayete göre gökyüzündeymiş aşk. Gecenin karanlığında, sabahın ilk ışıklarında. Bazen yıldızları saymak, bazen ise rüzgarı hissetmek. Soğuk, bir o kadar da his dolu.. Ve tam yüzüne çarptığı an. Gözler kapanır, derin bir nefes. Sonra.. Sonra yine sen. Sanki kollarımı açmış da seni bekliyormuş gibi, sanki rüzgarı değil de seni hissediyormuş gibi. Her gün aynı yerde, her saatte. Gözlerin, gülüşün kaç gece eder? Kaç hayale daha yer açmalıyım gönlümde? Bir gün beraber bakacağız göğe, beraber sayacağız yıldızları tek tek. Belki de farklı farklı isimler verip aynı hayalde buluşacağız birlikte. Aynı gökyüzü, aynı gece, aynı hayalle birlikte. Kollarımın arasında sarıp sarmaladığım bir sen, yanına usulca uzanmış bir ben. Sen kollarımın sıcaklığında uyumuşsun, ben seni izlerken. Korkunç rüyalar görürsen, sarılabileceğim kadar yer ayır bana kendinde. Tutabileceğim bir el ve sendeki nefesim.Yeni bir gün doğuyor. Yüzümüze düşen güneş, ışıkta kısılan gözler. Yeni bir sabahı görelim, sabahın ilk ışıklarını.. Hatta biz dünyanın bütün sabahlarına iki bilet alalım. Hayallerimize birer birer koşalım. Gökyüzüne ve kendine iyi bak sevgilim.
165
Yüzünü Bana Döndüğün Gün Yüzünü bana döndüğün gün, Kuşlar göç etmeyi bırakacak. Sıcakla soğuk yer değiştirecek. Bitkiler, havaya su bırakacak...Yüzünü bana döndüğün gün, İyilik güzellik hortlayacak. Ceylanla aslan sarmaş dolaş. Ülkede tek bir fakir kalmayacak...
35
Şirk Dini Din,halk kitlelerinin afyonudur! Ahiret ümidi ile dünyadaki mutsuzluk, Yoksulluğuna katlanır. Her şeyin ilahi irade ile gerçekleştiğini; Dolasıyla da statükoyu değiştirmek, Halkın durumunu iyileştirmek için çalışmanın, Allah'ın iradesine karşı çıkmak demek, Telkin eden inanç din,afyondur.Din,insanların bilimsel sebepler/nedenler, Karşısında ki bilgisizliklerinin ürünüdür, Din,halkın mevhum,boş,kuruntudan İleri gelen korkusunun ürünüdür. Din,feodal dönemin ayrıcalığının ve ayrımcılığının, Servet sahipliği ve yoksulluk biçiminde beliren, İktisadi ilişkilerin bir ürünüdür.Fakat bu din hangi dindir? Şimşeğin parlayıp söndüğü anlar gibi anlar dışında Tarihte daima görülen,seyri izlenen şirk dinidir. Şirk dini,kutsal ve Tevhid adlara da bürünebilir; Şirk dini mensupları, Tevhid adına Cihad ve Kur'ân adına, Kur'ân-ı Kerim'i mızrağa da geçirebilirler. Kur'ân-ı Kerim'i mızrağın ucuna takan taktıran, Lat/Uzza adına peygambere karşı koyan Kureyş değildir, Bu şirkin yeni yüzü açıktan değil gizliden geliyor, Kur'ân-ı Kerim'i mızrağa geçirip Ali ile savaşıyor. Allah ve Muhammed(s.a.a) ile savaşıyorlar. Şirk dini artık cihada ve hacca giden, Halifesi bulunan hilafet biçine bürünür.
146
Aşk Aşk paylaşmaktır, Yoksulluğu değil, Yokluğu, Acıları paylaşmaktır aşk. Araçta gibi, İniş ve çıkışların, Heyecanını yaşamak, Gidilecek yere ulaşamamaktır aşk. Aşk paylaşmaktır, Olanı değil, Olmayanı paylaşmak, Dağların gölgesinde yaşayıp, Güneşi aramaktır aşk. Aşk yaşamaktır, Kendi için değil, Bir başkası için yaşamak, Akan bir suyun sesinde, O kadını arayıp, Bulamamaktır aşk.(İstanbul,20 Ekim 2002)
52
Disiplin Nedir? Disiplin omazsa olmazıdır insanın. Displinisiz bir insan freni patlamış araca benzer; katar önüne bütün riskleri, alır alır alır... Bireysel disiplin kişinin birey olarak hareket etmesini sağlar. Bu harekat kişili ile toplum arasında bir tampon olup, disiplinsiz kişi tamponu sürekli kırar. Bireysel disiplin aileye, disiplinsiz yaşanan gerçekler kanalı ile de topluma yansıyınca. başarı, gurur, namus öğelerinin geçerliliğini su yüzüne çıkarır. Disiplinsiz bir kişi, aile bireylerini ve ailenin geleceğini kararttığı, displinli bir kişi ise karaanlığa saplanmış aileye ışık olur, kaldıraç olur, umut olur, aksilik ve engeller ile mücadeleye vesile olur.Disiplini olmayan kişinin zamanlaması, refleksi, müdahelesi bozuktur. Eğer siz displinli bir hayat yaşıyorsanız ve disilinsiz kişilerle bir şekilde muhatapsanız kesin olarak yenilgi,kesin olarak bitişe doğru yol almışsınız demektir. Muhatapiyet vesilesi ile gücünüzün kaldıramayacağı şeylerle yüz yüze kalmanız mümkündür. Kişi,bazı şeyleri başkalarına havale ederek yaşıyorsa ve kendisi bu havale sayesinde displinli olma gereği duymuyorsa buradan oluşan olumsuzlukların önüne geçmek mümkün değildir. Aileyi meydana getiren unsurlardan bir tanesi disiplinsiz davranıyor ise on tane displinli kişinin bunu örtmesi mümkün değildir. Disiplin bu kadar önemli, bu kadar vahimdir. İçki içen bir kişinin hem içki içip, hem de içtikten sonra dengesiz davranması bilinçli başlanan disiplinsizliğin, bilinçsilik haline bürünmesidir. Savunması ne olursa olsun, davranış şekillerinde tutarlı olmayan insanın hasta olduğunu düşünmek ve o kişiye bazı şeyleri inanmamak gerekir.Aşık oldum diye, bu tutkusuna dayanarak taviz verip kötü niyetli kişilere karşı mağdur duruma düşen kişinin savunması, başına gelen yanlış olaylar arttıkça düşmeye başlayacaktır. Bir müddet sonra aklım başıma geldi demeye başlayacaktır. Bu geçen süre içerisinde başına gelen olayları savmak için aldığı destek ne kadar çok ise kişi o kadar hatasını uzun sürede anlayacaktır. Bir kaç kez başına aynı kötü şey gelmesine rağmen tekrarında israr eden kişi ise disiplinsizliği adeta kendine zevk olarak bellemiştir. Bu tür kişiler gidebilidiği yere kara giden ve bitmeye mahkum kişilerdir. Kendi içinde disiplini olmayan kişi, dışarıya karşı bunu uyglamsı da mümkün değildir.Yiyip içip oturan bir kişi ile sürekli mücadele eden kişinin disiplinli olma durumu ters orantılıdır. Atalarımız göçebe hayatın zorlukları ile sürekli yüzleştiği için yerleşik hayat yaşayan milletleri sürekli yenmeyi başarmıştır. Buradan bile zorukların kişiyi, aileyi, tolumu dolayısı ile devleti disiplinli yaptığı bir gerçektir. Özel hayatınıza birini seçerken romantik ve duygusal yaşamı olan birini seçerseniz; başınıza gelecek olanlar peşin kabul etmiş sayılırsınız. Hayat somut bir gerçektir; somut yokuşları duygusal ve romantik hayaller ile aşmanız mümkün değildir.Eğer elinizde teknolojik imkanlar varsa, insani güç varsa, para varsa; ama disipliny oksa boşuna sevinmeyin yenilirsiniz. Disiplin bu kadar değerlidir. Disiplin bir zamanlama, bir planlama, bir kararlılık, bir harakat kabliyeti... İki arkadaş yola çıkıyorsunuz, yüksek teknoloji silahlarınız var, sağlıklısınız ve güçlüsünüz; ama ikiniz birden uykuya yenik düşüyorsunuz; basit bir çakı ile basit bir kişi sizi beş dakikada yok edebilir. İşte buradan da displin ne denli önemli olduğunu anlamak ve hayatımızda ona büyük yer vermek zorundayız.Disiplin, ata yadigarı. Güç payidarı. Dirilmenin tek sebebi. Direnmenin tek sebebi. Hükmün alt yapısı. Var oluş kapısı... Büyüklüğün tanımı. Güneşsiz, susuz, topraksız can verendir disiplin.
479
Bayram En Güzel Bayram BAYRAM EN GÜZEL BAYRAMHizmetin yoluna düşünce insan Gurbet elde bayram en güzel bayram. Yaradan yaratmış, Sümbül’de duman Sümbül ile bayram en güzel bayram.Halis niyet gurbet nasip olunca Rabb’il Âlem(c.c) bir de destur verince, Karanlığı ışık nasıl delerse Yarenlerle bayram en güzel bayram.Sanki yabancı el, cemali nerde? Kaya ormanında, kupkuru çölde; Ağlama sesleri aşiyan dilde Gariplerle bayram en güzel bayram.Namazı, niyazı, okunan ezan Gördüklerim yahşi, edepli- izan; Ağlıyor Berçelan, ağlıyor Merzan Dertlilerle bayram en güzel bayram.Kim verirse versin selam alınsın İstişare edip dertler aşılsın, Kale kapıları bir, bir yıkılsın Kol kolalar bayram en güzel bayram.Denir mi tümüne harami- cadı? Kim demez cananım tatlı söz acı? Uzlaşma isteyen bilmem ki kaçı? Çoluk- çocuk bayram en güzel bayram.Benlik, senlik olmaz insan severiz Hak yoluna canlar kurban ederiz “İtidalde çözüm”bunu biliriz Senli-benli bayram en güzel bayram.Topluca oynansa zılgıt halkası O zaman bitecek kardeş kavgası; Hepimizin olsun”İslam ortak paydası” İçli dışlı bayram en güzel bayram.Okuyan gençlerim adam olacak Cehalete karşı dimdik duracak; Ufuklardan Güneş farklı doğacak Tüm gençlerle bayram en güzel bayram.Onuru, gururu, kibiri bırak! Gönülden gönüle köprüler kurak Aklımız, fikrimiz çözüme yorak Sarmaş dolaş bayram en güzel bayram.Kardeşin kardeşe olmaz ki kini İnsanı önce sev, sonrada dini; Okusun bildiği, konuşsun dili! Kardeşlerle bayram en güzel bayram.Başkaldırı, isyan kime ne sağlar? Adaletin hükmü herkesi bağlar, Ölen öldü gitti, yaşasın sağlar Yaz baharda bayram en güzel bayram.Yedi veren olsun dallarda güller Dallarına konsun, ötsün bülbüller, Çalınsın davullar olsun düğünler Eğlenerek bayram en güzel bayram.Kerem eyle dostum senin elinde Seher vakitleri dua dilinde, Engeller kalmasın barış önünde Elçi ile bayram en güzel bayram.Türk’ü Kürt’ü, Lazı, Çerkez, Abaza Buyurun masaya Ali Baba’yla, Benzin değil, su taşıyın yangına Konsensüste bayram en güzel bayram.AŞİNA ALİ BABA 25.Kasım.2008/HAKKÂRİ
281
Öğretmen Ana şevkatinde elleri vardır Baldan daha tatlı dilleri vardır Hizmet bahçesinde gülleri vardır Derleyip bizlere atar öğretmenBizlere aldığı bilgiyi verir Her zaman alaka ilgiyi verir Başımız sıkışsa koşupta gelir En büyük stresi atar öğretmenAzimle yükselip dolaşır arşı Her zaman dilinde başarı marşı Eğitim yolunda cahile karşı Kahraman askerden beter öğretmenSana sevgim sonsuz saygım yücedir Yoluna bu boynum kıldan incedir Sen olmazsan benim halim nicedir Herkezin gönlünde yatar öğretmenALİ der; bizlere bir öncüdür o En değerli varlık bir incidir o Uygarlık yolunda birincidir o Karşılıksız bilgi satar öğretmen.''İki Gönül Bir Olunca'' Sh.72
92
Kış Güzeli Doğa bir değişim icinde bugün Bir hazırlık telaşı tüm varlıklarda Müthiş bir enerji var üzerlerinde Bahar mı diyecem Yoo bahar da değil Aylardan aralık günlerden salı Özel bir gün mü bilmem ama Sevgi yüklü birgün Bugün Artan bir sıcaklık var içinde Sevgiye dair Yoksa bir ben miyim Bugüne önem veren Bu kışı bahara benzeten Yoksa bir ben miyim Doğayı değişimde gösteren Ona icimden birşeyler ekleyen Evet Bugün özel bir gün Güneş özel,ay özel, çiçek özel Ama inan Hepsi seninle güzel... DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN, NİCE YILLARA
88
Buluşalım Elveda selvi civanım Dost ilinde buluşalım Yaren görmek ister canım Dost ilinde buluşalımÖzledim canı cananı Özledim candan insanı Özledim garip anamı Dost ilinde buluşalımCanım çeker hoş sohbeti Soğuk ayranı şerbeti Gerçek hayat hürriyeti Dost ilinde buluşalımDavul zurnalı düğünüm Mutlu olur geçen günüm Ubeyde bu olsun sonum Dost ilinde buluşalım
50
Hayat Hayat bir su gibi akar durulur Sanki dolap beygiri döner yorulur Çalma saat gibi her gün kurulur Dünyada yaptıkların orda sorulurHayat bulut gibi bir gölge yaptı Sanki bir güneşti doğdu ve battı Bir gün bakmışsınki gelmiştir vaktı Doğum günü ölüm günü sorulurKazarlar hayata iki metre yer Üstüne toprağı örter giderler Kimisi betondan kimisi mermer Garibin sahibi yokmu sorulur Ali Eryılmaz 25/09/2000
62
Bir Gençlik Bekliyoruz. Her zaman ve mekânda, gücünü Hak’tan alan Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz. Siyâsi ferâsetle, resmi doğru okuyan Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Hafif bir sarsıntıda, dâvâsından kopmayan Hakk ortada dururken, puta/muta tapmayan Kur’an’a tam sarılan, sağa/sola sapmayan Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Dünden beri herkese, gösterdin doğru yolu Her yönden güçlü ol ki, kimse bükmesin kolu Elinde bilgisayar, ilim, irfanla dolu Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Üzerinde hırkası, bürdesi Kâbe olan Çölde, dağda, bayırda, ibresi Kâbe olan Doğu/Batı değil de, kıblesi Kâbe olan Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Çınar ağacı gibi, dallı, budaklı, köklü At üstünden inmedi, çizme giydi körüklü O ecdâdın yolunda, şefkât, merhamet yüklü Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Gül yazmalı ninenle, aksakallı ol deden Dünden beri bu böyle, oldular nefsi güden Emirlere yapışıp, harama isyan eden Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Olan tüm bâtılları, elin tersiye iten Yalan, yanlış ne varsa, birer birer düzelten Adâletten şaşmayan, hak/hukuku gözeten Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz…
177
Geceye Düşen Notlar Gidenlerden fayda yok, Sana kalan koca hatıra yüklü bir defter, Gözyaşı ile yazan mürekkepli bir kalem, Ve bekliyor insan hep... Kara bir defter ve hüzünlü bir kalem ile...
31
Bir dünya var ki özlerim Bir dünya varki belleğimde özlerim Gidenlerin beğenip hiç dönmediği Bir dünya varki belleğimde özlerim Ömürlerin daim olup sönmediği.Bir dünya varki belleğimde özlerim Kötülerin uzaktan bile bakamadığı Bir dünya varki belleğimde özlerim Bulanık ırmakların asla akamadığı.Bir dünya varki belleğimde özlerim Zengin ve fakir kişilerin olmadığı Bir dünya varki belleğimde özlerim Açan çiçeklerin, hiçmi, hiç solmadığıBir dünya varki belleğimde özlerim Hurilerin bıkmadan hizmet ettiği Bir dünya varki belleğimde özlerim Bütün gıdaların herkese yettiği.Saat:21.20 24.03.1984
77
Sen Uyurken Uğur Mumcu anısına...sen uyurkensen uyurken gözümü bin mum dağladı kör ateşi uğur sandım mumlar ağladısen uyurken dolunay ışık sağdı sen uyurken dizimde şarap bağdı deniz yandı güneşle koyun koyuna sen uyurken mavi bulut ağladı-yağdısen uyurken gözümde gözün dağdı sen uyurken nöbetteydim aşk sağdıavuçlarımda uyuyan büyülü şehir yüreğimdeki coşkulu düşsel nehir sevdamdı içimdeki devasa dişi ışık süzgecinde ayrılık iksiri yeşil zehirsen uyurken gözümde gözün dağdı sen uyurken nöbetteydim aşk sağdıyollar kayboldu kendi içime uzandım öptükçe mor dudaklı menekşe sandım sitemden aşk doğdu ateşten aşk meleği sesin çeliğinde mavi alevinde yandımsen uyurken gözümde gözün dağdı sen uyurken nöbetteydim aşk sağdıdursun özden 24 ocak 2006 poeta@mynet.com
105
Kelebek Kadar Hayat Hayat bir kelebeğin ömrü kadar olmalı Uzun olmamalı tek göz açıp kapamadan. Kimselerden söz dahi kalmadan alacaklı Hiç Kimseye minnet dahi borçlanmadan Hayat öyle uzun olmalı ve öyle bitmeli ki Doğmadan, uçmadan ve çiçeğe konmadan…S.Güler-11.6.2014
38
Yeter Bana Yaşanmış mutluluklar kısa sürdü, bir gün batımı gibi Sevginin ne olduğunu anlamadım, çiçeklerini döken ağaç misali En son gözlerinde yakalamıştım güneşi Gökyüzünde son maviliği aldı karanlıklar, Yokluğunda güneş yok vakit hep gece, Beni hep o gecelere mecbur ettin, soğuk gecelere Sen gündüzlerde yaşa Senin olsun gökyüzünün mavileri... Gözlerinin kıyılarındaki güneş yeter bana...
54
Bayrak ay beyt'tir, manalı; B-AY B-AY-RAK beyt halkıdır, say yıldızı hak kalesi al'ı hak hilal'i hak yayo bayrak kutlu AL-EV AL = ulu, EV =beyt'tir sev hilal ocak'tır mana ne od diner ne alevBayrağın AL’ı HAKTIR y-ay, ocak beyt-i taktır yıldız beyt’in kalesi o cümleye afaktıryıldız hakk’ın kalesi y-ay=hilal şipanesi OK’u kudret’ten oğul O beyt’in nurtanesiOK ve Y-AY kadim simge Sır hikmet dolu imge BEYT YAY’dır OK göndermiş OK=OĞUL arzda tam-ga‘’TAM-GA = atam GA’’ izi ‘GA’ ‘- eV’ ile GAV gizi Gav’da mana OK-UZ’dur OK-UZ, beyt, oğlu, özüGA ile AG o ağa ok'tur ağa hem boğa yıldız si-tar haktan ruh mühür basmış har çağahak hilali beyt etmiş yıldız, ruhudur katmış öz rengiyle boyayıp bayrak deyip uzatmışhilal bayrakta tapı yıldız si-tar’dır KAPI al'ı rabbim’den almış olmuş bir kutlu yapıbayrağın yıldız ayı süsler rabbin sarayı kaf dağı diyarından gözetler hakkın hayıay ve yıldız sebebi bayrağa koyan nebi o bayrağın içinde durmakta beyt’le rabiOK =ulu kudret canla Oğul üstündür kanla y-ay y-ıldıza el açmış bayrak olmuş bak anlaAL’sız bayrak kansızlık HİLAL’siz imansızlık yıldız hilalsiz ise işte o amansızlık
175
Hayellerim Yok Olmasın Hayellerim Yok Olmasın Doğa ile şu tarımı Yıllarca talan eyledik Tarıma ilgisiz kalıp Doğamız talan olmasınZihniyet ürünü bitti Çöle betona büründük Mücadeleyi kaybettip Doğamız tahrip olmasınHak aramak için kavga Cevre için verek kavga Hoyratlığa bir son verek Umutlar yalan olmasın Doğayı koruyamıyan Bizleri nasıl korusun Duyarlılar sorumlular Yarınlar talan olmasınKöklerimiz derinlerde Koruma kanunu nerde Direniş kültürümüz var Çevremiz talan olmasınBir yürüyüş eyleyelim Bu doğa bizim diyelim Gündemi belirliyelim Umutlar talan olmasın Anadolum ruhun ile Alınacak ahın ile Köy kasaba şehir ile Canlarımız yok olmasınHep beraber haykırarak Yedi koldan yola çıkak Haksızlığa isyan olak Akarsular yok olmasın Kayda alalım bunları Herkes bilmeli bunları Açılan tüm davaları Hak adalet yok olmasın Tarihi rol oynayalım Kalkınmada rol alalım Çağdan geri kalmayalım Hayellerim yok olmasın Baş eğmeyen anadolum İsyandan geçiyor yolum Yeter artık doğrulalım Onurumuz yok olmasınAnadolumdan çek eli Yedi dünyanın düveli Dost Şeref örgütlenelim Onurumuz yok olmasın 07.04.2015 Dost Şeref
150
Düş.. Hep sen diye başlayıp, sonunu getiremiyorum.. Yokluğun bıçak acısında susuyorum..Borcun var bana.. Yaşanmamış bir sürü anı borcun var..Oysa her düşüm seninle başlıyor, seninle bitiyordu.. Bana düş kuramayacağım yarınlar bıraktın.. Bomboşum..Bana bir düş borcun var! ....Yz: Gülseven Aksoy__23.11.2012
38
Güneşten Uzak Konuklarımız için yıkadık sizin için Kıyılarımızı bol köpüklü dalgalarla kıştan Nisan sabahlarının buğusu saçlarınızda Mavi gözlerinizde sevinç Telli turnalarla geldinizEn saydam mavilikleri çektik üstünüze Toroslar'dan Ağrılar'a kadar Üzüntülerden arındık sizin için En güleç yüzümüzle çıktık karşınıza Papatyalar gibi tekdüze Erkenden uyardık çiçeklerimizi Kalkınmamız sizden olacakmış Başımızın üstünde yerinizIzgaralarda lüferler emrinizde Tabaklarda mayonezli levrekler Ağız tadıyla yiyemediğimiz Kirazlar canerikleri çileklerBulutun kınalısı denizin mavisi bizde Yurdumuza bir renk de siz getirdiniz Esmerler sarışınlar yeşil gözlüler Hoş geldinizBiz bu güneş ülkesinin çocukları Öfkeyle umutla beslenen Yaz geldi mi ebegümeci madımak Kar yağdı mı dağda bayırda Davarımız sığırımızla yarı tok yarı aç Biz bu güneş ülkesinin çocukları Kuru emzikle büyüyen gecekondularda Odsuz ocaksız Bu mevsimde sevilerden uzak Yoksun tüm aydınlıklardan Sabrımızdır geleceğin harcını özleştiren Bir tuğla bir tuğla daha Bir avcumuzda kum Bir avcumuzda kireç Günler günler boşuna harcanan Okunmuş bir mektup kirliliğinde Buruşturulup atılmış günlerYazısız kâğıtlarca anlamlı Alyuvarlarla beslenen özlem Kum kireç ölçek ölçek zamanBiz bu güneş ülkesinin çocukları Güneşi konuklara bırakanOysa bardaklarda altın yeşili şarap Marmara'nın midyeleri soframızda Olgun domatesler taze soğan Derilerde Afrikalı yanıklığı Hoşi Ming'li savaş çocuklarıyla birlik Garcia Lorca'lı kızlarla bir aradaKarşıda Nâzım'ı dalga dalga getiren deniz Oturup diz dize bir kıyıda Aynı balık çorbasını kaşıklayabilirdikBiz bu güneş ülkesinin çocukları Güneşi bulutların ötesinde bırakan
207
Bizim Sınıf Bizim sınıf; tıpkı bir küçük dünya, Çünkü her türlü yaratık var....Bizim sınıf,sanki bir ticareşane, Çünkü satmakta yoktur üstlerine......Bizim sınıf;sanki bir bahçe, Okadar dikene rağmen,gülüde var..Haaa unutmuştum öğretmeniii; O da ne anlayanı var ,ne de dinleyeni......
37
Her Şeyde Sen Gözlerin gökyüzü kadar mavi Gökyüzü kadar sakin Gökyüzü kadar umutlu ve bir o kadar da huzurlu Gökyüzüne baktığımda sana bakıyorum sanıyorum Sonra güneşin yüzüme vuruyor Onunla ısınıyorum Ağaçlar mutluluktan salınıyor Kuşlar şarkı söylüyor Kanatlanıp yanına gelesim geliyor Derin derin içime çekiyorum seni Ciğerlerime doluyorsun Nefes aldığın kadar varsan bu hayatta Sana sunulan güzellikleri görebildikçe artıyor varlığın Gökyüzüm var Güneşim var Ağaçlarım var Kuşlarım var Her sabah seninle uyanıyor Her gece seninle uyuyorum Varlığın varlığıma armağan sevgilim
79
Ekici Ve Çoban Gruplar Diretişi 18 En önemlisi de göçerlerin ilahi meslekleri bilen bu yetenekleriyle göçtükleri bir alan içindeki ham bir araziyi, bir tarla, bağ, bahçe haline getirip; araç gereçlerini hazırlayabilir olmanın uzmanlık kapasitesi içinde olmalarıydı. Bir kır denen yazıyı, yaban olan savanı; otlak alanı bağ, bahçe, tarla gibi mülk yapabilirlerdi. İkinci bir en önemli yan da böylesi donanımlı bu kişilerin El adaletine fikren iman bağlılığı içinde inanmış inşacılar olmalarıydı. El tasarruflu özel mülkiyetçi söylem içinde; El söylemli vaatler, hayli albenili söylemlerdi. Bu söylemler içinde ittifakı zenginlik kaynakları üzerindeki bir hesapla çalışmadan takdirle mal mülk sahibi olunacağının telkinleri, vardı. Telkin edilenlerle kavranır olan şey; El vaatli rızk verme kavramı üzerindeki sahiplik içinde kazanılacak, muktedirlikti. Ön ittifak içinde kovulup göçenler bu muktedirliğin cazibesini kendi üzerine yansıtmanın büyüsüne kapılmış olan kişilerden oluşmaydı. Bu tür manaya iman (ahdi kavil-sözleşme- bağlılık yemini) etmiş kişilerdi. Yani kendi emekleri ile ortaya koyacakları mülkü, bu telkinlerden bekler olmanın kolaycılığı nedenle kolektifin mülkünü El’in mülkü saymaya, çoktan yatkındılar. Eğriyi gözetiyorlardı ki, El terazisine göre doğrultunlardı. Bu eğrilik El adaletiyle mülke temel olsun ki bu temele göre hırsızlıklar, kötülükler cezalandırılma ve caydırıcın, oluşunlardı. Bu iştah açıcılıkla El mülkü saydıkları ön ittifaklı kamusal zenginliğe sorgusuz sualsiz emek güçlerini sunacaklardı. Yani köle emekleri, mülk ve mülk hakkıydı. Emekler kulluk ödevi ile bu emek ürünleriyle birlikte bu iştahla El’indi. Ve dolaysıyla da El sözcüsü olanlarındı.Mülk, El’indi. El, mülkü olduğu için konuşuyordu. Ve El mülk sahibi olduğu için de sizin sahibiniz olan SAHİPTİ: . O halde El tarafından kendilerine mal-mülk verilen mülk sahipleri de; bu nedenle hem sizin sahibinizdi. Hem de mülk sahipleri El gibi El’in ağzında konuşuyordular.Telkin olanın hayallerine kapılmakla inanmış olanlar; bu inanıcılarıyla, El sözcülerinin sömürü iğfaline uğramış; yapı süreçleri ortaya çıktı. Geriye bu yapı sürecinin, sözcüler eliyle; salgın bir virüs hareketine dönüşüp, yayılması kalıyordu.Tüm Dünya giderek bu tarz El yapılı virüs salgını içinde kasılıp kavrulmanın; köleci sisteme icazetle olan imparatorluk oluşumlarının elinde olacaktı. Bu yapılar; bağ, bahçe, tarla, avadanlık kılınmış ortak mülkiyetli ölü emeklerin; El takdiri üzerinde sahipleriydiler. El’in nasipçe kıldığı Gılgamış, Dumuzi, Hamurabba, Nemrut, Abraham, Sargon gibi söyletilen El icazetli genel sahiplikler; bu sahipliğin hükmüne bağıt olmanın El mührü olan kişileriyle; bu kişiler El sözcüsü kişilerin mutlak hükmü sayıldı.İster istemez bu som bencillik üzerine olan çağrıya uyup gelen vaat ve biat içindeki kişiler, öğrendikleri yeteneklerini El mülkü içine sunup; emek gücünü El’in malına mülküne sarf etmekle, El’i zengin edip sömürülecektiler. Sömürülenin kendisi de umut beklentisi içinde vaat kâr olacaktılar.Kâfirler toprak ekip biçen, ekici, tarımcı tahıl üretimi yapan gruplardı. Tohumun üzerini toprakla örtüp; tohumu toprakla gizlemelerinden ötürü bu çiftçi gruba tohumun üzerini örten; örtüp gizleyen anlamına kâfirler denirdi. İyi de El inançlı imancılar niçin kâfirleri özel bir atıfla anıyordular? Kâfirler El takdirine karşı çıkıp tınmamakla El’in mana gücünün yok sayıp El iradesinin üzerini; tıpkı bir tohumun üzerini örter gibi örtmüş oluyorlardı. Sömürüyü meşrulaşan Ele göre ekici kâfirler; El ittifaklı tevhidi çağrıya katılmamalarıyla; ekiciler El takdiri olan gerçeğin, üzerini örtüyorlardı (kâfir oluyorlardı)!Kâfirler El takdirini görmezden geliyorlardı. Yani kâfirlik en eski totem mesleklerinden biriydi üstelik kâfirler kendi ortak emeklerine sahip çıkıyordu. Kâfirler ortak emeklerini El kaptırmamakla birlikte bunu El’in seçilmiş kullarına verilmesine razı olmayıp, direniyor olmalıydılar. Hâlbuki El’in kendisi ön ittifaklı ilah ortaklaşmalı iradeyi ve kâfirlerin emek güçlerini yok saymasıyla El; kendisinden önceki gerçeğinin üstünü örtmekle; kendisi kâfir oluş aynı olan işini yapıyordu. Tabii ki El müminleri, bu geçmiş süreci bilmediklerinden; ekicilere, ekicilerin sırf El karşıtı olmalarını kâfirlik olmakla söylediler. Kâfir emekli tarımcıları, kendi sözcük kullanımlarının anlamı îçinde yeriyordular.El imanlı anlayışın ilk mücadelesi içinde direnen gruplar, tarımcı olan tohum ekici kâfirlerdi. El, ilahi dönem içindeki tüm mücadelesini mesleği kâfir olan gruba karşı, vermişti. Kutsal metinlerin kâfirleri bu denli aşağılamayla anması bundandı. Bu tarz yergice anma içinde olmaları, bu ilk büyük anı mücadelesi içine yapılan bir göndermeydi aslında. Daha sonraki eylemli sürecin içinde bir El erki olan monark, kendi çevresindeki diğer El erki olan bay erkleri dediğimiz monarklar üzerine doğru bir egemenlik ihracına başladılar. Diğer El takdirli monark (lugal) egemenler de, istilacı El’in egemenliğini tanımıyorlardı. Bu nedenle istilacılara direniyorlardı. İlah egemenliğini tanımayan El’ler, şimdi de kendi gibi El olanların üzerine kendilerinin El olma ihraçlarının (Tagutluklarının) iradesini tanımayacaktılar.İşte böylesi süreç aşamaları içinde bir El diğer El’in egemenlik takdirini tanımayıp; onu yok sayıp; onları da kendi El egemenliğinin hükmü altına almak istiyordu. Bu hareket hem diğer El egemenliğinin üzerini örtücü kâfir bir hareketti. Hem de karşı El ve El yanlıları, tıpkı eski tohum ekip, tohumun üzerini örtüp; tohumu gizleyen meslek erbabı ekici kâfirler gibi ihraççılarına direnmekle egemenliklerini kaptırmak istemeyenler de, birer kâfirlik içinde olmanı, gibiydiler. O halde istilacı tekelci olan El’e karşı direnç koyan her El hareketi bir kâfir hareketi olmakla, yapılanlar yine bir kâfirlikti. El, oluşa gelen süreci ne kadar kâfirlik olurla görürse görsün; süreç bir tez-anti tez oluşuyla veya sentez ve ayrışma oluruyla doğal yasalar çerçevesinde değişip dönüşerek gelişiyordu.Egemenlik ihraç eden El ile egemenlik ihracına direnen El, ilk Elden oluşan El’diler. Bu nedenle bir El diğer bir El’e; ilk takdirde bulunan mana El gibi olmayı yani, El gibi olmanın (Tagut olmanın) iddiasında bulunması oluyordu. Yine de buna rağmen El ve El’e iman edenler; kâfirleri ve kâfirlerin El takdirine karşı çıkışlarını dillerine dolamışlardı. Kâfirleri kötülüyorlardı. Kâfirler El takdirini tanımıyor olmalıydılar. Kafirler yılın büyük bölümünü emek zoruyla; yağmurda, yaşta; sıcakta soğukta çalışıp hasat eden insanlardı. Bu nedenle kâfirler emeğine, iradesine sahip çıkanlardı. Elbet çobanlar da yağmurda, yaşta; sıcakta-soğukta oluyorlardı. Çoban sık sık oturup dinlenebiliyordu. Çoban kaval çalacak vakit buluyordu. Yine çoban sakin sakin düşünmeye zaman ayırabiliyordu. Oysa kâfirler çalışmada arta kalan zamanda kendi koşum hayvanını da kendi doyurmak zorundaydı. Kâfir meslek, çift sürdüğü araç gerecin bakım onarımını yapıyordu. Alt süreçlere organize olmuştu. Çoban gibi süreçlere değişmezlik gözüyle yalın bakmıyordu. Tarlayı sürüyordu. Tohum ekiyordu. Tohumun üzerini itina ile örtüyordu. Tarlayı suluyordu. Tarladaki yabani otları ayıklıyordu. Ürünü hasat ediyordu. Hasadı eve taşıyor. Ürünü değirmende ya da taşla öğütüyordu. Bunların her biri her bir ayrı süreçler olmasına rağmen tohum gizleyici kâfirler üzerinde bitişik süreçler olmakla yorucu ve uzun erimli süreçlerdi. Karşı gelme dirençleri de bu nedence, adaletleydi.Tarihin bilinci unutmaz olmakla; kesikli sürekli seçme ayıklamalarıyla; değişme, dönüşme, birikme üzerinedir. Bilmezi olan; unutan; unutturulan insan bilinciydi. Toplumun hafızası da tarihi hafıza olmakla kesikli sürekli unutmayan hafızadır.10.05.2017
1,006
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz Evlendiğin zaman kavga eder durursun, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz. Evlenirsen çıkmaz olan yola yürürsün, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.İnsanlar konuşarak karar almalıdır, Evlilik ömür boyu baki kalmalıdır. Eşin ile fikir yapın bir olmalıdır, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Fikirde uyum varsa biçim iyi olur, Düşünce yapın birse seçim iyi olur. Fikrin zikrin birse geçim iyi olur, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Düşüncesi önemli oğlan ile kızın, Birbirinin fikrini etmelidir hazım. Gençler iyi konuşup anlaşması lazım, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Yusuf fikirler bir değilse seçmemeli, Zıt ise evlilik konusu açmamalı. Bu önemli bir konudur es geçmemeli, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.
104
Nesimi Uzaklardan bir kara haber geldi Duydum da acısı bağrımı deldi Hem dostluğu hem yüreği güzeldi Gurbet elde talan olmuş NesimiBir köşeye çökmüş bitmiş çabası Üstünde eski püskü bir abası Görse tanımazmış onu babası Gurbet elde yalan olmuş NesimiBoş boş bakar olmuş kara gözleri Taşımazmış artık onu dizleri Menzilsiz zıpkın gibiymiş sözleri Gurbet elde talan olmuş NesimiFelek kesti demiş tüm nefesimi Hep unutmuş bahar denen mevsimi Çok özlemiş memleketi Dersim"i Gurbet elde yalan olmuş NesimiSevdiğini topraklara yar etmiş Kendisine bu dünyayı dar etmiş Bir başına yaşamaya ar etmiş Gurbet elde talan olmuş NesimiNeden ya rab böyle sevenler gülmez Bu alem hiç mi kadir kıymet bilmez Aşkı için can veren kullar ölmez Senin ruhun nur bezenmiş Nesimi
116
Ay yıldızlı bayrak, şerefim şanım Ay yıldızlı bayrak, şerefim şanımBir dua okusa, cami imamı İnanmazsam asla, amin söylemem Özde paylaşmayan, asil sevdamı El uzatsa bile, asla el vermemAllah’a imanım, şükür ki tamdır Kuran dini İslam, büyük sevdamdır Dinsiz “dinci” ile, işim kavgamdır El uzatsa bile, asla el vermemAy yıldızlı bayrak, şerefim şanım Dalgalansın yeter, fedadır canım Kem gözle bakana, donuyor kanım El uzatsa bile, asla el vermemMilletim asildir, kıymet bilene Yanak olmaz asla yüze gülene Lime lime edip kökten bölene El uzatsa bile, asla el vermemDevletim millidir, güçlü Türkiye Koşacağız elbet, büyük ülküye Bizi engelleyen, kancık tilkiye El uzatsa bile, asla el vermem
103
Dağ Başları sığmıyor dağların çığlığı şehirlere taşıyor hüzünlerin içinden heyecan,yücelerden bir dokunuştur yüreklere dağların taşan çığlığı bazen ağlayan bir ceylandıryaşarken ellerimiz kesiliyor dağ başlarında zindan oluyor sevdalarımız dağ başlarında başa çıkamıyoruz kendimizle dağ başlarında hayat bizi öldürüyor dağ başlarında
39
“ö.ç.m” den Bayrak İstismarcısı Hergele elde bayrak meydan meydan dolaşır Bayrağın hilâli ki İslam simgesi taşır Kendisi Hak düşmanı, bayrak istismarcısı İslam’a saldırarak İslam simgesi taşırMemlekette yok imiş onlardan gayrı insan Ağzında besmele yok, Müslüman’a pek düşman Bu aydınsal yobazlar, haddi aştı iyice Milleti sömürdüler, oldular öyle şişmanNice civan yiğitler kurban oldu vatana Ataların ümmetti, saygın yok ki atana Allah razı gelir de işini has yapar mı Milleti hakir görüp yükseklerden bakanaİyice gına geldi, bu münafık kullardan Gençlik hep hebâ oldu, ekmez olmaz unlardan Gafletteki bu neslin müsebbibine lânet Haberin yok mu senin Osmanlı’dan, HunlardanDiplomalı cahiller çığ gibi memlekette İnançsız tat olur mu ne ekmekte ne ette Konuşur da yazamaz, mahkûm belli harflere Yazısını tanımaz, tat arar o kelekteAdnan Ünal “ö.ç.m”
121
Yalnızım Yalnız Seninle yaşarken sensiz kalmışım Maziye dalarken hüzne dalmışım Sevginle yaşamış senle dolmuşum Yalnızım bu gece yalnızım yalnızHer yanında senden jatıralar var Bakışın gülüşün ömrüme zarar Seninle bir saniye bile bana inan kar Yalnızım bu gece yalnızım yalnızBaktığım gördüğüm duyduğum sensin Sen bir nefes cansın candan ötesin Şunu bilki bir tanem sen çok özelsin Yalnızım bu gece yalnızım yalnızGözümde hasretin içimde sensin Ruhumu hapseden yalnız o sensin Özlemim hasretim sevdiğim sensin Yalnızım bu gece yalnızım yalnızSeni mutlu görmek bedel ömrüme Sen girdin başkası yasak gönlüme Başkası görünmez inan gözüme Yalnızım bu gece yalnızım yalnızGözlerin neşeyle sevinçle dolsun Kederler senden hep uzakta dursun Gittiğin yollar mutluluk olsun Yalnızım bu gece yalnızım yalnız
112
Günaydın Gece Gece dinleniyor uykuları salıver.. Bu yoldan geçtim, ürkek, karanlık Arkamda bir tek tanık.. Ay ışığındaki gölgem..Gel uykularımda böl ışığı Uyandır geceyi Salıver gölgemi, rüya tadında uyandır beni.. günaydın gece...2. Bölüm..Günaydın Gece! ! Garip mi dedin? Ben gece uyanırım Penceremde dolunay...
42
Ayrılık ölümden zordur dediler Ayrılık ölümden zordur dediler Sensizse ayrılık ölümdür bana Yardan ayrı kalınmazmış dediler Döneceğin o gün bayramdır banaAyrılığın rengini bilemedim Kara toprak benim için karaymış Mutluluğun rengi sence pembeymiş Ölüm ensemdeymiş ben bilemedimSensizse bu ölüm gelsin be gülüm Ayrılıktan bence hafiftir ölüm Gelde bitsin bana ettiğin zulüm Ayrılık benleymiş ben gülemedimAyrılık ölümden ağır gelirmiş Benim sevgim sana ağırmı geldi Seven gönül sevenini bilirmiş Senin şu hasretin sinemi deldi
71
Daldı Gözlerim Daldı gözlerim sonsuz karanlığa Her dakika onu beklerken işkence. Bulutlar kaplamış gökyüzünü, Yıldızları görmesin seyredenler diye.Cennet köşelerinde saklanmış olmalı. Arzurum ise eğiliyor beklerken karşısında. Felaketim oluyor gelmeyişi Bir akşamı bitiriyorum O yine cennet pınarlarında.
36
Varoslarin asi çocuklari Sahinlesir varoslarin asi cocuklari dag doruklarinda Isyan fiçkirir goz pinarlarinda Keskin bakislidirlar gecenin karanliginda Heybetli uyanirlar tan yeli atanda * * * Denizlerde damladir analarin goz yasi Dag kapida yanan mesale Gergefimde mahiri guller Zindanlari aydinlatan kivilcim * * * Ele avuca sigmaz varos çocuklari Mavzerde kursun Kinda kiliç karanliga inat gokte yildiz Yatak yorgan bilmez yastigi tas fark etmez * * * Onurundan zerre kadar taviz vermez Na merde boyun eymez Basi dik anli açik zindanlarda halay Dar agacinda mendil sallar
85
Almina Hanim Minik kücük eller bir cennet koku, Latif, nazik, kibar bir zarif doku. Muhtacdir, Ana Baba vari yoku, Almina Hanim bir güzel hanim.Evin nesesi bahcede kokan gül, Babanin cani kirda acan sümbül. Her sabah seherde sakiyan bülbül, Almina Hanim bir güzel hanim.Bir güzel hediye Allahtan sana, Hele bir kokla onu kana kana. Suna bakin suna kücük bir ana, Almina Hanim bir güzel hanim.Mustafa dede'den olsun hatira, Bazan okudukca getir hatira. Her duygu düsünce sigmaz satira, Almina Hanim bir güzel hanim.
81
Nasıl bir din ki bu kim koydu adını bin elem içinde bahtiyar... nasıl bir din ki bu faydası yok bize... daima ve hep dine karşı din ne anlamaya imkan var ne de gideceksin vaktinden önce...
35
Düş Sandığı her sabah bir düş saklarım gecesinde tüm iyi niyetlerim içinde tek sen varsın bilir misin? ve uykulu hallerim seninle başlar yeniden hiç de üşenmeden her sabah bir düş daha saklarım "masmavi gözlerinle geldiğin her düşüm saklanmalı sonsuza dek ey cennet gülüşlüm"
43
Aşk Düş Artık Yakamdan Dileğim yüce makamdan Aşk,düş artık yakamdan Sus ağlama hiç arkamdan Aşk, düş artık yakamdanSevdamız dilden diledir Nazın nasıl bir çiledir Derdim hep aşk iledir Aşk, düş artık yakamdanTanımaz kural kaide Yok senden bana faide Bir şey ummam hercaide Aşk, düş artık yakamdanDelice sevdim olmadı Çılgınca övdüm olmadı Gönlümden kovdum olmadı Aşk, düş artık yakamdanSevse yanımda olur Her heyecanımda olur Kanımda canımda olur Aşk, düş artık yakamdanAşık olmak bir beceri Kalpten girer içeri Yüreğimden çek hançeri Aşk,düş artık yakamdan
82
Yalan dünyaya mektup Düşündüm de; Şunca yıldır yaşadığım şu yalan dünya az kahrımı çekmedi. Ondan ayrılmadan önce, yani henüz vakit varken, elim ayağım tutarken, tabii gözüm görüyor, aklım eriyorken bir veda mektubu yazmalıyım. Tüm insanlar gibi geçip giderken, bir virgül kadar da olsa ona teşekkür babında cümleler bırakmalıyım. Ben, bir Temmuz ayının 22 sinde akşama ramak kala açmışım gözümü dünyaya. Annemle babam yemek yerken öğle vakti; anneciğim içini çekerek babama: ____Görüyor musun? Ekin biçiyorlar. Kışa hazırlık, erzak edecekler, sıcak umurlarında bile değil. Bu bizim dördüncü çocuğumuz. Tarla yok, bağ bahçe yok. Bu dar gelirimizle şu bozkırda; bu çocuklara nasıl aş, iş, eş bulacağız bilmiyorum. _____ Allah kerimdir. Demiş babam. Ve yıllar yılları kovalamış, üstüne üstlük birde hasta olmuş babam. İ şten çıkmış. Ne yapsın annem, kalkıp Samsun’a babasının yanına göçmüş. Tamı tamına beş çocuk ve hasta bir adam. Annem rahmetli işe girmiş. Derken babam da biraz toparlanmış, yine o vazgeçemediği bir türlü de onamadığı bakkallığına dönmüş. Harıl gürül,var yok derken büyümüşüz işt. Hepimiz okuduk sonunda çok şükür. Biraz benim ki zor oldu; önden üç kişi okurken dördüncüye yetmiyor. Neyse ki; Benim aklım, zekâm işe yaradı hayatımın yedi yılını yatılı geçirdim. Okuldan okula koştum. Ara mara yok. Doktor olacaktım ama öğretmen oldum. Bilirsin yalan dünya? Bizim branş ta: Biyoloji, kimya, fizik tabii en çok da insan ruhundan anlamak yatar. O bozkırda gözümü açtım da ülkemin en yeşil huzurlu şehrinde Rize’de öğretmenliğe başladım. Deniz kıyısında bir evde oturdum, uçsuz bucaksız Karadeniz seyrimde, yemyeşil çaylıklar gerimde. Denize, yeşile, balığa doydum. Sıcakkanlı, şirin Karadeniz insanını tanıdım. Allah neler nasip ediyor insana. Sonra memleketime geldim annem böbrek hastası idi ya, onla kaldım. Memleketime, doyduğum, yaşadığım, okuduğum kasabama hizmet ettim. Annem bir gün; ________Bak kızım! Bu hastalık beni yiyip bitirdi, sen evlen evini ocağını kur, ben ölürüm, seninde yaşın geçer, işin zorlaşır dedi. Evlendim, telli duvaklı gelin oldum. Erzurum’a gittim. Soğuk, ayaz derken, orayı da sevdim. İnsan her şeye alışıyor. Ben birazda Polyana’cılık oynadım be yalan dünya. Bir kızım, bir oğlum oldu. Kızımın adını İrem koydum. Ben bozkırda doğmuşum ya o Kırklareli’nde doğdu, cennet bahçesi olsun hayatı istedim. Oğlum Alper, yüksek olsun, yiğit, mert, çevik ve zeki olsun diledim. Şükür be yalan dünya iyide oldular. Hem okudular hem daha rahat yaşadılar. Ama insan hep daha iyiyi ister. Tabii onlar geçmişin yokluğunu ne bilir, ne anlarlar. Eee, yalan dünya, yıllar bir telaşlı sel suyu gibi akıp geçti. Çok şükür öyle ağır bir hastalık yaşamadım, çocuklarımda, eşimde. Allah bereketini de verdi. Çok şey gördüm, güzel şeyler yaşadım. Gözyaşım hep acıya, hasrete değil, sevince de süzüldü. Sen eskidin, ben eskidim. Senin ömrün daha uzun. Ben sana veda edip gideceğim bir gün. Ama sana teşekkür edip, şükranlarımı sunmadan, helalleşmeden olur mu? Az mı tepindim, az mı kahretmedim. Oysa sen tüm diğerleri gibi çektin beni silkeleyip atmadın, bende her şeye rağmen sevdim seni. Bana sunduğun her şeyden yararlanmaya çalıştım. Sabrın için sağ ol, hakkını helal et. Geldiğim gibi; Buruşuk, kırışık, saçı telsiz, damağı dişsiz, kim bilir aklıselim olmadan geçer giderim. O zaman unuturum, ya da düşünemem diye şimdiden veda ettim. Çocuklarıma bana baktığın gibi bak yalan dünya. Ne çok sevsinler, nede acı çeksinler, mutlu ve benim gibi hoşnut bir ömür sürsünler. Seni de üzmesinler. Yüce Allah’ı her dem anıp şükretsinler. Hoşça kal, hoşça kal yalan dünya. Fani bir kul 28.7.2009 AKBÜK
540
Aşk ve sevgi AŞK bir yıl sürer SEVGİ bir ömür AŞK gözünde büyütür SEVGİ razı olur AŞK aldatır SEVGİ ikna eder AŞK (aşık) kıskanır SEVGİ (sevgili) güvenir AŞK seni de onu da ikiye böler SEVGİ ikinizi bir eder AŞK zehir gibidir SEVGİ ilaç AŞK ay gibidir hep bir karanlık yüzü var senden gizlenen SEVGİ güneş gibidir hep sana bakar içini ısıtır AŞK gider (isteyince) SEVGİ kalır (isteyerek)AŞK çeker, ezer, cesaret kırar SEVGİ iter, teşvik eder, yüreklendirir. AŞK ise; o senin için hedeftir SEVGİ ise; ikiniz de aynı hedefe koşan oklarsınız. gül/ozan/mehmet
91
Gül Yüzlü Annem İmanlı, kararlıydı, Gül yüzlü güzel annem. Gerçeğe duyarlıydı, Gül yüzlü güzel annem.Dualıydı elleri, “Allah” derdi dilleri, İncitmezdi gülleri, Gül yüzlü güzel annem.Sevgisiyle coşardı, Güzelliğe koşardı, Bizler için yaşardı, Gül yüzlü güzel annem.Yalan söze uymazdı, Doğruluktan caymazdı, Biz doymadan doymazdı, Gül yüzlü güzel annem.Yuvaya gül sunardı, Gönlümüze konardı, Hakk'ı çok, çok anardı, Gül yüzlü güzel annem.
58
Gözlerin Türkü Söyler... Gözlerin, Türkü söylerdi Gün batımı güneşe... Ki.. Balın tadı vardı Bebeklerinde... Karanlıklar, Sarsa da benliğimi... Gözlerin yanardı içimde Güneşler gibi....Gözlerin, Türkü söylerdi Gün doğumu güneşe...Ki... Aşkın balı vardı Bebeklerinde....Aydınlıklar, Sarsa da benliğimi... Gönlüm taşardı gözlerimde Tıpkı güneşler gibi...Fikret Turhan-Yalova, 01.05.2014
43
Dert Beni No. 2 Aç gözlülerin ortasında kalmışım Derman derken de derde dalmışım Dostlar görün burada nası yanmışım Değerimi bil dostum altın ile tart beni buradakiler iş yapmaz hepsi yatıyor İnsanı savuruyor da uçuruma atıyor Fakirin ekmegini elinden alıp yutuyor Adaletsizler bırakın koymayın aç beni İşi düşenler garipleri de çok seviyorlar İş bitene kadar da yüze hep gülüyorlar İş bittimi kötekleyip hemen kovuyorlar Böyle duramam burada bekliyor göç beni Hak arardım haksızlar diyarına gelmişim Ben bu insanları çok adaletsiz bulmuşum Ne sevildim burada ne kimseyi sevmişim Geriye de gidemem çağırıyor da göç beni Kunta kinta olmam ben kendi vatanımda Sızlanırım katlanırım burada aç yatarımda Elimi açmam bir ekmege ceketi satarımda Rahatlayın döküldü rahatsız etmez saç beni 22 / 4 / 2012 Alaçatı
122
Vatanım Yurdumda yurdum yurduna hasret. Dağında kurtum kurtuna hasret. Vatanında vatandaş vatana hasret, Dil yok olmuş dilim diline hasret.Hasret bile hasrolmuş manasız kalmış. Ay ve güneş beraber uykuya dalmış. Ne güzellikler kayboldu güzel yurdumda, Her şeyde şikayet var güzel yok olmuş.03.03.2001
41
Şehitlik Analar evladını canan diye kucaklar Büyütür emir gelince eline yakar kınayı Baba ocağından çıkmadan tekbiri söyletir Davul çalınır yapılır düğün dernek halayı Elleri kınalı kuzular çıkar dağa bayıra Yeşermeyen hayaller bir tarafa bırakılır Ezberletilir can emanet verilir vatan aşkına Hain pusuyla gögse şahadet madalyası takılır
46
Aşkın en kızıl hali, iki hece! .. gece bir ay sundu bana bir dolunay tüm karanlıkları aydınlatan göğün yalancı yıldızlarını söndüren pörsümüş aşkları gün yüzüne çıkarangece bir ay sundu bana bir dolunay aşkın en kızıl halini serdi önüme alacakaranlıkta belirdi iki hece: xx xxx içimi bir hoş etti sessizcegece bir ay sundu bana bir dolunay göklerin ondördü gibi parlak denizin incileri gibi eşsiz bir ilham perisi girdi odamagece bir ay sundu bana bir dolunay oysa ben yerde, o gökte yarım ay ayrılık setleri çekildi, arada duvarlar var o hiç bilmeyecek, içimde bir aşk kanar dilimden kan kırmızı heceler damlargece bir ay sundu bana bir dolunay o gökte, ben yerde yarım ay...
111
Peygamberimize aşk Peygamberimize aşkOnun aşkında yerler gökler Allahım Ver bir deva gönül derdime Allahım Bir seher beni de kavuştur gülüme AllahımBen ahir zamanda gelmişim Yerler gül ben kekeme bülbül...Yerler- gökler müştak sana gül rasul Yerler gökler bir güzel bir güzel gül rasul Yıldızların gönüllerinde gül hasret Çiçeklerin gönlünde gül hasret... Ah kainat gül ben kekeme bülbül Gönlünde ateş gibi bir gül hasret baharın Çiçekli dallarda gül hasret Çiçekli dallar ağlatır beni Dallar bir güzel bir güzel Dillenince çocukları sevdim Çocuklar çiçekli dallar gibi Dillerde hep adı gül rasulün Dillerde bal tat Diller bir güzel bir güzel gül Diller şimdi bal peteği... Ah bütün dillerde gül ben kekeme bülbül Ben ahir zamanda gelmişimO gül rasul, gül rasul… Mirac geceleri ağlatır beni Miraç nasip oldu Selam verdi Yüce Allah Melekler hayran ona o sevgili... Yedi kattır gökleri sevdim Ah gökler gül ben kekeme bülbül Ben ahir zamanda gelmişimGül rasul, gül rasul o… Yandı gönlüm gül hasret ile Gül hasret bir güzel bir güzel gül Ben ay çiçeklerini sevdim Ay çiçekleri gönülleri gibi ümmetin Ay çiçekleri ağlatır beni Ay çiçekleri güneş aşığı.. Ay çiçekleri gördüm yıldızlar sayısınca Yönlerini dönmüşler hep güneş mezara Ay çiçekleri yazdı şiirini Ah ben sustum ben kekeme bülbül Gül rasul, gül rasul o… Ben uçurumlara bakarken yandım Sarmaşık çiçekleri gibi uçurumlarda gönülleri ümmetin Uçurumlarda sarmaşıklar Ben sarmaşıkları sevdim Sarmaşıklar bir güzel bir güzel dil Sarmaşık çiçekleri uçurumlarda arıyor Bir güneş onun mezarı Toprak yazmış ay çiçekleri yazmış şiirlerini Allahım ne zaman bana lütfun Ben ahir zamanda gelmişimBen susayım mı ben kekeme bülbül Yanar gönlüm gül hasret ile geceleri Ben geceleri sevdim Yıldızlar ne güzel Yıldızlar göklerde şen Yıldızların gözleri indi Mezarına gül rasulün... Yıldızlar yazıyor ona şiirlerini Allah'ım ben susmuşum sussun mu bu kekeme bülbül Gül rasul gül rasul o Yandım gül hasret ile varlık oldu kül... Güller yazdı ona şiirlerini Ateşler yazdı ona şiirlerini Adı güzel kendi güzel Muhammet o
312
16 Mayıs Vatan olur, millet olur, bayrak olur davamız, İşte bunun için, düşman ile kavgamız, Her on altı mayısta bir başkadır ovamız, Davul zurna çaldıkça, gençlerimiz coşuyor.Sarıoğlan ovasında bu gün bayram var, Dalgalanır ovamızda, şanlı bayraklar, Yağar mayıs yağmurları, sel olur çağlar, Daha canlı, daha diri, bak bu millet yaşıyor.Elden ele dolaşıyor, emanetimiz, Bu bayrağın üstünde, kemiğimiz etimiz, Hiç umutsuz olmasın, kahraman milletimiz, Bak Zeynep anam bile, bayrak taşıyor.Kurtuluşu yaşıyorum, şu gençlerin yüzünde, Umut dolu gözünde, derman dolu dizinde, Bak nasılda koşuyorlar, Atatürk’ün izinde, Ankara’ya varmak için, en son hızla koşuyor.Mayıs geldi yeşillendi, bahçeler bağlar, Davul sesleriyle yankılanır, karşıki dağlar, Erir dağların karı, sel olur çağlar, Türk Milleti engelleri, birer birer aşıyor.Bu milletin vatanı, bayrağı her şey, Türk’e saldıran düşman, beni dinle heyyy! Dört cephede sizleri, hırpalamıştık epey, Bu milletin inancına, bütün dünya şaşıyor.Bu yıl iki bindeyiz, savaş daha bitmedi, Türk’e karşı düşmanın, kini daha gitmedi, Size iyi bir ders verdik, bunlarda mı yetmedi, Seksen yıl geçti, hala bizimle savaşıyor.Kızlarımız mumlarla, çayda çıra oynuyor, Sarıoğlan’ın gençleri, oyuna hiç doymuyor, Bu coşkuyu gördükçe, içim dışım kaynıyor, İşte bu coşku, bu sevinç, yine tarih taşıyor.Yüce bayrak gelince, gururlanır ilçemiz, Bu gün bir başka ilçem, her tarafı tertemiz, Ay yıldızlı bayrak için toplandık hepimiz, Avşarım, çerkezim, türkmenim ne güzelde kaynaşıyor.Belediye başkanım geçer, halay başına, Çeker bütün gençleri, halayının peşine, Bu coşkuyu yaşamayanın, söyle burda işi ne, Erkeğimiz, kızımız, oh ne güzel oynaşıyor.Haydi gençler gidin, bayrağımı getirin, Atam Ankara’da bekliyor, alın O’na götürün, Anıt-Kabir’e varınca üzerine yatırın, Atam da bu günleri, görmek için yaşıyor.Bu sevgi ölürse, bayrak coşkusu biter, Yurdum viran olur, baykuşlar öter, Bayraksız yaşamak, ölümden beter, Bu millet işte,bu bayrak için yaşıyor.Hepimizde heyecan, tatlı mutlu bir sevinç, İhtiyarı, gençleri, hepsi diri, hepsi dinç, Ay-yıldızlı al bayrak, sensiz yaşanır mı hiç? Bayrağını alan gencim, Ankara’ya koşuyor.Hoş geldiniz sayın valim, hoş geldiniz misafirlerimiz, Atamızdan böyle gördük, başım üstü yeriniz, Size saygı ile bağlı, şu çarpan kalplerimiz, Sizi gördükçe Sarıoğlanlım, daha başka coşuyor.Her on altı mayısta, millet tekrar dirilir, Bize gelen misafire, elbet yemek verilir, Yufka ekmeğinin üstüne, etli pilav serilir, Pilav piştikçe, kazan taştıkça, millet coşuyor.Beştepeler bölgesi, buluşma yerimiz, Yılda bir kere böyle, şenleniyor yöremiz, Bu bayrağı taşımak, en büyük görevimiz, Gençlerimiz bayrağı, elden ele taşıyor.Türk gençliği diyor ki: Yaşasın Milletim. Feda olsun vatana, kanım, kemiğim, etim, Yaşasın al bayrağım, yaşasın cumhuriyetim, Türk Milleti, bu ülkü uğrun da yaşıyor. Recep Yağar 16.05.1996
388
Şimdi zaman ahir zaman Şimdi zaman ahir zamanDedemin seccadesi duvarda ağlıyor Ev ev duvar duvar köy ağlıyor... Nurdan ağaçlarım vardı onlardan geçtim Kuşlarım vardı...koyunlarımdan geçtim Zehir içtim Damarlarımı kestim Biçildi gül günlerim...Elde mi sitem etmemek senden hayat Şimdi zaman ahir zaman Atom yemiş şehirler gibi gönüller Baharı gitmiş şehir gibi gönlüm Aşk uçmuş gül solmuş bahçelerinde
56
Umursanmaz Aç oldukları umursanmaz Suçlu oldukları yanlarına kalır İnsanlar gider hasreti kalır Sofralar dağılır, resmi kalırDüğün olur, ölüm olur, bayram olur Anılar kalır, dostluklar hatırlanırGün olur söz biter Dil bağlanır, gül biter
32
Cennet vatanım Topragımı ve vatanımı hep özlerim Gürbet elde her zaman yolunu gözlerim Sende yaş amak ne güzel içimde gizlerim Vatanım cennet hep vatanımı özlerimSenin degerini kiymetini bilirlim Sana kötü diyene hattını bildirim Bu vatan için ölen şehitleri bilirim Vatanım cennet kiymetini bilirimDünyayı gezsem tat alamam Çok güzelde yaşasamda huzur bulamam Senin varlıgınyı aklımda çıkaramam Vatanım cennet aklımda çıkaramamHavasını suyunu dağını özlerim Gurbette hep yoklugunu özlerim Sana gelecem diye ayları hep çekerim Vatanım cennet hep seni özlerimm.tüylü 01.04.2007
78
Yaman bir ok gibi Başbağlar, başbağlar! Kem gözden sakınır, başbağlar! Acıyı içine gömer, Kem sözden yakınır Başbağlar! Munzur yaman bir ok gibi Sızısı kırkgöz’den akar! . Gidilecek yol yok gibi Hasreti yürekler yakar. Bozbulanık nehir gibi Karasu, deli dolu akar! Yeşil duvaklı şehir gibi Eğin, ‘taşa zincir takar’ Kıvrılır bir yılan gibi Yolları endişe kokar.. Savrulur heyelan gibi Kan ve barut kokusu çöker! Her bir kanadı süs gibi Kafesten gelen ses gibi Güneşi örten sis gibi Damla damla gözyaşı döker...
80
Anne Bayramın Mübarek Ola Ellerin yanında, şu gurbet elde, Mutlu mu olunur, bu mübarek günde, Gözlerim yolda, adınız dillerde, Uzat elinizi öpeyim, ANNE..Hasret kaldım, gurbet ellerde sizlere, Muhtacım, o eski mutlu günlere, Mahzunun, garip garip baktım ellere, Ellerle bayram, olmuyor ANNE…Eller ne bilsin, benim derdimden, Ayrı kaldım, o sımsıcak sevginden, Unutamıyorum, arıyorum şimdiden, Gurbetelde bayram, olmuyor ANNE…Bayram günüdür, öpülür eller, Sevgiyle okşanır,hep gönüller, Askerin bayramını, ne bilsin siviller, Asker Ocağı’nda bayram olmuyor ANNE…Unuttum kendimi,bu mübarek günde, Sizlerle bayramlaşmak vardı, gönlümde, Elini öpeyim derken.. yaş belirdi gözümde, Hayalmiş, öpemedim elini, üzgünüm ANNE..Yazdırıyor annem, ayrılık yazdırıyor, Divane eyleyip, diyar diyar gezdiriyor, Asker Hakkı’yı canından bezdiriyor Bensiz bayramınız mübarek olsun anne.ANNE, BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN GÜNÜNÜZ, HAKK’KA NİYAZLA DOLSUN.
115
Gidersin Gidersin; kokumu alır hanımelleri, gelincikler ses vermez.çilekeş bir akşamdır yaşanır...spotların yaraladığı yıldızlar susar...boşluğa dolar gözlerim...plastik adamlar sorar sokakları, vitrinler temizlenir.tenha bir kalabalık olur yalnızlık; ellerimi tutarım...üşür mü gözlerin yağmur göğü getirdiğinde dizlerine, kıymetini bilir mi hüzünler, hangi martı ağlar çığlığına değse, avucuna alsan ne söyler deniz? bilge bir gecedir kalır, dolunay türkü bilenir, ayrılıktır rüzgar çiçeği değer ipince, gözlerine dolarsın!
61
Ölümsüz Hayata Yeniden Doğmak Aşk dertlerin en güzeli Bir günü bin gün olur aşkı bulursan Kanatlanıp gökyüzünde uçarsın Seversen aşk ile mutluluğu yakalarsınUmut çiçekleri ekersin yüreğine Yükselirsin gökyüzüne sevdiğinle Ölümsüz hayata yeniden doğarsın onunla Bir damlayken deniz olursunAşk gizemli bir rüyadır En sıcak tatlı bir hülyadır Aşk pınarından akar duyguların Gerçek olur bir bir rüyalarınCoşar bir sel gibi akarsın Irmak olur ummana karışırsın Sevda ateşiyle çıra gibi yanarsın Bir an görmesen hasret ile anarsınAşk bir bengisudur içtikçe kanarsın Aşk ile sevdayla benliğinden arınırsın Aşk sonsuzluğun sırrıdır oysa bilemezsin Aşk sırrını bileni binde bir bulamazsın
94
İkinci Dünya Harbinden Portreler 4 Silahın düştü elinden bundan sonra bir hayal parçasısın.Dostların seni garipseyerek anacak, vakitsiz ölümüne üzülen bu küçük şiirde de benim gönlüme göre olacaksın.Halbuki biraz evvel kar yağıyordu, sen ağır yaralı; arkandan düşmandan kurtarılmış toprak, suları buz tutmuş Vistül, ağır ağır yürüyordun. Ufukta belki, karla örtülü kuleleri ve damlarıyla biraz sonra şehirler gözükecekti.Ayak izleri örtülürken arkadaşlarının, sen çam ormanlarını ve sakin gölleri son adımında birden bire geçerek denize vardın.Ondan sonra bir hayal parçasısın.
76
Dahil Olmayı Reddeden Bir Şiir Tanrılığa soyunmaya kalktıklarına bakmayın, şairler de insandır ve çıplaklıklarıyla kalırlar. Her insan gibi evrenin küçük bir örneği olduklarını bilseler de numuneyi bütünün tamamıymış gibi göstererek işgal ettikleri yeri zihinlerde büyütmeye çalışırlar. Halbuki evrenin küçük bir örneği olmak onlara yapay sınırları fark ettirmeli, sonsuzluk yanında buharlaşan cılız çizgilerini tutamak yapmaktan alıkoymalıydı onları. Sırf üzerinde yürüdüğü için makine halısının dokuma halıya dönüşebileceğini sanmak ya da üzerinde yürüdüğü dokuma halının sıkı ilmeklerinin şiirlerinin sıkılığına, kök boyalarla canlanan renklerinin dizelerinin solmazlığına delalet ettiğini düşünmek bir cinnet değilse nedir? Aynı zaman parçası farklı iklimleri doğurabileceği gibi, aynı iklimler farklı meyvelere annelik yapabilir. Bir şehre aynı gün iki mevsimin yolu düşer, belki daha fazlasının. Ve her mevsimden rengi, kokusu, tadı birbirinden farklı yüzlerce meyve fışkırır. Ancak ne kadar çabalarsa çabalasınlar elmalarla armutların toplanamayacağına inandıramaz öğretmenler. İşte bir kamyonun kasasında buluşmuştur armutlar ve elmalar; on yılda bir taşıt değiştirerek yol almışlar, her uğradıkları beldeye kucak kucak, düzeltiyorum; kuşak kuşak şiir dağıtmışlardır.Bu nasıl bir kuşaktır ki hangi niyetle sarılırsa sarılsın beli sıkmaktadır. Yetmişli yılların mı, seksenli yılların mı, doksanlı yılların mı, yoksa iki binli yılların mı kuşağı ibrişimdir? Gelin de çıkın işin içinden. Ya da işin içine girerek terleyin. Her vadide şaşkın şaşkın dolaşarak, kâh “biçem+imge” olarak tanımlayın zamanınızı, kâh “biçem+mecaz”. Kâh yetmişle sekseni toplayıp ikiye bölün, kâh “vefa kuşağı”nı gökkuşağı gibi gerin göğünüze. Kâh siyasetten yana saf tutun, kâh özgürlükten. Kâh travmanızdan doğurun şiirinizi, kâh zevklerinizden. Kâh bir idealiniz olsun şiir idealinizi besleyen, kâh şiirinizi idealin memesinden kesin.Tanrı, Körün Parmak Uçları ve Kuduz Aşısı 'nın şairini Arabistan çöllerinde korumaya almasaydı, beline seksenli yılların kuşağını saracaktı belki de. 1979'da kaderin hamlesiyle bir satranç taşı gibi binlerce kare atlatılarak kızgın kumlara sürülen bu genç şair, yedi yılını geçirdiği bu topraklarda “ne içinde olmuştu zamanın, ne de büsbütün dışında.” Bir kitap oluşturacak şiiri geride bırakarak geldiği bu yeni iklimde dört kitap oluşturacak şiiri defterlerine hapsetmiş, bir dostunun kendisinden habersiz Cahit Zarifoğlu'na gönderdiği Öfkeli Çocuklar şiirini Mavera 'da yayınlayan Zarifoğlu'ndan içinde “Sen de bir imza sahibi olacaksın! ”cümlesi bulunan bir mektup almıştı. 1982 yılında aralanan bu kapı inzivayı bitirebilirdi. Ancak kader buna izin vermedi. Çok sonra Zarifoğlu'nun bir mektubunda, “Senin yazı ve şiirlerinle ilgili olarak, maalesef, daima bir dizi aksaklıklar –saçmalıklar- oldu. Bağışla,” dediği aksilikler şairin aralanan kapıyı kendi elleriyle kapayıp yeniden kendi madeninin derinliklerine inmesine yol açtı. Mesela Ebru Teknesinde Bir Yeşil şiiri Mavera dergisinin kapağında yer alırken içinde yoktu. Yine Zarifoğlu'nun “Beğendim, önümüzdeki sayı yayınlıyoruz dediği “Aydınlık Şehir” başlıklı yazı sırra kadem basmıştı.Burada önemle vurgulanması gereken husus 1998'de yayınladığı ilk şiir kitabı Körün Parmak Uçları 'na şairin Mavera'da yayınlanan Öfkeli Çocuklar şiiri de dahil, eski şiirlerinin hiçbirini koymayışıdır. Körün Parmak Uçları, şairin 1997 yılında çıkarmaya başladığı ve 22 sayı devam eden Merdiven Sanat döneminin meyvesidir. Bu kitabın yayınlanmayan beş kitabın kaidesi üzerine bina edildiğini bilmeyenler, bir ilk şiir kitabının nasıl olup da döneminin ve önceki dönemlerin imge yaralarından korunmuş olduğuna şaşırmışlar, Ali Ural şiirini bir eğilime dahil edememenin sıkıntısını yaşamışlardır.Doğrusu bir eğilimden söz edebilmek, üzerine eğilinen bir ideali gerektirir. Kim nereye eğilmiştir de şair o eğilime dahil olma ihtiyacını hissedecektir! Evet, Stephen Spender'in “İnsanın ilâhî görevini yerine getirebilmek için elinden geleni yaptığına olan inancından daha kuvvetli bir inanç yoktur; zaten büyük şairlere de ilham veren bu inançtır. Bu inanç beraberinde yoğun tevazuu da getirir, çünkü kişi karar verenin kendisi olmadığını bilir.” sözleriyle ifade ettiği bir ideale ihtiyaç var. Yine onun bir düzyazı şiirindeki gibi şöyle yönelmelidir şair Allah'a: “Bana huzur ver, bana kuvvet ver, bana güven ver. Aydın güne ulaşmama, yüksek koltuğa, sade masaya ulaşmama izin ver ki, kelimeler denetimimde olsun, orada endişe altımı oymasın. Eğer bunlara ulaşamazsam kurtlara yem oldum demektir, oradan oraya, deneyimden deneyime sürüklenen huzursuz bir yaratık olurum. Kendi yaratma gücümün zengin ve derin doyumu ile yaşayabileceğim, yargı ve alçakgönüllülük ver ki bir hoşnutsuzluk veya haset ifadesi beni şüphelere sürüklemesin.”Madem her şey söylenmiş, madem güneşin altında yeni bir şey yok, şairler sultanı Mevlâna'nın “ Yeni bir şey söylemek lazım! ” sözündeki YENİ nedir? İşte Kuduz Aşısı şairi bunu arıyor. Çağrışımların ve sezginin gücünü. Adına ferâset de denilebilecek bir algıyla okunabilecek, anlam ve ahenk katmanlarıyla çoğalıp yükselen bir şiiri. Bu şiir dahil olmayı reddediyor, geleneği değil. Geleneğin ateşiyle kaynattığı kara kazanında pişiriyor aşını. Reddedilme pahasına damakların alıştığı tatlara itibar etmiyor. Kalıcı olanı keşfetmenin ilhamla beraber yorucu yolculukları da gerektirdiğini biliyor. Şiirde tekrar etmenin “ahsen” olmadığını düşünüyor. Ancak hazmedilen bir besinin kana dönüşeceğinin bilinciyle yararlanıyor gelenekten. Sadeliğin şaşmaz gücünü bulabilmek için damıtıyor şiirini. Yontulmamış duygulardan vebadan kaçar gibi kaçıyor. Adına “arabesk” dediği tuzağın yuttuğu şairleri görüp “TEHLİKE” levhasını dikiyor. Velhasıl şöyle diyor Karabatak adlı şiirinde:“bu homurtuyu ancak dik duran bir avcı çıkarabilirbu belalı harcı kancalı bir gaga karabilirşamandıralar kopmuş kim açılabilirkapanan gökten zinciri bırak”
771
Hozan Hüsran Tezekler yapmalar kermeler arasinda hizla cigligini kovalayan kerpic duvarlar tastan camurdan örme sivama duvarlar, bir emem kusaginin süslü masallarina gönül baglayan cakmakli cirali kösebucaklar gibi hazin hüsran… Neydi….? Sanki yandigi zaman ciy cigarmis kibritten, zar zor davranip tutusan isli bir alevin hic susup sönmeyip solmayacakmis gibi her dokudugu verilmis ögünclü ögütler ilmegiyle zihnini kucaginda bebeklestirdigi hayata insan adini cagirip koyarak; zifir iken zindan yerinden agarip söken safagin tüm amanlarboyu körpelenen baharlari, tüylenen tomurcuklari, tüllenen renkahenkleri, telden duvaktan cözüp siyiran sakli neydi sus neydi söz neydi vebal neydi sir neydi ….? Örtmelerde sacin üstünde saman atesinin korunda közünde evraaac elek un ufra, pinesindeki henüz sicakligi üstünde tavugun culugun firigin kolani kusami akli kadar kalbiyle arasinda su sizmayan ev, oba, pinar, dag, bahce, ark, tevek, sürgün neydi sacak neydi yufka neydi, yumurtali dürümün dumani üstünde tütüp de, eteginde ocaginda egiren yoguran tandiri yakip, kalbi doyurdukca nasibi cogalan insan sevgisini ömrüne nasip yangin olanlarin…? ? Nereye uzanirsa uzansin zaman hayat nerece uzaklasir uzarsa uzasin nerden nereye cekip sürüklerse sürüklesin ömür ipi yahut devran hayat cizgisi, hic bitmeyen ve hic gitmeyen gezgin höyük duran cark bulanan sagnak dede ebe …okunmus salalardan kökünü sacagini ilmini kuzusunu barkini evini odunu ocagini aklini ahlakini dünyasina dogdugu insan pusulasindan bilip belleyen ask a akran rehberligiyle, suyan kanmayan testiler kuyuya salindikca hayatin derinliklerini seyre yazan bakraclar tuzuna yara sardikca bagii deresini cayini irmak olup yurduna yarenine akip giden bulutlar ve yagmurlar, esmis bir rüzgarin toz kopardikca oyunlar icinde oyunlara daldigi, Toprak…. Gelincigi ekinlerin keyfikederine sevda diye sarip, höyüklerde tozluda almaligölde kavacikta sazakta kirikcayirinda gölgeliklerde güneste, insan kalbini cocukluga yazip TOPRAK, eskimez yarina tükenmez bitmez düne halhatir sorarcasina dagdan dereden…Seyfi Karaca…………….Haziran / 16
275
Bir Dünya Düşlüyorum Bir dünya düşlüyorum Şirin, tatlı, al yanaklı Çocuklar için Irmaklarından çağıldasın Kardeşlik barış türküleri Volkanlarından Çiçekler fışkırsın Alevlerin yerine Kucakla atılırcasına Dökülsün, serpilsin yeryüzüne...Bir dünya düşlüyorum Mehmetler, Hanslar, Fredler... Ayşeler, Meriler, Lusiler... Toplanıp bir araya gelerek El ele vererek Eğlensinler Oynasınlar Kuşlar gibi uçarak Şarkılar söylesinler Gülsünler kahkahalarla Katılırcasına...Bir dünya düşlüyorum Yerlere devrilmiş sınır direkleri Haydi çocuklar! Kardeşlik barış için Hep beraber ileri! ..
67