tr
stringlengths 3
588
| en
stringlengths 3
558
|
---|---|
Neredeydin? | Where were you? |
Neredeydin? | Where've you been? |
Muiriel şimdi 20 yaşında. | Muiriel is 20 now. |
Havaalanı ne kadar uzak? | How far away is the airport? |
Ne yemek istiyorsun? | What do you want to eat? |
Sana küçük bir şey getirdim. | I brought you a little something. |
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok. | I've got nothing to say to him. |
Ben bir gece kuşuyum. | I'm a night owl. |
Merhaba Tom. Günaydın. | Hello, Tom. Good morning. |
Yağmur bir hafta sürdü. | The rain lasted a week. |
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek. | That won't change anything. |
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek. | That will change nothing. |
Anlamadım. | I don't get it. |
Anlamadım. | I do not understand. |
Anlamadım. | I don't understand. |
Anlamadım. | I didn't understand. |
Anlamadım. | I did not understand. |
Kasabayı ziyaret edenler yıldan yıla artıyor. | Visitors to that town increase in number year by year. |
O küçük bir tekne ile suda ilerliyor. | He is sailing a little boat on the water. |
Blogun var mı? | Do you have a blog? |
Blogun anlamı web günlüğüdür. | Blog means "web log". |
Biraz paran var mı? | Do you have some money? |
Ben yorgunum. | I'm tired. |
Ben yorgunum. | I'm fatigued. |
Çok susadım. Bir fincan kahve istiyorum. | I am thirsty. I would like to have a cup of coffee. |
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum. | I would like to get a camera like this. |
Bugün, çok fazla ödevim var. | I have too much homework today. |
Ben açım. | I'm hungry! |
Ben açım. | I'm hungry. |
Bu kitaplar senin. | These books are yours. |
Cüzdanımı kaybettim. | I have lost my wallet. |
Cüzdanımı kaybettim. | I lost my purse. |
Cüzdanımı kaybettim. | I lost my wallet. |
Havaalanı otobüsünün havaalanına gitmesi ne kadar sürüyor? | How long does the airport bus take to the airport? |
Plaj ne tarafta? | Which way is the beach? |
Bir otel rezervasyonu yaptırmak istiyorum. | I'd like a hotel reservation. |
Lütfen beni otel güvenliğine götürün. | Please get me hotel security. |
Bir çatal eksik. | There is a fork missing. |
Kayıp bir bıçak var. | There is a knife missing. |
Bir kaşık eksik. | There is a spoon missing. |
Lütfen çok hızlı konuşma. | Please don't speak so fast. |
Hilton Oteli'ne gidelim lütfen. | The Hilton Hotel, please. |
Kan grubunuz nedir? | What's your blood group? |
O ev bana ait. | That house is mine. |
Bugün rüzgar yok. | There's no wind today. |
Bugün hava güneşli. | It is sunny today. |
Bugün hava güneşli. | It's sunny today. |
Bugün hava rüzgârlı, değil mi? | It is windy today, isn't it? |
Sonraki tren ne zaman ayrılacak? | What time does the next train leave? |
Ayılar ağaca tırmanabilir. | A bear can climb a tree. |
Oturmalıyız. | We should sit down. |
Bugün hava sıcak. | It's hot today. |
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi. | Mary decided never to see him any more. |
New York Times'ı okuyorum. | I'm reading The New York Times. |
Ben ondan daha uzunum. | I'm taller than him. |
Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu. | There was nothing but an old chair in the room. |
Haberi herkes duymuş. | Everybody knows the news. |
Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için cümle üzerindeki "あ→а" simgesine tıklayın. | You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the "あ→а" icon above the sentence. |
5 numaralı otobüse binmen gerek. | You should take the number 5 bus. |
Bu kravat sana çok yakışıyor. | That tie suits you very well. |
Onu sevip sevmediğini bilmiyorum. | I don't know whether you like her or not. |
Ona bir kazak satın aldı. | She bought him a sweater. |
O bu şehirdeki en büyük oteldir. | This is the biggest hotel in this city. |
Seni gördüğüme sevindim. | I'm happy to see you. |
Yabancı dil öğrenmek zordur. | Learning a foreign language is difficult. |
Yabancı dil öğrenmek zordur. | It's difficult to learn a foreign language. |
Yabancı dil öğrenmek zordur. | It's hard to learn a foreign language. |
Ben hastayım. | I am sick. |
Dorenda gerçekten iyi bir kız. Kurabiyelerini benimle paylaşıyor. | Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. |
Hiç kimse bilmeyecek. | No one will know. |
Hiç kimse bilmeyecek. | Nobody will know. |
Neden soruyorsun? | Why do you ask? |
Prezervatifin var mı? | Do you have a condom? |
Bu bir postane, şu ise bir bankadır. | This is a post office and that is a bank. |
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. | This is a good book, but that one is better. |
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. | This is a good book, but that is better. |
Bu John'dur ve o da onun biraderidir. | This is John and that is his brother. |
Bu bir ev, şu ise camidir. | This is a house and that is a mosque. |
Bu şehir ABD'dedir. | This city is in the United States. |
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez. | The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known. |
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte var. | In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is. |
Hayat mutlak bilim değil, bir sanattır. | Life is not an exact science, it is an art. |
Üç uçağımız vardı. | We had three airplanes. |
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter. | Life never ends but earthly life does. |
Mutlu yıllar sana! | Happy birthday to you! |
Biraz kapıyı aç! | Open the door a bit! |
Şimdi iyi, ne çok ağır ne de çok hafif. | It's good now; neither too heavy nor too light. |
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı? | Excuse me, is there a toilet nearby? |
Her zaman saat altıda kalkarım. | I always get up at six. |
İki düzine kalem satın aldım. | I bought two dozen pencils. |
Randevun var mı? | Do you have an appointment? |
Tokyo çok büyük bir şehirdir. | Tokyo is a very big city. |
İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın. | Don't be afraid to make mistakes when speaking English. |
Vergiyi ödemeliyiz. | We must pay the tax. |
Nerelisin? | Where do you come from? |
Nerelisin? | Where are you from? |
Yumi oraya kendi gitti. | Yumi went there by herself. |
Onu vuracağım. | I'm gonna shoot him. |
Onu vuracağım. | I will shoot him. |
Onu vuracağım. | I will shoot her. |