Yine Sözcü'ye boykot.... Oray EĞİN / SÖZCÜ Pazar günü Cihangir'deki Kaktüs Kahvesi'ne giden bir arkadaşım gazete yığını arasında Sözcü'yü göremeyince garsona soruyor. "Biz buraya Sözcü almıyoruz" yanıtını alıyor. Benim için birkaç açıdan anlamlı bir sahne. Bir kere Kaktüs diye bir yer hâlâ varmış; ... Oray EĞİN / SÖZCÜ Pazar günü Cihangir'deki Kaktüs Kahvesi'ne giden bir arkadaşım gazete yığını arasında Sözcü'yü göremeyince garsona soruyor. "Biz buraya Sözcü almıyoruz" yanıtını alıyor. Benim için birkaç açıdan anlamlı bir sahne. Bir kere Kaktüs diye bir yer hâlâ varmış; hatırlamış oldum. Dahası, hala 90'lı yıllardaki gibi varolduğu 200 kişilik dünyada kendisini önemsiyormuş. Kültürel hayatımız üzerinde sayısal olarak hiçbir ağırlıkları olmadığı halde sadece sesleri çok gür çıktığı ve çok fazla kişiyi tanıdıkları için önemsenen kişilere Cihangir entelektüelleri deniyor. Kendi kendilerine konuşmayı seven, bir tek birbirlerinin yaptığını alkışlayan ve onlardan olmayanlara düşmanlık beslemeleriyle ünlüdür. Ama bir özellikleri daha vardır: Nefret ediyormuş gibi göründüklerini aslında kıskanırlar, onların parçası olmak isterler. Mahsun Kırmızıgül'e gizli isimle dizi yazarlar. Kaktüs Kahvesi çevrelerinin 90'lı yıllarda en çok nefret ettiği ve satın almadıkları gazete Hürriyet'ti. Ama bu nefrete rağmen pişkinlikle "Benden yazmamı isteseler yazarım ama bildiğimi yazarım" demekten geri kalmazlardı. Ertuğrul Özkök'e hınç beslemelerinin sebebi bunları işe almamasıdır. Normal şartlarda anti-Özkök cephesine katılacak Sefa Kaplan (şairdi değil mi?) ise Hürriyet'te iş bulunca entelektüel dünyadan dedikodular yazmaktan çekinmedi mesela. Bugün Sözcü'den nefret ediyorlar. Demek ki artık hiç kimse Hürriyet'ten nefret etmiyor. Hatta hiç kimse Hürriyet'ten bahsetmiyor bile. Hürriyet toplumsal sohbetlerden neredeyse tamamen düştü. Ve yerini Sözcü alıyor. Sözcü doğru yolda. Bir tür "kamuda türban" tartışması...