file_name
stringlengths 12
17
| text
stringlengths 845
38.4k
|
---|---|
2024_6880.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/6880E. , 2024/8380K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 58. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/172 E., 2024/461 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesi
SAYISI : 2017/1499 E., 2023/699 K.
Taraflar arasındaki rücuan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın davacı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin
esastan reddine verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Kurum vekili, müvekkili kurum sigortalısının geçirdiği iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan gelir ile
geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi giderleri nedeniyle oluşan Kurum zararının davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı Kurum vekili; yargılama gideri ve vekalet ücretinin yapılandırma kapsamında olmadığını, asıl borcun
yapılandırılarak ödendiğini, lehlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyan
ederek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "Somut olayda; uyuşmazlık konusu
edilen Kurum alacaklarının ihbar olunan Allianz Sigorta A.Ş tarafından 7440 sayılı Kanun kapsamında
yapılandırılarak Kurum hesabına ödendiği, davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
7440 sayılı Kanun kapsamında yapılandırmanın karşılıklı anlaşmayı içerdiği, davalı Kurumun yapılandırmayı
kabul ederek alacağın tamamını belirlediği, bu Kanun'un Kurum ile gerçek ve tüzel kişiler arasında dava
konusu haline gelenler de dahil olmak üzere uyuşmazlıkları karşılıklı uzlaşı ile sonlandırmayı (tasfiyeyi)
amaçladığı, Kanun'un 9/13-ç alt bendinde davaların sona ermesi halinde yargılama giderine
hükmedilemeyeceği yönünde düzenleme bulunduğu, bu nedenle taraflar leh ve aleyhine yargılama giderine
hükmedilmemesi gerektiği, hakkaniyete uygun olanın da bu olduğu, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin
08.06.2022 tarih ve 2022/4959 E. 2022/8712 K.sayılı kararının da bu yönde olduğu, İlk Derece Mahkemesi
hükmedilmemesi gerektiği, hakkaniyete uygun olanın da bu ciduğü, Yatdltan 10. Hukuk | Dairesi'nin
08.06.2022 tarih ve 2022/4959 E. 2022/8712 K.sayılı kararının da bu yönde olduğu, İlk Derece Mahkemesi
kararının usul ve Kanun'a uygun olduğu anlaşılmıştır..." gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü yerinde
görülerek istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Kurum vekili istinaf aşamasında ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun)331 nci maddesi, 369 uncu maddesinin
birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 7440 sayılı Kanun.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve Kanuna uygun olup davacı Kurum vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8090.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8090E. , 2024/10524K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1091 E., 2023/1330 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/904 E., 2020/494 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
m Vr a yy ri “ m
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8094.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8094E. , 2024/10528K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1087 E., 2023/1326 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/906 E., 2020/495 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
vu
DV NV a a Va m a Yk “ a
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8096.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8096GE. , 2024/10530K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1105 E., 2023/1335 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/876 E., 2020/480 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
vu
DV NV a a Va m a Yk “ a
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8097.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8097E. , 2024/10531kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1106 E., 2023/1336 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/882 E., 2020/483 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
Mae mm mM dm ARM mlm Mm a a Ya
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8042.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8042E. , 2024/10496K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1775 E., 2024/453 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İskenderun 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/545 E., 2021/227K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile
İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı işyerinde alt işveren Şirketler nezdinde
çalışmaktayken 02.04.2018 tarihinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) ile kadroya
geçirildiğini ve hâlen davalıya ait işyerinde kadrolu işçi olarak çalışmaya devam ettiğini, davacı ile davalı
Bakanlık arasında, davacın kadroya geçişi sırasında imzalanan bireysel iş sözleşmesinin 9 uncu maddesinde,
ücretinin brüt asgari ücretin 9660 oranında fazlası olarak belirlendiğini; ancak davalı Kurumun 01.01.2019
tarihinden itibaren sadece çerçeve toplu iş sözleşmesinde öngörülen 964 oranındaki zammı uygulayıp 060
oranındaki sözleşme zam oranını uygulamayarak eksik ücret ödediğini, buna bağlı olarak ikramiye ve ilave
tediye alacaklarının da eksik ödendiğini ileri sürerek fark ücret, fark ikramiye ve fark ilave tediye
alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, 696 sayılı KHK
kapsamında kadroya geçirildiğini, ücretinin toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak mevzuata uygun
biçimde belirlendiğini, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını ve bu nedenle ödenmeyen ücret alacağının
bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 696 sayılı KHK ile 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 23 üncü madde gereğince sürekli işçi
kadrosuna geçiş yaptığı, alacakların zamanaşımına uğramadığı, geçiş işlemleri tamamlanan işçilere
idarelerce uygulanmak üzere, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve 31.10.2020 tarihine
kadar uygulanacak olan toplu iş sözleşmesinin ücret, mali ve sosyal haklara ilişkin hükümlerinin
uygulanması gerektiği, dosya içeriğinde bulunan ücret bordrolarının incelenmesinden geçici 23 üncü madde
uyarınca 01.01.2018-30.06.2018 ve 01.07.2018-31.12.2018 tarihleri arasında geçerli olacak şekilde 904
oranında zam yapıldığı; ancak davacının 01.01.2019 tarihinden itibaren başlayan çalışma dönemi yönünden
belirsiz süreli iş sözleşmesinde öngörülen artış oranın uygulanmadığının anlaşıldığı, bu durumda davacının
fark ücret ve buna bağlı olarak fark ikramiye ve fark ilave tediye alacaklarına hak kazandığı, hükme elverişli
bilirkişi raporu ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı tarafından ödenmesi gereken ücret,
ikramiye ve ilave tediye alacaklarının eksik ödendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
ikramiye ve ilave tediye alacaklarının eksik ödendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; belirsiz alacak davası açılamayacağını, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi
gerektiğini, müvekkili Kurumun pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun
denetime elverişli olmayıp rapora karşı yaptıkları itirazların karşılanmadığını, müvekkili tarafından mevzuata
uygun biçimde uygulama yapıldığını, davacıya eksik ücret ödemesi yapıldığı iddiasının gerçeği
yansıtmadığını, zira toplu iş sözleşmesinde ücret zammına ilişkin olarak her dönem için 9064 oranında zam
yapılacağının ve bunun da bir önceki dönemde yer alan ücret üzerinden uygulanacağının belirtildiğini, işçinin
tâbi olduğu iş sözleşmesinde yer alan ücrete ilişkin hükümlere herhangi bir atıf yapılmadığını, iş
sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünde de ücret zammı, ikramiye ve sosyal yardımlar hususunda
sözleşmenin eki sayılan (EK-A) toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiğini, ayrıca
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 36 ncı maddesinde; toplu iş sözleşmesinde aksi
belirtilmedikçe iş sözleşmelerinin toplu iş sözleşmesine aykırı olamayacağının ve iş sözleşmelerinin toplu iş
sözleşmesine aykırı hükümlerinin yerini toplu iş sözleşmesindeki hükümlerin alacağının düzenlendiğini,
davacının hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, kamu kurumu olan müvekkilinin harçtan muaf olduğu
hususunun gözetilmediğini, parasal değerler ve faizlerin türü ile başlangıç ve bitiş tarihleri, yargılama gideri
ve vekâlet ücreti ile harçların hesaplama tutarlarının hatalı belirlendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi
kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın belirsiz alacak davası olarak
açılmadığı, davacı işçinin kadroya geçişi aşamasında işverenle imzalanan iş sözleşmesinde açıkça asgari
ücretin 060 fazlasının ödeneceğinin kararlaştırıldığı, kadroya geçiş aşamasında işverenle imzalanan iş
sözleşmesinde asgari ücretin belli bir oranda fazlasının ödeneceği kararlaştırılmışsa sözü edilen kuralın, her
asgari ücret artış dönemi için işvereni bağlayacağı, bu nedenle iş sözleşmesinin açık hükmü gereği ücret
farkı ile diğer fark işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasında isabetsizlik bulunmadığı, ancak dava
tarihine kadar yapılan hesaplama üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğu, zira arabuluculuk son
tutanak tarihi olan 23.07.2020 tarihi ile dava tarihi olan 14.09.2020 tarihi arasında kalan talep dönemi için
arabuluculuk dava şartı yokluğu sebebiyle usulden ret kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
(2) nci alt bendi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü
ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf başvurusundaki sebeplerle benzer sebepleri tekrar etmiş ve inceleme sırasında resen
gözetilmesi gereken sair nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna
başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 696 sayılı KAK kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı işçinin, kadroya geçişte
düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesi hükümlerine göre ücretinin tespiti ile buna bağlı olarak fark
alacaklarının bulunup bulunmadığı hususuna ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22, 32 ve 34 üncü maddeleri, 696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK'ya eklenen
geçici 23 üncü madde.
3. Dairemizin 03.05.2023 tarihli ve 2023/3001 Esas, 2023/6593 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. 696 sayılı KHK'nın 127 nci maddesi ile 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23 üncü madde çerçevesinde
sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçiler ile işveren arasında imzalanan iş sözleşmesinin ücrete ilişkin
hükümlerinin doğru değerlendirilmesi son derece önemlidir. Dairemiz uygulamasına göre kadroya geçiş
sırasında düzenlenen iş sözleşmesinde ücretin sadece asgari ücretin belli bir oranda fazlası yahut geçiş
öncesindeki hizmet alım sözleşmesinde öngörülen ücret veya bu ücretin katları olarak belirlenmesi hâlinde,
bu ücretin işçinin kadroya geçiş aşamasındaki ilk (temel) ücreti olduğu, taraflar arasında sonraki dönemler
yönünden işvereni ücret artışı yapmakla yükümlü kılan bir düzenleme olmadığı kabul edilmektedir. Diğer
taraftan iş sözleşmesinde ücretin her ay için asgari ücretin belli bir oranda fazlası şeklinde ödeneceğine
yönelik hükümler ileriye etkili hükümler olarak değerlendirilmeli, bu hükümlerin sonraki dönemlere ilişkin
ücret artışları yönünden işvereni bağlayacağı kabul edilmelidir.
2. Somut uyuşmazlıkta sürekli işçi kadroya geçiş aşamasında işverenle imzalanan bireysel iş sözleşmesinin
“Ücret” başlıklı 9 uncu maddesinde “ İşçinin aylık Brüt ücreti; Asgari ücretin 9060 ı olup hafta tatili bu ücrete
dahildir. Ücret anlaşmalı bankaca açılacak olan hesaba işverence yatırılarak ödenir. Belirlenen ücrete;
haftalık çalışma süresi içerisinde bulunan ve gece çalışmalarına rastlayan sürelere ilişkin ücret dâhildir.
İşçinin ücrel zammı, ikramiye, sosyal yardımlar, çocuk, yemek, taşıt, yakacak, öğrenim, ..., hastalık,
evlenme, doğum, ölüm, sözleşmenin EK-A'sında bulunan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür.”
hükmü bulunmaktadır.
3. Şu hâlde davacı işçinin kadroya alınması ile birlikte işverenle imzalanan iş sözleşmesinde; açıkça her
dönem geçerli asgari ücretin belli bir oranı seviyesinde ücret ödeneceği öngörülmediğinden, bireysel iş
sözleşmesinin 9 uncu maddesinde asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak belirlenen tutarın işçinin
kadroya geçiş aşamasındaki ilk (temel) ücreti olduğu, taraflar arasında sonraki dönemler yönünden işvereni
ücret artışı yapmakla yükümlü kılan bir düzenleme olmadığı kabul edilmelidir. Buna göre davacının dava
konusu dönem bakımından bireysel iş sözleşmesinden kaynaklı fark işçilik alacağı bulunmamaktadır.
4. Belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilmeden davanın reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmesi
hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8093.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8093E. , 2024/10527K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1089 E., 2023/1328 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/874 E., 2020/479 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
vu
DV NV a a Va m a Yk “ a
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8095.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8095E. , 2024/10529K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1103 E., 2023/1333 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/908 E., 2020/496 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
vu
DV NV a a Va m a Yk “ a
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8092.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8092E. , 2024/10526K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1088 E., 2023/1327 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/900 E., 2020/492 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
vu
DV NV a a Va m a Yk “ a
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8043.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8043E. , 2024/10497K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1768 E., 2024/450 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İskenderun 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/539 E., 2021/224K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile
İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı işyerinde alt işveren Şirketler nezdinde
çalışmaktayken 02.04.2018 tarihinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) ile kadroya
geçirildiğini ve hâlen davalıya ait işyerinde kadrolu işçi olarak çalışmaya devam ettiğini, davacı ile davalı
Bakanlık arasında, davacın kadroya geçişi sırasında imzalanan bireysel iş sözleşmesinin 9 uncu maddesinde,
ücretinin brüt asgari ücretin Yo90 oranında fazlası olarak belirlendiğini; ancak davalı Kurumun 01.01.2019
tarihinden itibaren sadece çerçeve toplu iş sözleşmesinde öngörülen 964 oranındaki zammı uygulayıp 090
oranındaki sözleşme zam oranını uygulamayarak eksik ücret ödediğini, buna bağlı olarak ikramiye ve ilave
tediye alacaklarının da eksik ödendiğini ileri sürerek fark ücret, fark ikramiye ve fark ilave tediye
alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, 696 sayılı KHK
kapsamında kadroya geçirildiğini, ücretinin toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak mevzuata uygun
biçimde belirlendiğini, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını ve bu nedenle ödenmeyen ücret alacağının
bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının 696 sayılı KHK ile 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 23 üncü madde gereğince sürekli işçi
kadrosuna geçiş yaptığı, alacakların zamanaşımına uğramadığı, geçiş işlemleri tamamlanan işçilere
idarelerce uygulanmak üzere, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve 31.10.2020 tarihine
kadar uygulanacak olan toplu iş sözleşmesinin ücret, mali ve sosyal haklara ilişkin hükümlerinin
uygulanması gerektiği, dosya içeriğinde bulunan ücret bordrolarının incelenmesinden geçici 23 üncü madde
uyarınca 01.01.2018-30.06.2018 ve 01.07.2018-31.12.2018 tarihleri arasında geçerli olacak şekilde 904
oranında zam yapıldığı; ancak davacının 01.01.2019 tarihinden itibaren başlayan çalışma dönemi yönünden
belirsiz süreli iş sözleşmesinde öngörülen artış oranın uygulanmadığının anlaşıldığı, bu durumda davacının
fark ücret ve buna bağlı olarak fark ikramiye ve fark ilave tediye alacaklarına hak kazandığı, hükme elverişli
bilirkişi raporu ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı tarafından ödenmesi gereken ücret,
ikramiye ve ilave tediye alacaklarının eksik ödendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; belirsiz alacak davası açılamayacağını, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi
gerektiğini, müvekkili Kurumun pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun
denetime elverişli olmayıp rapora karşı yaptıkları itirazların karşılanmadığını, müvekkili tarafından mevzuata
uygun biçimde uygulama yapıldığını, davacıya eksik ücret ödemesi yapıldığı iddiasının gerçeği
yansıtmadığını, zira toplu iş sözleşmesinde ücret zammına ilişkin olarak her dönem için W4 oranında zam
yapılacağının ve bunun da bir önceki dönemde yer alan ücret üzerinden uygulanacağının belirtildiğini, işçinin
tâbi olduğu iş sözleşmesinde yer alan ücrete ilişkin hükümlere herhangi bir atıf yapılmadığını, iş
sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünde de ücret zammı, ikramiye ve sosyal yardımlar hususunda
sözleşmenin eki sayılan (EK-A) toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiğini, ayrıca
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 36 ncı maddesinde; toplu iş sözleşmesinde aksi
belirtilmedikçe iş sözleşmelerinin toplu iş sözleşmesine aykırı olamayacağının ve iş sözleşmelerinin toplu iş
sözleşmesine aykırı hükümlerinin yerini toplu iş sözleşmesindeki hükümlerin alacağının düzenlendiğini,
davacının hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, kamu kurumu olan müvekkilinin harçtan muaf olduğu
hususunun gözetilmediğini, parasal değerler ve faizlerin türü ile başlangıç ve bitiş tarihleri, yargılama gideri
ve vekâlet ücreti ile harçların hesaplama tutarlarının hatalı belirlendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi
kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın belirsiz alacak davası olarak
açılmadığı, davacı işçinin kadroya geçişi aşamasında işverenle imzalanan iş sözleşmesinde açıkça asgari
ücretin “090 fazlasının ödeneceğinin kararlaştırıldığı, kadroya geçiş aşamasında işverenle imzalanan iş
sözleşmesinde asgari ücretin belli bir oranda fazlasının ödeneceği kararlaştırılmışsa sözü edilen kuralın, her
asgari ücret artış dönemi için işvereni bağlayacağı, bu nedenle iş sözleşmesinin açık hükmü gereği ücret
farkı ile diğer fark işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasında isabetsizlik bulunmadığı, ancak dava
tarihine kadar yapılan hesaplama üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğu, zira arabuluculuk son
tutanak tarihi olan 23.07.2020 tarihi ile dava tarihi olan 14.09.2020 tarihi arasında kalan talep dönemi için
arabuluculuk dava şartı yokluğu sebebiyle usulden ret kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
(2) nci alt bendi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü
ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf başvurusundaki sebeplerle benzer sebepleri tekrar etmiş ve inceleme sırasında resen
gözetilmesi gereken sair nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna
başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 696 sayılı KAK kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı işçinin, kadroya geçişte
düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesi hükümlerine göre ücretinin tespiti ile buna bağlı olarak fark
alacaklarının bulunup bulunmadığı hususuna ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22, 32 ve 34 üncü maddeleri, 696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK'ya eklenen
geçici 23 üncü madde.
3. Dairemizin 03.05.2023 tarihli ve 2023/3001 Esas, 2023/6593 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. 696 sayılı KHK'nın 127 nci maddesi ile 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23 üncü madde çerçevesinde
sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçiler ile işveren arasında imzalanan iş sözleşmesinin ücrete ilişkin
hükümlerinin doğru değerlendirilmesi son derece önemlidir. Dairemiz uygulamasına göre kadroya geçiş
sırasında düzenlenen iş sözleşmesinde ücretin sadece asgari ücretin belli bir oranda fazlası yahut geçiş
öncesindeki hizmet alım sözleşmesinde öngörülen ücret veya bu ücretin katları olarak belirlenmesi hâlinde,
bu ücretin işçinin kadroya geçiş aşamasındaki ilk (temel) ücreti olduğu, taraflar arasında sonraki dönemler
yönünden işvereni ücret artışı yapmakla yükümlü kılan bir düzenleme olmadığı kabul edilmektedir. Diğer
taraftan iş sözleşmesinde ücretin her ay için asgari ücretin belli bir oranda fazlası şeklinde ödeneceğine
yönelik hükümler ileriye etkili hükümler olarak değerlendirilmeli, bu hükümlerin sonraki dönemlere ilişkin
ücret artışları yönünden işvereni bağlayacağı kabul edilmelidir.
2. Somut uyuşmazlıkta sürekli işçi kadroya geçiş aşamasında işverenle imzalanan bireysel iş sözleşmesinin
“Ücret” başlıklı 9 uncu maddesinde “ İşçinin aylık Brüt ücreti; Asgari ücretin 9090 ı olup hafta tatili bu ücrete
dahildir. Ücret anlaşmalı bankaca açılacak olan hesaba işverence yatırılarak ödenir. Belirlenen ücrete;
haftalık çalışma süresi içerisinde bulunan ve gece çalışmalarına rastlayan sürelere ilişkin ücret dâhildir.
İşçinin ücrel zammı, ikramiye, sosyal yardımlar, çocuk, yemek, taşıt, yakacak, öğrenim, ..., hastalık,
evlenme, doğum, ölüm, sözleşmenin EK-A'sında bulunan toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür.”
hükmü bulunmaktadır.
3. Şu hâlde davacı işçinin kadroya alınması ile birlikte işverenle imzalanan iş sözleşmesinde; açıkça her
dönem geçerli asgari ücretin belli bir oranı seviyesinde ücret ödeneceği öngörülmediğinden, bireysel iş
sözleşmesinin 9 uncu maddesinde asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak belirlenen tutarın işçinin
kadroya geçiş aşamasındaki ilk (temel) ücreti olduğu, taraflar arasında sonraki dönemler yönünden işvereni
ücret artışı yapmakla yükümlü kılan bir düzenleme olmadığı kabul edilmelidir. Buna göre davacının dava
konusu dönem bakımından bireysel iş sözleşmesinden kaynaklı fark işçilik alacağı bulunmamaktadır.
4. Belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilmeden davanın reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmesi
hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8089.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8089E. , 2024/10503K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/454 E., 2024/90 K.
KARAR : Davanın reddi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle;
kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz
dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra
dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin iş güvenliği gözetmeni olarak yurt dışı iş sözleşmesiyle davalı
Şirketlerin Rusya'da bulunan şantiyelerinde 2012-2015 yılları arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız ve
bildirimsiz olarak feshedildiğini, işe girişte imzalatılan belge gereği sürekli iki aylık ücretinin eksik ödendiğini,
işten çıkışında ücretinden yapılan kesintilerin ödenmediğini, fazla çalışma yaptığını, ayda yalnız iki gün hafta
tatili yapabildiğini, ulusal ... ve genel tatil günlerinde sadece iki gün izin kullanabildiğini, aylık ücretinin net
1.500,00 USD olduğunu, işverence ücret dışında barınma, üç öğün yemek, nakdi servis yardımı, nakdi
iletişim yardımı şeklinde ücrete ilave ödemeler yapıldığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla
çalışma, hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep
etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... AŞ vekili cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının
müvekkili Şirket işçisi olmadığı için husumet itirazında bulunduklarını, davacının işvereni olmadıkları için
sunabilecekleri bir belge bulunmadığını, yurt dışında çalışan işçilerin çalıştıkları ülkenin koruyucu
hükümlerinden faydalandıklarını, daha sonra Türk iş hukukunun sağladığı olanaklardan istifade etmelerinin
hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle yabancı hukukun uygulanması gerektiğini ve yabancı mahkemenin
yetkisi sebebiyle yetki itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... Rencos (Eski Ünvan: ...) vekili cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına
uğradığını, davacının müvekkili Şirket işçisi olmadığı için husumet itirazında bulunduklarını, iddia edilen
çalışma döneminde davacının hangi Şirket nezdinde çalıştığı ve çalışmasının yurt dışında geçip geçmediğinin
belli olmadığını, müvekkili Şirket yapılanması içerisinde davacı adına herhangi bir kayda rastlanılmadığını,
müvekkili Şirketin yurt dışında kurulmuş olup faaliyetlerini de yurt dışında sürdürdüğünü, uyuşmazlığa
davacının çalıştığı ülke hukukunun uygulanması gerektiğini, davacı ile diğer davalı ile yahut dava konusu ile
arasında hiçbir hukuki bağ bulunmayan müvekkili Şirket hakkında bir hüküm kurulmasının mümkün
olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
3. Davalı ... Uluslararası İnş. Yat. San. ve Tic. AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirketin
işçisi olmadığını, husumet ve yetki itirazı ile zamanaşımı def'inde bulunduklarını, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR)
yurt dışı iş sözleşmesinin Mahkemece temin edilerek incelenmesi gerektiğini, davacının ancak çalıştığı ülke
mevzuatına göre sosyal haklardan faydalanabileceğini, talep konusu alacak kalemlerinin çalıştığı ülke
mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacı müvekkili Şirkette çalışmadığı için ücretinin ve çalışma
koşullarının bilinmediğini, Türkiye'deki sigortalılık sürelerinin yurt dışı çalışma iddialarından mahsubu
mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacı müvekkili Şirkette çalışmadığı için ücretinin ve çalışma
koşullarının bilinmediğini, Türkiye'deki sigortalılık sürelerinin yurt dışı çalışma iddialarından mahsubu
gerektiğini, proje bazlı çalıştığı anlaşılan davacının belirlenen süre bitimi nedeniyle iş sözleşmesi sona erdiği
için kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekeceğini, davacı taleplerin dayanaksız
ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yurt dışında çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda ücretinin
brüt ücrete çevrilmemesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27.07.2021 tarihli ve 2021/373 Esas, 2021/402 Karar sayılı sayılı kararı ile; haksız
ve bildirim sürelerine uyulmaksızın yapılan fesih nedeniyle davacı lehine kıdem ve ihbar tazminatlarına
hükmedildiği, davacının davalı işveren nezdinde 2 yıl 11 gün hizmetinin bulunduğu, husumet itirazının
yerinde olmadığı, tanık beyanlarına itibar edilerek hazırlanan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun
olduğu ve davacının bilirkişi raporunda hesaplandığı kadarıyla ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili
ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarına hak kazandığı, zamanaşımı def'i gözetilmek suretiyle
hesaplanan alacakların hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 11.10.2022 tarihli ve 2021/3033 Esas, 2022/4077
Karar sayılı kararı ile; davada Türk hukukunun uygulanmasında isabetsizlik bulunmadığı, verilen kararın
dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, reddedilen tutar üzerinden davalı lehine vekâlet ücretine
hükmedilmesinin de doğru olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci
alt bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 24.05.2023 tarihli ve 2023/2506 Esas, 2023/7674 Karar sayılı kararı ile; davacı işçinin davalı
işverenlerin yurt dışındaki projelerinde çalıştığı, 24.12.2013-24.06.2014 arasındaki çalışma dönemi için
İŞKUR onaylı yurt dışı iş sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmenin; tarafların iş ilişkisindeki hak ve
yükümlüklerine ilişkin çalışma süresi, fesih, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücretine ilişkin
maddelerinde çalışılan ülke mevzuatının uygulanacağının belirtildiği, 18 inci maddesinde de anlaşmazlık
hâlinde uygulanacak mevzuata ilişkin olarak sözleşme maddelerinde çalışılan ülke mevzuatının geçerli
olduğunun belirtildiği, bu nedenle yurt dışı iş sözleşmesi imzalanan çalışma döneminde, iş sözleşmesi ile
seçilen hukukun uygulanması gerektiği, davacının 24.06.2014 tarihinden sonraki çalışmalarının da yurt
dışında geçtiği, dosyada bulunan yurda giriş çıkış kayıtlarında da görüleceği üzere çalışmasının tamamı yurt
dışında geçen davacı işçi bakmından mutad işyeri hukukunun çalışılan ülke hukuku olduğu gerekçeleriyle
Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına
karar veriliştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 16.07.2013-26.07.2015
tarihleri arasında davalıya ait Rusya'daki şantiyede çalıştığı, uyuşmazlığa Rusya hukukunun uygulanması
gerektiği, davanın açıldığı tarih itibarıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesine göre bireysel
iş uyuşmazlığının çözümü için davacının Mahkemeye başvurma süresi olan 3 aylık sürenin dolduğu
gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile katılma yoluyla
davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Rusya Federasyonu İş Kanunu'na ve Rusya Yüksek Mahkeme kararlarına hâkim olunmasına
imkân bulunmadığını, uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini, kaldı ki 2022 yılı ve öncesinde
tamamen aynı nitelikli davalarda kamu düzeni gerekçesi ile Türk hukuku uygulandığını, içtihat değişikliği
nedeni ile bu şekilde sürpriz kararlar verilmesinin mümkün olmadığını, bu hususun kamu vicdanını da
zedelediğini, hükme esas alınan raporun uyuşmazlık konusu hakkında uzmanlığı bulunmayan bilirkişi
tarafından düzenlendiğini, taraflarınca konusunda uzman ve aynı zamanda Moskova Barosuna kayıtlı
avukattan alınan uzman görüşünden de açıkça anlaşılacağı üzere bir yıllık sürenin "çalışanın uğradığı hak
ihlalini öğrendiği tarihten itibaren" başlaması gerektiğini ve davacı yönünden fesih tarihinden itibaren
başlatılan süreye göre karar verilmesinin Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi kararlarına aykırı olduğunu,
davacıya fesihle ilgili belgeler verilmeden dava açma süresinin başladığından bahsedilemeyeceğini, davanın
açıldığı esnada verilen Yargıtay kararları uyarınca uyuşmazlığın Türk hukuku ile çözüleceğine dair
içtihatlarına güvenerek, buna göre dava açmanın dahi başlı başına geçerli neden olarak kabulü gerektiğini,
Türk kamu düzeni ile çelişen hususlarda Türk hukukunun uygulanması gerektiğini, davalının dahi cevap
dilekçesinde Türk hukukuna göre belirlenen beş yıllık zamanaşımı süresinden bahsettiğini, taraflar
arasındaki iş ilişkisinin sıkı bir şekilde ilgili olduğu hukukun Türk hukuku olduğunu belirterek davanın
kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı ... Rencos vekili katılma yoluyla temyiz başvurusunda; müvekkili Şirket lehine yargılama gideri ve
vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, zamanaşımı def'i, davanın süresinde açılıp açılmadığı,
vekâlet ücreti ve yargılama gideri noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" kenar başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri
hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve
tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
3. 5718 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
(3) Hukuk seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir. Sözleşmenin kurulmasından sonraki
hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye etkili olarak geçerlidir.
4. 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi şöyledir:
" (1) İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgari
koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.
(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak yaptığı
işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri mutad işyeri
sayılmaz.
(3) İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması hâlinde
iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.
(4) Ancak hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde
sözleşmeye ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir."
E C710 .aıyılı Zamımnmlımm 9LE 0 NA AM vım AA imeii .nerdalari
gı Ji LP A YINi AA II Nİ gp ip yp e ig EZ VEN ANIN. İNİN İNİ Pe
6. Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun iş sözleşmesinin son bulduğu tarihteki 392 nci maddesi şu şekildedir:
“Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş
uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
İşveren, çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda, zararın tespit edildiği tarihten
itibaren bir yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir.
Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda, bu süreler mahkeme tarafından
tekrar başlatılabilir.”
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekili ile davalı ... vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı
dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir
2. Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka
tâbidir (... ... , Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, 2022, 5.315; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku,
Ankara, 2021, 5.127). Buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta
uygulanması, 5718 sayılı Kanun'un 2 ve 8 inci maddelerinin bir gereğidir.
3. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (6) numaralı paragrafında yer verilen Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun
bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392 nci maddesinde
sözü edilen sürelerin, Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de
yeniden yapılan değerlendirmede; bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava tarihi itibarıyla 3 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafça da usulüne uygun şekilde
zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde bir
isabetsizlik bulunmamakta ise de İlk Derece Mahkemesince, söz konusu sürenin hak düşürücü süre olarak
nitelendirilmesi hatalıdır.
Diğer yandan 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre hükmün sonuç kısmında
gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin karar verilmesi gerekirken, İlk Derece Mahkemesince
hüküm yerinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğinin yazılması da hatalı olmuştur.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un
370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması
gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Davacı ile davalılardan ... vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı ile davalılardan ... vekillerinin İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile
İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının ilk bendinde yer alan “HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE NEDENİYLE”
ibaresinin çıkartılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı ile davalı ... Şirketine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
DEĞİŞİKGEREKÇE
Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı
Kanun'un 8 inci maddesinde, “Zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı
bulmakta olup söz konusu hüküm, “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk
kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku
uygulanır.” şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural,
yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki
sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel
değerlerine, genel adap ve ahlâk anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel ... anlayışına ve hukuk
siyasetine, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere,
milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlâk ve ... anlayışına, medeniyet
seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir
(Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı
karar).
Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı
hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun'un 5 inci
maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan
yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle
fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir
zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi gereğince kamu düzeni
müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, Yirmi Birinci
Baskı, 2015, 5.214; ...... , Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, Sekizinci Baskı, 2022, 5.314; Gülin Güngör,
Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, İkinci Bası, 2021, 5.126; ... Aygün, ... Önal, "Yargıtay Kararları
Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", Legal Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).
Somut olayda uyuşmazlığa uygulanan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin birinci
fıkrasında “Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde
bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” denilmektedir. Rusya
Federasyonu Parlamentosu tarafından Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 03.07.2016
tarihinde Federal kanun ile değişikliğe gidilerek 3 aylık zamanaşımı süresi 1 yıla çıkarılmıştır. Söz konusu
hüküm; “Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi
ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin
yapılmaması veya eksik ödenmesi de dahil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten
itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” şeklindedir.
Mahkemeye erişim ..., bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve
bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Anayasa'nın 36 ncı
maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim
Anayasa'nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin 03.07.2016 tarihinden önceki şeklinde öngörülen 3
aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için
Türkiye'de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Nitekim Rusya
Federasyonu da 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu sonuca varmış ve 03.07.2016 tarihi
itibarıyla bu süreyi 1 yıla çıkarmıştır. Sonuç olarak, Anayasa'da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan
hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 3 aylık zamanaşımı
süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf
edilmelidir.
Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya
çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip
olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi
hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s.179-180; ..., 5.260-261).
Somut olayda Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık
zamanaşımı süresinin yerine dava tarihinde yürürlükte olan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin uyuşmazlıkta uygulanması 5718 sayılı
Kanun'un 5 inci maddesi hükmüne uygun düşecektir.
Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı
Kanun'un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun
kararına katılamıyoruz. Ancak dava tarihi itibarıyla 1 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmuş olduğu dikkate
alındığında kararın bu değişik gerekçe ile düzeltilerek onanması gerektiği görüşündeyiz.
|
2024_8091.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8091€E. , 2024/10525K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1090 E., 2023/1329 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/890 E., 2020/487 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
vu
DV NV a a Va m a Yk “ a
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8098.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8098E. , 2024/10532K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1104 E., 2023/1334 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/888 E., 2020/486 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 07.06.2023 tarihli kararı ile direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararının davalı vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Dairemizin 12.10.2023 tarihli
kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Dairemizin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, uyulan kısımlar
yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize
gönderilmesine karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan
rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı kömür ocağında çalıştığını, davacının
yaptığı işin asıl iş olduğunu, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, davacının Kurum işçisi sayılması
gerektiğini, davacının muvafakati alınmaksızın ücretinin düşürüldüğünü ileri sürerek ücret farkı ve ilave
tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile Kurum arasında herhangi bir bağ ve sözleşme bulunmadığını,
Kurumun ihale makamı olması sebebiyle sorumluluğunun bulunmadığını, muvazaa iddiasını kabul
etmediklerini, davacının ilave tediye alacağı hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tavşanlı İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli kararı ile; davalı Kurum ile dava dışı alt işverenler arasındaki
asıl işveren-alt işveren ilişkisi muvazaalı olduğundan davacının başlangıçtan itibaren davalı Kurumun işçisi
sayıldığı, öte yandan davalının iç yazışmalarına göre 2016 yılında asgari ücretin artması nedeniyle oransal
olarak ücretin düşürüldüğü, esasen ve başlangıçtan itibaren muvazaalı çalıştırılan davacının yeni ihaleyi alan
alt işverende davalının belirlediği talimatnameye göre çalışmak zorunda bırakıldığı, 4857 sayılı İş
Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre ücretinin düşürülmesine muvafakati olmadığı
gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
m Vr a yy ri “ m
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarihli kararıyla; periyodik bakım ve onarım
ihalesi kapsamında çalışan davacının hizmet alım sözleşmelerine uygun şekilde çalıştırıldığı, alt işverene
verilen işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alan bir iş olmayıp yardımcı iş kapsamında olduğu, bu
nedenle ilave tediye alacağının reddi gerektiği, davacının aldığı ücretinin rızası alınmaksızın tek taraflı olarak
düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğu ve işçiyi bağlamayacağı, bu nedenle
eksik ücret farkının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü
ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında
hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.10.2023 tarihli ilâmı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra, ihtilaf konusu olan son
tutanak tarihi ile hesaplamaya esas alınan tarih arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği, bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar
verilmesi gerektiği ile davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak
sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilerek, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda
daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari
ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek fark alacak hesabı yapılması
gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2023 tarihli kararı ile; bozma kararının (2) numaralı paragrafında
belirtilen bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (4) ve (5) numaralı paragraflardaki bozma
sebebine ilişkin olarak emsal Yargıtay kararlarına yer verilerek davalı Kurumun hizmet alım sözleşmeleri
yoluyla ücretten indirim yapmasının 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddelerine aykırı olduğu, somut
olayda davacının ücretinin hem oran hem de miktar olarak düşürüldüğü, davacının düşürülmeden önceki
ücretinin asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırılması nedeniyle yeni dönemde de bu ücretin
korunması gerektiği, kamu idarelerinin tek taraflı olarak işçi aleyhine olacak şekilde önceki dönem hizmet
alım sözleşmelerinden daha düşük oranda ücret belirlemesinin işçiyi korumadığı, bozma kararının süreklilik
arz eden Hukuk Genel Kurulu kararlarına da aykırı olup sürpriz karar verme yasağı kapsamında hukuk
güvenliğini ihlal ettiği, ayrıca davalı vekilinin istinaf dilekçesinde hesaplama yöntem ve tekniğine ilişkin bir
istinaf sebebi belirtmediği, bu nedenle işçinin ücretinin usulüne uygun şekilde düşürülüp düşürülmediğinin
istinaf incelenmesinde öncelikle ele alındığı ve ispatlanamayan bu istinaf sebebine itibar edilmediği
gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, zamanaşımı def'i ve hukuki yarar yokluğu
itirazlarının bulunduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, istinaf dilekçesinde ücret farkı talebi ile bunun
hesaplanma tekniğine itiraz ettiklerini, davayı tümden kabul etmemekle birlikte yapılacak hesapta en fazla
gözetilecek hususun ücretin asgari ücretin altına düşmemesi olduğunu, brüt ücret üzerinden hüküm
kurulmasının, faiz başlangıç tarihleri ile işletilen faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harcın tamamlanma
tarihinden itibaren faizin işletilmesi gerektiğini, yargılama gideri, harç, arabuluculuk ücreti ve bunların iade-
mahsubuna ilişkin belirlemelerin hatalı olduğunu, davacı lehine vekâlet ücretinin fazla belirlendiğini
belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Dairemizin 12.10.2023 tarihli kararı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli kararı ile; idari şartnamelerde davacının ücreti asgari
ücretin belirli oran fazlası olarak kararlaştırıldığından bu oranın yeni dönemde de korunması gerektiği, buna
göre davacının düşürülmeden önceki ücretinin asgari ücrete oranlanması ile tespit edilen katsayı esas
alınarak sonraki dönemlerde de bu katsayı uyarınca hesap yapılması suretiyle fark ücret alacağının hüküm
altına alınmasının isabetli olduğu, bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde hesaplama
yöntem ve tekniğine ilişkin itirazın bulunmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme
kararının bozulmasına, uyulan kısımlar yönünden davalı vekilinin hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının
incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine temyiz incelemesine konu uyuşmazlık, hesaplamaya
esas alınan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilip getirilmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından dosyanın Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan temyiz
incelemesi sonucunda; Dairemizin 05.04.2023 tarihli ilâmına kısmen uyularak yapılan yargılama üzerine
verilen ve temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yönünden ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
17.04.2024 tarihli kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bu kararın gereğinin
yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Direnme Dışındaki Temyiz İtirazları Yönünden
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
B. Direnmeye İlişkin Temyiz İtirazları Yönünden
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2024 tarihli direnme kararının bozulmasına ilişkin kararı uyarınca
bozma gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8132.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8132E. , 2024/10470K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1942 E., 2024/466K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/118 E., 2022/152 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8131.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8131E. , 2024/10469K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1945 E., 2024/469 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/122 E., 2022/156K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8329.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8329E. , 2024/10483K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/295 E., 2024/13K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı asıl işveren Şirkete ait yurt dışı inşaat şantiyelerinde alt
işveren ... İnşaat Konstrüksiyon San. ve Tic. Ltd. Şti. (... Şirketi) işçisi ve kalıp ustası olarak aylık net
1.800,00 USD ücretle çalıştığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve bildirimsiz
olarak feshedildiğini, davacının haftada 7 gün 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını ve iş yoğunluğu
nedeniyle çalışmasının saat 23.00'e kadar sürdüğünü, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem
ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve ücret
alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının çalıştığı alt
işveren şirketlerin davaya dâhil edilmesi gerektiğini, davacının davalı Şirketten talep edilebilir alacağı
bulunmadığını, çalışılan ülke şartları ve mevzuat hükümleri dikkate alındığında davacının hukuka ve kanuna
aykırı olarak ileri sürdüğü iddialarla çalışmış olmasının mümkün olmadığını, davacının fazla çalışma yaptığını
kanıtlaması gerektiğini, Suudi Arabistan'da hafta tatili izninin cuma günleri olduğunu ve hafta tatili izninin
kesinlikte kullandırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.12.2020 tarihli kararı ile; davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından
haklı bir sebep olmaksızın feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 21.12.2022 tarihli kararı ile; davalının dava dışı ...
Şirketinden hizmet aldığı, yapılan işin mahiyeti gereği davalı ve dava dışı Şirket arasında asıl iş veren alt
işveren ilişkisi olduğu, davacı işçinin alacakları yönünden davalının sorumlu olduğu, davacının talep ettiği
dönem ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi ve belgenin olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf
başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
e a YY EY a a a YY a a YY a a a a
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKI YARGILAMA SURECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 23.05.2023 tarihli ilâmı ile; dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler ile tanık beyanı dikkate
alındığında davacının çalışma saatlerinin 07.00-19.00 arasında olduğunun kabulünün dosya kapsamına daha
uygun düşeceği anlaşılmakla davacının 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığının kabulü ile fazla çalışma
alacağının hüküm altına alınması gerekli iken yazılı şekilde sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, davalı tarafın
davacının çalıştığı ülkenin aşırı sıcak olmasının tüm gün çalışmaya imkân vermediğini, öğle saatlerinde açık
havada beden gücüne dayalı çalışmanın sürdürülmesinin fiziken mümkün olmadığını savunduğu, davalı
tarafın bu savunması ve çalışılan ülkenin iklim koşulları göz önüne alındığında davacı tanığının tekrar beyanı
alınarak davalı tarafın bu savunmasının sorulması ve ara dinlenme hususunun netleştirilmesi gerektiği,
duruşma tutanakları incelendiğinde davaların seri olarak görüldüğü ve karara bağlandığı konusunda açıklık
bulunmadığı, bu bakımdan davaların seri olarak görülüp görülmediği hususu netleştirilerek buna göre
vekâlet ücreti bakımından tekrar bir değerlendirme yapılması gerektiği gerekçeleriyle kararın bozulmasına
ve dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan
yargılama sonucunda fazla çalışma ücreti talebi yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer alacak talepleri
hakkında ise yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Mahkemece bozma sebebi yapılmayan alacaklar hakkında hüküm kurulmamasının hatalı
olduğunu, bu durumun vekalet ücreti ve yargılama gideri açısından da tahsilde sorun yarattığını, fazla
çalışma ücretinin eksik ve hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi
ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davacının Türkiye'de bulunduğu süreler dışlanmadan hesaplama yapılmasının hukuka aykırı
olduğunu, sadece davacı tanık beyanına itibar edilmesinin hatalı olduğunu, davacının aylık ücretinin hatalı
tespit edildiğini, fazla çalışma ücretinin hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; bozmadan sonra
yeni kurulacak hükümde bozma kapsamı dışında kalan alacak kalemleri hakkında nasıl bir karar verilmesi
gerektiği ile fazla çalışma ücretinin hesaplanmasına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
371 inci maddesi.
2. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" kenar başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında
verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt
uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41, 63 ve 68 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Mahkeme hükmünün 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinde yer alan unsurları içermesi, yargıda
açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve
davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet
verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2012 tarihli ve 2012/13-747 Esas, 2012/84 Karar sayılı ilâmında
ve Dairemizin emsal kararlarında belirtildiği gibi Yargıtayca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde
değildir. Bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukuki geçerliliğini yitirir. Mahkemece bozulan
karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamaz. Bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararlar 6100 sayılı
Kanun'un 297 nci maddesine uygun olmalıdır.
4. Somut olayda, bozma sonrasında İlk Derece Mahkemesince "Mahkememizin 2020/123 Esas ve 2020/558
Karar sayılı kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. HD'nin 2023/4575 Esas ve 2023/7599 Karar sayılı
ilamı ile fazla mesai ücreti alacağı talebi dışındaki diğer alacaklara yönelik temyiz taleplerinin reddine karar
verildiği anlaşılmakla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, UBGT ücreti,
ücret talepleri hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde hüküm oluşturulduğu
görülmektedir.
5. İlk Derece Mahkemesince uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda bozma
kapsamı dışında kalan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret, hafta tatili, ulusal ... ve
genel tatil ücreti alacakları hakkında da açıkça hüküm kurulması gerekirken, yukarıdaki kanuni
düzenlemeler ve ilkeler dikkate alınmaksızın bu alacak kalemleri hakkında "yeniden hüküm kurulmasına yer
olmadığına" şeklinde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
6. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması hâlinde Yargıtayca son
yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama hâlini almıştır. Bu indirim, dosyadaki delillerin durumu
ve niteliğine göre yapılması gerekli uygun bir indirimdir. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı
belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
7. Somut uyuşmazlıkta fazla çalışma alacağının ispatında takdiri delil niteliğindeki tanık beyanının dikkate
alındığı, buna göre ispatın yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle
olunca; hesaplanan fazla çalışma alacağından uygun oranda bir indirim yapıldıktan sonra belirlenecek
miktarın hüküm altına alınması yerine yanılgılı değerlendirme ile indirim yapılmadan hüküm kurulması hatalı
olup bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8064.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8064E. , 2024/10512K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/309 E., 2024/849 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/381 E., 2021/1097 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin
(Park Teknik Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı
olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye
olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağı, ücret farkı alacağı (taban ücret farkı), toplu iş sözleşmesi
ikramiyesi alacağı, prim alacağı, kömür yardımı alacağı, bedelsiz yemek iaşe bedeli alacağı, sabun ve
aydınlatma bedeli alacağı, koruyucu malzeme ve giyim bedeli, sosyal yardim zammı, kuru katık bedeli,
vardiya zammı, denge ödeneği alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan Park Teknik Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını
müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili
Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını,
davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında
imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu
olmadığını savunarak davanın reddini isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde belirtilen yüksek yargı kararlarının hatalı
yorumlandığını, üyeliğin işverene bildirimi yükümlülüğünün imza tarihinde Sendika üyesi olmayan ancak
sonradan üye olan işçiler için olduğunu, aynı işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil
tüm haklarını aldıklarını, müvekkilinin ücretinden sendika aidatı kesildiğini, toplu iş sözleşmesi farkları
dışında dava konusu ettikleri ilave tediye ile sair alacaklarının da toplu iş sözleşmesi farkları dikkate alınarak
hüküm altına alınması gerektiğini, talepleri tam ve kesin olarak belirlenmeden taraflarına kesin süre
verilmesi ile vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde
bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının
bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının
bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ile muvazaanın varlığı hâlinde gerçek
işveren tarafından bağıtlanan toplu iş sözleşmesinden yararlanma koşulları, talep konusu alacakların hesabı,
dava türü, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 107, 320 ve 326 ncı maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 371 inci
maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesi ile 6772
sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu
maddesi, 2752 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı'nın 1 inci maddesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrası şu
şekildedir:
"(14) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması
veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı
Tarifenin Birinci Kısmına göre ... Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda
tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca
eşit şekilde Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. ... Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca
karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır."
4. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
6. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların
kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş, sürecin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine
28.01.2021 tarihli son tutanak dava dilekçesine eklenerek 26.04.2021 tarihinde somut dava açılmıştır.
Mahkemece hükme esas alınan ve davacının ıslahına dayanak oluşturan bilirkişi raporunda, dava konusu
alacaklara ilişkin hesaplama 29.01.2021 tarihine kadar yapılmıştır. Arabuluculuk faaliyeti ise tarafların
anlaşamadığına ilişkin düzenlenen son tutanak tarihinden önce muaccel olan alacaklar için
gerçekleştirilmiştir. Arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra muaccel olan son tutanak tarihi ile
hesaplamaya esas alınan dava tarihi arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine
getirilmediği dikkate alındığında; bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden
reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesi kararında hükmedilen ilave tediye alacağının ödeme zamanı 6772 sayılı Kanun'un
4 üncü maddesine göre Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir. Mahkemece itibar edilen hesap
raporunda davacının 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılları için ilave tediye alacağı hesaplanmış ve bu alacak
kalemi Mahkeme tarafından hüküm altına alınmıştır. İlgili döneme ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı'nda 2021
yılı Ocak ayı ilave tediye alacağının ödeme zamanı 29.01.2021 tarihi olarak belirlenmiştir. Arabuluculuk son
tutanak tarihi olan 28.01.2021 tarihi itibarıyla ilave tediye alacağı yönünden muacceliyet gerçekleşmemiştir.
Bu hâlde Ocak 2021 dönemi için de ilave tediye alacağı hesaplanması ve Mahkemece bu miktarın hüküm
altına alınması hatalıdır.
4. İlk Derece Mahkemesi kararında, dava şartı olan arabuluculuk gideri bakımından hatalı şekilde hüküm
kurulduğu saptanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, tarafların dava şartı olan arabuluculuk kapsamında
arabuluculuk faaliyetinde bulundukları, davalı tarafın sürece katıldığı ve sürecin sonunda anlaşamadıkları
görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda arabuluculuk giderinin tamamının
davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de ilâmın İlgili Hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen
7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi uyarınca, arabuluculuk gideri yargılama gideri olup anlaşmaya
varılamaması hâlinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere ... Bakanlığı bütçesinden
karşılanmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un "Yargılama giderlerinden sorumluluk" kenar başlıklı 326 ncı
maddesinin ikinci fıkrasına göre davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa mahkeme, yargılama
giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Yapılan açıklamalar doğrultusunda kısmen kabul kararı
verilen eldeki davada, arabuluculuk giderinin tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılması yerine
tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye
Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8068.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8068E. , 2024/10514kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/126 E., 2024/833 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/319 E., 2021/964 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren ... Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin (...
Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt
işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması
gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu ileri
sürerek ilave tediye alacağı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan ... Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını müvekkilinin İdare
tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin
ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket
çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi
hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini
isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu, müvekkilinin davalıya karşı daha önce dava açtığını, davanın sonuçlandığını ve davacının sendika
üyesi olduğunun davalı tarafça bilindiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, talep konusu alacakların hesabı, dava
türü, zamanaşımı, faiz, arabuluculuk ücreti, yargılama gideri ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 107, 320 ve 326 ncı maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 ve 371
inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 6772 sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin ondördüncü fıkrası şu
şekildedir:
"(14) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması
veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı
Tarifenin Birinci Kısmına göre ... Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda
tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca
eşit şekilde Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. ... Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca
karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır."
4. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararında, dava şartı olan arabuluculuk gideri bakımından hatalı şekilde hüküm
kurulduğu saptanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, tarafların dava şartı olan arabuluculuk kapsamında
arabuluculuk faaliyetinde bulundukları, davalı tarafın sürece katıldığı ve sürecin sonunda anlaşamadıkları
görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda arabuluculuk giderinin tamamının
davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de ilâmın İlgili Hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen
7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi uyarınca, arabuluculuk gideri yargılama gideri olup anlaşmaya
varılamaması hâlinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere ... Bakanlığı bütçesinden
karşılanmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un "Yargılama giderlerinden sorumluluk" kenar başlıklı 326 ncı
maddesinin ikinci fıkrasına göre davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa mahkeme, yargılama
giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Yapılan açıklamalar doğrultusunda kısmen kabul kararı
verilen eldeki davada, arabuluculuk giderinin tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılması yerine
tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un
370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı tarafın temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece
Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (10) numaralı bendinin hükümden tamamen çıkartılarak yerine "7036
sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrası gereğince Hazine tarafından arabuluculuk gideri
olarak sarfedildiği anlacılan 620 00 TI'nin kahıl ve ret oranına aöre hecanlanan 664 728 TI'sinin davalıdan
Sİ 4Z,# iii SB e» ——ş—ç——-—şşçiş>,mşşğ çe a. a wv —X. e
15,72 TL'sinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK
ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davalı tarafa iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8212.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8212E. , 2024/10459K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/318 E., 2023/763 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 10.07.1995-14.02.2017 tarihleri arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen BELMEK kurslarında usta öğretici olarak
çalıştığını, emeklilik sebebiyle iş sözleşmesine son verdiğini, davacının haftanın 6 günü çalıştığını, davalı
Belediyenin etkinlikleri nedeni ile resmi ... günlerinde de gece geç saatlere kadar çalıştığını, 4857 İş
Kanunu'na (4857 sayılı Kanun) göre işverenin çalışılmayan hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil günleri için
ücret ödemesi gerekirken ödemediğini, Sosyal Güvenlik Kurumu prim bildirimlerinin günlük 7,5 ders saatine
göre 22-26 gün üzerinden yapıldığını, bu suretle işveren tarafından ücretinin eksik ödendiğini, müvekkiline
ilave tediye ödenmesi gerekirken ödenmediğini, yıllık izinlerinin bir dönem hiç kullandırılmadığını, bir dönem
de ücretli izinli oldukları söylenerek belge imzalatılmasına rağmen o günlere ait ücretinin ödenmediğini iddia
ederek kıdem tazminatı, yıllık izin, ilave tediye ve eksik ödenen ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; yargı yolunun caiz olmadığını, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını,
davacının emeklilik nedeni ile işten ayrıldığını, usta öğreticilerin görevlendirilmesi, ücretlerin hesaplanmasına
ilişkin olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda (657 sayılı Kanun) ve sigortalı sayılma ve sigorta
primlerine dair 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda özel düzenlemeler
bulunduğunu, usta öğretici olarak çalışanların sosyal haklar bakımından 4857 sayılı Kanun hükümlerinden
yararlanacağına dair herhangi bir düzenleme yapılmadığını, davacı Devlet ve ona bağlı müesseselerde
çalışan statüsünde olmadığından ilave tediye talebinin yerinde olmadığını, davacının çalışma karşılığı
olmayan hafta tatili ve ulusal ... ve genel tatil ücreti talebinin de yerinde olmadığını savunarak davanın
reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.12.2019 tarihli ve 2017/135 Esas, 2019/621 Karar sayılı kararı ile; davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 20.01.2022 tarihli ve 2020/534 Esas, 2022/82 Karar
B. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 20.01.2022 tarihli ve 2020/534 Esas, 2022/82 Karar
sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden
kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar
verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 09.05.2022 tarihli ve 2022/3893 Esas, 2022/5643 Karar sayılı ilâmı ile; kurulan hükümde
tespit edilen hesap tekniğinin hatalı olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmı doğrultusunda yapılan
yargılama neticesinde alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; davacının ücretinin hatalı tespit edildiğini ve buna bağlı olarak alacakların hatalı
hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davanın idari yargının görev alanına girdiğini ve hüküm altına alınan alacaklara hak
kazanılmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının ücret
miktarına ve buna bağlı olarak yapılan hesaplamaya ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı Kanun'un 32, 53 ve 59 uncu maddesi hükümleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfı ile
uygulanmaya devam olunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.
3. 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı
Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un 1 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın
ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8133.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8133E. , 2024/10471kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1944 E., 2024/468 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/120E., 2022/154 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8406.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8406E. , 2024/10472K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1327 E., 2024/1541 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 54. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/247 E., 2024/9K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Somut uyuşmazlıkta fazla çalışma ücreti alacağının yürürlükteki toplu iş sözleşmesi hükümlerine uygun
şekilde ödenmediği iddiasının mevcut olduğu, hüküm altına alınan bu alacağın dönemsel özellik gösterdiği
ve kesinlik sınırını aşacak mahiyette ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dosya içeriğine göre hüküm altına alınan ve davalı tarafından temyize konu edilen toplam miktar, Bölge
Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
|
2024_8305.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8305E. , 2024/10480K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/3129 E., 2023/1409 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 18. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/619 E., 2021/304 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile
İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Erzurum Yakutiye Belediye Başkanlığında çalışmakta iken ilgili
Belediyenin kapatılması üzerine 18.08.2010 tarihinde davalı ... Bakanlığına devredildiğini, Türkiye Sağlık
İşçileri (T. Sağlık-İş) Sendikasına 20.09.2010 tarihinde üye olduğunu, devir sırasındaki ücretinin düşük
gösterilmesi sebebiyle devrolunduğu tarihten itibaren eksik ödeme yapıldığını, davacıyı temsilen fark
alacakların (ücret farkı, ikramiye farkı, ilave tediye farkı ve hizmet zammı farkı) tahsili için Ankara 35. İş
Mahkemesinin 2017/643 Esasına kayıtlı dava dosyası ile 27.11.2017 tarihinde dava açıldığını, ilgili dosyada
hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 27.11.2017 tarihindeki ücretinin 111,97 TL olarak
belirlendiğini ve fark alacakların 27.11.2017 tarihine kadar hesaplandığını, işbu davada ise fark alacakların
27.11.2017 tarihinden dava tarihine kadar 01.01.2017-31.12.2018 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi
hükümlerine göre hesaplatılması gerektiğini, 01.01.2019 sonrasındaki dönem bakımından da yeni toplu iş
sözleşmesi görüşmeleri devam ettiğinden 01.01.2017-31.12.2018 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin mali
hükümlerinin art etkisi ile hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürerek ücret, ikramiye, ilave tediye ve
hizmet zammı farkı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davanın husumetten reddi gerektiğini,
davacıya nakil bildiriminde yer alan yevmiyeye göre ücretin ödendiğini, devir tarihinden önce doğmuş ve
devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan dolayı davalı Bakanlığın sorumluluğunun bulunmadığını,
davacının ödenmeyen alacağı bulunmadığını, davacı tarafça talep edilen faizin başlangıç tarihi ile türüne de
itiraz ettiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yargılama sırasında toplanan deliller ve
tüm dosya kapsamından davacının 06.05.2000 tarihinde Erzurum Yakutiye Belediyesinde çalışmaya
başladığı, 18.08.2010 tarihinde Belediyenin kapatılması üzerine ihtiyaç fazlası personelin davalı Bakanlığa
devredilmesi sonucunda önce Erzurum Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine devrinin yapıldığı, daha sonra ise
28.06.2017 tarihinde Manisa Turgutlu Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine atandığı, 20.09.2010 tarihinde T. Sağlık-
İş Sendikasına üye olduğu, davacının üyesi olduğu Sendika ile Bakanlık arasında imzalanan ve davalı
Bakanlığa bağlı işyerlerinde geçerli olan toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak yapılan hesaplamaya
göre davacının fark alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bakanlığa bağlı işyerlerinde geçerli olan toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak yapılan hesaplamaya
göre davacının fark alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının 02.04.2018 tarihi itibarıyla sürekli
işçi kadrosuna geçen işçilerden olduğunu, ücretinin Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan toplu
iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak belirlendiğini, davacının tüm alacaklarının ödendiğini, hükmedilen
faizin başlangıç tarihinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve
davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 06.05.2000 tarihinde
Erzurum Yakutiye Belediyesinde çalışmaya başladığı, 18.08.2010 tarihinde Belediyenin kapatılması üzerine
ihtiyaç fazlası personelin davalı Bakanlığa devredilmesi sonucunda önce Erzurum Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezine devrinin yapıldığı, daha sonra ise 28.06.2017 tarihinde Manisa Turgutlu Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezine atandığı, 20.09.2010 tarihinde T. Sağlık-İş Sendikasına üye olduğu, davacının toplu iş
sözleşmesinden kaynaklanan ücret, ikramiye, ilave tediye ve hizmet zammı farkı alacaklarının tahsili ilişkin
olarak Ankara 35. İş Mahkemesinde dava açıldığı, 10.07.2018 tarihinde davanın karara bağlandığı ve işbu
kararın da Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01.03.2021 tarihli ve 2021/1403 Esas, 2021/5188 Karar sayılı kararı
ile onanarak kesinleştiği, davacının üyesi olduğu Sendika ile Bakanlık arasında imzalanan toplu iş sözleşmesi
hükümlerine göre dava konusu fark alacakların hesaplanmasının yerinde olduğu, hükümdeki faiz türü ve
başlangıç tarihlerinde hata bulunmadığı, zamanaşımına uğrayan alacak bulunmadığı, davalının istinaf
sebeplerinin yersiz olduğu, ancak davalı Bakanlık harçtan müstesna olmasına rağmen hükümde davalı
Bakanlığın harçtan sorumlu tutulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun
harç yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak
suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek ve resen dikkate alınacak nedenlerle
Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna
başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (5747 sayılı Kanun) kapsamında davalı Bakanlığa devredilen davacı
işçinin yararlanması gereken toplu iş sözleşmelerinin tespiti ile buna göre talep ettiği fark alacakların
hesaplanması, alacaklara uygulanması gereken faizin başlangıç tarihine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22, 32 ve 34 üncü maddeleri, 5747 sayılı Kanun'un geçici 2 nci maddesi, 6356
sayılı sendikalar ve 1(0plu IŞ sözleşmesi Kanunu NUN (6556 Sayılı Kanun) 56, 573 VE 55 uncu Maddeleri.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
4. Dairemizin 01.03.2021 tarihli ve 2021/1403 Esas, 2021/5188 Karar sayılı ilâmı.
5. 28.11.1956 tarihli ve 195615 Esas, 1956/15 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda “Her
davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme esas ittihaz olunması iktiza eylemesine...” gerekçesine yer
verilerek davanın açılmasına kadar gerçekleşen hukuki ve maddi vakalara göre sonuçlandırılması gerektiği
benimsenmiştir.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında; kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine
dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya
başvurulması dava şartı olarak kabul edilmiş olup maddenin ikinci fıkrasında ise arabulucuya başvurulmadan
dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın dava şartı yokluğu sebebiyle davanın
usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
3. Somut uyuşmazlıkta davacının 06.05.2000 tarihinden 18.08.2010 tarihine kadar Yakutiye Belediyesi
bünyesinde çalıştığı, bu dönemde Hizmet-İş Sendikası üyesi olan davacının Belediyenin kapanması
nedeniyle Sağlık Bakanlığına devredilmekle nakil tarihinden itibaren Bakanlığa bağlı hastanede çalışmaya
başladığı ve T. Sağlık-İş Sendikasının taraf olduğu toplu iş sözleşmesinin ilk uygulanmaya başlandığı
01.01.2011 tarihinden önce T. Sağlık-İş Sendikasına üye olduğu, davacının davalı Bakanlığa geçişinin 5747
sayılı Kanun kapsamında olduğu, davacının 27.11.2017 tarihi itibarıyla hak kazandığı yevmiyesinin 111,97
TL olduğu hususları Dairemizin İlgili Hukuk kısmının (4) numaralı bendinde belirtilen 01.03.2021 tarihli ve
2021/1403 Esas, 2021/5188 Karar sayılı kararı ile de sabittir.
4. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 28.11.2017-31.12.2018 tarihleri arasındaki dönem bakımından
söz konusu yevmiyeye 09.10.2017 imza tarihli ve 01.01.2017-31.12.2018 yürürlük süreli toplu iş
sözleşmesinin 33 üncü maddesinde öngörülen zamlar uygulanmak suretiyle hesaplama yapılmış olup bu
dönem bakımından yapılan hesaplamada herhangi bir hata bulunmamaktadır. Ancak bilirkişi raporunda,
01.01.2019 tarihinden dava tarihine kadar olan (02.12.2019) fark alacaklar 01.01.2019-31.12.2020
tarihleri arasında yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak hesaplanmış olup Bölge
Adliye Mahkemesince bu miktarlar esas alınmak suretiyle hüküm kurulmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki dava açılmadan önce arabuluculuk faaliyeti tarafların anlaşamadığına ilişkin
düzenlenen 29.11.2019 tarihli son tutanak tarihinden önce muaccel olan alacaklar için gerçekleştirilmiştir.
Arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra muaccel hâle gelen talep dönemi için arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği dikkate alındığında, bu dönem yönünden dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden
reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
Diğer yandan, ilgili işyerinde 01.01.2019-31.12.2020 tarihleri arasında yürürlükte bulunan toplu iş
sözleşmesi 10.08.2020 tarihinde imzalanmış olup arabuluculuğa başvurunun 2019 yılının Kasım ayında
yapılmış olması ve 02.12.2019 tarihinde dava açılması birlikte değerlendirildiğinde, bu tarihler itibarıyla
imzalanmış bir toplu iş sözleşmesi mevcut değildir. Açıklanan sebeple 10.08.2020 tarihinde imzalanan toplu
iş sözleşmesinin somut davada uygulanması mümkün değildir. Bu açıklamalar ışığında arabuluculuk başvuru
tarihi ve dava tarihindeki koşullar değerlendirilmeksizin hesaplama yapılması isabetsizdir.
5. 6356 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesi uyarınca, 01.01.2019 tarihinden arabuluculuk son tutanak tarihine
kadar olan talep konusu dönem bakımından; davacının, 01.01.2017-31.12.2018 yürürlük süreli toplu iş
sözleşmesinin art etkisi nedeniyle iş sözleşmesi hükmü olarak sadece akçalı alacaklardan yararlanması
mümkün olup yürürlüğü sona eren toplu iş sözleşmesinin art etkisi kapsamında ücret zammı talep
edilemeveceğinden. zamlı ücret hesabı ile zamlı ücrete göre fark alacakların hesaplanıp hüküm altına
— may
alınması da hatalı olmuştur.
6. Bölge Adliye Mahkemesince hüküm altına alınan alacaklara uygulanması gereken faizin başlangıç tarihleri
konusunda bilirkişi raporunda belirtilen tarihlerin esas alındığı görülmektedir. İşyerinde yürürlükte bulunan
toplu iş sözleşmesinde her bir alacak kalemi için öngörülen ödeme tarihleri de dikkate alındığında, talep
konusu fark alacaklar için öngörülmüş kesin bir vadeden söz etmek mümkün olmadığından fark alacaklara
arabuluculuk son tutanak tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde
karar verilmesi de bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8332.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8332E. , 2024/10502K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2023/295 E., 2024/101 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece 28.06.2021 tarihli karar ile Kayseri
Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar
verilmiş, kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 23.01.2023 tarihli kararı ile İlk
Derece Mahkemesi kararının ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 341 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca,
ilk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 28.250,00 Türk lirasını geçmeyen
malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması
hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre taraflar arasındaki iş sözleşmesinin dava açılmadan önce sona erdiği ve davacının
davalı Kurum nezdindeki çalışmasının son bulduğu anlaşılmakla, hüküm altına alınan miktarın temyiz
kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı dikkate alındığında; Dairenin bozma
kararından sonra İlk Derece Mahkemesince, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca bozmaya uyularak verilen kararda hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, İlk
Derece Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 28.250,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8059.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8059E. , 2024/10507K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/306 E., 2024/846 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/363 E., 2021/1105 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin
(Park Teknik Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı
olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye
olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağı, ücret farkı alacağı (taban ücret farkı), toplu iş sözleşmesi
ikramiyesi alacağı, prim alacağı, kömür yardımı alacağı, bedelsiz yemek iaşe bedeli alacağı, sabun ve
aydınlatma bedeli alacağı, koruyucu malzeme ve giyim bedeli, sosyal yardim zammı, kuru katık bedeli,
vardiya zammı, denge ödeneği alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan Park Teknik Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını
müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili
Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını,
davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında
imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu
olmadığını savunarak davanın reddini isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin, Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde belirtilen yüksek yargı kararlarının hatalı
yorumlandığını, üyeliğin işverene bildirimi yükümlülüğünün imza tarihinde Sendika üyesi olmayan ancak
sonradan üye olan işçiler için olduğunu, aynı işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil
tüm haklarını aldıklarını, müvekkilinin ücretinden sendika aidatı kesildiğini, toplu iş sözleşmesi farkları
dışında dava konusu ettikleri ilave tediye ile sair alacaklarının da toplu iş sözleşmesi farkları dikkate alınarak
hüküm altına alınması gerektiğini, talepleri tam ve kesin olarak belirlenmeden taraflarına kesin süre
verilmesi ile vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
OlLadarı KaldırniMması VE davaninı reddine Karal VEMMMESİ İSLEMİ NC LEMYIZ Yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, talep konusu alacakların hesabı, dava
türü, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 107, 320 ve 326 ncı maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 371 inci
maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesi ile 6772
sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu
maddesi, 2752 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı'nın 1 inci maddesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrası şu
şekildedir:
"(14) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması
veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı
Tarifenin Birinci Kısmına göre ... Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda
tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca
eşit şekilde Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. ... Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca
karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır."
4. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
6. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş, sürecin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine
22.01.2021 tarihli son tutanak dava dilekçesine eklenerek 26.04.2021 tarihinde somut dava açılmıştır.
Mahkemece hükme esas alınan ve davacının ıslahına dayanak oluşturan bilirkişi raporunda, dava konusu
alacaklara ilişkin hesaplama 29.01.2021 tarihine kadar yapılmıştır. Arabuluculuk faaliyeti ise tarafların
anlaşamadığına ilişkin düzenlenen son tutanak tarihinden önce muaccel olan alacaklar için
gerçekleştirilmiştir. Arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra muaccel olan son tutanak tarihi ile
hesaplamaya esas alınan dava tarihi arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine
getirilmediği dikkate alındığında; bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden
reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesi kararında hükmedilen ilave tediye alacağının ödeme zamanı 6772 sayılı Kanun'un
4 üncü maddesine göre Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir. Mahkemece itibar edilen hesap
raporunda davacının 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılları için ilave tediye alacağı hesaplanmış ve bu alacak
kalemi Mahkeme tarafından hüküm altına alınmıştır. İlgili döneme ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı'nda 2021
yılı Ocak ayı ilave tediye alacağının ödeme zamanı 29.01.2021 tarihi olarak belirlenmiştir. Arabuluculuk son
tutanak tarihi olan 22.01.2021 tarihi itibarıyla ilave tediye alacağı yönünden muacceliyet gerçekleşmemiştir.
Bu hâlde Ocak 2021 dönemi icin de ilave tediye alacağı hesaplanması ve Mahkemece bu miktarın hüküm
altına alınması hatalıdır.
4. İlk Derece Mahkemesi kararında, dava şartı olan arabuluculuk gideri bakımından hatalı şekilde hüküm
kurulduğu saptanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, tarafların dava şartı olan arabuluculuk kapsamında
arabuluculuk faaliyetinde bulundukları, davalı tarafın sürece katıldığı ve sürecin sonunda anlaşamadıkları
görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda arabuluculuk giderinin tamamının
davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de ilâmın İlgili Hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen
7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi uyarınca, arabuluculuk gideri yargılama gideri olup anlaşmaya
varılamaması hâlinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere ... Bakanlığı bütçesinden
karşılanmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un "Yargılama giderlerinden sorumluluk" kenar başlıklı 326 ncı
maddesinin ikinci fıkrasına göre davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa mahkeme, yargılama
giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Yapılan açıklamalar doğrultusunda kısmen kabul kararı
verilen eldeki davada, arabuluculuk giderinin tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılması yerine
tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye
Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8067.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8067E. , 2024/10513K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/195 E., 2024/822 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/39 E., 2021/1256 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren ... Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin (...
Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt
işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması
gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu ileri
sürerek ilave tediye alacağı, ücret farkı alacağı, toplu iş sözleşmesi ikramiyesi alacağı, prim alacağı, kömür
yardımı alacağı, bedelsiz yemek iaşe bedeli alacağı, sabun ve aydınlatma bedeli alacağı, koruyucu malzeme
ve giyim bedeli, sosyal yardım zammı, kuru katık bedeli alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini
talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan ... Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını müvekkilinin İdare
tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin
ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket
çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi
hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini
isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
meş ir. ile ei aa, a va nd , WE. e a a e ağap Sk. 1 ad
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde belirtilen yüksek yargı kararlarının hatalı
yorumlandığını, üyeliğin işverene bildirimi yükümlülüğünün imza tarihinde Sendika üyesi olmayan ancak
sonradan üye olan işçiler için olduğunu, aynı işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil
tüm haklarını aldıklarını, müvekkilinin ücretinden sendika aidatı kesildiğini, vekâlet ücretinin hatalı olduğunu
belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde
bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ile talep konusu alacakların hesabına
esas alınacak ücret ile hesaplama yöntemi, dava türü, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri ve vekâlet ücreti
noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.
2. 6100 sayılı Kanun'un 107 ve 109 uncu maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu'nun ile 6356 sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve 6772 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ila 161 inci maddeleri.
4. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi.
5. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
6. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
7. Dairemizin 27.10.2021 tarihli ve 2021/10852 Esas, 2021/15039 Karar sayılı ilâmında zamanaşımı def'ine
ilişkin Dairece benimsenen ilkeler şu şekilde ifade edilmiştir:
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun
kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece
onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme
niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir
hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil,
istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü
görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu,
yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu
ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri
sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir
engel bulunmamaktadır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr
olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı
nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı
tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava
konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda
yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca
ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı
definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan
zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa)
zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun uygulandığı dönemde
süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi
gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra
ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK.
04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E.2011/70.K.)...."
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıda yer alan paragrafların kapsamı dışındaki
temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta; ilave tediye alacağına ilişkin dava, 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesinde
düzenlenen kısmi alacak davası türünde açılmış ve sonuçlandırılmıştır. İlk Derece Mahkemesince hükme esas
alınan bilirkişi raporunda, ilave tediye alacağı bakımından davaya karşı ileri sürülen zamanaşımı def'i dikkate
alınarak hesaplama yapılmıştır. Bundan sonra alacak miktarı ıslah yoluyla artırılmış, davalı Kurum vekili
tarafından ise davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesine karşı kanuni süresinde zamanaşımı def'i ileri
sürülmüştür. Ne var ki ıslaha karşı ileri sürülen bu def'i dikkate alınmamıştır. Belirtilen husus, kararın İlgili
Hukuk kısmının (7) numaralı paragrafında açıklanan Dairece benimsenen ilkeler de dikkate alınarak bozmayı
gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye
Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8295.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8295E. , 2024/10523K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/964 E., 2024/795 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/41 E., 2022/44 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğüne
bağlı linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren ... Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ'nin (... Şirketi)
çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt işveren
işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması
gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu ileri
sürerek ilave tediye alacağı ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan ... Şirketi vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı def'inde bulunduklarını müvekkilinin İdare
tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin
ihale usulu ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket
çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi
hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini
isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma ve Sendikaya
yazılan müzekkere cevaplarında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediği bu nedenle
davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine karar verildiği, davacının ilave tediye
alacağına ise hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A İstinaf Yoluna Bacvlranlar
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının hüküm altına alınması
gerektiğini, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, sendika üyeliğinin işverene bildirimi yükümlülüğünün toplu iş sözleşmesi
imzalandığı tarihte sendika üyesi olmayan, sonradan üye olan işçiler için geçerli olduğunu, müvekkilinin
dava konusu ettiği dönemin tamamında işyerinde örgütlü sendikaya dayanışma aidatı ödediğini, müvekkili
ile birlikte çalışan arkadaşlarının önemli bir bölümünün toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil yasal haklarına
kavuştuğunu, yargılama gideri ve vekalet ücretinin hatalı belirlendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi
kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'i ve davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına karşı itirazlarını
yinelediklerini, davacının açtığı bu davanın usul ve kanuna aykırı olup reddi gerektiğini, işverenin asıl
işverene göre gerek kullanılan teknoloji gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin
de söylenemeyeceğini, bu nedenle muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak
kazanamadığını, hesabın da hatalı olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması
gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar verilmesinin doğru olmadığını, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve
faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücretinden
aleyhe olan bölümlerin kabul edilemeyeceğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamına ve emsal dosyalara
göre davalı Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları
itibarıyla alt işverenden daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği, ancak somut uyuşmazlık bakımından 4857 sayılı İş Kanunu'na (4857 sayılı Kanun) uygun
bir asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmadığı, ayrıca davacının muvazaalı kabul edilen hizmet alım
sözleşmesi ile üstlenilen işin kapsamı dışında başka bir işte şoför olarak çalıştırıldığı, bu nedenle de asıl
işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun kabulü gerektiği, İlk Derece Mahkemesince davacının
başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru olduğu, buna göre İlk Derece
Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli bulunduğu, davacının toplu iş
sözleşmesinden yararlandırılması talebi yönünden ise Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 23.06.2021 tarihli ve
2021/6396 Esas, 2021/10706 Karar sayılı ilâmının dikkate alınması gerektiği, dosya kapsamına göre
davacının sendika üyeliğinin Kuruma bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden
yararlanmasının mümkün olmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğu; alacağa
hükmedilen faiz, faiz başlangıç tarihleri ve hükmün fer'i sonuçlarına ilişkin harç, yargılama gideri ve vekâlet
ücreti düzenlemeleri ile alacağın brüt olarak hüküm altına alınması konularında isabetsizlik bulunmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının
bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
MA amimm
ve SUİLAYLU
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ile talep konusu alacakların hesabına
esas alınacak ücret ile hesaplama yöntemi, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri ve vekâlet ücreti
noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin
birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi ile 6772 sayılı
Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi.
3. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
4. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz eden davalı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8127.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8127E. , 2024/10465K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1938 E., 2024/462 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/114 E., 2022/148 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8129.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8129E. , 2024/10466K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1940 E., 2024/464 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/116 E., 2022/150 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8158.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8158E. , 2024/9030K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1913 E., 2022/1561 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 17. İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/18 E., 2019/199 K.
Taraflar arasındaki rücuan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme
sonucunda gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre, davacı Kurum vekili tarafından temyize konu edilen miktar Bölge Adliye Mahkemesinin
karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8136.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8136E. , 2024/9035K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/908 E., 2024/666 K.
KARAR : Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/3 E., 2022/84K.
Taraflar arasındaki ödeme emri iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece
Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin
kabulüne İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre davacılar vekili tarafından temyize konu edilen miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar
tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
Peşin yatırılan temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8062.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8062E., 2024/8990K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3139 E., 2023/3159K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 9. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/510 E., 2023/215 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ... Otobüsçüler Esnaf ve Sanatkarlar Odasının ... Büyükşehir
Belediyesi hudutları içinde toplu taşıma yapan minibüs ve otobüsçülerin yasal zorunluluk olarak kurduğu bir
tüzel kişilik olduğunu, davalı otobüsçüler odasının daha önce ... Minibüsçüler Esnaf Odası adı ile aynı konuda
faaliyet gösterdiğini, ... Otobüsçüler Odasının ... Minibüsçüler Esnaf Odasının devamı olarak kurulduğunu,
aynı görev ve yetkiye sahip aynı meslek mensuplarının üye olmak zorunda olduğu yöneticilerinin dahi aynı
olduğu iki oda olduğunu, burada İş Kanunu'nun 6 ncı maddesi gereği işyeri devrinin söz konusu olduğu,
davacının Eylül 2002 tarihinden eski adı ... Minibüsçüler Esnaf Odası olan sonradan ... olarak devam eden
davalı Oda nezdinde hareket görevlisi olarak işçi statüsünde çalışmaya başladığını, 04.02.2014 tarihinde iş
akdinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, Eylül 2002 ve 04.02.2014 tarihleri
arasında davalıya ait değişik depolama duraklarında kesintisiz olarak aynı işte çalıştığını, müvekkilde dahil
hareket görevlilerinin sabah 04:30 ile gece 24:00 arasında durakta bulunarak çalıştığını, en son aldığı aylın
net ücretin 900,00 TL olduğunu, müvekkilin sigorta yapılacağı ümidi ile 12 yıl sigortasız çalıştığını, davalı
Odanın 2008 yılında müvekkili değişik işverenlerin yanında sigortalı gösterdiğini, zaman zaman girdi çıktı
yaparak 04.02.2014 tarihine kadar devam ettiğini, müvekkilin bu kesintili dönemlerde başka yerde sigortalı
görünmesine rağmen fiilen davalıların işyerinde hareket memuru olarak kesintisiz çalıştığını, bu süreler
içinde ücretlerin davalılar tarafından elden veya banka aracılığı ile ödendiğini iddia ederek Eylül 2002 ile
04.02.2014 tarihleri arasında müvekkilin sigorta bildiriminde bulunulmadan sigortasız çalıştığının tespiti ile
bu süreler içinde yatırılmayan primlerin davalılar tarafından yatırılmasına karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dinlenen bordro ve kamu tanıkları,
davacının Yeniköy depo alanında çalıştığını belirtmelerine rağmen davacının hangi tarihler arasında bu
işyerinde çalışmaya başladığı ve hangi tarihte ayrıldığı konusunda somut, kesin, aydınlatıcı bir bilgi
vermedikleri, dosyada davacının, davalıya ait işyerinde işe başlama ve bitiş süresine ilişkin somut aydınlatıcı
ve kesin bir bilgi, belge ve kayıt da bulunmadığı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirilerek, ... Otobüscüler Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na karşı açılan davada, davacının 07.06.2008
ve kesin bir bilgi, belge ve kayıt da bulunmadığı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirilerek, ... Otobüscüler Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na karşı açılan davada, davacının 07.06.2008
tarihi öncesine ait çalışma iddiasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 07.06.2008 - 04.02.2014
döneminde ise kesintisiz çalıştığı kanıtlanamadığından davanın reddine; ... hakkında açılan davanın ise
husumetten reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
hatalı karar verildiğini, ... beyan ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulünü
istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kamu tanık beyanları ile tüm dosya
kapsamı birlikte değerlendirildiğinde yerel Mahkeme kararı yerinde görülmüştür gerekçesi ile istinaf
isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile aynı sebeplerle eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2) Dava, 506 sayılı Kanun'un 79/10 uncu ve 5510 sayılı Kanun'un m. 86/9 uncu maddesi uyarınca açılmış
hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen
veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan
başlayarak 5 yıl içerisinde Mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların Mahkeme
kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar,
kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede
hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan
haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla
yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde
bulundurulmalıdır.
3) 6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası
altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde
somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için
gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı
zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması
gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia
somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut
iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi
aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin
uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki
açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil
gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e
gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların
belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra
yargılamaya devam etmelidir.
4) Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet
akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri
özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanun'un kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup
bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi
işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu,
çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl
vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında
yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re'sen araştırma
kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve
postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri
bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir
kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
Somut olayda, yukarıdaki açıklamalar kapsamında yeterli araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır.
Davacının hizmet tespitini talep ettiği dönem yönünden farklı işverenler yanından bildirimleri yapılan davacı,
kesintisiz çalıştığını iddia etmiştir. Mahkemece davacının sigorta sicil kaydında 07.06.2008 tarihinden sonra
davalılar ve dava dışı işverenlere ait işyerlerinde çalıştığı kabul edilerek, aralıklı çalışma nedeniyle hizmet
süresinin kesintiye uğradığı gerekçe gösterilerek 07.06.2008 öncesi dönemin hak düşürücü süre nedeniyle
reddine karar verilmiştir. Ancak davacı, davalılara ait işyerinde kesintisiz çalıştığını iddia etmektedir. Bu
nedenle;
Davacının bu iddiası kapsamında bildirim yapılan işyerlerinde çalışıp çalışmadığı, bu işyerlerinden yapılan
bildirimlerinin iptalini isteyip istemediği sorulmalı, hak düşürücü süre bu kapsamda değerlendirilerek
sonucuna göre bir karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8169.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8169E. , 2024/8992K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/246 E., 2024/253 K
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde hizmet tespiti davasında davanın kısmen kabulüne dair verilen
karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar
verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 16 Şubat 2002 tarihinde davalı firmada çalışmaya başladığını,
2005 yılı Ağustos ayında askere gidinceye kadar da çalışmasına devam ettiğini, 2006 Kasım ayında
askerden döndükten sonra 14 Şubat 2007 tarihinde davalı firmada mağaza müdürü olarak tekrar çalışmaya
başladığını, sigortasının 2007 Nisan ayında başlatıldığını, 2008 Ocak ayında iş akdi haklı bir sebep
olmaksızın feshedildiğini beyanla; ödenmeyen bir kısım işçilik alacakları ile 16 Şubat 2002 tarihinden Nisan
2007 tarihine kadar ödenmeyen sigorta primlerinin davalı Kuruma bildirilmesini ve tescilinin yapılmasını
talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı işveren vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının aynı dava içerisinde hem işçilik alacaklarını, hem
de tescil talebinde bulunamayacağını, bu davaların tefrikinin gerektiğini, alacak davasının sonuçlanması
hizmet tespiti davasının kesinleşmesi şartına bağlı olup, davanın ayrılması kararından sonra hizmet tespiti
davasının alacak davasında bekletici mesele yapılmasını, ayrıca davacı taleplerinin zamanaşımına
uğradığından bahisle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
2.Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hizmet cetvelinin tetkikinde; 26.05.2004
tarihinde 1076740 sayılı işyerine girdiği, 2004 yılında bu işyerinden 27 gün prim ödemesinin olduğunu, daha
sonra 2007 yılına kadar adına hiç prim ödenmediğini, 16.04.2007 tarihinde 1094225 sayılı işyerine giriş
yaptığı, 2007 yılında bu işyerinden 255 gün prim ödemesinin olduğunu, davalı işyerinin 01.06.2005 tarihinde
Kanun kapsamına alındığını, davacının çalışmalarının Kurum kayıtlarında görüldüğü kadar olduğunu, bunun
aksinin ancak Kurum kayıtlarına eş değer nitelikte resmi belgelerle ispatlanabileceğini, tanık anlatımlarına
dayanarak davanın ispatlanma olgusunun kabul edilemez olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 08.09.2011 ve 2009/133 Esas, 2011/271 Karar sayılı kararı ile davacının davalı işverene ait
işyerinde;
01.01.2003-31.03.2003 arası 90 gün, günlük 10919,443 TL
01.04.2003-30.06.2003 arası 90 gün, günlük 13103,332 TL
01.07.2003-01.01.2004 arası 180 gün, günlük 15267,194 TL
01.01.2004-26.05.2004 arası 146 gün, günlük 18320,633 TL
22.06.2004 -30.06.2004 arası 8 gün günlük 18320,633
01.07.2004-31.12.2004 arası 180 gün günlük 14805,000
01.01.2005- 30.08.2005 arası 240 gün günlük 16.29 YTL
öne a PEP YL Şi e Şi Şe
01.07.2004-31.12.2004 arası 180 gün günlük 14805,000
01.01.2005- 30.08.2005 arası 240 gün günlük 16,29 YTL
14.02.2007-16.04.2007 arası 62 gün günlük 18,75 YTL
SGK'lı olarak bir fiil çalıştığının tespitine; bu konuda davalı Kuruma bildirimde bulunulmasına karar
verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 03.06.2013 tarihli 2012/5945 Esas, 2013/11506 Karar sayılı ilamı ile
...yapılacak iş, öncelikle davacıyı çağırıp davalıya ait hangi işyeri ya da işyerlerinde, hangi dönemlerde
çalıştığını sorup tespit etmek, çalıştığı bu işyerlerinden çalışmasını belirttiği dönemleri kapsayacak şekilde
dönem bordrolarını getirtmek, resen bordro tanıklarını tespit edip dinlemek, ayrıca gerek görüldüğü takdirde
Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinin işverenlerini veya
bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarının beyanlarına başvurmak, davacı adına 27 günlük
bildirim yapılan işyerini araştırmak, davacıya ait sigorta sicil dosyasını Kurumdan getirtmek, davanın
nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip
sonucuna göre karar vermekten ibarettir gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 14.09.2021 tarihli 203/481 Esas, 2021/396 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü ile
davacının davalı işverene ait işyerinde;
01.01.2003-31.03.2003 tarihleri arasında 90 gün, günlük 10.919,443 TL kazançla,
01.04.2003-30.06.2003 tarihleri arasında 90 gün, günlük 13.103,332 TL kazançla,
01.07.2003-01.01.2004 tarihleri arasında 180 gün,günlük 15267,194 TL kazançla,
01.01.2004-26.05.2004 tarihleri arasında 146 gün, günlük 18320,633 TL kazançla,
22.06.2004-30.06.2004 tarihleri arasında 8 gün, günlük 18.320,633 TL kazançla,
01.07.2004-31.12.2004 tarihleri arasında 180 gün, günlük 14805,000 kazançla,
01.01.2005-30.08.2005 tarihleri arasında 240 gün, günlük 16,29 YTL kazançla,
14.02.2007-16.04.2007 tarihleri arasında 62 gün, günlük 18,75 YTL kazançla çalıştığının tespitine, fazlaya
ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
C.Bozma Kararı:
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 26.01.2022 tarihli 2021/10962 Esas, 2022/1137 Karar sayılı ilamı ile davacının davalı şirketin
perakende tekstil satış mahiyetli Şişli-Halaskargazi caddesi adresli 225 sicil sayılı işyerinde 16.04.2007-
07.02.2008 tarihleri arasında tam bildiriminin mevcut olduğu, öte yandan davalı şirketin dosya içindeki bilgi
ve kayıtlara göre, ...-Şişli ilçesinde davacının sigortalılık bildiriminin yapıldığı ... sicil no.lu işyeri ile birlikte
199 sicil, 223 sicil, 224 sicil sayılı işyerleri de olmak üzere toplam 4 adet işyerinin olduğu anlaşılmakla,
Mahkemece öncelikle davacının beyanı alınarak çalıştığı işyeri ya da işyerlerinin açık adresleri sorulmak
suretiyle tespit edilmeli, öte yandan davacı adına 26.05.2004-22.06.2004 tarihleri arası "..." sicil no.lu dava
dışı ... Moda Giyim Tekstil Ltd.Şti. işyerinden 27 günlük çalışmanın Kuruma bildirildiği ve anılan işverenliğin
davalı işverenlikle bir ilgisinin bulunmadığı bozma sonrası yapılan yargılama ile sabit bulunmuş olması
karşısında kabule konu sürelere ilişkin hak düşürücü sürenin de geçip geçmediği irdelenip yöntemince
yapılacak araştırma sonucuna göre bir karar verilmelidir gerekçesi ile karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı verilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile
a)Davacının davalı işverene ait 1017016 sicil numaralı, ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. ünvanlı ve... A.Kutsi
Tecer Cad. N:52/1... adresli işyerinde;
01 01 2002.21 02 92002 tarihleri aracında O0 alin atünmnlük 10 0910 442 TI Lbasanrla
İN YY İN DD DD ÇİŞ gg İİİ Deveyi meg vve v— ge
01.04.2003-30.06.2003 tarihleri arasında 90 gün, günlük 13.103,332 TL kazançla,
01.07.2003-01.01.2004 tarihleri arasında 180 gün, günlük 15267,194 TL kazançla,
01.01.2004-26.05.2004 tarihleri arasında 146 gün, günlük 18320,633 TL kazançla,
22.06.2004 -30.06.2004 tarihleri arasında 8 gün, günlük 18.320,633 TL kazançla,
01.07.2004-31.12.2004 tarihleri arasında 180 gün günlük 14805,000 kazançla,
01.01.2005-21.08.2005 tarihleri arasında 231 gün günlük 16,29 YTL kazançla çalıştığının tespitine,
b)Davacının davalı işverene ait 1094225 sicil numaralı, ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. ünvanlı ve Şişli
Halaskargazi Cad. N:385/B... adresli işyerinde;
14.02.2007-16.04.2007 tarihleri arasında 62 gün günlük 18,75 YTL kazançla çalıştığının tespitine, fazlaya
ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı Kurum vekili temyiz dilekçesinde; çalışmanın kesintili olduğu ve hak düşürücü süre nedeniyle reddi
gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını istemiştir.
1.Davalı vekili temyiz dilekçesinde; eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini belirterek usul ve yasaya
aykırı kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. Ilgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usülü
Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz,
dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası ile 506 sayılı Kanun 79 uncu, maddesi
hükümleridir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler, işyeri Kurum kayıtları, tanık
anlatımlarına göre kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan
kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı alınmayan temyiz harcının temyiz eden ilgiliden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8086.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8086GE. , 2024/9054K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2016/529 E., 2022/197 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasında görülen hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın, davalılar vekilleri tarafından temyizi neticesinde kararın bozulması üzerine bozmaya uyularak
yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Kurum vekili ile davalılar ... Apartmanı Yönetimiile...,...,..., ... vekilleri, ... vekili ile
.. Ve... tarafından temyiz edilmekle;
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; gerekçeli kararın dahili davalı ... mirasçıları ...,...,...,...,...., ... ile ...'a usulüne uygun tebliğ
edilmediği belirlenmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2 nci maddesine göre “Bilinen en son adresin tebligata elverişli
olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan
yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”
Yine, 6099 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile 7201 sayılı Kanun'un 21 inci maddesine eklenen ikinci fıkrasına
göre “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup muhatap o adreste hiç oturmamış
veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya
ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve
tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır.
İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemeler gözetildiğinde, artık, adres kayıt sisteminde yazılı adresi bulunanlara, bilinen en son
adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, adres kayıt sisteminde
yazılı adresine, 21 inci maddenin ikinci fıkrasına göre tebliğ yapılması gerekecektir.
Yukarıda anlatılanlar çerçevesinde, gerekçeli kararın temyiz talebinde bulunmayan dahili davalı ... mirasçıları
sap sap sep sep ep 5. İle ...'a doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2 nci maddesine göre tebliğ edildiği
anlaşılmakla; ilgili mevzuat hükümleri uyarınca adı geçenlerin öncelikle bilinen son adreslerine normal
tebligat çıkartılması, tebligatın iade gelmesi, tebligatın yapılamaması, iade zarfında yeni bir adres tespit
edilememesi durumunda, adres kayıt sisteminde yazılı adreslerine Tebligat Kanunu'nun 21 inci maddesi
hükümlerine göre tebliği sağlanıp, temyiz süresi geçtikten, gerekirse 6100 sayılı HMK'nın 366 ncı ve 346 ncı
maddelerindeki prosedür işletildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Dairemize
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren İlk Derece Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
25.09.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_8077.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8077E. , 2024/8789K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/299 E., 2023/389 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki hizmet tespitine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın taraf ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf
edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine dair verilen karar
hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilin, 05.10.1987 tarihinde davalılardan ... Kurumuna ait Çelik
Fabrikasında, ... Sigorta Sicil Numarası ile çalışmaya başladığını, 05.10.1987 ile 28.02.1992 yılları arasında
işveren tarafından sadece sağlık sigortası yapılmak suretiyle çalıştırıldığını, daha sonra da aynı davalı
Kurumun başka bir fabrikasında, işçi olarak çalışmaya devam etmiş olup, halen çalışmakta olduğunu,
müvekkilinin davalılardan ... Kurumuna ait Çelik Fabrikasının pompa binasında hafta içi hergün 07.30-17.00
saatleri arasında bilfiil çalıştığını, diğer kadrolu olan işçiler ile birlikte imalatta çalıştırıldığını, Kuruma ait
Çıraklık Okulu kapandığından, sürekli bir şekilde hafta içi her gün fabrikaya gelmek zorunluluğunun
olduğunu, çalışmış olduğu fabrikanın ponpa binasında diğer işçiler ile aynı imalat, sıhhi tesisat, pompa
montajı, bakım, malzeme taşıma ve temizlik işleri yaptırılmasına karşın asgari ücretin üçte biri kadar bir
ücret verildiğini, ücret dışında diğer işçiler ile aynı koşullarda çalıştırıldığını, Yargıtay içtihatlarına göre,
“çıraklık ilişkisinde, akdi ilişkinin üstü niteliğinin çalışma olgusu olmayıp, sigortalıya meslek ve sanatın
öğretilmesi olduğu, çalışma ilişkisi içerisinde üretime bilfiil katılması ön planda ise meslek sanat ve eğitim
arka planda tutuluyor ise çıraklık ilişkisinden söz edilemeyeceği” noktalarına vurgu yapıldığını, davacının
diğer işçilerle aynı koşullarda ve üretim amaçlı çalıştırıldığını, çıraklık ilişkisini aşan çalışma yaptırıldığını,
dolayısıyla 18 yaşından önceki çalışmalarının sürekli ve kesintisiz olduğu ile uzun vadeli sigorta kapsamında
olduğunun tespitine karar verilmesini talep ettiklerini, davalı Kurum tarafından müvekkili çocuk işçi
statüsünde, ağır sanayi işçisi olarak çalıştırıldığını, Anayasada çocuklara özel olarak öngörülen hükümlerin
dışında çocuk işçilerin Anayasada tüm kişiler ve tüm çalışanlar için öngörülen “Düşünce ve Kanaat Hürriyeti”
(m.24), “Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi” (m.42) “Ücrette Adaletin Sağlanması” (m.55), “Sosyal
Güvenlik Hakkı” (m.60) gibi haklardan da kuşkusuz yararlanmalarının söz konusu olduğunu, dolayısıyla
çocuk işçi olarak bir şekilde çalıştırılan kişilerin diğer işçilere tanınan tüm haklardan ve elbette ki sosyal
sigorta hakkından yararlandırılmasının elzem olduğu, davalı Kurumda ve aynı koşullarda çalışan kişilerden
biri tarafından Ankara 8. İş Mahkemesinin 2016/387 Esas sayılı dava dosyası ile hizmet tespiti davasının
açıldığını, Mahkemenin davanın kabulüne karar vermiş olup, Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 11. Hukuk
Dairesinin İstinaf ile Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin temyiz incelemelerinden geçerek kesinleştiğini,
belirterek; “Müvekkilin, davalı işveren nezdinde 05.10.1987 ile 01.01.1992 tarihleri arasında yapmış olduğu
hizmetlerinin uzun vadeli sigorta kapsamında, sürekli ve kesintisiz çalıştığının tespitini, ve 01.01.1992
tarihinden önceki çalışmalarının prim ödeme gün sayısına dâhil edilmesini” talep etmiştir.
II. CEVAP
II. CEVAP
Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili 04.08.2020 tebliğ tarihli cevap dilekçesinde özetle; çıraklık eğitimine
başladığı tarihte davacı, 18 yaşın altında olduğundan (reşit olmadığından) velisi ile imzalanan çıraklık
sözleşmesi ve 2098 sayılı Kanun kapsamında çıraklık eğitimine alındığını, "çıraklık sözleşmesi'nin ardından
30 yıl geçtikten sonra inkâr edilmesi, bu dönemin hizmet ilişkisi olduğunun iddia edilmesinin gerek Medeni
Kanunun iyiniyet kuralına, gerekse hukukun temel kurallarına aykırı olduğunu, Keza talebin zamanaşımına
da uğradığını, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, dava edilen dönemde davacı 3308
sayılı Kanun kapsamında velisi ile imzalanan çıraklık sözleşmesi devam etmekte olduğundan, bu tespitlere
ve anılan Kanun hükmüne göre davaya bakmaya İş Mahkemesi görevli olmayıp Asliye Hukuk Mahkemesi
görevli olacağından, davanın öncelikle görev yönünden reddi gerektiğini, müvekkil Kuruma ait Çıraklık
Okulunun 1986 yılında 3308 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi ile kapandığını, davacının, 3308 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesinde aranan “çırak olabilme” koşullarını taşıdığından, yani 13 yaşını doldurmuş, 19
yaşından gün almamış olduklarından Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Çıraklık Eğitim Merkezi tarafından
çıraklık eğitimine kabul edilerek çıraklık diplomasını almaya hak kazandığını, sigorta primlerinin de Bakanlık
tarafından ödendiğini, davacının asgari ücretin Yo 30'u kadar ücret aldığını ve 30'ar gün yıllık izin
kullandığını, davacının çıraklık dönemindeki eğitiminin 3308 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde hüküm altına
alınmış olup, çıraklık eğitiminin esas ve usullerinin yönetmelikle düzenleneceğinin açıklandığını, davacının
3308 sayılı Kanun ve bu Kanun doğrultusunda yürürlüğe giren yönetmelik hükümleri ve velisi ile imzalanan
çıraklık sözleşmesi dikkate alınarak çıraklık eğitimine tabi tutultuğunu, davacının üretimde çalışması ve fazla
mesai yapmasının fiziksel olarak da imkansız olduğunu, bir işçi 50 kg yük kaldırabilirken çırakların böyle bir
yükü kaldırmalarının mümkün olmadığını, fabrikalarda çırakların ve işçilerin aynı şartlarda çalışmalarının
mümkün olmadığını, müvekkil Kurumun işçileri bile belirli prosedürler ve güvenlik önlemleri dahilinde
çalışmakta iken eğitim sürecindeki çırakların işçi gibi çalıştırılması ve o ağır iş yükünün altına yalnız
başlarına sokulmalarının başta müvekkil Kurumun çalışma disiplini olmak üzere işin kendi tabiatı gereği
mümkün olmadığını, belirterek; açıklanan nedenlerle davanın öncelikle usulden ve her halükarda esastan
reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Fer'i müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın 506 sayılı
Kanun'un 79/10 uncu maddesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, bu sebeple
davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, Kurum kayıtları ve hizmet cetvelinin incelenmesinde;
dava edilen dönem itibariyle davacının ... Sigorta Sicil Numarası ile 05.10.1987 tarihli işvereni Çıraklık
Eğitim Merkezi olarak İşe Giriş Bildirgesi olduğunu, ancak Hizmet Döküm Cetveli incelendiğinde 1992/01
öncesine ilişkin hizmet bildirimi bulunmadığını, davacının dava konusu ettiği 05.10.1987-28.02.1991
tarihleri arasında hizmet akdine dayalı çalışması görülmediğini, davacının 05.10.1987 tarihli işe giriş
bildirgesi çıraklık eğitimine ilişkin olup işçi statüsünde olmadığını, eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın
varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemeyeceğini, davacının davaya
konu etmiş olduğu tarihler arasında herhangi bir fiili çalışması olmadığı gibi davaya konu edilen işyerine ait
dava edilen dönemler itibariyle herhangi bir bildirim bulunmadığını, Kurumun işverenler tarafından verilen
bilgi ve belgelere göre işlem yaptığını, eksik gösterilen sürelere ilişkin çalışmaların ücret tediye bordroları,
işyeri puantaj kayıtları, vergi kayıtları gibi yazılı belgelerle kanıtlanması gerektiği belirtilerek, açıklanan
nedenlerle davanın reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile " ... Dosya kapsamında dinlenen taraf
ve tanık anlatımları ile davacının 237 sicil no.lu davalı Kurumda 05.10.1987 -01.01,1992 tarihleri arasında
davalı işyerinde çalıştığı anlaşılmıştır. Yine tanık anlatımları ile davacının üretime yöenelik olarak çalıştığı,
gün içerisindeki çalışma süresinin meslek öğrenme nitelik ve ağırlığında geçmediği, normal işçi statüsünde
olduklarını, tamirat bakım onarım, pompa tamiri vb. fabrikada yapılan her işte üretime yönelik olarak
çalıştıklarını, işe giriş çıkış saatlerinin ve özlük haklarının da diğer işçiler gibi olduğunu” beyan ederek
davacının çıraklıktan öte hizmet akdine tabi bir işçi statüsünde çalışmış olduğunu vurgulanmıştır. Kırıkkale İş
Mahkemesi tarafından verilen 2008/488 esas no ve 23.10.2008 tarihli gerekçeli kararda; davacı vekili
tarafından “kısa vadeli sigorta kollarına tabi prim yatırılmış çalışmaların tüm işçi (sigortalı) olarak çalıştığının
tespiti” istemli açılan dava sonucunda; “davacının ... Genel Müdürlüğünde; 02.01.1992 tarihinden
01.03.1992 tarihine kadar tüm sigorta kollarına tabi işçi olarak çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Davacının 18 yaşının 01.01.1991 tarihinde ikmal edecek olup tespitini istediği dönemde henüz 18 yaşını
ikmal etmediği açık olup, bu sürelere ilişkin çalışmasının Mülga 506 sayılı Kanunun 60/g maddesi ve halen
yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanun'un 38/2 nci maddesi gereği prim ödeme gün sayısına ilave edilmesi
gerekmekte olup, dosyadaki tüm belgeler, ilgili Yargı Kararları ve Tanık beyanı birlikte ele alındığında;
davacının çıraklık statüsünde geçen hizmet süresince üretim faaliyetlerine yönelik olarak bilfiil işgördüğü,
mesleğiyle ilgili pratik eğitim kazandırmaya ve geliştirmeye yönelik olarak faaliyetlerin geri planda kaldığı,
bu bağlamda davacının; davalı işverenlikte taleple bağlı kalınarak 05.10.1987 ile 01.01.1992 tarihleri
arasında uzun vadeli sigorta kollarına tabi olacak şekilde hizmet akdiyle sürekli ve kesintisiz çalıştığının
anlaşıldığı... " gerekçesiyle;
"davanın kabulüne,
1-Davacının davalı ... Genel Müdürlüğünde 05.10.1987 - 01.01.1991 tarihleri arasında hizmet akdiyle
çalışmalarının 506 sayılı Kanun'un 60/g hükmü ve 5510 sayılı Kanun'un 38/2 nci maddesi hükmü uyarınca
prim gününe ilavesinin gerektiğinin tespitine" karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf ve fer'i müdahil Kurum vekilleri
istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Feri müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın
reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak
davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin 18 yaşından önceki çalışma sürelerinin kıdeme esas
alınıp sigorta başlangıcına esas alınmaması hukuka, usul ve yasaya aykırı olduğunu bu nedenle İlk Derece
Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... İlk Derece Mahkemesince yapılan
yargılama ve tüm dosya kapsamından, davacının 05.10.1987 tarihinden itibaren iş yerinde çırak olarak
çalışmaya başladığı, ekli iş yeri kayıtlarından anlaşılmış, aynı zamanda bordro tanığı olan davacı tanıklarının
davacı ile birlikte davalı işyerinde 1987 yılı Ekim ayından itibaren üretime yönelik olarak çalıştıklarını beyan
etmeleri karşısında davalı işyerinde geçen çalışmalarının üretime yönelik olduğu anlaşıldığından
mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla
davacı vekili, davalı vekili, fer'i müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1
maddesi uyarınca esastan reddine" karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairenin 12.06.2023 tarih ve E.2023/7154, K.2023/6723 sayılı kararında; "... Somut olayda, davacının dava
dilekçesi ile 05.10.1987 ile 01.01.1992 tarihleri arasında geçen hizmetinin uzun vadeli sigorta kolları
kapsamında kabul edilmesine dair tespit isteminde bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince verilen kararda;
gerekçe kısmında davacının davalıya ait işyerinde" 05.10.1987 ile 01.01.1992 tarihleri arasında uzun vadeli
sigorta kollarına tabi olacak şekilde hizmet akdiyle sürekli ve kesintisiz çalıştığı" kabul edildiği belirtildiği
halde, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında "05.10.1987 — 01.01.1991 tarihleri arasında
hizmet akdiyle çalışmalarının" tespitine karar verildiği belirtilmek sureti ile kısa karar ve hüküm fıkrası ile
gerekçe arasında çelişki yaratıldığı açık olduğundan verilen karar isabetsiz bulunmuştur.
Kabule göre de, Mahkemece dinlenen tanıklar ... ve ...'un hizmet cetvellerinin Sosyal Güvenlik Kurumundan,
davacının velisi ile davalı ... Kurumu arasında imzalanan çıraklık sözleşmesi ile davacı adına kısa vadeli
sigorta kollarından ödenen primlere ilişkin çıraklık dönemi bordolarının Çıraklık Eğitim Merkezinden, Kırıkkale
İş Mahkemesinin 2008/488 Esas, 2008/1210 Karar sayılı dava dosyasının aslının/eksiksiz bir fotokopisinin
mahkemesinden celbi ile dosyaya eklenmesi gereklidir.
" gerekçesiyle söz konusu karar bozulmuştur.
B.İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Bozması sonrası mahkememizce
Çıraklık Okuluna müzekkere yazılarak davacıya ait çıraklık dosyasının gönderilmesinin istenildiği,
müzekkereye cevap verildiği, yazı cevabının dosya arasına alındığı, Kırıkkale SGK İl Müdürlüğüne müzekkere
yazılarak bozma öncesi dinlenilen tanıklar ... ile ...'un hizmet cetvellerinin istenildiği, hizmet cetvelinin
incelendiğinde beyanları ile uyumlu olduğu, Yahşihan Çıraklık Okuluna müzekkere yazılarak davacıya ait kısa
vadeli sigorta kollarına ödenen primlere ilişkin çıraklık dönemi bordrolarının çıkartılarak gönderilmesinin
istenildiği, müzekkereye cevap verildiği, yazı cevabının dosya arasına alındığı, mahkememizin 2008/488 E.
sayılı dosyasının dosyamız arasına alındığı anlaşılmıştır.
Benzer nitelikte dosyalarda Kırıkkale 1. İş Mahkemesinin 2020/256 E. sayılı kararı Yargıtay 10. H.D.
2022/5294 E. 2022/8222 K. sayılı ilamı ile Kırıkkale 2.İş Mahkemesi 2020/249 E. 2021/80 K. sayılı kararı,
Yargıtay10. H.D. 2023/1840 E. 2023/2195 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Mahkememizde yapılan yargılama sonunda; Yargıtay 10.Hukuk Dairesi'nin 12.06.2023 tarih ve 2023/7154
Esas, 2023/6723 Karar sayılı ilamı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama ve bozma öncesi dinlenen tanık
beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının çıraklık statüsünde geçen hizmet süresince üretim
faaliyetlerine yönelik olarak bilfiil işgördüğü, mesleğiyle ilgili pratik eğitim kazandırmaya ve geliştirmeye
yönelik olarak faaliyetlerin geri planda kaldığı, bu bağlamda davacının; davalı işverenlikte taleple bağlı
kalınarak 05.10.1987 ile 01.01.1991 tarihleri arasında uzun vadeli sigorta kollarına tabi olacak şekilde
hizmet akdiyle sürekli ve kesintisiz çalıştığı anlaşılmış olup davacının davasının kabulüne" karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Fer'i müdahil Kurum vekili, davanın reddi ile kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi ile kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun'un geçici 7 nci maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506
sayılı Kanun'un 79/10 uncu maddesidir. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu
düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli
bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının
önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda
tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re'sen araştırma yapılarak kanıt
toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu tür aidiyet ve tespit davalarında gerçeğin tam olarak
saptanması için, işin kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde etraflıca araştırılması gereği ortadır. Bu
bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan
haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla
yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re'sen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde
bulundurulmalıdır.
2. 506 sayılı Kanun'un 2 nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6 ncı madde
gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Aynı Kanun'un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/11-B
maddesinde; “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre
içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun'un 35 inci maddesi hükümleri uygulanmaz.”
hükmü öngörülmüştür.
Atıf yapılan ve dava konusu dönemde yürürlükte bulunan özel kanun olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim
Kanunu'nun 3 üncü maddesi, çırağı; “çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin
gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi” olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanun'un “Çıraklık Şartları” başlıklı 10 uncu maddesine göre çırak olabilmek için,
a)14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak (Bu bentte yer alan "onüç yaşını" ibaresi,
16.08.1997 tarih ve 4306 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesiyle "ondört yaşını" olarak değiştirilmiştir.).
b)En az ilköğretim okulu mezunu olmak.
c)Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir.
Ancak, 19 yaşından gün almış olanlardan daha önce çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve
eğitim seviyelerine uygun olarak düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine
alınabilir. Kanun'un 13 üncü maddesi hükmüne göre ise; “Bu Kanun'un uygulandığı yer ve meslek dallarında
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile 18 yaşını doldurduktan sonra
sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu'nun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci
bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümler uygulanmaz.”
Bu hükümler çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile davacının
uyuşmazlığa konu dönemde çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılmalıdır.
Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek
ve sanatın öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat
eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, “tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri” nin gördükleri
öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler -SSK anlamında sigortalı
işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu
bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık
niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; Ankara, 1977
Baskı, s;130).
3. Değerlendirme
i)Eldeki dava, davacının, davalıya ait işyerinde çalıştığı sürelerin tespiti istemine ilişkin olup Mahkemece,
davacının çalışmalarının üretime dayalı olduğu, meslek öğrenmeye yönelik olmadığı gerekçesiyle davanın
kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının dava konusu dönemde 14 yaşında olduğu, dava konusu dönemde çıraklık
sözleşmesinin bulunduğu, Mahkemece, davacının sıhhi tesisat işinde ne şekilde üretime katıldığı hususu
açıklığa kavuşturulmadan soyut tanık beyanlarına itibar edilerek karar verildiği anlaşılmakta olup dava
konusu dönemdeki çalışmanın gerçekten üretime katılma niteliğinde olup olmadığı, mesleki eğitim
kapsamında kalıp kalmadığı hususu araştırılmalı, çıraklık müfredatı da getirtilmek suretiyle fiilen yaptığı
işlerle karşılaştırılmalı, öğrenmeyi aşan bir çalışma olup olmadığı hususu delilleriyle araştırılarak sonucuna
göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle
yazılı şekilde hüküm kurulması, usül ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,
Temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi'ne
gönderilmesine,
19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8328.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8328E. , 2024/10482K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/293 E., 2024/15 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı asıl işveren Şirkete ait yurt dışı inşaat şantiyelerinde alt
işveren ... İnşaat Konstrüksiyon San. ve Tic. Ltd. Şti. (... Şirketi) işçisi ve kalıp ustası olarak aylık net
1.800,00 USD ücretle çalıştığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve bildirimsiz
olarak feshedildiğini, davacının haftada 7 gün 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını ve iş yoğunluğu
nedeniyle çalışmasının saat 23.00'e kadar sürdüğünü, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem
ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve ücret
alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının çalıştığı alt
işveren şirketlerin davaya dâhil edilmesi gerektiğini, davacının davalı Şirketten talep edilebilir alacağı
bulunmadığını, çalışılan ülke şartları ve mevzuat hükümleri dikkate alındığında davacının hukuka ve kanuna
aykırı olarak ileri sürdüğü iddialarla çalışmış olmasının mümkün olmadığını, davacının fazla çalışma yaptığını
kanıtlaması gerektiğini, Suudi Arabistan'da hafta tatili izninin cuma günleri olduğunu ve hafta tatili izninin
kesinlikte kullandırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.12.2020 tarihli kararı ile; davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından
haklı bir sebep olmaksızın feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 22.02.2023 tarihli kararı ile; davalının dava dışı Venn
Şirketinden hizmet aldığı, yapılan işin mahiyeti gereği davalı ve dava dışı Şirket arasında asıl iş veren alt
işveren ilişkisi olduğu, davacı işçinin alacakları yönünden davalının sorumlu olduğu, davacının talep ettiği
dönem ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi ve belgenin olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf
başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
e YY a a YY a a a YY a a YY a a a a
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKI YARGILAMA SURECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 20.06.2023 tarihli ilâmı ile; dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler ile tanık beyanı dikkate
alındığında davacının çalışma saatlerinin 07.00-19.00 arasında olduğunun kabulünün dosya kapsamına daha
uygun düşeceği anlaşılmakla davacının 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığının kabulü ile fazla çalışma
alacağının hüküm altına alınması gerekli iken yazılı şekilde sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, davalı tarafın
davacının çalıştığı ülkenin aşırı sıcak olmasının tüm gün çalışmaya imkân vermediğini, öğle saatlerinde açık
havada beden gücüne dayalı çalışmanın sürdürülmesinin mümkün olmadığını savunduğu, davalı tarafın bu
savunması ve çalışılan ülkenin iklim koşulları göz önüne alındığında davacı tanığının tekrar beyanı alınarak
davalı tarafın bu savunmasının sorulması ve ara dinlenme hususunun netleştirilmesi gerektiği, duruşma
tutanakları incelendiğinde davaların seri olarak görüldüğü ve karara bağlandığı konusunda açıklık
bulunmadığı, bu bakımdan davaların seri olarak görülüp görülmediği hususu netleştirilerek buna göre
vekâlet ücreti bakımından tekrar bir değerlendirme yapılması gerektiği gerekçeleriyle kararın bozulmasına
ve dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan
yargılama sonucunda fazla çalışma ücreti talebi yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer alacak talepleri
hakkında ise yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Mahkemece bozma sebebi yapılmayan alacaklar hakkında hüküm kurulmamasının hatalı
olduğunu, bu durumun vekâlet ücreti ve yargılama gideri açısından da tahsilde sorun yarattığını, fazla
çalışma ücretinin eksik ve hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi
ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davacının Türkiye'de bulunduğu süreler dışlanmadan hesaplama yapılmasının hukuka aykırı
olduğunu, sadece davacı tanık beyanına itibar edilmesinin hatalı olduğunu, davacının aylık ücretinin hatalı
tespit edildiğini, fazla çalışma ücretinin hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; bozmadan sonra
yeni kurulacak hükümde bozma kapsamı dışında kalan alacak kalemleri hakkında nasıl bir karar verilmesi
gerektiği ile fazla çalışma ücretinin hesaplanmasına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
371 inci maddesi.
2. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" kenar başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında
verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt
uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
3. Dairemizin 29.06.2022 tarihli ve 2022/7746 Esas, 2022/8494 Karar sayılı ilâmında usuli kazanılmış hak
kavramına ilişkin yerleşik ilke şu şekilde vurgulanmıştır:
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli
kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli
kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir
kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın
sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan
bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış
hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
"
4. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41, 63 ve 68 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Mahkeme hükmünün 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinde yer alan unsurları içermesi, yargıda
açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve
davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet
verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2012 tarihli ve 2012/13-747 Esas, 2012/84 Karar sayılı ilâmında
ve Dairemizin emsal kararlarında belirtildiği gibi Yargıtayca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde
değildir. Bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukuki geçerliliğini yitirir. Mahkemece bozulan
karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamaz. Bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararlar 6100 sayılı
Kanun'un 297 nci maddesine uygun olmalıdır.
4. Somut olayda, bozma sonrasında İlk Derece Mahkemesince "Mahkememizin 2020/119 Esas ve 2020/551
Karar sayılı kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. HD'nin 2023/8595 Esas ve 2023/9563 Karar sayılı
ilamı ile fazla mesai ücreti alacağı talebi dışındaki diğer alacaklara yönelik temyiz taleplerinin reddine karar
verildiği anlaşılmakla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, UBGT ücreti,
ücret talepleri hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde hüküm oluşturulduğu
görülmektedir.
5. İlk Derece Mahkemesince uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda bozma
kapsamı dışında kalan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret, hafta tatili, ulusal ... ve
genel tatil ücreti alacakları hakkında da açıkça hüküm kurulması gerekirken, yukarıdaki kanuni
düzenlemeler ve ilkeler dikkate alınmaksızın bu alacak kalemleri hakkında "yeniden hüküm kurulmasına yer
olmadığına" şeklinde karar verilmesi hatalıdır.
6. Bozma kararından önce hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla çalışma ücreti aylık net 1.800,00 USD
ücret esas alınarak hesaplanmış, kararın taraflarca temyizi üzerine Dairemizce verilen bozma kararı
sırasında bu husus bozma kapsamı dışında bırakılmakla davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Bozma sonrasında ise aylık net 1.900,00 USD ücret esas alınarak fazla çalışma ücretinin hesaplandığı
bilirkişi raporuna göre karar verilmesi davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olup bozmayı
gerektirmiştir.
7. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması hâlinde Yargıtayca son
yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama hâlini almıştır. Bu indirim, dosyadaki delillerin durumu
ve niteliğine göre yapılması gerekli uygun bir indirimdir. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı
helaelere ve icyveren kavıtlarına dHavanmacı dıirıimiıında hövle hir indirime aidilmemektedir.
A a e YY gey ee gi a a yg a gi
8. Somut uyuşmazlıkta fazla çalışma alacağının ispatında takdiri delil niteliğindeki tanık beyanının dikkate
alındığı, buna göre ispatın yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle
olunca; hesaplanan fazla çalışma alacağından uygun oranda bir indirim yapıldıktan sonra belirlenecek
miktarın hüküm altına alınması yerine yanılgılı değerlendirme ile indirim yapılmadan hüküm kurulması hatalı
olup bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8330.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8330E. , 2024/10484K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/294 E., 2024/14 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı asıl işveren Şirkete ait yurt dışı inşaat şantiyelerinde alt
işveren ... İnşaat Konstrüksiyon San. ve Tic. Ltd. Şti. (... Şirketi) işçisi ve kalıp ustası olarak aylık net
1.800,00 USD ücretle çalıştığını, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve bildirimsiz
olarak feshedildiğini, davacının haftada 7 gün 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını ve iş yoğunluğu
nedeniyle çalışmasının saat 23.00'e kadar sürdüğünü, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem
ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve ücret
alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının çalıştığı alt
işveren şirketlerin davaya dâhil edilmesi gerektiğini, davacının davalı Şirketten talep edilebilir alacağı
bulunmadığını, çalışılan ülke şartları ve mevzuat hükümleri dikkate alındığında davacının hukuka ve kanuna
aykırı olarak ileri sürdüğü iddialarla çalışmış olmasının mümkün olmadığını, davacının fazla çalışma yaptığını
kanıtlaması gerektiğini, Suudi Arabistan'da hafta tatili izninin cuma günleri olduğunu ve hafta tatili izninin
kesinlikte kullandırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.12.2020 tarihli kararı ile, davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından
haklı bir sebep olmaksızın feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 21.12.2022 tarihli kararı ile; davalının dava dışı ...
Şirketinden hizmet aldığı, yapılan işin mahiyeti gereği davalı ve dava dışı Şirket arasında asıl iş veren alt
işveren ilişkisi olduğu, davacı işçinin alacakları yönünden davalının sorumlu olduğu, davacının talep ettiği
dönem ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi ve belgenin olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf
başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
> 0»...
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 23.05.2023 tarihli ilâmı ile; dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler ile tanık beyanı dikkate
alındığında davacının çalışma saatlerinin 07.00-19.00 arasında olduğunun kabulünün dosya kapsamına daha
uygun düşeceği anlaşılmakla davacının 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığının kabulü ile fazla çalışma
alacağının hüküm altına alınması gerekli iken yazılı şekilde sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, davalı tarafın
davacının çalıştığı ülkenin aşırı sıcak olmasının tüm gün çalışmaya imkân vermediğini, öğle saatlerinde açık
havada beden gücüne dayalı çalışmanın sürdürülmesinin fiziken mümkün olmadığını savunduğu, davalı
tarafın bu savunması ve çalışılan ülkenin iklim koşulları göz önüne alındığında davacı tanığının tekrar beyanı
alınarak davalı tarafın bu savunmasının sorulması ve ara dinlenme hususunun netleştirilmesi gerektiği,
duruşma tutanakları incelendiğinde davaların seri olarak görüldüğü ve karara bağlandığı konusunda açıklık
bulunmadığı, bu bakımdan davaların seri olarak görülüp görülmediği hususu netleştirilerek buna göre
vekâlet ücreti bakımından tekrar bir değerlendirme yapılması gerektiği gerekçeleriyle kararın bozulmasına
ve dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan
yargılama sonucunda fazla çalışma ücreti talebi yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer alacak talepleri
hakkında ise yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Mahkemece bozma sebebi yapılmayan alacaklar hakkında hüküm kurulmamasının hatalı
olduğunu, bu durumun vekalet ücreti ve yargılama gideri açısından da tahsilde sorun yarattığını, fazla
çalışma ücretinin eksik ve hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi
ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davacının Türkiye'de bulunduğu süreler dışlanmadan hesaplama yapılmasının hukuka aykırı
olduğunu, sadece davacı tanık beyanına itibar edilmesinin hatalı olduğunu, davacının aylık ücretinin hatalı
tespit edildiğini, fazla çalışma ücretinin hatalı hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; bozmadan sonra
yeni kurulacak hükümde bozma kapsamı dışında kalan alacak kalemleri hakkında nasıl bir karar verilmesi
gerektiği ile fazla çalışma ücretinin hesaplanmasına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
371 inci maddesi.
2. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" kenar başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında
verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt
uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41, 63 ve 68 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Mahkeme hükmünün 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinde yer alan unsurları içermesi, yargıda
açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve
davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet
verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2012 tarihli ve 2012/13-747 Esas, 2012/84 Karar sayılı ilâmında
ve Dairemizin emsal kararlarında belirtildiği gibi Yargıtayca bozulan karar, sonraki kararın eki niteliğinde
değildir. Bozma ile birlikte önceki hüküm ortadan kalkarak hukuki geçerliliğini yitirir. Mahkemece bozulan
karara atıf yapılarak yeni hüküm oluşturulamaz. Bozmadan önceki ve bozmadan sonraki kararlar 6100 sayılı
Kanun'un 297 nci maddesine uygun olmalıdır.
4. Somut olayda, bozma sonrasında İlk Derece Mahkemesince "Mahkememizin 2020/121 Esas ve 2020/559
Karar sayılı kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. HD'nin 2023/4574 Esas ve 2023/7598 Karar sayılı
ilamı ile fazla mesai ücreti alacağı talebi dışındaki diğer alacaklara yönelik temyiz taleplerinin reddine karar
verildiği anlaşılmakla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, UBGT ücreti,
ücret talepleri hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde hüküm oluşturulduğu
görülmektedir.
5. İlk Derece Mahkemesince uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda bozma
kapsamı dışında kalan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ücret, hafta tatili, ulusal ... ve
genel tatil ücreti alacakları hakkında da açıkça hüküm kurulması gerekirken, yukarıdaki kanuni
düzenlemeler ve ilkeler dikkate alınmaksızın bu alacak kalemleri hakkında "yeniden hüküm kurulmasına yer
olmadığına" şeklinde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
6. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması hâlinde Yargıtayca son
yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama hâlini almıştır. Bu indirim, dosyadaki delillerin durumu
ve niteliğine göre yapılması gerekli uygun bir indirimdir. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı
belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
7. Somut uyuşmazlıkta fazla çalışma alacağının ispatında takdiri delil niteliğindeki tanık beyanının dikkate
alındığı, buna göre ispatın yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle
olunca; hesaplanan fazla çalışma alacağından uygun oranda bir indirim yapıldıktan sonra belirlenecek
miktarın hüküm altına alınması yerine yanılgılı değerlendirme ile indirim yapılmadan hüküm kurulması hatalı
olup bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8060.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8060E. , 2024/10508K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/320 E., 2024/852 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/380 E., 2021/1058 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin
(Park Teknik Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı
olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye
olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan
tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan Park Teknik Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını
müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili
Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını,
davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında
imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu
olmadığını savunarak davanın reddini isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
Ra e e e Şe a na Yİ e e aş ri, rig e e. e er ee e ee
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde belirtilen yüksek yargı kararlarının hatalı
yorumlandığını, üyeliğin işverene bildirimi yükümlülüğünün imza tarihinde Sendika üyesi olmayan ancak
sonradan üye olan işçiler için olduğunu, aynı işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil
tüm haklarını aldıklarını, müvekkilinin ücretinden sendika aidatı kesildiğini, toplu iş sözleşmesi farkları
dışında dava konusu ettikleri ilave tediye ile sair alacaklarının da toplu iş sözleşmesi farkları dikkate alınarak
hüküm altına alınması gerektiğini, talepleri tam ve kesin olarak belirlenmeden taraflarına kesin süre
verilmesi ile vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temviz voluna hasvurmustur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, talep konusu alacakların hesabı, dava
türü, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 107, 320 ve 326 ncı maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 371 inci
maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesi ile 6772
sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu
maddesi, 2752 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı'nın 1 inci maddesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
4. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
6. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta hükme esas alınan bilirkişi raporunda; yasal düzenlemeler gereğince ilave tediye
hesaplaması yapılmıştır. Ancak davacıya ait ücret bordrolarının incelenmesinde, davacıya ödenen yevmiyeler
ile bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan yevmiyelerin farklı olduğu anlaşılmıştır. Örneğin bilirkişi
raporunda; 2018 yılında bordroda yazılı günlük yevmiye 135,30 TL olmasına karşın, bu döneme ilişkin
yevmiye 180,63 TL olarak dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Sözü edilen bilirkişi raporu bu açıdan
denetime elverişli olmadığından, belirtilen husus açıklığa kavuşturulduktan sonra usuli kazanılmış haklar da
gözetilerek ilave tediye alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
3. Davacı vekilince, dava dilekçesinde daha öncesinde de dava açtıklarını belirtilerek söz konusu dosya ile
hüküm altına alınmayan dönem alacaklarının tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Bilirkişi raporu ile
davacının ilk işe girdiği tarihten itibaren hesaplama yapılmış, davacı vekili ise sadece hüküm altına
alınmayan dönem için davasını ıslah etmiştir. İlk Derece Mahkemesince ıslah edilen miktar hüküm altına
almış ise de davacının hak kazandığı toplam alacak miktarı ile hüküm altına alınan alacağın hangi döneme
ilişkin olduğunun gerekçeli kararda belirtilmemesi bir başka hatalı yöndür.
4. Dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş, sürecin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine
29.01.2021 tarihli son tutanak dava dilekçesine eklenerek 26.04.2021 tarihinde somut dava açılmıştır.
Mahkemece hükme esas alınan ve davacının ıslahına dayanak oluşturan bilirkişi raporunda, dava konusu
alacaklara ilişkin hesaplama 26.04.2021 tarihine kadar yapılmıştır. Arabuluculuk faaliyeti ise tarafların
anlaşamadığına ilişkin düzenlenen son tutanak tarihinden önce muaccel olan alacaklar için
gerçekleştirilmiştir. Arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra muccel olan son tutanak tarihi ile
hesaplamaya esas alınan dava tarihi arasında kalan talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine
getirilmediği dikkate alındığında; bu dönem yönünden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden
reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye
Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8061.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8061E. , 2024/10509K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/318 E., 2024/850 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/362 E., 2021/1050 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf
başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle son bulduğu ve somut dosyada verilen hükmün
ileriye yönelik etkisinin bulunmadığı görülmekle; hüküm altına alınan ve davalı tarafından temyize konu
edilen toplam miktar 29.147,81 TL olup belirtilen miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8074.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8074E. , 2024/10516K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/128 E., 2024/835 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/389 E., 2021/980 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren ... Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin (...
Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt
işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması
gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu ileri
sürerek ilave tediye alacağı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan ... Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını müvekkilinin İdare
tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin
ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket
çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi
hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini
isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmistir.
m a a gr yn a a a a
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna
başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, talep konusu alacakların hesabı, dava
türü, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1 6100 savılı Kanun'un 107. 320 ve 326 ncı maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası. 371 inci
maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesi ile 6772
sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu
maddesi, 2752 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı'nın 1 inci maddesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrası şu
şekildedir:
"(14) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması
veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı
Tarifenin Birinci Kısmına göre ... Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda
tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca
eşit şekilde Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. ... Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca
karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır."
4. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
6. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta hükme esas alınan bilirkişi raporunda; yasal düzenlemeler gereğince ilave tediye
hesaplaması yapılmıştır. Ancak davacıya ait ücret bordrolarının incelenmesinde, davacıya ödenen yevmiyeler
ile bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan yevmiyelerin farklı olduğu anlaşılmıştır. Örneğin bilirkişi
raporunda; 2018 yılında bordroda yazılı günlük yevmiye 135,30 TL olmasına karşın, bu döneme ilişkin
yevmiye 179,74 TL olarak dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Sözü edilen bilirkişi raporu bu açıdan
denetime elverişli olmadığından, belirtilen husus açıklığa kavuşturulduktan sonra usuli kazanılmış haklar da
gözetilerek ilave tediye alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
3. Davacı vekilince, dava dilekçesinde daha öncesinde de dava açtıklarını belirtilerek söz konusu dosya ile
hüküm altına alınmayan dönem alacaklarının tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Bilirkişi raporu ile
davacının ilk işe girdiği tarihten itibaren hesaplama yapılmış, davacı vekili ise sadece hüküm altına
alınmayan dönem için davasını ıslah etmiştir. İlk Derece Mahkemesince ıslah edilen miktar hüküm altına
almış ise de davacının hak kazandığı toplam alacak miktarı ile hüküm altına alınan alacağın hangi döneme
ilişkin olduğunun gerekçeli kararda belirtilmemesi bir başka hatalı yöndür.
4. İlk Derece Mahkemesi kararında, dava şartı olan arabuluculuk gideri bakımından hatalı şekilde hüküm
kurulduğu saptanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, tarafların dava şartı olan arabuluculuk kapsamında
arabuluculuk faaliyetinde bulundukları, davalı tarafın sürece katıldığı ve sürecin sonunda anlaşamadıkları
görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda arabuluculuk giderinin tamamının
davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de ilâmın İlgili Hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen
7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi uyarınca, arabuluculuk gideri yargılama gideri olup anlaşmaya
varılamaması hâlinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere ... Bakanlığı bütçesinden
karşılanmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un "Yargılama giderlerinden sorumluluk" kenar başlıklı 326 ncı
maddesinin ikinci fıkrasına göre davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa mahkeme, yargılama
giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylastırır. Yapılan acıklamalar doğrultusunda kısmen kabul kararı
verilen eldeki davada, arabuluculuk giderinin tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılması yerine
tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye
Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8128.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8128E. , 2024/10467K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1941 E., 2024/465 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/117 E., 2022/151K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8130.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8130E. , 2024/10468K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1939 E., 2024/463K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/115 E., 2022/149 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8356.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8356GE. , 2024/10481kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2024/9 E., 2024/113K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Ordu İl Sağlık Müdürlüğünde 01.01.2015 tarihinden
itibaren bilgi işlem teknisyeni olarak çalıştığını, davacının üye olduğu Sendika ile davalı Bakanlığın üyesi
olduğu Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) arasında 01.01.2019-
31.12.2020 yürürlük süreli iki yıllık toplu iş sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin "Hizmet zammı"
başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında "Bu toplu iş sözleşmesinin kapsamında bulunan teknik
elemanlara kariyerlerinin karşılığı emsali memur personele ödenen iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük
zammı ve özel hizmet tazminatı tutarı, hizmet zammı net olarak ödenir." denildiğini, müvekkilinin teknik
personel olarak çalıştırılmasına rağmen hizmet zammının düz işçi gibi eksik olarak ödendiğini ileri sürerek
hizmet zammı farkı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, açılan davada hukuki yarar
bulunmadığını, kadroya geçiş sonrası Yüksek Hakem Kurulu kararı ile bağıtlanan toplu iş sözleşmesi dikkate
alınarak ücretin belirlendiğini, ücret indirimine gidilmediğini, hukuka aykırı uygulamanın söz konusu
olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.10.2021 tarihli ve 2021/604 Esas, 2021/140 Karar sayılı kararı ile; davacının
network, donanım, teknik destek ve yazılım bakım elemanı olarak çalıştırılırken 696 sayılı Olağanüstü Hâl
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bilgisayar
programlama, danışmanlık ve ilgili faaliyetler branşında sürekli işçi kadrosuna geçişinin yapıldığı, Ordu
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi endüstriyel otomasyon teknolojileri
alanından 13.06.2014 tarihinde mezun olduğu, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Feza Eğitim Merkezinden
bilgisayar işletmenliği ve ... Firmasından ... Güvenlik Ağ Geçidi Ürünleri ve Genel Ağ Güvenliği Yönetimi
Eğitim Katılım Belgesi'ne sahip olduğu, davacının almış olduğu eğitimler ve yapmış olduğu iş göz önüne
alındığında teknik eleman olarak çalıştığı, yapmış olduğu işin de teknik bir iş olduğu, bu sebeple davacının
hizmet zammı farkına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
Ilk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 24.05.2023 tarihli ve 2021/3927 Esas, 2023/2163
Karar sayılı kararı ile; teknisyen olarak çalıştığı anlaşılan davacının toplu iş sözleşmesinde belirtilen hizmet
zammından faydalanması gerektiğine ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararının isabetli olduğu gerekçesiyle
davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 29.11.2023 tarihli ve 2023/13447 Esas, 2023/18633 Karar sayılı ilâmı ile; arabuluculuk son
tutanak tarihinden sonra muaccel olan hizmet zammı farkı alacağına ilişkin arabuluculuk dava şartının
yerine getirilmediği dikkate alındığında, bu dönem yönünden davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden
reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye
Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar
verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararı doğrultusunda yapılan
yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; bilirkişi raporunun hukuka aykırı olarak düzenlendiğini, davacının dava konusu alacağa hak
kazanmadığını, alacağa uygulanan faizin türü ile başlangıç tarihine itiraz ettiklerini belirterek İlk Derece
Mahkemesi kararının bozulması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; arabuluculuk son
tutanak tarihi ile dava tarihi arasındaki döneme isabet eden alacak yönünden dava şartının gerçekleşip
gerçekleşmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 36 ncı maddesi, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesinin
hukukça mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın
ONANMASINA,
Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8058.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8058 E. , 2024/10506K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/319 E., 2024/851 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/372 E., 2021/1061 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin
(Park Teknik Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı
olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye
olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan
tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan Park Teknik Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını
müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili
Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını,
davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında
imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu
olmadığını savunarak davanın reddini isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmistir.
A ŞA çe eş e
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde belirtilen yüksek yargı kararlarının hatalı
yorumlandığını, üyeliğin işverene bildirimi yükümlülüğünün imza tarihinde Sendika üyesi olmayan ancak
sonradan üye olan işçiler için olduğunu, aynı işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil
tüm haklarını aldıklarını, müvekkilinin ücretinden sendika aidatı kesildiğini, toplu iş sözleşmesi farkları
dışında dava konusu ettikleri ilave tediye ile sair alacaklarının da toplu iş sözleşmesi farkları dikkate alınarak
hüküm altına alınması gerektiğini, talepleri tam ve kesin olarak belirlenmeden taraflarına kesin süre
verilmesi ile vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ila tamviz vollına hacviirmiisti ir
EK A e a pri
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, talep konusu alacakların hesabı, dava
türü, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 107, 320 ve 326 ncı maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 371 inci
maddesi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesi ile 6772
sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu
maddesi, 2752 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı'nın 1 inci maddesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
4. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022
tarihli ve 2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
6. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut uyuşmazlıkta hükme esas alınan bilirkişi raporunda; yasal düzenlemeler gereğince ilave tediye
hesaplaması yapılmıştır. Ancak davacıya ait ücret bordrolarının incelenmesinde, davacıya ödenen yevmiyeler
ile bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan yevmiyelerin farklı olduğu anlaşılmıştır. Örneğin bilirkişi
raporunda; 2018 yılında bordroda yazılı günlük yevmiye 135,30 TL olmasına karşın, bu döneme ilişkin
yevmiye 181,15 TL olarak dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Sözü edilen bilirkişi raporu bu açıdan
denetime elverişli olmadığından, belirtilen husus açıklığa kavuşturulduktan sonra usuli kazanılmış haklar da
gözetilerek ilave tediye alacağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
3. Davacı vekilince, dava dilekçesinde daha öncesinde de dava açtıklarını belirtilerek söz konusu dosya ile
hüküm altına alınmayan dönem alacaklarının tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Bilirkişi raporu ile
davacının ilk işe girdiği tarihten itibaren hesaplama yapılmış, davacı vekili ise sadece hüküm altına
alınmayan dönem için davasını ıslah etmiştir. İlk Derece Mahkemesince ıslah edilen miktar hüküm altına
almış ise de davacının hak kazandığı toplam alacak miktarı ile hüküm altına alınan alacağın hangi döneme
ilişkin olduğunun gerekçeli kararda belirtilmemesi bir başka hatalı yöndür.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye
Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8063.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8063E. , 2024/10511kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/303 E., 2024/843K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/336 E., 2021/1117 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin
(Park Teknik Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı
olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye
olduğunu ileri sürerek ilave tediye alacağı, ücret farkı alacağı (taban ücret farkı), toplu iş sözleşmesi
ikramiyesi alacağı, prim alacağı, kömür yardımı alacağı, bedelsiz yemek iaşe bedeli alacağı, sabun ve
aydınlatma bedeli alacağı, koruyucu malzeme ve giyim bedeli, sosyal yardım zammı, kuru katık bedeli,
vardiya zammı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan
müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin; Maden-İş Sendikasına
yazılan müzekkere cevabında ise işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün
uygulanmadığının belirtildiği, buna göre davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediğinin
anlaşıldığı gerekçesiyle davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye
alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesi imza tarihinde işyerinde örgütlü Maden-İş Sendikasına üye olan
müvekkilinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının reddinin yasal dayanaktan yoksun
olduğunu, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde belirtilen yüksek yargı kararlarının hatalı
yorumlandığını, üyeliğin işverene bildirimi yükümlülüğünün imza tarihinde Sendika üyesi olmayan ancak
sonradan üye olan işçiler için olduğunu, aynı işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil
tüm haklarını aldıklarını, müvekkilinin ücretinden sendika aidatı kesildiğini, toplu iş sözleşmesi farkları
dışında dava konusu ettikleri ilave tediye ile sair alacaklarının da toplu iş sözleşmesi farkları dikkate alınarak
hüküm altına alınması gerektiğini, talepleri tam ve kesin olarak belirlenmeden taraflarına kesin süre
verilmesi ile vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji
gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin söylenemeyeceğini, bu nedenle
muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak kazanamadığını, hesabın da hatalı
olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar
verilmesinin hatalı olduğunu, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu,
harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücreti bakımından aleyhe olan kısımları kabul
etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar
verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, talep konusu alacakların hesabı, dava
türü, zamanaşımı, faiz, arabuluculuk ücreti, yargılama gideri ve vekâlet ücreti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 01UU Sayılı Kanun un 1U/, 5d4U VE 5246 ncı maddeleri Ne 567 uncu maddesinin Dırıncı TıkKrası, 5/U VE 5/1
inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 6772 sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi.
3. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin ondördüncü fıkrası şu
şekildedir:
"(14) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması
veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı
Tarifenin Birinci Kısmına göre ... Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda
tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca
eşit şekilde Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. ... Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca
karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır."
4. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
5. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararında, dava şartı olan arabuluculuk gideri bakımından hatalı şekilde hüküm
kurulduğu saptanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, tarafların dava şartı olan arabuluculuk kapsamında
arabuluculuk faaliyetinde bulundukları, davalı tarafın sürece katıldığı ve sürecin sonunda anlaşamadıkları
görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda arabuluculuk giderinin tamamının
davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de ilâmın İlgili Hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen
7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi uyarınca, arabuluculuk gideri yargılama gideri olup anlaşmaya
varılamaması hâlinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere ... Bakanlığı bütçesinden
karşılanmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un "Yargılama giderlerinden sorumluluk" kenar başlıklı 326 ncı
maddesinin ikinci fıkrasına göre davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa mahkeme, yargılama
giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Yapılan açıklamalar doğrultusunda kısmen kabul kararı
verilen eldeki davada, arabuluculuk giderinin tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılması yerine
tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un
370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı tarafın temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece
Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (7) numaralı bendinin hükümden tamamen çıkartılarak yerine "7036
sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrası gereğince Hazine tarafından arabuluculuk gideri
olarak sarfedildiği anlasılan 680.00 TL'nin kabul ve ret oranına adöre hesanlanan 655 36 TI'sinin davalıdan .
m 4 — <<. : , # « e e
24,64 TL'sinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK
ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davalı tarafa iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8070.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8070E. , 2024/10515kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/212 E., 2024/840 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/233 E., 2021/1020 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf
başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren ... Elektrik Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin (...
Şirketi) çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt
işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması
gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu ileri
sürerek ilave tediye alacağı ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davalıdan tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi
anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını,
çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve
Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını
savunarak davanın reddini istemiştir.
2. İhbar olunan ... Şirketi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını müvekkilinin İdare
tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin
ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket
çalışanı olduğunu, davacının Maden-İş Sendikası ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi
hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini
isteniştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Maden-İş Sendikasına üye
olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun sabit olduğu, davalı Kuruma ve Sendikaya
yazılan müzekkere cevaplarında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediği, bu nedenle
davacının toplu iş sözleşmesinden ... alacak taleplerinin reddine karar verildiği, davacının ilave tediye
alacağına ise hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret alacaklarının hüküm altına alınması
gerektiğini, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmak için imza tarihinde işyerinde örgütlü sendikaya
üye olmanın yeterli olduğunu, sendika üyeliğinin işverene bildirimi yükümlülüğünün toplu iş sözleşmesi
imzalandığı tarihte sendika üyesi olmayan, sonradan üye olan işçiler için geçerli olduğunu, müvekkilinin
dava konusu ettiği dönemin tamamında işyerinde örgütlü sendikaya dayanışma aidatı ödediğini, müvekkili
ile birlikte çalışan arkadaşlarının önemli bir bölümünün toplu iş sözleşmesi farkları da dâhil yasal haklarına
kavuştuğunu, ilave tediye alacağının toplu iş sözleşmesi farkları da eklenerek hesaplanması gerektiğini,
davalı lehine vekalet ücretinin hatalı belirlendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan
kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; zamanaşımı ve davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına karşı itirazların
yinelediklerini, davacının açtığı bu davanın usul ve kanuna aykırı olup reddi gerektiğini, işverenin asıl
işverene göre gerek kullanılan teknoloji gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiğinin
de söylenemeyeceğini, bu nedenle muvazaa tespitini kabul etmediklerini, davacının ilave tediye ücretine hak
kazanamadığını, hesabın da hatalı olduğunu, fiilen çalışılan günlere göre kıstelyevm hesabı yapılması
gerektiğini, brüt ücret üzerinden karar verilmesinin doğru olmadığını, faiz talebi ile faiz başlangıç tarihleri ve
faiz türlerinin hukuka aykırı olduğunu, harç, yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti ve vekâlet ücretinden
aleyhe olan bölümlerin kabul edilemeyeceğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamına göre davalı
Kurumun hizmetin yürütülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar
olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının
verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde
belirlenebileceği; ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren
ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren TKİ Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru
olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli
bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli ve 2021/5906 Esas, 2021/10352 Karar sayılı ilâmının da Dairenin
kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma
bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı
gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100
sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye
Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz
yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı ile talep konusu alacakların hesabına
esas alınacak ücret ile hesaplama yöntemi, zamanaşımı, faiz, yargılama gideri ve vekâlet ücreti
noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19 uncu maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesi ile 6772
sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212
Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi.
3. Dairemizin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve
2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
4. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar
sayılı ilâmı.
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8319.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8319E. , 2024/10575K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/128 E., 2024/28K.
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın; davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının ikinci kez
bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı İdare bünyesinde alt işverenlerin işçisi olarak çalışmakta
iken 02.04.2018 tarihinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KAK) kapsamında sürekli işçi
kadrosuna atandığını ve ücretinin asgari ücretin Yo fazlası olarak belirlendiğini, ayrıca davacının ücretine her
altı aylık dönemde 944 ücret zammı yapılması gerektiğini, ancak davacının ücretine 01.01.2019 tarihinden
itibaren sadece 904'lük ücret zammı yapıldığını ve bu şekilde ücretlerinin eksik ödendiğini ileri sürerek ücret,
ilave tediye ve ikramiye fark alacakları, fazla çalışma ile ulusal ... ve genel tatil ücret alacaklarının davalıdan
tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ücretinde herhangi bir azalma olmadığını, ayrıca toplu iş
sözleşmesi uyarınca belirlenen 904'lük zammın da uygulandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.09.2021 tarihli kararıyla; davacının ücretinin iş sözleşmesinin ilgili hükmüne
uygun şekilde ödenmediği ve fark alacaklara hak kazandığı sonucuna varılarak toplanan deliller ve alınan
bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesinin 29.12.2021 tarihli kararıyla davalı vekilinin istinaf
talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci
Pi MR MAN ds Ya AA A m e AS A eşe ge
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesinin 29.12.2021 tarihli kararıyla davalı vekilinin istinaf
talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 31.03.2022 tarihli kararı ile; arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra ihtilaf konusu olan
talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği ve bu dönem yönünden davanın dava şartı
yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının
ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 28.06.2022 tarihli kararı ile; bozma kararı doğrultusunda değerlendirme yapıldığı
belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 19.01.2023 tarihli kararı ile; davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek,
davacının 2021 yılı ücretinin belirlenmesinde sadece taraflar arasında imzalanan belirsiz süreli iş
sözleşmesinde belirtilen asgari ücrete ilişkin oranın dikkate alınması gerekirken bu şekilde belirlenen ücret
üzerine ayrıca W4 zam oranını da uygulanarak 2021 yılına ait ücretin belirlenmesinin ve fark ikramiye
alacağının 2021 yılı Ocak ayı ve sonrası için hesaplanıp hüküm altına alınmasının hatalı olduğu gerekçesiyle
İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma kararı doğrultusunda davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Bakanlık uygulamasının yerinde olduğunu, hem bireysel iş sözleşmesinden hem de toplu iş
sözleşmesinden kaynaklanan ücret farkı taleplerinin menfaat çatışması nedeniyle hukuka aykırı olduğunu,
ücretin indirilmediğini savunarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna
başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; 2021 yılı için
hesaplamalara esas alınacak ücret ve ikramiye alacağının miktarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32 nci maddesi, 696 sayılı KHK ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye
eklenen geçici 23 üncü madde.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında özellikle 01.01.2021 tarihi ile arabuluculuk
son tutanak tarihi arasındaki 08.09.2021 tarihli ve 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş
sözleşmesinden kaynaklı fark ödemelerin mahsubu hususunun infaz sırasında dikkate alınmasının mümkün
olduğu dikkate alındığında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış
hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla;
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın
ONANMASINA,
Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8252.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8252E. , 2024/10583K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/808 E., 2024/1096 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 29. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/254 E., 2023/594 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın
kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Somut uyuşmazlıkta 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında 02.04.2018 tarihinde sürekli işçi kadrosuna geçen davacının ücretinin
eksik ödendiği iddiasına bağlı fark alacak taleplerinin reddine karar verildiği, hüküm altına alınan alacağın
ise davalı bakımından kesinlik sınırını aşacak mahiyette ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hüküm altına alınan ve davalı tarafça temyize konu edilen miktarın,
6100 sayılı Kanun'un 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla bölge
adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kaldığı
anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8265.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8265E. , 2024/10589K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/978 E., 2024/1071K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 67. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/512 E., 2024/10K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın
kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Somut uyuşmazlıkta 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında 02.04.2018 tarihinde sürekli işçi kadrosuna geçen davacının ücretinin
eksik ödendiği iddiasına bağlı fark alacak taleplerinin reddine karar verildiği, hüküm altına alınan alacağın
ise davalı bakımından kesinlik sınırını aşacak mahiyette ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hüküm altına alınan ve davalı tarafça temyize konu edilen miktarın,
6100 sayılı Kanun'un 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla bölge
adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kaldığı
anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8331.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8331€E. , 2024/10579K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/482 E., 2022/100 K.
KARAR : Dâhili davalı ... aleyhine açılan davanın reddi, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; dâhili davalı ...
yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın; davacı vekili, davalı ... (DSİ) Genel Müdürlüğü vekili ve dâhili davalı ... Su ve Kanalizasyon İdaresi
(BASKİ) Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 10.11.2021 tarihli ve
2021/11329 Esas, 2021/15569 Karar sayılı kararı ile ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; dâhili davalı ... aleyhine
açılan davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davacı vekili, davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili ve dâhili davalı BASKİ Genel
Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 21.03.2024 tarihli kararı ile onanmasına
karar verilmiştir.
Davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili karar düzeltme mahiyetli dilekçesinde; davacının 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un geçici 1 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasının (d) bendi uyarınca nakil
tarihinden önce doğmuş haklarından davalı Kurumun sorumlu tutulamayacağını, sorumluluğu yoluna
gidilecekse de müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulamayacağını, davacının İdareden herhangi bir
alacağı bulunmadığını, lehlerine hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek Daire kararının
ortadan kaldırılmasını ve dilekçede belirtilen sebeplerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi
tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7 nci maddesinin üçüncü
fıkrası gereğince 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun)
kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır.
6100 sayılı Kanun'da ise karar düzeltme kanun yolu düzenlemesine yer verilmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler kapsamında, Yargıtay kararlarına karşı tarafların karar düzeltme ...
bulunmadığından davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekilinin karar düzeltme isteği niteliğini taşıyan başvurusunun
reddi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekilinin karar düzeltme talepli dilekçesinin REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8334.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8334E. , 2024/10739K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/703 E., 2020/17 K.
KARAR : Davanın kabulü
Taraflar arasında görülen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda,
Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin asıl işveren ... Turizmi Geliştirme ve Altyapı İşletme Birliğinin
(GATAB) bünyesinde 18.03.2008-03.04.2014 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı neden
olmaksızın feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatları ile üç aylık ücret alacağının ödenmediğini, 6360 sayılı
On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (6360 sayılı Kanun) ile GATAB'ın tüzel kişiliğinin
kaldırıldığını ve mevcut sözleşmelerin davalı Belediyeye devredildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar
tazminatları ile yıllık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; işçilik alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacının GATAB personeli
olduğunu, müvekkili Belediyenin işveren olmadığını, 6360 sayılı Kanun gereği birlik yasal olarak tasfiye
edildiğinden diğer davalı ile GATAB arasındaki sözleşmenin sona erdiğini, davanın muhatabının Belediye
olmadığını, GATAB'ın tümüyle Belediyeye devredilmediğini, Belediyenin görevleriyle ilgili olan kısmının
devredildiğini, davacının hangi işte çalıştığı belirtilmediğinden Belediyenin yetki ve sorumluluk alanında olan
ve Belediyeye devredilen işler kapsamında çalışıp çalışmadığının anlaşılamadığını savunarak davanın reddini
istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 25.04.2016 tarihli ve 2014/527 Esas, 2016/293 Karar sayılı kararı ile; iş sözleşmesinin kıdem
ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona erdirildiği davalı tarafından
ispatlanamadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacının karşılığı ödenmeyen
yıllık izin ve ücret alacakları olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 20.09.2018 tarihli ve 2017/18392 Esas, 2018/16249 Karar sayılı ilâmı ile; 6360 sayılı Kanun
ile GATAB'ın tüzel kişiliğinin kaldırılması sonucunda GATAB nezdinde çalışan alt işveren işçilerinin işçilik
alacaklarından hangi kurumun sorumlu olduğunun uyuşmazlık konusu olduğu, Antalya Valiliği Devir Tasfiye
ve Paylaştırma Komisyonunun 2014/42 sayılı kararı, eki tutanaklar ve listelere göre borç ve sorumlulukların
hizmet alım sözleşmeleri kapsamında bir bütün olarak kurumlara devredildiği, işçilerin işine ve göreve göre
devredilmediğinin anlaşıldığı, davacının görevi ne olursa olsun en son hangi hizmet alım sözleşmesi
kapsamında çalıştığının taraflardan sorularak ve gerekirse ilgili bilgi ve belgeler getirtilerek tespit edilmesi
a YY TY a a m a YY a a a YY a mi
devredilmediğinin anlaşıldığı, davacının görevi ne olursa olsun en son hangi hizmet alım sözleşmesi
kapsamında çalıştığının taraflardan sorularak ve gerekirse ilgili bilgi ve belgeler getirtilerek tespit edilmesi
gerektiği, bu hizmet alım sözleşmesinin hangi kuruma devredildiği belirlenerek davalı Belediyenin davacının
işçilik alacaklarından sorumlu olup olmadığının ortaya konulması gerektiği, komisyon kararlarının
kısmında hangi kurumun ne işle sorumlu olduğuna dair ayrı ve açık bir açıklama var ise veya 6360 sayılı
Kanun'da ya da mevzuat hiyerarşisinde komisyon kararlarının daha üstünde yer alan mevzuatta hangi
kurumun ne ile/ne işle sorumlu olduğuna dair ayrı ve açık bir açıklama bulunması hâlinde bu düzenlemenin
gerektirdiği ölçüde davacının görevi ve bu işi hangi kamu hizmetinin yerine getirilmesi kapsamında
yaptığının dikkate alınması gerektiği, devamında ise sonuca gidilmesi için gereken davacının en son çalıştığı
işyeri sicil dosyasının, hangi görevde ve hangi kamu hizmetine yönelik olarak davacının çalıştığına dair
belgelerin, hizmet alım sözleşmesi/sözleşmelerinin, ihale belgelerinin, var ise dosyadaki eksik komisyon
kararlarının, davacının işyeri şahsi sicil dosyasının ve tarafların delil olarak bildirecekleri yeni belgelerin
getirtilmesi gerektiği, davacının işçilik alacaklarının davalı Belediyeye değil de başka bir kuruma
devredildiğinin anlaşılması hâlinde ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 124
üncü maddesi işletilerek sonuca gidilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına, bozma
nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda
devir, tasfiye, paylaştırma komisyonunun 04.04.2014 tarihli kararı ile GATAB borçları devir tutanağı başlıklı
belgede borçların kaynağının hizmet alım sözleşmeleri olduğu ve bu sözleşmelere bağlı yükümlülüklerinin
davalıya devredildiği, davacının en son ihbar olunan alt işveren Zigana Şirketi nezdinde “Basın Danışmanı,
Turizm Tanıtım , Hukuk Elemanı, Sayaç Okuma Elemanı ve Genel İdari Hizmet Alımı Sözleşmesi”
kapsamında çalıştığı, dosyada mevcut Valilik Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonunun 2014/42 Karar
sayılı kararı ekindeki “Borçlar Devir Tutanağının 420., 442., 476. ve 518. sıralarında, Zigana Şirketi'nin
“Basın Danışmanı, Turizm Tanıtım, Hukuk Elemanı, Sayaç Okuma Elemanı ve Genel İdari Hizmet Alımı
Sözleşmesine” ilişkin 9,10,11,12/2013 aylarına ilişkin hak edişlerinin Antalya Büyükşehir Belediyesine
devredildiği, alt işverenin hak edişinden sorumlu tutulan Antalya Büyükşehir Belediyesinin bu hizmet alım
sözleşmesinden ... işçilik alacaklarından da sorumlu olduğunun kabulü gerektiği belirtilerek davanın
kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; devir kararı incelendiğinde dava konusu işçilik alacakları ile ilgili bir devir kararının
bulunmadığını, davacının alt işveren işçisi olarak çalıştığını dolayısı ile herhangi bir kuruma devir işleminin
yapılmadığını, son devir kararı ile birlikte dava dışı Kemer Belediyesinin asıl, davalının ise istisnai
sorumluluğunun bulunduğunu, dava konusu alacakların dava dışı GATAB tarafından yetkisiz olarak yapılan
hizmet alım sözleşmelerine ilişkin olduğunu, davalının sorumluluğunun bulunmadığını belirterek Mahkeme
kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; 6360 sayılı Kanun ile GATAB/ın tüzel kişiliğinin kaldırılması sonucunda GATAB nezdinde alt
işveren işçisi olarak çalışan davacının kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinden davalı Belediyenin
sorumlu olup olmadığı konusundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci
maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17, 53 ve 59 uncu maddeleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfıyla hâlen
yürürlükte olan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi, 6360 sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Mahkeme kararının ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8196.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8196E. , 2024/8379K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/685 E., 2024/860 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bozüyük 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2022/143 E., 2022/423 K.
Taraflar arasındaki sürekli iş göremezlik oranının tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk
Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı ...'nun meslek hastalığından kaynaklı sürekli iş göremezlik oranının tespitini talep
etmiştir.
II. CEVAP
Davalı SGK Başkanlığı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., ATK 2. Üst Kurulu raporunda bildirilen 010.3 oranındaki sürekli iş göremezlik oranını kabul
ettiğini, itirazı olmadığını beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; davanın kabulüne; davalı ...'nun meslek hastalığı nedeniyle maluliyet başlangıç
tarihinin 22.09.2014 olduğunun ve maluliyet oranının 9010.3 olarak tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; sigortalıya 9016 sürekli iş göremezlik derecesi üzerinden gelir
bağlandığını, diğer raporların gerçek durumu yansıtmadığını, davacının dava açmakta hukuki yararı
olmadığını, davacı aleyhine açılan rücu davasında sigortalının sürekli iş göremezlik derecesinin
belirlenebileceğini, davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Dosya kapsamından; Kurum
Sağlık Kurulunun 10.04.2015 tarih ve 280 sayılı raporunda davalı sigortalının sürekli iş göremezlik
derecesinin 916 olarak belirlendiği ve bu oran üzerinden sigortalıya gelir bağlandığı, Sosyal Sigorta Yüksek
Sağlık Kurulunun 02.05.2018 tarih ve 34/7434 sayılı kararında da 16 oranında sürekli iş göremezliğe
uğradığına karar verildiği; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 30.01.2019 tarih ve 1678 ile Adli Tıp
a a 0s AMA 4 MAMA 1. e A4 AMAA a AM A e am A MMA mili 0 a
Sağlık Kurulunun 02.05.2018 tarih ve 34/7/7434 sayılı kararında da 9616 oranında sürekli iş göremezliğe
uğradığına karar verildiği; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 30.01.2019 tarih ve 1678 ile Adli Tıp
Kurumu 2. Üst Kurulunun 28.11.2019 tarih ve 2130 sayılı raporlarında ise sigortalının 010.3 oranında
meslekte kazanma gücünü kaybettiğinin mütalaa edildiği ve Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucu
verilen kaldırma kararı sonrası İlk Derece Mahkemesi tarafından yeniden yapılan yargılama sırasında alınan
ATK 2. Üst Kurulunun 09.06.2022 tarih ve 1296 sayılı raporu ile sigortalının hastalığının (4/g 1/1) düzeyinde
pnömokonyoz meslek hastalığı olduğunun, bu hastalığı nedeniyle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü
Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası grup1i2
alınarak E cetveline (yaşına) göre 610.3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının,
meslek hastalığı başlangıç tarihinin ve buna bağlı maluliyetinin dosyadaki mevcut belgelere göre 22.09.2014
tarihi olup bu tarihten itibaren maluliyetinin 010.3 olduğunun ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu ile
Kurul raporu arasındaki farkın radyolojik değerlendirme farkından kaynaklandığının mütalaa edildiği
anlaşılmaktadır.
Somut davada; yukarıda anılan yasal prosedüre uygun olarak inceleme yapılması, ATK 2. Üst Kurulunun bu
konuda son merci durumunda bulunması ve mütalaasının bağlayıcı nitelikte olması, sigortalının sürekli iş
göremezlik derecesinin başlangıç tarihinin de anılan raporda belirlenmesi ve hükümde gösterilmesi; meslek
hastalığından dolayı davalı sigortalıya bağlanan gelire ilişkin olarak davalı Kurumca Bozüyük 1. Asliye Hukuk
(İş) Mahkemesi 2016/1044 E. sayılı dosyası ile davacı işveren aleyhine açılan rücu davasının yapılan
yargılama aşamasında davalı sigortalının sürekli iş göremezlik derecesinin tespiti davası açması için davacı
işverene süre verilmesi, sürekli iş göremezlik derecesine ilişkin olarak verilecek kararın sigortalının da hak
alanını ilgilendirmesi ve bu nedenle davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunması, Kurumun;
davacı işverene karşı açmış olduğu rücuan tazminat davasında ise Kurum sigortalısı taraf olarak yer
almadığından verilecek olan kararın sigortalı için bağlayıcılığı bulunmaması karşısında eldeki davanın
açılmasında davacı işverenin hukuki yararının da bulunması hep birlikte değerlendirildiğinde, İlk Derece
Mahkemesi tarafından verilen kararda herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden yerinde bulunmayan istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir." gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar
verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sürekli iş göremezlik oranının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un 13, 19, 95 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair
temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmiş ise de; talebin meslek hastalığına dayalı olarak
sürekli iş göremezlik oranının tespitine ilişkin olması ve en son Adli Tıp 2. Üst Kurulu'ndan alınan rapora
göre davacının meslek hastalığına dayalı olarak “10,3 oranında meslekte kazanma gücü kaybının
olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, maluliyet oranı şeklinde tespit yapılması usul ve yasaya
aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un
370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı Kurum vekilinin itirazının kabulü ile İlk
Derece Mahkemesi kararının, (1) no.lu bendindeki " maluliyet oranının" ibaresi silinerek yerine "meslekte
kazanma gücü kayıp oranının" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11507.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11507E. , 2024/13075K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Düzce 2. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; yetki belgesi incelendiğinde başvuru tarihi olarak 19.02.2024 tarihinin esas
alındığını, bu tarih itibarıyla ise 53 çalışanın olduğu ve 30'unun sendika üyesi olduğu tespitine yer verildiğini,
oysa bu tespitin yerinde olmadığını, müvekkilinin, motosiklet şasesi üreticisi olup son yıllardaki ekonomik
dalgalanmalar ve özellikle de son aylarda giderek azalan siparişler nedeniyle ekonomik olarak zorlu bir
süreçten geçmekte olduğunu, bu zorlu süreç nedeniyle yakın zamanda işyerinde çalışmaya 1 hafta, 10 gün
gibi sürelerle ara verildiğini ancak iyileşme sağlanamaması nedeniyle de hakkaniyet gereği ilk olarak feshe
gönüllü personellerin devamında ise işyerinde en son çalışmaya başlayan personellerin iş sözleşme hakları
tamamen ödenerek sonlandırılmaya başlandığını, işte tam bu sırada 19.02.2024 tarihinde ve devamında bir
çok personelle yollarının ayrılmış olduğunu, 19.02.2024 tarihinde ve devamında işyerinde 53 personel
bulunmadığını, söz konusu personellerin işten çıkışlarının da süresinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK)
bildirilmiş olmasına rağmen, sanki çalışmaya devam ediyormuş gibi hesaplamaya dâhil edilmelerinin kanuna
ve usule uygun olmadığını, söz konusu personellerin sendika üyesi olup olmadıklarının da taraflarından
bilinmemekle birlikte eğer sendika üyesi iseler Sendikanın üye sayısının da aynı oranda azalacağını ve
dolayısıyla kanunun aradığı şartları yakalayamayacağının da açık olduğunu, yine davalı Sendikanın yetki
şartlarını da haiz olmadığını, tespitin hatalı olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğünün 22.02.2024 tarihli ve 344229 sayılı yetki
tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereğince işçi sendikası, işveren sendikası veya
sendika üyesi olmayan işveren tarafından yapılan yetki tespit başvuruları karşılanırken, işverenler tarafından
SGK'ya yapılan işyerlerine ilişkin tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, Genel Müdürlükçe kurulu
Sendika Yetki Sistemine, SGK kayıtlarından otomasyon sistemiyle yansıyan bilgiler doğrultusunda işlem
yapıldığını, verilen kararın hukuka uygun olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın
reddini istemiştir.
2. Davalı ... Sendikası vekili cevap dilekçesinde; işyerinde yetki şartlarını sağlamakta olup, davacının
itirazlarının reddinin gerektiğini, müvekkili Sendikanın yetki tespit başvurusundan önce SGK'ya yapılmamış
işe giriş ve işten çıkış bildirimlerinin yetki tespitine herhangi bir etkisinin bulunmadığını, müvekkili
Sendikanın gerekli sayısal çoğunluğu sağladığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın
reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yetki başvuru tarihinden sonra SGK'ya
işe giriş bildirgeleri ve işten ayrılış bildirgeleri verilmeyen işçiler bakımından bu bildirgelerin dikkate
alınamayacağını, davalı Sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gerekli çoğunluğu sağladığı
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; dava dilekçesinde belirttiği sebeplerle İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı Sendikanın toplu iş sözleşmesi
yapabilmek için gerekli çoğunluğu sağladığı, İlk Derece Mahkemesi kararının isabetli olduğu gerekçesiyle
başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun'un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine
ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı
53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek
amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası da şöyledir:
“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası,
toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının,
işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir.”
3. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki tespiti için başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister.
İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının
tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde,
başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak
işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi
sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik
Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
4. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki itirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya
sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya
kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği
tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda
çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir.
İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma
yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki
itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması
hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara
karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası,
altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda
çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi
olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11008.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11008E. , 2024/13074K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki istatistiklere itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; ... İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile sendikalar arasında 20.05.2022 tarihinde
sendika üye sayıları tespit toplantısı yapıldığını, söz konusu toplantıda üye sayılarının 1724 olarak
belirlendiğini ancak 112 personelin sendika üyeliklerinin, istifa etmiş olmaları sebebiyle mutabakat
tutanağına işlenmediğini, istifaların Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 11.07.2012 tarihli ve
2012/26 sayılı Genelgesi'nin 6 ncı maddesi hükümlerindeki usul işletilmediğinden geçerli olamayacağını,
istifa dilekçelerinin Kuruma bildirilmeden doğrudan ... İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ulaştırıldığını, İl Milli
Eğitim Müdürlüğünce de herhangi bir evrak kayıt girişi yapılmaksızın kendilerine bildirildiğini, söz konusu
istifaların hukuken geçerli olmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle 02.07.2022 ve 31884
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu
(4688 sayılı Kanun) gereğince Kamu Görevlileri Sendikaları ile Konfederasyonların Üye Sayılarına İlişkin
2022 Temmuz İstatistikleri Hakkında Tebliğ'e istinaden ... ili için müvekkili Sendikanın üye sayısının 1836
olarak tashihine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Bakanlık işleminin usul ve hukuka uygun olarak, gerçek
verilere ve tespite dayalı olarak tesis edildiğini, Bakanlıkta, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gönderilen son
tutanak dışında hiçbir üyelik bilgisi bulunmadığını, Bakanlığın Kanun gereği bu son tutanağa göre işlem tesis
ettiğini, Bakanlık işleminin usul ve hukuka uygun olarak Kanunda belirtilen belgeler doğrultusunda tesis
edildiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini talep etmiştir.
2. Davalı... cevap dilekçesi sunmamıştır.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; sendika üyelik belirleme toplantısı
esnasında üyelikten ayrılma formunun imzalandığı tarih esas alınarak istifasının geçerli olup olmadığı
tartışılabilecek 56 kişi bulunduğu, üyelikten çekilme bildirim formlarının Kuruma sunulduğuna dair taraflar
arasında uyuşmazlık bulunmadığı, kanunda çekilmenin geçerli kabul edilmesi için Kurum tarafından kayıt
numarası verilmesi zorunluluğu bulunmadığı, üyelerin bildirim formlarını imza tarihlerinde çekilme iradesinin
ortaya çıktığı, 20.05.2022 tarihi itibarıyla 30 günlük sürelerin dolduğu, istifanın hukuken geçerli olduğu,
sendika üye listesi düzenlenirken hesaba dâhil edilmemelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili dava dilekçesinde belirttiği sebeplerle istinaf yoluna başvurarak kararın kaldırılmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının
verinde olduğu gerekcesivle basvurunun esastan reddine karar verilmistir.
Şi e e
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının
yerinde olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4688 sayılı Kanun kapsamında sendika üye sayılarına ilişkin tespitin ve istatistiğin düzeltilmesi
istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4688 sayılı Kanun'un 16 ve 30 uncu maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370
ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12261.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12261€E. , 2024/13077K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ödemiş 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk
Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre, hüküm altına alınan ve davalı tarafça temyize konu edilen toplam miktar 11.852,10 TL
olup belirtilen miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin
altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12413.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12413E. , 2024/12944K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/202 E., 2024/263 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin
29.04.2014 tarihli ve 2014/84 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine, İlk Derece Mahkemesinin
10.07.2014 tarihli ek kararı ile temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş, ek kararın davalı
vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 25.11.2021 tarihli ve 2021/11596 Esas, 2021/15866 Karar
sayılı ilâmı ile ek kararın onanmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından 05.01.2021 tarihinde yargılamanın iadesi talebinde bulunulması üzerine İlk Derece
Mahkemesince 21.09.2022 tarihli ve 2022/108 Esas, 2022/211 Karar sayılı kararı ile temyiz yolu açık olmak
üzere talebin kabulüne karar verilmiş; kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin
16.02.2023 tarihli ve 2023/595 Esas, 2023/2411 Karar sayılı ilâmı ile istinaf yolu incelemesi için Bölge
Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere dosyanın Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince kararın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi
52. Hukuk Dairesinin 15.09.2023 tarihli ve 2023/587 Esas, 2023/943 Karar sayılı kararı ile 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin
(4) üncü alt bendi gereğince İlk Derece Mahkemesinin söz konusu kararının ortadan kaldırılmasına, davanın
yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile temyiz yolu açık olmak üzere
yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile davacının alacaklarının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen eksiklik
giderildikten sonra dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 52. Hukuk
Dairesine gönderilmesi gerekirken Yargıtay yolu açık olarak hüküm kurulması ve dosyanın Dairemize
gönderilmesi hatalı olup İlk Derece Mahkemesi kararının Dairemizce incelenemeyeceği anlaşılmakla; istinaf
yolu incelemesi için Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine
iadesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere İLK DERECE MAHKEMESİNE İADESİNE,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11106.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11106E. , 2024/12945K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
KARAR : Davanın kabulü
Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın
reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci
alt bendi gereğince İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak
suretiyle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın; davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 15.10.2018 tarihli ve 2018/8278 Esas,
2018/18179 Karar sayılı ilâmı ile 6100 sayılı Kanun'un 370 nci maddesi uyarınca değişik gerekçe ile
onanmasına karar verilmiştir.
Davacının bireysel başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesince 2018/37701Başvuru numaralı ve 15.03.2023
tarihli karar ile; davacının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36 ncı maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı doğrultusunda İlk Derece Mahkemesince
yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... Rektörlüğü vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; kararın
inceleme merciinin davanın esası ile ilgili değerlendirme yapan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi olduğu
gerekçesiyle istinaf incelemesi yapılmaksızın dosya İlk Derece Mahkemesine gönderilmiştir.
31.03.2011 tarihinde kabul edilip 14.04.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217
sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 30
uncu maddesi gereğince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen geçici 3 üncü maddenin birinci
fıkrasında; “Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca
Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin
yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü düzenlenmiştir.
07.11.2015 tarihli Resmi Gazete'de ilan edildiği üzere 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 2 ve 24 üncü maddeleri uyarınca
kurulan bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihi itibarıyla tüm yurtta göreve başlaması nedeniyle bu
tarih ve sonrasında verilen ilk derece mahkemesi kararları hakkında 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu'nun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması olanağı kalmamıştır.
Diğer yandan somut davada Anayasa Mahkemesi kararından önceki yargılama sürecinde de bölge adliye
mahkemelerinin faaliyette olduğu ve ihlale konu kararın istinaf incelemesinden geçtiği anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesince ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosya, İlk Derece Mahkemesine
gönderilmiştir. Bu hâlde Anayasa Mahkemesinin ihlal kararından sonra yapılan yargılamada, İlk Derece
Mahkemesince ihlal kararından önce verilen kararın ( işbu davada 22.08.2017 tarihli karar ) tâbi olduğu
kanun yolunun izlenmesi gerekmektedir.
Dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş ise de bölge adliye mahkemelerinin göreve
başladığı tarihten sonra verilen İlk Derece Mahkemesi kararının, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında Bölge
Adliye Mahkemesince incelenmesi gerektiği ve istinaf incelemesi yapılmadan temyiz incelemesi
yapılamayacağı anlaşılmakla; istinaf incelemesi için Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere dosyanın
İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere İLK DERECE MAHKEMESİNE
GÖNDERİLMESİNE,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11714.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11714E. , 2024/13036K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 66. İş Mahkemesi
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz
edildiği, bu sebeple temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı, Dairemizce yapılan
değerlendirme de "... davacı, temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden
yoksun olduğunu ispata yarar herhangi bir bilgi ve belgeyi temyiz dilekçe ekinde dosyaya sunmamış olup bu
şekli ile davacının temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu
yönünde kanaat oluşmadığı ..." gerekçesiyle adli yardım talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince adli yardım talebinin reddi kararına karşı itiraz edilmiş olup itirazı inceleme görevi Yargıtay
10. Hukuk Dairesine ait olduğundan gerekli inceleme yapılmak üzere dosyanın ilgili daireye gönderilmesine
karar vermek gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12523.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12523E. , 2024/13069K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri
uyarınca yapılan ön incelemede; dava konusu uyuşmazlığın niteliği ve temyizin kapsamının, iş kazasından
kaynaklı yargılamanın iadesi talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 18.01.2024 tarihli ve 2024/1 sayılı kararı
uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay 10. Hukuk Dairesine ait olduğundan, 2797 sayılı Kanun'un 60 ıncı
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli inceleme yapılmak üzere dosyanın ilgili daireye gönderilmesine
karar vermek gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12514.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12514E. , 2024/13067K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri
uyarınca yapılan ön incelemede; dava konusu uyuşmazlığın niteliği ve temyizin kapsamının, hizmet tespiti
davası sonucunda verilen hüküm ve karara yönelik olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 18.01.2024 tarihli ve 2024/1 sayılı kararı
uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay 10. Hukuk Dairesine ait olduğundan, 2797 sayılı Kanun'un 60 ıncı
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli inceleme yapılmak üzere dosyanın ilgili daireye gönderilmesine
karar vermek gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12181.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12181€E. , 2024/13050K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 66. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulü ile
İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2021 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11229.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11229E. , 2024/13021kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 47. İş Mahkemesi
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz
edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.
Adli yardım talebi temyiz yoluna başvuru sırasında istendiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca davacı vekilinin adli yardım
talebini inceleme görevi Yargıtaya aittir.
Adli yardım 6100 sayılı Kanun'un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre
gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme
gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan
gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali
durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme
gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında adli yardım talebini içeren dilekçe değerlendirildiğinde; adli yardım talebinde
bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz
yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu yönünde kanaat
oluşmadığından adli yardım talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla;
1. Hükmü veren Mahkeme tarafından 6100 sayılı Kanun'un 337 nci maddesi uyarınca;
a) Adli yardım talebinin reddine dair kararın, talebi reddedilen tarafa “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 337 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tebliğinden itibaren bir hafta içinde mahkemeye
dilekçe vermek suretiyle karara itiraz edebileceği” şerhini içeren davetiye ile tebliğ edilmesi,
b) Adli yardım talebinde bulunan tarafın, ret kararına karşı itiraz etmesi hâlinde dosyanın itirazı incelemekle
görevli Yargıtay 10. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere Dairemize gönderilmesi,
2. Adli yardım talebinin reddi kararına karşı itiraz edilmemesi veya itirazın Yargıtay tarafından reddedilmesi
hâlinde, 6100 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 344 üncü maddesi uyarınca;
a) Temyiz harçlarının bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması, aksi hâlde temyiz başvurusundan
vazgeçmiş sayılacağı hususunun başvurana yazılı olarak bildirilmesi,
b) Verilen kesin süre içinde temyiz harçları tamamlanmadığı takdirde temyiz başvurusunun yapılmamış
sayılmasına karar verilerek başvurana tebliğ edilmesi,
3. Verilen kesin süre içinde;
a) Temyiz harçlarının tamamlanması hâlinde,
b) Temyiz harçlarının tamamlanmaması sebebiyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair verilen
kararın tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde temyiz edilmesi durumunda ise temyiz harç ve giderleri de
yatırıldıktan sonra,
dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9306.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/9306E. , 2024/12937K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Mersin 7. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulü ile
İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12222.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12222E. , 2024/13122K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Aksaray 1. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; başvuru tarihinde müvekkiline ait üç birim bulunduğunu, bunların
tamamının dikkate alınmadığını ve çalışan sayısının hatalı olduğunu, söz konusu birimlerin bağımsız işyeri
niteliğinde olmadığını, bu nedenle toplu iş sözleşmesi yetkisinin işletme değil işyeri düzeyinde
değerlendirilmesi gerektiğini, işyerinde çalışan çırak ve stajyerler ile alt işveren işçilerinin sendikalı olarak
gösterildiğini, bir kısım işçilerin iradeleri dışında Sendika üyesi olduklarını ileri sürerek davalı Bakanlığın
22.08.2022 tarihli ve 160762 sayılı yetki tespit yazısının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; diğer davalı Sendikanın başvurusu üzerine gerekli inceleme ve
araştırma yapmak suretiyle İşkolları Yönetmeliği'nin 12 sıra numaralı metal işkolunda faaliyet gösteren
davacı Şirkete ait işyerlerinde toplam 375 işçinin çalıştığı ve 197 işçinin davalı Sendikaya üye olduğunu,
davalı Sendikanın işletme toplu iş sözleşme yapma yetkisinin bulunduğunun tespit edildiğini, Bakanlık
işleminin usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini
istemiştir.
2. Davalı Sendika vekili cevap dilekçesinde; davalı Bakanlıkça davacıya ait işyerlerinde işletme düzeyinde
toplu iş sözleşme yapma yetkisinin bulunduğunun tespit edildiğini, davacı işverence sendika üyeliklerinin
muvazaalı yapıldığı yönündeki iddiaları kabul etmediklerini, Bakanlık yetki tespit kararının usul ve kanuna
uygun olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı ... tarafından 22.08.2022 günlü
yetki yazısı ile 01100578 ve 1044001 sicil numaralı işyerlerinde çalışan 375 işçiden 197'sinin davalı Sendika
üyesi olduğu saptanarak toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi verildiği, davanın prosedüre uygun ve süresinde
açıldığı, .... ve ... sicil numaralı işyerleri ile .... sicil numaralı işyerinin farklı işkollarına tâbi olduğu, bu
nedenle .... sicil numaralı işyerinin işletme kapsamında değerlendirilemeyeceği, aksi düşünülse dahi bu
işyerinde çalışan sayısının sonuca etkili olmadığı, davacının çalışan ve üye sayısına dair itirazlarını
destekleyen hiçbir delil sunmadığı, bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, davalı Sendikanın
işletme toplu iş sözleşmesi için gereken çoğunluğa sahip olduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; müvekkili Şirketin faaliyet alanını ve iş organizasyonunu bilen konunun uzmanlarından oluşan
bilirkişi heyeti ile keşif icra edilerek rapor alınmadan, tespite konu adres dışında tespitte dikkate alınmayan
farklı adreslerde bulunan işyerleri ve bağlı işyerleri ile hepsi birlikte tek bir işyeri oluşturduğuna ilişkin
inceleme ve araştırma yapılmadan, farklı adreste faaliyet gösteren şirketler arasındaki ilişki açığa
kavuşturulmadan, sendika üyeliklerin geçerlilik şartları ve başlama zamanları kanun ve Tüzük kapsamında
birlikte değerlendirilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu hatalı karar verildiğini belirterek İlk Derece
Mahkemeci kararının ortadan kaldırılması ictemi ile ictinaf voalııma hacuiirmiıetiir
NGUVUŞLULUNadUdli, SLİYiNd UYLUN!LINi YELLINIR gdilldi! VE. UYdagidillda zaiilldilldaii Kalluli VE. İUZLUR Rappediiliiuda
birlikte değerlendirilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu hatalı karar verildiğini belirterek İlk Derece
Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamından Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının 22.08.2022 tarihli olumlu yetki tespiti kararının 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 2, 41 ve 43 üncü maddelerinde açıklanan yasal
düzenlemelere uygun olduğu, davacı vekilinin itirazlarının yersiz olduğu, davacının alt işverenlerin işçilerinin,
işyerinde çalışan çırak, stajyer gibi sıfatlarla çalışanların üye sayısına dâhil edildiği, geçici veya mevsimlik
çalışıp da hizmet sözleşmesi askıda olanların değerlendirilmediğine ilişkin itirazlarını somutlaştırmadığı,
dosyaya kazandırılan gerek Kurum, gerekse işyeri kayıtlarının davacının bu yöndeki iddia ve itirazlarını
doğrular nitelikte olmadığı gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun'un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine
ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı
53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek
amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
“(()Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası,
toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının,
işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir.
(2) İşletme toplu iş sözleşmeleri için işyerleri bir bütün olarak dikkate alınır ve yüzde
kırk çoğunluk buna göre hesaplanır.
(3) İşletmede birden çok sendikanın yüzde kırk veya fazla üyesinin olması durumunda
başvuru tarihinde en çok üyeye sahip sendika toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”
3. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki tespiti için başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister.
İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının
tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde,
başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak
işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi
sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik
Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
4. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki itirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya
sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya
kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği
tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda
a YY a VR a Yı ray m a a m
Şallşali İŞLMCINI YUZUC UN İMUCii Udild dd UYCo5l VUTUİ dadli İğLi 5CİlUikdol, YELRİ İL azilda LUlullaiilaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir.
İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma
yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki
itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması
hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara
karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası,
altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda
çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi
olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Somut uyuşmazlık hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi gereken nitelikte
olduğundan 6100 sayılı Kanun'un 266 ncı maddesine aykırı olarak İlk Derece Mahkemesince bilirkişi raporu
alınması hatalı ise de bu durum sonuca etkili görülmediğinden eleştiri ile yetinilmiştir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12160.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12160E. , 2024/13125K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 4. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 4. İş
Mahkemesinin 25.05.2022 tarihli ve 2022/24 Esas, 2022/151 Karar sayılı kararı ile İstanbul iş
mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Yetkisizlik kararının istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar
verilmiş, davacı vekilinin dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi sonrası yetkili İlk
Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin metallerin makinede işlenmesi alanında faaliyette bulunan bir
işyeri olduğunu, yapılan tespitte hataya düşüldüğünü, müvekkili Şirketin işletme olarak nitelenemeyeceğini,
davalı Sendikanın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) yetki
tespiti için aradığı koşulları taşımadığını ve davaya konu olumlu yetki tespiti
belgesinde yer alan sayıların ve çoğunluk iddiasının gerçeği yansıtmadığını, muvazaalı üyelik veya çifte
üyelik gibi durumların bulunup
bulunmadığının incelemeye alınması gerektiğini ileri sürerek davalı Bakanlığın 07.03.2022 tarihli ve 103347
sayılı yetki tespit yazısının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; yetki tespit başvuruları karşılanırken işverenler tarafından Sosyal
Güvenli Kurumuna (SGK) yapılan işyerlerine ilişkin tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, Genel
Müdürlüklerinde kurulu Sendika Yetki Sistemi'ne SGK kayıtlarından otomasyon sistemiyle yansıyan bilgiler
doğrultusunda işlem yapıldığını, sisteme yansıyan bilgilere göre davacı işverene ait yetki tespiti için
başvuran sendika ile aynı işkolunda 2 işyeri bulunduğunu ve bu bağlamda işletme düzeyinde yetki tespit
işlemi yapıldığını, işyerlerinde başvuru tarihi itibarıyla 403 işçi çalıştığını, 216 işçinin yetki tespiti için
başvuran sendikaya olduğunu, bu doğrultuda Sendikaya olumlu yetki tespiti verildiğini, Kurum işleminde
herhangi bir isabetsizlik bulunmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini
istemiştir.
2. Davalı Sendika vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, dava dilekçesi ekinde dava ile
ilgili somut hiçbir delil yer almadığını, davanın yetki işlemlerini durdurarak işyerindeki işçilerin toplu iş
sözleşmesi yapma haklarını engellemek amacıyla açıldığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle
davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Sendika üyelerinin kandırıldıklarına ve
iradelerinin sakatlandığına yönelik delil ve belge ibraz edilmediğinden buna dair iddiaya itibar edilmediği,
başvuru tarihindeki SGK işyeri dönem bordroları ile Bakanlık kayıtlarının uyumlu olduğu, yetki tespit
tarihinde işyerlerinde toplam 403 işçinin çalıştığı ve 216 işçinin davalı Sendika üyesi olduğu, bu hâlde davalı
Sendikanın yarıdan fazla üyesi bulunduğu, davalı Sendikanın hem işletme hem de işyeri düzeyine toplu iş
sözleşmesi yapabilmek için aranan sayısal çoğunluğa sahip olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili Şirketin üretim yapılan tek bir işyeri bulunduğunu, bu nedenle
müvekkili Şirketin tek işyeri bulunmasına bağlı olarak yetki tespitinin işyerine göre yapılması ve gerekli
çoğunluğun buna göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkili Şirkette çalışanlarla ilgili gerekli bilirkişi incelemesi
yaptırılmamış olması nedeniyle işçi sayısında hataya düşüldüğünü, Sendika üyeliğinin e-Devlet kapısı
üzerinden yapılması ve Bakanlıkça paylaşılmaması nedeniyle söz konusu işlem üzerinde gerekli denetimin
yapılamadığını, İlk Derece Mahkemesi kararında 35 işçinin davalı Sendikaya üye olduğunun belirtildiğini, bu
sayıya göre çoğunluğun sağlanmasının olanaksız olduğunu beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan
kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının yapmış olduğu bildirimlere
göre aynı işkolunda yer alan iki işyeri bulunduğu, buna göre yetki tespitinin işletme toplu iş sözleşmesi
şeklinde değerlendirilmesinde bir hata bulunmadığı, aksi düşünülse dahi davalı Sendikanın işyeri çoğunluk
tespiti için gerekli üye çoğunluğuna sahip olduğu, davacı Şirketin işyerinde çalışan işçi sayılarını ve isimlerini
bilmediğinin düşünülemeyeceğini, buna rağmen davacı Şirketin yetki tespiti tarihinde çalışan ya da
çalışmayan işçilere ilişkin somut bir açıklama ya da itiraz ileri sürmediği, Sendika üye sayılarına ilişkin
sistem kayıtlarının değerlendirildiği; dolayısıyla bu yöndeki itirazların haklı bulunmadığı, İlk Derece
Mahkemesi kararında 35 işçinin davalı Sendikaya üye olduğu belirtilmiş ise de bir üst paragraftaki
değerlendirmelere ve dosya kapsamına göre bu rakamın maddi hata sonucunda yazıldığı, esasında üye
sayısının kararın bir üst paragrafında belirtildiği üzere 216 olduğunun anlaşıldığı, İlk Derece Mahkemesince
verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu gerekçesi ile başvurunun esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun'un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine
ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı
53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek
amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
“(()Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası,
toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının,
işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir.
(2) İşletme toplu iş sözleşmeleri için işyerleri bir bütün olarak dikkate alınır ve yüzde
kırk çoğunluk buna göre hesaplanır.
(3) İşletmede birden çok sendikanın yüzde kırk veya fazla üyesinin olması durumunda
başvuru tarihinde en çok üyeye sahip sendika toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”
3. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki Tespiti İçin Başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister.
İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının
tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde,
başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak
işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi
sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik
Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
4. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki İtirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya
sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya
kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği
tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda
çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir.
İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma
yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki
itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması
hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara
karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası,
altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda
çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi
olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12265.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12265E. , 2024/13156K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı işyerinde çalıştığını, 02.04.2018
tarihinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) kapsamında sürekli işçi kadrosuna
geçirildiğini, alt işveren bünyesinde çalışmakta iken ücretinin asgari ücretin belirli bir oran fazlası olarak
ödendiğini, kadroya geçerken bireysel iş sözleşmesi imzaladığını ve ücretinin yine asgari ücretin belirli bir
oran fazlası olarak belirlendiğini, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Toplu İş Sözleşmesi
Genelgesi yayımlanmak suretiyle 01.01.2018-31.12.2020 arası ücret zamları ile mali ve sosyal hakların
belirlendiğini, 10.08.2020 tarihinde de davalı ... Bakanlığının üyesi olduğu Türk Ağır Sanayi ve Kamu
İşverenleri Sendikası (TÜHİS) ile ... Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası (... Sağlık İş) arasında toplu
iş sözleşmesi imzalanarak 01.01.2019 - 31.12.2020 tarihleri arasındaki ücret zamları ile mali ve sosyal
hakların belirlendiğini ve bu toplu iş sözleşmesi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının toplu iş
sözleşmesi hükümlerinin ortadan kaldırılmış olduğunu ancak davalının 01.01.2019 tarihinden itibaren ne Aile
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının toplu iş sözleşmesi hükümlerini ne de TÜHİS ile ... Sağlık İş
Sendikası arasındaki 10.08.2020 imza tarihli toplu iş sözleşmesi hükümlerini uyguladığını bu nedenle Ekim
2019 ile Mart 2020 tarihleri arasındaki 6 aylık dönem bakımından ödenmeyen fark ücret ve ekleri
alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, 696 sayılı KHK kapsamında kadroya
geçiş sonrası işçi ücretlerinin Yüksek Hakem Kurulu tarafından düzenlenen toplu iş sözleşmesi dikkate
alınarak belirlendiğini, davacının ücretinin düşürülmesi gibi bir uygulama söz konusu olmadığından dava
konusu alacaklara hak kazanamayacağını, ayrıca talep edilen faiz oranı ile faiz başlangıç tarihlerinin de
hatalı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2022 tarihli kararıyla; davacı ile davalı İdare arasında imzalanan belirsiz
süreli iş sözleşmesinde davacının ücretinin her ay asgari ücretin belirli bir oran fazlası olacağına dair açık
düzenleme olduğu, bu düzenlemenin her asgari ücret artış dönemi için işvereni bağlayıcı olduğu
gözetilmeksizin davacının ücretinin işveren tarafından eksik ödendiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, belirsiz
süreli iş sözleşmesinin ve Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan toplu iş sözleşmesinin ilgili
hükümleri uyarınca, bilirkişi kök ve ek raporunda yapılan hesaplamalara göre davacının fark ücret alacağı
talebinin kabulüne kesin olarak karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin 21.02.2023 tarihli ek kararıyla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kesinlik
nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.11.2023 tarihli kararı ile; her ne kadar Mahkemece hükmedilen alacak
miktarının, Mahkemenin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırının altında kaldığı görülmüş ise de, davacının
çalışmaya devam ettiği ve verilecek kararın geleceğe etkili mali sonuçlar doğurarak diğer aylardaki ücret
A, YY a a ra ma a rr ar ama m m a a
miktarının, Mahkemenin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırının altında kaldığı görülmüş ise de, davacının
çalışmaya devam ettiği ve verilecek kararın geleceğe etkili mali sonuçlar doğurarak diğer aylardaki ücret
alacağını da etkileyeceğinden Mahkemenin 21.02.2023 tarihli ek kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle ek
karar kaldırılarak, davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf itirazları incelenmek suretiyle; taraflar arasında
imzalanmış belirsiz süreli iş sözleşmesinde sözleşme süresince davacı işçiye her ay brüt asgari ücretin belli
oranda fazlası üzerinden günlük ödeme yapılacağı kararlaştırılarak artış oranının açıkça tespit edilmiş olduğu
ve sözü edilen kuralın her asgari ücret artış dönemi için işvereni bağlayacağı, buna göre davacı işçinin fark
alacağı talebinin isabetli olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar
verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 12.03.2024 tarihli kararıyla; sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı bakımından ...
Sendikası ve TÜHİS arasında 10.08.2020 tarihinde imzalanan ve 01.01.2019-31.12.2020 yürürlük tarihli
toplu iş sözleşmesinden en erken 01.11.2020 tarihinde mümkün olabileceği gözetilmeksizin hüküm
kurulmasının hatalı olduğu, davacının uyuşmazlığa konu talep döneminin ise 2019 Ekim ile 2020 Mart ayları
arası olması nedeniyle bu talep döneminde söz konusu toplu iş sözleşmesinin uygulanma imkânının
bulunmadığı, dava dilekçesinde “2019 Ekim ile 2020 Mart ayları arası altı aylık döneme ilişkin maaş ve ekleri
üret alacağı farkı” şeklinde toplam bir tutar belirlenerek istemde bulunulmasının hatalı ve infazda tereddüt
yaratır mahiyette olduğu, Mahkemece davacıya davasını somutlaştırma yükümlülüğü çerçevesinde dava
dilekçesinin açıklattırılması, hangi alacak kaleminin ne tutarda dava konusu yapıldığının belirtilmesinin
istenilmesi ve oluşacak sonuç dairesinde arabuluculuk dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediği de dikkate
alınarak yeniden hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan
kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararı doğrultusunda yapılan
yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacının ücretinin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (375 sayılı KHK) hükümlerine göre
belirlendiğini, Bakanlığın genel uygulamasının hukuka uygun olduğunu, davacının bir yandan bireysel iş
sözleşmesindeki günlük brüt ücretin esas alınmasını bir yandan da toplu iş sözleşmesi ile öngörülen ücret
kriterlerinin uygulanmasını istemesinin mümkün olmadığını, davacının taleplerinin toplu iş sözleşmesine
aykırı olduğunu, bireysel sözleşme hükümlerinin de istisnai etkiyi doğuracak nitelikteki taşımadığını
belirterek davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının ... ...
Sendikası ile TÜHİS arasında 10.08.2020 tarihinde imzalanan ve 01.01.2019-31.12.2020 yürürlük tarihli
toplu iş sözleşmesinden hangi tarihten itibaren yararlanabileceği ve dava konusu alacaklara hak kazanıp
kazanmadığı hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 696 sayılı KHK'nın 127 nci maddesi ile 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23 üncü madde, 6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3
üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu alacakların 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Geçici 23. Maddesi Uyarınca İdarelerce Sürekli İşçi Kadrolarına Geçirilen İşçilerin Ücret ile
Diğer Mali ve Sosyal Haklarının Belirlenmesinde Esas Alınacak Toplu İş Sözleşmesi Hükümlerine göre
hesaplanmasına ve İlk Derece Mahkemesince karar gerekçesinde bilirkişi raporunun somut olaya uygun
olduğu belirtildikten sonra davacının hak kazandığı alacaklar doğru bir şekilde hüküm altına alınmasına
rağmen, ...... Sendikası ve TÜHİS arasında imzalanan işletme toplu iş sözleşmesinin ücrete dair hükümleri
çerçevesinde davacının ücretleri tespit edilerek hesaplama yapıldığının belirtilmesi hatalı ise de karar netice
itibarıyla yerindedir.
3. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında ileri sürülen temyiz nedenlerine göre bir
isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan
yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri
sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın
ONANMASINA,
Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12264.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12264E. , 2024/13155kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı işyerinde çalıştığını, 02.04.2018
tarihinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) kapsamında sürekli işçi kadrosuna
geçirildiğini, alt işveren bünyesinde çalışmakta iken ücretinin asgari ücretin belirli bir oran fazlası olarak
ödendiğini, kadroya geçerken bireysel iş sözleşmesi imzaladığını ve ücretinin yine asgari ücretin belirli bir
oran fazlası olarak belirlendiğini, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Toplu İş Sözleşmesi
Genelgesi yayımlanmak suretiyle 01.01.2018-31.12.2020 arası ücret zamları ile mali ve sosyal hakların
belirlendiğini, 10.08.2020 tarihinde de davalı ... Bakanlığının üyesi olduğu Türk Ağır Sanayi ve Kamu
İşverenleri Sendikası (TÜHİS) ile ... Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası (... Sağlık İş) arasında toplu
iş sözleşmesi imzalanarak 01.01.2019 - 31.12.2020 tarihleri arasındaki ücret zamları ile mali ve sosyal
hakların belirlendiğini ve bu toplu iş sözleşmesi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının toplu iş
sözleşmesi hükümlerinin ortadan kaldırılmış olduğunu ancak davalının 01.01.2019 tarihinden itibaren ne Aile
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının toplu iş sözleşmesi hükümlerini ne de TÜHİS ile ... Sağlık İş
Sendikası arasındaki 10.08.2020 imza tarihli toplu iş sözleşmesi hükümlerini uyguladığını bu nedenle Ekim
2019 ile Mart 2020 tarihleri arasındaki 6 aylık dönem bakımından ödenmeyen fark ücret ve ekleri
alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, 696 sayılı KHK kapsamında kadroya
geçiş sonrası işçi ücretlerinin Yüksek Hakem Kurulu tarafından düzenlenen toplu iş sözleşmesi dikkate
alınarak belirlendiğini, davacının ücretinin düşürülmesi gibi bir uygulama söz konusu olmadığından dava
konusu alacaklara hak kazanamayacağını, ayrıca talep edilen faiz oranı ile faiz başlangıç tarihlerinin de
hatalı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2022 tarihli kararıyla; davacı ile davalı İdare arasında imzalanan belirsiz
süreli iş sözleşmesinde davacının ücretinin her ay asgari ücretin belirli bir oran fazlası olacağına dair açık
düzenleme olduğu, bu düzenlemenin her asgari ücret artış dönemi için işvereni bağlayıcı olduğu
gözetilmeksizin davacının ücretinin işveren tarafından eksik ödendiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, belirsiz
süreli iş sözleşmesinin ve Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan toplu iş sözleşmesinin ilgili
hükümleri uyarınca, bilirkişi kök ve ek raporunda yapılan hesaplamalara göre davacının fark ücret alacağı
talebinin kabulüne kesin olarak karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin 21.02.2023 tarihli ek kararıyla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kesinlik
nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.11.2023 tarihli kararı ile; her ne kadar Mahkemece hükmedilen alacak
miktarının, Mahkemenin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırının altında kaldığı görülmüş ise de, davacının
çalışmaya devam ettiği ve verilecek kararın geleceğe etkili mali sonuçlar doğurarak diğer aylardaki ücret
A, YY a a ra ma a rr ar ama m m a a
miktarının, Mahkemenin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırının altında kaldığı görülmüş ise de, davacının
çalışmaya devam ettiği ve verilecek kararın geleceğe etkili mali sonuçlar doğurarak diğer aylardaki ücret
alacağını da etkileyeceğinden Mahkemenin 21.02.2023 tarihli ek kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle ek
karar kaldırılarak, davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf itirazları incelenmek suretiyle; taraflar arasında
imzalanmış belirsiz süreli iş sözleşmesinde sözleşme süresince davacı işçiye her ay brüt asgari ücretin belli
oranda fazlası üzerinden günlük ödeme yapılacağı kararlaştırılarak artış oranının açıkça tespit edilmiş olduğu
ve sözü edilen kuralın her asgari ücret artış dönemi için işvereni bağlayacağı, buna göre davacı işçinin fark
alacağı talebinin isabetli olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar
verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 12.03.2024 tarihli kararıyla; sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı bakımından ...
Sendikası ve TÜHİS arasında 10.08.2020 tarihinde imzalanan ve 01.01.2019-31.12.2020 yürürlük tarihli
toplu iş sözleşmesinden en erken 01.11.2020 tarihinde mümkün olabileceği gözetilmeksizin hüküm
kurulmasının hatalı olduğu, davacının uyuşmazlığa konu talep döneminin ise 2019 Ekim ile 2020 Mart ayları
arası olması nedeniyle bu talep döneminde söz konusu toplu iş sözleşmesinin uygulanma imkânının
bulunmadığı, dava dilekçesinde “2019 Ekim ile 2020 Mart ayları arası altı aylık döneme ilişkin maaş ve ekleri
üret alacağı farkı” şeklinde toplam bir tutar belirlenerek istemde bulunulmasının hatalı ve infazda tereddüt
yaratır mahiyette olduğu, Mahkemece davacıya davasını somutlaştırma yükümlülüğü çerçevesinde dava
dilekçesinin açıklattırılması, hangi alacak kaleminin ne tutarda dava konusu yapıldığının belirtilmesinin
istenilmesi ve oluşacak sonuç dairesinde arabuluculuk dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediği de dikkate
alınarak yeniden hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan
kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararı doğrultusunda yapılan
yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacının ücretinin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (375 sayılı KHK) hükümlerine göre
belirlendiğini, Bakanlığın genel uygulamasının hukuka uygun olduğunu, davacının bir yandan bireysel iş
sözleşmesindeki günlük brüt ücretin esas alınmasını bir yandan da toplu iş sözleşmesi ile öngörülen ücret
kriterlerinin uygulanmasını istemesinin mümkün olmadığını, davacının taleplerinin toplu iş sözleşmesine
aykırı olduğunu, bireysel sözleşme hükümlerinin de istisnai etkiyi doğuracak nitelikteki taşımadığını
belirterek davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının ... ...
Sendikası ile TÜHİS arasında 10.08.2020 tarihinde imzalanan ve 01.01.2019-31.12.2020 yürürlük tarihli
toplu iş sözleşmesinden hangi tarihten itibaren yararlanabileceği ve dava konusu alacaklara hak kazanıp
kazanmadığı hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 696 sayılı KHK'nın 127 nci maddesi ile 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23 üncü madde, 6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3
üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu alacakların 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Geçici 23. Maddesi Uyarınca İdarelerce Sürekli İşçi Kadrolarına Geçirilen İşçilerin Ücret ile
Diğer Mali ve Sosyal Haklarının Belirlenmesinde Esas Alınacak Toplu İş Sözleşmesi Hükümlerine göre
hesaplanmasına ve İlk Derece Mahkemesince karar gerekçesinde bilirkişi raporunun somut olaya uygun
olduğu belirtildikten sonra davacının hak kazandığı alacaklar doğru bir şekilde hüküm altına alınmasına
rağmen, ...... Sendikası ve TÜHİS arasında imzalanan işletme toplu iş sözleşmesinin ücrete dair hükümleri
çerçevesinde davacının ücretleri tespit edilerek hesaplama yapıldığının belirtilmesi hatalı ise de karar netice
itibarıyla yerindedir.
3. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında ileri sürülen temyiz nedenlerine göre bir
isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan
yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri
sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın
ONANMASINA,
Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_10999.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/10999E. , 2024/13284K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurularının kabulü ile davanın kabulü
TEMYİZ EDENLER : Davalılar vekilleri
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 2. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki genel kurulun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun
kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; incelenmesine gerek görülen aşağıda belirtilen belgelerin, dava dosyası içerisinde ve UYAP ile
oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda;
Tes-İş Sendikası Samsun Şubesinde 29.07.2023 tarihinde icra edilen Genel Kurula ilişkin;
a. Kesin seçim sonuç tutanağının,
b. Sandık sonuçlarını gösterir birleştirme tutanağının,
c. Kullanılan oy pusulularının ve zarfların,
d. Kullanılmayan oy pusulaları ve zarflar ile bu belgelere dair tutanakların,
e. Seçime ilişkin tüm bilgi ve belgelerin,
eksiksiz olarak ilgili İlçe Seçim Kurulu Başkanlığından (söz konusu belgeler bir başka kurumda ise ilgili
kurumun tespiti ile ilgili kurumdan);
ivedi şekilde temini gerekmektedir.
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Dairemize
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11049.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11049E. , 2024/13285K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 4. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki yetki tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de; inceleme konusu dava,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinde temyizde
duruşmaya tabi davalar arasında belirtilmediğinden duruşma isteminin reddine, incelemenin dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiş olmakla; dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor
dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; işletme tespitinin hatalı olduğunu, tek bir işyeri ve buna bağlı yer olduğunu,
fiziki olarak zamanla büyümeye bağlı işyerine sığılamadığından iki ayrı noktada üretim yapıldığını, Bakanlık
tarafından işçi sayısının hatalı belirlendiğini, yarıdan fazla çoğunluğun sağlanmadığını, tespitin hatalı
olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle ... Çalışma Genel Müdürlüğünün 14.02.2024
tarihli ve 340973 sayılı yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356
sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereğince işçi sendikası, işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren
tarafından yapılan yetki tespit başvuruları karşılanırken, işverenler tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna
(SGK) yapılan işyerlerine ilişkin tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, verilen kararın hukuka uygun
olduğunu belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... Sendikası vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Sendikanın gerekli sayısal çoğunluğu sağladığını
belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı Şirketin işletme düzeyinde ve
işyeri düzeyinde her iki hâlde de yasal düzenlemede aranan çoğunluğu sağladığı gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; dava dilekçesinde belirttiği sebeplerle İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması
istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; işyerinde davalı Sendikanın
12.02.2024 başvuru tarihi itibarıyla davacı işyerinin belirtilen adresinde çalışan toplam 389 işçi olduğu,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 14.02.2024 tarihli davalı Sendikanın davacı işyerinde toplu iş
sözleşmesi imzalamak için gerekli şartları sağladığına ilişkin olumlu yetki tespitine ilişkin kararında usul ve
kanuna aykırılık bulunmadığı, davacı işverenin yetki tespitine itirazı içerir dava dilekçesinde ve ekinde iddia
ettiği hususları belirtmediği, buna ilişkin herhangi bir somut delil bildirmediği, bu yöndeki itirazının ve
bekletici mesele yapılması talebinin reddi gerektiği, İlk Derece Mahkemesi kararının isabetli olduğu
gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
m a a a wn
gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan
kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun'un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine
ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” kenar başlıklı
53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek
amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası,
toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının,
işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir.”
3. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki tespiti için başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister.
İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının
tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde,
başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak
işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi
sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik
Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
4. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki itirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya
sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya
kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği
tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda
çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir.
İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma
yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki
itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması
hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara
karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası,
altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda
çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi
olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
5. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11153.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11153E. , 2024/13287K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 4. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki sendika aidat alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; üyesi olan davalı tarafından 2020 yılı için belirlenen aidat tutarının
ödenmediğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle 630.000,00 TL aidat alacağının tahsiline karar
verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde talep edilen alacakların yasal dayanağının bulunmadığını,
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda (Anayasa) sendikal özgürlüğün sınırları olarak Cumhuriyet'in
temel nitelikleri ve demokrasi esasları belirtildiğini ve Anayasa'da hiç kimsenin sendika üyesi olarak kalmaya
zorlanamayacağının açıkça belirtildiğini, mevzuatta işveren sendikasına aidat ödeme yükümlülüğünün şekli
ile ilgili açık bir düzenleme olmadığını, aidatın yıllık veya aylık mı ödeneceğinin 6356 sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nda (6356 sayılı Kanun) veya ilgili yönetmeliklerde düzenlenmediğini, aidat
alacağına ilişkin talep ve sendika ile üye arasındaki ilişkinin bir borç ilişkisi olduğunu, mahiyeti itibarıyla özel
hukuka tâbi bir ilişki olduğunu, sendika üyelik aidatının yıllık ve peşin alınması Tüzük'te düzenlense dahi söz
konusu hükmün kamu düzenine aykırı olduğunu, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, kabul anlamına
gelmemekle beraber, aidat talebinin dönemsel niteliği de dikkate alınarak kıstelyevm hesabı yapılması
gerektiğini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; aidat tutarının Genel Kurul kararı ile
belirlendiği, her ne kadar davalı yan üyelikten ayrıldığını 15.01.2020 tarihinde davacıya bildirmişse de
Tüzük'ün 27 nci maddesi uyarınca aidatın yıllık olarak ve ocak ayı içerisinde defaten ödeneceği
düzenlendiğinden bu yöndeki savunmaya itibar edilmediği, davalı yanın Tüzük'ün aidatın yıllık olarak
ödeneceğine ilişkin hükmü gereğince sendika aidatının tamamından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın
kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili, dava dilekçesinde belirttiği sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamında davacı tarafından
talep edilen aidatın ödendiğine ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, davanın konusu aidat alacağına ilişkin
olup davalının sendikal özgürlüğünün kısıtlanmasıyla bir ilgisinin bulunmadığı, kaldı ki davalı ... zaten davacı
sendikadan ayrılmış olup ihtilafın alacak konusunda olduğu, davalı tarafından davacı Sendikanın Tüzüğü'nde
yer alan aidata ilişkin düzenlemenin kamu düzeni ve kanunlara aykırı olduğu iddia edilmiş ise de dosya
kapsamında söz konusu düzenlemenin yürürlükten kalktığına, iptal olduğuna ilişkin herhangi bir karar ibraz
edilmediği, mevcut hâliyle Tüzük'ün hâlen yürürlükte olduğu, dosyadaki mevcut delil durumuna göre İlk
Derece Mahkemesi tarafından verilen kararın hukuka uygun ve yerinde olduğu gerekçesiyle başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
e e e e e e a ye yn a et a ya ea e, ği e ge dl
Derece Mahkemesi tarafından verilen kararın hukuka uygun ve yerinde olduğu gerekçesiyle başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz başvurusunda
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; cevap ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak
ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sendika aidat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6356 sayılı Kanun'un “Üyelik aidatı” kenar başlıklı 18 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Üyelik aidatının miktarı kuruluşların tüzüklerinde belirtilen usul ve esaslara göre genel kurul tarafından
belirlenir."
3. Davacı Sendika Tüzüğü'nün "Sendikanın Gelirleri" kenar başlıklı 27 nci maddesinin ikinci fıkrası da
şöyledir:
"2) Aidat;
a Üyelik aidatı yıllık olarak tahsil edilir. Yıllık aidat Bütçenin hazırlandığı tarih itibarıyla üye işverenlerin
çalıştırdığı işçilere ödenen günlük ücret toplamının on iki ile çarpımıdır.
b) (a) Fıkrasına göre belirlenen üyelik aidatını aşmamak üzere, Sendika bütçesi gerekleri ve üye işverenin
özellikleri göz önünde bulundurularak, Genel Kurulca her bir üye işin ayrı ayrı aidat miktarı tespit edilebilir.
c) Sonradan kayıt olan üyeler için yıllık aidat, (2/a) fıkrasına göre belirlenen üyelik aidatını aşmamak üzere,
yönetim kurulunca belirlenir, 1 Ocak tarihinden sonra üyelikten ayrılanlar ise o yıl için Genel Kurulca
belirlenen yıllık aidatı tam olarak öderler.
d) Yıllık aidat, o yılın Ocak ayı içerisinde defaten ödenir."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12600.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12600E. , 2024/13344K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce kararın
bozulmasına karar verilmiş; bozma kararına İlk Derece Mahkemesince direnilmesi ve kararın davalı vekili
tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece yapılan inceleme sonucunda dosyanın temyiz incelemesi için
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, İlk Derece Mahkemesince verilen
direnme kararının bozulmasına ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda,
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 341 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca,
ilk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 28.250,00 Türk lirasını geçmeyen
malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması
hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre bozma kararından sonra İlk Derece Mahkemesince, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca verilen kararda hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar İlk
Derece Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 28.250,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12596.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12596E. , 2024/13340K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce kararın
bozulmasına karar verilmiş; bozma kararına İlk Derece Mahkemesince direnilmesi ve kararın davalı vekili
tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece yapılan inceleme sonucunda dosyanın temyiz incelemesi için
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, İlk Derece Mahkemesince verilen
direnme kararının bozulmasına ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda,
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 341 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca,
ilk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 28.250,00 Türk lirasını geçmeyen
malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması
hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre bozma kararından sonra İlk Derece Mahkemesince, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca verilen kararda hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar İlk
Derece Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 28.250,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12598.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12598E. , 2024/13342K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce kararın
bozulmasına karar verilmiş; bozma kararına İlk Derece Mahkemesince direnilmesi ve kararın davalı vekili
tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece yapılan inceleme sonucunda dosyanın temyiz incelemesi için
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, İlk Derece Mahkemesince verilen
direnme kararının bozulmasına ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda,
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 341 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca,
ilk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 28.250,00 Türk lirasını geçmeyen
malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması
hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre bozma kararından sonra İlk Derece Mahkemesince, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca verilen kararda hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar İlk
Derece Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 28.250,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_12597.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/12597E. , 2024/13341kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce kararın
bozulmasına karar verilmiş; bozma kararına İlk Derece Mahkemesince direnilmesi ve kararın davalı vekili
tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece yapılan inceleme sonucunda dosyanın temyiz incelemesi için
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda, İlk Derece Mahkemesince verilen
direnme kararının bozulmasına ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda,
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 341 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca,
ilk derece mahkemeleri tarafından verilen ve miktar veya değeri 28.250,00 Türk lirasını geçmeyen
malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması
hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre bozma kararından sonra İlk Derece Mahkemesince, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca verilen kararda hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar İlk
Derece Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 28.250,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8993.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8993E. , 2024/9014kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/143 E., 2024/1811 K.
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 17. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/30 E., 2022/208 K.
Taraflar arasındaki ölüm aylığı bağlanması ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk
Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, eşi üzerinden ölüm aylığı aldığını, babası üzerinden de
ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum istinaf dilekçesinde özetle; eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulduğunu, davanın reddine
karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının babası üzerinden hak
sahipliği sıfatının eşinin vefat ettiği 15.12.2020 tarihinde kazanıldığı ve bu tarihte yürürlükte olan 5510 sayılı
Kanun'un 54 üncü maddesi gereğince davanın reddi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının
kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; farklı statülerin söz konusu olduğunu, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğunu,
emsal yargı kararlarının dikkate alınması gerektiğini, uygulanacak mevzuatta hata yapıldığını belirterek
NN NN ON O
Davacı vekili özetle; farklı statülerin söz konusu olduğunu, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğunu,
emsal yargı kararlarının dikkate alınması gerektiğini, uygulanacak mevzuatta hata yapıldığını belirterek
kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıya çift ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un 54 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8686.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8686E. , 2024/9019K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/157 E., 2024/1421 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Didim(Yenihisar) 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2023/311 E., 2023/492 K.
Taraflar arasındaki ölüm aylığı bağlanması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; eşi üzerinden ölüm aylığı aldığını, babası üzerinden de ölüm aylığı
bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurum tarafından yapılan işlemin yasa ve mevzuata uygun
olduğunu, iptalini gerektirir bir durumun söz konusu olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin eksik ve yetersiz inceleme neticesinde vermiş olduğu karar
usul ve yasaya aykırı olup verilen kararın istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak davanın kabulüne karar
verilmesi gerektiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının babası üzerinden hak
sahipliği sıfatının eşinin vefat ettiği 25.08.2022 tarihinde kazanıldığı ve bu tarihte yürürlükte olan 5510 sayılı
Kanun'un 54 ncü maddesi gereğince davanın reddi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf isteminin
reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
A NN 7 Ke ge 0 Şa aa v UC
B. Temyiz Sebepleri
Davacı özetle; kararın emsal yargı kararlarıyla çeliştiğini, usulü kazanılmış hakkı olduğunu, davanın
kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıya çift ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un 54 ncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafından temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8782.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8782E. , 2024/9020K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2890 E., 2024/209 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/48 E., 2021/176K.
Taraflar arasındaki ölüm aylığı bağlanması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, eşi üzerinden ölüm aylığı aldığını, babası üzerinden de
ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurum tarafından yapılan işlemin yasa ve mevzuata uygun
olduğunu, iptalini gerektirir bir durumun söz konusu olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin eksik ve yetersiz inceleme neticesinde vermiş olduğu
karar usul ve yasaya aykırı olup verilen kararın istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak davanın kabulüne karar
verilmesi gerektiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının babası üzerinden hak
sahipliği sıfatının eşinin vefat ettiği 05.11.2016 tarihinde kazanıldığı ve bu tarihte yürürlükte olan 5510 sayılı
Kanun'un 54 üncü maddesi gereğince davanın reddi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf isteminin
reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
n.n. vp.... .. m ui...
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; kararın emsal yargı kararlarıyla çeliştiğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini
belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıya çift ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un 54 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8723.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/8723E. , 2024/9042K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/162 E., 2024/51 K.
KARAR : Kısmen kabul
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının taraf vekilleri tarafından temyiz edildiği, davalı vekili
tarafından yatırılması gereken toplam nispi temyiz harcının, kabul edilen miktarın binde 68,31'inin dörtte biri
oranında olduğunun gözetilmediği, dolayısıyla temyiz eden davalı yönünden nispi temyiz harcının eksik
yatırıldığı belirlenmiştir.
Temyiz eden davalının yargı harçlarından istisna veya muafiyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 32 nci maddesi uyarınca; yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe
müteakip işlemler yapılmaz.
Bu itibarla;
1. Kararı veren Mahkeme tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 366 ncı maddesi atfıyla
aynı Kanun'un 344 üncü maddesi uyarınca;
a) Temyiz harçlarının bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması, aksi hâlde temyiz başvurusundan
vazgeçmiş sayılacağı hususunun başvurana yazılı olarak bildirilmesi,
b) Verilen kesin süre içinde temyiz harçları tamamlanmadığı takdirde temyiz başvurusunun yapılmamış
sayılmasına karar verilerek başvurana tebliğ edilmesi,
2. Verilen kesin süre içinde;
a) Temyiz harçlarının tamamlanması hâlinde,
b)Temyiz harçlarının tamamlanmaması sebebiyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair verilen
kararın tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde temyiz edilmesi durumunda ise temyiz harç ve giderleri de
yatırıldıktan sonra, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren İlk Derece Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına ilişkin talebin dosya geldikten sonra
değerlendirilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9500.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9500E. , 2024/9038K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2697 E., 2024/786 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 8. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/152 E., 2022/416K.
Taraflar arasındaki emeklilik statüsünün değiştirilmesi ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı ... Bankası A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince
başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Banka vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İdare Mahkemesinde açılan davada görevsizlik kararı verildiğini,
müvekkilinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak davalı bankada memur olarak çalıştığını,
4603 sayılı Kanun ile Kurum hakkında özelleştirme yapılarak belirsiz süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını,
müvekkilinin işçi statüsüne geçtiğini, emeklilik statüsü olarak SSK ya da Emekli Sandığına tabi olma
konusunda seçme hakkı tanınmadığını, davalı Bankanın resen 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu sistemini
seçtiğini, müvekkilinin isteği dışında emekli sandığı sistemine tabi tutulması nedeniyle hak kaybına
uğradığını, davalı Bankaya talepte bulunduğunu, talebinin reddedildiğini, emekli ikramiyesinin en yüksek
devlet memurunun aldığı maaşla sınırlı olarak ödendiğini, emekli maaşının da SSK hükümlerine göre muadil
meslektaşlarının aldığı maaşın yarısı kadar olduğunu belirterek, davacının emeklilik tercihinin geriye dönük
uygulanarak emeklilik statüsünün değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde, şimdilik 10.000,00 TL
tazminat ve emekli maaş farkının dava tarihi itibariyle hesaplanarak müvekkiline ödenmesine karar
verilmesini talep ve dava etmiş, 15.09.2022 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Banka vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki, görev, zaman aşımı, hak düşürücü süre, husumet ile
arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, davacının 16.07.1984 tarihinde müvekkili banka nezdinde
memur unvanı ile emekli sandığına tabi olarak göreve başladığını, 4603 sayılı Kanun uyarınca İş Kanunu'na
bağlı mevzuata göre çalışmayı kabul ederek, 01.04.2002 tarihinde sözleşme imzalandığını, çalışma
statüsünün işçi olarak değiştiğini, emekli sandığına bağlı olarak görev yapmakta iken 02.04.2007 tarihinde
isteği üzerine emekliye sevk edildiğini, emeklilikten kaynaklanan hak ve alacakları ile işçilikten kaynaklanan
hak ve alacakları işçi statüsüne geçtikten sonraki hizmeti için emekli ikramiyesini aşan fark kıdem tazminatı
tutarının eksiksiz olarak davacıya ödendiğini beyanla, davanın reddini istemiştir.
2.Dahili davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya 5434 sayılı Kanun kapsamında 01.05.2007
tarihinden itibaren emekli aylığı bağlandığını, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini beyanla, davanın
reddini istemiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Su. m... a a a a m YY EY a mz m a m vr ye yazi
IV. ISTINAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Banka vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı ... Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece SGK'nın resen davaya dahil edilerek,
hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı SGK lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin
hatalı olduğunu, Mahkemece maktu ücretin yarısına hükmedilmesi, üstelik bu vekalet ücretinin de davalı
olmayan SGK ile birlikte karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın müvekkil banka
yönünden husumet nedeniyle reddi gerektiğini belirterek, kararın müvekkili aleyhine olan kısımlarının
kaldırılmasını, davanın reddini istemiştir..
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "Davacı vekili 15.09.2022 tarihli
dilekçe ile davadan feragat ettiklerini beyan etmiş, Mahkemece davanın feragat nedeni ile reddine karar
verilmiş, davalı ... Bankası vekili vekalet ücreti yönünden kararı istinaf etmiştir.
Ancak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6 ncı maddesi "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat,
kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife
hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına
hükmolunur." şeklindedir.
Davacı vekili ön inceleme duruşmasından önce feragat ettiğini bildirdiğinden tarife ücretinin yarısına ve SGK
da dosyaya taraf olduğundan onun lehine de vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik olmadığı, dosya
kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında Mahkemenin vakıa ve
hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, istinaf
başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar
verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Banka vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Banka vekili özetle; istinaf aşamasında ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, AAÜT'nin 6 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Banka vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9132.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9132E. , 2024/8991kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/179 E., 2024/109 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasında Mahkemece görülen prime esas kazancın tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan
temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkeme tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararının davacı vekili temyiz edilmesi üzerine Dairece, direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel
Kuruluna gönderilmesi ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2019 tarih 2015/10-2856 Esas, 20191168
Karar sayılı kararı ile "Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan
genişletilmiş gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince bozulmasına" dair karar verildiği.
Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı sonrasında verilen kararın Dairemizce bozulması üzerine,
Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne dair verilen kararın davalı Kurum vekili tarafından temyiz
edilmesi üzerine Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler
incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin SGK'ya tabi ağır vasıta işçisi olarak 15.03.1996 tarihi ile
26.11.2006 tarihleri arasında davalılardan ... Uluslararası Nakliyat ve Tic. A.Ş.'de çalıştığını, davacının davalı
şirkette çalışırken Kuruma prime esas kazançlarının gerçek ücretinden düşük olarak gösterildiğini, işçilik
alacaklarının tahsili için açılan davanın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, Bolu İş Mahkemesi
kararına göre davacının ağır vasıta şoförü olarak çalıştığı ve son bir yıl içinde devamlılık arz eden primlerin
365'e bölünmesi neticesinde davacının prime esas günlük kazancının 63,30 TL olarak tespit edildiğini,
davacının prime esas günlük kazancının gerçek ücreti olan 63,30 TL olarak işe giriş tarihinden çıkış tarihine
kadar düzeltilmesi gerektiğini belirterek davacı işçinin 15.06.1996-26.11.2006 tarihleri arasında Kuruma
bildirilen prime esas günlük kazancının gerçek ücret üzerinden düzeltilmesini dava ve talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; bu davada müvekkili Kurumun herhangi bir mükellefiyetinin
bulunmadığını, davacının prime esas günlük kazancının mezkur işyeri tarafından müvekkilini Kuruma
bildirildiğini, Kurumun bunun üzerine işlem yaptığını, Kurumun ihmalinden tevellüt eden bir zararın mevcut
olmadığını,davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... Uluslararası Nak. Tur. Tic AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle: 5510 sayılı Kanun'un prime esas
kazançlar başlıklı 80 inci maddesinde seyyar görev tazminatının prim hesabında dikkate alınamayacağını;
yurt dışında ödenen mazot, park, dezenfeksiyon, otoyol, spedisyonun çalışan şoförün maaşı gibi prime dahil
edilemeyeceğini, bordro ile tahakkuku yapılan yolluğun resmi tarifeden damga vergisinin ödendiğini, günlük
muafiyet sınırlarını aşan kısımlar için ayrıca vergi ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini
talep etmiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 03.09.2013 tarihli ve 2012/384 Esas 2013/288 Karar sayılı kararıyla ...gerek 5510 sayılı
Kanun'un 86 ncı maddesine göre, dava 15.11.2012 tarihinde ikame edilmiş olup, hizmet süresinin sonu olan
31.12.2006 tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 31.12.2011 tarihinde ikame
Kanun'un 86 ncı maddesine göre, dava 15.11.2012 tarihinde ikame edilmiş olup, hizmet süresinin sonu olan
31.12.2006 tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 31.12.2011 tarihinde ikame
edilmesi; gerek 5510 sayılı Kanun'un 80 inci maddesinin b fıkrası ile mülga 506 sayılı Kanun'un 77 nci
maddesinde; ölüm, doğum ve evlenme yardımları, yolluklar, kıdem tazminatı, ihbar ve kasa tazminatı ile
ayni yardımlar prime esas kazanca tabi tutulamayacağından, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 30.12.2014 tarihli 2013/21277 Esas 2014/22654 Karar sayılı ilamı ile dosyaya kanıt olarak
sunulan dış harcamalar listeleri irdelenmeli, sefer primi veya harcırah adı altında gerçekleştirilen ödemelerin
tamamının ya da bir kısmının 77 nci madde kapsamında yolluk niteliğinde olup olmadığı açıklıkla ortaya
konulmalı, belgelerin, ait olduğu çalışma dönemi bakımından yazılı delil oluşturacağı gözetilmeli, ayrıca,
işçilik alacaklarına yönelik kesinleşen davada verilen karar sonrasında davacıya işverence ödeme yapılıp
yapılmadığı belirlenip öngörülen yöntem izlenmeli, buna göre ödemenin yalnızca hizmetin gerçekleştiği son
ayın prime esas kazancına dahil edilebileceği dikkate alınmalı, toplanan kanıtlardan elde edilecek sonuca
göre hüküm kurulmalıdır gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B.İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin 16.04.2015 tarihli ve 2015/40 Esas, 2015/215 Karar sayılı kararıyla; önceki kararda
direnilmesine karar verilmiştir.
C.Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemiz 02.07.2015 tarihli 2015/14629 Esas, 2015/13598 Karar sayılı kararı ile "direnme Dairemizce
yerinde görülmediğinden ve bu durumda kararın inceleme yeri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu olduğundan
dava dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna sunulmak üzere Yargıtay Birinci Başkanlığına
gönderilmesine" karar verilmiştir.
3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2019 tarih 2015/10-2856 Esas, 2019/1168 Karar sayılı kararı ile
davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve
Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429
uncu maddesi gereğince bozulmasına dair karar verilmiştir.
D. Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bozması sonrası verilen Karar
Mahkemenin21.06.2022 tarihli ve 2020/86 Esas 2022/487 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile
davacının davalı ... Ulus. Nakl. Tur. ve Tic. A.Ş.'ye ait 35116.14 sicil sayılı işyerinde Kuruma bildirilen gün
sayıları değişmeksizin SPEK tutarının;
1997/1 dönemde 88.742.580 TL 1997/2 dönemde 213.237.1201TL,
1997/3 dönemde 306.500.596 TL 1998/1 dönemde 331.856.400 TL,
1998/2 dönemde 378.286.860 TL 1998/3 dönemde 446.000.580 TL,
1999/1 dönemde 600.894.000 TL 1999/2 dönemde 664.647.000 TL,
1999/3 dönemde 728.400.000 TL 2000/1 dönemde 1.530.000.000 TL,
2000/2 dönemde 2.157.169.357 TL 2000/3 dönemde 2.177.457.614 TL,
2001/1 dönemde 2.792.449.956 TL 2001/2 dönemde 3.808.302.985 TL,
2001/3 dönemde 4.200.000.000 TL 2002/1 dönemde 4.131.811.462 TL,
2002/2 dönemde 5.226.535.483 TL 2002/3 dönemde 5.659.578.186 TL,
2003/1 dönemde 6.136.732.783 TL 2003/2 dönemde 6.103.478.238 TL,
2003/3 dönemde 6.330.791.364 TL 2004/1 dönemde 6.658.835.518 TL,
2004/5 dönemde 1.764.822.308 TL 2004/6 dönemde 1.663.529.063 TL,
2004/7 dönemde 1.643.068.463 TL 2004/8 dönemde 1.650.237.879 TL,
2UU1/3 donemde 1.0//.572.755 IL 4UU4/1U dönemde 1./U60.7315./245 11,
2004/11 dönemde 2.215.692.073 TL 2004/12 dönemde 1.702.771.758 TL,
2005/1 dönemde 1.704,80 TL 2005/2 dönemde 1.638,08 TL,
2005/3 dönemde 1.650,17 TL 2005/4 dönemde 1.686,79 TL,
2005/5 dönemde 1.660,74 TL 2005/6 dönemde 1.601,74 TL,
2005/7 dönemde 1.571,36 TL 2005/8 dönemde 1.597,31 TL,
2005/9 dönemde 1.592,54 TL 2005/10 dönemde 1.584,31 TL,
2005/11 dönemde 1.564,92 TL 2005/12 dönemde 1.565,33 TL,
2006/1 dönemde 1.650,17 TL 2006/2 dönemde 1.595,79 TL,
2006/3 dönemde 1.607,68 TL 2006/4 dönemde 1.629,74 TL,
2006/5 dönemde 1.747,47 TL 2006/6 dönemde 1.892,13 TL,
2006/7 dönemde 1.857,91 TL 2006/8 dönemde 1.794,36 TL,
2006/9 dönemde 1.796,50 TL 2006/10 dönemde 1.823,30 TL,
2006/11 dönemde 1.551,26 TL kazançla çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
E. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemizin 07.12.2022 tarihli 2022/12112 Esas 2022/15582 Karar sayılı ilamı ile bozma gereğinin tam
olarak yerine getirilmediğinden önceki bozma ilamı içeriğindeki gerekçeler ile karar bozulmuştur.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile davacının davalı ...
Ulus. Nakl. Tur. ve Tic. A.Ş.'ye ait 35116.14 sicil sayılı işyerinde Kuruma bildirilen gün sayıları değişmeksizin
spek tutarının;
2006/6 dönemde 1.892,13 TL,
2006/7 dönemde 1.857,91 TL
2006/8 dönemde 1.794,36 TL,
2006/9 dönemde 1.796,50 TL
2006/10 dönemde 1.823,30 TL,
2006/11 dönemde 1.551,26 TL kazançla çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili; Yargıtay bozma ilam gereğinin yerine getirilmediğini, tanık beyanlarına itibar
edilemeyeceğini ayrıca Kurum aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek
kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve hukuki nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının prime esas kazanç tutarının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usülü
Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz,
dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası ile 506 sayılı Kanun 77 nci maddesi hükümleridir.
3. Değerlendirme
1. Temviz olunan nihai kararların bozulması 1086 savılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan
kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9022.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9022E. , 2024/8989K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/223 E., 2024/205 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen asıl davada aksi Kurum
işleminin iptali ile kesilen aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması, birleşen davada yersiz
ödenen aylıklardan dolayı borçlu olmadığının tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Yargıtay 10. Hukuk Dairesince Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk
Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabul
kısmen reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının ilk evliliğini 1987 yılında yaptığını, 1993 yılında eşinden anlaşmalı
bir şekilde boşandığını, boşandığı eşinin Almanya'ya gittiğini, 1998 yılında tekrar evlendiklerini, davacının
eşinin kendisini aldatması ve evi terketmesi üzerine geçimsizlikten dolayı Kocaeli 2. Aile Mahkemesinin
2009/225 Esas sayılı dava dosyası ile boşandığını, boşanmadan sonra 15.07.2009 tarihinde davacıya babası
... yetim aylığı bağlandığını, 30.11.2010 tarihinde yeniden evlenmesi ile bu aylıkların kesildiğini, 15.10.2010
tarihinde Kocaeli 3. Aile Mahkemesinin 2015/759 Esas sayılı dava dosyası ile yeniden anlaşmalı bir şekilde
boşandığını, bu boşanmadan sonra davalı Kuruma babasından dolayı maaş bağlanması için iki kez
başvurduğunu ancak aylıkların bağlanmadığını, gerekçe olarak da boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığının
denetim elemanlarınca tespit edildiğinin 16.02.2016 tarih ve 363395 sayılı yazı ile davacıya bildirdiğini,
Kurum işleminin hatalı olduğunu, muvazaalı bir boşanmanın söz konusu olmadığını, davacının evliliğinden
dört çocuğunun bulunduğunu, 18 yaşından küçük olan ...'nın kendisinin velayetinde olduğunu ve birlikte
yaşadıklarını, davacının boşandığı eşi ile bir araya gelmesinin söz konusu olmadığını, davacının muvazaalı bir
şekilde boşandığına ilişkin davalı Kurumun herhangi bir delili bulunmadığını, davacının boşandığı eşinden
nafaka almadığını aylık bağlanmaması ile de mağdur duruma düştüğünü, davacının boşandığı eşinin
Çanakkale'de ailesinin yanında yaşadığını, bu nedenle davalı Kurumca ölüm aylığını kesme işleminin iptali ile
kesilen aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Kocaeli 1. İş Mahkemesinin 2016/224 Esas - 2016/186 Karar sayılı dosyasında, davacı tarafından davalı ...
Başkanlığı aleyhine yersiz ödenen aylıklar sebebiyle 12.420,16 TL borç tahakkuk ettirilmesine dair Kurum
işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespiti istemiyle dava açılmış, iş bu dosya ile birleştirilmesine karar
verilmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili; davacının Kurumdan yetim aylığı almakta iken maaşının kesildiğini beyan ettiğini,
ayrıca boşanma sonrası iki kez maaş başvurusu yapmasına rağmen maaşının bağlanmadığını belirttiğini, her
iki durumda da Kurumun kontrol memurları tarafından yapılan incelemeler kapsamında Kurumdan maaş
almak amacıyla böyle bir yola başvurulduğunun anlaşıldığını, davacının bu davranışının 5510 sayılı Kanun'un
56 ncı maddesine aykırı olduğunu belirterek, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep
etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Tün MAÇI ee e, ANAN AMA LSV» Mm minn e. MANA IN 17 a gl AM BL.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 07.02.2020 tarihli ve 2019/80 E., 2020/32 K., sayılı kararıyla; davanın kısmen
kabul ve kısmen reddi ile ölüm aylığının kesilmesine yönelik Kurum işleminin iptali talebi yönünden davanın
reddine, davacıya 07.12.2015 tarihli tahsis talebini takip eden aybaşı olan 01.01.2016 tarihinden itibaren
babası ... 'tan dolayı aylık bağlanması gerektiğinin tespitine,
Birleşen Kocaeli 1. İş Mahkemesinin 2016/224 Esas ve 2016/186 Karar sayılı dava dosyasının kısmen kabul
ve kısmen reddi ile davacının babasından dolayı 15.07.2009-30.11.2010 tarihleri arasında almış olduğu aylık
nedeniyle davalı SGK borçlu olmadığının tespiti ile Kurum işleminin bu döneme isabet eden aylık miktarları
yönünden iptaline, 2010 Aralık, 2011 Ocak, Şubat ve Mart aylarına isabet eden aylık miktarları yönünden
davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.11.2020 tarihli ve 2020/584 E., 2020/1513 K. sayılı kararıyla; istinaf
isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin, 29.09.2021 tarihli ve 2021/1074 E., 2021/11290 K. sayılı kararıyla; Mahkemece, adres kayıt
sisteminde belirtilen davacı ve eski eşe ait tüm adreslerde, uyuşmazlık konusu dönemi kapsar şekilde ayrı
ayrı emniyet araştırması yapılmalı, yine tüm adreslerde kapıcı, yönetici ve komşuların kolluk marifetiyle
resen tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, komşu, kapıcı ve yönetici tespit edilemezse, mahalle
esnafından tanıklık yapacak kişiler aynı şekilde kolluk marifetiyle tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı,
beyanlar arası çelişki olursa giderilmeli, davacı ve eşine ait uyuşmazlık dönemlerine ait MEDULA kayıtları
getirtilmeli, dosya kapsamında toplanan ve yukarıda belirtilen tüm deliller birlikte değerlendirilerek her bir
talebe yönelik sübuta işaret edecek şekilde bir hüküm kurulmalıdır gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi
kararı bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabul ve kısmen reddi
ile
-Ölüm aylığının kesilmesine yönelik Kurum işleminin iptali talebi yönünden davanın reddine,
-Davacıya 07.12.2015 tarihli tahsis talebini takip eden aybaşı olan 01.01.2016 tarihinden itibaren babası ...
'tan dolayı aylık bağlanması gerektiğinin tespitine,
-Birleşen Kocaeli 1. İş Mahkemesinin 2016/224 Esas ve 2016/186 Karar sayılı dava dosyasının kısmen kabul
ve kısmen reddi ile davacının babasından dolayı 15.07.2009-30.11.2010 tarihleri arasında almış olduğu aylık
nedeniyle davalı SGK borçlu olmadığının tespiti ile kurum işleminin bu döneme isabet eden aylık miktarları
yönünden iptaline, 2010 Aralık, 2011 Ocak, Şubat ve Mart aylarına isabet eden aylık miktarları yönünden
davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili temyiz dilekçesinde;bozma sonrası dinlenen tanıklar ile davacının davasını ispat
edemediğini belirterek eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, aksi Kurum işleminin iptali ile kesilen aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması,
yersiz aylık borcu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 5510 sayılı Kanun'un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56 ncı maddesinin ikinci
fıkrası ve 96 ncı madde hükümleridir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan
kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_10918.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/10918E. , 2024/9281kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/291 €E., 2024/188 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan
temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili ve fer'i müdahil ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı apartman nezdinde 08.08.1996 — 17.11.2015
tarihleri arasında Kuruma bildirimi yapılmayan çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
II.CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, 25.08.1996 tarihinde
davacının eşi ile kapıcılık sözleşmesi akdedildiğini, davacı tarafça sunulan evrakın iş ilişkisini kanıtlamaya
elverişli ve yeterli olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Fer'i müdahil ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini istemiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.12.2019 tarih ve 2016/1036 - 2019/352 E.K. sayılı kararıyla, davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve fer'i müdahil ...
vekili, katılma yoluyla davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili, sözleşmenin davacının eşi ... tarafından davacı adına imzalandığını, kapıcılık hizmetlerinin
fiilen davacı tarafından yerine getirildiğini, tanıkların davalı ile menfaat birliği içerisinde hareket ettiklerini,
davacının tam zamanlı çalıştığını belirterek, kararın reddedilen yönlerden davacı yararına kaldırılarak,
talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2.Davalı vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
davacının söz konusu dava ile amacının muvazaalı olarak emeklilik işlemlerini gerçekleştirmek, haksız
kazanç sağlamak ve sebepsiz zenginleşmek olduğunu, davacı ile davalı arasında iş ilişkisi bulunmadığını,
davacının eşi ile kapıcılık sözleşmesi akdedildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3.Fer'i müdahil ... vekili, kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı verildiğini belirterek, kaldırılmasını
3.Fer'i müdahil ... vekili, kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı verildiğini belirterek, kaldırılmasını
istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.12.2021 tarih ve 2020/747 - 2021/1902 E.K. sayılı kararı ile dosya
kapsamına göre, davalı apartmanda yapılan keşif ve keşif sonucu alınan bilirkişi raporu, davacının eşinin
başka işyerlerinde çalışması, dinlenen tanıkların davacının davalı apartmandaki çalışmasını doğrulamaları,
davacının yaptığı işler nazara alındığında çalışmasının kısmi çalışma olarak tespit edilmesinde isabetsizlik
olmadığı, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında,
Mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle,
istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri ve fer'i müdahil ...
vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2.Dairemizin 18.04.2022 tarih ve 2022/2496 E.-2022/5791 K. sayılı kararı ile eldeki davada, kapıcılık
hizmetini asıl olarak kimin yaptığı, bu hizmetlerin davacı mı, eşi mi tarafından yerine getirildiği, davacının bu
hizmetleri asli olarak mı yoksa eşine yardım şeklinde mi yaptığı ortaya konulmadan, davacı tarafından
yapılıyorsa başlangıç tarihi, çalışma şekli, süresi, günlük kaç saate haftada ve ayda kaç güne tekabül ettiği,
işin kapasitesi, niteliği, apartmanın ve bahçenin büyüklüğü, asansör bulunup bulunmadığı, ne gibi işlere
bakıldığı etraflıca araştırılmadan eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidildiği belirtilerek, yapılacak işin;
söz konusu apartmanda oturan kişileri resen tespit ederek ve komşu apartmanda çalışan civar kapıcılar ve
varsa market, eczane, kasap vs. işyeri çalışanları, komşu daire sakinlerini resen tespit ederek tekrar
beyanlarına başvurup, kapıcılık hizmetinin kim tarafından yerine getirildiğini somut şekilde ortaya koyduktan
sonra, davacının hizmetinin eşe yardım kapsamında kalıp kalmadığını değerlendirerek, bu nitelikte değilse
yine tanıklardan sorularak yapılan hizmetlerin niteliğinin, hangi işlerin yapıldığının (çöplerin alınması,
temizlik, bahçe bakımı vs.) ve günlük çalışma süresinin belirlenmesi gereğine işaret edilerek hüküm
bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 14.05.2024 tarih ve 2022/291 E.-2024/188 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak
yapılan yargılama, toplanan deliller, dinlenen tanık anlatımları, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya birlikte
değerlendirildiğinde, davanın kısmen kabulü ile davacının 11.12.2001-30.06.2015 tarihleri arasında kısmi
zamanlı olarak ayda 7 gün hizmet sözleşmesi ile prime esas alt kazanç üzerinden davalı işverenlik
bünyesinde çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve fer'i müdahil ... vekili
temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı vekili, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediğini, lehe tanık beyanlarının nazara
alınmadığını, hatalı ve yanılgılı değerlendirme ile usul ve yasaya aykırı karar verildiğini belirterek, hükmün
temyiz incelemesi sonucu bozulmasını istemiştir.
2.Fer'i müdahil ... vekili, Mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini, çalışma olgusunun yöntemince
ortaya konulamadığını belirterek, kararın temyizen bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79/10 uncu ve 5510 sayılı Kanun'un 86/9 uncu
maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ve fer'i müdahil ... vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna
uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
01.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9252.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/9252E. , 2024/12802K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 30. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi
olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01.10.2024 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalı ... İnşaat ve Ticaret AŞ vekili Avukat ... ve davalı ... İnşaat
Sanayi ve Ticaret AŞ vekili Avukat ... geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son
verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işverenler bünyesinde Arnavutluk Cumhuriyeti'ndeki
hidroelektrik santrali projesinde çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak
feshedildiğini, davalı işverenlikte 07.00-19.00, 19.00-07.00 saatleri arasında çift vardiya hâlinde çalışıldığını,
hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalışmanın devam ettiğini, davacının yıllık izinlerini
kullanamadığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel
tatil ile yıllık ücretli izin alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını,
davaya Türk mahkemelerinin bakma yetkisinin bulunmadığını, Arnavutluk hukukunun uygulanması
gerektiğini, iş sözleşmesinin belirli süreli olduğunu, sözleşmenin işin sona ermesi nedeniyle sonlandığını,
davacının fazla çalışma yapmadığını, yapması hâlinde karşılığının ödendiğini, aynı şekilde hafta tatilinin
kullandırıldığını veya karşılığının ödendiğini, ulusal bayram ve genel tatil çalışmasının bulunmadığını,
yapılması hâlinde karşılığının ödendiğini, yıllık ücretli izin alacağının bulunmadığını, davacının alacağının
bulunmadığına dair anlaşma belgesi imzaladığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı... İnşaat ve Ticaret AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili Şirket arasında hiçbir hukuki
bağın bulunmadığını, husumet itirazında bulunduklarını, ayrıca zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davada
Arnavutluk hukukunun uygulanması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında imzalanan iş
sözleşmesinde Arnavutluk hukukunun uygulanacağına yönelik seçim yapılmış olduğu, bu nedenle Arnavutluk
hukukunun uygulanması gerektiği, Arnavutluk iş mevzuatına göre belirsiz süreli sözleşmelerin sona
ermesinde hizmet süresinin 6 aya kadar sürmesi hâlinde 2 hafta, 6 aydan 2 yıla kadar sürmesi hâlinde 1 ay,
5 yıldan fazlası için 2 aylık ihbar süresinin ön görüldüğü, belirsiz süreli iş sözleşmesinin usulüne aykırı feshi
hâlinde zamanaşımı süresinin ihbar süresi-180 gün olarak belirlendiği, işbu davada fesih tarihinden
Arnavutluk iş mevzuatında belirlenen zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmamış olduğu, ön görülen
zamanaşımı süresinin sona erdiği, davalı tarafça süresi içerisinde zamanaşımı def'inin ileri sürüldüğü, bu
bağlamda dava konusu tüm işçilik alacaklarının zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin vukarıda belirtilen kararına karsı süresi icinde davacı vekili istinaf basvurusunda
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini, uyuşmazlığa uygulanacak geçerli bir
hukuk seçimi anlaşması bulunmadığını, işçinin korunmasının kamu düzeninden olduğunu, davalı Şirketlerin
merkezinin Türkiye'de bulunduğunu, İlk Derece Mahkemesi tarafından Arnavutluk hukukunda işçilik
alacaklarına uygulanması gereken zamanaşımının dahi doğru tespit edilemediğini belirterek İlk Derece
Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince
zamanaşımı yönünden yapılan değerlendirmede hata bulunmadığı gibi sözleşmenin fesih tarihi ile dava tarihi
arasında bahse konu 3 yıllık sürenin geçtiği, talebe konu alacakların zamanaşımına uğradığının kabulünün
yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepler ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuka ve vekâlet ücretine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 2, 5, 8, 24, 27, 40 ve 44 üncü
maddeleri.
3. Arnavutluk İş Kanunu'nun 203 üncü maddesi.
4. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Davalılar yararına takdir edilen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9124.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/9124E. , 2024/12817K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 19.10.2022 tarihli ve
2018/2670 Esas, 2022/1361 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına,
dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun ayrı ayrı esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin
duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01.10.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat
gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı vekili Avukat ... geldi. Davacı ... adına kimse gelmedi.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.04.2014-30.11.2015 tarihleri arasında vinç operatörü
olarak çalıştığını, aylık net 3.000,00 USD ücret aldığını, son 2.5 aylık ücretinin ödenmediğini, bu ücretinin
ödenmesini istemesi üzerine işveren tarafından işten çıkartıldığını, haftanın 7 günü 06.00-21.00 saatleri
arasında çalıştığını, tüm dini ve milli bayramlarda çalışmaya devam ettiğini belirterek ihbar tazminatı, fazla
çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ücret alacağı ile ücret alacağının davalıdan tahsilini talep
etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının müvekkili Şirket çalışanı
olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
NI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma
kararı sonrası davacı tarafça tanık adreslerinin kesin sürede sunulmadığı, tanıkların hazır edilmesi için süre
istendiği, tanıkların süresinde adresleri bildirilmediğinden dinlenmelerinden vazgeçilmiş sayıldığını davacı
tanığının beyanı doğrultusunda davacının ilk kararda kabul edilen haftalık 9 saat fazla çalışmanın hafta tatili
ve genel tatil çalışmasının belirlendiğini, davalı tarafça yapılan feshin haksız olduğu davacının ödenmeyen
ücret alacaklarının olduğu, 05.06.2018 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda alacakların hüküm altına alındığı
gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; davacı tanığının davası olması nedeniyle husumetli tanık olarak değerlendirilerek
beyanlarına itibar edilmemesinin kabul edilemez olduğunu, diğer tanıklarının yurt dışında bulunduğu ve
tanıkların yurt içinde bulunacağı müsait bir güne duruşma verilmesi hâlinde hazır edecekleri belirtilmesine
rağmen Mahkemece tanıklarının dinlenmediğini, delillerinin eksik toplandığını, tanık beyanlarına göre
müvekkilinin 33 saat haftalık fazla çalışma yaptığının kanıtlandığını, takdiri indirim yapılmaması gerektiğini,
dava konusu alacaklarından kıdem tazminatı alacağı dışındakilerin tamamına dava tarihinden itibaren faiz
ele Ne nee. AL. Sü m... a.i e MM ALLAR em. e ea.
müvekkilinin 33 saat haftalık fazla çalışma yaptığının kanıtlandığını, takdiri indirim yapılmaması gerektiğini,
dava konusu alacaklarından kıdem tazminatı alacağı dışındakilerin tamamına dava tarihinden itibaren faiz
işletilmesine karar vermesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile
istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; ...Şirketi ile davalı Şirket arasında alt işveren asıl işveren ilişkisi bulunmadığını, müvekkili
Şirket şantiyelerinde çalışmanın haftanın 6 günü 08.00-17.00 saatleri arasında olduğunu, yaz ayları için
fazla çalışma hesaplaması yapılmasına itiraz ettiklerini, davacının hafta tatilinde veya ulusal bayram genel
tatil günlerinde çalışmış ise alacaklarını eksiksiz aldığını ve yasal izinlerini kullandığını, davacının çalıştığı
dönemlere ait tüm ücretlerinin eksiksiz ödendiğini, taraflar arasında bir hukuk seçimi anlaşması
bulunduğundan uyuşmazlık hakkında Irak hukukunun uygulanması gerektiğini belirterek İlk Derece
Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının tanık beyanlarına göre
fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili çalışmalarının tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu Yo 30
oranında takdiri indirim uygulanmasında isabetsizlik bulunmadığı, dava dilekçesinde alacak miktarlarının
sembolik miktarlar olarak talep edildiği, bilirkişi raporu alındıktan sonra verilen talep artırım dilekçesi ile
alacak miktarlarının artırılması nedeni ile dava ve talep artırım tarihinden itibaren faiz uygulanmasında bir
isabetsizlik bulunmadığı, davalı tarafça belge sunulamayan dönem bakımından ispat külfeti yerine
getirilmemekle ücret alacağının hüküm altına alınmasının isabetli olduğu, Türk hukukuna göre açılmış bir
davada davalı tarafça en geç cevap dilekçesi ile yabancı hukukun uygulanması gerektiği yönünde itirazda
bulunulmaması yahut en geç ön inceleme duruşmasında tarafların hukuk seçimi konusunda anlaşmamış
olmaları durumunda uyuşmazlığa uygulanacak olan hukukun Türk hukuku olarak zımnen seçilmiş olduğunun
kabulu gerektiği, dosyaya taraflar arasında hukuk seçimi yapıldığına dair delil sunulmadığı, buna göre somut
uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekiline tanıklarının açık
adreslerini bildirmesi ve masrafları yatırması için usulune uygun kesin süre verildiği ve sonuçlarının ihtar
edildiği, verilen kesin süre içerisinde tanıkların adreslerinin bildirilmediği, Mahkemece tanıkların
dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verildiği, Mahkeme kararının yerinde olduğu gerekçesiyle
istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepler ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepler ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, uygulanacak hukuk, husumet, davacının aylık ücret miktarı, kıdem ve ihbar tazminatları ile
fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili ve ücret alacaklarının ispat ve hesaplanması
noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17, 32, 41, 44, 46, 47 ve 63 üncü maddeleri.
3. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 24 ve 27 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz
dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_11870.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/11870E. , 2024/12848K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında
verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6.
Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı işyerinde çalıştığını, 02.04.2018
tarihinde 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) kapsamında sürekli işçi kadrosuna
geçirildiğini, alt işveren bünyesinde çalışmakta iken ücretinin asgari ücretin belirli bir oran fazlası olarak
belirlendiğini ve ödendiğini, kadroya geçerken bireysel iş sözleşmesi imzaladığını ve ücretinin yine asgari
ücretin belirli bir oran fazlası olarak belirlendiğini, ancak davalı tarafından 01.01.2019 tarihinden itibaren
eksik ödeme yapıldığını iddia ederek ödenmeyen ücret farkı, ikramiye ve ilave tediye farkı alacaklarının
davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının ücretinin kadroya geçiş
sonrası Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan toplu iş sözleşmesi dikkate alınarak belirlendiğini,
hukuka aykırı bir uygulamanın söz konusu olmadığını, davacıya ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının
ödendiğinin bordrolarla sabit olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 20.09.2022 tarihli kararıyla; davacı ile davalı İdare arasında imzalanan belirsiz
süreli iş sözleşmesinde davacının ücretinin asgari ücretin belirli bir oran fazlası olacağına dair düzenleme
olduğundan hareketle belirsiz süreli iş sözleşmesinin ve toplu iş sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca
yapılan hesaplama doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.04.2023 tarihli kararıyla; taraflar arasında imzalanmış belirsiz süreli iş
sözleşmesi ile uygulanan toplu iş sözleşmesinin ilgili hükümleri dikkate alındığında, davalı tarafından taraflar
arasındaki bireysel iş sözleşmesine aykırı ödeme yapılması nedeniyle İlk Derece Mahkemesince ödenmeyen
fark alacakların kabulüne ilişkin değerlendirmenin yerinde olduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf
başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 22.11.2023 tarihli kararıyla; davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine karar
verildikten sonra, uygulanmaması gereken ve uygulanmaması isabetli olan toplu iş sözleşmesi uyarınca
yapılan ödemelerin mahsubunun ve davacının ikramiye fark alacağı hesabının hatalı olduğu gerekçesiyle
Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına
karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma kararı doğrultusunda kapsama
alınan bilirkişi ek raporuna ve dosya kapsamında mevcut ıslah dilekçesine itibar edilerek davanın kabulüne
Mammmı dam. 99.
Ilk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma kararı doğrultusunda kapsama
alınan bilirkişi ek raporuna ve dosya kapsamında mevcut ıslah dilekçesine itibar edilerek davanın kabulüne
karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacının ücretlerinin eksiksiz ödendiğini, davacının ücretinde indirime gidilmediğini davacının
daha fazla ücret alması gerektiğine ilişkin iddiasının dayanaksız olduğunu, toplu iş sözleşmesi ile ücretinde
artış olan davacının diğer yandan bireysel iş sözleşmesindeki günlük brüt ücretinin esas alınmasını isteme
hakkının mümkün olmadığını, davacı ve aynı durumda olan sürekli işçilerin ücretine hem asgari ücrete
yapılan zammın hem de toplu iş sözleşmesinden kaynaklı zammın uygulanmasının çifte zam durumu
oluşturduğunu, bu durumun diğer çalışanlar ile eşitsizliğe yol açacağını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi
kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının
31.10.2020 tarihinden itibaren hak kazandığı ikramiye fark alacağının miktarı ve 01.01.2021 sonrasındaki
fark alacaklarının hesap yöntemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22 ve 32 nci maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye
Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un 1
vd. maddeleri, 696 sayılı KHK ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen geçici 23 üncü madde.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı ve özellikle 01.01.2021 tarihi ile arabuluculuk son tutanak tarihi arasındaki
08.09.2021 tarihli ve 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinden kaynaklı bir kısım fark
ödemelerin mahsubu hususunun infaz sırasında dikkate alınmasının mümkün olduğu anlaşılmakla; temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın
ONANMASINA,
Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
02.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9759.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9759E. , 2024/8636K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/10 E., 2023/34 K.
KARAR : Kısmen Kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı .... Şti. 'de 01.06.1995 - 27.07.2010 tarihleri
arasında, davalı ... Toprak Ltd. Şti.'de 28.07.2010-30.12.2011 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespitine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı işyerlerinde herhangi bir sigortalı çalışmasının
bildirilmediğini, mevcut yazılı belgeler karşısında tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini, yine de tanık
dinlenmesi halinde, tanık beyanlarının iş yeri kapsam, kapasite ve niteliği dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra
açıldığını, davacının bir ekip ile birlikte çeşitli işyerlerinde hamal pozisyonunda iş yaptığını, davacının sürekli
olarak işyerine bağlı olmadığını, şirkete ait tuğlaları bir ekip halinde yükleme işini yapan davacının çevrede
bulunan diğer tuğla fabrikalarının da yükleme işini yaptığını, tuğla imali yapılan davalı şirkete ait işyerinin
nitelik olarak mevsimlik işyeri olduğunu, bu bakımdan yılda 8-9 ay faaliyet gösterdiğini belirterek davanın
reddini istemiştir.
Diğer davalı ... Toprak cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 24.03.2016 tarih, 2014/751-2016/503 Esas- Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulü ile
davacının 01.09.1995- 27.07.2010 tarihleri arasında davalı .... Şti.' de 4017 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin
4017 gününün davalı Kuruma bildirilmediği, davacının 28.07.2010 - 30.12.2011 tarihleri arasında davalı ...
İnşaat Ltd. Şti.' de 423 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin 423 gününün davalı Kuruma bildirilmediği,
bildirilmeyen bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, 12.08.2015 tarihli bilirkişi
Eyyüp Turgut Koyuncu'nun raporunun karar eki sayılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Kurum ile İnci Toprak San. Ltd.
Şti. vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/11880 Esas, 2017/10604 Karar
sayılı bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/11880 Esas, 2017/10604 Karar
sayılı bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
dinlenilen tanıkların Yargıtayın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit
edilemediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya davalı şirketler nezdinde geçen çalışmasını açıklatmak suretiyle davacının
yapmış olduğu işin hamallık olduğunun anlaşılması halinde piyasa hamalının sigortalı olamayacağı dikkate
alınmalı, dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya elverişsiz olması nedeniyle ihtilaflı dönemde çalışması
bulunan bordro tanıkları ile talep edilen dönemdeki komşu işyeri sahipleri ile bu işyerlerindeki çalışmaları
kayıtlara geçmiş kişileri tespit ederek davalıya ait işyerinde işlerin iş yerine bağlı sürekli hamallarla mı yoksa
piyasa hamallarıyla mı yapıldığı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı, tam zamanlı mı kısmi zamanlı
mı olduğu, davacının çalıştığını iddia ettiği işin her yıl talep edilen sürenin tamamında yapılıp yapılmadığı,
yılın hangi aylarında bu işin yapıldığı, çalışmanın yapıldığı aylarda eksiksiz tam gün olarak (her ay 30 gün
üzerinden) bu işin yapılıp yapılmadığı, yapılmadı ise ayda kaç gün anılan faaliyette bulunulduğu, ücretin kim
tarafından ödendiği ve ödenen ücret miktarı ve nasıl ödendiği (günlük, haftalık, aylık) hususları belirlenmeli,
davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret tediye bordroları, hasta sevk kağıtları,
yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri her türlü belge getirtilmeli; ilgili
meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli, tüm vergi beyannameleri
(gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğü/fiziki şartları, ciro, elektrik, su
tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı, gerektiğinde alanında
uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınarak
belirlenmeli, bu raporda dava konusu dönemdeki dönem bordrolarında çalıştığı bildirilen sigortalı sayısı ile
de karşılaştırma yapılmalı, ihtilaf konusu döneme ilişkin olarak düzenlenmiş Kurum denetim tutanaklarında
tescilsiz çalıştığı tespit edilenler tanık sıfatıyla dinlenilerek davacının kayıtlarda yer almayan çalışmasının
nedeni araştırılmalı ve bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku
ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek,
varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile Kolluk tarafından Mahkemeye hitaben yazılan
cevabi yazıda şirketin ilk olarak 1990-1991 yılları arasında ... Tuğla Fabrikası olarak faaliyete başladığı, daha
sonraki yıllarda ... ve ... olarak isim değişikliğinin yapıldığı, fabrikanın 2016 yılında faaliyetine son verdiği ve
2 yıl kadar kapalı kaldığı, devamında davalı şirketler ile ilgisi olmayan şirketler tarafından ... Tuğla Fabrikası
ismi ile 1 yıl kadar faaliyet gösterdiği, fabrikanın tespit tarihi itibariyle kapalı olduğu ve şu an yıkım
aşamasında olduğu, işverene bağlı olmaksızın çalışan piyasa hamallarının bulunduğu, tuğla taşıma işinin
mart-kasım ayları arasında gerçekleştiği, hafta sonları da taşıma işinin olduğu belirtilmiş, şirketin faaliyet
gösterdiği sahanın basit krokisi dosyaya eklenmiş, davalı şirketin su tüketimini gösterir kayıtların celbi için
DİSKİ'ye yazılan müzekkereye verilen cevabi müzekkerede şirketin yalnızca şehir merkezinde bulunan
işletme merkezinin yıllara göre su tüketimine dair kayıtlarının mevcut olduğu görülmekle, işbu kayıtların
uyuşmazlığın çözümüne fayda sağlamayacağı anlaşıldığından bahse konu belgelere itibar edilmemiş, davalı
şirketin elektrik tüketimini gösterir kayıtların celbi için DEDAŞ'a yazılan müzekkereye verilen cevabi
müzekkerede kayıtları istenenen abonenin abone/sayaç kaydının bildirilmesinin gerektiği belirtildiğinden ve
halihazırda şirket abone kaydının tespiti mümkün olmadığından şirketin elektrik tüketim kaydına
ulaşılamamış, davalı şirketlerin kapasite raporlarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan
müzekkereye verilen cevabi yazı ekinde şirkete ait yalnızca 28.04.2011 tarihli kapasite raporunun
gönderildiği görülmüş olup, metalurji mühendisi tarafından tanzim olunan kapasite raporunun
incelenmesinde şirketin yılda 8 ay, günde 8 saat çalışabileceği varsayılarak rapor tanzim edildiği görülmüş,
davalı şirketlerin kar-zarar tablolarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan müzekkereye verilen
cevabi yazıda şirketlerin kar-zarar tablolarının Oda bünyesinde olmadığı belirtilmiş, Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen cevabi yazı ekinde şirketin yıllara göre vergi kayıtlarının gönderildiği,
Yargıtay bozma ilamında her ne kadar "davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret
tediye bordroları, hasta sevk kağıtları, yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri
her türlü belge getirtilmeli; ilgili meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli,
tüm vergi beyannameleri (gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğüffiziki
şartları, ciro, elektrik, su tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı,
gerektiğinde alanında uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden
rapor alınarak..." değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiş ise de; bozma sonrasında görülen
yargılamada Mahkemece yapılan araştırmada şirketin elektrik ve su tüketimine dair kayıtları ile şirketin kar-
zarar tablolarına ulaşılamadığı, kapasite raporunun yalnızca ... Toprak Ltd. Şti. ile ilgili ve 2011 yılına dair
veri içerdiği, adı geçen şirketin daha önce tasfiye edilip sonradan Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin
kararı ile ihya edildiği, fabrika sahasının hali hazırda yıkım aşamasıda olduğu, kapasite raporu ile fiili
durumun karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi
tarafından inceleme yapılmasını gerektirir yeterli verinin bulunmadığı görülmekle, Yargıtay bozma ilamında
belirtildiği şekilde mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi incelemesine gidilememiş, dosya sosyal güvenlik
alanında uzman bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Mahkeme iş bu dosyası ile emsal mahiyette olan yine Mahkeme'nin 2013/697E. sayılı dosyasında verilen
gerekçeli kararın incelenmesinde tuğla işinin sezonluk iş olarak kabul edildiği, sezonun ise yıllara göre 1
mart-31 ekim tarihleri arasında olduğunun kabul edildiği görülmüştür. Mahkeme dosyasında yapılan
değerlendirmede bölgenin mevsim şartları, tanıkların işin sezonluk olduğu yönündeki beyanları ve emsal
Mahkeme kararı dikkate alındığında tuğla işi sezonunun fiiliyatta 1 mart-31 ekim tarihleri arasında olduğu,
Mahkeme dosyasında bozma öncesinde verilen kararın incelenmesinde tuğla işi sezonunun yıllara göre
başlangıç tarihinin 1 nisan olarak kabul edildiği ve bu şekilde hüküm tesis edildiği, Mahkemece verilen
kararın davacı tarafından temyiz edilmediği ve mevsim başlangıç tarihi yönünden (1 nisan tarihi açısından)
davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu görülmekle, usuli kazanılmış hakka riayet ederek eldeki
dosyada yıllara göre tuğla işinin sezonluk olarak 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında icra edildiğinin kabulü ile
değerlendirme yapılmış, bilirkişi ek raporundan bu yönüyle ayrılındığı,
Mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada bordro tanıkları dinlenmiş olup, dinlenen tanık
beyanları nazara alındığında tuğla işinin mevsimlik iş olduğu, işçilerin maaş ödemelerini elden aldıkları,
bozma öncesinde verilen karar ile işe başlangıç tarihinin 01.09.1995 olarak tespit edildiği, davacı tarafça
karara bu yönüyle itiraz edilmediği ve davalılar açısından usuli kazanılmış hak oluştuğu, dinlenen tanık
beyanlarına göre davacının 01.09.1995-31.10.1995 tarihleri arası ile 1996-2011 yılları arasında 1 nisan- 31
ekim tarihleri arasında sezonluk olarak çalıştığı, davacının piyasa hamalı olmadığı, işletmenin sabit işçisi
olduğu, davalı işverenlerin davacının çalışmasını Kuruma bildirmediği tespit edilmekle, şirketlerin kanun
kapsamına alınış tarihleri de nazara alınarak (27.07.2010 tarihine kadar İnci Toprak Şirketi nezdinde, bu
tarihten sonrası için ise ... Şirketinde çalıştığının kabulü ile) davacının 1995 yılı için 01.09.1995-31.10.1995
tarihleri arasında, 1996-2011 yılları için ise her yıl 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında çalıştığının kabulü ile
davacının davasının kısmen kabulüne; davacının; daval İnci Toprak Sanayi Ltd. Şti bünyesinde,-
01.09.1995-31.10.1995 tarihleri arasında 60 gün,- 01.04.1996-31.10.1996 tarihleri arasında 210 gün,-
01.04.1997-31.10.1997 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.1998-31.10.1998 tarihleri arasında 210 gün,-
01.04.1999-31.10.1999 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2000-31.10.2000 tarihleri arasında 210 gün,-
01.04.2001-31.10.2001 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2002-31.10.2002 tarihleri arasında 210 gün,-
01.04.2003-31.10.2003 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2004-31.10.2004 tarihleri arasında 210 gün,-
01.04.2005-31.10.2005 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2007-31.10.2007 tarihleri arasında 210 gün,-
01.04.2008-31.10.2008 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2009-31.10.2009 tarihleri arasında 210 gün,-
01.04.2010-27.07.2010 tarihleri arasında 117 gün, davalı ... İnşaat Ltd. Şti bünyesinde,-28.07.2010-
31.10.2010 tarihleri arasında 93 gün,-01.04.2011-31.10.2011 tarihleri arasında 210 gün olmak üzere
toplam 3420 gün çalıştığı ile bildirilmeyen bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine,
fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kurum vekilleri temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; çalışmanın sürekli olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
Davalı Kurum vekili; 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu ve bozma gereklerinin yerine
getirilmediğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfı ile 1086
sayılı Kanun'un 428, 439 uncu maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası ve 5510
sayıl Kanun'un 86 ncı maddesinin 9 uncu fıkrası
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci
maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ve davalı Kurum vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna
uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9749.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9749E. , 2024/8641kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/17 E., 2023/143K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı .... Şti. 'de 01.01.1997 - 27.07.2010 tarihleri
arasında, davalı ... Toprak Ltd. Şti.'de 28.07.2010-01.03.2012 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespitine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı işyerlerinde herhangi bir sigortalı çalışmasının
bildirilmediğini, mevcut yazılı belgeler karşısında tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini, yine de tanık
dinlenmesi halinde, tanık beyanlarının iş yeri kapsam, kapasite ve niteliği dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra
açıldığını, davacının bir ekip ile birlikte çeşitli işyerlerinde hamal pozisyonunda iş yaptığını, davacının sürekli
olarak işyerine bağlı olmadığını, şirkete ait tuğlaları bir ekip halinde yükleme işini yapan davacının çevrede
bulunan diğer tuğla fabrikalarının da yükleme işini yaptığını, tuğla imali yapılan davalı şirkete ait işyerinin
nitelik olarak mevsimlik işyeri olduğunu, bu bakımdan yılda 8-9 ay faaliyet gösterdiğini belirterek davanın
reddini istemiştir.
Diğer davalı ... Toprak cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 17.03.2016 tarih, 2014/745 Esas, 2016/435 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile
davacının 01.04.2003-27.07.2010 tarihleri arasında davalı .... Şti.'de 1977 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin
1977 gününün davalı Kuruma bildirilmediği, davacının 28.07.2010-30.12.2011 tarihleri arasında davalı ...
İnşaat Ltd. Şti.'de 393 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin 393 gününün davalı Kuruma bildirilmediği,
bildirilmeyen bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, 12.08.2015 tarihli bilirkişi
Eyyüp Turgut Koyuncu'nun raporunun karar eki sayılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Kurum ile ... Toprak San , Ltd.
Şti. vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/9278 Esas, 2017/10592 Karar sayılı
bozma kararında; somut olayda: duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/9278 Esas, 2017/10592 Karar sayılı
bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
dinlenilen tanıkların Yargıtayın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit
edilemediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya davalı şirketler nezdinde geçen çalışmasını açıklatmak suretiyle davacının
yapmış olduğu işin hamallık olduğunun anlaşılması halinde piyasa hamalının sigortalı olamayacağı dikkate
alınmalı, dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya elverişsiz olması nedeniyle ihtilaflı dönemde çalışması
bulunan bordro tanıkları ile talep edilen dönemdeki komşu işyeri sahipleri ile bu işyerlerindeki çalışmaları
kayıtlara geçmiş kişileri tespit ederek davalıya ait işyerinde işlerin iş yerine bağlı sürekli hamallarla mı yoksa
piyasa hamallarıyla mı yapıldığı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı, tam zamanlı mı kısmi zamanlı
mı olduğu, davacının çalıştığını iddia ettiği işin her yıl talep edilen sürenin tamamında yapılıp yapılmadığı,
yılın hangi aylarında bu işin yapıldığı, çalışmanın yapıldığı aylarda eksiksiz tam gün olarak (her ay 30 gün
üzerinden) bu işin yapılıp yapılmadığı, yapılmadı ise ayda kaç gün anılan faaliyette bulunulduğu, ücretin kim
tarafından ödendiği ve ödenen ücret miktarı ve nasıl ödendiği (günlük, haftalık, aylık) hususları belirlenmeli,
davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret tediye bordroları, hasta sevk kağıtları,
yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri her türlü belge getirtilmeli; ilgili
meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli, tüm vergi beyannameleri
(gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğü/fiziki şartları, ciro, elektrik, su
tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı, gerektiğinde alanında
uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınarak
belirlenmeli, bu raporda dava konusu dönemdeki dönem bordrolarında çalıştığı bildirilen sigortalı sayısı ile
de karşılaştırma yapılmalı, ihtilaf konusu döneme ilişkin olarak düzenlenmiş Kurum denetim tutanaklarında
tescilsiz çalıştığı tespit edilenler tanık sıfatıyla dinlenilerek davacının kayıtlarda yer almayan çalışmasının
nedeni araştırılmalı ve bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku
ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek,
varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile kolluk tarafından Mahkemeye hitaben yazılan
cevabi yazıda şirketin ilk olarak 1990-1991 yılları arasında ... Tuğla Fabrikası olarak faaliyete başladığı, daha
sonraki yıllarda ... ve... olarak isim değişikliğinin yapıldığı, fabrikanın 2016 yılında faaliyetine son verdiği ve
2 yıl kadar kapalı kaldığı, devamında davalı şirketler ile ilgisi olmayan şirketler tarafından ... Tuğla Fabrikası
ismi ile 1 yıl kadar faaliyet gösterdiği, fabrikanın tespit tarihi itibariyle kapalı olduğu ve şu an yıkım
aşamasında olduğu, işverene bağlı olmaksızın çalışan piyasa hamallarının bulunduğu, tuğla taşıma işinin
mart-kasım ayları arasında gerçekleştiği, hafta sonları da taşıma işinin olduğu belirtilmiş, şirketin faaliyet
gösterdiği sahanın basit krokisi dosyaya eklenmiş, davalı şirketin su tüketimini gösterir kayıtların celbi için
DİSKİ'ye yazılan müzekkereye verilen cevabi müzekkerede şirketin yalnızca şehir merkezinde bulunan
işletme merkezinin yıllara göre su tüketimine dair kayıtlarının mevcut olduğu görülmekle, işbu kayıtların
uyuşmazlığın çözümüne fayda sağlamayacağı anlaşıldığından bahse konu belgelere itibar edilmemiş, davalı
şirketin elektrik tüketimini gösterir kayıtların celbi için DEDAŞ'a yazılan müzekkereye verilen cevabi
müzekkerede kayıtları istenenen abonenin abone/sayaç kaydının bildirilmesinin gerektiği belirtildiğinden ve
halihazırda şirket abone kaydının tespiti mümkün olmadığından şirketin elektrik tüketim kaydına
ulaşılamamış, davalı şirketlerin kapasite raporlarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan
müzekkereye verilen cevabi yazı ekinde şirkete ait yalnızca 28.04.2011 tarihli kapasite raporunun
gönderildiği görülmüş olup, metalurji mühendisi tarafından tanzim olunan kapasite raporunun
incelenmesinde şirketin yılda 8 ay, günde 8 saat çalışabileceği varsayılarak rapor tanzim edildiği görülmüş,
davalı şirketlerin kar-zarar tablolarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan müzekkereye verilen
cevabi yazıda şirketlerin kar-zarar tablolarının Oda bünyesinde olmadığı belirtilmiş, Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen cevabi yazı ekinde şirketin yıllara göre vergi kayıtlarının gönderildiği,
Yargıtay bozma ilamında her ne kadar "davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret
tediye bordroları, hasta sevk kağıtları, yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri
her türlü belge getirtilmeli: ilgili meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli,
tüm vergi beyannameleri (gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğüffiziki
şartları, ciro, elektrik, su tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı,
gerektiğinde alanında uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden
rapor alınarak..." değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiş ise de; bozma sonrasında görülen
yargılamada mahkemece yapılan araştırmada şirketin elektrik ve su tüketimine dair kayıtları ile şirketin kar-
zarar tablolarına ulaşılamadığı, kapasite raporunun yalnızca ... Toprak Ltd. Şti. ile ilgili ve 2011 yılına dair
veri içerdiği, adı geçen şirketin daha önce tasfiye edilip sonradan Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin
kararı ile ihya edildiği, fabrika sahasının hali hazırda yıkım aşamasıda olduğu, kapasite raporu ile fiili
durumun karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi
tarafından inceleme yapılmasını gerektirir yeterli verinin bulunmadığı görülmekle, Yargıtay bozma ilamında
belirtildiği şekilde mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi incelemesine gidilememiş, dosya sosyal güvenlik
alanında uzman bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Mahkeme işbu dosyası ile emsal mahiyette olan yine Mahkemenin 2013/697E. sayılı dosyasında verilen
gerekçeli kararın incelenmesinde tuğla işinin sezonluk iş olarak kabul edildiği, sezonun ise yıllara göre 1
mart-31 ekim tarihleri arasında olduğunun kabul edildiği görülmüştür. Mahkeme dosyasında yapılan
değerlendirmede bölgenin mevsim şartları, tanıkların işin sezonluk olduğu yönündeki beyanları ve emsal
Mahkeme kararı dikkate alındığında tuğla işi sezonunun fiiliyatta 1 mart-31 ekim tarihleri arasında olduğu,
Mahkeme dosyasında bozma öncesinde verilen kararın incelenmesinde tuğla işi sezonunun yıllara göre
başlangıç tarihinin 1 nisan olarak kabul edildiği ve bu şekilde hüküm tesis edildiği, Mahkemece verilen
kararın davacı tarafından temyiz edilmediği ve mevsim başlangıç tarihi yönünden (1 nisan tarihi açısından)
davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu görülmekle, usuli kazanılmış hakka riayet ederek eldeki
dosyada yıllara göre tuğla işinin sezonluk olarak 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında icra edildiğinin kabulü ile
değerlendirme yapılmış, bilirkişi ek raporundan bu yönüyle ayrılındığı,
Mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada bordro tanıkları dinlenmiş olup, dinlenen tanık
beyanları nazara alındığında tuğla işinin mevsimlik iş olduğu, işçilerin maaş ödemelerini elden aldıkları,
davacının 01.04.2003 tarihinden 31.10.2011 tarihine kadar (yıllara göre 1 nisan- 31 ekim tarihleri arasında
sezonluk olarak) çalıştığı, davacının piyasa hamalı olmadığı, işletmenin sabit işçisi olduğu, davalı işverenlerin
davacının çalışmasını kuruma bildirmediği tespit edilmekle, şirketlerin kanun kapsamına alınış tarihleri de
nazara alınarak (27.07.2010 tarihine kadar ... Toprak Şirketi nezdinde, bu tarihten sonrası için ise ...
Şirketinde çalıştığının kabulü ile) davacının 01.04.2003-31.10.2011tarihleri arasında her yıl 1 nisan-31 ekim
tarihleri arasında çalıştığının kabulü ile davacının davasının kısmen kabulüne, davacının; davalı .... Şti
bünyesinde,- 01.04.2003-31.10.2003 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2004-31.10.2004 tarihleri arasında
210 gün,- 01.04.2005-31.10.2005 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2006-31.10.2006 tarihleri arasında
210 gün,- 01.04.2007-31.10.2007 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2008-31.10.2008 tarihleri arasında
210 gün,- 01.04.2009-31.10.2009 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2010-27.07.2010 tarihleri arasında
117 gün, davalı ... İnşaat Ltd. Şti bünyesinde,-28.07.2010-31.10.2010 tarihleri arasında 93 gün,
-01.04.2011-31.10.2011 tarihleri arasında 210 gün olmak üzere toplam 1890 gün çalıştığı ile bildirilmeyen
bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar
verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; çalışmanın sürekli olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
Davalı Kurum vekili; 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu ve bozma gereklerinin yerine
getirilmediğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfı ile 1086
sayılı Kanun'un 428, 439 uncu maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası ve 5510
sayıl Kanunun 86 ncı maddesinin 9 uncu fıkrası
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428...
maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle davacı- davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile
usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9748.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9748E. , 2024/8634K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/13E., 2023/142 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı .... Şti. 'de 01.01.2009- 27.07.2010 tarihleri
arasında, davalı ... Toprak Ltd. Şti.'de 28.07.2010-01.03.2012 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespitine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı işyerlerinde herhangi bir sigortalı çalışmasının
bildirilmediğini, mevcut yazılı belgeler karşısında tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini, yine de tanık
dinlenmesi halinde, tanık beyanlarının iş yeri kapsam, kapasite ve niteliği dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra
açıldığını, davacının bir ekip ile birlikte çeşitli işyerlerinde hamal pozisyonunda iş yaptığını, davacının sürekli
olarak işyerine bağlı olmadığını, şirkete ait tuğlaları bir ekip halinde yükleme işini yapan davacının çevrede
bulunan diğer tuğla fabrikalarının da yükleme işini yaptığını, tuğla imali yapılan davalı şirkete ait işyerinin
nitelik olarak mevsimlik işyeri olduğunu, bu bakımdan yılda 8-9 ay faaliyet gösterdiğini belirterek davanın
reddini istemiştir.
Diğer davalı ... Toprak cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 24.03.2016 tarih, 2014/753 Esas - 2016/505 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile
davacının 01.04.2009-27.07.2010 tarihleri arasında davalı .... Şti.' de 387 gün çalıştığı,bu hizmetlerinin 387
gününün davalı Kuruma bildirilmediği, davacının 28.07.2010 - 30.12.2011 tarihleri arasında davalı ... İnşaat
Ltd. Şti.' de 423 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin 423 gününün davalı Kuruma bildirilmediği, bildirilmeyen bu
hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, 12.08.2015 tarihli bilirkişi Eyyüp Turgut
Koyuncu'nun raporunun karar eki sayılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Kurum ile İnci Toprak San. Ltd.
Şti. vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/11874 Esas, 2017/10594 Karar
sayılı bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/11874 Esas, 2017/10594 Karar
sayılı bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
dinlenilen tanıkların Yargıtayın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit
edilemediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya davalı şirketler nezdinde geçen çalışmasını açıklatmak suretiyle davacının
yapmış olduğu işin hamallık olduğunun anlaşılması halinde piyasa hamalının sigortalı olamayacağı dikkate
alınmalı, dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya elverişsiz olması nedeniyle ihtilaflı dönemde çalışması
bulunan bordro tanıkları ile talep edilen dönemdeki komşu işyeri sahipleri ile bu işyerlerindeki çalışmaları
kayıtlara geçmiş kişileri tespit ederek davalıya ait işyerinde işlerin iş yerine bağlı sürekli hamallarla mı yoksa
piyasa hamallarıyla mı yapıldığı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı, tam zamanlı mı kısmi zamanlı
mı olduğu, davacının çalıştığını iddia ettiği işin her yıl talep edilen sürenin tamamında yapılıp yapılmadığı,
yılın hangi aylarında bu işin yapıldığı, çalışmanın yapıldığı aylarda eksiksiz tam gün olarak (her ay 30 gün
üzerinden) bu işin yapılıp yapılmadığı, yapılmadı ise ayda kaç gün anılan faaliyette bulunulduğu, ücretin kim
tarafından ödendiği ve ödenen ücret miktarı ve nasıl ödendiği (günlük, haftalık, aylık) hususları belirlenmeli,
davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret tediye bordroları, hasta sevk kağıtları,
yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri her türlü belge getirtilmeli; ilgili
meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli, tüm vergi beyannameleri
(gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğü/fiziki şartları, ciro, elektrik, su
tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı, gerektiğinde alanında
uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınarak
belirlenmeli, bu raporda dava konusu dönemdeki dönem bordrolarında çalıştığı bildirilen sigortalı sayısı ile
de karşılaştırma yapılmalı, ihtilaf konusu döneme ilişkin olarak düzenlenmiş Kurum denetim tutanaklarında
tescilsiz çalıştığı tespit edilenler tanık sıfatıyla dinlenilerek davacının kayıtlarda yer almayan çalışmasının
nedeni araştırılmalı ve bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku
ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek,
varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile; kolluk tarafından Mahkemeye hitaben yazılan
cevabi yazıda şirketin ilk olarak 1990-1991 yılları arasında ... Tuğla Fabrikası olarak faaliyete başladığı, daha
sonraki yıllarda ... ve ... olarak isim değişikliğinin yapıldığı, fabrikanın 2016 yılında faaliyetine son verdiği ve
2 yıl kadar kapalı kaldığı, devamında davalı şirketler ile ilgisi olmayan şirketler tarafından ... Tuğla Fabrikası
ismi ile 1 yıl kadar faaliyet gösterdiği, fabrikanın tespit tarihi itibariyle kapalı olduğu ve şu an yıkım
aşamasında olduğu, işverene bağlı olmaksızın çalışan piyasa hamallarının bulunduğu, tuğla taşıma işinin
mart-kasım ayları arasında gerçekleştiği, hafta sonları da taşıma işinin olduğu belirtilmiş, şirketin faaliyet
gösterdiği sahanın basit krokisi dosyaya eklenmiş, davalı şirketin su tüketimini gösterir kayıtların celbi için
DİSKİ'ye yazılan müzekkereye verilen cevabi müzekkerede şirketin yalnızca şehir merkezinde bulunan
işletme merkezinin yıllara göre su tüketimine dair kayıtlarının mevcut olduğu görülmekle, işbu kayıtların
uyuşmazlığın çözümüne fayda sağlamayacağı anlaşıldığından bahse konu belgelere itibar edilmemiş, davalı
şirketin elektrik tüketimini gösterir kayıtların celbi için DEDAŞ'a yazılan müzekkereye verilen cevabi
müzekkerede kayıtları istenenen abonenin abone/sayaç kaydının bildirilmesinin gerektiği belirtildiğinden ve
halihazırda şirket abone kaydının tespiti mümkün olmadığından şirketin elektrik tüketim kaydına
ulaşılamamış, davalı şirketlerin kapasite raporlarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan
müzekkereye verilen cevabi yazı ekinde şirkete ait yalnızca 28.04.2011 tarihli kapasite raporunun
gönderildiği görülmüş olup, metalurji mühendisi tarafından tanzim olunan kapasite raporunun
incelenmesinde şirketin yılda 8 ay, günde 8 saat çalışabileceği varsayılarak rapor tanzim edildiği görülmüş,
davalı şirketlerin kar-zarar tablolarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan müzekkereye verilen
cevabi yazıda şirketlerin kar-zarar tablolarının Oda bünyesinde olmadığı belirtilmiş, Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen cevabi yazı ekinde şirketin yıllara göre vergi kayıtlarının gönderildiği,
Yargıtay bozma ilamında her ne kadar "davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret
tediye bordroları, hasta sevk kağıtları, yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri
her türlü belge getirtilmeli; ilgili meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli,
2.8 | pey e mene dm 0 a
tum vergi beyannamciıcrı (gerektiginde KEŞIİ Yapılarak LESPpIt EdNECEekj işyeri Mekan VE DUYUK!UGUJTIZIKI
şartları, ciro, elektrik, su tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı,
gerektiğinde alanında uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden
rapor alınarak..." değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiş ise de; bozma sonrasında görülen
yargılamada mahkemece yapılan araştırmada şirketin elektrik ve su tüketimine dair kayıtları ile şirketin kar-
zarar tablolarına ulaşılamadığı, kapasite raporunun yalnızca ... Toprak Ltd. Şti. ile ilgili ve 2011 yılına dair
veri içerdiği, adı geçen şirketin daha önce tasfiye edilip sonradan Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
kararı ile ihya edildiği, fabrika sahasının hali hazırda yıkım aşamasında olduğu, kapasite raporu ile fiili
durumun karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi
tarafından inceleme yapılmasını gerektirir yeterli verinin bulunmadığı görülmekle, Yargıtay bozma ilamında
belirtildiği şekilde mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi incelemesine gidilememiş, dosya sosyal güvenlik
alanında uzman bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Mahkeme iş bu dosyası ile emsal mahiyette olan yine Mahkemenin 2013/697E. sayılı dosyasında verilen
gerekçeli kararın incelenmesinde tuğla işinin sezonluk iş olarak kabul edildiği, sezonun ise yıllara göre 1
mart-31 ekim tarihleri arasında olduğunun kabul edildiği görülmüştür. Mahkeme dosyasında yapılan
değerlendirmede bölgenin mevsim şartları, tanıkların işin sezonluk olduğu yönündeki beyanları ve emsal
Mahkeme kararı dikkate alındığında tuğla işi sezonunun fiiliyatta 1 mart-31 ekim tarihleri arasında olduğu,
Mahkeme dosyasında bozma öncesinde verilen kararın incelenmesinde tuğla işi sezonunun yıllara göre
başlangıç tarihinin 1 nisan olarak kabul edildiği ve bu şekilde hüküm tesis edildiği, Mahkemece verilen
kararın davacı tarafından temyiz edilmediği ve mevsim başlangıç tarihi yönünden (1 nisan tarihi açısından)
davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu görülmekle, usuli kazanılmış hakka riayet ederek eldeki
dosyada yıllara göre tuğla işinin sezonluk olarak 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında icra edildiğinin kabulü ile
değerlendirme yapılmış, bilirkişi ek raporundan bu yönüyle ayrılındığı, Mahkemece bozma ilamı sonrasında
yapılan yargılamada bordro tanıkları dinlenmiş olup, dinlenen tanık beyanları nazara alındığında tuğla işinin
mevsimlik iş olduğu, işçilerin maaş ödemelerini elden aldıkları, davacının 01.04.2009 tarihinden 31.10.2011
tarihine kadar ( yıllara göre 1 nisan- 31 ekim tarihleri arasında sezonluk olarak) çalıştığı, davacının piyasa
hamalı olmadığı, işletmenin sabit işçisi olduğu, davalı işverenlerin davacının çalışmasını Kuruma bildirmediği
tespit edilmekle, şirketlerin kanun kapsamına alınış tarihleri de nazara alınarak (27.07.2010 tarihine kadar
İnci Toprak Şirketi nezdinde, bu tarihten sonrası için ise ... Şirketinde çalıştığının kabulü ile) davacının
01.04.2009-31.10.2011tarihleri arasında her yıl 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında çalıştığının kabulü ile
davacının davasının kısmen kabulüne; davacının; davalı .... Şti bünyesinde,- 01.04.2009-31.10.2009
tarihleri arasında 210 gün, 01.04.2010-27.07.2010 tarihleri arasında 117 gün, davalı ... İnşaat Ltd. Şti.
bünyesinde-28.07.2010-31.10.2010 tarihleri arasında 93 gün,-01.04.2011-31.10.2011 tarihleri arasında
210 gün, olmak üzere toplam 630 gün çalıştığı ile bildirilmeyen bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi
gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; çalışmanın sürekli olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
Davalı Kurum vekili; 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu ve bozma gereklerinin yerine
getirilmediğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfı ile 1086
savılı Kanun'un 428, 439 uncu maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası ve 5510
sayıl Kanun'un 86 ncı maddesinin 9 uncu fıkrası
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci
maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle davacı vekili ile davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının
reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine, gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9739.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9739E. , 2024/8637K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/11E., 2023/30K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı .... Şti. 'de 01.01.2000 - 27.07.2010 tarihleri
arasında, davalı ... Toprak Ltd. Şti.'de 28.07.2010-01.03.2012 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespitine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı işyerlerinde herhangi bir sigortalı çalışmasının
bildirilmediğini, mevcut yazılı belgeler karşısında tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini, yine de tanık
dinlenmesi halinde, tanık beyanlarının iş yeri kapsam, kapasite ve niteliği dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra
açıldığını, davacının bir ekip ile birlikte çeşitli işyerlerinde hamal pozisyonunda iş yaptığını, davacının sürekli
olarak işyerine bağlı olmadığını, şirkete ait tuğlaları bir ekip halinde yükleme işini yapan davacının çevrede
bulunan diğer tuğla fabrikalarının da yükleme işini yaptığını, tuğla imali yapılan davalı şirkete ait işyerinin
nitelik olarak mevsimlik işyeri olduğunu, bu bakımdan yılda 8-9 ay faaliyet gösterdiğini belirterek davanın
reddini istemiştir. Diğer davalı ... Toprak cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 28.03.2016 tarih, 2014/756-2016/432 Esas- Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile,
davacının 01.04.2000-27.07.2010 tarihleri arasında davalı .... Şti.de 2817 gün çalıştığı,bu hizmetlerinin
2817 gününün davalı Kuruma bildirilmediği, davacının 28.07.2010 - 30.11.2011 tarihleri arasında davalı ...
İnşaat Ltd. Şti.de 423 gün çalıştığı,bu hizmetlerinin 423 gününün davalı Kuruma bildirilmediği, bildirilmeyen
bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, 12.08.2015 tarihli bilirkişi Eyyüp Turgut
Koyuncu'nun raporunun karar eki sayılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Kurum ile İnci Toprak San. Ltd.
Şti. vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/9282 Esas, 2017/10597 Karar sayılı
bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
dinlenilen tanıkların Yargıtay'ın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit
Ma re e — e ep A
dinlenilen tanıkların Yargıtay'ın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit
edilemediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya davalı şirketler nezdinde geçen çalışmasını açıklatmak suretiyle davacının
yapmış olduğu işin hamallık olduğunun anlaşılması halinde piyasa hamalının sigortalı olamayacağı dikkate
alınmalı, dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya elverişsiz olması nedeniyle ihtilaflı dönemde çalışması
bulunan bordro tanıkları ile talep edilen dönemdeki komşu işyeri sahipleri ile bu işyerlerindeki çalışmaları
kayıtlara geçmiş kişileri tespit ederek davalıya ait işyerinde işlerin iş yerine bağlı sürekli hamallarla mı yoksa
piyasa hamallarıyla mı yapıldığı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı, tam zamanlı mı kısmi zamanlı
mı olduğu, davacının çalıştığını iddia ettiği işin her yıl talep edilen sürenin tamamında yapılıp yapılmadığı,
yılın hangi aylarında bu işin yapıldığı, çalışmanın yapıldığı aylarda eksiksiz tam gün olarak (her ay 30 gün
üzerinden) bu işin yapılıp yapılmadığı, yapılmadı ise ayda kaç gün anılan faaliyette bulunulduğu, ücretin kim
tarafından ödendiği ve ödenen ücret miktarı ve nasıl ödendiği (günlük, haftalık, aylık) hususları belirlenmeli,
davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret tediye bordroları, hasta sevk kağıtları,
yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri her türlü belge getirtilmeli; ilgili
meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli, tüm vergi beyannameleri
(gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğü/fiziki şartları, ciro, elektrik, su
tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı, gerektiğinde alanında
uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınarak
belirlenmeli, bu raporda dava konusu dönemdeki dönem bordrolarında çalıştığı bildirilen sigortalı sayısı ile
de karşılaştırma yapılmalı, ihtilaf konusu döneme ilişkin olarak düzenlenmiş Kurum denetim tutanaklarında
tescilsiz çalıştığı tespit edilenler tanık sıfatıyla dinlenilerek davacının kayıtlarda yer almayan çalışmasının
nedeni araştırılmalı ve bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku
ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek,
varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile a) Kolluk tarafından Mahkemeye hitaben yazılan
cevabi yazıda şirketin ilk olarak 1990-1991 yılları arasında ... Tuğla Fabrikası olarak faaliyete başladığı, daha
sonraki yıllarda... ve... olarak isim değişikliğinin yapıldığı, fabrikanın 2016 yılında faaliyetine son verdiği ve
2 yıl kadar kapalı kaldığı, devamında davalı şirketler ile ilgisi olmayan şirketler tarafından ... Tuğla Fabrikası
ismi ile 1 yıl kadar faaliyet gösterdiği, fabrikanın tespit tarihi itibariyle kapalı olduğu ve şu an yıkım
aşamasında olduğu, işverene bağlı olmaksızın çalışan piyasa hamallarının bulunduğu, tuğla taşıma işinin
Mart-Kasım ayları arasında gerçekleştiği, hafta sonları da taşıma işinin olduğu belirtilmiş, şirketin faaliyet
gösterdiği sahanın basit krokisi dosyaya eklenmiş, davalı şirketin su tüketimini gösterir kayıtların celbi için
DİSKİ'ye yazılan müzekkereye verilen cevabi müzekkerede şirketin yalnızca şehir merkezinde bulunan
işletme merkezinin yıllara göre su tüketimine dair kayıtlarının mevcut olduğu görülmekle, işbu kayıtların
uyuşmazlığın çözümüne fayda sağlamayacağı anlaşıldığından bahse konu belgelere itibar edilmemiş, davalı
şirketin elektrik tüketimini gösterir kayıtların celbi için DEDAŞ'a yazılan müzekkereye verilen cevabi
müzekkerede kayıtları istenenen abonenin abone/sayaç kaydının bildirilmesinin gerektiği belirtildiğinden ve
halihazırda şirket abone kaydının tespiti mümkün olmadığından şirketin elektrik tüketim kaydına
ulaşılamamış, davalı şirketlerin kapasite raporlarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odası'na yazılan
müzekkereye verilen cevabi yazı ekinde şirkete ait yalnızca 28.04.2011 tarihli kapasite raporunun
gönderildiği görülmüş olup, metalurji mühendisi tarafından tanzim olunan kapasite raporunun
incelenmesinde şirketin yılda 8 ay, günde 8 saat çalışabileceği varsayılarak rapor tanzim edildiği görülmüş,
davalı şirketlerin kar-zarar tablolarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odası'na yazılan müzekkereye verilen
cevabi yazıda şirketlerin kar-zarar tablolarının Oda bünyesinde olmadığı belirtilmiş, Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen cevabi yazı ekinde şirketin yıllara göre vergi kayıtlarının gönderildiği,
Yargıtay bozma ilamında her ne kadar "davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret
tediye bordroları, hasta sevk kağıtları, yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri
her türlü belge getirtilmeli; ilgili meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli,
tüm vergi beyannameleri (gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğüffiziki
sartları, ciro, elektrik, su tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle calışması gereken sigortalı sayısı,
gerektiğinde alanında uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden
rapor alınarak..." değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiş ise de; bozma sonrasında görülen
yargılamada mahkemece yapılan araştırmada şirketin elektrik ve su tüketimine dair kayıtları ile şirketin kar-
zarar tablolarına ulaşılamadığı, kapasite raporunun yalnızca ... Toprak Ltd. Şti. İle ilgili ve 2011 yılına dair
veri içerdiği, adı geçen şirketin daha önce tasfiye edilip sonradan Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin
kararı ile ihya edildiği, fabrika sahasının hali hazırda yıkım aşamasıda olduğu, kapasite raporu ile fiili
durumun karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi
tarafından inceleme yapılmasını gerektirir yeterli verinin bulunmadığı görülmekle, Yargıtay bozma ilamında
belirtildiği şekilde mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi incelemesine gidilememiş, dosya sosyal güvenlik
alanında uzman bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Mahkeme iş bu dosyası ile emsal mahiyette olan yine Mahkemenin 2013/697E. sayılı dosyasında verilen
gerekçeli kararın incelenmesinde tuğla işinin sezonluk iş olarak kabul edildiği, sezonun ise yıllara göre 1
Mart-31 Ekim tarihleri arasında olduğunun kabul edildiği görülmüştür. Mahkeme dosyasında yapılan
değerlendirmede bölgenin mevsim şartları, tanıkların işin sezonluk olduğu yönündeki beyanları ve emsal
Mahkeme kararı dikkate alındığında tuğla işi sezonunun fiiliyatta 1 Mart-31 Ekim tarihleri arasında olduğu,
Mahkeme dosyasında bozma öncesinde verilen kararın incelenmesinde tuğla işi sezonunun yıllara göre
başlangıç tarihinin 1 Nisan olarak kabul edildiği ve bu şekilde hüküm tesis edildiği, Mahkemece verilen
kararın davacı tarafından temyiz edilmediği ve mevsim başlangıç tarihi yönünden (1 Nisan tarihi açısından)
davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu görülmekle, usuli kazanılmış hakka riayet ederek eldeki
dosyada yıllara göre tuğla işinin sezonluk olarak 1 Nisan-31 Ekim tarihleri arasında icra edildiğinin kabulü ile
değerlendirme yapılmış, bilirkişi ek raporundan bu yönüyle ayrılındığı,
Mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada bordro tanıkları dinlenmiş olup, dinlenen tanık
beyanları nazara alındığında tuğla işinin mevsimlik iş olduğu, işçilerin maaş ödemelerini elden aldıkları,
davacının 2000-2011 yılları arasında 1 Nisan- 31 Ekim tarihleri arasında sezonluk olarak çalıştığı, davacının
piyasa hamalı olmadığı, işletmenin sabit işçisi olduğu, davalı işverenlerin davacının çalışmasını kuruma
bildirmediği tespit edilmekle, şirketlerin kanun kapsamına alınış tarihleri de nazara alınarak (27.07.2010
tarihine kadar İnci Toprak Şirketi nezdinde, bu tarihten sonrası için ise ... Şirketinde çalıştığının kabulü ile)
davacının 2000-2011 yılları için her yıl 1 Nisan-31 Ekim tarihleri arasında çalıştığının kabulü ile davacının
davasının kısmen kabulüne, davacının; davalı .... Şti. bünyesinde, 01.04.2000-31.10.2000 tarihleri arasında
210 gün, 01.04.2001-31.10.2001 tarihleri arasında 210 gün, 01.04.2002-31.10.2002 tarihleri arasında 210
gün, 01.04.2003-31.10.2003 tarihleri arasında 210 gün, 01.04.2004-31.10.2004 tarihleri arasında 210
gün,- 01.04.2005-31.10.2005 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2006-31.10.2006 tarihleri arasında 210
gün,- 01.04.2007-31.10.2007 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2008-31.10.2008 tarihleri arasında 210
gün,- 01.04.2009-31.10.2009 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2010-27.07.2010 tarihleri arasında 117
gün, davalı ... İnşaat Ltd. Şti bünyesinde, 28.07.2010-31.10.2010 tarihleri arasında 93 gün, 01.04.2011-
31.10.2011 tarihleri arasında 210 gün, olmak üzere toplam 2520 gün çalıştığı ile bildirilmeyen bu
hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; çalışmanın sürekli olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
Davalı Kurum vekili; 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu ve bozma gereklerinin yerine
getirilmediğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfı ile 1086
sayılı Kanun'un 428, 439 uncu maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası ve 5510
sayıl Kanun'un 86 ncı maddesinin 9 uncu fıkrası
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci
maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle davacı vekili davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi
ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine, gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9192.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9192E. , 2024/8850K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/953 E., 2023/852 K.
KARAR : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : İnegöl 2. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/268 E., 2023/18 K.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; karar ilamının kararı temyiz etmeyen ve aleyhine hüküm tesis edilen davalı ... Enerji şirketine
usulüne uygun tebliğ edilmediği belirlenmiş olup
Dairemizin önceki geri çevirme kararında; ".. Tebligat Kanunu'nun 12 nci maddesine göre hükmi şahıslara
tebliğin selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Aynı Kanun'un 13 üncü
maddesine göre de tebliğ yapılacak bu kişiler her hangi sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde
bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde tebliği orada hazır
bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. 25.01.2012 tarihli ve 28184 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre,
kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde
görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak
müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gerektiği, bu kişilerin de bulunmaması
halinde bu hususların tebliğ evrakına yazılarak tebligat, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.
Hukuk Genel Kurulu'nun 14.12.2011 tarih ve 2011/21-882 Esas, 2011/767 Karar sayılı kararında da
vurgulandığı üzere, Tebligat Kanunu'nun 13 üncü maddesinde, kendisine tebligat yapılacak şahısların
derecelendirildikleri görülmektedir. Bir kere, hükmi şahıslar namına kendilerine tebligat yapılabilecek
salahiyetli mümessiller mutad iş saatlerinde işyerlerinde bulundukları ve o sırada evrakı bizzat alacak
durumda oldukları takdirde memur ve müstahdemlere tebligat yapılamaz. Saniyen, memur veya
müstahdemlere tebligat yapılabilecek hallerde de, önce kendisine tebligat yapılacak şahsın, şirketin o
yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle muhatap hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen
veya evrak müdürü gibi esasen bu işlerle tavzif edilmiş bir kimse olması, böyle bir kimsenin bulunmaması
halindedir ki (bu durum tebliğ mazbatasına dercedilmek suretiyle) o yerdeki diğer bir memur veya
müstahdeme tebligat yapılabilir. Daha önce kendisine tebligat yapılması gereken kimselerin bulunmadıklarını
veya tebligatı bizzat alamayacak durumda olduklarının ispatı bakımından mazbatada yer alacak kayıt
bilhassa önemlidir (E. Moroğlu, Makalelerim 1, İstanbul 2001, s. 4-5).
Gıyabi hükmün davalı şirkete doğrudan Tebligat Kanunu'nun 35 inci maddesine göre tebliğ edildiği
anlaşılmakla; yukarıda belirtilen hükümler uyarınca gerekçeli kararın, davalı şirkete açıklandığı gibi
öncelikle, Ticaret Sicil Müdürlüğünden şirketin tasfiye ve terkin durumu açıkça yazılmak suretiyle sicil
kayıtlarının hepsi, tasfiye ve terkin durumuna girmiş ise girdiği tarihler ve buna ilişkin bilgi ve dayanakları;
tasfiye sürecinde ise tasfiye memurları isimleri celp edilmeli, tasfiye devam etmekte ve henüz terkin
edilmemişse, tasfiye memurlarına Tebligat Kanunu'na uygun olarak normal tebligat yapılması, şayet şirket
tasfiye ve terkin durumunda değilse yeni sevk adresi varsa o adrese, tebligatın iade gelmesi, tebligat
yapılamaması, iade zarfında yeni bir adres tespit edilememesi durumunda, Ticaret Sicil Memurluğundan
gelen ticari sicil adresine usulüne uygun tebliğinin sağlanmasını (Tebligat Kanunu 35 inci maddesine göre)
takiben, temyiz süresi geçtikten ve gerektiğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 432 nci
maddesindeki prosedür işletildikten sonra dosyanın Dairemize gönderilmesi gerekir..." şeklinde karar
verilmiştir.
Bu kapsamda dosyaya ticaret sicil kayıtları gelmiş ve bu kayıtlara göre; eski unvanı ... Pazarlama ve Reklam
Taahhüt limited Sirketi alan davalının türünü defictirerek Enorii Tirsaret ıımnyanını aldığı cö9sil aoreon
Bu kapsamda dosyaya ticaret sicil kayıtları gelmiş ve bu kayıtlara göre; eski unvanı ... Pazarlama ve Reklam
Taahhüt Limited Şirketi olan davalının türünü değiştirerek ... ... Enerji Ticaret unvanını aldığı, sözü geçen
Limited Şirketinin 22.09.2021 de ticareti terk ederek, iş bu unvanı aldığı anlaşılmakla; geri çevirme
kararının gereğinin unvan değişikliği ile ... ... Enerji Ticaret olan işveren kapsamında yerine getirilerek;
takiben, temyiz süresi geçtikten ve gerektiğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 432 nci
maddesindeki prosedür işletildikten sonra dosyanın Dairemize gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine, GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
23.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9762.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9762E. , 2024/8642K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/7 E., 2023/21K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı .... Şti.'de 01.01.2000 - 27.07.2010 tarihleri
arasında, davalı ... Toprak Ltd. Şti.'de 28.07.2010-01.03.2012 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespitine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı işyerlerinde herhangi bir sigortalı çalışmasının
bildirilmediğini, mevcut yazılı belgeler karşısında tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini, yine de tanık
dinlenmesi halinde, tanık beyanlarının iş yeri kapsam, kapasite ve niteliği dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra
açıldığını, davacının bir ekip ile birlikte çeşitli işyerlerinde hamal pozisyonunda iş yaptığını, davacının sürekli
olarak işyerine bağlı olmadığını, şirkete ait tuğlaları bir ekip halinde yükleme işini yapan davacının çevrede
bulunan diğer tuğla fabrikalarının da yükleme işini yaptığını, tuğla imali yapılan davalı şirkete ait işyerinin
nitelik olarak mevsimlik işyeri olduğunu, bu bakımdan yılda 8-9 ay faaliyet gösterdiğini belirterek davanın
reddini istemiştir.
Diğer davalı ... Toprak cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 17.03.2016 tarih, 2014/755 Esas - 2016/434 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile
davacının 01.04.2000-27.07.2010 tarihleri arasında davalı .... Şti.'de 2817 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin
2817 gününün davalı Kuruma bildirilmediği, davacının 28.07.2010-30.12.2011 tarihleri arasında davalı ...
İnşaat Ltd. Şti.'de 423 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin 423 gününün davalı Kuruma bildirilmediği,
bildirilmeyen bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, 12.08.2015 tarihli bilirkişi
... nun raporunun karar eki sayılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Kurum ile ... Toprak San . Ltd.
Şti. vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarih, 2016/9281 Esas - 2017/10601 Karar sayılı
bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
dinlenilen tanıkların Yargıtay'ın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
dinlenilen tanıkların Yargıtay'ın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit
edilemediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya davalı şirketler nezdinde geçen çalışmasını açıklatmak suretiyle davacının
yapmış olduğu işin hamallık olduğunun anlaşılması halinde piyasa hamalının sigortalı olamayacağı dikkate
alınmalı, dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya elverişsiz olması nedeniyle ihtilaflı dönemde çalışması
bulunan bordro tanıkları ile talep edilen dönemdeki komşu işyeri sahipleri ile bu işyerlerindeki çalışmaları
kayıtlara geçmiş kişileri tespit ederek davalıya ait işyerinde işlerin iş yerine bağlı sürekli hamallarla mı yoksa
piyasa hamallarıyla mı yapıldığı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı, tam zamanlı mı kısmi zamanlı
mı olduğu, davacının çalıştığını iddia ettiği işin her yıl talep edilen sürenin tamamında yapılıp yapılmadığı,
yılın hangi aylarında bu işin yapıldığı, çalışmanın yapıldığı aylarda eksiksiz tam gün olarak (her ay 30 gün
üzerinden) bu işin yapılıp yapılmadığı, yapılmadı ise ayda kaç gün anılan faaliyette bulunulduğu, ücretin kim
tarafından ödendiği ve ödenen ücret miktarı ve nasıl ödendiği (günlük, haftalık, aylık) hususları belirlenmeli,
davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret tediye bordroları, hasta sevk kağıtları,
yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri her türlü belge getirtilmeli; ilgili
meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli, tüm vergi beyannameleri
(gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğü/fiziki şartları, ciro, elektrik, su
tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı, gerektiğinde alanında
uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınarak
belirlenmeli, bu raporda dava konusu dönemdeki dönem bordrolarında çalıştığı bildirilen sigortalı sayısı ile
de karşılaştırma yapılmalı, ihtilaf konusu döneme ilişkin olarak düzenlenmiş Kurum denetim tutanaklarında
tescilsiz çalıştığı tespit edilenler tanık sıfatıyla dinlenilerek davacının kayıtlarda yer almayan çalışmasının
nedeni araştırılmalı ve bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku
ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek,
varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile kolluk tarafından Mahkemeye hitaben yazılan
cevabi yazıda şirketin ilk olarak 1990-1991 yılları arasında ... Tuğla Fabrikası olarak faaliyete başladığı, daha
sonraki yıllarda ... ve... olarak isim değişikliğinin yapıldığı, fabrikanın 2016 yılında faaliyetine son verdiği ve
2 yıl kadar kapalı kaldığı, devamında davalı şirketler ile ilgisi olmayan şirketler tarafından ... Tuğla Fabrikası
ismi ile 1 yıl kadar faaliyet gösterdiği, fabrikanın tespit tarihi itibariyle kapalı olduğu ve şu an yıkım
aşamasında olduğu, işverene bağlı olmaksızın çalışan piyasa hamallarının bulunduğu, tuğla taşıma işinin
mart-kasım ayları arasında gerçekleştiği, hafta sonları da taşıma işinin olduğu belirtilmiş, şirketin faaliyet
gösterdiği sahanın basit krokisi dosyaya eklenmiş, davalı şirketin su tüketimini gösterir kayıtların celbi için
DİSKİ'ye yazılan müzekkereye verilen cevabi müzekkerede şirketin yalnızca şehir merkezinde bulunan
işletme merkezinin yıllara göre su tüketimine dair kayıtlarının mevcut olduğu görülmekle, işbu kayıtların
uyuşmazlığın çözümüne fayda sağlamayacağı anlaşıldığından bahse konu belgelere itibar edilmemiş, davalı
şirketin elektrik tüketimini gösterir kayıtların celbi için DEDAŞ'a yazılan müzekkereye verilen cevabi
müzekkerede kayıtları istenenen abonenin abone/sayaç kaydının bildirilmesinin gerektiği belirtildiğinden ve
halihazırda şirket abone kaydının tespiti mümkün olmadığından şirketin elektrik tüketim kaydına
ulaşılamamış, davalı şirketlerin kapasite raporlarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan
müzekkereye verilen cevabi yazı ekinde şirkete ait yalnızca 28.04.2011 tarihli kapasite raporunun
gönderildiği görülmüş olup, metalurji mühendisi tarafından tanzim olunan kapasite raporunun
incelenmesinde şirketin yılda 8 ay, günde 8 saat çalışabileceği varsayılarak rapor tanzim edildiği görülmüş,
davalı şirketlerin kar-zarar tablolarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan müzekkereye verilen
cevabi yazıda şirketlerin kar-zarar tablolarının Oda bünyesinde olmadığı belirtilmiş, Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen cevabi yazı ekinde şirketin yıllara göre vergi kayıtlarının gönderildiği,
Yargıtay bozma ilamında her ne kadar "davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret
tediye bordroları, hasta sevk kağıtları, yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri
her türlü belge getirtilmeli; ilgili meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli,
tüm vergi beyannameleri (gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) işyeri mekan ve büyüklüğüffiziki
şarllari, CIO, CİEKLMİK, SU LUKCLIMI VE mer LUflu VEM GgöZe€Liinek SUreLiyic Çalışması gereken Sigorta Sayısı,
gerektiğinde alanında uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden
rapor alınarak..." değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiş ise de; bozma sonrasında görülen
yargılamada mahkemece yapılan araştırmada şirketin elektrik ve su tüketimine dair kayıtları ile şirketin kar-
zarar tablolarına ulaşılamadığı, kapasite raporunun yalnızca ... Toprak Ltd. Şti. ile ilgili ve 2011 yılına dair
veri içerdiği, adı geçen şirketin daha önce tasfiye edilip sonradan Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin
kararı ile ihya edildiği, fabrika sahasının hali hazırda yıkım aşamasıda olduğu, kapasite raporu ile fiili
durumun karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi
tarafından inceleme yapılmasını gerektirir yeterli verinin bulunmadığı görülmekle, Yargıtay bozma ilamında
belirtildiği şekilde mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi incelemesine gidilememiş, dosya sosyal güvenlik
alanında uzman bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Mahkeme iş bu dosyası ile emsal mahiyette olan yine Mahkemenin 2013/697 E. sayılı dosyasında verilen
gerekçeli kararın incelenmesinde tuğla işinin sezonluk iş olarak kabul edildiği, sezonun ise yıllara göre 1
mart-31 ekim tarihleri arasında olduğunun kabul edildiği görülmüştür. Mahkeme dosyasında yapılan
değerlendirmede bölgenin mevsim şartları, tanıkların işin sezonluk olduğu yönündeki beyanları ve emsal
Mahkeme kararı dikkate alındığında tuğla işi sezonunun fiiliyatta 1 mart-31 ekim tarihleri arasında olduğu,
Mahkeme dosyasında bozma öncesinde verilen kararın incelenmesinde tuğla işi sezonunun yıllara göre
başlangıç tarihinin 1 nisan olarak kabul edildiği ve bu şekilde hüküm tesis edildiği, Mahkemece verilen
kararın davacı tarafından temyiz edilmediği ve mevsim başlangıç tarihi yönünden (1 nisan tarihi açısından)
davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu görülmekle, usuli kazanılmış hakka riayet ederek eldeki
dosyada yıllara göre tuğla işinin sezonluk olarak 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında icra edildiğinin kabulü ile
değerlendirme yapılmış, bilirkişi ek raporundan bu yönüyle ayrılındığı,
Mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada bordro ve kamu tanıkları dinlenmiş olup, dinlenen
tanık beyanları nazara alındığında tuğla işinin mevsimlik iş olduğu, işçilerin maaş ödemelerini elden aldıkları,
davacının 2000-2011 yılları arasında 1 nisan- 31 ekim tarihleri arasında sezonluk olarak çalıştığı, davacının
piyasa hamalı olmadığı, işletmenin sabit işçisi olduğu, davalı işverenlerin davacının çalışmasını Kuruma
bildirmediği tespit edilmekle, şirketlerin kanun kapsamına alınış tarihleri de nazara alınarak (27.07.2010
tarihine kadar ... Toprak Şirketi nezdinde, bu tarihten sonrası için ise ... Şirketinde çalıştığının kabulü ile)
davacının 2000-2011 yıllarında her yıl için 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında çalıştığının kabulü ile davacının
davasının kısmen kabulüne; davacının; davalı .... Şti. bünyesinde,- 01.04.2000-31.10.2000 tarihleri
arasında 210 gün,- 01.04.2001-31.10.2001 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2002-31.10.2002 tarihleri
arasında 210 gün,- 01.04.2003-31.10.2003 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2004-31.10.2004 tarihleri
arasında 210 gün,- 01.04.2005-31.10.2005 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2006-31.10.2006 tarihleri
arasında 210 gün,- 01.04.2007-31.10.2007 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2008-31.10.2008 tarihleri
arasında 210 gün,- 01.04.2009-31.10.2009 tarihleri arasında 210 gün,- 01.04.2010-27.07.2010 tarihleri
arasında 117 gün, davalı ... İnşaat Ltd. Şti. bünyesinde, -28.07.2010-31.10.2010 tarihleri arasında 93
gün,-01.04.2011-31.10.2011 tarihleri arasında 210 gün, olmak üzere toplam 2520 gün çalıştığı ile
bildirilmeyen bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine
karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; çalışmanın sürekli olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
Davalı Kurum vekili; 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu ve bozma gereklerinin yerine
getirilmediğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uvusmazlık' hizmet tesniti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfı ile 1086
sayılı Kanun'un 428, 439 uncu maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası ve 5510
sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin 9 uncu fıkrası
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428...
maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle davacı ve davalı Kurum vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi
ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_9740.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/9740E. , 2024/8638K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/12 E., 2023/24 K.
KARAR : Kısmen Kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı .... Şti.'de 15.05.2007 - 27.07.2010 tarihleri
arasında, davalı ... Toprak Ltd. Şti.'de 28.07.2010-01.03.2012 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespitine
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı iş yerlerinde herhangi bir sigortalı çalışmasının
bildirilmediğini, mevcut yazılı belgeler karşısında tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini, yine de tanık
dinlenmesi halinde, tanık beyanlarının iş yeri kapsam, kapasite ve niteliği dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra
açıldığını, davacının bir ekip ile birlikte çeşitli işyerlerinde hamal pozisyonunda iş yaptığını, davacının sürekli
olarak iş yerine bağlı olmadığını, şirkete ait tuğlaları bir ekip halinde yükleme işini yapan davacının çevrede
bulunan diğer tuğla fabrikalarının da yükleme işini yaptığını, tuğla imali yapılan davalı şirkete ait iş yerinin
nitelik olarak mevsimlik iş yeri olduğunu, bu bakımdan yılda 8-9 ay faaliyet gösterdiğini belirterek davanın
reddini istemiştir.
Diğer davalı ... Toprak cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 24.03.2016 tarih, 2014/762-2016/507 Esas- Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile
davacının 01.06.2007-27.07.2010 tarihleri arasında davalı .... Şti.'de 867 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin 867
gününün davalı Kuruma bildirilmediği, davacının 28.07.2010 - 30.12.2011 tarihleri arasında davalı ... İnşaat
Ltd. Şti.'de 423 gün çalıştığı, bu hizmetlerinin 423 gününün davalı Kuruma bildirilmediği,bildirilmeyen bu
hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine, 12.08.2015 tarihli bilirkişi Eyyüp Turgut
Koyuncu'nun raporunun karar eki sayılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Kurum ile ... Toprak San. Ltd. Şti.
vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/13344 Esas, 2017/10593 Karar
sayılı bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
2.Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarihli ve 2016/13344 Esas, 2017/10593 Karar
sayılı bozma kararında; somut olayda; duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği,
dinlenilen tanıkların Yargıtay'ın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma
olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla, hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit
edilemediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya davalı şirketler nezdinde geçen çalışmasını açıklatmak suretiyle davacının
yapmış olduğu işin hamallık olduğunun anlaşılması halinde piyasa hamalının sigortalı olamayacağı dikkate
alınmalı, dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya elverişsiz olması nedeniyle ihtilaflı dönemde çalışması
bulunan bordro tanıkları ile talep edilen dönemdeki komşu iş yeri sahipleri ile bu işyerlerindeki çalışmaları
kayıtlara geçmiş kişileri tespit ederek davalıya ait iş yerinde işlerin iş yerine bağlı sürekli hamallarla mı
yoksa piyasa hamallarıyla mı yapıldığı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı, tam zamanlı mı kısmi
zamanlı mı olduğu, davacının çalıştığını iddia ettiği işin her yıl talep edilen sürenin tamamında yapılıp
yapılmadığı, yılın hangi aylarında bu işin yapıldığı, çalışmanın yapıldığı aylarda eksiksiz tam gün olarak (her
ay 30 gün üzerinden) bu işin yapılıp yapılmadığı, yapılmadı ise ayda kaç gün anılan faaliyette bulunulduğu,
ücretin kim tarafından ödendiği ve ödenen ücret miktarı ve nasıl ödendiği (günlük, haftalık, aylık) hususları
belirlenmeli, davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret tediye bordroları, hasta sevk
kağıtları, yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri her türlü belge getirtilmeli;
ilgili meslek/ticaret odasından davalı iş yerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli, tüm vergi beyannameleri
(gerektiğinde keşif yapılarak tespit edilecek) iş yeri mekan ve büyüklüğü/fiziki şartları, ciro, elektrik, su
tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı, gerektiğinde alanında
uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınarak
belirlenmeli, bu raporda dava konusu dönemdeki dönem bordrolarında çalıştığı bildirilen sigortalı sayısı ile
de karşılaştırma yapılmalı, ihtilaf konusu döneme ilişkin olarak düzenlenmiş Kurum denetim tutanaklarında
tescilsiz çalıştığı tespit edilenler tanık sıfatıyla dinlenilerek davacının kayıtlarda yer almayan çalışmasının
nedeni araştırılmalı ve bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku
ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek,
varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile kolluk tarafından Mahkemeye hitaben yazılan
cevabi yazıda şirketin ilk olarak 1990-1991 yılları arasında ... Tuğla Fabrikası olarak faaliyete başladığı, daha
sonraki yıllarda... ve... olarak isim değişikliğinin yapıldığı, fabrikanın 2016 yılında faaliyetine son verdiği ve
2 yıl kadar kapalı kaldığı, devamında davalı şirketler ile ilgisi olmayan şirketler tarafından ... Tuğla Fabrikası
ismi ile 1 yıl kadar faaliyet gösterdiği, fabrikanın tespit tarihi itibariyle kapalı olduğu ve şu an yıkım
aşamasında olduğu, işverene bağlı olmaksızın çalışan piyasa hamallarının bulunduğu, tuğla taşıma işinin
mart-kasım ayları arasında gerçekleştiği, hafta sonları da taşıma işinin olduğu belirtilmiş, şirketin faaliyet
gösterdiği sahanın basit krokisi dosyaya eklenmiş, davalı şirketin su tüketimini gösterir kayıtların celbi için
DİSKİ'ye yazılan müzekkereye verilen cevabi müzekkerede şirketin yalnızca şehir merkezinde bulunan
işletme merkezinin yıllara göre su tüketimine dair kayıtlarının mevcut olduğu görülmekle, işbu kayıtların
uyuşmazlığın çözümüne fayda sağlamayacağı anlaşıldığından bahse konu belgelere itibar edilmemiş, davalı
şirketin elektrik tüketimini gösterir kayıtların celbi için DEDAŞ'a yazılan müzekkereye verilen cevabi
müzekkerede kayıtları istenenen abonenin abone/sayaç kaydının bildirilmesinin gerektiği belirtildiğinden ve
halihazırda şirket abone kaydının tespiti mümkün olmadığından şirketin elektrik tüketim kaydına
ulaşılamamış, davalı şirketlerin kapasite raporlarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan
müzekkereye verilen cevabi yazı ekinde şirkete ait yalnızca 28.04.2011 tarihli kapasite raporunun
gönderildiği görülmüş olup, metalurji mühendisi tarafından tanzim olunan kapasite raporunun
incelenmesinde şirketin yılda 8 ay, günde 8 saat çalışabileceği varsayılarak rapor tanzim edildiği görülmüş,
davalı şirketlerin kar-zarar tablolarının celbi adına Ticaret ve Sanayi Odasına yazılan müzekkereye verilen
cevabi yazıda şirketlerin kar-zarar tablolarının Oda bünyesinde olmadığı belirtilmiş, Vergi Dairesi Başkanlığı
tarafından verilen cevabi yazı ekinde şirketin yıllara göre vergi kayıtlarının gönderildiği,
Yargıtay bozma ilamında her ne kadar "davalı işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem puantaj kayıtları, ücret
tediye bordroları, hasta sevk kağıtları, yaptığı işe göre davacının isim ve imzasını taşıyan fatura ve benzeri
her türlü belge getirtilmeli; ilgili meslek/ticaret odasından davalı işyerlerine ait kapasite raporu celbedilmeli,
.2nüdu 3 .. “ m mine im ni
tum vergi Deyannamecıcrı (gerektiginde KEŞIİ Yapılarak TtESPpİL Ediecekj Iş yeri Mekan VE DUYUK!UGUJTIZIKI
şartları, ciro, elektrik, su tüketimi ve her türlü veri gözetilmek suretiyle çalışması gereken sigortalı sayısı,
gerektiğinde alanında uzman ilgili meslek mensubu, mali müşavir ve hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinden
rapor alınarak..." değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiş ise de bozma sonrasında görülen yargılamada
Mahkemece yapılan araştırmada şirketin elektrik ve su tüketimine dair kayıtları ile şirketin kar-zarar
tablolarına ulaşılamadığı, kapasite raporunun yalnızca ... Toprak Ltd. Şti. ile ilgili ve 2011 yılına dair veri
içerdiği, adı geçen şirketin daha önce tasfiye edilip sonradan Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin
kararı ile ihya edildiği, fabrika sahasının hali hazırda yıkım aşamasında olduğu, kapasite raporu ile fiili
durumun karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi
tarafından inceleme yapılmasını gerektirir yeterli verinin bulunmadığı görülmekle, Yargıtay bozma ilamında
belirtildiği şekilde mali müşavir ve alanında uzman bilirkişi incelemesine gidilememiş olup, dosyanın sosyal
güvenlik alanında uzman bilirkişiye tevdi edildiği,
Mahkeme işbu dosyası ile emsal mahiyette olan yine Mahkemenin 2013/697 E. sayılı dosyasında verilen
gerekçeli kararın incelenmesinde tuğla işinin sezonluk iş olarak kabul edildiği, sezonun ise yıllara göre 1
mart-31 ekim tarihleri arasında olduğunun kabul edildiği, Mahkeme dosyasında yapılan değerlendirmede
bölgenin mevsim şartları, tanıkların işin sezonluk olduğu yönündeki beyanları ve emsal Mahkeme kararı
dikkate alındığında tuğla işi sezonunun fiiliyatta 1 mart-31 ekim tarihleri arasında olduğu, Mahkeme
dosyasında bozma öncesinde verilen kararın incelenmesinde tuğla işi sezonunun yıllara göre başlangıç
tarihinin 1 nisan olarak kabul edildiği ve bu şekilde hüküm tesis edildiği, Mahkemece verilen kararın davacı
tarafından temyiz edilmediği ve mevsim başlangıç tarihi yönünden (1 nisan tarihi açısından) davalılar lehine
usuli kazanılmış hak oluştuğu görülmekle, usuli kazanılmış hakka riayet ederek eldeki dosyada yıllara göre
tuğla işinin sezonluk olarak 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında icra edildiğinin kabulü ile değerlendirme
yapılmış, bilirkişi ek raporundan bu yönüyle ayrılındığı,
Mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada bordro tanıkları dinlenmiş olup, dinlenen tanık
beyanları nazara alındığında tuğla işinin mevsimlik iş olduğu, işçilerin maaş ödemelerini elden aldıkları,
davacının 21.02.2006-21.05.2007 tarihleri arasında askerlik hizmetini ifa ettiği, bozma öncesinde verilen
karar ile işe başlangıç tarihinin 01.06.2007 olarak tespit edildiği, davacı tarafça karara bu yönüyle itiraz
edilmediği ve davalılar açısından usuli kazanılmış hak oluştuğu, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının
01.06.2007-31.10.2007 tarihleri arası ile 2008-2011 yılları arasında 1 nisan- 31 ekim tarihleri arasında
sezonluk olarak çalıştığı, davacının piyasa hamalı olmadığı, işletmenin sabit işçisi olduğu, davalı işverenlerin
davacının çalışmasını Kuruma bildirmediği tespit edilmekle, şirketlerin kanun kapsamına alınış tarihleri de
nazara alınarak (27.07.2010 tarihine kadar ... Toprak Şirketi nezdinde, bu tarihten sonrası için ise ...
Şirketinde çalıştığının kabulü ile) davacının 2007 yılı için 01.06.2007-31.10.2007 tarihleri arasında, 2008-
2011 yılları için ise her yıl 1 nisan-31 ekim tarihleri arasında çalıştığının kabulü ile davacının davasının
kısmen kabulüne; davacının davalı .... Şti. bünyesinde, -01.06.2007-31.10.2007 tarihleri arasında 150 gün,
-01.04.2008-31.10.2008 tarihleri arasında 210 gün, -01.04.2009-31.10.2009 tarihleri arasında 210 gün,
-01.04.2010-27.07.2010 tarihleri arasında 117 gün, davalı ... İnşaat Ltd. Şti bünyesinde, -28.07.2010-
31.10.2010 tarihleri arasında 93 gün, -01.04.2011-31.10.2011 tarihleri arasında 210 gün, olmak üzere
toplam 990 gün çalıştığı ile bildirilmeyen bu hizmetlerin davalı Kuruma bildirilmesi gerektiğinin tespitine,
fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kurum vekilleri temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; çalışmanın sürekli olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
Davalı Kurum vekili; 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu ve bozma gereklerinin yerine
getirilmediğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uvusmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086
sayılı Kanun'un 428, 439 uncu maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası ve 5510
sayıl Kanun'un 86 ncı maddesinin 9 uncu fıkrası
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428...
maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle davacı ve davalı Kurum vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi
ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8653.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8653E. , 2024/10611kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1332 E., 2023/2432 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 33. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/245 E., 2023/140 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinc davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8883 (1).pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8883E. , 2024/10621kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1511 E., 2024/1755 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/135 E., 2024/287 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinc davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2021 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki ücret tespitinin ileriye yönelik
bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8883.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8883E. , 2024/10621kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1511 E., 2024/1755 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/135 E., 2024/287 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinc davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2021 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki ücret tespitinin ileriye yönelik
bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8785.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8785E. , 2024/10635K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/621E., 2024/1122 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 66. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/366 E., 2023/583 K.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz
edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.
Adli yardım talebi temyiz yoluna başvuru sırasında istendiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, vekilin adli yardım talebini
inceleme görevi Yargıtaya aittir.
Adli yardım 6100 sayılı Kanun'un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre
gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme
gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan
gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali
durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme
gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında; adli yardım talebinde bulunan davacı, temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen
veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğunu ispata yarar herhangi bir bilgi ve belgeyi temyiz dilekçesi
ekinde dosyaya sunmamış olup bu şekli ile davacının temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya
tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu yönünde kanaat oluşmadığından adli yardım talebinin reddine
karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla;
1. Hükmü veren Mahkeme tarafından 6100 sayılı Kanun'un 337 nci maddesi uyarınca;
a) Adli yardım talebinin reddine dair kararın, talebi reddedilen tarafa 6100 sayılı Kanun'un 337 nci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tebliğinden itibaren bir hafta içinde mahkemeye dilekçe vermek suretiyle
karara itiraz edebileceği şerhini içeren davetiye ile tebliğ edilmesi,
b) Adli yardım talebinde bulunan tarafın, ret kararına karşı itiraz etmesi hâlinde dosyanın itirazı incelemekle
görevli Yargıtay 10. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere Dairemize gönderilmesi,
2. Adli yardım talebinin reddi kararına karşı itiraz edilmemesi veya itirazın Yargıtay tarafından reddedilmesi
hâlinde, 6100 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 344 üncü maddesi uyarınca;
a) Temyiz harçlarının bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması, aksi hâlde temyiz başvurusundan
vazgeçmiş sayılacağı hususunun başvurana yazılı olarak bildirilmesi,
b) Verilen kesin süre içinde temyiz harçları tamamlanmadığı takdirde temyiz başvurusunun yapılmamış
sayılmasına karar verilerek başvurana tebliğ edilmesi,
3. Verilen kesin süre içinde;
a) Temyiz harçlarının tamamlanması hâlinde,
b) Temyiz harçlarının tamamlanmaması sebebiyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair verilen
kararın tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde temyiz edilmesi durumunda ise temyiz harç ve giderleri de
yatırıldıktan sonra,
dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye gönderilmesi gerekir.
1sam am
dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8651.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8651E. , 2024/10609K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1335 E., 2023/2435 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 33. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/251 E., 2023/143K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinc davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8884 (1).pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8884E. , 2024/10622K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1512 E., 2024/1756 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/136 E., 2024/288 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinc davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2021 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki ücret tespitinin ileriye yönelik
bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8884.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8884E. , 2024/10622K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1512 E., 2024/1756 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/136 E., 2024/288 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinc davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2021 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki ücret tespitinin ileriye yönelik
bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8950.pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8950E. , 2024/10632K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/361 E., 2024/924 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/127 E., 2023/329 K.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edildiği; ancak temyiz kaydının
yapılmasına rağmen harçların yatırılmadığı belirlenmiştir.
..; 15.07.2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, Bakanlıklara Bağlı,
İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 Karar No.lu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca özel bütçeli ve tüzel kişiliği haiz bir kamu kurumudur.
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun (492 sayılı Kanun) 13 üncü maddesinin (j) bendi gereğince genel bütçeye
dâhil kamu kurumları yargı harçlarından muaftır. Davalı Kurum ise özel bütçeli bir kamu kurumu olduğundan
temyiz eden tarafın yargı harçlarından istisna veya muafiyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
492 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi uyarınca; yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip
işlemler yapılmaz.
Bu itibarla;
1. Kararı veren Mahkeme tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 366 ncı maddesi atfıyla
aynı Kanun'un 344 üncü maddesi uyarınca;
a) Temyiz harçlarının bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması, aksi hâlde temyiz başvurusundan
vazgeçmiş sayılacağı hususunun başvurana yazılı olarak bildirilmesi,
b) Verilen kesin süre içinde temyiz harçları tamamlanmadığı takdirde temyiz başvurusunun yapılmamış
sayılmasına karar verilerek başvurana tebliğ edilmesi,
2. Verilen kesin süre içinde;
a) Temyiz harçlarının tamamlanması hâlinde,
b) Temyiz harçlarının tamamlanmaması sebebiyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair verilen
kararın tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde temyiz edilmesi durumunda ise temyiz harç ve giderleri de
yatırıldıktan sonra,
dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_8951 (1).pdf | 9. Hukuk Dairesi 2024/8951€E. , 2024/10633K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/364 E., 2023/3519K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 31. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/114 E., 2022/378K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinc davanın
kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan
reddine,mahkeme kararının kamu düzenine ilişkin nedenle ortadan kaldırılması ile davanın esası hakkında
yeniden karar verilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda
gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta; 01.01.2023-31.12.2024 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesindeki
taban ücret uygulaması sebebiyle davacının bireysel iş sözleşmesinde belirlenen ücretinin, asgari ücretle
olan bağının 01.01.2023 tarihi itibarıyla kesildiği görülmekle; somut davadaki hükmün, ücret tespiti
bakımından temyiz kesinlik sınırını aşacak şekilde ileriye yönelik bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla
kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL'nin altında kalmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|